6 // EYLÜL ’15
//
01.
WES CRAVEN’İN ‘EN İYİ 10 KORKU FİLMİ’ LİSTESİ
//
//
02.
EVİNİZİ LEGOLARLA YENİDEN TASARLAYIN
03.
JEAN- CHRISTOPHE GRANGE’DAN YENİ ROMAN: LONTANO //
04.
II. ELIZABETH HAKKINDA BİLMENİZ GEREKEN 10 ŞEY
//
05.
KAĞIT KATMANLARINDAN HEYKELLER
//
06.
İLK BAKIŞTA TANINABİLECEK BİR TARZ: GUY RITCHIE
Editör: Cem GELGÜN
01.
Wes Craven’in “En İyİ 10 korku fİlmİ” lİstesİ
4
5
6
Elm Sokağında Kabus ve Scream serileriyle korku sinemasına başyapıtlar kazandıran Wes Craven 30 Ağustos günü 76 yaşında aramızdan ayrıldı. Eğer arkadaşlarınızla oturup kendinize korku filmi kuşağı yapmayı düşünüyorsanız, size izlemeniz gerekenleri korkunun ustasından daha iyi kim tavsiye edebilir? Daily Beast 2010 yılında,
Craven Scream’in dördüncü bölümü üzerine çalışırken favori 10 korku filmini sıralamasını istemişti. İşte Wes Craven’ın “En iyi 10 korku filmi” listesi… Birçokları için Wes Craven, Elm Sokağında Kabus’taki Freddy Krueger ve Scream’deki
Şiddetsiz, kansız korku Wes Craven, Daily Beast için sıraladığı listeye, “Etkileyici ve son derece korkutucu” olarak nitelediği 1973 İtalyan-İngiliz yapımı 10. ‘Don’t Look Now’la başlıyor. Filmde tek bir kan damlasının bile görünmüyor oluşu yönetmeni etkilemiş olacak ki, ikinci sıraya, normalde korku filmi kategorisine girmeye alışık olmayan, Michelangelo Antonioni’nin 9. ‘Blow Up’ filmini koyuyor. Craven’ın “hiçbir şiddet sahnesi içermeyen gizemli bir film” olarak tanımladığı ‘Blow Up’ korkmak için illa ki testere ve kan gölüne ihtiyaç duymadığımızı kanıtlar nitelikte. Wes Craven, üçüncü sıraya yerleştirdiği ve klasikler arasında yer alan, Alfred Hitchcock’un 8. Psycho - Sapık filmini şu sözlerle anlatıyor: “Beni en çok korkutan sahne, detektif rolündeki Martin Balsam’ı merdivenleri çıkarken geniş açıyla gördüğümüz ve annenin - en azından anne olduğunu sandığımız kişinin - elinde bıçak kapıdan belirip, göğsüne sapladığı sahnedir. Detektif o kadar şaşırır ki hareket bile edemez”. Bergman, Cocteau ve Mervin LeRoy
7
maskeli katil karakterleriyle korku sinemasını iki kere yarattı. Özellikle Freddy Krueger uzun bir dönem sadece Elm Sokağı’nın değil herkesin korkulu rüyası olmuştu. Scream’in maskeli katili ise dünya çapında ses getirmiş, korku filmleriyle dalga geçen komedi serisi ‘Scary Movie’nin beceriksiz kötü adamı haline gelmişti.
Listenin devamında ise sinemanın bazı klasikleri var. Ingmar Bergman’ın 1960’da vizyona giren 7. ‘The Virgin Spring’ filmini listeye alan Craven, filmdeki en korkutucu şeyin doğada gezmeye çıkan iki kızın çobanlar tarafından hunharca öldürülmelerinden ziyade, bu çobanların bir fırtınadan korunmak için yanlışlıkla bu iki kızdan birinin evine sığınması ve kızının kimliklerini keşfeden babanın çobanları öldürmek için yaptığı plan olduğunu söylüyor. Listenin devamında Polanski’nin 6. Repulsion, Byron Haskin’in 5. “War of the Worlds” ve Fransız yönetmen Jean Cocteau’nun 4. Beauty and the Beast (Güzel ve Çirkin) filmi var. Craven, Cocteau’nun şaheseri hakkında “Genel anlamda filmdeki sürrealizm beni çok etkiledi. Özellikle
8
de, filmdeki karakterin loş bir yolda yürürken, el şeklindeki sokak lambalarının eğilerek, bükülerek karakteri sardıkları sahne beni çok korkutmuştu” diyor. Carven’ın ilk üç sıraya yerleştirdiği filmler ise Boris Karloff’un mitik 2. Frankenstein (1931) filmi ve Mervin LeRoy’un 2. Nosferatu (1922) ve 1. Bad Seed (1956) filmleri. Nosferatu’daki korkunç görünüşlü karaketrin kendi filmlerinden ‘The Hill Have Eyes’a ilham verdiğini itiraf eden Carven, Bad Seed’i birinci sıraya koyma nedenini ise filmdeki kötü karakterin şeytani bir
çocuk olmasına bağlıyor: “Filmdeki küçük kız size sanki hiçbir zaman kötülük yapmayacakmış gibi geliyor. Diğer filmlere göre beni şoke eden, bu sevimli küçük kızın soğukkanlılıkla insanları öldürmeye başladığında bile gözünüze hala masum görünmesi oldu”. 1939’da dünyaya gelen ve sinema klasiklerinden beslenen ve 76 yaşında hayata gözlerini yuman Wes Craven, geriye kendisi de bu listeye rahatlıkla girecek bir çok kült film bıraktı.
9
10 - Don't Look Now - Nicolas Roeg 9 - Blow Up - Michelangelo Antonioni 8 - Psycho - Alfred Hitchcock 7 - The Virgin Spring - Ingmar Bergman 6 - Repulsion - Roman Polanski
5 - War of the Worlds - Byron Haskin 4 - Beauty and the Beast - Jean Cocteau 3 - Frankenstein - Boris Karloff 2 - Nosferatu - Mervin LeRoy 1 - Bad Seed - Mervin LeRoy
02.
Evinizi Lego par癟alar覺yla yeniden tasarlay覺n
10
11
Bir zamanların en önemli oyuncak markası LEGO, yeni CEO’su sayesinde yıllar sonra yeniden doğdu. Günümüz kahramanları ve film karakterlerini es geçmeyerek yeni nesil çocuklar için LEGO’lar üreten Danimarkalı marka, eski dostları tarafından da unutulmuyor. Çocukluğunda LEGO hayranı olan EverBlock firmasının kurucusu Arnon Rosan, ürettiği dev LEGO parçalarıyla yetişkinlerin masa, kitaplık, koltuk, bar ya da duvar inşa ederek evlerini yeniden tasarlamalarını sağlıyor. 15 farklı renklte ve üç ayrı şekilde üretilen dev LEGO parçalarını www. everblocksystems.com sitesinden satın alabilirsiniz.
12
13
14
15
16
17
03.
Jean-ChrIstophe Grangé’den yeni bir roman: Lontano
20
Gerilim polisiye romanlarının önemli isimlerinden Jean-Christophe Grangé yeni kitabı ‘Lontano’da, kontrol edilemez ve acımasız bir katili durdurmaya çalışan baba oğulun hikayesini konu alıyor. Grangé, neredeyse 800 sayfalık romanda birbirleriyle zıt iki dünyayla tanışmaya gidiyor. Bir tarafta Fransa’nın en önemli polisi ve onun ailesi, diğer tarafta ise uçsuz bucaksız Afrika ve geleneksel ritüelleri. Katili yakalamak için sürdürülen nefes kesen yarış, okuru finans dünyasından, kapalı kapılar ardındaki sadomazoşist gecelere, oradan
da Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin madenlerine götürüyor. Bir zamanlar Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’la yaşadığı ilişkiyle gündeme gelen gazeteci Valérie Trierweiler Paris Match adına yazar JeanChristophe Grangé’yle bir araya geldi. Kendinizi ‘exofiction’ tarzına, yani gerçek kişiler ya da olaylardan yola çıkarak hayali bir kurgu yaratma fikrine yakın görüyor musunuz?
vermiyorum. Kitabım bir ailenin uzun süren hikayesini anlatıyor. Kitabın ikinci cildi çoğunlukla Kongo’da geçecek. Romanım orada yaşanan savaşı eleştirdiğim bir kitap değil. Beni ilgilendiren karakterlerimin psikolojik gelişimleri. ‘Lontano’daki gerçek kişilere gelirsek… Kişilerin yanında bir de politik skandallardan, entrikalardan bahsediyorsunuz; bir yandan da romanlara ve yazarlarına karşı davalar açılıyor, böyle bir şeyden çekiniyor musunuz? Hayır çünkü daha önce de dediğim gibi onlar sadece dekorun bir parçası. Politik skandallardan bahsediyor ama onlar yaşanmış, bitmiş ve doğru oldukları ortaya çıkmış olaylar. Verilen detaylar hikayeye gerçeklik payı katan bir teknikten ibaret. Konu oldukça sıradışı ve inanması güç olduğundan, onu daha gerçekçi ve inanılır kılmak için bu tarz yaşanmış olaylar katmak gerekiyor. Yoksa tamamen masal dünyasında olurduk.
21
Kesinlikle! Benim kitap görüşüm böyledir. Flaubert’in de dediği gibi “Madame Bovary benim ama aynı zamanda hiçbir yerdeyim”. Benim işim farklı psikolojik profillere sahip insanlardan yola çıkarak bir hikaye yaratmak. Yeni romanımda okurlar gerçekten var olan insanlara rastlayacaklar ama onlar orada dekor olarak varlar. Fransız politika dünyası sadece arka planda yer alıyor. Benim işleyiş tarzım birçok yazarınkine göre ters. Bazılarının bir konuyu ele alarak fikirlerini verdikleri izlenimine kapılıyoruz. Ben ise hiçbir mesaj
Sıradışı bir roman evet, ama yine de karakterlerin özelliklerinde biraz uçlarda değil misiniz? Fahişelik yapan bir kız, uyuşturucu bağımlısı bir çocuk, şiddet uygulayan bir baba… Evet sert olduğunu kabul ediyorum. Rahatsız etmeyi seviyorum çünkü aşırı olan şeyleri seviyorum. Sinemada ya da dizilerde de hoşuma giden bu. Oldukça ağır olabilir, evet, ama polisiye bir romandan bahsediyoruz. Karanlık bir hayal gücüm var ve bu hissediliyor. Eve döndüğünde bulaşıkları yıkamadığı için karısından azar işiten bir katil profili olamazdı. Gerçek hayatta romantik şeyleri çok seviyorum, size garanti ederim. Ancak nedense onları kitaplarıma koymakta
zorlanıyorum. Bu sefer cinayet ve cinsellik sahnelerinde daha ileri gitmediniz mi? Cinayet hayır. Cinsellik için de, dediğim gibi sadomadoşizme ve özellikle de fetişizme girdim: kıyafetler, kostümler giyerek maskeli gecelere katılan insanlardan bahsettim. Bu sıradışı, çılgın dünya her zaman ilgimi çekmiştir. Onun için de katilin böyle bir yerden gelebileceği fikri ilgimi çekti. Araştırmalar yaptım, böyle gecelere katılan insanlarla konuştum, fetişizm bağımlılığı olanlarla tanıştım. Herkesin lateks giydiği gecelere katılmak kanımı dondurdu. Katil çok korkunç biri çünkü o bir canavar ama bir yandan da toplumumuzda yeri olan biri. Şiddet ve sapkınlıklar hepimizin içinde olan bir şey. İçimizde olabilecek acımasız hisleri ortaya çıkarmayı seviyorum. Genel anlamda cinsellik içieren sahneleri sevmem, hikayenin hızını yavaşlatır ve okuru kitaptan çıkarabilir.
22
korkmuyor musunuz?
Hayır, bu şiddetin ardından tek bir şey ortaya çıkıyor, ana karakterim Morvan’ın İkinci ciltle beraber kitap 1600 sayfaya çocuklarına karşı duyduğu sevgi. Çok kötü şeyler yapıyor olabilir ama o hepimize benziyor, ulaşacak. Nasıl çalışıyorsunuz? çocuklarını seviyor ve onları korumak istiKendiliğinden filizlenen fikirlere sahip oldu- yor. Asıl hassas konu, karısını dövüyor oluşu. ğum için şanslıyım. Kitaplarımdaki arka fon Benim için bundan daha kötü bir şey olaise, on yılın üzerinde yaptığım gazetecilik ve maz. Kitaplarım karanlık olabilir ama aslında muhabirlik mesleğinde edindiğim tecrübele- iyimserler. Sonunda polis kazanıyor. Katilin o rimden geliyor. Yaşadığım herşey kafamda bir noktaya nasıl geldiğini anlatıyorum. Şiddetin arşiv gibi yerini alıyor. Daha sonra karakter- savunucusu gibi görünüyorsam yapacak bir lerimi bir yapıya oturtuyorum ve hikayemin şeyim yok ama katillerin de bir noktada sevgi iskeletini oluşturuyorum. Detaylı bir özet eksikliğinden çok çektileri ve çocukluklarının hazırlıyorum ama eğer yazım aşamasında yeni cehennem gibi geçtiğine eminim. fikirler gelirse geri dönüp değişiklikler yapaAfrika hakkında da klişelere yer biliyorum. Son olarak da, minik röportajlar yapıp topladığım bilgileri kitaba katıyorum, veriyorsunuz… aynı sadomazoşist ortamıyla olduğu gibi. Morvan bu kıtaya alışık biri, tanıdığı bir Şiddetin savunmasını yapmaktan yer ve önyargıları var. Afrikalılardan nefret
ettiği kadar da seviyor. Eski bir gazeteci olarak önyargıların iyi olmadığını ve gerçeği yansıtmadığını biliyorum. Ama yine de Morvan’ın ağzından çıkabilecek bazı şeylere izin veriyorum, mesela Afrikalılara “negro” demesi gibi. Kitaplarımda öldürdükleri eşlerini parçalara ayıran adamlara yer verdiğim için değil de bazı kelimeler kullandığım için eleştiriliyor oluşum bana çok komik geliyor. Bazı kelimeleri kullanmaya hakkım yokmuş. Kitaplarımın editörleri beni arayıp politik olarak kabul edilir olmayan kelimeleri kaldırtıyorlar. Bu bana sert bir sansür gibi geliyor! Ama Morvan yazdığımız gibi konuşmuyor ki, konuşamaz! Düşünsenize kalkıp “ten rengi farklı insanlar” derse, karakterle uyuşmaz. Sizi röportaj yapmaya yollasalar, ne yapardınız?
23
Kimseyi ilgilendirmeyen sıcak konulardan konuşmak isterdim. Kongo’da ve Suriye’deki
savaşı yazmak isterdim. Uzayan ve normalleşen savaşlar bir noktadan sonra insanları ilgilendirmiyor, oysa insanlar orada bombalar altında ölmeye devam ediyorlar. Fransa’da yaşananlar beni ilgilendirmiyor, politikadan uzun zaman önce soğudum. Dünyanın öbür ucundan çocuklar yüzer yüzer bombaların altında can verirken, biz burada küçücük konulardan dolayı birbirimize giriyoruz. ABD’de elde ettiğiniz başarıdan sonra oraya yerleşmeyi hiç düşünmediniz mi? Sizi hemen durduruyorum, söylediğiniz şey yanlış, bir efsane! Kitaplarım ABD’de başarılı olmadı. Stüdyolarla bağlantılarım oldu ve bir gün belki bir film yapılır. Aslında bende Amerikan fobisi var. Herşey yapay, herşey sahte, insanlar bile. Hayır hayır, ben gerçek bir Avrupalı’yım.
04. II. ElIzabeth hakkında bilmeniz gereken 10 şey Birleşik Krallık’ın - ve 15 devletin daha - kraliçesi II. Elizabeth, 9 Eylül günü büyük büyük büyükannesi Kraliçe Victoria’nın 63 yıl 7 aylık hükümdarlık süresini geçerek yeni bir rekora imza atacak. İngiltere ve Büyük Britanya tarihinde en uzun süre tahtta kalmış hükümdarı haline gelecek II. Elizabeth, aynı zamanda dünya tarihinde de en uzun süre hüküm sürmüş Kraliçe ünvanını alacak. Babası Kral VI. George’un ölümünün ardından 1952 yılında tahta geçen Elizabeth, sevimli tavırlarıyla bugün hala ülkede en çok sevilen kişilik olmaya devam ediyor. 1 - Kimliğiniz lütfen 24
II. Elizabeth hakkında bilinmesi gereken ilk
şey pasaportunun, seçmen kağıdının ve ehliyetinin olmayışı. Yaptığı seyahatlerde bırakın pasaport gişesini, devlet başkanları tarafından kırmızı halılarla karşılanan Elizabeth, ülkesinde de ruhsat ve ehliyet olmadan araba kullanma hakkına sahip. Gençken orduda kamyon kullanan Elizabeth’in şöförlük marifetleri kimse için sır değil. Zırhlı Bentley arabasının ise plakası yok. 2 - İngiltere’nin en büyük 302. serveti Bir Kraliçe için oldukça kötü bir skor olarak düşünülebilir ancak durum biraz daha farklı. 1990 yılında yapılan değerlendirmede krallığın birinci serveti olarak görünen Elizabeth, 1994’te kraliyet muhasebesinin değişmesinin
şey konuşacağı zaman Fransızcayı tercih eden Kraliçe, hükümdarlığı süresince de Fransa Cumhurbaşkanlarıyla Fransızca konuştu. Fransa 63 yıllık hükümdarlığı boyunca Elizabeth’in en çok ziyaret ettiği ülkedir. 4 - Kuğu gölü Bundan asırlar önce imzalanan bazı yasalar bugün hala geçerliliğini koruyor. Örneğin 1324 yılında II. Edward zamanında yürürlüğe giren bir yasaya göre Elizabeth, krallık içindeki tüm kuğuların sahibi olarak görünüyor. Hyde Park’ta dolaşırken bir kuğu görürseniz dikkat etmenizde yarar var. Aynı yasaya göre Kraliçe ayrıca Birleşik Krallık karasularındaki tüm kılıç balıklarının, balinaların ve yunusların da sahibi olarak görünüyor. 5 - Nazi selamı skandalı
25
Temmuz ayının ortalarında İngiliz The Sun gazetesi, Elizabeth’in yedi yaşındayken çekilmiş bir fotoğrafının üzerine kelime oyunu yaparak manşetinde “Their Royal Heilnesses” ardından 340 milyon sterlinlik servetiyle cümlesine yer veriyordu. Ekselansları anla302. sıraya geriledi. 1994’te yapılan değişik- mına gelen ‘Highnesses’ yerine Nazilerin ‘çok likle Kraliçe’nin kişisel servetinin, kraliyet yaşa’ anlamında kullandığı ‘Heil’ kelimesini adına sahip olduğu mülklerden ayrılmasına tercih eden gazete, Elizabeth’in fotoğrafkarar verildi. Kraliyet ailesinin ülke adına taki Nazi selamına gönderme yapıyordu. sahip olduğu mülklerin toplam değerinin ise Fotoğrafla birlikte ülkede büyük bir skandal 8 milyar sterlin civarında olduğu düşünülü- patlak verdi. 1933 yılında Balmoral şatosunda yor. II. Elizabeth 302. sırada olmasına rağmen çekilen fotoğraf Kraliyet ailesinin III. Reich’le Avrupa’nın en zengin hükümdarı olarak öne her zaman çok net olmayan ilişkilerini gündeme getirdi. Fotoğrafta Elizabeth’i Nazi çıkıyor. selamı yapmaya zorlayan ise, Hitler’le 1937 yılında bir araya gelen Elizabeth’in amcası 3 - İkinci dili Fransızca Windsor Dükü VII. Edward’dı. Çocukluk yıllarında sarayda geçirdiği 6 - Çalışanlarına cebinden ödeyen Kraliçe süre içinde dadılarından Fransızca öğrenen Elizabeth, Molière’in dilini neredeyse ana dili Geçtiğimiz nisan ayında Windsor Sarayı, gibi konuşuyor. Kardeşi Margaret’le gizli bir
26
tarihinde ilk defa bir grevle sarsıldı. Nedeni Thatcher’la Güney Afrika konusunda ters ise 200’ün üzerindeki çalışanın ekstra saatler- düşen Kraliçe, basında hükümetin aparteid den ve maaşlarından memnun olmayışlarıydı. rejimini kınamadığı ve cezalandırmadığı takİşe yeni başlayan biri yılda 20.000 euronun tirde “Commonwealth”in dağılmasından altındaki maaşıyla İngiltere’nin herhangi duyduğu endişeyi dile getirmiş ve Thatcher’ın bir yerinde kazanacağının çok altında kaza- geri adım atmasını sağlamıştı. nıyordu. Çalışanların bağlı oldukları Royal 8 - Diana’nın ölümüne farklı bir yaklaşım Collection Trust aracılığıyla maaşları kendi cebinden ödeyen Kraliçe II. Elizabeth duruma Oğlu Prens Charles’ın eski eşi, torunları el atıp, maaşlara zam yapılacağını açıklayarak William ve Harry’nin annesi Prenses Diana grevin son bulmasını sağladı. Paris’te bir trafik kazasında öldüğünde Kraliçe ilginç bir reaksiyon verdi. Biyograf Ingrid 7 - Politik olarak tarafsız Seward’a göre Kraliçe’nin birincisi tepki Elizabeth politik olarak tarafsız olsa da “Birileri arabanın frenlerini yağlamış olmalı” elbette belli bir ağırlığa sahip. Daha önce de diye bağırmak oldu. Diana’nın ölümü çeşitli söylediğimiz gibi seçmen kartı bulunmadığı ve komplo teorilerini beraberinde getirdi. oy kullanmadığı gibi ülkenin iç politikasına da 9 - Gafçı koca karışmıyor. Ancak kraliyeti ilgilendiren konularda fikrini beyan etmekten de kaçınmıyor. Kraliçe II. Elizabeth ağızından çıkan 1986 yılında dönemin Başbakanı Margaret
herşeyi ölçüp biçse de aynı şeyi kocası Prens Philip için söylemek pek mümkün değil. Prens Philip Çin’e yaptığı bir yolculuk sırasında ülkede bulunan İngiliz öğrencilere “Burada biraz daha uzun kalırsanız, hepiniz çekik gözlü olacaksınız” demişti. Papua Yeni Gine’ye yaptığı bir seyahat sırasında ise, insan yiyen kaniballere gönderme yaparak ülkede çalışan yabancılara “Demek ki yem olmamayı başarmışsınız” dedi. Kraliyet ailesi özür dileyen bir bildiri yayınlamak zorunda kaldı. Son olarak Edinburg’da gezdiği bir fabrikada gördüğü bozuk bir makine karşısında “Tam bir Hintli işi” demiş, ülkedeki Hintlilerin tepkisi çekmişti. 10 - Atlar ve polisiye romanlar
27
Elizabeth’in en büyük meraklarından biri at binmek ve at yarışlarını izlemek. Diğer hobisi ise polisiye romanlar okumak. Agatha Christie ve P.D James en sevdiği yazarlar arasında yer alıyor. Ancak bir numaralı yazarı, romanlarının çoğu hipodromlarda ve asillerin atlarını yetiştirdikleri çiftliklerde geçen Dick Francis. İki hobisini bir araya getiren bir şeyden daha iyi ne olabilir ki?
Amerikalı sanatçı Calvin Nicholls üst üste getirdiği kağıt katmanlarını yontarak çerçevelerinden çıkan ve her an canlanacakmış izlenimi veren üç boyutlu hayvan heykelleri yapıyor. Kağıtları inanılmaz bir titizlikle kesen Nicholls’un eserlerini bitirmesi bazen bir yılı alabiliyor. New York’taki Roger Tory Peterson Enstitüsü’nde düzenlenen ‘Society of Animal Artists’ etkinliğinde işlerini sergileyen Nicholls, jüri tarafından “Ekselans” ve “Sanatçının tercihi” ödüllerine layık görüldü.
05.
Kağıt katmanlarından heykeller 28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
06.
İlk bakışta tanınabİlecek bİr tarz: Guy Ritchie
40
41
O bir yönetmen, reklamcı, bir popstar’ın eski kocası, jetsetçi ve retro ‘cool’ filmlerin babası: Guy Ritchie. ‘Lock, Stock and Two Smoking Barrels’, ‘Snatch’ ve ‘ Revolver’ gibi filmlerle, ilk bakışta tanınabilecek, kendine özgü bir tarzı olduğunu gösteren Guy Ritchie, 1960’larda geçen komedi casusluk filmi ‘The Man from U.N.C.L.E’la (Kod Adı U.N.C.L.E) , Sherlock Holmes’tan 4 yıl sonra ilk filmini yaptı. Madonna’nın eski kocası Guy Ritchie yeni filmini Première dergisine anlattı. Filminizde diziden geriye ne kaldı? Aslında pek bir şey değil: iki casus arasındaki rekabet ve elbette 60’lar. Onun dışında diziden oldukça uzaklaştık. Dizinin bize iyi bir başlangıç yapmamız için malzeme sağladığını söyleyebiliriz. Filminiz casusluk filmlerinin yeniden canlandığı bir döneme denk geldi. Diğer filmlere göre nasıl bir fark yaratmayı düşünüyordunuz?
Aslında hiçbir zaman bu şekilde işlemedik. Modern casusluk filmlerinin kodlarını kullanmak istemedik. Hikaye 60’lı yıllarda geçiyor ve dünyanın en ciddi herifleri olmadığımızı bildiğimizden, kurguya farklı bir şekilde yaklaşacağımızı biliyorduk. Bizi, şu anda yapılan diğer filmlerle karşılaştırabileceklerini sanmıyorum. Kingsman’le bile mi? (gülüyor) Matthew Vaughn benim yapımcılığımı da yaptı, benzer bir stile sahip olmamız normal bir şey! Yaptığı film çok cesur, insanların beğenisi topluyor, ne mutlu ona! Küçük bir anekdot, biz ‘Kod Adı: U.N.C.L.E’ı çekerken, Matthew yan stüdyoda Kingsman’i çekiyordu. Bir casusluk filmi olduğunu bile bilmiyordum. Bundan yirmi yıl önce bana bahsettiği proje olduğunu fark etmemiştim. Sizi en çok ne heyecanlandırıyor, salaş ve pis görünümlü kişiler mi yoksa takım elbiseli adamlar mı? Aslında herşey beni ilgilendiriyor, klasik olarak adlandırılabilecek filmleri bir kenara bıraktığım düşünülmemeli ama kalıpları sevmiyorum. Mesela ilk başta takip sahnelerinin olmasını istemiyordum. Sinema tarihinde binlercesi çekildi, hepsini gördüm ve çok sıkıldım. Sonuç olarak sahneye takipte olmayan birinin gözünden bakmanın daha komik olduğunu düşündüm. Yolun kenarında gözlerinin önünde olup bitenleri seyredeceğine, oturmuş, şarap içip sandviçini yiyor. Bu beni eğlendiriyor. Bu denli büyük bir projede ruhunuzu koruyabiliyor musunuz? Bu herkes için geçerli olan bir şey değil… Bazı yönetmenlerin küçük bağımsız filmlerden büyük prodüksiyonlara çok çabuk geçtiklerini
42
düşünüyorum. Her zaman, sesini duyurabileceğin ara bir etaptan geçmek gerekir. Bu kadar büyük bir prodüksiyonda deneyimsiz bir yönetmenin stüdyo tarafından ezilmesini anlayabiliyorum. Ona çok kolay bir şekilde vizyonuna ihanet edecek şeyler yaptırabilirsiniz. Kendi sesine sahip olmak, yaptıklarından emin olmak lazım, yoksa bir yönetmen olarak silinir, film stüdyo filmi haline gelir. Bunun kolay olduğunu söylemiyorum ama bu böyle. Siz mesleğe daha yeni başlamışken size bir ‘blockbuster’ teklif ediliyorsa, başınıza geleceklerden emin
43
olamazsınız ama elbette kabul edersiniz çünkü gelen teklif çok heyecan vericidir. Bir yönetmenin sesini yaratan da tecrübedir. Sesinizi duyuracağınız projeyi iyi seçmek gerekir. Bazen, harika bir film yapan bir yönetmenin sonra nasıl olup da bu denli kötü şeyler yapabildiğini merak edersiniz. ilk baştan itibaren bir noktayı aydınlatmak gerekir: kendi tarzımı korumama izin verecekler mi vermeyecekler mi? Bugüne kadar yapılan en iyi filmler sadece bir adamın vizyonunu izleyen filmlerdir, bir grubunkini değil!
Haftaya görüşürüz:)
6 // EYLÜL ’15
zete