5 minute read
II.3. DEĞERLENDİRME
Başkalarının sürülerine ot, yem verip çalışıyor. Annen ne diyordu acaba? ‘Sen Ziyek
dört oğlumu ne halde bıraktın? Ben onları pak sütümle besleyip canımı kundak edip korumuştum. Sen ne yaptın? Hizmetçi olmak, köle olmak demektir, ne denli hakarettir bu, biliyor musun bunu?’ diye bana lanet okuyor değil mi? Tarlayı sat diyor, ben hayır diyorum. Tarlayı satmak canı satmak demektir. Yer satmak aşağılıktır...” (Anayurt, C.1, s.446)
Advertisement
II.3. Değerlendirme
Anayurt romanı, Zordun Sabir’in en başarılı romanıdır, yayınlandığından itibaren büyük ilgi görmüş, ödüllendirilmiş, yüzbinlerce adet basılmış, fakat yazar bunlara şahit olamamıştır. Yazarın yaklaşık 15 yılını sarf ettiği, hayatının sonuna kadar tüm gayretini gösterdiği, sanat ve tarih açısından büyük emek verdiği bu roman Üç Vilayet İnkılabı konusunda bugüne kadar yazılan eserlerin en güzelidir. Neden bu kadar ilgi gördü, neden bu kadar başarılı oldu sorusuna cevap vermeye çalışalım: İlk olarak, romana konu olan Üç Vilayet İnkılabı Uygur yakın zaman tarihine damga vuran büyük vakadır, Uygurların kaderini belirlemede etkin rol oynamıştır. Toplumumuzda 80’li yıllardan başlayan tarihî roman gelişimi, Geçmişine büyük ilgi duyan, tarihî bilgilere meraklı olan, iftihar duyduğu kahramanlardan manevî güç alan, özlemli duygulardan teselli arayan okuyucu kitlesini meydana getirir. Üç Vilayet İnkılabı konusunda, Zordun Sabir’den önce Turdi Samsak “Beş Tane Mermi” hikâyesini, Öbür Dünyadan Gelenler adlı romanını; Abdülrahman Kahar İli Dalgaları adlı iki ciltli romanını yazmıştır. Bunlardan, “Beş Tane Mermi” hikâyesi çok başarılı olur ve tarihî eser hikâyeciliğine yol açar, edebiyat ders kitabına seçilir. Diğer iki roman da okuyucuların tarihî roman ihtiyacını karşılamış olur ve bir şekilde ilgi görür. Fakat okuyucu memnun olamaz. Üç Vilayet İnkılabı daha kapsamlı, daha güzel, daha etkileyici biçimde anlatılması gerekirdi. 2000 yılında yayınlanan Anayurt romanı işte bu ihtiyacı karşılamış olur. İkinci olarak, bu roman geniş tarihî bilgileri içermektedir, hatta romanda tarih kitaplarında yer almayan ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır, bu bilgileri yazar hayatta olan savaşçılardan/tanıklardan almıştır. Yani romanda kayda geçen, bilinen tarih ile kaydedilmemiş bilgiler ve belki ihmal edilen bilgiler, roman açısından değerli olan ayrıntılar tam olarak verilmiştir. Yazar bu tarihî olayları anlatırken basit bir şekilde sıralamamış, tarihî şahıslar ile kurgusal (aslında ilk örneği var olan) şahısları birlikte
devreye sokarak, tarihî olayın arka planındaki yaşam öykülerini dramatik bir şekilde anlatmıştır; Tarihî gerçeklik ile kurgusal olayları o kadar sentezlemiş ki, her şey gerçekmiş gibi bir izlenim verir. Üçüncü olarak, Romanın yapısı sağlamdır, olay örgüsü mantıklıdır, özetleme ile ayrıntılı anlatma, geçiştirme ile üzerinde durmalar önem sırasına göre güzelce ayarlanmıştır, bununda yazarın tecrübesi, mantık düşüncesi, estetik görüşü belirleyici rol oynamıştır. Romanda olayı kurgulamak, anlatım oranı ve hızını belirlemek, tasvirleri yerli yerinde kullanmak oldukça zordur, ancak bu, okuyucunun dikkatini canlı tutmak bakımından çok önemlidir. Zordun Sabir usta kurgucu, usta ayarlayıcı, usta anlatıcı olduğunu bu eserde bir daha göstermiştir. Dördüncü olarak, roman estetik açıdan çok etkileyicidir, öncelikle dili güzeldir, tasvir güzeldir, kahramanları güzeldir (Nuri, Zeytine, Sabiha, Feriha), Karakterler (Muhtar Bay, Ziyavdun), mekânlar (Nuri’nin mahallesi) özeldir, insanların konuşmaları doğaldır, esprilidir, köylü ile şehirli, çiftçi ile sığırtmaç, eski idareci ile çağdaş siyasetçi, dindar ile komünist birbirinden farklı konuşur. Zordun Sabir zaten kahramanlarını kendine özgün konuşturmayı bilen yazardır ve bu romanında da en üst yeteneğini sergilemiştir. “O Uygurların temiz, saf, güzel diline sadakat gösteren yazar idi. İli Uygurlarının tatlı, esprili, yumuşak dilini kendinde biriktirip eserlerinde kullanmıştı. O halk diline hâkim olmak için gittiği her yerde çiftçilerle sohbet ederdi. Onların canlı, ilginç, esprili, sembollü sözlerini ezberliyor ya da not alıyordu. Böylece onun eserlerinin dili çok özel, akıcı, esprili, cümleleri veciz bir edebî dil oldu.”167
Beşinci olarak, bu romanın şiirselliği, yani duygu yoğunluğu vardır. Yazaranlatıcı sakin, tarafsız durumda olmaya çalışsa da zaman zaman vatan, toprak ve milletine olan derin sevgisini gizleyememiştir. Bu sevgi aslında romanın estetik kaynağıdır, romanın şiirsel güzelliğine baktığımızda da ağırlıklı olarak bu duygunun nüfuz ettiğini anlarız. Yazar kendi kahramanlarını büyük sevgiyle, büyük bir coşkuyla tahkiye ederken, kendisi de sanki onlarla kaynaşmış, hep bu sevgiyi beslemiştir. Bununla birlikte, kanaatimce romanın bazı eksiklikleri de vardır. Öncelikle her şeyi bilen anlatıcı konumundaki yazar, 19.yüzyıl gerçekçi romancıların yaptığı gibi, bazen olayın seyrini durdurup yorum yapmış, kendi düşüncelerini yalın bir şekilde ortaya koymuştur. “Batı’da 19.yüzyıl sonralarına kadar romancı kendini biraz ahlakçı,
167 Dursun Latif, “Elveda, Sırdaş Dostum”, İli Nehri, 1998/5, s. 78.
az buçuk filozof sayardı. Onun için de hikâyesini anlatırken araya girerek karakterler hakkındaki düşüncelerini açıklamayı, davranışlarını ahlak açısından değerlendirmeyi, insan tabiatı üzerinde bilgelerini ortaya koymayı yazarlığın bir görevi bilirdi.” 168
“Yazarın öğretmen rolünü üstlendiği vakitlerde (özellikle 19.yüzyılda) normal karşılanan bu uygulama, daha sonraları (20.yüzyılın başından itibaren) gerçeklik görünümlerini bozan gereksiz bir çıkış olarak görülmüştür”. 169 “Roman sanatı konusunda değerli görüşler ortaya koyan Forster, romancı, kişileriyle ilgili her şeyi sır paylaşır gibi okuyucusuna açıklamalı mıdır? Sorusuna şu karşılığı verir: Yapmasa daha iyi olur. Çünkü böyle bir açıklama, genellikle duygu yoğunluğunun dağılmasına, düşünce ve heyecanın gevşemesine neden olduğu için tehlikelidir”.170
Romanın ana fikri başlığı altında verdiğimiz örnekleri bu yönden kusurlu bir çıkış olarak görmek mümkündür. Nitekim yazar, 19.yüzyıl ve 20.yüzyıldaki Batı romancılarının eserlerinden büyük ölçüde etkilenmiştir. Şunu da belirtmek gerekir, 80’lı yıllardan itibaren resmen başlayan romancılığımız bu tür öğretmenlik çıkışını yadırgamamıştır, edebiyatın eğitici rolünü vurgulayan sosyalist realizm akımı, Çin edebiyatında hâlâ etkisini sürdürüyor. Bir diğer eksiklik ise, romanda bazı müstehcen tasvirler yer almaktadır. Özellikle Şeng Şisey’in özel yaşamı anlatılırken, seks köleleriyle birlikte olduğu ayrıntılar açık saçık tasvir edilmiştir, gerçekçilik bakımından bunlar romanın sahihliğini korumuş gözükür, fakat romanın estetik havasına uymamaktadır. Nitekim bazı tenkitçilerin görüşü farklıdır. Araştırmacı Muhammed Huşur Şöyle der: “Zordun Sabir eserlerindeki cinselliğe gelince, yazarın bu konudaki tutumu cinselliği sadece amaç edinen bir kısım bayağı yazarlardan farklıdır. O cinsellik içeren tasvirleri sadece şahısların ruh hallerini incelikle ifade etme, şahısların özelliğini açığa çıkarma, insanın manevî dünyasındaki karanlıklara ışık tutma amacıyla kullanmıştır ki onda sınırdan aşan, milletin geleneksel anlayışına aykırı tasvirler yoktur.”171
Romanın son bölümü genellikle özetleme yöntemiyle hızlı bir şekilde anlatılmıştır. Baştan bu yana normal seyrinde devam eden olaylar sonuna geldiğinde sanki kesintiye uğramış gibi sona erdirilmiştir. Nuri’nin ölümü de aniden gerçekleşir, Üç Vilayet İnkılabı sonundaki önemli gelişmeler, Gomindang ordusu ile Kızıl
168 Tekin, age, s. 26. 169 Tekin, age, s. 37. 170 Tekin, age, s. 37. 171 Muhammed Huşur, age, s. 58.
ordunun Şincan’daki son çatışmaları, Milli ordunun sonraki kaderi, Osman İslam’ın sonraki akıbeti anlatılmamıştır. Bunları yazar dördüncü cilt olarak yazmayı planlamış olabilir, ancak ömrü yetmemiş, romanı tamamladıktan bir buçuk ay sonra vefat etmiştir.