20 // EYLÜL ’15
//
01.
ICE CUBE, GANGSTA RAP’İN DOĞUŞUNU ANLATIYOR
//
02.
//
03.
//
HAYALET SINIR KAPILARI
GELECEĞİN KONSEPT OTELLERİ
04.
THE PROGRAM: SPOR TARİHİNİN EN BÜYÜK ALDATMACASI //
//
05.
LİTVANYA’NIN GARAJ ŞEHİRLERİ
06.
BİR IŞİD’LİNİN GÜNLÜĞÜ
Editör: Cem GELGÜN
01.
Ice Cube, Straight Outta Compton’la Gangsta Rap’ın doğuşunu anlatıyor 4
5
6
1980’li yılların sonları… Ice Cube, Dr.Dre, Eazy-E, Mc Ren ve Dj Yella’dan oluşan N.W.A grubu Lon Angeles’ın gettolarından çıkan ‘Gangsta Rap’ın yükselişini simgeliyor. Efsane albümleri “Staight Outta Compton” dan yirmi beş yıl sonra, aynı adı taşıyan film, grubun başarısını, içeride yaşanan kavgaları, değerleri, gettolardaki hayatı, uyuşturucu ticaretini, cinselliği ve yerleşik düzene başkaldırıyı anlatıyor. F. Gary Gray’in yönettiği ve Ice Cube’un yapımcılığını üstlendiği ’Straight Outta Compton’ 2015-2016 sinema sezonun en iyi çıkışını yakalayan film oldu. Ünlü
rapçi Ice Cube Paris Match ve Teaser dergilerine konuştu. Filmde kendi efsanenizi inşa ediyorsunuz. Hikayenizin bir mite dönüşmesini nasıl engelleyebilirsiniz? Eazy-E dışında (1995’te öldü) projeye dahil olan herkes hala hayatta ve yaşananları olduğu gibi çarpıtmadan anlatmamam için hiçbir sebep yoktu. Hiçbir şeyi cilalamaya, parlatmaya ve daha güzel göstermeye çalışmadık, hiçbir şeyi
kurumları üzerimizde baskı kurmaya başlayana kadar. O andan sonra sorumlu sanatçılar olduğumuzu, insanları kışkırtmaya çalışan serseriler olmadığımızı kanıtlamak zorunda kaldık. İçinde yaşadığınız toplumun ve değerlerin eleştirisini yapmak sizin ekmek kapınız oldu diyebilir miyiz? Bizim hareketimiz çarpık sosyal yapıyı eleştiriyor, herşeyden önce bilinçlenmemizi ve tanınmamızı amaçlıyordu. Ama dediğim gibi sadece sokakta yaşananları anlatan bir grup arkadaştık ve söylediklerimizin Los Angeles’ın gettoları dışında kimseyi ilgilendireceğini düşünmüyorduk. Underground hareketinizin gettoların sınırlarını aşmaya başladığını ne zaman anladınız?
abartmadık, kimseyi gereksiz yere yüceltmedik ya da çamur atmadık. Büyük bir topluluğun, halkın sesi olduğunuzu ne zaman anladınız?
7
Konserlerimize gelen insanlar şarkılarımızı tek bir ağızdan söylüyorlardı, dev bir dalga bizi yükseklere doğru kaldırmaya başlamıştı. Siyah gençlerden oluşan bir grup, ilk defa herşeyi bu kadar açıkça ve içtenlikle söylüyordu. Ama temsil ettiğimiz şeyin farkında değildik, ta ki kamu
1991 yılında, Cannes Film Festivali’nde de tanıtılan, John Singleton’un çektiği “Boys N the Hood” filminde oynadım. Filmin tanıtımı için Cannes’a gittiğimde, konunun Batı yakası gettolarının gerçeklerinden uzak Fransız halkı tarafından anlaşılamayacağını düşünüyordum. Film ayakta alkışlandığında ve ülkede büyük ses getirdiğinde, yaptığımız şeyin sınırları aştığını ve herkese hitap ettiğini anladım. 2015 yılına gelindiğinde N.W.A’in o zamanlar verdiği mücadeleler, konular hala geçerli mi? “Fuck tha Police” gibi şarkılar günümüze çok iyi uyabilir… Acı çeken insanların değişimle ilgili hiçbir umutları yok. Kafalarını biraz kaldırsınlar, onları susturmak ve ezmek için bir polis ordusu gönderiliyor. Paraya ve iktidara sahip bir insan olarak
neler yapıyorsunuz? Belli bir esneklik başımı beladan korur, biraz uzlaşıcı olmak beni daha zengin yapabilir… Ama sesi olmayanlar için konuşmamak ve başka şeylerle uğraşmak beni rahatsız eder. Gençlerin, toplum tarafından koyulan normlara uymak zorunda olmadıklarını ve kendilerine söylendiği gibi programlanmak mecburiyetinde olmadıklarını anlamaları lazım. Kendinizi yıllar boyunca nasıl korumayı başardınız? 17 - 18 yaşındayken yaptıklarınıza sadık kaldığınızı düşünüyor musunuz? Ben bir imaj değilim. Benim de herkes gibi defolarım var. Haftada yedi gün, günde 24 saat ‘gangsta’ değilim. Bugünün ‘Ice Cube’unu ve geleceğini ‘Ice Cube’unu korumak zorundayım. Geçmişin ‘Ice Cube’u ise mermere kazınmış gibi. Hiçbir zaman değişmeyecek ve her zaman bir parçam olacak. Ancak geçmişte tuttuğum yeri bugün tutmak beni ilgilendirmiyor. Film endüstrisinde farklı bir yere sahipsiniz. Hollywood’un ‘A listesi’nde yer almamanıza rağmen yapımlarınız çok büyük paralar kazanıyor. Bu ‘Straight Outta Compton’la değişebilir mi? Ben her zaman yapmak istediğimi yapmaya devam edeceğim. Başkalarının bana bakışları beni asla değiştirmeyecek. Ve hiçbir güç beni bir listeden bir diğerine geçmeye zorlayamaz (gülüyor). Ben kendimin rehberiyim, herşeyi kendi ritmimde yapıyorum. Bir proje ilgimi çekmiyorsa, yaratıcılığımı tetiklemiyorsa yapmıyorum, bu kadar basit.
8
Konuştuğumuz esnada film ABD’de inanılmaz bir başarı yakalamış durumda. Neler hissediyorsunuz?
Bu gerçekten inanılmaz bir şey. Öyle büyük bir memnuniyet, rahatlama ve tatmin ki anlatamam. İnsanların filmi bu denli beğenmiş olmaları beni çok alçakgönüllü yaptı. Tabii ki, yapmaya bu kadar zaman ve enerji harcadığınız, çocuğunuz gibi gördüğünüz bir şeyin, karşılığında bu kadar çok iltifat almasını beklersiniz. Unutmamak lazım ki bu projeyi batırmanın bir milyon yolu vardı ama başarmanın ise sadece çok az. Bazı insanların şimdiden filmin bir ‘klasik’ sayılabileceğini söylediklerini duydum, “şaheser” ve “epik” de duyduğum kelimeler arasında. Bunlar kulağa çok hoş geliyor. N.W.A zamanında istediğimiz tek şey biraz saygıydı.
9
02.
Hayalet s覺n覺r kap覺lar覺
10
Almanya geçtiğimiz hafta mülteci krizine el attıktan sonra binlerce mülteciyi kabul edeceğini açıklayarak insanlık dersi vermiş ve herkesin takdirini toplamıştı. Ancak mülteci sayısının patlaması ve beklenenin çok üzerine çıkması sebebiyle geri adım atarak Avrupa Birliği tarihinde ilk defa sınırılarını kapatma ve Schengen vizesini geçici olarak askıya alma kararı aldı. Avusturya ve Çek Cumhuriyeti sınırlarının ardından Fransa sınırında da kontrollere başlayan Almanları kısa sürede diğer ülkeler takip etti. Bu yaşananlar aklımıza Polonyalı fotoğrafçı Josef Schulz’un birkaç sene önce çektiği ‘terk edilmiş sınır kapıları’ serisini getirdi. Schulz tüm Avrupa’yı gezerek Schengen sebebiyle tarihe karışan sınır kapılarını fotoğraflamıştı. Terk edilmiş hayalet yapıları andıran bu kulübeler yakın bir gelecekte yeniden faaliyete geçer mi dersiniz?
FRANSA - BELÇİKA 2
11
FRANSA - BELÇİKA 1
ALMANYA - FRANSA
12
MACARİSTAN - SLOVENYA
MACARİSTAN - SLOVENYA
13
14
FRANSA - İTALYA
15
FRANSA - İTALYA
FRANSA - İTALYA
16
FRANSA - İSPANYA
FRANSA - İSPANYA
17
03.
Daha yaratıcı, daha konforlu, daha lüks: Geleceğin konsept otelleri
Tüm rekabeti öldüren ‘herşey dahil’ oteller ve fiyatları kırarak ev konforu sunan Airb’n’b gibi siteler karşısında kendisini yenileme ihtiyacı duyan turizm sektörü, geleceğe yepyeni otel konseptleriyle damga vurmayı amaçlıyor. Korkusuz, cesur yatırımcıların atılımları ve yaratıcı mimarların tasarımlarıyla inşa edilecek oteller, müşterilerine lüks ve konforlu odalarla birlikte sıradışı deneyimler yaşatacak. İşte Hint okyanusunun ortasında balık iskeletini andıran yüzen otelden, suyun 4 metre altında, mercan kayalıklarının yanı başındaki camekan odaya; 2022 Kış Olimpiyatlarına hazırlanan Çin’de yerden 100 metre yükseklikteki göl manzaralı dev otelden, Norveç’in fiyortlarında yer alacak kristal otele kadar, seyahat anlayışımızı değiştirecek, geleceğin konsept otelleri. Morphotel Yerleşik bir otelle mavi yolculuk arası bir konsept sunan ve hiç durmadan dünyanın tüm okyanuslarını gezme kapasitesine sahip Morphotel bir balığın iskeletini andırıyor. Otel bulunduğu denizlerdeki iklim ve hava şartlarına ya da yanaştığı limana göre yapısını değiştirebiliyor. Hint armatörler tarafından için 4 metre derinliğe, mercan kayalıklarısipariş edilen ve Mumbai’de yapımına baş- nın arasına inmeniz gerekiyor. Dört tarafı lanan Morphotel’i İtalyan mimar Gianluca camekanla kaplı oda, çevrenizi 360 derece Santosuosso tasarladı ve proje, Fondation görmenizi sağlıyor. Otelde oda servisi balık Jacques-Rougerie tarafından ödüle layık adamlar tarafından yapılıyor. Zanzibar’ın Pemba Adası açıklarına İskandinav mimarlar görüldü. tarafından inşa edilen Manta Resort’ta konaklamanın maliyeti gecelik 1500 euro. Manta Resort Manta Resort’un turkuaz denizin ortasındaki odaları üç katlı bir suit oda gibi tasarlanmış.
20
Krystall
Yatağınıza uzanmış, göz kamaştırıcı kutup ışıklarına bakarak unutulmaz bir gece mi Deniz seviyesindeki üst kattan Hint okya- geçirmek istiyorsunuz? Su üzerinde inşa ettiknusunun güzelliklerini seyrederken, uyumak leri yapılarla ünlü Hollandalı mimarlık şirketi
Waterstudio’nun tasarladığı, camdan yapılmış, kar tanesini andıran yüzen otel sayesinde dileğiniz iki yıl içerisinde mümkün olacak. Norveç’in Tromsö şehrinin açıklarında, doğa harikası bir fiyorta kurulacak Krystall otel, geceliği 300 eurodan başlayan, birbirinden lüks ve konforlu 86 odasıyla 120 metre uzunluğunda olacak. Hollandalı mimarlar oteli, kendi enerjisini yaratan doğa dostu bir yapı olarak tasarladılar. Dawang Mountain Resort 2022 Kış Olimpiyatlarına ev sahipliği 21
yapacak Çin, dünyanın dört bir yanından gelen sporseverleri devasa yapılarda ağırlamayı planlıyor. Bunun için öngörülen en büyük projelerden biri, Hunan bölgesinin başkenti Changsha’ya yapılması gereken 150.000 m²’lik Dawang Mountain Resort oteli. Yapay bir göle çevrilecek eski bir madenin üzerine inşa edilecek 270 oda ve 60 suitlik otel göz kamaştırıcı bir manzaraya sahip olacak. Ancak otelin özellikleri bunlarla sınırlı değil. Dawang Mountain Resort, müşterilerine üstü kapalı bir kayak pisti, bir su parkı, buzdan tırmanma duvarlarının bulunduğu bir buzlar diyarı ve şelaleler sunacak.
22
23
24
25
04. Spor tarihinin en büyük aldatmacasının arkasındaki ‘Program’
26
27
28
O çok kısa bir süre öncesine kadar dünyanın gelmiş geçmiş en bisikletçisiydi. Kanseri yendikten sonra bisiklete geri dönmüş ve arka arkaya yedi kere Fransa Bisiklet Turu’nu kazanmıştı. Bir yandan pedal çevirerek kilometrelerce yol alırken bir yandan da kanserle mücadele için kurduğu vakıfla gönülleri fethediyordu. Ancak peri masalı David Walsh gibi gazetecilerin araştırmaları ve eski takım arkadaşlarının birer birer yaptıkları açıklamalarla son buldu. Efsane bir anda yıkılmıştı. İnsanlar duydukları karşısında şaşkınlıklarını gizleyemiyor, hayranları söylenenlere inanmak istemiyordu. Herkes kandırılmıştı. Zaferlerin arkasında saat gibi işleyen bir doping programı, sessizlikleri satın alınmış takım arkadaşları ve federasyon görevlileri vardı. Elbette kimden bahsettiğimizi anlamışsınızdır: Lance Armstrong’dan. Doping skandalının patlak vermesinin ardından Armstrong’un kazandığı tüm şampiyonluklar elinden alınarak spordan men edildi. 2000’lerin en başarılı filmlerinden biri olan, başrolünde John Cusack’in oynadığı High Fidelity’nin yönetmeni Stephen Frears, Armstrong’un hayatını, yükselişini ve
düşüşünü ‘The Program’ adlı filmde anlatıyor. Avrupa’da vizyona giren film Türkiye’de de 3 - 11 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek Filmekimi festivalinde gösterilecek. Filmin yönetmeni Frears, Première dergisinin soruların yanıtladı. Hitchcock derdi ki: “Kötü adam karakteriniz ne kadar başarılı olursa, filminiz de o kadar başarılı olur”. Sanırım Armstrong’da sizin ilginizi çeken bu oldu. Oysa Armstrong, bir sinema karakteri olarak kötü adamdan çok bir kahraman. O bir psikopat! Siz böyle mi görüyorsunuz? Ben bu projeyi başından beri bir soruşturma gibi gördüm ve Armstrong bu soruşturmanın dahi şüphelisi oluyor. Projeden önce onun hakkında ve Fransa Bisiklet Turu hakkında pek bilgim yoktu. Araştırdıkça, katıldığı her yarışı kazanan, doping yapan ve yalan söyleyen bu adama ilgi duymaya başladım. Bu çok
çağdaş bir konu. Armstrong’un yıllarca sakladığı sır nasıl ortaya çıkmıştı? Armstrong hakkında, onun yanında yarışan ve haliyle onunla beraber doping kullanan insanlar tarafından bir dizi kitap yazıldı. Takım içinde Lance Armstrong piramidin tepesindeki taştı. Onun dışında hiçbir yarışçı bir numara olmayı düşünemezdi. Her biri kendini yüzde 100 ona adamalıydı. Ancak ve ancak takımdan ayrıldıktan sonra onun etkisinden kurtulabiliyorlardı ve o anda patlıyorlardı çünkü doping sistemi ve geri kalan şeyler hakkında herşeyi biliyorlardı. Konu hakkında ilk kitabı yazan Tyler Hamilton oldu ve ondan sonra Armstrong’un maskesi düştü. Gerçekleri ebediyen saklayamazsınız. Gazeteciler kurnazdır.
29
için çalışıyordu ve bir noktada Armstrong doğrudan Murdoch’a giderek gazeteciyi susturmasını istedi. Bazı gazetecilerde eksik olan şey cesaret değildi ama aynı zamanda büyük bir baskı altında kalıyorlardı. Gerçekler ve yalan konusu Armstrong’la takım arkadaşı Floyd Landis’in karmaşık ilişkisinde ortaya çıkıyor ve siz uzunca bunun üzerinde duruyorsunuz. Diğerleri gibi Landis de takımdan ayrıldıktan sonra Armstrong’a ihanet etti. Bir noktadan sonra gelişemeyince bu her zaman yaşanan bir şeydir. Filmde ise bu ilişki tezat değerleri yansıtma fırsatı tanıyor. Landis’in Mormon olduğunu düşünürsek…
Evet aynen öyle, yalan söylemeniz gerekiAma tam da bu noktada, basın ger- yorsa bu inancınız için büyük bir handikap çekleri yazmaktan çekiniyordu, sanki eli oluşturabilir. Yıllar boyunca Armstrong’un gitmiyordu. Fransa Turu’nun yayın hakları yaptıkları içini kemirdi: itiraf etmesi gerekiyor için milyonlar ödeyen televizyon kanal- muydu? Takımdan ayrıldıktan bir yıl sonra ları ise yarışçıların doping yaptıklarını bu adımı attı. söyleyemiyordu… Bu hikaye, 90’larda çektiğiniz ve başrolBu kısır bir döngü öyle değil mi? Benim lerini Dustin Hoffman’la Andy Garcia’nın anladığım kadarıyla, her ne kadar spor basını oynadığı, toplumun bir dolandırıcıyı model ve özellikle de bisikletle ilgili yayın yapan olarak gördüğü ‘Hero’ filmini hatırlatıyor. dergiler sahipleri tarafından konuyu örtbas Bunu hiç düşünmemiştim ama çok çaretmeye çalışmış olsa da, Fransız basını genel anlamda oldukça tarafsız ve dürüsttü. Ünlü pıcı bir konuyu ele alıyoruz: aslında hiçbir L’Equipe gazetesinin sahibi medya grubunun şey tam olarak düşündüğümüz gibi değildir. ismini hatırlamıyorum ama Fransa Turu’nu da Toplumun amblematik bir kahraman beklenonlar organize ediyorlar! Basının tarafsızlığını tisi her zaman çok yüksektir. Ve bu beklenti ve bağımsızlığını korumak zordur, özellikle de yıkıldığı zaman, insanlar aldatıldığı zaman, böyle bir durumda. Oysa eminim ki işlerini etkisi de bir o kadar yıkıcı olur. Hem de yapan gazetecilerin yalan söylemek gibi bir Armstrong’un kansere karşı mücadele veren niyetleri yoktu. Filmde Armstrong hakkında bir kuruluş için yaptıkları düşünülürse, etki araştırma yapan gazeteci Rupert Murdoch daha da büyük oldu. Bu çok karmaşık bir
düşünce yapısını ortaya koyuyor. Hastanede geçen rahatsız edici bir sahnede, hayranlarının onu bir kurtarıcı ve iyiliksever bir insan olarak gördüğünü anlıyoruz…
30
koydular. İngiltere’de ise başından beri nefret edilen bir karakterdi. Hiçbir şey kolay değil. Peki Armstrong hayranlarından tepki almadınız mı?
Tepkilerin değişmeye başladığını görüBu çok karışık bir durum. ABD’de insan- yorum. Bir yıl öncesine kadar Armstrong lar onun şerefine çocuklarının adını Lance hayranları böyle bir şeyin olmuş olabileceğini
kabullenemiyorlardı. Bugün ise neredeyse herkes tarafından hile yapan bir yalancı olarak görülüyor. Özellikle Amerikalılar için zor bir durum. Amerikalılar’da bir nevi inkar var…
31
olmadığını sorgulayabiliriz. Bu onun sorunu, benim değil. Peki tüm bu yapılanlar ne derece önceden tasarlanmıştı?
Herşey çok organizeydi ve önceden düşüEvet öyle, hatta kendisinin de yaptıkları- nülmüştü. Bugün Sky takımının yaptıkları nın ne denli kötü olduğunun farkında olup Armstrong’un hayata geçirdiği sistemden
32
esinleniyor. Ben doping yaptıklarını söylemi- çalışmayın! yorum ama onlarda da herşey bilimsel olarak Uyuşturucular bağımlılık kavramını da hesaplanmış. Sanırım tüm bu doping programının arkasındaki isim olan doktor Michele içerir ama Armstrong herşeyden önce güce Ferrari’nin kendisini Armstrong’a bağlayan ve iktidara bağımlıydı öyle değil mi? bir kontratı vardı ve kimler üzerinde baskı Kesinlikle. Zaferlere, başarılara, helikopterkurulacağını, kimleri etki altına almaları gerektiğini çok iyi biliyorlardı. O çok iyi bir lere ve şöhretin getirdiği herşeye bağımlıydı. dolandırıcıydı, her ne kadar hatalar yapmış Gerçek bir kişilik hakkında yaptığınız olsa da. Dolandırmak için doğmuş bir insan. ilk film değil. Bu size ne getiriyor? Filminizin ismi ‘The Program’ sadece Aslında bilerek aldığım bir karar değil ama Armstrong’un kazanmasını sağlayacak yasaklı madde alımını değil aynı zamanda bunu fark etmekte haklısınız çünkü gerçekçitüm stratejiyi ve iletişimi de içine alıyor… lik son on beş yılda işlerime dahil olan bir olgu. Aslında bir bakıma hayal kırıklığı yaratabilir Armstrong bunu yapmakta çok kararlıydı. çünkü hayal gücü eksikliğini ortaya çıkarıyor. Kanser geçirmesinden sonra bazı fiziksel Ancak yine de çok enteresan hikayeler bulabideğişiklikler yaşamıştı ve potansiyelini en üst liyorsunuz. Gerçek hayat, yaşadığımız hayat seviyede tutmak için doktor Ferrari’yi görmesi o kadar garipleşti ki, bazen hayal gücüyle gerektiğini biliyordu. Armstrong’un başından bile yaratamayacağınız hikayeler karşınıza itibaren böyle bir düşüncesi olup olmadığını çıkabiliyor. söyleyecek durumda değilim ama stratejinin Fransa Turu’nu nasıl çekiyorsunuz? zamanla geliştiği kesin. Aşamalı olarak gözünün önünde, neredeyse hiçbir açığı olmayan Bu hiç de kolay olmayan bir şey çünkü ve sportif zaferlerin, kişisel şöhretin, dopingin ve kansere karşı kurduğu vakfın birbirlerine organizasyonun devasa boyutunu yansıtbağlı olduğu bir şema oluştu. Ve bu sayede mak oldukça zor. O kadar büyük ve önemli bir organizasyon ki, hakkını verebilmek için çok uzun süre boyunca, çok şey kazandı. yeterince imkana sahip olamazdım. Sarınım Peki bu hırs nereden geliyor? Aldığı eği- Spielberg bile bunu yapamazdı. timden mi? Armstrong’u canlandıran Ben Foster’a ne Çocukluğundan beri kişiliğine kazınmış bir tür direktifler verdiniz? şey. Texas’da geçirdiği gençlik yıllarında rekaBen’in çok iyi bir aktör olduğunu biliyorbetçi düşünce yapısı ve hırslı kazanma arzusu dum ama bu yeterli olmayacaktı çünkü gerçek zaten varmış. bir bisikletçiye benzemesi, bir profesyonel gibi Bu Amerikalılar’a özgü bir özellik olabi- pedal çevirmesi gerekiyordu, bu da uzun ve zorlu bir süreç oldu. Antrenman ve beslenme lir mi? faslı korkutucu bir boyut kazandı. Bu konuda (gülüyor) Söylemediğim bir şeyi söyletmeye benim rolüm yok kadar azdı.
33
05.
Litvanya’nın rengarenk ‘Garaj Şehir’leri
34
35
Litvanyalı sanatçı Agne Gintalaite’nin ülkesinde yaptığı seyahatler sırasında dikkatini, ‘Garaj Şehir’ olarak adlandırılan, yol kenarlarındaki depolama üniteleri ve onların renkli kapıları çekmiş. Gintalaite, “Beauty Remains” - “Güzellik Kalıcıdır” adını verdiği serisinde yıllara meydan okuyan ama renklerinden ve güzelliklerinden hiçbir şey kaybetmeyen kapıları ölümsüzleştirmiş.
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
06.
Bİr IŞİD’lİnİn günlüğü
48
49
IŞİD saflarında savaşmaya giden Avrupalı Müslümanların sayısı kimse için bir sır değil. İngiltere, Fransa ya da Almanya’dan gelenlerin büyük bir çoğunluğu o ülkede doğup büyümüş, vatandaşlığa sahip ikinci üçüncü nesil göçmen çocuklarıyken, diğer bir kısım ise sonradan İslam’ı benimseyen Avrupalılar’dan oluşuyor. Öyle ya da böyle, nereden gelirseniz gelin bir yerde doğup büyüdüyseniz isteseniz de istemeseniz de, dininiz ve görüşleriniz ne olursa olsun o ülkenin değerleriyle, görgü kurallarıyla harmanlanmış olursunuz. 2014’te IŞİD’e katılmak için İngiltere’den kalkıp Suriye’ye gelen Omar Hussain de bu kategoriye giriyor. IŞİD’e katılmadan önce Londra yakınlarındaki Wycombe kasabasında yaşayan Omar Hussain açtığı blogunda silah arkadaşlarının ve Suriyeliler’in kural tanımaz, saygısız ve görgüsüz davranışlarından yakınıyor. Hussain’in “Kültürel çakışma: Suriye halkını anlamak” başlıklı 13 maddelik yazısı Batılı savaşçıların IŞİD saflarındaki hayatlarını ve yaşam koşullarına uyum sağlamaktaki zorluklarını gözler önüne seriyor.
paylaşımı BBC tarafından haber yapılan Omar Hussain, son olarak Arap kültürünü ve Suriye halkının alışkanlıklarını anlattığı, 13 maddeden oluşan “Kültürel çakışma: Suriye halkını anlamak” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Kendisini eleştirenlere kesinlikle yalan söylemediğini ve yazdığı olayları bire bir yaşadığını anlatan Omar Hussain, yazıyı Suriye’ye gelecek ‘kardeş’lerini neyin beklediğini daha iyi anlamaları için kaleme aldığını söylüyor ve tavsiyelerde bulunuyor. Senin ayakkabın benim ayakkabımdır
Birinci başlık altında özel hayatın ve kişisel alanın noksanlığından yakınan Hussain, silah arkadaşlarının kendi izni olmadan çantasını karıştırabildiğini, eşyalarını aldığını ya da telefonu şarj olurken kabloyu çıkarıp kendi telefonlarına takabildiklerini anlatıyor. Arap ve Suriyeli savaşçıların bir çok kez yabancıların bilgisayarlarını izin almadan kullandıklarını, aileleriyle yazışmalarını okuduktan sonra sildiklerini, bu davranış karşısında şoke olan yabancıların ise bilgisayarlarına şifre koymak zorunda Omar Hussain, örgüt içindeki ismiyle Abu Saeed kaldıklarını yazıyor. Anlaşılan, medeni Batı ülkeAl Britani, internette en çok takip edilen bloglar- lerinde kişinin şahsi eşyalarına duyulan saygı IŞİD dan birine sahip. Tumblr’da açtığı ve Suriye’deki kontrolü altındaki bölgelerde yok denecek kadar az. hayatını anlattığı blog, Müslümanlar kadar, Omar Hussain’in şikayet ettiği diğer bir konu ise konuya ilgi duyan ve kavramaya çalışan yabancı- ayakkabıların durmadan el değiştirmesi. Hussain, lar tarafından da takip ediliyor. Daha önce bir çok “Bir yere girerken çıkardığınız ve gözünüz gibi 50
baktığınız ayakkabılarınız, çıkarken orada olmayabilir. Sokağa indiğinizde 50 metre önünüzde sizin ayakkabılarınızla yürüyen bir kardeşinizi görebilirsiniz. Onun ayak numarası 40, sizinkisi ise 44 olabilir, onun için hiçbir şey fark etmez” diyor. Bunun “onun malı senin malın, senin malın onun malı” görüşünden geldiğini söyleyen Hussain, ayakkabılarını geri alabilmenin saatler sürebileceğini anlatıyor. Herkese yetecek kadar yemek olsa da her zaman bu konuda tartışma çıktığını yazan Hussain, Arap kökenli olanların hiçbir masa adabına sahip olmadığını, birbirlerinin yemeklerini çaldıklarını, yedikten sonra ise masayı olduğu gibi
51
bırakıp gittiklerini, bugüne kadar sadece birkaç saygılı insanla tanıştığını ve daha çok böyle insan görmek istediğini söylüyor. Sıra mı o da ne? Suriyelilerin kesinlikle eleştiriye gelemediğini ve hatalarını kesinlikle kabul etmediklerini yazan Hussain, yanlış bulduğu şeyleri bir kaç kez anlatmaya çalıştığını, bazı konularda tavsiye vermeye çalıştığını ancak her seferinde ortamın kısa sürede gerildiğini ve kavga çıktığını anlatıyor. “Kendi hatalarımızı göremezsek nasıl gelişebiliriz ki?” diye
soran Hussain bir yerde sıra yapmanın zorluğundan da bahsediyor: “Yarım saattir sırada bekliyor olabilirsin, sonra bir anda bir Suriyeli gelir ve herkesin önüne geçer. Ortada ne sıra kalır ne hak, beklediğin şey için kavga etmen gerekir”. Suriye’ye geldiği ilk dönemlerde insanların yabancılara bakışından rahatsız olduğundan bahseden Hussain, hayvanlara da kötü muamele yapıldığını düşünüyor. Hayvan sevmenin bir mecburiyet olmadığını ama onlara kötü davranarak işkence etmenin haram olduğunu söyleyen Hussain insanların bu davranışlarına anlam veremediğini söylüyor. Kuralsızlık kuralımızdır
52
Trafik kuralları da, ya da kuralsızlıkları mı desek, Hussain’den nasibini almış. İnsanların çok kötü otomobil kullandıklarından ve hiçbir kurala uymadıklarından bahseden Hussain, Batı’daki kuralların insanların güvenliği için konulduğunu hatırlatıyor: “Batı’dan gelen biri olarak, yolda araba kullanırken bazı kurallarımız, limitlerimiz vardır ve onlara uymak durumundayız. Bu kurallar kazaların önüne geçmek adına bizim iyiliğimiz için konulmuşlardır. Oysa Arap dünyasında, yolda fazla kural bulunmamakla birlikte, sınava girmeden ehliyet sahibi olunabiliyor. Evet biliyorum, oldukça korkutucu!” Son olarak da insanlarla ciddi bir konuşma içine giremediğinden yakınan Hussain “Felsefi olmasına bile gerek yok. Bir konuda konuşmaya başlıyorsunuz, hepinizi ilgilendiren bir konuda, karşınızdaki kişi sizi bir dakika kadar dinliyor ve sonra dikkati dağılıyor. Çevresindekilerle şakalaşmaya, çocuklaşmaya başlıyor. Herşeyin bir zamanı vardır, ciddi olmanın da çocuk olmanın da. Bu nedenle hiçbir sorunu çözemiyoruz, hiçbir konuda derin bir konuşma yaşayamıyoruz”. Araplar böyle değildir […] Yukarıda bahsettiklerim size ters gelecekse, Yabancı birliklere katılma tavsiyesi Batılı kardeşlerime kuvvetle tavsiyem Arap olmaYazısını “Yukarıda yazdıklarım insanların cihada yan bir yabancı birliğe katılmalarıdır. Ama bilin ki katılmasının önüne geçmemelidir, elbette bütün her milletten insanın sizi rahatsız edecek, kendine
53
has çizgileri vardır” sözleriyle bitiren Omar Hussain, makalesiyle İngiltere’de yeniden gündeme oturdu. Hussain IŞİD’e bağlılığını dile getirse de, kaleme aldığı yazı Batı ülkelerinden gelenlerin ve o ülkelerin değerleri ve görgü kurallarıyla büyüyenlerin Suriye’de gündelik
hayatta yaşadıkları tezatları gözler önüne seriyor. Kandırıldıklarını düşünen bir çok genç ise, ailelerinin de baskısıyla ülkelerine dönmek istemiş, çoğu kaçak yollardan Türkiye’ye giriş yapıp geldikleri yoldan geri dönerek, ülkelerinin polisine teslim olmuştu.
Haftaya görüşürüz:)
20 // EYLÜL ’15
zete