3 minute read
6 Bize Sinemadan Fayda Va Akideş Fatma Dicle Karabınar
from Balta Dergi 14. Sayı
by baltadergi
çilerek ‘Altın Lale’ kazanırken, 37. Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) 2005 Türk Sineması Ödülleri'nde, En İyi Film, En İyi Yönetmen ve En İyi Senaryo dallarında 3 ödüle birden layık görüldü. Film, yurt içi ve dışında birçok festivale katıldı. 52. San Sebastian Film Festivali'nde de en iyi ikinci ödül olan ‘Altın Denizkabuğu’, 26. Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali'nin büyük ödülünü olan ‘Altın Antigone’ kazandı. Daha sonra Japonya’daki Skip City Internatioal Dijital Sinema Festivali’nden iki ödüle daha layık görüldü. ABD, Almanya, Güney Kore, Yunanistan, Ukrayna ve daha birçok ülkede katıldığı birçok festivalden de ödüllerle döndü ve kırka yakın ödül kazandı. Teknik birçok aksaklığa rağmen sanata ve sinemaya olan yatkınlığıyla yüreklerde yer edinmişti. Detaylarla süslü anlatımlara yer verdiği filmlerinde en küçük ayrıntı bile anlamlarla doluydu. Kendi hayatından maneviyat dolu parçalar yüklemişti filmlere. Bunlardan biri Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filminde yer verdiği türkülerden Beyaz Giyme Toz Olur’un dâhil ediliş hikâyesidir. Geçirdiği ağır bir ameliyattan sonra Uluçay, hastanede ilk kez yürümeye başladığında bu türküyü işitmiş ve bu filmde kullanmaya karar vermişti. Hiçbir zaman aldığı ödüller ve isminin duyulması onu şımartmamıştı. Yönetmenlik yaptığı zamanlarda da hayatı aynıydı yine Tepecik köyünde yaşıyor yine aynı evde oturuyordu. Film çekebilmek için bedenini zorlayan işlerde çalıştığı için hastalandı, beynindeki tümör nedeniyle hayatı
FİLMOĞRAFİ
Advertisement
Yönetmeni Olduğu Kısa Filmler: 2009- Bozkırda Deniz Kabuğu 2004- Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak 2000- Exorcise 1999- Uzun Metrajın Resmi 1998- Bizim Köyde Bayram Sabahı 1998- Epileptic Film 1996- İnci Deniz Dibinde 1995- Bizim Köyün Orta Yeri Sinema 1995- Minyatür Kosmos'da Rüya 1993- Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak 1993- Optik Düşler Senaristi Olduğu Kısa Filmler: 2009- Bozkırda Deniz Kabuğu 2004- Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak 2000- Exorcise 1999- Uzun Metrajın Resmi 1998- Bizim Köyde Bayram Sabahı 1998- Epileptic Film 1996- İnci Deniz Dibinde 1995- Bizim Köyün Orta Yeri Sinema 1995- Minyatür Kosmos'da Rüya 1993- Koltuk Değneklerinden Kanat Yapmak 1993- Optik Düşler Rol Aldığı Filmler: 2004- Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak (Berber) 1999- Uzun Metrajın Resmi
çok zorlaştı. Zira kendisi hastalığını ve yoksulluğunu vurgulamamaya, bu durumlarının kendini mağdur göstererek anılmasına sebep olmasını istemiyor bunun için çaba sarf ediyordu, çünkü o yalnızca sinemayla konuşulmak istiyordu. Çok ağır bir ameliyattan çıkmış olmasına rağmen kazandığı ödülleri almak için sahneye çıktığında dinç görünmeye çalışırdı. Tüm bu imkânsızlık ve zorlukların eşlik ettiği hengâmeli yaşam içinde çekmişti filmlerini. Sahneye ödül almak için adım attığında köyde yaşayan ve herkesten daha zor film çeken bir insan olduğunu, bu konuda söylenecek başka bir şey olmadığını, imkânı olsa pekâlâ daha iyi şekilde film yapabilmeyi arzu ettiğini belirtirdi. Köylü yönetmen diye anılmaya başladığında “Ben köylü yönetmen değilim. Köyde yaşayan bir yönetmenim.” diyor ve hayatını değiştirmiyordu. Yalnızca sevdiği işi yapıyordu. Uluçay bulunduğu şartlar altında hayalini gerçekleştirerek bozkırın sesi olmasına daima mütevazı yaklaşırdı. Ona göre bu başarının en büyük kaynağı eşiydi. Bunu “Benim gibi bir adamla baş etmek, dünyanın en iyi yönetmeni olmak demektir. Eşim büyük yönetmen, ona çok şey borçluyum.” diyerek ifade etmişti. Yakalandığı hastalıkla on yılı aşkın bir süredir boğuşan, çok önemli iki beyin ameliyatı geçirip sapasağlam ayakta olan Uluçay, en büyük desteği oğlu İdris ve can yoldaşı Ayşe’den gördü. Hastalıkla arası nasıl olduğunu soranlara ise, “fena değil, kardeş kardeş geçiniyoruz, mutluyuz” yanıtını veriyordu. Tedaviler sonuç vermeyince 30 Kasım 2009’da İstanbul’da tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Meşakkatli bir yaşam öyküsünün içinde üstün bir çaba ve şairane bir bakış açısıyla sinema dünyasına adını altın harflerle yazdıran Uluçay, sadıcına “Bize sinemadan fayda va akideş” dediği günden bu yana o cümleye tüm kalbiyle inanarak hayatını beyaz perdeye adadı. Geçen yıllara ve tecrübelere rağmen sinemaya hâlâ bir çocuk gibi bakan, gımıldayıveren fotoğraflara hayret eden yönetmen, şevkini daima diri tutarak çiğ gözlerini her zaman görünenin ardına dikerek her şeyin emekle mümkün olacağı inancını akıllara bir tohum gibi ekerek gitti. Geride hayatın yükü ile küçücük kalan bedeni, sevdayla yaptığı sanatı sayesinde kocaman olmuş ve yüreklere izler bırakmıştı.