6 minute read
II.2.8.3.1. Anlatma-Gösterme Tekniği
romanında neredeyse tüm anlatım teknikleri kullanılmıştır veya anlatım o teknik unsurları kendinde barındırmıştır. Anayurt romanının dili, çeşitli anlatım teknikleri vasıtasıyla kendine özgü bir renk ve ıklım yaratmıştır. Eserin diline, anlatım biçimine çok önem veren yazar, eser yapısına göre anlatım tekniklerini ayarlamış ve uygulamıştır, böylece eserini sağlam, güzel, kaliteli bir yapıt durumuna getirmiştir. Yazarın kullandığı anlatım tekniklerini incelerken, sadece esas olarak kullanılan tekniklere kısaca değineceğiz. Eserde çok az kullanıldığı hissedilen, fakat detaylı olarak izah edilmesi güç olan bilinç akımı tekniği, montaj tekniği, ana motif tekniği gibi teknik unsurları ayrı başlık altında incelemeye gerek duymadık
II.2.8.3.1. Anlatma-Gösterme Tekniği
Advertisement
“Sanat, esas mahiyeti itibariyle dışa vurma, bir anlatma olayıdır… Destandan romana doğru evirilen süreçte anlatıcı, varlığı inkâr ve iptal edilemez bir unsur olarak karşımıza çıkmıştır.”144 .
Gösterme bir olayı ya da durumu, belli bir zaman ve yer içinde, daha çok kişiler arası konuşma ve eylem biçiminde okuyucuya sunmaktır… Gösterme yönteminde okuyucu kendini iyice olayların içinde hisseder; çünkü olaylara sanki geçtikleri sırada tanık olmaktadır. Bu yüzden duyguların yoğun olduğu anlar için kullanılır… Anlatmada okuyucunun yüzü hikâyeye dönüktür, onun sözlerine kulak vermektedir; göstermede ise okuyucunun gözleri hikâyeye çevrilmiş, onu seyretmektedir.145
Gerçekçilik akımını, hâkim bakış açısını benimseyen Zordun Sabir, gerçek dünya ve diri (canlı) insanları gereği gibi anlatmaya çalışırken, bu tekniği sıkça kullanmıştır. Anayurt romanında da yazar bir yandan İnkılap sürecindeki olayları anlatırken, bir yandan tarihî kahramanların hareketi ve konuşmalarını tiyatro oyuncularının hareketi ve sözü gibi aktarmaktadır. Aslında gösterme yöntemi, tiyatroya özgü bir yöntemdir… Bu yöntemi, farklı bir yapıya sahip olan romanda aynen uygulamak mümkün değildir. Roman, özü ve özelliği gereği buna müsait değildir. Ancak gösterme yönteminden zaman içinde yararlanma yoluna gidilmiş ve yapılan uygulamalarla roman sanatının ufku genişletilmiştir… Realistlerden itibaren bilinçli olarak devreye sokulan gösterme
144 Tekin, age, s. 206, 207. 145 Tekin, age, s. 208.
yöntemi, roman genelinde a) anlatma yöntemiyle birlikte yan yana, b) bağımsız, c) yine anlatma yöntemiyle birlikte iç-içe kullanılmıştır… Gösterme yönteminin tipik uygulamaları, bir roman içinde yer alan diyalog parçalarıdır. Okuyucu, bu parçalarda yer alan olay, duygu ve düşüncelere doğrudan tanık olur.146
Anayurt romanında anlatma-gösterme yöntemi çoğu kez yan yana veya iç içe kullanılmıştır. Anlatmada yazar sadece olup bitenleri tespit etmekle kalmamış, her yerde duygu yoğunluğunu ifade etmiştir, biz ondan yazarın tarih anlayışı, özlemli duygusu, anayurdu ve hemşerilerine olan sevgisini hissedebiliriz. Buna örnek olarak, yazarın en duygusal anlatımından bir pasaj verelim:
“Nuri dik doruğa tırmanıp dürbünle doğuya baktı: uçsuz bucaksız ormanlık, dalgalı nehir ona anayurdu İli nehri kıyılarını, Kaş nehri kıyısındaki kalın ormanlıkları hatırlattı. Tasavvuru İli nehrine yöneldi: hamile olan Zeytine’nin güzel gülüşü, Hamit’in gözleri, ömrü boyunca çocuk acısıyla yüreği yanmış babası Ziyavdun'un kırışıklar sarmış sağlam yüzü göz önüne geldi. “Bom!” diye çıkan korkunç sesle o sendeleyip yanındaki çam ağacına yaslandı. Dağlar döndü, yer ile gök yer değiştirdi, onun üniforması kana bulandı, ormanlar döndü, yer zemin kan gibi kızardı, inlemeye bile güç yetiremedi. Ona sık ağaçlı yamaçlar görününce hemen İli nehri kıyısındaki köyünü, babası ve köydeşlerini, Manas nehri kenarındaki orman bahçede alıştırma, okuma ve oyuncu olarak tiyatro oyununa katılmakla günlerini mutlulukla geçirmekte olan kardeşi Bera’yı, sevgili eşi, Gulca güzeli Zeytine’nin yeşil ormanlardan heyecanla söylediği lirik sözlerini hatırladı. Bu hatıralar onun hayatıyla sımsıkı bağlanmıştı ve bundan sonra da daim tekrarlanacağı güzel hatıra sayfalarıydı, hayat işte böyle sayfaların mecmuasıydı. Yakın gelecekte o bu hatıraların sahipleriyle birlikte olacak, birlikte kahkaha atarak gülüşüp hayatın tadını çıkaracaktı ki, daima gamsız galipler, amacına ulaşan gönüllüler, muradına eren âşık maşuklar gibi! ... “Bom!” diye ikinci ateşle birlikte o zeminden kalktı ve aşağıya, çağlayan Kıran nehrine doğru uçtu! İli’nin gökyüzündeki parlak bir yıldız zamansız göçtü. Kalbi arzu armanla dolu bir yiğit-Nuri Ziyavdun nereden geldiği belirsiz iki ateşle yirmi altı yaşında vatanı, milleti, ana toprağıyla ebediyen vedalaştı.” (Anayurt, C.3, s.1752)
146 Tekin, age, s. 210, 211, 212.
Yazar yine gösterme yöntemiyle kişilerin hareketi, davranışı, konuşmasını sunarak, okuyucunun dikkatini bu insanların üzerinde yoğunlaştırıp olayın seyrini dramatik yöne çevirmiştir, her bir konuşma adeta olay örgüsünün düğümleri olarak sağlam bir yapı oluşturmuştur. Örneğin, Abduömer Bey ile eşi Asiye arasında iki defa tartışma yaşanır, bu tartışmalar sonradan ortaya çıkan dramatik, daha doğrusu trajik olayların ayrılmaz bir parçasıdır.
“Etli makarna yendikten sonra eğlence sonlandı. Misafirler fayton, araba, gümüş eyerli yorga atlarla yola çıktı. Sevinçler de sona erdi. Az önce, Bey'e Gulca halkı gülmek için yaratılmış gibi görünmüştü. Bu kadar çok gülmeleri hayatında ilk defa gördü. Arabalar, atlar uzaklaşsa da gülme sesleri yine geldi... “Hocam sevmiyor dememe rağmen akordeon çaldırıp, “Adinoçka” oynatıp, sonunda hocam bizden hiç hoşnut olmadı” dedi Asiye, Abduömer Beye gücenip. “Siz niye kıvranıp ona işveyle kaş göz işareti yapıyorsunuz!” dedi Bey, Asiye’yi kınayıp “Hocam sizin cilvebaz davranışlarınızı beğenmedi!” “Ne diyorsunuz, kadınların cilvesini beğenmeyen Uyguru ben henüz görmedim!” “Erkekleri görünce cilve yapmayan Nogay hatunu ben de henüz görmedim! ” “Öyleyse Nogay hatunla niye evlendiniz?” “Bayları taklit etmek için!” “Şimdiden olsa size köy yolu açık!” “Size de Kazan’ın yolu açık!” “Ben bu evden çıkmam, bana verdiğiniz taahhüt var, Mahkemeye gitsem Tatar kadılar var, işinizi hemen bitirecek.” “Nogay Mollalardan yüz adama karşı koyacağım Muttali Halifem var, Azazil kadınları cehenneme buyurabilir!” (Anayurt, C.1, s.172)
Bu tartışmadan sonra çok geçmeden Asiye kızları için bu evi terk eder, ikinci defa Abduömer Bey'e Nilka kasabasında karşılaşır, bu sırada Asiye Nilka'yı işgal eden düşmanların elindedir ve hemen öldürülecektir.
“Karakol’un önünde şehirden çıkan bir nasihat ekibi duruyordu. Bunların içinde kaymakam Abduömer de vardı. Özel olarak Gani, Ekberlere nasihat etmek için getirilen Gulca büyükleri içinde Hakimbey Hocam’ın yerine geçen oğlu Ekremhan, Çang Bahşi, Hüseyin Taranov, Sabit Kökbaşı, Mensur Şangyo gibilerini Asiye tanıdı. Abduömer Bey daima onları evinde misafir ediyordu. Asiye onları Uygur, Tatar yemekleriyle sevindirmiş, övgüler almıştı. O ümitle: “Hiçbir suçum yok, Allah’a yemin ediyorum, suçsuzum!” diye feryat etti. Dört asker ona ölü sığıra yapışan kene gibi yapışmıştı. Onların vahşi elleri kadıncağızın
bilek, ense, saçlarından sıkıca tutmuş, kadının kana bulanan ayakları yağmurdan sonraki çamurlu toprağa iz bırakarak sürünüp gelmekteydi. Asiye nale ederek nasihat ekibi üyelerine umutla baktı. Ekip üyeleri korkunç manzaraya bir baktı, ama yüzlerini hemen çevirip yere baktılar. Ekremhan: “Asiye hanım değil mi bu Abduömer hâkim147?” dedi. “A...A...siye!...”dedi Abduömer hemen düşecekmiş gibi fena titreyip. “Onca gönlün varsa kurtar onu Bey!” dedi Hüseyin Taranof dayanamadan, “Hey askerler, işkence etmeyin, vursanız da işkence etmeyin!” “Doğru, doğru!” dedi bir başkası. “Bırakın!” dedi jandarma komutanı gibi birisi askerlere emir verip. “Asiye sen misin?” “Evet...” zorlukla ayakta durabilen kadın güçsüz inledi. “Hırsızları beslediğin doğru mu?” “İnkılâpçıları besledim, yemek verdim.” “Onlar eşkıya, hükümet düşmanı! Sen de hükümet düşmanı mı? ” “Evet, hükümete karşıyım!” “Hah, elinden ne gelir? Karşı çıkarsan öleceksin!” “Sen de gebereceksin! İntikamcılar hemen gelecek!” “Asiye, öyle deme, tövbe et, tövbe edersen vurulmayacaksın! ” Abduömer sakallarını titretip yalvardı, “şimdiden her ne kadar olursa...” “Senin gibi yalakalık yaparak, iftira atarak yaşayacak mıyım? Hayır, öyle yaşamaktansa ölüm yeğdir. Vur, vurmuyor musun?” Komutan, askerlere işaret verdi. Askerler Asiye’yi öteye-dere kenarına götürdü ve elinde hiçbir şey olmayan kadına üç tane kurşun sıktı. “Asiye!..” Abduömer elleriyle yere dayanarak hüngür hüngür ağladı. Taranov onu silkeleyerek: “Neyin erkek senin, hayvan!” dedi. (Anayurt, C.2, s.850, 851)
Anayurt romanında bunun gibi gösterme yöntemiyle canlandırılan birçok sahne vardır. Okuyucu zaman zaman onları seyreder, üzerinde durur, odaklanır, etkilenir. “Dramatik metot, başarılı bir şekilde kullanıldığı zaman, okuyucunun hikâyedeki şimdiki zamana, yeni roman dünyasındaki zamanla kaynaşmasını ve onun kendisini sahnede icra edilen bir oyunu seyreden kişinin hissettiği gibi, olayların içinde bulmasını sağlar. Dramatik metot, yorumsuz bir şekilde sahne tekniğini kullanarak bu
147 Hâkim-Uygurlarda kaymakamlar eskiden beri bu sözcükle ifade edilmiştir.