Haftasonu I 23haziran

Page 1

23 // HZRN’13

// Gezİ’den sonra dİren Sao Paulo // DERİNLİK SARHOŞLUĞU // SOFIA CAPPOLA’DAN Yeni nesil gençliğin analizi // SUPERMAN DÜNYAYI KURTARABİLECEK Mİ? // ROLAND GARROS’UN KRALI NADAL


// 01. Gezİ’den sonra dİren Sao Paulo // 02. DERİNLİK SARHOŞLUĞU // 03. SOFIA CAPPOLA’DAN Yeni nesil gençliğin analizi // 04. SUPERMAN DÜNYAYI KURTARABİLECEK Mİ? // 05. ROLAND GARROS’UN KRALI NADAL

Editör: Cem GELGÜN


01.

<<

Gezi’den sonra diren Sao Paulo

Türkiye’de 31 Mayıs’ta başlayan olayların ardından bu kez de Brezilya’nın ekonomik başkenti Sao Paulo gösterilere sahne oluyor. Toplu taşıma tarifelerindeki fiyat artışını protesto eden on binlerce kişi sokaklara dökülürken, polis göstericlere tazikli su ve gaz bombalarıyla karşılık verdi. Farklı sebeplerden dolayı çıkmış olsa da iki halk hareketi arasında bir çok benzerlik var.

Brezilya’nın en büyük şehri ve ekonomik başkenti Sao Paulo son günlerde büyük gösterilere sahne oluyor. Hükümetin toplu taşıma zammını protesto eden binlerce Sao Paulo’lu 13 Haziran tarihinde sokaklara inerek, hoşnutsuzluklarını demokratik yollardan dile getirmeye çalıştı. Türkiye’ye bir çok destek mesajının yer aldığı gösteriler polisin şiddetli müdahalesiyle dağıtılınca, şarkılar ve danslarla başlayan halk hareketi yerini ülkemizdekine benzer bir kaosa bıraktı. Müdaheleye hazırlıksız yakalanan yüzlerce kişi gazdan etkilenirken, bir çok mağaza yağmalandı. Yaşanan şiddet olayları gösterilerin diğer şehirlere sıçramasına neden olurken, 2014 Dünya Kupasına hazırlık olarak, Konfederasyon Kupası’nı organize eden Brezilya güvenlik güçlerini alarma geçirdi. Gezi hareketinde olduğu gibi toplumun bir çok kesiminden, farklı insanları bir araya getiren halk hareketi


ülkemizde yaşananlarla benzerlikler içeriyor. Gezi’nin ağaçları, otobüsün bileti Gezi hareketi başladığında, yerine Topçu Kışlası inşa edilebilmesi için kesilmesi gereken ağaçları korumak isteyen bir avuç insan vardı. Tamamen barışçıl bir şekilde bir araya gelen bu topluluk, kesilmek istenen ağaçları savunurken orantısız şiddete maruz kalarak, otoriterleşen hükümetin politikalarına ve Başbakanın vurdum duymaz tavrına karşı çıkan yüzbinlerce insanın sokaklara dökülmesine neden oldu. Brezilya’da ise toplu taşıma tariflerine yapılan zammı protesto eden bir avuç göstericiye yapılan müdahale, 2014 ve 2016 spor organizasyonları için milyar dolarlar harcayan bir hükümetin

yıllardan beri halkını es geçmesini, giderek artan fiyatların fakir ve orta kesimi zor durumda bırakmasını kınayan on binlerce Brezilya’lı Sao Paulo sokaklarında toplandı. Her iki durumda da olay sadece bir ağaç ya da bir otobüs bileti olmaktan çıktı. Sosyal medyanın gücü İki tarafta da olayların bu kadar çabuk yayılmasına neden olan, daha doğrusu sağlayan diyelim, hiç kuşkusuz ki Twitter ve Facebook’un yoğun kullanımı oldu. Genç jenerasyonun çok aktif şekilde kullandığı iki sosyal medya portalı, bilgilerin, görsellerin, düşüncelerin çok daha çabuk yayılmasını sağlayarak, bir avuç eylemciyle başlayan protestoların, bir iki günde ciddi birer halk hareketine dönüşmesini sağladı. İkinci

SAO PAULO

gezi direnişi


Dünya Savaşında Fransız direnişçilerin kullandığı haberleşme teknikleri, direnişi ayakta tutarken, Amerikan ordusunun müdahalesini kolaylaştırmıştı. Bugün artık anlık olarak dağıtılabilen bilgiler, protestocuların sığınabilecekleri yerleri, revir ihtiyaçlarını, avukat ihtiyaçlarını anında karşılayabiliyor. Sosyal medyanın yoğun kullanımının gelecekte hükümetleri bir hayli zorlayacak halk hareketlerinin habercisi olduğunu söyleyebiliriz. Bir lideri, bir omurgası olmayan, tamamen organik olarak toplanan ve dağılan kitleler, hükümetleri başa çıkması zor, yeni tür protestolarla karşı karşıya bırakacak gibi. Buraya kadar iki halk hareketi de benzerlikler

SAO PAULO

gezi direnişi

gösteriyordu ama iki ülke arasındaki farkı Brezilya hükümeti belirledi. Yaşanan gösterilerin ve şiddetin ardından halkı dinlediklerini açıklayan Brezilya Cumhurbaşkanı Dilma Rousseff, demokratik yollardan haklarını arayan Brezilya halkına teşekkür ederken, şikayetlerini karşılamak için görüşmelere başladı. Porto Alegre, Recife ve diğer bazı şehirler Cumhurbaşkanı’nı beklemeden topluma taşıma tarifelerinde indirim yaptı bile. Terörist, çapulcu, ayyaş gibi kelimelere gerek kalmadan çözüm yolunda adım atan taraflar demokrasinin sadece bir kelime olmadığını, herkesin içinde taşıması gereken bir olgu olduğunu bir defa daha ortaya koydular. n


DERİNLİK SARHOŞLUĞU

<<

02.

Tüpsüz dalış meraklısı Christina ve Eusebio Saenz de Santamaria çifti, dünyayı dolaşarak, derinliklere yaptıkları yolculukları resmediyor. Çektikleri fotoğrafları internet üzerinden paylaşan çift, derinlik sarhoşluğunu sanatsal karelerle birleştiriyor. Meksika’nın Yucatan bölgesinde, deniz seviyesinin 60 metre altında çekilen bu göz kamaştırıcı fotoğraflar, görmeye pek alışık olmadığımız derinliklerin güzelliğini ortaya koyuyor.




03.

SOFIA CAPPOLA’DAN

<<

Yeni nesil gençliğin analizi

geçen yeni jenerasyonu mercek altına alıyor. Paris Match’ın röportajı.

Sinemanın ustalarından ünlü yönetmen Francis Ford Coppola’nın kendisi gibi yönetmen olan kızı Sofia Coppola, gerçek bir hikayeden esinlendiği, kontrolden çıkan ve ünlü olmak için ne pahasına olursa olsun herşeyi yapmaya hazır olan Amerikan gençliğini konu aldığı ve başrolünü Emma Watson’ın oynadığı, The Bling Ring’le ergenlikten yetişkinliğe

Hollywood yıldızlarının evlerini soyan, iyi aile kızlarından oluşan küçük bir çetenin gerçek hikayesinden esinlenirken en çok neden etkilendiniz? sofia coppola: Zevksizlik. Beni en çok etkileyen şey bu çocukların, ihtiyaçları olduğu için değil, sadece idollerine benzemek, onlar gibi yaşamak, onlar gibi giyinebilmek için milyon dolarlar çalmaları oldu. İçinde yaşadığımız çağı çok iyi ifade ediyor. Paris Hilton’un evinde çekim yapmadan önce kendisini tanıyor muydunuz?


Hayır tanımıyordum ve dürüst olmak gerekirse, iyi anlamda şaşırdım: kendisini hayal ettiğimden daha çok sevdim. Kendisi hakkında çok komik olabiliyor. Zaten, bir şey katmamıza gerek kalmadı: her yerde onun fotoğrafları ve ona adanmış yastıklar var…

Kendinizi bu yeni nesile ait hissetmiyormuşcasına, yarattığınız karakterlere ilk defa bu kadar mesafeli ve soğuk bir şekilde baktığınızı görüyoruz. Siz de diğer tarafa mı geçtiniz?

Bu hikayeyi gençlerin gözünden anlatmaya 2006’da sizin “Marie-Antoinette”iniz çalıştım ama açıkcası kendimi onlarla özdeşbile, Versailles kraliyet sarayından çok, leştirmekte bir hayli zorlandım. Ben ders Hollywood çevresinin dibe vuruşunu veren biri olmak istemiyorum, izleyicilerin konu alıyordu. Günümüzün takıntısı kendilerinin bir fikir edinmesini istiyorum. olan ünlü olma arzusu hakkında ne Çekimleri hazırlarken, sürekli birbirlerine mesajlar yollayan ya da herşeyin fotoğrafını diyebilirsiniz? çeken gençler görüyordum. Hayatın, sadece Şöhret olma kültürü, Amerikan toplu- Facebook’ta ifşa etmekle var olduğuna inanımunda ağırlıkta olmaya başladı, sosyal yor olmak neredeyse bilim kurguya giren bir medya da bunda çok belirleyici oldu. Ben düşünce. Yakınlık hissi vererek internet bir daha gençken, magazin dergileri, ara sırada, çok duvarı yıktı. Öyle bir noktaya geldiki kaçamak olarak neredeyse utanarak baktığı- bu gençler idollerinin evine girip arkadaş mız dergilerdi. Bugün çocuklarımın okula olabileceklerini düşünebiliyorlar… Bundan gittiği New York’ta reality şovlar her yerde… on yıl önce böyle bir şey mümkün olamazdı. Bu da çocuklara hiç bir neden yokken ünlü olmanın normal bir şey olduğunu ve bunun İki kız annesi olarak, değerlerin bu denli için hiç bir şeyden kaçınılmaması gerekti- değişiyor olması sizi endişelendiriyor mu? ğini öğretiyor.


müzisyenlerden daha çok etkileniyordum.

Tabii ki, kimse çocuklarının bu şekilde büyümesini istemez. Hikayeme konu olan olayda Bling Ring çetesindeki kızların anneleri, kızlarını ünlü olmaları için teşvik ediyorlardı, hatta kendileri bile bazı reality şovlara çıkmışlardı. Onun için kendi çocuklarım için endişelenmiyorum. İstediklerini yaparlar.

Kendinizi şimdiki zamandan bu kadar soyutlarken, aynı zamanda günümüzün değişimleri ve akımlarıyla nasıl bağlantıda kalabiliyorsunuz?

Yani pek değil. Babamla çalışan ve evimize gelen o kadar çok ünlü aktör vardı ki, benim gözümde onlar hep arkadaş gibiydiler. Ben, Kurt Cobain gibi ya da Kim Gordon gibi

Marie-Antoinette vizyona girdiğinde, ergenliği konu alan üçlemenin sonuncusu olduğu söylemiştiniz. Oysa şimdi ergenliği konu alan beşinci filmle

Kesinlikle öyle bir bağlantıda kalmıyorum. Facebook’um yok, Twitter’ım da… Aileden gelen, babanız Francis Ford Internet’i de çok az kullanıyorum. The Bling Coppola’nın sizinle yaptığı gibi, çocukla- Ring’in günümüzün gençliğinin gözünde rını kendi filmlerinde oynatma geleneğini gerçekçi olmasını istiyordum. Genç aktörlerim bana çok yardımcı oldular, özellikle de devam ettirecek misiniz? görüntü yönetmenimin 16 yaşındaki kızı. Hayır, ben çocuklarımın, babamın benimle Ona repliklerimi söylüyordum, o da bana kullandığım argo ya da jargon hakkında başaramadığı koruyucu figürüyüm. düşüncelerini belirtiyordu. Bir çok arkadaKüçükken hiçbir sinema yıldızının hay- şının birbirlerini “şıllık” olarak çağırdığını söylemesi beni oldukça düşündürdü… ranı değil miydiniz?

11


karşımızdasınız. Kendimde istediğimi yapma özgürlüğünü görüyorum onun için de bundan istifade ediyorum. Gençlik filmlerini ve bin türlü macera ve belaya bulaşan genç gruplarını konu alan filmleri her zaman sevmişimdir. Ben de bu tarza el atmak istedim. Bir yandan da gençlerin resmi sponsoru olmak gibi bir düşüncem yok. Evet filmlerimde var, özellikle de sonuncusunda ama ergenlik hakkında sorular sorulmasından sıkıldım biraz. Bu hikayeyi ekrana taşıyarak, bu çeteyi uçurum çok önemli. ve gençliğin değişimini ele verseniz de Hollywood tarzı mutlu sonlara katkıda Babanızın çektiği Godfather III’te oyunbulunuyorsunuz. Kendi kuyruğunu ısı- culuğunuzdan dolayı aldığınız eleştiriler sizi hala etkiliyor mu? ran yılan misali… Olduklarından daha ünlü olmamaları Artık bunu düşünmüyorum, bu yirmi yıl için isimleri değiştirmeye özen gösterdim. önceydi. Ama bugün hala eleştirmenlerin Onları birer kahraman yapmış olma hissine yazılarını okumak istemiyorum, etkilenmek de kapılmıyorum. Sonuç olarak gençlerin ya da yaralanmak istemiyorum. Ben hassas bu filmi seyredip, onlar gibi yapma isteğine biriyim… kapılmalarını istemiyorum. Siz filminizin tanıtımını Paris’te yaparken Filmde Emma Watson tarafından can- kocanız Thomas Mars; grubu Phoenix’in landırılan Alexis Neiers, attığı tweet’te (Fransız elektronik müzik grubu) yeni filminizin “aşağılayıcı, yalan dolu ve albüm tanıtımı için Amerika’da buludoğru olmayan bilgiler üzerine kurulu nuyor. Hayatlarınızı nasıl organize ediyorsunuz? olduğunu” söyledi…

12

Filmi gördüğünü sanmıyorum, görmüş mü? Her halükarda hareketi beni şaşırtmıyor çünkü hala masum olduğunu savunuyor. Kendisiyle karşılaştığımda, örnek genç kız imajı vermeye çalışıyordu. Bütün filmlerimin ortak bir noktasını bulmaya çalışacak olursam bu olurdu herhalde: Bir şeye benzemeye çalışmak. Gerçekten olduğumuz şeyle, dışa göstermeye çalıştığımız kişi arasındaki

Küçük iki kız büyüterek bu işlere girişmek yürek istiyor. Phoenix’in yeni klibini çektim, onlar da The Bling Ring’in müziğine katkıda bulundular. Filmlerimi yaparken yardım alıyorum. Kızlarımın doğumundan önce olduğu gibi geceleri de oturup yazamıyorum. Ailemle ilgilenebilmek için bundan böyle iki film arasına daha fazla zaman sokmam çok mümkün. n


04.

<<

SUPERMAN DÜNYAYI KURTARABİLECEK Mİ?

Herkesin, bir Superman’in çıkıp da ülkemizde yaşanan şiddet olaylarına bir son vermesi için dua ettiği şu günlerde, Superman’in yeni uyarlaması The Man Of Steel sessiz sedasız vizyona girdi.

Beklentileri karşılayamayan Superman Returns’den tam on yıl sonra, Chirstopher Nolan ve Zack Synder işbirliğinde Kr ypton’dan dünyamıza geri gelen Superman’i ismini pek de duymadığımız Henry Cavill canlandırıyor. Bu, Clark Kent karakterinin arkasında anonim bir şekilde saklanan Superman’e yakışır bir hareket aslında. Kolay değil efsane Superman, Christopher Reeve’den boşalan koltuğu devralmak. Superman Returns’de kendini pek ıspatlayamayan Brandon Routh’un yerine, has Superman’e de bir hayli benzeyen Henry Cavill seçilmiş. Première dergisinin yaptığı röportaj, kendisini daha yakından tanımamızı sağlıyor. Superman bu sefer dünyayı kuratarabilecek mi? Premiere: İnanılmaz bir şey, Superman’le aynı saç modeline sahipsiniz? Gerçek saçınız mı bu?


Henry Cavill: Yüzde 100 benim saçım! Ben gündelik hayatta buna benziyorum. Tabii ki saç modelimin ve Reeve’e benziyor oluşumun, seçmelerde bana yardımcı olmasını umuyordum. Ayrıca yönetmen Zack Snyder sizinle aynı reaksiyonu gösterdi! Sonuç olarak film için saç modelini biraz değiştirdik. Man Of Steel’in karakterin değişiminde oynadığı rol çok bariz, öyle değil mi? Kesinlikle. Yapımın ilk büyük toplantısıda Christopher Nolan “Herşey hep aynı şekilde başlıyor. Saç modeli ve kırmızı don. Bunlardan kurtulmamız lazım!” dedi. Geçmişin Superman’ine dönmek istemiyordu. Karaktere yapışmış naif ikonografik bulguları olabildiğince silmeye çalıştık. Yığınla high-tech ıvır zıvıra sahip, milyarder bir hukukçu olan Batman’i hayal etmek güçtü ama sanırım Superman’de bu denli bir değişiklik yapmak zor olsa gerek…

Superman gerçekten aramızda olsa ve onun varlığı bilim, din ve evren hakkında bütün bildiklerimizi alt üst edecek olsa? Kurguladığımız hikayenin arka planını bu düşünce oluşturuyor. Peki böylelikle bu karakter üzerindeki mitoloji tamamen alt üst olmuş olmuyor mu? Mesela Man Of Steel’deki kostümün sadece “pratik” amaçlı kullanıldığını söyleyebilir miyiz? Eğer öyle görmek istiyorsanız. Kostüm hikayenin önemli bir parçası. Burada dururum. Böyle bir rol, ciddi bir hazırlık gerektirir, kendini Superman hissetmek zaman alabilir. Nasıl durmalı, nasıl bakmalı, nasıl Superman olmalı? Bunu anlatmak çok zor aslında. Dünyaya farklı bir açıdan bakıyor. İpad’imden DC Comics uygalamasına göz atarken, Superman’in, göğsü kabarık, solunda Batman sağında da Wonder Woman olan


bir fotoğrafını gördüm ve kendime referans olarak onu aldım. Düşündüğüm herşeyi temsil ediyor: iyilik, yumuşaklık ve kabul etme. Kostümü ilk defa giydiğinizde, ellerinizi belinize koyup efsane pozu alma isteğine karşı koyabildiniz mi? İmkansızdı! (gülüyor) Bu bütün ekip için çok önemli bir andı. Sonra bir çok kez bu pozu yaparken kendimi suç üstü yakaladım. Sonra kendime “Buna bir son ver, sürekli böyle gezemezsin!” dedim. Superman’in ilk aktörü George Reeves garip bir şekilde öldü. Christopher Reeve ise hepimizin bildiği kaderi yaşadı. Brandon Routh’un kariyeri hiç bir zaman yükselişe geçmedi. Superman’in lanetine inanıyor musunuz? Buna kesinlikle inanmıyorum. Lois & Clark dizisinde onu canlandıran Dean Cain’e bakın, gayet iyi gidiyor! Batman Begins, Casino Royale ve Su p e r m a n R e t u r n s g i b i ö n e m l i filmlerin seçmelerinde hep sonlara kaldınız ama rolü kapamadınız. Hatta sizi “Hollywood’un en şanssız adamı” diye adlandırdılar. Bugün şansı tersine çevirdiğinizi düşünüyor musunuz? James Bond’la ilgili bir belgeselde, Pierce Brosnan bir kaç sene boyunca başarısız denemelerden sonra Golden Eye’da yer almaktan duyduğu mutluluğu anlatıyordu. Bu kadar uzun süre arka planda kalmış olmak bende belli bir alçakgönüllülük geliştirdi. Ama elbette hayattan bir rövanş almış olma hissi de yok değil. n


05. ROLAND GARROS’UN KRALI NADAL


<< Toprak kortların matadoru Rafael Nadal, Roland Garros’u sekinci kez kazanarak, sayısız şampiyonluğuna bir yenisi daha ekledi. Uzun süren sakatlıkların ardından soru işaretleri altında kortlara geri dönen Nadal’ın, herkesin hoşuna giden çocuksu görüntüsünün altında, patlamaya hazır bir volkan ve eskisinden daha güçlü bir şekilde dönmeyi hırs yapmış bir savaşçı var. İşte bir

Kaçıncı olduğunu saymakta zorlandığımız Grand Slam şampiyonluğundan ve 27. yaş gününü gerektiği gibi kutladıktan sonra sakinleşmiş ve dinlenmiş bir Nadal çıkıyor gazetecilerin karşısına. Kendisine ingilizce sorulan, destansı maçlar ve efsane Grad Slam şampiyonluklarıyla dolu dokuz yıllık kariyerini özetlemesi istenen soruya Nadal ingilizce: “Biliyor musunuz, değişmeyen, tenis oynamaya devam etme ilüzyonu…” diye cevap veriyor. Cevap üzerine aralarında fısıldaşmaya başlayan gazeteciler, efsane futbolcu Eric Cantona gibi Mallorca’nın çocuğunun da felsefeye giriştiğini ya da gerçekten delirmeye başladığını konuşurken, düzeltme, dikkatli İspanyol bir gazeteciden geliyor. Gazeteci, bu şekilde kullanıldığında “ilüzyon” kelimesinin İspanyolcada “mutluluk”, “zevk”, “arzu” anlamına geldiğini anlatıyor. Herkes derin bir nefes alıyor. Korkulacak bir şey yokmuş meğer. Nadal felseye falan girişmeyecek, daha uzun süre topların arkasından aynı istek ve arzuyla koşmaya devam edecek.

İstek ve arzu Nadal gibi bir şampiyonun aynı şampiyonun portresi. hırsla devam edebilmesi için olmazsa olmaz bir özellik. 24 Masters serisi, 8 Roland Garros, 2 Wimbledon, 1 Amerika Açık, 1 Avustralya Açık şampiyonluğu, 160 hafta dünya ikinciliği ve neredeyse 1 yıl aralıksız dünya birinciliği… Liste çok uzun. Björn Borg, Ivan Lendl ya da Pete Sampras bile bu kadarını yapamamıştı. Nadal’ın karşısında hiç de azımsanmayacak, iki de sıkı rakip var: Roger Federer ve Novak Djokovic. Hiç bir zaman bir tenisçi disiplinini bu kadar domine etmemişti. Rafael Nadal, bu üç tenisçi arasında en mükemmeli olmasa da, hiç kuşkusuz ki en heyecan verci olanı. Nadal tavırlarıyla, çocuksu suratıyla ve herkese sempatik gelen yaşam hikayesiyle


. Bir final günü, Rafael Nadal, ayakkabı ve çoraplarını çıkartıp kanlar içinde kalan Akdeniz’deki Balear adalarından Mallorca’da, ayağını kendince tedavi etmeye çalışıp, köylü bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geri dönüp maçı kazanınca, ekranları gelen Nadal’ı Nadal yapan, birbirine başındakiler bu genç çocuğu hayranlıkla bağlı bir aile, herkesin benimsediği Maria izlediler. Belki herkes, bir makineden çok, Francisca adlı bir nişanlı, her zaman yanında insan olduğu için sevdi Nadal’ı. Elbette olan, sanat ve tarih meraklısı, her türlü Federer ve Djokovic de çok büyük oyuncular, ego şişmesini anında söndürecek antrenör onların da bir hikayesi var, aşkları ve acıları amcası Toni. Bütün bu özelliklerin yanında var. Rafael Nadal, 85 kiloluk kas yığınıyla, usta Bu iki isim mükemmele daha çok yaklaşan taktikci zekasıyla, önde olan rakibini sürekli isimler, dengeliler, gerçekçiler ve mesafeliler. korkuya ve hataya itecek saldırganlığıyla Nadal, Yunan tanrılarının tersine, kestirilemez, matrak, çocuksu, masum herkesin tartışmasız saygısını kazandı. ve atılgan. Onlar mükemmeliyetin birer En zor anlarda bile topu bırakmayışı, ters simgesiyken, Nadal herşeyden önce, iyi ve dönüşler, kortta kayışlar, uçarak kurtarmalar kötü yanlarıyla, bir insan. Her zaman en zamanla Nadal’ın dizlerini yordu ve uzun güzelini, en zevklisini veren, yani “ilüzyonu” süre kortlardan uzak kalmasına neden oldu. veren bir insan. n gönüllerde taht kurdu.


Haftaya görüşürüz:)

23 // HZRN’13


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.