HAFTA SONU I 27 EKIM 2013

Page 1

27 // EKİM’13

zete


zete

Editรถr: Cem GELGร N


// 01. LIGHTNING BOLT’LA YENİDEN PEARL JAM // 02. KAYALARA YERLEŞTİRİLMİŞ CAM DİLİMLERİ // 03. GLENN CLOSE : ASLA ZAYIF BİR KADINI OYNAMAM // 04. MONDRIAN: ŞEKİLLERLE KONUŞAN RESSAM // 05. KAR TANELERİNİN EŞSİZ GEOMETRİSİ // 06. KABLOSUZ ELEKTRİK HAYATIMIZI DEĞİŞTİRECEK


01.

EDDIE VEDDER: PEARL JAM OLARAK, EN İYİ ALBÜMÜ YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ


Pearl Jam 1990’larda Seattle’dan çıkma meşhur Grunge akımının bir parçası ve tabiri caizse hayatta kalan tek grup. Grup, Eddie Vedder önderliğinde müzik tarihinde kendine sağlam bir yer edindi. 1991’de piyasaya çıkan Ten albümünden beri bir çok farklı evreden geçen Pearl Jam, dört yıllık bir aranın ardından onuncu stüdyo albümü Lightning Bolt’u geçtiğimiz günlerde piyasaya sürdü. Stone Gossard, Mike McCready, Jeff Ament, Matt Cameron ve Eddie Vedder beşlisinden oluşan Pearl Jam, özlemini duyduğumuz bitmek tükenmez enerjileriyle bir defa daha karşımıza çıkıyor. Olgunluk çağını yaşayan grup, merakla beklenen Lightning Bolt albümüyle hayranlarını mest edecek gibi. Sahnede, atlayan, zıplayan, koşan, yükseklere tırmanan ve elinde şarap şişesini eksik etmeyen Pearl Jam’in lideri Eddie Vedder, Lightning Bolt’u Rolling Stones dergisine anlattı. Albümlerin arasındaki uzun zamanı ve grup üyelerinin diğer projelerini ele alırsak Pearl Jam’in kendisi de bir yan grup mu oldu? Böyle bir izlenim oluşmasını anlayabiliyorum ama


birbirine bağlı bir grubuz ve araya giren zaman sağlıklı bir ilişkinin göstergesi. Müzik yapmaya devam etmek herkesin hayatındaki asıl amaç elbette ama diğer yandan da ailelerimizle vakit geçirmek ve ilgisiz babalar olmamak da bir o kadar önemli. Pearl Jam’le hala en iyi albümü yapamaya çalışıyor musunuz? Olabildiğince az rekabetçi bir şekilde söylemeye çalışacağım ama sadece Pearl Jam’in en iyi albümünü değil yapılabilecek “en iyi” albümü yapmaya çalışıyoruz. Bu biraz, bir üst iletişim seviyesine geçmeye, ya da daha yüksekte müzik yapabilmenin şifrelerini kırmaya çalışmaya benziyor. Yeni bir albüm yaptığımız zamanlar ben müzisyenden çok bir dinleyici oluyorum. Bütün bu zaman boyunca, objektif kalmaya çalışıyorum, biraz büyük bir balonla yükselip manzaraya tepeden bakmak gibi bir şey. Yeni albüm, ahlak ve davranışlarla ilgili bir çok şarkı sözü içeriyor. Bildiğinizi yazmanızı söylerler. Sanırım hepimizin bildiği tek şey bu (gülüyor). Hayattayken yaşamasını bilmek, öldüğünüz güne kadar yaşamak ve sonun bilincinde olmak, belki de sizi hayattan daha fazla zevk aldığınız bir duruma getirecektir.

Biz de sadece yaşlandığınızı düşünmüştük. Evet. Yok, hayır! Sanırım son yıllarda hiç olmadığı kadar iyi durumdayım. Çocukların sizi gençleştirdiği söylenir, bence çocuklar sizi yorar, onlarla başa çıkmaya çalışarak yorgun düşersiniz. En zor bölümün ergenlikten geçmek olduğunu düşünürdüm. Daha çok, insanların yaşlandığını görmek, onların


-Yani, bunu sadece kendi ülkemle limitli tutmak istemem. Ama bir kast direktörü olsan “Bu ülke, bu role çok iyi uyuyor!” derdin. Washington eyaletinde eşcinsel evliliği ve marijuanayı aynı anda yasallaştırdılar, bu Yeni albümdeki “Infallible” şarkısı kutlama yapmak için iyi bir sebepti! Ama Amerika’nın gerilemesini konu alarak, sonra yüksek mahkeme azınlıkların ve parası kültür olarak gelinen noktayı sorguluyor. çok olmayan insanların oy haklarını zorlaştırdı. Bu geriye doğru büyük bir adım oldu. yaptıklarıyla uğraşmak zor geliyor. Bir çoğumuz vücudumuza yaptıklarımızın inkarıyla yaşıyoruz. Bunun bilincinde olunca kendine daha iyi bakmaya başlıyorsun.

7


İleri doğru iki büyük adım atabilecekken -Bir dakika siz de mi seyrettiniz yoksa? gördüğünüz gibi bölmeyi tercih ediyoruz. -Evet ileri sararak bölüm bölüm gördüm. -“Sirens” adlı balad, biraz, cesaretimi top-Anlıyorum, pop müzikle pek ilgilenmilayarak, “ticari” değil mi? yorsunuz yani. -Söylemiş bulundunuz! Başka eklemek istediğiniz? (gülüyor) Bildiğiniz gibi bazı Pop şarkıları bana neredeyse biraz tabloid şarkılar, gecenin ortasında yalnız olduğunuz gazeteciliği gibi geliyor. İnsanların beğenve kimsenin yazdıklarınızı eleştiremeyeceği- dikleri her hallerinden belli olan b*klar üretiyorsun. Bunun bir anlamı olup olmaniz bir anda bestelenir. dığını bilmiyorum. Yaz şarkılarından -Diğer bir nokta da, artık rock müzik eski- birinin içinde organik bir şey olduğundan emin değilim. İnsanlar bunu tüketiyorlar den olduğu gibi kültürel bir güç değil. ve bu sağlıklı mı? Bilmiyorum. Kendilerini kendi problemlerinden uzaklaştırmanın bir -MTV ödüllerini seyrettiniz galiba…

8


yoludur bu belki. Belki de benim göremedi- Neredeyse, 1992’de Neil Young’ın Harvest ğim sağlıklı, yapıcı özellikleri vardır. İçinde Moon albümünü yaptığı yaştasınız. Kendinizi iyi hissediyor musunuz? bolca şeker barındığı belli. 90’larda sizin de acı bir şekilde tecrübe ettiğiniz gibi, genç ve yetenekli rock gruplarının listelere daha fazla girmesi gerekmez mi?

9

Hayır, her zaman ondan daha genç olacağım. Bu sadece başarı ve yaptıklarım bakımından bile geçerli.

Rolling Stones ya da Paul McCartney gibi Biliyorsunuz Bono bundan sıkça bahse- yetmişlerinize kadar devam etmeyi hayal diyordu, “Rock’n’roll’un güvenli bir yuva edebiliyor musunuz? olmasına izin veremeyiz” tarzı şeyler. Ben de “Bu delilik, buna diğerinden daha çok Bu aslında çok nadir bir şey. Onlara baktıkça güveniyorum” diye düşünüyordum. Ama bunun ne kadar ender bir şey olduğunu demek istediğini anlıyorum. Ne zaman bir görüyorsunuz. Ben Rolling Stones’u ilk defa pop şarkısı sivrilse, diğerlerine göre bir fark 1981’de gördüm ve o zamanlar bile kıdemliyaratsa, içinde gerçek gitarların ve gerçek lerdi. Onun için bu yaşlı şairleri bugün hala davulların olduğunu görürsünüz. Ben hala şiir okurken görebildiğimiz için çok şanslıyız. en iyi işin, doğal malzemelerden yapıldığıın Onlar “30’un üzerindeki kimseye inanmayın” diyen bir jenerasyondan geliyorlar. Bu düşünüyorum. size olasılıklara açık olmayı hatırlatıyor.


02.

KAYALARA YERLEŞTİRİLMİŞ CAM DİLİMLERİ

10

Tokyo doğumlu sanatçı Ramon Todo, dilim halinde kesilmiş cam parçalarını farklı maddelerle bir araya getirerek görmeye alışık olmadığımız heykeller yaratıyor. Aralarında volkanik kayaların, Paris’in kaldırım taşlarının, Berlin duvarının bir parçasının bulunduğu taşlar üzerinde çalışan sanatçı, ikiye ayırdığı parçaların arasına cam dilimlerini yerleştirerek izleyicide şeffaflık hissi uyandırıyor


11


12


13


03.

AVUKAT CÜPPESİNİ ASAN GLENN CLOSE PATTY HEWES’U ANLATIYOR

14


15


Hırslı ve hissiz bir avukat Patty Hewes’u canlandırdığı, hukuk dünyasındaki entrikaları konu alan gerilim dizisi Damages’la geçen 5 senenin ardından avukat cüppesini asmaya hazırlanan Glenn Close, sinemaya dönüş yolunda. Beyaz perdenin en başarılı aktrislerinden Glenn Close, Damages’la yaşadığı tecrübeyi ve karakteri Patty Hewes’u Ciné Live dergisine anlattı. Sizin için bu denli önemli bir karakteri geride bırakırken neler hissettiniz?

16

Of! Sanırım gelişimini besleyen şey, Ellen’la ve kendi oğluyla olan ilişkisi. Kocası da tabii ki duygusal anlamda bu denklemin içine giriyor ama diğer ikisine karşı çok daha hassas biri. Sonuç olarak Ellen ve oğluyla olan ilişkisinin yanında, kabul ettiği işler de belirleyici bir nokta. Hislerini dışa vuramamak onun için kendini savunmanın tek yolu. Ellen’la anne-kız ilişkisinde olsun ya da Michael’la anne-oğul ilişkisinde, kabul ederek kendini bırakmak ve kayıtsız şartsız sevgi vermek onun için korkutucu bir şey çünkü bu onun için güç kaybı anlamına geliyor. Bu onun trajedisi. Herkesi bu kusurundan dolayı kaybediyor.

İki şey hissettim. Yaptıklarımızdan gurur duyuyorum ama bir yandan da bu karakter ve beraber çalıştığım herkesi çok özleyeceğim. Onun için tatlı ekşi bir his yaşıyorum. Dizinin son sahnesi, siz bir arabanın Hepimiz dizinin gerektiği gibi bittiğini içinde, kameraya karşı, bu düşünceyi iyi düşünüyoruz. Dizi benim için, modern bir özetliyor. romana benziyordu ve yazarlar takdire değer Çok akıllı bir kadın olarak, belli bir noktaya bir iş çıkardılar. kadar kaybettiklerinin farkına varıyor. Tek Patty Hewes’un birinci sezondan itibaren umudu kendini toparlamak ve kaybettiği şeylerden yoksun bir şekilde devam edebilgelişimini nasıl özetlerdiniz? mek. Bu sahne de kendini kaybetmemek, pes


etmemek için sarf ettiği enerjiyi gösteriyor.

Patty Hewes nefret edilebilecek biriyken onu seviyor gibisiniz.

Patty’yi canlandırmak, beşinci sezonuEvet onu seviyorum. Onun kötü biri oldunuzda hala ilk günkü kadar zor mu? ğunu sanmıyorum, hissiz olduğu için Evet, çünkü yazarlar bana oynaması harika kaybolmuş biri. Küçükken travma yaşamış sahneler yazmaya devam ettiler. WikiLeaks . Bu travmayla yaşarken kimseden yardım fenomeninin etrafında dönen etrikalar ken- görmeyen insanlar zamanla savunma sistemdini besler nitelikte ama Patty açısından, lerini geliştirir. Patty’nin geliştirdiği savunma çocukluğunda babasının rolünü, yaptılarını ise zekası ve güçlü bir baba figürü oluşturananlamak, küçüklüğünden beri gördüğü zarar ları yıkmak. İçinde hissettiği şiddetin, çünkü ve hiçbir zaman geçmeyen bu travma benim babasından şiddetle nefret ediyor, onu bu için çok önemliydi. Öfke ve acıdan beslenen tür insanların hayatta bir daha kazanmaması bir kadın. Yaşadıkları bir yandan zekasının için herşeyi yapmaya ittiğini görüyorsunuz. sivrilmesini sağlarken ama diğer yandan da Derin bir yaraya sahip. Siz de aktör olarak kendini herhangi bir ilişkiye verememesine insancı olmalısınız, neden öyle olduğunu anlamaya çalışmalı ve karakterinize yargılarla neden oldu.

17


değil sevgiyle yaklaşmalısınız.

18

yardıma muhtaç bir kadın rolünde göremiyoruz. Bu bir tesadüf mü?

Bazı aktörler, canlandırdıkları her kakarterde kendilerini daha da iyi tanıdıklarını Birinci filmim, The World According to söyler. Bu Patty’le sizin için de geçerli mi? Garp’tan sonra, Dune’da oynamam için teklif gelmişti. Filmin bir bölümünde, tehlikeden Sanmıyorum. Benim tecrübelerimden kaçarken yere düşen ve diğerlerinin yardıma öğrendiklerim kendimle ilgili psikolojik gelerek, yerde sürükleyerek kurtarması gereolgulardan ziyade aktörlük mesleğiyle ilgili. ken bir kadını canlandırmam gerekiyordu. Mesela repliklerimi, hızlı öğrenip, benimse- Kesinlikle kabul etmedim. Onlara “Asla bu mem gerekiyor olması çok faydalı bir süreçti. tarz bir kadını oynamam. Bu kabul etmeBu yaz iki tane filmde küçük roller oynamam diğim bir klişe” dedim. Genelde kadınların gerekti, çekimler için fazla zaman yoktu ve topuklu ayakkabılarla canavarlardan kaçmaDamages’la edindiğim tecrübe bana çok larını sağlarlar! (gülüyor) Kadınların bundan yararlı oldu. Hızlı çalışmak artık benim için daha güçlü olduklarını düşünüyorum, kadınlar mücadelecidir! Sanırım bundan dolayı bir sorun teşkil etmiyor. güçlü ve karakterli kadın rolleri beni her Her zaman güçlü ve karakter sahibi kadın- zaman daha çok ilgilendirdi ları canlandırıyorsunuz, sizi hassas ve


19


04.

MONDRIAN : ŞEKİLLERLE KONUŞAN RESSAM


20. yüzyılın başlarında yaşamış, soyut sanat akımının öncülerinden Hollandalı ressam Piet Mondrian’ın renkli dikdörtgenlerden oluşan tabloları bir çoğumuz için bir şey ifade etmeyebilir ama ressam için her çizgi, her renk derin anlamlar taşıyor. 2009’da Christie’s müzayede evinde 21 milyon euroya alıcı bulan Mondrian’ın eserleri bugün, hiç olmadığı kadar revaçta. Evreni ve doğayı anlatmak için geometrik şekiller, çizgiler ve üç ana renkle konuşan Mondrian’ın yüzyıl önce ne demek istediğini bugün daha iyi anlıyoruz. 1872’de Hollanda’da dünyaya gelen Pieter Cornelis Mondrian, kullandığı şekiller, çizgiler ve renklerle, yirminci yüzyılın başlarında doğan soyut sanat akımının en önemli isimleri arasında yer aldı. 1912’de, Hollandalı ressam ve mimarlardan oluşan De Stijl grubuyla akıma öncülük eden Mondrian’ın bu noktaya gelmesi ise yirmi yıl sürecekti. Resim yapmaya çayırlar, çiçekler ve Hollanda’da yaygın olan değirmenler çizerek başlayan Mondrian, daha sonra Courbet’nin

realizminden, Matisse’in fovizminden, Picasso’nun kübizminden geçerek, kendi değişiyle “yavaşça somut gerçeklerden, soyut gerçeklere” kaydı. Bir asır sonra Mondrian’ın tabloları hala modernliklerini koruyor. Manzaradan geriye sadece çizgiler ve renkler kalıyor Mondrian’ın tablolarında nesne eksikliği dikkat çekerken, renklerin ve şekillerin tanımlayıcı özelliklerini kaybettikleri göze çarpıyor. Hollandalı ressam, 1913’ten itibaren doğadaki şekillerin geometrilerine yoğunlaşarak, dikey ve yatay çizgilere yöneldi. Bir okyanus manzarasından ya da Amsterdam’ın sıra evlerinden geriye sadece çizgiler, alanlar ve renkler bırakan Mondrian, böylelikle tablolarını oluşturan dikdörtgen bölünmelerin de temelini attı. Denizi bir çizgi, dalgaları da bir artı olarak gördüğünü anlatan ressam, adını Plus-Minus (Artı Eksi / + -) koyduğu, imzası haline gelen sistemle, ana renklerin ve nötr renklerin, dikey ve yatay çizgilerle birbirinden ayırıldığı tablolara imza attı. Tablolarında


22


doğadaki ilahi ahengi ve dengeyi yansıtmaya çalıştığını anlatan Mondrian, bu uyumun sadece resimde değil heykel, mimari, şehircilik de dahil bütün dallarda bir felsefe haline gelebilmesi için Theo Van Doesburg ve Bart Van der Leck’le De Stijl akımına öncülük etti.

23

bir diğeriyle zıtlaşarak var oluyor” sözleriyle tanımlıyor. Paleti üç renkten oluşuyor

Renklerin birbirleriyle kurduğu dengeyi ustaca kullanan Paul Cézanne’dan ilham alan Piet Mondrian, ilk yıllarında canlı Herşey, bir diğeriyle renkler kullandıktan sonra 1910’dan itibazıtlaşarak var oluyor ren “doğal” renklerden, “ana” renklere geçiş Doğanın, birbirine zıt iki öğenin dengesin- yaptı. Kafasında canladırdığı doğada maviyi den oluştuğuna inanan Mondrian, erkeğin dünya, sarıyı güneş ve kırmızıyı ateş olarak kadınla, maneviyatın maddiyatla, somutun gören Mondrian, renklerin boyutsal özelliksoyutla yaşadığı ebedi zıtlaşmayı dikey ve leri üzerinde de durdu. Renklerin arasındaki yatay çizgilerle yansıtmaya çalıştı. “Herşeyde ilişkiyi, “Maviler izleyiciye, kırmızılardan ana çizginin en önemli öğe olduğunu ve daha derin gelir, kırmızılar ise sarılardan renklerin daha sonra geldiğini” söyleyen daha derindir” sözleriyle anlatan Mondrian, Mondrian’ın her bir eseri, renklerin, küçük tablolarında renklerin kapladığı alanlarla büyük alanların, ince ve kalın çizgilerin oynayarak derinlik algısını daha da kuvvetbirbirleriyle zıtlaştığı bir sistemden olu- lendirdi. 20. yüzyıl sanat dünyasında büyük şuyor. Mondrian tablolarını, “Herşey bir bir saygı gören ve dönemin en önemli resyakınlıktan ve ilişkiden oluşuyor. Bir renk samlarından olan Mondrian’ın sarı, kırmızı sadece bir diğeriyle var olabiliyor, bir alan ve mavi karelerden oluşan dünyası daha çok bir diğeri sayesinde öne çıkıyor, yani herşey uzun yıllar merak uyandıracağa benziyor.


05. KAR TANELERİNİN EŞSİZ GEOMETRİSİ

24


25

Her kar tanesi ‘tek’dir ve eşsizdir. Doğanın mükemmel geometrisinin mikroskopik boyutlarda cereyan ettiği kar taneleri, çıplak gözle göremediğimiz, muhteşem şekillerden oluşur. Rus fotoğrafçı Andrew Osokin’in makroskopik boyutta çektiği fotoğraflar, bazen bir yaprağı andıran bazen de inanılmaz bir simetriye bürünen eşsiz kar tanelerini yakında görmemizi sağlıyor.


26


27


28


29


06.

KABLOSUZ ELEKTRİK HAYATIMIZI DEĞİŞTİRECEK



Evimize giren elektronik aletlerin sayısı son on yılda kat kat artarak, salonumuzu pek estetik olmayan, içinden çıkılmaz bir kablo yığınına dönüştürdü. Bilim adamlarının kablosuz elektrik akımları üzerinde yaptıkları araştırmalar gelecekte hayatımızı bir hayli kolaylaştıracağa benziyor. Gereksiz kablolara elveda dememizi sağlayacak yeni teknolojiler, daha büyük ölçekte de devasa elektrik santrallerine alternatif oluşturmayı hedefliyor.

diz üstü bilgisayarınızı pili bitmeden kullanabilecek, odadan çıkarken kendiliğinden kapanan lambalar sayesinde ışıkları açık unutmayacaksınız. Bilimadamlarının karşılıklı endüktans ve öz endüktans üzerinde yaptıkları araştırmalar, kablosuz enerjide bir hayli mesafe kat edilmesini sağladı.

Eğer banyonuzda elektrikli bir diş fırçanız varsa, geleceğin kablosuz enerjisine adım atmışsınız demektir. Eşli endüktans akımını kullanan diş fırçanızı şarj etmek için, prize takılı olan bazına yerleştirmeniz yetiyor. Diş fırçaları ve akıllı telefonlarımızla hayatımıza yavaş yavaş girmeye başlayan kablosuz elektrik akımları sayesinde, ileride televizyonunuzu istediğiniz yere yerleştirebilecek,

Karşılıklı (eşli) endüktansla çalışan diş fırçamıza geri dönersek. Elektrik, prize taktığınız şarjörün içinde yer alan bobinden geçerek, üzerine yerleştirdiğiniz diş fırçasının içindeki ikinci bir bobinle etkileşime geçiyor. İki bobin arasında oluşan manyetik alan elektriği birinci bobinden diğerine geçirerek diş fırçanızın şarj olmasını sağlıyor. Aynı prensip, Nokia ve Samsung gibi markaların piyasaya

Karşılıklı endüktans hayatımıza girdi bile


müzik seti, bilgisayar gibi elektronik aletlerin veya beyaz eşyaların kablosuz çalışmalarını sağlayacak. Rezonans, bir opera sanatçısının sadece sesiyle kristal bir bardağı kırmasına yol açan fiziksel fenomendir. Bardağın doğal frekansıyla etkileşime geçen şarkıcının sesi, kristalin titreyerek kırılmasına yol açar. Bunu elektriğe uyarlayacak olursak, öz endüktansta vericiden yollanan titreşimler alıcıyla etkileşime geçerek bobinin elektrik akımı üretmesini sağlıyor. Bir kaç metre kapsamı olan bu teknoloji sayesinde duvarımıza yerleştireceğimiz küçük bir kutucuk, saloÖz eNDüKtANSIN numuzdaki elektronik aletlerin sorunsuz YAPABileCeKleRi bir şekilde çalışmasını sağlayacak. Düşük Hayatımızda asıl devrim öz endüktansla frekansların insanları ve hayvanları etkilemeyaşanacak. Rezonans yani titreşimleri kul- diğini söyleyen araştırmacılar bu teknolojinin lanan öz endüktans teknolojisi, duvardaki sağlık açısından herhangi bir tehklike teşkil elektrik prizlerini tarihe gömerek, televizyon, etmediğini belirtiyor.

sürdüğü yeni nesil telefonlar için de geçerli. Telefonunuza takacağınız özel bir kapak sayesinde, telefonunuzu kablosuz şarj cihazına bırakmanız yeterli olacaktır. Karşılıklı endüktansın tek handikapı ise çok kısa bir mesafede işleyebiliyor olması. Yani bir kaç milimetre. Hal böyle olunca karşılıklı endüktansla çalışan elektronik aletinizin şarj olması için daima şarj aletine temas etmesi gerekiyor. Bu soruna çözüm ise öz endüktansta bulunuyor.

33


35.000 km yüksekte elektrik santrali

34

Bilimadamlarının en büyük hedefi ise endüktans teknolojisini devasa boyutlara taşımak. Güneş enerjisini elektrik üretiminde, nükleer ve hidroelektrik santrallerine alternatif olarak gören bilimadamları, “çılgın” projeyi gerçekleştirmek için kolları sıvadı. Dünyanın yörüngesinde, 35.000km yüksekliğe yerleştirilecek ve günün 24 saati güneş görecek elektrik santralinde, dev aynalar güneş ışınlarını bir panele yönlendirerek elektriğe

çevrilmesini sağlayacak. Elektiriği mikrodalgalara çevirecek diğer bir iletici ise bu dalgaları dünyamıza doğru yönlendirecek. Benzerlerini Amerika’nın Nevada çölünde gördüğümüz, kilometrekarelerce büyük bir alana yerleştirilecek paneller, atmosferimizi kolaylıkla geçen dalgaları tekrar elektriğe dönüştürerek şebekeye aktaracak. Eğer bilimadamları, kağıt üzerinde kolay görünse de gerçekleştirmesi oldukça zor uzay santralinde başarılı olurlarsa, dünyamız da nükleer enerji gibi büyük bir yükün altından kalkmış olacak.


35


Haftaya görüşürüz:)

27 // EKİM’13

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.