26 // EKİM’14
zete
//
01.
RACHEL MCADAMS: GÜNÜMÜZ KOŞULLARINDA HER ŞEY SİYAH-BEYAZ DEĞİL
//
02.
//
03.
KONUŞMAYI UNUTMAK
BU HAFTA ÖĞRENDİĞİMİZ 10 ŞEY //
04.
MATHIEU KASSOVITZ: İNSANLARI PROVOKE ETMEYİ SEVİYORUM //
05.
THE BIG LEBOWSKI’NİN YAĞLI BOYA SAHNELERİ //
06.
TUTANKHAMUN HAKKINDAKİ GERÇEKLER ORTAYA ÇIKIYOR
Editör: Cem GELGÜN
01.
Rachel McAdrams: Günümüz koşullarında her şey siyah-beyaz değil
Kariyerine Mean Girls, The Notebook ve Wedding Crashers gibi Hollywood filmleriyle başladıktan sonra, kısa sürede yıldızı parlayan ve De Palma, Mallick ve Woody Allen’la çalışan 35 yaşındaki Rachel McAdams, Philip Seymour Hoffman’ın ölmeden önce rol aldığı son filmlerden olan ‘A Most Wanted Man’de Çeçen bir mülteciye yardım eden bir hukukçuyu canlandırıyor. Ünlü yazar John LeCarré’nin aynı ismi taşıyan romanın uyarlanan ve Anton Corbijn’in yönettiği film, geçtiğimiz ay vizyona girmişti. Rachel McAdams, Les Inrockuptibles’in sorularını yanıtladı. Anton Corbijn filminde, Hollywood’un genellikle kötü adam olarak gösterdiği (potansiyel bir terörist olabilecek bir islamcı) karakterle empati kuruyor. Sizin oynadığınız karakter de insan hakları adına bu kişinin yanında saf tutuyor. Bu sizi etkileyen bir politik mesaj mı? Evet. Hamburg’da tanıştığım ve hayatını bir dernek aracılığıyla mültecilere yardıma adayan bir kadından esinlendim. Bu kadın, mültecilerin sığınabileceği son kale, onun için de ona karşı büyük bir hayranlık duyuyorum. Günümüz koşullarında herşeyin siyah ya da beyaz olmadığını, zorluklar içinde yaşayan ve jeopolitik oyunların kurbanı olan insanların da olduğunu göstermek benim için önemliydi. Bundan iki yıl önce Occupy Toronto gösterileri sırasında, aktivistlerin arasına girmiş, bir kaç gün geçirmiştiniz. Politik olarak aktif olmak sizin için önemli mi? Siyasal bilgiler ve uluslararası ilişkilerde uzman olduğumu söyleyemem ama yaşadığım yerde neler olduğunu anlamaya çalışıyorum, özellikle de çevre konularında. Her sabah radyo kanallarında haberleri dinliyorum! (gülüyor) Philip Seymour Hoffman’ın kendine ve çevresine
karşı oldukça katı ve mükemmeliyetçi oldu- Hayır kesinlikle rahatsız etmiyor ve o filmğunu biliyoruz. Çekimler sırasında böyle lerde rol aldığım için hiç pişman değilim! Kült bir filmde rol almış olmak herkese nasip bir baskı hissediyor muydunuz? olmuyor. Dürüst olmak gerekirse, bu filmleZaten böyle zamanlarda, genel anlamda üze- rin insanlar üzerinde yarattığı etki beni hala rinizde bir baskı vardır, bunun Philip’le bir şaşırtıyor. ‘The Notebook’ sayesinde evlenalakası yok. Tam tersine, film setindeki herkesi diklerini söyleyen o kadar çok insan oldu ki… rahatlattı diye düşünüyorum. O çok büyük Bir de tersi de başıma geldi: genç bir adam, bir profesyoneldi, iş arkadaşlarının işlerini filmdeki gibi evine tadilat yapamadığı için kız kolaylaştıran cinsten. Onun için çekimlerin arkadaşı tarafından terk edilmişti. Üzücü bir hikaye… rahat ve keyifli geçtiğini söyleyebilirim.
6
Rachel McAdams deyince insanların aklına daha çok kariyerinizin başında rol aldığınız ‘Mean Girls’, ‘The Notebook’ ya da ‘Wedding Crashers’ gibi filmler geliyor. Oysa ondan beri Woody Allen, Brian De Palma, Terrence Malick gibi efsane yönetmenlerle çalıştınız. Yukarıda saydığımız filmlere bugün hangi gözle bakıyorsunuz? İnsanların bugün hala sizi o filmlerle hatırlamaları sizi rahatsız ediyor mu?
Duyduğumuza göre, ‘Mean Girls’ün çekimleri sırasında Lindsay Lohan’dan epey etkilenmişsiniz. Ama sonrasında sizin kariyeriniz yükselişe geçerken, Lohan’ınki hızlı bir düşüş yaşadı… O zamanlar ikimiz de çok gençtik ve Lindsay’ benden daha fazla tecrübeye sahipti. Doğallığı, komikliği, oyunu karşısında büyülenmiştim. Birlikte çok eğleniyorduk. Bizimle beraber
filmin senaristi Tina Fey de vardı ve yaşadıklarımıza, yaptıklarımıza göre senaryoyu günden güne adapte edebiliyordu. Son olarak da, çekimler Toronto’da evime çok yakın bir yerde gerçekleşmişti. Bu film benim için harika bir tecrübe ve çok güzel anılar olarak kaldı. Başkalarının kariyerleri hakkında yorum yapabilecek durumda değilim ama Lindsay’in daha fazla filmde oynamasını isterdim. O çok yetenekli biri. Kariyerinizin başlarında, 2006-2007 yılları civarında, uzunca bir ara verdiniz. Neden böyle bir şeye ihtiyaç duydunuz? Ve bu süre zarfından neler yaptınız? Aslında sadece bir yıl sürdü, hatta daha bile kısa. Ne zaman çekimleri bıraksanız ve filmlerinizin arasına belli bir süre girmeye başlasa, insanlar ara verdiğiniz ya da işi bıraktığınız izlenimine kapılıyor. Bu bilerek yapılmış bir şey değildi. Herşey çok hızlı gelişiyordu ve küçük bir mola vererek kendimle tekrar bağlantı kurmak ve ayaklarımın yere basmasını sağlamak istiyordum. Sanırım şöhret beni biraz korkutuyordu. Bundan uzaklaşmam gayet iyi oldu, her zamankinden daha güçlü geri döndüm. Evet bu doğru, sonrasında büyük filmlerde oynamaya başladınız, mesela Sherlock Holmes serisi. En önemlisi de Allen, Malick ve De Palma gibi isimlerle çalıştınız… Üzerinizde en çok etki yaratan hangisi oldu?
7
zamanda çekmeyi başardığı sahneler beni hayrete düşürdü, inanılmaz yüksek bir kapasiteye sahip. Görüntüler o kadar güzel ki! Film setinde bir aile kuruyor: yanında, hiyerarşi olmadan çalışan bir ekip var, herşeye koşturuyorlar. Ne kamerayı, ne ışıkları ne Hmm… Kimsenin kalbini kırmak istemem! de etrafınızda olabilecek onlarca makineyi Ama sanırım Terrence Malick’le çektiği- görüyorsunuz. Doğaya salınmış ve son derece miz ‘To the Wonder’ benim için en yoğun, gerçekçi bir şey yaşıyormuş gibi hissediyoren güçlü deneyimdi. Malick özel hayata çok sunuz. Bugüne kadar yaşadığım en kollektif, dikkat eden biri onun için daha fazla bir şey alçak gönüllü ve sade tecrübe oldu. Gerçekten söylemeyeceğim. Herşeyden önce çok kısa sihirliydi.
oldukça yıkıcı buluyorum ve filmde gözle görülür bir hassaslık var… oldukça Avrupai, sanırım. Evet öyle. Zaten De Palma’nın filmleri Amerika’dan çok Avrupa’da beğeni toplamıştır. Biz de, Inrockuptibles olarak filmi çok sevdik ve seyircilerle eleştirmenlerin tepkisine pek anlam veremedik… Çok teşekkür ederim! Söylediğiniz şey o kadar hoşuma gidiyor ki. Garip bir film olduğu bir gerçek ama ben çok seviyorum. İyi ki siz varsınız! (gülüyor) Midnight In Paris’i de çok beğenmiştik ama daha klasik bir filmdi sonuç olarak. Woody Allen’la çalışmak nasıl bir şey? Çok fazla nasihat veren cinsten biri mi?
8
Hayır değil aslında, film setinde oldukça sakin ve çok konuşmayan biri ama bir direktif verdiği zaman, ne istediği çok açık ve net oluyor. Mizah duygusu elbette başa çıkılamayacak bir seviyede. Onu yakından görmek çok keyifli, kendisi o kadar komik ki… Onunla yaptığınız en ufak sohbetin bile bir filmden çıktığı izlenemine kapılıyorsunuz. Bunun ne kadarını hesaplayarak yapıyor ya da alışkanlıktan mı yapıyor bilmiyorum - ben daha çok ikinci De Palma’nın ‘Passion’ çok farklı olmalı… seçenekten yanayım - ama gerçekten çok De Palma’nın çekimlerinin çok teknik komik ve farklı biri. olduğu konuşulur. Size daha “Bitchy” (sürtük) roller oynamaEvet doğru ama o da çok güzel bir deneyim nızı tavsiye etmiş, bu doğru mu? oldu çünkü Brian büyük bir dikkatle ve doğrulukla çalışıyor. Ekranda oldukça karmaşık Haha! Evet bana bu tavsiyeyi verdiği doğru! mizansenler görüyoruz ama çekimler baş- Bunun için yetenekli olduğumu düşünüyor ladığı anda inanılmaz bir akıcılıkla ilerliyor. (gülüyor). Ama ben daha çok çeşitliliği seviBrian çok sakin biri ve yaratıcılığınızın öne yorum, farklı rolleri. Sonra tabii ki Woody çıkması için size ne demesi gerektiğini çok iyi Allen gelip beni istese, her filminde seve seve biliyor. Oynadığım karakteri çok sevdim, onu “bitchy” olabilirim! (gülüyor)
9
02.
Konuşmayı unutmak
10
Fotoğraf sanatçısı Babycakes Romero’nun “The Death of Conversation” (Sohbetin ölümü) adlı fotoğraf serisi, kısa sürede bir bağımlılığa dönüşen akıllı telefonların insanlar arasındaki iletişimi yok ettiğini gözler önüne seriyor. Görmezden gelmeye çalıştığımız telefon bağımlılığı, bugün her yerde işte, yemekte, arabada, metroda veya yatakta bile karşımıza çıkabiliyor. Bir masa etrafında, ekranlarına odaklanmış dört arkadaşı görmek artık neredeyse olağan bir şey. Londra’da yaşayan Romero, insanlar arasındaki iletişim kopukluğunu, “Eskiden, cep telefonları sürekli hareket eden ve işi nedeniyle iletişim halinde olması gereken insanlara hitap ederdi. Bugün artık bu durum ortadan kalktı, hepimiz telefonlarımızda ‘önemli’ bir şey yapıyormuş gibi davranabilir, karşındakiyle iletişime geçmektense, konuşmaktan kaçınabiliriz” sözleriyle açıklıyor. Romero’nun elde ettiği kareler durumu tek başına anlatmaya yeterli.
11
12
13
14
15
03. Bu hafta öğrendiğimiz 10 şey Dünyanın dört bir yanında, laboratuvarlarında harıl harıl çalışan biliminsanları hergün yeni keşifler, yeni buluşlarla çıkageliyor. Kimi zaman varolan bir şeyi daha iyi anlamamızı sağlayan, kimi zaman da geleceğin teknolojilerinde çığır açacak buluşlara imza atan araştırmacılar, insanoğlunun her geçen gün daha da ileri gitmesine ön ayak oluyor. Çeşitli bilimsel dergilerde yayınlanan bu buluşlar, okuması keyif veren içerikler sunarken, gelişmelerden da haberdar olmamızı sağlıyor. İşte bu hafta öğrendiğimiz 10 şey...
Hayvanlar alemi: Alabalık en az şempanze kadar akıllıymış Balıklar, hayvanlar aleminin en akıllı canlıları arasında yer almazlar. Hatta dilimize, unutkanlık için “balık hafızalı” ve tuzağa düşmek anlamında “oltaya gelmek” gibi terimler girmiştir. Ancak yapılan araştırmalar alabalığın avlanma tekniklerinin bir şempanze ya da insanınki kadar gelişmiş olabileceğini ortaya koydu. Kendinden küçük balıklarla beslenen ‘mercan alabalıkları’, avlanmak için makyavelik planlarına komşusu mürenleri dahil ediyor. Avının peşine düşen alabalık, onu dar kayalıklara doğru kovalayıp tuzağa düşürerek mürenle burun buruna gelmesini sağlıyor. Bir anda geri dönmeye çalışan balık mercan alabalığına yem oluyor. Kimya: Hız rekortmeni moleküller
16
Biliminsanları, biri futbol topuna, diğeri bir elmasa benzeyen iki karbon molekülünü bir araya getirerek, elektriği sadece
tek yönde ileten yeni bir molekül ettiler. ‘Buckydiamondoid’ sınıfına giren bu yeni sentetik molekül, geleceğin moleküler tekno- gerek kalmadan, topladıkları pirinçleri yola lojilerinin çok daha küçük, çok daha hızlı ve serpen çiftçiler, geçen arabalar tarafından ezilen pirinç tanelerinin tahmin edilenden de çok daha hesaplı işlemesini sağlayacak. kısa bir zamanda kurumasını sağlıyor. Çevre ve tarım: Pirinci yolda kurutmak Jeoloji: En eski memeli fosili Çinli çiftçiler, üretimden elde ettikleri ve hacimleri yüzlerce tonu bulan pirinçlerini Gün ışığına çıkarılan fosillerden elde edilen kurutmak için oldukça etkili yeni bir teknik yeni bulgular, sincap türü memeli hayvanların, geliştirmiş. Dev makinelere ve fabrikalara 160 milyon yıl önce yaşamış olduğunu ortaya koyuyor. Bu da memeli hayvanların bugüne kadar bilinen yaşını 40 milyon yıl kadar geri çekiyor. Fosilleri bulunan sincaplar, dinozorlarla aynı dönemde yaşayan “Euharamydia” grubuna ait. Çocuklar: Spa’nın bebeğiniz üzerindeki faydaları
17
Uykusuz geçen gecelerin ardından, işinizin başında çalışırken hayalini kurduğunuz havuz, jakuzi ya da güzel bir masajdan artık siz
değil, yeni doğmuş bebeğiniz faydalanacak. Texas’ta kapılarını açan, dünyanın ilk bebek spa’sı Float Baby Spa, yeni çocuk sahibi olmuş çiftlere servis sunuyor. Küçük can simitlerine yerleştirilen bir kaç haftalık bebekler, dezenfekte edilmiş, 37 derecelik suda spa’nın tüm yararlarından faydalandıktan sonra antimikrobik havlulara sarılarak küçük bir masaja hak kazanıyor. Kan dolaşımını dengeleyen bu masaj, bebeğin huzurlu olmasını sağlıyor.
sıradışı bir deneye ev sahipliği yapacak. Brezilyalı araştırmacıların geliştirdiği ve toprak altına yerleştirilen alıcılar, futbolcuların koşarak ürettikleri kinetik enerjiyi elektriğe dönüştürmeyi amaçlıyor. Futbol sahasından başarılı bir sonuç alınması halinde, deneyler insanların yoğun olduğu havaalanları ve alışveriş merkezlerinde denenecek. Bu teknoloji gelecekte binaların kendi enerjisini üretmesini sağlayacak.
Spor: Futbolcular elektrik üretebilir
Uzay: ‘Europa’, dünyaya düşündüğümüzden de fazla benziyor
Rio de Janeiro’de bulunan bir futbol sahası
18
Güneş sisteminin en büyük gezegeni Jüpiter’in uydularından ‘Europa’, dünya dışı varlıkların barınabileceği en muhtemel yer olarak görülüyordu. ‘Europa’yı yakından inceleyen uydular, şu ana kadar hayata dair bir kanıt bulamamış olsa da, heyecan verici jeolojik hareketler saptadı. ‘Europa’nın yüzeyinde buz oluşumlarına rastlayan biliminsanları, yeni buz tabakalarının eskileri yok ederek yüzeye çıktıklarını saptadı. Jüpiter’in uydusu ‘Europa’nın yüzeyi, dünyanınkine benzer bir
Kimya: Su kirlenmesine karşı ‘Grafen’ Moleküler teknolojilerde en çok kullanılan atomlardan olan karbondan oluşan ‘Grafen’ insanoğlu için şimdiden büyük bir buluş olarak kabul ediliyor. Mikroteknolojiler içilen düşünülen molekülün bir faydası daha bulundu. Yapılan araştırmalar, ‘Grafen’in şekilde, tektonik plakaların hareketlerinden metalin paslanmasını önleyecek bir boya doğan kanyonlara, dağlara ve nehir yatakla- koruyucusu olarak kullanılabileceğini gösterdi. Dünyanın en ince ama en dayanıklı rına sahip. maddelerinden biri olan ‘Grafen’, yapıların ömrünü uzatmakla kalmayacak, şebeke suyunu taşıyan boruları pastan koruyarak, suyun arıtımını daha kolay hale getirecek.
19
Hayvanlar alemi: Maymunlarda hiyerarşi beyni farklı geliştiriyor
Sağlık: Soğuk algınlığına karşı yeni bir ilaç
Araştırmacılar, bir maymun sürüsü içerisindeki hiyerarşinin, bireylerin beyinlerinin farklı gelişmesine yol açtığını saptadılar. Makaklar üzerine yoğunlaşan araştırma, bireyin grup içindeki rolüne göre beynin farklı bölümlerinin geliştiğini ve bazı bireylerin diğerlerine göre çeşitli özellikler geliştirdiğini tespit etti. Makaklar üzerine yapılan diğer bir araştırma hiyerarşide orta sıralarda olan bireylerin diğerlerine oranla çok daha fazla stres yaşadığını ortaya koydu.
Alabama Üniversitesi’nden araştırmacıların geliştirdiği yeni grip aşısı Japonya ve Güney Kore’de şimdiden kullanılmaya başlandı bile. Bakterilerde bulunan bir protein olan ‘neuraminidase’dan meydan gelen aşı, grip virüsüne karşı bir nevi karşı virüsle cevap veriyor. Oldukça etkili sonuçlar elde ettiklerini açıklayan araştırmacılar, aşının Asya ülkelerinde piyasaya sürülmesine karşın, hastaneye yatan ya da bağışıklık sistemi zayıf olanlarda kullanılmasını tavsiye ediyor.
04.
Mathieu Kassovitz: İnsanları provoke etmeyİ sevİyorum
Genç yaşta çektiği La Haine’le Türkiye’de adından söz ettiren çağdaş Fransız sinemasının en önemli isimlerinden Mathieu Kassovitz, 2014 yılını peş peşe vizyona girecek iki filmle kapatıyor. Fransız yapımı ‘La vie sauvage’ ve ‘Un illustre inconnu’de başrolde yer alacak Mathieu Kassovitz, yönetmenliği kadar, ‘Amélie Poulin’, Spielberg’in ‘Münich’ ve Costa Gavras’ın ‘Amen’ filmlerinde izleme fırsatı bulduğumuz oyunculuğuyla da tanınıyor. Muhalif kimliğiyle tanınan sinemacı, Studio CinéLive’ın mesleği ve sinema sektörü hakkındaki sorularına büyük bir açık sözlülükle cevap veriyor…
geçiriyorum, projeler takip ediyorum ama bunun bir bedeli var, oldukça pahalıya mal oluyor. Bunu bir kenara koyarsak, tekrardan aktörlüğe ağırlık verme arzum ve iyi projelere denk gelme isteğim vardı. Oyunculuk sizin için herşeyden önce bir zevk o zaman… Zevk, öncelikle elinize iyi bir senaryo geçince geliyor. Ben ‘CGI’ öncesi sinemanın hayranıyım… Pardon ne öncesi?
Önümüzdeki iki ayda vizyona girecek ‘La CGI: yani Computer Graphic Imagery Vie Sauvage’ (Cédric Kahn) ve ‘Un illustre (Bilgisayarla desteklenmiş görüntüler). Inconnu’de (Matthieu Delaporte) baş- Mesela bol özel efektli filmler. Bu benim rolde yer alıyorsunuz. Sizin için büyük geri sinirime dokunuyor. Ben sinemanın işlenişi seviyorum, yönetmenliğin zanaatkar yanını gönüş diyebilir miyiz? seviyorum. Aktörlük bana çok pasif geliyor: Mathieu Kassovitz: Aktörlerin pek bah- bir aktörün görevi yönetmenin isteklerini setmediği bir şey var: gelir vergilerimizi yerine getirmek, ona verilen replikleri söyleödememiz lazım. Yani çalışmamız lazım. mektir… Bir filmde sadece aktörlük yapmak Aktörlük yapmak, yönetmenliğe zaman ayıra- beni delirtebiliyor. Günde sadece iki saatini bilmemi sağlıyor. Birkaç ayımı Los Angeles’ta alan oldukça egosantrik bir meslek aslında:
İnsanların hoşuna gitmeyecek işlere girişmek, insanı geliştiriyor. Daha alçak gönüllü, daha ağırbaşlı olmamızı sağlıyor. Yani bir bakıma daha akıllı oluyorsun, çünkü kendi dünyana ait olmayan insanlarla karşılaşıyorsun. Alışık Bu oldukça alçaltıcı bir tabir olmadı mı? olduğun, konfor zonundan çıkıyorsun, bu da Kulağa öyle gelebilir ama bu, oyunculuk yap- iyi bir şey. tığım zaman hissettiğim şeyler. Benim gibi şımartılmayı, çocuk yerine konmayı sevme- Bir film yöneteceğiniz zaman da aynı yen bir adam için çok sıkıcı bir durum. Ben şekilde mi işliyorsunuz? yaratıcılığımı ve yeteneklerimi başkalarından alıyorum: böyle zamanlarda yönetmenleri izle- Evet. Mesela ‘La Haine’den sonra ‘Assassins’i mek, gözlemlemek hoşuma gidiyor. Önüme çektiğimde farklı konulara girişiyordum. ‘Un Illustre Inconnu’ gibi bir senaryo geldiği ‘Assassins’i, La Haine’den sonra gelen pozizaman, kendime “Eğer aktörlük yapmayı tif eleştirilere, şöhrete hitaben yazdım. kabul edeceksem, beni zorlayacak bir şey Medyatizasyondan bahseden ‘Assassins’den için olsun” diyorum. Ya da yönetmen olarak sonra da, kozmetik markası Lancome için, yaptığım filmlerin tam zıttına da gidebilirim afişlerinde suratımın yer aldığı bir reklam diye düşünüyorum. Cédric Kahn örneğinde filmi çekmeyi kabul ettim. olduğu gibi: daha önce yaptığı işleri özel anlamda sevdiğimi söyleyemem ama bu sefer Yani sizin amacınız, alışılagelmiş şeyleri senaryo gerçekten hoşuma gitti. Fransız sine- kırmak, imajınızı sarsmak mı? masını çok uzun bir süre eleştirdiğim için, bana ait olmayan bu şeyi içeriden görmem, İmajımı sarsmak, hayır. Ama kendimi sarsyaşamam gerekiyordu. Gördüm, yaşadım. mak… evet. İnsanları provoke etmek ve bir karavandan ya da kulisten çıkıyorsun, gelip metnini okuyorsun ve karavanına geri dönüyorsun.
gün ‘Assassins’i sonraki gün ise Lancome rek- için de 16 yaşındayken liseyi terk ettim. O lamını görenlerin tepkilerini ölçmek hoşuma günden bugüne sinema çok değişti ve bana aynı heyecanı vermiyor. Bu makinenin, bu gidiyor. imaj fabrikasının bir parçası olmak isteyip Anladım. O zaman: aktörlük yapmak bir istemediğimden emin değilim. Yarın ‘2001: A Space Odyssey’ tekrar vizyona girse, kimse araç, yönetmenlik ise bir hedef. görmeye gitmez. Maalesef günümüz filmleri Evet. Ya da aktörlük bir seçenek, yönetmen- insanları, zamanında Hitchcock’un ya da lik ise bir ihtiyaç. Ama ikisi de aynı işin bir Cassavetes’in filmlerinin bizi etkilediği kadar etkileyemiyor. parçası. Aktör Kassovitz’le ilgili eleştiriler daha çok pozitifken, yönetmen Kassovitz insanları bölebiliyor. Bunları nasıl karşılıyorsunuz?
23
Bunu söyledikten sonra, herhalde sinemayı bırakmak lazım…
Kendimize sormamız gereken soru bu, evet. Başarısız bir film yapan bir yönetmeni affet- Bir film seyretmek, eski önemini kaybetti. mek, bir filmde kötü oynayan bir aktörü Eskisi kadar kutsal değil. affetmekten daha zordur. Bütün büyük aktörler, De Niro, Pacino, Depardieu ya da Brando, Film yapmak ve seyretmek demokratikhepsi kariyerlerinde en az bir filmde başarı- leşti, yaygınlaştı… sız olmuşlardır. Bu hiç önemli değil, olabilir. Asıl sorumlu, yönetmendir. Aktörün görevi, Cep telefonlarımızla filmler çekebiliyorsak güzel görünmek ve seyirciyle flört etmektir. ne mutlu bize. Ama bilmek lazım ki, yeteneBenim yönetmenlik görevim, sinirlendirmek ğinizi geliştirecek bu değildir, bu size ancak ve provoke etmek. Bunun sevilecek bir yanı yeteneğinizin olup olmadığını gösterir. Ama yok, biliyorum. Bir oyuncu için kendini sev- zanaatkar işleyiş, usta işi artık pek kalmadı. dirmek oldukça kolaydır. Daha zor olan şey, 2014’te yapımına başlanacak yeni ‘Jaws’un, hisleri paylaşabilmektir. Burada aslında bir eskisi gibi bir sinema efsanesi, kült bir film dolandırıcılık durumu var. Onun için ‘Un olmayacağını düşünmeden edemiyorum. On Illustre Inconnu’nün senaryosu ilgimi çek- yılı aşkın bir süredir CGI filmlere kuşatıldık mişti: birinin kuklası olacaksam, bari kendisi ve artık buna dayanamıyorum. Bugün bir de rol yapan bir karakteri canlandırayım. sahnede kaç tane araba ve bina havaya uçuSenaryodaki derinlik gerçekten heyecan veri- rabiliriz? Yanıt: istediğimiz kadar. Bunun hiç ciydi. Toplumsal sorunların güzel bir anlatımı. bir anlamı yok. Onun için de sinema artık kendini yenileyemiyor. Daha çekecek, yöneFilmin konusundan bahsetmemiz gere- tecek çok filmim var ama eskisi kadar aceleci kirse, günümüz toplumunda “biri” olmak, değilim. sizin için de önemli mi? Kazanan sistem mi oldu? Mesleklerine tutkuyla bağlı ebeveynlere sahip olma şansım oldu. 12 yaşındayken benim Yıllar boyunca o kadar çok haykırdım ki için önemli olan tek şey, sinemaydı. Onun ve bunu yaparken o kadar yalnızdım ki,
yaptıklarımın neredeyse intihara teşebbüstü. Onun için daha karamsar olabiliyorum. Peki “Fransız sinemasını s…!” dediğiniz zaman bu verdiğiniz bir gurur savaşı mı? Ve tekrar söyler miydiniz? Hayır bir gurur savaşı değil çünkü ben bunu birinci filmim ‘Métisse’ten (1993) beri söylüyorum. Sosyal ağlar, işin çığrından çıkmasına neden oldu. Tekrar söyler miydim? Bugün ortada böyle bir neden yok. Özellikle de ‘Un Illustre Inconnu’ gibi sevdiğim bir filmden sonra. Ayrıca bu sektörün içinde olan diğer meslektaşlarım da biraz benim gibi düşünmeseler herhalde bir daha iş bulamazdım. İnsanların önünde bu şekilde açıklamalar yapmak belki çok doğru bir davranış değildi ama herkes Fransız sinemasının kuralları yıkacak, limitleri zorlayacak insanlara ihtiyacı olduğunu biliyor. Benim yaptığım provokasyondu. Ve bir hatırlatma: “Çıtayı hep beraber yükseltelim”. İçinizdeki kızgınlık nereden geliyor?
24
Benden. Ailem, her zaman başkaldıran, isyankar insanlar oldular. Onlar sayesinde, kolaya kaçmamayı ve inandığım şeylerin sonuna kadar gitmeyi öğrendim. Ben her zaman kızgın biri oldum. Ben izleyicimi provoke ederek tepki göstermesini istiyorum, kolaya kaçarak onları uyutmak amacında değilim. Spielberg, insanlara iyi vakit geçirten filmler yapıyor, ben ise daha çok hip-hoptan geliyorum, daha hırslı, daha kızgın, şikayet eden bir yapım var. Zamanında ‘La Haine’ filmini yaptım çünkü banliyölerde yaşayan gençliğin hiçbir söz hakkı yoktu. Sonra Assassins’de imaja bağlı yaşamaya başlayan toplumu eleştiriyordum. Sinema her zaman etkileme, damga vurma potansiyeline sahip olacaktır ancak artık o
yönde gitmek oldukça zorlaştı. Bunu başarsak bile bunun ne kadar etkili olacağını bilmiyorum çünkü toplumumuz beton bir duvara doğru son sürat ilerliyor. Bugün olduğum yerde, köşemde kalıyorum, bekliyorum. La Haine 20. yılını kutlamak üzere. Filmle ilgili anılarınız neler?
25
Gün geçmiyor ki biri gelip bana bu filmi eleştirebileceğimiz herşeyin zirvede olduğu hatırlatmasın. Doğru yerden vurduğumuzu bir yer Hollywood ama bir yandan da çok düşünüyorum. Asıl soru, ‘La Haine 2’yi yap- farklı filmlerin de yapılabileceği bir yer. Sistemin içinde ya da dışında olsun. Bu malı mıyım? dinamik Avrupa’da, özellikle de Fransa’da yok. Ben Scorsese, Cassavetes, Coppola gibi Amerikan sineması arkanızda mı? yönetmenlerin filmlerini seyrederek büyüyen Hollywood’a gitmeye devam ediyo- jenerasyondan geliyorum, ve hala bu tarz r u m . S i n e m a e n d ü s t r i s i h a k k ı n d a filmler görmek istiyorum.
05.
The Big Lebowski’nin yağlı boya sahnelerİ
26
Kaliforniya Üniversitesi’nde sanat öğretmenliği yapan Joe Forkan “Lebowski Cycle Prints” adını verdiği yağlı boy serisini, Coen kardeşlerin sinema tarihinine geçen kült filmi The Big Lebowski’ye adamış. Öğrencilerine verdiği derslerden esinlendiğini söyleyen sanatçı, The Big Lebowski’nin kültleşmiş sahnelerini Caravaggio, Géricault, Rubens ya da Titien’den esinlenerek yeniden yaratmış.
27
28
29
30
31
6.
Tutankhamun hakkında gerçekler ortaya çıkıyor
İngiliz televizyon kanalı BBC’nin 26 Ekim BBC’nin yayınlayacağı belgesel, firavun hakpazar günü yayınlayacağı belgesel, firavun- kında bugüne kadar bildiklerimizi, geçen sene ların en görkemlisi Tutankhamun hakkında gerçekleştirilen 3D üç boyutlu tarayıcı sonuçelde edilen yeni bulguları gün ışığına çıkarı- larıyla bir araya getiriyor. ‘Mumya ve Buz yor. Dünyaca ünlü altın maskesiyle tanınan ve Adamlar Enstitüsü’nün direktörü Albert Zink, genç yaşta gelen ölümü bir çok spekülasyona analizlerin Tutankhamun’un neye benzediğini yol açan Tutankhamun üzerinde yapılan analiz- görmemizi sağladığını belirtiyor: ler, gerçeklerin aslında hiç de düşünüldüğü gibi “Aslında, bilimsel açıdan çok yeni bulguolmadığını gözler önüne seriyor. lara rastlamadık. Bu belgesel haklı olarak Araştırmacıların yayınladığı ve basına dağıtı- Tutankhamun’un ölüm nedeninin atlı arabalan görsel, hayal gücümüzde oluşturduğumuz dan düşerek geçirdiği bir sakatlık olmadığını Tutankhamun imajının bir anda yerle bir olma- kanıtlıyor. Evet, dizinde bir kırık tespit ettik sına neden oldu. Topal bacağı, geniş kalçası, ama bu herhangi bir şekilde gerçekleşmiş olabiçıkık çenesi ve hormonal bozukluklara işaret lir. Genetik bozuklukları olan, topal bir insanın eden göğüsleriyle karşımıza çıkan kişinin, 18. zırhlı araç yarışlarına katılmasının zor olduğunu Hanedanın üyesi, görkemli Tutankhamun oldu- düşünüyoruz”. ğuna inanmak bir hayli güç. Yapılan üç boyutlu analizler, genç firavunun
34
sağlığının oldukça bozuk olduğunu gözler önüne seriyor. Tutankhamun’u bir an olsun yalnız bırakmayan Mısırlı radyolog Ashraf Selim, BBC’ye verdiği demeçte firavunun ergenlik çağında ‘Kohler’ hastalığına yakalandığını (Çocuklarda görülen kemiksel hastalık) bunun sonucu olarak da sol ayak kemiklerinin deformasyona uğradığını belirtiyor. Bu hastalık, 19 yaşında hayata gözlerini yuman Tutankhamun’un mezarında bulunan ve aşınma izleri taşıyan yüzlerce bastonu açıklamaya yetiyor.
yılında yapılan DNA testleri, Tuthankamun’un annesiyle babasının kardeş olduklarını ortaya koymuştu. Babasının, Mısır tarihinin önemli firavunlarından Akhenaton olduğu bilinirken, annesinin uzun süre Nefertiti olduğu düşünülmüştü. Bunu düşünmekte de gayet haklılardı. Hiyerogliflerde, duvarlarda, tapınaklarda ya da sütunlarda, Akhenaton ve Nefertiti sürekli yan yana resmedilmemişler miydi? Ancak DNA testleri son noktayı koydu. Nefertiti’nin Tutankhamun’un annesi olması mümkün değildi.
Tutankhamun’u, aile içi evlilik mi öldürdü?
Araştırmacılar, Akhenaton’un hareminde yer alan ve bugüne kadar keşfedilmiş mumyalar üzerinde, aynı aileden gelen bireyler üzerine yoğunlaştı. Aile içi evlilik, ensest, Mısır halkında çok nadir görülse de, Kraliyet ailelerinin sıkça başvurdukları bir şeydi. Yapılan analizler, Tutankhamon’un annesinin, o güne kadar “Young Lady” olarak
Albert Zink’e göre, Tutankhamun’un ölüm nedeni atlı arabada geçirdiği kaza değil, sıtmanın neden olduğu güçsüz bir bağışıklık sistemi ve aile için yapılan evlilikten kaynaklanan genetik zaafiyetler. Firavunun mumyası üzerinde 2010
35
bilinen KV35YL etiketli bir mumya olduğunu koyuyor” diyor. ortaya koydu. Mumyalardan aldıklar DNA’ları karşılaştırdıklarını söyleyen Albert Zink, “Tüm BBC tarafından belgesel için gerçekleştirisoyağacını çıkartmak için DNA testlerini daha len üç boyutlu analizler, 1922 yılında Krallar da derinleştirmek istedik ama Mısır’daki poli- Vadisi’nde bulunan ve o günden beri dünyanın tik durum buna mani oldu. Yine de elimize hayranlıkla izlediği bu çocuk firavunun genç ulaşan ilk sonuçlar Tutankhamun’un ebeveyn- yaştaki ölümünün, aile içi evlilikten kaynaklaleri olan KV55 (Akhenaton) ve KV35 (Young nan genetik sorunlar ve hormonal dengesizlikten Lady) mumyalarının kardeş olduklarını ortaya geldiğini ortaya çıkardı.
Haftaya görüşürüz:)
26 // EKİM’14
zete