Balta Dergi 14. Sayı

Page 11

Tahta panjurun ardında oturmuş, içli içli ağlıyordu Nezihe. Kapının açıldığını duyunca alelacele gözyaşını sildi, ayağa kalktı. Tahta basamakları ağır ağır tırmanmaktaki kocasını işitiyordu. Adamı bu dağınık ve bitkin haliyle karşılamamak için üstüne başına çekidüzen verdi, sofada beklemeye koyuldu. Salim içeri girdi, kadının yüzüne dahi bakmadan bir koltuğa kuruldu. Nezihe adamakıllı içerledi, yine de ses etmedi. Mutfağa girdi. Az sonra bir elinde tencere, diğerinde iki tabakla sofaya döndü. - Sofra hazır Salim, buyur. Salim duvar dibindeki tabureye oturdu. Tabaktaki yaprak sarmasına çatalını batırdı ama ağzına götürmedi. Nezihe bunu fark edince koşar adım mutfağa gitti, bir kâse yoğurtla geri döndü. - Kusura bakma, dedi, yoğurt getirmeyi unutmuşum. Salim yoğurtla birlikte birkaç yaprak sarması yuttu. İştahsız olduğu geviş getirir gibi çiğnemesinden belliydi. Nezihe de anlamış olacaktı ki, “Niye iştahsızsın?” diye sordu. Yanıt vermeden masadan kalktı Salim. Az önce karısının üzerinde ağladığı panjurun önündeki koltuğa oturdu. Ilık akşam esintisi pencereyi araladı ve iki katlı Rum evinin önüne dökülmüş irice incir yapraklarından birini salonun ortasına bıraktı. Adam cebinden bir sigara çıkardı, yaktı. Nezihe de bir sigara aldı, kocasının karşısına oturdu. - Ne oluyor Salim? - Usandım Nezihe! Tam bir sene oldu. Hâlâ her gün ağlıyorsun. Bıktım, usandım yahu! Kadın afalladı. Bir süredir ilişkilerinin yolunda gitmediğinin farkındaydı. Yine de böylesi bir tepki beklemezdi. Eteğini yumru gibi avucunda topladı, dişlerini sıkarak, “Yalnız benim değil, senin de çocuğun öldü Salim!” dedi. Ablak suratı kızarmış, nemlenmişti. - Ben de üzülüyorum. İnan ki üzülüyorum ama sana yansıtmıyorum. Kendine acımıyorsun, anladım, ama artık bana da zarar veriyorsun Nezihe. Seni böyle bitkin görmek beni de çökertiyor. Bugün şu caminin duvarına yaslandım, ağlamanı izledim dakikalarca. Bir de niye iştahsız olduğumu soruyorsun! Yanıt vermedi Nezihe. Dişlerini sıkması, diline ket vurmak istemesindendi. Karşıdaki kâgir caminin duvarına baktı öylece. - İşyerinden izin aldım Nezihe. Memlekete gideceğim. Bir süre kafa dinlemek ikimize de iyi gelecektir. *** Almanya Konsolosluğunun yakınında yaşıyordu Nezihe. Çalışma izni almak isteyen onlarca insan bu evin önündeki yokuşu tırmanarak konsolosluğa varacaktı. Gün aydınlanmak üzereyken kimi yalın ceketli, kimi sırtı bohçalı bir yığın insanın curcunası almıştı sokağı. Nezihe gürültüyü duydu ama aldırmadı. Federal Al-

manya’nın yeni bir işçi kafilesi kabul edeceğini radyodan öğrenmişti. Yataktan çıktı, mutfağa girdi. Buzdolabından zeytin tabağını çıkardı, kapı koluna asılı ekmeği aldı. Sofaya doğru yürüdüğü esnada ayağı eşiğe takılınca bir süre sendeledi, ardından dizinin üzerine düştü. Etinin kesilebileceğine aldırmadan, yerdeki tabak parçalarının üzerinde debelenmeye, hüngür hüngür ağlamaya başladı. Canı yandığı için ağlamıyordu; ağlayarak kendini teselli ediyordu aslında. Salim’in onu bu halde bırakarak memlekete gitmesi ve evden çıktığından beri bir kez olsun aramaması gücüne gidiyordu. Kimi zaman onu bunalttığını ve bir süre ayrı kalmak istemesinde haklı olduğunu düşünüyor; kimi zaman ne olursa olsun evinden ayrılmasını hazmedemiyordu. Zihnindeki bu savaşımın, kalbine de sıçradığı vakitler oluyordu ki, işte o zaman, “Yeter!” diyordu şimdiki gibi, “Ucunu bilmediğim yokuş tırmanmaya değmez.” Ayağa kalktı. Konsolun üzerindeki ahizeyi kaldırdı, numarayı çevirdi. - Alo. Merhaba Kemal. Kesin kararımı verdim. Boşanmak istiyorum. Bir ricam olacak, benim avukatlığımı bir başkası yapsın lütfen. Çünkü sen ikimizin ortak ahbabısın. Beni savunduğun için Salim’le aranızın açılmasını istemem. *** Salim elinde birkaç torba erzakla bir gece vakti evine dönmüştü. Yol yorgunuydu ve içeri girdiği gibi kendini yatağa atmıştı. Getirdiği erzakı yerleştirdikten sonra karısı da yanına uzanmıştı. Bir ayın ardından aynı yatağa girseler de birbirlerine dokunmamışlar, koyun koyuna uyumamışlardı. Nezihe yine erken uyanmıştı. Panjurun önündeki koltukta oturmuş, düşünüyordu. Acaba daha kocasının haberi yokken davadan vazgeçse miydi? Kocası ile müşterek bir karar almak, gerekirse o şekilde boşanmak daha doğru olurdu belki de. Aslında içinde şu an bir ikircik yoktu. Ama ileride keşke diyecek olma ihtimali onu öylesine ürkütüyordu ki, bu ihtimalin gerçekleşmemesi için her yolu deneyebilirdi. O esnada Salim de uyanmış, yüzünü yıkıyordu. Bir Ruhi Su türküsü tutturmuş, davudi sesi içeriyi almıştı. Salim’in Ruhi Su konserinde ilk kez elini tuttuğunu anımsayınca yüzü güldü Nezihe’nin ve ne yapacağına karar verdi. Kalktı, hazırladığı sofraya oturdu ve kocasını beklemeye koyuldu. Türküyü bitirince Salim de kahvaltıya oturdu. Köyden getirdiği kaygana ve peynir de masadaydı. O kadar iştahlıydı ki, karısının ağzına hiçbir şey sürmediğini fark edemedi. Kahvaltısını yapmış, üstüne sigara yakmışken, Nezihe’nin, “İki gün sonra duruşmamız var,” demesiyle bocaladı. Külü nereye vuracağını, dumanı nereye savuracağını şaşırdıysa da çabuk toparladı. www.baltadergi.com

Temmuz - Ağustos 2020

11


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.