/57
e t e z r ive
ün
neden? esleri a m a niz S’ s _Gergi nra ‘BALKE so _39 yıl ket Tic _Pass
zete
Sayı: 57 / 2014 Genel Yayın Yönetmenleri Günseli Naz Ferel Yazı İşleri Ali Berhan Memişoğlu
GERGİNİZ! AMA NEDEN?
Demet Açıkgöz Oğuzhan Karakaş Yazılar Can Türkmen, Efe Metin Demiralp, Gökberk Ertunç, Nesil Arıyürek, Selin Tunca
39 YIL SONRA “BALKES” SESLERİ
PASS TICKET
Arka Kapak: Demet Açıkgöz Teşekkür Sarper Durmuş Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek
SİZCE HANGİ “ÖTEKİ KADIN” OLMAK DAHA KÖTÜ?
İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo
Facebook: http://goo.gl/jx7hxb
/ifbilgi
@ifbilgi
GELECEK FİLMLER KUŞAĞI
ŞİMDİ REKLAMLAR
4
Gerginiz! Ama Neden? Modern yaşamda uyaranlardan uzakta rahat bir yaşam sürüyoruz ama bu sağlıklı bir yaşam için iyi mi? Gökberk Ertunç
5
Şuan hissettiğimiz her şeyi oluşturan serotonin dopamin dışında nedense üzerinde pek durulmayan adrenalinin kardeşi nöradrenalin nörobilimde yeni yeni önem kazanmaya başladı. Peki bu Nöradrenalin nedir? Şehir hayatında hayati uyarılarımızı azaltıp sürekli güven içinde yaşamak, astım obezite ve hiperaktivite ve dikkat eksikliği bozukluğuna neden oluyor. Ama iste Amerika’daki amfetamin grubu zayıflama ilaçları, dikkat ve hiperaktivite karşıtı ritalin veya astım karşıtı beyindeki nöronlarımızı da etkileyen alerji karşıtı ilaçların da hedefi burası. Peki hiperaktivitenin neredeyse her çocuğa teşhis olarak konulduğu bu dönemde bu tarz ilaçlar beynimizde neler değiştiriyor? Bu ilaçlar çocukların o anormal tepkilerini azaltmıyor sadece odaklanmayı arttırıyor, nöradrenalin ve beynimizin kendini ödüllendirme hormonu olan dopamin az olduğunda çocukların beyni sürekli kendini tatmin eden uyaran aradığından çocukların beyninde devamlı bir tatminsizlik ve sıkılganlık oluşturuyor. Yani beynin sürekli ödül araması davranışları da etkiliyor. Çocuklar dikkatini yoğunlaştırabildiği zaman ne konudan konuya atlar ne de sınıfta uzun bir derste uyaran arama heyecanıyla resimler karalayıp yanındakilerle konuşup bir yandan da ayağıyla karşısındakinin sandalyesini dürtüklemez. Yani bu hiperaktif bir çocuk kendini konuya tamamen verip takıntı geliştirmeksizin sağlıklı olarak hayatını sürdürebilir. Yoksa durum tam tersi.
Koca koca makaleler dışında doktorların yolundan, tersten yani bu tarz psikolojik sorunlara önerilen ilaçların etki ettiği reseptörleri inceleyerek gidersek sorun daha anlaşılır oluyor. SNRI ve NRI hatta TUS sınavında sorulan basit tansiyon düşürücüler nasıl dikkat bozukluğu sonucu ortaya çıkan hiperaktiviteye karşı bir çözüm olarak öneriliyor? Hatta astım ve obezite bile beynin bu bölgesinden etkilendiğinden hiperaktif çocukların sorunları aslında anormal davranış ve konsantrasyondan daha fazla olabiliyor. Bu nedenle hiperaktiviteye karşı günümüzde uygulanan tedavi ayrıca damarları ve solunum yolunu genişletip kalp atışını hızlandırıp solunum problemleri ve şişmanlığı da çözüyor. Mesele sadece psikiyatrların bu konuda bilgili olup basit bir yaramazlık diye koca bir problemi geçiştirmemesinde. Peki bu sorunun çözümü ne? Koskoca bir ilaç toplumu mu olalım? Hayır. Çok yediğimizden yaramaz olduğumuzdan veya şehirde maruz kaldığımız gazlardan değil “heyecansızlıktan” bu hastalıklara yatkınız. Yani kısaca en iyi ilaç bolca heyecan.
6
39 YIL SONRA “BALKES” SESLERİ Balıkesirspor, PTT 1.Lig’in son haftasında SporToto Süper Lig’e çıkmayı garantileyen İstanbul Büyükşehir Belediyespor’u evinde 2-1 yenerek 39 yıl aradan sonra Süper Lig’e çıkmayı başardı. Can Türkmen
7
8
Sezona 5’te 5 ile giren kırmızı-beyazlılar, üst üste aldığı galibiyetlerle futbolseverleri adeta büyülemişti. Peki bu başarı ligin sonuna kadar sürecek miydi? Dünyanın birçok ülkesinin 2. liglerinde olduğu gibi önceden tahmin yapmak olanaksız sayılır. Balkes istikrarlı futbolu, yönetiminin ve teknik kadrosunun büyük özverisiyle PTT 1.Lig’i 2. bitirerek Süper Lig’e direkt katılmayı başardı. Balıkesir halkının sabahlara kadar kutladığı bu başarı da kuşkusuz teknik direktör İsmail Ertekin’in payı büyük. Aralık 2012 tarihinden itibaren Balıkesirspor’un başına geçmesiyle birlikte müthiş bir ivme yakalayan takım, 2012-13 tarihinde 2.Lig’i şampiyon bitirip 1.Lig’e yükseldi. Bursaspor altyapısından yetişen Ertekin, 11 yıllık profesyonel futbolculuk kariyerinden sonra çeşitli takımlarda görev yapmış fakat görev yaptığı çoğu takımda pek de başarılı olamamış bir teknik direktör. Son hafta oynanan ve İBB’yi 2-1 yendikleri maçtan sonra “Destan yazdık” cümlesini kullanan Ertekin, takımın olduğu kadar kendi kariyeri için de bir “destan” yazmış olabilir. Başkan Tuna Aktürk’ün 2010 yılında başkanlığa seçilmesiyle birlikte 2.Lig’de önce play-off’ta Adanaspor’a elenmiş ancak bir sonraki sezon İsmail Ertekin’in de gelmesiyle 2.Lig’i şampiyon olarak tamamlayıp PTT 1.Lig’in yolunu tutmuştu. Aynı zamanda Balıkesir Belediye Başkanlığı yardımcısı da yapan Aktürk, sempatik tavırları ve başarılı yöneticiliğiyle Balıkesir taraftarının sevdiği isimlerden. Süper Lig’e çıkış maçından sonra
televizyona verdiği röportajda “Bu zafer paranın değil inancın zaferidir. Oyuncularımız 2 buçuk aydır maaşlarını alamıyorlardı onları bu özverileri için kutluyorum.” ifadelerini kullandı. Ayrıca Başkan Tuna Aktürk İBB maçından sonra soyunma odasında herkese 100’er bin lira prim sözü verdi. Bütçe olarak altındaki çoğu takımdan daha az bir bütçeyle buralara gelen Balkes, büyük bir başarıya imza attı diyebiliriz. Bünyesinde Murat Sözgelmez ve bir zamanlar Galatasaray forması da giymiş kaleci Kingston gibi tecrübeli futbolcuları barındıran Balıkesirspor’da, sezon başında Bursaspor’dan aldığı genç yetenek İlhan Depe’de mevcut. Tarihindeki ilk yabancı oyuncusu olan Karikari’nin ve özellikle Kaptan Muhammet Reis’in başarılı performansları başarının temel taşlarından. Muhammet, ligde attığı 19 golle aynı zamanda Manisaspor’lu Perovic ile birlikte PTT 1. Lig’in gol kralı durumunda. 29 yaşındaki forvetle şimdilerde Trabzonspor’un ilgilendiği de kapalı kapıların ardında konuşuluyor. 39 yıllık Süper Lig hasretini dindiren Balkes’in bir “asansör” takım olmayacağı kanaatindeyim. Ligin kalıcı takımları arasında olmayı istiyorlar. Spor yazarı Mehmet Demirkol bir tweetinde Liverpool’un 24 yıl aradan sonra Premier Lig şampiyonluğunu kazanması ve aynı zamanda Atletico Madrid’in 18 senenin ardından La Liga’da zirveye uzanması “kıyamet alameti” olabileceğini ifade etmişti. Balıkesirspor’un 39 yıl sonraki bu zaferi de “kıyamet alameti” olabilir mi acaba?
9
Pass TIcket “Yeryüzündeki Cennet Bozcaada” Nesil Arıyürek
11
12
Daha önceki yazılarımda yurtdışına yer versem de bu hafta rezervasyon için acele etmeniz gereken bir yurtiçi bölgesine yolculuk ediyoruz. Geçen yıldan beri popülerliği çok artıp bilinmezliği ve sakinliği yavaş yavaş yok olsa da Bozcaada ile benim aramdaki bağ her zaman yerinde kalacaktır. 2011’in Ağustos ayında gerçekleşen ilk tanışmamızda beni büyüleyen bu güzel ada, sizi kendisine her yıl koşarak getirtiyor. İş böyle olunca bir tatili anlatmak yerine sizin için kendi deneyimlerimden oluşan küçük bir Bozcaada rehberi hazırlamaya karar verdim. İşte onlar;
Konaklama Adada merkez içi veya dışında konaklamak için çeşitli otel/pansiyonlar mevcut ve neredeyse hepsi butik otel kıvamında özenle ilgilenilen yerler. Bu nedenle fiyatta anlaşıp oda bulabildikten ve hangisinde kalacağınıza karar verebildikten sonra yapmanız gereken başka bir şey kalmıyor. Benim favorim Aral Çiftliği ve burada kalmak istiyorsanız en az altı-yedi ay önceden rezervasyon yaptırmanız şart çünkü oda bulmak neredeyse imkansız. Her odasının farklı teması ve buna uygun bir adı olduğundan bunu dikkate alarak seçim yapmanızda fayda
13
var. Diğer merkez dışı otellere göre merkeze yakınlığı da arabasız tatilciler için ek bir artı. Arabanız varsa ve her şeyden iyice uzaklaşmak istiyorsanız da Adabaccus Otel bunun için ideal. Merkeze hiç inmeyip sadece kafa dinlemek istiyorsanız burada kendi dünyanızı kurmak için her şey mevcut. Tüm gün gelecekte şarap olmayı bekleyen üzümleri izleyip, otelin köpeği Merlot ile gezintiye çıkıp arada sıcaklayınca minik havuzlarında serinleyebilirsiniz. Öğrenci işi takılmak isteyenler için de bir seçenek yok değil; Yılmaz Pansiyon işini son dakikaya bırakmayan ve ucuza tatil yapmak isteyenler için makul fiyatlarla konaklama sunuyor. Burada
yerli sahipler ile köy kahvaltısına ve özellikle Çanakkale domatesine doyabilirsiniz üstelik önemli bir artısı da merkezde olması. Bozcaada’da konaklama için anahtar kelime ise kesinlikle erken rezervasyon! Yeme-İçme Sıra gelen talihsizlikler sonucu bir türlü yemeklerini yeme fırsatı edinemediğim ama çeşitli içeceklerini denediğim Bakkal, benim için her zaman Bozcaada denilince akla ilk gelen olmuştur. Onlar tabelalarında da belirttikleri gibi size kahvaltı, kahve, kurabiye, smoothie, sakinlik, müzik, muhabbet, keyif, barış ve aşk
14
vaad ediyor! Beni Bozcaada’ya götüren bir diğer isim ise Sandal. Mezeleri öylesine Ege mutfağına ve kendilerine özgü ki artık yer bulmakta zorlanır hale geliyorsunuz. Bir gece yer yoksa yılmayın ertesi gecelerde de şansınızı deneyin, özellikle vişneli sarmalarını denemeden kesinlikle adadan ayrılmayın derim. Ada demişken akla balık gelmezse olmaz tabii diyerek yönümüzü Martı’ya çeviriyoruz ve muhteşem levrek buğlamaya doyuyoruz. Biraz pahalı da olsa burada yılda bir kere levrek buğlama yemek için fazladan para arttırmaya değer. Akşam yemeği dışında öğlen yemeği için ilk durağınız Kapı 14 olabilir, burada onların lezzetli pizzalarını deneyebilir veya daha hafif şeyler yemek için Ada Cafe’ye uğrayabilir ve atıştırmalık bir şeylerle öğünü geçiştirip kendinizi akşama hazırlayabilirsiniz. Bırakın bu antin kuntin kafe işlerini diyorsanız da rastgele bir esnaf lokantasına dalıp ev yemeği yiyebilir veya çay bahçesinde vakit geçirebilirsiniz. Yemek işi bir yana Bozcaada’nın bir de dillere destan şarapları var ki bir gece alıp içtikten sonra birkaç şişe de yanınıza almak isteyeceğinizden eminim. ‘’Şarap bakıyorum.’’ diye gittiğinizde önünüze birçok marka sunulacaktır fakat kalite arıyorsanız Corvus’dan şaşmayın derim. Diğer markaların aksine tadıma izin vermiyorlardı en son fakat yine de denediğinizde pişman olacağınızı sanmam. Ayrıca eve dönmeden önce mutlaka Çiçek pastanesine uğrayıp sizinle bu güzel günleri paylaşamayan her sevdiğiniz için birer kurabiye almalısınız.
Bu ana iki konu haricinde açıkken yakalayabilirseniz Bozcaada Kitapçısı’na bir göz atmanızı öneririm, kim bilir belki yıllardır aradığınız eski bir kitap orada sizi bekliyordur. Fotoğraf çekmeyi ve gezinmeyi seviyorsanız bulduğunuz her sokağa girmenizi de ayrıca öneririm çünkü her ne kadar bir adada da olsanız yolun sizi nereye götüreceği hiç belli olmuyor ve kendi kendinize yeni şeyler keşfedebiliyorsunuz. Bir ada klasiği olarak bisiklet kiralama servisleri de mevcut hatta buna ek olarak daha uzak yerlere gitmek için motosiklet bile kiralayabiliyorsunuz. Özellikle adayı baştan sona dolaşmak için varsa araba yoksa kiralık motosiklet oldukça tercih ediliyor. ‘’E bu adada deniz yok mu?’’ diyen arkadaşım sıra sana da geldi fakat benim açımdan pek de hoş gelmedi. Habbele Koyu ve Ayazma Plajı en meşhur denize girme yerleri tabii buz gibi suda denize girmeye razıysan! Ben çok da deniz meraklısı olmadığım için bu konuyu pek deşmedim ama önünde tertemiz inci gibi deniz dururken girememek insana koyuyor. Yine de maceracı olup çok girmek isterseniz dalgıç kıyafetleriyle kimsenin olmadığı bir yerden denize girebilirsiniz, tecrübeyle sabitlenmiştir. Geçen yıl bir talihsizlik sonucu gidemesem de Bozccada benim için her zaman ‘’her yıl gidilmelik’’ bir yer olup aynı kalmıştır. Şimdileri hakkında çıkan imar haberlerine üzülüp gerçekleşmemesi için imza toplar durumdayız. Bir doğa güzelliğini daha yitirmemek için nöbet tutarcasına her yıl Temmuz-Ağustos arası üç-dört günlüğüne Bozcaada’ya!
15
16
17
SİZCE HANGİ “ÖTEKİ KADIN” OLMAK DAHA KÖTÜ? Kadınları daha yakından tanımak ve onların intikam alma yöntemlerini öğrenmek için kesinlikle Öteki Kadın’ı izlemelisiniz. Neden mi? Çünkü orta yaşlara gelmiş bir kadın konu eğer aldatma ise son derece acımasız olabiliyor. Selin Tunca
Nick Cassaveles’in yönettiği, başrollerini Cameron Diaz, Leslie Mann ve Kate Upton’ın oynadığı Öteki Kadın; eğlenceli bir Amerikan komedisi. 40larına gelmiş ama hala çok çekici ve çalışkan olan Carly (CameronDiaz),
konu erkekler olunca çok seçicidir. Ancak kısa süre önce tanıştığı Mark (Nikolaj Caster-Waldou), onu cana yakın ve romantik tavırlarıyla etkilemeyi başarmıştır. İlişkilerinde her şey yolunda giderken Carly’nin aldatıldığını öğrenmesiyle tüm bunlar sona erer. Üstelik Mark, evlidir ve aslında karısını da aldatarak bir değil iki kadının nefretini kazanmıştır. Bu iki kadın kötü bir şekilde tanışmış olsa da aslında ikisi de aynı durumda olduklarını fark ederler ve Mark’tan bunun intikamını almaya karar verirler.
18
Filmin ilk yarısında Carly ve Kate’in (Leslie Mann) bol atışmalı ve komik olaylarına şahit oluyorsunuz. Zaten filmin en çok güldüren tarafları da burası. Bir tarafta mesleğinde son derece başarılı ve olgun yaşına rağmen göz kamaştırıcı bir fiziğe sahip Carly, diğer tarafta hayatını kocası Mark’a adamış, mesleğini bir kenara bırakmış ve tüm arkadaş çevresi kocasının arkadaşlarından oluşan Leslie. Yönetmen iki zıt karakterli kadını aynı amaç uğruna bir araya getirerek harika bir ikili oluşturmuş. Carly bugüne kadar çok fazla erkekle birlikte olmuştur ve onları çok iyi tanıdığını zannederken, hayatında ilk defa
gerçekten aşık olduğunu sandığı anda aldatıldığını öğrendiği için korkunç derecede öfkelidir. Ama Leslie, hayatını Mark’a adadığı ve aslında kendi hayatını da bir kenara ittiği için durumu biraz daha duygusal ve dramatik yönden yorumluyor. Ama bu iki kadın çok farklı karakterlere sahip olsalar da en büyük ortak noktaları aynı adam tarafından kandırılmış olmalarıdır. Ancak Mark sadece bu iki kadını kandırmamıştır. Filmin 3. Kadını Ambera da Leslie ve Carly ile aynı durumdadır. Ambera, (Kate Upton) sarışın ve son derece seksi görünüşüyle Carly ve Kate tarafından delice kıskanılsa da o
19
da bu gözü dönmüş intikam ekibinin parçası olur. Filmin hareketli bölümleri, intikam ateşiyle yanan bu üç kadının birleşmesiyle başlar. Üçü de Mark’a hayatı zindan etmeye ve aldatılmalarının öcünü almaya ant içmişlerdir. Başarılı yönetmen Nick Cassaveles, kadınların kandırıldığında ve aptal yerine konulduğunda nasıl gözlerinin dönebileceğini bu filmiyle seyirciye tam anlamıyla kanıtlıyor. Filmin bir diğer göze çarpan noktası tecrübeli oyuncu Cameron Diaz’ın ilerleyen yaşına rağmen kusursuz fiziğinden ve çekiciliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olması. Özellikle kendisinden 20 yaş küçük olan Kate Upton ile sahildeki sahnelerinde ondan çok daha dinamik ve çekici görünüyor. Diaz, diğer filmlerindeki rollerine göre daha ağır başlı ve mantıklı bir karakterle seyirci karşısına çıkarak aslında yaşının getirdiği olgunluğu canlandırdığı karakterlere de taşıdığını gösteriyor.
Filmin esas adamı Nikolaj CasterWaldau ise senaryonun baş kahramanı olsa da filme gereken etkiyi verdiğini söylemek biraz zor. Böyle güzel ve dikkat çekici kadın oyuncuların ön planda olduğu bir filmde bu etkiyi vermek biraz zor olsa da, bu kadınların üçünü de aldatmayı ve ayakta uyutmayı becermiş adamın daha etkili bir duruşu olması beklenebilir. Özellikle Mark’ın; Carly, Kate ve Ambera ile yüzleşmesinin olduğu bölümlerdeki tavırları ve başına gelen trajikomik haller filmi biraz tuhaflaştırıyor. Bu tip Amerikan komedilerinde mizah tek bir noktadan veya tek bir kişiden ilerlediğinde daha eğlenceli oluyor ve izleyicinin odak noktasını dağıtmamış oluyor. Ama bir anda kendini çok akıllı sanan Mark’ın komik duruma düştüğü sakar hallerinin ortaya çıkması biraz izleyicinin antipatisini kazanacak gibi görünüyor. Son zamanlarda çekilen izlenmeye değer nadir komedilerden olan Öteki Kadın, eğlenceli ve renkli bir film izlemek isteyenler için kesinlikle tercih edilebilir bir yapım.
20
Gelecek Filmler Kuşağı Yakın gelecekteki filmler için şimdiden nabızlar hızlı atmaya başladı. Şimdi isterseniz bu haziran ayında gelecek olan “Transformers” filminin yeni serisine göz atalım. Efe Metin Demiralp
En Çok Beklenen Yabancı Filmler 1 Transformers: Kayıp Çağ (Transformers: Age of Extinction) Yayım Tarihi: 27 Haziran 2014 Yönetmen: Michael Bay Tür: Aksiyon, Bilimkurgu Oyuncular: Mark Wahlberg, Jack Reynor, Nicola Peltz, Glenn Morshower ve daha birçoğu. Küçükken herkesin bir hayali vardı. Ya arabaları çarpıştırırken zevk aldık ya da hep arabaların uçmalarını istedik. Arabalar çarpıştığındaki o ses, belki de bizi oyunda tutan şey oldu.
21
Şimdi büyüdükten sonra fazlasını isterken (bazılarımız bırakırken) teknolojiyle beraber her şey değişmeye başladı. Değişim sinemalara da yansıdı. Arabaların mutasyona uğraması ve konuşması istediğimiz şey değil miydi? İşte bu hayaller “Transformers: Kayıp Çağ” filmiyle çocukların ve herkesin yakında gösterime giriyor. İlk başta yönetmenimizi tanıyalım… Michael Bay 1965 yılında Los Angeles, California’da doğdu. Yapımcı ve film yönetmeni olan Michael Bay, aksiyon filmleriyle tanınır. Filmlerinde çok fazla grafik efektleri, stilli görseller ve hızlı sahne geçişleri vardır. İlk filmi olan “Armageddon” 1998 yılında çıktı, Pearl Harbor 2001’de ve Transformers 2007 yılından günümüze kadar yer aldı. Bu üç filmiyle ün yaptı M. Bay. Aksiyon filmleriyle ün yapmasına karşılık korku filmleri de geçmişinde yer alır. Peki, bunlar hangi filmlerdir? The Texas Chainsaw Massacre, The Amityville Horror, The Hitcher, 13. Cuma Günü, Elm Sokağının Kâbusu.
Asıl Transformerların tarihi 1986’lara dayanır. Animasyonlu bir çizgi-filmdir Ron Friedman tarafından yazılan. Nelson Shin’in yönetmenliğini üstlendiği proje, 84 dakikadır ve 2005 yılında geçer olay. Filmimize geri dönersek, Transformers’ın 3 filmi seyircilere sunuldu. 4.filmini ise sunulmayı bekliyor. İlki, 2007 yılında vizyona girdi. Yardımcı bile olsa yapımcı koltuğunda Steven Spielberg olması büyük bir yankı uyandırdı. Oyuncu kadrosunda Megan Fox, Shia LaBeouf, ve John Duhamel gibi isimler yer almıştı. Konusuna gelirsek, 2 ayrı dünya vardır. Birincisi bizim yaşadığımız dünya, diğeri ise Transformerların yaşadığı Cybertron dünyası vardır. Özelliği ise başka bir mekanizmaya dönüşmesidir. Cybertron’da da iyi ve kötü taraf vardır. Autobotlar ve Optimum Prime’lar. Bu iki tarafın mücadelesini anlatır. Yenilenlerin İntikam’ında da, yani serinin ikinci filmi, 2009’da çıkmıştı seyircilerin karşısına. Oyuncular bu
22
23
seride de devam etti. Kavga sahneleri biraz karışık olsa da görseller ve efektlerin kusursuzca yapıldığı filmdir. Deception’ların yani kötülerin istediği şey kökenlerini bulmak ve parçalarını birleştirmekti. Bunun çaresi de Mısır’da gizliydi. Film de bu macerayı anlatıyordu. 3. film de, “Ayın Karanlık Yüzü”, 2011 yılında hayranlarının yüzünü güldürdü. Bu filmde ise, filmin adından da anlayacağımız üzere kötü bir olay oluyor. Peki, olay nedir? İnsanların yaptığı bir yanlışlık sonrasında dünyanın sonu diyebileceğimiz bir konuyu ele alıyor. Film’den Megan Fox ayrılıp, Victoria Secret mankeni olan Rosie Huntington-Whiteley “Carly” rolünde gelmişti. Daha önceden oyunculuk deneyimi olmayan Rosie’nin sadece filmin gişe yapması için rol alıyor olduğu düşüncesi, çok
konuşulmuştu. Transformers: Age of Extinction Oyuncu kadrosuna aksiyon film aktörü Mark Wahlberg katılmıştır. Ne bekleniyor filmden peki? Chicago’daki savaştan sonra konu başka bir tarafa geçmiştir Yeager (Mark Wahlberg) ailesi ve etrafında işlenecektir. Dört farklı Transformers grubu vardır. Autobotlar, Dinobotlar, Deceptionlar ve bilinmeyenler. Cade, transformerların geri döneceğini düşünür ve buna dair çalışmalar yapar. Tekrardan yaratılacak olan Transformerlar, bir başka savaşın çıkacağının habercisi olmuştur. İşte 4.filmin fragmanı: h t t p : / / w w w.y o u t u b e . co m / watch?v=dYDGqmxMZFI
24
Şimdi Reklamlar “Anne koş koş, bak aynı sen…” Demet Açıkgöz
Mayıs Aynın ilk haftasındayız ve reklamlarda benim kadar sizin de farkettiğiniz “anne” trafiği var. Küçük bebekler, düşünen anneler, annelerini seven çocuklar derken; her yer gülücükle kaplandı. Carrefour Markaların anneler gününde yaptığı reklamların büyük bir kısmı çok yaratıcı olmasa da, konunun içindeki duygusallıktan ve annelerimize verdiğimiz değerden ötürü her halükarda tutuyor. Carrefour’un yaptığı bebişlerden oluşan müzik grubu da çoğu annenin içini ısıtmış, olayla alakasız olanların ise “çocuğa bak ne tatlı” diye ilgisini çekmiştir. Bu tatlı miniklerin reklam filmini izlerken benim aklıma gelen ise; çekimlerin kaç saat sürdüğü, o şarkıyı miniklere kaç defa söylettikleri, onları o yaşta oraya götüren annelerinin ve babalarının kafasındaki düşünceler… Tabi herkes bir reklamdan aynı mesajı alacak diye bir şey yok. http://youtu.be/4UmlO5OIB80 Çok Düşünen Anneler Vestel’i anneler günü reklamları arasında ayrı bir yere koyuyorum. Kendileri “anneye alınan küçük ev aleti” iç görüsünü öyle güzel işlemişler ki. İzlerken, içimden “Anneme bir daha Rondo alırsam taş olayım” dedim. Meğer ne kuruyorlarmış kafalarında, ne kadar nefret
ediyorlarmış. Bir yandan da üzülüyorum, annelerimizi mutfaktan başka hayatı olmayan insanlar gibi görüyoruz… Gerçi bu üzüntümü hemen geride bırakacağım “O zaman o kadar güzel börek yapmasın!”... Makina da yaptığımız kahvede bile el lezzetini geçiren bir insana ben ne alayım. En iyisi gidip güzelce bir sarılayım, o sırada siz de Vestel’in düşünen annesiyle birlikte düşünün. http://youtu.be/w4rEsO_Z-nM Agucuk Gugucuk? Mert Fırat’lı Maximum reklamları gerçekten fazla şeker olmaya başladı. Anneler günüyle alakalı benzer reklamlar izlerken Mert Fırat’ı görüp bir de üzerine “ana kuzusu” oluşunu izlememiz gayet eğlenceli. Kafede sevgilisine şiir okuyan adamdan, annesinin onu hoppala huppala diye yeniden zıplatmasını isteyen adama saniyeler içerisinde geçişi “ya bizim bey de böyle olursa…” diye bir sorgulatsa da “aman, bu kadar şirin olursa olsun” dedirtiyor. Madem o zaman ben ideal damat Mert Fırat’tan alıkoymayayım sizi. http://youtu.be/jQJSGrY-3e8 Sen benim ne iş yaptığımı biliyor musun? Anneler günü denince aklıma Youth
25
Republic’in yaptığı “ Ben ne iş yapıyorum” videosu geliyor. Ajans çalışanlarının annelerini arayıp; onlara yaptıkları işleri sormaları ve annelerin buna bir türlü cevap veremiyor olmaları insanın yüzünde acıklı bi’ gülümseme bırakıyor. Bundan çok kısa bir zaman sonra bu durumun içinde bulunacak olmak gerçekten değişik bir his. Gerçi ne iş yaptığımızı bilseler de bilmeseler de, arkadaş sohbetlerine “en hayırlı evlat” sıralamasında ilk 3’e oynadığımız kesin. Annemin benim ne iş yaptığımı bilmesine gerek yok, ben onun beni çok sevdiğini biliyorum. http://youtu.be/7--JU3hKcZE Mazeretim var, Annesiyim ben! Turkcell ve beklenen duygu yüklü Anneler Günü reklamı. MFÖ’nün “Mazeretim Var” şarkısını yeniden düzenleyip “. . . annesiyim ben.”le bitirmiş bir reklam ajansı ve markayla karşı karşıyayız. Evet anneler çok sevmiştir, içleri bir fena olmuş, evlatlarını öpmek istemişlerdir… ama bu duygusal reklam serilerini ne zaman bırakazak Turkcell çok merak ediyorum. Yani bir reklamda burun sızlatmadan yapsalar n’ olur. 20. yıl reklamlarında çok oynadıklarından olacak ki; bu reklamda yine “soğan doğradım” ağlamasına sığınmışlar. Böyle konuşuyorum diye bana kızmayın… Sonuçta “asabiyim ben!” http://youtu.be/saIBtQxG-Yo
e t e z r e niv
ü
Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)
zete