addictive İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AYLIK REKLAMCILIK DERGİSİ - 2017/05
Eski BİLGİ'liler | Makale: Kitkat'ın Dinamik Reklam Stratejisi | Araştırma: Sektörden Haberler Röportaj: Teknosa | Kültür Mizah: Türkiye'de Indie Grup Olmak | Makale: Erkekler de Ağlar
KÜNYE T.C. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık programı dergisidir. Aylık yayınlanır. Sayı: 05 Sahibi Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu Kurucu - Genel Koordinatör Mustafa Ertan Karabıyık Yazı İşleri Sorumluları Aysu Serindağ Berat Albayrak Buket Taş Cansu Öztürk Ece Karakaş Efe Kiraz Hüdanur Bayrak Kami Vanlıoğlu Mert Çelik Yasemen Uzunali Editörler Aysu Serindağ Başak Runa Berat Albayrak Cihan Can Hüdanur Bayrak Nesteren Deniz Yıldız Mustafa Ertan Karabıyık Tasarım Damla Rüzgar Onur Gökçe Tuba Üstüngör Yayın Ekibi Alkın Akyar Aysu Serindağ Başak Runa Baturalp Uzun Berat Albayrak Beril Çakın Buket Taş Cansu Öztürk Cihan Can Damla Rüzgar Deniz Kaya Ece Karakaş Efe Kiraz Elçin Kasap Hüdanur Bayrak Hüdai Karabulut Kami Vanlıoğlu Mert Çelik Mustafa Ertan Karabıyık Nesteren Deniz Yıldız Onur Gökçe Rasim Demirbay Sezin Kenangil Simla Üçkardeş Şevval Akyüz Tuba Üstüngör Tuğkun Zeroğlu Ulya Sarıyer Yasemen Uzunali Zeynep Berfin Güven Baskı Çınar Basım Matbaacılık ve Yay. San. Tic. Ltd. Şti. Adres Eski Silahtarağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Cad. No: 2/13 34060 Eyüp İstanbul İletişim Bilgileri: addictivedergi@gmail.com 0534-956-55-03
2
www.addictivedergi.com
/bilgiaddictive
Dijitalde Tüketici 4
Topla Gel, Tam Gel! 5
Kültür - Mizah 6
Kitkat'ın Dinamik Reklam Stratejisi 7
Sektörden Haberler 8
Foto Hikaye 9
Teknosa ile Röportaj 10-11
Çizgi Filmlere Reklam Arası 13
Erkekler de Ağlar 14
Samimiyetle Pazarlama 16
Gelişen Teknoloji ve Sanal Gerçelik 17
Samimi ya da Değil 18
ÖNSÖZ
İ
Staja Başlayacakmış İki Gözümün Çiçeği
şveren: “Hey stajyer buraya bak! Aşağıda stratejiden alınması gereken dosyalar var, biliyorsun değil mi yerlerini, onları alır mısın? Bir de gelen brieflerin fotokopisini de çek gel hemen yanıma.” İçimizden, “uşağınım ya ben senin ” desek de, bizler, ”olur olur, hemen alıp geliyorum” demekle yetiniriz. Ardından işveren ekler: “Bu azimli çalışmalarını direktörlere mail atacağım, senden iyi reklamcı olacak.” Yine içimizden deriz ki: “Selamımı da yaz.” Ama sadece gülerek teşekkür ederiz. “Bu durum kanımızın deli akmasından olsa gerek. Hevesliyiz, istiyoruz ki bütün toplantılara girelim, söylediğimiz bütün fikirlerimiz beğenilsin, onaylansın, bize reklamcılığı bir haftada öğretsinler hemen yüksek maaşlarla işe başlayalım fakat reklam köyünün görünen kısmına kılavuz gerekmiyor, kaçınılmaz bir başlangıçtır ajansa ilk adımı atmak.”
“Biliyoruz ki, daha doğrusu, bilmek zorundayız ki çalışmayana, kalem kâğıt yok.”
Kemal Sunal’ın başrolünü oynadığı “Çöpçüler Kralı” filminde de geçen bu yontulmuş replik aslında bizlerin ilk staj deneyimine yorduğumuzda benzerlik gösteren bir olgudur. Büyük hayallerle, büyük ajanslara girmek için çabalayıp, eninde sonunda, zar zor da olsa ajansların kapısından içeri girebiliyoruz fakat ilk hayal kırıklığımızı “brief nedir, biliyor musun” gibi sorularla yaşayarak devamında da yukarıda ki alıntıya benzer durumlarda yaşıyoruz. Biliyoruz ki, daha doğrusu, bilmek zorundayız ki çalışmayana, kalem kâğıt yok. Gündüzümü gecemize, gecemizi hafta sonlarına katarak üretmek zorundayız ve bu üretim bizlerin geleceğinde; “ya gördünüz mü benim oğlan/kız bu reklamı yazdı” ya da “alo ağabey, oğlum o ne biçim reklam lan öyle, böyle reklam mı olurmuş hahhahaha, ben olsam şöyle yapardım” gibi geri dönüşleri aldığımız zaman çektiğimiz fotokopilerin boşa olmadığını gösterecektir. Azmettiğimiz takdirde hayallerimiz bize yarından daha yakın.
Addictive Genel Koordinatörü Mustafa Ertan KARABIYIK
3
MAKALE
H
DİJİTALDE TÜKETİCİ
ızla gelişen teknoloji hayatımızı kolaylaştırmakla birlikte, markaların kendilerini ifade edebilecekleri yeni kanallar da yaratıyor. Eskiden daha sınırlı yollardan tüketiciye ulaşmaya çalışan markalar şu an birçok farklı dijital mecradan tüketiciye ulaşabilme şansını elde ediyor. Bütün markaların teknolojinin sunduğu fırsatları doğru kullanabildiğini söyleyemeyeceğimiz gibi, hepsinin bu konuda başarışız olduğunu da söyleyemeyiz. Sosyal medya kullanımının artmasıyla birlikte insanlar deneyimlerini ve fikirlerini çevresindekilerle paylaşmaya başladı. Tüketiciler aldıkları ürünler, sevdikleri markalar ve hatta memnun kalmadıkları ürünlerle ilgili görüşlerini diğer sosyal medya kullanıcılarına aktarabilir hale geldi. Günümüzde bir ürünü bir kişiye satmak aslında yüzlerce kişiye satmış olmak anlamına geliyor. Bunun farkında olan sayısız marka bu kanallardan tüketiciye aynı anda sesini duyurmaya çalışıyor. Ancak kimileri tüketicinin kafasında kaos yaratmaktan başka bir şey yapamıyor. Dolayısıyla markalar, tüketicinin aklında bir yer edinebilmek için
Tüketiciler artık dijital dünya sayesinde, satın alma sürecinde pasif değil aktif bir rol oynuyor.
sivrilip farklılaşmak zorundalar.
Kendilerini sürece dahil edip, deneyim yaşamaktan ve bunları paylaşmaktan keyif alıyorlar. Coca Cola ve Disney bu amaca yönelik fikir geliştiren markalardan yalnızca ikisi. Coca Cola, sevgililer günü için hayata geçirdiği projede “Görünmez CocaCola Makinesi” ile sevgililer için eğlenceli bir sürpriz hazırladı. Daha önce de sevgililer gününde sürprizler yapan Coca-Cola’nın diğer ülkelerde hazırladığı eğlenceli projeler de var fakat şimdi bahsedeceğim proje Türkiye’den. Bu reklam kampanyasında Coca-Cola dolabı bir duvarın
4
arkasında saklı. Yalnızların göremediği CocaCola makinesi çiftler önünden geçerken bir anda ortaya çıkıyor. Onlara isimlerini soruyor ve renkli animasyonlarla isimleri duvara yansıtan makine son olarak çiftlere üzerlerinde isimleri olan kolaları hediye ediyor. Tüketiciye deneyim yaşatarak eğlendirmeyi amaçlayan bir diğer marka da Disney. Animasyon karakterlerinin kostümlerini giyip çocukların, gençlerin dikkatini çekmeyi başaran insanlara sosyal medyada denk gelmişizdir. Disney bu kez farklı bir projeyle karşımızda. New York’ da bir alışveriş merkezinde, “UmbraPenumbra Magic Shop” un yakında açılacağına dikkat çekmek isteyen Disney, meşhur Mickey Mouse, Goofy, Donald Duck karakterleriyle opak cam arkasından, önünden geçen insanların gölgeleriymişçesine hareket ediyor ve fark edildiklerinde de çeşitli danslar ve hareketlerle çocukların ve gençlerin yanı sıra her yaş grubunun dikkatini çekmeyi başarıyor. Tüketicilerin deneyimlenebilecekleri yaratıcı projeler üretmenin markanın yararına olduğunu söylemek mümkün. Tüketicinin markayı deneyimlenebilmesi ve sonrasında bu deneyimden memnun kalması, tüketiciyle marka arasındaki duygusal bağı kuvvetlendiriyor ve böylece markanın tüketicide daha farklı ve özel bir yer edinmesini sağlıyor. Markayla, tüketici arasında duygusal bağ kuvvetlendiğinde ise tüketici markadan kolay kolay vazgeçmiyor. Marka, yaratıcı bir projeyle deneyim yaşatmayı başardığında sadece hedef kitlesinin değil daha geniş bir kitlenin, markanın adından söz etmesini sağlayabiliyor.
Buket Taş
ELEŞTİRİ
G
TOPLA GEL, TAM GEL!
ünümüzde reklamları hayatımızın her alanında görüyoruz.Televizyon, radyo, out-door, internet olsun, her yerde reklamlarla iç içeyiz. Reklamlara aşırı maruz kalmamızdan artık ilgimizi pek çektiğini söyleyemeyiz. Özellikle hep kendini tekrarlayan reklamlar gördüğümüzden, bir kaç dakika önce izlediğimiz reklamın hangi markaya ait olduğunu unutuyoruz. Bunun farkına varan markalar ise daha farklı bir yöntem geliştirme karar aldı. Viral reklamlar... Ama bi' dakika... Türkiye'de 60'lı yıllara kadar insanların hayatında sadece radyo varken, bir anda televizyon adı verilen, radyonun görüntülüsü hayatlarına girdi. Ancak bizim için önemli olan ise Mart 1972 tarihinde yayınlanan ilk televizyon reklamı oldu. MeySu reklamı. Bana kalırsa şu zamanlarda yapılan çoğu reklamdan daha başarılı bir iş olmuştu. O zamanlardan bu zamana kadar televizyon için bir sürü reklam filmi çekildi. Ancak, internetin hayatımızı 'ele geçirmesinden' ötürü televizyon izlemeyi unuttuk. Artık film veya dizi izleyeceğimiz zaman internetten izliyoruz. Bunun farkına varan ve televizyondan istediği kitleye seslenemeyen markalar da internet reklamcılığına el attılar. Artık internette, 'click'lediğimiz her yerde en az bir tane reklam görüyoruz. Ancak asıl bahsedeceğim konu bu değil. İnsanlar, televizyonda gördüğü içeriklerden farklı olarak internetteki içerikleri daha çok seviyor. Kısacası insanları eğlendirecek videoları... İşte tam burada karşımıza viral reklamlar çıkıyor. Hem eğlenceli içerik üreteceksin hem de araya abartılmayacak şekilde, hatta çoğu zaman 'çaktırmadan' reklamı yapacaksın! İnsanlar sevdiği bir içerik görünce sosyal medya platformlarında paylaşmaktan kendini alıkoyamıyor. Bu sayede paylaşılan videolar, gif'ler veya yazılar televizyon reklamlarına göre daha az bir medya ücreti ile sosyal medya kullanıcıları tarafından yayılıyor.
Bu tür videolara örnek olarak geçen gün denk geldiğim, viral videoların 'patronları' olarak tanımlayabileceğim Batesmotelpro ekibinin çalışması olan, 'Park Yeri Buldum' isimli video. Günümüz insanların başında o kadar fazla sorumluluk ve zorluk var ki, park yeri bulmak (Özellikle İstanbul gibi bir şehirde) gibi basit bir şey bile insanı ister istemez mutlu edebiliyor. Bunu iyi bilen Batesmotelpro'da Fiat 500XL aracının reklamında bu iç görüyle yola çıkarak 'aşırı dozda' eğlence içeren bir video yaratıyor.
Toplumumuzdaki klişeleri, park etme zorluğunu ve park ederken yaşanan ilginç diyalogları ve Türkçe pop klişelerinden harmanlanarak hazırlanan video insanların içine dokunuyor. Bana kalırsa çoğu pop şarkısından daha başarılı bir iş ortaya koymuşlar. Videodaki tek sorun ise aşırı uzun olması. Ancak bunlar Batesmotelpro, Türkçe pop şarkılarının gereksiz uzunluğunu eleştirmek için böyle bir yol seçmiş bile olabilirler. Her yerde gördüğümüz Fiat arabaları ile de reklamı güzel bir şekilde iletiyorlar. 'Sütü Seven Kamyoncu' videosundan itibaren başarılı bir grafik çizen Batesmotelpro, viral reklam seçeneği için akla gelen ilk ajanslardan biri oldu.
Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.
Kami Vanlıoğlu
5
KÜLTÜR - MİZAH TÜRKİYE'DE INDIE GRUP OLMAK Büyük Ev Ablukada, Kalben, Deniz Tekin ve sayamadıklarım. Nasıl oldu da playlistlerimizin vazgeçilmezi oldular? 93'de başlayan bu serüven 96'da Baba Zula'nın da desteğiyle ülkemize giriş yaptı. Fakat Unkapanı piyasası 90'larda popüler kültürün talep ettiği şarkılardan dolayı indie gruplara şans tanımadılar. Plak şirketlerinin müzik piyasası üstündeki etkinliğinin azalmasıyla, İndie gruplarımız seslerini duyurmaya başladı. Bu süreçte İnternet önemliydi çünkü internet düşük bütçeli reklam demekti. Dinleyici istediğini aracı olmadan bulabilecekti. Böylece internetin ilk meyvesini 2008'de Büyük Ev Ablukada'yı tanıyarak aldık. 90'lar kuşağı şaşkındı. Böyle grup ismi mi olurdu? Ardından Kadıköy barlarından tanıdığımız Adamlar grubu karşımıza çıktı (2010). Yüzyüzeyken Konuşuruz da
bu dönem Youtube'dan çıktı. (2011). Daha çok keşfetmek istiyorduk, Sofar yardımımıza yetişti. Türkiye ayağını kurdu (2013). YÖKŞler, Sena Şenerler... Derken amatör kayıtlı şarkılar kendilerini profesyonel altyapılara bıraktı. Son dönemdeki döviz artışı, sponsor azlığıyla birlikte gelen konser iptalleri yapımcıları zorladı. İmdatlarına yükselişte olan gruplarımız koştu. Eskiden zor çalabildikleri mekânlarda artık daha sık çalıyorlardı. Amatörce yaptıkları reklamlarını şimdilerde ajanslar yapıyordu. Çıktıkları mekanlara büyük firmalar reklam verip, konserlerine sponsor oluyor, şarkıları TV reklamlarında dönüyordu. Onlar artık büyümüşlerdi. Hepimiz keşfedip, büyütmüştük. Yolunuz açık amatör ruhunuz bol olsun çocuklar...
TWITTER’DAN İNCİLER
6
Efe Kiraz
MAKALE
J
KITKAT'IN DİNAMİK REKLAM STRATEJİSİ
aponya’ya doğru globalleşmeden önce 1973 yılına kadar KitKat sadece tek çeşit ve tek ambalajla pazarlamaya açılan oldukça sade bir çikolatalı gofret olarak satışa sunuluyordu. 2000 yılına kadar Japonya’da da aynı şekilde minimalist bir sunumla marketlerde yerini buluyordu. Bundan yalnızca kısa bir süre sonra, çikolatalı gofret olarak bilinen KitKat, çilekli peynirden; kaya tuzuna kadar oldukça geniş bir skalada aromalara sahip olup, Japonya’da en çok tüketilen çikolata markası haline geldi. Bir anda artan bu yüksek talebin en büyük sebebi global olan bir markayı globalleştirip alıcılarına samimi bir mesajla Japonya’da en önemli kelime olan ‘başarı’yı vurgulamasıydı. Gerçek reklam mesajı ‘KitKat, have a break’ olan sloganı okuduklarında bu sloganın kendilerine pek uymadığını gördüler, çünkü Japon halkı ara vermekten çok devam etmeyi tercih eden bir millet. Bunun üzerine marka sahipleri sloganı değiştirmeye karar verdi. Japonca’ya uyarlayıp KitKat kelimesine okunuş olarak çok benzeyen ‘Kitto Katsu’ yani, ‘Kesin başarı’ anlamına gelen yeni sloganlarını ürettiler. Bu yeni reklam mesajı ile birlikte satışlarda büyük bir artış yaşandı. Dünyanın her tarafında örneklerini gördüğümüz gibi lise ve üniversite sınavlarına hazırlanan gençler çantalarında KitKat bulundurduklarında onlara şans getireceğini düşünmeye başladılar. Sınavlardan sonra ise bahar ayında
kiraz çiçeklerinin açtığı mevsimde sınavı geçen öğrencilere tebrik mesajı olarak kiraz çiçekli KitKat veriliyordu.
KitKat, Japonya tarafından o kadar benimsendi ki dünyadaki ilk KitKat butiğini 2014 yılının Ocak ayında açtı. O günden bugüne hala yüzlerce insanın sırada beklediği bir fenomen haline geldi. KitKat gofretlerinin bu kadar ünlü olmasının bir diğer sebebi ise, özel üretim olan aromaları ve onların çıkış yerleriydi. Her bölgede farklı aromalar sundular ve bu lezzetler sadece bir süre piyasada yerlerini aldı. Yokohama’da çilekli cheesecake, Kyoto’da yeşil çay ve Okinawa’da tatlı patates aromalı gibi bir sürü şehirde birbirinden farklı ve başka bir yerde bulunmayan tatlar ürettiler. Mekan ve aroma limitinden
sonra bir diğer stratejileri ise limitli sayıda çıkardıkları özel tatlar oldu. Kültürlerine iyice yansıttıkları içki aromalı ve yeşil çay aromalı KitKat gofretlerinden sonra sadece iki günle sınırlı ürettikleri yeni sushi aromalı gofretlerini satışa sundular. Satış stratejileri kadar reklam stratejileri de KitKat’ın hızlı bir şekilde büyümesinde büyük rol oynadı. ‘Kesin başarı’ sloganıyla şans getirdiğine inanılan KitKat şans tılsımı olarak anıldı ve bu şans tılsımı reklamları 2005 yılında Çin’de gerçekleşen reklamcılık festivalinde etkili marka pazarlama ödülüne layık gösterildi. Bir başka kazandığı ödül ise, öğrencilerin lise ve üniversite sınavları öncesinde birbirlerine şans gofretlerini gönderebileceği 20,000 posta ofisiyle anlaşma yaparak etkili bir reklam stratejisi geliştirdiği için Cannes Lions Uluslararası Reklamcılık Festivali, Media Grand Prix ödülü oldu. 2000 yılından itibaren bir çok yeni proje geliştirmiş olan KitKat, hala farklı tarifleri ve reklamları ile büyümeye ve isminden yola çıkarak ‘Kesin başarı’ sloganı ile büyük başarılara imza atmaya devam ediyor. Ece Karakaş
7
FOTO HİKAYE
“Fazlasıyla boya ve ter kokuyor. Vapura yetişebilecek miyim? Kramp girdi, parmak uçlarımı germem gerek. Keşke o salatayı yemeseydim. Başım çatlayacak, daha fazla piyano duymak istemiyorum, yanıma ilaç aldım mı?” Ve madam arkadan bağırır, “Attitude!”
Aysu Serindağ Model: Hüma İşsever 8
SEKTÖRDEN
Genç Aslanlar Yarışması'nın Türkiye Elemeleri Sonuçlandı! Cannes Lions Uluslararası Yaratıcılık Festivali Türkiye temsilcisi Hürriyet ile Reklamcılık Vafkı'nın, Akmerkez sponsorluğunda Genç Aslanlar Yarışması Türkiye Elemeleri gerçekleşti. Basın, film, siber, medya, pazarlama ve PR dallarında kategori birincisi olan ekipler 17-24 Haziran tarihlerinde festivalde Türkiye'yi temsil edecekler. Türkiye elemeleri, 30 yaş ve altı yaratıcıların katıldığı, sektörün önde gelen isimlerinin verdiği eğitimler ile başladı. Elemelere rekor sayıda katılım sağlandı. 352 genç profesyonel elemelerde yarıştı. Dereceye giren ekipleri, Ayşe Bali, Ergin Binyıldız, Alemşah Öztürk, İnanç Dedebaş, Arzu Ünal ve Lize Karaboğa gibi isimlerin jüri başkanlığı yaptığı jüriler seçti.
LEGO, Türkiye'deki reklam ajansını seçti! Birlikte büyüdüğümüz LEGO markası, Türkiye'de ki iletişim çalışmalarını daha etkili hale getirmek adına ABC ajansıyla çalışmaya başlayacak. Bundan böyle reklam, PR çalışmaları vb işleri ABC ile daha efektif bir şekilde uygulayacaklar.
Duyarlılık temaları, duyarsızlığa dönüştü. ABD'de kurulan Black Lives Matter hareketine gönderme amaçlı kampanya yapan Pepsi'nin aldığı tepkilerden sonra Huffington Post editörü Taryn Finley okuyucuları için 7 reklamı sıraladı. Aralarında Sony, Gap ve Nivea gibi ünlü markaların da bulunduğu olumsuz reklam örnekleri bir hayli rahatsız edici.
Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.
Portfolio Parti, Kristal Elma'da!
Reklamcılar Derneğinin ve Reklamcılık Vakfı'nın yeni yönetimleri belirlendi.
Hedef yaratıcı gençleri, farklı alanlardaki yaratıcı ustalarla tanıştırmak. Müziği, eğlenceyi, yaratıcılığı buluşturmak. Gençler, dosya, instagram hesabı, youtube kanalı vb. her tür ortamdaki işlerini ustalara gösterip yorumlarını alıyor. • Ücret: Ücretsiz • Başvuru: Eylül 2017 • Eğitim tarihi: Ekim 2017
Reklamcılar Derneğinin 33. Genel Kurulu ve Reklamcılık Vakfı'nın 27. Olağan Genel Kurulu'nda yeni yönetimler belli oldu. Yapılan kurullar sonunca Reklamcılar Derneğinin Yönetim Kurulu başkanı Nil Bağcıoğlu, Reklamcılık Vakfı'nın Başkanı ise Lize Karaboğa oldu. Nil Bağcıoğlu, yeni yönetimin bağımsız, çok uluslu, deneyimli ve kadın ağırlığı taşıdığını dile getirdi. Lize Karaboğa ise projelerinin sektöre ulaşması için uğraşacaklarını dile getirdi. Ayrıca eğitim ve çalışma biçimine ağırlık verileceğini de duyurdu.
Cansu Öztürk Mert Çelik Yasemen Uzunali
9
RÖPORTAJ AYŞEGÜL BAHÇIVANOĞLU İLE RÖPORTAJ: TEKNOSA Addictive: 2000 yılında Türkiye’nin ilk ve en yaygın teknoloji perakende zincirini oluşturdunuz. Çalışanlarınıza dönük akademi ve e-eğitim uygulaması başlatarak onlara daha profesyonel yaklaştınız ve Türkiye’de ilk olmak üzere, müşteri hizmetleri, satış sonrası iade hizmet programını başlattınız. Çoğu ilklere imza atmış bir marka olarak yakın gelecekte sizi rakip markalardan ayırabilecek buna benzer ilklere imza atacağınız projeleriniz var mı? Bahçıvanoğlu: Kurulduğumuz günden itibaren herkes için teknoloji felsefesiyle Türkiye teknoloji perakende sektöründe ilklerin öncüsü olmaya devam ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz yenilikçi atılımlarımızla, klasik perakendeci anlayışından “hizmet sağlayıcısına” dönüşerek farkımızı ortaya koyuyoruz. Odağımız ürünü, servisi ve çözümü bir arada ve tüm kanallardan entegre şekilde sunarak teknolojide tek adres olmak. 2015 yılında sektörde bir ilke imza atarak mobil hat ve iletişim hizmeti vermeye başladık. ‘Teknosacell’ markasıyla tek noktada, tek faturada müşterilerimizin hem cihaza hem de mobil hattına sahip olmasını sağlıyoruz. Cep telefonu hatlarını Teknosacell’e taşıyan müşterilerimiz 24 ay taksitle diledikleri cihazlara kolaylıkla sahip oluyorlar. Teknosacell ile farklı ürün gruplarında kampanyalara da başladık. Yeni projelerle Teknosacell'de vites büyütmeye devam edeceğiz. Preo markasıyla private label akıllı ürünlerimizi tüketicilerle buluşturarak yine bir öncülüğe imza attık. 2 yıl önce akıllı telefon
10
ve akıllı saat lansmanlarıyla hayat verdiğimiz Preo’nun ürün gamını sürekli geliştiriyoruz. Preo ailesinde bugün klavye, fare, kulaklık gibi aksesuarların yanı sıra sanal gerçeklik gözlüğümüz Preo My VR Box, son dönemde büyük bir yükselişte olan gaming ürünlerimiz ve akıllı saatimiz Pwatch 3 ile 100’ün üzerinde çeşit ürün sunuyoruz. Akıllı saatimiz pazarda üçüncü sıraya yerleşti. Önümüzdeki dönemde de tüketicilerin beklentileri doğrultusunda ürün ailemize yeni ürünler eklemeyi hedefliyoruz.
eğitim kurumlarına teknoloji bağışlarımız ve gönüllülerimizin hayata geçirdiği pek çok projemiz var. 2007 yılında TeknoSA öncülüğünde başlayan “Kadın için Teknoloji” projesi kapsamında, 10 yıldır kadınlara bilgisayarda yazı yazma, internet, e-posta gönderimi ve sosyal medya kullanımı gibi temel konularda ücretsiz eğitimler
Satış öncesi ve sırasında olduğu gibi satış sonrasında da müşterilerimizin her zaman yanındayız. Dr. Teknolog çatısı altında birleştirdiğimiz katma değerli hizmetler ile müşterilerimizin üründen maksimum fayda sağlaması ve ürünle ilgili problem yaşadığında mağazada, evinde ve iş yerinde hizmet alması mümkün oluyor. Hizmetlerimizi müşterilerimizin ihtiyaçları paralelinde çeşitlendirip güçlendiriyoruz. Addictive: TeknoSA birçok sosyal sorumluluk kampanyasına imza atarak duyarlı bir marka imajı oluşturdu. Bu projelerinizden ve duyarlılığınızın temelindeki nedenlerden bahsedebilir misiniz? Bahçıvanoğlu: Sosyal sorumluluk projelerimizi tasarlarken, hem kültürel ve sosyal yaşama teknoloji ile katkıda bulunarak herkesin teknolojiye erişimini kolaylaştırmayı amaçlıyor hem de projelerimizin uzun soluklu ve sürdürülebilir etkilerinin olmasını hedefliyoruz. Bu doğrultuda hayata geçirdiğimiz iki ana projemiz bulunuyor: Kadın için Teknoloji ve Tarih için Teknoloji. Bunun dışında
veriyoruz. Projenin başladığı günden bu yana Türkiye’nin farklı bölgelerinde, 15 bini aşkın kadını teknoloji eğitimleriyle buluşturduk. Kadın için Teknoloji projesi ile kadınların, başta çocukları, torunları olmak üzere yakın çevreleri ve
RÖPORTAJ "Hizmetlerimizi müşterilerimizin ihtiyaçları doğrultunda çeşitlendirip, güçlendiriyoruz." dünya ile etkileşim halinde olması, ilgi alanlarına göre istedikleri bilgiye kolayca erişmesi, banka işlemleri, online alışveriş gibi hayatı kolaylaştıran işleri yapabilmesi mümkün oluyor. Ayrıca, kendi girişimleri için bu eğitimlere katılan kadınlarımız da var. Evde ürettikleri şeyleri tanıtmak üzere internet ve sosyal medya dünyasını keşfetmeye
kurulan Nadir Eserler Kütüphanesi, Yıldız Saray Kütüphanesi’nden gelen ve dünyada tek nüsha olan değerli kitapları, padişah yazması divanlar ile o dönemin birçok önemli şahsiyetinin kitap koleksiyonları ve II. Abdülhamit döneminin arşivlerini içeriyor. Amacımız bu tarihi eserleri zamanın yıpratıcı tesiriyle yok olma tehlikesinden teknoloji arayıcılığıyla kurtarmak ve eserlerin gelecek nesillere bir kaynak olarak kalmasını sağlamaktı. Bundan sonraki dönemde de sosyal sorumluluk konusunda faaliyet gösterdiğimiz sektöre öncülük eden bir şirket olmayı sürdürecek, teknolojinin yaygınlaştırılması ve doğru kullanılması adına toplumun farklı kesimlerine fayda sağlayacak projeler geliştirmeye devam edeceğiz Addictive: Bu projeler ve ödüllerin tüketicinin gözünde markanın konumunu nasıl değiştirdiğine inanıyorsunuz? Bahçıvanoğlu: Özellikle tüketiciler nezdinde verilen ödüller, yaptıklarımızla tüketicilerimizin kalbinde yer edinmek, onların bir numaralı tercihi olmak bizim için çok değerli.
çalışıyorlar. Kültürel ve sosyal yaşama teknoloji ile katkıda bulunmak üzere hayata geçirdiğimiz projelerden bir diğeri ise Tarih için Teknoloji. TeknoSA olarak, İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi’nde bulunan eserleri dijital ortama aktaran uzun soluklu bir çalışma yürüttük. Atatürk’ün yönlendirmesiyle
Çalışmalarımızın tüketiciler tarafından fark edilerek ödüllendirilmesi, daha fazla değer yaratma noktasında bizi teşvik ediyor. AVM’lerde kendi kategorimizde Tüketicilerin En Beğendiği Marka seçilmemiz, MediaCat dergisi tarafından yapılan araştırmaya göre teknoloji market kategorisinde “Türkiye’nin En Sevilen” markası olmamız bizi çok gururlandırıyor Perakende tam bir takım işi.
Dolayısıyla, kazanılan ödüllerde A’dan Z’ye her TeknoSA çalışanının emeği ve özverili çalışması var. Bu bağlamda, bu ödüller çalışanlarımıza da önemli bir başarı ve aidiyet duygusu yaşatıyor. Addictive: 2014 yılı itibariyle TeknoSA’nın kampanyalarda da çok daha aktif olduğunu görüyoruz. 2014 yılından bu yana yaptığı kampanyalarda hashtag kullanımları ile tüketicilerin içinde yer alacağı sosyal medya odaklı kampanya dizileri üretildi. Bu tür kampanyaların ve etkinliklerin artmasında çalıştığınız ajans nasıl bir rol oynadı, sizce kurum kimliğine ve iletişimine ne gibi alternatifler sundu? Bahçıvanoğlu: Dijitalin ve sosyal medyanın, reklam iletişiminde özellikle genç hedef kitleye erişim adına kullanılması gereken en önemli mecralar olduğunun bilincindeyiz. Bu nedenle hem imaj hem de satış kampanyalarımızda hedefe yönelik farklı kurgular ve kullanımlar oluşturarak, her mecrayı kendi özelinde en efektif şekilde kullanmayı amaçlıyoruz. Amacımız müşterilerimizi de işin içine dahil etmek. İçgörü ve kreatif konseptin ortaya çıkarılmasını takiben, sosyal medya ve medya satın alma ajansımızın katılımıyla projenin dijital mecralar ve sosyal medyada nasıl yayılım kazanacağını projelendiriyor, belirlenen bir hashtag içine kurgularımızı ekliyoruz. Kampanyanın kurgusuna sahip olmasına önem veriyoruz. 360 derece bir iletişim örgüsü ile örülmesi ve vermek istediğimiz mesajı taşıyıcı olarak da hashtag kullanımına dikkat ediyoruz.
Hazırlayan: Hüdanur Bayrak Ekip: Project 03
11
İSTANBUL’UN SOKAKLARINA
NEVŞEHİR’İN PERİBACALARINA
TRABZON’UN HAMSİSİNE
RİZE’NİN ÇAYINA
İZMİR’İN GÜZELLERİNE
ADANA’NIN SICAĞINA ESKİŞEHİR’İN ÖĞRENCİLERİNE
ERZİNCAN’IN SOĞUĞUNA
ANTALYA’NIN PORTAKALINA
TEKNOSA TEKNOLOJİYE İHTİYAÇ DUYDUĞUNUZ HER YERDE HER ZAMAN YANINIZDA!
teknosa.com
facebook.com/teknosa
instagram.com/teknosa
0850 222 55 99
twitter.com/teknosa
youtube.com/teknosa
12
MAKALE
T
ÇİZGİ FİLMLERE REKLAM ARASI
ürkiye’de ortalama bir kişi günde 3000 reklama maruz kalmaktadır. Peki, yetişkinler bu durumu ‘maruz kalmak’ olarak adlandırırken reklamlarda çocukların bu kadar ilgisini çeken nedir? Alışılmadık karakterler mi, parlak renklere eşlik eden jinglelar mı yoksa uçan arabalar mı? Tüm dikkatini televizyona yöneltip reklamları izleyen birkaç çocuğa reklamlarda onları cezbeden öğeleri sorduk ve bazı sonuçlara ulaştık. Çocuklara ilgilerini çeken reklamlar sorulduğunda, kullanılan renklerden bahsederek anlatmaya başlıyorlar. Akbank reklamını izlediklerini söyleyen çocuklar, reklamı kırmızıyla bağdaştırıyorlar. ‘Kalbinin Sesini Dinle’ reklamında hem hareketli bir reklam müziği, hem de heyecanı temsil eden kırmızıyı kullandığı için çocukların dikkatini çekiyor fakat Eti Sarı Bisiklet reklamını seven çocuklar bu reklamın ilgisini çekme sebebinin renklerden çok anneleri gibi kadınların profesyonel şekilde bisiklet kullanmaları olduğunu söylüyorlar. Çocuklar bisiklet sürerken köşede onları izleyen anne profilini, reklamda bisikletin üzerinde takla atarken gördüğünde şaşırıp, akrobatik hareketler sergileyen süper anneleri ilgiyle izliyorlar. Bu durum çocukların izledikleri reklam filminden keyif aldığını gösteriyor çünkü çocuklar sınır kavramına sahip olmamakla birlikte sınırsız bir hayal gücüne sahip. 10-12 yaş grubu kız çocukları 'Boyner Spor Aşkına' reklamını beğendiklerini dile getiriyor ve sebep olarak spor giyinmeyi sevmelerini gösteriyorlar. Oyuncuların sürekli kıyafet değiştirdiği ve spor kıyafetler giydikleri için kendileriyle bağdaştırdıklarını belirtiyorlar.
Bu da çocukların kendilerinden bağımsız bir banka reklamını beğenseler de aslında reklamları izlerken kendilerinden de bir şeyler aradıklarına işaret ediyor çünkü bu yaş grubu ufak adımlarla birey olmaya hazırlanıyor ve önemsenmek istiyor. Aynı zamanda aile figürünün olduğu reklamlar da çocuklar için önemli. Atasun Optik reklamını güleryüzlü ve mutlu bir aileyle hatırlıyor ve sempati duyuyorlar. Bu da çocukların reklamlarda kendilerinden ya da kendi ailelerinden bir şeyler bulduğunda reklamla duygusal bağ kurmasına bir örnek olarak verilebiliyor. Çizgi film kanalları izleyen çocuklar bu kanallarda sıkça gördükleri oyuncak reklamları hakkında hiç yorum yapmıyorlar. Çoğu oyuncak reklamlarını reklam olarak değil ‘televizyonda çıkan oyuncaklar’ olarak adlandırıyorlar. En sevdikleri reklam olarak ise aslında reklamların bittiğini anlatan ’şimdi başlıyor, devam ediyor’ gibi geçişleri gösteriyorlar. Aslında çocuklar reklamları pazarlama, satış gibi kavramlardan çok uzakta izledikleri dizinin ya da filmin devam etmesini beklerken onları eğlendiren, kısacık filmler olarak görüyorlar. Reklam, çocuklar için parlak renkler, oyun oynarken dillerine dolanan jinglelar ve şaşkın tebessümler olarak tanımlanıyor.
Cansu Öztürk
13
MAKALE
S
ERKEKLER DE AĞLAR
ene 2017. İnsanlık tarihinin başlangıcından bu yana süregelen dayatılmış normlardan hala kurtulamamış bireyler olarak hayatımızı idame ettirmeye çalışıyoruz. “Her daim naif ve korumasız” kaftanı biçilmiş kadın karakterle; “güçlü, yıkılmaz” erkek postürleri arasında kaybolduk. “Göster amcalara oğlum,”lar ve “Aman kızım sakla oranı,” cümleleri arasında duyarsızlaşıyoruz. Pek çok marka da “cinsiyet” unsurunu çizilmiş sınırlar içerisine oturtan kampanyalar yürütmekten hayli memnun Axe, bu markalardan biri değil.
“Her şey kanun, her şey kural, her şey garip, Bıkmadın mı dik durmaktan, göz yaşlarını silip silip? Sırtında bir yük var, gözün dalıyor İçindeki çocuk senin yerine ağlıyor Erkekler de ağlar, sev göz yaşını Küçükken ağlardın, unuttun mu masum, uslu? Erkekler de ağlar, katlanamaz yüzüne İndir maskeni bak yaşların, yakışıyor yüzüne. Herkes farklı, herkes renkli, herkes soluk, Güçlü güçsüz herkes ağlar, için için, oluk oluk Dalmışsın uzaklara, gözlerin donuk Bekliyor ağlamanı içindeki çocuk Gözyaşların seni sen yapıyor, Erkekler de ağlar kardeşim silme yaşını”
Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.
14
Axe, 2016 yılında marka imajını tamamen değiştirmeye karar verdi. Öncesinde maskülenlik üzerinden yürürken, “Find Your Magic” (Büyünü Bul) kampanyasıyla klişeleri reddettiler. Bu kampanya kapsamında yürüttükleri Manajans/ JWT imzalı son reklamda Nilüfer’in “Erkekler Ağlamaz” şarkısının sözlerinin yeniden yazılıp Can Bonomo tarafından seslendirilmesiyle hayat buluyor. Şarkı #ErkeklerDeAğlar etiketiyle yayınlandığı anda Twitter’da trend topic oldu, dijital ortamda ilk 36 saat içerisinde 4,6 milyondan fazla tıklanmayla rekor kırdı. Klip, 14,9 milyon kere izlendi. Siyah beyaz çekilen reklamda bir baletten tutun bir boksöre, kasaptan, aktöre, trans bireye kadar birçok erkeğin göz yaşlarına boğulmasını izliyoruz. Şarkının sözleri her şeyi özetliyor aslında:
Sene 2017. Güzel şeyler de oluyor. Toplumsal farkındalık böyle reklamlar sayesinde artıyor. Kaslı erkekler, seksi bakışlarla ürün satma devrinin kapanmasına adım adım yaklaşıyoruz belki de. Ya da sadece milyonların içinden tek bir örneğe fazlasıyla bel bağlamış durumdayız. Stereotipleri, kuralları yaratan bizleriz; bunları yine ancak biz yıkabiliriz. Erkekler, güçlü olmak zorunda değilsiniz, kavanozu başkası da açabilir. Uzun olmak zorunda değilsiniz, yüksek raflara tabureyle de ulaşılabilir. Sarılmayı sevebilirsiniz, sevmeyi sevebilirsiniz. Futbol maçından çok romantik komedi filmi izleyebilirsiniz. Göz pınarlarınız kuruyana kadar salya sümük, bağıra çağıra ağlayabilirsiniz. Sizi temin ederim, bunların hepsini ve daha nicesini yaparken çok güzel görünüyorsunuz.
Aysu Serindağ
MAKALE
R
SAMİMİYETLE PAZARLAMA
eklamcılık nedir? Sözlük anlamına bakacak olursak yaratıcı düşünce ilkesi altında herhangi bir markanın toplumda yer edinmesini ve bu markanın ürünlerinin toplumca benimsenmesini amaç edinmiş bir iştir. Reklamcılık, özünde toplumla ilişki kurabilmektir. Kulağa ne kadar da basit geliyor değil mi? Maalesef insanların birbirlerine sırt çevirmeye başladığı bu yüzyılda toplumu anlamak ve hele hele yönlendirebilmek dünyanın en zor işlerinden biri olsa gerek. “Az olan şeyin değeri fazladır” düşüncesinin daima doğru olduğunu tarih bize göstermiştir. İlk zamanlarda bu “değerli şey” besin ögeleriydi; sonrasında özellikle sanayi devriminden itibaren çeşitli madenler besin ögelerinin yerini aldı. Günümüzde ise o da yerini yavaş yavaş güven, samimiyet ve dürüstlük gibi yaratılış itibariyle insanın içinde bulunan fakat nedenini bir türlü anlayamadığım şekilde çoğunluğun göstermekten kaçındığı erdemli dürtülere bırakmakta.
İnsanlar artık reklamlarda ne markanın başarılarını, ne de bu markanın ürünlerinin kalitelerini duymak istiyor. Tabi ki bunlar reklamın içeriğini zenginleştiren ögeler. Tutarlı kullanılması durumunda insanların yeteri kadar ilgisini çekebilir ve kampanyanın başarısını arttırabilirsiniz ama bunlardan zaten bolca var (!). Biz tüketiciler olarak markanın bize güven vermesini ve bizimle ortak bir paydada buluşmasını isteriz her şeyden önce. Markanın, kendisini göründüğünden ne eksik ne fazla, olduğu gibi dürüst bir şekilde yansıtmasını bekleriz. Özellikle her markanın sanki toplumda bir bireymiş gibi hareket etmeye ve öyle algılanmaya başlandığı bu zamanlarda markaların satış grafiğini yükseltme amacıyla kampanyalarında göz boyamalara ve çeşitli aldatmacalara başvurması markayı toplum içinde “yalancı çoban” konumuna düşürebilir. Öte yandan yolda yürürken “NIKE” adlı şahısla çarpıştığınızı hayal edin. NIKE yaptığı hatanın farkındalık bilinciyle af diliyor ve maalesef yolda yürürken genelde dikkatsiz davrandığını dürüstçe belirtiyor. Normalde negatif bir tutum sergilemeniz gerekirken karşınızda nadiren şahit olduğunuz bu durum -ki biz buna samimiyet diyoruz- sizi pozitif bir tutum takınmaya sevk eder. Daha somut bir örnek vermek gerekirse General Foods’un Grape-Nuts marka mısır gevreği kampanyasını ele alalım. Kampanyanın sloganı “Tadına zamanla alışılır.” Yani ürünün herkese hitap eden bir tadı olmadığını kabul etti ama 1 hafta denemeleri durumunda tada alışacaklarını söyledi. Bu stratejiden sonra Grape-Nuts’ın satışları %23 arttı. Bu örnek bize pazarlamanın üründen ziyade bir fikri, algıyı daha doğrusu somut olmayan bir şeyi olumsuz da olsa bize sunmak ve kabul ettirmek olduğunu gösterir hatta kanıtlar nitelikte.
Berat Albayrak
16
TEKNOLOJİ
H
GELIŞEN TEKNOLOJI VE
ayatımızın her alanında kullanılmaya başlanan sanal gerçeklik, gerçek hayatta ortamların bilgisayarlar aracılığı ile taklit edilmesine ve bizlere bir göz yanılması şeklinde iletilmesine denir. Sanal gerçeklik gözlüğünü taktığımızda bulunduğumuz ortamdan çıkıp, gördüğümüz ortama geçiş yaparken kendimizi oyun ya da başka bir ortamın videosunun içinde bulabiliriz. “Sanal gerçeklik” uygulamaları, kullanıcılarına bilgisayar tarafından yaratılmış yapay dünyaya girebilme, orada çeşitli deneyimler yaşama ve orayı yönlendirebilme imkanı
GERÇEKLIK
sağlar. VR gözlüğü, içinde ekrandaki görüntüyü büyütüp netleştiren özel lensler barındıran yeni teknoloji başlıklarıyla deneyimin gerçekleşmesini sağlar. Ayrıca teknoloji, makine etkileşimini görsel ve işitsel iletimle yetinmeyip, hissetme yoluyla arttırma çalışmasıdır. Deneyimi gerçekleştiren kişi, gözlük aracılığıyla artık bulunduğu sanal dünyanın bir parçası haline gelir ve hangi yöne bakarsa baksın kendisini sanal dünyanın içinde bulur. Deneyimi gerçekleştiren kişiye gidilemeyecek bölgeler ve girilemeyecek alanlar hakkında bilgi sunar, laboratuvar olmayan koşullarda deney yapma
ve sonuçlarını görme imkanı sağlar, motivasyonu artırıp yaratıcılığa teşvik ederken, bilgisayar ve teknolojiyi kullanma becerilerini geliştirir. Bu sebeple yaşatılan deneyimler öğrenme sürecini hızlandırmakta kolaylık sağlar.
GELELIM BU SANAL GERÇEKLIĞIN KULLANIM ALANLARINA; EĞITIM
Öğrencilerin karmaşık içerikli konuları, sanal gerçeklik cihazları aracılığıyla eğlenceli ve kolay bir şekilde öğrenmelerini sağlıyor. Ayrıca öğrenciler bu ortamdaki nesneler ile etkileşime geçip onlar hakkında daha çok bilgi edinebiliyor.
TIP VE SAĞLIK
Sanal ameliyat simülasyonları, tıp öğrenimi gören öğrencilerin pratik kazanmasına olanak sağlayacak.
SPOR
Sanal gerçeklik golf, atletizm, kayak, tenis, futbol gibi bir çok spor dalında sporculara antrenman desteği sunuyor. Sporcular bu teknolojiden tekniklerini geliştirmek için yararlanırken aynı zamanda motivasyon da sağlanıyor.
ASKERI
Askeri birlikler bu teknoloji sayesinde zorlu şartlara uyum sağlamak için eğitim görüyor. Kasklarına yerleştirilen ekranlar aracılığı ile gece görüşü, hava durumu, menzil uçuş mesafesi, yer navigasyonu gibi pek çok eklenti teknolojinin avantajları arasında.
SANAL GERÇEKLIK VE REKLAM İLIŞKISI Sanal Gerçeklik uygulamaları ile reklam ve pazarlamanın da temelleri atılıyor. Burada en önemli nokta “Artırılmış Gerçeklik” uygulamalarının 360 derece bir pazarlama entegrasyonu sağlaması. Elini çabuk tutup kendi AR uygulamalarını geliştiren ve reklamlarını yayınlamaya başlayan inovatif firmalar, özellikle sosyal medyada da fazlası ile konuşulduklarından bu tür reklamların etkisi çok daha güçlü oluyor. Mobil ve sosyal medya ilişkisi gün geçtikçe güçlenirken, bu tarz uygulamalar ile hayatımızı yönetme ve aktarma alışkanlıklarımız da birbirine entegre olup, belli bir standart haline geliyor.
Hüdanur Bayrak
17
MAKALE
H
SAMİMİ YA DA DEĞİL, İŞTE TÜM MESELE BU!
er gün televizyon, internet, billboard gibi birçok mecrada binlerce bir plan, ürün ya da marka için genel bir düşüncenin ifadesini içeren satın alma üzerine ve tüketicisine seslenen mesaja maruz kalıyoruz ve beynimiz bu mesajları süzgeçten geçirirken ilgimizi çekenleri bir köşeye atıyor; diğerlerini ise siliyor. Bu nedenle üzerinden yıllar geçse de jinglelarını bile ezbere söyleyebileceğimiz reklamlar varken, ürünün ne olduğunu bile bilmediğimiz reklamlar da var. Peki hafızamızda kalanların başarısı ne? Tabi ki, bu güne kadar insanlara samimi gelen ve insanlarla bağ kurabilen reklamlar başarılı olmuştur. Gelin, her gün, izlemeye maruz kaldığımız reklamlardan bir kaçını inceleyelim. İlk akla gelen OMO markasının “kirlenmek güzeldir” gibi insanın sevdiği, özgürlük duygusunu taşıyan slogana sahip reklam kampanyası olabilir. Bu reklam kampanyasında, hemen hemen tüm temizlik ürünü reklamlarında gördüğümüz küçük hoyrat çocuklar, şefkatli anneler ve sevimli melodilerin dışında “sen kendini özgür bırak, kendini dışa vur, kirlet; biz temizleriz.” gibi insanı harekete geçirebilecek bir mesaj veriyor. İçimizde canlanmayı bekleyen özgürlük çağrısına dokunan bu reklam kampanyası her birimizle bağ kurmayı başarırken, “samimiyet”i de yakalamış oluyor.
18
Yine aynı şekilde “Her on kadından altısının saçlarını güzel bulmadığını biliyor muydunuz?” sorusuyla bizi yakalayan Dove, “seviyorum her halimi, ister düz ister bukleli, herkes böyle sevsin beni, kendine güven en güzeli…” sözleriyle kendine güven mesajını iletirken, mesajını sağlam duygusal bir temel üzerine oturtuyor. Bazı markalar ise tüketici ile tüm iletişimini “samimiyet” temeliyle kuruyor. Buna verebileceğimiz en güzel örnek Coca Cola markasının reklamları olabilir.
Coca Cola, her reklam kampanyasında samimiyeti, duygusal bağı stratejisi haline getiren, neredeyse dikkat çekecek her gün ya da ay için güçlü bağlar kuran, samimi reklamlar yapıyor; ramazanlarda, bayramlarda hatta futbol maçları için bile! Coca cola reklamları marka ve tüketici arasında güçlü bir bağ kurmayı başarıyor. Görünen o ki; geçmişten bugüne kadar samimi olan reklamlarla duygusal bağ kurup, hafızamıza kazınırken, diğerleri tarihe gömülmüştür. William Shakespeare’in de dediği gibi “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.”
Yasemen Uzunali
ESKİ BİLGİ’LİLER Biz yeni yeni başlıyoruz. Daha katetmemiz gereken çok yol var. Ama bu yol bizi korkutmamalı, çünkü bizden önce yürüyenlerin ayak izleri olduğu sürece bu yolda yalnız değiliz. Yolumuzun bir kısmını bizim için aydınlatması için bu ay İlker Zaharya'ya ulaştık.
İLKER ZAHARYA Öğrenciliğiniz boyunca iş hayatıyla alakalı beklentileriniz nelerdi ve bu beklentilerin şu anda karşılandığını düşünüyor musunuz? 2001 yılında daha henüz 2. sınıfı bitirmiştim ve yaz stajı için Medina Turgul DDB’ye girdim. Bu işi yapıp, yapmayacağıma orada karar verdim. Reklamcı olmaya karar verdiğim ilk günden beri de bir ajansım olsun istiyordum. Hedefim 30 yaşıma kendi ajansımda girmekti. Tam da öyle oldu. 29 yaşımın ortasında BÜRO’nun kurucu ortağı oldum. Sizin için iş hayatınızda en zevkli olan iş bölümü hangisidir? Ben reklamcılık kariyerimde stajımdan bugüne kadar hep yaratıcı bölümde yer aldım. Medina Turgul DDB ve Rafineri’de reklam yazarlığı yaptım. BÜRO kurulduktan sonra yazarlığımın yanına, kreatif direktörlük, biraz müşteri ilişkileri, biraz statejistlik, biraz IT, biraz teknik kişi, az patronluk ve çok az da finans eklendi. (Matematikte 9 net yapmış biri olarak, finans konusunda pek de güvenilir sayılmam.) Ama tüm bunlara rağmen yazarlığı hiçbirine değişmem. Yazdığım güzel bir cümlenin bana verdiği hazzı, hayatta hala çok az şeyden alıyorum.
Sizinle aynı bölümü okuyan öğrencilerimize okul ve iş hayatı için tavsiyeleriniz, uyarılarınız neler olurdu? Benim mezun olduğum zamanla şu an arasında sektörde, müşterilerde, çalışanlarda, işlerde, bakış açılarında yani dünyada büyük değişimler oldu. Önemli olan, her şeyin farkında olarak tüm bu olan bitene keyif alarak ayak uydurabilmek. Şu ana kadar bunu başardığımızı düşünüyorum. Bu gözle yine geriye dönersek, bizim jenerasyonun avantajı, işini sadece okuldan değil, sektörel ustalardan da öğrenmesi oldu bence. Stajımda ve profesyonel çalıştığım yerlerde her gün büyüklerimden bir şey öğrendim. Bugün de hala onlardan öğrendiklerimin üzerine bir şeyler katmaya çalışıyorum. Temeliniz ne kadar sağlamsa, o kadar ileri gidebileceğinizi düşünüyorum. Bence şu anki jenerasyonun sektörel ustalara, tecrübeye saygısı ve onlardan işi öğrenme algısı bize göre daha az. Hatta buna öğrenme arzusunu da ekleyelim. Tüm bunların yerini internetin aldığını düşüyor ve her şeyi internetten öğrenebileceklerini sanıyor olabilirler. İnternete o kadar da güvenmeyin dostlar. Mutlaka internetten öğrenecek çok şeyimiz var. Hepimiz hayatımızın her anında bol bol faydalanıyoruz elbette. Ama bir fark var. Bu iş duygu işi ve o da çalışa çalışa, yaza yaza, çize çize, gözlemleyerek ve eleştirilere kulak vererek oluyor. Bu işi internetten değil, önce okulunuzdan sonra da işine inandığınız, güvendiğiniz ustalardan, yıllar boyu düşüne düşüne kafasını yakanlardan öğrenebilirsiniz. İnterneti de sağlam bir destekçi olarak kullanabilirsiniz.
Herkesin gittiği yol kendine doğru gelir derler ya, henüz yolun sonuna gelmedik ama ben de gittiğim yoldan mutlu olan bir insanım. Derim ki bol bol staj yapın ve iş hayatınız boyunca aldığınız her eleştiriyle güçlenerek yolunuzda daha sağlam bir adım daha atmanın peşinde koşun. Naçizane fikrim budur. (Eleştiri konusunda harika hikayelerim var. Bir ara anlatırım.) Öğrencilik döneminizde kampüslerimiz içerisinde yapmaktan en çok hoşlandığınız şey neydi ? Ben Kuştepe kampüsünde başladım ve oradan mezun çıktım. Açıkcası bizim kampüste öğrencileri pek de heyecanlandıran bir durum yoktu. Bahçe desen takribi 18 metrekare çim alana falan sahipti. Millet kantinde takılırdı ama ben ilk günden beri oraya hiç ısınamadım. O nedenle de haftanın 6 günü en az ikişer saaten spora gidiyordum. İlk ders arasında hemen kaçardım Kuştepe’den. Hayatımın en fit dönemiydi. Kuştepe kampüsünün hayatıma kattığı en güzel şey de bu sanırım. Sonra biz mezun olduk. Sırasıyla Dolapdere ve Santral kampüsleri açıldı. Kampüsler git gide daha da havalı olmaya başlamıştı. Fakat Santral’i gördüğüm ilk gün gururla hüznü, iç içe yaşadım. Orada okuyamadığım için gerçekten çok üzülmüştüm. Sanırım okuduğum dönemde Kuştepe’de geçirdiğim zamandan çok daha fazla zamanı mezun olduktan sonra Santral’de geçirdim. Orada okuyanları, sizleri hep kıskandım. Kampüsünüzün değerini bilin. Sektörün taze kana ihtiyacı var. Hadi gelin. Hazırlayan: Deniz Kaya
19
“ Her reklam, markanın kimliğine yapılan uzun vadeli bir yatırımdır." David Ogilvy
20