SAVUNMA Adalet ve özgürlük için
11 Mart 2017 Sayı 4
CEBELİTARIK’TAN ARMUTLU’YA MCCAN’DEN DİLEK DOĞAN’A Dilek Doğan, Küçük Armutlu’daki evinde 18 Ekim 2015 tarihinde katledildi. Bir kez daha hukuk düzenlerinin kutsayıp yücelttiği yaşam hakkı devlet eliyle ihlal edildi.Türkiye liberal hukuk düzleminde kabul ettiği uluslararası anlaşmalarda ve anayasada yaşama hakkını güvence altına almıştır. İnsan hakları düşüncesi liberal ideolojiye dayanır, dolayısıyla genel ve soyut düzeyde insan eşitliği ve özgürlüğü bu teorinin temel meselesidir. Ancak kağıt üzerinde kalan bu eşitlik ve özgürlük toplumsal eşitliği sağlamamaktadır. Eşitlik ve özgürlük; ancak sınıfların ortadan kalktığı, insanın insanı sömürmediği sosyalist dünyada mümkündür. Faşizmin kurumlaştığı ülkemizde liberalizmin bu geçici önlemi bile halka çok görülmektedir. AKP hükümetinin kendine özgülediği emniyet ve yargı teşkilatı halka düşmanca tavırlarla yaklaşmaktadır. Polisin kendi ifadelerinden ve davranışlarından bu açıkça anlaşılmaktadır. Dilek Doğan, işte bu düşmanca tavırların sonucunda katledilmiştir. Evine bir gece yarısı 13 polisle gelen devlet Dilek’in galoş giyin uyarısına kurşunlarıyla karşılık verdi. Bu insanlık dışılıktan sonra polis silahını kılıfına takıp devletin arkasında olduğunun bilinciyle ve pişkinliğiyle “Seni abin vurdu” dedi. “Ambulansa gerek yok” demeyi de unutmadı. Polis açıkça yargısız infaz yapmış, ihlal edilebilecek bütün kanunları ihlal etmiş, arkasındaki kanunsuz hükümete güvenerek bir de gözdağı vermiştir. Polis, 13 kişilik bir ekiple Hatice Ruken Kılıç isimli birisini aramak için Küçük Armutlu’daki eve geldiğini belirtiyordu. Küçük Armutlu, bir yanı Etiler, bir yanı Ortaköy bir yanı Rumeli Hisarı olan, Sarıyer ilçesinin bir küçük mahallesidir. Bu mahalleyi önemli kılan coğrafi özelliği değil elbette, kuruluş biçimidir. Mahalle halkın dayanışması ve kolektivizmle yaratılmıştır. Küçük Armutlu arazi mafyasına, devletin kolluk güçlerine, türlü çeşitli saldırı araçlarına karşı kendisini savunurken diğer yandan da halkın kendi örgütlülükleriyle yaşamı örgütlediği bir deneyimdir. Kendi haklarına sahip çıkmasını bilen, yıkımlara karşı mücadelede ismini duyurmuş bir mahalledir. Mahallenin mücadeleci özelliği nedeniyle devletin iyi bildiği bir mahalledir. Dilek Doğan’ın evi de orada bulunan birçok ev gibi defalarca basılmıştır. Ailesinin tüm fertleri siyasi şube tarafından bilinmekte, tanınmaktadır. Doğan ailesi evlerinin gece yarısı basılmasını meşru ve doğru bulmadıkları için her defasında
polisle tartışmakta, uygulamalarını kabul etmediklerini beyan etmektedirler. Bu nedenle ailenin tavrı, tutumu, polise karşı tavırları, sertlikleri polislerce öngörülebilir davranışlardır. Operasyonu yapan birliklerin, olay sonrasında ifadeleri alınmış, bu ifadelerde baskın yapılacağı evler konusunda brifing aldıklarını açıklamışlardır. Operasyonu yürüten birliğin başındaki sanık polis Yüksel Moğultay’da nasıl bir eve gideceğini bilmektedir. Birliğin sorumlusu olarak aileyi sakinleştirici, olgun ve dikkatli olması gerektiğini bilmektedir. Yapması gerekeni yapmayıp Dilek’i vurmayı tercih etmiştir.Neden ? ÇÜNKÜ, sanık devleti temsil etmektedir…. Her türlü keyfiliği yapabileceğini düşünmektedir. En ağır suçu da işlese bundan sıyrılabileceğini düşünmektedir. Dilek Doğan davası, AİHM’nin “McCan Kararı” ile önemli bir benzerlik gösterir. Bu davanın esası şöyledir: Birleşik Krallık, İspanya ve Cebelitarık yetkilileri, 1988 yılının başlarında IRA’nın Cebelitarık’ta bir silahlı eylemde bulunacağı haberini almışlardır. Anlaşıldığına göre, eylemin hedefi, İngiliz Kraliyet Muhafız Alayı’nın her salı günü, saat 11:00’de nöbet değişimi için toplandığı alandır. Cebelitarık Emniyet Müdürüne tavsiyede bulunmak ve kendisine yardım etmek için bir grup görevli Cebelitarık’a gönderilmiştir. Bu grupta, İngiliz Özel Hava Kuvvetleri’nden (SAS) askerler, İngiliz İstihbarat Servisi’nden görevliler ve bomba uzmanları vardır. Eylemde bulunacaklar, daha önce patlayıcı bulundurmaktan mahkûm olan Bay McCann, daha önce bombalama eyleminden mahkûm olan Bayan Farrell ve bomba yapım uzmanı Bay Savage’dir. 6 Mart sabahı Cebelitarık emniyetinden bir polis, zanlıları teşhis edebilmesi için sınırdaki göçmen bürosuna gönderilmiştir. Zanlıların isimleri ve fotoğrafları kendisinde mevcuttur. Saat 15:00 sularında üç zanlı toplanma alanında buluşmuşlar ve park edilen arabaya bakmışlardır. Zanlıların burada gözaltına alınmaları düşünülmüş, ancak Emniyet Müdürünün kişilerin kimliklerinin bir kez daha teyit edilmesini istemesi üzerine vazgeçilmiştir. Üç zanlı bir kavşakta ayrılmışlar, McCann ve Farrell birlikte, Savage ise tek başına caddelerde yürümeye