8 // MART’15
//
01.
2015 BJORK’ÜN YILI OLACAK! //
02.
KİTLE EĞİTİM SİLAHI
//
03.
CEP TELEFONLARININ UNUTTURDUĞU ALIŞKANLIKLAR //
04.
SİNEMANIN HIRÇIN ÇOCUĞU JOAQUIN PHOENIX //
05.
SİNCAPLARIN OYUN KEYFİ
//
06.
BİRANIN BİLİNMEYEN 10 FAYDASI
Editör: Cem GELGÜN
01.
2015 Björk’ün yılı olacak!
6
O, sanat ve müzik dünyasının en özel, en yeni albümü ‘Vulnicura’yı çıkarmaya hazırdeğerli simalarından biri. Bugüne kadar yap- lanıyor. İzlandalı sanatçı Les Inrockuptibles tığı eşsiz albümlerle herkesi kendine hayran dergisinin sorularını yanıtladı. bırakan Björk, bir yandan New York’taki MoMa müzesinde kendisine adanan serginin Bir önceki albümünüz Biophilia’dan nasıl heyecanını yaşarken, bir yandan da 16 Mart’ta bir sonuç çıkardınız?
İlk başlarda ne olacağını pek kestiremiyordum, oldukça sıradışı bir albümdü. Ondan beri, içinde bulunan interaktif eğitim programı birçok İskandinav ülkesinde uygulanmaya başlandı. New York’daki MoMa müzesi ise uygulamayı koleksiyonuna kattı. Bu noktaya geleceğimizi düşünmezdim. Biophilia konusunda içim çok rahat. Yeni albümünüz Vulnicura’yı bu deneysel projeye bir karşılık olarak mı düşündünüz? Oldukça çabuk sıkılabiliyorum onun için de yaptığım her albüm bir öncekine göre çok farklı bir kimliğe sahip olabiliyor. Ama elbette devamlılığı olan şeyler de var: mesela sesim ve çalışma tarzım. Vulnicura, beste bakımından daha geleneksel bir albüm oldu. Bir ilişkinin sonunda insanın neler yaşayabileceğinden bahsediyor. Aklımızda ya da kalbimizde ceryan edecek diyaloglara, iyileşme faslına ve bu tarz şeylere yer veriyor. Müzikal anlamda daha klasik bir albüme geri döndüğünüzü, projenin genelinden çok şarkılara odaklandığınızı düşünüyor musunuz? Bazen yaptığımız şeyi tam olarak kontrol etmek imkansızdır. Zamanının büyük bir bölümünü şarkı yazmakla geçirdiğin zaman, bazen durup bunun kolektif olarak ne anlam ifade ettiğini anlamaya çalışman gerekir. Böyle zamanlarda yaptığın iş hiç beklenmedik bir yön alabilir, bilinçaltından gelen bir boyut kazanabilir. Vulcinura albümünü, daha önce Kanye West ve FKA Twigs’le çalışmış olan Arca’yla beraber yaptınız. Bu işbirliği nasıl doğdu? 7
Bundan bir buçuk yıl önce kendisi benimle bağlantıya geçti. O z a m a n l a r K a n y e We s t v e F K A Tw i g s’l e y a p t ı ğ ı i ş l e r i d i n l e m e m i ş tim ama kısa sürede kanım ısındı. İzlanda’da beni ziyarete geldi. O andan itibaren herşey çok hızlı gelişti ve ara vermeden albüm üzerine çalışmaya başladık. Genç biriyle çalışmak sizin için önemli mi? Hayır, yaş sadece bir detay. İlk buluşmamız iki müzik ‘nerd’inin buluşması gibiydi. Birbirimize şarkılar dinlettik ve uzun uzun sohbet ettik. Aramızda bir bağlantı oluştu. Yaşımızın dışında birçok ortak noktamız var, müzikal ve duygusal olarak. Benim işlerimi çok iyi bildiğini gördüm, yaptıklarımı neredeyse benden daha iyi biliyordu. Ayrıca The Haxan Cloak’la da çalıştınız… Ortak bir arkadaşımız sayesinde tanıştık. Miksler için bir ses mühendisine ihtiyacım olduğu bir dönemde onu sahnede gördüm. İlgilenip ilgilenmeyeceğini sordum, o da kabul etti. MoMa’daki sergi hakkında ne söyleyebilirsiniz? Müzeye ait bir esere dönüşmekten korkmuyor musunuz?
8
Bu sergiyi bana birkaç yıl önce teklif etmişlerdi ama o zamanlar pek ilgimi çekmemişti. Elbette gurur duymuştum ama görsel sanatlara ayrılmış bir müzede müziği nasıl sergileyeceğimi bilemiyordum. O günden beri MoMa benimle hep bağlantıda kaldı. İki yıl önce projeyi kabul ettim ve çok iyi insanlarla çalışıyorum. Geçmişimle ilgili bana ait olmayan bir sergi, bir görüş ve zaten böyle olması daha iyi.
9
02.
Kİtle eğİtİm sİlahı
10
Bu hafta Dünya Kitap Günü’nü kutladık. Toplumun dikkatini kitap okumanın önemine çekmek isteyen etkinlik dünya çapında renkli faaliyetlere sahne oldu. Bunlardan biri de, belki de en etkileyicisi, Arjantinli sanatçı Raul Lemesoff’un ürettiği ve adını ‘Kitle Eğitim Silahı’ koyduğu mobil kütüphaneydi. 1979 model Ford Falcon’dan topladığı parçalarla yeni bir şasi üreten Lemesoff, arabasıyla Buenos Aires sokaklarını dolaşarak isteyenlere bedava kitap dağıttı.
11
12
13
03.
Cep telefonlarının unutturduğu alışkanlıklar
14
15
Dikkatimizi cep telefonlarının ve tabletlerin yarattığı bağımlılığa çekmek ve daha az bağlı olduğumuz bir dünyanın mümkün olduğunu göstermek için geleneksel olarak düzenlenen ‘Dünya Cep Telefonsuz ve Tabletsiz Günleri’ 6-7-8 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirildi. Milyarlarca kullanıcıyı, telefonlarını 1 saat, 3 saat, 12 saat ya da bir tam gün boyunca kapatarak kendilerini sınamaya çağıran etkinlik, ‘akıllı’ aletlerin icadından beri hayatımızda süregelen değişiklere parmak basıyor. Yüksek hızda ve anında iletişim yanılgısıyla insanların birbirlerinden ve çevrelerinden koptuklarını savunan ‘Dünya Cep Telefonsuz ve Tabletsiz Günleri’ etkinliği gelecek nesiller için önlemler alınması gerektiğine işaret ediyorr. İşte cep telefonlarının bize unutturduğu alışkanlıklar… Yeterince okumuyoruz 16
21. yüzyılın gündelik hayatında 24 saat neredeyse
yetmemeye başlamışken, cep telefonları ve tabletlerin kullanımı okuma alışkanlığımızın oluşması adına durumu kolaylaştırmıyor. Eskiden toplu taşıma araçları, yolculuklar, tuvalet, iki mesai arası bir kahve, akşam yemeğinden sonra yumuşak bir müzik eşliğinde kanepe keyfi kitap okumak için uygun bir fırsatken bugün bu zamanımızı, telefonumuzdan sosyal ağlara bağlanarak, bağımlılık yaratan oyunlar oynayarak, arkadaşlarımızla yazışarak ya da üçünü bir arada yaparak, yani oyun üzerinden arkadaşlarımızı sosyal ağlarda taciz ederek geçiriyoruz. Sonuç, edebiyatla daha az ilgilenen ve yeterince okumayan yeni bir nesil. Çevremize bakmıyoruz Yoldan geçen pembe fili gördün mü? Hayır görmedim! Artık neredeyse her dakikamızı elimizde telefonla geçiriyoruz. Yolda yürürken bile insanların gözleri ekranda olabiliyor. Bu
nedenle de çevremizde olup bitenlere, insanlara, ilerlemeler telefon numaralarını ezberleme mecseslere duyarlılığımızı kaybediyoruz. Kazara buriyetimizi ortadan kaldırsa da onun yerine telefonunuzu evinizde unutup çıkarsanız ken- farklı alanlarda onlarca şifreyi ezberleme zorundinizi bir anda dünyadan kopmuş hissediyor luluğunu getirdi. Yine de hiçbir şey rastgele musunuz? Metro boyunca ne yapacağım? Peki dizilmiş sayıları ezberlemekten daha eğlenceli ya arkadaşlarımla nasıl haberleşeceğim? Ne olamaz. Örneğin, en iyi arkadaşınızın 20 yıl yapacağınızı bilemeden şaşkın gözlerle çevrenize önceki ev numarasını hatılıyor musunuz? bakıyorsunuz. Bu insanlara bakmak, gülümsemek, konuşmak, belki de kitap okumak için iyi Aramıyoruz mesaj atıyoruz bir vesile olabilir. Cep telefonlarını kullanış tarzımızın en çelişkili Telefon numaralarını aklımızda tutmuyoruz yanı bu olabilir. Teknolojinin yaygınlaşmaya başladığı 15 yıl önce ve onu takip eden birkaç Cep telefonları piyasa çıktığından beri telefon yılda onları gerçek amaçları için, yani konuşmak numaralarını ezberleme alışkanlığı da tarihe için kullandık. Sonrasında ise herşey çok çabuk karıştı. İstediğiniz telefon numarası bir tık uzak- değişti. Cep telefonlarını bugün aramak için tayken, akılda tutmaya ne gerek var öyle değil değil yazmak için kullanıyoruz. Karşı tarafın mi? Rehberlerin oldukça kullanışlı olduğu geri sesini duymak, konuşmak bile fazla gelebiliyor. çevrilemez bir gerçek ama numaraları akılda tut- Kamerayla görüntülü arama ise rahatımızı bozamak beynimizi çalıştıran ve uzun vadede zinde biliyor. İtalyan düşünür Maurizio Ferraris cep tutan bir alıştırmaydı. Diğer yandan, teknolojik telefonlarını daktilolara benzetiyor: “Bugün cep
17
telefonlarını ne için kullanıyoruz? Mesajlar ve mailler atıyoruz, internete giriyoruz, haberler okuyoruz, sosyal ağlarda düşüncelerimizi paylaşıyoruz ve arada sırada da konuşuyoruz. Bu ne anlama geliyor? Yazıyı, karşılıklı görüşmeye, yüz yüze olmaya tercih ediyoruz. Bunu ne bir telefon üreticisi ne de bir bilim kurgu filmi öngörebilirdi”. Gerçek muhabbetler eskide kaldı
18
Bir kafe, bar ya da restoranda masanın etrafına oturmuş bir arkadaş grubunun tamamının birbirleriyle konuşmadan ellerindeki telefon ekranına baktığı tablo artık ne ender, ne de şaşırtıcı. Bir an olmuyor ki konuşmanız bir zil sesiyle
kesilmesin. Gelen bir mesaj, bir bildiri, Twitter’da yaşanan hareketlilik ya da bir arkadaşınızın paylaştığı resim… Dikkatinizin dağılmaması işten değil. Hiç ara vermeden, konudan konuya atlanan, arada bir kızışan, sonra kahkahalarla kesilen ve yeniden koyulaşan bir sohbet nedir neredeyse unutuverdik. Arkadaşımız iyi mi kötü mü, neler yaşıyor, neler hissediyor, ne düşünüyor, ne yapmak istiyor… bunları öğrenecek zamanımız yok artık. Konuşmalar yüzeysel ve materyalist sohbetler üzerinden yürüyor. Eğer arkadaşlarınızla eskisi gibi bir gece geçirmek istiyorsanız size yeni bir oyun sunabiliriz. Herkes telefonunu masanın üzerindeki bir kutunun içine koyuyor. Dayanamayıp telefonunu ilk geri alan herkese birer içki ısmarlıyor…
19
04.
JoaquIn PhoenIx: Belki de kaybetmeye mahkum olduฤ umuz bir dรถnemden geรงiyoruz
20
21
Günümüz sinemasının en yetenekli ve önemli aktörlerinden Joaquin Phoenix, uyuşturucu bağımlısı bir detektifi canlandırdığı ve 1970’li yılların Los Angeles’ında geçen dramatik komedi ‘The Inherent Vice’la 2015’te ekranlarda olacak. Thomas Pynchon’un aynı ismi taşıyan romanından uyarlanan ve Paul Thomas Anderson’un yönettiği ‘The Inherent Vice’ Türkiye’de 8 Mayıs’ta vizyona girecek. Filmde Joaquin Phoenix’e, Benicio Del Toro, Owen Wilson, Reese Whiterspoon gibi geniş bir oyuncu kadrosu eşlik ediyor. Phoenix Première dergisinin sorularını yanıtladı.
bağımsız filmlere götürdüğünü görebiliriz. Neredeyse Gladyatör’de oynadığınızı unutuyorduk… Gördünüz mü! Gladyatör iki ayrı dünyanın en iyi yanlarını bir araya getiriyordu: büyük bütçeli bir yapım ve büyük bir yönetmen. Bugün yine aynı tarzda bir fim ilginizi çeker mi? Yönetmen iyi olduğu sürece neden olmasın?
Sinemanın hırçın çocuğu Joaquin Phoenix’in bir detektifi canlandırması için karakterin illa uzun saçlı, sandaletler giyen ve esrar içen biri mi olması gerekiyordu?
22
Öyle bir mecburiyet yok. Tarz filmler ya da büyük prodüksiyonlara karşı değilim. İçsel bir yolculuğa çıkan her karakter beni ilgilendiriyor. Onun için de, bir detektifi canlandırmak neden olmasın? İlk aşamada önemli olan yönetmendir. Kendi kişisel görüşünün, vizyonunun olması lazım. Geriye dönüp bakarsak, bu işleyiş tarzının beni daha çok
Inherent Vice, uyarlanması imkansız olarak görülen Thomas Pynchon eserleri arasından sinemaya uyarlanan ilk film. Bugüne kadar Pynchon’un işlerini biliyor muydunuz? Hayır. Paul, senaryoyu hazırladığı sırada okumam için bana kitabı verdi ve ben de herkes gibi “Tanrı aşkına, bunu nasıl uyarlayacak?” diye düşündüm. Karakterler oldukça çılgın, çatlak ve doğal, bu çok hoşuma gitti. Onları tanıdığınızı düşündüğünüz an yeni bir şey oluyor ve bakışınız tamamen
değişiyor. Çok çelişkili insanlar, aslında gerçek hayatta herkesin olduğu gibi. Benim karakterim Doc ise çok iyi biri, gerçek bir idealist ama mükemmel değil, uyuşturucuya eğilimi var. Uyuşturucu, olabilecek en kötü icat mı, yoksa en iyisi mi? Kimin kullandığına bağlı. Beatles en iyi şarkılarını uyuşturucunun etkisi altında yazdı ama, kim onların uyuşturucu olmadan önce de dahi olmadıklarını iddia edebilir ki? Gerçek şu ki, dünya ve hayat algını değiştirip, yeni fikirler, yeni görüşler edinmeni sağlayacak bir çok şey var. Uyuşturucu, bunların en kolayı. Sonuç olarak, gerçek anlamda çok az kişiye faydası dokunuyor. Genç ve tutkuluyken, yirmilerin ya da otuzların sonrasını düşünmezsiniz. Ben 40 yaşıma bastım ve bu yaşa gelince, sürekliliğiniz olsun istiyorsunuz. Onun için de hayallerinizin peşinden koşmaya devam ederken kendinize “Önüme geleni kullanarak bir anda çökmektense, yavaşça tükenmeyi tercih ederim” diyorsunuz. Woody Allen’la çekimleri yeni bitirdik. Bu adam 79 yaşında ve hala deli gibi çalışıyor. Ve uyuşturucu kullanmıyor. İstediğim kariyer bu! Dünya görüşünü değiştirmenin diğer yolları hangileri? Meditasyon. Yakın bir tarihte ben de yapmaya başladım. Bu gerçekten işleyen bir şey, bilimsel olarak kanıtlanmış. Yapmanız gereken şey sabah uyandığınızda telefonunuzu uzağa koyup, 20 dakika boyunca gözlerinizi kapatmak olsa da bu yine de iyi bir başlangıçtır.
23
Bilmiyorum… Evrim, değişim, gerçekten çok garip bir şey. Bazen en karanlık dönemler bizi en aydınlık dönemlere götürebilir ama belki de iyi günlerin geride kaldığı ve kaybetmeye mahkum olduğumuz bir süreçten geçiyoruz. 70’li yıllarda Kaliforniya’da büyüdünüz. Filme konu olan dünyayı yakından tanıyor olmalısınız öyle değil mi? Aslında o kadar da değil. Ben San Fernando vadisinde büyüdüm. Karşı kültürün merkezi değildi. Oysa Phoenix ailesi, hep bir hippie grubu olarak görülürdü. Sabahları annem NBC’deki işine giderdi. Emin olun ki her sabah kalkıp işe gitmek kadar daha anti-hippie bir şey olamaz! Orada ne yapardı? Sekreterdi. Yani, tamam vejetaryendik bu gerçek, kardeşlerimin Joe ya da Larry değil, River (Nehir) ve Rain (Yağmur) gibi isimleri var, bu da tamam. Bunlar bizi hippie yapmaya yetti. Annem New York’lu orta sınıf bir ailenin çocuğuydu, babam ise Kaliforniya’lı işçi sınıfının. Bu filmin hazırlık sürecinde onlarla özel olarak konuşmadım. En eski anılarım 7-8 yaşlarında yaptığım denemelerdi. Bu da pek karşı kültür değil. Oyunculuktan başka bir meslek düşündünüz mü?
Ha y ı r. 1 6 y a ş ı m d a y k e n a i l e m e o k u l u bırakmak istediğimi söyledim. Beni bu 60’lar parantezinin kapanıp, yerini Nixon yıl- karardan vazgeçirmeye çalıştılar ama onlara larının paranoyasına bıraktığı dönemde geçen “ben oyuncu olmak istiyor um” dedim. filmde büyük bir melankoli hissediliyor. Siz de Bunu neden söylediğimi bile bilmiyorum. Pynchon ve P.T. Anderson gibi ‘hippie’ değerle- Muhtemelen onlara geçerli bir sebep vermem rine ihanet edildiği hissine kapılıyor musunuz? gerekiyordu da ondan.
24
25
05. Sincaplar覺n karda oyun keyfi
26
Son yüzyılın en soğuk kışını geçiren Amerika Birleşik Devletleri’nde bu durumdan hiç de şikayetçi olmayanlar var: sincaplar. Makinesini ormanlık alana yerleştiren fotoğraf sanatçısı Vadim Trunov hiç de beklemediği bir gösteriyle karşılaştı. Yuvalarından çıkarak karda oynamaya başlayan iki sincap, bir yandan da doğal ortamlarına ait olmayan bu siyah nesnenin ne olduğunu anlamaya çalıştılar. Objektife pozlar veren sincaplar daha sonra cevizlerle, çam kozalaklarıyla ve kar toplarıyla oynayarak doyasıya eğlendiler. Bize de onların sevimliliğinin tadını çıkarmak kaldı. 27
28
29
30
31
32
33
06. Biran覺n bilinmeyen 10 faydas覺
34
35
İnsanlık tarihinin en eski içeceklerinden biri olan biranın faydaları sadece gecelerimizi neşelendirmek, televizyon karşısında maç keyfine eşlik etmek ya da öldürücü yaz sıcağında bizi ferhatlamakla sınırlı değil. Bira, içindeki mineraller ve vitaminler sayesinde derimize, midemize ve saçlarımıza iyi gelebilir, bitkilerimiz için gübre görevi görüp, ahşap mobilyalarımızın ideal parlatıcısı olabilir. Birayı bir yandan arı ve salyangoz kovucu olarak kullanırken, diğer yandan da mutfakta yemeklerinize ekleyebilir, kabartma tozu olarak kullanabilir ya da etlerinizi içinde marine edebilirsiniz. Biranın faydalarını görünce bir hayli şaşıracaksınız. 10 - Bira banyosu
36
Bira, harika bir cilt bakım malzemesidir. Bir dahaki banyo keyfinizde bir kutu ‘dark’ birayı suyla doldurduğunuz küvete boşaltın ve karıştırın. Biradaki besinler suyu yumuşatacak ve tuz kristalleri içinde yüzüyormuş hissi yaratacak. Banyoda
geçireceğiniz yarım saatte, cildiniz rahatlayacak ve toksinlerden arınacaksınız. Küvetteki suyu içmeye kalkışmayın, bira keyfini banyo sonrasına bırakın! 9 - Mide ağrısına iyi gelir Birayı rahatlıkla bir mide ilacı gibi kullanabilirsiniz. Mideniz rahatsız, hafif sancılar mı hissediyorsunuz? Bir bardak birayı yavaş yavaş içmek, midenizi rahatlatacaktır. Biranın mayası mideyi sakinleştirip olası spazmlardan korurken, alkol ağrı kesici görevi görecek ve kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Ayrıca unutmayın ki çivi çiviyi söker. Akşamdan kalmaysanız bir bardak buz gibi bira içmek sizi kendinize getirecektir. Küçük bir ikaz: ülser ve gastritiniz varsa, bu maddeyi es geçebilirsiniz. 8 - Mobilya parlatıcısı Size garip gelebilir ama bira aynı zamanda çok iyi
bir ahşap mobilya parlatıcısıdır. İlk aşamada bir kutu bira açın ve gazı kaçana kadar birkaç saat bekletin. İlk önce parlatacağınız mobilyanın iyice tozunu alın ve temizleyin. Ardından, gazı kaçmış birayla bir beze dökün ve mobilyanızı ovmaya başlayın. Kuru bir bezle ıslaklığı alın. Mobilyanızın parlaklığı karşısında şaşıracaksınız. 7- Etinizi marine edin Birayı mutfakta da rahatlıkla kullanabilirsiniz. Bira, soya gibi harika bir marine sosu olabilir. Pişireceğiniz eti - bu herhangi bir et olabilir - ocağa koymadan önce birkaç saat biranın içinde
37
bekletin. Ne kadar uzun beklentirseniz etiniz o kadar lezzetli olacaktır. Biraya tuz, karabiber ve çeşitli baharatlar ekleyerek, lezzete lezzet katabilirsiniz. 6 - Bitkilerinizi salyangozlardan kurtarın Biranın marifetlerini okudukça hayrete düşeceksiniz. Banyonuzu yaptınız, mideniz kendine geldi, arada mobilyanızı parlatıp, akşam yemeği için etleri bira sosuna yatırdınız, şimdi de bahçeden salata için birkaç domates toplayacaksınız. Eğer kendi tüketiminiz için bitki yetiştiriyorsanız, salyangozlar ve küçük böcekler en büyük
düşmanınız olacaktır. Kimyasal ilaçlar kullanacağınıza biranın işinizi göreceğini biliyor muydunuz? Bitkilerinizin dibine, çukur bir tabağa biraz bira koyun ve bekleyin. Salyangozlar biranın kokusuna gelecek, içerken sarhoş olup içine düşerek boğulacaklardır. Bira tabağını neredeyse hergün değiştirmeyi unutmayın. Bitkileriniz kısa sürede sağlıklarına kavuşacaktır. 5 - Birayla bahçeniz daha bereketli olsun Hazır bahçeden ve bitkilerden konu açılmışken… Bira aynı zamanda gübre olarak da kullanılabilir. Biranın içindeki besinler toprağa bereket getirecek, bitkilerinizin gereken mineralleri almasını sağlayacaktır. Örneğin arkadaşlarınızla televizyon karşısında yaptığınız maç keyfinden arta kalan bira kutularını ya da şişelerini bitkilerin dibine, baş aşağı bir şekilde toprağa dikin. Toprak birayı birkaç günde yavaşça emecek, bitkiniz daha sağlıklı olacaktır. Yalnız dikkat, bu tekniği su verir gibi kullanmayın, bitkinizi boğabilirsiniz. 4 - Arı kovucu bira
38
cildinize olduğu kadar saçlarınıza da iyi gelecektir. Bakımsız saçları canlandıracak, kırıklara iyi gelecek ve saçınızın parlak bir görünüme kavuşmasını sağlayacaktır. Kulağa garip gelebilir ama marketlerden aldığınız ve içinde birçok kimyasal madde bulunan sentetik şampuanlardan çok daha doğal olacağı kesin. Piyasada bulursanız biralı şampuan alabilirsiniz, yoksa saç bakımını kendiniz yapmanız gerekecek. Bunun için saçlarınızı birayla yıkayın, kurumasını bekleyin, biraz bekletin ve temiz suyla durulayın. 2 - Biralı hamur Eğer yemeklerinizde kullanmak için hamurunuzu kendiniz yapıyorsanız, bira yardımınıza gelebilir. Hamurumuzu yaparken, hem bağlayıcı hem de hacim verici olarak kabartma tozu kullanırız. Bu tarifte, baloncukları ve mayası aynı görevi gören birayı kullanacağız. 1,5 ölçek una yarım çay kaşığı tuz dökün ve ardından sürekli karıştırarak bira ilave etmeye başlayın. Eğer hamurunuz çok kalın ve sertse biraz daha bira ekleyin. Eğer çok yumuşak ve dağılıyorsa biraz daha un ekleyin. Hamurunuz daha önce hiç olmadığı kadar lezzetli olacaktır.
Arılar, ekosistemde hayati bir öneme sahip olsalar da, çoğu zaman pikniklerin ve yaz ayları sofralarının istenmedik misafirleri olurlar. Zamanımızı 1 - Birayla mangal keyfi yemek yemektense arıları kovmaya harcarız. Küçük bir tabakta Türk kahvesi yakarak arıları İlkbahar yaz aylarının en keyifli etkinliklerinden kaçırabilirsiniz ama bu biraz kokulu bir çözüm- olan mangal partileri sırasında birayı sadece içmekle dür. Diğer bir çözüm ise bir kaç tane bira kutusu kalmayıp yemeklerinizde de kullanabilirsiniz. açıp, masanın uzağına yerleştirmektir. Arıları D a h a ö n c e e t l e r i n i z i b i r a y l a n a s ı l kendine çekecek bu teknik sakin bir yemek m a r i n e e d e b i l e c e ğ i n i z i a n l a t m ı ş t ı k . yemenizi sağlayacaktır. Ancak dikkat: yemekten Eğer tavuğunuzu bütün olarak pişirmek istisonra dalgınlığa gelip bira kutularından içmeye yorsanız, bira yine imdadınıza yetişecektir. İçi kalkışmayın, hiç de hoş olmayan bir sürprizle temizlenmiş tavuğunuzu yarısına kadar dolu karşılaşabilirsiniz! bir bira şişesine geçirin, üzerine baharatları ekleyin ve ızgaranıza dikey olarak yerleştirin. 3 - Birayla saç bakımı Tavuğunuz sıcaktan buharlaşmaya başlayacak biranın tüm aromasını çekecektir. Yemeğinize B i r a , i ç i n d e k i b e s i n l e r s a y e s i n d e , lezzet katmak hiç bu kadar kolay olmamıştı.
39
Haftaya görüşürüz:)
8 // MART ’15
zete