Addictive 10

Page 1

v

addictive İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AYLIK REKLAMCILIK DERGİSİ - 2017/10 2017/07

Eleştiri: Analizi: Reklam Ben & Jerry's Old Spice Ice Cream | Röportaj: | Sektörden GresiHaberler Sanje | | Eleştiri: Teknoloji: "Gerçekten Youtube'da Çok Para İleri Kazanmak Gittiniz" | Eleştiri: | Röportaj: | Röportaj: Havalı Tuğbay Tercihler Tuğbay Bilbay | Bilbay Makale: Makale: Reklamını Reklamını Reklamlarla Yapamazsınız! Uçuyoruz Reklam Makale:Analizi: Analizi: Marka,Gidersin, Gidersin, Reklam, Yenilenir Tüketici Yenilenir Gelirsin Gelirsin


KÜNYE T.C. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık programı dergisidir. Aylık yayınlanır. Sayı: 10 Sahibi Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu

www.addictivedergi.com

/bilgiaddictive

Old Spice 4-5

Kristal Elma Ödülleri 6

Gerçekten "Çok İleri Gittiniz" 7

Sektörden Haberler 8

Marka, Reklam, Tüketici 9

Röportaj: Gresi Sanje 10-11

Kültür-Mizah 12

Havalı Tercihler 13

Reklamlarla Uçuyoruz 14

Açık Hava Reklamcılığı ile Prestijine Prestij Kat! 15

Kinder'den Sürpriz Var 16-17

Golden Drum 18

Kurucu - Genel Koordinatör Mustafa Ertan Karabıyık Yazı İşleri Sorumluları Aysu Serindağ Baturalp Uzun Berat Albayrak Cansu Öztürk Efe Kiraz İpek İber Yasemen Uzunali Editörler Aysu Serindağ Hüdanur Bayrak Nesteren Deniz Yıldız Mert Çelik Ulya Sarıyer Tasarım Damla Rüzgar Onur Gökçe Tuba Üstüngör Yayın Ekibi Aysu Serindağ Baturalp Uzun Berat Albayrak Beril Çakın Buket Taş Cansu Öztürk Cihan Can Damla Rüzgar Deniz Kaya Efe Kiraz Elçin Kasap Elif Onat Gökcan Yüce Hüdanur Bayrak Hüdai Karabulut Kami Vanlıoğlu Mert Çelik Mustafa Ertan Karabıyık Nesteren Deniz Yıldız Onur Gökçe Rasim Demirbay Şevval Akyüz Tuba Üstüngör Tuğkun Zeroğlu Ulya Sarıyer Yasemen Uzunali Baskı Çınar Basım Matbaacılık ve Yay. San. Tic. Ltd. Şti. Adres Eski Silahtarağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Cad. No: 2/13 34060 Eyüp İstanbul İletişim Bilgileri: addictivedergi@gmail.com 0534-956-55-03

2


ÖNSÖZ

E

SON DAKİKA GOLÜ

ylül ayında tapusunu almak üzere geçen haziranda yeşilliğin içinde müstakil bir eve kapora verdim, uzun zamandır da ev arıyordum. Şaşalı inşaat reklamlarının gösterdiği prezantabl sitelerin bulunduğu ve güya yeşilliğinin de bol olduğunu anlatan yapmacık reklamlar pek ilgimi çekmiyor. Daha çok, yeşilliğin içinde müstakil bir ev istiyordum, epey uğraştım, çalıştım, aradım en sonunda bana uygun, bana hitap eden evi buldum. Fiyatı olanaklarına göre biraz pahalı olsa da, kaporayı verdim, anlaştık, bir ay sonra da tapu işlemlerini yapacaktık, nitekim tapuyu da aldım. Lakin ne ile karşılaşmış olayım dersiniz? Reklamlarda vaat edilen havuzlu, tenis kortlu, güya yeşillikli, metroya yakın, metrobüse beş dakikalık bir rezidans yapılmaya başlanmış, benim tapu da o armut görünümlü kulenin bir katına ait olacakmış fakat bu durumdan benim zerre haberim yok! Emlakçı haber “Bahaneler sizleri bile vermedi. Anlaşılan bana son dakika golünü tam kurtarmıyor doksana atmışlar.

efendiler! Hâl

Bu anlattıklarım ufak bir hikâyeydi. Asıl mesele, bir böyle olunca giyim markasının, ajansından billboard çalışmasını istemesine rağmen, ajans, marka tarafına, “Billboard’u ajans daha çok yapamadık, grafikçinin bilgisayarı bozuldu, onun kazanacağını yerine çok memnun kalacağınızı düşündüğümüz şahane bir radyo reklamı yaptık,” demesi. Marka zannedip aslında tarafında olsaydınız çıldırırdınız değil mi? Tonlarca yavaştan kendini para harcayın, ajansınıza güvenin, sözleşme yemeye başlıyor. ” imzalayın, ilk konkurda size harika işler çıkartsınlar, sonra bahaneler bahaneler bahaneler… Bahaneler sizleri kurtarmıyor efendiler! Hâl böyle olunca ajans daha çok kazanacağını zannedip aslında yavaştan kendini yemeye başlıyor. Bu anlattığım da hikayeydi. Asıl meseleye gelelim şimdi; ajanslar çok yoğun, stajyer insan yerine konulmuyor ama öğrenciyken çok staj yapman gerekiyor. Reklamcılıkta denildiği kadar para var fakat harcayacak zamanın yok, sabrını bilemem. Son olarak toplantılarda sakız çiğnenilmez, her ne olursa olsun karşı tarafa saygısızlık olur. İleride toplantılara gittiğinizde buna dikkat edin arkadaşlar.

Addictive Genel Koordinatörü Mustafa Ertan KARABIYIK

3


REKLAM ANALİZİ

Ş

ubat 2010’da Wieden+Kennedy ajansı Old Spice markası adına “Smell Like A Man, Man” adlı bir kampanya yürütmeye başladı. İlk reklam “The Man Your Man Could Smell Like” çıktığı andan itibaren ilgiyi üzerine çekerek bir fenomen haline geldi. Haziran 2010’da “Questions” adlı reklam filmiyle bu kampanyayı devam ettirmeye karar veren W+K, bu reklamı da Isaiah Mustafa (eski NFL oyuncusu, aktör) ile çekti. Sonuçta Isaiah Mustafa “Old Spice Adamı” olarak da tanınmaya başladı. Sonrasında fanların yorumlarına sosyal medyada karşılık vermek amacıyla 186 tane kişisel video mesajı hazırlandı, bunlar toplamda 65 milyon kere izlendi. Peki Old Spice bu kampanyadan önce nasıl tanınıyordu, markanın tarihçesi nedir? 1937’de Early American Old Spice adıyla William Lightfoot Schultz’un sabun ve banyo eşyaları şirketi altında çıkış yapan marka ilk başta kadınlara yönelikti. Sonrasında erkekler için de ürünler satmaya başlayan Old Spice, başarıyı burada daha çok yakalayınca erkek ürünlerine odaklanmaya karar verdi. Günümüzde de hala erkek bakım ürünleri üretmekte. Haziran 1990’da Procter & Gamble Old Spice’ı Shulton Şirketi’nden satın aldı. 2000’lerde deodorant, duş jeli ve vücut spreyi gibi ürünleri piyasaya sürmeye karar verdi. 2008 yılının başlarında orijinal Old Spice kokusu “Klasik koku” adıyla traş sonrası ve parfüm versiyonlarını çıkardı. Klasik duş jeli “Orijinal. Büyük babanız bunu kullanmasaydı, siz burada olmazdınız.” sloganıyla raflara sürüldü. Bu slogan aslında markanın imajıyla ilgili birçok şeyi açıklığa kavuşturuyor. Eski bir markaydı, gençlere hitap etmiyordu, bu sebeplerden ötürü satışları

4

düşüktü. Bunun önüne geçmek isteyen marka Wieden+Kennedy ile anlaştı. W+K ‘nin muhasebe müdürü Jess Monsey:

“Bizim için asıl problem markanın adı ve ilerleyen genç erkeklere hitap edebilecek bir marka olup olmamasıydı. Anahtar kararımız bu algılanmış zayıflığı güce dönüştürmek üzerineydi. 70 yılı aşkın deneyimi ile Old Spice tecrübeliydi ve maskülenlik, adam olmak gibi konularda uzmandı.”


REKLAM ANALİZİ W+K’nin planlamacısı Britton Taylor yakaladıkları başarı hakkında “Çok hızlı bir şekilde kültürel bir fenomen haline geldi. Ana hedefimiz olan erkeklere yönelik başarılı uygulamalar yaptık fakat aynı zamanda kadınlara da hitap etmesini sağladık. Bu momentumu devam ettirmemiz gerekiyordu.” dedi. Sadece yayınlandığı ilk günde kampanya 5.9 milyon tıklanmayla Obama’nın kazanma konuşmasını geçti.

Orijinal. Büyük babanız bunu kullanmasaydı, siz burada olmazdınız.

İkinci günde Old Spice YouTube kanalı internetteki en popüler 11 videodan 8’inin sahibi konumundaydı. Üçüncü günde 20 milyon tıklanmaya ulaşılmıştı, bu bir hafta sonra iki katına çıktı. diyerek markaya yaklaşımlarını belirtti.

Başka bir insight da erkek bakım ürünlerinin %50’den fazlasının kadınlar tarafından satın alınıyor olmasıydı. Bu yüzden hem kadınlara hem de erkeklere hitap eden bir reklam kampanyası yürütülmeliydi. 2010’daki Super Bowl’dan günler önce online platformlarda, büyük maçın sonrasında da televizyonda yayınlanan reklam bu kategorideki konuşmaların %75’inin odak noktası olmayı başardı.

Aynı dönemde Old Spice’ın Twitter’daki takipçi sayısı %2700 arttı, Facebook fanları %800 artış gösterdi, YouTube aboneleri 65,000’den 150,000’e çıktı. Satışlar ilk “Smell Like A Man, Man”den itibaren artış göstermeye başlamıştı. Kampanya büyüdükçe satışlar artmaya deva etti. 2010 yılının sonunda satışlar %125 oranında artmıştı. Old Spice Amerika’da erkekler için en çok tercih edilen duş jeli markası olmayı başarmıştı. Old Spice’ın bu kampanyası günümüzde hala ilgi çekmeye devam ediyor, derslerde okutuluyor. Markanın imajını değiştirmek ve satışlarını artırmak konusunda bir fenomen haline geldi. Demek ki gerçekten de “Erkeğiniz kadın gibi değil de bir adam gibi koktuğunda her şey mümkün.” .

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

Aysu Serindağ

5


MAKALE KRİSTAL ELMA ÖDÜLLERİ

K

ristal Elma, Türkiye Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu tarafından 1989 yılından itibaren Türkiye’de yaratıcı reklamları ve bunları yapan ajansları ödüllendiren bir yarışmadır.

Dönemin yönetim başkanı Eli Acıman öncülüğünde bu yarışma üzerine çalışmalar yapılırken bir toplantıda adının Kristal Elma olması ve ödülde de kristal bir elmanın içinden geçen ok sembolü kullanılması uygun bulunmuş. Kristal; temizliği, saydamlığı, netliği simgeliyor. Gerek mesajınız, gerekse onu taşıyan ortam bu temizlikte, bu netlikte ve bu saydamlıkta olmalı. Elma; yollanan reklam mesajını almasını beklediğiniz kişileri, yani hedef kitleyi simgeliyor. Ok; mesajınızı ve satışı sağlayan yaratıcı fikri simgeliyor. 25. Kristal Elma, Reklam Fotoğrafı, Reklam Filmi Yapımı ve Reklam Filmi Yönetmeni, Reklam Müziği, Dijital, Medya ve Doğrudan Pazarlama Seçici Kurulları mevcuttur. Bu kurullarda da çalışan insanlar aynı zamanda reklam ajanslarında çalışan reklamcılardan oluşmaktadır.

6

Kristal Elma’ya katılan reklamlar üç aşamalı değerlendirmeden geçerek Başarı Ödülü, Kristal Elma ve Büyük Ödül olmak üzere ödüllendirilir: Başarı Ödülü: 50 puanı aşmak kaydıyla, her kategoride en fazla puan alan reklamlardan/kampanyalardan ikinci ve üçüncü sırada yer alanlara verilir.

Kristal Elma: 70 puanı aşmak kaydıyla her kategoride en fazla puan alan reklamlara/ kampanyalara verilir. Büyük Ödül: Televizyon, Basın ve Çok Mecralı Kampanya bölümlerinde, Kristal Elma kazanan reklamların/ kampanyaların arasından en başarılı olanlara verilir. Bu sene 24. Kristal Elma Ödülleri 5-6 Ekim 2017 tarihlerinde Uniq İstanbul’da “Yaratıcılık bulaşıcıdır” sloganıyla gerçekleşecek.


ELEŞTİRİ

M

GERÇEKTEN “ÇOK İLERI GITTINIZ”

avi Jeans... Şu an hepimizin zihninde kendini kazımış olan bir marka. Markaların da en önemli amacının adının tüketicinin beyninde bir yer etmek olduğunu düşünürsek Mavi kendisini bu hususta ispatlamış bir marka. Herhangi bir marka piyasadaki en iyi ürünü üretse veya hedef kitlesine büyük fırsatlar sunsa dahi bazen tüketici nezdinde kabul görmüyor. Nitekim bir marka haline gelebilmenin temel kuralı iyi pazarlama kampanyalarıdır.

Mavi Jeans için kesinlikle piyasadaki en iyi ürün diyebilir miyiz? Bu kişiden kişiye değişir ama çoğunluğun zihninde büyük bir marka algısı mevcuttur Mavi için. Jack Trout’un da dediği gibi “Pazarlama algıların savaşıdır, ürünlerin değil.” 1991 yılında İstanbul’da doğdu Mavi. Kurulduğu andan itibaren bir marka algısı oluşturma konusunda çalışmalarına başladı. İlk stratejisi Blue Jeans’i Türkçeleştirerek Mavi Jeans haline getirmesidir. Mavi, 1993 yılında açtığı mağazalarıyla perakendeciliğe giriş yaptı ve zamanla kalitesiyle pazarının lideri oldu. Mavi için asıl yükseliş 1997 yılında hazırlanan “Çok Oluyoruz” kampanyasıydı. Mavi’yi Mavi yapan o kampanya çoğumuz için Türk Reklamcılığının efsanelerindendir. Kampanyada kullanılan dil ve içerikler mizahi olduğu için kampanya hemen dikkat çekebilmişti. Kullanılan strateji, milliliğe ve yerelliğine önem veren bizler için akılda kalıcıydı. Sürekli tekrarlanan “Türklerin Ürünü” ifadesi zaten markanın bizde nasıl bir izlenim bırakmak istediğinin habercisiydi. Marka, kampanyada ürünün kalitesi ve “Batılılarla rekabet” kavramlarına

da atıfta bulunuyor. Aslında bir nevi bize bizi bizle anlatıyor diyebiliriz. Nitekim Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne Türk insanının içinde hiç sönmeyen bir duygu var: Batı ile rekabete girmek. Reklamın verdiği mesajlar bunlarla sınırlı değil. Reklamda George’un “Biz daha büyük bir marka olduğumuz için aynı malı onlardan %50 daha pahalıya satıyoruz” ibaresinde saklı bulunan antikapitalist olarak düşünebileceğimiz bir eleştiri söz konusu. Fakat marka, dünyada mevcut bu tüketim çılgınlığını eleştirirken bir yandan da kendi ürünün hem büyük batılı markalarla yarışır düzeyde hatta aynı olduğunu hem de fiyatının daha uygun, ucuz olduğunu alttan bize hissettiriyor. Marka olmanın en önemli koşulunun pazarlama olduğunu gösterdiğin için size sonsuz teşekkürler Mavi Jeans. Teşekkürü hak eden birileri daha varsa o da bu reklam kampanyasını hazırlayan Ali Taran ve ekibidir. Çıkarılan içgörüler ve yönelinilen stratejiler o kadar “bizden” ki hedef kitlenin bu kampanyaya kayıtsız kalması hiçten değil keza kalmadılar da. Zaten reklamcıların asıl yapmak istediği şey de bu değil mi? İnsanların yahut toplumun en derin arzularına, hislerine ulaşıp onları yönlendirmek.

Berat ALBAYRAK

7


SEKTÖRDEN

Panda’nın Dijital Konkuru Sonuçlandı! Marka dijital ajansını seçti. Sosyal medya iletişimi ve dijital reklam ve pazarlaması alanında faaliyet gösterecek ajansını seçmek üzere açtığı konkur sonuçlanan Panda Dondurma, dijital alandaki çalışmalarını Renee Reklam Ajansı ile yürütme kararı aldı. Yeni iş birliği kapsamında ajans, Panda’ya dijital iletişim, sosyal medya stratejisi, içerik ve topluluk yönetimi alanlarında hizmet verecek. 2017 yılında Communicator Awards Ödülü’ne ve Veri Analitiği Altın Ödülü’ne layık görülen Renee’nin müşteri portföyünde Bereket Döner, Elle, Civil ve Hardline gibi markalar bulunuyor.

PUMA & SELENA GOMEZ İş Birliği! Global spor markası PUMA ve Selena Gomez iş birliği gerçekleştirdi. Selena, bu iş birliği çerçevesinde yalnızca markanın kampanya fotoğraflarında yer almayacak, aynı zamanda markanın takipçileriyle aktif olarak konuşan bir sözcü görevi görecek.

Ülker’in 1 Nisan Reklamına Ceza! Reklam Kurulunca, toplumda endişe ve tedirginliğe neden olduğu belirtilen "Ülker 1 Nisan Şakası" temalı reklam kampanyası dolayısıyla TBWA, PlasentaCA ve Yıldız Holding'e toplam 301 bin 766 lira idari para ve durdurma cezası verildi. Reklam Kurulunda konuyla ilgili yapılan görüşme ve değerlendirmelerde, yayımlanan reklamlardaki şakaların "1 Nisan'da yapılabilecek olağan şakalardan olmadığı" belirtildi.

McCann Istanbul’a yeni CEO!

Coca-Cola’dan Eşcinsel Evliliğine Renkli Destek!

McCann Istanbul’da CEO olarak görev alacak isim belli oldu. McCann Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Türkiye Bölgesi CEO’su Tarek Miknas’un açıkladığı üzere McCann Istanbul’un yeni CEO’su Melda Barkın oldu. Barkın, yeni görevine 11 Eylül 2017 itibarıyla başladı.

Avustralya’da eşcinsel evliliğinin yasallaşması için referanduma gidilmesine yönelik yasa tasarısının senatoda mali kaygılardan ötürü reddedilmesinin ardından, hükümet, mektupla oy kullanma yöntemine başvurmuştu. Buna göre Avustralya vatandaşlarının eşcinsel evlilik hakkındaki kararları, 12 Eylül- 7 Kasım tarihlerinde mektup aracılığıyla verecekleri oylar ile Makaleyi okumak belli olacak. için QR kodu taratın.

8


MAKALE

R

MARKA, REKLAM, TÜKETICI

eklam bir marka için ne kadar önemlidir? Reklam markaya ne kazandırır? Reklamın markaya prestij kazandırma amacı varken prestij kaybettirme ihtimali nedir? Bunlar bir çok örnekle açıklanabilecek sorular fakat örnekten ziyade genel olarak konuya göz atacağız. Amerika Pazarlama Derneği’nin tanımına göre marka; ürünlerini satışa sunan kişilerin söz konusu bu ürünleri tanımlamak ve piyasadaki diğer emsallerinden ayırabilmek için kullandıkları isim, sembol, tasarım veya bunların çeşitli kombinasyonlarıdır. Reklam ise hedef kitleye marka ve ürünleri hakkında bilgi vermeyi, markanın rakiplerine göre fark yaratmayı, tüketici alışkanlıklarını değiştirmeyi, marka imajı yaratmayı, marka değerini yükseltmeyi vb. şeyleri amaçlar. Reklam tüketiciye marka hakkında verdiği mesajla fark yaratmayı ve akılda kalmayı hedef edinir, bu hedefin başarıya ulaşmasının markaya yararı satış rakamlarındaki yükseliştir,

insanların markaya dair olumlu fikirleridir. Aynı hedefin başarısız olma durumunda ise marka aksi yönde etkilenir. Reklamın hedef kitleye hitap etmesi ve onlara ulaşması, içgörüyü

yakalayabilmesi ve bunu reklamlara doğru işlemesi ile reklamların başarılı olma olasılığı doğru orantılıdır fakat aynı denklemle reklamın başarısız olma olasılığı için de geçerlidir. Peki reklam başarısız olursa ne olur? Ya da aynı soruyu ‘Hiç internette otel aradınız mı?’ diyerek sorabiliriz. Reklamın başarısız olması tüketiciyi markadan uzaklaştırabilir, reklamın başarısızlığını markayla eşleştirebilir. Başarısız reklam marka değerini düşürüp tüketicide bu markanın ona layık olmadığı algısını yaratabilir. Böyle

durumlarda tüketici bu markayı tercih etmekten kaçınır. Reklam kimi zaman yanlış anlaşılır ya da yanlış kişiye yanlış şeyi anlatır. Hedef kitleye uygun olmayan, onlara hitap etmeyen reklam haliyle ilgi de çekmeyecek ve hatırlanmayacaktır. Olumlu bir dönüşü olmayacağı gibi reklamı ya da mesajı anlamayan müşteri için marka tercih etmesi gereken yerlerde hatırlanmayacaktır. Reklamcılar için içgörüyü yakalamak hedef kitlenin de düşündüğü doğru ‘şey’i bulmak ve o ‘şey’ konusunda çözüm üretmektir. Hedef kitleyi tanımak, onlarla reklamlarda işledikleri konularla iletişim kurmak markanın pozitif dönüş alması demektir. Hedef kitleyi tanımadan, ne düşündüklerini kestiremeden yapılan reklam göz ardı edilecektir. Tüketici markanın onları anlamadığını düşünecek ve uzaklaşacaktır. Reklam bu noktada anlayışlı ve ılımlı olmalıdır. Markayı ve tüketiciyi ayrı ayrı tanıyıp, isteklerini kavramalı ve elindeki verilerden oluşturduğu kesişim kümesinden yaratılmalıdır. Reklam bu kesişimden uzakta oluşturulmaya çalışılırsa elde edilen yalnızca boş küme olarak kalacaktır.

Cansu Öztürk

9


RÖPORTAJ GRESİ SANJE İLE RÖPORTAJ Addictive: Reklam öğrencilerine olabildiğince staj yapın, asıl işi sektörde bulunduğunuz zaman öğrenebilirsiniz deniyor fakat çoğu öğrenci yaptığı stajlardan pek memnun kalmıyor, staj dışında öğrencilerin kendilerini geliştirmesi için önerileriniz nelerdir? Gresi Sanje: Burada biraz klasik hoca gibi konuşacağım ama, bizim eğitim programımızda uygulamalı derslerimiz var. Uygulamalı derslerimiz grup dersleri olduğu için içerisindeki dinamikler bir noktadan sonra size bağlı. Bu aldığınız derslerden kendi portfolyonuzu oluşturabilir; gelen konuk reklam veren ve ajans yetkilileriyle bire bir iletişime girerek hem ilişkilerinizi hem çalışmalarınızı geliştirebilirsiniz. Gerçekten işe yarayabileceğiniz stajlara yönelin. Yani bir ajansa gidip, orada köşede oturup, zaman dolduracak bir pozisyonda duracaksanız hiç gitmeyin. Sizi daha çok çalıştıracak, stajyer çalıştırmaya alışık bir yere gidin. Misal, küçük ajanslarda size daha çok iş çıkar. Çok büyük bir ajansa gittiğinizde eğer staj, ajans sisteminin içinde entegre edilmemişse size bir fayda katamayabilir; bazı ajanslar çok fazla stajyer alıp onu doğru kullanma sistemini kuramamış olabiliyor. Bu her zaman böyledir anlamına gelmiyor elbet; çok sayıda stajyer alıp, bu çalışmayı çok iyi yöneten büyük ölçekli ajanslar elbette var. İyi organize olmuş küçük ajanslara gittiğiniz zaman ise genellikle çok iş oluyor ve insan kapasitesi daha sınırlı olduğu için, küçük ajanslar size hemen iş vermeye başlıyor.

10

Ancak organize olmamış, odaksız bir ajansın da size verebileceği hiçbir şey olmaz. Tavsiyem bir büyük ajansta bir de küçük ajansta staj yaparsanız kurumsal farkları görmüş olursunuz. Bunun dışında etkinliklere katılabilirsiniz ama günün sonunda iş yapılarak öğrenilir; ki burada siz, Bilgi Reklamcılık’ta en azından profesyonel alan bilgisinin temelini atmış oluyorsunuz. Ama iş yapmadığınız sürece bunu daha da geliştirmek çok mümkün değil. Sonuç olarak buradaki uygulama derslerini ciddiye alın, etkinliklere katılın ve stajlarınızı akıllı seçin.

Gresi Sanje: Hayır yok ama hayranlık duyduğum, benim için idol olan reklamcı Bill Bernbach’dır. Doktorinleriyle, reklam yaklaşımlıyla, yaratıcılığıyla. İdol olarak değil ama bakış açısıyla beğendiğim kişilerden biri de Luke Sullivan’dır. Hayatımda beni en etkileyen kitap Hey Whipple Squeeze This’tir. Sizin

Addictive: Türkiye’de iletişim fakültelerin eğitimi yeterli midir? Gresi Sanje: Bunu cevaplamak çok zor. Mesela çok ideal bir program yapıyorsunuz ama ne kadar ideal olursa olsun gözüne hep eksik geliyor. Bu reklamda da böyledir zaten, bir kampanya yaparsın, kampanya gerçekleştirilir ve senin tek gördüğün şey hatalar olur. Bir de endüstri sürekli yenileniyor, yeni teknikler, yeni mecralar hızlı bir şekilde uygulanıyor. Hıza yetişmek de gerekiyor. Kısaca eğitim yeterli mi derken, olanaklar dahilinde herkes en iyisini yapmaya çalışıyor ama endüstrinin dönüşüm hızı ve her zaman daha iyisi yapılır kaygısı olunca ben bu soruya tarihin hiçbir döneminde “Evet gayet yeterlidir,” cevabını verebileceğimi düşünmüyorum.. Addictive: Sizin hayatınızda yer edinen ve beni bu reklam anlatıyor dediğiniz çalışma hangisidir ya da öyle bir çalışma var mıdır?

yaşlarınızdayken okuduğum ilk reklamcılık kitaplarından bir tanesiydi, çok etkilenmiştim. Geçen yıllarda BrandWeek de tanışma fırsatım oldu, Ama reklam insanı olarak Bill Bernbach, Türkiye’den birinden bahsedeceksem Atilla Aksoy.


RÖPORTAJ "Hayatımda beni en etkileyen kitap Hey Whipple Squeeze This' tir." Addictive: Türkiye’nin Mad Man’i kimdir? Onu da Atilla Hocayla bağdaştırabilir miyiz? Gresi Sanje: Şöyle cevap vereyim, Türkiye’nin Mad Man’i kimdir bilmiyorum ama Türkiye’nin çok başarılı reklamcıları oldu ve sektör yeni başarı hikayeleri yazabiliyor. Ama Türkiye

özeldir; Atilla Aksoy’dan fazlaca etkilendiğim de doğrudur. Ama yeni reklamcılardan da bahsetmek lazım. Kendi mezunlarımız diye söylemiyorum ama şu anda otuz, kırk yaş döneminde olan; isim saymayacağım çünkü birini unutursam kendimi kötü hissederim; aralarında epeyce mezunumuzun olduğu ajans sahibi, kreatif direktör pozisyonunda olan gayet başarılı genç reklamcılar ekosistemde var. Umarım ilerde sana sorular yöneltildiğinde onların adını söyleyeceksin. Addictive: Küresel bir köy olan dünyada teknoloji hızlı bir şekilde ilerlemekte ve gözlükleri, yapay zekalar ile sektöre girmişken reklamcılığın ileri evreleri sizce ne olacak?

reklamcılığı ise konu Eli Acıman’ı söylemeden geçemeyeceğiz. Benim şahsım içinse tabii ki Atilla hocamdır. Çok uzun zamandır beraberdik. Sadece ad-man olarak değil, man olarak da adam gibi adamdır hocam ve sektöre bakış açısı, yaklaşımı, işi ele alış biçimi bence gerçekten çok

Gresi Sanje: Bu aslında gayet iyi bir soru. Günümüzde birtakım başlıklar var, en popüleri yeni medya. Her iki üç yılda yeniden bir “yeni medya” kavramını çıkarabilecek bir hızla insanlık ilerliyor. En yeni, daha da yeni diye mi devam edeceğiz diye gayet ciddi düşünürüm kendi kendime. Onun için bence burada önemli olan teknolojinin değişiminden çok, çünkü günün sonunda reklamın var olma amacı, reklam verenin temel ihtiyacı ve ajansların temel görevleri aslında aynı, bunların adaptasyon mantığı üzerinden gitmeliyiz. Strateji temeldir; iç görülerimizin işlevi temeldir ama bulma tekniklerimiz, tüketiciye ulaşma şeklimiz ve tüketiciye ulaşırken kullandığımız dil gelişiyor ve evrimleşmeye devam edecektir. Günün sonunda bildiğimiz anlamda piyasa koşulları, rekabet ortamı olduğu sürece

tüketiciye iletecek mesajım olduğu sürece reklamcılık kalacaktır ama burada kullandığımız araçlar değişecektir. Mecraların kullanım ağırlıkları da değişecektir. Mesela televizyon reklamcılığı yok oldu diye herkes konuşuyor; ama gerçek şu ki televizyon hala kitlesel bir şey satmak istiyorsanız elinizdeki en geçerli, en hızlı, en ucuz mecra. Mecra payı düşüyor, evet doğru; ileri de düşer mi, muhtemelen evet; giderek başka başka mecraları konuşacağımız da doğru ama günün sonunda teknolojinin değişimi, reklamın temel taşlarını değiştirmiyor. Tüketiciyle arada kullandığımız araçlar değişiyor. Onun için mecralarımızın değişmesi reklamda bugüne kadar gördüğümüzde çok da inanılmaz bir değişiklik yapmayacaktır; sadece bildiğimizden daha hızlı bir şekilde yapıyor ve hız nedeniyle kalıcılıkları sorgulanıyor demek gerektiğini düşünüyorum. Sistem aynı şekilde ilerlediği sürece reklamcılık temelinde aynı devam ediyor, sadece araçlarımız farklı. Mesela ben ilk başladığım 90’lı yılların başında henüz yeni yeni özel televizyonlar başlamıştı, bir önceki kuşak ağırlıklı ilan üzerinde hakimdi; bizim kuşak zamanında televizyon patladı; televizyonda genellikle benim neslim öne çıktı. Şimdi dijital var. Onun için araçlarımız değişir, tekniklerimiz gelişir ama günün sonunda temel prensiplerimiz aslında aynı kalır. Röportaj: Baturalp Uzun

11


KÜLTÜR - MİZAH ELİA İLE YOLCULUK Zülfü Livaneli’nin akıcı yazım stili ve tabirleriyle ortaya çıkmış bu eserde Elia Kazan’ın hayatı anlatılmakta. Livaneli ile Türkiye’ye seyahatleri sırasında tanışıp yakın bir dostluk kurmuşlardır. Ünlü sinema yönetmeni, yazar olan Rum asıllı Elia Kazan kendini ne amerikalı ne de yunan gibi hissetmekte. Kendini bir anadolu insanı olarak görürmektedir. Türkiye’de geçirdikleri zamanlardan kesitler sunan kitapta Elia Kazan ve Livaneli’nin bu gezilerde yaşadıkları anılar anlatılmaktadır. Bu ay bu kitabı biz çok beğendik umarız siz de beğenirsiniz.

Peki Zülfü Livaneli Kimdir? Türk müzisyen, politikacı, yazar ve yönetmen. Gerçek adı Ömer Zülfü Livaneli'dir. Albümleriyle birçok ödüle layık görülmüştür, Maria Del Mar Bonet gibi dünya ünlü müzisyenler tarafından yorumlanmıştır. Elia Kazan, Jack Lang, Vanessa Redgrave, Arthur Miller, Mikhail Gorbaçov gibi ünlülerle birlikte dünya kültürünün ilerlemesi ve sanatın gelişmesine katkıda bulunmak için çalışmalarda bulunmuştur. 7 kitabı, 25 albümü, 300 bestesi ve 3 filmi vardır. Çektiği filmler birçok ülkede gösterime girmiştir.

TWITTER’DAN İNCİLER

12


ELEŞTİRİ

1

HAVALI TERCIHLER

994’ün sonlarına doğru bir ayakkabı devi bir alt-markasının geleceği hakkında endişeliydi. Yıllık satış hacmi 30.000 çifte kadar düşmüştü. Üretimin aşamalı olarak durdurulması konuşmaya başlanmıştı. Üretimin durdurulmaya başlanması ayakkabıların ufak dükkanlarda ucuz fiyatlara satılmasına sebep oldu. New York’un gece hayatındaki marjinal gençler Hush Puppies’in eskisi kadar popüler ve pahalı olmadığını gördü. Akabinde Hush Puppies, gençler arasında yükselen bir trend halini aldı. New York’lu gençler kimsenin giymediği şeyler giymek istiyordu. Bu eğilimi ve markaya olan talebi fark eden moda tasarımcıları markayla iş birliği yapmak istedi. Hush Puppies’in yeni koleksiyonlarında yer almasını istiyorlardı. Puppies yönetimi bu gelişmelere vaktinde reaksiyon gösterdi. Modacılarla iş birliği yapıp satış rakamlarını bir sene içinde 430 binlere çıkardılar. 1996’da en iyi aksesuar ödülüne layık görüldüler. Bu dalganın içinde gittikçe yükselen Hush Puppies eski popüler ve havalı günlerine geri döndüğünü düşündü. Uzun süre önce gömdüğü sloganını tozlu raflardan indirdi ve insanlara duyurdu:

konumu bir avuç gencin tepki çeken ve başkaları tarafından gözlenen hayat tarzlarında yer alarak mı buldu? Bence bu başarıyı açıklayabilecek diğer bir yorumsa bugün “influencer” dediğimiz internetin popüler insanlarının etki alanlarında yatıyor. Tıpkı bir avuç gencin çok kişiyi etkilemesi gibi bugün de internet ünlüleri de çok kişiyi etkiliyor. Bugün de internet üzerinden aynı yayılım modeli uygulanıyor. Ürünlerin izledikleri insanlar tarafından kullanıldığını gören insanlar, tüketim tercihlerinin etkilendikleri insanlar tarafından belirlenmesine izin veriyor. Yani, her iki durumda da tüketici “influencer” kişisinden etkileniyor.

''Bence bu başarıyı açıklayabilecek diğer bir yorumsa bugün “influencer” dediğimiz internetin popüler insanlarının etki alanlarında yatıyor.''

“We invented casual.” Peki ya bu pazarlama başarısının tetikleyeni neydi? Hush Puppies örneğini “Kıvılcım Anı” kitabında anlatan gazeteci Malcolm Gladwell’in bahsettiği gibi fikirlerin tıpkı virüsler kadar hızlı yayılması mı? Yoksa Hush Puppies hak ettiği

Günümüzde de herkesin özellikle sosyal medya üzerinden takip ettiği birileri var. Bu durumda satın alma tercihlerinin tamamen tüketicinin inisiyatifine kaldığını söylemek sadece “kısmen doğru” olabilir. Baturalp Uzun

13


MAKALE

B

REKLAMLARLA UÇUYORUZ

Barcelona futbol takımı ile sponsorluk anlaşması yapıp Messi'yi reklamlarında oynatırken, ABD pazarı için Kobe Bryant'ı seçip oradaki NBA basketbol organizasyonunu sevenlere ulaşmaya çalıştılar. Popüler Kültürün bölgelere göre benimsettiği alışkanlıklara göre reklamlarını planladılar. Batman Vs Superman filmine sponsor olup, ütopik olarak Gotham'a sefer düzenlediler. Bu durum ister istemez sosyal medyada filmi takip eden etmeyen birçok kişi tarafından beğeniyle karşılandı. Futbol ve basketbolda bir takımla kendilerini ifade etmediler örnek vermek gerekirse Emirates-Arsenal gibi.. Avrupa'da yükselen basketbol izleme akımını görüp Avrupa'nın en önemli basketbol organizasyonuna THY, beş uçak ve 23 koltuk kapasitesi ile Ağustos sponsor oldular; Turkish Airlines Euro Ligue. 1933 tarihinde seferlere başlamıştır. Büyümelerle Türkiye pazarı içinde tabii ki stratejileri vardı birlikte 2000'li senelere kadar gelmişti. Asıl bu şirketin... Bayramdı seyrandı sıçrayışını 2006 yılında özelleştirildikten sonra yapan ''THY karşılaşma- unutmadılar yüksek bütçeli reklamlar yerine zaten tanındığı THY'nin reklam stratejilerinde de da, ABD nüfusubir pazarda duygusal reklamlarla en çok bu zaman değişiklikler ve nun yüzde 48'ine karşımıza çıktılar, tam da bizim farklılıklar gözlemlenmiştir. ulaşmayı hedefle- sevdiğimiz türden yani. Son olarak THY nasıl reklamlar ve miş ve reklam için sosyal medya fenomenlerini de sponsorluk anlaşmaları yaptı 8.5M$ harcamış.'' bu duruma dahil ederek uçak içi yapılması, yapılmaması gereken ki tüm Avrupa'da daha sonra davranışları anlatan kısa filmde Dünya'da tanınır bir Türk Zach King'i oynatmışlar çok da hoş olmuş. hava yolu şirketi oldu. Dış pazardaki reklam stratejilerinde en çok dikkat ettiğim durumlardan Kısacası değinmedikleri alan kalmamış gibi birincisi reklamlara büyük bütçeler yatırıp, duruyor. Bir hava yolu şirketine göre oldukça büyük isimlerle anlaşıp riski minimalize etmeye güzel hamleler. THY aşama aşama, planlı gelinen çalıştılar ve sonuçları daha hızlı almak istediler. reklam stratejileriyle bir çoğumuzu kendisine Örneğin: Morgan Freeman’lı reklam zaten başlı çeken sadece bizi değil dünyayı da kendisine başına bir olayken bu reklam filmini çeken bir şirket oldu desek yanlış olmaz. Gerek Super Bowl finali devre arasında afişleri, gerek reklamları ve sponsorlukları yayınladılar. Yayın hakları UEFA olsun 'bu çok kötüydü' denilen veya kelime Şampiyonlar Ligi Finali'nden iki kat oyunlarıyla çekilen “Siz hiç 77 cm'e oturdunuz daha değerli olan, NBA finalinden de mu?” gibi reklamlarını hatırlamıyorum aksine daha çok izlenen Super Bowl'u geçen THY reklamları, vereceği hizmet kalitesinin yıl 800 milyon kişi izlemişti. THY karşılaşmada, fragmanını verir gibiydi. Bu reklamların ve ön ABD nüfusunun yüzde 48'ine ulaşmayı görülerin devamının gelmesi dileğiyle THY... hedeflemiş ve reklam için 8.5M$ harcamış. İkinci durum ise pazara göre oynadılar net kalıpları Unutmadan söyleyelim #SantraldenGitmiyoruz olmadı, belli stratejileri ve şirket prensipleri vardı fakat bunları reklam götürdükleri ülkeye göre Efe Kiraz esnetip, sıkılaştırdılar. Örneğin Avrupa pazarı için ir şirket düşünün, sene sonunda kar da açıklasa zarar da, gelecek yılın planlamasında reklam bütçesini geçmiş yıla göre arttıran... Evet Türk Hava Yolları'ndan bahsediyoruz. Dünyada şirketlerin asla net veri alamadığı yeri iletişim departmanlarıdır, sadece analiz ve varsayımlarla ilerlerler. Bu departmanının en önemli parçası da reklamlardır. Peki net sonuç alınamayan, geri dönüşü kesin olmayan bu alanı THY neden bu kadar önemsiyor ve yüksek bütçeler ayırıyor. Kemerlerinizi takın, telefonlarınızı uçak moduna getirin başlıyoruz.

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

14


ANALİZ

M

arkalar, son yıllarda revaçta olan açık hava reklamcılığıyla prestijine prestij katıyor. Açık hava mecralarını düşünelim… Billboard, bina giydirme, toplu taşıma giydirme, durak giydirme ve daha birçok alan. Sürekli karşımıza çıkıyor ve yavaş yavaş bilinçaltımızda yer ediniyorlar aslında. Peki neden markalar bu mecrayı sürekli tercih ediyor derseniz; bir markanın tüketiciye en kısa sürede, en çarpıcı ulaştığı mecra açık hava reklamcılığı.

Her gün kullandığınız yolu düşünün; farkında olmadan kaç billboard görmüşsünüzdür? Kaç giydirilmiş binaya, durağa bakakalmışsınızdır?

Peki kaçına “Ne güzel olmuş! Çok zekice” demişsinizdir? Birçoğuna hayranlıkla baktınız ancak aklınızdan geçirmediniz bile, markanın bilinçaltınıza giriyor oluşunu. Ya da beğenmediniz, saçma buldunuz yine de gördünüz, marka hakkında bir fikir edindiniz çoktan… Kaldı ki aynı yoldan binlerce insan geçti gün içinde. İşte açık hava reklamcılığının avantajlarından biri de bir reklamla geniş bir kitleye ulaşabiliyor oluşu. Markaların da istediği tam olarak bu! Tüketiciler fikir edinsin, hızlıca zihinlerinde yer edinsin hem de birçok insana ulaşabilsin. Tüketicinin zihnine giden yolda kullanılabilecek en yaratıcı yöntem

aynı zamanda. Sıradan reklamlara göre, çok daha ilgi çekici, insanın ağzını açık bırakabilecek yöntemlerle hazırlanabiliyor. Bir kere hayatın içine karışıyor, bazen kullanışlı bir şey bile olabiliyor. Bir markanın, ürününü pazarlayabileceği en yaratıcı yöntem açık hava reklamcılığı. Hem markaya hem de reklamcıya prestij kazandıran bu fikir gün geçtikçe gelişiyor, güzelleşiyor. Teknolojinin gelişmesiyle kendine yeni mecralar yaratıp, ürünü pazarlayabileceği yeni yaratıcılıklar bulunuyor; interaktif dijital billboardlar, plazma ekranlar, adwalkerlar gibi… Umuyoruz, hem markaya hem reklamcıya faydası bulunan açık hava reklamcılığı gelişmeye, çevreyi yaratıcı reklamlarla süslemeye devam eder… Yesemen Uzunali

15


MAKALE KINDER'DEN SÜRPRİZ VAR

T

oplumsal cinsiyetin bizi şekillendirdiğini fark ediyor musunuz? Aslında dünyaya geldiğimiz andan itibaren bize uygun görülen cinsiyet kalıplarıyla büyüyor, hayatımızın dış etmenler tarafından şekillendirilmesine izin veriyoruz. Cinsiyetin kalıplaşmasında renklere epeyce yer veriliyor. Kız çocuğuna daha doğmadan örülmüş pembe hırkalar, erkek çocuğuna mavi yelekler, bebek odalarının renklerinden ve tasarımlarından bahsetmiyorum bile. Kız çocuğunu prenses, oğlan çocuğunu dişli bir savaşçı gibi yetiştirmek üzere, bebek evleri alıp kızlarımıza, yarış arabaları ve şiddet içeren oyuncakları alıp oğullarımıza veriyoruz. Çocuğumuzun gelişimine faydalı olacak oyuncaklara bile cinsiyet biçiyoruz. Sonra istiyoruz ki çocuklarımız cinsiyet eşitliği çerçevesinde büyüsün, gelişsin. “Arslan oğlum!”, “Prensesim” diyerek sevdiğimiz çocuklarımız, kendilerini eşsiz, benzersiz ve mükemmel gören narsist Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın. çocuklara dönüşüyor.

16

Heinz Kohut ‘a göre tüm çocuklar primer narsistirler. Optimal kırılmalar yaşayarak sekonder narsizme geçerler. Ama bu, çocuğun yerinde ve yeterince aynalanması ile mümkün olur. Çocuk ilk başardığı şeyden itibaren onanmayı bekler. Eğer grandiöz kendilik ebeveyn tarafından “sen büyüksün sen muhteşemsin sen harikuladesin” şeklinde desteklenirse primer narsizmden sekonder narsizme geçer. Hali hazırda narsist olan çocuklar, ilk sosyal ortama girişlerinde ise aşağılık kompleksiyle tanışıyorlar. Bu duygu, alışık olmadıkları cinsten ve rahatsız edici, eğer başa çıkamazlarsa bu yapı ağır bir kırılmaya uğrar ve gelişimsel duraklamaya sebep olur. Ve ömür boyu “birincil aynalanma” isteği içinde her ortamda kendisinin fark edilmesi için uğraşır. Çocuk aşağılık kompleksiyle,bir uçuruma sürükleyebilirler kendisini ya da kaçış için alternatif yollar ararlar. Mesela, cinsiyetlerini baz alıp kendilerini sınıflandırarak, bir yarıştan kaçmaya çalışıyor olabilirler mi? “Ben kız çocuğuyum, futbol oynayamasam da önemli değil” veya “ben erkek çocuğuyum güzel yazı


MAKALE Heinz Kohut ‘a göre tüm çocuklar primer narsistirler. Optimal kırılmalar yaşayarak sekonder narsizme geçerler. yazamasam da olur.” Fikirleri egemen oldukça nasıl bir toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsedebiliriz? Bahsedebilir miyiz? Sanmam… Hal böyleyken, aileler tarafından da tercih edilen bir çikolata reklamı bütün çocukluğumuzu sarstı. Hepimizin sevinç kaynağı değil miydi bir yumurtadan çıkan oyuncak? Hele bazen sevdiğimiz karakterleri sığdırırlardı küçücük yumurtaya, oysa biz kocaman dünyamızı açardık her oyuncağımıza. “Kinder Joy” yeni geliştirdiği ambalajlarıyla ve oyuncaklarıyla, çocuklarımızın hayal dünyasını tek renk-tek cinsiyete mecbur bırakıyor. Kız çocukları için pembe, erkek çocukları için mavi ambalajlı, farklı oyuncaklı ama aynı çikolatasını marifetmiş gibi özellikle duyuruyorlar. Televizyonda gösterilen reklamda, annenin

çantasından çıkardığı mavi ambalajlı Kinder Joy’u gören kız üzülüyor ve anne bir de pembe ambalajlı Kinder Joy’u çıkarınca, her şey yoluna giriyor. Kız ve erkek çocuk, kendi yumurtalarından çıkan oyuncaklarla oynuyorlar. Paylaşım kısıtlanıyor, tercih özgürlüğü kısıtlanıyor, bir yerde çocukların farkında olmadan hayalleri kısıtlanıyor. Bunu yapmaya kimsenin hakkı olmadığını düşünüyorum. Bırakın, kızınız da arabalarını yarıştırsın. Bırakın, oğlunuz da size şakacıktan yemekler yapsın. Bırakın, kendi dünyalarını derinlemesine keşfetsinler, keşfetsinler ki büyüdüklerinde yeniden kimlik arayışına girdiklerinde kendilerine yakın olabilsinler…

İpek İber

17


MAKALE

G

GOLDEN DRUM

olden Drum, ilki 1993 yılında düzenlenen reklamcılık yarışmasıdır. Yarışma, tüm ajanslara, reklam veren firmalara, müşterilere, tasarım ya da prodüksiyon evlerine, medya şirketlerine kısaca pazarlama iletişiminin söz konusu olduğu her organizasyona katılım imkanı sunuyor. Dünyanın farklı yerinden gelen katılımcılarla beraber bir nevi uluslararası yaratıcılık festivaline dönüşen Golden Drum, pazarlama, reklamcılık, yaratıcı, tasarımcı ve genç yeteneklerden oluşan 800’den fazla uzman tarafından ziyaret ediliyor. Festival, reklamların incelenmesi, ödül alacak işlerin belirlenmesinin yanı sıra sektörün uzman isimlerinin yaptığı sunumlar, reklamcılık ve pazarlama sektörünün durumuna dair yapılan tartışmalar gibi eğitici etkinlikleri de bünyesinde bulunuyor. Etkinlik geçtiğimiz yıl 23.kez kez 18-21 Ekim tarihleri arasında Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlendi. 26 ülkenin 1047 işle katıldığı festivalde genç yaratıcılar 168 işle “Off Drum Competition: Ljubljana Poster Award” kategorisinde yarıştı.

İki yüz elli işin final listesine kaldığı festivalde toplamda 72 Silver Drum, 42 Golden Drum, 15 Grand Prix ödülü sahiplerini buldu. Golden Drum’ın resmi sitesinde“ 158 işle meydan okuyan ülke” olarak gösterilen Türkiye’den ise 37 final listesine kalırken, 9 iş ödüle layık görüldü.

18

Ülkemizin yarışmadaki başarılarını saymadan önce gelin beraber büyük ödülleri almış başlıca reklamlara göz atalım; Good Cause Grand Prix Ödülü’nün sahibi Leo Burnett Beirut’un Halkla İlişkiler departmanından yarışmaya katılan kişi Legally Bride oldu. Golden Net Ödülü’nün 169 puanla McCann Worldgroup’a, Golden Rose Ödülü’nün ise Publicis Romania/Publicis One’a verildiği 23. Golden Drum’da en başarılı bağımsız ajans ödülü Tartini ise Rus ajans Voshod’a gitti. Golden Drum Brand Grand Prix’nin sahibiyse Ural Music Night oldu. TBWA\ISTANBUL’un Uluslararası Af Örgütü için hazırladığı “Gay Turtle” kampanyası ve Y&R Istanbul’un Baba Radyo için hazırladığı “Football” ve “Wedding” serisi Golden Drum alırken, “Gay Turtle” ayrıca Halkla İlişkiler kategorisinde Silver Drum kazandı. Grafis DDB’nin “Doctor” & “Nurse” serisi, Tribal Worldwide Istanbul’un “Onur Air – Line – Istanbul” çalışması, Y&R Team Red

Istanbul’un “Vodafone Coverage – Mountain” reklamı, CONCEPT’in Digiturk için yarattığı “Hotel Budapest” çalışması, Tribal Worldwide Istanbul’un “Vodafone Arena – The Legendary Safety Signs” kampanyası, TBWA\ISTANBUL’un “The Sea Cemetery” reklamı ise Silver Drum aldı. Bu sene ise 24. kez gerçekleşecek Golden Drum (18-20 Ekim) , tüm dünya yaratıcıları tarafından heyecanla bekleniyor.


ESKİ BİLGİ’LİLER BILGI ÜNIVERSITESI REKLAMCILIK MEZUNU

MUHABBET AJANS KURUCU ORTAĞI EMRAH KARPUZCU ILE ROPÖRTAJ Öğrencilik döneminizde kampüslerimiz içerisinde yapmayı en sevdiğiniz şey nedir ? Ben havalı Santral Kampüsü’nün tadını ancak orada yaptığımız reklam çekimlerinde ve birkaç kez Krek’e oyun izlemeye geldiğimde çıkarabildim. Dolapdere kampüsüne de yetişemedim. Kuştepe’den başka bir yer göremeyenlerdenim. O zamanki favori yerim de kütüphaneydi. O ayın reklamcılık dergilerini her gün sindire sindire büyük bir dikkatle okur, kütüphanedeki bilgisayarda o zaman “web’de sörf yapmak” diye tabir edilen aktiviteyle vakit geçirirdim.

Çok çalışmak bana ileride yaptığım büyük işler için mesleki kondisyon kazandırmış, üstüme vazife olmayan her işi yapmak da bana yöneticilik ve iş sahipliği için önemli bir altyapı sağlamış.

Başka bir bölümden reklamcı olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? Diğer bölümlerde okuyan öğrencilerimize bununla ilgili tavsiyeleriniz neler olur? Art direktörlük ve tasarımcılık branşları haricinde bence reklamcılık mesleğine hazırlanmak için 4 yıl okul okumak, gereğinden uzun bir süre. Reklamcılık dışındaki her bölümden değil ama bir reklamcının alet çantasında olması gereken becerileri kazandıran bölümlerden mezun olmayı dezavantaj olmanın aksine bir kazanım olarak görüyorum. Örneğin: İşletme, Ekonomi, Sosyoloji, Psikoloji, Film, Tasarım... Ayrıca reklam yazarlığı özelinde reklamcılık eğitimi almanın mesleğe başlangıç yıllarında fayda sağladığını ama zaruri olmadığını düşünüyorum.

Öğrenciliğiniz boyunca iş hayatıyla alakalı beklentileriniz nelerdi ve bu beklentileri şu an da karşılandığını düşünüyor musunuz? Öğrenciliğim boyunca tek beklentim reklamcı olmaktı. Nasıl bir reklamcı, nasıl bir ajans, nasıl bir görev, nasıl bir maaş, nasıl bir kariyer soruları benim için yoktu. İkinici Sınıfın yazında stajyer olarak girdiğim ajansta benden istenenden hep daha fazlasını yaptım, kendi işim bitince gidip insanlardan iş istedim. Reklam yazarlığını öğrenmenin ötesinde orayı evim gibi görüp temizliğine düzenine bile el atmışlığım vardır. Ne görev verildiyse büyük bir iştahla yaptım. Çok çalışmak bana ileride yaptığım büyük işler için mesleki kondisyon kazandırmış, üstüme vazife olmayan her işi yapmak da bana yöneticilik ve iş sahipliği için önemli bir altyapı sağlamış. Bir beklentiye girmek yerine çok çalışmaya karar vermenin en doğru karar olduğunu zamanla gördüm. Sizin için iş hayatınızda en zevkli olan iş bölümü hangisidir? Ben reklam yazarlığında kariyer yaptım ama stratejik planlama ve prodüksiyon taraflarına da bolca el atarım. Global çalışmalara baktığınızda keşke bu reklamı ben yapsaydım dediğiniz iş hangisidir? Yüzlerce var. Her yıl onlara yenileri ekleniyor. Bu yıl Burger King’in ABD’de yaptığı “Google Home of Whooper” işi ve yine ABD’den “Fearless Girl” işi, Samsung’un “Ostrich” filmi ve Yeni Zelanda’da yapılan “Meet Graham” kampanyası ilk aklıma gelenler. Ropörtaj: Deniz Kaya

19


"Özgün olmalısın, dürüst olmalısın ve işe yarayacağına tüm kalbinle inanmalısın." Howard Schultz

20


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.