6 // MART ’16
//
01.
DENİZ GAMZE ERGÜVEN’İN MUSTANG GÜNLÜĞÜ
//
//
02.
WALTER WHITE (BRYAN CRANSTON), TRUMP’A KARŞI
03.
NEFESLERİN TUTULDUĞU O AN…
//
04.
VE SUPERMAN KONUŞTU! //
05.
MARTIN MOLIN’İN YENİ ENSTRÜMANI WINTERGATAN MARBLE MACHINE
//
Editör: Cem GELGÜN
06.
FBI APPLE’A KARŞI: EŞİ BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR BİLEK GÜREŞİ
01.
Denİz Gamze Ergüven’İn Mustang günlüğü
4
2015’te vizyona giren ve büyük beğeni toplayan Mustang’le geçtiğimiz hafta Fransa’da dört César ödülü kazanan Deniz Gamze Ergüven, Fransa’yı temsil ettiği Oscar’lardan ise en büyük takipçisi Laszlo Nemes’in filmine geçilerek eli boş döndü. Türkiye’de kadınlara bakış açısını, yaşadıkarı zorlukları, çocuk gelinleri ve aile baskısını beş kız kardeşin hikayesi üzerinden ele alan Mustang, vizyona girdiği tarihte bir kesim tarafından desteklenirken, bazı medya organları ve sosyal medya tarafından sert ve ölçüsüz eleştirilere maruz kalmıştı. Deniz Gamze Ergüven, Fransa’nın Oscarları sayılan César ödüllerinde ‘En iyi birinci film’ ödülünü alan Mustang’in nefes kesen serüvenini, yaşadığı zorlukları, sevinçleri, üzüntüleri, Cannes film festivalini, filmin yakaladığı baş döndürücü başarıyı ve hayatını değiştiren hamileliğini Nouvel Obs’la bir günlük gibi paylaştı. Temmuz 2010: Mustang’i yapma fikri geliyor
5
“Bir savaş muhabiri arkadaşımla Afganistan’a gidiyorum. Aşırı muhafazakar toplumlarda kadınların nasıl yaşadıklarını merak ediyorum. Daha önce bir Yemenli ve bir de Suudi bir kadınla tanışmıştım. Ama geldiğimizin ertesi günü yaşanan bir bombalı saldırı ülkeden apar topar ayrılmamıza neden oluyor. O dönemde, her hareketi cinselleştirilen Marilyn Monroe hakkında kitaplar okuyorum. Daha sonra şekil versem de Mustang’in özü orada beliriyor: Türkiye’de kadınların her hareketini, en ufak deri parçasını cinselleştiren ve hayatları etrafına katı kurallar koyan bakış açısını düşünüyorum. Mustang hakkında aklıma gelen ilk fikirleri bir kağıda döküyorum ama bir çekmeceye kaldırmak zorunda kalıyorum çünkü bana ilham veren ailelerin hikayelerini hatırlatıyor. Sadece
bana ait olmayan bazı sırları ifşa ediyormuş hissine kapılıyorum”. Mayıs 2011: “Sinemayı bıraksam mı?” diye düşünüyorum
6
yazarak geçiriyorum, günde yirmi saat yazdığım oluyor. Kendimi durduramıyorum, senaryoyu İngilizce ve Türkçe’ye tercüme ediyorum. Yunan yönetmen arkadaşım Athina Rachel Tsangari, Selanik’teki yapımcılık fuarına gitmemi tavsiye ediyor. Son kayıt tarihini kaçırmışım ama bir şekilde yazılmayı başarıyoruz. Ancak katılmak için bir yapımcıya ihtiyacımız var. Bir haftasonu oturup tanıdığım tüm insanları arıyorum, kendimi ‘Macadam Cowboy’daki Dustin Hoffman gibi hissediyorum. Projem üç yapımcının eline ulaşıyor. Aurora Films’den Charlotte Vincent bana yirmi dört saat içinde ‘olur’ diyor. Selanik’te Alman bir ortak yapımcı buluyoruz. 2013’ün Mart ayında, çekimlerin yapılacağı yeri bulmak için Türkiye’de 1000 kilometrelik bir yolculuğa çıkıyoruz ve İnebolu’ya geliyoruz. Çekimleri yaz ayları için ayarlıyoruz. Ancak yeterli finansmanı bulmak düşündüğümüzden de uzun sürüyor”.
“Mustang’in senaristlerinden olan Alice Winocour’la ‘Cinéfondation Atölyesi’nde karşılaşıyorum. Kendisi o sırada birinci filmi ‘Augustine’ üzerinde çalışıyor, ben ise 1992 Los Angeles olaylarını konu alan, uzun metraj ‘Kings’ filmi üzerinde çalışıyorum. Buluşmamızın hemen ardından Alice filmini çekiyor, ben ise ‘Kings’in yapımında ardı ardına gelen sorunlarla uğraşıyorum, çekimler zora giriyor. Umutsuzluk baş gösteriyor: dondurma satmak için Avustralya’ya gitmeyi düşünüyorum. 2012 mayısında Alice yaşadıklarımı kelimelerle ifade etmeyi başarıyor: ‘Yazdan önce elinde bir senaryo olmazsa, öleceksin’. Beni ‘Mustang’i işlemeye itiyor. Femis okulundan altı yıl önce mezun olmuMayıs 2013: Bir devrim olduğuna şum, artık bir film yapmam lazım”. inanıyorum Yaz ayları, 2012: Bir yapımcım var Ge z i o l a y l a r ı ç ı ğ ı r ı n d a n ç ı k ı yo r. “Hayati bir durum varmışcasına yaz aylarını Olabildiğince çabuk bir şekilde bir devrimin
yaşanmakta olduğuna inandığım İstanbul’a bir sahneyi oynamalarını istiyorum: tek fark geliyorum ama olaylar bastırılıyor, söndürü- sahnenin ucunu açık bırakıyorum ve kızlüyor. Senaryoyu yazarken Türkiye hakkında lardan sahnenin sonunda, diledikleri gibi, biraz fazla eleştirel olduğumu düşünüyor- spontane bir tepki vermelerini istiyorum”. dum ama yaşananlar Mustang’le daha da Mart 2014: İstanbul’a yerleşiyorum yankı buluyor”. İstanbul’a yerleşiyorum. Erkeklerin yasaklı olduğu maçlardan birinde çekim yapmak “Paris, Türkiye ve Los Angeles arasında için fırsat kolluyorum. Bu düzenleme üç yılyaşıyorum. Casting sorumlusu bana seç- dır sürüyor. Türkler futbol aşığıdır, onların melere katılan oyuncuların videolarını supapı gibidir ve tribünlerde sıklıkla kavgalar yolluyor. Kendisine çok belirli kriterler ver- çıkar. 2011’den Türkiye Futbol Federasyonu dim. Öncelikle, kızlardan biri komik biri bir takıma seyircisiz oynama cezası verdihüzünlü iki hikaye anlatmalarını istiyorum. ğinde tribünlerin boş kalmaması için maçı Daha sonra, stüdyonun bir yerine anahtar- kadınlara açıyor. Bu düzenleme gerçek bir lar saklayarak onu bulmalarını istiyorum. Bu fenomen oluyor. Çok şanslıyız, Mustang’in çok saçma gelebilir ama kamera karşısında çekimlerini yaptığımız maç bu uygulamanın hareket etmesini bilmeyen o kadar çok insan son örneği olacak”. var ki; kendini soyutlamak ve gerçeklere bırakmak lazım. Son olarak da Joyce Coral 1 Haziran 2014: Hamileyim Oates’ın haksızlığa uğramış kızların hikaye“Çekimlerin hazırlığını yapmak için ekibin sini konu alan ‘Foxfire’ romanından alınmış Eylül 2013: “Oyuncularımı arıyorum”
7
bir bölümüyle İnebolu’ya gidiyoruz. Hamile olup olmadığımı düşünüyorum. Konu hakkında asistanımla konuşuyorum ve ‘Eğer hamilelik testi alırsan buradaki herkesin haberi olur’ cevabını alıyorum. Küçük sorunlar yaşıyoruz, bazı şeyler için finansman açığımız ortaya çıkıyor. Bir olası partnerle konuşmak için Brüksel’e gidiyorum. Tren garında bir hamilelik testi alıyorum. Kimseye söyleyemeyeceğim bir haberle geri dönüyorum: hamileyim! Çekimlerin 11 hafta sürmesi planlanıyor ama hala bir bütçe düzenlemiş değiliz. Oysa harcamalar her geçen gün artıyor. O sırada elimizde 800.000 euro var (film 1,3 milyon euro tuttu). Bu bütçeyle duvara toslayacağız”. 21 Haziran 2014: Artık bir yapımcım yok
8
“Yapımcım beni bırakıyor. Karşısında, projeyi ele almaları için insanları aramaya başlıyorum. ‘Çekimleri bu yaz yapamayacağını kabullen’ diyor bana. Sonra önümde partnerlerimize projeyi sabote etmek için yaptıklarımı - bunların arasında hamile kalmak da var - yazıyor ve Fransız çekim ekibini Paris’e geri götürüyor. İstanbul’da yalnız kalıyorum. Bir buçuk yıl önce senaryoyu yolladığım yapımcılardan biri olan Charles Gillibert - o dönemde senaryoyu okumadığını bana sonradan itiraf etti - bana ‘Tamam’ diyor. Yanıma bir yapım direktörü yolluyor ve ‘Bu işte para yok, boşuna girişme’ cevabı alıyor. Herşeye rağmen Charles bana yeşil ışık yakıyor ve eksik olan finansmanı bulmak için uğraşıyor. Ancak bir yandan da beklemekte olan çekim ekibimiz yavaş yavaş dağılıyor. Biraz yaşlı, biraz da star olan ‘Chef op’umuz ayrılıyor, üstüne dekorasyon şefimiz ayrılıyor. Femis’teki ‘Chef op’um David Chizallet’yi arıyorum. Karşıma çıkan her engelde elime telefonumu alıyorum ve ‘yılmayacağım’ diyorum.
Bu neredeyse bana zevk veriyor. Sanırım bu enerji filme de yansıyor. Kızlar da büyük bir direnç gösteriyorlar. Akılları karışır gibi oluyor, sonra hop yeniden ayağa kalkıyorlar. 2014 yazı: sonunda çekimler başlıyor! Bize her gün bayram”. 13 Eylül 2014: iki sahne arasında evleniyorum “İstanbul’da evlenebilmek için prodüksiyondan bir haftasonluğuna izin istiyorum. Tarihi çekimlerden sonraya denk gelmesi için ayarlıyorum ama gecikmelerle böyle oluyor. Cuma akşamı, iki şöför ve oyuncuların hocalığını yapan Suzanne’la birlikte yola çıkıyoruz. Yolculuk sırasında uyuyabilmek için bagaja bir şilte koyuyoruz. Küçük bir mola için her durduğumuzda
Mayıs 2015: Cannes herşeyi değiştiriyor “Cannes Film Festivali öncesinde basın için bir gösterim yapıyoruz. Filme olan ilgi artıyor. Festivale gelişimde Charles bana ‘insanların ilgisi çok çok iyi’ diyor. Ben, ‘yapımcım çok iyi biri, beni kırmak istemiyor’ diye düşünüyorum. Sonra radyoda aynı şeyi duyuyorum. Bizi Cannes’daki gösterime götüren minibüste, kızlar, Suzanne ve ben varız: kendimizden geçiyoruz. Bangır bangır, çekimlerde zorlandığımız zamanlarda dinlediğimiz ‘Eye of The Tiger’ı dinliyoruz. Gösterim çok duygusal geçiyor. Kızlar filmi ilk defa görüyorlar. Çok beğeniyorlar, izleyiciler de öyle. Bize sarılanlar oluyor, kızlar göz yaşlarını tutamıyorlar. Uzaktan eşimi ve kız kardeşimi görüyorum. Aynı akşam, filmi satın alan tüm dağıtımcılar yanımıza gelip bizimle konuşuyor. ‘Mustang’in yurt dışında, her yerde gösterileceğini anlıyorum. Kendimi tutamıyorum”.
9
şöförler bagajı açıyor ve biz, iki kadın, üstü- 17 Haziran 2015: Mustang Fransa’da gösmüzü giyinerek iniyoruz. Bu muhafazakar terime giriyor yörede yola çıktığımız arabayla çizdiğimiz “Filmin dağıtımcısı Cannes’ın hemen tabloya gülüyoruz”. ardından filmi gösterime sokuyor. Kendime, salı filmi gösteriyoruz, çarşamba röportajlar Şubat 2015: Filmim ve oğlum aynı anda yapıyoruz, perşembe ise modamız geçmiş doğuyor oluyor diyorum. Perşembe ise hiç gelmiyor. “Filmin montajını Charles Gillibert’in Daha da fazla röportaj yapmaya başlıyoruz, bürosunda bitiriyoruz. Görüntüler onu ikna yazılı basından görsel basına geçiyoruz. Film etmişe benziyor, projeye çok inançlı. Zaman ‘Vice Versa’, ‘Valley of Love’ ve ‘Spy’la aynı kaybetmeden filmin tanıtımı için kolları gün vizyona giriyor. Dışarıda ise hava çok sıvıyor. Mustang’i bazı medya organlarına güzel. İlk seansların sonucu: dağıtımcı hiç anlatıyor, konu hakkında bilgiler paylaşıyor. memnun değil. Yatağıma kapanıyorum, çok Bunun pek farkında değildim ama bir filmi korkuyorum. İzleyicilerin filme gelmelerini elinden tutup götürmek gerekiyor. Özellikle istiyorum. Akşam ise rakamlar düzeliyor. de Türkçe olan bir uzun metrajı. Şubat Sonra ise büyük bir artık yaşanıyor, normalde ayında oğlumla birlikte filmim de doğmuş böyle olmaz: demek ki insanlar çevrelerine bahsetmişler. Aynı şey ABD’de de yaşanıyor.” sayılır”.
kalıyoruz ama gideceğimiz yerler birbirine zıt. Festivallerde bir o kazanıyor, bir ben kazanıyorum. Kawabata’nın bir hikayesinde üç kişi “Mustang Avrupa’daki festivallerde boy bir yatağı paylaşır ve herkes sekiz uyur: bu gösteriyor. Yolculuklar artıyor: filmi tanıt- hikaye bana Laszlo’yla beni hatırlatıyor”. mak için bir yere gidiyorum, dönüyorum ve ödül almak için bir daha gidiyorum. Ekim 2015: Türkiye’deki tepkileri sindirSaraybosna’da yeni bir nesil, çok kültürlü mekte güçlük çekiyorum ve dünyaya geniş bir bakış açısıyla bakan “Türkiye’deki dağıtımcı filmin çıkış tariyönetmenlerin doğduğuna inanıyorum. Her yerde ‘Saul’un Oğlu’ filminin yönet- hini erteliyor. Çalışma tarzı beni kızdırıyor. meni Laszlıo Nemes’le (En iyi yabancı film Charles’ın her yerde yaptığının tam tersini Oscar’ını kazandı) karşılaşıyorum. Bir gün yapıyor. ‘Mustang’ Türk izleyicisinin görHamburg’da bir taksi paylaşmak durumunda meye alışık olduğu filmlere benzemiyor.
Yaz ayları 2015: Hayatım Laszlo Nemes’le geçiyor
10
“Oscar’lar için tanıtım kampanyası Toronto Film Festivali’yle başlıyor. Filmin Fransa’yı temsil edeceği ve ‘Yabancı film’ kategorisinde yarışacağı daha belli olmadan, ABD’deki dağımtımcı Cohen Media vizyon tarihini ‘Oscar ajendası’ olarak hazırlıyor. Çıkış tarihine yakın New York’ta ve Los Angeles’ta röportajlar veriyoruz. Tanınmadığımız için, sürekli aynı sorulara cevap vermek zorunda kalıyoruz. Yüzünüzden gülümsemenin ve enerjinin eksik olmaması lazım. Cannes’da karşılaştığımız ilgi, Los Angeles’ta da yaşanıyor. James Franco ve Lena Dunham film hakkında makaleler kaleme alıyor. Şu ya da bu aktör benimle tanışmak istiyor. Profesyonel görüşmelerin ve destek mesajlarının ardı arkası kesilmiyor”. Şubat 2016: Hiç durmadan koşturuyorum
11
“Fransa’da César ödülleri, ABD’de Oscar’lar yaklaşıyor. Filmin gösterime girmediği ülke basınları için röportajları minimumda tutuyorum ama Amerikalıları geri çevirmiyorum. Akşamlarımı bir yandan oğlumla ilgilenirken, bir yandan da Skype üzerinden röportaj yaparak geçiriyorum. Dağıtımcımız rakiplerimize Türkiye’den bahsediyor ama farklı kodlarla. göre daha küçük bir yapı ama güzel fikirleri Bunu açıklamak lazım, farklı bir bakış açısına var. Bir yandan Unifrance da çok iyi bir iş sahip, bir yazar filmi. Böyle bir iletişim yapıl- çıkarıyor. Los Angeles’ta herşey çok organize mıyor. Önemli gazeteciler bizi destekliyor bir şekilde ilerliyor. CAA ajansıyla imzalıama çok agresif ve saldırgan basın organları yorum, menajerim var artık… Herkes bir o ortaya çıkıyor, sosyal medyada bizi yerden yana bir bu yana koşturuyor. Laszlo favori, yere vuruyorlar. Beni Türk olmamakla suçlu- biz ise en önemli rakibi. Şansımız var”. yorlar. Tartışmalar alevlendikçe, filmin haklı Not: Deniz Gamze Ergüven ve filmi olduğunu gösteren söylemler ortaya çıkıyor: ‘Yarı çıplak bir şekilde kameranın karşısına Mustang kısa bir süre sonra Fransa’da dört geçen Türk kızları midemi bulandırıyor’ César ödülüne layık görülürken, Oscar’larda ise ‘En İyi Yabancı Film’ dalında Laszlo diyenler oluyor. Nemes’in ‘Saul Fia - Saul’un Oğlu’ filmine geçildi. Kasım 2015: ABD’de tanıtıma gidiyoruz
02.
Bryan Cranston: Trump özgürlükler ve aydınlık bir toplum için bir tehdit
12
Bryan Cranston desek, size ne ifade eder? Oscar’larda ‘En İyi Erkek Oyuncu’ kategoPeki ya Walter White - Heisenberg ve Breaking risinde aday gösterilen Cranston Première Bad? Daha önce yüzlerce rolde bulunmasına dergisinin sorularını yanıtladı. rağmen 50 yaşında Breaking Bad’le büyük D a l t o n Tr u m b o ’d a , z a m a n ı n bir şöhrete kavuşan Bryan Cranston, ne kadar iyi bir aktör olduğunu yazar, senarist Hollywood’unun nostaljisi ve biyografik ve yönetmen Dalton Trumbo’yu canlandır- tarzın arkasında aslında çağdaş bir politik dığı Trumbo filmindeki rolüyle kanıtladı. film yatıyor.
bir kısmının tamamının dışlanması, korku politikaları… bir başkan adayının ağzından duyunca korku duymamız gereken şeylerdir. Onun gibi insanlar özgürlükler ve aydınlık bir toplum için büyük bir tehdit teşkil ediyor. Filmimiz bir anda konuya dahil olmuş oldu. Ve, Dalton Trumbo’ya sadık bir düşünce yapısıyla, Donald Trump’ın ifade özgürlüğünü savunarak yardımına koşmuş oldunuz… En başta, kendini beğenmiş, beş para etmez bir ahmak olduğunu düşünüyordum. Hala da öyle olduğunu düşünüyorum ama Amerikan toplumunun hassas olduğu konulara dokunmasını bildi. Birçok insan onun popülist ve içten konuşmalarına katılıyor çünkü aslında bir politikacı değil ve politikacı gibi konuşmuyor. Ne söylediklerini ölçüyor, ne de daha derin teoriler tarafından yönetiliyor. Kendi doğrularını en büyük şeffaflıkla söylüyor. Düşünceleri ve amacı saklı değil, gizli değil, şifreli değil, herşey çok açık. Onun için bir bakıma bundan dolayı saygıyı hak ediyor. Ben hiçbir zaman onun gerçeklerini paylaşmayacağım ama kendisinin buna derinden inandığını düşünüyorum.
13
Evet, film günümüzün politik ikliminde bir yankı buluyor, oysa bundan iki yıl önce senaryo üzerinde çalışmaya başladığımızda amacımız bu değildi. Bugün, Donald Trump gibi biri, göçmenler ve Meksikalılar hakkındaki kışkırtıcı söylemleriyle tam da 1950’lerin MacCarthyciliğin çizgilerini oluşturan sansasyonel ve ayrıştırıcı politikalarının temsil ediyor. Sınırların kapanması, toplumun
Dalton Trumbo, iş üstündeki bir yazarı anlatan bir film. Ve, bu tarz biyografik filmlerde ender gördüğümüz bir şey, onu gerçekten yazarken görüyoruz… (gülüyor) Evet, yazı yazıyor olmanın ya da daktiloda yazmanın çok sık görülmediği bir gerçek. Ama onu yazarken görmeliydik çünkü ailesinin geçimini ağlayabilmek için yüzlerce senaryo yazdı. Trumbo bu kadar üretken olduysa, bu sinema endüstrisini kendi işleriyle doldurmak ve sonunda Hollywood’un kara liste lanetini kırmak içindi.
Aslında elinin altındaki senaryoları servis etme bakımından, içinde bir Walter White yatıyor… (Bryan Cranston’un Breaking Bad dizisinde canlandırdığı karakter)
bundan otuz yıl önce ‘Dead Space’ ya da ‘Mission Bionique’ gibi adları olan filmlerle başladım. Ve dünün B sınıfı filmleri bir bakıma bugünün gişe rekorları kıran filmleri oldu. Mesela Godzilla, B sınıfı bir diziydi…
Kesinlikle! İkisi de çok çalışkan insanlar ve kendi alanlarında ustalaşıyorlar. Tutkulu, hırslı ve egoları tarafından yönlendirilen insanlar… Ve her ikisi de başlarına birçok bela alıyor.
O zaman aldığınız maaş kötü değildi… Hayır değildi, tam tersine oldukça tatmin edici bir maaşı vardı.
Canlandırdığınız karakterin Peki siz de Dalton Trumbo gibi, aileni- Godzilla’daki ölüm sahnesini hiçbir zaman zin ihtiyaçlarını karşılamak için B sınıfı anlamadım. Siluetiniz, uzakta, bir merdivenden düşüyor gibi… dizilerde çalışır mıydınız?
14
Yaptım bile! Hatırlatırım ki kariyerime
Öyle değil mi? Beni rahatsız eden
Daha çok edebiyata ve tiyatro oyunlarına yönelirdi diye düşünüyorum. Dalton Trumbo bir Hollywood filmindeki ilk önemli başrolünüz. Ne düşünüyorsunuz? Artık zamanı mıydı? Bunu hak ettiğinize inanıyor musunuz? Ben daha çok Trumbo gibi birini canlandırabildiğime minnettarım. Bunu özel olarak hak ettiğimi söyleyemem. Çünkü onu canlandırabilecek birçok yetenekli aktör var. Sonucu elbette farklı olurdu, bu mesleğin gizemlerinden biri de bu. Ben her zaman şanslı biri olduğumu düşündüm. Hayatımı aktörlük yaparak kazanıyorum ve Breaking Bad, Trumbo ya da bir sonraki filmimdeki gibi çok kaliteli konularla çalışıyorum.
karakterimin ölüm zamanıydı. Sanırım oğluyla barıştıktan sonra kendini onun için feda ederek çok daha geç ölmeliydi. Onun yerine filmin tek duygusal unsuru kırkıncı Bir sonraki projeniz All The Way. Yine dakikada öldü ve işin tadı kaçtı. Daha sonradan bunu değiştirmeye çalıştık ama gözlüklü biyografik bir film, bu sefer yapımcılar ve organizasyon bu yönde ilerle- Lyndon B. Johnson hakkında ve yine Jay meye başlamışlardı bile ve bu tarz filmlerde Roach imzalı. Rob Reiner’in aynı konu bir kere dekorlar ve görsel efektler yerine hakkındaki LBJ filmiyle doğrudan rekaoturduktan sonra geri dönüşü çok zor oluyor. bet içinde olacak… Reiner’ın filminde Johnson’ı canlandıran Woody Harrelson’la konuştum. Karaktere nasıl yaklaştığımızı konuştuk ve birbirimize (gülüyor) Muhtemelen kaçırmazdı. Ama tavsiyelerde bulunduk. Onun Johnson’ını dürüst olmak gerekirse eğer bugün yaşamış görmek için sabırsızlanıyorum, o da benimolsaydı çoktan sinemayı bırakmış olurdu. kini görmek istiyor. Trumbo gibi bir senarist böyle bir şeyi gözden kaçırmazdı herhalde…
15
03.
neFeslerİn tutulDuğu o an
16
Minimalist moda ve sanat yayınlarıyla tanınan Kinfolk Magazine, ‘Adrenaline’ sayısı için sanat direktörü Kyle Bean ve fotoğrafçı Aaron Tilley’nin işbirliğiyle ‘In Anxious Anticipation’ (Endişeli Bekleyiş) adlı bir fotoğraf serisine imza attı. İkili, göstere göstere gelen bir olayın hemen öncesinde yüreklerin ağıza geldiği, nefeslerin tutulduğu o endişeli bekleyişi, düştüğü anda kırılacak yumurtalarla, bir gömleğin üzerine damalyacak mürekkeple, çiviyle temasında patlayacak balonla, mizah dolu mizansenlerde temsil etmiş.
17
18
19
20
21
22
23
04.
Ve SÜperman konuştu!
24
Tüm DC Comics hayranlarının sabırsızlıkla beklediği Batman vs Superman arifesinde süper adam Henry Cavill’i zorlu bir dönem bekliyor. Yönetmen Zack Synder’ın yönetiminde Man of Steel’de sadece kötü adamlara değil eleştirilere de göğüs geren Cavill, yeni filmle bazı şeylerin yoluna girmesini umuyor. Filmlerin Batman ‘takımının’ bakış açısına sahip olduğunu söyleyen aktör, karakterini canlandırmanın güçlüğünden bahsederken Man Of Steel 2’nin de habercisi oluyor. Henry Cavill Première dergisinin sorularını yanıtladı. Man of Steel’in bir devamı olmayacağını, Adalet Birliği’ni ( Justice League) hazırlayan bir karma film yapılacağını öğrendiğinizde ne hissettiniz? Filminizi, karakterinizi elinizden aldıklarını düşünmediniz mi? Hayır. Ve sonuç olarak filmde çok fazla karakter olduğunu da düşünmüyorum. İlk tepkim: “Tamam, Superman’i parantez içine alıp daha yaygın bir DC Comics dünyasına geçmemizin avantajı Man of Steel 2 için geri döndüğümüzde çok daha zengin bir içerikle dönmüş olacağız” oldu. Dediğiniz gibi Batman vs Superman, Adalet Birliği tarzında bir film. Film, Man of Steel’in konu olduğu ve dünya dışı varlıklarla iletişimi anlatan hikayeyi genişletmemize olanak sağlıyor. Kal-El, kendisini bazen bir kurtarıcı bazen de bir tehdit gibi gören insanoğlunun içindeki yerini arıyor. Ama diğer süper kahramanlar onun hakkında ne düşünüyor olabilirler?
25
Superman’i canlandırmak aynı zamanda bir dizi kurala ve kalıplaşmış fikirlere uymak anlamına da geliyor. Diyalogları oldukça limitli ve nefes kesen aksiyon sahnelerinde belirdiği için… Man of Steel’deki
26
rolünüzün aslında karakterin özüne doku- olan bir karakter yaratmak için işe koyunan bir yanı vardı. Sonuçta size de fazla labiliriz. Bu zor bir şey! Zor bir şey çünkü Superman bir Amerikan idealine bağlı ve bir hareket alanı kalmıyordu… sizin de belirttiğiniz gibi bazı kalıplaşmış Man of Steel, yalnız bir adamın gözünden fikirlerden koparmak zor. O zaman onu nasıl anlatılan bir ‘origin story’ (kaynak hikaye). daha çekici yapabiliriz? O süper kahraman O açıdan diyaloglara çok az yer bırakıyor. görüntüsünün arkasındaki adamın varlığını, Superman, genel anlamda çok konuşkan ve hislerini işleyerek. Man of Steel, Batman vs söyledikleriyle öne çıkan bir karakter değil. Superman, Adalet Birliği’nin birinci bölümü Ama yine de onun bakış açısını anlamak ve (2017), tüm bunlar Man of Steel 2 için bir ona bağlamak zorunda olduğumuz için bir ön hazırlık teşkil ediyor. aktör için canlandırması çok daha zor oluPeki çekimlerde “Hayır Superman asla yor. Tüm bu koşulların içinde kendimi iyi hissetmekte ve karakterin tüm iyi yanla- böyle bir şey yapmazdı!” diyecek kadar rını yansıtmakta zorlandığım anlar oldu. Superman karakterini benimsediniz mi? Onun için yeni bir solo Superman hikayesi Evet onu tanıdığımı hissediyorum. Ama beni çok heyecanlandırıyor. Kaynak hikayeyi anlattığımıza göre şimdi sadece daha “Synder Dünyası”nda hareket ettiğimizi karmaşık olmakla kalmayıp daha da ilginç düşünüyorum, yani karakter çoğunlukla
27
Evet kesinlikle! Zack Synder’in vizyonuna bağlı. Bu film onun Superman yorumu. Düşüncelerimi Ben de size işin içindeki asıl pisliğin, sonya da hislerimi dile getirebilirim ama bundan öteye gitmiyor. Senaryo üzerinde ya da radan onlara karşı kullanmak için kendi ekranda göreceğiniz sonuç üzerinde pek bir arkadaşları üzerine bilgiler toplayan Batman söz hakkım yok. Film hakkında genel bir viz- olduğunu söylemiştim! Bakın ben her zaman yona sahip olan kişi Zack Synder. Sadece bu Superman’i savunurum. Bu sadece profesyonel olarak değil, daha derin bir anlamı var: film değil, tüm filmler hakkında. ben kendimi ona yakın hissediyorum. Her İzleyici sizi Superman’le özdeşleştiriyor süper kahraman bir karakter çizgisi üzerine kuruludur. Superman için, ister iyilik deyin, mu? Çocuklar sizi sokakta tanıyor mu? ister yardımseverlik, bonkörlük… Ben kenDaha çok yetişkinler. Çocuklar beni hemen dimi bu değerler içinde buluyorum. Benim tanımıyorlar çünkü sokakta Superman kıya- de karakterimin bir bölümünü temsil ediyor, fetim ve pelerinimle gezmiyorum! Aileler nasıl başka insanlar Batman’de kendilerini çocuklarının kulağına eğilerek birşeyler fısıl- görüyorlarsa. dıyorlar ve o esnada heyecanları suratlarından Peki Batman, Ben Affleck’in karakterini okunabiliyor… temsil ediyor mu? Çizgiromanlar Batman’in Superman’in Hmmm bu ilginç bir soru. Bilmiyorum, mantıklı bir rakibi olabilmesi için uğraşıp durdular. Ama hepimiz kimin galip geldi- kendisine sormak lazım. Bu neredeyse özel bir soru… Ben çok akıllı, işinde başarılı, ğini biliyoruz. dünyada olanlara duyarlı ve toplumsal değiBatman oldukça doğal bir rakip. Batman şimleri yakından takip eden biri. Kesinlikle Superman’i kendi değerlerini kullanarak Bruce Wayne’e benzeyen bir yanı var… yenebilir. Superman şiddet kullanımında Man of Steel’in sonunda General kendine bazı sınırlar koyuyor. Batman ise daha az fairplay. Aynı kurallarla, aynı değer- Zod’un öldürülmesi Superman hayranlerle hareket etmiyor, onun için de bir adım ları arasında baya ses getirdi. 75 yıllık bir kariyerin sonunda karakterin küçük bir önde. değişim geçirmesi ve tartışılması gerekiSizinle Man of Steel için görüştü- yordu, öyle değil mi? ğümüzde Batman’in ve Superman’in Kullandığınız kelime oldukça ilginç. Adalet Birliği içindeki görevlerinden Zod’un ölümünü gerçekten bir cinayet olabahsetmiştik… rak görebilir miyiz? Ve siz bana Superman’in Adalet Birliği’nde Öyle değil mi? faşist yanının ortaya çıktığını, hükümetin ve düzenin emrindeki bir polisi canlandırdığını Eğer biri sizi öldürmeye çalışırsa, o zaman söylemiştiniz… gerçekten cinayet olur mu?
Nefsi müdafaa mı? Nefsi müdafaa. Ve bu durumda sadece kendinin değil Dünya’nın da müdafaası. Superman’in Zod’a yaptığını cinayet olarak nitelemek biraz fazla olabilir. Kusura bakmayın… 28
(gülüyor) Sorun değil konuşuyoruz.
Elbette tepkiler farklı oldu, bu konuda hemfikiriz. Bazıları sırf bu sahneyi ele alarak tüm filmi değersiz göstermeye çalıştı. Diğerleri ise o anda yapılması gereken bir şey olduğunu anladı. Superman’in ilk iş günü ve olabilecek en kötü durumla karşı karşıya kalıyor. İşe yeni başlayan biri için aslında hiç de fena değil. Her halükarda bu sahne Zack Synder’in
Zod’un ölümünde hissettiği acı o kadar kuvvetliydiki o andan sonra barışçıl birine dönüştü. Batman vs Superman’de değişmiş bir süper kahraman buluyoruz. Oysa fragmanlarda onu yine kötü adam olarak görüyoruz. Hayranların öfkesini dindirmeye çalışıyor gibisiniz… Frank Miller’ın çizgiromanlarında olduğu gibi film Batman takımının ve Superman’i bir tehdit olarak gören bir kesim insanın bakış açısını ele alıyor. Bu sadece bir bakış açısı, bir görüş. Bu hikayenin kötü adamının Superman olduğu anlamına gelmiyor. Sadece öyle gösteriliyor. Man of Steel DC Comics’in yeni dünyasının habercisi oldu: karanlık, mitolojik ve ciddi bir dünya. Süper kahraman hikayelerinde biraz daha eğlenceye, hafifliğe yer olduğunu düşünmüyor musunuz? Katılıyorum. Bu tarz konularla kendini fazla ciddiye almak doğru olmaz. Önemli olan bu hafifliği ya da eğlenceyi, neredeyse dini bir boyutu olan bu hikayelerde nasıl kullanacağını bilmek. Mizahi hafiflik, komiklik, Marvel bunu çok iyi yapıyor ama onların da filmleri aynı dramatik ortama sahip olmuyor. DC yeni bir şey yaratmak zorundaydı. DC Comics’in ‘3 büyükleri’ (Superman, Batman, Wonder Woman) yerine oturduğuna göre, geri kalanları ağırlamanın zamanı gelmedi mi? Mesela Aquaman, The Kesinlikle. Man of Steel’de karakteri nere- Flash, Green Lantern gibi karakterleri? deyse kundaktan alıyoruz, daha yeni başlıyor. Bu uzun bir projenin sadece başlangıcı. Zod’u öldürmek öğreniminin bir parçası sayılır. Onu yetişkin Superman’e götürecek Ayrıca ailede ’S’ harfini kim taşıyor? Biraz önemli bir kilometre taşı aslında. Ondan şansla onlara patronun kim olduğunu hatırsonra bir daha kimseyi öldürmek istemiyor. latmak zorunda kalmam (gülüyor). DC Comics dünyasına bakış açısını da özetliyor: hiçbir şeyin yumuşak bir şekilde halledilmediği, kusurlu bir dünya…
29
05.
MartIn MolIn’in yeni enstrümanı WIntergatan Marble MachIne
30
Uzun zamandır glockenspiel, traktofon ve teremin gibi ezoterik enstrümanlar kullanan İsveçli müzisyen Martin Molin kendi yarattığı enstrümanla sanatının zirvesine ulaşmış bulunuyor. Molin’in Wintergatan Marble Machine adını verdiği enstrüman, birbirine geçen mekanik dişlilerden, ‘LEGO technics’ parçalarından ve notaları çıkarmaya yarayan 2000 misketten oluşuyor. Vibrafon, bas gitar, davul parçaları içeren ve başlı başına bir orkestra gibi hareket eden enstrüman Molin’in manivelayı çevirmesiyle harekete geçiyor ve dinleyenlere eşine az rastlanır bir müzik tecrübesi yaşatıyor. 2014’ün ağustos ayında çalışmalara başlayan sanatçı projesini iki ayda bitirmeyi hayal ederken, enstrümanı oluşturan 3000’e yakın parçanın karmaşıklığı nedeniyle ancak 14 ayda bitirebilmiş. Molin’in Wintergatan Marble Machine’le yarattığı müziği dinlemenizi şiddetle tavsiye ediyoruz. https://www.youtube.com/watch?v=IvUU8joBb1Q
31
32
33
34
35
06.
FBI Apple’a karşı: Eşİ benzerİ görülmemİş bİr bİlek güreşİ
36
37
tüm telgrafları okuma konusunda ikna etmişti. Soğuk savaş sırasında hükümet, en çok da FBI ve 1952’den sonra kurulan NSA, ajan olduklarından şüphelenilen insanların telefonlarını çekinmeden dinliyordu. Takip eden yıllarda gelişen teknolojiler ve telekomünikasyon sektörünün yeniden yapılandırılması durumu biraz daha karmaşık hale getirdi. 1982 yılında AT&T’nin monopülünü sonlandırılan açılımlar FBI ve NSA’i kaygılandırsa da, yeni kurulan MCI ve Sprint gibi rakip firmaların yöneticileri hiç çekinmeden istihbarat servisleriyle işbirliğinde bulundu. Ancak asıl kriz iletişim teknolojileri analogdan dijitale geçince, yani telefon hatları, radyo dalgaları ve ya elektroApple’la FBI’ı karşı karşıya getiren konu manyetik dalgalar üzerinden değil fiber optik Amerikan kongresine uzanmışken, bugüne kablolar ve internet üzerinden yapılmaya kadar saman altı edilen bir anlaşmayı da göz- başlanınca patlak verdi. Kongre içinde yer ler önüne seriyor. Telefon dinleme, e-mail alan gizli bir komisyon “Sağır mı oluyoruz?” okuma ve kişisel bilgilere ulaşma bakı- başlıklı raporda bu değişime dikkat çekimından, ABD yönetimi 1920’lerden beri yordu. Ancak yine de istihbarat servislerinin telekomünikasyon şirketlerinin işbirliğine mühendisleri arayı kapatarak yeni metodlar güveniyor. O dönemde, I. Dünya Savaşı sıra- geliştirmekle kalmadı, aynı zamanda NSA ve sında kurulan askeri istihbarat servisi Code FBI gibi kurumlarla teknoloji şirketleri araCompilation Company, Western Union’u sında karşılıklı bir işbirliği başladı.
ABD’nin San Bernardino kasabasında yaşanan silahlı saldırının ardından FBI’ın saldırgan Syed Faruk’un iPhone’una ulaşabilmek için Apple’la giriştiği ve kongreye kadar ulaşan savaşı tüm dünya basınında geniş yer buldu. iPhone telefonların şifrelerinin kırılması için Apple’dan bir yazılım geliştirmesini ya da güvenlik ayarlarını değiştirmesini talep eden FBI’a karşı çıkan CEO Tim Cook’un inadı, markanın global imajını koruması adına büyük önem taşıyor. Eşi benzeri görülmemiş bilek güreşi bu denli önemli bir boyut kazandıysa bu telekomünikasyon şirketlerinin neredeyse bir asırdır hükümetin bir dediğini iki etmemesinden kaynaklanıyor.
38
Hükümet Microsoft’a yardım eli uzatırsa Gelişen teknolojiye ayak uyduran savunma sanayi kendi kurumları için bilgisayarlar, yazılımlar ve telefonlar satın alırken her ürün NSA’in - sonradan Information Assurance Directorate IAD adını alacak - Information Security Division departmanı tarafından bir dizi teste tabi tutuluyordu. Microsoft Windows yazılımını piyasaya sürdüğünde IAD denetimcileri sistemde 1.500’e yakın açık, yani hackerların kullanabileceği açık kapılar buldular. IAD uzmanları Microsoft’a bu açıkları kapatmak için yardım ederken, bazılarının kendileri tarafından kullanılması ve yazılımı kullanan yabancı ülkeleri gözetleyebilmek için düzeltilmemesini sağladılar. Yıllar sonra, 2008 yılında, hava kuvvetleri komutanlığı US Air Force aynı sebeple Windows XP’yi kullanmayı reddedince Microsoft’un yardımına koşan ve herkesce bilinen Service Pack 3’ü geliştirmesini sağlayan yine IAD oldu. Aynı şekilde Google’un serverları Çin’den gelen kapsamlı bir siber saldırıya uğrayınca yardıma koşan
39
yine IAD’di. NSA, 11 Eylül saldırılarından sonra PRISM programını hayata geçirince, Microsoft, Google, Yahoo, Facebook, AOL, Skype, YoutTube, Appe ve PalTalk’tan oluşan sekiz iletişim devinin veri tabanlarına sızarak e-mail’leri, belgeleri, fotoğrafları, ses ve video kayıtlarını ve telefon görüşmelerini takip eder oldu. Şirketler du dönemde, ya kendi istekleriyle ya da hükümete bağlı Federal Intelligence Surveillance Act (FISA) kurumunun kararlarıyla işbirliği yapmaktan kaçınmadılar. David Goliat’a karşı Ancak bu ultra gizli anlaşmalar haziran 2013’de NSA çalışanı Edward Snowden’ın PRISM programına ait binlerce belgeyi paylaşmasıyla derinden sarsıldı. NSA’in Snowden’la mücadelesi David’le Goliat’ın dövüşünü andırırken, foyası ortaya çıkan şirketlerin yöneticileri geri adım atarak, kendi sorumlulukları yokmuşcasına “NSA’in metodlarının ne denli şok edici” olduğunu söylemekten kaçınmadılar. NSA skandalı
40
tüm dünyada yankı bulurken, şirketler de insanların ürünlerini satın almaktan vazgeçeceği kaygısıyla lekelenen itibarlarını kurtarmak için harekete geçtiler. Ajansla işbirliği yapan şirketlerden biri olan Cisco’nun başkan yardımcısı daha da ileri giderek “NSA’in Amerikan şirketlerinin dünyadaki imajlarını zedelediğini” söylemişti. Snowden, Amerika’da hain, dünyanın geri kalanında ise kahraman mertebesine ulaşırken yaşanan skandal taşların yerinden oynamasına neden oldu. O tarihten beri high-tech sektörü daha özgürlükçü bir yol izlerken, Steve Jobs’un ölümünün ardından dümene geçen Tim Cook için güvenlik bir numaralı konu haline geldi. NSA ve IAD’nin görüşme taleplerini sürekli geri çeviren Cook, mahkeme kararıyla bazı kullanıcıların bilgilerini paylaştıysa da her seferinde duyduğu rahatsızlığı diler getirmişti. Snowden’ın paylaşımlarından bir yıl sonra, 2014’te yayınlanan yeni işletim sistemi iOS8’in tek bir amacı vardı: kullanıcıyı sadece hackerlardan değil aynı zamanda Amerikan hükümetinden de korumak. iOS8’le birlikte kullanıcı telefonunun şifresini kendisi belirliyor ve Apple’ın dahi telefona ulaşması imkansız hale geliyordu. Böylelikle, mahkeme kararı bile olsa, Apple’ın avukatları gönül rahatlığıyla telefondaki bilgilere erişmenin mümkün olmadığını FBI Apple’dan bazı değişiklikler yapması için rica eder hale geldi. Örneğin FBI’ın savunabileceklerdi. taleplerinden biri Apple’ın iOS8’de yer alan ve 10 hatalı denemeden sonra telefondaki FBI Apple’dan rica eder hale geldi tüm verilerin silinmesine yol açan güven7 Aralık 2015’te San Bernardino’da yaşa- lik önlemini değiştirmesi ya da kaldırması. nan ve 14 kişinin ölümüyle sonuçlanan silahlı Böylelikle FBI ya da NSA, saniyede binsaldırının ardından FBI, IŞİD’le bağlantıları lerce olasılık deneyen süper bilgisayarlar olduğundan şüphelenilen saldırgan Syed sayesinde, zorluk derecesine göre, bir teleFaruk’un telefonuna erişmek için Apple’ın fonun şifresini birkaç saniyede, saatte, kapısını çaldı. Apple’ın bu talebi geri çevir- günde ya da haftada kırabilir olacak. mesiyle başlayan eşi benzeri görülmemiş bilek Apple bu talebi kategorik olarak redgüreşi bugün kongre karşısına taşınırken, dederek konunun olabilecek en yüksek
41
mertebeye, kongreye kadar ulaşmasını sağladı. Markanın uluslararası imajının zedelenmesinden çekinen Tim Cook, biri Apple kullanıcılarına diğeri de mahkemeye hitaben kaleme aldığı açık mektupta, bir kullanıcının şifresinin anayasa tarafından korunmakta olan ve ifade özgürlüğü kapsamına giren bir hak olduğunu, hükümetin hiçbir şirketten kendi güvenliğini zayıflatacak değişiklikler talep etme hakkı olmadığını ve böyle bir değişikliğin sadece o telefonun değil tüm ürünlerin güvenliğini tehdit edeceğini belirtiyordu.
Apple’la FBI’ı karşı karşıya getiren bilek güreşinde her iki taraf da diğerinin elde edeceği zaferin uzun vadeli etkilerinden çekiniyor. Apple, hükümetin elde edeceği zaferle tüm şirketlerin (Apple ve diğer üreticilerin) işletim sistemlerini zayıflatmaya yönelik taleplerin sıradanlaşacağı bir düzenin yerleşmesinden korkarken, FBI ve NSA tarafında ise Apple’ın kendilerini geri dönüşü olmayacak bir şekilde durdurmayı başararak, ulusal güvenlik adına neredeyse yüz yıldır devam eden resmi ve gizli istihbarat alışverişinin son bulmasından korkuluyor.
Haftaya görüşürüz:)
6 // MART ’16
zete