HAFYASONU 19 NİSAN 2015

Page 1

19 // NİSAN’15



//

01.

MAD MEN SON DÜZLÜĞE GİRDİ

//

//

02.

AY SONUNU GETİREMEYEN SÜPER KAHRAMANLAR

03.

MODERN ÇAĞIN BEŞİNCİ TAŞIMA ARACI: HYPERLOOP //

04.

BLUR’DAN 12 YIL SONRA YENİ ALBÜM //

05.

AFGANİSTAN’IN KAYKAYCI KIZLARI //

Editör: Cem GELGÜN

06.

ÖZGÜR LIBERLAND CUMHURİYETİ’NE HOŞGELDİNİZ


01. Mad Men, tarihsel bir diziden 癟ok daha fazlas覺


Çıktığı ilk günden itibaren fenomen olan ve milyonlarca izleyici tarafından takip edilen Mad Men dizisinde yedi sezonun ardından son düzlüğe girildi. 1960’ların Amerikasında bir reklam ajansı üzerinden toplumsal dinamiklerin, kadın erkek eşitsizliğinin ve maçist iş dünyasının anlatıldığı Mad Men bugüne kadar sayısız ödüle layık görüldü. Dizinin yapımcısı Matthew Weiner bitime kısa bir süre kala Les Inrockuptibles’in sorularını yanıtlarken dizinin 60’lı yıllarda geçmesine rağmen güncelliğini korumasından, değişen dünyadan, ilerleyen teknolojiden ve bunun toplumlar üzerindeki etkilerinden bahsediyor. Mad Men artık son düzlüğe girdi denilebilir. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Matthew Weiner: Melankoli var. Duygusallık da öyle. Ama şu anda kendimi tamamen dizinin son bölümlerine verdim, insanların nihayet işimizin sonucunu görecek olmaları beni heyecanlandırıyor. Yedinci sezonun ikinci yarısını bitireli belli bir süre oluyor ama kendimi sanki kestirilemeyen bir etkinliğe tanık oluyormuş gibi hissediyorum. Son yedi bölümün başlangıcı, dizinin genel tonuna sadık kalıyor, yani bizi yerimizden zıplatacak çok az olay oluyor ama bir yandan da yakalamamız gereken bir yığın ince detay var… Bu biraz da sizin ‘olay’ algınıza bağlı aslında. Diziyi yapan bizler için, çok ‘olay’ yaşanıyor. Bu yedi sezon boyunca Don Draper’ın hayatında bir çok yeni kapı açıldı. Bunlardan biri, eski metresiyle olanı ise şimdi kapanıyor. Ayrıca ekipteki insanların şirketi satın alan yeni sahiplerle olan ilişkilerini de ele alıyoruz. Ben her bölümü kendi içinde bir film olarak görürüm. İlk baharda gösterime giren bölüm


(7. sezon 8. bölüm) basit bir izlenim üzerine kurulu: insanlar hayatlarını anlattıkları zaman, çoğunlukla kendilerinden daha büyük -ve ilahi- nedenler ya da hayatları el vermemiş gibi pratik nedenler öne sürerek, kendi hatalarından arındırılmış, başlarına gelebilecek ama gelememiş şeylerden, tutkularını yaşayamamalarından bahsederler. Herkesin kendi nedenleri vardır. Senaristler ve ben herkesin bir bakıma kendi hayatlarından sorumlu olduklarını düşündük. Bu üzerinde çalışılacak bir temel. Son on dört bölüm - bunlara geçen senekileri de dahil ediyorum - tek bir çizgi oluşturuyor. Eğer herşeyi altüst edecek bir olaylar zinciri bekliyorsanız, daha çok beklemeniz gerekecek. Mad Men yavaşça demlenen bir dizi.

6

oluyor, aşık oluyor ya da başka şeyler yaşıyor - insanları hayatlarında çok radikal değişimler yaratabildiği farklı bir döneme soktuğudur. Moda gibi bir şey. Moda değişir ama insanlar değişmez. Modada mesela döngü olayı çok merkezidir. Bunun için 60’lı yıllarda 20’ler tarzının moda olmasını görmek yeter. Tüm bunların ötesinde Don’un hiçbir değişim göstermemesi çok belirli bir şeyi temsil ediyor. Ben bu tarz insanların değiştiklerine inanmıyorum. Mesela bir şirketin hissedar toplantılarına bakarsanız, Don’a çok benzeyen ve zamana rağmen kesinlikle değişmeyen adamlar görürsünüz. Belki bir dönem saçları biraz daha uzun olmuş ve bıyık taşımış olabilirler ama İkinci Dünya Savaşı’ndan beri bu çevrede hiçbir şey değişmedi.

Yedi sezonun sonunda Don Draper, büyük Oysa politikada ya da toplumda çok şey değişimlerin yaşandığı bir çağda, muha- değişti, o zamanlardan bugüne dünya fazakarlığın ve durağanlığın portresini değişti. Dizi bunu gösteriyor… çiziyor. Dizi 60’lı yıllarda başlıyor ve 70’li Size, Dickens’ın kitaplarında bahsettiği gibi, yılların ortasında sonlanıyor. 68 Mayısı’ndan ya da Fransız İhtilali’nden Sizin de hayatınız bir döngüden ve durağan- bahsedebilirim. Demokrasi algısı ve sınıflıktan oluşmuyor mu? Mad Men’de işlediğimiz ların mücadelesi büyük depremler yaşadı. fikirlerden biri, tarihi ve kişisel olayların - Ama tüm bunlar yeni bir Napoleon’un, kan insanlar evleniyor, boşanıyor, çocuk sahibi bağından gelmese de bir nevi yeni bir kralın


doğuşuyla sonlandı! Değişimler döngüleri Evet ama umuyordum. Çünkü Mad Men beraberinde getirir, hayat da biraz böyle işler. sadece tarihi bir dizi olmamalıydı. Bizim için Teknolojik yeniliklerin şu son yedi yılda dün- bir anlamı vardı, doğrudan hedefe giden, çağyayı nasıl değiştirdiğine, telefonumuzla olan daş bir anlam. Herşeyi hafife alan bir adam ilişkimize bakın. Oysa şu anda ne yapıyoruz? gibi görünmek istemiyorum ama elde ettiYüz yıl önceki gibi telefonda konuşuyoruz. ğimiz başarının nadir olduğunu ve bunu Dün birbirimize, aslında bir telegraf şekli olan tetiklemenin imkansız olduğunu biliyorum. Bazen, sadece bir zamanlama hatası olur ve elektronik postalar gönderdik. mükemmel bir dizi anonim kalabilir. Bu açıDiziniz toplumda geniş yankı buldu. Hatta dan Mad Men çok şanslıydı. Birinci bölüm, Obama 2014 yıllık konuşması sırasında, bizim klasik kablolu yayın dediğimiz sistemin Mad Men’i örnek vererek erkek ve kadınlar halen yeni olduğu ve insanlara çekici geldiği arasındaki gelir eşitsizliklerinden bahsetti. bir dönemde gösterildi. İnsanların kendilerini sorumlu hissetmeleri gurur verici bir şey. Özellikle de böyle bir etki yaratmayı beklemiyorken. Yazım, oyunculuk, dekorlar, ışık ve montaj bakımından iyi bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. Ama asıl etkili olan şey, bu son sekiz yılda Amerika Birleşik Devletleri’nde ve dünyada büyük değişimlerin yaşanması oldu. Kişilerin, bizden önce radikal değişimlerle karşılaşmaları, insanlar için muhtemelen bir teselli oldu. 7

Bunu diziye başlarken öngöremezdiniz.

Peki Mad Men sırasında Amerika’da yaşanan başlıca değişimler hangileri oldu? Bir kere, bir ekonomik felaket geçirdik. Sonra Obama seçildi. Bu adam, kendimize nasıl baktığımızı değiştirmekle kalmadı, ülkenin ekonomik durumunu da gözler önüne serdi. Günlük hayat açısından, dizi başladığında bugün bildiğimiz haliyle Netflix, Netflix değildi ve streaming diye bir şey yoktu. Aynı şekilde ne Twitter vardı, ne iPhone ne de iPad. Bazıları için hem demokratik hem de bağlayıcı olan elektronik iletişim hayatımızı değiştirdi.


02.

Ay sonunu getÄ°remeyen sĂźper kahramanlar

8


Süper kahraman olmak güzel bir şeydir, adınıza diziler, filmler yapılır, milyonlarca hayranınız olur ama bu size beklediğiniz finansal rahatlığı getirmeyebilir. Bir yandan yardıma muhtaç insanları kurtarırken, diğer yandan ay sonunu nasıl getireceğinizi düşünebilirsiniz. Malezyalı grafiker ‘Flying Mouse’, süper kahramanları, doğa üstü özelliklerini kullandıkları küçük işler yaparken hayal etmiş. Buna göre ay sonunu getirmek için Darth Vader lazer kılıcıyla ağaç budayabilir, Flash dünyanın en hızlı pizza dağıtıcısı olabilir, Kaptan Amerika garsonluk yapabilir, Harry Potter yerleri süpürebilir, Iron Man ütü yapabilir, Superman postacı olabilir, Görünmez Adam sihirbaz asistanlığı üstlenebilir. İşte ‘Ay sonunu getiremeyen süper kahramanlar’.

9


10


11


12


13


14


15


03.

Hyperloop’la New York Pekİn arası İkİ saate İnecek

16


17


Multimilyarder dahi Elon Musk’ın yeni projesi ‘Hyperloop’, otomobil, gemi, tren ve uçaktan sonra modern çağın beşinci taşıma aracı olmayı hedefliyor. Düşük basınçlı bir tüpün içinde, ilk aşamada saatte 1220 km hıza erişecek Hyperloop, ileride Mach 4 hıza ulaşarak New York’la Pekin arasını iki saate indirecek. Hyperloop, sıfır karbon atığıyla, gezegene zarar vermeden yolcu ve kargo taşımacılığında çığır açacak.

18

Fikir kulağa çılgınca gelebilir ancak projeyi tanıtan PayPal, Tesla Motors ve SpaceX’in kurucusu Elon Musk olunca ister istemez farklı bir gözle bakıyoruz. Düşük basınçlı bir tüpün içerisinde, hava yastıklarının üzerinde ses hızında hareket edecek, çoğu zaman yer üstünden ama gerektiğinde yer altından gidebilecek Hyperloop, güneş panelleri tarafından beslenen manyetik bir motora sahip kapsüllerden oluşacak. 28 kişi kapasiteli bu kapsüller iki dakika arayla fırlatılabilecek ve tüp başına yılda 7 milyonun üzerinde yolcu taşınabilecek. Biraz daha detaya inmemiz gerekirse…

Normal basıncın binde biri Kapsüller vakumlu diyebileceğimiz, neredeyse hiç hava bulunmayan tüplerin içinde hareket edecek. Tüpün içindeki basınç, kapaklar ve pompalar sayesinde 100Pa, yani normal hava basıncının binde biri oranında tutulacak. Bu sayede kapsül neredeyse hiçbir sürtünmeyle karşılaşmadan, bir nevi hava yastığının üzerinde hareket ederek, ses hızına ulaşabilecek. Hyperloop kapsülünün burun kısmında yer alan kompresörler, ön tarafta sıkışma yaşanmaması için havayı püskürterek boşluk yaratacak. Hyperloop, kapsülün altında yer alan motorlar sayesinde manyetik bir denizin üzerinde yüksek hızda kayacak. Bu teknoloji günümüzde Japonlar tarafından hızlı tren hatlarında kullanılıyor. Kaliforniya’da test sürüşleri Pro j e d e b ü y ü k b i r p o t a n s i ye l g ö re n JumpStartFund CEO’su Dirk Ahlborn,


19

Hyperloop Transportation Technologies şirke- hedeflenen Mach 4 hıza ulaşılırsa, bugün uçakla tini kurarak çalışmalara başladı. İlk aşamada, 14 saat süren New York - Pekin seferi iki saate Kaliforniya’daki Silicon Valley yakınlarında, inmiş olacak. test sürüşlerinin yapılacağı 8 kilometrelik bir tüp inşa edeceklerini açıklayan Ahlborn, bu tüpün eğlence parklarını, alışveriş merkezlerini ve yerleşim birimlerini birbirine bağlayacağını söylüyor. 31 ülkeden gelen ve öğrenciler, mühendisler, tasarımcılar ve hukukçulardan oluşan 200 kişilik bir gönüllü ekibi kurduklarını belirten Ahlborn, Elon Musk tarafından ortaya atılan fikirlerin teker teker denendiğini belirtiyor. Eğer proje hayata geçer ve ileride,


20


21


04. Blur’den on iki yıl sonra yeni albüm 22


23


Bir dönemin en önemli Brit Pop-Rock grupla- öne koymak için aklıma gelen fikirleri bir kenara rından Blur on iki yıllık bir aranın ardından koymuyorum. Beni heyecanlandıran her zaman sessizliğini bozarak, 27 Nisan’da ‘The Magic bir sonraki etap olmuştur. Mesela şimdi yeni bir Whip’ adlı yeni bir albüm çıkarmaya hazırlanı- albüm yaptık, yakında vereceğimiz konserler için yor. Grubun lideri Damon Albarn’ın Gorillaz ve şu anda prova halinde olsak da aslında şimdiden solo albüm maceralarının ardından iki yıl önce sonrasını düşünüyorum. Şu sıralar Londra’daki bir turne için bir araya gelen grup, yeni parçala- ‘National Theater’ için ‘Alice Harikalar Diyarında’ rını, kimseden habersiz, Hong Kong’da tuttukları teması üzerine bir müzikal hazırlıyorum. Bu bir stüdyoda kaydetmiş. Grubun yeniden bir kesinlikle Blur’ün yeni albümünü hafife alıyorum araya gelmesinin kendileri için de şaşırtıcı oldu- anlamına gelmiyor. Var olma sebebi olmasaydı ğubu belirten Damon Albarn ve gitarist Graham hiçbir zaman çıkmazdı. Oysa benim kafamda Coxon, Hong Kong’da geçirdikleri zamanı, kayıt sorunun cevabı oldukça açıktı, bana göre bir sürecini ve sonrasını Les Inrokuptibles dergisine daha bir Blur albümü olmayacaktı. Böyle bir şeye anlattı. ihtiyaç duymuyordum. Onun için biz de buna şaşırdık. On iki yıllık sessizliğin ardından yeniden Blur’le biraraya gelmek nasıl bir his?

24

Damon Albarn: Benim için sadece yeni bir albüm. En eski dostum Graham Coxon’la kaydettiğim, yeni bir albüm… Farklı insanlarla, farklı tarzlarda, sürekli yeni albümler yapıyorum. Yeni projeyle çalışırken kendimi tamamen ona veriyorum. Projelerim arasında bir hiyerarşi yok, hepsine aynı özeni, aynı önemi veriyorum. Yani Blur’ü

Yeni şarkılar nasıl doğdu? Damon Albarn: 2013 yılında Asya turnesine çıkmıştık ve Tokyo’da vereceğimiz konser iptal oldu. Biz de İngiltere’ye dönmektense, Hong Kong’da kalarak tekrar birşeyler yaratıp yaratamayacağımızı görmek istedik. Herşey beş günde oldu. O


anda gerçekten yoğun ve kolektif birşey yaşadığımızın pek farkında değildik. Dördümüzün, yıllar sonra hiçbir hedef ve baskı olmadan, garajı andıran küçük ve dağınık bir stüdyoda bir araya gelmemiz gerçekten çok güzeldi. Her sabah metroyla geliyor, içeride on saat kalıyor ve sonra uyumaya gidiyorduk. Aramızdan üçümüzün artık çocukları var ve sanırım bu özgürlüğü, bu konsantrasyonu İngiltere’de bulmamız imkansız olurdu. Sonuç olarak bu koşullar altında tekrar bir araya gelmemiz bile zor olurdu. Hong Kong’daki stüdyomuzda yeniden on dakikalık parçalar yapmanın ve fikirlerin havada uçuşmasının zevkini yaşadık. Graham Coxon: Ortak bir proje etrafında toplandığımızda ve yapılacak çok şey olduğunda aramız her zaman iyi oluyor. Ne zaman stüdyoda sallanmaya başlasak, motivasyonun düştüğünü hissetsek, o zaman sorunlar başlıyor. Bu sefer böyle bir şey için zamanımız olmadı. Damon yeni ve taze fikirlerle geldi. Bir stüdyoda olduğumuzdan ve kayıtlar yaptığımızdan kimsenin haberi yoktu, bunu büyük bir sessizlikle yaptık. Bu da çok rahat ve yaratıcı bir ortam yakalamamızı sağladı. Bize çok doğal gelse de, tüm yaşadıklarımızın ardından bunu başarmak neredeyse bir mucize. Yeni parçalar nereden geldi? Graham Coxon: Stüdyoya, daha önce GarageBand üzerinde kaydettiğim şarkı iskeletleriyle geldim. Orada kullandığım seslerin, özelliklerin çoğu albümde de yer alıyor. Gerçek bir gitar sesini, yapay bir gitar sesiyle karıştırmak çok hoşuma gidiyor.

25

Damon, oysa bir yıl önce solo albümünden bahsederken Hong Kong’da yaptığınız kayıtları bir kenara koyduğunuzu ve kesinlikle kullanmayacağınızı söylemiştin….

Damon Albarn: Öyle bir hedefim yoktu. Benim için o şarkılar bir çekmeceye konulmuş ve üzerine kilit vurulmuştu. Bana göre zaman dolmuştu, onları çekmeceden çıkarmak sadece nostalji olurdu. O şarkıların, Hong Kong’da geçirdiğimiz günlerin neredeyse yasını tutmuştum, artık arkamda kalmıştı. Bu benim için çok da önemli değildi çünkü çekmecelerimde bunun gibi, bitirilmemiş, yarım bırakılmış, terk edilmiş, bir çok albüm var. Onların da bir gün, biri tarafından ele alınıp yaşatılmaları gerekir. Graham Hong Kong kayıtlarıyla tam da bunu yaptı. Bir gün beni aradı ve “O kayıtları hatırlıyor musun? Şu sıralar yapacak pek bir şeyim yok, onları alıp biraz eğlenmem seni rahatsız eder mi?” diye sordu. O kayıtlarla ne yapacağını, takip edeceği yolu ve vizyonu merak ediyordum. Ayrıca, kişisel olarak, Graham’in Blur’e geri döndüğünü, yeniden bir güç haline geldiğini bilmek hoşuma gidiyordu. Kayıtlar ve eski yapımcımız Stephen Street’le beraber dört hafta boyunca ortadan kayboldu. Geri döndüklerinde, bana albümün bugünkü halini dinletiler, üzerine sadece benim sesim ve birkaç klavye eklenecekti. Gerçekten kulaklarıma inanamadım, bu şarkıları biz mi yapmıştık? Şarkıları yeniden keşfediyordum. Peki Blur’ün kendisi için geçmişte kaldığını söylemiş olan Stephen Street’i geri getirmekte tereddüt ettiniz mi? Graham Coxon: İnşaat halindeki şarkılarımıza pozitif ve saygılı yaklaşacağını biliyordum. Ayrıca titizliğini ve mükemmel bir kulağı olduğunu da. Birçok yapımcının tersine hiçbir zaman kimseye belli bir tını ya da fikir dayatmaz. Kendisi her zaman şarkıların ve müziğin hizmetindedir. Hatta biraz daha sinsi olması için onu zorladım (gülüyor). Nefes alan, oldukça minimalist şarkıları tıka basa doldurarak doğasını bozmayan biri. Eğer bir şarkı fazla tekrar ediyor gibiyse, hemen üzerine yeni bir gitar veya klavye ekliyordum. Birinin bölümlerini


26

alıp diğerlerine monte ediyorduk. Bu çok hoşuma gidiyor çünkü biraz heykel yapmaya benziyor. Sonuç olarak albüm Damon’un demoları, Hong Kong’da yaptığımız kayıtlar ve İngiltere’de yapılan küçük rötuşlardan oluşuyor. Blur şarkılarının dinamikleri üzerinde hiç bu kadar çalışmamıştım. Hatta hiçbir Blur albümünde kendimi bu kadar vermemiştim. Stephen’la kendimizi bir şekerci dükkanın anahtarlarını elinde bulunduran çocuklara benzetiyorduk. Yine de sonucu Damon’a dinlettiğimiz gün kendimi çok rahat hissettiğimi

söyleyemem. Sonrasında ne zaman kendisini ziyarete gitsem, vokaller, klavyeler, yeni fikirler eklemiş oluyordu. Yaratığımız daha da zengin, daha da kalın, aynı zamanda hem huzurlu hem de vahşi bir hal aldı. Damon Albarm: Ben Stephen’la çalışma fikrine pek sıcak bakmıyordum. Ama saatler süren demolar üzerine çalışmak ve işin içinden çıkabilmek için Graham’in ona ihtiyacı vardı. Bazı şarkılar yarım saat sürüyordu! Vokalleri kaydettiğim


Ama bir yandan da Hong Kong’da elde ettiğimiz, şarkıların doğuşuna tanık olan ortama ve yaşadıklarımıza sadık kalmam gerekiyordu. Ben de ortamı bir hayalet gibi yeniden yaşadım. Sözleri orada, yani Hong Kong’da kaydetmek istedim, böylelikle yaşadıklarımız tekrar su yüzüne çıkacak ve döngü tamamlanmış olacak diye düşündüm. Bu psikolojik olarak kaçınılmazdı. Bir çok anı beni Hong Kong’a geri götürüyor: aile seyahatleri, Blur ya da Gorillaz konserleri, ‘Monkey, journey to the West’ operasının doğuşu… Bir İngiliz olarak, bu şehrin sömürgeci geçmişimizle bağlantılı karanlık bir yanı var. Yüz yılı aşkın bir süre boyunca Çinlilere Hong Kong üzerinden afyon sattık. Kraliçe Victoria’nın o zaman dünyanın en büyük uyuşturucu kartelinin başında olduğunu söyleyebiliriz (gülüyor). Bugün Hong Kong’luların özgürlükçü düşünceleri ve verdikleri mücadele hoşuma gidiyor. Albümün ismi ‘The Magic Whip’ (Sihirli Kırbaç) Hong Kong’luların kendilerini kırbaçlamaya çalışanlara karşı verdikleri mücadeleyi konu alıyor. Bütün sözleri biraraya getirirsiniz, Uzak Doğu’yu anlatan bir mozaiğin oluştuğunu görürsünüz. Damon şarkılardan birinde Kuzey Kore’ye yaptığınız bir yolculuğu anlatıyorsunuz…

sırada Stephen’ın bizi görmeye geldiği oldu, ilk başta bu beni biraz rahatsız etti çünkü yıllardır beraber çalışmamıştık. Sonuç olarak yapılanlardan çok memnundum. Albümdeki her şarkı gibi stressiz ve rahat bir ortamda çalıştık. Söz yazarlığına geri dönmek zor olmadı mı?

27

Damon Albarn: Bu her zaman zor bir iştir. Şarkılar iki yıllık olmuştu. O zaman kaydettiğim söz taslaklarının hiçbir anlamı kalmamıştı.

Damon Albarn: Kuzey Kore’ye araştırmalar yapmak ve ‘Alice harikalar diyarında’ projesi üzerinde çalışmak için gitmiştim. Oraya gittiğimde yanımda götürdüğüm hiçbir şeyi kullanmadım. Kendime “dünyanın neresine gidersem, Lewis Carroll’ün kitabında bahsettiği gibi tavşan yuvasından geçerek paralel dünyaya açıldığımı düşünebilirim?” diye sordum. Burada da bu ‘sihirli kırbaç’ konsepti çok iyi uygulanabilir. Herkes hipnotize edilmiş gibi geziyor. Çok etkileyici, korkutucu ve deli bir yer. Karşınızdakinin ne düşündüğünü bilmeniz mümkün değil, birçok şey hiçbir zaman söylenmiyor.


05.

Jessica Fulford’un objektifinden kaykaycı Afgan kızları Önce Taliban’ın gelişiyle, ardından 11 Eylül olaylarını takiben ABD müdahalesiyle kabusu yaşayan Afgan halkı, bugün yavaş yavaş yaralarını sarıyor. Avustralyalı profesyonel kaykaycı Oliver Percovich’in birkaç yıl önce kurduğu ‘Skateistan’ adlı yardım kuruluşu, gençleri kaykay yardımıyla eğitimle biraraya getirmeyi amaçlıyor. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşu ödülüne layık görülen bu projede, ağırlıkla bisiklete binmeleri yasak olan kız çocukları yer alıyor. Londra’da yaşayan fotoğrafçı Jessica Fulford-Dobson, dünyanın dört bir yanından genç kaykay meraklılarının yolladıkları kaykayları kullanan Afgan kızlarının mutluluk28

larını görüntüledi.


29


30


31


32


33


34


35


06.

Özgür Liberland Cumhuriyeti’ne hoşgeldiniz

36


Geçtiğimiz günlerde iç ve dış basında yer alan ve Özgür Liberland Cumuriyeti adıyla yeni bir devletin kurulduğunu açıklayan haberi başta ciddiye almak bir hayli zor oldu. “Acaba bir 1 Nisan şakası mı?” diye düşündük ama tarih 13 Nisan 2015’i gösteriyordu. Bir Çek Cumhuriyeti vatandaşı olan Vit Jedlicka tarafından, Hırvatistan ve Sırbistan sınırları arasında, Tuna nehri kıyısına kurulan Liberand’ın bir anayasası ve bir mottosu bile var: ‘To Live And Let Live’. Yani ‘Yaşamak ve Yaşatmak’!

egemenlik talep ederken bazı bölgeler ise kimsenin istemediği ‘No man’s land’ler haline geldi. Vit Jedlicka, hukuk dilinde ‘Terra Nullius’ olarak adlandırılan bu boşluktan yararlanarak Liberland’ı 7.2km2’lik bir alan üzerine kurdu. Jedlicka yayınladığı basın bildirisinde, yüzölçümü olarak Vatikan ve Monaco’dan sonra dünyanın en küçük üçüncü devleti olacak Liberland’ı saygıdeğer ve düzgün insanların yasaklar ve gereksiz vergi olmadan yaşayabileceği bir alan olarak tanıtıyor. Özgür düşünce, özgür yaşam

37

Liberland’ın bağımsızlık haberine Birleşmiş Milletler’in ve özellikle de komşu ülkeler Hırvatistan ve Sırbistan’ın verecekleri tepki merakla beklenirken, böylesi bir olayın yaşanmasının nasıl mümkün olduğuna bir bakalım. Yugoslavya’nın dağılması, Hırvatistan ve Sırbistan arasında sınır hattı tartışmalarının patlak vermesine neden oldu. İki ülke bazı bölgeler üzerinde

Yeni mikro-devletin resmi internet sitesi liberland. org’da yayınlanan bildiride, Liberland vatandaşı olabilmeniz için gereken özellikler şu maddelerle sıralanıyor: Diğer insanlara ve düşüncelerine, ırk, mezhep, din ve cinsel tercih gözetmeksizin saygı duymak; dokunulmaz olan bireysel haklara saygı göstermek; komünist, nazi ya da herhangi


38

bir radikal geçmişe sahip olmamak; şiddet suç- okuduğunuz esnada bini geçmiş olabilir. Ne var larından hüküm giymemek. Eğer bu profile ki, Liberland daha yeni kurulmuşken şimdiden uyuyorsanız, başvurunuzu bir özgeçmişle beraber, tehlike altında. kendinizden bahsettiğiniz ve neden Liberland vatandaşı olmak istediğinizi anlatan bir mektupla En çok ilgi çeken ve cevap alan konu başlığı yapabiliyorsunuz. Bu mektupla beraber, halen ‘burakk’ adlı kullanıcının açtığı “Devleti ele geçirgeçerli olan nüfus cüzdanınızın bir kopyasını yol- mek için kadrolu eleman aranıyor, strateji hazır” lamak zorundasınız ancak isim, soyisim, uyruk ve konu başlığı oldu. Türkiye’den kaçıp Liberland’ı doğum tarihinizin açık kalmasıyla kaydıyla, kim- istila etmenin planlarının yapıldığı konuşmaların lik numarası, sosyal sigorta numarası ve imzanız tonunu kestirmek güç olsa da, Liberand’ın vargibi bazı bilgileri siyah bir bantla kapatma hak- lığına mizahla yaklaşanlar da var. ‘Büyük Proje’ kına sahipsiniz. başlığı altında Tuna nehrini molozla doldurup ülkeyi büyütmek isteyenlerden, Türkiye’de askerLiberland forumuna Türk istilası lik yaptım bir daha yapmam diyenlere, ülkü ocakları kurmak için harekete geçenlerden, ‘Milli Liberland sitesinin forum bölümü şimdiden Türk Takım kuruyorum teknik direktörü olacağım’ kullanıcıların akınına uğradı. Çekce, Almanca, diyenlere, kendini milletvekili aday adayı olarak İngilizce, Hırvatça, Macarca, Lehçe, Rusça ve görenlere, Türklere vize uygulanıp uygulanmaTürkçe sayfaların bulunduğu forumda, İngilizce yacağını merak edenlere, şimdiden rant peşinde 285 konu başlığı bulunurken, Türkçe 800 civa- koşup Liberland’dan arsa satın almak isteyenlere rında konu başlığı var. Belki de bu sayı, bu satırları kadar onlarca fikir havada uçuşuyor.


39


Haftaya görüşürüz:)

19 // NİSAN ’15

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.