UNİVERZETE 118

Page 1

/118

e t e z r e niv

zete


13 Ağustos 2015 Sayı: 118 Genel Yayın Yönetmeni Cenk Bonfil Yazı İşleri İlgi Özdikmenli, Tuğçe Kılınç Yazılar Cenk Bonfil, İlgi Özdikmenli, Melisa Tunalı Arka Kapak: Demet Açıkgöz Teşekkür Sarper Durmuş

CAN BABA

Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek Sosyal Medya Yöneticisi Sezin Katalon

İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo

Facebook: http://goo.gl/jx7hxb

Instegram: https://goo.gl/JT0p59

/ifbilgi

@ifbilgi

O KAÇIP GİDENİ TANIDINIZ MI?

BUNALTICI SICAKLARA MEYDAN OKUYAN ŞIKLIK


/

v i 端n

e t e z er


4


5

CAN BABA Can Baba aramızdan ayrılalı 16 yıl olmuş / İlgi Özdikmenli Hayatı düşünceleriyle tutarlı, kimseden -dönemin cumhurbaşkanından bileçekincesi olmayan, insan olmayı ve insan olarak kalmayı bildiği her mısrasından belli, devrin asi adamı; Can Yücel. Bazı insanları anlatmak, onları özetleyen kelimeleri yan yana getirmek çok zor olur çünkü yaşamlarıyla/eserleriyle kendileri hakkında doğal bir otobiyografi oluşturmuşlardır. Duruşlarını hiç bozmadan, hayatları boyunca doğru

bildikleri çizgiden giderek zaten anlatılacak, anlatmaya değer her şeyi kendileri anlatmışlardır. Bize böyle insanları sadece anmak kalır. İşte Can Baba da bu insanlardandır. Hayatı boyunca çevirmenlikten spikerliğe, turist rehberliğinden şairliğe çok farklı işler yapmıştır Can Yücel. Babası Hasan Ali Yücel’in mevkiisini asla kullanmadan, bir hayat boyu kendi yolunu çizmek için çabalamıştır. Bu çaba fikrimce onun yaşama bakışını bir ölçüde şekillendirmiş olsa gerek ki


6 hayatın her alanından anlar bulmak mümkündür şiirlerinde. Can Yücel’in şiiri, samimiyetin eş anlamıdır. Buram buram hayat kokar, yaşanmışlık kokar. Kullandığı küfürler tamamlar bazen eksik kalmış duygularımızı, bizim söyleyemediklerimizi söyler bazen şiirleri. Ve bir yandan bu koca adamın içindeki duvarın ardında sevgiyi görebilmek, gerçek bir bağ kurar Can Baba ve sevenleri arasında. Öfkesinde de samimidir, aşkında da. Toplum düzenine, aynılığa karşı çıkar

mesela “Kuzu gibi olun diyorlar Büyüyüp ortaya çıkınca Koyun gibi gütmek için sizi” mısralarıyla. Aşkı da anlatmıştır şiirlerinde en içten haliyle; “…Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de, Kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer. Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer…” Yurt Yazısı’nda “Ne yaman zor imiş yonca yolması Bizim memlekette adam olması” mısralarıyla yaptığı tespit ise bana göre hakikatin en edebi ve naif halidir. Can Babayı anmak, şiirlerini konuşmak, anısına rakı yudumlamak keyifli elbette ama insan düşünmüyor da değil; o aramızdan ayrıldı ayrılalı dobraca anlattığı çarpıklıkların arttığı gerçeğini. Memlekette, hakkında konuşacak ve hatta üzerine şiir yazacak güzel şeylerin ne denli azaldığını ve hicve yeteneğimizi arttırmak zorunda bırakıldığımızı… Hal böyle olunca, dönemin cumhurbaşkanından bile lafını esirgemeyen Can Yücel gibilerini mumla arıyor insan. Ve tabii, yine düşünmeden edemiyor; “Can Baba şimdi yaşasaydı, kim bilir hangi bahaneyle içeri atılırdı sanatını icra ettiğinden dolayı” diye de soruyor insan… Anısına hürmetle.


7


8

O Kaçıp Gideni Tanıdınız mı? O kaçıp giden Shirley; muhtemelen ben, siz veya çok yakın bir tanıdığımızdı / Cenk Bonfil Her yaz olduğu gibi bu yaz da Kadıköy Belediyesi tarafından düzenlenen Tiyatro Festivali, Kadıköylüler’in yazın rehavetine kapılıp sanattan uzaklaşmalarına izin vermiyor. 3-17 Ağustos tarihleri arası, geçen sezonun en iyi oyunları Özgürlük Parkı’nda bir kez daha seyirciyle buluşuyor. On üç senedir olduğu gibi. Öncelikle Kadıköylüler’in, günümüz

İstanbul yaşamında ne kadar şanslı olduklarını belirtmeden geçmeyelim. Kalabalıktan neredeyse denize taşacağımız, günlük geçici sorunlar, iş güç derken yaşadığımızı unuttuğumuz İstanbul’da şöyle bir yavaşlayıp açık havada güzel bir tiyatro oyunu izlemek, bir iki saatliğine de olsa işi gücü unutup aslında daha ciddi olması gereken şeyler hakkında düşünmek ne yazık ki her İstanbullu’ya nasip değil. Aslında olması


9

gerekeni bize sunduğu için Kadıköy Belediyesi’ne ayrıca teşekkür etmek gerek. Daha da uzatmadan asıl konuya gelelim. 8 Ağustos Cumartesi akşamı Özgürlük Parkı’nda izlediğim, Tebdil-i Mekan Prodüksiyon Tiyatrosu’nun sahneye koyduğu Shirley. Açık konuşmak gerekirse, oyuna ne olduğunu pek bilerek gitmedim. Programdan ismini öğrendim; ne hakkında olduğunu, kimin oynadığını araştırmaya gerek duymadan izlemeye gittim. En kötü ihtimalle oyunu sevmeyecektim ki sevmemek, bir tiyatro izlemeye değerdi elbette. Saat dokuzda başlayacak oyun için 19.30’da parktaydım ve açık hava tiyatrosunun önünde muazzam bir kuyruk birikmişti bile. Ancak sıra beklerken telefonumdan oyunun ne olduğuna baktım ve Sumru Yavrucak’ın tek kişilik oyunu olduğunu öğrendim. Böylece oyunu sevmeme ihtimalim de epey bir azaldı. Oyun, Shirley adlı; ev işleri, iki çocuk büyütmek ve kocasına bakmak derken hayallerini gerçekleştirememiş orta

yaşlı bir kadının; arkadaşı Jane tarafından tatile davet edilmesi, Shirley’nin harcanmış bir hayattan sonra yeni arayışların heyecanıyla bu daveti kabul edip İngiltere’de sıkıldığı hayatından kaçıp Türkiye, Bodrum’a gitmesini anlatıyor. Shirley, çocukken hep başka çocuklara özenmiş, hayallerini gerçekleştirme cesaretini kendinde hiç bulamamış, herkesin yaşaması gerektiği söylenen hayata kaptırıp gitmiş hepimizin hayatını anlatıyor, içimizden geçip dile getiremediğimiz şeyleri en açık sözlü haliyle, onu dinleyen tek arkadaşı “duvar”a anlatarak seyirciyi de rahatlatıyor. En sonunda da bu hayattan kocasına bile doğru düzgün haber vermeden kaçıp arkadaşı Jane’in peşinden Bodrum’a gidiyor. Ne var ki Jane’in bir tatil aşkı bulup çekip gitmesiyle burada da kendine yeni bir dost edinmek zorunda kalıyor: “Kaya”. Günlerini - “Adem” ile tanışana kadar - bu kayanın üstüne serdiği havlunun üstüne uzanarak geçiriyor. Otele yakın bir mekanın sahibi olan Adem ise Shirley’nin kocasını aldattığı bir adamdan çok,


10

hayatı yaşamak fikrini temsil ediyor. Jane bitmeyen özürlerle geri dönüp Adem’i öğrendiğinde Shirley ona; “Adem’e değil, hayatı yaşamak fikrine aşık olduğunu” söylüyor. Bu nedenle Shirley, İngiltere’deki yaşamına dönmekten vazgeçip havaalanından kaçarak otele döndüğünde, Adem’i başka bir kadınla gördüğüne kızmıyor bile. Bunun yerine ondan mekanda bir iş istiyor. Kocası Joe Shirley’nin Jane ile dönmediğini görünce ise Bodrum’a geliyor. Aslında Shirley’den pek de farklı olmayarak hayatını yaşayamamış Joe da Bodrum’da aynı fikre aşık olunca aralarındaki sorun da çözülmüş oluyor. Sumru Yavrucuk, performansıyla Shirley’ye sahne üstünde tam anlamıyla

can veriyor. Shirley ise başından geçenleri anlatırken diğer karakterleri canlandırıyor. Jane’i, Joe’yu, Adem’i ve diğer karakterlerin hepsini, nasıl insanlar olduklarını, neler yaptıklarını ve ne dediklerini Shirley’nin ağzından dinliyoruz ve Sumru Yavrucuk’un oyundaki bütün karakterleri nasıl canlandırdığını görerek büyüleniyoruz. Oyun hakkında eleştirilecek bir şey varsa belki oyunun adaptasyon değil, doğrudan çeviri olmasına rağmen bazen fazla Türkleştirilmiş hissi uyandırması. Willie Russell tarafından “Shirley Valentine” ismiyle yazılmış oyunun ilk gösterimi 1986’da, Londra’da gerçekleşti. Oyunu Türkçe’ye çeviren, Evren Ercan. Sumru Yavrucuk ise hem yönetip hem


11

oynadı. 1989’da ise oyundan yola çıkarak yine Willie Russell’ın senaryosunu yazdığı aynı isimli film çekildi, birçok ödüle aday gösterildi. Eğer oyun, önümüzdeki kış sezonunda sahnelenmeye devam ederse, Sumru Yavrucuk’un Shirley performansı izlenmeye değer. Görseller: Kadıköy Belediyesi Arşivi


12

Bunaltıcı Sıcaklara Meydan Okuyan Şıklık Giyinmek değerli bir çabadır: Bir sanattır ama aynı zamanda bir meydan okumadır. / Melisa Tunalı İnsanların temel gereksinimlerinden olan giyinme içgüdüsü eski çağlarda insanların, vücutlarını doğanın etkilerinden koruma düşüncesi üzerine doğmuştur. Önceleri sadece araç olarak kullanılan giyinme, insanların güzel görünme ve dikkat çekme istekleri su yüzüne çıkmaya başlayınca araç olmaktan çıkıp amaç olmaya başlamıştır. Bu da moda kavramının doğuşuna yol açmıştır. Değişken bir kavram olan moda dönemden döneme, çağdan çağa bir çok farklılık gösterir. Ancak moda ne kadar değişirse değişsin

insanların modaya uyma istekleri asla değişmemiştir. Tarzımız iç dünyamızın ve kişiliğimizin bir uzantısıdır. Ruh halimiz ve düşüncelerimiz biz fark etmesek bile giysilerimize yansır. Moda bir dışavurumdur, bir yansımadır, bir yaşam tarzıdır. Moda her ne kadar kişisel bir kavram olsa da, dönemlerin öne çıkan parçaları, tarzları vardır. Bu parçaları alıp kombinlemek ve kendinize özgü yapmak ise size kalmıştır. Benim görevim size 2015 yazının gözde parçalarını anlatmak. Gerisi sizin zevkinize kalmış.

Geniş Paça Pantolon Etekler: Culottes Sadece basit bir pantolondan ibaret değil, şort ya da etek değil, çok kısa değil, çok uzun değil. Arada kalmış bir parça ama harika göründüğü su götürmez bir gerçek. Çok sıcak havalar için bizi yakan ve bacaklarımıza cehennem ıstırabı çektiren skinny pantolonları bu yaz bir kenara bırakalım. Rahatlığını doyasıya yaşarken şıklığımızı da elden bırakmamak için harika bir seçim olabilir bu pantolonlar.


13

Uzak Doğu Esintisi: Kimonolar Geçen yazdan görmeye alışkın olduğumuz kimonoların moda üzerindeki etkisi hala geçmemişe benziyor. Her türlü kıyafetle kombinleyebileceğimiz kimonolar uzak doğuyu gardırobumuza taşımaya devam ediyor. İster plajda bikini üstüne kullanın, ister şort ve tişört kombinine şıklık katmak için kullanın her şekilde çok güzel görüneceği kesin.

Her Zaman Her Yerde Bizimle: Denim Bizi asla yarı yolda bırakmayan bir parça. Her zaman, yaz kış demeden kurtarıcımız olmuş denim kumaşlar bu sezonda bizi hayal kırıklığına uğratmayacağa benziyor. Boyfriend jean akımından sonra yine formunu geniş ve rahat tutmaya devam ediyor. Ceketler, kotlar, solopetler normalden daha büyük formlarda karşımıza çıkıyor.


14

Baştan Aşağı Beyazlara Büründük Mevsimsiz bir renk olan beyaz bu sezonun en gözdelerinden biri. “Beyaz kilolu gösterir” klişesini bir kenara bırakmayı başardık sanırım bu yaz. Günlük, klasik, şık gibi aklınıza gelebilecek her türlü kombinde kullanabileceğimiz baştan aşağı beyaz akımı yaza bir ferahlık getirdi. Özellikle dantel detaylarda kendini gösteren beyazın bronz tene ne kadar yakıştığını da söylemeden geçemeyeceğim.

Heyecan Verici Detaylar: Püskül Bir süredir görmeye alışkın olduğumuz püskül detayları kaybolan bir çok akımın aksine tazeliğini koruyor. Bu sene sadece çanta ve aksesuarları değil, kıyafetleri de ele geçirmiş durumda. Özellikle eteklere ayrı bir hava katıyor.


15

Zamansız Parça: Bohem Elbiseler Bu sezon 70’lere döndük yine. Hippi şıklığı, karışık kumaşlar, yamalı jeanler, canlı renkler, platform sandaletler... Büyülü zamanlar olduğunu inkar edemeyiz. En çok göze çarpan parçalar ise boho stili elbiseler. Her ortama uyan elbiseler altında gladyatör sandaletleriyle mükemmel uyumu yakalayabilir. İster desensiz ve bol aksesuarlı, ister bol desenli, canlı renklerle süslü ve aksesuarsız giyinin; festivallerde, konserlerde en iyi arkadaşımız olacak bu elbiseler bu yazın en rahat parçalarından biri


16

Giy-Çık Tarzı: Gömlek Elbiseler Rahatlığını korurken şık görünmek isteyenlerin bir numaralı tercihi olacak bu elbiseler. Beline ince bir kemer takıp sandaletlerle kombin yapıp gündüzleri şıklığı yakalayabilir ya da aksesuarlar ve stilettolarla kombin yapıp sıcak yaz gecelerine damga vurabilirsiniz. Gömlek elbiseler bu yaz, dolabınızın kurtarıcısı rolünü alacaklar.

Arada Kalmışlık: Crop-toplar Geçen yazın vazgeçilmez parçası olan croptoplarda bu sene bazı tasarımcılar biraz ayarı kaçırmış. Boyları gittikçe kısalan crop-toplar büstiyerden ziyade iç çamaşırına benzemeye başlamış. Yüksek belli etekler ya da pantolonlarla kombinlediğinde çok hoş duran crop-topların aynı zamanda beli ince göstermek gibi bir mucizeleri var.


17

Maskülenlik Katalım: Androjen Androjen akımını bir süredir görmeye alışkınız. Kadınların feminen çizgilerden sıyrılıp daha maskülenliğe doğru kaydığı, erkeklik ve dişilik arasındaki sınırın flulaşmaya başladığı bir akım androjen. Yakıştırmasını bilende çok güzel duran, abartanı yerin dibine sokup babasının kıyafetlerini giymiş kız çocuğuna benzeten bu androjen, insanı rezil de edebiliyor vezir de.

Güneşin sıcak rengi: Sarı Bir çok insanın kullanmaktan çekindiği renklerden biri de sarı rengidir. Ancak bu özelliği onun, bu yazın gözde renklerinden olmasına engel değil. Bir çok farklı tonu bulunan sarı bu sene gece elbiselerinde marigold, daha günlük elbiselerde ise pastel sarı olarak karşımıza çıkıyor.


e t e z r e üniv

Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.