4 minute read

II.2.4.2. Karşı Güç (Zıt Kişilikler

Next Article
KAYNAKLAR

KAYNAKLAR

candan vazgeçmeden canana kavuşamayız düşüncesiyle hareket eden, hürriyet güzeli için yaş döken ve canını feda eden nice gençlerin temsilcisidir.

II.2.4.2. Karşı Güç (Zıt Kişilikler)

Advertisement

Şeng Şisey: Kısa boylu, ak yüzlü, kara bıyıklı, iri gözleri kabarmış, saçları koyu ve simsiyah Şeng Şisey, yakın zaman Şincan tarihinde cellat lakabını alan Çinli bir baş kesendir. O, aslen cuntadır, kral olmak gibi bir feodal gayesi vardır. 12 Nisan 1933’te Stalin’in yardımıyla Şincan hükümdarı olmuştur, sahte komünisttir, kendi krallığını korumak için her türlü hile ve gaddarlığa başvurmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nda Stalin'den yüz çevirdiği için yıkılır. Onun Şincan'da hükümdar olduğu on senede yaptığı zülüm, işkence ve hunharca katliamlar akıl almaz derecede korkunçtur, her milletten öldürdüğü zengin ve aydınların sayısı 100 bini aşmıştır. Şincan’ı tekelinde tuttuğu ilk yıllarında altı büyük siyaseti uygulayarak, önceki Çinli yöneticilerden daha ilerici, reformcu, eşitlikçi bir siyasetçi görüntüsü vermeye çalışmış, Sovyetler Birliği’nin mali desteği ve teknik yardımıyla bölgenin, özellikle büyük şehirlerin altyapısını oluşturma, sanayi, ekonomi ve eğitimi kalkındırmaya başlamıştır. Fakat İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle Şeng Şisey çıkarcı bir yol izler. Stalin’den, komünistlerden yüz çevirir, hatta Mao’nun kardeşi Mao Zemin’i (romanda Cu Nazır ismiyle geçer) öldürür. Şeng Şisey’in bu tutumunu fırsat olarak değerlendiren Çang Kayşek, Ağustos 1942’de eşi Song Meiling’i Ürümçi’ye gönderip Şeng Şisey’in nabzını yoklar. Song Meiling siyasî ilişkilerdeki yeteneğiyle Şeng Şisey’i büyüler ve onu Çang Kayşek’e baş eğdirir. Stalin İkinci Dünya Savaşı’nda zafer kazanmaya başladıktan sonra Şeng Şisey krallığını kaybetmekten korkar ve hemen Stalin’e mektup gönderip ondan af diler. Stalin’e olan sadakatini göstermek amacıyla Çang Kayşek’in adamlarını tutuklayıp işkence eder. Onun ikiyüzlülüğünü affetmeyen Stalin, elindeki mektubu Çang Kayşek’e gönderip onu rezil rüsva eder. Çan Keyşek onu görevden alır. Cang Cicong: Uzun boylu, ince yapılı, gözlük takan bu Çinli yönetici, Cu Şaoliang, Vu Congşin'den sonra Şincan reisi olur. Azınlıklara soykırım veya baskıcı siyaset uygulamaktan yana olan Cu Şaoliang ile hoşgörülü, halkçı siyaset yürütmekten yana olan Vu Congşin arasında arabulucu siyaset uygulayan Cang Cicong, halkçı, demokrat, uzlaştırıcı bir siyasetçidir; diğer yandan Gomindang

hükümetinin menfaatini ön planda tutan, Üç Vilayet Hükümeti’nin yıkılmasını isteyen art niyetli birisidir.

Cang Cicong, Üç Vilayet vekilleriyle barış anlaşmasını gerçekleştirip büyük bir başarıya imza atar. Can çekişmekte olan Gomindang ordusunu kurtarır ve yıkılmak üzere olan eyalet hükümetini, bağımsızlığa doğru yürüyen Şincan bölgesini Merkezi Yönetim’e bağlı olarak ayakta tutar. Bundan çok sevinen Çang Kayşek onu Şincan Eyalet Hükümeti’nin başkanı yapar. O, bir yandan Ahmetcan Kasimi gibi yerli başkanlarla uzlaşarak çalışır, diğer yandan Altay’daki Osman’ı Üç Vilayet’ten bölünmeye, Üç Vilayet Ordusu’na karşı savaşmaya kışkırtır ve eline silah verir. Bir defasında Cang Cicong Ahmetcan Kasimi’yle birlikte Kaşgar ziyaretine gider ve orada vekillerin kızgın, sert tepkilerine maruz kalır, bunu kaldıramayan Cang Cicong görevinden istifa edip Mesut Sabri’yi başkan yapar.

Cang Cicong, Çin Merkezi Yönetim’in çok başarılı bir siyasetçisi olarak tarihî kayıtlara geçmiştir. Barış anlaşması ve Şincan Birleşik Hükümeti’nin kuruluşunda önemli rol oynamışsa da bu başarısını sonuna kadar sürdürememiştir. Süleymanov: Romandaki Süleymanov, Nuri'nin bir negatif tipi olarak ortaya çıkar, alnı dar, dudakları kalın bu komutan hiçbir savaşa katılmadığı halde fırsat kollayarak süvari bölük komutanı, sonra albay olur, kendisi makam mevki düşkünü, düzenbaz, çapkın, fitneci biridir. Süleymanov, kendi çıkarları ve zevki için kahramanlık yapar, işine gelen her fırsatı kaçırmaz. Hasetçi olduğundan Sabiha, Feriha, Zeytine gibi güzel kızların âşık olduğu Nuri’ye düşman gözüyle bakar ve bir defasında Feriha’nın zaafından yararlanarak ona tecavüz eder, bu alçaklığını aşkla savunur, aslında kızcağızı kirleterek onu elinde tutmak ister. Fakat beklentileri boşa çıkar. O yine Zeytine ile Nuri arasına fitne sokar, fakat Zeytine onun ne mal olduğunu anlayınca sözüne itibar etmez. O Nuri’den dayak yiyince ona rakip olamayacağını anlar ve Nuri’ye sinsice kast etmenin yolunu arar. İnkılapçı Gençler Teşkilatı (komünist teşkilat) üyesi olan Süleymanov, Nuri hakkında kötü iddialarda bulunur ve onun bu teşkilata üye olmasını engeller. Nuri, Zeytine ile birlikteyken sırtından vurulur, bu suikastın büyük ihtimalle Süleymanov tarafından yapıldığını söylemek mümkün. Moskova’dan dönen Nuri’yle karşılaşan Süleymanov, rakibini görünce

afallıyor, benzi atıyor. Nuri onu sıkıştırdığı esnada Gani Batur gelip Süleymanov’u öldürmek ister, fakat Nuri ona engel olur. Süleymanov olay yerinden kaçıp kurtulur. Tüm bunlara baktığımızda, Süleymanov’un ne kadar alçak, şerefsiz, tehlikeli birisi olduğunu görürüz. Kıskançlık bir insanın içindeki iyiliği yok eder, hasetçiler kendi nefsi için başkalarının hayatını zehirler. İster savaş, ister barış ortamında olsun, kıskançlık ateşi yaktığı her yer mahvolur. Hasetçilerin fitne soktuğu hiçbir yer huzura kavuşamaz. Süleymanov gibi insanlar tarihte olduğu gibi bugünlerde de yılan gibi sürünüp gelmektedir. Abduömer: Lakabı hasis olan, bomba sakallı, takkesini alnına indirerek takmaya alışık Abduömer Bey, Kaşgar’dan İli’ye göç edenlerin soyundandır. Kendisi bulunduğu köyün yetkilisidir ve çok zengindir; fakirlerin kan teriyle beslenen, makam mevkiye aşırı düşkün, paragöz, suikastçı, fitneci birisidir; kaymakam olmak için Çinli yetkililere bile üvey kızını takdim edecek kadar namussuz, yolsuz, yalaka, cahil, küfürbaz, çirkin alışkanlıkları bulunan, güzel genç kadınları üçüncü, dördüncü eş olarak almakla övünen, kötülüğüyle her kesi bezdiren ve alay konusu olan bir şahıstır. O Ziyavdun’u hapse atar, Muhtar Bay’ı tutuklatır. Makam mevki, mal mülk için durmadan çabalar, bu imkânlara sahip olur olmaz küçük metresleri yenilemeye başlar. Çinli yöneticilere yalakalık yapar. Hatta üvey kızı Sabiha’yı Gulca’daki Çinli yöneticinin oğluna vermek ister. Onun yüzünden eşi Asiye iki kızını alıp evini terk etmek zorunda kalır. Nuri’ye yönelik tutuklama kararı çıktıktan sonra Abduömer, Ziyavdun ailesi ve Muhtar Bay ailesine sürekli baskı yapar, asker gönderip tehdit savurur. Gani Batur onun malvarlığını zarara uğrattığında, bu işte Nuri’nin eli var diyerek onlardan öç almaya devam eder. İnkılap patladığında Abduömer, yenilgiye uğrayan Çinli komutanlar, idareciler, tüccarlarla birlikte Harembağ’a sığınır. Abluka altına alınan bu düşmanlar gün geçtikçe kıtlık, açlık, susuzluk yüzünden acı çekmeye başlar. Bu sırada Çinli komutanın hışmına uğrayan Abduömer yiyecek bulmak için birkaç askerlerle birlikte Harembağ’dan çıkar. Bir evin yanına geldiğinde askerler ev sakinlerine, çocuklara ateş açar. Buna dayanamayan Abduömer askerlere saldırır, onları öldürür ve kendisi de ölür. Son anda vicdanı harekete geçen Abduömer’in askerlere ateş açması ve ateş ederken eşi Asiye’nin ismini haykırması çok ilginçtir.

This article is from: