Haftasonu 5 nisan 2015

Page 1

5 // NİSAN’15



//

01.

İRANLI KADIN YÖNETMEN MARJANE SATRAPİ ‘NİN ‘VOICE’İ //

02.

LORRAINE LOOTS VE 100 GÜNLÜK MİNYATÜR RESİM PROJESİ //

03.

SEYAHATLARDE KARŞINIZA ÇIKABİLECEK TURİST TUZAKLARI //

04.

//

05.

//

ROGER MOORE 90’A MERDİVEN DAYADI

ADAM DOYLE’UN FIRÇASINDAN ÇIKAN HAYVANLAR

06.

JAY-Z’NİN YENİ PLATFORMU TIDAL BAŞARILI OLACAK MI?

Editör: Cem GELGÜN


01. Marjane SatrapI: Kedimin bana “canın cehenneme!” dediğini duyabiliyorum



2007 ve 2012 yıllarında büyük ses getiren Persepolis ve Azrail’i Beklerken adlı filmlerle Türkiye’de de yakından tanınan İranlı kadın yönetmen Marjane Satrapi, bu sefer Atlantik’in öbür yakasına uzanarak, başrollerinde Ryan Reynolds, Gemma Arterton ve Anna Kendrick’in bulunduğu “The Voices - Sesler” filmine imza attı. İlk uzun metrajı olan Persepolis’le “Cannes Jüri Ödülü” dahil sayısız ödül kazanan, gelecek vaadeden genç kuşak yönetmenlerden Marjane Satrapi Paris Match’ın sorularını yanıtladı.

6

anladım. Ayrıca seri katili oldukça sevimli buluyordum… Seri katilleri seviyor musunuz? Onlar karşısında büyüleniyorum çünkü herkes gibi beni de korkutuyorlar. Şeytan, ruhlar, cinler, benim gerçekten umurumda değil çünkü gerçek olmadıklarını biliyorum. Oysa psikopatlar gerçekten var ve benim ilgimi çekiyorlar. Filmin kahramanı Jerry, biraz da istemeden seri katil oluyor. Eğer cinayet işliyorsa, bu çoğu zaman istemeden oluyor.

“The Voices”, yönetmenliğin yanında aynı zamanda filmin yazarı olmadığınız ilk ese- Yine de biraz deli biri! Eğer onun gibi, kenriniz. Bir sipariş olarak mı geldi? dimizi kediler ve köpeklerle konuşurken bulursak endişelenmeye başlamalıyız. Öyle Marjane Satrapi: Bana teklif edildi diyebili- değil mi? riz. Amerika Birleşik Devletleri’nde sistem çoğunlukla böyle işler. Coppola’nın ‘Baba’ Ben de kedimle konuşuyorum! Bakışlarıyla serisi de bir siparişti. Hikaye ve senaryo bana cevap verdiğini hissediyorum: “Canın hazırdı, Coppola’dan filmi çekmesi istendi. cehenneme!”. Hepimiz sesler duyarız, önemli ‘The Voices’ın senaryosunu keşfettiğim olan gerçekle, halüsinasyon arasındaki farkı an, içine kendi dünyamı da katabileceğimi anlamaktır.


dinlemediler. Ekranda iyi bir sonuç elde ettiysek bu tamamen montajcı Stéphane Roche’un başarısıdır. Çünkü ben, kediyi boğazlamak Kendisini önceden tanıma fırsatı bulama- üzereydim! (gülüyor) dığım Ryan, filmde yer almak için o kadar ısrar ediyordu ki, kendisiyle tanışmak duru- “The Voices” aynı zamanda Amerikalı munda kaldım. Siyah gözlerinin endişe verici yapımcılarla ilk işbirliğiniz oldu. Bu birolabildiğini ama aynı zamanda meleksi bir likteliği nasıl yaşadınız? gülümsemeye sahip olduğunu görünce kısa sürede ikna oldum. Neredeyse bir bıçak alıp Avrupalılardan farkı, harcadığım her doları saplamasını isteyecektim, bu rol için biçilmiş açıklamak, doğrulamak zorundaydım. 11 kaftandı. milyon dolarlık bir bütçem vardı, ki bu sinema için düşük bir rakam. Amerikalıların Filmin diğer iki yıldızı bir kedi ve bir köpek. sinemaya neredeyse bilimsel bir yaklaşımı Hayvanlarla çekim yapmak çok zor olmadı var. Godard, kötü bir Amerikan filminin her mı? zaman kötü bir Fransız filminden daha iyi olacağını söylerdi. Aman Tanrım! Yumuşak bakışlı bu dev köpek o kadar duygusaldı ki. Bir kedi ise, katiyetle Şimdi ne demek istediğini çok iyi anladım. yönetilemez, mümkün değil, çok stresliydim. İmzaladığım kontratta filmin “final cut”ına Kediye Lexomil vermek istedim ama bana (montajda son söze sahip olmak) sahip olmaABD’de hayvanlara kötü muamele yapama- sam da, istediğim filmi yapmayı başardığımı yacağımı söylediler. “Hangi kötü muamele? düşünüyorum. Çok uğraştım, azmettim ve Ben de Lexomil alıyorum” dedim ama başardım. Bu oyunda beni kimse yenemez! Ryan Reynolds, sizin birinci seçiminiz miydi yoksa size projeyle beraber mi verildi?

7


02.

Lorraine Loots ve 100 günlük mİnyatür resİm projesi

8


Güney Afrikalı sanatçı Lorraine Loots, kuru kalem ve sulu boya teknikleri kullanarak insanı hayrete düşürecek detaycılıkla minyatür resimlere imza atıyor. 2015 yılına başlarken “Potluck 100” adlı bir proje başlatan ve bu proje kapsamında dört ayrı kategoride 100 resim yapacak olan Loots, bu resimleri sınırlı sayıda basarak internet üzerinden satışa sunacak. Kategoriler, evrenimizi resmettiği “Microcosm Mondays” (Mikrokosmos Pazartesiler), kitap kapaklarını çizdiği “Tiny Tuesdays” (Küçük Salılar), “Fursday” (Kürk Günü) ve dilediği gibi çizdiği “Free Fridays”den (Özgür Cumalar) oluşuyor. Resimlerini tarih düşerek internet ve Instagram’da sergileyen sanatçı, temmuz ayında New York’ta açacağı sergiyle işlerini bir galeride sergileme fırsatı bulacak.

9


10


11


12


13


03.

Seyahatlerde karşınıza çıkabİlecek tuRİSt tuzakları

14


Yurt dışına yapılan seyahatlerde, dil bariyeri, kültür farkı, bulunduğunuz ortama yabancılık gibi faktörler, turistleri dolandırıcılar için ideal bir yem haline getiriyor. Küçük gruplar halinde hareket eden dolandırıcılar, sizi zor durumda bırakmayı amaçlayan ve dikkatinizin dağılmasına neden olan, hayret verici tekniklere başvurabiliyor. İnternette yayın yapan seyahat sitesi ‘Just the flight’, değersiz bir şey satmaya çalışan sokak satıcısından, sahte polis memuruna, kaçak bahis oyunlarından, şık bir restorandaki küçük içecek kazasına kadar dünyanın dört bir yanında karşısınıza çıkabilecek turist tuzaklarını sıraladı. Arkadaşlık bileziği - Paris, Roma, Barselona, Kahire Biri yanınıza yaklaşıp size renkli ipliklerden yapılmış bir arkadaşlık bileziği teklif edecek. Sizi lafa tutarken bileğinizi kavrayarak bileziği örmeye başlayacak. Siz birşey diyemeden düğümü atarak bileziği çıkarmanızı engelleyecek ve karşılığında para isteyecek. Paris ve Roma gibi şehirlerde turistik meydanlarda görülen tuzak, küçük gruplar tarafından gerçekleştiriliyor. Eğer tartışmaya girer, karşınızdakiyle sorun yaşarsanız, arkadaşları büyük ihtimalle yardımına gelecektir. Yerde bulunan yüzük - Paris

15

Fransa’nın başkenti Paris’te uygulanan diğer bir turist tuzağı yerde bulunan yüzüktür. Yolda yürürken, karşı yönden gelen bir kişi sizin görebileceğiniz bir şekilde çömelip yerden bir şey toplayacak ve şaşırmış şekilde size doğru gelecek. Size ait olup olmadığını sorduktan sonra yüzüğü inceleyip altından yapıldığını, değerli olabileceğini söyleyecek. Kendisinin kuyumcuya gidecek zamanı olmadığını söyleyerek size yüzüğü satmaya çalışacak.


Ceketinizdeki leke - Buenos Aires, Rio De Janeiro Her ortamın kendine has turist tuzakları, kapkaççıları vardır. Buenos Aires’te ya da Rio De Janeiro’da gideceğiniz şık bir restoranda ya da barda karşınıza çıkabilirler. Dalgın olduğunuz bir anda biri ‘yanlışlıkla’ içkisini üzerinize dökecek. Rahatsız olduğu her hanlinden belli olan ve sizden özür dileyen kişi, telaş içinde ceketinizi temizlemeyi teklif edecek. Yaşanan karmaşada fark ettirmeden ceplerinizi boşaltacak. Centilmenliğiniz sınanacak - Paris, Roma, Barselona

16

Tatiliniz sırasında sevgilinizle ya da eşinizle çıkacağınız romantik bir akşam yemeği sırasında bir adam size yaklaşacak ve kırmızı bir gül uzatacak. Eşinizin güzelliği hakkında iltifatlar sıralarken kendinizi zorda hissedeceksiniz. Centilmenliğinizin sınanacağı olay sırasında, eşine çiçek hediye etmeyen, kötü ve kaba bir sevgili pozisyonuna düşmekle karşı karşıya

kalacaksınız. Sahte polis memuru - Mexico City, Bogota, Bükreş, Bangkok Sizi şehrin turistik ama daha tenha bir yerinde


döviz bürosundan çıkarken ya da pazardan alışveriş yaparken gören, polis kılığında adamlar yanınıza yaklaşacak ve bölgede sahte para döndüğünü söyleyerek yanınızdaki paralara bakmak isteyecekler. Size geri döndüklerinde paranız eksilmiş olacak. Karşı çıkarsanız tehdit edilebilirsiniz. Diğer bir yöntem ise, sizden pasaportunuzu isteyerek bir sorun varmış gibi yaparak, size ceza ödetmeye çalışmaları. Bahis oyunları - Londra, Paris Sokağın köşesine yerleşmiş, kağıt oyunları yapan bir adam ve önceden masanın çevresine yerleşmiş işbirlikçileri dikkatinizi çekmeye çalışacak. Adam, kapların altındaki bilyeyi ya da maça papazını bulmanız için size bir el oyun teklif edecek ve 20 euro koymanız halinde iki katını kazanacağınızı söyleyecek. Oyunu kolay bulacak ve kazanma hırsının kurbanı olacaksınız. Paranızın tamamını işportacıya kaptırmadıysanız, çevrenizdeki kapkaççılar gereğini yapacaktır.

17

Engelliler derneği için bağış - Paris Paris’i gezerken, şehrin turistik semtlerinde size bir kağıt imzalatmaya çalışan küçük bir kız grubu görürseniz şaşırmayın. Sağır ve dilsiz olduklarını iddia eden bu grup, engelliler derneğine üye olduklarını ima ederek, bağış kağıdına imza atmanızı isteyecek ve sizden para talep edecek. Siz dernek broşürünü okurken, küçük kızların elleri ceplerinizi ve çantanızı karıştırabilir. Biberiye satıcıları - Madrid, New Delhi Sokakta yürürken ya da bir parkta bankta otururken yaşlıca bir teyze yanınıza yaklaşacak ve bir demet biberiye sunacak. Biberiyenin kokusu ve teyzenin sevimliliği sizi rahatlatacak ve kolayca lafa tutulacaksınız. Siz teyzenin söylediklerini anlamaya çalışırken, elini tutup falınıza bakmaya çalışacak. Gelecekte ne kadar zengin olacağınızı anlatırken, karşılığında bir ücret talep edecektir.


04.

Roger Moore, 87 yaşında bir beyefendi

18


O, uzun boyu, açık renk gözleri, duruşu ve “Maverick” ve “The Saint” oldu, son olarak da mizahiyla İngiliz asaletinin en iyi örneklerinden “The Persuaders!”. biri. Kraliyet ordusunda görev aldıktan sonra aktörlüğe atılan ve uzun yıllar televizyon dizi- Sean Connery, James Bond rolünü bıraktılerinde rol alan Roger Moore, 45 yaşında Sean ğında neden sizi seçtiklerini biliyor musunuz? Connery’den boşalan koltuğa otururak, on yılı aşkın bir süre James Bond’un beyaz perdedeki Çünkü çok ucuzdum! Daha ciddi olmak gereyüzü oldu. Connery’yle birlikte efsaneler arasına kirse, prodüktörleri yakından tanıyordum, giren 87 yaşındaki Roger Moore, kariyerini ve Londra’nın kumarhanelerinde ve bistrolarında Bond yıllarını bir anı kitabında topladı. Moore, biraraya geliyorduk. Kumarbazdım. Kumar Paris Match’ın sorularını yanıtladı. oynayarak çok para ve zaman kaybettim. Siz ki aktörlük kariyerine televizyon dizileriyle başladınız, sinemada kendinizi nasıl kabul ettirdiniz?

19

O zamanlar televizyon dizilerinde oynayan bir aktör olmak, kendi ölüm fermanını imzalamak gibi bir şeydi! Televizyonu “Ölüm öpücüğü” olarak adlandırırdık çünkü sonrasında sinema için ipiniz çekilmiş olurdu. Ama yemek yemesi, faturalarını ödemesi gereken genç bir aktörseniz, kabul etmeme gibi bir lüksünüz var mı? Önce, sekiz yıl boyunca, “The Alaskans”,

Sean Connery’den sonra James Bond’u canlandıracak olmak sizi telaşlandırmış mıydı? Hayır, Hamlet’i 4000 aktör oynamıştır. Sean’dan rolü alacak olmak beni kesinlikle endişelendirmiyordu ama ilk gösterimden bir saat önce bir anda bir heyecan ve panik durumu oldu. “Tanrım, eğer beğenmezlerse ne yapacağım?” On beş dakika kadar büyük bir panik yaşadım ama sonra bunun çocuk sahibi olmak gibi olduğunu düşündüm. Sancılar başlıyor, doğum odasına doğru gidiyorsunuz, bebek gelmek üzere ve artık


o noktadan sonra değiştirebileceğiniz hiçbir şey yok. Eğer beni beğenmezlerse de beğenmezler. 007 olduğunuz yıllar nasıl geçti? Bayıldım! Bankacım, menajerim ve eşim de öyle! (gülüyor) Bu macera sırasında sizi en çok zorlayan şey ne oldu?

oluştuğunun farkına varan ilk ben oldum. Sanırım emekliliğe ayrılıp, yerimi başkasına bırakma zamanı gelmişti. Yapımcılarla konuştum. Gerçekçi olmak lazım. Kitabınıza Bette Davis’in çok komik bir cümlesiyle başlıyorsunuz: “Yaşlamak, korkaklar için değildir”. Yaşlanmakta canınızı en çok sıkan nedir? Dizlerim! Onun dışında herşey yolunda. Yere düşmeden uyandığım her gün mutlu oluyorum.

İlginç bir şekilde çekimler için yeterince zamana sahip olmamamız oldu. Zaptetmesi zor, karmaşık bir makineydi. Gelen röportaj talepleri Neden İsviçre’ye yerleştiniz? karşısında ne yapacağımızı bilemedik. Çok iyi hatırlyorum, yapımcılara: “Bir karar vermek 1971’de arkadaşım David Niven bana bu ülkeyi zorundasınız. Ya röportajları yapacağım ya da keşfettirdi ve bir daha ayrılmadım. Bu iyi bir çekimleri ama ikisi bir arada olmaz” dedim. sebep sanırım… Ayrıca çok sakin ve “show busiSürekli gülümsemen, çekici olman lazım. ness” olmayan bir ülke. Yılda bir kere uzun bir etek ve bir smokin giymemiz gerekiyor. Eşim Bu zor bir şey mi? elbiseyi, ben de smokini giyiyorum ve bir vakfın düzenlediği yardım gecesine katılıyoruz. (gülüBelli bir süre sonra doğal bir hale geldi. 007 yor) İsviçre’de sosyal hayat çok durgun ve bu olunca, öyle bir şöhrete ulaştım ki, bambaşka bana gayet uygun geliyor. bir boyutta yaşıyordum. James Bond’la olan maceram elli yıldır Peki sıkılmıyor devam ediyor ve bu musunuz? karaktere duyulan ilgi hiçbir zaman Kesinlikle hayır. değişmedi. Herkes Zamanımın James Bond’u tanır yarısını bilgisave en az bir filmini yarımın başında, görmüştür. diğer yarısını ise neden çalışmaRolden kendiniz dığını anlamak mi ayrıldınız yoksa için teknik serayrılmanız mı visle telefonda istendi? geçiriyorum.

20

Son bölümlerde, değiştiğimin, göz altlarında torbaların

Ölümden korkuyor musunuz?


Roger Moore - Sean Connery hakkında: “Kendisini arada sırada görüyorum. Maalesef çok sık değil çünkü Bahamas’larda yaşıyor. Diyecek pek bir şey yok, O Sean Connery”. - Timothy Dalton hakkında: “Kanımca Bond’u en iyi canlandıran aktörlerden biriydi. Farklı bir oyunu vardı ve çok iyiydi ama maalesef Bond karakterinin olmazsa olmaz zarafetini yok etmeye çalıştı. Bu büyük bir hata oldu çünkü insanlar Bond’un smokinli halini seviyorlar. - Pierce Brosnan hakkında: “Çok iyi bir iş çıkarttı ama ilk filmini görmeye gitmedim çünkü “Kendisini nasıl buluyorsunuz?” sorusuna cevap vermek istemiyordum. Bu pek de önemli değil çünkü kendi filmlerimi de görmedim. Daniel Craig hakkında: “Daniel’ın hayranlarından biriyim. Sean’ü geçtiğini düşünüyorum. Karaktere gerçekçilik kattı, artık gerçek bir katil havası var. “Sizi öldüreceğim” dediği zaman, artık biliyorsunuz ki, gerçekten yapacak.

Hayır. Eskiden belki korkuyordum, çocukken ya da gençken. Ölümden sonra bir hayat verse, onu tanımak için oldukça meraklıyım. Eğer Tanrı varsa, benim adıma herşeyin yolunda geçeceğine inanıyorum çünkü iyi bir adam oldum, her ne kadar iki üç yanlış hareketim olmuş olsa da bu beni cehenneme göndermeye yetmeyecektir. Eğer hiçbir şey yoksa da, hiçbir şey yoktur. Ölüm, son sayfasını kimsenin bilmediği bir kitap gibidir. Kitabınızda herkes herkesle yatıyor ama siz kendinizden bahsetmiyorsunuz. Toz kondurulamayacak, örnek ve sadık biri miydiniz? 21

Neden beni ‘Saint’ (aziz) için seçtiklerini

sanıyorsunuz? Ben gerçek bir azizdim. Bugün size hangi rolü teklif etmelerini isterdiniz? Gü n ü m ü z a k s i yo n f i l m l e r i n i n a k t ö r leri bizden o kadar farklılar ki. Dev gibiler ve kaslılar. Schwarzy ve Stallone gibilerinin yanında biz tüy siklet kalıyoruz. Eskiden ceketlerimizin içine omuzluk koyarlardı, daha yapılı görünürdük. Süper kahramanlardan devam etmek gerekirse, görünmez adamı oynamak isterdim, yapacak hiçbir şeyim olmazdı! Oyunculuğu özlediğimi söyleyemem. Özlediğim şey, cuma akşamları almaya alıştığım çek.


05.

Adam Doyle’un fırçasından çıkan hayvanlar 22


Amerikalı ressam Adam Doyle yağlı boya tekniği kullanarak göz kamaştırıcı tablolara imza atıyor. Tablolarının fonunda sınırlı bir detaycılık kullanan ve çoğu zaman beyaz bırakan Doyle, böylece tamamen ön plandaki kuşa, kurta ya da tavşana odaklamamızı sağlıyor. Küçük fırça vuruşlarından çok, daha basitleştirilmiş, büyük, geniş ve desene şekil veren bir teknik kullanan sanatçının tabloları neredeyse nefes alıyor… 23


24


25


26


27


28


29


30


31


06.

Jay-Z’nin yenİ platformu Tidal başarılı olacak mı?

Mültimilyoner rapçi, yapımcı ve işadamı Jay-Z, 31 Mart’ta düzenlediği basın toplantısıyla tanıttığı müzik dinleme platformu Tidal’la Spotify ve Deezer gibilere rakip olmayı amaçlıyor. Madonna’dan Rihanna’ya, Jack White’tan Chris Martin’e ve robot kılıklı Daft Punk’a kadar birçok ünlü sanatçının yer aldığım tanıtım klibiyle sosyal medyada ses getiren Tidal, Jay-Z’ye göre devrim yaratacak. Ama herkes aynı fikirde değil… Müziğin, bazen sanatçıların tepkisini çekerek, sınırsız olarak tüketildiği, albümlerin daha

çıkmadan internete düştüğü ve korsan olarak indirildiği bir on yıldan sonra ortaya çıkan, Spotify ve Deezer gibi platformlar müzik dinleme alışkanlıklarımızı derinden değiştirdi. Sundukları geniş katalogla istediğimiz sanatçının şarkılarını dinlememizi sağlayan bu platformlar, bir yandan telif hakkı savunucularını biraz olsun yatıştırırken, diğer yandan da insanlara bedava müzik dinleme fırsatı sundu. Mültimilyoner rapçi, yapımcı ve işadamı (ve Béyonce’nin kocası) Jay-Z, 31 Mart’ta düzenlediği basın toplantısıyla Spotify ve Deezer gibi platformalara rakip olacak yeni projesi Tidal’ı


sundu. Rihanna, Béyoncé, Madonna, Daft Punk, Jack White, Chris Martin gibi daha birçok ünlü sanatçının, neşeli bir buluşmanın ardından, toplantı odasında müzik piyasasını tartışırken görüldüğü, cilalanmış, parlatılmış tanıtım klibi birkaç günde bir milyonu aşkın izleyiciye ulaştı. Tarihi yeniden yazmaktan bahseden Jay-Z, Tidal’ın olağan bir platformdan çok daha fazlası olacağını söylüyor. Herkes, Tidal’ın başarısından ve Spotify’a rakip olup olamayacağından Jay-Z kadar emin değil. Projenin kaderini belirleyebilecek, aradaki en

önemli fark, Spotify ve Deezer’ın tersine Tidal’a (bir aylık deneme süresinin dışında) bedavaya kayıt olunamayacak olması. Diğer iki platformda, bedava bağlanmayı tercih eden kullanıcı birkaç şarkıda bir araya giren reklamlarla karşılaşırken, para vererek abone olanlar ise, reklamsız, kişiselleştirilebilecek bir kullanıma sahip oluyor. Tidal ise dinleyiciye iki üyelik seçeneği sunuyor: birincisi 9,99 dolar, ikinci ise yüksek ses kalitesinin sunulduğu 19,99 dolarlık üyelik. Birinci seçenekte standart Mp3 formatı kullanılırken, ikinci seçenekte ise dinleyiciye CD kalitesini koruyan, yüksek performanslı FLAC formatı


sunuluyor. İnternette söz sahibi blogçular , çok yüksek kalitede bir müzik setine ya da o formatı okuyacak bir alete sahip olmadığınız müddetçe, Mp3’le FLAC arasındaki farkı ayırt etmenin neredeyse imkansız olduğunu savunuyorlar. Quartz sitesinde yayınlanan makalede, bugün bile insanlara müzik için 10 dolar harcatmanın zorluğundan bahsedilirken, çoğunluğun kalite farkını anlayamayacağı bir ortamda iki katını ödetmeye çalışmanın hatalı bir adım olduğu söyleniyor. İskoç rock grubu Franz Ferdinand’ın solisti Alex Kapranos da tartışmalara dahil olarak 31 Mart’ta şu tweeti atmıştı: “Birinin çıkıp, tıpkı Spotify’a benzeyen ama daha pahalı olan bir şey icat etmesini istemişimdir”.

34

TechCrunch dergisi, paralı üyelik nedeniyle Tidal’ın kaderinin “başarısızlık” olduğunu yazarken, önemli bir eleştirmen olan Bob Lefetz sorunun daha çok tüketiciden geldiğini söylüyor: “Tidal, paralı üyelikten dolayı, aynı Apple’ın yeni platformu ‘Beats’ gibi ölü doğacak. Çünkü unutmamak lazım ki insanlar cimridir! Paralarını, sevdikleri sanatçılardan daha çok

severler”. Ünlü Billboard dergisi Tidal’ı ‘ümit verici’ bir platform olarak görse de, şu anki içeriğiyle Spotify’a rakip olamayacağının altını çiziyor. Stereogum sitesine göre Tidal’ın bu kadar çabuk piyasaya çıkma nedeni, herşeyden önce Apple’ın yeni OS sistemiyle kullanıma sunacağı


35

Beats uygulamasının önüne geçmek: “Böyle bir servisin kazançlı olması için, yaygın olması lazım, hatta monopole sahip olması lazım. Beats başarılı olacaksa, Tidal’ın kaybetmesi gerekir. Ya da tersi.” Quartz’a göre Tidal’ın en büyük silahı, sanatçılarla yapacağı “bağlılık” kontratları olacak. Bu kontratlar sayesinde sanatçının yayınlayacağı albüm, klip ya da herhangi bir

eser, sadece Tidal üzerinden erişilebilir olacak. Quartz son noktayı koyuyor: “Jay-Z çok akıllı bir adam, hatta örnek bir girişimci. Birşey söylemek için erken, onun için Tidal’ın üzerini çizmeden önce bir daha düşünmek lazım. Ancak şunu söyleyebiliriz ki, Tidal müzik tüketicisinin sınırlarını test edecek ve bu görülmeye değer bir şey olacak”.


Haftaya görüşürüz:)

5 // NİSAN ’15

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.