6 minute read

II.2.4.4. Alıcı Konumunda Olan Kişiler

Next Article
KAYNAKLAR

KAYNAKLAR

öğrencileri sever. Bir defasında o, Nuri’nin babasına servet bırakıp ilerde bunun Nuri’nin eğitimi için harcanması ister (fakat o öldükten sonra bu servet onun eşi tarafından çalınır) . Nazarhan Hoca yine ileri görüşlü aydınları evine davet ederek sohbet eder, Hâkim Bey Hoca başta olmak üzere şehrin ileri gelenleriyle sık sık buluşup gereken önerilerde bulunur. Milleti için önemli bir şeyler yapmak ister fakat yetki elinde olmadığından çaresiz kalır, koltuğundan vazgeçmek de istemez, yerine başka birisi gelirse sonucun yine fark etmeyeceğini anladığı için, elinden geldiği kadar iyilik yapmaya çalışır. Fakat onun bu kadarcık tavrı da Çinli yöneticileri rahatsız eder. Şeng Şisey onu tasfiye etmek için cellat Li Yingçi’yi Gulca’ya gönderir. Li Yingçi, resmi ziyafette Nazarhan Hoca’ya zehir karıştırılan meyve suyu verir, Hoca yedi gün sonra ölür. Bunun dışında romanda çeşitli sebepler nedeniyle diğer memleketten Gulca’ya gelen kişiler, mesela Turpan’dan sürgü edilen öğretmen Sadirof, Kaşgar’dan kaçıp gelen Sefer Ahun, Tataristan (Kazan)’dan gelen Asiye, Rusya’dan gelen İvan gibi karakterler de yardımcı durumunda olan kişilerdir.

II.2.4.4. Alıcı Konumunda Olan Kişiler

Advertisement

Ahmetcan Kasimi: Esmer yüzlü, yüksek burunlu, sol gözü biraz kısa olan Ahmetcan Kasimi, zamanında çok çileler çekmiş, çok çalışmış, çok okumuş, genç yaşında birçok bilim ve tecrübeleri elde etmiş, sosyal-politik bilgisi, basireti yaşıtlarından daha üstün olan, her şeyden önce ezilen halkın menfaatini düşünen ve bu yüzden sosyalizmi benimseyen, kişilerarası ilişkilerde yetenekli, hoşgörülü, konuşkan, her yönüyle liderlik sıfatı taşıyan, bu nedenle sıradan bir camcı genç iken adım adım en yüksek liderlik makamına yükselen bir şahıstır. Üç Vilayet İnkılabı’nın sonraki siyasî gelişmelerinde en önde gelen isimlerdendir. Ahmetcan Kasimi, Urumçi Cezaevi’ndeyken çok akıllı, bilgin bir siyasetçi olduğunu gösterir, işkence ve sorgulamaları ustalıkla atlatır. Hapisten çıktıktan sonra Azat Doğu Türkistan Gazetesi’nde köşe yazarlığı yapar. Bir süre çalıştıktan sonra geçici hükümette kâtip sonra hükümet üyesi olur, millî ordu lojistik bölüm başkanı görevini üstlenir. Doğu Türkistan Hükümeti’nin manifestosu, tüzük ve anayasa maddelerini herkesin kabul edebileceği bir biçimde tasarlar. Çin Merkezi Yönetim

temsilcileriyle yürütülen barış müzakerelerinde karşı tarafla sözlü mücadele verir, sonunda halk ve ordunun talebinin büyük bir kısmını gerçekleştirir. Barış anlaşmasından sonra Eyalet Birleşik Hükümeti kurulduğunda Ahmetcan Kasimi reis yardımcısı olur. Bir yandan Üç Vilayeti nispeten bağımsız bölge olarak yönetir, Gomindang ordusunun oraya girmesine izin vermez, diğer yandan Şincan’ın başka illerine önemli hizmetler sunar. Gomindang hükümeti bunları kaldıramaz, hatta ona suikast girişiminde bulunur. Sonunda Gomindang’ın asıl niyeti ortaya çıkar, anlaşmanı bozar, Birleşik hükümet de dağılır. Ahmetcan Kasimi Gulca’ya döner ve burada halkın eğitim, refah düzeyini artırmak için gece gündüz demeden çalışır. Çin’in iç savaşında, Mao liderliğindeki kızıl ordu zafer kazanır, Çin Halk Cumhuriyetinin kuruluşu öncesi Mao, Ahmetcan Kasimi ve beraberindekileri Pekin’de düzenlenecek kongreye davet eder. Bu kongreye gitmek üzere yola çıkan Ahmetcan Kasimi, diğer arkadaşlarıyla birlikte bindiği uçağın kaza yapmasıyla hayatını kaybeder.

Alihan Töre: Romanda anlatılan Alihan Töre tarihî gerçeğe uygun bir biçimde anlatılmıştır. Orta boylu, ince yapılı, kısa sakallı, keskin gözlü, hitabet gücü üstün olan Alihan Töre, Özbekistan'dan gelen bir din ve deva adamıdır, İslam ilkelerine sıkıca bağlıdır, Allah’ın hükmünün siyasette de geçerli olmasını, bunun için Müslümanların kendi devleti olması gerektiğini savunur.

Üç Vilayet İnkılabı öncesi Gulca şehrinde Kurtuluş Teşkilatı kurulduğunda, Alihan Töre bu teşkilatın başkanı seçilir. Bu dönemde O, büyük bir din ve deva adamı olarak öne çıkar ve güçlü hitabetiyle cemaati etkiler, elinde silah tutabilen gençleri bu zalim, dinsiz hükümete karşı cihat etmeye teşvik eder. İnkılabın zaferinden sonra, Doğu Türkistan Cumhuriyeti’nin reisi olur. Fakat sonra Ahmetcan Kasimi ve Abdülkerim Abbasov bu hükümette daha etkili olmaya başlar. Alihan Töre, komünist ideolojiyi benimseyen bu siyasetçilerle zaman zaman ihtilafa düşer. Sadece halkın menfaati söz konusu olduğunda fikir birliği sağlar. Birinci kez gerçekleşen barış müzakeresinden sonra Alihan Töre ile hükümet üyeleri arasında geçen şu konuşmalar Alihan Töre’nin siyasî çıkışını açıkça göstermektedir:

“Doğu Türkistan İslam Cumhuriyetini kabul etmezse, bu anlaşma bizim için tuhaftır!” dedi Alihan Töre kızıp “İster dünyada her hangi büyük anlaşmalar yapılsın,

biz asla Gomindang hükümetiyle kardeş olarak bir masada oturup anlaşma yapamayız!” “Peki, o zaman,” dedi Hakimbey Hoca ince, aksakal ihtiyara bir bakıp “Ağabeyimiz anlaşma yapacaksın diyorsa, biz ters çevirip ne yapabiliriz, hazretleri! ” “Ahmetcan Efendi doğru söyledi. Anlaşma artık başlamıştır, Ağız değiştirmeye hiçbir neden yoktur. Üç vilayet vekilleri dediği bizi kabul ettiğidir. Önemli olan, halkımıza yararlı olan anlaşma tasarısını ortaya koymamızdır. Eyalet hükümetinin düzeninden, halkımız yararlanacak tüm işlere kadar bütün taleplerimizi ortaya koymamız gerek. Eğer yüksek muhtariyeti elde edebilsek bu da büyük bir zafer, tarihte benzeri görülmemiş bir olay olacak.” “Hayır, Abdülkerim, siz uzağa bakın,” dedi Alihan Töre başını tutup gözünü yumup biraz düşündükten sonra herkese sakin bir göz atıp “Silahlı gaza yapmak çok zordur, birer yüzyıl veya elli yılda bir defa nasip olacaktır. O kadar çok kurban verdik. Yalnız Şiho savaşında yedi sekiz yüz yiğit son nefesini verdi. Madem bu kadar çok şehit verdik, eğer zalim hükümeti toprağımızdan söküp atamazsak şehitlerimize ne diyeceğiz? Halkımıza ne diyeceğiz? Sahtekâr hükümet toprağımıza pis ayağını soktuğu sürece bize huzur vermeyecek. Elli altmış sene sonra karınca gibi çoğalacak. Karıncalar da minareleri yıkabilir. Cang Cicong’un şatafatlı laflarına kanarsanız, evlatların laneti üzerimizde olacak, oğlum!” “Peki, öyleyse siz nasıl bir teklif vereceksiniz, Sayın Törem cenapları.” “Bizi hükümet olarak kabul etsin. Bu ilk şarttır. Sonra Gomindang’ın kalan yedi vilayetten çekilme yolunu göstereceğiz. Yüz bin askerini, hükümet falan her şeyini güvenli bir şekilde sınır dışı edeceğimize söz vereceğiz, bu ikinci şarttır. Bunu kabul etmezse Manas nehrinden geçip hücum başlatacağız, kendiliğinden gitmeyen düşman ölüp bitecek veya ak bayrak çıkarıp elini kaldıracak, ya da çöllerde susuzluktan ölecek. Hangi yolu seçeceğine kendileri karar versin, bu üçüncü şarttır!” “Düşmanın yüz bin askerini yok edinceye kadar, halkımızın yarısı ölüp bitecek galiba.” (Anayurt, C3, s.1537)

Ahmetcan Kasimi liderliğinde çoğunluğu teşkil eden hükümet üyeleri Alihan Töre’nin itirazlarına bakmadan müzakereye devam eder. Çin Merkezi Yönetimiyle 11 maddelik anlaşma imzalandıktan sonra birleşik hükümet kurulur, Alihan Töre sadece hükümet üyesi olarak kalır. Bu anlaşmadan sonra umutsuzluğa kapılan Alihan Töre, bağımsız bir İslam Cumhuriyeti kurma hayalinin gerçekleşemeyeceğini anlayınca büyük bir üzüntü yaşar. Sonra bir gece ortalıktan kaybolur. Aslında Sovyet Konsolosluğu onu gizlice Özbekistan’a götürüp siyasetten uzaklaştırmıştı.

Zeytine: Romandaki Zeytine, çok zengin bir iş adamının (Abla Bay’ın) el bebek gül bebek kızıdır, eşi benzeri olmayan güzelliğiyle Gulca şehrinde ünlüdür. Nuri’nin lisedeki sınıf arkadaşıdır. Aslında Nuri’yi beğenir fakat gururundan taviz vermez, üstelik Nuri köylü bir fakirin çocuğu olduğundan aradaki farklılığı göz önüne alarak aşk duygularını gizler. Sonra durum değişir, Nuri savaşta kahraman olur ve kendi adından söz ettirmeye başlayınca Zeytine ona aktif bir tutumla yaklaşır. Nuri bu sürpriz gelişmeyle şaşkınlığa uğrar, heyecanlanır, eski aşkı Sabiha, yeni sevgilisi Feriha’yı çabuk unutur, Feriha’ya olan aşkı gitgide ağabeyin kız kardeşine olan bir nevi şefkatine dönüşür. Nuri iki kız arasında bocalar durur, ancak Zeytine’yi daha çok sever ve onu asla reddedemez. Zeytine ile Feriha arasında zaman zaman kıskançlık yaşanır, hatta birkaç kere ağız kavgası ederler. Sonunda Zeytine kârlı çıkar, Nuri ile evlenir. Kısacası Zeytine, ailesinin zenginliği, güzelliği, kibarlığıyla şöhret bulmuş, kendine güvenen, hak ettiği mutluluğu elde etmeyi başarabilen, her yönüyle ideal bir tiptir.

Hakimbey Hoca: Zamanında Nazarhan Hoca'yla birlikte İli Uygurlarının iki önderinden biridir. Hocalar120 soyundan gelen, uzun boylu, çengel burun, küçücük açık sarı sakalı yüzüne yakışmış, gözleri çekici, az konuşan, herkese uysal, kibar, hoşgörü davranan Hakimbey Hoca, İli'de geniş toprağı, birçok malvarlığı, kendisine bağlı çiftçileri olan, yıl boyunca giysilerine toz toprak kondurmayan, yazda kuzu eti yiyip kımız içip dağlarda, tatlı meyveleri yiyip bağlarda vakit geçiren, sık sık toy, eğlencelerde şarkı, şaka dinleyip zevküsefa süren, çiftçilere merhametli, fakat mevcut durumu değiştirmeyi istemeyen, halkından çok kendi mutluluğunu ön planda tutan bir kişidir. Hakimbey Hoca, Abduömer’in evindeki toyda onun eşi Asiye ve kızlarının akordeonla çaldığı müziği ve oynadığı danslarını Rusların kültürü diye pek beğenmez, muhafazakâr davranır. O Gulca şarkıları ve Gulca esprilerini o kadar sever ki, gittiği her toyda beğendiği şarkıcı, şakacı ve erkek dansçıların bulunmasını mutlaka ister. Ev sahipleri de Hoca’nın bu talebini yerine getirir. Hakimbey Hoca beş vakit namazını kılar, fakat böyle eğlencelerden hiçbir zaman vazgeçmez. Bulunduğu makamı gereği siyasete katılır, fakat aktif bir tavır koyamaz. Siyaset, durum ne olursa olsun, insanın eninde sonunda rahat yaşaması gerektiğini savunur, ona göre sanat insan hayatındaki

120 Eski dini hükümdarlar

This article is from: