AURA-İstanbul Güz 2018 Araştırma Projeleri The Research Projects of Fall 2018 Yürütücü: Sinan Logie
AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
İÇİNDEKİLER 7-8
GİRİŞ Sinan Logie
9-12
“HATIRADAN İBARET KALAN KENT” İSTANBUL’UN HAFIZA HARİTASI Araştırmacı: Feyza Sayman Anahtar Kelimeler: Kentsel Bellek: Modern Şehirde Tarih ve Unutma, Kolektif Hafıza, Bireysel ve Kolektif Hafıza İlişkisi, Aldo Rossi, İstanbul’un Hafıza Haritası
13-16
İSTANBUL’U ANLAMAK? İSTANBUL’DAN ÖĞRENMEK Araştırmacı: Pelin Öztürk Anahtar Kelimeler: Kentin Fiziksel ve Sosyal Coğrafyası, ‘Mapping Istanbul’, Kaos, Dinamizm, Çok Anlamlılık
17-20
ZAMAN BAĞLAMINDA KENT-KIYI İLİŞKİSİ: İSTANBUL BOĞAZI Araştırmacı: Gaye Karbeyaz Anahtar Kelimeler: Kent ve Kıyı İlişkisi; Geçmiş, Bugün ve Gelecekte Kıyı Kullanımı ve Algısı, Doğal Kıyı / Yapay Kıyı, İstanbul Boğazı ve Suyla Temas, Arzu Nesnesi Olarak İstanbul Boğazı
21-24
YOK OLMAKTA OLAN YENİKÖY Araştırmacı: Hatice Kübra Baştuğ Anahtar Kelimeler: Kent ve Kırsal İlişkisi, Kentsel Saçaklanma, İstanbul 3. Havalimanı Bölgesindeki Yeniköy’e Ait Güncel Belgelemeler, Çocuklarından Gözünden Yeniköy
25-28
KENTSEL BiR EŞiK OLARAK; KADIKÖY PASAJLARI Araştırmacı: Gülsen Şenol Anahtar Kelimeler: Eşik kavramı, Kente Dair Zihinsel ve Fiziksel Eşikler, Heterotopya, Gözeneklilik, Muğlaklık, Kadıköy Pasajları
29-32
KENTSEL BOŞLUĞUN YENİDEN ÜRETIMI “TÜKETİM TOPLUMUNDA KENTSEL BOŞLUKLAR VE EKLEMLENME” Araştırmacı: Kerim Yüksek Anahtar Kelimeler: Tüketim Toplumu, Algılanan Boşluk, Tasarlanan Boşluk, Yaşanan Boşluk, Doluluk
1
CONTENT INTRODUCTION Sinan Logie
7-8
“THE CITY THAT EXISTS IN THE MEMORY” ISTANBUL’S MEMORY MAP Researcher: Feyza Sayman
9-12
Keywords: Urban Memory: History and Amnesia in the Modern City, Individual and Collective Memory Relation, Aldo Rossi, İstanbul’s Memory Map UNDERSTANDING ISTANBUL? LEARNING FROM THE CITY Researcher: Pelin Öztürk
13-16
Keywords: Readings on Physical and Social Geography of Istanbul, “Mapping Istanbul”, Chaos, Dynamism, “The Open City” URBAN-COASTAL RELATIONSHIP IN THE CONTEXT OF TIME: THE BOSPHORUS Researcher: Gaye Karbeyaz
17-20
Keywords: ”City and Coastal”, Urban Coastal, the Bosphorus in Past, Present and Future; Natural and Artificial coastal; Urban - Coastal Relationship in Future Istanbul DISAPPEARING YENIKOY Researcher: Hatice Kübra Baştuğ
21-24
Keywords: The Relations of Urban and Rural, Current Documentation in Istanbul 3. The Airport Area in Yeniköy, Yeniköy From The Eyes Of Children PASSAGES IN KADIKOY, AS AN URBAN THRESHOLD Researcher: Gülsen Şenol
25-28
Keywords: Threshold, Mental and Physical Thresholds of the City, Heterotopia, Porosity, Ambiguity, Passages of Kadıköy RE-PRODUCTION OF URBAN VOID ‘’URBAN VOIDS AND ARTICULATION IN THE CONSUMPTION SOCIETY” Researcher: Kerim Yüksek Keywords: Consumer Society, Detected Void, Designed Void, Experienced Void, Fullness
2
29-32
İÇİNDEKİLER 33-36
İSTANBUL’DA MÜPHEM ALANLARIN İZINI SÜRMEK Araştırmacı: Hilal Kaynar Anahtar kelimeler: Müphem Alan (Terrain Vague), I. Sola Morales, İşlevsizliğin İşlevi, Stalker, Tarkovsky
37-40
KENT TOPRAĞINA İNSANMERKEZCI BAKIŞIN ELEŞTİRİSİ Araştırmacı: Bedirhan Koç Anahtar kelimeler: “Toprak-Yapı İlişkisini Sorgulamak”, Aldo Leopold, Toprak Etiği, Biyolojik Çeşitlilik
41-44
BOSTANLARIN KENTSEL YAŞAM ÜZERİNDEN DEĞERLENDİRİLMESİ: “YEDIKULE BOSTANLARI ÖRNEĞİ” Araştırmacı: Betül Güreş Anahtar Kelimeler: Yedikule Kent Bahçeleri, Dünya Kültür Mirası, Somut Olmayan Kültürel Miras, Kentsel Tarım, Sürdürülebilirlik, Permakültür
45-48
BİR KATILIMCI TASARIM OYUNU: MÜŞTEREK İSTANBUL Araştırmacı: Özlem Delikanlı Anahtar kelimeler: “Müşterekler”, Katılımcı Mekan / Katılımcı Tasarım, Sivil Toplum Kuruluşları
49-52
KAMUSAL MEKÂN - AVM İLİŞKİSİNE RADİKAL BİR MÜDAHALE Araştırmacı: Ecenur Çorlu Anahtar kelimeler: “Kamusal Mekân Kavramının Alışveriş Merkezleri Üzerinden Değerlendirmesi”, Kamusal Mekân, Sözde Kamusal Mekânlar, Gordon Matta Clark, Kent Dokusu ile Bütünleşme, Sürdürülebilir Yürüyüş Alanları
53-56
EVI YİTİRMEK: METROPOL, MESKEN, BEDEN Araştırmacı: Tuğba Menşur Anahtar kelimeler: Metropol, Mesken, Beden, Ev, Göçebe, Fragman
57-60
İSTANBUL METROSU’NUN PSİKOCOĞRAFI BİR ANLATISI: M2 HATTI Araştırmacı: Buket Turan Anahtar Kelimeler: Sitüasyonistler, Oyun Kavramı, Simmel’in Yabancılaşma Kavramı, Rutini Bozacak Müdahaleler.
3
CONTENT TRACING TERRAIN VAGUE IN ISTANBUL Researcher: Hilal Kaynar
33-36
Keywords: Terrain Vague, I. Sola Morales, Usefulness of Uselessness, Stalker, Tarkovsky CRITIQUE OF THE ANTHROPOCENTRIC LOOK ON URBAN LAND Researcher: Bedirhan Koç
37-40
Keywords: Questioning the Relationship between Urban Land and Structure, The Ethics of Urban Land, Urban Wilderness
EVALUATION OF THE URBAN GARDENS AND ITS CONNOTATIONS: “YEDIKULE URBAN GARDENS CASE” Researcher: Betül Güreş
41-44
Keywords: Yedikule Urban Gardens, World Cultural Heritage, Intangible Cultural Heritage, Urban Agriculture, Sustainability, Permaculture,
THE PARTICIPIAL DESIGN BOARDING GAME: COMMON ISTANBUL Researcher: Özlem Delikanlı
45-48
Keywords: “Commons”, Participial Design, Participial Space and Design, Non-Governmental Organizations
A RADICAL INTERVENTION TO THE SHOPPING MALL AS PUBLIC SPACE Researcher: Ecenur Çorlu
49-52
Keywords: “Evolution of Public Space Notion Through Shopping Malls”, Public Space, Quasi-Public Space, Gordon Matta Clark, Integration with Urban Fabric, Continuous Walking Areas. LOSING HOME: METROPOLIS, DWELLING, BODY Researcher: Tuğba Menşur
53-56
Keywords: Metropolis, Dwellign, Body, Home, Nomad A PSYCHOGEOGRAPHICAL NARRATIVE OF ISTANBUL: SUBWAY M2 LINE Researcher: Buket Turan Keywords: Subway As A Place of Estrangement, Situationist International, Psychogeography, Game Concept, Interventions That Disrupt The Routine
4
57-60
İÇİNDEKİLER 61-64
BEŞİKTAŞ’TA 12 DAKİKA: KENTI YÜRÜYEREK DENEYİMLEME Araştırmacı: Şeyma Büyükkoçak Anahtar Kelimeler: İstanbul’da Yürünebilirlik Üzerine Bir Deneyim, Street Smart Kavramı, Mekanı Keşfetme, Bedenle İlişki Kurma, Hareket Halinde Öğrenme, Beklenmedik Olanla Karşılaşma, Psikocoğrafya
65-68
MIMARLIKTA KULLANIM DÖNÜŞÜMÜNE YÖNELİK: BEŞ YAKLAŞIM Araştırmacı: Can Çilek Anahtar Kelimeler: Tarihsel Yaklaşım [Hafıza], Fiziksel Yaklaşım [Biçim / Malzeme], İşlevsel Yaklaşım, Tasarımsal Yaklaşım [Yenilikçi / Sanatsal], Yenilemeci Yaklaşım [Güncelleme / Renovasyon]
69-73
KAYNAKÇA
5
CONTENT 12 MINUTES IN BEŞIKTAŞ: URBAN EXPERIENCE THROUGH WALKING Researcher: Şeyma Büyükkoçak
61-64
Key words: “An Experience on Walkability in Istanbul”, the Notion of ‘Street Smart’ , Exploring Space, Establishing Relationships with the Body, Learning from Moving, Meeting the Unexpected, Psychogeography
FIVE APPROACHES ON ADAPTIVE REUSE Researcher: Can Çilek
65-68
Keywords: Historical Approach [Memory], Physical Approach [Form / Material], Functional Approach, Design Approach [Innovative / Artistic], Innovative Approach [Update / Renovation] BIBLIOGRAPHY
6
69-73
İstanbul’u yürümek ve üzerine düşünmek Güz 2018 döneminde, AURA-İstanbul Araştırma Tabanlı Tasarım Stüdyosu, on beş katılımcıyı ağırladı. Araştırma stüdyosunun ana ekseni ‘yürümek’ üzerine kurgulandı. Geçtiğimiz birkaç yılda, bir kentsel araştırma metodolojisi olarak yürümek fazlasıyla itibar kazandı. İstatistiki veriler ve haritalardan yola çıkılan yaygın kent çalışmaları, kentselliği bazı sınırlar ve renkler içerisine hapsediyor. Maalesef ki, veri, matematiksel deformasyonlara oldukça açık. Oysa, yatay bir yaklaşım olarak yürümek, farklı bakış açıları sunuyor. Yönetimsel sınırlar ve renk kodlu bölgeler, kentsel durumların karmaşıklığını karşılamakta yetersiz kalıyor. Kenti yürüyerek deneyimlemek, karmaşık katmanların çokluluğunu, yerin doğasında var olanı ‘genius loci’yi açığa çıkarıyor. Kokular, topografya, gölgeler, siluet, çöp konteynerlerinin içeriği, mahalleli ile resmi olmayan konuşmalar ve manzaralar, bunların tümü yeni bir portre üretiyor: ‘Karşılıklı dayanışmalar ve varlığın kırılgan dengeleri’ Katılımcıların projeleri, Boğaz’ın kenti, megapolis Istanbul’un karşı karşıya olduğu sorunlar ve çağdaş soruların bir temsili olma özelliği taşıyor. Yürümenin ötesinde, stüdyonun yönergesi sonuç yerine süreç temelli bir yaklaşıma sahipti. Bu metot, çağdaş kentsel duruma geniş kapsamlı cevaplar bulmaya izin verdi. İstanbul’da, mimarlık, on yıllardır gayrimenkul gelişiminin bir aracı haline gelmiş bulunuyor. Katılımcılar tarafından geliştirilen araştırma çalışmaları, derin bir olgunluk göstermenin yanı sıra, mimarlığı eleştirel düşünmenin bir aracı olarak yeniden ele alıyor. Sizlerle bu araştırma çalışmalarının kısa bir özetini paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Son olarak, Aura -İstanbul Güz 2018 Dönemi süreci ve sonrasında, projelerin akademik gelişimi; çalışma konularının bütünleyici “açık bir kent tartışmasına” dönüşmesi sürecine sağladığı katkıları ve ‘Kent Diyalogları’ panelinin hazırlanması sürecinde gösterdiği desteğinden ötürü Hande Tombaz’a teşekkürlerimizi sunarız.
Sinan Logie AURA-İstanbul Güz 2018 Stüdyo Yürütücüsü
7
Walking and thinking about Istanbul During autumn 2018, AURA-İstanbul research based studio, hosted fifteen participants from different backgrounds. The studio’s main research axis was based on walking. In recent year, walking as a methodology for urban studies gained a strong recognition and popularity. Common urban researches, based on statistical data and maps, are reducing the figure of the urbanity to some borders and colors. Unfortunately, data is genuinely quite open to mathematical distortion. Walking, as a horizontal approach, offers a different perception. Effectively, the urban condition’s complexity can’t match administrative limits or colored urban districts. The experience of walking through the urban reveals a multiplicity of complex layers, inherent to the place: ‘’the genius loci’’. Smells, topography, shadows, skyline, content of trash containers, informal talks with neighborhood users and landscapes are interconnecting to reveal a new portrait: Interdependencies and fragile equilibriums hosted in the entity. The students’ projects are representative of all the contemporary questions and challenges faced by the megapolis of the Bosphorus. Beyond walking, the studio’s guidelines were based on a process-led approach rather than a result-led one. This method permitted the wide scope of answers to the contemporary urban condition. In Istanbul, architecture has been, for decades, restrained to a tool for real estate development. The researches developed by the students, showed a deep maturity and ability to rethink architecture as a critical thinking tool. We are happy to share with you, a preview of these works in the present booklet. In the end, we would like to present our sincere thanks to Hande Tombaz, for her support in academic improvement of all research projects, her contributions for bringing forward a complementary discussion on ‘open city’ and her assitance in the preparation process of ‘Urban Dialogues’ panel.
Sinan Logie AURA-İstanbul Autumn 2018 Studio Leader
8
“Hatıradan İbaret Kalan Kent” İstanbul’un Hafıza Haritası “The City that Exists in the Memory” İstanbul’s Memory Map Feyza Sayman AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: Kentsel Bellek: Modern Şehirde Tarih ve Unutma, Kolektif Hafıza, Bireysel ve Kolektif Hafıza İlişkisi, Aldo Rossi, İstanbul’un Hafıza Haritası
Keywords: Urban Memory: History and Amnesia in the Modern City, Individual and Collective Memory Relation, Aldo Rossi, İstanbul’s Memory Map
İstanbul, İstanbullu olmak ve İstanbul’u yaşamak mesele olduğunda, hatıralar üzerinde en çok konuşulan ve yazılan olur. Bireylerin olduğu kadar toplumların da yazınında, müziğinde, sanatında yer tutmuş bir şehirdir İstanbul. Tanpınar’ın deyişiyle,
When Istanbul, belonging to Istanbul and living in Istanbul are the matters of subject, memories are the most talked and written about. Istanbul is a city that has a place in literature, music and art of individuals as well as society. With the expression of A. H. Tanpınar,
“Doğduğu, yaşadığı şehri iyi kötü bilmek tabii bir iş; İstanbul’da bir zevk inceliği, bir nevi sanatkârca yaşayış tarzı. Her İstanbullu az çok şairdir, çünkü irade ve zekasıyla yeni şekiller yaratması ile, büyüye çok benzeyen bir muhayyile (imgelem) oyunu içinde yaşar.”
“It is a natural thing to know the city that you’re born in or you live; it is however is a gusto, a way of artistic living when it comes to Istanbul. Every Istanbulite is more or less a poet; because they live in a spell like game of imagination by creating new shapes through their will and intelligence.”
Ancak kentin son yüzyıllık süreci düşünüldüğünde, bir noktada unuttu İstanbullular, şair olduklarını. Artık İstanbul, üzerine şiirler, şarkılar yazılan bir kent değil. Bu noktada, bu araştırmanın yaklaşımı ve ilgilendiği konular; kente, kentliye ve hafızaya dair bazı sorular sorarak başlar.
However, considering the last one and a half cen¬tury of the city, the Istanbulites forgot, at some point, that they were poets. Now Istanbul is not a city of poems or songs. At this point, the approach and the issues of this research commences by asking some questions about the city, the citizen and the memory.
‘Kent deneyimi hafızada yaşar mı? Unutulur mu? Özlenir mi?’ ‘Kent hatıralarının sürdürülebilir oluşu önemli midir?’ ‘Zamansal süreksizlik kent deneyimini nasıl etkiler?’ ‘Yok olmuş bir ‘hafıza mekanı’, aslında hiç var olmamış gibi midir?’ ‘Geçmiş ile geleceğin bağlantı noktası olan ‘an’ nasıl bir hafıza üretmekte?’ ‘Hafızanın üretiminin, dönüşümünün, yeniden üretiminin aktörleri kimlerdir?’
Does the urban experience live in the memory? Forgotten? Missed? Is it important that the memories of the city are sustained? How does temporal discontinuity affect urban experience? Is a destroyed “place of memory” like it has never existed? What kind of a memory does the moment, the con¬nection point of the past and the future, produce? Who are the actors of the production, transforma¬tion and re-production of memory?
Bu sorulara cevap ararken izlenen yöntem, İstanbul’un yaklaşık olarak son yüzyıllık tarihini ve bu süreçteki sosyal, siyasal ve mekansal dönüşümünü üç ana kaynak* üzerinden takip ederek İstanbul’un ‘hafıza mekanları’nın belirlenmesi üzerine kurulmuştur. Belirlenen hafıza mekanları, kentin gelişimini ve dönüşümünü okumanın mümkün olduğu, kentin hikayelerini anlatan yapı, bölge,
“Hatıradan İbaret Kalan Kent” İstanbul’un Hafıza Haritası
The method of looking for answers to these ques¬tions is based on identifying Istanbul’s history in the last one-and-a-half century and determining its “memory places” through social, political and spatial transformations with the help of three main books*. The identified memory spaces are
10
‘The City that Exists in the Memory’ İstanbul’s Memory Map
11
altyapı ve mekanlardır. Bu mekanlar belli bağlamsal temalar çerçevesinde araştırılarak, sonuçta bu mekanları ve mekanın hafızasını anlatan ‘bir şematik haritalama, bir kolaj ve bir mekansal hafıza defteri’ üretilmiştir.
the structures, districts, infrastructure and places that tell the stories of the city, where it is possible to read the development and transformation of the city. These spaces are explored in the context of certain contextual themes; and a ‘schematic mapping, a collage and a spatial memory book’ are produced which specifically explain the mem¬ory of these spaces and places.
Bellek, hatıraları zihnin karanlık bir bölgesine depolayıp, yalnızca hatırlama eylemini gerçekleştirmek uğruna üretilen nostaljik bir yaratıdan çok daha fazlası, bir yeniden üretme ve düşünce kurgulama biçimidir. Hafızanın zaman, mekan ve toplumla olan ilişkisi, zihinsel bir inşa sürecidir. Kentselliği hafıza üzerinden okumak ise bu inşa sürecinin, bireysel hafızanın toplumsal çerçevede kolektif bir şekilde yeniden üretimini konu eder. Şehirde var olan her şey, hem bireysel, hem de kolektiftir. Kent ve kentli birbirine karışır, biri diğerinin izlerini taşır. Bu kurguda şehir, kolektif hafızanın kök saldığı yerdir ve hafıza ise, şehir yapısının kılavuzudur.
‘Memory’ is much more than a nostalgic creation that is made to store memories in a dark area of the mind and only perform the act of remember¬ing. It is a form of re-production and construction of thought. The relationship of memory with time, space and society is a mental construct; reading the urbanity through memory is a col¬lective re-production of the individual memory in the social context. Everything that exists in the city is both individual and collective. The city and the citizen carry the traces of the other. In this construction, the city is the place where collec¬tive memory takes root and the memory is the guide to the city structure.
Hafızanın kılavuzluğunda İstanbul’a bakıldığında, kentin son yüzyıllık süreci, İhsan Bilgin’in sözleriyle “Yenilenmelerin, değişimlerin, kabuk değiştirmelerin üst üste bindiği, birbirini eskittiği dönemler silsilesi” ve “Yeni tahayyüllerin tamamlanmadan eskidiği, gelecek ve geçmiş özlemlerinin birbirine karıştığı bir zaman sıkışması çağı” olarak tanımlanıyor. Kentsel mekanın dönüşümünü, bu yüzyıllık sürecin geliştirdiği sosyal ve siyasal hafıza üzerinden okumak ve İstanbul gibi sonsuz katmanları olan, devingen ancak sürekli dönüşen, yeniden üretilen bir kenti anlamlandırma yöntemi olabilir.
Having a glance on Istanbul and the last century of the city through memory, in the words of İhsan Bilgin, it is: “the period of overlapping of renewal, changes and shedding skin while they age each other…” and “an age of time-jamming where new envisages get old before completed, future and past longings mixed up with each other”. Read¬ing the transformations of urban space through the last century’s social and political memory can be a good way to interpret a city like Istanbul; which is dynamic yet always transforming.
* 1. Osmanlı Başkentinden Küreselleşen İstanbul’a: Mimarlık ve Kent
İstanbul’un Hafıza Haritası
2. T. Cansever, Kubbeyi Yere Koymamak
İstanbul’s Memory Map
“Hatıradan İbaret Kalan Kent” İstanbul’un Hafıza Haritası
3. A.H. Tanpınar, Beş Şehir
12
‘The City that Exists in the Memory’ İstanbul’s Memory Map
İstanbul’u Anlamak? İstanbul’dan Öğrenmek Understanding Istanbul? Learning From The City Pelin Öztürk AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: “İstanbul’un Görünmeyen Sınırları”, Kentsel Kesişim ve Ayrışım Alanları [İstanbul’un Tarihsel, Politik, Sosyo-Ekonomik ve Kültürel haritaları üzerinden okumalar]
Keywords: Readings on Physical and Social Geography of Istanbul, “Mapping Istanbul”, Chaos, Dynamism, “The Open City”
Yaşayan bir organizma olarak kent sürekli bir değişim içerisindedir. Sosyal, kültürel, ekonomik, siyasi bütün yapılanmaların kent organizması üzerinde doğrudan veya dolaylı etkileri, zaman-mekan döngüsü içerisinde çeşitli şekillerde algılanmaktadır. Bu yapılanmalar kentin dönüşümünde rol oynarken, kentin de bu yapıların dönüşümüne ortam hazırladığı bilinmektedir.
As a living organism, the city is constantly changing. The direct or indirect effects of all social, cultural, economic and political structures on the urban organism are perceived in various ways within the time-space cycle. As these structures play a role in the transformation of the city, it is known that the city prepares an environment for the transformation of these structures as well. Every decision to be taken on Istanbul is added to the existing values of multi-layered city that continues to live with its own movement.
İstanbul üzerine alınan her karar, kentin merkezinden çeperlerine sürdürülen yapılaşma politikaları, tasarılar ve planlamalar, İstanbul’un çok katmanlı yapısı, kimliği ve mevcut değerleri üzerine eklenerek kendi devinimiyle yaşamayı sürdüren kent sistemine katılmaktadır.
It is possible to observe the uncontrolled development and change in the city even in daily life and the development of our methods to represent Istanbul helps to enhance our awareness of the current structure and values of the city with the different layers of the city structure. In order to establish the right way for the future and take role in the name of the city we need to analyse the breakthroughs and triggers of the past cause-effect relationships carefully. In light of these approaches, studies on the physical and social geography of Istanbul show the variables on the current structure of the city and allow us to identify the focal points of the tension. In addition to the static diversity observed on the multi-layered maps of Istanbul, spatial experiences in which we are in contact with variables that cannot be measured in the living city allow us to question and reproduce the information gained at macro level. As we try to understand the traces of the sociological structure of the city through these experiences, the definitions of urban sociologists and their methods of analyzing the social structure are important references.
İçinde yaşarken dahi kontrolsüz gelişimini ve değişimini gözlemlediğimiz İstanbul’a yönelik temsil yöntemlerimizin gelişmesi, İstanbul’un farklı katmanlarıyla izlenebilirliği kentin mevcut yapısı ve değerleri hakkındaki farkındalığımızı geliştirmek için önemlidir. Bugün içinde yaşadığımız gerçekliğin, geçmişteki tetikleyicilerini, kırılmalarını iyi analiz edebilmek, neden-sonuç ilişkilerini doğru biçimde kurabilmek, kent adına atılacak yeni adımların daha sağlam temellendirilebileceğini düşündürmektedir. Bu yaklaşımlar ışığında, İstanbul’un fiziksel ve sosyal coğrafyası üzerine yapılan incelemeler, kentin mevcut yapısı üzerinde değişkenleri göz önüne sererken, kentteki gerilimin odak noktalarını tespit etmemize olanak verir. İstanbul’un çok katmanlı yapısını imgeleyen ilişkisel haritalar üzerinde gözlemlenen durağan çeşitliliğin yanında; sürekli yaşayan kentte ölçülemeyen değişkenlerle temas halinde olduğumuz mekânsal deneyimler ise üst ölçekte edinilen bilgiyi sorgulatıp, yeniden üretmemizi sağlamaktadır. Kentin sosyolojik yapısının izlerini bu deneyimler üzerinden okumaya çalıştığımızda, kent sosyologlarının tanımlamaları, kent tarifleri ve sosyal yapıyı çözümleme yöntemleri önemli yol göstericilerdir.
İstanbul’u Anlamak? İstanbul’dan Öğrenmek
In addition to many different social approaches related the city and urbanism, Istanbul, where we are constantly exposed to the diversity and dynamics of the 21st century as we live in, can be
14
Understanding İstanbul? Learning From The City
İstanbul’un öteki rehberi - Fatih, Üsküdar, Bomonti’de keşifler / Eylül-Kasım 2019 Istanbul’s other guide - Discoveries in Fatih, Üsküdar, Bomonti / Sept.-Nov. 2019
15
read through Richard Sennett’s concept of “open city”. The concept of open city, described by Richard Sennett in his speech at Harvard School of Design in 2o17, is a city form that combines the physical and social components and creates an environment for economic, social developments and diversity.
Kentle ilişkisini kurabildiğimiz pek çok farklı sosyal yaklaşımın yanında, içinde yaşarken boyutlarını tahayyül edemediğimiz, çeşitliliğine, dinamiklerine sürekli maruz kaldığımız 21. yüzyıl İstanbul’u, Richard Sennett’in “açık kent” kavramı ile ilişkilendirilerek değerlendirilmiştir. Sennett’in 2o17 yılında Harvard Tasarım Okulu’nda gerçekleştirdiği konuşmasında üzerinde durduğu açık kent kavramı; kentin fiziksel ve sosyal bileşenlerini bir araya getiren, ekonomik, sosyal gelişmelere ve çeşitliliğe ortam hazırlayan bir kent tarifi üzerine şekillenir.
“Cities must open up opportunities, connect people with new people, liberate people from the narrow margins of the traditions; in short, the city must deepen urban experience” (Sennett, Harvard School of Design, 2o17)
“Kentler olanaklar açmalı, insanları yeni insanlarla iletişime geçirmeli, geleneklerin dar sınırlarından kurtarmalı; kısaca kent deneyimi derinleştirmelidir” (Sennett, Harvard Tasarım Okulu, 2o17)
It is known that our readings, our interrogations and our efforts to understand the city are a tiny little part of an endless practice. The process, which has been shaped with the background of comparative urban readings and observations of the different places with the different social, cultural, historical and economic characteristics, has diversified our questioning of the past, present and future of the city. Where the study is today; it can be emphasized that we should be able to hear Istanbul’s voice, in the noise we have created on this mega city. In order to differentiate those belonging to city from the countless elements of the polyphonic range of modern age we need to develop our methods, create public awareness while working interdisciplinary and strengthen our relationship with the city in a multi-faceted way. The idea of new approaches which are developed by accepting all the colours and the diversity in the city, by standing equal to what the different disciplines say can be considered as an alternative to the rigid planning practices and lineer decision-making mechanisms of today.
Kent üzerine okumalarımızın, sorgulamalarımızın ve kenti anlamlandırma çabamızın nihayeti olmayan bir pratik olduğu bilinmektedir. Karşılaştırmalı kent okumaları arkaplanıyla, İstanbul’unun sosyal, kültürel, tarihi, ekonomik bileşenleriyle birbirinden çok farklı karakterlere sahip bölgelerine yapılan yürüşlerle şekillenen süreç, kentin dünü, bugünü, yarını üzerine sorgulamalarımızı çeşitlendirmiştir. Çalışmanın bugün geldiği noktada; her bir kent parçasının ayrı bir düzlemden konuştuğu bu mega kentin üzerinde yarattığımız gürültünün içerisinde İstanbul’un söylediklerine kulak verebilmemizin önemi vurgulanmalıdır. Modern çağın çok sesliliği içerisinde duyularımıza değen sayısız öğeden bu şehre ait olanları ayrıştırabilmek, değerli, işlenebilir olanları seçebilmek içinse yöntemlerimizi geliştirmemiz, disiplinler arası çalışırken, kamusal bir farkındalık yaratabilmemiz, kentle ilişkimizi çok yönlü bir biçimde kuvvetlendirmemiz gerekmektedir. Bu düşüncelerden hareketle; kentin bütün renklerini, var olan çeşitliliğini bir değer kabul ederek, farklı disiplinlerin söylediklerine eşit mesafede durarak geliştirilecek yeni yaklaşımların, kapsayıcı ve özde yenilikçi tasarıların; çok boyutlu, çok anlamlı kent yapısına darbe vuran tepeden inmeci karar mekanizmalarının, rijit planlama pratiklerinin alternatifi olabileceği fikri benimsenmiştir.
İstanbul’u Anlamak? İstanbul’dan Öğrenmek
16
Understanding İstanbul? Learning From The City
Zaman Bağlamında Kent-Kıyı İlişkisi: İstanbul Boğazı Urban-Coastal Relationship in the Context of Time: the Bosphorus Gaye Karbeyaz AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: “Kent ve Kıyı”, Kentsel Kıyı [Urban Coastal], Geçmiş, Bugün ve Gelecekte İstanbul Boğazı, Doğal ve Yapay Kıyı, Geleceğin İstanbul’unda Kent- Kıyı İlişkisi
Keywords: ”City and Coastal”, Urban Coastal, the Bosphorus in Past, Present and Future; Natural and Artificial coastal; Urban - Coastal Relationship in Future Istanbul
Bu çalışma, tarihsel süreç içerisinde kent-kıyı ilişkisini İstanbul Boğaz’ını merkeze alarak inceleyen bir araştırma çalışmasıdır. Araştırma sürecinde, İstanbul’da kent ve kentlinin deniz ile kurduğu ilişki bilimsel araştırmalar, konuya ilişkin istatistiksel veriler ve farklı disiplinlerde konu üzerine yazılmış tezler ve metinler gibi nesnel veriler üzerinden incelenmiştir. Bunun yanı sıra deneyimlere ve güncel pratiklere de yer vermesi açısından resimler, fotoğraflar, efsaneler, anılar, romanlar gibi sanat ve edebiyat eserlerinden, eski ve yeni gazete haberlerinden faydalanılarak öznel ve kurgusal veriler ile kent-kıyı ilişkisinin bir okuması yapılmış ve değişimine sebep olan etkiler çeşitli alt başlıklar halinde sunulmuştur. Süreç, yazınsal alt yapıyı destekleyen biçimde hazırlanmış özgün kolajlar ile tamamlanmıştır.
This study is research which examines the urban-coastal relationships through history by taking the Bosphorus as the center. During the research process, in Istanbul, the relationship between the city and the sea has been investigated through scientific researches, statistical data on the subject and theses and texts on the subject in different disciplines. On the other hand, in order to include experiences and current practices, a reading of subjective and fictional data and the city-coastal relationship was made by using the old and new newspaper news, such as paintings, photographs, legends, memoirs, novels. The factors that caused the changes in this relationship are presented in several sub-headings. The process was completed with original collages prepared to support the literary background.
Kıyılar, kentsel yaşam ile doğal yaşam arasında şekillenen bir eşiktir ve mekansal anlamda kıyılar, kent ve su arasında yaşam alanı tanımlamaktadır. Deniz ya da kıyı, kentin ekolojik dengesi, ekonomisi, tarihsel simge ve değerleri, mimarisi, kentlinin yaşam biçimi ve oluşturduğu kültür düşünüldüğünde kentin yaşamsal ve mekansal kimliğini belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Kıyılar, kent kimliği ve morfolojisini belirledikleri gibi kentlilerin yaşam biçimlerinin şekillenmesinde de oldukça önemli rol oynamışlardır. Tarihsel süreçte kentli İstanbul kıyılarını farklı zaman dilimlerinde, farklı amaçlar ve işlevlerle kentsel yaşama dahil etmeye çalışmıştır. Özellikle günlük yaşama ilişkin veriler incelendiğinde, uzun yıllar boyunca kıyıya yüklenen sosyal anlamların son derece güçlü olduğunu göstermektedir. Ancak küreselleşmenin de etkisiyle, yapılan bilinçsiz ve plansız uygulamalar veya yanlış kullanımlar neredeyse terk edilmiş olan kıyıların, kentten kopuk tanımsız kentsel boşluklar haline gelmesine neden olmaktadır. Kentin gelişim ve değişimi tarihsel ve morfolojik bağlamda değerlendirildiğinde kıyı kültürünün
The coasts are a threshold shaped between urban life and natural life. And in the spatial sense, the coasts define a habitat between the city and the water. The sea or coast is one of the most remarkable elements that determine the vital and spatial identity of the city when the city’s ecological balance, economy, ancient symbols and values, architecture, urban lifestyle and culture of the city are considered. The coasts played an important role in shaping the lifestyle of societies as well as determining the urban identity and morphology. In the historical process, the citizens tried to include the coast of Istanbul into urban life in different periods with different purposes and functions. Especially when the data on daily life is examined, it shows that social meanings that have been uploaded to the coast for many years are extremely strong. However, because of the effect of globalization, unconscious and unplanned practices or misuse almost abandoned coastal areas have become urban spaces that are separated from the city. When the development and change of the city are evaluated in histori-
Zaman Bağlamında Kent-Kıyı İlişkisi: İstanbul Boğazı
18
Urban-Coastal Relationship in the Context of Time: the Bosphorus
Kentin Enerjisinin Sönümlendiği Mekanlar: Kıyılar Places Where The Energy Of The City Is Lost: Coasts
zamanla yok olduğu, kent ile denizin kurduğu ilişkinin zayıfladığı görülmektedir.
cal and morphological context, it is seen that the coastal culture disappeared in time and the relationship between the city and the sea has weakened.
Bu araştırma çalışması, zaman bağlamında İstanbul’un kent-kıyı ilişkisinin değişiminin ve gelişiminin bir önizlemesini sunmanın yanı sıra, gelecekteki kıyı kullanımları hakkında öngörüler sunmaktadır. Giderek yok olan deniz kültürün ve bu kültürden beslenen kentsel kimliğin nasıl güçlendirilmesi gerektiği, bir planlama ve tasarım sorunudur. Kentte süregelen yapılaşmalar, doğal afetler ve iklim koşulları gibi kenti bekleyen gelecek senaryoları da göz önünde bulundurularak kentin kıyı ile olan ilişkisi sağlıklı bir şekilde yönlendirilmelidir. İstanbul kıyılarının bu derece önem taşıyan planlama ve tasarım süreçleri farklı disiplinlerle birlikte bütüncül bir yaklaşım ile ele
This research presents a preview of the change and development of Istanbul’s urban-coastal relationship in the context of time, as well as predictions about the future coastal uses. How the increasingly disappearing sea culture and the urban identity fed by this culture should be strengthened is a problem of planning and design. Considering the future scenarios that await the city, such as ongoing urbanization, natural disasters, and climate conditions, the relationship of the city with the coast should be guided in a healthy way. Planning and design processes of the coast
19
İstanbul’da Deniz ile Temas: Deniz Hamamları ve Plajlar Atlama Kulesi: Selahattin Giz, 1932, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Fotoğraf Koleksiyonu
İstanbul’un Deniz ile Teması: 1980’ler ve Sonrası Kıyı dolgu alanlarında kentlinin deniz ile teması
alınmalı, geleceğe dair stratejiler ve mekansal politikalar üretilmelidir. Günümüzde İstanbul kıyıları için bu süreç oldukça belirsizdir.
of Istanbul that are of such importance should be handled with a holistic approach with different disciplines. Strategies and spatial policies for the future should be produced. Today, this process is quite uncertain for the coasts of Istanbul.
Istanbul’s Contact with the Sea: In the 1980s and Later Contact of citizens with the sea in the coastal filling areas
Contact with the Sea in Istanbul: Sea Baths and Beaches The Diving Tower: by Selahattin Giz, 1932, Suna and İnan Kıraç Foundation Photography Collection
Zaman Bağlamında Kent-Kıyı İlişkisi: İstanbul Boğazı
20
Urban-Coastal Relationship in the Context of Time: the Bosphorus
Yok Olmakta Olan Yeniköy Disappearing Yeniköy
Hatice Kübra Baştuğ AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: Kent ve Kırsal İlişkisi, İstanbul 3. Havalimanı Bölgesindeki Yeniköy’e Ait Güncel Belgelemeler, Çocuklarından Gözünden Yeniköy
Keywords: The Relations of Urban and Rural, Current Documentation in Istanbul 3. The Airport Area in Yeniköy, Yeniköy From The Eyes Of Children
İstanbul’un kuzeyinde bulunan Yeniköy, 3.havalimanından etkilenen Arnavutköy’e bağlı kırsal bir yerleşimdir. Yeniköy, 1924 yılında Yunanistan ile yapılan nüfus mübadalesi sonucunda gelen muhacirler tarafından kurulmuştur. Atatürk, köy halkını mübadale zamanında patriyot olarak getirmiştir. Patriyot Fransızca da bir deyim olup ‘vatansever’ anlamındadır. Son yıllara kadar, tarım ve hayvancılık ile geçimini sağlayan köyün nüfusu günümüze kadar çok değişmemiş ve dışardan göç almamıştır. Köyde rumlardan kalan yapılar korunamamış, harabe durumundadır. Köylüler için, ‘Tepeler’ olarak tanımladıkları köyün girişinde Karadenizi gören nokta önemli bir yere sahiptir.
Yeniköy, located in the north of Istanbul, is a rural settlement which is pretty much affected by the construction of İstanbul’s third airport. Yeniköy was founded by people emigrated from the Greece as a result of population exchange between Greece and Turkey in 1924. During this population exchange, the villagers were invited as ‘patriots’ by Atatürk. Patriot is a French term which refers a person who vigorously supports their country and is prepared to defend it against enemies or detractors. The population of the village has not changed so much until today and there has not been an external migration. Buildings left by the Greeks in the village could not be preserved well and they have turned into ruins. For the villagers, ‘Tepeler’ is an important place which is located at the entrance of the village and it takes a broad view through the Black Sea.
Yeniköy’ün, 1970’ten 2017’ye kadar arazi örtüsünde farklılıklar bulunmaktadır. Köyün çevresinde, yoğun orman dokusu, bataklıklar, yapay göletler, verimli tarım arazileri yer almaktadır. Madenciliğin bitmesiyle, çukurlar göletlere dönüşmüş ve bölgede ağaçlandırma yapılmıştır. Ağaçlandırılan alanlarda hayvancılık faaliyetleri yapılmıştır. Bununla birlikte, deniz bazı yıllarda doldurulmuş, bazı yıllarda ise açılmıştır. Havalimanın yapılmaya başlanılmasıyla, ağaçlar kesilerek orman ve mera alanları yok olmuş, tarım ve hayvancılık yapılamaz hale gelmiştir.
The landstructure of Yeniköy contains distinctive characteristics from 1970 to 2017. The environs of the village, there are intensely forest texture, marshes, artificial lakes and fertile agricultural lands. Running low of mining industry has caused the holes transforming into ponds and so the land has been afforested. Animal breeding began in the afforested areas. In addition to this, the sea has been exposed to some riprap works in some years. During the construction process of airport, trees have been cut off and the the deforestation has occured. Agricultural activities and animal breeding are also ended.
Günümüzde; konumu 3.havalimanından dolayı yüzölçümü küçülen, uygulanmakta olan ve öngörülen projelerin kesişiminde kalan göçmen köyüdür. Havalimanının başlanılmasıyla, köy ve çevresinde değişiklikler köy halkı tarafından hissedilmektedir. Metro 2023 hedeflerinde Yeniköy’e de hat gelmektedir. Sermaye odaklı büyüme ve ekonomiyi canlı tutmak için öngörülen mega projeler kapsamında, bu bölgede yenişehir oluşturulacağı söz konusudur.
Under current conditions, shrinking in the acreage of Yeniköy has been observed due to the construction of new airport. Also, this migrant village is placed at the intersection point of future megaprojects. With the commencement of the airport construction, changes in the village and its surroundings are deeply felt by peasents. Furthermore, subway line will be extended along Yeniköy in 2023. The scope of mega projects is a demand
Köye sık sık gidilerek köylüler, özellikle çocuklar ile görüşülmüştür. Çocuklara, köyün mevcut durumu ve geleceğine dair 3 soru sorulmuştur. Yö-
Yok Olmakta Olan Yeniköy
22
Disappearing Yeniköy
Yeniköy’ün konumu Location of Yeniköy
neltilen sorular doğrultusunda çocukların gözünden Yeniköy, ekonomik, ekolojik, sosyal ve politik boyutlarda değerlendirilmiştir. Çocuklar çizdikleri resimler ve düşünceleri ile birçok şeyi anlatır. Hava kirliliği, ağaçların yok olması, havalimanının yapılması, gıda tüketimi çocukların değindiği baskın noktalardır. Bazı çocuklar ekonomik boyuttan, ailesiyle birlikte yaptıkları işlerden yazarken, bazı çocuklar çevresindeki değişimlere değinmiştir.
for capital-driven economic growth by creating a new city. Yeniköy was visited many times and there has been arranged some meetings with villagers -especially children-. Three questions were asked to children about the current situation and future of the village. Through the children’s view, Yeniköy was evaluated in terms of economic, ecological, social and political dimensions. Children told lots of things with their drawings and thoughts. Air pollution, the destruction of trees, the construction of the airport, food consumption were the main points that drew attention. While some children mentioned about economic dimension referring to their work with their family, some children touched on the changes around their environment.
Kent-kır etkileşiminde, büyüyen İstanbul’un kırsal alan üzerindeki baskısı, köy organik dokusunu yok etmeye yöneliktir. Kırsal alanlar içerisinde bulunan köylerin; 6360 sayılı kanun kapsamında mahalleye dönüştürülmesiyle, metropoliten kentlerde köy kavramı yönetimsel ve sınırsal olarak kaldırılmasına rağmen sosyal bir değişiklik olmadığı söylenebilir.
23
Köyde yaşayan bir çocuğun çizdiği resimde, hafızasında fiziksel çevrenin kaldığı görülmektedir. Deniz dışında, herhangi bir doğal varlık bulunmamaktadır. Sınır kavramını, çizgileri ve açıklamalarıyla okuyabilmekteyiz. In the picture drawn by a child living in the village, it is seen that there is a physical environment in his memory. There is no natural assets, except sea. We can see the concept of boundary with lines and explanations.
Bölgede öngörülen projeler, arazi değerlerini etkilemiştir. Buna ek olarak satılık arazi ilanlarına bakıldığında, m² fiyatı en az 500 TL, en fazla 2500 TL’ye olan araziler olduğu görülmektedir.
In urban-rural interaction, the urban expansion of Istanbul creates a pressure on the rural area and the organic village texture is being damaged. With the transformation of villages at rural areas into the neighborhoods, under the law no. 6360, it can be said that although the concept of village was removed in terms of administrative rules; actually there was no change in social development. In the region, the proposed projects have caused a rise in the land values. In addition to this, when the land ads for sale are examined, it is seen that the prices differs from at least 500TL and up to 2500TL.
Yok olmakta olan Yeniköy olarak adlandırılan bu çalışmada; sosyal ve ekolojik yaşam düşünülmeden alınan kararlar Yeniköy’ü kaldıracağı öngörülmektedir. Geleceğin yetişkinleri, bu durumu en iyi hafızalarında kaydedecek konumdadır. Köyde, yaşanan değişimin farkındadırlar. Gelecekte köylerinin ne olacağını yazarken kendi saf düşüncelerini, nasıl olması istedikleri paylaşmış ve düşüncelerini, neden-sonuç ilişkisine dayandırarak açıklamışlardır. Çocuklardan öğrenebileceğimiz ve öğretebileceğimiz bilgiler bulunmaktadır. Çocuklarla birlikte bilgi üretmek, paylaşmak, soru sormak ve bilgiyi uygulayabilmek/tasarlayabilmek toplumuzun iyileşmesinde önemli bir role sahip olmaldır.bilgiler bulunmaktadır. Çocuklarla birlikte bilgi üretmek, paylaşmak, soru sormak ve bilgiyi uygulayabilmek/tasarlayabilmek toplumuzun iyileşmesinde önemli bir role sahip olmaldır.
Yok Olmakta Olan Yeniköy
In this study, called as disappearing Yeniköy, the decisions taken without considering social and ecological life; Yeniköy is facing with the danger of extinction. Adults of the future, children, are the best witnesses of the best memories. They are all aware of the changes in the village. They shared their feelings sincerely, and explained their thoughts based on the cause-effect relationship. There is valuable information that we can learn from children. Thus, asking questions to children, and producing, sharing, designing projects with them carries a huge importance for our society.
24
Disappearing Yeniköy
Kentsel Bir Eşik Olarak; Kadıköy Pasajları Passages in Kadikoy, as an Urban Threshold
Gülsen Şenol AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: Eşik kavramı, Kente Dair Zihinsel ve Fiziksel Eşikler, Heterotopya, Gözeneklilik, Muğlaklık, Kadıköy Pasajları
Keywords: Threshold, Mental and Physical Thresholds of the City, Heterotopia, Porosity, Ambiguity, Passages of Kadıköy
Kentin düşü, inşası devam etmekte olan devinimi düşünüldüğü zaman birtakım kelimelerin ihtiyaç duyduğu parantezler; kente ve topluma karşı soru işaretleri, ve alışılagelmemiş yapım/yıkım ekleri oluşturur. Kişinin aidiyet duygusunu en yoğun olarak hissettiği yer olarak evin; kente ilk teması ve kentten ilk kopuşu ev kapısının eşiği ile başlar. Kente ve insana dair hissedilen ‘aitlik’ ve ‘ötekilik’ hissi, öznel içerdeliğin kendisini dışarıya bırakmakta olduğu bir yolculuktur.
When considering the city’s dream, construction, and ongoing movement; certain words begin to need some parenthesizes for question marks for the city’s and society’s derivational affixes. The first contact of the house with the city and the first divergence between the city and the house begins with the threshold of the door. The sense of ‘devotion’ and ‘otherness’ is a journey that subjectively leaves itself to the outside. This journey from the body to the body, the body to the house, the house to the city, and the city to the city, is a kind of being on the threshold. This is the first meeting point of the ‘outer’ and the ‘inner ‘.
Bedenden bedene, bedenden eve, evden kente, ve kentten kente uzamlanan bu yolculuk; bir çeşit eşikte olma halidir. Kendi dünyamızda var olan görünümlerin; yeni bir görüntü ile karşılaşması ya da kendi görünüm kümesinden bir görüntüyü dışarıda bırakması, varlığının farkında olmadığı ‘iç’ ile; ötekiye uzanan ‘dış’ın karşılaşma noktasıdır.
The metropolis absolutes the border between the inner and outer as much as possible. It causes us to imagine ‘outside’ or ‘out one’ as a possible danger, and difference. Because of this absoluteness taught of borders, the journeys we made on them are often considered as unfamiliar experiences. Non porosity of states which are self-enclosed with tangible borders; makes potential compatibility, relationship, and togetherness with the others beyond the border impossible. For the city scale, the existence of absolute boundaries between outside and inside, correspond the disconnection between the areas using the same co-border but are already far apart. And thus, borders are not projected as interfaces to exceed; but convinced to absolute unities within their frames. Without the whole image, but just in between the acquaintances.
Metropolün 21. Yüzyıldaki hızı, iç ve dış arasındaki sınırı olabildiğince mutlaklaştırmaktadır. Fikir sahibi olunmayan ‘dışarı’yı; olası bir tehlike, farklılık, ve uzaklık olarak tahayyül etmemize neden olur. Sınırların öğretilmiş bu mutlaklığı nedeniyle; kentin muğlak sınırlarında yaptığımız yolcuklar genellikle alışılagelmedik tecrübeler olarak düşünülür. Oysa; kapalı, birbirleriyle sanki zıt bir kutupmuşçasına ayrışmış yerlerin gözeneksizliği; öteki ile olası uyumluluğu, ilişkiyi, ve birlikteliği imkansız kılar. Dışarısı ve içerisinin bu denli kalın sınırlarının olması; kent ölçeğinde birbirlerinden ilişkisi çoktan koparılmış sınırdaş mahallelere, ve kelimenin zıt anlamının cümle içerisinde yerinin olmadığı tek taraflı büyük kent cümlelerine tekabül etmektedir. Ve böylelikle, sınırlar geçilmesi ya da aşılması tahayyül edilen ara kesitler değil; görünümlerin mutlak birliğine inandırılmış ve büyük tablosundan koparılmış hikayelerin sergilendiği çerçevenin strüktürel birer parçasına dönüşürler.
Liminality or the experience of threshold, points to the presence of the permeable region between boundaries. This cross-section region is a dynamic and potential permeability region where two-sided encounter, contact, or separation takes place. The state of liminality, which represents the passage between the opposite sides, is defined as the
Eşiktelik, yahut eşikte olma deneyimi, sınırlar arasında sıkışmış olan ara bölgenin varlığına işaret
Kentsel Bir Eşik Olarak; Kadıköy Pasajları
26
Passages in Kadikoy, as an Urban Threshold
Kadıköy Pasaj Haritalaması Mapping of Passages in Kadıköy
27
Çay ocağı ve ilişkiler, Kafkas Pasajı
Çay ocağı ve ilişkiler, Sıtkıbey Pasajı
eder. Bu ara kesit bölgesi, çift taraflı olarak karşılaşma, temas etme, veya ayrılma eylemlerinin barındığı dinamik ve potansiyelli bir geçirgenlik bölgesidir. ‘Geçişte olma halini’ temsil eden eşik durumu; her ne kadar ‘bilinmeyen ile karşılaşma’ olarak tanımlanıp güvenli bir eylem yahut alan olarak düşünülmese de; aslında farklılıkların bir bütün oluşturabilmek için birbirlerinden aldığı güç öğretisinin tanımlandığı alandır.
“encounter with the unknown” and is not considered as a safe act or field.
Tea store and relations, Kafkas Pasajı
Tea store and relations, Sıtkıbey Pasajı
The urban thresholds, and passages of Kadıköy for this research, are at the city scale the parenthesis which have a power to create a new, third, more unstable, humane and ambiguous state. The series of passages in Kadıköy, for this research, make the borders vague. Within their overlapping historical backgrounds, detaching the existing from the reality attributes its articulation to being threshold or to be on threshold. The positive and negative predictions on it, point to the constructive power of heterotopia rather than the possible trouble. The borders of the street and the ‘bazaar ‘ are ambiguous due to the architectural structure of the passages; the network of relations within itself has already eliminated the other one and the otherness.
Her gün önünden geçip gidilen birtakım ‘deliklerin’; ters ve farklı bir noktadan bir ‘delik’ ile daha geçit özelliği kazanmasının azımsanmayacak bir örüntü ile tekrarlandığını farketmekle birlikte; eşik ve eşiktelik kelimeleri Kadıköy Pasajları üzerinden artiküle edilmiştir. Kadıköy Pasajları; kimi çevrelerce köhne merdiven altları, tekinsiz boş dükkanlar, yaşanmışlıklar, ve tarihe kazınmış esnaflardan ibaret kılınsa da; üzerlerindeki bu çok çeşitli düşünce akışı onu eşik statüsüne atfeder. Üzerinde olan hem pozitif, hem negatif öngörüler bir tehlikeden ziyade heterotopyanın pozitif gücüne işaret eder. Sokağın ve ‘çarşı’nın sınırları mimari strüktürü ile muğlaklaştırılırken; kendi içerisindeki ilişkiler ağı da öteki olanı çoktan ortadan kaldırmış olup; kentin hızlı gidişatına ansızın, ve durağan bir sayfa açmaktadır.
Kentsel Bir Eşik Olarak; Kadıköy Pasajları
28
Passages in Kadikoy, as an Urban Threshold
Kentsel Boşluğun Yeniden Üretimi “Tüketim Toplumunda Kentsel Boşluklar ve Eklemlenme’’ Re-Productıon of Urban Void ‘’Urban Voids and Articulation in The Consumption Society’’ Kerim Yüksek AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar kelimeler: Tüketim Toplumu, Algılanan Boşluk, Tasarlanan Boşluk, Yaşanan Boşluk, Doluluk
Keywords: Consumer Society, Detected Void, Designed Void, Experienced Void, Fullness
Modernleşme, endüstrileşme ile kentlerde kontrol edilemeyen nüfus artışı ve tüketime dayalı toplum oluşumu insanların üretimlerini ve üretim değerlerini yitirmeleri, tükettikleri ile var oldukları bir yaşama dahil olmaları gözlenmiştir. Bu noktada kentlerde kullanıcıların birer kullanılana dönüşümünü betimlemek yanlış olmayacaktır. Endüstri ile gelen sanayideki yoğunlaşma mal üretiminin artması paralelinde kentsel yoğunlaşma ile de kentlerin ve nüfuslarının artmasına yol açmıştır. Bunun sonucu olarak kentlerin daha fazla baskıya maruz kalma durumunu ve boşluklara aç olma halini gözler önüne sermiştir. Bu noktadan hareketle var olan yapılı çevrede bu kentsel boşluk nasıl yeniden üretilebilir?
Modernization, industrialization and uncontrolled urban population growth in cities and consumption based society, the formation of lost production and production values of their people, has been observed included in a life with that they consumed. At this point, users in the cities can be described as ‘consumed beings’. In parallel with the increase in the concentration of major industrial goods production, industry with urban concebtraiton has led to the increase in urban population. As a result, it has shown that the cities are exposed to more pressure and need for void. From this point on, how could the ‘urban void’ be reproduced in the existing built environment?
Bu çalışma doğrultusunda belirlenen iki aşama (superpose, expose) üzerinden kent boşlukları ele alınmıştır. Superpose kısmında kenti ve dolu-boş kavramlarını algılamak doğrultusunda çalışmalar yapılırken, bu kısımda H.Lefebvre’in Üçlü Diyalektiği (Algılanan, Tasarlanan, Yaşanan) doğrultusunda sürece yön verilmiştir. Expose bölümünde ise analizler doğrultusunda kentsel boşluğu doluluk üzerinden tanımlamak, arazide farklı boşlukları ifade etmek amaçlanmıştır. Bu noktada insan zihninin boşu algılamadaki en önemli aracı olan doluyu düşünmek ve boşluğu dolu üzerinden tanımlamak, yani boşluğu oluşturmak için ilk önce dolunun oluşturulduğu bir süreç. Dolu ve boşu kent üzerinden tanımlamaya çalıştığımızda ise; günümüzün iletişimiyle kent, her yere yayılmış büyük bir boşluktur, ancak bu boşlukta insanların bir araya gelemeyişi, boşluğu algılayamaması, boşluğun potansiyelini fark edememesi çalışmaya yön veren bir referans olmuştur. İnsanların bir araya gelişini tetikleyebilmek ve farkındalık yaratmak adına sınırları keskin olmayan açık alanlar tanımlaması, kasıtlı olarak doğrusal tasarlanmayan hat ile ara boşluklar oluşturmak böylece insanların duraklamaları ve boşluğun potansiyelini kullanmaları amaçlanmıştır. Bu sayede farkındalık yaratılıp kentsel boşluğun yeniden üretimi adına bir boşluk
In line with this study, city voids were discussed through two phases (Superpose, Expose). In the Superpose section, while studies were carried out in order to perceive the city and its full and empty concepts, the process was directed in the direction of H.Lefebvre’s Trilateral Dialectic ( Perceived, Designed, Experienced). In Expose section, it was aimed to define urban void over occupancy and to express different voids in the land according to the analysis. At this point, the most important tool of the human mind while thinking of the concept of ‘emptyness’ is to think about the filling and describe the emptiness through it, so it is a process where the first full is created to create the void. When we try to define the empty and full through city; with today’s communication, the city is a huge void spread all over the place, however people’s inability to come together in this void, to detect the void, notice the potential of the void has been a reference to guide the study. To influence the encounters of people and create awareness, open spaces are identified and intermediate voids with non-linear design decisions are created; so that people pause and use the potential of voids. In this way, creating a void corridor for the creation of awareness and the reproduction of the urban void has been construct-
Kentsel Boşluğun Yeniden Üretimi “Tüketim Toplumunda Kentsel Boşluklar ve Eklemlenme’’
30
Re-Productıon of Urban Void ‘’Urban Voids and Articulation in The Consumption Society’’
BAK-AÇ: Arazide bulunan bir boşluğun farklı noktalara bakış açısı vermesi üzerine üretilen bir çalışmadır. Gözetleme boşluğu anlamına gelen dürbünden yola çıkılarak, kullanıcılara farklı bir deneyim sunmak.
BAK-AÇ: It is a work produced on a void in the land giving perspective to different points. It is aimed to provide users with a different experience based on the scope of the observation void.
ed. This corridor consists of a route from Yenikapı to Suleymaniye Mosque. Between the two large voids in the urban memory. It was aimed to make what we see and what is possible in the city more visible. For this purpose, during the field trip, the channel pipes which were left idle in empty areas attracted attention. The voids through these objects were exhibited with eleven installations over the fullness. The name and work quality of each installation was taken into consideration in accordance with the analyses and feelings given by the land and the void. Respectively; İnfo, P-arc, Tekin-Biz Siz O, Girift, Yarı(k), Kuy(t)u, Hafıza Durağı, Patch-avra, Hacktopia, Bak-aç, Uç works was takes place in this study. It was aimed to dominate the areas with production without structur-
koridoru oluşturmak kurgulanmıştır. Bu koridor Yenikapı dolgu alanından Süleymaniye Camii’ne varan bir güzergahtan oluşmaktadır. Kent belleğinde yer edinen iki büyük boşluğun arasında zaman çerçevesinde kurgulanan koridor ile kentte neleri olanaklı gördüğümüzü ve görünmeyeni görünür kılmak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda arazi gezisi sırasında boş alanlarda atıl bir şekilde bırakılan kanal boruları dikkat çekmiştir. Bu nesneler aracılığıyla boşluklar doluluk üzerinden on bir adet enstelasyon ile sergilenmiştir. Her bir enstelasyon ismi ve çalışma niteliği arazi ile boşluğun verdiği analizler ve hissiyatlar doğrultusunda ele alınmıştır. Bu noktada sırası ile; İnfo, P-arc, Tekin-Biz Siz O, Girift, Yarı(k), Kuy(t)u, Hafıza Durağı, Patch-avra, Hacktopia, Bak-aç, Uç çalışmaları yer
31
Yarı(k):Alanın yıkılmış ve yeni bir yapılaşma halini anlatan yarı yani yarısını tamamlamış diğer yarısını henüz tamamlamamış. Bu sayede bu yarı’lıktan dolayı boşluğa sızan ışıklar durumu yarı(k) fikrini yansıtmıştır.
The area has been demolished and has not yet completed the other half, which is half of which is about a new building. In this way, the lights leaked into the void because of this half reflected the idea of yarı(k).
ing and to share them with the city. One of the last words that can be said in this study is the analysis of urban void phenomenon; the void is one of the most important elements in shaping the city and the architectural space.
almaktadır. Üretimler ile alanları yapılaşmadan hakim kılmak ve kentli ile paylaşmak hedeflenmiştir. Kentsel boşluk olgusunun analiz edildiği bu çalışmada söylenebilecek son sözlerden birisi ise; boşluğun kenti ve mimari mekanı biçimlendiren en önemli öğelerden birisi olduğudur.
Kentsel Boşluğun Yeniden Üretimi “Tüketim Toplumunda Kentsel Boşluklar ve Eklemlenme’’
32
Re-Productıon of Urban Void ‘’Urban Voids and Articulation in The Consumption Society’’
İstanbul’da Müphem Alanların İzini Sürmek Tracing Terrain Vague In İstanbul Hilal Kaynar AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar kelimeler: Müphem Alan (Terrain Vague), I. Sola Morales, İşlevsizliğin İşlevi, Stalker, Tarkovsky
Keywords: Terrain Vague, I. Sola Morales, Usefulness of Uselessness, Stalker, Tarkovsky
Çağdaş kentin dinamik yapısı gereği kent içinde sürekli değişim ve dönüşümler yaşanmakta-dır. Yaşanan bu hızlı değişim ve dönüşüm süreci kentte gelişme ve bozulmayı aynı anda meydana getirmektedir. Yapılan yeni mekânsal düzenlemeler işlevsel bir takım yeni çözüm-ler sunarken, işlevselliğini yitiren ya da üretken olmayan başka alanları da ortaya çıkarır. Kendisini kent yaşamının dışına itilmiş olarak bulan bu alanlar, genellikle işlevsiz, boş ya da etkinliğini yitirmiş, terkedilmiş şekilde karşımıza çıkar.
Due to the dynamic structure of the contemporary city, there is a constant change and transformation within it. This rapid change and transformation process brings development and deterioration to the city at the same time. New spatial arrangements offer functional solutions, while revealing other areas that are not functional or productive. These areas, which find themselves pushed out of urban life, are often disfunctional, empty or ineffective, abandoned. In literature, these fields are often seen as dead, idle, and wasteful, as it can be seen from different definitions such as ‘Wasteland’, ‘derelict area’, ‘No Man’s Land’ made by different researchers. With the gradual shift of the concept of building design, which emphasizes the functionality of modern planning, the general approach to urban planning has been to put an end to idle situations, to reassess function and to revive it with temporary use. Is it customary to assume that there is a completely negative meaning about the condition of areas that do not have a defined function in the city, or that positive evaluations can be achieved through the hidden potentials of those areas that are often ignored?
Literatürde farklı tarihlerde, farklı araştırmacılar tarafından yapılan ‘’Wasteland’’, ‘’Derelict Area’’, ‘’No Man’s Land’’ gibi tanımlamalardan anlaşılacağı gibi bu alanlar genellikle ölü, atıl, kimsesiz ve yitik olarak görülmüştür. Modern planlama anlayışının işlevselliği ön planda tutan yapı tasarlama anlayışının giderek kentsel planlamaya kaymasıyla da genel yaklaşım; atıl durumlarına son verilmesi, yeniden ele alınarak işlev kazandırılması ya da geçici kullanımlarla canlandırılması yönünde olmuştur. Alışılagelmiş bu yaklaşımla, tanımlanmış bir işlevi olmayan alanların kent içindeki duruşlarına dair tamamen negatif bir anlam mı yüklenmeli yoksa genellikle görmezden gelinen bu alanların gizli potansiyelleri üzerinden pozitif değerlemeler sağlanabilir mi?
The Spanish architect Ignasi De Sola Morales stated that the absence of use and activity in these areas had a positive relationship with the sense of freedom and the expectations of future possibilities, and defined these areas as ‘’Terrain Vague’’ and emphasized that these areas could be evaluated under different approaches with their existing potentials. Morales’s approach was seen as a starting point in this study to discuss new approaches to the terrain vagues.
İspanyol Mimar Ignasi De Sola Morales bu alanlardaki kullanımın ve aktivitenin yokluğunun, özgürlük duygusu ve ileriki olasılıkların beklentisi ile pozitif yönde bir ilişkisi olduğunu ifade ederek, bu alanları ‘’Müphem Alan’’ (Terrain Vague) olarak tanımlamış ve söz konusu alanların mevcut potansiyelleri ile farklı yaklaşımlar altında değerlendirilebileceğinin üzerinde durmuştur. Morales’in bu yaklaşımı müphem alanlara dair yeni açılımları tartışmak için çalışmada bir başlangıç noktası olarak görülmüştür.
İstanbul’da Müphem Alanların İzini Sürmek
Can unidentified areas offer users a sense of freedom? Does the state of functional uncertainty produce alternative meanings? Which feelings does the atmosphere of the terrain vagues con-
34
Tracing Terrain Vague in İstanbul
Bölge’ye Gidiş Hazırlığı
Bölge’nin Saygınlığını Geri Kazanması
Tanımlanmamış alanlar kullanıcılara özgürlük ortamı sunabilir mi? Fonksiyonel belirsizlik durumu alternatif anlamları doğurur mu? Müphem alanların atmosferi, içinde hangi hisleri barındırır? Kent içinde bu alanların varlığı bize farklı kentsel deneyimler sunabilir mi?
tain in it? Can presence of these areas in the city offer us different urban experiences?
Preparation For Departure To The Region
Regaining The Reputation Of The Region
While searching for answers to all these questions, the ‘Zone’ in Tarkovsky’s film Stalker produced in 1979 came out in the movie, the zone was considered as a terrain vague, and three different characters within it had different experiences as a result of the meanings that they had attributed to it. If the spaces for the ‘zone’ in the Stalker film were selected in Istanbul, how would our perception of these areas change if they experienced different feelings about them with different meanings and characters? As a research method, the effect of some of the selected terrain vagues in Istanbul on the individual’s urban experience was analyzed through the conceptual sub-text of the film. In this context, it is important to read the terrain vagues through the ‘zone’ in order to re-question the relationship between man and the place.
Tüm bu sorulara yanıt ararken, Tarkovsky’nin 1979 yılında çekmiş olduğu Stalker filmindeki ‘Bölge’ bir müphem alan olarak değerlendirilerek, bölgede yolculuğa çıkan üç farklı karakterin bu alana yüklediği anlamlar sonucu yaşadığı farklı deneyimler gözlemlenmiştir. Stalker filmindeki ‘Bölge’ çalışma kapsamında İstanbul’da seçilen müphem alanlar olsaydı, yüklenen farklı anlamlarla karakterler alana dair farklı duyguları burada deneyimleselerdi bu alanlar hakkındaki algımız nasıl değişirdi? Araştırma yöntemi olarak filmin kavramsal alt metni aracılığı ile İstanbul’da seçilen müphem alanların bireyin kent deneyimindeki etkisi analiz edilmiştir. Bu bağlamda, müphem
35
Bölge’ye Varış
Arrival to the Region
alanların ‘Bölge’ üzerinden okunması, insanoğlu ile yer arasındaki ilişkiyi tekrar sorgulatması bakımından önem taşımaktadır.
The experience and unpredictability in these areas should be considered as an opportunity by paying attention to the creative and extraordinary environment offered by the terrain vagues that produce their own meanings to the related ones. It is clear that there is a need for a different approach that will continue their lives by hosting different urban experiences, without destroying the liberating sides of the terrain vagues arising from the uncertainty and the traces of the past to the present.
İlişkilenenlere kendi anlamlarını ürettiren müphem alanların sunduğu yaratıcı ve sıradışı ortam önemsenerek, bu alanlardaki deneyim ve öngörülemezlik bir imkan olarak değerlendirilebilmelidir. Ancak bu sayede müphem alanların belirsizlikten doğan özgürleştirici taraflarını ve geçmişten günümüze taşıdığı izleri yok etmeden; farklı kentsel deneyimlere ev sahipliği yaparak varlıklarını sürdürecekleri, mevcut değer sistemlerinden sıyrılan farklı bir yaklaşım mümkün olabilir.
İstanbul’da Müphem Alanların İzini Sürmek
36
Tracing Terrain Vague in İstanbul
Kent Toprağına İnsanmerkezci Bakışın Eleştirisi Critique Of The Anthropocentric Look On Urban Land Bedirhan Koç AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar kelimeler: “Toprak-Yapı İlişkisini Sorgulamak”, Aldo Leopold, Toprak Etiği, Biyolojik Çeşitlilik
Keywords: Questioning the Relationship between Urban Land and Structure, The Ethics of Urban Land, Urban Wilderness
20.yüzyılın ortalarından itibaren, bilim insanları var olduğumuz jeolojik çağı; antroposen çağ (insan çağı) diye adlandırmaya başladı. Endüstri devriminin ardından daha kabalık topluluklar halinde yaşama pratiklerimizin ortaya çıkışıyla birlikte, antroposen çağın genel karakteri olarak, kentte insan baskısı çok ciddi artış göstermeye başladı. İnsanlık tarihi boyunca, insanın doğa karşısında en büyük tahribatı yarattığı ve geri dönüşü olmayan zararlar verdiği için bu ismi koyuyorlar kuşkusuz. Dünya üzerinde en çok kaynak tüketen mekanlar kentler. Kentler çeperlerini büyüttükçe yeni toprak yüzeylerini içerisine alır. Bu alanların büyük kısmını arkitektonik yapılaşmaya hapseder, geri kalan kısmını kent kullanıcısının hizmetine sunmak için yeşil alan ilan eder. Bu yeşil alanlar ya da parklar, insanın norm ve standartlarına uygun tasarlanmış yapma mekanlardır. Dolayısıyla insanın izin verdiği kadarıyla başka canlılar barınabilir. Bu mekanların tasarlandığı haliyle varlığını koruyabilmesi için insan kontrolüne daima ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla kent çeperleri içerisinde kalmış her alan baskı altına alınmış olur. Kentsel baskı, kentte doğal olanı yutmaya, dönüştürmeye ve kenti doğadan ve doğal olandan uzaklaştırmaya devam eder. Bu hegemonik baskının karşısında, kent hayalcilerinin rüyalarına henüz girmemiş toprak parçaları, müphemliğe ve tekinsizliğe terkedilir. İnsan kontrolüne ihtiyaç duymayan, atmosferik koşullardan etkilenerek gelişen ve biyoçeşitlilik anlamında güçlü örnek oluşturan bu doğal alanlar, kentte insanmerkezci bakışın karşısında konumlanan çevremerkezci yaklaşımın izlerini taşır. Doğada ve doğal olarak kentte, bütün canlı türlerinin yaşam hakkı olduğuna dayanan çevremerkezci bakış, doğal hayatın kent yaşamındaki varlığını arttırması gerektiğini savunur.
Since the mid of the 20th century, this geologic era was started to be called the Anthropocene era by scientists. After the industrial revolution, with the living practice more crowded, as a general character of Anthropocene era, human pressure started to increase in urban areas. Throughout the history of mankind, they have created this name because human have damaged the greatest destruction in the face of nature and irreversible damages. Cities are the most resource consuming spaces in the world. As the city grows its walls, it takes new soil surfaces inside of it. It confines a large part of these areas to architectonic structures and declares the green area to offer the rest to the service of the city user. These green spaces or parks are places that are designed to fit people’s norms and standards. Therefore, other living things can accommodate as far as human beings allow. They always need human control to maintain their existence as designed. Therefore, every area within the urban walls is under pressure.
Günümüzde de insanmerkezci bakış; ekosistemin başlıca kaynaklarından olan toprak ile ilişkimizi kesmeye devam ediyor. Bu insanmerkezci bakışa eleştirel bir gözle bakmayı deneyerek, Aldo Leo-
Today, the anthropocentric view cuts out our relationship with the land, which is one of the main sources of the ecosystem. Trying to look at this anthropocentric view from a critical point, the
Kent Toprağına İnsanmerkezci Bakışın Eleştirisi
Urban pressure continues to swallow and transform the nature in the city, and to move the city away from nature and the natural ones. In the face of this hegemonic oppression, parts of the land, which have not yet entered the dreams of urban dreamers, are abandoned to ambiguity and uncanny. These natural areas, which do not require human control, are influenced by atmospheric conditions and constitute a strong example in terms of biodiversity, bear the traces of the eco-centric approach that is located in front of the human-centric view in the city. In nature and naturally in the city, an eccentric view of all living species based on the right to life argues that natural life should increase its existence in urban life.
38
Critique Of The Anthropocentric Look On Urban Land
Flora,2018 Flora,2018
pold’un çevremerkezci kuramları ile desteklenen ve kentte ‘doğal’ olan alan kaldı mı sorusuna cevap arayan çalışma, öncelikle toprak ile kurduğumuz ilişkileri tanımlayarak, endüstri dönemi sonrası üretilmiş kentlere bakmayı deniyor. ’The Third Landscape kavramı üzerinden kentte doğal olanın izini sürerken, mimarlığı ve yaşamı var eden boşluklarda doğanın varlığını sorguluyor. Bu bağlamda, insanmerkezci bakıştan çevremerkezci bakışa evrilen görüş, kendiliğinden olana imkan tanıma yaklaşımı ile güncel kentsel planlama ilkelerinin arasına dahil olmayı bekler.
study, which is supported by the eco-centric theories of Aldo Leopold, and looking for an answer to the question of whether there is a left natural area in the city, tries to look at the cities produced after the industrial period by first defining the relations we have established with the land. As he traces the natural in the city through the concept of “The Third Landscape,” he questions the existence of nature in the gaps in architecture and life. In this context, it expects to be included in the principles of contemporary urban planning with the approach that evolves from the anthropocentric view to the eccentric view, and to allow for the spontaneous.
Bu çalışmanın temel gayesi; kentlerin astronomik boyutlara ulaşmış yapma çevre-doğal çevre ilişkisini İstanbul üzerine yapılan araştırma, gözlem ve deneylerle belgelemektir. Ayrıca, çağdaş kentsel planlama ilkeleri arasına, insanmerkezci kullanımlar yerine çevremerkezci alanlar üret-
The main purpose of this study is to observe, experiment and document the relationship between the artificial environment and natural environment of Istanbul, which reached to the astronomical dimensions of cities. Furthermore, it proposes
39
Doğal ve yapma peyzaj, Narlıkapı, 2019
Natural and artifical landscape, Narlikapi, 2019
meyi önermektedir. Bu bağlamda kentteki insan baskısının yansımaları belgelenmeye çalışıyor. Bu kıyaslamayı görebilmek için, kentte insanın baskının üst düzeyde olduğu Parklar ile kendi halinde yaşamsal faaliyetlerini sürdüren, içerisinde birçok farklı bitki ve hayvan türünü barındıran tanımlanmamış toprak parçalarından peyzaj örnekleri toplayarak karşılaştırma yapılır. Parklardan çim yoğunluklu 3-4 çeşit bitkiye karşılık, tanımsız atıl alanlardan 20’den fazla tür toplayarak ekoprint baskılama yöntemi ile karşılaştırmanın uç noktası sergilenmeye çalışılır.
Kent Toprağına İnsanmerkezci Bakışın Eleştirisi
to produce eccentric areas among contemporary urban planning principles, instead of human-centered uses. In this context, the reflections of the human pressure in the city are trying to be documented. In order to be able to see this comparison, it is compared with the parks where the suppression of human beings is at the highest level. The end point of the comparison with ecoprint suppression method is tried to be exhibited by collecting more than 20 species from undefined idle areas from the park to 3-4 kinds of grass density.
40
Critique Of The Anthropocentric Look On Urban Land
Bostanların kentsel yaşam üzerinden değerlendirilmesi: “Yedikule Bostanları Örneği” Evaluation of the Urban Gardens and its connotations: “Yedikule Urban Gardens Case” Betül Güreş AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: Yedikule Kent Bahçeleri, Dünya Kültür Mirası, Somut Olmayan Kültürel Miras, Kentsel Tarım, Sürdürülebilirlik, Permakültür
Keywords: Yedikule Urban Gardens, World Cultural Heritage, Intangible Cultural Heritage, Urban Agriculture, Sustainability, Permaculture
Kent ve kırsalın ara kesiti olarak nitelendirebileceğimiz kent bostanları sosyo-psikolojik, ekolojik ve çevresel değer teşkil ederler. Ayrıca, bostanlar şehir yaşamı ile iç içe tarıma olanak sağladığı için bir anlamda üretim pratiği halinde sürdürülebilir ve kendine yetebilir bir kenti mümkün kılarlar. Bostanların diğer bir özelliği ise, kentli bireyleri bir araya getirerek, tarım aracılığı ile müşterek bir paylaşım ortamı oluşturuyor olmasıdır.
As an intersection between urban and rural, urban gardens were formed due to natural, social, and economic needs and they provide important social and psychological benefits as well as environmental and ecological values. These gardens are places where farming can be done within the urban fabric and can contribute to the sustainability of the city, as it becomes self-dependent, providing its own agricultural production. They also contribute to the social life of the citizens, allowing to form a community through production.
Ne yazık ki, günümüzde durmadan gelişen kentsel doku karşısında bostanların değeri göz ardı edilebiliyor. İnşaat faaliyetlerinin yürütülebileceği boş mekanlar olarak kabul edilip tehdit altında kalabiliyorlar. Kentin ekolojik koridorlarından olan Yedikule Bostanlarında da böyle bir tehdidi ve ona karşı mücadeleyi gözlemlemek mümkündür. Son zamanlarda, arazide devam eden bir takım renovasyon projeleri olmuştur. Ancak uzmanlar bu önerilerin sorunlu taraflarının olduğunu ortaya koymuştur. 1500 yıllık bir geçmişe sahip olan (yani Roma İmparatorluğu’na uzanan bir tarih), Yedikule Bostanları, özellikle neo-liberal kent politikaları gerçekleriyle yüz yüze kalındığında, zaman zaman göz ardı edilse de, İstanbul için her zaman önemli olmuştur.
Unfortunately, their value can be neglected and become vulnerable as the city develops. The urban gardens may be wrongly considered empty places where the construction could develop. This has been the case in Istanbul, where the historic green belt of the city was in danger due to recently increasing economic development. Yedikule Urban Gardens are having a battle between cultural conservation and urban growth. Recently there have been some revitalization projects going on the site but the experts considered these proposals problematic due to conservation issues and its negative effects on natural, economic, and social values.
Asırlardır hayatta kalmayı başarmış bostanlar, yakın tarihte sorunlarla karşı karşıya gelmeye başlamıştır. Dünya Mirası ilan edildikten sonra bölgeyi kalkındırmak adına restorasyon projeleri önerilmiştir. Ne yazık ki, yeterli planlanmamış projelerle alınan karar sonucunda bostanlar zarar görmüştür “Bölgeyi verimsiz toprakla kaplayarak, park projesi yapma çalışması Yedikule Bostanları’nın uzun süreli çevresel, tarihi, estetik, sanatsal, sosyo-kültürel, teknolojik, işlevsel ve ekonomik değerlerinde kayıplara neden olmuştur.”
Having a historical background of 1500 years (which means dating back to Roman Empire), Yedikule Urban Gardens have always been important for the city of Istanbul, even though their importance is disregarded from time to time, especially when faced with the realities of the neo-liberal urban realm. Unfortunately, this area that has surpassed centuries had difficulties in the recent history, once the site was announced as a World Heritage due to a problematic restoration plan. Some of the Bostan’s were transformed into urban parks, which meant that the site faced its first destruction.
Sonuç olarak yapay yeşil alanlardan ziyade bostanlar, tarihsel bağlamları, fiziksel altyapıları ve
Bostanların kentsel yaşam üzerinden değerlendirilmesi: Yedikule Bostanları Örneği
42
Evaluation of the Urban Gardens and its connotations: “Yedikule Urban Gardens Case”
Yedikule Bostanları, 2018 A view of Yedikule, 2018
sosyal ağları ile sürdürülmelidir. Bu anlamda Yedikule Bostanları daha iyi bir duruma getirilebilir. Maddi ve maddi olmayan bağlamları, yaygın yararlarını kamuya iletmek için uzun vadeli politika ve programlarla birleştirerek, Yedikule Bostanları’nın önemli kimliği canlandırılabilir.
“By covering the area with infertile soil, the park project caused further deterioration to the long-lasting environmental, historical, documentary, aesthetic and artistic, socio- cultural, technologic, functional and economic values of Yedikule Urban Gardens.
Bunu başarmak için, iyi bilgilendirilmiş bahçıvanlar, bilinçli kent sakinleri, ortak kurumlar ve yerel otoriteler arasında iyi işleyen bir iletişim ağı çok daha duyarlı bir şekilde kurulmalıdır. Bu, Yedikule Bostanları için, İstanbul’un başarısız kentsel dönüşüm projesinde olduğu gibi sonuçlanmaması için çok önemlidir.
The traces of a unique ecosystem of houses, barns, gardens and evidence of Ottoman agricultural technology have been erased day by day”.At this point, rather than artificial greeneries, urban gardens should be sustained to future within their historical contexts, physical infrastructures and social networks. In this sense Yedikule Urban Gardens can be carried to a better state. By combining tangible and intangible contexts with long-term policies and programs to transmit their wide-
Yedikule Bostanları örneğinde, kent planlama mevzuatı ve koruma politikaları açısından kent
43
Yedikula Bostanlarına Tasarım Önerisi
A render of Design Proposal to Yedikule Gardens
bahçelerinin yönetimine yeni bir ışık tutmak gerekmektedir. Sorunlu başlayan koruma süreci düzeltilmelidir. Uzmanların farkındalığı sayesinde uzun süredir devam eden gelenekler kurtarılmıştır fakat daha iyiye gitmesi için hala daha yapılacak birçok şey bulunmaktadır.
spread benefits to public, the precious identity of Yedikule Urban Gardens can easily be revived. To achieve this, a well-functioning communication network between well-informed urban gardeners, conscious inhabitants, associated institutes as well as local authorities should be set much more responsively.If designed successfully, according to the principles of permaculture, Urban Community Gardens can successfully be integrated among the Yedikule Urban Gardens. If the community is willing for such a change that will benefit their social lives as the environment they live in. Locals will have access to healthy nutrition and other advantages of the rural lifestyle while still being inside the urban context.
Permakültür ilkelerine uygun bir şekilde tasarlanırsa, Kent Bahçeleri, Yedikule Bostanlarına başarıyla entegre edilebilir. Toplumun yaşadığı çevre içinde sosyal yaşamlarına fayda sağlayacak değişimler konusunda istekli ve gayretli olması durumunda, kentsel bağlamda sağlıklı beslenme ve kırsal yaşam tarzının diğer avantajlarına sahip olabilir.
Bostanların kentsel yaşam üzerinden değerlendirilmesi: Yedikule Bostanları Örneği
44
Evaluation of the Urban Gardens and its connotations: “Yedikule Urban Gardens Case”
Bir Katılımcı Tasarım Oyunu: Müşterek İstanbul The Participial Design Boarding Game: Common İstanbul Özlem Delikanlı AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar kelimeler: “Müşterekler”, Katılımcı Mekan / Katılımcı Tasarım, Sivil Toplum Kuruluşları
Keywords: “Commons”, Participial Design, Participial Space and Design, Non-Governmental Organizations
Tarihsel süreç içerisinde ekonomik, politik, sosyal, teknolojik, demografik yapı sürekli güncellenmekte ve devingen olan kent bu durumların ilk ve en hızlı etkilenen öğesi olmaktadır. Değişen, dönüşen, aynılaşan kentlerde sadece yapılı çevrelerin değil toplumsal ilişkilerin ve tasarımcı/ kentli - doğal/yapılı çevre ilişkilerinin değişmesini eleştirerek başlayan çalışmada; güncel durumu anlamak ve anlamlandırmak, eleştirilen durumun üzerine mimarlığın insan merkezli toplumsal-sosyal boyutunu ele alan yaklaşımlarını incelemek, bu alternatifleri görünür kılacak bir son tasarım ürünü oluşturmak amaçlanmıştır. Sorular eşliğinde kavram analizleri yapılarak başlanan çalışmada, cevap bulmak yerine cevap arama eylemi üzerinde durulmuş ve diğer disiplinlerle etkileşiminden doğan potansiyellerden beslenmesi hedeflenmiştir. 3 bölümden oluşan çalışmanın 1.bölümüne kentlerdeki çok katmanlı durumun yarattığı değişen arz-talep, ihtiyaç ve sorunlara bağlı olarak dönüşümler ile ilgili sorular üzerinde durulmuştur. İçeriklerinde ortak olarak görülen 5 temel kavram(değişim-aktörler-müşterek-katılım-oyun) çıkış noktası olmuş, bu kavramların çalışma boyunca yol göstermesi ile süreç devingen bir şekilde kendiliğinden evrilmiş, her bir adım bir sonraki adımın yaratıcısı olmuştur. İlk olarak; tarihsel süreçteki değişme ve gelişmelerle birlikte mimarlık pratikleri, mimarın rolü, konumu ve uygulama pratikleri, mimarlık ürünü-kullanıcı-mimar ilişkileri ve Türkiye’deki 20.yy kentleşmesi araştırılmıştır. Devamında şehirlerin tüketime, ranta ve mutenalaştırmaya dayalı ‘sürdürülemez dönüşümü’, kentteki yapılı çevreyi üreten ve kullanan aktörlerin birbirleriyle, kentle, kentteki yapılı ve doğal çevreyle ilişkisinin değişmesi ile kent hakkı sorunsalı ele alınmıştır. Pazarlama nesnesi olan kent, kentin müşterisi gibi görülen kullanıcı ve kenti üreten ‘iktidar- star’ mimara ve bunlar arasındaki ilişkisizliklere alternatif olarak sunulan müşterekler olarak kent, kent hakkını kullanan ve tasarım-uygulama süreçlerinde bizzat yer alan/ örgütleyen kullanıcı, ‘ilişki kurucu’ olarak mimar
Bir Katılımcı Tasarım Oyunu: Müşterek İstanbul
The economic, political, social, technological and demographic structures have been constantly updated in historical process and the city; which is dynamic, is the first and fastest impacted element of these situations. In the study which has been started by criticizing not only the change of social relations and designer / urban - natural / built environment relations, but also the built environment in changing, transforming and converging cities; it has been aimed to understand the current situation, to examine the approaches that address the human-centered social dimension of architecture on the criticized situation and to create a final design product that will make these alternatives visible. In the study, which was started by analyzing the concepts in the scope of the questions, it has been aimed to find answers instead of searching answers and to feed from the potentials stemming from the interaction with other disciplines. The first part of the study, which consists of 3 chapters, focuses on the questions about transformations depending on the changing supply-demand, needs and problems created by the multi-layered situation in the cities. The 5 basic concepts (change-actors-joint-participation-games), which are seen as common in their contents, have been the starting point; and the process has evolved spontaneously by the way that these concepts guided through the study, and each step has been the creator of the next step. First of all; architectural practice together with the historical process of change and development, the architect’s role, location, and practice, architecture product-user relationship and the 20th century urbanization have been investigated in Turkey. In the following; “the unsustainable transformation” based on consumption, rent and gentrification of the cities, the relationship among the actors who produce and use the built environment in the city and the problem of right of the city on the changing relationship between city, built and natural environment have been discussed. The city as the alternative
46
The Participial Design Boarding Game: Common İstanbul
Süreç Boyu Yol Gösterici ‘Kavram Ağı’ ve Kavramlar
Tasarım Sürecindeki Aktörler
önermelerini içeren katılımcı tasarım ve müşterekleşme süreçleri araştırılmıştır. Katılımcı tasarım örneklerinde katılım yaklaşımları, aşamaları ve mimarın rolü tabloya dökülerek incelenmiştir. İkinci bir alternatif olan müşterekler kavramı üzerine okumalar yapılmış, müştereklerin farkına varılmasını ve görünür kılınmasında Sivil Toplum Kuruluşlarının(STK) rolüne değinilmiştir. Müşterekler ve alt başlığı olan Kentsel müşterekler adına Mimarlık İnisiyatifleri ve STK’nın yaptıkları projeler, katılım aşamaları, yaklaşımları ve yer alan aktörler incelenmiştir. 2.Bölümde; bu yaklaşımları taşıdığı riskleri ve potansiyelleri tüm yönleriyle ele almak ve bizzat kendilerinden dinlemek üzere üç STK ile mülakat düzenlenmiştir. Bütün bu ön araştırma sonrasında ‘müşterekler olarak kentte’ kentli olan herkesin ‘kent hakkı’ bulunduğu için bu tasarımda paydaş olması gerektiğine; aktivist, yatırımcı, uzman, halk, kurumlar dahil herkesin bir becerisi bulunduğuna ve mimarın rolünün de bunu açığa çıkmak olduğuna kanaat ge-
commons that have been submitted to the unrelated relation between the city, which is the object of marketing; the user, who is the customer of the city, and the “power-star” architect, who produces the city have been detailed. Participatory design and communing process have been researched between the user who uses the right of the city and design-application processes and the “relationship founder” architect. The participation approaches, stages and the role of architect in the participatory design examples have been examined y exemplifying into the table. Some readings about the second alternative commons have been conducted and the role of Non-Governmental Organizations (NGOs) has been considered to make the commons visible architecture Initiatives under the sub-title of Commons and Urban Commons, NGOs’ projects, participation stages, approaches and actors have been examined. In Chapter 2; Interviews have been conducted with three NGOs in order to address the risks and potentials of these approaches in all
Guiding throughout the process “Concept Network” and Concepts
Actors in the Design Process
47
Müşterek İstanbul, Katılımcı Mimarlık Oyun Haritası
Common İstanbul, the Map of the Participial Design Boarding Game
tirilmiştir. 3. Son bölümde ise süreç sonunda bu durumu İstanbul özelinde eleştirel tartışma aracına dönüştürecek demokratik, kentsel tasarım sürecinin farklı aktörlerinin katılımcı olduğu bir kutu oyunu tasarımı yapılmıştır. Farklı aktörler üzerinden kentsel tasarımla ilgili herkesin farklı açılardan düşüncesini ifade edebildiği ve seçim hakkının bütünüyle katılımcıya bırakıldığı bir platform olan ‘Müşterek İstanbul’ isimli oyunun amacı müşterek mekan olarak İstanbul kentini ‘birlikte inşaa etme’ deneyimini yaşatmaktır.
Bir Katılımcı Tasarım Oyunu: Müşterek İstanbul
aspects. After all this preliminary research; it has been determined that everyone who has the right of city as commons should be stakeholder in this design; and everyone including activist, investor, expert, public and institutions, has an ability and the role of architect is to reveal this. In Chapter 3; a democratic “board game” design that includes different actors of the democratic, urban design process has been conducted within the critical discussion platform in Istanbul. The aim of the game “Common Istanbul” that is the platform where everyone can express their thoughts about urban design over different actors and the right to vote is left to the participants is to experience the concept of “build together” in Istanbul as common.
48
The Participial Design Boarding Game: Common İstanbul
Kamusal Mekân - Avm İlişkisine Radikal Bir Müdahale A Radical Intervention to the Shopping Mall As Public Space Ecenur Çorlu AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar kelimeler: “Kamusal Mekân Kavramının Alışveriş Merkezleri Üzerinden Değerlendirmesi”, Kamusal Mekân, Sözde Kamusal Mekânlar, Gordon Matta Clark, Kent Dokusu ile Bütünleşme, Sürdürülebilir Yürüyüş Alanları
Keywords: “Evolution of Public Space Notion Through Shopping Malls”, Public Space, Quasi-Public Space, Gordon Matta Clark, Integration with Urban Fabric, Continuous Walking Areas Public spaces are everyday life spaces where individuals are active in their social, political and religious activities. Social and cultural interactions are established in it spontaneously. In Antic Greek, agoras also make it available gathering and communication of citizens with each other.
Kamusal mekanlar bireylerin sosyal, siyasal ve dini aktivitelerinde etken oldukları, belleklerde yer tutan gündelik yaşam alanlarıdır. Sosyal ve kültürel etkileşim kendiliğinden ortaya çıkar. Geleneksel alışveriş mekânları da, (Agoralar, forumlar, meydanlar, çarşılar), alışveriş etkinliği sırasında kentlilerin iletişim kurmalarını sağlar.
Nowadays, the detached urban textured and self-contained security structured shopping malls cause spatial fragmentation in the city. They represent false publicity to subrogate public spaces. Individuals rather prefer artificial environments created in malls, public relations lose their spontaneity. Also malls offer limited access and cause alienation. Thus, urban encounters are becoming limited in urban spaces. They dispatch visitors to passively observate around. To evoke individuals’ sense of belonging, they create consumption and entertainment spaces that have references from city or themes. The needs of consumer society and popular culture constantly changing even malls become self-consuming places. With renewal, they cannot be memorized. They form an non-places, cannot be an alternative of the city.
Günümüzde alışveriş merkezlerinin kent dokusundan bağımsız, kendi içine dönük güvenlikli kurgusu, şehrin mekânsal olarak parçalanmasına sebep olur. Kamusal alanların yerini almak için sahte kamusallık sunarlar. Kent meydanlarında olan karşılaşmalar, bireylerin alışveriş merkezlerinde yaratılan yapay mekanlara yönelmeleri ile sınırlanır. Bu nedenle kamusal ilişki kendiliğindenliğini yitirmektedir. Güvenlik birimleri ile sınırlı erişim sunan alışveriş merkezleri toplumu birbirlerine yabancılaştırarak, arı ortamlar oluşturmaktadır. Ziyaretçileri, edilgen gözlem yapmaya sevk eder. Bireylerin aidiyet duygusunu kazanmak için, kente ya da popüler temalara referans vererek oluşturulan tüketim ve eğlence mekanlarını oluşturmaktadır. Tüketim toplumunun ihtiyaçlarının ve popüler kültürün sürekli değişmesiyle, kendisini de tüketen mekânlar haline gelmişlerdir. Sürekli yenilenmeleri sonucu bellekte de yer edinemezler. Yok-yerlerin bir örneğini oluştururlar: Kente alternatif olamazlar, taklitten öteye geçemezler. Kentsel alanlarda kamu yararından ziyade kar maksimizasyonu amacıyla yapılan bu merkezlerin sayısı artmaktadır. Bu yoğunlaşma İstanbul’da Beşiktaş ilçesi, MİA alanı olan Levent’te gözlemlenmektedir. Büyükdere Caddesi’nde plazalar ve alışveriş merkezleri art arda sıralanmaktadır. Kanyon Alışveriş Merkezi, ÖzdilekPark Alışveriş Merkezi ve Metrocity ile Levent ve Gültepe Mahalleleri arasında mekansal ve toplumsal farklılaşma üzerinden ayrıştırıcı etkiye sahiptir. Kentli için şehir hayatında sosyal ilişkilerde kendiliğindenliği
Kamusal Mekân - Avm İlişkisine Radikal Bir Müdahale
In urban, the number of shopping malls are increasing but they built not for public welfare but for maximizing the profit. This localization is observed in Levent (CBD of Istanbul) in Beşiktaş district. Plazas and malls (Kanyon, ÖzdilekPark, Metrocity) are lined up on Büyükdere Avenue, create spatial and social discriminant effect for Gültepe Neighbourhood and Levent. For citizens, it is crucial designing pedestrian roads which enables spontaneity, cruising and playful wanderings. For the study, Matta Clark’s installation art is examined. He criticized the temporality of the environment and materialistic rules. He created gaps in buildings, enabled spaces connect outside, created new viewpoints. He questioned their
50
A Radical Intervention to the Shopping Mall As Public Space
Gündelik hayatın geçtiği kamusal alanlar, kapitalizm ve ardından küreselleşme ile değişmektedir.
Public Spaces which include everyday life activities have changed with the industrial capitalism and globalization.
mümkün kılan seyir etme, aylak gezinme aktivitelerine olanak tanıyan, güçlü yaya yolları bağlantısı oluşturulması gerekmektedir.
meaning while artistically expressing the created metaphoric gaps. The study effaced the effects of malls to urban fragmentation in Levent by demolishing the buildings using Matta Clark’s method.
Araştırma için Matta Clark’ın yerleştirme sanatı incelenmiştir. Matta Clark, materyalistik kurallarla yapılı çevrenin sürekli değişimini eleştirir. Yapıda boşluklar açararak, mekânın dışarı ile bağlantı kurmasını sağlar, yeni bakış noktaları oluşturur. Mekânın anlamını sorgulatır, açılan metaforik boşlukları sanatsal biçimle ifade eder.
Thereby, it is criticized the quasi-public spaces figured in privately-policed consumption spaces by anarchic demolition. Ramps built in demolished structures are integrated with urban connections. In this way, spontaneity is allowed cause subject can form their own scenario. With demolition, the standardization of the buildings is changed. With new connections, a continuous walking area is created. Intersection points and visible areas of the city are also increased.
Araştırmada, Levent’te bulunan alışveriş merkezlerinin kenti ayrıştırma etkilerini “yıkmaktadır”. Bunu Matta Clark’ın yapılarda boşluk yarattığı gerçek bir yıkım ile sağlamaktadır. Güvenlikli özel yapıların içinde kurgulanan mekanlar anarşist yıkımla eleştirilmektedir. Yıkılan yapılar içinde oluşturulan rampalar, kentin yürüyüş ağına bağlanarak kesintisiz yürüme alanı oluşturmaktadır. Böylece öznenin kurgusunu kendisinin oluşturdu-
As a result, public spaces of Flâneur in our age, shouldn’t be malls. The detached relationship between malls and city should be eliminated. Buildings have to be built for common good, allow citizen experience urban. Walking areas should be
51
Büyükdere Caddesi’ndeki Alışveriş Merkezlerinin Kentle İlişkisi Relationship between Levent and Malls located in Büyükdere Avenue
ğu, şehrin içinde kendiliğindenliğe izin veren bağlantılar kurulmaktadır. Küreselleşen dünyada özneyi tüketime sürükleyen dizimde oluşturulmuş alışveriş yapılarının, tektipleşmesi bozulmaktadır. Şehirdeki yürüyüş yolları ve kesişim noktalarının arttırılmasıyla, kentin görülebilir alanları da arttırılmaktadır.
increased to create urban network and integrated city. Thus, it can be attained the imagination of the city where public relations can be observed.
Sonuç olarak çağımızın flaneurlerinin kamusal alanları, alışveriş merkezleri değil kent ile ilişki kurabileceği kamusal alanlar olmalıdır. Alışveriş merkezlerinin kentle kopuk ilişkisi yok edilerek, kamu yararının gözetildiği, kentin deneyimlenmesine izin veren yapılar tasarlanmalıdır. Yürüyüş alanları arttırılarak kent ağları oluşturulmalı ve kent bütünleştirilmelidir. Böylece kamusal alanda kent aktivitelerinin gözlenebildiği kent tahayyülüne yaklaşılabilir.
Kamusal Mekân - Avm İlişkisine Radikal Bir Müdahale
52
A Radical Intervention to the Shopping Mall As Public Space
Evi Yitirmek: Metropol, Mesken, Beden Losing Home: Metropolis, Dwelling, Body Tuğba Menşur AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar kelimeler: Metropol, Mesken, Beden, Ev, Göçebe, Fragman
Keywords: Metropolis, Dwellign, Body, Home, Nomad, Fragment
Ev ile ilgili dile gelen sözler evin kavram dünyasında kapladığı alanın izlerini yansıtırken, o kavramların tasniflenme biçimi zihinde aranan evin yerine işaret ediyor. Ev geniş perspektifte içinde yaşadığımız bir gezegenin ölçeğine denk düşerken; kendini toplumsal düzen ve mahrem bedenin bir örtüsü ölçeğinde bir odaya kadar indirgeyebiliyor. Beden ve mekan arasında kurulan bu iletişimde metropol, mesken, beden birbiri içinde eriyen sınırların dil süzgecindeki tortuları olarak kalıp çalışmanın bütün güzergahı boyunca sorgulanıyor.
While the words about the home reflect the traces of the gap that the home occupies in the content of the notion, the way of classification is indicating the place of the house in the human mind. While the home, as a widely perspective, could be equal the world where our being lived, it could degrade itself till a room. In this communication between the body and the space, the Metropolis, the dwelling, the body is queried along the entire route of the study as the sediment of the interlocking boundaries in the language filter.
Bu yönüyle çalışma; devam eden bir etkileşimli dönüşümün kısmi fotoğrafını, imgelerin soyut dünyasında, deforme yöntemlerle arıyor. Göze gelenin görünenle mesafesini yaratan algı; çalışmanın sınırlarının belirleyicisi konumunda metropol içinde devam eden bir hayatın savrukluğunu imgelerin dünyasına taşıyor. Başka bir zamanda, başka sözlerle ifade edilebilecek bu öznelin altında sorgulamalara eşlik eden kaynaklar, kendini çizginin ya da imajın dünyasına gömüyor.
In this regard, the study is looking for partial photographs of an ongoing interactive transformation in the abstract world of images by distorting methods. The perception that creates the visible distance of the eye is carrying the absurdity of life going on in Metropolis in the position of determining the boundaries of the study to the world of images. The resources that accompany questions under this subjectivity which can be expressed in other words, at another time, are burying themselves in the world of line or image.
Üretimlerin sergilenme boyutu, kendini düşsel ve ya mekânsal olarak farklı uçlarda cisimleştiriyor. Bir dönem boyunca üretilmiş bütün çalışmaların nötr bir beyaz küp içinde; sergileme alanının seminer salonundan, karanlık odaya devşirildiği (deforme edildiği) “Camera Obscura II, ‘İmaj Üreten Makine” düzeneği sergilemenin birinci ayağını oluşturuyor. Çalışmaların dikey ip düzleminde hareketine ve camera obscuranın yatay bir düzenek üzerinde kaydırılmasına dayanan mekanizma; bütün bir üretimi “yeni bir göze” tabi tutularak sergilemenin kendisini deforme ediyor. İkinci ayağı ise İstanbul’un yapı stoğunda yitirilmiş olan harabe bir ahşap yapıda, koruma amaçlı yapıyı çevreleyen iskele sınırına bütün çalışmaların ipe ser’ilmesi oluşturuyor. Hızlı üretim imgeselliğinde, bütün çalışmaların dijital tarama çıktılarının asılması ile yapılan bu sergi; metropol ve evi yitirmek arasındaki zamansallığı araması yönüyle süreli olarak yapılmış olup ilk yağmurda kendini yok
Evi Yitirmek: Metropol, Mesken, Beden
The representation of the production is embodying itself as imaginary or spatial at different ends. Camera Obscura II “The Machine Produced Image” is the first stage of exhibition that is represented in a neutral white cube with all the work produced during the semester. The exhibition area implies the dark room deformed from the Seminar Hall. Mechanism based on the motion of the studies in the vertical rope plane and the shift of camera obscura over a horizontal layout puts all production into a “new eye”. The second stage of exhibition is hanging a rope all the work in the boundary of pier which has been ended up being wooden structure as the ruins that being lost in Istanbul’s building stock. This exhibition, which is done by hanging out the digital scanning outputs of all the studies, is seeking out the time between metropolis and losing the home. The exhibition is held on a periodical basis and is expected to end in the first rain.
54
Losing Home: Metropolis, Dwelling, Body
Ev, Mesken, Beden Serisi Serisi
The Series of the Metropol, Home and Body
etmesi bekleniyor. Çalışmadaki orijinal üretimler ise mekânsal ve zihinsel göçebenin devam eden sürecini yansıtması itibariyle bir bavulun içinde birikmeyi bekliyor.
The original production in the study is being expected to accumulate in a suitcase as it reflects the ongoing process of spatial and mental migration. All productions which unite with text is dividing into fragments by collages series which express similar subjects, each fragment is researching in an academic boundary via essential notions. The themes of fragments are Home as a Slip of the Tongue, The Metropolitan Sounds of Modern, The Metropolitan Mind, from Rural Settlement to Urban Area, The Minimum Story of the Modern House ‘This is a Tape Record, Pre-Deformation of the Impression View: from a Mechanical Review to Surveillance Cameras, Inside and Outside at the Edge of the Digital Life, Escaping Home: Art and Nomad Thought.
Üretimler söz ile bütünleşen seriler halinde fragmanlara bölünüyor, her bir fragman kavramsal döngü ilişkiselliğinde akademik bir sınırda inceleniyor. Ev Bir Dil Sürçmesi, Modernin Metropoliten Sesleri, Kırdan Kente Metropoliten Zihin, Modern Konutun Minimum Hikayesi “Bu bir bant kaydıdır”, İzlenimci Bakışın Deformasyon Öncesi: Mekanik Bir Gözden Mobeseye, Dijital olanın Sınırlarında İçerisi [Dışarısı, Evden kaçış: Sanat ve Göçebe fragmanların temalarını oluşturuyor. Çalışmanın bir yöntemi olarak beliren “deforme”; indirgeme, dışarda bırakma, eğip bükme yönleriy-
55
Ev, Mesken, Beden Serisi Serisi
Geçmişin Serisi
le sorgulanan “kaybı” dilsizleştiriyor. Araştırmanın kaydının somut ifadesi olma niteliğiyle hazırlanan bu kitapçık, dile gelme yönüyle, halihazırda devam eden bir sorgulama sürecindeki anlam arayışının hikayesini oluşturuyor.
Distortion, which appears as a method of study study turns the lost which is questioned via reducing, excluding, bending. The prepared booklet, as a concrete expression of the record of the research, is the story of the search for meaning in an ongoing questioning process.
The Series of the Metropol, Home and Body
The Series of the Perception of the History
“Burada modernite dinamik bir ifade kazanır: varoluşun fragmanlara ayrılmış, merkezden uzaklaşan doğrultuları, tikel unsurların keyfiliği aydınlığa kavuşur. Buna karşılık eşmerkezli ilkeye, asli unsura ulaşılamaz”. Georg Simmel1
“Here it gains a dynamic expression of modernity: the fragmans of existence, the directions of which are separated from the center, and the arbitrariness of the tikel elements are enlightened. On the other hand, the principle of concentricity cannot be reached”. Georg Simmel
1 Simmel, G.(2017), Modern Kültürde Çatışma, İletişim Yayınları
Evi Yitirmek: Metropol, Mesken, Beden
56
Losing Home: Metropolis, Dwelling, Body
İstanbul Metrosu’nun Psikocoğrafi Bir Anlatısı: M2 Hattı A Psychogeographical Narrative of Istanbul Subway: M2 Line Buket Turan AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: Sitüasyonistler, Oyun Kavramı, Simmel’in Yabancılaşma Kavramı, Rutini Bozacak Müdahaleler
Keywords: Subway As A Place of Estrangement, Situationist International, Psychogeography, Game Concept, Interventions That Disrupt The Routine
Günümüzde modern metropollerin küreselleştiği bir çağda yaşamaktayız. Metropollerde küreselleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak kentli bir döngüselliğin içine sürüklenmektedir. Kentler tektipleşme sürecine girmekte, kimliğini ve ruhunu kaybetmeye yüz tutmaktadır. Bireyler hem çalışırken hem de boş vakitlerinde kendilerini baskı altında hissetmektedir. Tüketim üzerine kurulu bir düzende var olmakta ve bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak kişilik tanımlarını tüketim üzerinden yapmaktadır. Temsillere ve gösteri üzerine kurulu düzende bireyler kaçınılmaz bir şekilde hayata yabancılaşmaktadır.
Today, we live in an age where modern metropolises are becoming globalized. As result of globalization, individuals are dragged into an uninterrupted cycle. Cities have entered the process of standardization, and have losing their identity and spirit. Individuals feel under pressure at work and in their spare time. It exists in an order based on consumption and as an unavoidable result of this, personality definitions are made through consumption. The inevitable consequence of this cycle in the city is estrangement. In daily life, the most significant effect of this estrangement occurs in the public transport. In the research process, the “estrangement” concept has been examined in one of Istanbul’s subway lines, which consti-tutes an important part of the transportation network, independent of time and space, and is a continua-tion of the vertical urbanization. This platform meets the demands of the fast-paced metropolis in the face of the cost-effective certainty of practical life and brings together different social stratas to create new potential encounters in the city. These potentials are intended to be new platforms where estrangement can be broken and individuals can reveal their creativity.
Gündelik hayat içerisinde yabancılaşmanın gözle görülür bir şekilde etkisinin en fazla olduğu alan ise toplu taşımalardır. ’Yabancılaşma’ kavramının İstanbul üzerinden incelendiği alan; ulaşım ağının önemli bir parçasını oluşturan, zamandan ve mekandan bağımsız, dikey kentleşmenin bir devamı niteliğinde olan metrolardır. Pratik hayatın hesaplı kesinliği karşısında hıza bağımlı metropolün isteklerini karşılayan ve farklı toplumsal tabakaları bir araya getiren bu platform kentte yeni potansiyel karşılaşma alanları oluşturmaktır. Bu potansiyeller, yabancılaşmanın kırılabileceği ve bireylerin yaratıcılıklarını ortaya çıkarabilecekleri yeni platformlar olması hedeflenmiştir.
The Situationist International, a group of French origin, which deals with the concept of estrangement in daily life and aims to break this estrangement, has produced different forms of analysis and action. These forms purpose transform the daily life of individuals by eliminating estrangement. From past to present, the position of this concept in the society has been questioned and is still up to date. After examining the concept of ‘estrangement’ through readings and methods produced over the city, various interventions were developped to disrupt the daily life and expose the potential of individuals by breaking this es-trangement through the analysis and action of
Gündelik hayattaki yabancılaşma kavramını ele alan ve bu yabancılaşmayı kırmayı amaçlayan Fransa kökenli grup olan Sitüasyonist (Durumcu) Enternasyonal ise farklı analiz ve eylem biçimleri üretmişlerdir. Bu biçimler yabancılaşmayı ortadan kaldırarak bireylerin gündelik yaşantısını dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Geçmişten günümüze kentlerde bu kavramın toplumdaki konumu sorgulanmıştır ve güncelliğini hala korumaktadır. Sitüasyonistlerin analiz ve eylem biçimleri kullanılarak araştırma kapsamında belirlenen, yabancılaşma mekanı metrolarda dérive’ler yapılmıştır. Seçilen metro hattı Yenikapı-Hacıosman arasında
İstanbul Metrosu’nun Psikocoğrafi Bir Anlatısı: M2 Hattı
58
A Psychogeographical Narrative of Istanbul Subway: M2 Line
bulunan M2 hattıdır. Toplamda 15 istasyondan (Seyrantepe hariç) oluşan bu duraklarda gezintiler gerçekleştirilmiştir. Duraklar arasındaki geçişler metro aracılığıyla sağlanmıştır. Gezintiler sırasında raslantısal tesadüflere karşı algılar açık tutulmuştur. Çeşitli oyun oynama yöntemleri kullanılarak yapılan dérive’ler esnasında yardımcı araçlar kullanılmıştır.
SE*. In the underground stations designated as a place of estrangement, a psychogeographical map was obtained by following the underground dérives in fifteen subway stations along the chosen M2 line. In this map, SE’s analysis and action forms provided to individ-uals another reading of the city. It is aimed to reveal the potentials of individuals by loading their own meanings into the images of the existing order in daily life.
Yenikapı-Hacıosman(M2) hattı arasında yapılan dérive’ler sonucunda oluşturulan psikocoğrafi harita, varolan düzen tarafından oluşturulmuş kentin başka bir okumasını sunmaktadır. Kentte edilgen konumda bulunan bireyi keşfeden, dönüştüren ve oyun oynayan bir konuma getirmektedir. Kavramları hapsettikleri imgelerin sınırlarının dışına çıkararak bireylerin yeni anlamlar inşa etmesi ve gündelik hayattaki yabancılaşmayı kırarak bilişsel özgürlüğe ulaşması hedeflenmiştir. Bu özgürlüğe ulaşan bireylerin yaratıcı potansiyellerini ortaya çıkaracağı düşünülmüştür. Bireyin kenti yeniden inşa etmesi, kendi imgelerini yaratması için bir analiz ve eylem biçimi sunmaktadır. Metro istasyonlarının benzerlikleri kadar farklılıklarının da gösterildiği bu psikocoğrafi harita, oyun kurucu oyundan çıkınca da oyunun devam etmesine olanak sağlamaktadır. Haritanın tasarımında karma yöntem kullanılmıştır. Çeşitli katmanların bir araya gelmesiyle oluşan bu psi-kocoğrafya da tıpkı
The psychogeographical map result of the dérives between Yenikapı-Hacıosman(M2) line provides another reading of the city created by the existing layout. It is a place that explores, converts and plays the person in a passive position in the city. It is purpose that individuals build new meanings by removing the concepts beyond the limits of the images they have imprisoned and that they reach cognitive freedom by breaking the estrangement in daily life. It is thought that the individuals who reach this freedom will reveal their creative potential. It provides a form of analysis and action for the individual to rebuild the city, to create his own images. This psychogeographical map, which shows similarities as well as differences in subway stations, allows the game to continue when the quarterback leaves the game. A mixed method was used in the design of the map. In this psychogeography, which is formed by the com-
59
bination of various layers, it is represented as a part of the life of the city; the excess of stimuli on the subway, confusion, and a holistic fiction that takes place in our lives.
kent hayatının bir parçası olan; metrolardaki uyarıcıların fazlalığı, karışıklığı ve bütünsel bir kurgu olarak hayatımızda yer alıyor olması temsil edilmiştir. Araştırma kapsamında Sitüasyonistlerin analiz ve eylem yöntemlerinin kullanılması, günümüzde hala güncelliğini koruyan konuları geçmişte işlemeleri şaşırtıcı bir farkındalık katmıştır. Bu süreçte cevap aranan soruların yanısıra yeni soruları da beraberinde getirmiştir.
The use of The SE’s analysis and action methods in the scope of the research has made it a surprising fact that they have already handled issues that are still up to date in the past. In this process, the answer has brought with it new questions as well as the questions sought.
Yenikapı-Hacıosman Metro Hattı Psikocoğrafi Haritası
Yenikapı-Hacıosman Metro Hattı Psikocoğrafi Haritası
Yenikapi-Haciosman Metro Line Psychogeography Map
İstanbul Metrosu’nun Psikocoğrafi Bir Anlatısı: M2 Hattı
Yenikapi-Haciosman Metro Line Psychogeography Map
60
A Psychogeographical Narrative of Istanbul Subway: M2 Line
Beşiktaş’ta 12 Dakika: Kenti Yürüyerek Deneyimleme 12 Minutes in Beşiktaş: Urban Experience through Walking Şeyma Büyükkoçak AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: İstanbul’da Yürünebilirlik Üzerine Bir Deneyim, Street Smart Kavramı, Mekanı Keşfetme, Bedenle İlişki Kurma, Hareket Halinde Öğrenme, Beklenmedik Olanla Karşılaşma, Psikocoğrafya
Key words: “An Experience on Walkability in Istanbul”, the Notion of ‘Street Smart’ , Exploring Space, Establishing Relationships with the Body, Learning from Moving, Meeting the Unexpected, Psychogeography
Günümüz kenti, karmaşık dinamikleri olan; bu dinamiklerin altında gözle görülmeyen ve ortaya çıkarılması gereken birçok olguyu içinde barındıran bir bütündür. Şahit olduğu her dönemin izlerini taşıyan kentleri anlamak, fiziksel özelliklerinin dışında, tüm bileşenlerini ve içerisindeki yaşantıyı kavrayarak mümkün olabilir. Sokak seviyesindeki bakış ile yürüme eylemi, kentsel mekanı keşfetme ve deneyimleme aracı olarak önemli bir rol oynar.
Present day urban context is composed of complicated dynamics, including hidden layers that need to be revealed. To understand the urban spaces that contain traces from every period they have witnessed can be possible by identifying not only their physical appearances but also their components and understand the social life it offers. As it offers the viewer eye level perspectives, the act of walking is a critical manner of experiencing and exploring the city.
Bu çalışmada; çok katmanlı ve dinamik yapılı bir kent yapısı içerisinde yürüme eylemi ile bireysel kent deneyimi gerçekleştirilerek gündelik hayat pratiklerinin kent yaşantısına, aynı zamanda kentsel mekanın bireylere etkisi üzerinden bir bakış geliştirmek hedeflenmiştir. Bu bağlamda öncelikle, kullanılan yöntemin düşünsel ve tarihsel altyapısı, günümüzde ve geçmişte ilgilendirdiği konular, kavramların dönüşümü incelenmiş; sonrasında ise araştırmalar doğrultusunda, bu eylemin metropol hayatının oluşturduğu modern kayıtsızlık hali karşısında direnç oluşturulabileceği fikri ile bir kent yolculuğu gerçekleştirilmiştir.
This study aims to explore the complicated urban layers of Beşiktaş through walking; a personal experience that is realized for understanding the daily life patterns and develop insight. The study includes two sections. In the first section, the historical and intellectual connotations of walking as a manner of experiencing are researched. The research part also includes the changes in time of concept. In the second section, it is aimed to state the practical aspect of experience seen in the light of knowledge gained during the research. During the research, Besiktas district was chosen to perform a field study by experiencing city walks. Sinanpaşa Passage, which includes AURA Istanbul for walks, is determined as the center. Benjamin, who has littered the flaneur figure, has also made sense in this respect, starting with a passage described as” urban space type “with threshold characteristics. According to the method determined, walks for each route were carried out in three stages. At each stage, a different walking method was followed, in this way the routes were compared within itself and with each other
Araştırma süresince alan çalışması yapmak üzere Beşiktaş bölgesi belirlenmiş ve AURA İstanbul’u içinde bulunduran Sinanpaşa Pasajı merkez alınmıştır. Bu doğrultuda “Flaneur” figürünü litaretüre kazandıran Benjamin’in, “eşik karakteristiklerine sahip kentsel mekan tipi” olarak tanımladığı bir pasajdan başlayarak yol almak da anlamlandırılmıştır. Merkez noktasını ve süreyi sabit tutarak belirlenen yönteme göre her rota için yürüyüşler üç aşamada gerçekleştirilmiştir. Her aşamada farklı bir yürüyüş yöntemi izlenerek, çalışma sonunda rotalar kendi içinde ve sonrasında birbirleriyle karşılaştırılarak değerlendirilmiştir.
The derive method was instrumentalized with randomly that are carried out continuously over a fixed period of time in the first walk.The second stage is like a flaneur; It is aimed to experience the route which was formed in the first phase by ob-
İlk olarak rastlantısal sürüklenmelerle “derive” kavramı araçsallaştırılırken, ikinci aşamada flaneur olma durumu; çevreyi ve sosyal hayatı gözlemle-
Beşiktaş’ta 12 Dakika: Kenti Yürüyerek Deneyimleme
62
12 Minutes in Beşiktaş: Urban Experience through Walking
Her rota için oluşturulan bireysel deneyim haritaları Rota 1-Metropole Karşı
Rota 2 - Doku: An’a, Mekana, Bireye Ait
yerek, algılamaya çalışarak, zaman sınırı olmadan kentle bedensel olarak temas ederek ilk aşamada oluşturulan rota tekrar deneyimlenmiştir. Son olarak tekrarlanan yürüyüşlerle içselleştirilen, daha çok algılanmaya ve anlamlandırılmaya başlanan rotadan izler toplanmıştır. Yine bir flaneur gibi deneyimlenen güzergahta, tüm süreçte üzerine düşünülen olguların, o mekana ait izlerle bütünleşen temsillerini “düşünme aracı” olarak dönüştürmek hedeflenmiştir.
serving the environment and social life, trying to perceive it, sometimes progressing and sometimes without time limit, moving within the city and physically contacting the city. Final stage is about collecting the traces which were internalized by repeated walks and started to be perceived and understood more. It is also aimed to transform the representations of the phenomena which are thought over the whole process with the traces of that space, as a tool of thinking.Analytical and emotional effects of the urban space were questioned together with the relationship between body and urban space. Besides, individual experience maps were developed through this process. In these routes, five titles are created by focusing on the different concepts perceived as dominant: Against Metropole, Texture; Belongs to the Moment- the Place- the Individual, Motion; Sequence Of Moving Objects, Memory; Urban Space-Urban Identity, Border and Threshold
Route 2 - Texture: Belongs to the Moment, the Place, the Individual
Individual experience maps created for each route Route 1 - Against Metropole
Mekanın, dolayısıyla kentin algısal ve duyusal etkilerini, mekan ve beden arasındaki ilişkiyi sorgulayan süreçte, anlık tercihler, topluma dair gözlemler ile deneyimlenen kent yolculuğunda her rota için bireysel deneyim haritaları ve temsiller farklı yöntemlerle ifade edilmiştir. Bu rotalarda baskın olarak algılanan kavramlar üzerinde durularak beş başlık oluşturulmuştur: Metropole Karşı, Doku; An’a - Mekana - Bireye Ait, Devinim ; Hareketli Nesneler Silsilesi, Bellek, Kentsel Mekan-Kimlik,
63
Beşiktaş ‘ta gerçekleştirilen yürüyüşlerin ilk aşamasında derive yöntemi kullanılarak sürüklenmelerle oluşturulan beş farklı rotanın izi. The trail of five different routes created by scud using derive method in the first stage of walks in Besiktas.
Sınır ve Eşik
Boundry and Threshold
Kentsel mekanlarda yürüyerek gerçekleştirilen kent deneyimleri ve kent okumalarının, teknolojiyle ve farklı disiplinlerin yaklaşımlarıyla desteklenerek, geleneksel yöntemler ile bilineni tekrar etmek yerine yaratıcılığı ortaya çıkarması ayrıca yeni söylem geliştirme ve temsil yöntemleri üretme yollarını açması mümkündür. Bu çalışmanın ve araştırmaların, deneyimleyenin bireysel farkındalığının yanında toplumsal farkındalığa da katkı sağlayabilecek, bu doğrultuda kentin sorunlarına çözüm üretilmesinde etkili olabilecek nitelikte yeni araştırmalarla sürdürülmesi hedeflenmiştir.
It is possible that urban experiences and urban readings carried out on foot in urban spaces, supported by computer technologies and approaches to different disciplines, reveal creativity instead of repeating what is known by traditional methods, and also create new ways of developing discourse and representation. In addition to the individual awareness of the experientialists, this study and research can contribute to social awareness, and in this direction, it is aimed to continue with new researches which will be effective in producing solutions to the problems of the city.
Beşiktaş’ta 12 Dakika: Kenti Yürüyerek Deneyimleme
64
12 Minutes in Beşiktaş: Urban Experience through Walking
Mimarlıkta Kullanım Dönüşümüne Yönelik Beş Yaklaşım Five Approaches on Adaptive Reuse Musa Can Çilek AURA-İSTANBUL | GÜZ 2018
Anahtar Kelimeler: Tarihsel Yaklaşım [Hafıza], Fiziksel Yaklaşım [Biçim / Malzeme], İşlevsel Yaklaşım, Tasarımsal Yaklaşım [Yenilikçi / Sanatsal], Yenilemeci Yaklaşım [Güncelleme / Renovasyon]
Keywords: Historical Approach [Memory], Physical Approach [Form / Material], Functional Approach, Design Approach [Innovative / Artistic], Innovative Approach [Update / Renovation]
Bu çalışma; yapılarda Kullanım Dönüşümü’nü sadece tarihi yapılar için değil, bütün yapılar için bir mimari tasarım sorunu olarak ele alan bir “fikir” çalışmasıdır. İki mimar farklı zamanlarda farklı kaygılarda aynı yapı üstünde çalışır. Kullanım dönüşümü projeleri, mimarlık üstüne mimarlık projeleridir.
This study is an “idea” study that considers the transformation of use in buildings not only for historical buildings but also for all buildings as an architectural design problem. Two architects work on the same structure at different times with different concerns. Usage transformation projects are architectural projects on architecture.
Hızla değişen dünya ve hayat tarzları, görece sabit olan mimarinin ve kentlerin de değişim dönüşümünü tetikler. Yeniden İşlevlendirme/Kullanım Dönüşümü yapıyı yıkmadan yapıya uygulanan doğru müdahalelerle yapının yaşamını devam ettirmesini sağlayan bir sürdürülebilirlik çözümüdür. Yapının yıkılıp araziye yeni bir yapı inşa edilmesi yerine yapının yeniden tasarlanması (bölgesel yıkımlar, yeni eklemlenmeler, mekân organizasyon değişimleri, malzeme değişiklilikleri vs.) yapıya yeni bir işlev ve kimlik kazandırır. Bu çözüm en genelinde tarihi yapıların Restorasyonu ve Korunması için gündeme gelmiştir. Ancak son yıllarda Endüstri yapıları ve çağdaş yapıların da bu çözümlerle yenilenmesi ve hayata katılması gelecekte bu konunun mimarlığın temel problemlerinden biri olduğu öngörüsünü doğurmaktadır.
The rapidly changing world and life styles also trigger the transformation of relatively stable architecture and cities. The re-function/re-use transformation is a sustainability solution that enables the construction to continue its life with the correct interventions applied to the structure without destroying the structure. Instead of demolishing the structure and building a new structure on the land (regional demolitions, new additions, space organization changes, material changes, etc.) gives a new function and identity to the structure. This solution has been brought up for the restoration and conservation of historical buildings throughout the world. However, in recent years, the renewal and participation of industrial structures and contemporary structures with these solutions have led to the idea that this issue is one of the main problems of architecture in the future.
Çalışmaya, Yeniden İşlevlendirmenin/Kullanım Dönüşümünün kavramsal açıdan araştırılması hedefiyle başlanmıştır. Belirlenen vaka çalışmalarının ardından öznel değerlendirmeler sonucunda analiz edilen yapılar birbirleriyle kıyaslanarak her bir Kullanım Dönüşümü projesinde öne çıkan yaklaşımlar belirlenip bir sistematiğe oturtulmuştur. Bu yaklaşımların hepsi her yapıda görülebilmektedir. Ancak çalışmada analiz edilen vaka çalışmalarında öne çıkan yaklaşımlar başlıkları ve mimarlık fikirleri üzerinden mimarlığın temsilleriyle ilgili bir matris oluşturulmuştur. Matris sırasıyla; Başlık, yaklaşım, örnek proje, fikir projesi ve yöntemle özetlenmiştir.
Mimarlıkta Kullanım Dönüşümüne Yönelik Beş Yaklaşım
The study was initiated with the aim of conceptual investigation of the re-functional/usage transformation. After the case studies determined, the structures analyzed as a result of subjective evaluations were compared with each other and the approaches that stand out in each usage transformation project were determined and put into a systematic. All of these approaches can be seen in every structure. However, a matrix has been formed on the representation of architecture through the main approaches and architectural ideas in case studies analyzed. Matrix order; Title, approach, sample project, idea project and method is summarized:
66
Five Approaches on Adaptive Reuse in Architecture
Mimarlıkta Kullanım Dönüşümüne Yönelik Beş Yaklaşım Five Approaches on Adaptive Reuse in Architecture
HAFIZA: TARIHSEL YAKLAŞIM | Carlo Scarpa ‘Castel Vecchio’ [1958-1974]: Eski bir kalenin müzeye dönüştürülmesi projesidir.Büyükada Rum Yetimhanesi [Tarihsel Yaklaşım]: Yapının tarihi geçmişi yapının kullanım geçmişindeki imgesine de referans vererek çocuk hikaye kitabı yazılmıştır. Hafızanın korunumu adına yeni nesle eski yapı anlatımı hedeflenmiştir. Kitabın adı Adadaki Ormanda Büyük Tahta Okul’dur.
MEMORY: HISTORICAL APPROACH | Carlo Scarpa ‘Castel Vecchio’ [1958-1974]: A project to transform an old castle into a museum. Greek Orphanage in Büyükada [historical approach]: About the history of the building, the child story book was written by referring to the image of the building in its usage history. In the name of the preservation of memory, the new generation aimed at telling the old structure. The book is called The Great wooden School in the Forest on the island.
BİÇİM: FIZIKSEL YAKLAŞIM | Renzo Piano ‘Lingotto’ [1983-2003]: Eski bir fabrikanın karma kullanımlı bir yapıya dönüşümü projesidir.Sapphire İstanbul [Fiziksel Yaklaşım]: Cam dikdörtgenler prizması tanımıyla bir gökdelenin geleceği üzerine fikir geliştirmek hedeflenmiştir. Yapının çeşitli büyüklüklerdeki maketleri üzerinden farklı malzemeler ve form denemeleri tasarlanmıştır.
FORM: PHYSICAL APPROACH | Renzo Piano ‘Lingotto’ [1983-2003]: A project to transform an old factory into a mixed-use building. Sapphire Istanbul [physical approach]: it aimed to develop an idea on the future of a skyscraper with the definition of glass rectangles prism. Different materials and form experiments were designed through various sizes of models of the structure.
İŞLEV: İŞLEVSEL YAKLAŞIM | Emre Arolat, Nevzat Sayın, Han Tümertekin ve İhsan Bilgin ‘Santral İstanbul’ [2004-2007]: Eski elektrik santralinin üniversite kampüsüne dönüşümü projesidir. Fındıklı Akbank Binası / Üniversite Kampüsü Önerisi [İşlevsel Yaklaşım]: Atıl durumda duran Fındıklı Akbank binasının incelenip Mimar Sinan Güzel
FUNCTION: FUNCTIONAL APPROACH | Emre Arolat, Nevzat Sayın, Han Tümertekin and İhsan Bilgin ‘Santral Istanbul’ [2004-2007]: The transformation of the old power plant into a university campus project. Fındıklı Akbank Building / University campus proposal [functional approach]: a
67
Sanatlar Üniversitesi’nin yeni bir kampüsü olması fikri üzerinde çalışılmıştır.
study of the dormant Fındıklı Akbank building was carried out and the idea of Mimar Sinan Fine Arts University being a new campus was studied.
TASARIM: TASARIMSAL YAKLAŞIM | Peter Latz and Partners ‘Duisburg-Nord’ [1992-2002]: Eski fabrikanın bir peyzaj eğlence parkına dönüştürülmesi projesidir.Yavuz Sultan Selim Köprüsü / Ekolojik Köprü Önerisi [Tasarımsal Yaklaşım]: İronik ve ütopik bir hayal kuruluarak, köprünün ağaçlandırılması ve yayalaştırılması fikri provakatif posterlerle ve change.org kampanyasıyla desteklenmiştir.
DESIGN: DESIGN APPROACH | Peter Latz and Partners ‘Duisburg-Nord [1992-2002]: The project to transform the old factory into a landscape amusement park. Yavuz Sultan Selim Bridge / proposal for ecological bridge [design approach]: the idea of building an ironical and utopian dream, afforestation and dissemination of the bridge with provocative posters and change.org supported by his campaign.
GÜNCELLEME: YENILEMECI YAKLAŞIM | Lacaton & Vassal ‘Palais de Tokyo’ [2002]: Fuar yapısının çağdaş sanatlar müzesine renovasyonu projesidir. TOKİ Kayaşehir / Renovasyon Önerisi [Yenilemeci Yaklaşım]: Birbirinin aynısı ve sosyallikten uzak TOKİ konutlarının yine konut olarak; balkon, çatı ve zemin katlarındaki dönüşümlerle yeni yaşam senaryoları oluşturmaya çalışılmıştır. Projenin ismi SOKİ (Sosyal Kalkındırma İdaresi) konulmuştur.
UPDATE: INNOVATOR APPROACH | Lacaton & Vassal ‘Palais de Tokyo’ [2002]: The renovation of the exhibition structure to the Museum of Contemporary Art. TOKİ Kayaşehir / renovation proposal [refreshment approach]: the same and Social-free Toki houses have been tried to create new life scenarios with the transformation of balconies, roofs and ground floors. The project was named SOKİ (Social Development Administration).
Bu çalışmada, Mimaride Kullanım Dönüşümü’nün beş farklı yaklaşımı geliştirilmiştir ve bu yaklaşımlar beş farklı fikir ile ve beş farklı yöntem ile temsil edilmeye çalışılmıştır.
Five different approaches have been developed in Architecture, and these approaches have been tried to be represented by five different ideas and five different methods.
Architecture: Durability, Utility, Aesthetic. Mimarlık: Sağlamlık, Kullanışlılık, Estetik. Architecture on Architecture: Memory, Form, Function, Design, Update.
Mimarlık üstüne Mimarlık: Hafıza, Biçim, İşlev, Tasarım, Güncelleme.
Mimarlıkta Kullanım Dönüşümüne Yönelik Beş Yaklaşım
68
Five Approaches on Adaptive Reuse in Architecture
Kaynakça / Bibliography : Feyza Sayman • Cansever, Turgut, and Armağan Mustafa. Kubbeyi Yere Koymamak. TimaşYayınları, 2016. • Halbwachs, Maurice, and Lewis A. Coser. On Collective Memory. University of Chicago Press, 1992. • Rossi, Aldo, and Gürbilek Nurdan. Şehrin Mimarisi = The Architecture of the City. Kanat Kitap, 2006. • Yada Akpınar, İpek, editor. Osmanlı Başkentinden Küreselleşen İstanbul’a: Mimarlık Ve Kent, 1910-1920. Osmanlı Bankası Arşiv Ve Araştırma Merkezi, 2010. • “İstanbul.” Beş Şehir, by Ahmet Hamdi Tanpınar, Dergah Yayınları, 2017, pp. 116–207.
Pelin Öztürk • “Mapping Istanbul”. İstanbul. Garanti Galeri,2009 • Güvenç, Murat, Eda Ünlü Yücesoy. İlişkisel Katmanlaştırma: Kentsel Mekana Yeni Bir Bakış Açısı.İstanbul. 2010 • Lefebvre, Henri. Kentsel Devrim. Çev. Selim Sezer. İstanbul. Sel Yayıncılık, 2011. 5. Baskı • Sennett, Richard. Building and Dwelling:Ethics for the City. UK. Allen Lane, 2018 Simmel, Georg. “The Metropolis ve Mental Life” 19o3
Gaye Karbeyaz • Pamuk, Orhan. İstanbul: Hatıralar ve Şehir. Yapı Kredi Yayınları, 2016 • Yada Akpınar, İpek. Osmanlı Başkentinden Küreselleşen İstanbul’a: Mimarlık ve Kent, 1910-2010. İstanbul. Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi, 2010. • İstanbul Boğazı’nın Donduğu Gün. www.sabah.com.tr/galeri/yasam/istanbul_bogazinin_dondugu_gun/20. • İstanbul Boğazı’nı Yürüyerek Geçerek Martıları Bile Şaşkına Uğratan Adam: Atilla Hülagü. listelist.com/atilla-hulagu/. • Toprak, Zafer. “Deniz Hamamından Plaja Bir Nostaljinin Öyküsü / From Sea Baths to Beaches - A Story of Nostalgia,” içinde: İstanbul’da Deniz Sefası / Istanbul’s Seaside Leisure. İstanbul. Pera Müzesi Yayını, 2018
69
Hatice Kübra Baştuğ • Userin G.A. (2011), İstanbul’un Köyleri. Istanbul İl Özel İdaresi. • Arnavutköy Belediyesi(2014), Cumhuriyet Döneminde Arnavutköy. • Kantürer G.(2016), İstanbul Kent Çeperlerinde Kırsal Arazilerin Dönüşümü “Ağaçlı – Yeniköy Yöresi Örneği”, Yüksek Lisans tezi,İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul. • Logie S.& Morvan Y.(2014), İstanbul 2023, İletişim yayınları, İstanbul.
Gülsen Şenol • Benjamin, Walter. Pasajlar. İstanbul: Yapı Kedi, 1995. • Stavros, Stavries. Kentsel Heterotopya: Özgürlesme Mekani Olarak Esikler Kentine Dogru (İstanbul: Sel Yayıncılık, 2016) • Foucault, Michel, and Mehmet Ali Kılıçbay. Kelimeler Ve Şeyler: Insanbilimlerin Bir Arkeolojisi. Ankara: İmge Kitabevi, 2013. • Bektas-Ata, Leyla, and Leyla Bektas-Ata. “Flanör’ün Cadde-i Kebir Gezintisi: Beyoğlu’nun Mazisine Walter Benjamin’le Bakmak.” Academia.edu - Share Research. https://www.academia.edu/13898009/Flanörün_Cadde-i_Kebir_Gezintisi_Beyoğlunun_Mazisine_Walter_Benjaminle_Bakmak.
Kerim Yüksek • Baudrillard,J. (1997). Tüketim Toplumu, Söylenceleri ve Yapıları, Çev: Nilgün Tutal, Ferda Keskin, Ayrıntı Yayınları. • Bauman, Z. (2011). Yaşam Sanatı, Çev: Akın Sarı, Ayrıntı Yayınları. • Spencer, D. (2016). Neoliberalizmin Mimarlığı, Çağdaş Mimarlığın Denetim ve İtaat Aracına Dönüşme Süreci, Çev: Akın Terzi, İletişim Yayınları • Kuloğlu, N. (2012). Boşluğun Devinimi: Mimari Mekandan Kentsel Mekana, International Journal of Architecture and Planning (ICONARP), 201-214. • Morales, I.S. (2013). Terrain Vague, Interstices at The Edge of The Pale, (Chapter 2), 24-30.
70
Hilal Kaynar • Alanyalı Aral E. (2003) ‘’Leftover Spaces as a value and potentiality for the public realm in the city’’ Ph.D., Middle East Technical University • Artun, A. (2014) ‘’Sanat ve Mimarlık Birlikteliği: ‘’Müphem Alanlar Üzerinden Bir Okuma’’ https://mimarliktakuramveelestiri. wordpress.com/2014/12/10/ali-artun-13-kasim-2014-sanat-ve-mimarlik-birlikteligimuphem-alanlar-uzerinden-bir-okuma-emre-ozdemir/ • Boz G. (2016) ‘’Atıl Kent Mekanının Geçici Kullanım Yaklaşımlarıyla Değerlendirilmesi: Kadıköy, Yeldeğirmeni Örneği, İTÜ • Cengizkan, N. Müge, 2006, “Endüstri Yapılarında Yeniden İşlevlendirme, ‘İş’i Biten Endüstri Yapıları Ne İşe Yarar?”, Dosya, sayı:3. • Kullman K. (2015) ‘’Towards a landscape framework for un-activated urban public space’’ Architectural Theory Review 19 (2): 154–173
Bedirhan Koç • Toprak Atlası,Heinrich Böll Stiffung Derneği, 2015 • A new relationship between city and wilderness. A case for wilder urban nature,Deutsche Umwelthilfe, 2014 • Yitik Alanı Peyzajı,Seda Kurt Şengün (YL tezi-İTÜ), 2015 • Leopoldcü Düşünce ve Yeryüzü (toprak) Etiği,Kıvılcım Akkoyunlu Ertan (msydergi) • Soil Sealing (Toprağı Mühürlemek),Avrupa Komisyonu, 2012
Betül Güreş • Durusoy, Elifnaz, and Duygu Cihanger. “Historic Landscape vs. Urban Commodity?: The Case of Yedikule Urban Gardens, İstanbul.” Megaron (2016). • Özkoçak, Selma Akyazıcı. “Two urban districts in early modern Istanbul: Edirnekapı and Yedikule.” Urban History 30.1 (2003): • Koca, A. (2014) “Güncel Dosya: Bostanlar”, Yapı, Vol.386.
71
• Kanbak, Ayşegül. “İstanbul Yedikule Bostanları: Bir Yerinden Üretim Pratiği.” (2016). • Shopov, Aleksandar, and H. Ayhan. “Osmanlı İstanbul’unda Kent İçi Tarımsal Toprak Kullanımı ve Dönüşümleri: Yedikule Bostanları.”(2013)
Özlem Delikanlı • Busch, O.(2015), Tasarlanacak Ne Kaldı?; Sosyal Tasarım Üzerine Acil Sorular, Puna • Azem, İ. (Yönetmen). (2012). Ekümenopolis [Belgesel], Kibrit Film • Stavrides, S.(2016), Müşterek Mekan: Müşterekler Olarak Şehir, Sel Yayıncılık • Erdoğan, E., Yüce, N., Özbay Ö,.(Hzr.)(2018),Teoriden Mücadeleye Müşterekler Siyaseti, SEHAK • Huizinga, J. (2006) Oyunun toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme “Homo Ludens”, Ayrıntı Yayınları
Ece Nur Çorlu • Baudrillard, J.(1997). “Tüketim Toplumu”, Ayrıntı Yayınları,İstanbul • Can A. (2008), “Gordon Matta Clark Üzerine Düşünceler” • Sennett, R. (1977). “Kamusal İnsanın Çöküşü”, Ayrıntı Yayınları,İstanbul • Dinçer D.(2010). Kamusal alan ve alışveriş fonksiyonu etkileşiminin mekansal açıdan değerlendirilmesi, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul (yüksek lisans tezi). Ulusal Tez Merkezi veri tabanından elde edildi. (Tez no 502071012) • Kademoğlu H.(2011).Modern yaşamın kamusal mekanları olarak alışveriş merkezleri, İstanbul Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul (yüksek lisans tezi). Ulusal Tez Merkezi veri tabanından elde edildi. (Tez no 519081008)
Tuğba Mensur Benjamin, W. (2017), Pasajlar, Yapı Kredi Yayınları Gay, P.(2017), Modernizm Sapkınlığın Cazibesi, Everest Yayınları
72
Heynen, H.(2011), Mimarlık ve Modernite, Versus Yayınları Simmel, G.(2017), Modern Kültürde Çatışma, İletişim Yayınları Heidegger, M. (1971), Building, Dwellig, Thinking
Buket Turan • Covery, Merlin, Psikocoğrafya; Londra Yazıları, Kalkedon Yayınevi • Debord, Guy, 1967. Gösteri Toplumu, Ayrıntı Yayınları • Debord, Guy, Sitüasyonist Enternasyonal, Altıkırkbeş Yayınları • Simmel, Georg, Modern Kültürde Çatışma, İletişim Yayıncılık • Wark, McKenzie, Kaldırım Taşlarının Altında Kumsal Var, Sel Yayıncılık
Şeyma Büyükkoçak • Sarı, J. (2013) Kenti Deneyimleme Aracı Olarak Psikocoğrafya, İTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Mimari Tasarım Programı • Kozar, C. (2009)Mimarlığın Ötesinde: Bir Başlangıç Noktası Olarak Kent Okuması,TÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Anabilim Dalı, Mimari Tasarım Programı • Önen, S . “Kenti Yürüyerek Keşfetmenin Sosyolojisi”. İDEALKENT 7 (2018): 286-303 • Stavrides, S. (2016). Kentsel Heterotopya: Özgürleşme Mekanı Olarak Eşikler Kentine Doğru, Çev. Ali Karatay, Sel Yayıncılık, İstanbul. • Yarımbaş, D. (2017).Kentin Yürüyerek Deneyimlenmesi: İletişim Elemanları, Mimarlık Dergisi, 393
Musa Can Çilek • Binaların Yeniden Kullanımı - Ülkü Altınoluk • Venice Biennale 2010: Cronocaos – OMA https://oma.eu/projects/venice-biennale-2010-cronocaos • 206 Odalı Sessizlik: Büyükada Rum Yetimhanesi Üzerine Etüdler (Sergi, Galata Rum Okulu)
73
74
AURA-İstanbul Güz 2108 Araştırma Projeleri The Research Projects of Fall 2018 Yürütücü: Sinan Logie