UNİVERZETE 114

Page 1

/114

e t e z r e niv

zete


9 Temmuz 2015 Sayı: 114 Genel Yayın Yönetmeni Cenk Bonfil Yazı İşleri İlgi Özdikmenli, Tuğçe Kılınç Yazılar Dilara Muslu, Tuğçe Kılınç, Varim Gökmen Ön Kapak: Osman Hamdi Bey - Arzuhalci Arka Kapak: Demet Açıkgöz

YUNANİSTAN BAĞIMSIZLIĞI SEÇTİ

TANZİMATTAN CUMHURİYETE RESİM

EXTREMELYFUNEVENT

GÜNLÜĞÜN SON SAYFASI

Teşekkür Sarper Durmuş Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek Sosyal Medya Yöneticisi Sezin Katalon

İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo

Facebook: http://goo.gl/jx7hxb

Instegram: https://goo.gl/JT0p59

/ifbilgi

@ifbilgi


/

v i 端n

e t e z er


4

Yunanistan Bağımsızlığı Seçti Yapılan referandumda, Yunanistan halkının yüzde 60’ı “hayır” dedi / Varim Gökmen Yunanistan referandumu “oxi”(hayır) oylarının “nei”(evet) karşısında üstünlüğüyle sonuçlandı. Bundan sonra AB ve Yunanistan ilişkilerinin nasıl şekilleneceği bir yana, bu sonuç, Yunanistan başbakanı, Aleksis Çipras’ın da dediği gibi, demokrasinin korkuya ve şantaja karşı zaferidir. Yunanistan’ı referandumuna götüren süreci anlamak için krize “tembel Yunanlar”dan öte bir perspektiften bakmalı. Ortak para birimine sahip ülkeler arasında parasal birliğin korunması adına bir paylaşım mekanizmasının

geliştirilmesi zorunludur. Aksi halde mali politikalar kartı elinden alınmış devletler elleri kolları bağlı krize sürüklenir. Bu krizin sebebi yalnızca negatif/pozitif ülkeler arasındaki akışın sağlanmaması değil, aynı zamanda kalifiye elemanların emek verimliliği farkından dolayı ekonomisi güçsüz ülkelerden ekonomisi güçlü ülkelere doğru kayışıdır.* Dolayısıyla Troyka ve Yunanistan arasındaki krizin çözümü konusunda başarısızlık daha görüşmeler başlamadan, krizlere bakış açılarındaki bozukluktan belli oluyordu. Referandum ise 3 ana başlık altında


5

incelenebilir; Yunan halkı için önemi, müzakere sürecinde değiştirecekleri ve referandum süreci. Referandumun Yunanistan için önemi, bundan 188 yıl önce Osmanlı’dan ayrılmalarıyla ölçülüyor. AB’nin dayatmaları Çipras’ı köşeye sıkıştırdığından Çipras’ın iki seçeneği kalmıştı: AB’nin şartlarını kabul edecek veya temerrüde düşecekti. Çipras siyasi bir manevrayla olayı referanduma dönüştürdü ve bu sayede borç ödemesini de erteleyebildi. (Indiegogo’da başlatılan bir kampanya Yunanistan’ın borcunu bağışlarla ödemeye çalışıyor. En son baktığımda 1.9 milyon euro birikmişti. https://www.indiegogo.com/greekbailout-fund.html#/story) Sonucun müzakerelere etkisiyse tartışmaya açık. Şu ana kadar ortaya atılmış senaryolar, “grexit” yani Yunanistan’ın euro’dan çıkması, Yunanistan’ın çifte para birimine geçmesi veya Troyka’nın şartları yumuşatması ve Yunanistan’ın euro’da kalıp devam etmesi. “Grexit” her ne kadar şu an için en yüksek ihtimalli senaryo gibi görünse de Fransa’nın net, Almanya’nın ise buğulu bir Yunanistan’ı AB’de tutma fikri var. Çifte para birimine

geçme fikri de uzak gibi görünmüyor. Uluslararası sektörlerde ve turizmde euro kullanılırken iç pazarda Yunanistan drahmiye geçilebilir. Son olarak referandum sürecine bakarsak, burada AB’nin evet oyu adına elinden geleni yaptığını söyleyebiliriz. Nitekim seçim sabahı Yanis Varufakis’in AB’yi halkı korkutmakla suçlaması, gazetelerde referandum öncesi yayınlanan anketlerde evet diyenlerin küçük bir farkla önde olduğunun gösterilmesi ve seçim sonuçlarından sonra toplanan kalabalığın medya aleyhine sloganlar atması bunun en basit ibareleri. Sonuç olarak Yunanistan krizinin nasıl çözüleceğini bugünden söylemek imkansız olduğu gibi tahmin etmeye çalışmak da beyhude bir çaba. Bu seçimlerden çıkarılması gereken en önemli sonuç ise demokrasinin keşfedildiği toprakların bir kez daha tüm dünyaya demokrasi dersi vermiş olması. *: http://acikekonomi. com/2015/07/05/prometheus-icin-prelud-ya-da-yunanistan-krizi/


6

Tanzimattan Cumhuriyete Resim

Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “Tanzimat’tan Cumhuriyet’e” isimli resim sergisi Batı sanatlarının içselleştirilmeye başladığı döneme ışık tutuyor / Dilara Muslu Geçtiğimiz haftasonu, uzun zamandır ayrıntılı incelemek istediğim ama bir türlü zaman bulamadığım Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “Tanzimattan Cumhuriyete Türk Resimleri Sergisi”ni gezme fırsatım oldu. Sergiyi bilmeme rağmen uzun uzun gezme isteğimin altında yatan neden tabi ki Osman Hamdi Bey ve Fikret Mualla’nın eserlerinin bulunmasıydı. Bu sergiyi önemsememin ikinci nedeni ise Tanzimat’tan sonra çok hızlı bir değişim sürecine giren toplumun ürettiği şeyleri merak

etmemdi. 1839 yılında Gülhane-i Hatt-ı Şerifi’nin okunmasıyla Osmanlı’da başlayan tepeden batılılılaştırma hareketi, sanatın her dalında epey radikal değişimlere neden olmuş. O zamana kadar zaten var olan Batı hayranlığının, Tanzimat sonrasında etki alanını hayli genişlettiğini görebiliyoruz. Bu etki şüphesiz ki kendini sanat alanında da gösteriyor. Yıllar geçtikçe toplumun içine sindirdiği bu batılılaşma resim alanına Avrupa’daki akımlardan


7

etkilenen ressamlar yoluyla yansımış. Cumhuriyetin ilanına kadar batı anlayışını kavrayan sanatçılar -ki çoğu zaten Fransa eğitimlidir- resim alanında keskin bir modernleşme yaşamıştır. Müzede, Osmanlı hat sanatları galerisinden sonra bu sergiyi görmek aradaki farkı anlamamda yardımcı oldu. İran ve Arap sanat akımlarının etkisinde bir toplumdan ekspresyonist, empresyonist, hatta kübist eserler veren sanatçılara sahip bir topluma geçiş sürecini anlama isteği uyandırdı. Sergide Nazmi Ziya Güren, Süleyman Seyyid Bey, Halil Paşa, İbrahim Çallı hatta Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi önemli ressamların resimleri bulunuyor. Resimlerin çoğu bende Renoir, Van Gogh gibi sanatçılardan fazlasıyla etkilenildiği izlenimi uyandırdı. Sanırım bu yüzden

Osman Hamdi Bey tablolarının yeri ayrı. Uzun zaman Paris’te kalmasına ve batıya olan hakimiyetine rağmen kendi tarzını oluşturmuş ve yaşadığı dönemi en iyi yansıtan teknikte batı-konud doğu sentezini oluşturmuş. Ressamın, “Arzuhalci” isimli tablosu kuşkusuz serginin en önemli parçalarından. Serginin en çok dikkat çeken ismi ise renkli hayatı ve renkli tablolarıyla Fikret Mualla. Picasso’ya bile hiç pahasına eser sattığı bilinen ünlü sanatçımızın tabloları adeta “ben buradayım ve farklıyım” diyor. Ekspresyonist akımı benimsemesine rağmen kendi stilini oluşturan ve çizgisiyle ona ait olduğu belli eserler bırakan Mualla’nın Paris’te vefatından sonra açık artırmaya çıkan eserlerini Türkiye’nin satın aldığı da biliniyor. Eserler baktıkça sanatçıyı daha yakından tanıma isteği uyandırıyor. Sergi SSM’nin kalıcı koleksiyonlarından ve her zaman ziyarete açık. Yalnızca Türk değil, bu dönemde Osmanlı’da bulunmuş Fausto Zonaro, Ivan Ayvazovski gibi yabancı sanatçıların eserlerini de bünyesinde barındıran sergiyi görmenizi şiddetle tavsiye ederim.


8

EXTRemeLYFUNEVENT İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesinde 2012 yılında Snowboard-Kayak Kulübü olarak açılacak iken kurulma aşamasında dalga sörfü, wakeboard ve rüzgar sörfünün de eklenmesi ile extreme sporlar odaklı bir kulüp haline gelen Bilgi Extreme Kulübü şu anda snowboard, kayak, dalga sörfü, wakeboard, yamaç paraşütü, rüzgar sörfü, kiteboard ve skydiving sporlarında aktif bir şekilde etkinlik düzenliyor. Bilgi Extreme Kulübü bünyesinde bu sporlardan herhangi bir sporu yapmanız gerekmiş olmuyor, hazırladıkları eğitim programlarını kulübün sosyal medya hesaplarından takip ederek katılım gösterebiliyorsunuz. Üyelik olaraksa herhangi bir koşul aramayan Bilgi Extreme Kulübü, sadece sizden sosyal medya üzerinden takip isteğinde bulunuyor. Bilgi Extreme Kulübü kurucusu Murat

Ferhat Kayar, kulübün okulda geçirilen sıradan zamanların daha eğlenceli bir hale gelmesi için çabaladıklarını belirtiyor. #Extremelyfunevents sloganını benimsedikleri gibi etkinliklerini bu yönde oluşturmakta özen gösteriyorlar. Şu ana kadar oluşturdukları etkinliklere toplam 270 kişi katılım göstermiş. Kısa sürede büyüyen kulüp şu an üniversitenin en aktif kulüplerinden biri ve gelecek sene planlarında daha fazla etkinlik olduğunu, şehir dışı yapılan aktiviteler olduğu için etkinliklerinde kontenjan bulunduğundan kampüs odaklı etkinlikler yapmak için de çalışmalarda bulunduklarını belirtiyorlar. Bilgi Extreme Kulübü sadece etkinlik odaklı değil, aynı zamanda yarış odaklı. Snowboard ve kayak takımını oluşturmuşlar. 2012-2013 Türkiye Snowboard Şampiyonası


9


10

Erkek Takım ikinciliği, Beyaz Kupa 2014-2015 Kayak Kadın, Snowboard Erkek takımları Türkiye ve İstanbul üçüncülüğü, 2014-2015 Türkiye Snowboard Erkek Takım şampiyonluğu başarılarının yanında takım sporcularından Berkcan Önem (snowboard), İrem Önder (kayak) ve Nisan Altuğ (kayak) düzenlenen yarışlarda devamlı dereceye girmeyi başarmış sporcular. Takım Kaptanı Murat Ferhat Kayar başarıya ulaşmak için ellerinden gelenin en iyisini yaptıklarını, gerek antrenman gerekse manevi olarak çok çabaladıklarını belirtiyor. Bu sene Erzurum’da düzenlenen Türkiye Üniversitelerarası Snowboard Şampiyonası’nda aldıkları snowboard takım birinciliği ise hedefe ulaşmalarındaki en büyük başarıları. Önümüzdeki dönemde yaz sporlarına yönelecek olan kulübün etkinliklerini facebook/bilgiextreme, twitter.com/bilgiextreme, instagram.com/bilgiextreme ve www.bilgiextreme.com üzerinden takip edebilir ve katılım gösterebilirsiniz.


11


12

GÜnlÜğÜn sOn saYFası Channel 4’un “My Mad Fat Diary” dizisi final yaptı / Tuğçe Kılınç

İngiliz televizyonlarında az bölümle sezon finali yapmak giderek yaygınlaşırken bu yöntemle bir diziye daha veda ettik fakat bu defa bir sonraki sezon görüşmemek üzere. Channel 4’da yayınlanan “My Mad Fat Diary”, üçüncü sezonunda sadece üç bölümle final yaptı. Bu üç bölümün de seyirciye ne kadar yeteceği tartışılır. İzlemeyenler için dizi kısaca psikolojik sorunlar yaşayan Rachel “Rae” Earl adında bir kızın psikolojik tedavi sonrasında yaşadıklarını konu alıyor. 1996 yılında geçen dizide, Rae’nin tuttuğu günlüğe, katıldığı arkadaş grubuyla yaşadıklarına ve psikoloğu Kester ile yaptığı konuşmalara tanık

oluyoruz. Ayrıca bu noktada Rae’nin müthiş bir müzik zevkinin olduğunu da söylemem gerekiyor çünkü 90’lı yılların harika müzikleri de diziye eşlik ediyor. Üçüncü ve son sezondan bahsedecek olursak -hala izlemeyenler varsa bundan sonrasında orta derecede spoiler olduğunu hatırlatmakta fayda var- daha ilk bölümde beklenmeyen bir kazaya tanık oluyoruz. İkinci sezon sonrası her şey yolunda gitmeye başlıyor gibi gözükse de ilk bölümün sonunda seyirciyi ve Rae’yi strese sokmaya sebep olacak bir sürprizle karşılaşıyoruz. İkinci bölümde, yine ilk sezondakine benzer bir Rae buluyoruz ve “yine mi her şey


13

kötüye gidiyor?” diye içimiz içimizi yiyor. Ayrıca ikinci bölümde yine hiç beklenmedik bir olayla sarsılıyoruz. Dizinin son ve final bölümü her ne kadar kötümser başlasa da sonunda her şey yoluna giriyor çünkü Rae artık hayatının iplerini kendi eline almaya karar veriyor. Aslında üçüncü sezonun ilk bölümünü

giriş, ikinci bölümünü gelişme ve son bölümünü de sonuç olarak görmekle birlikte sezonun tamamını bütün dizinin özeti olarak da görebiliriz. İlk sezonu altı, ikinci sezonu yedi bölüm olan 47 dakikalık bu diziyi izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Eminim izleyen her bir kişi, Rae’nin günlüğünün en azından bir sayfasında kendisinden bir şeyler bulacak.


e t e z r e üniv

Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.