ÜNİVERZETE 152

Page 1

zete


14 Nisan 2016 Sayı: 152 Genel Yayın Yönetmeni İlgi Özdikmenli Yazı İşleri Berk Özdemir, Cenk Bonfil, Tuğçe Kılınç

BEZDİK BE!

Yazılar Ali Genç, Berk Özdemir, Ömer Faruk Canat, Tuğçe Kılınç Ön Kapak: Sedef Akalın Arka Kapak: Demet Açıkgöz

GÜNEŞ SİSTEMİNDE GEZİNTİ (5)

Teşekkür Sarper Durmuş, Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek Sosyal Medya Yöneticisi Arzu Cahide Öz

BU SPORLARI BİLMİYORSUNUZ İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin:

Twitter: http://goo.gl/4WDwpo

Facebook: http://goo.gl/jx7hxb

Instagram: https://goo.gl/JT0p59 İletişim: univerzete@gmail.com

/ifbilgi

@ifbilgi

OYUN MUHABBETİ


/

v i 端n

e t e z er


4


5

Bezdik Be! Meğerse insanlar ne çok bezmiş… / Tuğçe Kılınç bezdim.be, Bilgi Üniversitesi VCD bölümünden biri mezun olmak üzere dört öğrenci tarafından kurulmuş bir site. Bilal Savaş, Cemre İnanç, Mertcan Şeker ve Elif Tavkul’un kendi tabirleriyle “sebepsizce” oluşturdukları bu site çok sevilmiş ve tutulmuş, bu nedenle de geliştirmeye devam etmişler. bezdim.be’nin bir sosyal medya mecrası değil. Siteye girip neden bezdiğinizi

bir kaç kelimeyle yazıyorsunuz. Karşılıklı bir iletişim bulunmuyor, en fazla aynı nedenden dolayı bezenler “aynen” butonuna tıklıyorlar. Sitede herkes anonim olarak paylaşım yapıyor, dolayısıyla herkesin eşit olduğu bir ortam yaratılmış oluyor. Rumuzun getirdiği bir ün bulunmuyor. Siteye içerik girenlere “bezer” adı veriliyor. Sitenin kurulduktan sonraki aşamasını


6

Elif şöyle anlatıyor: “Biz siteyi insanlara ulaştırmak için önce Facebook’tan davet gönderdik. Davet gönderdiğimiz insanlar, kendi arkadaşlarımızın yanı sıra çalıştığımız sektör gereği, piyasada isim yapmış insanlar, hocalarımız, patronlarımız ve bir grup dizi oyuncusu oldu. Dolayısıyla biz, arkadaşlarımızın lise çağlarındaki küçük kardeşleriyle bir sürü ünlü insanı birbirilerinden habersiz bir şekilde aynı platforma toplamış olduk.” Sitenin bu kadar ilgi görmesinin nedeni de Elif’e göre şöyle: “Bence ilgi görmesinin sebebi anonim olarak bir şeylerden yakınma özgürlüğü. Sonuçta bunu sosyal bir platformda

yaparken insanlar tereddüt edebiliyorlar ama burada öyle bir durum yok.” Sitede küfür filtresi ve “flood” engeli dışında bir kontrol mekanizması bulunmuyor. Bezdiğiniz şey hemen sayfaya düşüyor. Ayrıca sitenin akışı da sınırlı, sadece tek sayfa görüntülenebiliyor. Yani gidip ilk “beziş”i göreyim derseniz, maalesef mümkün değil. Yaklaşık son 50 “beziş”i okuyabiliyorsunuz, bu sayede sitede fazla yığılma olmuyor. En komiklerini görmek istiyordum diyorsanız, Instagram hesabında seçilmiş “beziş”ler paylaşılıyor.


7

Sitenin en dikkat çeken yanlarından biri de çizimler. Toplam altı farklı çizim var ve sayfayı yeniledikçe değişiyorlar. Her birini Elif çizmiş, en dikkatimi çeken ise meyveli çizimler. “Neden meyveler?” diye sorduğumda Elif şöyle anlatıyor: “Meyvelerle ilgili bir takıntım yoktu. Başta ağlayan gözler çizdim. Sonra biri ‘ben kendimi buna yakın hissedemiyorum, çok erkek bakıyor’, dedi. Tavsiye istedim, bezen bayan ortaya çıktı. Kötü bir espri olduğunun farkındayım, daha sonra ‘armuta benzetilmekten bezen avokado’ gibi talepler yağmaya başladı. Tabii bunlar ilk fikirler, biz siteyi yayınlamadan önce yapılan işler. Daha sonra bezerler taleplerde bulunmaya başladılar. Çilek çiz, simit çiz, kuş çiz vs. Biz de her talebi

değerlendirmek istediğimiz için gelen istekleri sırayla çizmeye başladım. Yani kendi kararım değildi, sipariş oldu biraz.” “Hepimiz zaman zaman beziyoruz. Her bezdiğimizde de bezdim.be’ye giriyor, bir de oraya beziyoruz. Bezdikçe bezdiriyoruz!” mottosuyla yola çıkan bu çalışma gerçekten çok yaratıcı ve samimi olmuş. Eğer sizde bir şeylerden bezdiyseniz, bezdim.be’ye mutlaka uğrayın. Facebook: facebook.com/butunisimlerdolubezdim Twitter: @bezdimbe Instagram: instagram.com/bezdim.be Görseller: behance.net/eliftavkul


8


9

Güneş Sisteminde Gezinti (5) Koskoca gezegen bize kalp yolladı / Berk Özdemir “Merhaba. Ben sizin bir zamanlar dokuzuncu gezegen olarak bildiğiniz Plüton. Beni soğuk ve karanlık, uzak ve ıssız gördükleri için yeraltı dünyası tanrısının ismini verdiler. Ama ne oldu? O kadar küçükmüşüm ki gezegen bile olamıyormuşum. Peki ben ne yaptım? ‘Yeni Ufukları’ beklerken sizlere buzdan kalp yapmaya çalıştım. Sırf siz mutlu olun diye.”

Plüton eğer konuşabilseydi muhtemelen bunları söylerdi. İlk olarak ona verilen karanlık isimden, öte yandan


10 gezegenlikten dışlanmasından –ki bu 2006 yılında oldu ve Plüton küçüklüğüyle bir gezegen değil, cüce gezegen olarak kuiper kuşağında yer aldı- ve gözlemleme şansımızın çok düşük olduğundan, bu yüzden de yeteri kadar iyi fotoğrafı olmadığı ve çok uzak olduğu için çok da meraklanmadığımız bir gezegen oldu. Yine de kahraman uzay aracı New Horizons ya da Türkçesiyle Yeni Ufuklar, yüksek çözünürlüklü Plüton fotoğraflarını, cüce gezegenin yakınından geçerken çekmeyi başardı. Bu kadar hor görülen gezegenin insanlığa bir sürprizi vardı. Bize bir kalp yapmıştı –yarım kalbi andıran beyaz bir tabakaya sahip-. İç yapısı tamamen donmuş olan gezegende kaya ve buzullar bulunmakta. Bu sevimli cüce gezegenin bir de uydusu var. Charon isimli bu uydu aslında bir uydudan ziyade Plüton’a arkadaşlık ediyor bu ıssız evrende. Çekim kuvvetleriyle sımsıkı tutan bu gökcisimleri birbirlerinin etrafında dönüyor desek yeridir. Ayrıca Plüton’un Charon haricinde dört adet daha doğal uydusu vardır -ki bunlar minicik göktaşlarıdır-.

geçmek olmaz. Voyager 1 ve Voyager 2 bu zamana kadar insanlığın en büyük başarılarından biri olmuştur. Şu an uzayda yaklaşık saatte 55.000 kilometre yol alan bu keşif uyduları Güneş Sistemi’nin dışına çıkmayı başaran ilk insan yapımı nesnelerdir. Bugün hakkında konuştuğumuz, bu yazı dizisinin yazılmasını, buradaki bilgileri sağlayan uydular bunlardır. İkisinde de altın bir plak bulunmaktadır. Bu plakta çeşitli bilgiler mevcuttur. Bize ve kim olduğumuza dair. Türkçenin de dahil olduğu dünya dillerinden bir selamlama, anatomimizi gösteren Da Vinci’nin çizimi, uzaydaki konumumuzu gösteren bir harita da dahil. Ayrıca yaptığımız müzikten de örnekler var. Olur da bir gün yabancı bir medeniyet bu minik kahramanları görür de bizimle tanışmak isterlerse diye.

Dünya’nın en önemli uzay fotoğraflarından biri Voyager 1 tarafından çekilmiştir. Belki de Dünya’nın en önemli fotoğrafıdır; tabii ki bu neyi nasıl yorumladığınıza göre değişir.

New Horizons demişken uzay bilimleri açısından en önemli keşif uydularını es

“Mavi Soluk Nokta” adındaki bu fotoğraf Dünya’dan 6.4 milyar km uzaklıktan çekildi. Dünya’nın en önemli bilim adamlarından ve Voyager görevlerinde büyük katkısı olan Carl Sagan’ın bu fotoğrafı


11

yorumlaması şu şekilde: “Şu noktaya tekrar bakın. Orası evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun üzerinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji ve ekonomik doktrin; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, umut dolu çocuk, mucit, kâşif, ahlak hocası, yoz siyasetçi, her süperstar, her “yüce önder”, her aziz ve günahkâr onun üzerinde - bir günışığı huzmesinin üzerinde asılı duran o toz zerresinde. Evrenin sonsuzluğu karşısında dünya çok küçük bir sahne. Bütün o generaller ve imparatorlar tarafından akıtılan kan nehirlerini düşünün, kazandıkları zaferle bir toz tanesinin bir anlık efendisi oldular. O zerrenin bir köşesinde oturanların başka bir köşesinden gelen ve kendilerine benzeyen başkaları tarafından uğradığı bitmez tükenmez eziyetleri düşünün, ne çok yanılgıya düştüler, birbirlerini öldürmek için ne kadar hevesliydiler, birbirlerinden ne kadar çok nefret ediyorlardı. Böbürlenmelerimiz, kendimize atfettiğimiz önem, evrende ayrıcalıklı

bir konumumuz olduğu hakkındaki hezeyanımız, hepsi bu soluk ışık noktası tarafından yıkılıyor. Gezegenimiz, onu saran uzayın karanlığı içinde yalnız bir toz zerresi. Bu muazzam boşluk içindeki kaybolmuşluğumuzda, bizi bizden kurtarmak için yardım etmeye gelecek kimse yok. Dünya, üzerinde hayat barındırdığını bildiğimiz tek gezegen. En azından yakın gelecekte, gidebileceğimiz başka yer yok. Ziyaret edebiliriz ama henüz yerleşemeyiz. Beğenin veya beğenmeyin, şu anda Dünya sığınabileceğimiz tek yer. Gökbilimin mütevazılaştırıcı ve kişilik kazandıran bir deneyim olduğu söylenir. Belki de insanın kibrinin ne kadar aptalca olduğunu bundan daha iyi gösteren bir fotoğraf yoktur. Bence, birbirimize daha iyi davranma sorumluluğumuzu vurguluyor ve bu mavi noktaya, biricik yuvamıza.” Bu yazı dizisini noktalarken Sagan’ın söylediği bu sözleri bir yerde kullanmamak olmazdı. Umarım sadece bir uydu ismi olan New Horizons, -ya da Voyagerlar- hepimizin ufkunu açmaya, yeni ufuklar keşfetmeye, dünyevi olayların ne kadar sıradan ve gereksiz olduğuna sizleri ikna etmiştir. Her okuduğunuz şeyin ufkunuzu genişletmesi dileğiyle.


12

Bu SPORLaRI BiLmiyORSunuz Bilseniz çok seversiniz! / Ali Genç Bilinmeyen spor dallarında bu hafta birbirinden farklı beş spor dalı göreceğiz. Yine eğlenceli, zor, denge isteyen ve tabii ki birbirlerini anımsatacak sporlar olacak.

Bisiklet Hokeyi Bu spor buz hokeyinden biraz farklıdır. Burada paten yerine tek tekerlekli bisiklet kullanılır. Yaklaşık 25 senedir Amerika, Avrupa ve Asya’da başarılı bir şekilde oynanıyor. Hem denge unsurunun sağlanması hem de müsabakada rakibe oranla daha fazla efor sarfetmek, bu oyunun ne kadar zor olduğunu gösterir. Kurallar: Bu oyunun buz hokeyi ile arasında kural farkı yoktur. Sadece paten yerine tek tekerlekli bisikletlerle oynanır.

Eş Taşıma Adından da anlaşılacağı gibi bu sporda amaç eşinizi parkur boyunca düşürmeden taşımak. Erkekler eşlerini kum, su ve çeşitli engellerin olduğu bir parkurda taşırlar. Ödül ise eşin kilosu kadar biradır. Garip olan ise yarışma olarak başlayan bu oyunun sonradan spor haline gelmiş olmasıdır. Bu yarışma 19. yüzyılda Finlandiya’da başlamıştır ve her yıl temmuz ayında Finlandiya’da gerçekleşir. Rekor ise 55.5 saniye ile Estonyalı bir çifte aittir. Kurallar: Taşınacak eşler en az 17 yaşında ve 49 kiloda olmalıdır. Eğer eş 49 kilodan az ise bu fark diğer eşle kapatılmalıdır. Yarışmanda kat edilecek mesafe resmi olarak 253,5 metredir. Eşini düşürene


13 15 saniye ceza verilir.

Curling Buz pisti üzerinde oynanan olimpik bir takım oyunudur. Bu oyunda amaç granitten yapılan dairesel taşı buz üzerinde kaydırarak hedefin merkezinde durdurmaktır. Buz üzerinde iç içe geçmiş halkalara ev denir. Puanı, taşı evin merkezine rakip takımdan daha yakın atan takım alır. Bu spora buz üstü satranç da denebilir çünkü hassaslık seviyesi ve stratejik düşünce çok fazladır. Taşın dengesini sağlamak için özel fırçalar vardır. Kurallar: Takımlar dörder atıcıdan oluşur. Her oyuncu iki atış yapar. Atış yapıldıktan sonra iki süpürücü taşa yön vermek ve hızını etkilemek için buzu süpürür. Her takımın atış süresi maç boyunca 73 dakikadır.

Bask Topu Sahada, tek elde raketle, deri bir topu duvara gödererek oynanılan bir spordur. İki kişilik eğlenceli bir oyundur. Başka türlerinde takım halinde de oynanabilir. Oyuncular bileklerine sarılı, rakete

benzeyen tahtalarla, iki kere sıçramadan topu rakiplerce karşılanamayacağı şekilde duvara atmaya amaçlar. Oyuncular maçı kazanmak için 25 ila 50 arasında skor almalılardır. Kurallar: Her sayının başında servis kullanan oyuncu topu servis çizgisi arkasında cesta ile oyuna sokar. Geçerli olan servis aşağıdaki yatay metal çizginin üzerinden doğrudan ön duvara vurmalıdır. Ardından dört ile yedi sayılı çizgiler arasına düşmelidir. Yan ve arka duvarlar sadece bir kere kullanılabilir.

Bandy 11’er oyuncuyla oynanılan, 45 dakikalık iki yarı boyunca küçük bir topu karşı kaleye sokmaya dayanan bir spordur. Buz hokeyi, çim hokeyi ve futbolun karışımından oluşur. Oyuncular bandies adında sopalar kullanır. Bu oyunda oyuncular iyi paten kaymalıdır. Kurallar: Her takımın üç yedek oyuncu bulundurma hakkı vardır. Futboldaki gibi taç atışları ve kornerler vardır. Kornerler sırasında hücum oyuncuları ceza sahası dışında, savunma oyuncuları ise içeride olmalıdır. Fiziksel temas serbesttir ama sertlik yasaktır, cezası serbest vuruş veya penaltıdır. Sürekli faul yapanlar 5-19 dakika arası günah köşesi denilen yere geçerler. Bu hafta da sizinle bilinmeyen beş spor dalı gördük ve haftaya da görmeye devam edeceğiz.


14

Oyun Muhabbeti

Activision ve Electronic Arts arasında yıllardır süregelen mükemmel rekabet ve bir oyuncunun gözünden bu iki firmanın yaptığı oyunları eleştirme/kıyaslama muhabbeti / Ömer Faruk Canat Gelişen teknolojiye ayak uydurmayı başaran birçok dijital oyun firması birbirleri ile müthiş bir rekabet içerisinde ve bu rekabet gün geçtikçe hararetleniyor. Gelişen grafik teknolojilerine ayak uyduramayan oyun firmaları ise zamanla piyasadan siliniyor. Yeni grafik teknolojilerine ayak uydurabilmiş bazı markaların yaptıklarına bakarsak: Microsoft, geliştirdiği oyun konsolu Xbox One ile yeni nesle ayak uydurdu. Sony, geliştirdiği PlayStation 4 oyun konsolu ile yeni nesle grafiksel bakımdan ayak uydurabildi. Bunun yanında birçok ekran kartı firmasının da

kendi aralarında rekabet yaşadığı bilgisayarlar zamanla gelişti ve birçok alanda yeni nesilleri yakaladı. Oyun firmaları ise grafik motoru geliştirerek ve yeni oyunlarda bu grafik motorlarını kullanarak oyunculara daha gerçekçi görünüş sağladılar. Öyle ki bazı oyunların geçiş sahnelerinde (cutscenes) gördüğümüz karakterlerin kirpiklerini sayabiliyoruz. FPS (First Person Shooter/Birinci Kişi Bakış Açısı) oyunlarında piyasada adı geçenleri bilirsiniz. Call of Duty ve Battlefield olmak üzere en yaygın iki oyun serisi vardır. Bu oyunlar oynanılabilirlik, grafik, ses, senaryo ve çevreyle


15 etkileşim bakımından birbirinden ayrılıyor.

Call of Duty, birçok oyuncunun oynarken kendini kaptırdığı ve oyundaki karakterlerin sözlerini hayat felsefesi olarak benimseyecek raddeye geldiği bir seri. Call of Duty’nin ilk oyunu çıktığında “yeni bir konsept” diyerek deliler gibi oynadık. Mükemmel bir senaryo ve grafiğe sahip olan bu oyun Infinity Ward firması tarafından geliştirildi ve Activision tarafından piyasaya sürüldü. Oyuncular Cpt. Price (Kaptan Price) karakterini aşırı derecede benimsediler. Öyle ki birçok oyuncu Activision’ı e-posta yağmuruna tuttular. “Cpt. Price diğer serilerde de olsun” şeklindeki ricalarını sundular. Bunun üzerine ikinci oyunda da Kaptan Price’ı gördük. Call of Duty’nin üçüncü serisi; Xbox 360, PlayStation 2 ve Wii konsollarına çıktı. II. Dünya Savaşı’nda Fransa cephesini konu alan bu oyun Treyarch’ın yapımcılığını yaptığı ilk Call of Duty oyunudur. Piyasa böyle ilerlerken Call of Duty klasiğini bozdu, kabuğunu parçalayıp bir anda Modern Warfare serisini duyurdu. Bu seride Kaptan Price ile tekrar karşılaştık. Babacan bir insan olan

Kaptan Price savaş konusunda çeşitli tavsiyeler verirken onu dinlemek bir babadan öğüt dinlemek gibiydi. Daha sonra World at War çıktı. Bu oyunda da II. Dünya Savaşı konu alınıyordu. Öyle bir atmosfere sahipti ki bizzat askerdeymiş ve o savaşı yaşıyormuşsun gibiydi. Daha sonra Modern Warfare 2 geldi. Yepyeni aksiyon unsurlarını barındıran bu oyunda bambaşka ruh haline büründük. Kaptan Price’ın beğenmediği MacTavish karakteri bu seride daha fazla göz önünde oldu. Senaryo ülke bazlı askeriye değil de daha çok kişisel mesele gibi göründü gözüme. Birkaç emekli asker şahsi bir mesele doğrultusunda savaşıyor şeklindeydi. Bunun sebebi de karakterleri daha yakından tanıyor olmamızdı. Ardından çıkan serinin yedinci oyunu Black Ops’ta bambaşka bir senaryo ve bambaşka karakterimiz vardı. “Numbers, Mason! Wake up. Tell me what the hell are these numbers.” Soğuk savaşı konu alan bu oyun nedense birçok oyuncu tarafından beğenilmedi. Black Ops sevenler ve Black Ops sevmeyenler olmak üzere ikiye ayrıldı oyuncular. Bu oyundan sonra Modern Warfare 3 çıktı. Bu oyunda savaş daha da kızışmış ve şahsi mesele haline gelmişti. Büyük hedef Makarov’un peşinden koşan bu birlik birçok zayiat verdi. Daha sonra Black Ops 2 çıktı. Bu seride Alex Mason’ın oğlu David Mason’ı oynuyorduk. İlk oyun kadar olmasa da güzeldi. Gerekli ilgiyi gördü. Call of Duty Ghosts ve Call of Duty Advanced Warfare oyunları da geldi. Daha çok teknolojiye kaçan senaryo vardı bu iki oyunda. Başarılı yapımlara imza atan Activision, Treyarch ve Infinity Ward yeni nesillere yepyeni oyunlar çıkarmaya kararlı. Önümüzdeki serinin Call of Duty: Ghosts 2 olacağı konusunda söylentiler


16

var. Peki neler olacak bu seride? Ne gibi yenilikler bizi bekliyor? Hep birlikte göreceğiz. Çocukluğumuzdan kalan alışkanlıklar, sımsıcak savaş ortamlarını yaratan Battlefield hiç tartışmasız Electronic Arts’ın en iyi serilerinden biridir. Battlefield 1942, Müttefik ve Mihver güçleri arasındaki savaşı konu alıyor. O yıllardaki savaş koşulları ve teknolojik imkanları profesyonelce sunan bu oyun, serinin ilk oyunudur. Battlefield 1942: Secret Weapons of World War ve Battlefield 1942: The Road to Rome olmak üzere iki alt oyunu daha vardır. Daha sonra Battlefield: Vietnam çıktı. Birçok oyuncu tarafından sevildi ve gerekli ilgiyi gördü. Battlefield 2 ve alt oyunları Battlefield 2: Special Forces, Battlefield 2: Euro Force, Battlefield 2: Armored Fury birbirini takip etti. Daha sonra Battlefield 2142 geldi ve bambaşka bir bilim kurgu/savaş oyunu oldu.

2142 yılının teknolojilerini konu alan bu oyunda uzay araçları ve dev robot araçlar yer almaktaydı. Bambaşka zevkleri tattıran bu oyun teknolojik bakımdan ilgi gördü. Battlefield: Bad Company çıktı ve oyuncular Electronic Arts’ın gelişmekte olan teknolojiye ayak uydurmaya çalıştığını bir kere daha gördüler. Daha sonra multiplayer imkanı sunan Battlefield Heroes oyunu çıktı. Pek ses getirmedi açıkçası. Oynanılabilirlik açısından afallayan, ses ve ambiyans açısından çuvallayan Electronic Arts kısa sürede toparlanmayı hedeflemişti. Ardından Battlefield: Bad Company 2 geldi. İkinci Dünya Savaşı’nda başlayan bu oyun Pasifik Cephesi’nde Japonlarla olan savaşı anlatıyordu. Birincil görev önemli bir bilim adamını kaçırma olan bu oyunda zaman geçtikçe teknolojinin arttığını görüyorduk. Bu oyunda katı fizik kuralları vardı. Singleplayer ve Multiplayer olarak sunulan bu oyunda Electronic Arts toparlamayı başarmıştı. Alt oyun olarak


17 Battlefield: Bad Company 2: Vietnam piyasaya sürüldü. Daha sonra Battlefield: Play4Free piyasaya sürüldü. Toparlamayı başaran Electronic Arts yine çuvallamıştı benim gözümde. Singleplayer modu olmayan bu oyunda multiplayer bir savaş ortamı vardı fakat oynanılabilirlik, grafik, ses ve ambiyans olarak berbat denilecek kadar kötüydü. Bu seriden sonra derin bir inzivaya çekilen Electronic Arts’ın bünyesindeki Battlefield geliştiricileri beklenilen performansı gösterdiler ve Battlefield 3’ü duyurdular. Birçok YouTube kanalı sahibi bu oyunu oynayarak izlenme sayısı bazında artışa şahit oldular. Twitch gibi canlı yayın platformlarında oynanan bu seri birçok oyuncu tarafından pozitif eleştiriler aldı. Yepyeni nesil, yepyeni senaryo, yepyeni grafik motoru... Bu konuya değinmeden edemeyeceğim. Oyundaki silah seslerini dikkate alanlar mest oldular. Her silahın farklı sesi ve farklı vuruş hissi vardı. Poligonda bir sürü silah ile ateş ediyormuş gibi heyecan ve iliklere kadar işleyen şiddet unsurları oyuncuları fethetmişti. Bunun yanında deformasyon dinamikleri harikuladeydi. C4, Launcher yahut RPG gibi patlayıcı silahlar ile herhangi bir yapının duvarları patlatılabiliyordu. Evet! Modelleme harikası olan o yapılar un ufak edilebiliyordu. Singleplayer modunda tek kişilik oyun olarak mükemmel bir senaryosu vardı ve bu senaryoyu sunma şekli harikaydı. Multiplayer modunda ise devasa haritalarda gerçekten büyük savaş ve aksiyona şahit oluyorduk. Tank, helikopter ve bilumum diğer askeri araçları

kullanma fırsatı sunan bu oyunda sınıflar vardı. Taarruz sınıfı ağır silahlar kuşanırken sıhhiye sınıfı daha çok hafif silahlar kuşanıyordu. Yaralanan takım arkadaşlarına ilk yardım hizmeti sağlayan bu sınıf oyundaki stratejiyi bir hayli değiştiriyordu. Patlayıcı silahlar kuşanan sınıf ise hava ve karayolunda araç kullanana karşı takım oyuncularının kabusuydu. Mükemmel bir sistem oluşturan bu sınıf farkları oyunu daha da taktiksel oynanmaya çekiyordu oyuncuları. Battlefield 3 ile toparlayan ve ilgi odağı olan Electronic Arts daha sonra Battlefield 4’ü duyurdu. Yine yenilikler ve bambaşka savaş atmosferi getiren bu oyunun çoklu oyuncu modu Battlefield 3’teki gibi ilgi görmedi. Birçok hatası olan bu oyunun yapımcısı bir gün evinde “Battlefield 4 oynayayım biraz.” niyetiyle oyuna girmişti. Sunucunun admini, oyunun yapımcısı oyuna girer girmez sunucudan kovdu ve mesajda şu cümleye yer verdi: “Fix the game!” (Oyunu düzelt!) Battlefield 3 ve 4 çoklu oyuncu modunda uzunca bir süre oynandı. Daha sonra Battlefield: Hardline duyuruldu. Bu sefer milletler/ülkeler arası savaş değil de suçlular ve polisler arası savaş hakimdi. Sokaklarda geçen bu oyun soygunları, çeşitli suçları ve bunlara mani olmaya çalışan polis güçlerinin amansız mücadelelerini konu alıyordu. Renk bazında farklı atmosfer sunan bu oyun da ilgi gördü ve uzun süre oynandı. Activision ve Electronic Arts


18

firmalarının rekabeti oyuncuları daha çok heyecanlandırıyor. Birçok oyuncu bu iki firmanın birleşerek daha güzel işler çıkaracağını iddia ediyor fakat eğer birleşirlerse rekabet olmayacak ve çıkan her oyuna boyun eğmek zorunda olacağız. Örneğin Activision kendini geliştirirken Electronic Arts bu gelişme karşısında sakin kalamıyor ve o da gelişiyor. Biz, oyuncular olarak bu gelişimi monitörlerimizden izliyoruz, şahit oluyor ve oynuyoruz. Activision senaryo konusunda oldukça ileri bir firma. Yalnız çevreyle etkileşim, ses ve ambiyans konusunda pek gelişmiş olduğu söylenemez. Silah seslerinin gerçekçi olmamasına karşın yaratılan karakterler içimizdeki savaşçı karakterlerinin birebir aynısı gibi. “Savaşçı olsam, asker olsam aynı Kaptan Price gibi olurum” yahut “Bir asker olsam MacTavish gibi olurum” şeklinde yaklaşımlar var. Oyuncular karakterleri benimsemiş durumda. Tek oyunculu modunda

mükemmel aksiyon içeren seriler çıkaran Activision çok oyunculu modda istenileni veremiyor. Kullanılan silahlar ses ve tasarım bakımından vasat. Electronic Arts ne iyi ne de kötü


19 bir şekilde senaryo geliştiriyor. Oynanılabilirlik, çevreyle etkileşim, ses ve ambiyans bakımından oldukça iyi oyunlar sunabiliyor. Bahsettiğim üzere silah sesleri, savaş atmosferi, deformasyon dinamikleri bakımından daha şiddetli savaş ortamı oluşturuyor. Senaryo bakımından geri kalan bu firma, çoklu oyuncu modunda devasa haritalar sunuyor ve taktiksel savaş stratejileri bakımından daha büyük bir oyuncu kitlesine hitap ediyor.

Bu iki firmanın tatlı rekabeti biz oyuncuları oldukça heyecanlandırıyor. Merakla ve heyecanla yeni oyunları bekliyoruz. Her oyuncu, gelişmekte olan bu dijital oyun firmalarının çıkardığı oyunların donanımsal olarak sistem gereksinimlerini karşılamak adına para harcıyor. “Çocuk gibi oyun oynuyorsunuz!” şeklinde sitem eden, dijital oyun piyasasına uzak, potansiyel oyuncu insanların bile ilgisini çeken oyunların geleceğine inanıyorum. Hadi Activision, hadi Electronic Arts kolları sıvama vakti!


e t e z r e niv

ü

Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.