11 // EKİM ’15
//
01.
MATT DAMON MARS’TA TEK BAŞINA //
02.
//
03.
//
//
//
SÖRF TAHTALARINDA RÖNESANS TABLOLARI
APPLE’IN UNUTMAK İSTEYECEĞİNİZ 10 BAŞARISIZ ÖDÜLÜ
04.
WOODY ALLEN: İŞLERİM ARASINDA ŞAHESER YOK
05.
MODERN KEDİNİN TASARIM YATAĞI
06.
DÜNYANIN 10 YIL SONRA NEYE BENZEYECEĞİNİ ONA SORUN
Editör: Cem GELGÜN
01.
Matt Damon Mars’ta tek başına
4
5
Ridley Scott’un The Martian (Marslı) filmiyle Mars’a çıkarma yapan Matt Damon, kızıl gezegende tek başına hayatta kalmaya çalışan bir astronotu canlandırıyor. Döneminin en başarılı aktörlerinden biri olan Matt Damon, uzmanlardan geçer not alan The Martian’daki rolünü, Water.org’la verdiği mücadeleyi ve yönetmenlik planlarını Première dergisine verdiği röportajda anlatıyor. Marslı’nın film setine geldiğinizde diğer aktörlerin büyük bir çoğunluğu kendi sahnelerini bitirmişlerdi. Kendinizi yalnız hissettiniz mi?
6
Hayır. Çekim ekibinin elliye yakın üyesiyle beraber Ridley (Scott) de her zaman yanımdaydı.
Robinson Crusoe gibi bir film çekecek olsak farklı olurdu herhalde. Cast Away’de, bir adada tek başına kalan Tom Hanks’in rolünün aksine benim karakterim takip edildiğini, gözlemlendiğini biliyor. Gelecek nesillere mesajlar bırakmak için kameralar kullanıyor. Canlandırdığınız karakter bir yandan kendi canı için mücadele ederken, diğer yandan da yaptıkları ve denedikleriyle tüm toplum için yararlı olabilir. Kendinizi ona yakın hissediyor musunuz? Benim ilgimi çeken konulardan biri de bu oldu: insanı kat kat geçen bir misyon için çalışmak ve önceliği kendi çıkarına değil toplumsal çıkara vermek. Kulağa politik bir konuşma gibi
geliyorsa kusura bakmayın. Tabii ki politik. Ayrıca sizin sivil toplum kuruluşları için yaptıklarınızı da teyit ediyor. Gezegenimizin yaşayacağı su sıkıntısı konusunda bilinçlendim. Bu çok ciddi bir sorun. Kimse bundan bahsetmediği için, su rezervleri yaratmak için finansman sağlayan Water.org’u kurdum. Kuyular açmaktansa, mikrokrediler ve mikrofinansmanlar üzerine kurulu daha etkili bir sistem kullanıyoruz. Sonuç olarak çok daha fazla insana ulaşıyoruz. Bugüne kadar üç milyon kişiye içme suyu ve şehir şebekesi sağladık. Ama yapacak daha çok şey var. Dünyada 770 milyon kişi şehir şebekesine ve tuvaletlere sahip değil. 7
Filmin mizahi bir yanı var ama zaman zaman çift anlam taşıyor, çünkü filmdeki karanlık noktaları kapatıyor. Dengeyi nasıl kurdunuz? Karakterimin moralini yüksek tutmak için yaptığı şakalar, kullandığı mizah Andy Weir’in kitabından geliyor. Çok ince bir denge üzerine kurulu olduğu bir gerçek. Bu konuda Ridley’le sık sık konuştuk. Dozajı iyi bir seviyede tutmak, ipin ucunu kaçırmamak önemli. Eğer mizahda fazla ileri gidersek, bu sefer karakterin yaşadığı baskıyı hafifletmiş oluruz. Eğer tersini yaparsak, bu sefer de Kevin MacDonald’ın Touching the Void belgeselinde olduğu gibi yalnız kalmanın varoluşsal psikolojisini, yaşanan krizleri ve hayatta kalma içgüdüsünün karanlık yüzünü öne
çıkarmış oluruz. Harika bir belgesel ama biz bu yönde ilerlemek istemedik. Ridley Scott’u daha önce çalıştığınız yönetmenlere göre nereye koyuyorsunuz? Ridley projesini kaba hatlarıyla planlar ama aynı zamanda titiz olunca, esnek ve açık görüşlü de oluyoruz. Onun metodu, farklı fikirleri karşılaştırabilmek için sahayı hazırlamak. Ondan sonra hakemlik yapıyor. Tüm büyük yönetmenler, Spielberg, Soderbergh, Clint Eastwood ve Coen kardeşlerin ortak yönü fikirlere açık olmak ve onları iyi idare edebilmektir. Sonra herkes bunu kendi tarzıyla yapar. Karar verilmesi gereken o kadar çok konu var ki ve finansal sorumluluk o kadar yüksek ki, baskı, ister istemez herkesin gerçek karakterini ortaya koyuyor. Siz de bir gün kameranın diğer tarafına geçip yönetmenliğe soyunmayı düşünüyor musunuz? Kariyeriniz boyunca olabilecek en iyi ekollerde okumuş oldunuz… Bundan on sekiz yıl önce ‘Talented Mr. Ripley’ için hazırlanırken filmin yönetmeni Anthony Minghella ‘İngiliz Hasta’yla sayısız ödül kazanmaktaydı. İlk görüşmemizde bana önceki yıllarda çalışmış olduğum Francis Coppola, Gus Van Sant ve Steven Spielberg hakkında sorular sormaya başladı. Kendisine, onun gibi bir ustanın, sadece 27 yaşında olan bana, bu tür sorular sormasına şaşırdığımı söylemiştim. O da bana yönetmenlerin, bir adadaymış gibi, çok yalnız olduklarını söylemişti. Herkes kendi çalışma tarzını yaratır çünkü yönetmenler diğer bir yönetmenin nasıl çalıştığını görmezler. O günden sonra beraber çalıştığım yönetmenlerin özelliklerine dikkat etmeye başladım. Gününde birinde ben de kamera arkasına geçebilirim, sadece doğru zamanı beklemek lazım. 8
Birkaç sene önce Forbes dergisi tarafından en çok getirisi olan aktörler listesindeydiniz. Size gelen teklifleri değerlendirmeniz de bir değişikliğe yol açtı mı? Bu neredeyse on yıl önceydi. Bana yatırılan her dolar için 29 dolar kazandırdığımı hesaplamışlardı. Ancak unutmamak lazım ki yaptıkları
hesap, oynadığım son üç film üzerinden yapılmıştı. O zamanlar herşey yolundaydı. İki yıl sonra ise ‘en kötü 10 yatırım’ listesini yayınladıklarında yine içindeydim! Bu tarz listelerin geçici bir değeri vardır. Hollywood’da dolaşan ve gerçeğe daha çok yaklaşan bir liste daha var. Biz o listeyi hiçbir zaman görmüyoruz ama bize
9
sunulan senaryolar ışığında o listede olup olmadığımızı anlayabiliyoruz. O listenin önemi var çünkü en iyi yönetmenlerle çalışmamızı sağlıyor. Bu listede olmam Alexander Payne tarafından seçilmemi ve gelecek yıl çok iyi bir konusu olan çok büyük bütçeli bir filmde oynayacak olmamı sağladı.
02. S繹rf tahtalar覺nda r繹nesans tablolar覺
10
Boom-art ve UWL işbirliğiyle rönesans döneminin ünlü yağlı boya tabloları kendilerine sörf tahtalarında ve kaykaylarda yer buluyor. ‘504’ adı verilen ve sınırlı sayıda üretilen seride Gustav Klimt, Jan Davidz de heem, Hieronymus Bosch ve Jan van Huysum’un tabloları bulunuyor. Ekstrem spor meraklılarının alışılagelmiş, kuru kafalı, alevli ya da tribal desenli tahtalarını bir kenara bırakarak, rönesansın renklerini ve motiflerini kullanan ‘504’ serisi, sörf ve kaykay meraklılarına sıra dışı ve özel bir deneyim sunuyor.
11
12
13
14
15
16
17
18
19
03. Apple’ın unutmak isteyeceği 10 başarısız ürünü
Hayatımızda teknolojiyi kullanış biçimimizi değiştiren ve Steve Jobs’un kendi sözleriyle her piyasaya sürdüğü ürünle adeta bir ‘devrim’ yaratan dünyanın en büyük şirketi Apple’ın geçmişi sadece zaferlerle, devrimlerle ve ticari başarılarla değil, aynı zamanda azımsanmayacak fiyaskolarla da dolu. Bu başarısızlıklar nedeniyle kendi kurduğu şirketten kovulan Steve Jobs, durum düzelmeyince yıllar sonra geri gelmiş ve Apple’ı iflasın eşiğinden kurtararak dünyanın en büyük, en değerli şirketi haline getirmişti. İşte Apple çalışanlarının ve kurucularının unutmak isteyeceği 10 Apple ürünü.
10 - Apple Lisa
22
gömdüğünü iddia ediyordu. 9 - Apple III Başarısızlığı Steve Jobs’a ve pazarlama departmanına mal edilebilecek diğer bir ürün de Apple III. Apple Lisa’dan birkaç sene öncesinde, 1978 yılında tasarlanan Apple III, şirketin alarm vermekte olan finansal durumunu düzlüğe çıkarmak için iş dünyasını hedef alıyordu. Steve Jobs’un sağ kolu Steve Wozniak’ın sözleriyle kendisinin tasarlamadığı ilk bilgisayar olan Apple III projesi Dr. Wendell Sander önderliğinde start aldı almasına ama sorunlar kısa sürede baş gösterdi. Anakart çok çabuk ısınırken, yazılımda da hatalar oluşuyordu. Ancak sorun Wendell Sander’den değil, çok gürültülü ve kaba oldukları için soğutma fanlarının kaldırılmasını isteyen Steve Jobs’dan kaynaklanıyordu. Her ne kadar ürün üzerinde oynayıp yeni bir tasarımla piyasaya dahil etmeyi denedilerse de, Apple III’ün kötü itibarını düzeltemediler. 8 - Motorola ROKR
Apple ve Motorola arasında imzalanan Steve Jobs’un ilk projelerinden olan ve ortaklık Apple’ın cep telefonu piyasasına kızının ismini alan Apple Lisa adlı bilgisayar girmesini amaçlıyordu. Jobs ve ekibi iPod’u firma tarafından 1983 - 1986 yılları ara- hayatımıza başarıyla dahil etmiş, insanların sında geliştirildi. Lisa aynı zamanda “Local müzik dinleme alışkanlıkları değişmişti. Ancak Integrated Software Architecture” anlamına üzerimizde birden fazla aygıt taşımanın önüne da geliyordu, yani kullanıcı ara yüzü ve yazı- geçmek için iTunes’dan 100 parça yükleyebilım yüklü bilgisayar. Şirketler için geliştirilen leceğiniz bir telefon hayal eden Jobs soluğu Lisa beklenen ilgiyi göremezken tek müşterisi Motorola’nın yanında aldı. Medya önünde Amerika uzay dairesi NASA oldu. Apple’ın yapılan tanıtım gününde yaşanan aksaklıklar koyduğu 10.000$’lık fiyat karşısında şirketler ortaklığın üzerine kara bir bulut gibi çöktü. IBM’in geliştirdiği PC’lere yönelmeyi tercih Telefonu tanıtan Steve Jobs, aramayla müzik ettiler. Proje o kadar büyük bir başarısızlıkla uygulaması arasındaki geçişi yapamayıp telesonuçlandı ki, dedikodular elma logolu firma- fonun takılmasına neden olunca salonda önce nın elde kalan bilgisayarları Utah eyaletindeki bir sessizlik oldu sonra ise homurdanmalar başLogan kasabası yakınlarındaki bir araziye ladı. Telefona yüklemek için o zamanlar çok
da yaygın olmayan iTunes’u kullanma zorunluluğu işleri kolaylaştırmadı. Motorola’nın ROKR modelinde yaşanan aksaklıklar ortaklığın sonunu getirirken Motorola’nın CEO’su Ed Zanker’in tepkisi “kahrolsı nano” olmuştu. Çünkü aynı dönemde Apple bir telefondan küçük olan iPod’un nano modellerini piyasaya sürdü.
eylül ayından tanıtılan Portable modelinin en büyük (belki de en absürt) sorunu 8kg’a yaklaşan ağırlığıydı. Taşınmasından çok bir masanın üzerindeki yerini almasına neden olan bu özellik bilgisayarın tüm ‘taşınabilir’ konseptini geçersiz kılıyordu. Ayrıca bilgisayar, pil sorunu gerçek anlamda çözümlenmeden piyasa sürülmüştü. Kablosuz kullanıldığında bilgisayarın açılması dakikalarca sürüyor, kısa sürede ise pili bitiyordu. 6.500$’lık fiyatı ise işin tuzu biberi oldu. PC World dergisinin 2006’da yayınlanan bir sayısında, Apple Macintosh Portable tüm zamanların en kötü 17. teknolojik icadı olarak gösterilmişti. 6 - Apple Bandai Pippin
Apple’ın bir zamanlar oyun piyasasına girmeye çalıştığını biliyor muydunuz? 1995’te piyasaya sürülen oyun konsolu Bandai Pippen’ın Nintendo, Saga ve Microsoft tarafından tutulan oyun piyasasına girmesi ve bu devlere kafa tutması çok zordu. Aynı dönemde evlerimize giren N64’ün karşısında hiçbir 7 - Apple Macintosh Portable varlık gösteremeyen Bandai Pippin’in üreTarihin ilk taşınabilir bilgisayar modelle- timine kısa sürede son verildi. Başarısızlıkla rinden biri Apple Macintosh Portable. 1989 son bulan diğer Apple ürünleri gibi 600$’la
23
piyasanın çok üzerinde bir fiyata satılmaya çalışılan Bandai Pippin, rakiplerinin aksine bugün oyunseverler tarafından sıkça kullanılan ‘network’ seçeneğini sunuyordu. Son rakamlara göre Pippin dünya çapında sadece 40.000 adet satıldı. 5 - 20. yaş Mac 1 Nisan 1996 tarihinde Steve Jobs, Steve Wozniak ve Ronald Wayne kurdukları Apple’ın yirmi yılını kutladılar. Firma 20. yıl anısına bir bilgisayar üretmek istedi. Müzik sistemi firması Bang & Olufsen gibi lüks bir ürün tasarlamayı planlayan Apple’ın hedef tahtasında CEO’lar ve yüksek gelirli insanlar vardı. Bilgisayar 8.000$’a piyasaya çıkarken tarihin ilk LCD ekranlarını kullanıyordu. Limitli sayıda, sadece 12.000 adet üretilen 20. yaş bilgisayarın fiyatı istenilen satışa ulaşamayınca 2.000$’a kadar düştü. Kaç adet satıldığını siz hayal edin… Elde edilen kötü sonuçlar karşısında, bilgisayarın üretimi durduruldu ve proje unutulması gereken projeler arasındaki yerini aldı. 4 - MobileMe
24
Tanıdık geldi mi? Apple bilgisayar kullananlar MobileMe’yi hayal meyal hatırlıyor olabilirler. MobileMe’nin lansmanı o denli başarısız oldu ki rivayete göre Steve Jobs bütün ekibi Apple kampüsünde topladı ve proje müdürünü herkesin gözü önünde kovdu. Ancak projede çalışan mühendisler MobileMe’nin başarısızlığının Steve Jobs’dan kaynaklandığını dile getirdiler. Peki neydi MobileMe? MobileMe elektronik postalarınıza, kontaklarınıza, takvimlerinize, fotoğraf ve dosyalarınıza istediğiniz yerden ulaşmanızı sağlayan bir üründü. Peki şimdi tanıdık geldi mi? MobileMe bugün iCloud olarak
kullandığımız ürünün aynısıydı. MobileMe tanıtıldığında altyapı hazır değildi ve kısa sürede birçok sorun boy gösterdi. Proje üzerinde çalışan Erin Caton bu sorunları Steve Jobs’a bildirdiklerini ama Jobs’un kimseyi dinlemediğini anlatıyordu. Çıkış tarihinin çok erken olduğunu söyleyen teknik ekip dinlenmeyince MobileMe’nin lansmanı tam bir fiyasko oldu.
3 - Macintosh Tv Apple’ın kısa sürede çöpe giden diğer bir projesi de Macintosh Tv oldu. Mac Tv, Apple’ın bilgisayar ve televizyonu bir araya getirmek adına ilk denemesiydi. Aynı zamanda siyah kasayla piyasaya çıkan ilk Apple ürünü oldu. 1993’de tanıtılan Macintosh Tv projesi, bir yıl gibi kısa bir sürede çöpe atıldı. Ürünün en büyük eksiklerinden biri televizyon görüntüsünün masaüstündeki bir ekrana alınamaması ve müşterinin hem televizyonu hem bilgisayarı aynı anda kullanamıyor oluşuydu. Sony Trinitron ve Apple Performa 520’nin birleşiminden oluşan Mac Tv sadece 10.000 adet satabildi.
2 - iTunes Ping Apple’ın yakın zamanda yaşadığı fiyaskolardan biri iTunes Ping oldu. iTunes’u kullananlar bilir, programı açtığınızdan doğrudan Ping adlı sayfaya yönlendiriliyor, profilinizi oluşturmanız isteniyordu. 2010 eylül ayında tanıtılan iTunes Ping müzik bazlı bir sosyal ağ olarak düşünülmüştü. Facebook tarzı sosyal ağların zirve yaptığı bir dönemde Apple 160 milyon iTunes kullanıcısının Ping uygulamasına geçmesi için uğraştı ancak bunda başarılı olamadı. Ping projesi sonlandırıldığında sadece iki milyon aktif kullanıcısı vardı. Ping ilk başta Spotify tarzında kişiselleştirilmiş özelliklere sahip olsa da en büyük problemi herhangi bir parçayı dinleyebilmek için parçayı satın almak gerekmesiydi. Peer to peer özelliğini kullanan diğer programlar karşısında Ping tutunamadı ve gözden düştü. Steve Jobs’un ölümünün ardından bayrağı devralan Tim Cook, Ping’in üzerini çizse de Apple Music’in geliştirilmesi için mesai harcadı.
25
1 - eWorld O da ne? diye düşünebilirsiniz. Listenin tepesinde Apple’ın en iddialı projelerinden biri eWorld var. eWorld dünyadaki tüm Macintosh kullanıcılarını bir araya getiren bir online ağ olarak düşünülmüştü. 1994 haziran ayında piyasaya sürülen eWorld’un ömrü kısa oldu ve sadece iki yıl sonra kenara itildi. eWorld Mac kullanıcılarına kendi aralarında çalışan bir elektronik posta sistemi, tarayıcı ve forumlar sunuyordu. AOL firmasının aynı dönemde 3.5 milyon kullanıcısı varken, eWorld’un elde ettiği en yüksek rakam ise 115.000 oldu. eWorld’ün hedefi dünyanın en büyük internet sağlayıcısı ve web portalı olmaktı ama bunda başarılı olamadı. 90’lı yıllarda AOL ABD’nin bir numaralı internt sağlayıcısı olurken takip eden yıllarda rekabete dayanamayarak gücünü kaybetti ve bugün kendini yeniden yaratmaya çalışıyor. eWorld’ün o dönemki hızlı başarısızlığı ise büyük ihtimalle Apple’ı, belki de iflasa kadar götürebilecek çok daha büyük dertlerden korumuş oldu.
04.
Woody Allen: İşlerim arasında şaheser yok!
26
27
28
Her yıl en az bir film sözünden dönmeyen dergisine verdiği röportajda bir sinema efsaWoody Allen’ın yeni eseri Mantıksız Adam nesi olmasına rağmen bugüne kadar hiçbir (The Irrational Man) 9 Ekim cuma günü viz- şahesere imza atmamış oluşundan bahseyona girdi. Başrollerinde Joaquin Phoenix ve derken, şaşırtıcı bir şekilde kendi filmlerini Emma Stone’un yer aldığı Mantıksız Adam, kötülemekten ve Midnight in Paris’in başarıvaroluşsal bir boşluğa sürüklenen orta yaş sını tesadüfe bağlamaktan geri kalmıyor. krizindeki bir üniversite hocasının hayata Bir gün bir röportajınızda hiçbir şahetutunuşunu konu alıyor. Mütevazılığı ve sessizliğiyle tanınan Woody Allen, Première sere imza atmadığınızı söylemiştiniz. Bu
başladığımdan beri hayalim Ingmar Bergman gibi çalışmaktı. Festivalleri, ödülleri, eleştirileri ve seyirciyi umursamıyordu. Yeni filminin ‘uzun zamandır’ beklenen büyük bir etkinlik olarak görülebilmesi için üç yıl beklemiyordu. Hayır, o her yıl bir film, bazen iki film yapıyordu, hiç durmadan çalışıyordu. Ben de bunu seviyorum. Sabah uyanıyorum Emma Stone ve Joaquin Phoenix’le buluşuyorum, göz kamaştırıcı kadınlarla, zarif erkeklerle çalışıyorum, güzel bir müzik, şık kostümler… Kendimi meşgul etmek için daha iyi bir şey olamaz. Yapmakta olduğumuz filme gelince, nasıl karşılanacağını önceden kestirmek mümkün değil. Bazı seyircilerin hoşuna gidecek, diğerleri ise sevmeyecek. Onun için de çalışırken keyif almaya bakmak lazım. Oysa daha gençken, 70’li 80’l i yıllarda, kendinizi doğrudan Fellini ya da Bergman’la kıyaslıyor, büyük bir film yapma arzunuzdan bahsediyordunuz. Aradan geçen yıllar bu arzuyu törpüledi mi?
29
Hayır! Hala bir şaheser yapmaya çalışıyorum! Her yeni projede, daktilomun başına geçtiğimde kendime: “Tamam bu sefer doğru yoldayım, kendi Citizen Kane’imi yapacağım” diyorum. Ve her seferinde yanılıyorum. Çekimler başlıyor ve farkına varıyorum ki herşey düşündüğümden daha zorlu geçecek. Bazen doğru oyuncuyu bulamıyorum, yeterince paramız olmuyor, güneş beklerken günlerce yağmur yağıyor, harika bulduğum düşünceye bugün de sahip misiniz? bir fikrin aslında ne kadar kötü olduğunu Evet kesinlikle! hatta bu düşünceye sıkı anlıyorum, kostümlerle sorunlar çıkıyor, sıkıya bağlıyım. Bu konuda her zaman çok kamerayı yanlış yere koyarak bazı sahneleri gerçekçi oldum. Sinema tarihinin kültleş- başaramıyorum… Yoluma bir milyar sorun miş filmlerini alın, yanlarına benimkileri çıkıyor. Sonunda o projeden bir şaheser koyun, farkı göreceksiniz. Güzel olanlar var yapma düşüncesi buharlaşıyor. Bugün hala elbet ama aralarında şaheser yok, bu bir ger- hayatta olduğum için mutluyum ve yaptığım çek. Ayrıca bu önemli de değil. Bu mesleğe işin kötü olmaması için dua ediyorum.
Kubrick tarzı bir iş temposu benimsemeyi düşünmez misiniz? Aklınıza gelen tüm iyi fikirleri, beş ayrı filme dağıtmaktansa tek bir filmde bir araya getirmek… Hayır bunun bir şey değiştireceğini düşünmüyorum! Duş alırken bir anda aklımda bir film projesinin belirdiği zamanlar oldu. Kendimi sorgulamadan bu filmleri yaptım ve çok başarılı oldular. Bazen de tersine, kafamda uzun zamandır dönen ve geliştirmek için zaman harcadığım filmler hayal kırıklığı yaratabiliyor. Burada hiçbir mantık aramamak lazım. Mesela Manhattan’ı ele alırsak: filmi izledikten sonra, filmin vizyona girmemesi için United Artists’e yalvardım. Çünkü filmin feci şekilde kötü olduğunu düşünüyordum. Hatta onlara kendimi affettirmek için bedavaya başka bir film yapmayı bile teklif ettim. Sonuç olarak anlam veremediğim bir şekilde herkesin çok beğendiği, dünya çapında popüler bir film haline geldi. Peki beğendiğiniz filmleriniz hangileri?
30
İki tane var. Yine de şaheser değiller ama en azından herşey düşündüğüm gibi gelişti. filmi olduğunda, bu filmde özel bir şey var, Öncelikle aklıma ‘Match Point’ geliyor. diğerlerinde olmayan bir şey diye düşünBaşrolde olması gereken oyuncu çekimlere müyor musunuz? bir hafta kala gelemeyeceğini belirtti, Scarlet Hayır bu tamamen tesadüfen olan bir şey! Johansson onun yerini aldı ve kısa sürede harika bir performans sergiledi. Devamında Seyirci o anda öyle bir film görmek istiyordu, herşey dilediğim gibi gitti: güneşe ihtiyacımız o kadar. Sinema kariyerime ‘What’s Up, Tiger olan gün güneş parlıyordu, yağmur ise istedi- Lily?’ adlı bir film yaparak başladım ve film ğimiz zamanda oradaydı. Bir de Husband and çok başarılı oldu. Oysa, çok kötü bir filmdi… Wives (1992) var, o da çok iyi bir filmdi. Peki ödüller? Kazadığınız Oscar’lar bir Yani sizin için filmin sinemadaki başa- şey ifade etmiyor mu? rısı kalitesini belirleyici bir etken değil mi? Hayır pek değil. Oscar’lar başkanlık seçimi Midnight in Paris kariyerinizin en başarılı
gibidir. Yemeğe bir yığın insan davet etmeniz gerekir, bir sürü el sıkarsınız ve sonuç olarak en zengin olan kazanır. Mantıksız Adam bu sene Cannes’da yarışma dışında tanıtıldı. Altın Palmiye ödülünü kazanmak istemiyor muydunuz? Hayır. Sanat eserleri arasında rekabete ve yarışmaya inanmıyorum. “Sizce bu Matisse, şu Picasso’dan daha mı iyi?” Bunun hiçbir anlamı yok. 31
Stardust Memories’de can çekişen ünlü
bir sinemacıyı canlandırırken, birkaç dakika daha yaşayabilmek için Oscar’ınızı vermeye hazır olduğunuzu söylüyordunuz. Altın Palmiye de size birkaç dakika daha getirebilecek değerli bir ödül… (gülümsüyor) Hiç kuşkusuz ki öyle. Bu cümle tüm bunların geçiciliğini göstermek için kullandığım bir replikti. Eleştirmenlerin ya da seyircinin sizi yüceltmesi sizin yaşam ve sevgi kapasitenizin yanında pek bir şey ifade etmez. O noktaya gelmeden önce… Kötü bir diş ağrısı yaşamamak için bile Oscar’ımı feda edebilirim.
05.
Modern kedinin tasarım yatağı 32
33
Aude Sanchez’in tasarımları sayesinde artık kediler de günümüz iç dekorasyonlarına ayak uydurabilecek. Kedilerin rahatını düşünen Sanchez, tasarımlarıyla aynı zamanda diğer mobilyalarla da uyumlu yataklar üretmiş. Üç ayrı model düşünen Sanchez’in tasarımları kedinizin en iyi dostu haline gelebilir. Tamamen doğal ve geri dönüştürülebilir maddelerden üretilen tasarımlara Aude Sanchez’in kurduğu meyou-paris.com sitesinden ulaşılabilir.
34
35
36
37
38
39
06.
Peter Diamandis: Dünyanın 10 yıl sonra neye benzeyeceğİnİ ona sorun 40
41
42
Peter Diamandis’in CV’sini sıralamaya çalışsak alışmışız ki sanki her zaman hayatımızın bir sayfalar alabilir, onun için onu XPrize Foundation parçası olmuşlar izlenimine kapılıyor, öncesini ve Singularity University’nin kurucusu, insanların hatırlayamıyoruz bile. Oysa bundan sadece 10 yıl uzaya gitmeden, atmosferin sınırlarında yer çekim- önce, yani 2005’te, Youtube’a ilk video yüklenirsiz ortamda bulunmasını sağlayan Zero Gravity ken, bugün 1.4 milyar kullanıcısı olan Facebook Corporation’ın eski CEO’su, mühendis, fizikçi birinci yılına giriyordu. Kulağa komik geliyor değil ve girişimci olarak tanıtmak yanlış olmaz. Kendi mi? Peter Diamandis ise 2000’lerin başında verelleriyle, doğrudan bir şey icat ediyor olmasa da, diği röportajlarda internetin kazanacağı boyuttan, bugünü ve özellikle de yarını çok iyi okuyan, Bill sosyal medyalardan ve katılımcı sitelerden bahseClinton, Elon Musk, Stephen Hawking gibi önemli diyordu bile. O günlerde yeni yeni yeşeren siteler insanların, Google ve Apple gibi büyük şirketlerin bu gün hayatımızın değişilmez bir parçası haline “Acaba gelecekle ilgili ne diyecek?” diye heyecanla geldiler. Youtube 1 milyar kullanıcısı ve her dakika açıklama yapmasını beklediği biri. Diamandis, yüklenen 300 saatlik görüntüleriyle, Facebook da yakın bir gelecekte bolluk içinde yaşayacağımızı ve 1.4 milyar kullanıcısıyla, neredeyse bir Çin nüfusu teknolojik gelişmelerin insanoğlunun ihtiyaçlarını kadar, insanoğlunun dörtte birine dokunuyorkarşılayacağını söylüyor. lar. Bundan 10 yıl önce otonom araba prototipi sadece Darpa (ABD savunma sanayi yüksek tekYoutube ve Facebook gibi sitelere o kadar noloji araştırma merkezi) tarafından tanıtılırken
insanın internet bağlantısı varken bu rakam 2010’da 2 milyarı, bugün ise 3 milyarı buldu. Diamandis, 2025 yılında dünya nüfusunun nerdeyse tamamının internete bağlı olacağını söylüyor: “İnsanoğlunun neredeyse tamamı, 8 milyara yakın insan birbirine bağlı olacak. Ve bu bağlantı, bizim yirmi yıl önceki gibi, garip sesler çıkaran bir modem üzerinden değil yüksek hızda olacak”. Diamandis iletişimin ve teknolojilerin dünya ekonomisinde tarihi bir sayfa açacağını söylüyor: “Yeni dijital nesil sağlıklı olacak, eğitimli olacak, 3D yazıcılar gibi yeni teknolojileri bizden daha iyi kullanacak ve yeni kapılar açacak. Bu baş döndürücü bir ekonomi büyüme sağlayacak. Daha uzun vadede tüm insanlık birbirleriyle ve internete bağlı olacak. Sorulacak soru bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği değil, ne zaman gerçekleşeceği”.
bugün neredeyse bütün markalar kendi otonom araçları üzerinde çalışıyor. Google’ın ürettiği model ise şimdiye kadar 1.5 milyon kilometrelik test sürüşü gerçekleştirdi. Bundan on yıl önce ‘dron’ adı verilen insansız hava araçları sadece savunma sanayinde kullanılırken bugün herkes 100 doların altında bir fiyata bir dron sahibi olabiliyor. Bundan on yıl önce Android, Google’ın satın aldığı çiçeği burnunda bir işletim sistemiyken bugün 1 milyarın üzerinde insan tarafından kullanılıyor. Peki bundan 10 yıl sonra neler olacak?
43
Peter Diamandis bundan on yıl sonra, şu anda piyasada olmayan, bir insan beyninin kapasitesine sahip, saniyede 10¹⁶ işlem yapabilecek bir bilgisayara 1000 doların altında bir fiyata sahip olabileceğimizi söylüyor. 2000’li yılların başlarında sadece 1 milyar
Diamandis on yıl içinde sanal gerçekliğin de hayatımızın bir parçası haline geleceğini anlatıyor. Facebook, Google veya Microsoft gibi şirketlerin araştırmalar için milyar dolarlar harcadığı sanal gerçeklik sadece bilgisayar oyunları geliştirmeye yaramayacak, aynı zamanda telefonlarımızın, bilgisayarlarımızın, televizyonlarımızın ekranlarının yerine geçecek, bugün piyasada olan Google gözlükleri yanlarında komik birer oyuncak gibi kalacak. Otonom arabalar taşımacılığı değiştirecek Peter Diamandis’e göre otomobil sektörü yetersiz, kirletici ve tehlikeli. Dünya sağlık örgütüne göre dünyada her yıl 1 milyonun üzerinde insan trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Kazalar ABD’de 230 milyar dolarlık zarara yol açarken, insanların 50 milyar saati araçlarında geçiyor. Google otonom araba sektörüne ilk giren şirket olurken, Apple, Tesla ve Uber kısa sürede internet devini takip etti. Bilindik otomobil markaları yukarıda saydığımız isimlere göre geriden geliyor ve büyük bir çoğunluğu bu değişime ayak uyduramayacak gibi. 2035 yılında
44
54 milyon otonom aracın trafikte olması bekleniyor. Bilgisayarlar tarafından yönetilecek arabalar, yollar ve otoyollar sayesinde kazaların önüne geçilecek, direksiyonda alkol ve telefon sorunları tarih olacak, yüzde 2’si kişiyi yüzde 98’i içinde bulunduğu metal yığınını hareket ettirmeye yarayan benzinin yerini elektrik alacak, sera etkisi yaratan gaz salınımının yüzde 25’ini oluşturan arabaların yol açtığı hava kirliliği son bulacak. Bundan yüz yıl sonra, 22. yüzyılın başlarında nerede olacağız kim bilir? Ne tür teknolojiler hayatımıza girmiş olacak? İnsanoğlunu ne tür zorluklar, aşılması gereken sorunlar bekliyor olacak? Son yüzyılda, yani 20. yüzyılın başlarından günümüze, ortalama insan ömrü iki kat uzadı, dünyada kişi başı gelir 3 kat arttı, taşımacılık maliyeti 100 kat azaldı,
iletişim fiyatı 1000 kat arttı, onda biri fiyatına aynı miktarda yemek yiyebiliyoruz. ABD’de yoksulluk sınırının altında yaşayan 46 milyon kişinin neredeyse hepsinin elektriğe ulaşımı var, yüzde 99’u su, tuvalet ve buzdolabına sahip, yüzde 95’inin evlerinde televizyon var, yüzde 88’i cep telefonu kullanıyor ve yüzde 70’inin herşeye rağmen arabası var… Yoksulluk sınırının altında yaşayan insanlardan elde edilen bu rakamlar 20. yüzyılın başlarında en zengin insanların sahip oldukları imkanların çok üzerinde. Peki bundan 100 yıl sonra, Peter Diamandis’in de dediği gibi teknoloji sayesinde insanoğlunun su, yiyecek ve sağlık sorunlarına bir çözüm bulunmuş olacak mı? Bekleyip göreceğiz.
45
Haftaya görüşürüz:)
11 // EKİM ’15
zete