Haftasonu I 13 ekim 2013

Page 1

13 // EKİM’13

zete


zete

Editรถr: Cem GELGร N


// 01. BANKSY NEW YORK DUVARLARINI GEZİYOR, YAKALANAMIYOR // 02. WILLARD’IN BÜYÜLEYİCİ BAVULLARI // 03. MOBY: YENİ BİR ALBÜM YENİ BİR HAYAT // 04. EŞYALARIMIZIN YENİ HAYATLARI // 05. ELLEN VON UNWERTH: CESUR VE PROVOKATİF // 06. SHINTARO OHATA’NIN TUVALLİ HEYKELLERİ


01.

BANKSY’DEN NEW YORK DUVARLARINA GÜNDE BİR ESER


bir sürede duvarın önünde onlarca kişinin birikmesine neden oluyor. New York’ta bedava dağıtılan Village Voice gazetesine elektronik postayla ulaşan sanatçı (ya da sanatçı adına konuşan biri) eserlerin bazılarının oldukça detaylı olacağını bazılarının ise basit bir figürden oluşacağını belirtti. Banksy şu ana kadar verdiği sözü tutmuş görünüyor. Yapılan graffitilerde, yara bandıyla tamir edilmiş kalp şeklinde bir balon, iki çocuğun bulunduğu bir resim, yangın musluğuna çiş yapan bir köpek, tropikal bir bahçeyi andıran bir kamyon, altına ünlü Banksy’nin Büyük Elma’ya geldiği haber- düşünür Plato’nun imzasını attığı mizah leri internette hızla yayıldıktan sonra New dolu bir cümle veya başka yazıların altına York’lu sanatseverler duvarlara daha bir koyduğu “The Musical” kelimesi yer alıyor. dikkatle bakar oldu. Her gördükleri graffitinin önünde durup “acaba mı?” diye Banksy kendi resmini mi yağmaladı? düşünen insanları rahatlatacak kesin bilgiler sanatçının kendisinden geliyor. Eserlerini, Banksy’nin New York macerası şimdiden Instagram hesabından paylaşan Banksy, kısa oldukça heyecanlı geçeceğe benziyor. New

New York’ta son günlerde Banksy heyecanı yaşanıyor. İnternet sitesinden yaptığı açıklamada New York’a geldiğini ve burada bir ay kalarak, Ekim ayının her günü şehre bir eser kazandıracağını söyleyen sanatçının şu ana kadar yaptıkları büyük ilgi uyandırdı. “Better Out Than In” (İçeride olmaktansa dışarıda olmak daha iyi) adını koyduğu New York sergsiyle kimliği bir kez daha tartışma konusu olan Banksy’nin yakayı ele vermeden misyonu bitirip bitiremeyeceği ise merak konusu.


York’un Lower East Side (Manhattan’ın güney doğu bölümü) semtinde yaptığı ve “Graffiti suçtur” panosuna uzanan iki çocuğu resmeden graffiti şimdiden yağmalandı bile. İlk önce çocuğun uzandığı pano kayboldu daha sonra da graffiti, kimliği belirsiz kişiler tarafından gri-beyaz bir boyayla kaplandı. Sokak sanatı fotoğrafçısı Martin Goldberg’e göre bu vandalizm olayı gerçeği yansıtmıyor. “Sanki düşünülmüş bir şey. Geldiğimde boya rulosu duvara dayanmış, yukarıyı gösteriyordu ve graffitinin bazı bölümleri anlaşılabiliyordu” diyor genç fotoğrafçı. “Bence Banksy’nin kendisi boyadı” diyor bir başka meraklı, “Sanki insanları kendi resminin üzerine bir şeyler eklemeye davet ediyor gibi”. Teknik arızayla gelen dedikodular

Herşey dört dörtlük giderken, kamyonun aküsünde yaşanan bir sorun bütün ışıkların sönmesine ve kamyonun bir anda karanlığa gömülmesine neden oldu. O anda sokağın iki yanından ortaya çıkan iki adam telaşla kamyona binerek olay yerinden uzaklaştılar. New York açıkhava sergisini başından beri takip eden Banksy hayranı bir genç NyDailyNews’a verdiği demeçte, arabasıyla kamyonu takip ettiğini ve bir benzicide yakaladığını belirterek “Onlardan birinin kesinlikle Banksy olduğuna eminim” dedi. “O iki adamı daha önce fark etmiştim. Sokağın iki yanında durmuş uzaktan kamyonu izliyorlardı ama bizim gibi kamyonun etrafında merakla bakınmıyorlardı. Sonra ne olduysa oldu ve kamyon karanlığa gömüldü ve bu iki adam ortaya çıkıp kamyonu götürdüler. Benzicide bayağı panik haldelerdi, aküyle uğraşıyor, birilerine telefon ediyorlardı”. Bir süre sonra adamlardan birinin yanına gidip “Hey, sen Banksy misin?” diye soran gence karşısındaki adam gülümseyerek “Hayır, kamyon şöförüyüm” cevabını verdi. Gencin çektiği fotoğraflar ise internette yayınlandı.

En ilginç olay ise geçtiğimiz hafta New York’un East Village mahallesinde yaşandı. New York’luların stresli hayatlarından bir an olsun uzaklaşabilmeleri için bir kamyonun arkasını tropikal bir bahçeye dönüştürdüğünü açıklayan ve yerini internette duyuran Banksy, St.Mark meydanına bir anda onlarca hatta yüzlerce insanın akın etmesini sağladı. Anonim olmak böyle bir şey. En minik olay


sizin kimliğinizi ifşa edebilir veya dedikoduların yayılmasına neden olabilir ama bir yandan da kolaylıkla yalanlamanızı da sağlar. Banksy’nin amatörce davranıp, ifşa olma pahasına yaptığı eserin yanında durduğuna inanmak bir hayli güç. Kamyonu kullanmak için birilerini tutmuş olması kulağa daha mantıklı geliyor. Banksy’nin kimliği sırrını korusa da biz onun heyecanlı New York macerasını takip etmeye devam edeceğiz.

7


02.

WILLARD’IN BÜYÜLEYİCİ BAVULLARI

8


9


Amerikalı fotoğrafçı Jon Crispin’in Wlllard Asylum Suitcases (Willard Akıl Hastanesinin Bavulları) adlı projesi, kişisel eşyalar içeren neredeyse yüz yıllık bavulları konu alırken, hayatlarının son senelerini akıl hastanesinde geçirmiş insanları keşfetmemizi sağlıyor. Willard Asylum Suitcases, akıl hastalarının

10

aileleri tarafından terk edildiği ve toplum tarafından dışlandığı bir dönemde yaşayan bu insanlara kimliklerini biraz olsun geri veriyor. Psikiyatrik tedavi göreceğiniz bir hastaneye yatmadan önce yanınıza ne alırdınız? Bu


11

soruya vereceğiniz, kitap, bir kaç fotoğraf, bir bloknot, bir diş fırçası, hatıra eşyalar gibi cevapların aslında sizin kimliğinizi oluşturan şeyler olduğunu ilk başta fark etmeyebilirsiniz. Ancak bavulunuza koyduğunuz eşyalar yüz yıl sonra tekrar gün ışığına çıktığında, ona bakanlar sizin hayatınızda bir yolculuğa çıkıyor olacaktır. Jon Crispin’in Willard Asylum Suitcases projesi tam da bunu yapıyor. New York Eyaletinde bulunan Willard Akıl Hastanesinde 1910 ile 1960 yılları arasında yatmış insanların geride bıraktığı ve 1990’ların ortasında Willard’ın kapılarını kapatmasıyla tozlu depolardan çıkan kişisel eşyalar, bir hastanenin duvarları arasında geçen

hayatı hayal etmemizi sağlıyor. Basit bir proje define avına dönüştü New York Eyalet Müzesi küratörü Craig Williams’ın, Willard’ın depolarından çıkan eşyaların çöpe gitmemesi için verdiği yoğun uğraşlar sonucu 2004’te açılan sergi, Jon Crispin’in bavulları keşfettiği yer olmuş. Willard’ın geçmişiyle ilgili bir proje kapsamında çalışan Crispin, proje ilerledikçe böyle bir şeyin anlamsız olduğunu ve bavulların tek başına herşeyi anlatmaya yettiğini fark etmiş. Bavullardan çıkan kişisel eşyaların, sahipleri


hakkında değerli bilgiler verdiğinin altını çizen Jon Crispin, yaşlı bir kadının nakış eşyaları, bir diğerinin zarif kıyafetleri, genç siyahi bir askerin fotoğrafları sayesinde, basit bir projenin zamanla Willard sakinlerinin kişiliklerini keşfettiği bir define avına dönüştüğünü söylüyor. Günlükler, resimler ve mektuplar aracılığıyla akıl hastanesinde yatan karmaşık beyinleri anlamaya çalıştığını belirten Crispin, çektiği fotoğraflarla, hayatlarını Willard’ın duvarları arasında geçirmiş bu unutulmuş insanlara itibarlarını geri vermeyi umuyor. Dokunaklı hikayeler

12

Bavullarda bulunan eşyalar bir çok ilginç hikayeye ışık tutuyor, bazı insanların neden orada olduklarnı merak ediyorsunuz. Eşyalarından okumayı seven, parlak bir adam olduğu anlaşılan Dmytre’ye ait matematiksel formüllerin bulunduğu defterlerin dışında, evlendiği gün çekilmiş fotoğraf ve fotoğrafta karısının tuttuğu çiçek bulunmuş. Dmytre’nin akıl hastanesine kapatılmasının nedeni ise, Washington D.C’ye yaptığı seyahat sırasında Beyaz Saray’ın kapısına giderek başkan Truman’ın kızı Margaret Truman’ın kocası olduğunu iddia etmesiymiş. Bavullardan çıkan eşyaları görünce birbirinden ilginç, birbirinden hüzünlü hikayeye tanıklık ediyorsunuz ister istemez.


Bu durumda neredeyse yüz yıl önce çekilmiş fotoğraflardaki kişilerin kim olduklarını merak ediyor, mektupları okuyarak neden kimsenin onları almaya gelmediğini bilmek istiyorsunuz. Willard’da yatan hastaların belli bir sosyal kesimden olmadığını ve her türden insanın burada bulunduğunu belirten Crispin, gettolardan gelen siyahi bir adamın, aristokrat bir aileden geldiği anlaşılan bir kadınla arkadaş olabildiğini anlatıyor. Bugün bu insanların bir çoğu Willard’ın bahçesindeki küçük mezarlıkta yan yana yatıyorlar. Willard’da yatan ve projeye konu olan hastaların itibarlarını korumak için isimlerini ve tıbbi rapoları açıklamayan Crispin, bavuldaki eşyaların o kişiyi anlatmaya yettiğini ve akıl hastanesinde oluş nedenlerinin küçük bir sır olarak kalmasının daha doğru olacağını düşünmüş.

13


03.

MOBY: YENİ BİR ALBÜM YENİ BİR HAYAT

14


15


2011’de çıkardığı Destroyed albümünden sonra ortalıklardan kaybolan elektronik müziğin en önemli isimlerinde Moby, “Innocents” adlı yeni bir albüm ve yeni bir hayatla geri dönüyor. Hareketli ve bol partili New York yaşamını bir kenara bırakıp, Los Angeles’a taşınan Moby, şöhretin tadını çıkardığı dönemleri ve hayatındaki değişikleri Paris Match’a anlattı.

16

Bu radikal değişimi neye bağlıyorsunuz?

Arkadaşlarımdan biri, 20 yaşındayken alkol ve uyuşturucu kullanmanın yüzde 90 harika yüzde 10 da kötü göründüğünü, bu dengenin zaman geçtikçe tersine dönüğünü, 40 yaşına geldiğinde ise 10 harika harika yüzde 90 kötü olduğunu anlatırdı. Benim durumum da biraz buna benziyor. Daha da kötü olmaması için herşeye bir nokta koydum. 2011’de çıkan albümünüzle “Innocents” Hollywood’un tepelerinde kırık dökük bir arasında önemli bir değişikliğe gittiniz. ev satın aldım ve iki senede restore ettim. New York’la özdeşieşen bir sanatçı olarak, neden Los Angeles’a yerleşmeye karar Son üç albümünüze gelen sönük tepkileri nasıl karşıladınız? “Play” dönemindeki verdiniz? başarıya nostaljiyle mi yaklaşıyorsunuz ? Hayatımda önemli değişiklikler meydana geldi, en önemlisi de sabahın beşine kadar Hayır çünkü “Play” ve ondan sonra gelen dışarıda kalıp içmeyi bıraktım. Fark ettim ki, iki albümün başarısı tamamen tesadüfi New York gece geç saate kadar ayakta kalıp oldu. Çocukken tek istediğim müzisyen sarhoş olmak için muhteşem bir şehir ama olabilmekti. Bu noktaya kadar gelmeyi bekaynı şeyi düzgün kafayla söylemek müm- lemiyordum. 1983’te o zamanki hard punk kün değil. Bu biraz, güneşe alerjiniz varsa rock grubum Vatican Commandos’la ilk 45’liğimizi çıkartıp 300 adet sattığımızda Avustralya’da yaşamaya eş değer. gözlerime inanamıyordum! Ondan sonraki


single’ımız 150 adet satınca çok üzülmüştük! Bir filmin, bir kitabın ya da bir albümün başarısını ulaştığı milyonlarla düşünmemek lazım. 48 yaşındayım ve bu süreçte müzik endüstrisi çok değişti. Onun için eğer hala büyük bir ticari başarı hedefliyorsam, Rihanna’yla duet yapmamda yarar var. Ona karşı kötü düşüncelerim yok ama benim yapmak istediğim müzik o değil. Bugün herşey pop ve pop beni pek etkilemiyor. Ama on yıl kadar önce Britney Spears’le bir şarkı yaptınız…

Elbette, hem de nasıl! Öyle bir dönem oldu ki - 1999-2004 arası - en önemli şey, bütün partilerde bulunmak, davetli listelerinde yer almak, bütün kızlarla çıkmak, uyuşturucu kullanmak ve olabildiğince ilgi çekmekti. Büyük bir ego patlaması aslında. Sonra zamanla insan ondan da sıkılıyor. Bu biraz sadece şekerleme ve fastfood’la beslenen çocuklara benziyor. İlk başta herşey çok lezzetli ve iştah verici ama sonra bir gün geliyor hastalanıyorsun. Ünlü olduğumuzda sürekli en tepede kalmaya çalışmak insanı çıldırtabilir. Bu bakımdan Los Angeles, yaşlanmayı reddeden ve daha genç, daha taze yüzlerle değiştirilmeyi kabullenemeyen insanlarla dolu.

Evet Britney Spears için bir şarkı besteledim ama kesinlikle ticari olan bir şarkı değildi, oldukça da ilginç bir şarkıydı. Başka insanalarla çalışmayı seviyorum. Geçmiş başarıları Elektronik müziğin “Papa”sı olarak adlandırılmak hoşunuza gidiyor mu? aradığımı söyleyemem. Şöhrete bağımlı olmadığınız mı? Hiç kay- İnsanların benim kim olduğumu bilmesi ve en azından bir kere müziği dinlemiş olması bolduğunuz olmadı mı?

17


her zaman ilginç gelmiştir. Ama eninde sonunda elli yaşına gelen kel bir adamım. İmajımı kontrol edemem. Ne zaman klas kıyafetler giymeyi denediysem rezil oldum. Artık seyirci tarafında olmaya ve yaşadıklarımı fazla ciddiye almamaya çalışıyorum. “Papa” yakıştırması uzun zamandır buralarda olduğum için kullanılıyor. Ben o kadar farklı tarzlarda besteler yaptım ki, gerçek anlamda bu yakıştırmayı benden daha fazla hak edenler var.

almadık, ne bir kadın, ne bir sevgili, ne bir çocuk. Kariyeriniz müsade etmedi mi?

Bilmem, dünyanın en ilginç erkeği olmadığımdandır. Belki de uydurma hikayeler yazıp, bu ya da bu şarkının acı verici bir ayrılıktan sonra yazıldığını söyleyebilirim. Gerçek şu ki, piyanomun başına oturup geçmişimin etkisi olmadan, içimden geldiği gibi beste yapıyorum. Albümdeki tek kişisel şarkı, “The Dogs” adlı şarkı. Yürümeyen bir hikayeden bahsediyor, ya da bu ayrılığın getirdiği melankoliden.

Yakında 50 yaşınıza basacaksınız, müziğe hayatınız boyunca devam etmeyi düşünüyor musunuz?

Daha derin psikolojik sorunlardan kaynaklandığına eminim! (gülüyor) Beyan edeceğim bir çocuğum yok. Erkek arkadaşım yok çünkü gay değilim. Kızlarla çıkıyorum ama hiç bir zaman uzun süreli bir ilişkim olmadı. Baba olmak isterdim ama zamanla her hayal ettiğimiz şeyin gerçekleşmeyeceğini kabullenmeye başlıyorsun. Son yirmi yılımı baba olmayı isteyebileceğimi düşünerek geçirdim, Şarkılarınızda nadiren kendinizden bah- ama hala ortada bir çocuk yok! Ne zaman olacak? sediyorsunuz. Neden?

Hayatınızda biri olduğunua dair haberler

18

Umarım ! Kendime model almam gerekse, Neil Young ve Leonard Cohen’i alırdım. Çok ileri yaşa kadar çalışan Picasso, Flannery O’Connor ve Henry Moore gibi sanatçılar bana ilham vermiştir. Woody Allen için de aynı şey geçerli. Ne olursa olsun bir filmi bitirip bir diğerine geçiyor. Bir önceki filmin başarısı ya da başarısızlığı onu etkil e m i yo r. Be n i m d e yaklaşımım aynı: mutlu ya da üzgün yorgun ya da hasta olsam da çalışıyorum. İleride insanların beni dinlemeye devam edip etmeyeceklerini ya da müzikten bugünkü kadar zevk alıp almayacağımı bilemem. Ama çalıştıkça, bir gün iyi bir şeyler yapma şansımı artırıyorum.


19


04.

EŞYALARIMIZIN YENİ HAYATLARI Yaratıcı ve eli iş gören beyinler, kullanma süreleri dolan eşyalara ikinci bir hayat vermeyi seviyor. Hiç olmadık nesneler, kırk yıl düşünsek aklımıza gelmeyecek eşyalar bu insanların elinde bir anda kimlik değiştirerek bambaşka bir amaç için kullanabileceğimiz eşyalara dönüşüyor. Eski bir bavuldan eczacı dolabı, bira fıçılarından davul seti, bulaşık makinesinden teras ısıtıcısı, ampulden gaz lambası yaratanların tasarımlarını bir araya getiren bu fotoğraf serisi, eşyalarımızın yeni hayatlarına tanıklık etmemizi sağlıyor.



22


23


24


25


05.

CESUR VE PROVOKATİF FOTOĞRAFLAR ÇEKMEYİ SEVİYORUM



Kendisi, moda ve reklam fotoğrafçılığının belki de bir numaralı ismi. Starların önünde kuyruğa girdiği, Claudia Schiffer’ın onun objektifiyle şöhrete kavuştuğu, en prestijli dergilerin kendisiyle çalışabilmek için yarıştığı Ellen von Unwerth, erkeklerin egemen olduğu fotoğraf dünyasında kendini kabul ettirmiş bir kadın. 59 yaşındaki fotoğrafçının Fransız Photo dergisine verdiği röportaj, bir yetimhanede başlayıp moda, sanat ve şov dünyasında en üst mertebeye uzanan renkli hayatını ve göz kamaştırıcı işlerini daha iyi tanımamızı sağladı.

geldi. Madonna, Britney Spears, Kate Moss, Christina Aguilera, Kylie Minogue ve daha niceleri hiç tereddüt etmeden kendilerini Ellen von Unwerth’ın objektifinin önüne attılar. Terry Richardson’ın kışkırtıcılığını kusursuz bir estetikle birleştiren bu çarpıcı kareler Unswerth kadar poz veren starları da ilgi odağı haline getirdi. Moda reklamlarının ve yıldızların yanı sıra, erotizmin ve arzunun zerafetle birleştiği, nü fotoğraflarla da ünlenen Ellen von Unwerth, Helmut Newton’un açtığı yoldan emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. 29 Eylül’de Paris’te kapılarını açan “Little Beast” adlı sergisi için Fransa’da bulunan sanatçı ünlü fotoğraf dergisi Photo için özel bir röportaj verdi.

Objektifin arkasına geçmeden önce on yıl kadar modellik yapan Ellen von Unwerth, Guy Bourdin ve Helmut Newton gibi isimlerle çalıştıktan sonra modelliği bir kenara Gülüşünüzle yüzünüze de yansıyan ve bırakarak fotoğrafçılığa başladı ve kısa sürede fotoğraflarınızda da yer alan bu büyük moda dergilerinin kapıştığı bir isim haline coşku nereden geliyor?


29


Hayatta, yapmak istediğim mesleği yapma önemli fotoğrafçılar için! Fotoğraf makişansına sahibim, yani fotoğrafçılık! Her gün nelerinin arkasında nasıllar? Birer insan yeni ve ilginç insanlarla tanışma fırsatına eri- ve erkek olarak nasıllar? Fotoğraflarınızı şiyorum, onlarla yeni hikayeler, yeni kareler beğenmişler miydi? yaratıyoruz ve bu bana inanılmaz bir enerji Guy Bourdin gerçekten inanılmazdı, ona veriyor. hayrandım. Bizi bütün gün buz gibi bir Mutlu bir çocukluk geçirdiğinizi söylü- stüdyoda bekletirdi. Sonra bir anda çekim yorsunuz, oysa yetimhanelerde ve geçici başlar, ortalık eletriklenir, rüzgar ve flaşlar ailelerde büyüdünüz. Herşeyin iyi tarafını uçuşur ve biz herşeyi unuturduk. Helmut ise kendini ve çevresini daha fazla kontrol görme gücünüz buradan mı geliyor? ederdi. Ben topuklu ayakkabılarla işkence Doğamdan gelen bir pozitiflik var ama anne- görürken o, kuaförle konuşabilirdi. Onun siz babasız büyümüş olmak beni daha da tipinde bir kadın değilim ama ismimi sevigüçlü kıldı. Bana iyi gelen insanları bulmayı yordu. Sanırım fotoğraflarımı da seviyordu, bir keresinde söylemişti. biliyorum. Üniversiteye girmeden hemen önce keş- Mankenlik tecrübenizden fotoğrafçılık fedildiniz ve manken oldunuz… hem için ne gibi dersler çıkardınız? de Guy Bourdin ve Helmut Newton gibi

30


31


Bir kızın topuklulardan dolayı canı yanıyorsa bunu hemen anlıyorum! (gülüyor) Üşüyorsa ya da kendini iyi hissetmiyorsa, bunları anlayabiiyorum. Ben, müziğin ve şampanyanın da olduğu güzel ve neşeli bir ortam yaratmaya çalışıyorum. Moda çekimleri için gittiğiniz bir Afrika köyünde yaptığınız röportaj, fotoğrafçılığı keşfetmenizi sağladı. Bu tarz röportajlar yapmaya devam edecek misiniz? Röportaj yapmayı elbette seviyorum ama kendimi bir savaş sırasında çamurda sürünürken ya da kurşunlardan kaçarken düşünemiyorum. Sebastiao Salgado’nun yaptıklarına bayılıyorum, günümüzde en sevdiğim fotoğrafçı.

32

Böylece zamanla mankenlikten moda, reklam ve portre fotoğrafçılığının bir yıldızı


haline geldiniz… Ellen von Unwerth’in Bütün önemli çağdaş fotoğrafçılar gibi siz fotoğrafları başlı başlına bir tarz oldular. de sadece dergilerde yayınlanmıyorsunuz, Dinamik, seksi ve komik. Bu özgür fotoğ- aynı zamanda sergilere de konu oluyorrafçılık anlayışında hoşunuza giden nedir? sunuz. Bu değişimden ya da gelişimden diyelim, memnun musunuz? Ucundan erotizme dokunan sanat beni çok etkiliyor. Kadınlar güzel olmayı ve cazibele- Kendini sanat dünyasında bulmak gerçekrini göstermeyi severler. Ben, hikayesi olan, ten çok güzel bir şey. Birinin evine gidip de biraz daha cesur, provokatif ve neşeli fotoğ- duvarda benim çektiğim bir fotoğrafı görmek çok onur verici bir şey. raflar çekmeyi seviyorum. Claudia Schiffer’ı siz keşfettiniz. Biraz anlatır mısınız?

33

Claudia’nın Elle dergisi için fotoğraflarını çekmiştim. Sonuçlara bakarken kendisinde bir Brigitte Bardot esintisi olduğunu düşündüm. Sonra da Claudia’ Schiffer’ın “seksi” yönünü aşırıya vurduk ve başarılı olduk.

Siz de koleksiyonculuk yapıyor musunuz? Yapıyorsanız hangi fotoğrafçıların işlerini saklıyorsunuz? Bert Stern’in çektiği Marilyn Monroe tirajları var. Bir de Küba’ya gittiğimde Alberto Korda’dan satın aldığım Che Guevara portresinin orijinal baskılarından biri var.


06.

SHINTARO OHATA’NIN TUVALLİ HEYKELLERİ

34


Hiroşima doğumlu Japon sanatçı Shintaro Ohata, eserlerinde heykellerini yağlı boya tablolarla bir araya getirerek, üç boyutlu kompozisyonlar elde ediyor. Çizgileri ve renkleri ustaklıkla kullanan sanatçı, eserin arka fonunda yağlı boya tablo peyzajlar üzerinde çalışırken, ön plana da eserlerinin ana karakteri olan küçük bir kızın polistirenden yapılmış heykellerini yerleştiriyor. Gündelik hayatın anlarını birer film karesi gibi kurgulayan Otara, yağmurlu bir akşamı, yalnız geçen bir geceyi, gün batımını ya da masum bir anı resmediyor

35


36


37


38


39


40


41


Haftaya görüşürüz:)

13 // EKİM’13

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.