MART – NİSAN 2017
ORTAÇAĞ’IN KARANLIĞINDAN AYDINLIĞA: GIORDANO BRUNO İKLİM SORUNU BİR EKOLOJİ SORUNUDUR DEMETER VE PERSEPHONE
EBRU SANATI
1
SAYI:5
OLYMPOS Eski Yunan Mitolojisi'nde tanrıların oturduğu kabul edilen ve 2919 m. yükseklikle Yunanistan'ın en yüksek zirvesini oluşturan Tesalya bölgesindeki dağ ile birlikte, antik çağda toplam 19 dağ Olympos ismini taşımıştır; bunlardan biri de Bursa’nın kültürel simgesi olan Uludağ’dır. Olympos’un Yunanca bir kelime olmadığına dair varsayımlar bulunmaktadır. Bu adın kaynağı ve anlamı tam anlamıyla bilinmese de eski Anadolu dillerinden geldiği ve çoğunlukla "yüksek dağ" anlamını taşıdığı anlaşılmaktadır. Gökyüzündeki bulutlara kadar doruğu uzanan ve tanrıların yerleşim edindiği dağ olduğu inancı ise Yunan'a Sümer’den girmiştir. Antik çağın ilk tarihçilerinden Herodot (M.Ö. 490-420) yazdığı Herodot Tarihi isimli kitabında Uludağ, "Olympos" olarak geçer ve Olympos'ta Lydia kralı Kroi-
sos'un oğlu Atys'in yaşadığı trajediyi anlatır. Herodot'tan 400 yıl sonra Amasya doğumlu coğrafyacı Strabon (M.Ö. 64-M.S. 21) yazdığı Coğrafya isimli kitabında Uludağ, Olympos ve Mysia Olympos'u olarak geçer. Strabon, "Mysia" isminin aslının Lydia'lılarda gürgen ağacı anlamına gelmekte olduğunu belirtir. Ünlü coğrafyacı, Prusa’nın (Bursa) Mysia Olympos’u eteklerinde kurulduğunu, Phrygialılar ve Mysialılarla sınır komşusu olduğunu belirtir. İki ayda bir yayınlayacağımız bültenimize verdiğimiz “Olympos” ismi, Bursa’ya özgü olmasının yanında, anlam açısından yüksek fikirleri ve idealleri çağrıştırmasından dolayı, mitolojik olmaktan öte felsefidir de. Bizler de bu ilhamla yola çıkarak, ismi gibi içeriğiyle de sizlere ilham olacak bu yayını oluşturmak istedik. İyi okumalar diliyoruz.
AKTİFFELSEFE YENİ YÜKSEKTEPE KÜLTÜR DERNEĞİ BURSA ŞUBESİ Adres: Fethiye Mah. Gazi Sok. No:14 (FSM Bulvarı Bosch Addax Arası) Nilüfer Bursa Tel : 0542 642 1611 E-posta : bursa@aktiffelsefe.org Web: http://aktiffelsefebursa.org 2
içindekiler Önsöz………………………………………………………………………………..…….2 Ortaçağ’ın Karanlığından Aydınlığa: Giordano Bruno……………..…..3-5 İklim Sorunu Bir Ekoloji Sorunudur…………………………………………..6-7 Demeter ve Persephone………………………………………………...…………8-9 Ebru Sanatı………………………….……………………………………….….……..10 Düşüncenin Coğrafyası……………………………………..…………..…………11-12 Aşk…………………………….……………….…………………………..….………….12 Bilgelik Hikayesi………………………………………………………………………13 Aktiffelsefe Bursa Giordano Bruno Kütüphanesi……………………..….14 Aktiffelsefe Bursa Gelecek Etkinlikler………………………………………..15
Merhaba, Uzun bir aradan sonra Olympos dergimizin yayınına tekrar başladık. Konu çeşitliliğini arttırarak daha kapsamlı bir dergi oluşturmak; derneğimizin ikinci ilkesi gereği, felsefelerin, bilimlerin, inançların ve sanatların karşılaştırmalı olarak incelenmesini sağlamak ve bu sayede bütünsel bir görüş oluşturmak amacıyla yola çıktık. Ancak amacımızı gerçekleştirmek için çok sayıda araştırmacı ve yazara ihtiyacımız vardır. Bunun için çağrımızı yineliyoruz, üyelerimizi iki ayda bir yayınlanacak olan dergimizde araştırmacı yazar olarak yer almaya davet ediyoruz. Yazılarınızla desteklediğiniz sürece dergi amacına hizmet edecek, aynı zamanda da sizleri araştırmaya sevk edecek ve öğrenmeye yönelik önünüze yeni kapılar açacaktır. Kendiniz ve başkaları için bu fırsatı değerlendirmenizi tavsiye ediyoruz. Dergimizin bu sayısında, ölümünün 417. Yıldönümünde, 17 Şubat 1600 yılında engizisyon tarafından şehit edilen değerli filozof Giordano Bruno’yu anmak istedik. Çağının çok ilerisindeki görüşlerinden dolayı Kilise tarafından yok edilmek istenen filozof, yıllar süren işkencelere rağmen hakikatin yolunu terk etmemiş, bu sayede mirasını gelecek nesillere taşıyabilmiştir. İlham olması dileğiyle, iyi okumalar.
2
FELSEFE
ORTAÇAĞ’IN KARANLIĞINDAN AYDINLIĞA: GIORDANO BRUNO Ortaçağın karanlık yan inancı derinden günlerinde bir ışık sarsılır ve Domidoğar. Giordano Buniken tarikatına runo, 1548 yılında ilişkin dini alışİtalya’nın Nola kasakanlıklarını terk basında soylu bir aieder. Engizisyon lenin oğlu olarak baskısından kurdünyaya gelir. Küçük tulmak için 1560 yaşta insani bilimler yılında Naöğrenimine başlar. poli’den ayrılır. Bruno’nun önünde Önce Roma’ya iki seçenek vardı. Ya oradan Kuzey babası gibi asker olacak ya da rahip. O İtalya’ya kaçar. Yaklaşık otuz yıl bookumaya, araştırmaya olan merakı yunca İtalya’dan uzak yaşar. Dinsiznedeniyle rahip olmayı seçer. Manas- likle suçlanan Bruno hiç bir yerde katırda kafasındaki sorulara cevaplar lıcı olarak yaşayamaz. Cenevre, Gübulacağını düşünür. Bruno oradaki ney Fransa, Paris ve Londra'da yaşakitaplar ve antik el yazmalarının öğ- mını sürdürmeye çalışırken araştırrenmeye olan açlığını dindireceğini malarına da devam eder. Paris, inanır. 17 yaşında Dominiken Manas- Londra, Wittenberg ve Prag üniversitırındaki hayata başladıktan sonra, telerinde ona kürsü ve şeref payeleri manastırın bir bilim yuvası olmaktan verilir. Derslerinde ve konferanslaçok uzak olduğunu görür. 24 yaşında rında hiç çekinmeden dile getirdiği papaz olur. Dominiken Manastırının düşünceleri yüzünden tepki alır. katı kurallarını hiçe sayarak Pisagor, Aristo’ya karşı 130 tez çalışması Paris Aristoteles, Platon, Yeni Platoncular, Üniversitesi’nde şiddetli bir tartışmaStoacılar ve Ovidius'un eserlerini nın konusu olur. Londra'da yapıtlarıokur. 28 yaşında Nuh’un Gemisi adlı nın bir bölümünü bastırır. Almanyazısıyla manastır yaşamını eleştirir. ya'ya giderek eserlerini yayımlatma Bu onun hakikat, bilim ve doğruluk çabalarını sürdürür. 1591 yılı yazında uğruna oradan oraya savrulacağı gö- soylu Mocenigo’nun daveti üzerine çebe yaşamının başlangıcı olur. Ko- Venedik’e gelir. Bu onun yakalanmapernik sistemiyle tanışınca, Hıristi- sına ve ölümle cezalandırılmasına
3
FELSEFE
neden olur. Mocenigo’nun ihbar etmesiyle engizisyon tarafından tutuklanır. Giordano Bruno, Venedik'in zindanlarında birkaç ay işkenceye maruz kaldıktan sonra 1593 yılında Roma'ya getirilir. Tanrıya saygısızlık, ahlaksız davranış ve dinden çıkmak suçlarından yargılanır. Düşüncelerinden vazgeçmesi durumunda kilise tarafından affedileceği söylenir. Yedi yıllık esaret boyunca gördüğü bütün işkencelere karşın, görüşlerinden taviz vermez. Bedenlerin ve ruhların sahibi olan kilise, Giardano Bruno’nun ruhunu arındırmak ve kurtarmak bahanesi ile Hıristiyanlık ilkesine uygun kanı akıtılmadan yakılarak öldürülmesine karar verir. Engizisyon mahkemesinin bu kararı 17 Şubat 1600 yılında Roma Campo de Fiori’de (Çiçek Meydanı) uygulanır.
13. yüzyılda Dominiken tarikatı tarafından sapkınlığa karşı savaş açmak için oluşturulan engizisyon mahkemesi, Aristo’nun yöntem ve fikirlerinden yararlandı. Ve böylece Aristo’nun düşüncelerini yanlış yorumlayarak, dünyamızı evrenin merkezine koyan ve doğayı sıkışık bir alana kısıtlayan bir anlayışın doğmasına neden oldu. Yaşam ve yaşamın nedenlerinin araştırılmasında duyularla algılanabilen şeyler kabul edildi. Dogmatizm kör bir inançla tam bir boyun eğişi gerektiriyordu. “Bir merkez ve bir çevre mevcut değildir ancak merkez her yerdedir.” “Evrenin hangi noktasına gidilirse gidilsin, sonsuz olduğundan hiçbir gezegen evrenin merkezi olamaz.” diyen Bruno merkezde dünyanın yer aldığını söyleyen kilise düşüncesine karşı çıktı. Bu nedenle Bruno’nun öğretisi kabul görmeyip dini sapkınlık olarak nitelendirildi. Cansız dünya ve evren anlayışına karşılık evrenin canlı ve yaşamakta olduğunu dile getirdi. Bruno, analoji yolu ve bütüncül düşünmeyle dönemin düşüncesinden çok öte sonsuz bir anlayışın yeniden uyanmasını sağladı.
4
FELSEFE
Mikro kozmos (küçük evren, insan) ile Makro kozmosun (büyük evren) birbirine çok benzediğini savunan Bruno, Hermetik gelenekte yer alan “Yukarısı ne ise aşağısı odur.” ilkesinden yararlanır. Bruno’ya göre hakikat dışarıda değil her birimizin içinde araştırılmalıdır. İnsanın kendini tanıması için gerekli olan iç yol makro ve mikro kozmosun özdeşliğinden doğar. “Kendini bil böylece evreni bilebilirsin.” "Doğa Tanrı'nın bir sanatıdır, bir eseridir. O'nun gölgesi, fark edilebilecek kısmıdır. İnsan Tanrı'yı ancak O'nun eseri aracılığıyla tanıyabilir. Öyleyse çevremizdeki ve içimizdeki doğayı ve kendimizi tanımaya çabalamalıyız." Bruno Felsefi, sanatsal ve bilimsel yeteneklere sahip Bruno, çokluğun arkasındaki tekliği görmek için felsefe sanatından yararlanır. "Gerçek felsefe zihni açar, ruhu sakinleştirir, aklın ufkunu genişletir ve insanın dünyevi ya-
pısı buna müsaitse onu mutluluğa götürür.” Bruno Günümüzde bile hala bilim, sanat, felsefe ve inanç birliğini kurmakta zorlanılırken, Bruno bütüncül dünya görüşüyle dile getirdiği düşünceleriyle Rönesans’ın doğumuna aracılık eder. Karanlığın içinde yaktığı ışıkla, eski uygarlıkların bilgeliğini, klasik düşünce ve değerlerini aydınlatır. Hafıza ve İmgelem Gücünü Kullanma Sanatı, Aşk, Kozmoloji konularının da yer aldığı yazıları ve kitapları ve o günün ortamında deney yapmadan kaleme alan Bruno’ya çok şey borçluyuz. Onun yazdıkları Yasak Kitaplar Listesi'ne 1600 yılında girer ve 1966 yılında kaldırılışına dek bu listede kalır. Savunduğu düşüncelerden yedi yıllık esaret boyunca gördüğü işkenceye rağmen vazgeçmemiştir. Onun bu kahramanca direnişi hoşgörü, sevgi, adaletin tüm karanlıkların ortasından yeniden doğacağının işareti olur. Yazan: Nurdan Özgür
5
BİLİM
İKLİM SORUNU BİR EKOLOJİ SORUNUDUR Yaşadığımız iklim sorunu, sadece sıcaklıkların yükselmesi ile ilgili bir durum değildir; kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve insan topluluklarını da etkileyen ciddi bir ekolojik sorundur. İklim değişikliği sorunu, 1750’li yıllarda başlayan sanayi devrimi sonrasında artmaya başlamış olan sera gazlarının neden olduğu bir sorundur. Esasında sera gazları, yeryüzündeki ortalama sıcaklığı, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin hayatını sürdürmesine imkân verecek bir ısı düzeyinde tutmaya yarar. Ancak fosil yakıt tüketimi gibi insan aktiviteleri sonucunda büyük oranda artış gösteren sera gazları, koruyuculuk vazifesini kaybedip küresel bir iklim sorununa neden olmaktadırlar.
İklim Değişikliği ile İlgili Gerçekler • Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artışının birincil etkenidir. IPCC’ye göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite aittir. Ormansızlaşma da %17’lik bir paya sahiptir. • Kömürle çalışan termik santraller insan kaynaklı karbon salımlarının en büyük kaynağıdır. Küresel ölçekte birincil enerji talebinin %27’si kömürden sağlanırken, enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarının %43’ü kömür kaynaklıdır. Kömürü %36 ile petrol, %20 ile doğalgaz takip eder.
• Nükleer enerjinin kullanımı iklim değişikliğini engelleme yönünde etkisi çok azdır. Nükleer enerji karbon salımını azaltmıyor. Nükleer
6
BİLİM
santrallerin kapasitesi iki katına çıkartılsa bile genel salım miktarını sadece %5 oranında azaltabilecektir. • En sıcak geçen 15 yılın 14’ünü son 20 yılda yaşadık. • Dünyada her yıl yaklaşık 12 milyon hektar arazi iklim değişikliği nedeniyle bozuluyor. • Kuraklık ve su azlığı nedeniyle tarım faaliyetleri giderek azalmakta ve çiftçiler tarım yapmak için yeraltı sularını giderek daha fazla kullanmaktadırlar. Bu durum da yeraltı sularıyla beslenen çevre göllerin kurumasına ve ekosistemlerin bozulmasına yol açmaktadır.
çevre duyarlılığının geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, politik sistemlere baskı yaparak bu konuda ciddi adımlar atılmasını sağlayabilir. Ancak çevre duyarlılığını yaşam tarzımıza entegre etmediğimiz sürece bir farklılık yaratmayı da bekleyemeyiz. Yaşam alanlarımızı küçülterek, enerji ve su kullanımını en aza indirecek çözümler arayarak, fosil yakıt kullanımını en aza indirerek bireysel olarak katkıda bulunabiliriz. • Ormansızlaşmayı önlemek ve yeniden ağaçlandırmak için harekete geçmeliyiz. • Tüketimi sınırlamalı ve geri dönüşümü etkin bir şekilde uygulamalıyız. • Çevre duyarlılığının yaygınlaştırılması konusunda gönüllü olarak çalışan topluluklara destek vermeliyiz.
Çözümler • Kirli fosil yakıt enerjisini yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği ile değiştirmeliyiz. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının maliyeti, fosil yakıtların sağlık ve çevre üzerindeki etkilerinin maliyetlerinin yanında çok daha düşük olacaktır. • Bireysel çözümler etkisiz değilse bile yetersizdir. Ancak bireysel olarak
Kaynaklar: www.iklimdegisikliginedurde.com www.greenpeace.org/turkey/tr/ www.wwf.org.tr Yazan: Ergin Yılmaz
7
MİTOLOJİ
DEMETER VE PERSEPHONE Ekinleri ve özellikle buğÇocuk, bir tanrıyı andıdayı simgeleyen Demeter, rarak, şaşılası bir bibereket ve ekili topraklar çimde büyür; çünkü gece tanrıçasıdır. En çok tapıboyunca Demeter onu nım gördüğü yerler ambrosia ile sıvıyor, İtalya, Girit ve Trakya'dır. harlı ateşe tutuyordu. Onun tek efsanesi mevBöylece giderek ona simlerle ilgilidir. Bu efölümsüzlük kazandırsane Yunan dünyasının mak ister. Ne var ki, çodaha çok buğday üreten cuğun annesi bir gece bu bölgelerinde gelişmiş ve görülmedik uygulamaya tutulmuştur. tanık olur ve dehşete düAltın örgülü Demeter şer. Zeus'tan edindiği kızı Eleuis'te kaldığı sürece Persephone'yi yürekten Demeter toprağı verimli sever. Bir gün onun acı bir çığlık ko- kılmayı reddeder ve açlık hüküm sürpardığını duyar. Onu arar ama bula- meye başlar. İnsanların çektiklerinmaz. Bu akıl almaz kayboluştan yü- den üzülen tanrılar görevlerini ele alreği yanık Demeter tanrıların keyifli ması için tanrıçaya yakarırlar. yaşantısını bir yana atarak dokuz gün O zaman acılı ana kızını Hades'ten dünyayı dolanır. Onuncu gün Güneş'e kurtarması için Zeus'a yalvarır. "Kızırastlar. Güneş ona, Zeus'un gizli rızası mız bir zorba karısı olmaya layık deile Persephone'yi, Ölüler Ülkesi'nde ğildir" diye dert yanar. Ama Zeus hem ebedi karısı yapmak için Hades'in ka- karısı hem de kız kardeşi olan Demeçırmış olduğunu açıklar. Demeter is- ter'i şu sözlerle yatıştırmaya çalışır: yan halinde, Olympos'u terk edip in- "Hades'in bize damat olmasında hiç sanların arasına karışır. bir yüz kızartıcı durum yok. Bütün sıKendi halinde yaşlı bir kadın kılığı ile fatları bir yana, onun yalnızca Zeus'un bir gün Eleusis'e varır. Bir kuyunun kardeşi olması yeterli bir ayrıcalık deyanında zeytin ağaçları gölgesine otu- ğil mi? Sonra da ekler: “Ama illa da, rur. Su almaya gelen Kral Keleos'un Persephone göğe dönsün diyorsan o kızları onu eve götürürler. Böylece da olacaktır. Ama bir koşulla: PersepDemeter onların küçük kardeşi De- hone yerin altındayken dudaklarına mophon'un dadısı olur. tek bir yiyecek değdirmemiş olsun
8
MİTOLOJİ
umalım. Moiralar yazgıyı böyle kararlaştırmışlar çünkü.” Ama genç kız yazgıdan habersiz yedi nar tanesi yemiş. Yeraltı ırmağı Akheron'un oğlu Askalaphos bunu görmüş ve Hades'e derhal anlatmış. Hades de Moiraların belirlediği yazgı gereği Persephone'nin yeryüzüne dönmesini yasaklamış. Ama yine de tanrıların efendisi Zeus araya girmiş. Yazgıyı tümden değiştiremese de -Çünkü onun gücü bile yetmez böyle bir şeye- bir çözüm bulmuş kendince.
Persephone böylece yılın yarısını Cehennemler ecesi sıfatıyla kocası Hades’in yanında, diğer yarısını da annesi ile birlikte yeryüzünde geçirecekmiş. Mevsimler de böyle oluşmuş. Persephone annesinin yanındayken yeryüzü cennete dönüşür ekinler mahsul verir güneş açarmış, insanlar mutlu olurlar aşık olurlarmış. Persephone Hades'in yanındayken yeryüzü de kararır havalar soğurmuş, yeryüzündeki her şey ağlarmış Persephone için.
9
SANAT
EBRU SANATI Yoğunlaştırılmış su üzerine toprak ve kelimenin kökeninin Farsça; bulutoz boyalarla resim yapma sanatıdır. tumsu, bulut gibi anlamına gelen En eski süsleme sanatlarımızdandır. "ebri"den gelmekte olduğudur. Bütün İçinizdeki fırtınaların, sevinçlerin, Osmanlı sanatlarında olduğu gibi aşkların suya yansımasıdır ebru... Su usta-çırak usulü ile öğrenilen ve save siz...Büyük bir aşkla atılan her boya natçının iradesi dışında birçok değişdamlası sizin gülümsemeniz yada kenden etkilenen bir sanattır. gözyaşınızdır... Osmanlı imparatorluğunda Enderun Ruha huzur veren ve sabırlı olmayı mekteplerinde saray için üretilen öğreten bir sanattır ebru. Sinir hasta- ebru, saray dışına taşıp buradan da ları ve özürlü çocuklar üzerinde yarat- Anadolu'ya yayılmıştır. Doğal malzetığı olumlu etkiler ortadadır. Sakin- melerle çalışılmaktadır. Gül dalı ve at leştirici etkisi ile sinir sistemini dü- kılından fırça, bitki zamkından suyun zenlemekte ve su ile ilgilenmeyi zaten yoğunluğunu arttırmak için kitre, boseven çocuklarda ise, renklerin birbir- yaları su yüzeyinde tutabilmek için leri ile dansı, öd, boya olaonları mutlu rak da topkılmaktadır. rak, pigmen Bir çiçeği ve oksit boybile yapabillar kullanılmek için , maktadır. hareketleri Çok taşlı ve düzene sokpis olmayan tukları ve gebeğendiğiliştirdikleri miz herhangi bir gerçektir. bir renk topEbru; renklerin suyla dansının yarat- rak ile boyalarımızı kendimiz elde tığı bir ahenktir aslında. Bazı kaynak- edebiliriz. Göreme'nin beyaz ve kirli lar ebrunun, yüzsuyu anlamına gelen beyaz, Sivas'ın koyu kahverengi, Kü“ab-ı ru” sözcüğünden, bazı kaynaklar tahya'nın aşı boyası(kırmızı toprak) ise Orta Asya dillerinden Çağatay- gibi. Bu nedenle, doğanın tüm güzelca'da hareli görünüm, damarlı kumaş liklerinden yararlanarak ebru sanaya da kağıt anlamına gelen "ebre"den tını icra etmek mümkün olabilmektegeldiğini söylese de en yaygın kanı, dir.
10
KİTAP
DÜŞÜNCENİN COĞRAFYASI >Gelecekte toplumsal sistemler ve değerler aynı noktada buluşacak mı? Yoksa farklılıklar sürüp gidecek mi? Düşüncenin coğrafyasına baktığımızda günümüz Doğulu ve Batılıların bilişsel süreçleri ve düşünme alışkanlıklarını yansıtan iki kadim geleneğin binlerce yıldır varlığını sürdürdüğünü görürüz. Bir yanda Antik Yunan, diğer yanda Antik Çin düşünce geleneği... Nirengi Noktası Tasım mı? Tao mu? Antik Yunan'da akıl yürütme mantık Doğulular ile Batılılar nasıl -ve bilimine başvurmayı gerektirmekneden- birbirinden farklı düşü- teydi. Tasım; verilmiş iki önermeden, bu önermelerin içerdiğini içinde bunürler ? Profesör Nisbett'in bu kitabı merak lunduran bir üçüncü önermeyi çıkaruyandıran sorularla karşılaştırmalı sama işlemidir. Eğer bir önermenin incelemelerini ve vardığı sonuçlarla diğeriyle çelişkili bir ilişki içinde olbüyük etki bırakan uluslararası araş- duğu görülürse önermelerden biri reddedilir. tırmalarını konu alıyor. >Kadim Çinliler neden Yunanlı- Çinliler ise mantık yerine bir çeşit diların güçlü yanı olan geomet- yalektik geliştirmiştir. Dünya durride değil de cebirde ve aritme- maksızın değiştiği için sürekli olarak karşıtlıklar ve çelişkiler yaratılır. Çin tikte üstündü? >Batılı çocuklar isimleri fiiller- diyalektiği karşıt önermeler arasınden çok daha hızlı öğrenirken, dan orta yolu arar ve Tao ya da Yinneden Doğulu çocuklar fiilleri Yang ilkesinin ruhunu yansıtır. isimlerden daha hızlı öğreni- Kişinin doğayla ve insan kardeşleriyle birlikte var olma ''Yolu'' anlamına geyor? >Doğu Asyalılar, olaylar ara- len Tao işareti, beyaz ve siyah helezon sındaki ilişkileri görmekte ne- şeklinde iki kutuptan oluşur. Yin; diden Batılılardan daha başarılı? şil, karanlık ve edilgin olarak; yang;
11
ŞİİR
eril, aydınlık ve etkin olarak ifade edilir. Doğa düzeni karşıtların birliği üzerine kuruludur. Fakat siyah helezon beyaz bir nokta, beyaz helezon da siyah bir nokta içerir. Bunun anlamı kutupların karşıtını kendi içinde barındırmasıdır. Profesör Nisbett, insan gruplarının akıl yürütme süreçlerindeki farklılığı
ve bu farklılığın nedenlerini ekolojiden ekonomiye; toplumsal uygulamalardan metafiziğe kadar uzanan derin bir yelpazede, pek çok araştırma ve deney sonuçlarına dayanan DoğuBatı karşılaştırmasıyla gözler önüne seriyor. Doğu ile Batı felsefelerini ve toplumsal yapılarını da inceleyeceğiniz ''Düşüncenin Coğrafyası''; kültürlerarası geçişkenliğe müsaade etmesi ve kültürel zekayı geliştirmesi bakımından okunmaya değer... Yazan: Ezgi Çetin AŞK
Gel… Gel, usulca gir gönlüme. Yuvanı hazırlamaktayım gün be gün. Bütün çabam, bütün gayretim ve doğrulma bilincimle. Titreksiz basmaktayım ayaklarımı Adım almaktayım ileriye. Sağımda, solumda, önümde ve arkamda göz göze gelmekteyim. Sana dokunmayı arzulamadan eyleyenler ile. Şahit olmaktayım göğün göğsüne eylemleri ile tohum ekenlere. Meyvesini beklemeyen bahçıvan misali duru ve berrak. Şahit olmaktayım bir bakışla, bir gülüşle sıcacık seni dökenlere. Ellerinde gül kokusu kalarak. Yazan: Mustafa Karagöz
12
BİLGELİK HİKAYESİ
NEFSİNİN TUZAĞINA DÜŞEN ASLAN Çok büyük bir ormanda, azılı bir aslan “Aman efendim, ben saygıda kusur etyaşıyor; bütün hayvanlar ondan çok medim. Sabah erkenden yola çıktım, korkuyordu. Böyle yaşamaktansa bir ama başka bir aslan yolumu kesti. Onçare aradılar; düşünüp taşındılar, dan kurtuluncaya kadar neler çektiaralarında bir kurul seçerek aslana ğimi bilemezsiniz,” dedi. gönderdiler: Aslanın öfkesi büsbütün başına “Ey ormanların şâhı aslan, her gün vurdu: içimizden birini yakalıyor, yiyorsun. “Kim bu küstah? Bu ormanda yalnız Buna bir diyeceğimiz yok. Ama bunun benim hükmüm geçer. Kimmiş o, çaiçin sıkıntıya girmek niye? Sen tah- buk söyle?” tında otur. Biz sana her gün içimizden Tavşan durumdan memnundu; hep birini yollarız, sen de rahatça yersin. öteki aslanı övüyordu. Onun başka bir Böylece biz de huzur içinde ömrü- aslanı övmesi, aslanın gururunu inmüzü geçiririz,” dediler. citti, artık dayanamadı: Bu sözler aslanın hoşuna gitti, kabul “Düş önüme, göster şu alçağı!” dedi. etti. Artık her sabah bir hayvan, as- Yola düştüler. Tavşan aslanı bir kuyulana teslim ediliyordu. Derken sıra nun başına getirdi: tavşana geldi. “İşte sultanım, bu kuyunun içinde... Hayvanlar, “Eh ne yapalım... kısmet Bakınız nasıl da kurulmuş!” böyle! Çoğumuzun rahatı için, birimi- Aslan hırsla kuyunun içine baktı; kuzin ölmesi gerek. Haydi, vakit geçir- yuda kendi yansımasını gördü, hırlameden yola düş de aslanı kızdırmaya- maya başladı. Kuyudaki aksi de hırlım,” dedilerse de, tavşan işi ağır alıp ladı. Tavşan fırsatı kaçırmadı: aldırmadı. Hayvanlar telaşlandılar. “Görüyor musunuz efendim, size naSonunda, yalvara yakara tavşanın sıl da meydan okuyor?” yola düşmesini sağladılar. Aslan büsbütün öfkelendi, gözleri Tavşan kayıtsız, seke oynaya aslanın döndü: karşısına geldi; ama vakit de epey iler- “Bir diyarda iki sultan olmaz. Parçalalemişti. malıyım onu!” diye mırıldandı; ardınAçlıktan ateş püsküren aslan kükredi: dan da güm diye kuyuya atladı. “Nerde kaldın? Neden geciktin!” Tavşan neşeyle, yemyeşil çayırda seke Tavşan, yapmacık bir telaşla terini si- oynaya geri dönerek hayvanlara kurlip boynunu büktü: tuluşu müjdeledi.
13
AKTİFFELSEFE BURSA GIORDANO BRUNO KÜTÜPHANESİ KÜTÜPHANE ABONELİĞİ DEVAM EDENLER Kemal Karadayı Ezgi Çetin Eda Yarıcı M.Burcu Çalışkan Nurdan Özgür Alparslan Telli Keriman Sarper Zeynep Bozkurt Şebnem M.Ünal Uğur Kürkçü Kıymet Özgür Şeref Ünal Mustafa Karagöz Nuray Kurt Ergin Yılmaz Yaşar Kızılırmak Mete Alp Potuk Kütüphaneden kitap ödünç alabilmek için abone olmak gerekmektedir. Aboneliği devam etmeyen üyelerimizin aboneliğini yenilemelerini önemle rica ediyoruz. KÜTÜPHANE KURALLARI 1. Kütüphaneden yararlanmak için 5. Kırmızı etiketli kitaplar kütüphane abone olmak gereklidir. dışına çıkarılmamalıdır. 2. Abone olmak için Kütüphane Gö- 6. Aynı anda birden fazla kitap ödünç nüllülerine başvurunuz. Abonelik üc- alınmamalıdır. reti bir yıl için 20 TL’dir. Abone oldu- 7. Kitap ödünç alındığında mutlaka ğunuz süre içinde sınırsız sayıda kitap Kitap Takip Listesi’ne kaydedilmeliödünç alabilirsiniz. Abone olan oku- dir. yucularımıza 4 adet Yeni Yüksektepe 8. Kitap iade edileceğinde yerine kodergisi hediye edilecektir. nulmamalı kütüphane görevlileri ta3. Kütüphaneden kitap ödünç alma rafından yerine yerleştirilmek üzere süresi 15 gün ile sınırlıdır. Aldığınız mutlaka Kitap İade Rafına bırakılmakitabın ödünç alma süresini, Kitap lıdır. Takip Listesine yazarak en fazla bir 9. Ödünç aldığımız kitaplar üzerinde, kez uzatabilirsiniz bu kitabı daha sonra okuyacak kişile4. Ödünç alınan kitap geciktiğinde ki- rin dikkatini dağıtmamak için karalatap gecikme cezası uygulanır. Geciken malar ya da işaretlemeler yapılmamaher kitap için kendi kütüphanenizden lıdır. bir adet kitap bağışı kabul edilir. EN ÇOK KİTAP OKUYANLAR Mete Alp Potuk Meltem Mısırlıoğlu Keriman Sarper Okuyucularımızı tebrik ediyoruz. EN ÇOK OKUNAN KİTAP Sessizliğin Sesi Plotinus’un Aşk Kuramı
14
AKTİFFELSEFE BURSA GELECEK ETKİNLİKLER Farkındalığın Gücü Konferansı Sinekonferans “Küçük Prens” 10 Mart Cuma 20:00 4 Mart Cumartesi 19:00
Şiir Dinletisi “Halil Cibran Şiirleri” 8 Nisan Cumartesi 19:00 Sadağı Kanyonu Gezisi 5 Mart Pazar 08:30
Sansarak Kanyonu Gezisi 9 Nisan Pazar 08:30
Mitoloji Konferansları Dizisi
Sinekonferans“Giordano Bruno” 29 Nisan Cumartesi 19:00
Kuzey Avrupa Mitolojisi 11 Mart Cumartesi 19:00 Antik Mısır Mitolojisi 25 Mart Cumartesi 19:00 Kızılderili Mitolojisi 1 Nisan Cumartesi 19:00 Amerika Mitolojisi 22 Nisan Cumartesi 19:00
15