3 minute read

II.2.7.3. Üzerinde Durulan Problemler

Next Article
KAYNAKLAR

KAYNAKLAR

halkı için tasalanır, gerekirse canını feda eder. Tarihte böyle insanlar, böyle insanlarımız yaşamıştır. Kısaca ifade etmeye çalıştığımız nokta şu: Vatan, toprak sevgisiyle hayat bulan bu kahramanlık dramatik yaşam, güzel aşktan yoksun olmayan bir kahramanlıktır. Onların yaşamı ve ölümü hayatın değeri hakkında bizi düşündürür, aydınlatır; İnsani hak ve hürriyetin kolay kolay elde edilemeyeceğini, fakat bunlardan vazgeçilmeyeceğini, bunun için kahramanların meydana gelmesi gerektiğini, büyük tarihî büyük kahramanların yaratacağını bir kez daha hatırlatır. Romandaki fikirlere baktığımızda tarihten bugüne kadar devam eden toplumsal, kültürel gelişmeler, değişen dünya görüşü ve düşüncelerin hangi noktaya geldiğini anlarız. Zordun Sabir geçmişin gözüyle bugüne bakmaktadır, bir tarihe damga vuran olayı bir kez daha hatırlatarak düşündürücü fikirler, yol gösterici tavsiyeler sunmaktadır. Tarihten ders çıkarmak gerekirse, vatan, toprak bağlılığı, kahramanlık, mücadele hâlâ gereklidir, kahramanlık dönemi sona ermemiştir ve ermemesi gerekir.

II.2.7.3. Üzerinde Durulan Problemler

Advertisement

Anayurt romanı milletçe bir kahramanlık destanıdır, üç vilayet inkılabı tarih boyunca hep böyle anlatılacaktır. Fakat bu destanın hep övgü dolu olmasını beklemek kendi problemini görememek anlamına gelecektir. İnkılap/savaş toplumun trajedisidir, aynı zamanda bir milletin meziyeti ve zafiyetini de ortaya çıkaracaktır. İnkılap tüm toplum sorunlarının bir anda patlaması ve bir anda çözüm bulmasıdır. Çözüm bulamamışsa o da kendinden bir sorun oluşturur. Anayurt romanında yazar milletin kahramanlığına övgü yağdırmakla beraber, derinden hissettiği esef ve üzüntülerini de gizlememiştir. Tarihten buyana kurtuluş mücadelesi vererek gelen bu millet Üç Vilayet İnkılabı’nda, tarihin dönüm noktasına geldiği anda yine kaybetmiş, kaderini kökten değiştirememiştir.

İnkılabın başlangıcında insanlar tek yürek, tek hedefle hareket eder, şehitlerin canı, zenginlerin malı pahasına bağımsız Doğu Türkistan Hükümeti kurulur. Burada önemli bir hakikat vurgulanır, yani bağımsızlık öyle kolay kolay elde edilmez, birileri buna canını, malını feda etmesi gerekir. Sonradan şu önemli gerçek ortaya çıkar, madem bağımsız bir devlet kuruldu, millet kendine egemen olur. Fakat bunu sağlayabildi mi? Kurtuluşa tam erebildi mi? Yazar buna değinmeden geçemez.

Mücadele sonucunda millet kaybeder, savaşı yarı yolda bırakır, bağımsızlığı sonuna kadar savunamaz, kurduğu hâkimiyetin ömrü çok kısa olur. Buna zamanındaki ulusal gelişmeler, tarihî ve siyasî koşullar, dış güçlerin baskısı ve millî hükümet liderleri arasındaki siyasî görüş ayrılığı, iç çekişmeler, ulusal hedef ve siyasî menfaat anlayışındaki belirsizlik, tam bağımsızlık veya kölelik seçimindeki tutarsızlık sebep olur. Romanda denilmek istenilen şeylere baktığımızda, bağımsızlık anlayışında milletçe bir zafiyetin olduğu, özellikle liderlerde toplumcu görüşün ağırlık kazandığı, sosyalist ülke olan SSCB ve Çin komünist partisine içten güvendiği, millî menfaat derken sosyalist görüşü önce gördüğü ve millete mutluluk ararken milletin gerçek arzusunu ihmal ettiği veya hesaba katmadığı açıkça görülmektedir.

Romanda şu önemli gerçek dikkatlere sunulur: Üç Vilayet İnkılabı zafer kazanıp millî hükümet kurulduğunda önce dinci, milliyetçi önderler iktidar başında olur. Sonra sözde barış müzakereleri başladığında toplumcu görüşteki liderler üstün gelmeye başlar. Hükümet yetkilileri arasındaki dinci, milliyetçi, toplumcu görüş ayrılığı, kamuoyunda ihtilaflar doğar, vatandaşların birlik ve beraberliğini de zedelemeye başlar. Sonuçta bu millî hükümetin sağlamlığını etkiler ve ömrünün çok kısa olmasına yol açar.

Aslında, milletin izzet ve şerefini sağlayan, namusunu koruyan, kendinden güçlü olan düşmanı bile korkutan ve onları anlaşmaya zorlayan tek şey silahlı mücadeledir. Dinciler ve milliyetçiler bunun farkına vararak, tam bağımsızlık için sonuna kadar mücadele etmek ister, ama toplumcu görüşteki liderler bunu istemeyip çok kayıp vereceğiz, halk toptan kıyıma uğrar endişesiyle barış yolunu seçer, merkezi yönetimle anlaşma kararı alır. Onlar bu bölgenin Sovyetler Birliği ve Çin gibi iki büyük ülkenin arasında sıkışıp kalacağını, onların pazarlığı ve menfaatine karşı çıktığında bağımsızlık kazanamamakla kalmayıp milletçe helak olacağını düşünür. Yazar bunun ne kadar isabetli karar olduğunu, doğru veya yanlış yapıldığını değerlendirmez, sadece onların hepsinin vatan, millet için bir çözüm yolu bulmak için çabaladığını, milletin böyle önder ve liderlere ihtiyacı olduğunu göstermek ister.

Savaşta en büyük fedakârlık gösteren, canını verenler alt tabaka insanlarıdır. Fakat bağımsız hükümet kurulunca bu fırsatı değerlendirmek isteyen çıkarcılar, makam mevki peşinde koşanlar çıkmaya başlar. Bir de köylere inip çiftçilerden inkılap adına mal toplayan dolandırıcılar da vardır. İnkılabı başlayan komutanlar yeni

This article is from: