/40
e t e z r e niv
ü
ona’da Karşı l e c r a zler B ılığa ö c G m , ı r a y d ’ tanbul ük ve A l s İ ü t o ö r i K l _M Marve . s M i _Yen te pop ’ 3 1 0 2 _
İllüstrasyon: Can Olguner
zete
Sayı: 40 / 2014 Genel Yayın Yönetmenleri Özge Yılancı Yazı İşleri
MİRO İSTANBUL’DA, GÖZLER BARCELONA’DA
Dilara Şenbilgin Gökberk Ertunç Günseli Naz Ferel Yazarlar Ali Berhan Memişoğlu, Alp Bolay, Berkem Ceylan, Can Olguner, Doğukan Gülsoy, Emrecan Kaya, İlayda Gencer, Melis Us İllüstrasyon: Can Olguner Fotoğraflar:
YENİ MS. MARVEL KÖTÜLÜK VE AYRIMCILIĞA KARŞI
2013’TE POP
2013 YILININ UNUTULMAZ SPOR OLAYLARI
HER ŞEY 3G DEĞİL
PEBBLE!
BLOGLARIN GÜCÜ ADINA APARTMENT 11
Demet Açıkgöz Teşekkür Sarper Durmuş, Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek
İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo
Facebook: http://goo.gl/jx7hxb
/ifbilgi
@ifbilgi
/
v i 端n
e t e z er
4
Miro istanbUl’da, gözler barcelona’da Sanat camiasında usulsüzlük iddiası: 20.yy’ın en büyük ressam ve heykeltıraşlarından biri olan Joan Miro’nun İstanbul’daki eserleri sahte mi? Melis Us
5
Geçtiğimiz ay Tophane-i Amire’ye konuk olan İspanyol ressam Joan Miro sergisi usulsüzlük iddialarıyla sarsıldı. 20 Kasım 2013 tarihinde izleyiciye sunulan serginin 19 Ocak 2014’te sona ermesi bekleniyordu. Ancak Barcelona’dan gelen haber, sanat camiasında büyük şok yarattı. Merkezi İspanya’da bulunan Miro Vakfı’nın yöneticisi Rosa Maria Malet tarafından, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Profesör Yalçın Karayağız’a gelen e-postada sergilenen eserlerin çoğunun Miro’ya ait olmadığı ve dolayısıyla serginin hemen kapatılması gerektiği yazıyordu. Bunun üzerine hemen toplatılan eserler, içlerinde Miro Vakfı’nın yöneticisi Rosa Maria Malet’in de bulunduğu bir grup tarafından incelemeye alındı. Serginin sahibi, Arete Sanat Galerisi ve Kült Organizasyon eserlerin orijinal olduğunu ve sertifikalarının bulunduğunu açıkladı. Arete Sanat Galerisi’nden Emre Sefer, “Bu tablolar yağlı boya değil. Joan Miro tarafından yapılan ancak üstünde numara bulunmayan bu litograf (taş) baskıları Kanada ve Amerika’daki sanat galerilerinden topladık. Bütün eserlerin sertifikası mevcut” şeklinde konuştu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ise internet sayfasında şu basın açıklamasında bulundu; “Üniversitemiz, Tophane-i Amire Kültür Sanat Merkezi Beş Kubbe Salonu’nda Kült Reklamcılık Organizasyon Hizmetleri Limited Şirketi tarafından düzenlenen Miro İstanbul’da sergisi için sadece mekan tahsis etmiştir. Ancak Miro Vakfı tarafından 18.12.2013 tarihinde Rektörlüğümüze gönderilen ve açıklamamızın ekinde bulunan yazıda belirtilen gerekçeler üzerine (Miro Vakfı ve varislerinin isteği üzerine) sergi 19.12.2013 tarihi itibari ile kapatılmıştır.” 25 Aralık günü, Miro Vakfı’nın avukatı ve direktörü Malet, birlikte Tophane-i Amire’ye gelip, eserleri inceleyerek hemen hareketle Barcelona’ya geri döndü. Malet yanında getirdiği Miro eserleri katalogları ve envanterlerine göre eserleri incelediklerini ancak Barcelona’da kapsamlı bir araştırma daha yaptıktan sonra sergi ile ilgili fikirlerini açıklayacağını belirtti. Eğer serginin sahte olduğu öğrenilirse Miro Vakfı, Ankara’da yaşayan koleksiyon sahibi Arete Sanat Galerisi’nden Emre Sefer’i ve Kült Organizasyon Şirketi’ni dava edecek. Şimdi gözler Barcelona’da...
6
7
Yeni Ms. Marvel Kötülük ve Ayrımcılığa Karşı Marvel, 2014 Şubat’ta başlayacak ve ilk defa
Şubat ayında başlayacak serinin sahibi Ms. Marvel bu açıdan bir ilk kendi serisine sahip olacak bir Müslüman kadın olacak.
süper kahramanı bizlerle tanıştırdı. Karşınızda: Yeni Ms. Marvel, ilk defa geçtiğimiz Ms Marvel Can Olguner
Büyük veya küçük farketmeden, çizgi roman yayıncılarının çoğunun evreninde bir Müslüman kadın kahramana rastlamak zordur. 2000 yılında, DC Comics bizlere Janissary adlı bir kahramanı tanıştırmıştı. Asıl adı Selma Tolon olan, Kızılay’da görevli bir doktor. Bir kaza sonucu, DC evreninin en güçlü büyülü eşyalarından biri olan Sonsuzluk Kitabı’nı bulur ve güçlerini kazanır. Hatta, “Justice League”e yardım ettiği bir macerada Türkiye’ye gelen Batman, kendisiyle aynı isimdeki şehri görünce şaşırır. Geçtiğimiz yıllarda, Marvel ve DC’de ağırlıklı olarak birkaç yeni Müslüman kadın süper kahramanla tanıştık. Ama hepsi küçük, yan rollere sahipti.
Kasım ayında, Captain Marvel’ın 17. sayısında görüldü. 16 yaşında, Pakistan asıllı bir genç kız Kamala Khan. Kalıtımsal olarak, Marvel evreninde bulunan “Kree” adlı bir uzaylı ırk ve İnsan genleri kullanılarak yaratılan “Inhuman” adı verilen bir grubun özelliklerini taşıyan Khan’ın şekil değiştirme gücü var. Amerikan Müslüman hayatına bir pencere olacağı söylenen serinin birçok önyargıyı olumlu yönde etkileyeceği düşünülüyor. Serinin yazarlığını sonradan Müslüman olan, “Air” ve “Cairo” gibi eserlerden hatırlayacağımız G. Willow Wilson üstleniyor. Güçlü bir tanıtımla giriş yapan yeni Ms. Marvel, güçlü bir yazarın da desteğini alarak kötülüğe karşı savaşırken, önyargıları ve ayrımcılığı da yok edecek bir süper kahraman olacak gibi görünüyor.
8
9
10
2013’te pop Baştan sona 2013’ü ele almadan önce yılın en abartılan konusunu aradan çıkarmak istiyorum; Evet, Miley Cyrus. Doz aşımı yaşayan bir Rihanna ve Britney Spears olarak müziğe geri dönüşünü yapan Miley’nin, özellikle MTV Ödülleri performansından sonra dünyada kelimenin tam anlamıyla en çok konuşulan konu olduğunu çoğumuz biliyoruz. Fakat, Miley Cyrus’ın bundan 10 yıl önce Britney Spears’in yaptığının tamamen aynısını yaptığını kabullenmemizin vakti geldi. Disney kimliğinden çıkmasını sağlamak için seksapelitesini kullanan Miley’nin Britney’den tek farkı bunu uygularken seksiden çok çirkin gözükmesi. İmajını bir kenara bırakıp bunların hepsinin başlama sebebi olan yeni albümünü ele aldığımızda ise fazlasıyla iyi bir albüm çıkardığını inkar edemeyiz. “Wrecking Ball” şarkısının klibini izleyene kadar iyi bir
şarkı olduğunu düşünmediyseniz, popcountry-R&B üçlüsünü eğreti durmadan toplayabilen ve bunu yaparken Pharrell Williams, Britney Spears ve özellikle son zamanlarda fazlasıyla popüler olan R&B prodüktorü Mike Will Made-It’den yardım aldığı “Bangerz” albümündeki “Someone Else”, “FU”, “Do My Thang” ve ben bunu yazarken 24 saat önce çıkarttığı, yine beklentiyi düşürmeyen klibiyle kendini konuşturan şarkısı “Adore You”yu dinleyin derim. Bariz konuyu aradan çıkardığımıza göre 2013’ün ilk çeyreğine damgasını vuran ikiliye gelelim; Macklemore & Ryan Lewis. “Thrift Shop” adlı şarkılarını OcakMart ayları arasında duymamış olmak imkansız. Özellikle günümüzün çoğu rap şarkısının ‘gereksiz yere para harcamak’ konusuna karşıt olan sözleriyle
11
Pop her seneki gibi yine fazlasıyla hareketliydi: “Thrift Shop”, “comeback”, Miley Cyrus ve “Blurred Lines” kelimeleriyle de anlatabileceğimiz bu 365 günde olan biteni biraz daha açarak gözden geçirelim Alp Bolay
de beğeni toplayan Macklemore & Ryan Lewis “Thrift Shop”ın hemen arkasından çıkardıkları “Can’t Hold Us” ile 1 numarada yerini koruyan ve “Same Love” şarkılarının değindiği eşitlik konusuyla fazlasıyla beğeni toplayan ikilinin ismini ileride de çoğunlukla duyuyor olacağız. 2013 yılında en çok duyduğumuz isimlerden biri de Kanye West oldu. Çoğunlukla egoist cümleleri ve özel hayatıyla adından söz ettiren Kanye West, aynı zamanda yılın en iyi albümlerinden bir tanesine imza attı. Fikir babası Rick Rubin olan “Yeezus” adlı albümü çıkarmadan önce hiç bir single, video, hatta albüm kapağı bile olmadan piyasaya süren Kanye West, albümü çıkarmadan önce de bunların hiç birine ihtiyacı olmadığını çünkü albümün kendi adına konuştuğunu iddia etmişti, ve haklıydı. ‘Tanıtımsız albüm çıkarma’ trendini, yılın
en iyi albümü tacını Aralık’ın son günlerinde Kanye West’ten alarak devam ettiren Beyoncé ise hiç bir şekilde haber vermeden çıkardığı beşinci stüdyo albümüyle yılı bitirmeden yıla damgasını vurdu. Yılın en çok konuşulan diğer rap albümleri ise JAY Z, Drake ve Eminem’den geldi.
12
JAY Z demişken, 2013 yılının adeta ‘müziğe geri dönüş’ yılı olması gerçeğinden bahsetmeden geçmemek lazım. Bu yıl, müziğe uzun zamandır ara vermiş bir çok sanatçı ve grup aramıza tekrar döndü. Fakat, bunların arasında en kayda değer olanlarının Pharrell Williams, Miley Cyrus, Justin Timberlake ve Daft Punk olduğunu inkar edemeyiz. Pharrell Williams aslında hiç veda etmemişti fakat uzun zamandır büyük işlerde prodüktör olarak adını duymuyorduk. Bu yıl içerisinde Kelly Rowland, JAY Z, Daft Punk, Robin Thicke, Miley Cyrus ve Beyoncé’nin albümlerinde ismi geçen Pharrell’in imzasını aynı zamanda yılın en çok ses getiren Daft Punk ve Robin Thicke’e ait “Get Lucky” ve “Blurred Lines” şarkılarında da gördük. Bu iki şarkının 2013’ün yazına damga vurduğunu inkar edemeyiz. Aynı zamanda Pharrell’in başarısını perçinleyen 7 Grammy adaylığı da 2014’te adını kesinlikle duymaya devam edeceğimizi kesinleştiriyor. Film kariyeri nedeniyle 7 yıldır müzikten elini ayağını çeken Justin Timberlake’in müziğe dönüşü ise kelimenin tam anlamıyla muhteşem oldu. Mart ve Eylül olarak iki parçaya bölünen “The 20/20 Experience” albümleri ile yılın en büyük satış rakamlarına ulaşan ve bir çok ödüle layık görülen, ülkemizde de 26 Mayıs’ta konser
verecek olan Timberlake, bu kez uzun bir süre aramızda kalacağa benziyor. Yıl içinde adını duyduğumuz isimlerden bir diğeri de Sia Furler oldu. David Guetta ve Flo Rida şarkılarına olan katılımıyla adını Avustralya dışına çıkaran Sia, bu yılda söz yazarlığı ile başarıyı yakaladı. İlk olarak 2012’de Rihanna’nın “Diamonds” şarkısında adını duyduğumuz Sia, geride bıraktığımız yıl içerisinde Céline Dion, Katy Perry, Jessie J, Britney Spears, Eminem, Lea Michele ve Beyoncé’nin albümlerine verdiği, müzik olarak aynı çizgide olan şarkılarıyla kendinden söz ettirmeye devam etti. Yılın son çeyreğinde ise yine büyük isimler Noel öncesi satışları yakalamak için albümlerini çıkardılar. Bir önceki albümü için çıktığı turda sakatlandığından dolayı
13
albümünün çıkış tarihi bir buçuk yıl uzayan ve bu nedenle beklentiyi fazlasıyla yükselten Lady Gaga, bu beklentiyi karşılayan albümü “ARTPOP” ile geri döndü. Özellikle “Aura”, “Do What U Want”, “Sexxx Dreams” ve Rick Rubin’in imzasını taşıyan “Dope” şarkılarıyla parlayan albüm eleştirmenler tarafından da beğenildi. Rick Rubin imzası taşıyan bir başka albüm ise Eminem’in bugüne kadar çıkardığı en iyi albüm olma tacını alabilecek olan “The Marshall Mathers LP 2” oldu. “Survival”, “Beautiful Pain”, “Love Game” ve “The Monster” şarkılarını dinlemelisiniz. Üç yıl sonra “Prism” adlı albümüyle dönen Katy Perry ise albümdeki çok fazla yenilik içermeyen şarkılarıyla eleştirildi fakat, yine de yılın en çok satan albümlerinden birine imza atmış oldu. “Dark Horse”, “Double Rainbow” ve “Unconditionally” dinlemeye değer şarkılarından. Her zaman pop müzikte yenilik yapan albümleriyle kendinden söz ettiren Britney Spears bu sefer geride kaldı. Ana prodüktörlük görevini will.i.am’e teslim ettiği ve 2012’de çıkmış olsaydı büyük beğeni toplayabilecek olan albümde dünyaca ünlü bir çok DJ’in ismini de gördük. Dört şarkı hariç türüne elektronik diyebileceğimiz 2013 yılının en iyi on albümü (bana göre): 10- HAIM, “Days Are Gone” 9- M.I.A., “Matangi” 8- Daft Punk, “Random Access Memories” 7- Drake, “Nothing Was the Same” 6- Lorde, “Pure Heroine” 5- Kacey Musgraves, “Same Trailer Different Park” 4- Vampire Weekend, “Modern Vampires of the City” 3- Disclosure, “Settle” 2- Kanye West, “Yeezus” 1- Beyoncé, “Beyoncé”
albüm, pop’un R&B’ye kaydığı 2013-2014 sezonunda tutmadı ve Britney Spears’ın kariyeninin en düşük satan albümü oldu. Özellikle “Til It’s Gone”, “Tik Tik Boom” ve “Now That I Found You” dinlemeden geçilmemesi gereken şarkılar Bu yıl yavaştan tanıdığımız ve ilerleyen yıllarda adlarını daha fazla duyacağımızı düşündüğüm üç isim ise; yılın en iyi albümlerine imza atan HAIM, Disclosure ve Lorde. Californialı üç kız kardeşten oluşan indie pop-rock-R&B grubu HAIM, “Days Are Gone” adlı çıkış albümlerinde özellikle “Forever”, “The Wire”, “Let Me Go” ve “Don’t Save Me” şarkılarıyla adlarından söz ettirdiler. Disclosure ise İngiliz iki erkek kardeşten oluşan bir elektronik müzik grubu. Mayısta çıkardıkları “Settle” adlı albüm yılın en iyi elektronik albümü olmaya aday. Özellikle “Latch”, “White Noise”, “Help Me Lose My Mind” ve “Voices” şarkılarının yanı sıra Jessie Ware’in “Running” şarkısına yaptıkları remix dinlemeye değer. Lorde ise Yeni Zelanda’dan dünyaya açılan 16 yaşında bir şarkıcı/söz yazarı. Çıkış albümü “Pure Heroine”de bulunan şarkıların tamamını, prodüktörü Joel Little ile birlikte yazan Lorde, özellikle yazarlık yeteneğiyle kendisinden iki kat yaşlı söz yazarlarına taş çıkarıyor.
2013 Yılının Unutulmaz Spor Olayları Kahramandan anti kahramana dönüşen sporcular da var, hikayeleriyle bizi duygulandıranlar da. Trajik olanlar da var, nefes kesen hikayeler de. Tıpkı hayatın kendisi gibi Emrecan Kaya & Doğukan Gülsoy
Şampiyonlar Ligi’nin geçen seneki galibi Alman ekip Bayer Münih oldu Şampiyonlar Ligi finalinde iki Alman devi, Borussia Dortmund ve Bayer Münih karşı karşıya geldi. Yarı finallerde iki İspanyol devi Real Madrid ve Barcelona’yı eleyen iki Alman ekip finale çıkmayı sonuna kadar hak ettiler. Barcelona’yı her iki maçta da ezici bir üstünlükle eleyen Bayer Munih ve Real Madrid’i son dakikaları nefes kesen bir mücadeleyle geride bırakan Borissia Dortmund adlarını finale yazdırmayı başardılar. Bavyera ekibi, Wembley’de ezeli rakibi Dortmund’u Mandzukic ve Robben’in
golleriyle 2-1 yenerek kupayı müzesine götürdü. Dortmund’un tek golü ise Türkiye asıllı futbolcu İlkay Gündoğan’ın penaltı vuruşuyla geldi. Bayer Münih, 2010 ve 2012’de
15
kaybettiği finallerden sonra gülen taraf oldu. Şampiyonlar Ligi tarihinde bir ilk gerçekleşti. İki Alman takımı ilk kez Devler Ligi finalinde karşı karşıya geldi. Ve yıllar sonra bir kez daha İngilizler’in eski milli futbolcusu Gary Winston Lineker’in meşhur sözü gerçekleşmiş oldu: “Futbol, 22 kişinin oynadığı ve sonunda Almanlar’ın kazandığı basit bir oyundur.” Sir Alex Ferguson ve David Beckham futbola veda etti 2013’te futbol adına üzücü olaylar da gerçekleşti. Manchester United’ın efsanevi teknik direktörü Sir Alex Ferguson teknik direktörlük kariyerini bırakma kararı aldı. Teknik direktörlüğü bırakmasına rağmen Manchester ekibiyle bağlarını koparmayan Ferguson, ne
16
kadar sıkı bir Manchester United taraftarı olduğunu da kanıtlamış oldu. 27 yıl içinde bir çok başarıya imza atan İskoçyalı teknik adam, onlarca dünya starını da futbol camiasına kazandırdı. Bu yıldızlardan biri olan İngiliz David Beckham’da aynı sene futbolu bıraktı. Hocası Ferguson’un zamanında formayı kapan İngiliz, sayısız başarıya imza attıktan sonra bir diğer dünya devi Real Madrid’e transfer oldu. Ardından Los Angeles Galaxy, Milan ve Paris Saint Germain formalarını başarıyla terletti. Yaptığı ortalar ve kullandığı tehlikeli serbest vuruşlar ile nam salan Beckham, İngiltere Milli Takımında da kaptanlık görevini de yerine getirdi. Beckham, son formasını Paris ekibinde çıkardı ve profesyonel futbol yaşantısını sonlandırdı.
Ingiltere Premier Ligi ekiplerinden Tottenham’in Galler asıllı başarılı kanat oyuncusu Gareth Bale rekor bir bonservis ücretiyle Real Madrid’e transfer oldu Yaptığı sansasyonel transferlerle her daim transfer borsasını karıştıran İspanyol dev Real Madrid, bu transfer sezonunda da bir rekora imza attı. Cristiano Ronaldo’nun 96 milyon euroluk bonservis ücreti ile bu alanda rekoru elinde bulunduran Real Madrid
bir anlamda kendi rekorunu egale etti. Transfer döneminde haftalarca peşinden koştuğu Gallerlı yıldızı, transfer sezonunun bitmesine az bir süre kala 100 milyon euroya satın aldı. Kadrosunda bir çok yıldızı barındıran Real Madrid, böylece bunlara bir yenisini daha ekledi. Bu kadar yıldızın bir arada nasıl uyum sağlayacağı merakla beklenirken Gareth Bale takıma çok çabuk bir biçimde alıştı, gol ve asistlerine başladı.
Boston Maratonu Bombalı Saldırı 2013’ün en üzücü spor olayı Boston meydanında gerçekleşti. Yarış sırasında bitiş çizgisinde gerçekleşen patlamalarda, seyirci bölümünde olup yarışı takip eden insanların hedef alınması, sporun gücüne ve birleştiriciliğine inanan herkesi derinden yaraladı. Patlamalar, can kayıpları ve yüzlerce yaralı bıraktı arkasında. Yapılan bu saldırının yaralarını yine sporseverler sardı. 27,8 milyon tweet ile üzüntülerini ve desteklerini belirten insanlar, din, dil, ırk ayrımı yapmadan tek yürek oldu.
17
Ronnie O’sullivan 2013’ün en unutulmaz spor olaylarını sıralayıp da bunu koymamak olmaz. Biz onu listeye almasak bile kendiliğinden yer bulur. 2012’de gelen dünya şampiyonluğunun üzerine emekliliğini açıklayan ve özel hayatında çalkantılı günler geçiren Ronnie , 2013 Dünya Şampiyonası’na iki ay kala geri dönüş kararını açıkladı ve unutulmaz bir performansla ünvanını korumayı başardı. Belki de bu durumu en iyi Neil Robertson açıkladı: “Bütün sene televizyondan bizi izleyip, hepimizle dalga geçmiş olmalı!“ Lance Armstrong Kendine hayran milyonlarca insanın karşısına geçip bütün kariyerinin bir yalan üzerine kurulduğunu
açıkladığında, aslında sadece tarihin en büyük doping skandalını açıklamıyordu. Kendisinin hikayesinden etkilenip “olmak’’ ile ‘’olmamak” arasından “var olmayı” seçmiş ve bu yolda mücadele etmiş herkese hayatlarının en acı gününü yaşatıyordu. Ne yazık ki kalan ömrümüz boyunca unutamayacağımız bir itiraftı bu.
18
San Antonio - Miami Game 6 NBA tarihinin en garip maçı desek büyük bir ihtimalle kimsenin itirazı olmaz. San Antonio, Lebron ve arkadaşlarının üst üste gelen hataları sayesinde tam maçı aldı derken Lebron’un ve Ginobili’nin hataları, Mike Miller’ın ayakkabısız üçlük atması, Spurs maçı kesin kazandı derken Miami’nin 28 saniyede bulduğu 2 üçlük ve Popovich’in son topta ribaundu düşünmeyip Duncan’ı kenarda tutması (üstelik iki defa!) ve tabi ki Ray Allen ustanın kariyerini özetleyen kenar üçlüğü...!
Oscar Pistorius Bir diğer üzücü spor olayına Pistorius imza attı ne yazık ki. Bir kahramandan, anti kahramana dönüşmesine neden
olan olay ise tamamen karanlık. Bir kesim mahkemede verdiği ifadeye inansa da inanmayanlar da az değil. Üstelik mahkemeden sonra silah kullanımından iki ayrı suçlamaya daha tabi tutulması, kendine inanları da zor durumda bıraktı. Söylenecek fazla bir şey yok ne yazık ki.
Nadal ve Murray Tenis dünyası 2 nefis hikaye ile cesaret buldu bu sefer. 7 aylık ve oldukça ağır bir diz sakatlığından dönen Rafa için 2013 rüya gibi geçti. Hazırlık turnuvalarında dönüşün sinyallerini veren Nadal, Rolland Garros’u alarak hayranlarını sevindirdi. Başarısız bir Wimbledon deneyiminden sonra asıl gösteriyi Amerika Açık’ta ve öncesinde yaptı. Amerika Açık hazırlık turnuvaları
19
olan Cincinnati ve Monreal’i ezici bir üstünlükle alan Rafa, Novak Djokovic’i de geçerek Amerika Açık kupasını havaya kaldırırken, kendisini engelleyen sakatlığından intikamını alıyordu. Murray ise Wimbledon’u uzun bir aradan sonra kazanan ilk İskoç, pardon Britanyalı olarak tarihe adını altın harflerle yazdırdı ve daha da önemlisi yaşadığı trajedilerle sarsılan doğduğu şehir Dumblane insanına en güzel hediyeyi verdi.
Chris Froome - Chris Horner Bu sefer konumuz iki Chris’in başarıları. Tour de France 2013’ün tamamında çok güçlü görünen Froome, Mont Ventoux tırmanışındaki epik zaferi ve tur boyuncaki üstün performansıyla izleyen herkesi büyüleyen bir performansa imza attı. Geçtiğimiz sene Wiggins ile yaşadığı diyalogdan sonra buna fazlasıyla ihtiyacı vardı, sonuna kadar da hak etti. 42 yaşında Vuelta’yı kazanan Chris Horner’a da ayrı bir parantez açmak lazım. Sadece yaşından dolayı değil, ortaya koyduğu eşsiz performans ve inanç, pek çok kişiye aradığı motivasyonu verecektir. Ayrıca bisikletten konu açılmışken, bu seneki Paris Roubaix nefes kesici değil miydi?
Boston Red Sox Dile kolay 95 sene sonra, normal sezonu domine ederek finale kadar gelen Red Sox şampiyonluğa ulaştığında sahada oyuncuların sevinçleri belki de her şeyi açıklıyordu. Filmlere dahi konu olan bir takım Red Sox. Beyzbola ilgi duyanlar veya bu maçı bizim gibi beyzbolla alakası olmasa da izlemek isteyenler Youtube’dan ulaşabilirler. Super Bowl XLVII Ödenen çılgın reklam paraları ve Dünya’nın her yerinden milyonlarca insanın izlediği bir organizasyonu olması bile tam olarak anlatamaz Super Bowl’u. Sıradan bir Amerikan Futbol severi için hayat memat meselesi ama Bill Shankly’e selam çakarcasına, bir Amerikalı içinse çok daha fazlası. Ayrıca Ray Lewis’in emeklilik sezonunda Baltimore Ravens ile San Francisco 49ers’ı geçip zafere ulaşması bile başlı başına enfes bir hikaye!
20
Her şeY 3g değil Akıllı telefonların en büyük özelliği interneti cepte taşımak olabilir ama uçakta ya da metroda cepte durmak zorunda değil; müzik dinlemek dışında da yapılabilecekler var Ali Berhan Memişoğlu
Fotoğraf Düzenlemek: Herkesin telefonunda bulunan o “editing” uygulamaları için en güzel yerler, kimseyle mesajlaşamayıp konuşamadığımız yerler. Fotoğraf çekip duruyoruz ve her biri üzerinde oynamak için metrodaki vaktinizi değerlendirebilirsiniz. Bir kaç uygulama önerisi: Diptic, Magisto, Splice, Pixlr-o-matic
Yabancı Dili İlerletmek: “Dilimin sınırları dünyamın sınırları demektir.” Bir dili öğrenirken en çok öğrenmeniz gereken tabii ki yeni kelimeler. Bunun için de yolda gideceğiniz yere kadar olan biteni izlemek yerine biraz kelime çalışmak çok akıllıca olur. Sizin için bir kaç uygulama: Dictionary.com, Babbel, Grammar Up
21
Kitap Okumak: Dostoyevski, Tolstoy ya da George R. R. Martin’in koca kitapları bile cebe giriyorsa elde kitapla dolaşmaya ne gerek var? Kitap okumak için en kullanışlı uygulamalar: Google PlayBooks, iBooks
Hayatta Kalmayı Öğrenmek: Tabii ki gideceğiniz yere kadar dünya yerle bir olabilir, bir anda başarısız Holywood filmlerindeki gibi bir başınıza kalırsınız demiyorum ama kamp yapmak veya hayatta kalma bilgilerini öğrenmek de oldukça keyifli olabilir. En geçerli uygulamalar: SAS Survival Guide Lite, Survival Guide
Hafıza Tazelemek: Uçakta ya da metroda bu tarz uygulamalarla hafızanızı tazelerken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz. Birkaç öneri: Memo Trainer, Fit Brain Trainer, Mind Games, Lumosity
22
Pebble!
Akıllı saat piyasasında Pebble yükselişine devam ediyor Berkem Ceylan
Telefon ve tablet piyasasının yürüyedurduğu şu günlerde, akıllı saatler de ufaktan kendilerini göstermeye başladılar. Piyasa ve marka değeriyle şimdilik Sony ve Samsung’un piyasada önde olduğunu söylemek mümkün. Ancak Pebble da emin adımlarla zirveye doğru ilerliyor. Genç girişimci Eric Migicovsky’nin tasarladığı Pebble Ocak 2013’ten bu yana satışta. Migicovsky, kişisel
projesini üretim aşamasına taşımaya çalışırken 350.000 Dolar toplayabilmiş. Bu meblağ üretim için yeterli olmayınca (aslında bir başka yazı konusu olan) Kickstarter üzerinden ekstra 100,000 doları toplamaya çalışmış. İlgi beklenenden büyük olunca, 100,000 dolarlık hedefle başlayan kickstarter kampanyası 10,266,845 dolarlık müthiş bir meblağ ile kapanmış. Pebble, Kindle gibi e-ink yani dijital
23
mürekkep teknolojisini kullanıyor. Bu teknoloji hem şarj avantı hem de güneş ışında rahat görünebilirlik sağlıyor. Pebble OS adlı kendi işletim sistemine sahip olan saat Android ve iOS telefonlarına bluetooth ile rahatlıkla bağlanabiliyor.
(face), sayısız uygulama mevcut.
Pebble 5 atm’ye kadar suya dayanıklı. Yani 40 metre derinliğe kadar tatlı veya tuzlu suda kullanılabiliyor. 7 fabrika çıkışlı uygulamaya sahip olan Pebble’a, bağımsız üreticilerin geliştirdiği uygulamaları ücretsiz olarak indirebiliyorsunuz. Yüzlerce saat çeşidi
Pebble şimdilik kanlı canlı Amerika Birleşik Devletleri’nde satışta. Ancak getpebble.com adresinden dünyaya ücretsiz gönderim yapıyorlar. Türkiye’den almayı düşünüyorsanız ekstra gümrük masrafı ödemek durumunda kalacağınızı unutmayın.
24
25
Blogların Gücü Adına
Apartment 11
Kendinizi bir internet sitesinde değil de samimi bir evde geziniyormuş gibi hissedeceksiniz İlayda Gencer
Blogun kurucuları daha önce kendi blogları da olan 2 genç kadın: Meriç Küçük maritsa.co adlı bloguyla tanınıyordu. Ayrıca marka ve pazarlama danışmanlığı hizmeti veren şirketindeki görevi de devam ediyordu. Daha sonrasında ise maritsa.co ile birlikte farklı ülkelerden gelen dünyaca ünlü pek çok markanın projelerini geliştirmeye başladı. Nil Ertürk ise 2009 yılında açtığı nilerturk.net isimli bloguyla biliniyordu. 2011 yılında blogunun bir uzantısı olarak kendi online butiğini de açan Nil Ertürk aynı zamanda birçok markanın stil danışmanlığını yapıyor.
fikri varmış. Daha sonrasındaysa hem aynı sektörde çalışıyor olmaları, hem de yakın arkadaş olmaları “neden bu işi beraber yapmıyoruz?” sorusunu akıllarına getirmiş ve bu site doğmuş.
Peki, Nil Ertürk ve Meriç Küçük böyle bir blog açmaya nasıl karar verdi? İkisinin de aklında hayatlarının bir bölümünde bir “lifestyle blog” açma
O zaman ne duruyorsunuz haydi Meriç Küçük ve Nil Ertürk’ün evine! (http://apartment11.co/ )
Kapılar açılınca Apartment 11’da sizi neler mi bekliyor? Mutfakta o gün pişen yemekten yayılan güzel kokuları kendi mutfağınıza taşıyabilirsiniz mesela. Ya da salonda ne gibi dekorasyon fikirleri uygulanmış, hangi tasarımlar ön plana çıkartılmış inceleyebilirsiniz. Blogda hem eviniz hem de hayatınız hakkında kendinize dair birçok şey bulabilirsiniz, yeni ve güzel fikirlere ulaşabilirsiniz.
zete
/40
e t e z r e niv
ü
Fotoğraf Kredi: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)