HAFTASONU 8 KASIM 2015

Page 1

8 // KASIM ’15



//

01.

CHRISTOPHER WALTZ: SPECTRE ONDAN SORULUR //

02.

//

03.

DEPECHE MODE MU SOULSAVERS MI?

CAM KATMANLARI ARASINDA ASILI KALMIŞ DESENLER //

04.

ZAFERİN SIRRI HAKA’DA SAKLI

//

05.

//

06.

KUTUP DENİZİNİN DERİNLİKLERİNDE NEFES KESEN YAŞAM TÜRLERİ

TARİHTE BU HAFTA

Editör: Cem GELGÜN


01.

Christopher Waltz: Spectre ondan sorulur

4


007 James Bond serisinin 24’üncü filmi ‘Spectre’ 6 Kasım cuma günü vizyona girdi. James Bond rolünde artık kendini fazlasıyla kanıtlayan Daniel Craig’in, Bond kızları olarak Monica Bellucci ve Léa Seydoux’nun yer aldığı, Sam Mendes’in yönetimindeki Spectre’de kötü adam rolünde ise Dr. No’dan mirası bu sefer Christopher Waltz devraldı. Yakın bir geçmişe kadar özellikle Alman ve Avrupa yapımı film ve televizyon dizilerinde rol alan 59 yaşındaki Avusturyalı aktör, iki Oscar kazandığı, Tarantino’nun ‘Inglorious Bastards’ ve ‘Django Unchained’ filmleriyle seyirciye ismini duyurmuştu. Bond’daki kötü adam rolünü başarıyla üstlenen ve kendinden oldukça emin görünen Waltz, Première dergisinin özel olarak çıkarttığı James Bond sayısı için soruları yanıtladığı röportajda, son zamanlarda Bond’un karakterinin değiştiğini söylerken, filmde canlandırdığı Franz Oberhauser karakterinin, Bond’un birinci düşmanı kriminal örgüt ‘Spectre’in başındaki Ernst Stavro Blofeld olduğu dedikodularına da cevap veriyor. Fragmanın sadece iki sahnesinde görünüyorsunuz, filme gidecekler için ne söyleyebilirsiniz? Evet öyle. Biliyor musunuz durum ne olursa olsun bir aktörün görmediği bir film hakkında konuşması her zaman zordur çünkü film setinde yaşananlarla ekranda gördükleriniz arasında büyük bir fark oluşabilir. Richard Harris’in hikayesini biliyor musunuz. Son filmlerinden birini çekiyordu. Asıl yıldız kendisiydi çünkü hikaye karakterinin etrafında dönüyordu, yani merkeziydi. Ama montajın sonundaki sonucu görünce filmde olmadığını fark etti! Uçmuştu! Yapımcılar hikayeyi değiştirmiş, yerine başka aktörler almıştı. Richard Harris onlara dava açtı ama kaybetti. Bu, biz aktörleri tehdit eden bir tehlike. Hepimiz bundan korkarız. 5


Bu sizin başınıza geldi mi? Hayır ama hiçbir zaman tam anlamıyla güvende değilsiniz. Peki ama içimizi rahatlatın, yeni Bond’da kötü karakter sizsiniz değil mi? Sizi montajda kesmeleri pek mümkün değil herhalde… Evet evet içiniz rahat olsun beni montajda kesmeleri düşük ihtimal (gülüyor). Canlandırdığım karakter hikayede önemli bir yere sahip. Bond mitolojisinden bahsedelim mi? Dr. No vizyona girdiğinde sadece 6 yaşındaydınız… Aslında hiçbir zaman yakından ilgilenmedim. Daha doğrusu hayatım üzerinde büyük bir etkisi olduğunu söyleyemem. Ama herkes gibi bütün filmleri ben de gördüm. ‘Spectre’ 24’üncü filmse ben herhalde 20 tanesini görmüşümdür. Sanırım gençken daha çok beğeniyordum. Bond karakterinin cesareti ve mizahı, umursamazlığını ve düzene karşı gelen hafif anarşist yanı hoşuma gidiyordu. Komik ve klasdı. Yani bugün Sam Mendes’in kamerasının karşısında geldiği noktanın tam tersi… Bugün karanlık ve kızgın bir Bond var… göreviniz oldu mu? Bence karakterin zamanla değişmesi, evrilmesi de güzel bir şey. Bu arada bahsettiğiniz Bond karakteri gerçek anlamda ne Sam Mendes’e ne de Daniel Craig’e ait. Casino Royale’den itibaren zaten öyleydi. Endişeli, daha ağır ve karmaşık. Neredeyse bir katil gibi.

6

Bu denli ciddi bir ortamda, Bond filmlerinin özelliği olan ihtişam ve eğlence görevi, aynı zamanda biraz da kötü adamlara düşüyor gibi. Mesela Skyfall’da Javier Bardem bu görevle yükümlüydü. Spectre’te böyle bir

Kesinlikle hayır. James Bond değiştiyse, kötü karakterlerin 60’lı yıllarda kalması için hiçbir sebep yok. Tekrarlıyorum, film setinde yaşananlarla kameraya yansıyanlar arasında fark olabilir. Gerçek hayatta çok komik olabilecek bir aktör ekranda çok karamsar olabilir ya da tam tersi. Tüm gazeteciler ağzınızdan laf kapmaya çalışıyor, özellikle de Ernst Stavro Blofeld’in canlandırdığınız Franz Oberhauser’in arkasında gizlenip gizlenmediğiyle ilgili, siz ne


düşünüyorsunuz? Katılarak gülüyorum. Böyle heyecanlı hareketlerle soruyorlar: “Filmin adı Spectre! Bu sizin Blofeld olduğunuz anlamına mı geliyor?” Ben de onlara “Öyle mi? Neden öyle olması gerektiğini açıklayın o zaman diyorum”. Kekelemeye, anlattıkları şeyde kaybolmaya başlıyorlar ve elle tutulur kanıtlar getiremiyorlar. Ben de karşılarında eğleniyorum.

7

Bond mitolojisine kapalı olduğunuza göre, Ian Fleming’in eserlerine dalmadığınızı

düşünüyoruz. Canlandırdığınız karakterin babası Hannes Oberhauser 1966’de çıkan Octopussy’de yer alıyor. Okudunuz mu? Hayır. Neden okumam gerekirdi? Bu bana ne katacaktı? Karakterimi nasıl canlandıracağım üzerine somut cevaplar mı bulacaktım? Bond’daki kötü karakterler hakkında derinlemesine bir araştırmaya girecek değildim. Siz neyi tercih ederdiniz? Gert Fröbe’nin Goldfinger’daki performansının detaylarını incelememi mi? Bond serisinin Alman aksanlı kötü


karakterleri kategorisinde Gert Fröbe’yle beraber yer alıyorsunuz. Gereksiz bir istatistik! Gert Fröbe’ye ne kadar benziyorsam Javier Bardem’e de o kadar benziyorum. Bu tür karşılaştırmacı bilgilerle zamanımı harcayamam. Bu bir Bond filmi, sinema defteri değil! Bunu söylemeniz çok enteresan çünkü bu tarz konular hakkında konuşmayı ve görüş bildirmeyi seven belki de tek Amerikalı yönetmenin fetiş aktörlerinden birisiniz. Tarantino’yla Bond hakkında konuştunuz mu? Evet biraz. Ama oynayacağım rol hakkında kimsenin görüşüne ya da iznine ihtiyacım yok. Rollerimi ben kendim seçiyorum. Ben artık büyük bir çocuğum. Tersini söylemiyoruz, sadece Tarantino’nun Blofeld ya da Mao yakalı kıyafetler hakkında bir düşüncesi olup olmadığını merak etmiştik…

8

Detaylara girmedik tabii. Çalışırken bu tür detaylarla ya da tarihsel referanslarla ele alınmayı istemem. Bir film yapmam lazım, sorumluluklarım var, o kadar. Yani olayı entellektüelleştirmek gerekmediğini ya da görünen şeylerin ardında gizli olanlar görmeye çalışmak gerekmediğini söylemiyorum ama ben kendimi filmi izleyen kişinin yerine koyamam. O zaman tüm doğallık ortadan kalkar. François Truffaut büyük bir yönetmen olabilmek için eleştirmen reflekslerini unutmak zorundaydı. Ayrıca Spectre gibi bir filmin finansal açıdan çok büyük bir sorumluluk olduğunu da anlamak lazım. Kimsenin zamanını harcamak ve en önemlisi de gecikmek istemiyorsun, çünkü fazladan geçen her dakika yapımcılara çok pahalıya patlıyor. Günlerimizi sanat, estetik

ve gerçeklik hakkında bitmeyen sohbetlere girerek geçmiyoruz. Bu bir iş ve adam gibi yapmak lazım. Yani bu tarz bir rolü, o an kariyeriniz için yapılabilecek en iyi şey olduğu için mi kabul ediyorsunuz? Evet kesinikle. Hatta kariyerimden ziyade


9

hayatım için. Bunu yapabilir miyim? Ben doğru seçim miyim? Hikaye ilginç mi? Canlandırmam gereken karakter ona zaman ayırmamı hak ediyor mu? Ve yeterince kazanıyor muyum? Bu sorulara verdiğim cevaplara göre rolü kabul ediyor ya da etmiyorum. Bu kadar basit. Uçsuz bucaksız sanatsal bir yolculuğun sonunda karakterimin gizli kalmış yönlerini keşfettiğimi iddia etmiyorum. Zaten işimi iyi yaparsam o gerçekler

kendiliğinden bana gelirler. Yani varlığımı sürekli sorgulamak ve yorumlamak istemiyorum. Sadece yaşamak istiyorum. Ve bu yolda gazetecilerle karşılaşıyorsunuz. Röportajlardan muhtemelen nefret ediyorsunuz… Herşeyi anladınız!


02.

Dave Gahan: Yirmi yıl önce bugünleri göremeyeceğime emindim 10


11


1980 sonralarının ve 2000’li yılların en başarılı New wave ve electro-rock gruplarından biri olan Depeche Mode’un solisti Dave Gahan, solo projesi Soulsavers’ın yeni albümü Angels & Ghosts’u piyasaya sürdü. Albümde Gahan’ın imzası haline gelen işlenmiş seslere ve Gahan’ın karanlık dünyasına gospel ve blues ezgiler eşlik ediyor. Geçmişte uyuşturucu bağımlılığı nedeniyle birçok kez ölümden dönen ve kendisine kedi dendiğini söyleyen Gahan, yeni albümünü, Depeche Mode ve Soulsavers arasındaki farkı ve ileride otobiyografik bir kitap yazma konusundaki düşüncelerini Paris Match’a anlattı. Bu yeni albümle Soulsavers’ın varlığını tescillemiş mi oluyorsunuz?

12

2012’de çıkan bir önceki albümden beri çalışmayı hiçbir zaman bırakmadık. “The Light the Dead See”den altı ay sonra yeniden

yazmaya başladık. Kendimi tamamen bu projeye adamadım çünkü o zamanlar Depeche Mode’la yeni bir albüm kaydediyorduk. Bitirdiğimiz andan itibaren de yeniden Soulsavers projesine odaklandım. Bir parça bestelerken, parçanın Depeche Mode’a mı Soulsavers’a mı ait olduğunu önceden biliyor musunuz? Aklıma bir melodi geldiğinde bunun Depeche Mode için mi benim için mi olduğunu biliyorum. Yaklaşımım da farklı oluyor. Depeche Mode’a bir parça sunduğumda diğer üyeler de görüşlerini bildiriyor. Soulsavers’la böyle işlemiyoruz, parçanın demo haliyle bitmiş hali arasında pek bir fark olmuyor. İki gruptan hangisiyle kendinizi daha mutlu hissediyorsunuz?


Otobiyografik bir kitap yazmayı hiç düşünmediniz mi? Daha önce böyle bir teklif geldi, sadece müzikal açıdan değil, Keith Richards’da olduğu gibi hayata, yaşama ve ölüme değinen konular da var, yani herşey hazır. Richards’ın kitabını okurken kendimi ona oldukça yakın hissettim. Farklı dönemlerde ve yerlerde yaşamış olsak da aramızda birçok benzerlikler var. Banliyölerde yaşamanın ne olduğunu, bu küçük hayattan kurtulmak istemenin ne demek olduğunu biliyorum. Uyuşturucu kullanımından dolayı dört kez ölümden döndünüz, hastanede size “kedi” diyorlardı. Bu hayatınızda ne değiştirdi? Yolumu değiştirmemi sağladı. Yirmi yıl önce, bugünleri göremeyeceğime eminDepeche Mode üzerindeki beklentiler ve dim. Dünyam ufacık bir şey haline gelmişti. baskı çok büyük oluyor. Projemizi kendimiz İçinden çıkamayacağımı düşünüyordum ama finanse ediyoruz, yapımını üstleniyoruz ve başardım. Ama altı ay önce kansere yakalandaha sonra plak şirketine gidip “İlginizi çeki- dım. Hastalık sahip olduğum herşeyin tadını yor mu?” diye soruyoruz. Soulsavers’la böyle çıkarmamı, değerini anlamamı ve onlara sahip bir baskı yok ve patron benim. Çok daha çıkmamı sağladı. ‘Bluesy’ ve görsel bir proje. Gospel koroyu New York’ta yaylıları ise Beach Boys’un kayıtlarını gerçekleştirdiği Los Angeles’taki stüdyoda kaydettim. Ünlü stüdyoları çok seviyorum çünkü bana ilham veren, kendilerine has atmosferleri oluyor. Depeche Mode’un bestecilerinden Martin Gore, solo albümleriniz hakkında ne düşünüyor?

13

Şaşırtıcı bir şekilde ilgisini çekiyor. Sevdiği tarz olmamasına rağmen birçok iltifatta bulundu. Son beş yıldır müzikal açıdan birbirimizi daha iyi anlıyoruz.


03. Cam katmanları arasında asılı kalmış desenler

14


Alman sanatçı Wilfried Grootens cam katmanlarının arasına sıkıştırdığı, nokta ve çizgilerden oluşan, havada asılı olduğu izlenimi veren göz kamaştırıcı eserlere imza atıyor. Cam bir kübün içine hapsedilmiş incecik tabakalardan oluşan üç boyutlu eser belli bir açıdan baktığınız zaman ortadan kayboluyor. Cam boyamaya 15 yaşında başlayan Grootens, Almanya’da Derix Company’de çalıştıktan sonra, Asya ve Güney Amerika ülkelerinde eserlerinin ilham kaynağı olan uzun bir yolculuğa çıkmış.

15


16


17


18


19


20


21


04.

Zaferin sırrı Haka’da saklı

22


23


İngiltere’de düzenlenen 2015 Rugby Dünya Kupası, iki önemli rugby ülkesi Yeni Zelanda ve Avustralya’yı karşı karşıya getiren final karşılaşmasıyla sona erdi. All Blacks olarak adlandırılan Yeni Zelandalıların 34-17’yle galip geldiği finale ise her zaman olduğu gibi karşılaşmaların başında sergiledikleri ve geleneksel bir Maori savaş dansı olan Haka damga vurdu. Rugby sporu, popülarite bakımından dünya genelinde futbolun ya da basketbolun gerisinde olsa da özellikle Anglo-Sakson ülkelerde ve Birleşik Krallık’ın eski sömürgelerinde milyonları peşinden sürüklüyor.

24

rakibini etkilemek için kullandıkları, geçmişi 18. yüzyıla dayanan bu dansın bir çeşidinin, Ngati Toa kabilesinin şefi Te Rauparaha’ya atfedilen ve ‘ölebiliriz’ anlamına gelen Ka Mate’nin dünyaca üne kavuşmasını sağladı. Oyuncuların Haka sırasındaki yüz ifadeleri, motivasyonlarının ve içlerindeki hırsın göstergesi oluyor. Haka’nın rakipte yarattığı etki rahatlıkla yüzlerinden okunabiliyor. Sonuç ise sürprize pek yer bırakmadan All Blacks’in ezici üstünlüğü… Haka’nın hikayesi

Güneş tanrısı Tama-nui-to-ra’ya tapan All Blacks’in Dünya Kupası’nın Wembley’de oynanan açılış karşılaşmasında Arjantin kar- Maori mitolojisine göre tanrının iki eşi vardı. şısında sergilediği Haka, organizasyonun Biri yaz tanrıçası Hine-raumati, diğeri ise kış Facebook sayfasında 18 milyondan fazla kişi tanrıçası Hine-takurua. Haka dansı Tamatarafından izlendi!Haka ismi, Pasifik ülke- nui-to-ra ve Hine-raumati’nin çocukları lerinden Yeni Zelanda yerlileri Maori’lerin Tane-rore’ye dayandırılır. Tane-rore ise yaz geleneksel seremonilerde ya da savaşa giderken aylarında yaşanan ve dans sırasında ellerin düşmanlarını etkilemek için yaptıkları dansa hareket ettirilmesiyle temsil edilen küçük verilir. Yeni Zelanda’nın rugby milli takımı depremleri simgeliyor. Haka, bugün tüm All Blacks, maçlardan önce motive olmak ve geleneksel danslara verilen ad olmakla birlikte,


içerisinde farklı danslar barındırıyor. Örneğin Yeni Zelanda milli takımı genelde Ka Mate’yi sergilese de, zaman zaman, 2005’te olduğu gibi 2015 finalinde de kendileri için yazılan ve Maori kültürünü yücelten ‘Siyahlar’ anlamındaki Kapa o Pango’yu kullanabiliyor. Haka yerel kabilelerde kabile şefi, takımda ise kaptan tarafından yönlendiriliyor. Tüm rugby izleyicileri tarafından büyük bir saygıyla karşılanan ve tüyleri diken diken eden Ka Mate ve Kapa o Pango’nun sözleri şöyle: Ka Mate:

25

Waeuwae takahi kia kino Ka Mate! Ka Mate! Ka Ora! Ka Ora! Tenei te tangata puhuruhuru Nana nei i tiki mai, whakawhiti te ra A hupane! A kaupane!

A hupane! A kaupane!

“Ringa pakia

Whiti te ra!

Uma tiraha

Hi!”

Turi whatia

“Ellerinizle bacaklarınıza vurun

Hope whai ale

Göğsünüz kabarsın


Dizlerinizi kırın Kalçanız ritmi takip etsin Ayaklarınızı tüm gücünüze yere vurun Ölebilirim! Ölebilirim! Yaşayabilirim! Yaşayabilirim! İşte tüylü adam Güneşe ulaşarak, benim için parlatan Yüzleşin! Yükselerek yüzleşin! Yüzleşin! Yükselerek yüzleşin! Parlayan güneş karşısında sağlam ve çevik olun! Hi! 26

Kapa o Pango: “Kapa o pango kia whakawhenua au i ahau Hi aue, hi Ko aotearoa e ngunguru nei Hi au, au, aue ha hi Ko Kapa o Pango e ngunguru nei Hi au, au, aue ha hi I ahaha Ka tu te ihiihi Ka tu te wanawana Ki runga ki te rangi e tu iho nei


Tu iho nei, hi

Zamanı geldi

Ponga ra

Bizim zamanımız geldi

Kapa o Pango

Bizim egemenliğimiz

Ponga ra

Üstünlüğümüz galip gelecektir

Kapa o Pango, aue hi, ha!

Ve zirveye çıkacağız

“Bırakın topraklarımızla bir olalım

Gümüş eğreltiotu

Bırakın bizi

Biz Siyahlarız

Toprağımız kabarıyor

Gümüş eğreltiotu

Bizimki evet bizimki

Biz Siyahlarız!”

Biz Siyahlarız

Dünya kupalarında Haka

Evet, evet, biz oyuz 27

Dünya kupası maçları bugüne kadar birçok efsaneleşmiş Haka dansına sahne oldu.


2004’te Paris’teki karşılaşmada kaptan Tana Umaga tarafından yönlendirilen Ka Mate, hırsı ve yoğunluğuyla Haka hayranları tarafından ilk üç sıraya yerleştiriliyor. 2011 Dünya Kupası’nda ev sahibi Yeni Zelandalıların final maçında sergiledikleri ve Piri Weepu tarafından yönetilen Haka tüm zamanların en iyi Haka’sı olarak seçilmişti. Bugün ise, 2015’e gelindiğinde ipleri eline alan Keven Mealamu oldu. All Blacks’in dünya kupası birinci maçında Arjantin karşısında sergilediği Haka 18 milyon kişi tarafından izlenirken, final karşılaşmasındaki göz kamaştırıcı, tüyleri diken diken eden Kapa o Pango yine tarihe geçti. Haka sadece Yeni Zelanda’ya özgü, ya da sadece Yeni Zelanda’nın kullandığı bir dans değil. Pasifik adalarından, Maori kültürünün yerleşik olduğu Samoa, Tonga ve Fiji gibi adalarda da Haka kullanılıyor. Newcastle’daki St. James Park’ta oynanan Tonga - Yeni Zelanda karşılaşması bu bakımdan unutulmayacak görüntülere sahne oldu. Kırmızı formalı Tonga geleneksel Sipi Tau-Haka’larını sergilerken, All Blacks onlara muhteşem bir Ka Mate’yle cevap verdi. Bu Haka şöleni şimdiden yüzbinlerce paylaşım aldı.

28

Rakiplerin Haka’ya tepkileri ise farklı olabiliyor. Rakiplerin çoğunluğu fazla bir tepki göstermeden ve etkilenmemeye çalışarak Haka’yı izlerken, Fransız milli takımı birkaç kez göz göze gelerek, adım adım Yeni Zelandalıların üzerine doğru yürümeyi seçmişti. Bu maçlardan birinde Fransızlar galip gelerek tarihi bir başarıya imza attılar. Ancak Haka’dan kaçmayı tercih edenler de var, İtalyanlar gibi. Fransa’da düzenlenen dünya kupasında İtalya ve Yeni Zelanda karşı karşıya gelmiş, İtalyanlar Haka sırasında sırtlarını dönmeyi tercih etmişlerdi. Büyük bir saygısızlık olarak algılanan bu hareket seyirciler tarafından büyük

tepkiyle karşılanmıştı. All Blacks’in Kara o Pango dansının yaratıcısı Ngati Porou kabilesinden gelen eski oyuncularından Rico Gear özellikle de önemli karşılaşmalarda Haka yapmanın unutulmayacak yoğun bir tecrübe olduğunu söylüyor. Kısa sürede adrenalin patlaması yaşadıklarını anlatan Gear, nasıl sakinleşilmesini bilmek gerektiğini söylüyor: “Konsantre olduğunuz sürece motivasyonunuzu, içinizdeki ‘ihi’yi (içsel güç) ve ‘wehi’yi (hırs), delirmeden gözlerinizle gösterebilirsiniz. Buradaki agresiflik rugby’nin felsefesine uyan ama zihinsel kontrol gerektiren, kontrollü bir agresifliktir”.


29


05. Kutup denizinin derinliklerinde nefes kesen yaĹ&#x;am tĂźrleri

30


Kuzey kutbunun dondurucu soğuğunda yaşayan deniz canlılarının şirin foklardan, görkemli deniz ayılarından, göz kamaştırıcı balinalardan ya da bir dalıp çıkan penguenlerden ibaret olduğunu düşünebiliriz. Rus deniz fotoğrafçısı Alexander Semenov, kutup dairesinin çetin koşullarında gerçekleştirdiği dalışlarda, bizlerle varlığından bile haberdar olmadığımız deniz canlılarının fotoğraflarını paylaşıyor. Sermenov, bu çarpıcı fotoğraf serisinde gördüğümüz canlıların bilindik türlerin küçük bir bölümü olduğunu ve okyanusların karanlık derinliklerinde hala kefşedilmeyi beklediklerini belirtiyor. 2016 yılında, biliminsanları, okyanus bilimciler ve dalgıçlardan oluşan, Alexander Semenov’un da yer aldığı The Aquatilis Expedition adlı araştırma grubu dünyanın dört bir yanında okyanusların derinliklerini araştırdıkları, Cousteau’nun macerasının izinden giden bir misyona çıkacak.

31


32


33


34


35


36


37


38


39


40


41


42


43


44


45


06.

Tarİhte önümüzdekİ hafta 46


Bundan günü gününe 216 yıl önce Fransız ordularının başında bulunan Napoleon Bonaparte darbe yaparak ülkenin kontrolünü ele geçirirken, neredeyse yüz yıl önce 1918’de İtilaf Devletleri ve Almanya arasında bir vagonda imzalanan ateşkes I. Dünya Savaşı’nın sonunu getiriyordu. Almanya’nın mağlubiyeti Hitler’i derinden etkilemiş olacak ki, bundan sadece beş yıl sonra, 1923 yılında kalkıştığı darbe girişimi Napoleon kadar başarılı olmayıp tutuklanmasına neden olacaktı. Çok daha gerilere gittiğimizde, Kristof Kolomb 1492’de Amerika’yı keşfetmiş olmasa, 1835’de Meksika’dan bağımsızlığını alan Teksas eyaleti belki de hiçbir zaman ABD’ye bağlanmamış olacaktı… Tarihte önümüzdeki hafta neler oldu bakalım.

parlamentonun şehir dışına taşınmasını emreden Napoleon, orduyla Paris’i kuşatmasının ve olası bir ayaklanmayı engellemesinin ardından, 10 Kasım’da başkentin yakınlarındaki St. Cloud’ya taşınan parlamentoyu yanındaki askerleriyle basarak darbe yaptığını ilan etti. Ayrıca 1989’da: Berlin duvarı yıkıldı Doğu Almanya’yı Batı’dan 28 yıl boyunca ayıran Berlin Duvarı 9 Kasım 1989 günü sınır kapılarının açılmasıyla tarihe karıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Almanya’nın kontrolünü ele geçiren müttefikler başkent Berlin’i de Batı ve Doğu Berlin olarak ikiye ayırmıştı. Yıllar sonra Soğuk Savaş’ın patlak vermesiyle, Sovyetler Birliği’ni etkisi altında olan Doğu Alman hükümeti halkı birbirinden ayıran bir duvarın inşasına girişti. 28 yıl boyunca ayakta kalan utanç duvarı, 9 Kasım 1989 günü fiili olarak yıkılarak bir dönemin sona ermesini sağladı.

10 KASIM 9 KASIM 1799: Napoleon Bonaparte darbe yaparak devletin kontrolünü ele geçerdi

47

1789 yılında gerçekleşen Fransız ihtilalini takip eden yıllarda politik stabilite sağlanamaması ordunun başındaki general Napoleon Bonaparte’ın 1799 kasımında kurnazca bir darbe kurgulayarak ülkenin yönetimine el koymasına yol açtı. 9 Kasım’da Paris’teki güvenlik sorunlarını öne sürerek

1493: Kolomb ikinci yolculuğunda Antigua’yı keşfetti Bir yıl öncesinde Bahamalar’daki San Salvador adasına ayak basarak Amerika kıtasını keşfeden denizci ve kaşif Kristof Kolomb, 1493 yılında çıktığı ikinci yolculuğunda dümeni güneyi kırarak kasım ayında Karayip Denizi’ne ulaştı. 10 Kasım’da Karayip takım adalarından Antigua’ya ayak basan Kolomb, İspanya’daki Santa Maria de la Antigua’ya atfen adanın ismini Antigua koydu. Kolomb, üç yıl


Jamaika ve Küba’yı keşfetti. 11 KASIM 1918: I. Dünya Savaşı’nı sonlandıran ateşkes imzalandı Dört yıl öncesinde, 1914 yılında Avusturya Arşidükü Franz Ferdinand’ın Sarayevo’da bir Sırp milliyetçisi tarafından suikaste kurban gitmesiyle başlayan ve 9 milyon insanın yaşamını yitirdiği I. Dünya Savaşı, 11 Kasım 1918 günü İtilaf Devletleri ve Almanya arasında imzalanan ateşkesle son buldu. 11 Kasım sabahı, saat 5 civarında Paris’in kuzey doğusundaki Compiègne ormanında bir araya gelen ordu generalleri, Marechal Foch’a ait bir trenin vagonunda dört yıl süren kanlı savaşa son veren ateşkese imza attılar. süren ikinci seyahati sırasında Karayip Adaları’nı,

48


12 KASIM

13 KASIM

1923: Hitler darbe girişiminden tutuklandı

1835: Texas’ın bağımsızlığı

Takvimler 1923 yılının 12 Kasım gününü gösterdiğinde Adolf Hitler tarihe ‘Birahane Darbesi’ olarak geçen darbe girişiminden dolayı Münih’te tutuklandı. O günlerde Nazi partisinin başında bulunan Adolf Hitler 8 Kasım’da Bürgerbraukeller adlı birahanede düzenlenen toplantıyı basarak Bavyera yönetimini ele geçirmeye çalıştı. Bunda kısmen başarılı olan Hitler’in amacı buradan Berlin’e geçerek Federal hükümeti devirmekti. Hitler ve adamları, 9 Kasım’da Münih’te yürüyüşe geçtikleri sırada polisle aralarında çıkan çatışmada yakalanarak tutuklandılar. Hitler, 1924’de koşullu olarak serbest bırakılmasından önce hapiste geçirdiği sürede, halen birçok ülkede basımı yasaklı olan ‘Mein Kampf ’ kitabını kaleme aldı.

49

Bugün Amerika Birleşik Devletleri’nin bünyesindeki Kaliforniya, Nevada, New Mexico ve Teksas eylatlerinin bir zamanlar Meksika sınırlarına dahil olduğu pek az insan tarafından bilinir. 1800’lü yılların başlarında İspanya’dan bağımsızlığını kazanan Meksika’da 1921 yılında Cumhuriyet ilan edilmiş olsa da politik stabilite ve iç güvenlik uzun süre sağlanamadı. Bunun sonucu olarak Meksika’nın kuzey doğu sınırlarında bulunan Texas eyaleti, 13 Kasım 1835 günü yayınlanan bildirgeyle bugün halen bayrağında bulunan ‘Tek Yıldız’ devleti adını alarak bağımsızlığını ilan etti. 1846’da Meksika’yla Amerika Birleşik Devletleri arasında patlak veren savaşta Meksika toprağının yüzde 40’ını kaybetti. Savaşın sonucunda Teksas ABD’ye dahil oldu.


ilan etti 1960’lı yılların başından itibaren Filistin halkının yanında verdiği mücadeleyle Orta Doğu tarihinin en önemli simalarından biri olan ve Filistin Kurtuluş Örgütü FKÖ’nün başında bulunan Yaser Arafat,

14 KASIM 1922: BBC’nin ilk radyo yayını Dünyanın en ünlü medya kuruluşlarından olan British Broadcasting Corporation yani BBC 1922 yılında kurulmasının ardından ilk radyo yayınını 14 Kasım tarihinde gerçekleştirdi. 2MT ve 2LO kanallarından yayınlanan ve ülkede büyük heyecan yaratan birinci radyo programı BBC’nin genel yayın yönetmeni Arthur Burrows’un sunduğu haber bülteni oldu. 15 dakika süren haber bültenini ise yine Burrows’un sunduğu hava durumu takip etti. Hava durumunu ilk önce normal hızda okuyan Burrows, daha sonra izleyicilerin not alabilmeleri için ikinci kez yavaş hızda okudu. BBC bugün 4,7 milyar poundluk bütçesiyle Britanya’nın en büyük medya kuruluşu olma niteliğini taşıyor. 15 KASIM 50

1988: Yaser Arafat bağımsız Filistin Devleti’ni


1987’de patlak veren birinci intifadayı takiben 15 Kasım 1988 günü Cezayir’de bağımsız Filistin devletini ilan etti. Bundan bir ay sonra İsrail’e barış ve güvenlik içinde varolma hakkını veren Birleşmiş Milletler’in 242 sayılı kararını tanıyan Arafat’ın görüşü İsrail ve Filistin’in, aynı coğrafyada iki ayrı

51

devlet olarak varolmasıydı. 1990’lu yılların başlarında Orta Doğu’da barış için verdikleri mücadele nedeniyle İsrail başbakanı İzak Rabin ve Şimon Perez’le Nobel Barış Ödülü’ne layık görülen Arafat 2004 yılında Paris’te hayatını kaybetti. Büyük uğraşlar verdiği barış ise halen gelmiş değil.


Haftaya görüşürüz:)

8 // KASIM ’15

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.