HAFTASONU 22 MART 2015

Page 1

22 // MART’15



//

01.

BİR AKTRİSTEN DAHA FAZLASI: JULIANNE MOORE //

//

02.

TARİHİ KARELER YENİDEN CANLANIYOR

03.

DOĞADA GİZLENEN OTELLER

//

04.

TARANTINO’YU BEKLERKEN //

05.

//

06.

EVAN LORENZEN’İN MİNYATÜR KİTAPLARI

SELMA: BİR ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ

Editör: Cem GELGÜN


01.

JulIanne Moore bir aktristen daha fazlas覺



Hollywood’un yetiştirdiği en yetenekli oyuncular arasında yer alan Julianne Moore, Alzheimer hastası bir öğretmeni canlandırdığı Still Alice’deki rolüyle geçtiğimiz ay ‘En İyi Kadın Oyuncu’ Oscar’ını kazandı. Kariyerine oldukça geç başlamasına rağmen çok hızlı bir çıkış sergileyen Juliane Moore, 90’larda Jurassic Park ve Big Lebowski, 2000’lerde Hannibal, The Hours ve Crazy Stupid Love gibi filmlerde oynamıştı. Moore, Paris Match’ın sorularını yanıtladı. ‘Maps of Stars’ ve ‘Still Alice’le bütün ödülleri kazandınız. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bu elbette mutlu eden bir şey. Özellikle de Cannes Film Festivali’nde kazandığım ödül! Filmin tanıtımı ve galasından sonra Cannes’dan ayrılıp evime dönmüştüm. Ödülü kazandığım haberi gelince eşime “Bana hayal görmediğimi söyle!” dedim.

6

Asker olan babanızın tayinleri nedeniyle bir nevi göçebe gibi yaşadınız. Sanata olan

ilginiz nasıl gelişti? Çok sık taşınmak zorundaydık. Her gittiğimiz şehirde, yerleşir yerleşmez kütüphaneye gider ve yerel tarihi öğrenirdik. Oldukça tutkulu bir okurdum, okumadığım şey yoktu. Okul yıllarında tiyatro oyunlarında rol aldığım zaman, kitabı yaşatma adına hikayeye dalma hissini seviyordum. Sürekli sinemaya giderdim. Walt Disney filmleri kadar, dönemin önemli yönetmenlerinin filmlerini izlerdim. Oyunculuğun dışında birçok çocuk kitabı yayınladınız. Bunlardan biri, önyargılara karşı mücadele eden kızıl saçlı küçük bir kızın hikayesi olan ‘Freckleface Strawberry’ydi (Çilli Çilek). Siz de küçüklüğünüzde saç renginizden dolayı acı çektiniz mi? Kendimi farklı hissediyordum çünkü oturduğumuz birçok yerde kimse bana benzemiyordu. Oğlumun büyük olan kulaklarından şikayet etmeye başladığı gün kendilerini kötü hisseden tüm çocuklar için yazmaya karar verdim.


Büyürken oluşan defolar kişiliğinize yazılır… ve elinde küçük bir ABD bayrağı, eve ağlaKendime terapi uygulamış olsam da çillerim- yarak geldiğini çok iyi hatırlıyorum. Annemi çok seviyordum. Annemi kaybettikten sonra den hala nefret ediyorum! onun anısına bunu yapmaya karar verdim. Sinemada sizi korkutan bir rol var mı? Julie Anne Smith’ten (Julianne Moore’un Hayır yok. Bir duyguyu ifade etmek sizi gerçek adı) geriye neler kaldı? öldürmez. Tuvalette otururken, kalçalarımın göründüğü bir sahne sinemada mümkündür, Julianne Moore’dan çok farklı oldubeni rahatsız etmez. Benliğimi, oyunculu- ğunu sanmıyor um. Her zaman çok disiplinli ve titiz biri oldum. Uyanır uyanğumdan ayırıyorum. maz yatağını toplayan türden bir insanım. 2011 yılında İngiliz vatandaşlığı aldınız, Evde hala elektrik süpürgesi geçiyorum, temizlik ve yemek yapıyorum, ödevlerime çalıneden? şıyorum. Zamanında okulda nasılsam bugün Bunu İskoçyalı olan annem için yaptım. bir film setinde de aynıyım. Repliklerimi Babamla evlendiğinde Amerikan vatandaşı öğreniyorum, her zaman dakik oluyorum ve olabilmek için kendi uyruğundan vazgeçmek gerektiği zamanda anında hazır olabiliyorum. zorunda kaldı. O zamanlar 7 yaşındaydım Aslında ufacık, iyi bir askerim!

7


02.

Tarİhİ kareler yenİden canlanıyor

8


Jojakim Cortis ve Adrian Sonderegger, minyatür ve makro tekniklerini kullanarak tarihe geçen ünlü fotoğrafları stüdyoda yeniden yarattılar. Wright kardeşlerin ilk uçuş denemeleri, Lockness Canavarı’nın o bilindik fotoğrafı, Tiananmen’de kendisini tankların önüne atan vatandaş, Hindenburg faciası ve daha niceleri, Sonderegger ve Cortis’in objektifi sayesinde yeniden doğdu. Elde edilen sonuçları görünce gözlerinize inanamayacaksınız…

9


10


11


12


13


14


15


03.

Doğayla İç İçe, kendİnİzle baş başa

16

Gözlerden uzak, doğayla iç içe, sessiz, sakin ve konforlu bir tatil geçirmek istiyorsanız aşağıdaki listeye bir göz atmanızı tavsiye ediyoruz. Dünyanın öbür ucunda, uçsuz bucaksız doğa örtüsü içine gizlenen bu oteller size unutulmaz bir tatil yaşatacak. İzlanda’nın puslu, volkanik peyzajlarından, And Dağları’nın büyülü havasına, Tanzanya’da vahşi hayvanların izini sürmekten, Kanguru Adası’nda balinaları izlemeye kadar, size eşsiz bir doğa örtüsü sunacak 10 otel…

filminden ilham almışlar. İsveç’in kuzeyinde yer alan Harads bölgesinin çam ormanlarına kurulu Tree Hotel bir merkezi bina ve yerden 5 metre yükseklikte asılı duran altı kulübeden oluşuyor. Konforlu ve sıcak bir dekorasyona sahip camekan kulübelerden doğayı izleyecek, huzurlu bir vakit geçireceksiniz. Kulübelerin geceliği, kahvaltı dahil 500 euro.

Tree Hotel, Harads İsveç

Magmanın yüzeye ulaştığı ovalar, puslu bir göl, sıcak su kaynakları ve doğanın ortasında kaybolmuş, izole bir otel. Kapılarını iki yıl önce açan Ion Hotel, müşterilerine minimalist tasarımlı, konforlu ve yer altı kaynaklarıyla

Tree Hotel’in (Ağaç Otel) yaratıcıları, üç doğa aşığının hikayelerini anlatan The Tree Lovers

Ion Hotel, Selfoss İzlanda


Hotel Alila Cebel Ahdar - Oman Oman’ın kuzeyini boydan boya geçen Ahdar dağlarında yer alan 84 odalı Hotel Cebel Ahdar, bir yamacın ucundan, uçsuz bucaksız dağlara ve kanyonlara bakıyor. 2000 metre yükseklikte, çölün ve şehrin kavurucu sıcağından uzak, ciğerlerinizi temiz oksijenle dolduracak, dağın eteklerinde yer alan çiftlikleri gezerken kendinizle baş başa kalacaksınız. Otelin geceliği, iki kişi için 320 eurodan başlıyor.

ısıtılan kendi havuzuna sahip odalar sunuyor. Eşi benzeri olmayan bir doğa örtüsü içinde, otelin spa bölümünde yorucu ve stresli şehir hayatının izlerini silecek, diri bir vücutla geri döneceksiniz. Macera arayanlar, İzlanda’nın karlı dağlarına tırmanıp, buzlu nehirlerinde kanoya binebilecekler. Ion Hotel’de odalar 235 eurodan başlıyor. Southern Ocean Lodge, Kangaroo Island Avustralya

17

Kıyıdan 15km açıkta bulunan Kangaroo Island, koruma altındaki kanguru, koala, yunus, fok ve ornitorenk sürülerine ev sahipliği yapıyor. Adanın yarısı balta girmemiş ormanlardan oluşurken,

üçte birinde ise Seal Bay Ulusal Parkı yer alıyor. Deniz kenarında, yamacın tepesine yerleştirilen ‘Southern Ocean Lodge’daki odanızdan uçsuz bucaksız okyanus manzarasına ve balinaların dansına tanık olacaksınız. Doğa ve vahşi yaşam meraklılarının favori mekanlarından biri olan ‘Southern Ocean Lodge’da konaklamanın günlük maliyeti, yemekler, kıtadan transfer ve aktiviteler dahil kişi başı 770 euro. Fogo Island Inn, Terre-Neuve Kanada Fogo adasının Brimstone burnuna gelenleri “Düz dünyanın sonuna geliyorsunuz. Bir adım daha, sonuncusu olacaktır” yazılı bir pano karşılıyor.


Kanada’nın Terre-Neuve bölgesinin açıklarındaki 250 km²’lik kaya parçasında yaşayanlar balıkçılık ve turizmle geçiniyor, özellikle de Fogo Island Inn açıldığından beri. Kütükler üzerine yerleştirilmiş, 29 odalı, yerel sanatçıların dekore ettiği otelde bir restoran, bir sanat galerisi, bir sinema ve bir spa bulunuyor. Profesyonel bir rehberin bulunmadığı otelde sizi yerel halk karşılayacak. Balıkçılarla denize açılacak, sanatçılarla el işi sanatları öğrenecek, şeflerin hazırladığı leziz yemekleri tadacaksınız. Fogo Island Inn’de odalar, iki kişi için geceliği 895 eurodan başlıyor. 18


Dunton Hot SprIngs Resort, Colorado - ABD Yıl 1994, Alman yatırımcı Christoph Henkel, dağları, kayak merkezleri, yeşil ormanları, göz kamaştırıcı vadileriyle ünlü Colorado eyaletine geliyor. Kayak tatilinin ilk gününde geçirdiği ufak bir kaza nedeniyle kayması yasaklanan Henkel, eşiyle birlikte çevrede gezintiye çıkarak, hayalet kasaba Dunton’a uğruyor. Gördükleri karşısında şaşkınlığını gizleyemeyen Henkel, on beş dakika sonra o sırada satılık olan kasabayı satın almaya karar veriyor. Sonuç: 19. yüzyıldan kalma ahşap kulübelerden oluşan ve doğa aşıklarına hitap eden bir kasaba-otel. Madencilerin yaşadığı dönemin izlerini taşıyan 13 kulübe ve western filmlerinden fırlama otantik bir ‘Saloon’ sizleri bekliyor. Bu eşsiz tatilin fiyatı, geceliği 570 eurodan başlıyor.

NkwIchI Lodge, MalawI Gölü Mozambique

19

Malawi, Tanzanya ve Mozambik sınırında yer alan 600km uzunluğundaki Malawi Gölü turistlerce çok az tanınan, beyaz kumsallara ve göz kamaştırıcı koylara sahip bir iç deniz. Özel bir koyda kapılarını açan Nkwichi Lodge, ahşaptan yapılmış kulübelerden oluşan, konforlu, minimalist ve lüks bir otel. Kendinizi cennette hissetmenizi sağlayacak Nkwichi Lodge’da yerel üreticilerin ürünlerini tadacaksınız. Deniz gözlüğünüzü yanınıza almayı unutmayın. Malawi Gölü dünyanın en zengin su altı ekosistemlerinden birine sahip. Su altında yapacağınız gezinti sırasında, rengarenk,


Chem Chem SafarI Lodge Tanzanya Doğu Afrika ülkelerinden Tanzanya’da yer alan Tarangire Ulusal Parkı ve Manyara gölü arasına yerleşmiş olan Chem Chem Safari Lodge müşterilerine “Slow Safari” konseptini sunuyor. Konsept, canlıları doğal ortamlarında rahatsız etmeye başlayan, bir aracın içine tıkılı kaldığınız ‘turistik’ safarilerden uzak, doğayla iç içe, hayvan dostu bir gezi sunuyor. Bir rehber eşliğinde, yerliler gibi topraktaki izleri okumayı öğrenecek, kuşların yuvalarını keşfedecek, siz de ormanın bir parçası olacaksınız. Seyahat acentelerinin sunduğu 4 gece 5 günlük bir tatil için kişi başına 2400 euroyu gözden çıkarmak lazım.

binlerce çeşit canlıya rastlayacaksınız. Nkwichi Lodge’da 5 gece konaklamanın kişi başı maliyeti 1140 euro. Ryokan Takefue, Kyushu Japonya

20

Rüzgarın ağaçlarla dansı, kuşların cıvıltıları size büyük bir hafiflik getirecek. Sabah, içinde bulunduğunuz rüyanın devam ettiğini

düşünerek uyanacak, gözlerinize inanamayacaksınız. Kyushu adasında bambu ağaçlarıyla dolu bir ormanın içinde yer alan Ryokan Takefue oteli yer altı su kaynaklarından yararlanarak eşi benzeri olmayan bir termal otel niteliği taşıyor. Otelde bulunan 11 odanın her biri, itinayla 42 derecede tutulan kişisel havuzlara sahip. Japon mutfağının leziz yemeklerinden yiyecek, hafif bir müzik eşliğinde, doğanın göz kamaştırıcı güzelliğiyle büyüleneceksiniz.


Hotel Explora, Patagonya Şili Hotel Explora’ya ayak basmadan önce, otelin manifestosunu okumakta yarar var. 15 maddeden oluşan manifestoda “Yürümek”, “Limitlerini zorlamak”, “Yağmurda dolaşmak” gibi kurallar var. Anlayacağınız, And Dağları’nın eteklerinde Pehoe gölünün kıyısında yer alan mitik Hotel Explora’da tembelliğe yer yok. Buzullar, şelaleler, dağlar, vadiler, patikalar, nehirler ve göller arasında görülecek o kadar çok şey var ki, otelin rehberleri müşterilerine 50 farklı gezi seçeneği sunuyor. At sırtında gezebilir, kano üzerinde nehirde gezintiye çıkabilir, dağlarda dayanıklılığınızı test edebilirsiniz. Bu unutulmaz maceranın fiyatı 4 gece 5 gün için kişi başı 2600 euro. 21


04. TarantIno’yu beklerken...

22


Pulp Fiction ve Django Unchained gibi Tarantino’nun kültleşmiş filmlerinde rol alan, Hollywood’un en önemli siyah aktörlerinden Samuel L. Jackson, başrolünü Colin Firth’ün oynadığı Matthew Vaugh’un yeni filmi Kingsman: Secret Service’de zengin ve eksantrik bir iş adamını canlandırıyor. Samuel L. Jackson, Tarantino’nun yeni filmini sabırsızlıkla beklerken, rolünü, oyunculuk kariyerini ve İngiliz sineması hakkındaki düşüncelerini Teaser dergisi için değerlendirdi. Kingsman’de oynadığınız karakter son yıllarda canlandırdığınız en gizemli ve en tuhaf karakter olabilir… Siz onu nasıl tanımlardınız? Uzun boylu, afro-Amerikalı ve zengin biri. Bir çeşit çevreci bir megaloman. Gezegenimizi kurtarmak için gerçekçi ve basit bulduğu bir çözümü var. Bu çözüm büyük bir çoğunluk tarafından kabul görür mü bilmiyorum ama en azından orada olmayı hak ediyor… 23

Bu çözüm size adil ve ahlaklı geliyor mu?

Ahlaklı mı? Ahlakın ne olduğunu tam olarak bilemiyorum. Gerçek hayatta onun kadar para kazanan insanlar arasında “ahlaklı” olanların olup olmadığını bilmiyorum… Eğer satın alınabilen bir şey ise, elbette! Kısa bir süreliğine Hollywood’dan ayrılıp, İngiltere’ye ayak bastınız. İngiliz sinemasında ilginizi çeken nedir? Farklı bir ortamda bulunmak, iş arkadaşlarımı dinlemek, kostümler ve dekorlar arasında gezinmek, yerel insanlarla konuşmak her zaman güzel bir şey. Öncelikle Avrupalıların çalışma tarzı hoşuma gidiyor. Günde en fazla on saat çalışıyorsunuz, bu harika bir şey! Amerika Birleşik Devletleri’nde, sinema sektöründe ya da başka bir sektörde olsun, ölümüne çalışıyorsunuz ve sizi durduran kimse olmuyor. Ayrıca İngiliz hayat tarzı da hoşuma gidiyor. Kıyafetlere, modaya ilgi duyduğumu biliyorsunuz… buraya gelince bu ilgi daha da artıyor. Son olarak da burada korumam olmadan gezebiliyor, sigaramı rahatlıkla


içebiliyorum! Bu gerçek bir lüks. Peki yazım ve diyaloglar açısından, Kingsman gibi bir İngiliz filminde neler farklı oluyor? Karakterlerin düşünce tarzı pek farklı olmuyor ama İngiliz mizah anlayışının değişik olduğu bir gerçek. Bunun karakterler üzerinde pozitif bir etkisi olabilir. Aslına bakarsanız aktörler arasında şakalaşmalar aynı, hiçbir fark yok. Çekimler arasında birbirimize takılıyor, dalga geçiyor ve eğleniyoruz. Bu komedi filmlerinde oldukça önemli bir şeydir, ateşi yakacak kıvılcıma benzer. Kingsman çok komik bir film, belli bir tarzı parodilemeye çalışıyoruz. Örneğin Colin Firth’le beraber olduğumuz bir sahne var. Colin Firth, oynadığım karakterin evine yemeğe gidiyor. Tam bir James Bond edasıyla içeri giriyor ve “Senin kötü adam olduğunu biliyorum, sen de benim gizli ajan olduğumu biliyorsun ama bunları bilmiyormuşuz gibi davranalım” der gibi gizemli ve kısık bir bakış atıyor. Bu çok komik ve alaycı bir yaklaşım. Özellikle de oynaması çok eğlenceli. Siz de casus filmlerinin bir hayranı mısınız?

24

Hayatımda gördüğüm ilk Bond filmi, “From Russia With Love”du. Çok küçüktüm. Her çocuk gibi bir gün bir James Bond filminde oynamayı ben de hayal ettim. Ve elbette bu hayallerde her zaman Bond oluyordum. Bütün bu aletler, gizli silahlar beni çok heyecanlandırıyordu. Sonra büyüdükçe, kötüyü oynamanın hiç de fena olmayacağını düşünmeye başladım. Aktörlük mesleğinde çok doğal bir şeydir, bir gün birini, öbür gün diğerini oynamak istersiniz. Kingsman’de kötü adam rolünü üstleniyorum ama bir yandan da ‘Tarzan’ın bir uyarlaması için anlaştım. Tarz değiştirmek bu meslekte olabilecek en güzel şeylerden biridir. Kendinizi tekrar çocuk gibi hissedip kendinizle gurur duyacağınızı

bilmek çok güzel bir his. Eğer bir filmi kabul ediyorsam küçükken hayalini kurduğum ve sinemada görmek istediğim içindir. Diğer projeleriniz neler? İkinci ‘Avengers’ geride kaldı, ayrıca çekimleri


Almanya’da gerçekleştirilen ‘The Big Game’i bitirmiş bulunuyorum. Bir de ‘Kite’ var. Avengers’ın üçüncü bölümüne gelirsek… Marvel dünyası o kadar geniş ki, sanırım Nick Fury’nin konuyla ilgili daha çok işi var. Stüdyo isterse, ben buradayım… 25

Avengers serisinde sizi motive eden şey nedir? Çizgi romanlara gerçekten ilgi mi duyuyorsunuz yoksa size gelen teklife doğru mu gidiyorsunuz? Çoğunlukla çizgi romanlardan uyarlanan film teklifleri aldığım bir gerçek. Ama bu elbette


bütün filmlerim için geçerli değil. ‘The Big Game’ orijinal bir senaryo, ‘Kite’ Japon bir mangadan uyarlama, ‘Cell’ ise Stephen King’in bir romanının uyarlaması… ve umarım Quentin (Tarantino) ‘Hateful Eight’i çabucak bitirebilir. Tüm bu hikayelerin yapımının ve pazarlamasının kolay olduğu bir gerçek. Günümüzde daha riskli senaryolar doğrudan televizyona ayrılıyor.

Bu sizi zorlayan bir şey mi? Elbette! Yoksa her filmde mükemmel olurdum! Oysa son iki filmimde durum hiç de böyle değildi… Sorun yaratabilecek bir durum: “Ah! Salı günü yaptığmız çekimleri tutmuşlar, oysa en iyisi o değildi…” Yani suç yönetmenin ve montajcının öyle mi?

Tarantino’nun Hateful Eight’inde neyle karşılaşacağız?

26

Evet kesinlikle öyle benim hiçbir hatam yok! (gülüyor) Şaka bir yana, çekimden çekime doğaçÖncelikle projenin şekil alması lazım… layacak bir aktör değilim. Ben aynı şeyi tekrar ve Gerçekleşmeme riski vardı ama sanırım bugün tekrar yapmayı tercih edenlerdenim. Yönetmenler itibariyle çok daha fazla şansımız var. Kendilerini bunun önemli bir nitelik olduğu fark etmiyorlar: aynı sorunun içinde bulan ama birbirlerinden sizden sürekli yeni şeyler denemenizi istiyorlar. haz etmeyen sekiz kişinin hikayesinin anlatıldığı Çünkü tam o sırada sizin yaptığınız şeye bağlı çok iyi bir senaryo. Tarantino’nun dünyasında olarak akıllarına yeni fikirler geliyor. olduğumuz için kan akacağından emin olabiliriz… Bir odaya kapanmış silahlı sekiz kişi, hiçbir Onun için de çok tekrarlayıcı olursanız, sinirlenizaman iyi bir fikir olmamıştır! (gülüyor) yorlar. Ama size garanti edebilirim ki montajcılar sizin bu tekrarlayan ve her seferinde aynı şeyi İşinizle ilgili “kontrol manyağı” olduğunuz vermeye çalışan yanınızı çok severler çünkü bu söyleniyor… onlara sahneleri hiçbir enerji ya da tonlama kaybı olmadan montajlama olanağı verir. Sonra tabii ki Hayır bu kontrol meselesi değil yaratıcılık belli bir noktada uzlaşmacıyımdır ve çalışmaya meselesi. Her sabah uyanıyorsunuz ve birşeyler devam ederim. Yönetmenlerin büyük bir coğunyaratmak istiyorsunuz, yazmak, çizmek, çalmak luğunun sorunu çok iyi teknisyenler ve görselciler vesaire… O gün söyleyecek bir şeyiniz olmasa da olmalarıdır. Çok kaliteli bir görsel sonuç elde ilerlemek, gelişmek istiyorsunuz. etmek isterler ama bu sırada karakterlerin duygusal yapılarını, iç dünyalarını unutabilirler. Bu Bu sizi aktör ya da sanatçı olmaya iten doğal bir da, biz aktörlerin görevidir. süreçtir. Sinematografik süreç ise özellikle çok karışıktır ve çok çalışmayı gerektirir. Tiyatronun Bugün, bir aktör olarak hedefleriniz neler? tersine sonunda elde edeceğiniz sonuç hakkında ve karakterinizin gelişimi hakkında bir fikriniz Aslında pek bir hedefim yok… Daha önce de yoktur. dediğim gibi sadece mesleğime ve yaratıcı olmaya devam etmek istiyorum. Beraber çalışma hayalini Montaj sırasında hangi sahnelerin kullanılacağını kurduğum oyuncular var. Kingsman’de, Michael bilmediğiniz için sürekli en üst seviyede olmanız Caine’le aynı filmde bulunma hayalimi gergerekir. Bu, yaptığınız işi savunabilmenin, arka- çekleştirmiş oldum. Gerekirse İngiliz aksanıyla sında durabilmenin tek yoludur. konuşmaya bile hazırdım! (gülüyor)


27


05. Evan Lorenzen’in minyatür kitapları

28


Grafiker ve illüstratör olarak çalışan Amerikalı sanatçı Evan Lorenzen, aşk, ölüm, savaş, barış, yağmurun kokusu, ateş gibi hayatımızın parçası olan şeyleri minyatür sayfalarda dile getirdi. Eserlerini küçücük kitaplar eşliğinde sunan sanatçının işleri bir pulun boyutunu geçmiyor. Kitaplarına ‘Hayatın küçük keyifleri’, ‘Önemli olayların ufak kitabı’, ‘Büyük fikirlerin küçük kitabı’ gibi başlıklar atan Evan Lorenzen’in işlerine keyifle bakacaksınız.

29


30


31


32


33


34


35


36


37


06. Bundan 50 yıl önce bir ‘Özgürlük Yürüyüşü’

38


21 Mart 1965 günü, Martin Luther King’in önderliğindeki on binlerce insan Selma ve Montgomery şehirleri arasında yürüyüş gerçekleştirerek, Siyah nüfusun haklarını çiğneyen Alabama eyaletine karşı başkaldırıyordu. Tarihe geçen olayların ellinci yılında, ‘Özgürlük Yürüyüşü - Selma’ filmi Siyahi halkın sivil hakları için yılmadan mücadele eden Martin Luther King’in hikayesini anlatıyor. Amerika Birleşik Devletleri tarihinin en kanlı müdahalelerinden birine sahne olan köprü bugün hala dimdik ayakta ve ayrımcılığın sembollerini yaşatmaya çalışırcasına sahibinin ismini taşıyor: Edmund Pettus Bridge. Selma şehrinin çıkışında, Alabama nehrini geçmeye yarayan köprüyü yaptıran Senatör Edmund Pettus, aynı zamanda Ku Klux Klan’in eyalet sorumlusuydu. Başkan Barack Obama, geçtiğimiz 7 Mart tarihinde yapılan anma töreninde, bundan elli yıl önce polis müdahalesi nedeniyle karşıya geçemeyenlerle el ele vererek köprüyü geçti. 1965 yılının 7 Mart günü bir grup aktivist siyah nüfusun hakları için toplanarak Edmund Pettus Bridge’in önüne geldi. Şerif Jim Clark’ın emirleriyle, barışçıl biçimde yürüyüş yapan gruba güvenlik güçleri daha önce görülmemiş bir şiddetle müdahale etti; tarihe geçecek üç ‘Selma’ yürüyüşünün ilki kanlar içinde sonuçlandı. Olayların akşamı şerif Clark, ulusal bir ayaklanmanın fitilini ateşlediğinden habersiz, Ku Klux Klan’dan dostlarıyla müdahaleyi ve beyaz ırkın üstünlüğünü kutluyordu.

39

Bir yıl öncesinde Başkan Lyndon Johnson’ın imzaladığı ve ayrımcılığa son veren ‘1964 Medeni Haklar Yasası’, siyah halkın yoğunlukta olduğu Alabama eyaleti tarafından öfkeyle karşılanmıştı. Köleci geçmişiyle ve muhafazakarlığıyla bilinen Alabama eyaleti yeni yasaları uygulamamak için


uğraşırken, devlet dairelerinde, restoranlarda ya da topluma taşıma araçlarında siyahlara istenmedikleri hissettiriliyordu. İki kişinin üzerindeki toplantıları yasaklayan mahkemeler, sandıklara yazılmak isteyenlerin önüne engeller çıkarıyordu. Bunun sonucunda, yıl sonunda siyah nüfusun sadece yüzde 2’si seçmen kartını alabilmişti. Yetkililer, Lyndon Johnson’ın baskılarıyla çekingen bir geri adım atsa da polis şiddeti devam etti. 22 Ocak günü seçmen listelerine yazılmak için belediye binasına gelen bir öğretmen grubu dövülüyor, 18 Şubat’da ise akşam saatlerinde bir araya gelen bir gruba şiddetle müdahele ediliyor, annesiyle kaçmaya çalışan 25 yaşındaki Jimmie Lee Jackson polis kurşunuyla hayatını kaybediyordu. 7 Mart sabahı, çeşitli grupların çağrısıyla yüzlerce insan Jimmie Lee cinayetini protesto etmek ve Alabama eyaletinin başkenti Montgomery’ye yürümek için biraraya geldi.

40

Şerif Jim Clark emrindeki polis güçlerin gruba müdahalesi daha önce görülmemiş bir şiddette oldu. Amerika’nın Kanlı Pazar’ı olarak nitelendirilebilecek olaylar ülke çapında ses getirirken, Martin Luther King aynı gün Selma’ya doğru yola çıktı. 1963 yazında, Washington’daki Lincoln Memorial’da “I have a dream” (Bir hayalim var)

sözleriyle başlayan tarihi bir konuşmaya imza atmış olan Martin Luther King’in Selma’ya gelişi dengeleri bir anda değiştirdi. Luther King’in de desteğiyle üç gün sonra gerçekleştirilen ikinci yürüyüşe farklı kesimlerden 2500 kişi katılırken grup, devam etmekte olan görüşmeleri çıkmaza sokmamak ve polisle çatışmamak için köprünün önünden geri dönmüştü. Aynı günün akşamı, siyah nüfusa destek veren peder James Reeb’in Ku Klux Klan üyeleri tarafından ölesiye dövülmesi üzerine, başkan Lyndon Johnson siyah nüfusun oy vermesini kolaylaştıracak ‘Seçmen Hakları Yasası’nı hayata geçireceğini duyurdu ve 21 Mart’ta düzenlenecek yürüyüşte göstericileri Alabama eyalet polisinden korumak için orduyu Selma’ya yolladı. 21 Mart günü, Martin Luther King ve beraberindeki 10.000 kişi köprüyü geçerek başkent Montgomery’ye doğru yürüyüşe geçti. Dört gün sonra Montgomery’ye ulaştıklarında 25.000 kişiydiler. Çaresiz kalan vali geri adım atarak 6 Ağustos tarihinde seçmen yasasını yürürlüğe soktu. 1965 yılı başlarında seçmen listelerine kayıtlı Afro-Amerikalı sayısı 300’ken bir yıl sonra bu sayı 11.000’e ulaştı. Ava DuVernay’in yönettiği ve geçtiğimiz ay vizyona


giren ‘Özgürlük Yürüyüşü: Selma’, Mart 1965’te yaşanan bu olaylara ve Martin Luther King’in kendi hayatını tehlikeye atarak, siyah halkın hakları için verdiği amansız mücadeleye ışık tutuyor.

41

Elli yıl sonra, Beyaz Saray’da başkanlık koltuğunda bir Afro-Amerikalı otursa da, Ferguson’da olduğu gibi daha birçok yerde bugün hala aşılması gereken köprüler bulunuyor.


Haftaya görüşürüz:)

22 // MART ’15

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.