2 minute read

II.2.8.3.6. Diyalog Tekniği

Şincan’a yayılmasını, kendisinin bu devrime katılıp halkı için büyük işleri başarma fırsatına kavuşmasını arzuladı…” (Anayurt, C1, 479)

II.2.8.3.6. Diyalog Tekniği

Advertisement

Diyalog yöntemi, kurmaca nitelik taşıyan romanın omurgasının vazgeçilmez yapı taşlarından biridir… Diyalogun basit ama temel işlevi, gizli olanı aşikâr kılmak, soyut olanı somutlaştırmaktır… Diyalog yöntemi, Holman’ın tespitiyle: a) olayın gelişmesinde rol oynar, b) kahramanların psikolojik/sosyal konumlarının açıklanmasına yarar, c) anlatıma doğallık izlenimi verir, d) düşünce ve felsefelerin yansıtılmasını, etkileşimini sağlar, e) farklı kişilerin bir araya gelmesine, dolaysıyla farklı kültür ve konuşmaların, üslubundan ortaya çıkmasına vasıta olur, f) metnin muhtemel ağırlığını hafifletir.162

Diyalog tekniği, Anayurt romanında en çok kullanılan bir yöntemdir. Zordun Sabir kahramanları, onları karakteri, cinsiyeti, yaşı, kültür düzeyine göre konuşturmayı bilen usta yazardır, Anayurt romanında yer alan birçok diyalog kahramanların psikolojik, sosyal konumlarını açıklar, kimi anlamlı konuşur, kimi esprili konuşur, kimi sert konuşur, kimisini ağzı bozuk, fakat iyi yüreklidir, kimisinin dili tatlı, fakat kötü niyetlidir… Tüm bunları yazar dikkate alarak, her diyaloğu karakter oluşumunun birer parçası, bilgi ve düşüncenin birer kaynağı, okuyucuya zevk veren birer nükteli söz konumuna getirmiştir. Örnek olarak, inkılap sürecinde Nuri ile babası arasında geçen bir diyaloğu aktaralım:

“Oğlum, susuyorsun, daha var mı bir tehlike?” “Var, baba.” “Şimdi tutuklama yok, ortalık hayli sakinleşti, daha nasıl bir tehlike olabilir?” “Bak, her tarafı duman kaplamaya başladı.” “Doğru, Ormanlıklar ve mahalleler de duman içine çökmeye başladı.” “Bizim geleceğimiz de duman içinde kaldı, baba.” “Ne demek bu, İslam devrimi yapacağız diyoruz ya?” “İslam dediğin geçici bir şiardır. Şincan'da Afganistan gibi bir İslam devletinin kurulmasına Stalin izin vermez. Dış Moğolistan gibi devlet olmasını da kabul etmez. Eyalet olarak kalırsa, Gomindang hükümetinin bir eyaleti olacağız. Gomindang için Şeng Şisey'e ateş açmış oluruz. Peki, Şeng Şisey yok edilirse? Bizi yine Gomindang

162 Tekin, age, s. 278.

yönetecek. Gomindang da, Çan Keyşek de Şeng Şisey gibi bir katildir; hırsızdan kurtulup hayduda yakalanacağız, baba.” “Ne diyorsun oğlum, Alihan Törem: kâfirleri sınır dışı edip kendimizi kendimiz yöneteceğiz, diyor ya?” “Olmayacak şey baba, Her şeyi Stalin belirleyecek. Hiç olmazsa Kazakistan gibi bir sosyalist cumhuriyet olabilseydik. Stalin bizim Dış Moğolistan gibi bir devlet olmamızı kabul etmeyecek. Şeng Şisey Şincan'ı bağımsız bir ülke yapacağım dediğinde Stalin kabul etmemiştir, bize gelince elbette kabul etmeyecek, baba.” “O zaman biz niye silahlanıp devrim yapacağız diye çabalıyoruz?” “Ben de bilemedim, önce intikam alalım, sonra bakarız.” “Ben de aynı fikirde oğlum, kardeşinin kan borcu var, kayıplarımızın hesabi, Muhtar ağabeyimin kısası var. Kısas almazsak nasıl adam olacağız. Oğlum, hükümet kurmakla bizim işimiz olmaz. Yeter ki kısas alalım. Silahlananların çoğu böyledir.” “Doğrudur, baba, devrimi biz yapacağız, biz kan dökeceğiz, devleti başkaları kuracak.” (Anayurt, C.3, s.741)

Diyalog tekniği, daha önce incelediğimiz anlatma-gösterme tekniğindeki gösterme tekniğinin bir öğesidir. Diyalog genelde iki kişinin karşılıklı konuşması demektir; gösterme tekniğinde diyalog vardır, ancak iki veya ikiden fazla kişi konuşarak bir sahne, bir atmosfer yaratır. Diyalogda iki kişi birbirinin karşısına geçip fikir alış verişinde bulunur, birbirine tepki verir, bazen birbirine kızar, tartışır, bazen birbirinden zevk alır, sevinir. Aşağıda örnek vereceğimiz diyalogda Nuri ile Sabiha birbirine tepki gösterir, Nuri’nin konuşmasından şu anki duygusal durumu, cinsellik ve aşka yönelik tutumu, Sabiha’nın konuşmasından ise tamamıyla değişmiş kişiliği, ruh hali, aşk ve cinsellik tutkusu, hırs ve kızgınlığı bilinmektedir:

“Şimdi sen benim,” dedi Sabiha ona sımsıkı yapışıp “okşasana, karnımda kıpırdayan senin oğlun, senin gibi güçlü, yakışıklı, bilgin, cesur... “Nasıl girdin yanıma, salak! “Ben eğitilmiş bir casusum işte, bu kapı benim için bir oyuncaktır.” “Hadi defol, yoksa ben gideceğim!” “Feriha’yı hâlâ seviyor musun? Onun için mi geldin?” “Evet, o beni gerçekten seviyor, ben de öyle.” “Demin benimle ne yaptın?” “Eğlence, düş azması gibi bir şey!” “Hayır, hayır, aşk işte budur!” “Öyle sinsi, iğrenç aşk olmaz!”

This article is from: