UNIVERZETE 81

Page 1

/81

e t e z r e niv

zete


Sayı: 81 / 2014 Genel Yayın Yönetmenleri Demet Açıkgöz Yazı İşleri Oğuzhan Karakaş, İrem Topçuoğlu

BU ACI HEPİMİZİN

Yazılar İlgi Özdikmenli, Hande Kandemir, İrem Bayer, Mert Ofluoğlu, Elif Tavkul, Hazal Zeynep Altunal, Pelin Öksüz, Demet Açıkgöz, Alp Kargören, İrem Topçuoğlu, Aslıhan Atalar Ön Kapak: Mert Tanır

EBOLA VE MERS HAKKINDA...

CADILAR BAYRAMI

BENİMSEDİĞİMİZ “GAVUR İCADI”;

CAĞAN IRMAK

JACK WHİTE İSTANBULDA

GECİKMİS BİR SEZON

Arka Kapak: Demet Açıkgöz Teşekkür Sarper Durmuş, Halil Nalçaoğlu Aylin Dağsalgüler Tasarım Erdal Özbek

İletişim Fakültesi Öğrencileri tarafından hazırlanmaktadır. Üniverzete’yi Takip Edin: Twitter: http://goo.gl/4WDwpo

Facebook: http://goo.gl/jx7hxb

/ifbilgi

@ifbilgi



4

bu acı HEPiMizin “Soma faciasının üzerinden uzun bir zaman geçmemişti ki yine acı haber, yerin onlarca kat altından geldi…” / İlgi Özdikmenli 1983 - Armutçuk Grizu Faciası 1990 - Amasya Grizu Faciası 1992 - Kozlu Grizu Faciası 1995 - Yozgat/Sorgun Grizu Faciası 2003 - Karaman/Ergenek Grizu Faciası 2004 - Kastamonu/Küre Maden Faciası 2009 - Bursa Grizu Patlaması 2010 - Odaköy Grizu Patlaması Balıkesir 2010 - Karadon Grizu Patlaması Zonguldak 2010 - Küçükdoğanca Maden Faciası Edirne 2013 - Kozlu Maden Faciası Zonguldak 2014 - Soma Maden Faciası Zonguldak 2014 - Karaman Ermenek Maden Faciası

Matematikle aranız nasıldır bilmem ama toplamanız gerekenler, yazdıklarım öylesine sayılar değil ne yazık ki… 1983 yılından itibaren Türkiye’de tedbirsizlik ve kötü çalışma şartlarının sebep olduğu maden kazaları tam 879 insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu sayının yalnızca gerçeğin medyaya yansıyan yüzü olduğunu, fazlasının da olabileceğini düşünmemek çok zor ne yazık ki. Bizlerin yalnızca söylerken sesimizi titreten sayılar, aslında birer insan. Her biri ayrı ayrı birer hayat. Ayrı ayrı can. Ve hiç bir gelişmiş ülke yoktur ki,


5

YALNIZCA BİLDİĞİMİZ KADARIYLA; ● Grizu

patlamasında hayatından olan 103 işçi 3’ü yanan, 65’i göçük altında kalan 68 işçi ● Zincirleme patlamalar sonucu hayatını kaybeden 263 işçi ● Grizu patlamasıyla hayatını kaybeden 38 işçi ● Grizu patlamasıyla hayatını kaybedip cesetlerine bile günler sonra ulaşılabilen 10 işçi ● Cevherin nakledildiği 150 metre uzunluğundaki bandın alev alması nedeniyle meydana gelen yangın sonucu hayatını kaybeden 1 maden mühendisi/19 işçi ● Grizu patlaması sonucu göçük altında kalarak hayatını kaybeden 19 işçi ● Grizu patlamasıyla hayatını kaybeden 17 işçi ● Grizu patlamasıyla hayatını kaybeden 30 işçi ● Madende çıkan yangın ve oluşan göçük nedeniyle hayatını kaybeden 3 işçi ● Metan gazı patlamasının yol açtığı göçük nedeniyle hayatını kaybeden 8 işçi ● Patlamanın etkisiyle içeride mahsur kalan ve hayatını kaybeden 301 işçi insanına bu kadar değersiz davransın. Bizlerin şahit olduğundan başka hiç bir hükümet yoktur ki kendi tedbirsizlikleri sebebiyle yitip giden canların ardından “Bu acı hepimizin.” diyebilsin. İzlediklerimizle, okuduklarımızla, duyduklarımızla içleri acıyan, insan hayatının bu denli değersiz oluşuna hayıflanan bizler, ölümleri unutmamak ve hesabını

sormak zorundayız. Zorundayız; çünkü bu acının yakıp kavurduğu yürekler hala yakınlarını o madenlere gönderiyor. Önlem alınmıyor. Kayıpların arkasının geleceği bilindiği halde; kimse “bu insanların hayatı değerli, ölmemeliler” demiyor. 1000 odalık bir saray yapılırken düşünülüyor mu mesela, o 1000 odalık saray yerine kaç adet “yaşam odası” yapılabileceğini? Soma faciasının üzerinden uzun bir zaman geçmemişti ki yine acı haber, yerin onlarca kat altından geldi. Ermenek’te 18 işçi daha maden kazasında göçük altında kaldı. Onlara da ulaşılamadı. Olayın yaşandığı bölgede üç ayrı firmanın maden işlettiğini belirten Maden Mühendisleri Odası, bu firmaların ‘havza madenciliği’ yapmadığını daha açık olmak gerekirse imalatlarının birbirlerini nasıl etkileyeceğini bilmeden planlama ve üretim yaptıklarını belirtti. Yakınlardaki eski madenlere fazla yaklaşılması nedeniyle, bu alanlarda yıllar boyu biriken yaklaşık 10 bin metreküp suyun ocak içerisine dolduğunu söyleyen uzman heyet, olayın planlama ve üretim hatası olduğunu da ekledi. Ülkemizde yetkili merciler tarafından göz yumulan hatalar, insanların ölümüne yol açar hale geldi ve işin en acı tarafı insanların seçeneği yok. İstihdam oranı her geçen gün azalırken, insanlar işsizlikten kırılırken, aç kalırken buldukları ilk işe dört elle sarılıyorlar elbette. Bu ülkede doğdukları için ölüyorlar. Seçmedikleri bir hayat, seçmedikleri bir hayat standardı yüzünden ölüyorlar. Ülkelerinde onlara “çalışacak birer araç” olarak bakan zihniyetler yüzünden ölüyorlar. Ölüyorlar çünkü biraz da biz unutuyoruz.


6

Bize hatırlatılmadıkça yaralarımız kabuk bağlıyor kısa sürede. Soma faciasını yaşıyoruz, dehşete düşüyoruz, ağlıyoruz, dua ediyoruz, öfkeleniyoruz ve sonra sıcak evlerimizde, konforlu yaşam alanımızda hayatımıza devam ediyoruz. Bizler, bizlere unutturulmak istenenleri çok güzel unutuyoruz. Bu ölümlerde hiç kendinize pay çıkarmış mıydınız? Kalbimiz tekrar acı ve öfkeyle dolana kadar hatırlamıyoruz belki her gün o acıyı. Ama sonra durumun düzelmesi için hiç bir değişiklik yapılmadığı, hiç bir adım atılmadığı için tekrar geliyor kara haber. Kömür karası haber. “… insan daha

yerin altında mahsur”… Başka insanlar daha, başka hayatlar daha kalmış o yerin dibinde. Öğreniyoruz. Biliyoruz ki bir süre sonra canlı olarak çıkarılma umudumuz tükenecek. Acıdan kahrolan ailelere yenileri eklenecek. Biliyoruz ve bir şey yapamıyoruz. Ve aynı zaman da biliyoruz da, bu bizim memleketimizin sorunu. Bizim insanımız ölüyor. Çünkü o medeni ve gelişmiş ülke dediklerimiz, insanını yerin onlarca kat altına gönderirken, yaşam odalarını kuruyor, gaz ölçüm cihazlarını kullanıyor, işletmede ilk yardım ekibini hazır bulunduruyor, ocak emniyet lambası kullanarak ocakta ki havada bulunan metan içeriğini ve oksijen yetersizliğini tespit ve kontrol ediyor, kıvılcıma ve aleve neden olmayacak elektrik tesisatı ve ekipmanlar kullanıyor, ve daha bir çok teknik önlem alıyor. Gelişmiş ülkeler insanlarını ölüme değil, işe yolluyor. Bunun yanında maden işçisi olmanın karşılığının da alınan riskle doğru orantılı olarak fazla olmasına önem veriyorlar. Örneğin Avustralya’da madencilerin yıllık kazancı 100 bin doları geçiyor. ABD’de de zengin kömür yatakları olan eyaletlerde yıllık maaşlar 100 bin dolara yaklaşıyor. Almanya’da usta bir kömür madencisi 36 bin euro kazanabiliyor mesela… Bizim madencilerimiz ise; en zor koşullarda, 1300-1600 lira arasında kazanç sağlayabiliyorlar. Aldıkları risk ve hayatlarını ortaya koyuyor olmaları göz önüne alındığında bu rakamlar gerçekten trajik kalıyor. İnsana değer verilmeyen bir memlekette, emeğe değer verilmesini beklemekte çok ütopik ya zaten, neyse… İnsan aklını yorduğu kadarıyla düşünüyor, vicdanına ters düştüğü kadar üzülüyor. Kaza demeye dili varmıyor


7 kaybedilen insanların arkasından. Çünkü biliyor bu bir kaza değil, ihmal. Ve yine ne talihsiz bir açıklamadır ki bu acı kayıpların ardından ülkenin o zamanlar başbakanı, şimdi cumhurbaşkanı, “halkın iradesi” çıkıyor ve “Kömür ocaklarında bu olanları, lütfen buralarda hiç bu tür olaylar olmaz diye yorumlamayalım. Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bu sadece madenlerde olur diye bir şey yok. Burada da olur. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey madenlerde yok.” diyor. Bu vicdanımızı acıtan sözleri duyduktan sonra boğazımız düğümlendi gerçi yorum bile yapamaz olduk ama sayın başbakanın bu sözlerine dair tek merakım, ölen insanlardan yalnızca biri yakını olsaydı acaba işin fıtratında/kaderinde ölüm olduğunu bilmesi kendisini rahatlatacak mıydı?

Bilinmez. Ailesinin karnını tok, sırtını sıcak tutmak uğruna ölümü göze alan insanların cesareti, fedakarlığı belki bir çoğumuzda yok. Belki hiç bir zaman tam anlamıyla anlayamayacağız yaşadıklarını, hissettiklerini, çektikleri sıkıntıları. Ancak bildiğim tek bir şey varsa, babasının, abisinin, kocasının, kardeşinin eve dönmesini pencere kenarında bekleyen bir insanı, o acı haberle yıkmaya kimsenin hakkı olmadığıdır. İnsan hayatı söz konusu olduğunda, geri kalan her şeyin anlamsız olduğu gerçeğidir. Bizler, insan hayatının değerine inananlar olarak, “siz” ölümler karşısında çözümler bulması gereken büyük adamlardan insanlarımızı ölüme terk etmemenizi istiyoruz. Çünkü inanarak mı söylüyorsunuz bilmiyorum ama, gerçekten de söylediğiniz gibi “bu acı hepimizin!”


8

Ebola ve Mers Hastalığı Hakkında Neler Biliyorsun? İrem Bayer Özellikle şu günlerde Ebola ve Mers virüslerinin tehdidi altında olduğumuzu biliyor muydun? Dünya Sağlık Örgütü şimdiye kadar 7 ülkede 9000 Ebola vakası ile karşılaşıldığını belirtti ve maalesef bu vakaların sonucunda 4000’ i hayatını kaybetti. Türkiye’nin ise alarmda olan ülkeler arasında olması bizi endişelendirmeli. Prof. Dr. Serhat Ünal Ebola’nın hafife alınmaması gerektiğini, ciddi bir şekilde endişelenilmesi gereken bir hastalık olduğunu belirtti. Aynı zamanda hastada ateş başlamadan önceki dönemde hastalığın insandan insana bulaşmadığını ve Ebola hastalığının eşyalara dokunmayla, hastaya temasla, ciltte yara varsa bulaştığını sözlerine ekledi. Peki Ebola’ nın belirtileri nelerdir ? Dr. Ünal bu belirtileri şöyle sıraladı ; Halsizlik, bitkinlik, yüksek ateş, bulantı, kısma, kan pıhtılaşmasının bozulması, karaciğer ve böbrek yetmezliği Ebola’ nın ilk olarak “meyve yarasası” denilen bir hayvanın ısırdığı memeli hayvanlardan insanlara bulaştığı olayın gerçek yüzüdür. Diğer virüslerden farkı, solunumla bulaşmayıp, hastanın temasıyla bulaşmasıdır. Bu yüzden

televizyonlarda, gazetelerde insanların her tarafı kapalı özel bir kıyafetle müdahale etmelerini görmek mümkün. Maalesef ki Ebola hastalığı için şu an kesin bir çözüm yoktur sadece virüse karşı antikor oluşmasını sağlayan ilaç vardır. Bu yüzden Dr. Ünal kişilerin Ebola hastalığının yoğun yaşandığı bölgelere seyahat etmemelerini önermiştir. Eğer salgın bölgelerine gitme zorunluluğu varsa alkol bazlı el dezenfektanları ile ellerin sık sık temizlenip, hasta kişilerle kesinlikle bir temasın olmaması gerektiğini vurgulamıştır. Batı Afrika’yı kasıp kavuran Ebola hastalığına karşı Türkiye ne yapıyor ? Dünyanın korkulu rüyası haline gelen, 4 binin üzerinde ölüme neden olan Ebolayı şu an için Türkiye’ de en yakından Haseki Eğitim Ve Araştırma hastanesi takip etmektedir. Türkiye’de bugüne kadar Ebola şüphesi taşıyan 12 vaka bu hastaneye getirilmiştir. Ebola hastalığına karşı Türkiye çeşitli tedbirler almış bulunmaktadır. Örneğin geçen haftalarda Nijerya’dan gelen ve kimliği açıklanmayan bir Türk, Ebola hastalığı taşıyor şüphesiyle hastaneye kaldırılmıştır. “Türiye Hudut Ve Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü” uluslararası giriş


9

noktalarında, halk sağlığı acil eylem planları hazırlanıp, tatbikat yapıldığını hatta hastaların sevk edileceği hastanelerinde belirlendiğini açıklamıştır. Aynı zamanda hizmetlerin yaygınlığını arttırmak için seyahat sağlığı merkezi sayısının 32’ den 43’e çıkarıldığını belirtmiştir. Sağlık Bakanlığı, Türk Hava Yolları içinde ayrıca “Ebola Hastalığı Prosedürü” uygulamaktadır. EBOLA VİRÜSÜ SALGIN KRONOLOJİSİ : Ebola virüsü için kronolojik tablo incelendiğinde ölüm oranının en fazla olduğu ülkeler arasında Uganda, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Kongo, Gabon göze çarpmaktadır. Ebola hastalığının Afrika’da teyit edilmiş vakalar şu ülkelerden bildirilmiştir: Liberya Sierra Leone Gine


10

Nijerya Demokratik Kongo Cumhuriyeti Gabon Güney Sudan Fildişi Sahilleri Uganda Kongo Cumhuriyeti Güney Afrika Birkaç laboratuvar vakası hariç tüm vakalar ve ölümler Afrika ülkelerinde baş göstermiştir. Peki ya Mers Hastalığını Biliyor Muydun? Birçok uyarılara rağmen Hac döneminde deve çiftliklerine yapılan ziyaretler ve virüsün solunum yoluyla bulaşabilir olması Mers hastalığına rastlanma oranını arttırıyor. Yoğun endişeye yol açan Corona virüs enfeksiyonu olan Mers, 2012 yılında Suudi Arabistan’ da tespit

edilmiştir. Ebola hastalığına benzer olarak birçok kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Bulaşma kaynağı ise insandan insana damlacık enfeksiyonu yoluyla olmaktadır. Maalesef ki Mers hastalığı için şu anda aşı ve özel bir tedavi bulunmamaktadır. Mers hastalarının tedavisi hastaların durumuna göre destekleyici olarak yapılır. Belirtileri ise Ebola hastalığına benzer olarak şöyle sıralanabilir; Halsizlik, bitkinlik, Öksürük, Balgam, Nefes darlığı, Ateş, Göğüs ağrısı, Böbrek yetmezliği. Mers- Cov, Ortadoğu solunum koronavirüsü ise Suudi Arabistan olmak üzere Arap Yarımadası’ndaki pek çok ülkede var. Bu sebeple Hacı adaylarının dönüş zamanıi, sağlık ekiplerinin dikkatini giriş-çıkış noktalarına yoğunlaştırıyor. Mers-Cov salgınına karşı Genel Müdürlük, riskli bölgelere seyahat


11 dışına açılan kapılarda alarm seviyesine geçildiğini söyledi. Bununla birlikte hem Ebola hem Mers virüslerine karşı uluslararası havaalanları, limanlar ve sınır kapılarında ekipmanlar yenilenip, negatif basınçlı kabinler satın alındı. Bu kabinlerin özelliği şüpheli hastanın hastaneye taşınmasında aynı zamanda içerideki havayı dışarı vermemesidir.

edenler için çeşitli dillerde broşür bastırmıştır. Bununla birlikte Hacı adayları için Mers- Cov virüsünü, bulaşma yollarını, korunma yollarını detaylıca anlatdan 63 bin 370 broşür dağıtılmıştır. Maalesef ki Mers hastalığı için şu anda aşı ve özel bir tedavi bulunmamaktadır. Mers hastalarının tedavisi hastaların durumuna göre destekleyici olarak yapılır. Mers’ten korunmanın yolları ise; Hastalık belirtileri taşıyan kişilerle temastan kaçınmak El ve vücut hijyenine dikkat etmek Meyve ve sebzelerin dezenfeksiyonunu sağlamak Ebola; Batı Afrika’dan yayılırken, MersCov hastalığı isa Arap Yarımadası’ndan yayılış göstermektedir. Türkiye maalesef ki bu iki salgının tam ortasında yer almaktadır ve bu yüzden risk altındadır. Ebola hastalığı henüz Türkiye’de görülmemişken, Mers-Cov hastalığı yüzünden Hatay’da bir kişi hayatını kaybetmiştir. Ebola hatalığının yayılması devam ederken Atatürk Havalimanı Sağlık denetleme Merkezinden Dr. Aykut Yener Kavak, 1 Ağustos itibariyle tüm yurt

Türkiye, her iki hastalığında geçiş güzergahında. Özellikle İstanbul riskli bir nokta. Türk Hava Yollarının özellikle Afrika seferlerinde öne çıkan br şirket olması nedeniyle Ebola ve Mers hastalığı riski halkımızı daha da endişelendirmektedir. Batı Afrika seferleri sadece Atatürk Havalimanı’nda yapılmaktadır. Bu nedenle ekipler 10 hat üzerinde yoğunlaşıyorlar bunlar; Nijerya, Liberya, Çad, Senegal, Burkina, Faso, Fildişi Sahili, Moritanya, Benin, Sierra Leone.


12

cadılar bayraMı Evrensel bir bayram olan Halloween ülkemizde “Cadılar Bayramı bahane, eğlence pek şahane” mantığıyla kutlandı / Hande Kandemir 31 Ekim’de kültürümüze ait olmayan bir bayramı, “Halloween”i yani dilimizdeki adıyla “Cadılar Bayramı”nı, bize aitmişçesine coşku ve neşeyle kutladık. Özellikle büyük şehirlerimizde gece kulüplerinde “Cadılar Bayramı” temalı partiler düzenlendi. Bazı özel okullarda 31 Ekim - 2 Kasım arası kutlamalara ayrıldı. Evlerinde özel parti düzenleyenler oldu. Hatta kimi semtlerde komik kostümler giymiş küçük çocuklar “şaka mı şeker mi?” söylemiyle komşu evlerin

kapılarını çaldılar. Komşular hazırlıklı mıydı? Çocuklara şeker verdiler mi? bilinmez ama çocukların çok eğlendikleri kesin. Balkabakları gülen suratlar şeklinde oyulup içlerine mumlar yerleştirildi. Biraz Hıdırellez tadındaydı. Bize ait olsun olmasın bir bayramdı ve bazılarımızca bir eğlence vesilesi olarak kutlandı. Ardından övüldüğü de oldu, yerildiği de. 31 Ekim tweetlerinden bazıları şöyleydi: “Kim demiş Cadılar Bayramı bizim kültürümüze ait değil diye? Tüm kadınlarımızın #Cadılar Bayramı kutlu olsun.” “Muharrem ayı ve Cadılar Bayramı vesilesiyle aşureyi joker kostümüyle dağıtmayı planlıyorum” “Ulen, annen eline süpürge verse


13

balkonu yıkamazsın, eline süpürge almış Cadılar Bayramı kutlamaya gidiyon...” Cadılar Bayramı geleneğinin hasat mevsiminde düzenlenen bir Pagan Kelt Festivali olan Samhain ve Katoliklerce 1 Kasım’da kutlanan Azizler Günü’nün karışımından ortaya çıktığı düşünülüyor. Ancak bugün artık dini niteliğini kaybetmiş ve evrensel bir kutlama gününe, bir eğlence festivaline dönüşmüş durumda. Sadece Batılı ülkelerde değil bir çok ülkede ve bölgede

kutlanıyor. En büyük kutlama ise Amerika’ da, New York 6. Cadde’de yapılıyor. Bu maskeli karnavala her yıl binlerce New Yorklu ve turist katılıyor. Bizden de mutlaka gidenler vardır. Kim gitmek istemez ki.. Cadılar Bayramı, çakma diye eleştirilse de, tüketime yönlendirmek için benimsetilmeye çalışıldığı söylense de, bu kasvetli günlerde zaten bir korku tünelinin içindeymişçesine yaşayan ülkemiz insanlarının en azından bir kısmını birazcık gülümsetmeyi başardıysa ne mutlu...


14

Benimsediğimiz “Gavur İcadı”; Cadılar Bayramı Trick or Treat’e Parti Yorumu / Hazal Zeynep Altunal Bu yıl Halloween partileri artık bu bayramı ne derece içselleştirip sahiplendiğimizi kanıtlayacak ölçüde bol ve çeşitliydi. Parti deyince aklımıza ilk olarak gelen yer Taksim’de nerelerde Halloween temalı konsept ve kostüm partileri olmuş onlara bakalım;

*Yeni açılan Kloster’da Pillowtalk’un sahne aldığı bir Cadılar Bayramı organizasyonu yapıldı, *Hard Rock Cafe’de “Dead Rock Stars” temalı bir Halloween partisi yapıldı, *360 Mental Hospital’ın – The Patients Rebel adı altında bir Halloween


15

konseptli organizasyonu vardı, *The Hall da yıllık Türk-stili Cadılar Bayramı partisini konsepte uygun setlistleriyle Halloween özel Dj’leriyle yaptı, *Tünel Sahne’de de Halloween BashMonster Mash adı altında bir Cadılar Bayramı partisi düzenlendi, Bu mekanların yanı sıra Garajistanbul,Propoganda, Chanta

Club,XLarge Club, Papillon ve Joker’de Halloween’e özel partiler vardı. Bunların dışında Kuruçeşme Sortie ve Supper’da ve Maslak Sheraton’ın 3. Katında bulunan Valentin’de de kostümlü Halloween partileri organize edildi. Ek olarak İstanbul Happy Bakes’in “korkunç” lezzetli zombi parmağı kurabiyeleri, MOC Nişantaşı’nın şapkalı cupcake’leri de henüz “trick or treat”e çıkmıyor olsak da bize Cadılar Bayramı’nın tatlı tarafını yaşattı.


16

Çağan IrmaK’ın beklenen filmi

‘Unutursam Fısılda’ Aslıhan Atalar Şu sıralar Türk sinema sektöründe büyük bir heyecanla beklenen film ‘Unutursam Fısılda’ nihayet vizyona girdi, bende filmi vizyona girdiği ilk gün izledim zaten büyük bir merakla beklediğim bir filmdi. Şüphesiz ki bu merakın oluşmasında en büyük faktör de Çağan Irmak oldu. Burada beklenen film X yönetmeni’nin olsaydı merakım aynı şiddette olması beklenemezdi. Buna da sinemada isim

faktörünün rolü diyebiliriz. Ama benim için Çağan Irmak kendisi hakkında söylenilen iyi kötü her şeyi kenara bırakırsak değerinin yeterince anlaşılmadığı veya anlaşılmak istenmediği bir isim. Çağan Irmak yeni nesil Türk yönetmenleri arasında farkını hissettiren ve yakın gelecekte Türk sinemasının çehresini yaptığı işlerle şekillendiren, işine son derece değer veren bir yönetmen. ‘Unutursam


17

Fısılda’ ve Çağan Irmak için olumsuz eleştiriler de yazıldı. Bu nokta ise Çağan Irmağı dram noktasından vurmak olacaktır fakat bu sefer yanlış hedef. Çağan Irmağın bu filminde diğer filmlerine kıyasla yoğun bir melodramla karşılaşmıyoruz. O yüzden onu bu yönden eleştirmek mantıksız geliyor. O dramı bize basitleştirmeden en kaliteli bir şekilde aktarabilen nadir isimlerden. Ve aynı zamanda hikaye konusunda göz ardı edilmeyecek bir başarıya sahip. Bizim hikayelerimizi pek çok noktada en ince detayına varana kadar resmedebilmiş tek bir yöne ait olmadan her açıyla bakmayı başarabilen bir isim. Filmin içeriğine gelirsek 70’li yıllardan günümüze bir şarkıcının yükselişi ve düşüşün hikayesini anlatıyor. Özellikle oyuncu kadrosu da bir o kadar ilgi çekici; Farrah Zeynep Abdullah, Mehmet Günsür, Kerem Bursin, Gözde Çığacı özellikle Hümeyra ve Işıl Yücesoyun performansları izleyiciye bu nasıl bir oyunculuk ve

ustalık dedirtiyor. Özellikle final sahnesi filmin en güzel yeri diyebilirim. Çağan Irmak yine bize güzel bir etki yaratmayı başarıyor finalde. Bu filmde yalnızca görüntü olarak değil aynı zamanda yapılan müzikler de izleyiciye tam anlamıyla harmoni yaşatıyor. Filmde Ayperi karakterinin söylediği müzikler Kenan Doğulu ’ya ait ve gerçekten Kenan Doğulu büyük bir iş çıkarmış ortaya. Filmin başarısında Kenan Doğulu’nun katkısının payı büyük. Kesinlikle severek yapılan bir iş olduğu bariz. Filmden çıkar çıkmaz ilk işim filmin müziklerini aramak oldu fakat 1 - 2 şarkı haricinde henüz sosyal medya’ da müzikleri bulamadım. Filmin albümü çıktığında ilk işim o güzel şarkıları tekrar dinlemek olacak. “Unutursam Fısılda” izleyebileceğiniz en iyi filmlerden biri değil belki ancak güzel müzikleri, hikayesi ve başarılı oyuncuları ile keyifli vakit geçirebileceğiniz bir film.


18

Jack WhIte İstanbul’da Seven Nation Army’yi mırıldanmaya, adımlarınızı Icky Thump’ın melodisine göre atmaya başlayın Jack White İstanbul’a geliyor! / İrem Topçuoğlu


19 Jack White; The White Stripes’da 6, The Raconteurs ve The Dead Weather gruplarında 2’şer albüm, kendin adıyla çıkarttığı iki solo albüm, kendi kurduğu plak şirketi “Third Man Records”, ‘Another Way to Die’ ve ‘Love Is Blindless’ gibi soundtrack çalışmaları ve daha yaptığı sayısız işlerle müzik dünyasında en başarılı ve önemli isimlerden biri. Özellikle 2012’de solo albümü Blunderbuss çıktıktan sonra İstanbul’a gelse diye beklediğimiz Jack White sonunda geliyor. Konserde “We’re Going to Be Friends” ile sakinleşip, “Icky Thump”da dans edip, “Would You

Fight for My Love?” sırasına suratımızda “ay sen iste” bakışlarıyla Jack White’a hayran kalacağız. Jack White ve onunla birlikte sahnede olan birbirinden yetenekli sanatçılarla 7 Kasım Cuma akşamı bizlere oldukça keyifli iki saat yaşatacak, e hadi siz de gelin. Konserden önce dinlemek için: http://youtu.be/40mAnOMBkps Setlist neye benzer derseniz: http://goo.gl/Gs63vX Jack White 21.15’te sahneye çıkacak, ön grup Umut Adan. Konser Sonrası ise Radyo Eksen’in After Partisi var. Biletler: http://goo.gl/Oc8Fi9


20

Birhan Keskin

“...Yoluna baş koymak diyoruz Biz barbarlar buna.” / Pelin Öksüz

“...Yoluna baş koymak diyoruz Biz barbarlar buna.” Lise yılları. Su içer gibi şiire sarıyorum. Kana kana okuyorum. Dünyaya sövüyorum. Durmadan yazıyorum. Cemaller, Edipler, Orhanlar, Oktaylar, Özdemirler yutuluyor. Bir şey eksik. O bir şeyi Birhan’da buluyorum. Taş, ağrı,

kubbe, atlar… Y’ol’u yüzlerce kez okuyorum. Her okuyuşta cümlelerin anlamı değişiyor. Çıldırıyorum. Bu keşfettiğim şeyi insanların da bilmesi gerek diyorum. Okutuyorum. Yüzlerindeki ifadede kendi bulduğum şeyi göremiyorum. Onlara artık söylemiyorum.


21

Yoluna baş koyanlar, mutsuz ama bahtiyar olanlar, omurgası alınanlar bilir diyorum.

Not: Yazıda Birhan Keskin’in şiirlerinden alıntılar bulunmaktadır. Bir de Birhan beni duyuyorsan;

Bazı günler Birhan’la tanışmak istiyorum. Sonra içimizdeki narı dürtmekten çekiniyorum.

“Sonra, çoook sonra, bu parçaların sonunda Sen beni kızını çok seven bir anne olarak hatırla.

Üstümüzde beyaz gömlek var be Birhan’ım.

Ben ki hiç kavuşamamıştım sana.”


22

Gecikmiş Bir Sezon

Yakışıklı Kerem’in kasları eridi, güzel Nurgül’ün makyajı aktı! Bu sezon entrika dizilerde değil, ekranın kendisinde / Mert Ofluoğlu Kanalların “reyting rekorları kıracak olan” dizileri Eylül’de başlardı normalde, değil mi? Bu sezon ise bu kural birazcık değişti. Eylül ve Ekim ayı yeni dizilerin yayına sokulduğu, tutmadıkları an yayından kaldırıldığı aylar oldu. Bu durumda Kasım ve Aralık da esas dizilerin başlayacağı aylar olacak. Yani normalde Temmuz ve Ağustos’ta yapılan “diziyi yayınlayalım, tutmazsa yaz dizisiydi der kaldırırız” mantığı bu sezon sonbahara sarktı. Haliyle seyirci de ekranda bir diziye başlarken tereddüt ediyor, “Ya şimdi ben bunu izledim ama ya haftaya yayınlanmazsa?” diye yatakta bir o yana bir bu yana dönüyor. Özellikle de Kanal D biraz şaştı ve şaşırttı bu sezon. Dizi konusunda öyle açgözlü oluverdi ki, bir dizinin reytingi düşer düşmez hiç acımadan arkada

bekleyen yeni diziyi yayına sokma politikası izlemeye başladı. Hayır yani bu dizilerde oynayan oyuncular da öyle başarısız oyuncular değil, son derece başarılı oyuncular. Aslı Enver, Buğra Gülsoy gibi oyuncuların rol aldığı “Bana Artık Hicran De” dördüncü bölümde yayından kaldırılınca işte bu yüzden herkes şok oldu. Ayça Bingöl ve Mete Horozoğlu’nun dizisi olan “Benim Adım Gültepe” de kaldırıldı ama sonra birkaç bölüm daha şans verildi. “Hayat Yolunda” ve “Urfalıyam Ezelden”in akıbeti ise belirsiz. Dolunay Soysert, “Urfalıyam Ezelden” bitecek diye endişelendiğini açıkladı. İşe bakar mısınız! Anlayacağınız Kanal D bu sezon kararsız, tahammülsüz, acımasız... Kasım oldu ama daha adamakıllı bir “günün dizisi” bile yok. Başlatacağı yeni diziler de


23 var üstelik: “Şeref Meselesi” ve “Poyraz Karayel”. Eylül’den beri fragmanlarını izlediğimiz ama bir türlü başlayamayan diziler bunlar. Yayın tarihleri bile hala belli değil. Kerem Bursin, Şükrü Özyıldız, Yasemin Allen, Şükran Ovalı, Burcu Biricik gibi bir kadrosu olan “Şeref Meselesi” de, İlker Kaleli ve Burçin Terzioğlu’nun oynadığı “Poyraz Karayel” de Allah bilir birinci sezonun tüm bölümlerini çekip bitirdiler, sette pişpirik oynuyorlar! Kanalın eski dizileri olan “Yalan Dünya” ve “Galip Derviş”e ise resmen yer bulunamıyor! Geçtiğimiz hafta başlayan bu diziler gece kurtların uluduğu saatte yayınlanıyor, mecbur. Son derece iyi komediler olan bu diziler umuyoruz ki reyting kurbanı olmazlar. Bu sezon ikinci sezonuyla devam edecek olan “Ankara’nın Dikmeni” ise sessizce

yayından kaldırıldı (Laf aramızda iyi de oldu). Star Tv bu sezon daha kaliteli dizilere imza atmaya başladı, ama onda da yayınlanma tarihi hala “Yakında” olarak yazan bir dizi var: “Paramparça”. Başrollerini Nurgül Yeşilçay ve Erkan Petekkaya’nın paylaştığı bu dizinin çekimleri tam gaz sürüyor, lakin başlama tarihiyle ilgili henüz bir şey belli değil. Anlayacağınız kanallar önce ellerindeki dizilerin akıbetini görmeye çalışıyorlar. Yeni dizilere başlamak konusunda aceleci davranmıyorlar. Aman, sakın “Kurt Seyit ve Şura”da olduğu gibi iki aydır ekranda fragmanları dönen bu diziler de “Fazla naz aşık usandırır” misali duvara toslamasınlar! Çünkü yakışıklı Kerem’in kasları eridi, güzel Nurgül’ün makyajı aktı artık ya...


24

cHEt fakEr Niyetimiz pişman etmek değil, ama çok etkilendik! / Demet Açıkgöz Mekan: Volkswagen Arena Kapı Açılış: 21:00 Chet :23:00 Hissiyat: En az bi’ hafta etkisinde kalırız. Tanrı güzel sesi adamları yaratırken onların ruhlarımıza dokunacağını, göğüz kafesimizden ellerini sokup kalplerimizi alacağını ve aşka doyacaklarını çok iyi biliyordu. Nick Murphy, yani hepimiz tarafından iyi bilindiğine şahit olduğum Chet Faker bunlardan biri… Akbank Caz Festivali katılımcılarının açıklandığı günden beri gelişini heyecanla beklediğimiz Faker; 1988 doğumlu, Avustralya’lı bir bey. “Hıımmm” deyişinizi duyar gibiyim. 2013’de Ülkesinde “Avustralya Bağımsız Kayıtlar Ödülleri”, “En İyi Çıkış Yapan Sanatçı” ödüllerine sahip. Bizlerin de kalbine… Kendisine olan hayranlığımızdan gözümüz kör olmuş olacak ki; Türkiye’de nasıl bir hayran kitlesine sahip olduğunu ancak Akbank Caz Festivali’ndeki biletlerinin satışa çıkışıyla bitişi


25

arasındaki kısa zaman aralığında farkettik. Biletler anında tükenince dinleyicilerin şikayet ve isteklerine dayanamayan yetkililer konseri Babylon’dan Volkswagen Arena’ya taşıdılar. Ayakta ve Tribün olmak üzere iki kategoriden oluşan konsere ilgi yoğun her yer doluydu… Kendisi de durumdan memnuniyetini “Bugüne kadar hep 400-500 kişilik toplulukların önünde çaldım. Böyle bir mekanda ilk defa çalıyorum, bu benin için çok önemli” sözleriyle dile getirdi. Biz fanilerinde içlerini eritti tabii.. Uzun zamandır izlediğimiz en değişik ve şahane konserler arasına eklenen Chet Faker konserine sevenlerinin gelmiş olduğunu, gelemeyenler için kendisinin en yakın zamanda tekrar gelmesini umut ediyoruz. Öyle ki, Talk is Cheap’le sevenlerine veda ederken, sahnede yanan ışık olmayı diledik. Ah o sakallarda dolaşan el olaydık, kollarımızı açaydık da “gitme!” diyeydik. Diyemedik.


26


27


28

Playlist’iniz Lafı uzatmadan... / Alp Kargören Bu haftaki Playlistimiz coşkulu, hareketli, içinizi kıpır kıpır edecek cinsten. Dinlediğinizde ne demek istediğimizi daha iyi anlayacaksınız. Bu yüzden lafı çok uzatmayalım ve listemize bir göz atalım, ne dersiniz? David Guetta’nın son albümünden şahane bir eser olarak çıkan “Lovers On The Sun”, DjMag Top100 de yükselişine emin adımlarla devam eden Alesso. Ününden, başarılarından hiç bahsetmemize dahi gerek olmayan Calvin Harris’in House Music dünyasına bomba gibi bir giriş yapması beklenen ve 31 Ekim’de sevenleriyle buluşan “Motion” albümünde de göreceğimiz John Newman yorumu ile “Blame” ve daha niceleri ile sizleri hareketlenmeye davet ediyoruz. Haydi buyrun! https://www.youtube.com/playlist?list=PLkb-fQg1Tm6uJ9nX9_b-sXPagnAWmGJ-x


29


e t e z r e üniv Fotoğraf: Demet Açıkgöz (Zararsız Haller)

zete


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.