Addictive 11

Page 1

v

addictive İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AYLIK REKLAMCILIK DERGİSİ - 2017/11

Röportaj: Ali Göral | Reklam Analizi: Biz Karakartalız! | Analiz: Alkollüyken Araba Kullanmayın Analiz: CMYLMZ | Sektörden Haberler | Eleştiri: Hediye Vakti Çocuklar | Makale: Kristal Elma


KÜNYE T.C. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık programı dergisidir. Aylık yayınlanır. Sayı: 11 Sahibi Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu

www.addictivedergi.com

/bilgiaddictive

Kristal Elma 4

Biz Karakartalız! 5

Böyle Bir Insightınız Varsa Kristal deVar! 6

Hediye Vakti Çocuklar 7

Sektörden Haberler 8

Minik Kalpler İçin #ANIBİRİKTİR 9

Röportaj: Ali Göral 10-11

Kültür Mizah 12

Stajyer Çocuk 13

CMYLMZ 14

#İSTEDİĞİMİZGİBİ 16-17

Gökten Çok Elma Düştü Hepsi de Genç Reklamcıların Başına 18

Kurucu - Genel Koordinatör Mustafa Ertan Karabıyık Yazı İşleri Sorumluları Aysu Serindağ Bediz Saylam Berat Albayrak Cansu Öztürk Efe Kiraz Elif Onat Kami Vanlıoğlu Nesteren Deniz Yıldız Yasemen Uzunali Editörler Ceren Sera Akarçay Ece Özkan Gaye Elmalı Nesteren Deniz Yıldız Tasarım Damla Rüzgar Onur Gökçe Tuba Üstüngör Yayın Ekibi Altınay Kapsız Baturalp Uzun Beril Çakın Ceren Sera Akarçay Damla Rüzgar Deniz Kaya Ece Özkan Elçin Kasap Erkut Biçer Gaye Elmalı Gülben Fat Güleycan Güneş Hüdanur Bayrak Hüdai Karabulut Mustafa Ertan Karabıyık Nilay Bozok Rasim Demirbay Şevval Akyüz Tuba Üstüngör Tuğkun Zeroğlu Ulya Sarıyer Baskı Çınar Basım Matbaacılık ve Yay. San. Tic. Ltd. Şti. Adres Eski Silahtarağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Cad. No: 2/13 34060 Eyüp İstanbul İletişim Bilgileri: addictivedergi@gmail.com 0534-956-55-03

2


ÖNSÖZ

TEVKEŞNÜL

İ

Babam'a

nsanın bazen yaşadıklarını anlatması bazı kelimelere sığamıyormuş, bunu bir anda, bir saniye içerisinde anlıyormuşsun yani bende öyle oldu, sizleri bilemem. Sonrası kendini ifade edebileceğini zannettiğin bir kelime aramakla geçiyor, arayışın son bulduğunda kelimemin içerisinden koca bir haykırış beliriyor. Ne diyorsun diyor olabilirsiniz, ben de bilmiyorum ki ne dediğimi. İçimden geçeni kusmaya çalışıyorum o kadar. Hayatın hiç bir alanında bu kadar zorlanmamıştım şu an zorlandığım kadar, sanki okuma yazmayı bilmiyormuşum, unutmuşum gibi, yazmak nedir haberim yokmuşcasına çıldıracak oluyorum.kendimi frenlemeye çalışıyorum, frenim tutmuyor da duvara toslayacakmışım gibi bir his var içimde. Elimde olsa, aklımdan geçenleri gözyaşlarımla yazmak isterdim. Bu kadar insancıl bir şey bile elimizde değilken, neyin derdindeyiz acaba? Bu gezegendeki statüko neden değişmez ki? Sömürülen hep sömürülür, aç kalan hep aç kalır, emek çalınır, parayı veren elmayı ısırır. Kader diye kendimizi kandırır, kederinde boğuluruz hayatın. Alın teri dökenlerin gözlerine iyi bakın, umut onlardan eksik olmaz, ekmeğin tadını da çok iyi bilirler. Tek kötü özellikleri var bir anda "hadi bana eyvallah!" demeleri. Ne yaparsanız yapın, o huylarından vazgeçmiyorlar. Yarım kaldığını zannediyorsun ama öyle değil işte o. Belli bir zaman sonra anlıyorsun, seni bütünleştirebilmek için son dakikada sana maçı kazandıran golü attığını ve hayat aslında her iki taraf için yeniden başladığını görüyorsun, bir bakmışsın ki Tevkeşnül ’acını susmak’ ile hayatına bir şekilde devam ediyorsun. Hadi eyvallah her şey için.

Addictive Genel Koordinatörü Mustafa Ertan KARABIYIK

3


MAKALE

R

KRİSTAL ELMA

eklam sektöründe yaptığınız işlerin karşılığını alamadığınızı mı düşünüyorsunuz? “Yaptığım reklamlar herkes tarafından bilinirken kimin yaptığı hakkında kimsenin bilgisi yok” diye düşünüp kendinizi kanıtlamanız, reklam dünyasında adınızı duyurmanız için uygun ortam olmadığını mı düşünüyorsunuz? Peki Kristal Elma’ya katılmayı hiç düşündünüz mü veya gelecekte katılmak ve yaratıcılığınızı göstermek istediğiniz bir ödül töreni olduğundan haberiniz var mıydı? Eğer yaratıcılığınıza güveniyorsanız Türkiye’nin en önemli reklam ödülleri yarışmasına katılıp bunu kanıtlama şansı kaçırılmaz. Sektördekiler kendilerini kanıtlama yolunda ilerleyebilecekken, öğrenciler ise gelecekte neler yapabileceklerine dair bir yol gösterici veya ilham kaynağı edinmiş olurlar. Her yıl 11.000 katılımcı ile festival kapsamında yapılan Kristal Elma Ödül Töreni, reklam sektöründe adını duyurmuş birçok isime de ev sahipliği yapmaktadır.

Deneyimli reklamcıların jüriliği önderliğinde kazananın belirlendiği bu yarışmada aynı zamanda iletişim sektörünün farklı alanlarından konuşmacıların katılımıyla festivale daha da zenginlik katılmış oluyor. Kristal Elma ödül töreninde jüriler seçimlerini yaparken, en başta yaratıcılığı baz almakla birlikte marka uyumuna ve devamında süregelen

4

birtakım kriterleri göz önünde bulundurarak seçim yapmaktadırlar. Kristal Elma’nın bu seneki sloganı olan “Yaratıcılık Bulaşıcıdır” ile birlikte festival tanıtımı yapılmıştı. Biletlerin satışa sunulmasıyla beraber sektörle ilgilenen herkesi Kristal Elma ödül törenine dahil edip; “Bu sene yapılan reklamlar değerlendirilirken, seneye o reklamları yapanların içinde bulunabilirsiniz.” düşüncesi aşılanmıştır. Önceki çalışmalardan beslenip, bir sonraki ödül töreninde kendi projeni yaparken deneyim kazanmakla birlikte yaratıcılık yönünden kendinize katabileceğiniz bilgiler, tüyolar edinebilirsiniz.

Kristal Elma, tecrübeli konuşmacıları dinleyerek bilgi sahibi olmak, deneyim kazanmak; festival dahilinde yapılan yarışmadaki etkinlikleri izleyip yaratıcılıktan ilham almak için bu önemli fırsatı kaçırmak istemeyenleri herkese duyurmuştur.

Bediz Saylam


REKLAM ANALİZİ

5

BIZ KARAKARTALIZ

-6 Ekim tarihlerinde 7 büyük, 151 Kristal Elma, 157 Gümüş ve 167 Bronz olmak üzere toplam 482 ödül sahiplerini buldu. Peki biz hangi kategoride hangi ödülü inceleyeceğiz? Tribal Worldwide Biz KaraKartalız reklam filmiyle Medya kategorisinde bronz ödül aldı. ‘Ne mi yapıyoruz? İnsanlarla markalar arasında ilişkiler tasarlıyor, bağlar yaratıyoruz.’ diyen bu ajans çoğu reklamında hikayeler anlatarak insanların kendilerinden bir şeyler bulmasını ve onlarla bağ kurmayı amaçlıyor. Daha önce de Shell, Selin Bebek, Yumoş Ayıcığı gibi reklam filmlerinde hikayeler anlatmasıyla hatırlanan Tribal Worldwide, Vodafone Arena için pek çok kampanya düzenlemiş ve çoğunda oyuncular yerine gerçek Beşiktaşlıları kampanyaya dahil ederek taraftarlara kendilerini özel hissettirmeyi başarmıştı.

Biz KaraKartalız reklam filminde de ‘Beşiktaş taraftarı yazdı, besteledi, söyledi.’ diyerek ilk saniyelerden taraftarlarına dokunmuş oluyor. Bu marşı ‘Birlikteliğin eseri bir marş’ olarak adlandırarak taraftarının birliğini ve uyumunu vurguluyor. Reklamın devamında da bunu destekler nitelikte bol bol havada ‘bir’leşen, sıkıca tutulmuş eller görüyoruz. Her yaştan ve cinsiyetten, arkadaşları, sevgilileri taraftar olarak siyah beyaz formaları ve gururla yazdıkları marşı Beşiktaş için

söylerken görüyoruz. Sosyal medya üzerinden toplanan marşın sözleri ve bu sözlerle yine Beşiktaş taraftarı tarafından yapılan beste, reklamın oyuncuları, pankartları tasarlayanların her birinin gerçek taraftarlar olması Beşiktaşlılarla güçlü bir bağ kurarak reklam filminin bu ödülü kazanmasını sağladı. Kampanya 13 milyon kişiye ulaştı. Vodafone KaraKartallı sayısı bu kampanyayla %110 artış gösterdi. Rakamlarla ve Kristal Elma’da aldığı ödülle taraftarın, ajansın ve kampanyanın başarısı somutlaşmış oldu. Reklamın son cümlelerinden birinde söylendiği gibi “Biz KaraKartalız, birlikte yürür birlikte kazanırız.” KaraKartallılar birlikte yazdı, birlikte yürüdü, ödülü de başarılarını da birlikte hak edip, birlikte kazandılar. Yazdıkları marşın her bir dizesinin de gerçekliğini Bronz Elmayla kanıtladılar.

Cansu Öztürk

5


MARKA ANALİZİ

Y

“BÖYLE BIR INSIGHTINIZ VARSA, KRISTAL DE VAR”

abancı ülkelerde halihazırda yaygın bir şekilde kabul görmüş internet diziciliği kavramı, ülkemizde 2016’nın sonlarında temelini yeni yeni atmış bulunuyordu. “Türkiye’de tutar mı, tutmaz mı?” tartışmaları süredursun dünyanın her geçen gün dijitalleştiğini bilen ve bu öngörüyle yatırımlarını sürdüren medya grupları attıkları adımdan oldukça emindi. Galalar düzenlendi, sosyal medyada ve hatta geleneksel mecralarda reklamlar yayınlandı. Fakat bunların hepsi Türk toplumunun geleneği haline gelmiş olan “akşam belirli bir vakitte televizyondan dizi izleme” alışkanlığını değiştirmeye yetecek miydi?

Bir toplumun hatta bireyin bile alışkanlığını değiştirmeye çalışmak bir marka için her zaman çok tehlikeli olmuştur. Bunun yanında hedef kitleye yeni alışkanlıklar kazandırmak ise markanın uzun vadede zaferiyle sonuçlanır. Peki Puhu Tv ne yaptı? Öncelikli hedefini belirledi: Gençleri kazanmak. Bu strateji oldukça gerçekçiydi nitekim gençlerin büyük bir kısmında zaten online olarak dizi izleme alışkanlığı mevcuttu (özellikle yabancı diziler). Önce herkesin aşina olduğu kült yapımları bünyesine kattıktan sonra kendi yapımları olan

6

Fi ile kamuoyunda büyük yankı uyandırdı.

Azra Kohen’in aynı adlı romanı kendini Türk okuruna kabul ettirdikten sonra bu senaryonun böylesine kaliteli bir ekiple ekranlara yansıması (Ozan Güven, Serenay Sarıkaya, Mehmet Günsür…) özellikle gençler için oldukça ilgi çekiciydi. Zaman geçtikçe “word of mouth effect” dediğimiz etki sağ olsun artık Puhu Tv zihinlerde yer tutmuş bir marka haline gelmişti. Öyle ki oturduğumuz kafede arkadaşlarımızla dizi hakkında tartışır olmuştuk bile… Puhu Tv’nin yaptığı işleri ve stratejisini iyice kavradıktan sonra bu yazının ana amacı olan Kristal Elma almış kampanyasından bahsedelim. İki reklamda da olay absürt yerlerde gerçekleşiyor. Bir ameliyathane ve iş toplantısı. Absürt kelimesi yanlış anlaşılmasın, kastettiğim şey böyle bir içgörünün mesajını bize en iyi şekilde aktarabilmek için bilinçli olarak olağandışı bir durumu yansıtmaları yaratıcılığın tatlı-ekşi bir meyvesi aslında. Düşündüğümüz zaman Puhu Tv haricinde de kaçırdığımız dizileri başka adreslerden de tekrar

izleyebiliriz peki neden kendilerini bu hususta öne çıkarmaya karar vermişler? Basit: Çünkü özellikle yaratıcı bir biçimde kendini bu konuda –fırsatı olmasına rağmen- öne çıkaran başka marka yok. (Al Ries ve Jack Trout’un kalem aldığı “Pazarlamanın 22 Kuralı” adlı kitaplarına ilk kural olarak belirtilen “Liderlik Kuralı”kısaca bir sektörde ilki gerçekleştirip konumunun lideri haline gelmekkavramına uygun iyi bir örnek) Puhu Tv, gençleri kazandıktan sonra bu reklamıyla nüfusun çoğunluğunu oluşturan kitleye yöneliyor. Ev hanımları, beyaz yakalılar, iş hayatı yüzünden kendine akşam vakit ayıramayanlar… Reklamın içerisindeki olay örgüsü bu kitlenin karşılaşacağı durumlara birer örnek olması itibariyle kitleyi, kitleye yansıtıyor fakat asıl vurucu darbe gerçek dışı diyaloglar. Kitlenin böylesi durumlarda aklından geçirdiği fakat asla dile getiremediği düşünceleri reklam onların yerine dile getiriyor; bir nevi “lafı ağzımdan aldın” durumu oluşturarak izleyenlerle bağ kuruyor. Belki de her yazımda da dem vurduğum “mizah” ögesi burada da yerinde işlenmiş. Başımıza gelebilecek olumsuz durumlara eleştirel yaklaşan ve alaycı bir dil kullanan bu kampanyanın izleyenlerin yüzünde tebessüm oluşturmakta zorlanmayacağı kesin. Kristal Elmadaki jüri de böyle düşünmüş ki kampanya ödül almış ve reklam insanı adayı bir genç de bu kampanyayı çalıştığı dergi için yazıya dökmüş.

Berat ALBAYRAK


ELEŞTİRİ HEDIYE VAKTI ÇOCUKLAR

E

vet, reklamcılık sektörünün Noel Babası olarak nitelendirebileceğimiz Kristal Elma organizasyonu bu sene de yaratıcılıklarının nirvanasına ulaşan kampanyalara hediyelerini verdi. Ancak ödüllere baktığım zaman ilgimi çeken bir kampanya vardı. Hasbro’nun 2017 yılbaşına özel çıkardığı “Yılbaşında Eğlenceyi Dışarıda Arama” başlıklı kampanya, Viral Film kategorisinde Kristal Elma ödülüne layık görüldü. Muhabbet Ajans’ın kaleminden çıkan kampanya, aşırı dozda argo, seksist ve tacizci söylemler içerdiği için yüz binlerce sosyal medya kullanıcısı tarafından tepki görmüştü. Bunun üzerine Hasbro, yayımladığı bir yazıyla bu reklam kampanyalarını YouTube üzerinden kaldırma kararı aldı. Kötü yorum yağmuruna tutulmuş olunsa da, Hasbro’nun kampanyası beni, alışılagelmişin dışında yapılan bir kampanya olmasından ötürü heyecanlandırmıştı. Ancak iyi bir strateji ve içgörüye sahip bir kampanya anca bu kadar kötü işlenebilirdi. Çok basit bir şekilde gözlem yaptığımız zaman yılbaşında herhangi bir eğlence mekanının ne kadar uçuk fiyatlar çektiğini görürüz.

Haliyle kimse de fazla para vermekten hoşlanmayacağı için ilerledikleri içgörü başarılıydı. Ancak en büyük sorun işlenmesindeydi. “Geçirmek” kelimesi üzerinden ilerlenmesi bir yere kadar hoş görülebilirdi ancak kullanılan söylemler yüzünden reklam kampanyası kendini çok kötü bir yerde buldu. Bu arada, bu nedenlerden sadece birisi. Nuri Alço filmleri ile özdeşleşen müziğin kullanılması ve en sonunda “Tecavüzcü Coşkun” olarak tanıdığımız Coşkun Göğen’i görmemiz reklamın tepki görmesi için ana sebeplerden bazıları.

Velhasıl, bu kampanya her ne kadar bir sürü insanın tepkisini çekmiş de olsa, belirli bir kesimin hoşuna gidecek ki Kristal Elma ödülüne layık görüldü. Böyle bir yarışma kapsamında Batesmotelpro’nun “Park Yeri Buldum” isimli kampanyasını da görmeyi çok isterdim. Virallerin kralları olarak gördüğüm Batesmotelpro’nun bir işinin dahi yarışmaya katılmaması beni bir nebze üzdü. Bu sene de Noel Baba ödüllerini biraz dikkatsiz dağıtmışa benziyor.

Kami Vanlıoğlu

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

7


SEKTÖRDEN

Twitter 3. Çeyrekte Zarar Ettiğini Açıkladı Twitter, yılın 3. çeyreğinde 21,1 milyon dolar zarar etti. Söz konusu dönemde şirketin gelirlerinde yüzde 4,2 düşüş kaydedildi. Buna karşın piyasa beklentilerinden iyi gelen veriler sonrası şirketin hisse başına değeri yüzde 14,5 primle 19,62 dolara kadar tırmandı.

HER 3 KOBİ’DEN 1’I IKI YIL IÇERISINDE E-TICARETE GIRMEYI PLANLIYOR…

Michelin’den Yeni Logo! Markanın sembolü lastik adam “Bibendum” ile tüm dünyada bilinirliği en yüksek ve ikonlaşmış markalardan biri olmayı başaran Michelin, görsel kimliğinde önemli bir değişikliğe giderek kurumsal ve ticari logolarını değiştirdi.

Adobe Yeni Özellikleriyle Gerçekliğe Meydan Okuyor! Uzunca bir süredir Photoshop çağında yaşıyoruz. Reklamı ya da sanatı geçiyorum, sosyal medyaya kişisel olarak yüklediğimiz fotoğraflara bile Photoshop’ta sihirli değnekle dokunur hale geldik. Gerçekliği tartışılan çokça kare önümüze çıkıyor. Hatta 2015’te Kuzey Kore’nin Photoshop’ta yapılmış sahte füze fotoğrafları bile çıkmıştı gündem konusu olarak.

Turkcell Dijital İletişim ve Sosyal Medya Ajansını Seçti! Turkcell’in dijital iletişim ve sosyal medya konkuru sonuçlandı. Kazanan, kendini tam hizmet ajansı olarak tanımlayan The Gang Agency oldu.

8

Project House için yüzde 100 HAVAS dönemi başladı! 1999 yılında kurulup, 2010 yılında HAVAS tarafından %51’i satın alınan Türkiye’nin ilk dijital merkezli ajanslarından Project House, kurucu ortaklara ait tüm hisselerin satışının gerçekleşmesiyle %100 HAVAS grubu şirketi haline geldi.

Burcu Biricik Türkiye’de Braun’ un Yeni Yüzü Oldu. Güzellik ve kişisel bakım ürünleri markası Braun’un Türkiye’deki yeni yüzü oyuncu Burcu Biricik oldu.


REKLAM ANALİZİ

M

MINIK KALPLER IÇIN #ANIBIRIKTIR

indshare Türkiye, 2017 yılında insanların kalplerine dokunan bir kampanyaya imza attı. Herkesin beğenisini kazanan kampanya bir de Kristal Elma Festivali'nde Bronz Ödül ile taçlandırıldı. Peki hangi marka dersiniz? Tabi ki Unilever/ Omo “Minik kalpler için #anıbiriktir” reklamı. OMO markası sahip olduğu stratejiyle yıllardır diğer deterjan markalarından ayrılmayı başarmıştır. Bunun nedeni, çoğu deterjan markası temizleme, leke çıkarma ya da ortaya “yeni” bir ürün çıkarma üzerine yoğunlaşırken, OMO “insight” yani içgörü stratejisiyle gelişiyor. OMO’nun içgörü stratejisi; “Benim deterjanım daha temiz.” demek yerine, “Çocuklar kirlenerek öğrenir, kirlenmek güzeldir.” diyerek, çocukların dilediği gibi oyun oynamasını, kirlenmenin çocukların doğasında olduğunu

2017 yılında da OMO aynı stratejiyle gönüllere taht kuran bir kampanyaya imza attı. Kampanya, Türkiye’de korumaya muhtaç çocuklar için çalışan Minik Kalpler Derneği’ni de destekleyen, sokaklarda büyümek zorunda kalan çocukları konu alan İçerde dizisini buluşturdu. OMO yapılacak her #anıbiriktir paylaşımı

Sadece 23 Nisan ve 14 Mayıs Anneler Günü arasında sosyal medyada 65.000’in üzerinde fotoğraf paylaşımı yapıldı. Yılın en büyük kullanıcı tarafından üretilen içerik kampanyası oldu. Kampanya döneminde OMO’nun marka değeri altı puan artarken, iş değeri %12 arttı.1.6 milyon TL medya içeriği kazanıldı. #AnıBiriktir etiketiyle yapılan paylaşımlar yüz bini geçti, paylaşımlar için Mika-Der’e iki yüz elli binden fazla bağış yapıldı.

ayrıca bu halledilebilir kirliliğin OMO ile temizleneceği algısını annelere ulaştırdı ve çok da başarılı oldu. Başarılı oldu diyoruz çünkü, üstü başı kir içinde gelen çocuklar eskiden azarlanır, kıyafeti kirli olan çocuklar aileleri tarafından bile ayıplanırdı, çocuklar kirlenerek öğrenir akımı neredeyse 10 yıldır büyüyerek gelişti ve artık bırakın azarı, anne-babalar çocuklar kirlensin diye yerlere oturtturur oldu.

için yılın en çok konuşulan dizisi İçerde ile Mika-Der’in Tekirdağ’da inşa ettiği rehabilitasyon merkezine bağışta bulunacağını duyurdu. Kampanya İçerde adlı dizinin başrol oyuncuları aracılığıyla 23 Nisan’da #anıbiriktir etiketiyle insanların çocukluk fotoğraflarını paylaşmaları teşvik edildi. Yapılan paylaşımlar dizi sonunda televizyonda paylaşıldı. Özel günler de unutulmadı, paylaşım için çalışmalar devam etti.

OMO yaptığı kampanya ile hem markasını herkese duyurdu hem de gönüllerin markası unvanını kazandı. Aldığı ödülü sonuna kadar hak eden OMO stratejisini hiç değiştirmemesini, yaptığı işlerin hep bu kadar muhteşem olmasını ümit ediyoruz. Kampanyayı incelemek için QR kodu taratın.

Yasemen Uzunali

9


RÖPORTAJ ALİ GÖRAL İLE RÖPORTAJ Addictive: Cannes Lions, Epica, Eurobest, NYF, Kristal Elma gibi sektörün en prestijli yarışmalarından kazanmış olduğunuz pek çok ödül var. Bu yıl yapılan Kristal Elma’da ise Basın, Radyo, TV ve Dijital kategorilerinden toplamda 7 ödül aldınız. Bu ödülleri farklı alanlarda biriktirmeyi neyin sonucu olarak görüyorsunuz? Ali Göral: Bu ödüller aslında ajansla ilgili olarak bir mesaj versin diye değil, ajanstaki insanları motive etsin diye varlar. Temel olarak bizim ödüllere bakış açımız, genç yetenekleri ajansa çekme odaklı. Genç yetenekler ödül alsınlar, motive olsunlar, mutlu olsunlar ve güzel işlere imza atsınlar. İnsanların

var. Örneğin 2010 yılında Cannes Lions’a gönderilen bir iş, bir sonraki yıl Grand Prix kazandı. O yüzden çok göreceli bir şey. Yine de ödül alma duygusu çok güzel ve genç yetenekleri bulmak için bizim için önemli. Addictive: Sokağın sesine kulak veren, insan davranışı ve doğası odaklı çalışan bir ajanssınız. Sizce sizi rakiplerinizden ayıran en temel faktör bu mu?

kitabı okuyorsanız, faydası üzerine düşünmeyin. Size kendinizi ne iyi hissettiriyorsa onu yapın. Ben hayatım boyunca hiç kariyer planı yapmadım. Hep önümdeki briefe baktım, hep işimi iyi yapmaya çalıştım. Hep işin eğlencesine baktım. Bir parça sonuç verdi. İnsanlar artık eskisi kadar iyi, cesur, eğlenceli

Ali Göral: Hiç böyle düşünmedim. Ama bizim reklamcılığa bakış açımız şöyle; biz sokakta vakit geçirmeyi, farklı tarzdan insanların hayatımızda olmasını bir zenginlik olarak görüyoruz. Reklamcı olsakta

Herkes kariyeri için okuyor. Yani, “Ben bu kitabı okudum, şu filmi izledim kariyerim için.” diyorlar. Ben tam tersine inanıyorum. Her zaman keyif aldığımız şeyi yapmalıyız.

motivasyonunu yükseltmesi belli bir eğlence kavramına bağladır. Bu eğlencelerin sonucunu da Ödül almak olunca, genç arkadaşlar için ödül güzel bir şey her zaman. Yoksa sektörel ödüllerin reklamcılık açısından büyük bir kriter olarak ele alamayız. Reklamcılık ödül alma mesleği değil, bunun ötesinde çok daha farklı bir meslek. Yaratıcılığı sadece ödül almaya indirgediğin zaman ödül almayan çok başarılı işler var. Bu sene de var, her sene de

10

sadece reklamcı koltuğuna bağlı kalmayıp, hayatın içerisinde neler oluyor ona bakıyoruz ajans yönetimi olarak. Meraklı insanlarız ve bu durum çok eğlenceli bir şey bir yandan da. Dünyada şöyle bir olay var; faydalı okuma. Herkes kariyeri için okuyor. Yani, “Ben bu kitabı okudum, şu filmi izledim kariyerim için.” diyorlar. Ben tam tersine inanıyorum. Her zaman keyif aldığımız şeyi yapmalıyız. Neyden mutlu oluyorsanız, hangi

reklamların olmadığını söylüyorlar? Neden? Çünkü insanlar eskisi kadar eğlenmiyorlar. Mesela ajansta bazen “Kedi mi olmak isterdin, köpek mi?” gibi ilkel bir soruyu yirmi kişi saatlerce tartıştığımız olur. Dışarı çıktığın zaman, haberleri izlediğin zaman, interaksiyonu yüksek bir


RÖPORTAJ "Ödüllerin ömrü o kadar kısa ki. Sahneye çıktın, aldın, bitti. O kadar." insansan mutlaka komik şeylerle karşılaşabiliyorsun. Her alanda, ne yaparsan yap mutlaka bir komedi unsuru var. Açık olup, bunları takip edip yanılmadan iş yapmak lazım. Addictive: Türkiye’de ki basın ve yayın haklarında son dönemde kısıtlamaya gidilmesiyle birlikte reklamcılık sektörüne de yansıyan durumlar var mı?

Ali Göral: Aslında bu da bütünün bir parçası; reklam da, ekonomi de… Şöyle bir şey var, beğendiğiniz fikirleri müşterilere kabul ettirmekte sıkıntı yaşıyor musunuz diye. Bu tamamen cesaret etme ve cüret etme ile ilgili bir şey. Bir fikir bulursunuz ve "Aaa bu müşteriye sunulur mu?" dersiniz. İşte bu müşteriye sunulur mu

dediğiniz fikir belki de ince elenip sık dokunduktan sonra müşteriye sunulması gereken fikir olabilir. Çünkü içsel olarak siz onda bir enteresanlık olduğunda, bir heyecan yaratacağını ve bunun da insanlarda bir tepki oluşturacağını bilmektir. Ki burada önemli olan şey tepkidir çoğunlukla. Büyük resimde modun yüksek olmasıyla, yaratıcı enerjinin

noktadan sonra önemi kalmıyor. Çünkü biz bunu aşmak için çalışıyoruz. Enteresan bir şeyi hayata geçirmeye çalışıyoruz. Bunu da her kategoride yapmaya çalışıyoruz.İlan da yapsak, film de çeksek özenerek yapmaya çalışıyoruz. Addictive: İşlerinizde oldukça yaratıcı bir kimlik gösterdiğiniz konuşuluyor. Yaratıcı fikirlerinizi müşteriye pazarlama esnasında kaygıya kapıldığınız oldu mu?

"Yaratıcı fikirler konusu tartışmalıdır. Evet belli bir iyiliği var ama biz bunun ötesinde daha enteresan işler çıkarmaya çalışıyoruz. Reklamcılık mesleği bir maratondur. Bir sene çok iyi işler çıkardım, yatayım değil olay. " yüksek olmasıyla, müşterilerinizin bununla motive olmasıyla mümkün olan bir şey. Yani insanların günlük realitesinden kaçması diye bir şey var. Mesela, televizyonu açın. X kanalda Game of Thrones var. Sansür falan da yok diyelim. Dizi arasına giren reklamları gözünüzün önüne getirin, öyle reklamlar mı olur? Olmazlar. Orada aslında her şey bir bütünün parçası. Birbiriyle bağlantılı. Şahsi fikrime göre bunun böyle olup olmamasının belli bir

Ali Göral: Yaratıcı fikirler konusu tartışmalıdır. Evet belli bir iyiliği var ama biz bunun ötesinde daha enteresan işler çıkarmaya çalışıyoruz. Reklamcılık mesleği bir maratondur. Bir sene çok iyi işler çıkardım, yatayım değil olay. Bunu istikrarlı bir şekilde yapmak. Bunu kurum kültürünün bir sonucu olarak yapmak. Yani biz bunu başarmaya çalışıyoruz. Yoksa bir ödül aldık bitti değil olay. Ödüllerin ömrü o kadar kısa ki. Sahneye çıktın, aldın, bitti. O kadar. Ama bir kurum kültürü yaratırsanız, o ödülleri almanızı sağlayacak, o başarıyı yaratacak başka bir organizma yaratırsanız başarınız daha uzun süreli olur. Röportaj: Berat Albayrak- Ece Özkan Deşifre: Nesteren Deniz Yıldız

11


KÜLTÜR - MİZAH BÜYÜK EV ABLUKADA 2008 yılında yeşermiş bir grup Büyük Ev Ablukada. Yaptığı her şeye kendi yol açmış bir dinamikten bahsediyoruz. Ceplerinde taşıdıkları birkaç müsvetteye yazılı şarkılarını “halka açık” hale getirdiklerinden beri büyük bir ailenin kendi aralarında anlaştıkları dili, jargonu, hitabeti yaratarak yüz binlere ulaştılar. Kendi aralarındaki sohbetleri sundular, anlayan, dinleyen, kulak veren geldi, ailenin bir parçası oldu. 6 Ekim 2017’de Olmadı Kaçarız Yapımcı Şirketi’yle yeni bir projeye imza attılar: FIRTINAYT. Albüm daha çıkmadan beklenmeye, adından söz ettirmeye başlamıştı bile.

Indie akustik tarzında yola çıkan grup, bazı şarkıları elektronik tarzda uyarlamasıyla diğer gruplar arasında kendini oldukça farklı bir noktaya taşıdı bile. 9 besteyle birilerinin hislerinin, kafasındaki düğümlerin, söyleyemediklerinin müziği oldular. Kendine has müziğiyle adından sıkça söz ettiren Büyük Ev Ablukada, yeni “çocukları” Fırtınayt’la Spotify’da 140.000 aylık dinleyiciye çoktan ulaştı. Canlı dinleme keyfini sunmak için küçük çaplı turnelerine başlayan grup, 2 Aralık’ta Volkswagen Arena’da İstanbul’da ki “ailesiyle” birlikte olacak.

TWITTER’DAN İNCİLER

12


ELEŞTİRİ

T

STAJYER ÇOCUK

creation officer olduğunu söyledi, tabii ben amam, tamam işte geliyor. “chief creation officer” yazımını Google’dan Sarı bilekliği şans eseri dolayabildim kontrol edip yazdım dostlarım sizlerin kendime. Evet, biraz tuhaf geldi ilk gözüne de de havalı gözüksün diye. Konuşma başta, eğer kaybolursam başlamadan içeri girip yerimi aldım. Sunum beni bulmaları için takmışlar gibi. Neyse, cıva gibi yoğundu dostlarım, yirmi beş dakika şikayet etmiyorum bu benim Kristal Elma’ya falan sürdü, az yazılı bol görselliydi. Sam giriş biletimdi sonuçta. Gerçi sevgili çıkarcı Saunders tag line ve big idea’nın ne olduğunu, arkadaşımın photoshop ödevlerini yapmak big idea’nın neden tag line’dan önemli zorundaydım artık. olduğunu birkaç örnekle anlattı. Şimdiden bol pixelli yeni sayfalar açsam anca gözünü doyururum onun. Neyse dostlarım çok Daha sonra Sami Basut ve onun bir konuğunun kabardım, size sağ solda ne var anlatayım biraz. konuşmasına girdim oradan çıkınca mı Dümdüz girdim alana, hava biraz sıcaktı her çıkmadan önce mi ne, yapay zekayla ilgili bir köşeyi bir marka kapmış bir şeyler anlatıyordu şeyler anlatan iyi bir konuşmacının yakalayabildiklerine. Benim sunumu vardı ona da girdim ama önüme de sürekli aynı kişiler konuşmacının adını unuttum çıkıp hipokampus’üme telefon ''Tabii ben “chief dostlarım, şimdi biraz eriniyorum numaralarını bırakıyorlardı. creation officer” girip adını bulmaya. Konuşmalar Birkaç tanesiyle bulundukları yazımını Google’dan güzeldi, kısa ve özenliydi. Hem durumu empati yapıp kabul kontrol edip yazdım sıkılmadım, hem de güzel şeyler ettim, üzülmesinler diye. dostlarım sizlerin öğrendim dostlarım. Ama görseniz o kadar dikkatli gözüne de de havalı dinlemiyordum ki. Etraf zaten gözüksün diye.'' Akşama doğru etkinlik alanı iyice kalabalıktı sesleri de tam nöronlarımı yerinden hoplatmıştı. duyamıyordum. Katılımcıların Bedava bir şeyler dağıtan bir standın da çalışanların da çoğu önünde kuyruk vardı, hem kızdım hem öğrenciydi. Kampüs etkinliği gibi filandı. de kuyruğa katıldım dostlarım, bedavaydı Çimlerde oturup biraz etrafı dinlemek istedim sonuçta. Siz olsanız ne yapardınız, ben bu insanlar burada ne yapıyorlar diye. Sağ benim yerimdeydim katıldım işte. Neyse tarafımda iki tane çocuk dikildi, bir şeyleri ki kuyrukta çok kalmadım, oradan da eleştiriyorlar gibiydi. Diğer rock and rolla eve dönüş yolunu tuttum. Ama asıl kısım yıldızına doğru içgörüyü bulabilmesi için ben eve dönerken başlıyordu, evet ödül kendi uydurduğu yöntemleri anlatıyordu. Dik töreninden bahsediyorum. Ama ona sarı dik seyrettim biraz belki tartışmaya katılmak bileklikliler katılamıyordu dostlarım, için fırsat bulurum diye ama öyle kaptırmış ki gümüş renkliler katılıyordu ya da siyah mı kendini, inanın dostlarım o sohbete girmek şu ne. Bir de sarı bilekliklilerle gümüş renk sıralar ABD vizesi almaktan daha zordu. Çocuk bilekliklilerin evlenmesi falan da yasaktı, kendi sıktığı şeylere kendini öyle kaptırmış ki. yengenizle kavuşamadık bu yüzden. Neyse Sıkılıp ayağa kalktım, konuşmacıların ve time bugün çok zıvıldadım, bir sonraki seferde line’ın olduğu listeyi açıp baktım. Hangisine ajans toplantılarından karelerle karşınızda gitsem diye düşünürken, yanımdan bir grup olacağım.. Kendinize iyi bakın, falan arkadaşın Sam Saunders adında birinin filancılarla çok takılmayın. konuşmasına gittiğini duydum. İçlerinden uzun saçlı gözlüklü olan baya bilgili duruyordu, Devamı bir sonraki sayıda. adamın İngiltere merkezli global bir sosyal medya ajansı olan We Are Social’da chief

13


ANALİZ

K

CMYLMZ

arikatürle başlayan serüveni standuplarla devam etti ve filmlerle süslendi, birçok kişiye göre müthiş bir yetenek ve parmakla gösterilen insan; evet Cem Yılmaz'dan bahsediyorum. Hepimizin az veya çok Cem Yılmaz hakkında bildiği şeyler vardır: filmleri, hayatı, gösterileri vb. fakat biz bu bilindik şeyleri tekrardan anlatmak yerine bu yazıda Cem Yılmaz'ın başka yeteneklerinden bahsedelim istiyoruz. Sahne önünde yaptığı iş gibi, hatta daha fazlası kendi markasını nasıl yöneteceğini bilen bir adamdan söz ediyoruz. Yani Cem Yılmaz aslında, "Cem Yılmaz" markasının reklam ajansı diyebiliriz. Nasıl mı? Tam da bizim alanımıza geldiniz. Küçük örneklendirmeler ve son çıkacak filmi için yaptığı çalışmaları anlatınca hak vereceksiniz.

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

14

Sondan başa gidersek Cem Yılmaz'ın filmi Arif V 2016 Ocak ayında vizyona giriyor ve sosyal medyayı takip eden birçok kişi bu bilgiyi yaklaşık bir seneden beri biliyor. Bu film için Cem Yılmaz öncelikle filmin geleceğini tweetleriyle duyurdu, daha sonra anlaştığı oyuncuları tek tek sanki transfer sezonundaymışçasına esprili bir dille sosyal medyadan takipçileriyle paylaştı, bu kadarı bile heyecanlandırırken bizi sosyal medyadan filmle alakalı fotoğraflarlar, afiş çalışmaları gelmeye başladı ki bu filme daha 6 7 ay vardı. Son nokta kısa video ile gelmişti, filmden bir kesit paylaşılmıştı daha gala yeri belli olmayan, sokakta tek bir afişini görmediğimiz bir film hakkında tüm bilgilere sahip gibiydik. Cem Yılmaz filmin reklamını

kendisi yapıyordu sosyal mecralardan tek paylaşımıyla milyonlara ulaşıyordu, filmi için de şimdiden ocak ayını beklemeye başladık. Film konusunu bitirip biraz eskiye gidersek Cem Yılmaz birçok oynadığı reklam filminde reklamdan baskın oldu ve bu mecrada da kendi PR'ını yaptı, nasıl diye sorarsak oynadığı reklamlar, filmleri, gösterileri olmadığı ara dönemlerde geldi. Örneğin Opet reklamı serisi ve oyuncak bebeğinin çıkartılması, Doritos Alaturka reklamındaki popülerliği onu kendisinin üretmediği zamanlarda bile aktif tuttu. Cem Yılmaz kendisinin ajansıdır demiştim, üstte verdiğim örnekler yanı sıra bu sözümün arkasında durmamın en güçlü sebebi hayatımıza inanılmaz derecede slogan katması "Doktor bu ne?", "Alırım anahtarını Mayk" "Senin yüzüne nolmuş", "Bunu dokuyan çocuk kör oldu" ve şu an buraya sığdıramayacağım sizin de aklınıza gelen bu sloganların hepsi Cem Yılmaz markasının sloganları oldu ve markasının değerini yükseltti. Bir sıra cmylmz'yı da ezberlemiştik hepimiz. Bu durumların toplamı bize Cem Yılmaz'ı oluşturdu, bu süreç uzun bir süreçti, aşama aşama gelindi. Dönemin şartlarına göre kendisinin en iyi reklamını ve PR'ını yaptı. Sahne önü kadar sahne arkasında da vardı. Dönem dönem reklamlar, televizyonun yaygın olduğu zamanlar magazindeki ve talk showlardaki Cem Yılmaz oldu. Yeri geldi Harbiye'de ünlü sanatçılara konuk oldu, müzik yaptı ve şu anda da sosyal medyanın gücünün farkında ve ilk meyvesini Arif V 216 ile alacak gibi. Çıktığından beri yükselerek giden bu marka şimdiden zaten bir efsane. Seni seviyoruz CMYLMZ. Efe Kiraz


ANALİZ

T

ALKOLLÜYKEN ARAÇ KULLANMAYIN

ürkiye’de geçtiğimiz yıl trafik kazalarında 7300 kişi öldü. Bu kişilerden 3493'ü kaza yerinde, 3807'si ise yaralanıp sağlık kuruluşlarına sevk edildikten sonra kazanın sebep ve tesiriyle 30 gün içinde hayatını kaybetti. Trafik kazalarında 303812 kişi yaralandı. Karayolu ağında 2016'da gerçekleşen trafik kazalarında ölen kişilerin %43,5’i sürücü, %33,1'i yolcu, %23,4'ü ise yayalardan oluştu. Türkiye’de ölümlü, yaralanmalı trafik kazasına neden olan toplam 213149 kusura bakıldığında kusurların %89,6'sının sürücü kaynaklı olduğu görüldü*. Hayatı hiçbir zaman ciddiye almayız. Hepimizin duyduğu, kimimizin kurduğu “Zaten iki üç kadeh içtim.”, “Bu saatte yol boş olur.”, “Ben sarhoşken daha dikkatli kullanıyorum.”, “Arabayı burada bırakmayayım şimdi.” cümleleri sonrasında “Önüme birden çıktı, görmedim.”, “Bu kadar hızlı gittiğimi bilmiyordum.”lara, daha da kötüsü monitördeki düz çizgilere dönüşüyor. Borusan Otomotiv /Land Rover için TBWA İstanbul tarafından hazırlanan “Don’t Drink And Drive (Alkollüyken Araç Kullanmayın) basın kampanyası da tam olarak bu trajik durumun önüne geçmek ve alkol kaynaklı kazaları en aza indirmek amacını taşıyor. Reklam üç farklı posterden oluşuyor. Posterlerde Ayahuska Çayı,Peyote Kaktüsü ve yıldız meyvesini (karambola) görüyoruz. Bu üç zehirli bitkinin tüketimi sonucu oluşan semptomlar alkolün etkilerine benzetilmiş ve bunun üzerinden üç farklı tasarım yapılmış:

Ayahuska çayı, Amazonlara özgüdür. Yaprakları yüksek seviyede maoi alkoloid ve dimetiltriptamin içerir. Tüketimi kusma, hipertansiyon, aritmi (düzensiz kalp atışı), halüsinasyon ve kişilik değişimleri gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Peyote suyu, Peyote bitkisinde bulunur, yüksek seviyede doğal meskalin içeren bir tür omurgasız ve sulu kaktüstür. Tüketimi idrak kabiliyetini kaybetme, halisünasyon, bayılma ve çarpıntı gibi sağlık sorunlarına yol açabilir. Karambola, Sri Lanka’da yetişen bir meyvenin suyudur. Yüksek seviyede oksalik asit içerir. Tüketimi ayak ve bileklerde şişme, vücut sıvı seviyesinde dengesizlik ve idrarda kanama gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.

Alkolün hafife aldığımız etkilerine dikkat etmek için zehirli bitkileri kullanma fikri TBWA İstanbul’a Kristal Elma Büyük Ödülü dahil birçok ödül kazandırdı. Kampanyanın aynı zamanda Cannes Lions ‘Outdoor’ kategorisinde de bronz ödülü bulunmakta. Ayahuska çayı, Peyote suyu veya Karambola sistemimizdeyken asla araç kullanmayacağımızı hepimiz biliyoruz. Bu semptomlardan birini bile göstersek soluğu doktorda alacağımızı da. Nedense sağlık sorunlarımızın sebebi alkol olunca bunu ciddiye almamak gibi bir eğilim var dünya genelinde, ülkemizde yaşanan “alkollü araç kazaları” da bunun en büyük kanıtı. Yaşamı ciddiye alın. Alemlere akın, kusana kadar için, eski sevgililerinizi yad edin, bir duble daha isteyin; ama araba anahtarlarınızı evde bırakın. *http://www.ensonhaber.com/trafikte-kazaistatistikleri-aciklandi.html)

Aysu Serindağ

15


ELEŞTİRİ

E

#İSTEDİĞİMİZGİBİ

lidor’un uzun zamandır özgürlükçü bir yaklaşımla yapmış olduğu reklam kampanyalarına bir yenisi daha eklendi. İlk olarak “Hayat senden yana, hayat bildiği gibi gelsin” kampanyalarıyla dikkat çeken Elidor “İstediğimiz gibi” kampanyasıyla yayınlanmaya başladığı akşamdan itibaren büyük ses getirdi. Elidor’un yapmış olduğu bu reklamlarda özgürlüğün odakta oluşu genç kızlara istediklerini yapmaları hakkında cesaret vermektedir. Elidor bu reklam kampanyalarıyla hem akıllara kazınmakta hem de gündemde kalma konusunda oldukça başarılıdır. Reklamın konusundan bahsedecek olursak yaşam stilleri ne kadar farklı olursa olsun iş, okul,

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

16

giyim ve bir sürü konuda içlerinden geldiği gibi hareket etmeleri gerektiğini söylüyor. Elidor kadın sterotipini değiştirmeyi hedefliyor. Reklamda da seçilen üslup tamamen klişeleri yıkmak üstüne kurulu. Unilever’in CEO’su Mehmet Altınok’un bir açıklamasın da Mehmet Altınok’un Ntv’de katıldığı akşama kadar programında yapmış olduğu açıklamasında gibi “Globalde yılda 3 milyar dolarlık bir reklam bütçemiz var ve kadının rolünü yeniye göre tanımlamak gerektiğini düşünüyoruz. Yapılan bir araştırmada kadın artık kalıplar içine sıkıştırılmak istemediğini dillendiriyor. Kadını şu anda gösterildiği gibi ev işi yapan sterotipten çıkarıp olması gerektiği biçimde yansıtmak gerekliliğini küresel bir yaklaşım olarak benimsedik.Kadının


ELEŞTİRİ “Öyleymiş, böyleymiş fark etmez! Biz istediğimizi giyeriz, istediğimizi yaparız çünkü özgürlük doğamızda var! ” rolünü bu haliyle bırakırsak cinsiyet eşitliği belki 100 yıl sonra gerçekleşecek. Risk almak ve proaktif davranmak gerekiyordu. Global CEO’muz Paul Polman bu konuda risk almaya hazırdı.” diyor. Reklamda aslında her güne uygun sahneler çizilmiş. Manken ilk başta gözlere spor yapmaya hazır bir biçimde üstünde oldukça salaş bir kıyafetle geliyor. Saçı ona uygun olarak toplu, abartıya kaçılmıyor. İkinci sahnede ise konsere gidecekmiş edasıyla parlak ceketi, yapılı saçıyla karşımıza çıkan kadın bir ortama girdiğinde oldukça dikkat çekebilecek tarza sahip. Müziğini açıp kendine baktığında aynada gördüğü görüntüden oldukça memnun, kendine güvenini bize kadar hisset-tirebiliyor. Üçüncü sahnede ise aynanın sol tarafında yazan “saat 10:00 iş görüşmesi” yazısı mankenin neye hazırlandığını bize söylemekte, bu sahnede ayakları yere sağlam basan, korkusuz, başarılı bir kadın tipi görüyoruz, son sahnede tercihler farklıklar ne olursa olsun içinden nasıl geliyorsa öyle davranması gerektiğini söyleyen jenerikle birleşen görüntü bir hippi tarzında gözlere sunuluyor. Reklamın bu kadar ses getirmesinin nedeni artık kadınların gerçekten böyle olmak istemeleri. Bağımsız, özgür, başarılı, ayakları yere sağlam basan… Herkesin birbirinden farklı olduğu bu dünyada kadınları

tek tip şeklinde ele almak ne kadar üzücü. Hayatımızda çok güzel işler başaran milyonlarca kadın varken sizi yetiştiren kişi bile bir kadınken, diğer annelerden farklıyken hepsini aynı saymak acımasızlık ve düşüncesizlik. Umarız Elidor hedefine en kısa zamanda ulaşır, böyle başarılı reklamlar yaptıkları sürece ulaşacaklarına eminiz ki kampanya sosyal medyada ve sokakta da tepki buldu. “ #kıyafetimekarışma, #istediğimizgibi” hasthagleriyle Kadıköy’de yapılan yürüyüş ve sosyal mecralarda yapılan paylaşımlarla insanlar tepkilerini gösterdiler. Sözlerimi Elidor’un reklam jeneriklerinden birkaç cümle ile bitirmek istiyorum.

İlk Selam Sana Benden Gelsin Özgürüm Kader Kısmet Neyse Gelsin Bu İş Benim İstiyorum Gelsin Ansızın Tüm Gözler Üstüme Gelsin Korkutmaz Hayat Beni Gelsin. Elif Onat

17


MAKALE GÖKTEN ÇOK ELMA DÜŞTÜ, HEPSİ DE GENÇ REKLAMCILARIN BAŞINA

B

ir varmış, bir yokmuş... Zamanın birinde Kristal Elma Festivali’nin 28’incisi düzenlenmiş… Masalsı anlatımı bir kenara bırakırsak, hem ajansları hem reklam verenleri hem de geleceğin reklamcılarını bir araya getiren etkinlikte onlarca konferans ve panel, iki ödül töreni ve yüzlerce etkinlik gerçekteşti.. Benim de bu sene ilk defa katılma şansı elde ettiğim festivalde edindiğim deneyimleri sizlerle paylaşacağım. İlk güne Reklamcılık Vakfı’nın festival alanındaki standına giderek başladım. Sektörün önde gelen isimleri ile tanışma fırsatı buldum. Ardından festival bilekliklerimizle birlikte elimize tutuşturulan festival programına bir göz atarak en çok ilgimi çeken konuşmaları ve konuşmacıları gözüme kestirdim ve böylece festivalin en kafa açan, öğreten ve geliştiren yanına heyecanlı bir giriş yaptım.

istatistiklerini, işleyişini ve dünyada bıraktığı etkileri anlattı ve reklam sektörü açısından ne kadar da değerli bir hazine olduğunu anlamayı da katılımcılara bıraktı. Onur Koç / Süper Kahraman Olmak ya da Olmamak: 21. Yüzyıl ile birlikte teknolojinin hayatımızın her alanına tesir etmesiyle nasıl hepimizin birer süper kahramanlara dönüştüğünden; eğitim, sağlık, sanat, mimari, yaşam ve mesleki alanlarda yeni yazılımlar sayesinde en karmaşık işlemleri bile ne kadar kısa sürelerde gerçekleştirebildiğimizden bahsetti. Konuşmaların yanı sıra festival alanında düzenlenen etkinlikler de festivale eğlence kattı. YouTube’un düzenlediği reklam yarışmasında, Türkiye’de ki belirlenmiş sivil toplum kuruluşlarına Bumper ad türünde reklam çekerek İngiltere’deki YouTube Space Londra kampına katılma şansı veriliyordu.

İki gün boyunca beni en çok etkileyen, çok şey öğreten konuşmalar sırasıyla şöyleydi: Sam Saunders / Why Trump Won and Coke Lost: A Study in Big Ideas: Bu konuşmada büyük fikirler ve sloganların farklarını, dünya çapında nasıl büyük etki yarattıklarını ya da yaratamadıklarını dinledim. 2016 yılındaki ABD Başkanlık seçimlerinde Hilary Clinton’ın yaptığı büyük hatayı (Stronger Together), Coca Cola’nın da yeni kampanyası “Taste the Feeling” ile yaptığından bahsetti. Böylece büyük fikirler ve sloganlar arasındaki farkı çarpıcı örneklerle anlamış oldum. Bora Koçyiğit / Türkiye’de ve Dünya’da E-Spor: Konuşmadan çıktıktan sonra uzun süre sessizliğe bürünüp öğrendiklerimi içselleştirmeye çalıştım. E-Spor’un ne olduğunu, nasıl geliştiğini, e-spor

18

Sofar sahnesinin katkılarıyla festivalde pek çok sanatçı performans sergileyerek katılımcılara keyifli anlar yaşattı. Festival alanında genel olarak sıcak bir ortam vardı. Benim gibi genç reklam insanı adayları yeni insanlarla tanışarak arkadaş çevrelerini ve network alanlarını genişletmeyi ihmal etmediler. Hem bolca eğlendiğimiz hem de bolca öğrendiğimiz keyifli bir atmosfer vardı. Sonuç olarak, bu iki günlük maceranın sonunda biz muradımıza erdik. Gökten düşen elmaların bir gün bizim gibi genç reklam insanı adaylarının da başına düşeceğini umarak yazımı sonlandırıyorum. Bir sonraki Kristal Elma’da görüşmek üzere! Nesteren Deniz Yıldız


ESKİ BİLGİ’LİLER BILGI ÜNIVERSITESI REKLAMCILIK MEZUNU

PUBLICIS ISTANBUL COPYWRITER EMİRHAN DİLEGE ILE ROPÖRTAJ

Yaptığımız işte disiplinli ve kararlı olmak, diğer insanlardan epey ayrıştıran özellikler.

Öğrenciliğiniz boyunca iş hayatıyla alakalı beklentileriniz nelerdi ve bu beklentileri şu an da karşılandığını düşünüyor musunuz? Öğrenciliğim boyunca öncelikle iyi ajanslarda donanımlı insanlardan mesleği öğrenmek ilk hedefimdi. Beklentimse bu insanlardan olabildiğince beslenerek yükselmek oldu. Şu ana kadar Türkiye’nin en iyi ajanslarından ikisinin havasını solumuş biri olarak beklentilerimin oldukça karşılandığını düşünüyorum. Sizin için iş hayatınızda en zevkli olan iş bölümü hangisidir? Bana göre iş hayatımdaki en zevkli bölüm işin prodüksiyon kısmı. Ufacık bir kağıda cümle olarak yazılmış bir fikrin hayata geçme aşamalarına anbean tanık olmak çok keyifli. Bunun yanı sıra emeklerin karşılığını ödül olarak almak da oldukça keyifli ve zevkli bir durum. Açıkçası motivasyonumuzu en çok yüksek tutan etkenlerden biri diyebilirim.

Öğrencilik döneminizde kampüslerimiz içerisinde yapmayı en sevdiğiniz şey nedir ? Santral’e baştan sona bayılırdım. Hatta öğrenci olduğum 4 sene boyunca okula gitmediğim gün sayısı bir ya da ikidir. Özellikle sonbaharda ayrı bir havası olurdu kampüsün. En sevdiğim aktivite elime bir kahve alıp, bölümden arkadaşlarımla banklarda sohbet etmek olurdu. Sizinle aynı bölümü okuyan öğrencilerimize tavsiyeleriniz neler olurdu ? ( okul hayatında ya da iş hayatında) Okul hayatı için verebileceğim en önemli tavsiye mutlaka bir yerden başlamaları olurdu. Üst düzey veya ortalama bir ajans olmasını gözetmeksizin mutlaka staj yapmış olmaları onların yararına olur. Bol bol okumak, izlemek ve gündemi takip etmek de çok faydalı olur. Iş hayatında ise sabırlı ve sağlam adımlarla ilerlemelerini tavsiye ediyorum. Yaptığımız işte disiplinli ve kararlı olmak, diğer insanlardan epey ayrıştıran özellikler. Bunun dışında her yerde birer bağlantı kurmak, sektörde ilerisi için önemli. Ropörtaj: Deniz Kaya

19


"Cumhuriyet; düşüncesi hür, anlayışı hür, vicdanı hür nesiller ister." Mustafa Kemal ATATÜRK


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.