5 minute read

Takeshi Miike ile Röportaj

Takeshi Miike ile Yeni Filmi “İlk Aşk” ve Yakuza Sinemasının Sonu Üzerine

Röportaj: Joshua Dudley Türkçe Söyleyen: Abdülhalim Karaosmanoğlu

Advertisement

Miike & taranTINO

Sinemanın en aşırı, en ele avuca sığmaz, tartışmalı yaratıcılarından Takashi Miike’nin Cannes’da Yönetmenlerin On Beş Günü bölümünde gösterilen son filmi ve doksanıncı yapıtı. İzleyiciyi şaşırtacak ve sarsacak sürprizleri filmlerinden esirgemeyen Miike manga, samuray, korku ve canavar filmlerinden bir kez daha aksiyon-macera-yakuza diyarına geçiş yapıyor. Tek bir gece boyunca Tok

"film çekerek kendini tedavi ediyor o yüzden üretken takashi den korkmayın asıl film yapmayan takashi den korkun."

Takashi Miike

yo’da geçen filmde, beyin tümörü teşhisi konulan bahtsız bir boksör, masum bir telekıza âşık olur. Ama kötü adamlar tabii ki peşlerini bırakmaz. Mafya ve kara film öğeleri, şiddet, romantizm ve komik sekanslarla dolu bu amansız “ucuz roman” akıl almaz cinayetler, hayaletler, animasyon bölümlerle çok hare

ŞU ANDA JAPONYA'DA YAPILAN YAKUZA FILMLERI BIR TÜR FANTAZI HALINE GELDI. YAKUZA, ESKIDEN OLDUĞU GIBI GELENEKSEL ANLAMDA MEVCUT DEĞILDIR VE BIR YAKUZA FILMI YAPMAK DA ÇOK ZORDUR. GÜNÜMÜZ SEYIRCISI DE ARTIK ŞIDDET IÇERIKLI YAKUZA FILMLERI TALEP ETMIYOR.

ketli, çok eğlenceli ve çok kanlı. Film Ekimi’ndeki gösteriminin ardından, Başka Sinema aracılığı ile gösterim şansı yakalayan filmin yönetmeni Takashi Miike ile Forbes Dergisi’nin yaptığı röportajı sizlerle buluşturuyoruz: Forbes: Şiddeti nasıl bu kadar güzel estetize edebiliyorsunuz?

Takashi Miike: Şu anda Japonya'da yapılan Yakuza filmleri bir tür fantazi haline geldi. Yakuza, eskiden olduğu gibi geleneksel anlamda mevcut değildir ve bir Yakuza filmi yapmak da çok zordur. Günümüz seyircisi de artık şiddet içerikli Yakuza filmleri talep etmiyor. Hayatta kalmak ve ticaret yapmak için suç işleyerek korkunç şeyler yapan karakterler var. Benim bu arka plan ile filmde yapmaya çalıştığım şey, hikayeye tezat olacak biçimde kaosun tam ortasında bir araya gelen iki kişinin hikayesini anlatmaktı. Çünkü tam da bu kaos ve şiddet yüzünden tanışabiliyorlar ve aşk hikayeleri başlayabiliyor. Ve tabii bunlar tepeden tırnağa, biraz aptalca ve biraz komik, ama şiddet içeren bir arka planda gerçekleşiyor. Buna paralel olarak gerçekleşen aşk hikayesi ile yan yana konulması gerekiyordu.

Forbes: Tüm filmleriniz gerçekten bir aşk hikayesiyle mi ilgili? Takashi Miike: Aslında benim niyetim bu, ama berbat bir yönetmen olduğum için ve -bir çok insanın düşündüğü gibi- ruh hastası bir yönetmen olduğum için belki de konuyu doğru ele alamıyorumdur. Bu durumla ilgili ilginç bir anekdot vereyim, bazı filmlerimin galalarında, seyircilerin yarısının salonu terk ettiği olmuştur. Hatta ben karanlıkta oturmuş filmimi seyredip izleyicilerin tepkilerini ölçerken, bazı izleyicilerin yanıma oturup “sen bir ruh hastasısın” dediği de olmuştur. Bence yanlış anlaşılmaya çok müsait bir yönetmenim. Forbes: Ölmek üzere olduğunu düşündüğü için kahramanca eylemler gerçekleştiren ana karakterde biraz kendinizi görüyor musunuz? Takashi Miike: Bir anlamda öyle denebilir çünkü ben de zayıf bir insanım. Kendimi, birçok kez nezaketle karıştırılacak derecede doğal zayıflığa sahip biri olarak görüyorum, ancak nezaket değil zayıflık olduğunu net biçimde biliyorum. Filme dönecek olursak, hayatında çok sınırlı bir zamanı kalan bir karakter var ve bu süreye olabildiğince çok şey sığdırmaya çalışıyorlar. Ardından ise bunun bir hata olduğunun farkına varıp, en baştan başlamak istiyorlar. Bu hem karakterimin hem de benim fethetmek istediğimizi fark ettiğimiz şey. Ölmek üzere olduğumu öğrenseydim, ben de hayatı sonuna kadar yaşamayı isterdim. Öyleyse bunu neden şimdi yapmayayım? Bu aptal aksiyon hikayesi sürüp giderken, karakterimiz duygularını ve arzularını yerine getirmeye çalışıyor. Benim için bu zayıflığı aşmadan tasvir etmek biraz zor. Kişisel zayıflığımın üstesinden gelmek ile film arasında kesinlikle sembolik bir bağ var. Yani evet, kesinlikle bazı paralellikler olduğunu söyleyebilirsiniz. Forbes: Neden zayıf olduğunuzu düşünüyorsunuz? Takashi Miike: Zayıf olduğumu söylerken, kusurlu bir insan oluşumdan ya da belki de ken-

di ruhumun ya da kalbimin zayıflığından söz ediyorum. Bazen bir sorunla karşılaştığımda, bununla gerçekten yüzleşmek yerine, onunla uğraşmaktan kaçınmak için film yapmak benim için daha kolay. İnsan doğası gereği, zayıflığımdan kaçmaya çalıştığımı ya da bir sorunla karşılaştığımda onunla baş etmek yerine ondan kaçtığımı hissediyorum. Zayıflıktan kastettiğim şey bu. Forbes: İnsanlar hasta olduğunuzu mu düşünüyor? Bu yüzden mi komedi ile şiddeti karıştırıyorsunuz? Takashi Miike: Biz insanlar, bir kaya ile sert bir şey arasına sıkıştığımızda, bu ikisi arzularımız olur, bu iki şey tam da istediğimiz şeydir artık. Bence herkes gerçekten sadece mutlu olmak ve yaşamak istedikleri hayatı yaşamak istiyor. Fakat verdiğim örnekteki tarzda engellere karşı çıkıyorlar ve bazen bu duruma tepki verme şeklimiz çok komik olabiliyor. Bana göre komik ve gülünç. Bu aynı zamanda, ebeveyn olduğumuzda çocuklarımızda gördüğümüz şeydir, insanlar olarak sorunlarla nasıl mücadele ettiğimizdir mesele. Üstelik bu, ülkelere ve kültürlere göre değişkenlik gösteren bir şey de değil. Ulusların ve ülkelerin ötesinde, tüm insanlığın ortak paydası olan ‘değişememe’ özelliğimiz çok çok gülünç. Bu aynı zamanda çok sevimli bulduğum bir özelliğimiz. Yakuza filmlerindeki karakterler bile, hayatlarını yaşamaya, istediklerini elde etmeye çalışıyorlar. Bana göre tüm bunlar çok gülünç. Forbes: Karakteriniz Julie’nin gerçek gücü doğa, öyle değil mi? Takashi Miike: Kesinlikle öyle. Bu rolde bu kadar başarılı olmasının nedeni; filmde derinden sevdiği, erkek arkadaşının öldürülerek onun elinden alınmasıdır. Bu durum olmasaydı, Julie'nin karakterinin hayatı tamamen farklı bir yola evrilebilirdi. Prestijli bir yaşam tarzına sahip, ciddi görünümlü bir kadın değildi belki, ama her şey daha farklı olurdu. Bütün umudu olan adam ondan tamamen uzaklaştı ve bunun sonucunda filmin sonunda “kötü adam”a dönüştü. Bu karakteri çok seviyorum. Karakteri canlandıran aktris Becky’nin de benzer bir hayat hikayesi var. Çok zorlu bir yolda ilerliyordu ve ben onun bu denli çıldırıp karakterine girebileceğini sanmıyordum. Bir şekilde, filmde hayatıyla paralel olan şeyleri serbest bırakmayı başardı ve böylelikle kendine yeni bir hayat bulmuş oldu. Forbes: Genellikle kötü adamlar kendilerini kötü olarak görmezler, ancak bu filmdeki patron güneşin doğduğunu görür ve “gün ışığında kötüler için zaman yoktur” der. Yani bu büyük bir kontrast. Takashi Miike: Bunun çok ilginç bir replik olduğunu biliyorsunuz. Senaryoya koydum, çünkü Japonya'da artık var olamayan geleneksel Yakuza tipi rolüne geri dönmek istedim. Gerçek Yakuza, farklı hedeflere ve farklı dönemlere sahip birçok farklı insanı kapsayan bir markadır. Bütün karakterlerin ortak yönlerinden biri, hepsinin sistemden özgürlük istemesiydi. Onlar aynı zamanda Japonya'nın belirli bir bölgesindeki polisle de müttefikler. Hala her zaman aradıkları şeyi, ekonomik istikrarları arıyorlar, sadece ayın sonunu getirmeye çalışıyorlar. Yani bu özel sahnede, bu ifadeyi biraz ironik, biraz da nefretle söylüyor. Aslında söylemeye çalıştığı şey; “Biz Yakuzalar, gün ışığında yürüyemeyiz, çünkü yolumuz karanlıklardan geçiyor” Gerçek bir yakuza, o günlere geri dönebilseydi bunu söylerdi. Gölgelerin içinde onlar için biçilmiş kaftan olan bir alanları vardı. Bu tür yakuza karakterleri artık filmlerde yer almıyor. Filmin sonunda gün batımına doğru ilerlerken, hayatının temelde bittiğini ve bildiği Japon toplumunun, kendi dünyasının artık var olmadığını kavrıyor. Ve bu replik eski yolları, eski estetiği ve şu an tamamen yok olan eski Yakuza değerlerini temsil ediyor.

the end of the new

"Sürekli sen konuştun. Buna sohbet denmez."

Oscar Wilde, Mutlu Prens

S.03 | 2020.04 ANKARA

Meşrutiyet Cad. Konur 2 Sok. 26/4 Kızılay [Arka Bahçe] Ankara +90 505 056 57 00 | issuu.com | 09:00 - 02:00

This article is from: