8 minute read
10 Bölünen Ekmek Bir Daha Tutmaz Alper Şahin
from Balta Dergi 14. Sayı
by baltadergi
Tahta panjurun ardında oturmuş, içli içli ağlıyordu Nezihe. Kapının açıldığını duyunca alelacele gözyaşını sil di, ayağa kalktı. Tahta basamakları ağır ağır tırmanmaktaki kocasını işitiyordu. Adamı bu dağınık ve bitkin haliyle karşılamamak için üstüne başına çekidüzen verdi, sofada beklemeye koyuldu.
Salim içeri girdi, kadının yüzüne dahi bakmadan bir koltuğa kuruldu. Nezihe adamakıllı içerledi, yine de ses etmedi. Mutfağa girdi. Az sonra bir elinde tencere, diğe rinde iki tabakla sofaya döndü. - Sofra hazır Salim, buyur.
Advertisement
Salim duvar dibindeki tabureye oturdu. Tabaktaki yaprak sarmasına çatalını batırdı ama ağzına götürmedi. Nezihe bunu fark edince koşar adım mutfağa gitti, bir kâse yoğurtla geri döndü. - Kusura bakma, dedi, yoğurt getirmeyi unutmuşum.
Salim yoğurtla birlikte birkaç yaprak sarması yuttu. İştahsız olduğu geviş getirir gibi çiğnemesinden belliydi. Nezihe de anlamış olacaktı ki, “Niye iştahsızsın?” diye sor du.
Yanıt vermeden masadan kalktı Salim. Az önce karısı nın üzerinde ağladığı panjurun önündeki koltuğa oturdu. Ilık akşam esintisi pencereyi araladı ve iki katlı Rum evi nin önüne dökülmüş irice incir yapraklarından birini salonun ortasına bıraktı. Adam cebinden bir sigara çıkardı, yaktı. Nezihe de bir sigara aldı, kocasının karşısına oturdu. - Ne oluyor Salim? - Usandım Nezihe! Tam bir sene oldu. Hâlâ her gün ağlıyorsun. Bıktım, usandım yahu!
Kadın afalladı. Bir süredir ilişkilerinin yolunda gitme diğinin farkındaydı. Yine de böylesi bir tepki beklemezdi. Eteğini yumru gibi avucunda topladı, dişlerini sıkarak, “Yalnız benim değil, senin de çocuğun öldü Salim!” dedi. Ablak suratı kızarmış, nemlenmişti. - Ben de üzülüyorum. İnan ki üzülüyorum ama sana yansıtmıyorum. Kendine acımıyorsun, anladım, ama artık bana da zarar veriyorsun Nezihe. Seni böyle bitkin görmek beni de çökertiyor. Bugün şu caminin duvarına yaslandım, ağlamanı izledim dakikalarca. Bir de niye iş tahsız olduğumu soruyorsun!
Yanıt vermedi Nezihe. Dişlerini sıkması, diline ket vurmak istemesindendi. Karşıdaki kâgir caminin duvarı na baktı öylece. - İşyerinden izin aldım Nezihe. Memlekete gideceğim. Bir süre kafa dinlemek ikimize de iyi gelecektir. ***
Almanya Konsolosluğunun yakınında yaşıyordu Ne zihe. Çalışma izni almak isteyen onlarca insan bu evin önündeki yokuşu tırmanarak konsolosluğa varacaktı. Gün aydınlanmak üzereyken kimi yalın ceketli, kimi sırtı bohçalı bir yığın insanın curcunası almıştı sokağı.
Nezihe gürültüyü duydu ama aldırmadı. Federal Al manya’nın yeni bir işçi kafilesi kabul edeceğini radyodan öğrenmişti. Yataktan çıktı, mutfağa girdi. Buzdolabından zeytin tabağını çıkardı, kapı koluna asılı ekmeği aldı. So faya doğru yürüdüğü esnada ayağı eşiğe takılınca bir süre sendeledi, ardından dizinin üzerine düştü. Etinin kesilebi leceğine aldırmadan, yerdeki tabak parçalarının üzerinde debelenmeye, hüngür hüngür ağlamaya başladı.
Canı yandığı için ağlamıyordu; ağlayarak kendini te selli ediyordu aslında. Salim’in onu bu halde bırakarak memlekete gitmesi ve evden çıktığından beri bir kez olsun aramaması gücüne gidiyordu. Kimi zaman onu bunalttı ğını ve bir süre ayrı kalmak istemesinde haklı olduğunu düşünüyor; kimi zaman ne olursa olsun evinden ayrılma sını hazmedemiyordu. Zihnindeki bu savaşımın, kalbine de sıçradığı vakitler oluyordu ki, işte o zaman, “Yeter!” diyordu şimdiki gibi, “Ucunu bilmediğim yokuş tırman maya değmez.”
Ayağa kalktı. Konsolun üzerindeki ahizeyi kaldırdı, numarayı çevirdi. - Alo. Merhaba Kemal. Kesin kararımı verdim. Bo şanmak istiyorum. Bir ricam olacak, benim avukatlığımı bir başkası yapsın lütfen. Çünkü sen ikimizin ortak ahba bısın. Beni savunduğun için Salim’le aranızın açılmasını istemem. ***
Salim elinde birkaç torba erzakla bir gece vakti evine dönmüştü. Yol yorgunuydu ve içeri girdiği gibi kendini yatağa atmıştı. Getirdiği erzakı yerleştirdikten sonra karısı da yanına uzanmıştı. Bir ayın ardından aynı yatağa girse ler de birbirlerine dokunmamışlar, koyun koyuna uyumamışlardı.
Nezihe yine erken uyanmıştı. Panjurun önündeki kol tukta oturmuş, düşünüyordu. Acaba daha kocasının haberi yokken davadan vazgeçse miydi? Kocası ile müşterek bir karar almak, gerekirse o şekilde boşanmak daha doğ ru olurdu belki de. Aslında içinde şu an bir ikircik yoktu. Ama ileride keşke diyecek olma ihtimali onu öylesine ür kütüyordu ki, bu ihtimalin gerçekleşmemesi için her yolu deneyebilirdi.
O esnada Salim de uyanmış, yüzünü yıkıyordu. Bir Ruhi Su türküsü tutturmuş, davudi sesi içeriyi almıştı. Sa lim’in Ruhi Su konserinde ilk kez elini tuttuğunu anımsayınca yüzü güldü Nezihe’nin ve ne yapacağına karar verdi. Kalktı, hazırladığı sofraya oturdu ve kocasını beklemeye koyuldu.
Türküyü bitirince Salim de kahvaltıya oturdu. Köy den getirdiği kaygana ve peynir de masadaydı. O kadar iştahlıydı ki, karısının ağzına hiçbir şey sürmediğini fark edemedi. Kahvaltısını yapmış, üstüne sigara yakmışken, Nezihe’nin, “İki gün sonra duruşmamız var,” demesiyle bocaladı. Külü nereye vuracağını, dumanı nereye savura cağını şaşırdıysa da çabuk toparladı.
- Ama bu kararı tek başıma almış olmam pek doğru - Ama ne? değil. Memlekete gittin gideli bir kez olsun aramayınca, - Benden ayrılacağına ihtimal vermedim. ikimiz için de böylesinin iyi olacağına düşündüm. Belki - Niye? Boyuna posuna, benden genç olmana kanaca de fevri bir karardı, bilemiyorum, dedi ve ümitlice ekledi ğımı düşündün, dimi? Nezihe, İstersen vazgeçebilirim. Nezihe bir süre bekledi. Baktı ki yanıt yok, “Kalk - Lüzum yok… İyi yapmışsın. hadi!” dedi, toparlamaya koyuldu adamı. O an elini sıkıca *** tuttu Salim, “Ayrılalı daha bir ay bile olmadı,” dedi, “Bo
Kamyon ve birkaç hamal tutmuş, evde bıraktığı eşya şandığımızı çok az kişi biliyor. Alt katı bana kiraya ver. Ayları almaya gelmişti Salim. İçerideki birçok eşyanın Nezirıldığımızı başkaları da duymadan yine nikâhlanarız.” he’ye ait olduğunu bildiği halde, hamallara ne - Bak Salim! Bir adam, karısını yalnız bırakıyor var, ne yok taşımalarını söylüyordu. sa, üstüne de haftalarca arayıp sormuyorsa, o evlilik
Nezihe, Salim’in ne yapmaya çalıştığının far zaten bitmiştir. Ben boşanma kararı almış olmama kındaydı. Bununla mı burnu sürtecekti? Mağrur bir tavırla evin içinde dolanmaktaki eski kocasını Müziği dinlemek için rağmen ayrılana dek sana karılık ettim. Sadece ‘keş ke’ dememek için elimden geleni yaptım. Daha bir süre küçümseyerek izledikten sonra ortalıktan fazla uzatmanın lüzumu yok. Bölünen ekmek bir çekildi. Salim, kadının yatak odasına girdiğini gör daha tutmazmış. dü ve peşinden gitti. “Çizmesinin boğazında toplanan paçasını - Biraz konuşalım mı Nezihe? düzeltti ve yavaşça ayağa kalktı Salim. Omuz
Eski kocası ile baş başa kalmaya çekiniyordu Nezi larını açtı, gövdesini kabarttı, öyle bir gerindi. he. Çıkmaya yeltendi ama adam bileğini sıkıca tuttu ve Üzerindeki paltonun kürklü manşetini düzeltti, yakasını yatağa oturttu. dikleştirdi. Boğazındaki gıcığı temizlemek için kısıkça ök - Konuşacağız! sürdü. Ardından kapıyı açtı ve hamallara seslendi.
Karşısındakinin peyderpey yakınlaşmasını yutkuna Komodin, abajur… İçerideki her eşya sırasıyla ta rak izlerken bir titremedir aldı Nezihe’yi. Adam dibinde şınıyorken, Salim defaatle hiçbir şey bırakmamalarını çömeldi ve ellerini diz kapağına koydu. Kadın iyice afalla söylüyordu hamallara. Nezihe gururundan ses edemiyor mış, korkudan yutkunamıyordu da. Tıpkı çocuk gibi yüdiyeydi adamın bu pervasızlığı. Tüm eşyaları kamyona zünü bacaklarına yaslayarak ağlamaya başlayınca adam, yükledikten sonra yatağı da taşımaya koyuldular. Nezihe yok yere tedirgin olduğunu anladı ve mağrur bir İki karyola birleştirilerek çift kişilik yatağa çevrilmişti. edayla burnunu yukarı kaldırarak, “Ne konuşacağız?” Bir hamal yatak döşeği karga tulumba ederken, ikisi ilk diye sordu. karyolayı kucakladı. Onlar odadan çıkarken, Nezihe, aca - Ben hiç mutlu değilim Nezihe. ba diğer karyolayı da alırlar mı, alırlarsa nerede yatarım, - Sana ayrılacağımızı söylediğimde, “İyi yapmışsın,” diye kara kara düşünüyordu. demedin mi? O esnada yerdeki battaniyeyi gördü. Gacır gucur et - Dedim. Dedim ama… mesin diye iki karyolanın arasına sıkıştırdığı battaniyeydi bu. Gerekirse kıvrılır, onun üzerinde uyurdu. Diğer karyo lanın taşınmasına da, Salim’in tepeden bakışlarına da boş verdi o an. Ev dımdızlak kaldığında Salim bir kez daha yanaştı ka dına. Nezihe bu yanaşmanın nedenini anlamıştı. Tek kelime etme imkânı dahi tanımadan, “İçeride bir şey kalmadıysa lütfen git Salim,” dedi. Kadının gururu karşısında daha fazla yorulmaya takati kalmamıştı Salim’in. Odadan çıkacağı es nada yerdeki battaniyeyi fark etti. Ucunu sürüyerek götürür ken gülümsüyordu.
Küstüm Çiçeği
büyük depremlerin artçıları kâğıda dökülen bir yerde kaçırılan hayat sonra yakalanmıyor yaşanılana dair yazmak daha çok acıtır belki göz alıcı ışıklar artık eskisi gibi yanmıyor.
öğrenilen aldanışlar bütün yaşamı kaplayan tedirginliğin, acı endişelerin bulaşıcı kaynağı tetiklenir korkular tekrarlı benzer hadiselerde başlar bilindik kara hislerin yağmur sağanağı.
kazanılana sevinmek ne denli anlamlı olabilir geride yaşama ait belirgin izler kalmadıysa mağara yankısı gibi sahibine geri dönen unutulmaya mahkûm olan adıysa..
çözdüğümü sandıklarım her yeni başlangıçta karmakarışık arapsaçı düğümlere dönüşüyor kulağımda artarak çoğalan uğultular esrarlı sokakta kalmış kuruntulu adam üşüyor
gökyüzü kurşuni renklere boyanırken öylece acayip şekiller, suretleri andırıyor köz bulutlar insanoğlu hüznü kadar, ben hüznüm kadarım tanımlanması zor hisler yüreğimdeki hudutlar
neden hep karamsar şiirler yazdığımı sordu hediye ettiği lacivert kapaklı kor deftere beynimin prizmasından yansıyan sözcükler büyük yok oluşa hazırlar dirileceğim mahşere
omuzları inceldi içine çekildi ansızın hislenerek yüzünde kederli ifadeler belirdi duman duman daha da güzelleşti yaprakları kapanınca yüreğimin has bahçesinde
küstüm çiçeğini anımsattığı zaman..
Müziği dinlemek için
Burhan Kâzım Çalık
Riskli Bilgilerin Mikrobloglarla Yayılması: Takipçi Sayısı Fazla Olan Twitter Kullanıcılarının Yanlış Haberleri Daha Fazla Yayması
Bayram Şafak Arslan
Çeşitli doğal ve insan kaynaklı felaketlere eğilimli yardımcı olabilecek bir model buldular. Profesör Miura: bir ülke olan Japonya’da, kullanıcılar genellikle riskler “Sosyal medya üzerinden bilgi yayılması genellikle yan ve uyarılar hakkında bilgi yaymak için sosyal medya lış söylentiler ile ilişkilidir. Bunu önlemek için, bu yanlış ya başvurmaktadır. Bunun yanı sıra, söylentilerin söylentilerin nasıl yayıldığını daha derinlemesine yayılmasını önlemek için güvenilir bilgi kay araştırarak temel mekanizmaları çözmek istedik.” naklarını tanımak çok önemlidir. Yapılan yeni Bilim insanları, kullanıcıların “retweet” özelliği bir çalışmada, araştırmacılar riskli ya da yanlış aracılığıyla bilgi yayınlayabildiği ve paylaşabildiği bilgilerin Twitter’da yayılma mekanizmasını or taya çıkardılar. Müziği dinlemek için popüler bir site olan Twitter’a odaklandı. Gele neksel bilgi yayma modelleri, bireysel kullanıcı
İnternet odaklı bir dünyada, sosyal medya her özelliklerini hesaba katmadıkları için sosyal türlü iyi/kötü bilginin kaynağı haline gelmiştir. Bu medyadaki tam iletim rotasını yeterince açık durum özellikle, uyarıların ve riskli bilgilerin sos layamamaktadır. Bu nedenle, bilim insanları yal medyada yaygın olarak dolaştığı kriz benzeri ilk önce 10 yüksek retweetli (50’den fazla kişi durumlarda geçerlidir. Ancak şu zamanlarda, bil tarafından retweet edilen) tweet seçtiler. Paul Slo gilerin doğruluğunu belirlemenin bir yolu yoktur. Bu vic’in iyi bilinen risk algısı tanımına dayanarak, insanladurum, zaman zaman yanlış bilgilerin yayılmasına yol rın belirli riskleri (örn: doğal afetler, ölümler, hastalıklar, açmıştır ve bunun sonucunda ise kabak bazı “masum” vs.) nasıl algıladığını değerlendirmek için kullanılan okuyucuların başına patlamıştır. Japon Psikolojik Araş bilişsel bir model, kullanıcıların bu riskleri “korkunç” tırmalarında1 yayınlanan bir çalışmada, Profesör Asa(potansiyel olarak korkunç sonuçları olan büyük ölçekli ko Miura’nın da dâhil olduğu Osaka Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili olarak) veya “bilinmeyen” (olayın etkisi bilim insanları sahte haberlerin yayılmasını önlemeye bilinmediği zaman) olarak algılayıp algılamadığını de