/115
e t e z r e niv
端
zete
16 Temmuz 2015 Sayı: 115 Genel Yayın Yönetmeni Cenk Bonfil Yazı İşleri İlgi Özdikmenli, Tuğçe Kılınç Yazılar Cenk Bonfil, Deniz Eroğlu, Dilara Muslu, İlgi Özdikmenli Ön Kapak: City of İzmir, @madamoree Arka Kapak: Demet Açıkgöz
MEZE 37
PİLAV GÜNÜ TADINDA BİR SERGİ
MEMLEKETİME ÇOKTAN YAZ GELMİŞTİR
İSTANBUL’DA CAZ IŞIĞI
Teşekkür Sarper Durmuş Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek Sosyal Medya Yöneticisi Sezin Katalon
İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo
Facebook: http://goo.gl/jx7hxb
Instegram: https://goo.gl/JT0p59
/ifbilgi
@ifbilgi
/
v i 端n
e t e z er
4
MEZE 37 Yerlerden Bodrum; Meyhanelerden “Meze 37” / İlgi Özdikmenli Ege koyları yazı dizisi yazma planım son günlerde yalnızca Bodrum’da kalışım nedeniyle aksamış olsa da sizleri yazın gidilecek güzel yerlerle tanıştırmaya devam etme niyetindeyim. Ege’nin belki de hiç bilmediğiniz bazı yerlerini yaz bitmeden sizlerle paylaşmaya devam edeceğim, söz. Ama şimdi istedim ki fırsat varken, eğer Bodrum’daysanız gitmezseniz pişman olacağınız bir meyhaneyi tanıtayım. Meyhanenin adı “Meze 37”. Meyhanenin Özgür Aras ile birlikte iki ortağından biri olan dünya tatlısı Ogün Canay’a “Neden 37?” diye sorduğumuzda bu sayının Asmalı Mescit’teki eski mekanlarının numarasından geldiğini
öğrendik. Meze 37, Bodrum merkezde; Meyhaneciler sokağında bulunuyor. Otogardan, Barlar Sokağı’na doğru inerken sağ tarafınıza dikkat ederseniz göreceğiniz sıra sıra dizilmiş manavların yanından giriliyor bu sokağa. Bodrum ve rakı ikilisi başlı başına insana keyif vermeye yetiyor zaten ancak bu sokakta içmek bana göre Bodrum’un herhangi bir yerinde rakı içmekten çok daha keyifli çünkü çok samimi bir havası var; insanı oturur oturmaz, oranın müdavimiymiş gibi hissettiriyor. Meze 37 ise benim favorim ancak yeni favorim dersem yanlış olmaz çünkü burası Mayıs 2015’te açıldı. Oldukça yeni olmasına rağmen, yoğun talep almasının
5
6
7
bana göre en büyük nedeni enfes mezeleri. Mezeler konusunda oldukça ilgili biri olduğumu belirtmekle birlikte, daha önce hiç tatmadığım mezelerle karşılaştığımı söyleyebilirim. Özellikle pesto soslu karidesli ve levrekli “Levengin” bugüne kadar yediğim en güzel meze unvanını aldı bile. Çok çeşitli mezeler arasından masanızı süsleyecek olanları seçmek bir hayli zor olsa da yeme kısmı tam bir ziyafet. Buradan klasik bir rakı-balık yapmak isteyenler de rakımın yanında artık yeni tatlar denemek istiyorum diyenler de çok mutlu ayrılacaklar, buna eminim. Bu lezzetli yemekler; mavi-beyaz mekan tasarımı, güzel çiçekler, Bodrum’un havası, servisin şıklığı ve çok tatlı mekan sahipleri/çalışanları ile birleşince mekan anında sevdiriyor kendini konuklarına. Fiyatlardan bahsedecek olursak, uçuk bir menü olmadığını ancak klasik Bodrum fiyatlarıyla karşılaşacağınızı söyleyebilirim. Elbette verilen fiyatın hakkını son derece verdiklerini de
eklemeliyim. Henüz yeni açılmış olmasına rağmen bana göre Bodrum’un en iyi konseptli ve en keyif verici mekanlarından biri olan Meze 37’yi tavsiye etmekle kalmıyorum, Bodrum’da olup bir gecenizi buraya ayırmazsanız pişman olursunuz diyorum. Şimdiden tüm gideceklere afiyet olsun, keyfiniz bol olsun. 37 Elde Meze: Adres: Cevat Şakir Cad. 1037. Sok. No: 7-8 Muğla/Bodrum T: 0537 564 9443
8
Pilav Günü Tadında Bir Sergi
Sabancı Üniversitesi’nden mezun sanatçıların eserlerinden oluşan “Buluşma... Reunion” isimli karma sergi, Sakıp Sabancı Müzesi’de sanatseverlerle buluşuyor / Dilara Muslu 1 Temmuz Çarşamba günü bir iş nedeniyle Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’ne uğradım. Yapılacakları tamamladıktan sonra galerileri gezme fırsatım oldu. Geçtiğimiz haftaki yazımda sizlere yine buradaki “Tanzimattan Cumhuriyete Türk Resmi” kalıcı sergisinden izlenimlerimi aktarmıştım. Bu hafta çok ilgimi çeken başka bir sergiden bahsetmek istiyorum. Genelde genç sanatçıların eserlerinin bir araya getirildiği karma sergileri takip eder, fırsat buldukça giderim ama 9 Nisan’dan bu yana açık olan “Buluşma…Reunion” isimli sergiden ne haberim vardı ne de sergiyle alakalı bir bilgim. Tesadüfen girdiğim
galeride oldukça çarpıcı eserler gözüme ilişti. Eserleri incelemeye başlamadan önce bilgilendirme yazısını okumaya karar verdim. Buluşma…Reunion, Sabancı Üniversitesi Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı’ndan 15 yıl önce mezun olmuş, isimlerini uluslararası platformlarda duyurmaya başlayan sanatçılara ait bir karma sergi. Kimi fotoğraflarla kimiyse görsel objelerle vermiş mesajını. Hepsinin ortak özelliği ise modern sanat yoluyla toplumsal kaygılarını dile getirmeleri. Galeriye girer girmez edinilen ilk izlenim, eserlerdeki renkler ve enerji. Belki de genç sanatçıların ürünü
9
olmasıdır eserleri bu denli enerjik kılan. Sanatçıların aynı yerde yetişmiş olması, eserlerde aynı ekolün ürünleriymişçesine bir harmoni oluşturmuş. Kimileri oldukça gösterişli, kimileriyse daha sade ve mütevazı. Elif Süsler’in “Dünyanın en hüzünlü şarkısı” isimli eseri en beğendiklerim arasında. Kadın kıyafeti giymiş erkek maketlerinin yağ tenekelerine konup sergilendiği eser hem renkleriyle göze çarpıyor hem de son zamanlarda gündemin en önemli konularından birine dikkat çekiyor: Kadın olmanın zorluğu. Kadın olarak yaşamanın zaten yeterince zor olduğunu biliyorduk. Ne acı ki bugünlerde şahit olduğumuz cinayetler nedeniyle bu ülkede kadın olarak yalnızca hayatta kalabilmenin bile hayli zor olduğunun bilincine varmış durumdayız. Bu yüzden sanat yoluyla gösterilen her tepkiyi kutsal buluyorum. Tan Mavitan’ın “Tank” adlı eseri de oldukça çarpıcı. Bordo kapitone deriyle kaplanmış tank insana, kapitalist ülkelerin dünyayı yalnızca silahla değil tüketim kültürüyle de ele geçirebileceğini hatırlatıyor. Deniz Gül’ün “Apartman”ı da oldukça ilgi gören bir interaktif eser. Son zamanlarda Avrupa’da oldukça
yaygınlaşmış olan bu tür, sanatseveri de eserin bir parçası haline getiriyor. Yeşil duvarlar üzerine çeşitli objeler yerleştirilerek hazırlanmış esere siz de tebeşirle istediğinizi yazıp çizebiliyorsunuz- tabii Avrupa’daki interaktif eserlerden farkı ziyaretçilerin duvarları Galatasaray-Fenerbahçe atışmalarıyla, koalisyon esprileriyle kaplamış olması. Her parça kendi içinde görsel bir doyuruculuğa sahip ve izleyicisine kendi hikayesini anlatıyor. Aslı Narin, Baptiste Croze, Berke Soyuer, Beyza Boyacıoğlu, Burcu Yağcıoğlu, Cemre Yeşil, Deniz Üster, Ege Kanar, Egemen Demirci, Erdem Taşdelen, Hasan Salih Ay, Hayal Pozantı, İz Öztat, Julia Kul, Meriç Algün Ringborg, Onur Ceritoğlu ise “Buluşma”nın diğer sanatçıları. Sergi 26 Temmuz’a kadar ziyarete açık. Yani az zamanımız kaldı. Modern sanatı sevenlere şiddetle tavsiye ederim.
10
Memleketime çoktan yaz gelmiştir Deniz Eroğlu
Sezen baharı getirdi, İzmir ise yazı / Deniz Eroğlu
City of Izmir / Hakan Yüksel
11
Güzel İzmir; Dünyadaki en önemli haber kurumlarından biri olan BBC tarafından Türkiye’nin en laik ve liberal şehri seçilen İzmir’in, tarihçilere göre 8000 yıllık bir geçmişi var. İzmir; bu tarihe onlarca medeniyeti, savaşı, barışı, Atatürk’ü, devrimleri, demokrasiyi sığdırmıştır. Sığdırmanın ötesinde her zaman geçmişine sahip çıkmıştır. Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi “Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez.” İzmir her zaman ayrı bir yer olmuştur ve olacaktır. Bunu her anlamda görebilirsiniz: seçimlerde de, sokakta da, kadın-erkek ilişkisinde de, kelimelerde de… İzmirli için çiğdem çitlenir, asfalyalar atar, plajların vazgeçilmezi süt darıdır. İzmirli nereye giderse gitsin “Bir gevrek alabilir miyim?” der inatla “Simit mi?” sorusuna
karşılık. Kumru bizde uçmaz, yenir. Yengen dayının eşi değil, salam-sucuk-sosislidir. Boyozdan ise 6-7 tane yemezsen ayıp edersin. İzmirli için Kordon, bütçeye göre birapatatestir veya rakı-roka-balıktır. Kemeraltı, fincanda pişen Türk kahvesidir. Alsancak, buluşma noktasıdır. Göztepe, bizim için bir semt yerine en önemli iki takımdan biridir. Karşıyaka ise Göztepe’nin ezeli rakibidir. Çeşme, gece kulüpleri, Hacımemiş değil, şehirden kaçmaktır, 45 dakikada ulaşılabilir plajdır, güneştir, cennettir. Fuar, İzmir Kültür Sanat’tır, bir zamanlar var olan hayvanat bahçesindeki Pak Bahadır’dır. İzmir’de trafik olmaz, olduysa da illaki birileri gelmiştir Ankara’dan. Yol vermeyiz kimseye. Korna çalmak mı? Az bulursun korna çalanı, ya çocuğu doğuyordur ya da çok acelesi vardır. Yoksa İzmirli rahattır.
12
Deniz Eroğlu
Aydın Eroğlu
Sokakları İstiklal Harbi’nden isimler taşır. Yılmaz Özdil’in, katıldığı bir programda da dediği gibi “Dünyada işgal edildiği gün, bir ulusun Kurtuluş Savaşı’nı başlatan, işgalinin bittiği gün, o ulusun Kurtuluş Savaşı’nı sonlandıran tek şehirdir.” İzmir’in en başarılı projelerinden biri olan “City of İzmir Projesi”, EGİAD ve İzmir Büyükşehir Belediyesi işbirliğinde başlatılmış bir proje. Bu proje İzmir’in bir sosyal medya mecrası olan Instagram’a sahip olmasıdır. Proje Nisan ayında Türkiye’de alanlarında başarılı oyuncuların, Instagram fenomenlerinin, bloggerların, köşe yazarlarının fotoğrafladığı İzmir ile başladı. Bu kişilerin konaklama, uçuş ve restoran desteği kentin önde gelen STK’ları tarafından karşılandı. Hesabın etkinliği İzmirlilerin elinde. İzmir’e gelen, İzmirli olan herkes İzmir fotoğraflarında hesabı etiketleyerek, paylaşarak daha da aktif olmasını sağlıyor. Paylaşılan resimler altında İzmir tarihiyle ilgili bilgilere de yer veriliyor. Şu ana kadar 52.400 takipçiye ulaşmış ve neredeyse 245 gönderi
paylaşmıştır. Sizlere de bu güzel projeyi desteklemenizi öneriyorum. İzmir’de gidilmesi gereken ana yerleri herkes biliyordur zaten. Bir İzmirli’nin gözünden mutlaka gidilmesi gereken özel yerleri sizler için sıraladım; Alsancak Gül Sokak’taki Jocelyne Pastanesi’nde Concorde, Charlotte ve Framboisier yiyin. Kemeraltı Şükrü Beyin Yeri’nde fincanda pişen Türk kahvesini mutlaka için. Çamdibi’nde Özüm Restoran’ın yemeklerini tatmalısınız. Deniz kenarında enfes İtalyan yemekleri yemek isterseniz, Konak Pier’de Mezzaluna’yı öneriyorum. Güzelbahçe’deki balıkçılardan kendi balığınızı alıp, pişirtebilirsiniz. Tarihi Asansör’deki restoranda, İzmir ayaklarınızın altında, keyif yapabilirsiniz. Bostanlı’da balıkçı barınaklarının olduğu yerde balık ekmek yiyebilirsiniz. Kızlarağası Hanı’nda oturabilirsiniz. Alsancak Dostlar Fırını’nda ıspanaklı ve sade boyoz yemeden dönmeyin.
Deniz Eroğlu
13
Alsancak Gevrek Fırını’nda yapılan kumruyu mutlaka tadın. Çeşme’de ise Kumrucu Hüseyin’de kumrunuzu yiyin. Kordon Sirena’da bira patates keyfinin yanında ev yapımı hardallarını deneyin. Dikkat! Acıdır. Kemeraltı Tabaklar Balık Lokantası’nda Zahmetsiz adı verilen balığı yiyin. Zahmetsiz yedikten sonra karşısında Kemeraltı Turşucusu’nda bir turşu suyu için. Havra Sokağı’nda taze meyve, sebze,
balık ve et bulabilirsiniz. Adının Havra Sokağı olmasının nedeni etrafında dokuz sinagog ve bir cemaat evinin bulunması. 15.yy’dan beri bir Yahudi Mahallesi. Bir çok dinin buluşması noktası gibi de diyebiliriz çünkü aynı zamanda camii ve agora da bulunmaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Kordon’daki evini gezin. Buzlu badem yemeden de gezinizi bitirmeyin.
14
Joan Baez 1 Temmuz 2015
Marcus Miller Afrodeezia
Melody Gardot
İstanbul’da Caz Işığı 27 Haziran – 15 Temmuz arasında İstanbul cazla doldu. Şehrin her semtinde caz sesleri duyabilirdiniz / Cenk Bonfil İstanbul Caz Festivali, her yaz olduğu gibi bu yaz da şehrin konser mekanlarını cazla doldurdu. 27 Haziran – 15 Temmuz tarihleri arasında, İstanbul’un farklı semtlerindeki çeşitli mekanlarda bütün dünyadan cazcılar dinleyicileriyle buluştu. Festivalin en ilgi çekici konserleri şüphesiz, Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’ndeydi. Açıkhava’da ilk sahne alan isim Joan Baez’di. Sevilen şarkılarını kendisi dahil üç kişilik grubuyla seslendiren sanatçının ney eşliğinde “Kız Çocuğu”nu söylemesi ve Kardeş Türküler ile seslendirdiği “Tencere Tava Havası” konserin en dikkat çekici bölümlerindendi. Joan Baez’in sıkı takipçilerinin şarkılara hevesle eşlik ettiği konserden seyirciler yüzleri gülerek ayrıldı. Açıkhava’da çıkan diğer isim, yine en
çok ilgi çekenlerden, Marcus Miller’dı. TRT Hafif Müzik ve Caz Orkestrası’ndan sonra sahneye çıkan Marcus Miller, son albümü Afrodeezia’dan parçalar çalarak seyircilere inanılmaz bir müzik ziyafeti yaşattı, çoğu parçasındaki oldukça uzun enstrüman sololarıyla herkesi hayrete düşürdü. 6 Temmuz akşamı Sepetçiler Kasrı’nda Wojtek Mazolewski Quintet, ardından Melody Gardot sahne aldı. Wojtek Mazolewski, son derece deneysel bir caz yorumuyla, beklenmedik her şeyi yaparak seyirciyi art arda şaşırttı. Daha sonra da Melody Gardot karakteristik sesiyle yeni albümünden şarkılar seslendirdi. 7 Temmuz akşamı seyirci, Imelda May ve ardından Jools Holland’ı dinlemek için, bir kez daha Cemil Topuzlu Açıkhava
15
Jools Holland & His Rhythm & Blues
Gece Gezmesi 8 Temmuz 2015
Sahnesi’ndeydi. İrlandalı caz sanatçısı Imelda May; enerjisi, şarkıları ve seyirciyle kurduğu sıcak ilişkiyle geceye güzel bir başlangıç yaptı ve daha sonra sahneyi Jools Holland’a bıraktı. BBC2’deki televizyon programıyla tanınan Jools Holland, seyirciyle konuşmalarında televizyon programı havasını yakaladı. Büyük bir orkestrayla sahneye çıkan sanatçının piyano çalması bile izlenmeye değer bir gösteriydi. Jools Holland’ın eşlik ettiği konuk vokalistler de sesleriyle seyirciyi kendilerine hayran bıraktılar. Festivalin ilgi odağı bir başka etkinliği ise 8 Temmuz akşamı Kadıköy’de farklı mekanlarda eş zamanlı gerçekleşen konserlerden oluşan “Gece Gezmesi”ydi. St. Josephliler Derneği Club Quartier, Moda Sahnesi, Yeldeğirmeni Sanat Merkezi, All Saints Moda Kilisesi, Living Room, KargART gibi mekanlarda konser veren sanatçılardan en dikkat çekenlerinden birkaç tanesi Club Quartier’de çıkan İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions, Moda Sahnesi’nde çıkan Gaye Su Akyol, Yeldeğirmeni Sanat Merkezi’nde çıkan, Sofar’la adını duyurmuş Kalben’di. Aynı akşam, Ortaköy’deki Feriye Lokantası’nda ise
Fatoumata Diawara & Roberto Fonseca Fatoumata Diawara ile Kübalı caz piyanisti Roberto Fonseca bir Afro-Latin konseri verdi. Festivalin son iki akşamında; prömiyeri festivalde yapılan, Frank Sinatra ve Billie Holiday’in klasiklerinin yorumlanacağı bir proje ve Michael Kiwanuka, Hiatus Kaiyote ve Theo Croker’ın Uniq Açık Hava Sahnesi’nde çıkacağı Kapanış Partisi yer aldı. 22. İstanbul Caz Festivali, çeşit çeşit konserlerle geçti ve seyircinin kafasında önümüzdeki sene kimler gelecek sorularıyla son buldu. *Görseller: İKSV Fotoğraf Arşivi
e t e z r e v i n ü
Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)
zete