/48
e t e z r ive
ün
lenir? n i D l ı s Na lbüm! A n o n f e e l n e _T a Bekle r n lamlar o k S e l R ı ; Y h _8 İnşalla i d a H _Ay
zete
Sayı: 48 / 2014 Genel Yayın Yönetmenleri Günseli Naz Ferel Yazı İşleri Ali Berhan Memişoğlu Oğuzhan Karakaş Demet Açıkgöz Yazılar Gökberk Ertunç,
TELEFON NASIL DİNLENİR?
8 YIL SONRA BEKLENEN ALBÜM!
AY HADİ İNŞALLAH; REKLAMLAR
KİMSEYE ‘‘EYVALLAH’’ DEMEDEN
24 KARE
GELECEK ŞİMDİDİR
Alp Bolay, Demet Açıkgöz, Kaya Görgüner & Okay Arda, Mert Tanır, Efe Metin Demiralp Fotoğraflar: Demet Açıkgöz Teşekkür Sarper Durmuş, Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek
İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo
Facebook: http://goo.gl/jx7hxb
/ifbilgi
@ifbilgi
4
Telefon Nasıl Dinlenir? Şu sıralar gündemimize oturmuş birçok dinleme vakası nedeniyle insan merak etmiyor değil: Dinleme nedir ve nasıl yapılır? İlk olarak sıradan bir telefonun dinlenmesi sandığımızdan çok daha kolay. Mahallenizde ikamet etse veya etmese bile, herhangi bir kişi, sokağınızda gördüğünüz herhangi bir telefon kutusuna iki adet kablo takarak kişisel konuşmalarınıza ortak olabilir. Hatta az biraz teknolojiyle alakadar olmuş çoğu kişi zaten 90’lar ve 2000’lerin başında ev telefonuna paralel bağlantı yapıp şuanda pek çoğumuzun hiç hatırlamadığı 146 numaralı Türk Telekom Bir şekilde gözetim ve dinlenme altında bulunuyor olabiliriz. Mesele, tüm bunların bilincinde olup, eğer akçeli işlere girişmişsek, uygun bir açıklama metni hazırlamakta. Gökberk Ertunç
çevirmeli ağ hizmetini kullanmayı becererek telefon faturası facialarına sebep olmuştur. Şu çağda ev telefonunu pek kullanmadığımız göz önüne alınırsa dinlenmek ‘Bu kadar kolay olmamalı’ diye düşünüyor olmalıyız ama aslında iş o kadar zor değil. Artık paralel bağlantılarla olmasa bile sahte bir baz istasyonuyla dinlemeler mümkün. Şimdilerde
5
istihbaratımız bu tarz mobil baz istasyonları kullanarak 90 kuşağı çocuklarının basit dinleme işlemlerini yapabiliyorlar.
Flash TV’de böcek diye tabir edilen ufak vericilerle ya da gene o kriptolu telefonların üçüncü bir eşi ile dinlenebiliyor.
Bu sahte mobil istasyonlardan geçen kayıtlarda sürpriz konuşmalara şahit olsak bile temel yöntem aynı, iletişimin arasına herhangi şekilde bir kablolu veya şimdi olduğu gibi kablosuz bir aracı yerleştirmek.
Kısaca ister kablolu, ister kablosuz olarak cep telefonlarımızdan konuşalım, hatta TÜBİTAK’ın şu aralar görevinden edilmiş şifreli telefonlarını kullanan görevlilerinden olalım, bir şekilde dinlenme ve gözetim altında bulunuyor olabiliriz. Mesele, tüm bunların bilincinde olup, eğer akçeli işlere girmişsek internete sızmadan uygun açıklama metnini hazırlamakta.
Biz faniler dışında üst gelir ve yönetim kesiminin sahip olduğu kriptolu telefonlardan ise pek bahsedilmemiş.
6
7
8 Yıl Sonra Beklenen Albüm! Birkaç yıldır pek ortada görünmeyen ve 2013’te prodüktörlüğe hızlı bir geri dönüş yapan Pharrell Williams, 8 yıl aradan sonra bu hafta çıkardığı yeni albümü “G I R L” ile muhteşem geri dönüşünü sürdürüyor. Alp Bolay
Geride bıraktığımız yılda şüphesiz en çok dinlediğimiz iki şarkı olan “Get Lucky” ve “Blurred Lines” ile adını tekrar duyuran Pharrell Williams, yılın devamında ise Kendrick Lamar, JAY Z, John Legend, 2 Chainz, Miley Cyrus ve Beyoncé gibi popüler sanatçıların yeni albümlerindeki katkılarıyla konuşulmaya devam etti. Bu başarısını, ocak ayında aday olduğu 7 Grammy ödülünün, ‘yılın prodüktörü’ ödülü dahil 4’ünü evine götürerek perçinledi. 2013 yılını kapatırken, aslında “Despicable Me 2” filminin müziği olan “Happy” şarkısıyla 20’den fazla ülkede bir numaraya ulaştı. “Happy” aynı zamanda geçtiğimiz Pazar düzenlenen 86.
Akademi Ödülleri’nde ‘en iyi film müziği’ ödülü adaylığına layık görüldü. İlk ve tek solo albümü “In My Mind”dan 8 yıl sonra bu hafta piyasa sürülen yeni albümü “G I R L”, Oscar’lı film müziği yapımcısı Hans Zimmer’ın yaylı çalgılar orkestrasıyla eşlik ettiği “Marilyn Monroe” adlı şarkıyla açılış yapıyor. Sinematik açılışıyla Justin Timberlake’in 2013 yılında müziğe geri dönüş yaptığı albüm “The 20/20 Experience”daki “Pusher Love Girl” şarkısını anımsatan şarkının devamı ise, albümün, Williams’ın kendi tabiriyle ‘mutlu ve çabuk’ temasını bize tanıtıyor. Sonuna doğru Kelly Osbourne’un sesini de
8
duyduğumuz şarkı, Albümün ikinci şarkısı ise Justin Timberlake’in vokalleriyle eşlik ettiği “Brand New”. Tipik bir Justin Timberlake şarkısına benzeyen yapısı ile sanki Timberlake’in son iki albümünden arta kalmış bir görüntüye sahip olan şarkıya, arka planda ise başka bir ünlü prodüktör olan Timbaland’ın beatbox yeteneğiyle eşlik ettiğini görüyoruz. “Brand New”ın arkasından gelen “Hunter” ise, albümün genel olarak sahip olduğu iki temadan biri olan, 70’ler temasını en çok gördüğümüz şarkılardan biri. “Hunter”’dan sonra gelen “Gush” ise, albümün, seks temasının en çok içinde bulunduğu iki şarkıdan biri olma özelliğine sahip. Williams’ın 2006 ve öncesindeki prodüktörlük işlerini de hatırlatan şarkının sonrasında ise, ilk çeyreğini geride bıraktığımız bu yılın en büyük hiti “Happy”i duyuyoruz. 2013 yılının Mayıs ayında “Despicable Me 2” adlı animasyon filminin müziği
olarak piyasaya sürülen fakat, Kasım ayında tek başına bir single olarak radyoya verilen “Happy”, Aralık ayından bu yana tam anlamıyla bütün dünyayı kasıp kavuruyor. 20’den fazla ülkede bir numaraya yerleşen şarkı, geçtiğimiz Pazar gerçekleşen Oscar ödül töreninde de ‘en iyi film müziği’ dalında aday gösterilmişti. Törendeki performansında da Lupita Nyong’o, Meryl Streep ve Jamie Foxx’u dans ettiren “Happy”, ayakta alkış aldı. Uzun versiyonunun tam 24 saat sürdüğü ve bir çok sanatçının konuk olduğu müzik videosuyla da ilgi çeken şarkı, bir süre daha radyolarımızda çalacak gibi görünüyor. “Happy”den hemen sonra ise, geçtiğimiz yılın en çok ses getiren sanatçılarından biri olan Miley Cyrus’ın eşlik ettiği “Come Get It Bae” geliyor. Motorsiklet ögesini kullanarak seks çağırışımı yapan şarkı, dinlenmeye değer. “Come Get It Bae”nin ardından ise Williams’ın, son albümlerinin büyük bir bölümünde yardımcı
9
olduğu ‘robot’ arkadaşları Daft Punk eşlik ettiği “Gust Of Wind” geliyor. Daft Punk’a ‘yılın albümü’ Grammy Ödülü’nü kazandıran son albümleri “Random Access Memories”deki Pharrell prodüksiyonu olan şarkıları fazlasıyla andıran şarkı, “G I R L”de ise o kadar da yenilikçi bir ‘sound’ kullanılmadığını yineliyor. Yavaş davul ritimleri ve Afrikan çağırışımlarıyla albümdeki hızlı tempoyu az da olsa yavaşlatan “Lost Queen” ve şarkının içinde, aradaki su ve dalga seslerinden sonra başlayan ‘gizli parça’ “Freq”, albümün genelinden farklı olan tempolarıyla, “G I R L”ün en ilgi çekici şarkıları olmaya aday. Albümün belki de en güzel şarkısının, başka bir şarkı içinde gizlenmiş olması ise ilginç bir sürpriz. 2004’te çıkardığı “Leave (Get Out)” şarkısıyla yıldızı parlayan JoJo’nun da eşlik ettiği “Freq”, eleştirmenler tarafından da beğeni almıştı. Alicia Keys vokalleriyle parlayan “Know Who You Are” ise, soul ve ska elementleriyle parlıyor. Aynı havanın, albümün kapanış parçası “It Girl” ile de devam ettiğini görüyoruz. Baştan sona bir bütün
olarak dinlendiğinde en çok zevki vereceğini düşündüğümüz “G I R L”, bir Pharrell Williams albümüne karşı bütün beklentileri karşılıyor. Özellikle gizli parça “Freq”, “Come Get It Bae” ve “Know Who You Are” parçalarının parladığı albüm, Justin Timberlake, Miley Cyrus ve Alicia Keys düetleriyle de ardından söz ettiriyor. ‘Yenilikçi’ veya ‘muhteşem’ gibi terimleri kullanamadığımız albüm, yine de tatmin edici; Williams’ın kendi tabiriyle ‘mutlu ve çabuk’. Pharrell Williams’ın yeni albümü “G I R L”i iTunes’dan edinmek için; https://itun.es/i66P8LT
Ay Hadi İnşallah; Reklamlar Ay hadi inşallah!’ dedirten reklamlar ve değerlendirmeleri. Buyrun! Demet Açıkgöz
Oscar’da Selfie çılgınlığı Yılın en büyük olaylarından olan Oscar Selfie’si herkesin dilinde. Biz de biraz bu sempatik fotoğrafın arkasındaki güce, yani Samsung’a bakalım. 5 senedir Oscar sponsorlarından olan marka Oscar’ın yayınlandığı ABC ile anlaşma
yaparak Galaxy Note 3’ün gecede kullanılmasını sağlar. Ardından; gecenin deli sunucusu Ellen DeGeneres’le kendi selfie’sini çekmesi için anlaşılır ama görüldüğü üzere işler güzel anlamda değişir. Ve karşımıza bu şahane fotoğraf/reklam çıkar. Bunun başarısız olduğunu söyleyebilecek kişinin alnını karışlarken “Samsung yaptı yapacağını” diyip susuyoruz. Bu arada selfie ile alakalı verileri merak edenlere; selfie ile ilgili sosyal medyada konuşulanların %23’ü pozitif, %69’u nötr ve %8’i negatif olmuş. (veriler; Kontera)
11
Toplu selfie: http://player.ooyala.com/iframe. html#pbid=dcc84e41db014454b 08662a766057e2b&ec=E5azV5a zrjLoNrp4ENdhoybNtX2dpF_F&d ocUrl=http%3A%2F%2Fbigumigu. com%2Fhaber%2Fyilin-selfie-si-samsung-un-oscar-urun-yerlestirmesicikti%2F Gecede gösterilen Samsung reklamı: h t t p s : / / w w w.y o u t u b e . co m / watch?v=nKuVnYntDvA Parmak Portre İlaç firması Novo Nordisk diyabet farkındalığı yaratmak için sosyal sorumluluk projesine imza attı. Diyabet açısından dünyanın 8’inci ülkesi konumunda olan Katar’da dikkat çekmek
için yapılmış olan proje gerçekten çok güzel. Kan şekerinin ölçümü için parmaktan alınan kana pek de sıcak bakmayanları teşvik etmek amacıyla yapılan uygulama şöyle: O an uygulama çadırında bulunan grafiker ve fotoğrafçılar kan şekerlerini ölçtüren kişilerin fotoğraflarını çekiyor ve parmak portreler haline getiriyorlar. Yapılan portreler siteye yükleniyor ve katılımcıların fotoğrafları siteden indirmesi isteniyor. Facebook ve Twitter’da paylaşılacak bu fotoğrafların bu projeye katılımın arttırılması istenmiş. Reklam Ajansı: Agency 222, Doha, Katar http://vimeo.com/87448271
12
Hayat Kaçmasın Şimdi alışverişin kötüsü mü olur demeyin, olmadığının biz de farkındayız lakin zamanlamasının kötü olması tüm güzel enerjisini kaçırabiliyor. Migros Sanal Market kullanımını arttırmak ve yeni tüketicilere ulaşmak için hayatın orasından burasından almış önümüze bu gülümseten reklamları koymuş. Bebeğinizin ilk kelimeleri mi yoksa market alışverişi mi, siz karar verin. Ajans: Alaaddin Adworks Bebek: h t t p s : / / w w w.y o u t u b e . co m / watch?v=UxLmR0GVahU& feature=player_embedded Maç: https://www.youtube. com/watch?v=Z_jYR__ GM1o&feature=player_embedded
13
I Tech ve Netta İlişkilerin başlamasında olduğu kadar bitmesinde de aynı ölçüde rol oynayan interneti “nasıl, ne kadar veya ne şekilde” kullanmamız gerektiğine tam cevap bulamamışken; sırf internetteki aktifliği sebebiyle sevgilisiyle arası bozulan gençlerimizi anlayan I Tech ortaya çıktı. I Tech “Yok hayatım internetmiş!” sitemiyle hayatının aşkını; tıpkı onun gibi düşünen ama azıcıkta alımlı olan bir sevgili
yaratmak için kolları sıvar. TTNET teknolojisinden bahsettiği anlarda Tony Stark’tan alışık olduğumuz gösterişli ve son teknoloji bilgisayarına verileri girmeye başlar. Ama kullandığı teknoloji ilk denemede o kadar iyi değildir ve karşısına hayallerinde kurduğu kadın değil biçimsel olarak ona çekici gelmeyen bir kadın çıkar ve küçük bir rahatsız edici tavırla hemen ikinci için komut verir. Bu reklam; küçük “espri” yahut kimilerine göre “aşağılama” olmadan olamaz mıydı, tabi ki olurdu. Ama sanıyorum ki; Recep İvedik’ten alışkın olunan aşağılamaya yönelik espri burada da devam ettirilmiş. Umuyoruz bundan sonra daha dikkatli olurlar. Çünkü seyirci daha akıllıca esprileri hakediyor. Reklam Ajansı: M.A.R.K.A. h t t p : / / y o u t u . b e / XI78V9d0UTw#aid=P9y3zmpMZaA
14
Kimseye ‘‘Eyvallah’’ Demeden Adı gibi hayatı da Öykü olan Öykü Evren Özen, Türkiye’de kadınların dahi taşın altına elini sokamadığı siyaset arenasında, transseksüel bir kadın olarak; korkmadan,çekinmeden,kimseye ‘’eyvallah’’ demeden, yoksulluğun, fır-
CHP Bursa Osmangazi Belediye Meclis Adayı Öykü Evren Özen’den siyaset ve hayat mücadelesini dinledik. Kaya Görgüner, Okay Arda, Fırat Alkan
sat eşitsizliğinin ve ötekileştirmenin önüne geçebilmek için kendini aslanların dolu olduğu arenaya gözü kapalı attı.
Kaya: Türkiye’de LGBT bireyler adına bir devrim yarattığınızı söyleyebiliriz. LGBT bireylerin sizi nasıl görmelerini arzu edersiniz? Bir kahraman olarak mı? Öykü: Kahraman olarak değil de rol model olarak görebilirler. Ben yaşadığım acıların hiçbirini LGBT bireylerin ve ötekileştirilenlerin çekmemesi için uğraşıyorum. Allah da bana şöyle bir lütuf vermiş, ben düştükçe daha güçlü kalkıyorum ve 42 yılda yaşadığım şiddeti, tecavüzü, sömürüyü, ötekileştirmeyi, hiçbir şeyi unutup sünger çekmeden, sonuna kadar savaşıyorum. Ayrıca, LGBT bireylerin siyasette daha atılgan olması gerektiğine inanıyorum.
15
Fırat: LGBT bireylerini başka partilerde de görebilmemiz mümkün mü? Öykü: Elbette mümkün. Bdp de zamanında eylemlerimize destek olup bizimle çalışmıştır. Niçin merkez bir sol partiden bu siyaset yapılmasın? Okay: Ak partide de yapılabilinir mi bu? Öykü: Bu çok zor, hatta imkansız bakın ben imam hatip kökenliyim, Kur’an eğitimi almış biriyim. Ben çok dindar bir kişi olup AKP’de siyaset yapabilirdim ama bu çok zor olurdu. Aslında bizim asıl sorunumuz haklarımızı savunabilecek siyasetçiler olmaması.
Kaya: Peki siz kendinizi transseksüel bir birey olarak mı yoksa kadın olarak mı tanıtıyorsunuz? Öykü: Transseksüel bir kadın olarak tanıtıyorum ve bundan gurur duyuyorum.Bana sokakta soruyorlar siz transseksüel misiniz diye evet diyorum çünkü bu benim utanacağım bir şey değil ama ben her yerde
transseksüellik politikasını klişe hale getirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Ben sadece transseksüeller üstünden siyaset yaparsam yanlış yapmış olurum çünkü ben ötekileştirilen herkesin hakkını savunma taraftarıyım. Fırat: Çevrenizden gelen olumlu tepkiler size ümit veriyor mu? Öykü: Tabii ümit veriyor. Ümit vermezse zaten bu kadar mücadele etmezdim. Karşımda çok büyük bir siyaset dünyası var ve ben onların karşısında transseksüel bir kadın olarak tekim. Belki sıradan bir kadın olsaydım şu an çok farklı yerlerde olabilirdim hatta belki de hiç dikkat çekmezdim. Düşünsenize transseksüel bir kadınsınız ve il konseyindesiniz, bu büyük bir olay ve benim kontrol edilebilecek bir insan olmadığımı bildikleri için bundan özellikle rahatsız oluyorlar. Çünkü el kaldıran, imza atan, oturan, susan, dinleyen ve sadece onay makamı gibi, tıpkı şimdiki Cumhurbaşkanımız gibi, biri asla olmadım. Kaya: Peki adaylığınız için başvururken çevrenizden ne gibi tepkiler geldi? Öykü: (Gülüyor) ‘‘Olmaz!’’, ‘‘Deli misin!’’, ‘‘Göründüğü gibi değil’’, ‘‘Siyaset zor iş, kirli iş’’ dediler. Evet çok kirli. Ama ben de oldukça değişik bir kişiyim ve kararlıyım. Mesela ben CHP Bursa’ya başvurmak istediğimde kabul etmediler. Korktular, sorun değil dedim ve hemen Ankara’ya gittim. Okay: Cumhuriyet Halk Partisi en
16
başta size sahip çıkmadı yani? Öykü: İlk başta Bursa’da evet, ama genel merkeze gittiğimde bana çok olumlu yaklaştılar. Hiç olumsuz bir tavır görmedim. Başvuru yaptıktan sonra hani klasik adayların hepsi basın açıklaması yapar ya, aradım il başkanını, ben basın açıklaması yapmak istiyorum dedim, tabii ki o zaman korktular, ürktüler. Daha fazla LGBT bireyin CHP’ye akın edebileceğini düşündüler. Kaya: Peki parti içinde böyle bir korku var mı? Öykü: Biraz da olsa bu durum aşıldı, zannedersem genel seçimlere kadar büyük oranda da aşılacak. Ben bunu Osmangazi’de kırdığıma inanıyorum. Çünkü onların kafalarında kurup da görmeyi bekledikleri saldırgan,
elinde falçata olan bir hayat kadını değilim. Karşılarında yetenekli, kültürlü, başarılı bir birey görünce çok şaşırıyorlar sizin onlardan daha nitelikli ve başarılı olmanız onları şok ediyor çünkü onlar sizi düşük seviyede görmek istiyorlar. Onlardan üstün seviyede olmanız onları yanıltıyor. Fırat: Neden CHP? Öykü: Ben başlangıçta bağımsız aday olmayı düşünüyordum ta ki birden herkes için CHP sloganı ortaya çıkıncaya kadar madem herkes için CHP ise Kürt’ü, Laz’ı, Alevi’si, Yahudi’si, eşcinseli herkes burada olmalı ve işte ben de bu partiden aday olmalıyım dedim. Yüzde yüz bütün düşünceleri benimle hemfikir mi? Hayır değil. Olumlu bakmadığım yönleri de var ama genel anlamda kriterlerimiz uyuşuyor ve en önemlisi kendi
17
düşüncemi ifade edebiliyorum, tepki almıyorum. Mesela ben il başkanımıza dedim ki, cinsel eğilim komisyonu kurmak istiyorum, hemen kabul etti ve ben seçimlerden sonra bu komisyonu kuracağım, bu da CHP için çok önemli bir devrim olacak. Fırat: Mesela Ak Parti’de herkes için AKP diyebilirdi. O zaman da AK Parti adayı mı olacaktınız? Öykü: Hayır, çünkü onların samimiyetlerine inanmıyorum. Ben Atatürkçü bir kadınım ve Atatürk şöyle söylemiştir: “Kadınlara sahip çıkmayan toplumlar geride kalmaya mahkumdur.” Ben buna çok inanıyorum. CHP tabanı 65 yaş üstü ve o kişiler çocuklarını,
torunlarını partiye kazandırdığı zaman, CHP eminim daha başarılı. Okay: CHP aday yoklamasında, 600’den fazla delegenin oyunu alarak Osmangazi Belediye Meclisi üyeliği için ilk 10 aday arasına girdiniz. Fakat daha sonra açıklanan listede 20. Sıradan aday gösterildiniz. Bu sizin partinize olan bakış açınızı değiştirdi mi? Sizi demoralize etti mi? Öykü: Hayır. Daha demokratik bir seçim olmasını beklerdim o çok ayrı mesele ama ben bütün sıralamanın seçimle gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Ben kontejana da başvurabilirdim çıkıp Ankara’da görüşmeler yapabilirdim Bursa’da üst düzey insanlara başvurabilirdim ama ben transseksüel bir kadın olarak zor olanı seçtim ve çoğunlukla heteroseksüel olan bireylerin oyuyla bir yerlere gelmek istedim. ‘New York TImes’a kadar haber olduk’ Okay: 2006 yılında derneğinizin kapatılmasına karşı bir yürüyüş yapmak istediniz ve buna karşı, Bursasporlu Esnaf ve Sanatkarlar Derneği başkanı Fevzinur Dündar ‘Bursa travestil erin,eşcinsellerin buluşma yeri değil, erenlerin evliyaların şehridir.’ dedi. Bu, New York Times’a kadar haber olmuş. Bu tarz nefret söylemlerine karşı tavrınız nasıl oluyor? Öykü: Kesinlikle kale bile almıyorum. Ben bu yürüyüş için yasal izni almama rağmen yürüyememiştik. Bize
18
saldırdılar biz de vazgeçme kararı aldık ama bunu provoke eden devletti. Bu kişiler durup dururken kendileri gelip yürüyüşe engel olmadı. Orada galeyana gelmeye müsait birçok kişi kullanıldı, provoke ekildi ve bu insanlar bizlere saldırdılar. Aslında bana orada bir kötülük yapmadılar, iyilik yaptılar çünkü ben orada yürüseydim bu kadar ses getirmezdi. Yürümedik ve New York Times’a kadar haber olduk. (gülüyor) Ama hangi nefret olursa olsun ötekileştirilen her şeye karşı olmalıyız. Kaya: Diyelim ki meclis üyesi seçilemediniz bir sonraki adımınız ne olacak?
Öykü: Seçmesinler. Siyasete aynı şekilde devam edeceğim bundan sonraki dönemde ilçe yönetim seçimleri yeniden yapılacak. Meclise giremezsem Milletvekili adayı olacağım. Okay: Gelecek de Milletvekili olursanız sunacağınız ilk kanun teklifi ne olucak? Öykü: Nefret suçlarının ve LGBT haklarının kesinleştirilmesi yönünde ciddi çalışmalar yapmak istiyorum. Ve yine tekrarlıyorum sadece LGBT bireyler için değil ötekileştirilen, ezilen herkes için ben bu mücadeleyi yapacağım çünkü sadece lgbtt bireylerini baz alırsam ben yanlış yaparım bana oy atan insanların hepsi kendi haksızlıkları için de benim mücadele etmemi istiyor ve o insanların içinde heteroseksüel insanlar da var ama benim öncelliğim LGBT bireyler ve sonrasında ötekileştirilen bütün insanlardır. Fırat: Böyle radikal bir planlarınız var peki siyasette kendinizi en ileri nerede görüyorsunuz? Öykü: Aslında insan, hayatının nerelere gideceğini kestiremiyor. Ben 1972 yılında köyde doğduğumda Ömer’dim, yıllar geçti Barış oldum, sonra yıllar geçti birçok takma ismim oldu. Sonra bir dönem seks işciliği yaptım ve şimdi buradayım ama çok zordu ya! Düşünsenize hayata tutunabilmek için, çocukluğumu saymazsanız 20 yıl 30 yıl mücadele ettim kolay değildir bunlar çok zor günlerim oldu. Çok ezildiğim günlerim oldu. Benim
19
bundan sonraki aşamada istediğim en önemli şey Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne girip yerel bazda yapamayacağım şeyleri Türkiye için yapmak. Okay: Son bir şey soracağım evde timsah mı besliyorsunuz ? Öykü: Onu da mı gördün? (Kahkaha) Okay: Ben sizi günlerdir çok araştırdım adeta bu hafta sizinle yatıp sizinle kalktım. Öykü: (Kahkaha atıyor) Gerçekten mi? Teşekkür ederim. Bir gün mutlaka Bursa’ ya beklerim. Timsah benim örnek aldığım bir hayvandır. Yani düşünsenize hiçbir zaman evcilleşmiyor ve hicbir zaman boyun eğmiyor her şeye rağmen özgürce istediğini yapıyor.
Kaya: Ne kadar büyüklüğünde? Öykü: Bu masa kadar vardır yaklaşık bir metre. Valla eve gelen arkadaşlarıma diyorum ayaklarınıza dikkat edin her an bir yerden bir şey çıkabilir diye. Onun camdan kavanozu var istediği zaman giriyor istediği zaman çıkıyor kapatmıyorum hiç. Timsos diyoruz biz ona Fırat: Biz Bursa ziyaretini erteleyelim o zaman. Öykü: Siz gelene kadar o gitmiş olur muhakkak. Kedimle inanılmaz oyun oynuyorlar. Hatta haberlere de çıktılar. Mesela kedi ondan daha atiktir. Çekiniyor biraz kediden. Kocama da manevra yapıyor, kocam kaçıyor. Yakalasa vallahi kaç tonluk baskı yapıyormuş. Allah göstermesin öldürecek adamcağızı. (kahkaha atıyor)
20
24 kare Muhtemelen çoğunu duymadığınız, arşivden, oldukça güzel 5 kısa animasyon 48. sayımızdan itibaren Üniverzete’de. Yeni Animasyon meraklılarının mutlaka izlemesi gereken kısa animasyonlardan seçmeler artık 24 Kare’de olacak! Mert Tanır
KiWi
KiWi Kiwi, teknik açıdan bakarsak aslında biraz yetersiz kalan bir animasyon. Karakter animasyonunun iyi olmasına karşın kaplama konusunda biraz eksik kalmış gibi görünüyor. Müzik açısından da pek tatmin ettiği söylenemez. Fakat fikir ve sonundaki sürpriz bu eksikliklerin hepsini geride bırakıyor. Anlatılmak isteneni gayet güzel özetlemiş olan Kiwi’yi burada anlatmak aslında ona
21
biraz haksızlık olabilir. Çünkü bir bütün olarak ele alınması ve izlenmesi gereken bir kısa animasyon. Ayrıca süre olarak da çok uzun olmadığından hakkında ne kadar az şey bilinerek izlenirse o kadar iyi. PaPerMaN Disney’in yaptığı animasyonların her birinde yeni teknolojiler ürettiğini göz önünde bulundurursak Paperman’in teknik açıdan kötü bir animasyon olması zaten beklenemez. Kaldı ki Disney bu, teknik açıdan ne kadar kötü olabilir?! 3D modellenip 2D Render alınarak hazırlanmış olan Paperman gerek hikayesiyle gerek görsel tarzıyla ‘işte tam bir Disney’ filmi dedirtiyor. Bir dönem sosyal medyada fazlasıyla dolaştığından bir çok kişi izlemiştir fakat kısaca söz etmek gerekirse, tren istasyonunda gördüğü bir kıza ulaşma çabasındaki türlü yöntemlere başvuran bir arkadaşın hikayesi anlatılıyor.
PaPerMaN
skhIZeIN İlginç bir görsel dile sahip olan Skhizein kendisinden ve hayatından 91 cm uzakta olan ve durumu kabullenip hayatını böyle devam ettirmeye çalışan bir kardeşimizin dramını anlatıyor. Tabii en sonunda bu durumdan bıkarak kendi yöntemleriyle çözmeye çalışıyor. Filmde çok akıllıca tezatlıklar kullanılmış. Örneğin karakterimiz oldukça sevimli; büyük bir kafası ve küçük bir vücudu var. Fakat, ortam ve renkler aşırı derecede iç karartıcı. Bu taktik senaryoda da uygulanmış. Normal şartlarda ‘hayatından 91
22
SkhIzeIn cm uzakta yaşayan bir adam’ deyince çok da dramatik bir etki oluşturmuyor. O kadar saçma ki insanı güldürecek derecede komik bir durum. Ancak öyle bir işlenmiş ki kardeşimizin dertleri bizi de sarıyor, neredeyse haline üzülüyoruz. Gerçekten güzel kurgulanmış ve işlenmiş bir animasyon. Yazarak yeterlince iyi ifade edilemeyebilir, hatta bu değerlendirmeden ötürü filmin saçmalık olduğunu düşünebilirsiniz fakat kulak asmayın, kesinlikle izleyin! The Backwater Cospel Sadece muhteşem görsel dili sebebiyle bile kendini izlettiren, tarzıyla insanı resmen büyüleyen bir kısa
animasyon. Filmin görsel tarzı için geometrik formlardan fazlasıyla yararlanılmış. Oldukça iç karartıcı renkleri ve korku filmi tadında geçişleriyle izlettiriyor. Olay esrarengiz bir adam, dindar bir kasaba ve onların dışladığı inançsız bir dayıyı konu alıyor. Zero Oldukça tatlı karakterlere sahip bir stopmotion. Aslında alışık olduğumuz bir hikaye, herkes toplamada etkili bir elemanken etkisiz eleman olan 0’ın diğerleri tarafından dışlanışını anlatıyor ve 0 olmak ona doğuştan gelen bir lanet. Zero’nun çocukluğundan başlanıyor ve hayatı anlatılıyor. Hoş bir kısa, tavsiye edilir.
23
Zero
The BackwaTer cosPel
24
Gelecek Şimdidir X-Men, 2000’lerden beri süre gelen bütün gençlik çağını “Fox Kids” ekranlarının başına çağıran bir çizgi-film olmasıyla birlikte, sinema versiyonu olarak devam ediyor. Şimdiki durakları ise X-MEN: The Days Of Of Future Past.
Efe Metin Demiralp
25
26
Spoiler: Orta Seviye X-Men’in hikayesi 1992’li yıllarda bir çizgi-film olarak başlar. Daha önceden de 1989’da denemeleri olmuştu ancak 3 yıl içinde birçok kez tekrar edilmesine rağmen “X-Men: Pryde of the X-Men” yetersiz görülüp kapatılmıştı. Bundan sonra Marvel Comics’in X-Men’in ikinci denemesi büyük bir hayran kitlesine ulaşır ve zamanın Batman, Fantastic Four ve SpiderMan gibi en başarılı çizgi-filmlerinin arasına girmeyi başarır. Türkiye’de ise 2000’li yıllarda yayımlanmaya başlar ve beklenilen kitleye ulaşır. Ancak X-Men’in çizgi-film versiyonu devam etmez.
X-Men’in çizgi-film serisi bittikten sonra ise hayranları bir arada tutmak için film olarak devam ettirilmesine dair bir karar alındı. Bu güne kadar X-Men (2000), X-2: X-Men United (2003), X-Men (2007), X-Men: First Class (2011) ve The Wolverine (2013) ile bolca izlenmiş olan popüler seri, son olarak bu mayıs ayında ”X-Men: The Days of Future Past” ile ratingleri sallamayı hedefliyor. The Days of Future Past “X-Men: First Class”ın devamı olarak görülse de aslında bu filmin ayrı bir konusu var. “First Class”da anlatılan Profesör X ve Magneto’nun rakip
27
olmadan önce yakın arkadaşlığıydı ve birlikte nasıl diğer mutantlara karşı verdikleri mücadeleyi izlemiştik. Bu filme baktığımızda aslında “The Days of Future Past’’, çizgi-filmden bir alıntıdır. Çizgi filmde tanıdığımız karakter “Wolverine”dir. Yani, “Days of Future”a baktığımızda çizgi-filmle birebir bir senaryo bekleyebiliriz. Bu filmde hayranları en çok sevindiren şey ise eski kadrosunun geri dönmesi oldu. Sevilen kadro 2006’dan beri aynı yapımda gözükmemişti.
Bu kadroda kimler vardı peki? Halle Berry (Storm), Ian McKellen (Magneto), Patrick Stewart (Professor X), Shawn Ashmore (Bobby/ Ice Man), Anna Pacquin (Rogue), Ellen Page (Kitty Pryde/ Shadowcat) ve Daniel Cudmore (Colosssus). Üstelik çizgifilm izleyenlerin yakından tanıyacağı birkaç mutant daha filme eklendi: Bolivar Trask, Bishop, Blink, Warpath ve Quicksilver. Bir de filmin kamera arkasında kimler var ona bakalım: Bryan Singer yönetmen koltuğunda otururken, yapımcıları ise Lauren Shuler Donner, Bryan Singer, Simon Kinberg (senarist) ve Hutch Parker’dır. Müzik ve kurgu ise John Ottman’a ait. Önde gelen stüdyolardan ikisi ise her zamanki gibi büyük iş başaran “20th Century Fox” ve unutulmaz “Marvel Entertainment”tır. Peki Ya Fragman? Bir de fragmana göz atalım. Bu fragmandan çıkarabileceğimiz şey, geçmişe giden tek kişinin Wolverine olduğu. Ve Profesör Xavier ; Wolverine’in ne göreceğini, ne yapması gerektiği söylüyor. Önemli savaşlar izleyeceğimiz kesin. Çizgi-filmine baktığımızda daha sonra zaman makinesine katılan grup “geçmişteki X-Men” oluyor. Bakalım yıldızlar grubu bu filmde de, çizgifilmdeki senaryosuyla aynı kaderi mi paylaşacaklar? İşte X-Men: The Days of Future”ın(2014) fragmanı: h t t p : / / w w w.y o u t u b e . co m / watch?v=pK2zYHWDZKo
/48
e t e z r e niv
ü
zete Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)