Addictive 8

Page 1

v

addictive İSTANBUL BİLGİ ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ AYLIK REKLAMCILIK DERGİSİ - 2017/08 2017/07

Eleştiri: BenHaberler Sektörden & Jerry's | Röportaj: Ice Cream Serhat | Sektörden Akkılıç Haberler | Eleştiri: | Teknoloji: Bu Reklamda Youtube'da Çocuğun ParaNe Kazanmak İşi Var! | Makale: Cannes'da | Röportaj: Ufak Tuğbay Bir Bilbay Yolculuk | Makale: | Eleştiri: Reklamını Coca Yapamazsınız! Cola Line-Up Eleştiri: Reklam Analizi: En Şekil Gidersin, Festival Yenilenir Gelirsin


KÜNYE T.C. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi Reklamcılık programı dergisidir. Aylık yayınlanır. Sayı: 08 Sahibi Prof. Dr. Halil Nalçaoğlu

www.addictivedergi.com

/bilgiaddictive

Mülteci Ulusu 4-5

Coca Cola Line-Up 6

En Şekil Festival 7

Sektörden Haberler 8

Evet, Yapabilirim! 9

Röportaj: Serhat Akkılıç 10-11

Kültür-Mizah 12

Cannes'da Ufak Bir Yolculuk 13

Korkusuz Kız 14

Beğeniler ve Diğer Bağımlılıklar 15

Bu Reklamda Çocuğun Ne İşi Var! 16-17

2017 Cannes'dan Geriye Kalanlar 18

Kurucu - Genel Koordinatör Mustafa Ertan Karabıyık Yazı İşleri Sorumluları Aysu Serindağ Baturalp Uzun Cansu Öztürk Efe Kiraz Elif Onat Gökhan Yüce Tuba Üstüngör Tuğkun Zeroğlu Yasemen Uzunali Editörler Aysu Serindağ Berat Albayrak Cihan Can Hüdanur Bayrak Nesteren Deniz Yıldız Mert Çelik Ulya Sarıyer Tasarım Damla Rüzgar Onur Gökçe Tuba Üstüngör Yayın Ekibi Aysu Serindağ Baturalp Uzun Berat Albayrak Beril Çakın Buket Taş Cansu Öztürk Cihan Can Damla Rüzgar Deniz Kaya Efe Kiraz Elçin Kasap Elif Onat Gökhan Yüce Hüdanur Bayrak Hüdai Karabulut Kami Vanlıoğlu Mert Çelik Mustafa Ertan Karabıyık Nesteren Deniz Yıldız Onur Gökçe Özge Eler Rasim Demirbay Şevval Akyüz Tuba Üstüngör Tuğkun Zeroğlu Ulya Sarıyer Yasemen Uzunali Zeynep Berfin Güven Baskı Çınar Basım Matbaacılık ve Yay. San. Tic. Ltd. Şti. Adres Eski Silahtarağa Elektrik Santrali Kazım Karabekir Cad. No: 2/13 34060 Eyüp İstanbul İletişim Bilgileri: addictivedergi@gmail.com 0534-956-55-03

2


ÖNSÖZ

E

DÜNYA CANNES'IMIZI EMDİ

n çok yapay zekanın konuşulduğu, sonraysa Snapchat'in şehrin göbeğine ‘laaaps!’ diye diktiği dönme dolabın tüm tanıtım videolarında dönüp durduğu bir Cannes'ı daha geride bıraktık. Gidip görememiş olsak da, o atmosferin içinde bulunup Havas Cafe'de mojitomuzu yudumlamasak da, Gandalf'ın seminerini Bigumigu sayesinde izlesek de o Cannes, çoğu reklam öğrencisinin hayalidir. Bizim yerimize giden ve ödülsüz dönen çoğu reklamcımızsa iyi tatil yapıp, güzel içmişlerdir herhalde. Adamlar haklı bir yandan, o kadar çalışıyorlar gece gündüz, haklarıdır tabi. Biz de tavukçunun camına ekmek banan Şaban gibi izledik her birinin canlı yayınlarını, olsun öğrenci adamın Cannes'da ne işi var canım? Bir de durmadan sosyal medya hesaplarından paylaşılan postlarına like atıp durduk, likelarda tüm ödülleri toplamış olsak da ülkecek üç ödül alabildik, Romanya ise, bizi ikiye katlayıp beşle çarpıp üçe böldü. Olsun zaten ödül “Didiyin” nedir gülüm, biz Türkiye’de her iş başına iki elma ısırıyoruz zaten.

“Ödül “Didiyin” nedir gülüm, biz Türkiye’de her iş başına iki elma ısırıyoruz zaten..”

Şu gerçeği de inkar etmeyelim ki; dünya bizden tabir-i caizse Cannes aldı. Bir de eskisi gibi değilmiş Cannes Lions, sönükmüş; gidip görüp gelen öyle diyor, onların yalancısıyız. Tabi biz buna bağlıyoruz kabul edemediğimiz, inkar ettiğimiz başarısızlığımızı, yoksa siler süpürürdük ortalığı ama bir türlü atamadık dilimizdeki ve aklımızdaki o soruyu; Nerede o eski CANNES LİONS’lar? Heeeey Türkiye'nin Lions'ları, Dünya'nın sevimli kedileri, bu egomanyalığın sebebi reklam sektörünün Kuzey Koresi olarak konumlandırılmamız. Sakın aldırış etmeyin bu duruma, mazallah gelişim falan gösterirsiniz de dondurma reklamlarında keçi yerine inek oynatırsınız falan gerek yok, hiç bu aksiyonlara girmeyin sakın. En iyisi mi soğuk espriler yapmaya devam edin. -aramızda kalsın ama böyle çok daha yaratıcısınız!!!

Addictive Genel Koordinatörü Mustafa Ertan KARABIYIK

3


MAKALE

G

ünümüzde, 60 milyonu aşkın insan evlerinden uzakta yaşamak zorunda bırakılıyor. Kimler için savaştıklarını bilmeyen çocuklar hiç işlemedikleri suçlar yüzünden cezalandırılıyorlar. Eğer ki cehenneme dönmüş yurtlarından uzaklaşabilirlerse, onları dünyanın çoğu yerinde anlayış, empati, barış değil; ayrımcılık ve sefalet bekliyor. Her 2.7 saniyede bir dünyadaki herhangi bir yerde bir insan evinden uzaklaştırılıp mülteci olarak yaşamak zorunda kalıyor. Mülteci nüfusunun yarıdan fazlası çocuk. Her sene mültecilerin sadece %1’i başka bir ülkeye kalıcı olarak yerleşebiliyor ve %4’ü kendi ülkelerine dönebiliyor. Dönmelerine karşın, kendi ülkelerinde zulümle karşılanıyorlar. Önceki hayatlarının, savaşın ve parçalanmış ekonominin altında yıkılmış altyapının üzerine yeni hayatlar inşa etmeye çalışıyorlar. Dünyada mültecilere yardım eden 50,000’i aşkın organizasyon var; fakat bu yeterli değil. Mülteci Ulusu’nun asıl amacı bu insanlara bir yere ait olduklarını hissettirmek. Din, dil, ırk bileşenlerinden ayrı, sadece umudun bir araya getirdiği bir topluluk yaratmak.

İlk olarak 2015’te teklifi yapılan Mülteciler Ulusu’nun şimdi Yara Said tarafından tasarlanmış bir bayrağı, Moutaz Arian tarafından bestelenmiş bir marşı, bir olimpik takımı var. Yara Said 2014’te Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olmuş bir sanatçı. Amsterdam’da yaşıyor. Moutaz Arian ise ülkesinden ayrılmadan önce Güzel Sanatlar Fakültesi’nde okuyan, Taksim’de sokak müzisyenliği yapan bir besteci. Kim bilir, belki de bazılarımız Moutaz’ın önünden defalarca kere geçmiş, onu görmemezlikten gelmişizdir. Şimdi ise bu iki genç sanatlarıyla bir ulus kurmaya yardım ediyorlar. Teklif ilk yapıldığında Jason Buzi (Bay Area emlak yatırımcısı) mülteciler için bir ulus oluşturmak üzerine alternatifler sundu. Bunlar:

4

1. Üzerinde yerleşme olmayan bir ada satın alınması (Endonezya ve Filipinler gibi) 2. Üzerinde yerleşme olan fakat çokça kullanılmamış alana sahip bir ülkenin topraklarını satması veya bağışlaması (Finlandiya gibi) 3. Seyrek nüfuslu küçük bir ada ulusunun bir mülteci ulusu olmayı kabullenmesi. (Yerlilerin bu sayede çokça maddi yarar sağlamaları şartıyla) 4. Uluslararası sularda mülteciler için bir ada yaratılması Mülteci Ulusu’nun parasal yatırımının hükümetler, Birleşmiş Milletler veya milyarderler tarafından sağlanması önerilmişti. Sonrasında bu teklif geri çekilerek Jason Buzi tarafından online bir platform kuruldu ve PR ajanslarının yardımıyla planlarını yaymaya başladı. Ekim 2015’te Mülteci Ulusu yerleşecek bir toprak satın almak amacıyla bir bağış kampanyası başlattı. Bu teklif uluslararası üne kavuştuktan iki ay kadar sonra Naguib Sawiris (Mısırlı bir milyarder) Suriye’den kaçan mülteciler için Akdeniz’de bir ada satın almayı teklif etti.


MAKALE

Günümüze gelecek olursak, Mülteci Ulusu http://therefugeenation.org/ sitelerinde insanları bilgilendirmeye devam ediyorlar. Siteye girdiğinizde karşınıza “Farklı ülkelerden geliyorlar. Farklı kültürlerde yetiştiler. Farklı dilleri konuşuyorlar fakat bir şey onları bir araya getiriyor: “ev” diyebilecekleri bir yeri bulma isteği. Mülteciler tek bir umutla birleştiler. Ve şimdi tek bir bayrakları var. Bir sürü kız ve erkek kardeşin yeni ve güvenli topraklar ararken giymek zorunda kaldıkları can yeleklerinden ilham alınmış siyah çizgili turuncu bir bayrak. Umut ve dayanışmayı simgeleyecek siyah ve turuncu bir bayrak. Ulusları birleştirerek mültecileri desteklemelerini sağlayacak siyah ve turuncu bir bayrak. Çünkü mülteciler var. Milyonlarcası var. Ve önemliler. Bu kriz inatla devam ederken biz, onların yanında olacağız.” mesajı çıkıyor. Sitede bayraklarının, marşlarının hikayesini okuyup videolarını izleyebilir ve mültecilere nasıl yardım edebileceğinizi öğrenebilirsiniz. Bir mülteciyi işe alabilir, bayraklarını ve onlar tarafından yapılmış eşyaları satın alıp yardımda bulabilirsiniz.

Her ne kadar Mülteci Ulusu PR çalışmalarıyla ilgi çekmeye başlamış da olsa Uluslararası Af Örgütü’nün adı altında Ogilvy & Mather ajansının Ekim 2016’da Mülteci Ulusu hakkında hazırladığı reklam kampanyası dünyanın her yerinde büyük ilgi toplayarak farkındalık yarattı. Reklam, Cannes Lions’da Grand Prix ödülü de dahil olmak üzere çeşitli yerlerde ödüller aldı. Bu kampanyanın aldığı ödüllerle beraber Ogilvy Cannes Lions’da 23 farklı ülkeden 140 ödül kazanmış oldu. Bunların arasında 4 Grand Prix, 33 Altın, 33 Gümüş ve 69 Bronz bulunmakta. Tham Kai Meng (Ogilvy’de Uluslararası Yardımcı Başkan ve Kreatif Şef) konu hakkında “Mülteci Ulusu kampanyasının başarısıyla inanılmaz gurur duyuyoruz. Uluslararası Af Örgütü’yle yaptığımız işler ve en önemlisi Yara Said ve Moutaz Arian’la olan birleşmemiz her şeyin başlangıcı oldu. Bu sene Cannes’da çokça ödül kazandık fakat bizim için önemli olan bu kampanyanın farkındalık yaratması ve mülteci krizine dikkat çekmesi. Bu başarı bir grup insanın müthiş bir fikirle bir araya gelmesiyle her şeyin başarılabileceğini ve fark yaratılabileceğini sembolize Her açıdan ediyor.” dedi.

farklılar, fakat bir şey onları bir araya getiriyor: “Ev” diyebilecekleri bir yeri bulma isteği.

Korkunç bir distopyada yaşıyoruz. Kafamızı yastığımızdan kaldırdığımız anda flaş haber bültenleri, kapımızı açtığımızda nefret, ayrımcılık ve savaş ile karşılaşıyoruz. Gözlerimizi kapatıp kör taklidi yapmak, kulaklarımızı tıkayıp duymamak, beyinlerimizi kapatıp okumamak, anlamamak çok kolay. Kendi balonumuzda yaşamak da öyle. Sokaklarımızdaki milyonlarca aç, işsiz mülteciyi fark etmek ise zor. Onları anlamaya çalışmak, onlara destek olmak, gülümsemek, kucaklamak çok zor. Savaş gerçek, kapımızda. Mülteci krizi hiç olmadığı kadar ciddi. Başka zaman yok, sadece şimdi var. Mülteci Ulusu’na destek olun. Geleceği değiştirin.

Aysu Serindağ

5


ELEŞTİRİ

B

COCA COLA LINE-UP

u sene Cannes’da sosyal sorumluluk içeren birçok proje gerçekleşti. Hak ettiği değeri bulanlar oldu, istediklerini alamayanlar oldu. En çok ödül alan Meet Graham’ın bile fazla abartıldığı düşünülmeye başlandı. Hal böyleyken, doğal olarak en çok ödül alan iş bile tartışılır oldu. Genç reklamcıların ‘’hayallerini süsleyen’’ ödüllerin aslında, çok da abartılmaması gerektiğini görüyoruz. Ödüllü işler bir anlamda markaların göz yumduğu kadar... Coca cola'nın işi olan videoyu izlediğimiz zaman ilk başta bize sempatik, Mısır’da “overrated” insan profilleriyle beraber sürükleyici bir kurgusu olan bir iş gibi geliyor. Ama işin biraz derinliklerine indiğimiz zaman aslında olayın tamamıyla farklı olduğunu görüyoruz. İlk olarak herkesin aklına gelen soru şu: “futbol sahası varken neden tenis salonu?” Veya “futbolcular varken neden halktan insanlar?” Ama biraz araştırdıktan sonra şunu fark ediyoruz; Coca-Cola, Mısır milli takımı sponsoru değil; yine de pazarı büyütmek ve hareketlendirmek için böyle bir kampanya ile karşımıza çıkıyor.

P

eki Pepsi ne yapıyor?

Pepsi ise National Team ile birlikte güzel bir projeye imza atıyor ve biraz daha duygulara oynayan bir iş yapıyor. Pepsi bu işle birlikte aslında “soda war’’a bir ara verip Mısır için kendi reklam standartlarından taviz veriyor (reklamda kırmızı kullanımı gibi) ve Mısır halkının bir şekilde sempatisini kazanıyor. Sonuç olarak etkileşim oranlarına baktığımız zaman ise ilginç şekilde Coca Cola’nın reklamının daha çok etkileşim yarattığını ve adeta bir salgın etkisi oluşturduğunu görüyoruz.

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

6

Gökcan Yüce


ELEŞTİRİ EN ŞEKİL FESTİVAL

Ş

ekilli reklam yarışmalarının en babası olan Kan Layıns 2017 festivali geçtiğimiz baya bi önce sona erdi. Elbette biz balkonda karpuz yiyip serinlemeye çalışırken festivale katılan insanlar Kan’da içip ortamı coşturuyodu ama mevzu bu diil. Mevzu derinlerde. Vol Sıtrit’te bir yerlerde. Kadınlar Günü’nde farkındalık yaratmak için üretilen, 4 Gırand Piri’yi kaptığı gibi kaçan, bıcırıklığıyla kalbimizde normal bir yer edinen “Fiırlıs Görl” adlı heykelden bahsediyorum. Nitekim bu bronz kız çocuğu, Vol Sıtrit’in maskülen, para babası, hırslı ama bir o kadar da fırsat eşitliğinden bahseden Amerikın Dırim’inin simgesi olan “Saldıran Boğa” adlı eserin karşısında korkusuzca duruyor. Reklam, amacı ve faydası açısından düşününce evladiyelik

bir reklam olmuş. Hatta turistlere fotoğraf çektirmelik güzel bir alan da sağlıyo. Ama bence asıl olay, reklam ajansının fikri markaya kabul ettirebilmiş olması. Nerdeyse herkesin internet mecrasını kullanarak iş çıkardığı bir yılda, eski toprak bir yöntemle böyle bir reklam yapmak fantastik geldi. Hatta, acaba heykelin oyuncaklarını satmak için mi böyle bir reklam yaptılar diye düşünmedim değil. Sonradan anladım ki, reklamveren şirket Vol Sıtrit’in sayılı varlık yönetimi şirketlerinden biri imiş. Vol Sıtrit’teki iş dünyasının cinsiyetçi halinden memnun olmadıkları için böyle bir heykel yaptırdıklarını açıklamışlar, muhtemelen yer seçimi de bu sebeple o kızgın boğanın karşısı olarak seçildi.

Baturalp Uzun

7


SEKTÖRDEN

Açıkhava kategorisinde @teamredistanbul @VodafoneTR kampanyası bronz aslan kazandı. Medya ajansı: @MindshareTurkey. Kutlarız! #CannesLions

Cannes cazibesini yitiriyor mu? Bu yıl Cannes Lions, geçtiğimiz yıllara göre biraz sönük geçti. Bazı oturumlarda salonlar hıncahınç dolarken; çoğu oturumdaki kalabalık, salonları doldurmaya Videoyu izlemek için QR kodu taratın. yetmiyor.

Dijitalle dönüşen öğrenciler: UniChallenge+ Dijital Öğrenci İşleri Kampı tamamlandı. Dijital pazarlama iletişimi sektörüne nitelikli eleman yetiştirmeye katkı sağlamak, gençleri dijital dünyaya kazandırmak ve bu alandaki kariyer imkânlarını tanıtmak amacıyla IAB Türkiye tarafından Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi işbirliğiyle gerçekleştirilen UniChallenge+ Dijital Öğrenci İşleri Kampı’nın üçüncüsü bu yıl “Dijitale Gittim Dönü(ş)cem” sloganıyla düzenlendi.

Mediavest | Spark’tan isim değişikliği Küresel medya ajansı yola Spark Foundry ismiyle devam ediyor. Publicis Medya ve Publicis One bünyesindeki küresel medya ajansı Mediavest | Spark, Spark Foundry adıyla yeniden markalaşıyor. İlk adımı isim değişikliği ile atılan yeni yapılanma, ajansın devam etmekte olan dönüşümünün altını çiziyor.

8

Yine açıkhava kategorisinde @Tbwa_Istanbul #LandRover kampanyasıyla bronz aslan aldı. Kutlarız! #CannesLions


REKLAM ANALİZİ

D

EVET, YAPABİLİRİM!

üşünsenize, bir kaza geçiriyorsunuz ve hayatınız hiç olmadığı kadar değişiyor. Belki başarılı bir patenci, futbolcu ya da sadece annesiniz. Hayatın sizden aldıklarıyla durup üzülmeyi mi seçerdiniz yoksa geri kalanlarla her şeyi daha iyi hale getirebilmeyi mi? Gelin bu konuyla ilgili oldukça ilginç örneklere göz atalım. Channel 4’un Paralimpik oyunları için yaptığı reklamdaki insanlara hayran olmamak elde değil. Bebeği ayaklarıyla tutan bir anne gibi ilham verici sahneleri; Protez eklemleri ile koşan, atlayan ve futbol oynayan çocuklar. Down sendromlu sporcular, kör patenciler, ayaklarıyla uçağı uçuran bir kadın... Gerçekten, inanılmaz yetenekler. Her izlendiğinde suratlarda minik bir gülümsemeden kocaman bir gülümsemeye geçiren anlar yaşatıyor bizlere, aynı zamanda ne kadar hümanist olduklarını da görüyoruz bu sahnelerde. 140 tane sporcunun aralarında olduğu, dünyanın dört bir yanından gelen müzisyenleriyle çekilen bu reklam filmi, isteyen herkesin her şeyi başarabileceğine vurgu yaparken “Size yapamazsınız diyenler olacaktır. Onları dinlemeyip 'Evet, yapabilirim.' diye bağırın” demekte. Sanırım bu reklam filmi bize hiçbir zaman imkansız diye bir şeyin olmadığını gösteriyor. Paralimpik Oyunları'nda, sınırlı imkanları olan kişilerin, diğerlerine kıyasla

çok daha karmaşık spor egzersizleri yaptığını görebiliriz. Bu reklam, spor ve eğitim alanındaki becerileri geliştirmek için motive edebilecek düzeyde. Sammy Davis Jr.’ın “Yes I Can” şarkısı, dünyanın en önde gelen engelli müzik grubu olan “The Superhumans Band” tarafından yeniden düzenlendi. Universal Music tarafından piyasaya sürülen şarkıdan kazanılan karın hepsi İngiliz Paralimpik Derneği’ne bağışlandır. Bu 3 dakikalık reklam filmi yüklendiği ilk gece olan Cuma gecesi 1 milyonu aşkın izleyiciye ulaştı. Buna ek olarak sadece Facebook’ta 1 hafta içerisinde 23 milyon kişi tarafından izlendi. Rio paralimpik oyunları, kısa bir süre içerisinde yoğun ilgiyle karşı karşıya kalmış ve istenilen hedefe ulaşmıştır. 2012 yılında Londra’da “Meet the Superhumans” adlı bir sürü ödül alan, kampanyayı takip eden bu reklam,

engelliliğin algısını değiştirmeyi hedefliyor. Bu reklamda daha önce gösterildiğinden daha fazla kişi ve prodüksiyon vardır. Reklam filmi, Paralimpik oyunları ve halkın engelli üyelerini içeren Nadav Kander'in yaptığı güçlü bir poster kampanyası eşliğinde ve 7 Eylül'de Rio Paralimpik Açılış Töreni'ne kadar İngiltere genelinde yayımlanacaktır. Bu kampanya şimdiye kadar engelliliğe karşı halkın tutumunu değiştirmeyi amaçlayan bir proje olmuş. 4Creative'in yaratıcı direktörü Alice Tonge, reklamın insanların engelli olma biçimini değiştireceğini umduğunu belirtti. "Engelliliğin sözlük tanımına bakarsanız, bu çok olumsuz; bir kişinin duyularını, hareketlerini veya faaliyetlerini sınırlayan bir durum diyor ve biz bu tanıma itiraz etmek istedik" diye ekliyor. Bu reklamda olan kişilerin gerçekten inanılmaz olduklarını ve gerçek olduklarını belirtmek gerekir. Hannah Cockcroft, Joren Teeuwen, Iaroslav Semenenko, Ellie Simmonds reklamda gözüken sporculardan sadece birkaçı. Son olarak bu reklam filminin Cannes ödül töreninde Grand Prix aldığını da söylemek gerekir.

Elif Onat

9


RÖPORTAJ SERHAT AKKILIÇ İLE RÖPORTAJ Addictive: Bir Canness Lions’u daha geride bıraktık. Bu sene Grand Prix alan işlerin önceki senelere göre daha yenilikçi olduğu söylenebilir mi? Serhat Akkılıç: Her yıl yeni olsun olmasın her şeyin yeni gibi paketlendiği bir endüstride olduğumuz için gerçekten neyin farklı olduğu sorusu daha önemli olabilir. Birkaç yıldır sanki iki uçta birbirinden çok uzak olan bir eksende farklılaşıyor endüstrimiz. Bir tanesi veri, verinin farklı algoritmalarla yaratıcı kullanımı yönünde oluşurken, diğeri de tamamen insan-doğa dengesi, çeşitlilik, farklı kimlik ve cinsiyetlere olan açıklık gibi yönlerde gelişiyor. İki tarafta da samimi ve iyi işler gördük bu yıl.

imkansız değil. Sizce bu doğru bir hamle mi? Serhat Akkılıç: Bu seviyedeki ve kuruma özel şartlarla oluşan bir kararın arka planını bilmeden yorum yapmam çok doğru olmaz, ancak sektörün beklemediği bir karar olduğu kesin. Yapay zeka şu anki haliyle insanın bilişsel yeteneklerini destekliyor, insanların yaratıcılıkla ilişkisi bilinçle şekillenirken, makinelerin yaratıcılıkla ilişkisi algoritma seviyesinde oluşuyor, dolayısıyla bu yeni kavramların neyin yerini doldurup dolduramayacağını, tabir caizse medya gazına gelmeden, iyi düşünmek gerek. Yaratıcılığın matematiğinden bahsettiğimiz anda, makineler bizim önümüze geçebilir hipotezi doğrulanmaya başlıyor, önümüzdeki dönemde

algılama ve ifade etme fırsatımız olacak, bunu değerlendiren ve değerlendiremeyen reklamverenler (ve ajanslar ve reklamcılar) arasındaki makasın açılacağı kesin. Addictive: Yapay zekanın etiğinin çokça tartışıldığı günlerdeyiz. Yapay

Bu seviyedeki ve kuruma özel şartlarla oluşan bir kararın arka planını bilmeden yorum yapmam çok doğru olmaz, ancak sektörün beklemediği bir karar olduğu kesin.

Addictive: Publicis Worldwide Cannes Lions 2 018’de yer almayacağını açıkladı. Yarışmalara ayrılan bütçelerini ajans çalışanlarına asistan olabilecek bir yapay zekaya harcayacaklarını açıkladılar. Reklam üretim süreçlerinde yapay zeka insan zekasından ne kadar rol çalabilir? Reklamlarının hedef kitlenin insan olduğu düşünülünce ortaya öngörülemez sonuçlar çıkması

10

“singularity” kırılımlarını yaşarsak pek çok konuda makineleri bizim kararlarımızın daha da görünmez bir şekilde içerisinde bulacağız, sonra da sanırım herşeyi onlara devredeceğiz, biraz daha süremiz var bu aşamaya, yine de çok rehavete kapılmayın gençler! Önümüzdeki kısa vadede yaratıcılığın farklı bileşenlerini makinelerin sayesinde daha iyi

zekanın öğrenme kabiliyeti her geçen gün artmakta ve toplanan bilgilerin kötü amaçlar için kullanılabiliyor olması birçok kullanıcıyı endişelendiriyor. Fakat hala çoğu ülkede bu konu hakkında yasal mevzuat oluşturulmadı. Reklam etiği nereye evriliyor?


RÖPORTAJ " Birkaç yıldır sanki iki uçta birbirinden çok uzak olan bir eksende farklılaşıyor endüstrimiz." Serhat Akkılıç: Yapay zekanın medya ve iletişim endüstrisindeki temsiliyeti şu anda popüler kültürdeki etik tartışmalarını da şekillendiriyor. İntihar eden güvenlik robotundan, tehlike anında kimin canını koruyacağını tartıştığımız sürücüsüz araca kadar hayatımıza yeni giren tüm kavramlar, sosyallik

aşamasında algoritmaya dayanan her sürecin içerisinde hangi sosyo-kültürel yaklaşımların dominant olduğunu araştırarak işe başlamamız lazım. Yapay zekanın etiği v.b. sosyo-kültürel kodların oluşması, programlama mantığının hangi ortamda ve güç odağı içinde şekillendiği ile de ilgili, bunun etrafında oluşacak pop-kültür, reklamdan hem besleniyor hem de besliyor. Reklam endüstrisi, bu yeni kavramlardan

reklamverenlerin yarışmalara genellikle kampanyaları dahilinde yapılan işler yerine ayrı konseptte çalışılmış işlerle katılması reklamın amacı ve faydası açısından bir çelişki midir? Reklamverenler ve ajanslar neden bu yolu tercih ediyor? Serhat Akkılıç: Yarışmaların gerçek hayatta insanların para kazandığı reklamcılık dünyasını temsil edip etmediği konusu hep tartışılır, ve işin içindekiler için kısa bir tartışmadır zira kesinlikle etmiyor. Türkiye özelinde zaten konu bambaşka noktalarda ama dünya genelinde de yüzlerce iş içinden birkaç tanesinin, hatta yarışmaya özel düşünülmüş bir tutam işin gönderildiği, endüstriyel bir yaratıcılık arenası, Baudrillard’ın gerçeklikten kopuşunun daniskası, bir o kadar görsel, zihinsel ve duygusal hikayelerden oluşan bir şölen! E tabii “Atomlardan değil, hikayelerden oluşan”* dünyamızda da, belki amaç da, fayda da, ihtiyacımız olan da budur?

"Yarışmaların gerçek hayatta insanların para kazandığı reklamcılık dünyasını temsil edip etmediği konusu hep tartışılır, ve işin içindekiler için kısa bir tartışmadır zira kesinlikle etmiyor. " içerisindeki diğer kavramlarla bir dengeye oturmak durumunda. Önümüzdeki dönemde konu da, İlham da bu, reklamdaki ekmeğin bir kısmı da burada olacak. Amma ve lakin meseleye yaklaşırken robotlar yapay zeka v.b. mitleştirilmiş kavramlarla değil de, karar verme

beslenirken ona yaklaşımımızı da şekillendirecek, makinelerin karar verdiği dünyada neyin etik olduğu konusunda reklamcıların bu kültürel kodların oluşmasında önemli bir sorumluluğu olduğunu da düşünüyorum.

Röportaj: Baturalp Uzun Addictive: Yarışmalar genelinde konuşacak olursak,

11


KÜLTÜR - MİZAH THAT SUGAR FILM Şüphesiz kimsenin hayır diyemeyeceği şeylerden birisi olan şekerin aslında o kadar da masum olmadığı uzun süredir bilinen bir gerçek. Peki beraber yaşadığımız bu 'gizli katil' olarak adlandırılan maddenin gerçekten tüm zararlarını biliyor muyuz? Modern dünyanın ve aç gözlü sanayicilerin oyuncağı olduğumuzu yüzümüze vuran bu belgeselde karakterimiz diyet dolayısı ile sağlıklı olduğunu düşündüğümüz besinlerle beslenerek kilo alıyor. Durum karşısında şoka uğruyor. Çünkü en masum gözüken diyet ürünün bile bir porsiyonunda 4-5 kaşık toz şeker ol-

duğunu fark ediyor. Belgeselde konu alınan ana başlıklardan biri de medyanın nasıl büyük markaların avucu içinde olduğu ve tüketicilerin büyük markaların ürünlerini almaları için medyanın nasıl insanlara gözünün içine baka baka yalan söylediği anlatılıyor. İzledikten sonra şekeri bırakmak fikri kafanızda varsa kesin olarak bırakacaksınız. Tür: Belgesel Süre: 93 Dakika Yıl: 2014 Yönetmen: Damon Gameau IMDB: 7.4

TWITTER’DAN İNCİLER

12


MAKALE

B

CANNES'DA UFAK BİR YOLCULUK

u yıl 70.si düzenlenen Avrupa'nın en önemli film festivalleri arasında gösterilen Cannes film festivalinde Türkiye standı açıldı. Festivalin bu yıl tanıtım yüzü olan, 2010 yılında Ali İlhan'ın yönettiği "Sinyora Enrica ile İtalyan olmak" filminde rol alan Claudia Cardinale için Türkiye standında resepsiyon düzenlenip, kendisine onur plaketi verildi. Hazır Cannes ve Türkiye standını konuşurken Türkiye’nin geçmişten günümüze bu festivalde aldığı ödülleri ve ödül alan filmlerden bahsedebiliriz. Yaslanın arkanıza başlıyoruz...

1946’dan beri dünyanın her yerinden filmleri bir araya getiren festivalde Türkiye sineması olarak toplam 5 kere ödül almışız. İlk Altın Palmiye ile tanışmamız 1982 yılında "Yol" filmiyle oldu. Yönetmenliğini Yılmaz Güney'in yaptığı, başrolde Tarık Akan'ın bulunduğu film İmralı Cezaevi’nden bayram izni için çıkan beş mahkumun hikayesini anlatır. Seyit Ali’nin (Tarık Akan) namusuna leke düşüren karısına ceza vermek için köye gitmesiyle olaylar gelişir. Yol filminden sonra Cannes'dan gelecek ödül için çok bekledik. 1982'de aldığımız ilk ödülden sonraki aldığımız ödül yaklaşık 20 sene sonra (2003) Nuri Bilge Ceylan'ın yönettiği "Uzak" filmiyle geldi. Film "Büyük Jüri Ödülü"nün yanı sıra "En iyi Erkek Oyuncu" ödülünü de almıştı. Uzak filmi daha sonra Oscar aday adayı da olmuştu. Bu ödülden 4 sene sonra, 2007’de yönetmen Fatih Akın'ın filmi "Yaşamın Kıyısında" "Cannes Film Festivali’nde “En iyi Senaryo" dalında ödüle layık görülmüştü. Senaryosu altı insan, altı hayatın yapısal olarak iç içe girmesiyle, her birinin bir yolculuğa çıkması ve yolculuklar bizzat kişilerin benliğine giden yolculuklar olmasıdır.

2000’li yıllar güzel başlamıştı fakat artık en büyük ödülü, Altın Palmiye'yi istiyorduk ve Yönetmen L. Rezan Yeşilbaş bu ödülü alıp gelmişti. 2012’de çekilen bu filmin adı Sessiz’di. 1984 yılında Diyarbakır'da tutuklu olan kocasına yasak olmasına rağmen yeni bir çift ayakkabı götürmeye çalışan Zeynep'in (Belçim Bilgin) hikayesini yalın bir dille anlatıyordu film. Geldik sona.2003 yılında Uzak filmiyle 2 ödül alan Nuri Bilge Ceylan bu sefer "Kış Uykusu" ile 2014’te Altın Palmiye'yi Türkiye sinemasına kazandırdı. Güçlü oyuncu kadrosuna sahip olan filmin başrollerinde Haluk Bilginer, Demet Akbağ ve Melisa Sözen var. Eski tiyatro oyuncusu Aydın'ın Anadolu bozkırlarının ortasında kendisiyle hayalleriyle ve sevdikleriyle düşe kalkan ilişkisini anlatan film usta oyunculuklara da sahne olmuştu. Böylelikle 1982’de "Yol" filmiyle başlayan bu serüvenin en son ödülü de 2014 de gelmiş oldu. Bir dahaki ödül ne zaman, ne şekilde, hangi filmle gelir bilinmez fakat 2000’li yıllarda ödüllerin sıklaştığını söylersek yanlış olmaz. Peki, sizin bu filmlerden hangisi favoriniz? 71. Cannes Film Festivali yazımızda görüşmek üzere...

Efe Kiraz

13


ANALİZ

B

KORKUSUZ KIZ

ir kadının ellerinden çıkma başka bir kadın. Hayır, hamile bir kadından ya da bir kız çocuğu yetiştirmekte olan bir anneden bahsetmiyoruz, gerçek anlamda ‘bir kadının elleriyle başka bir kadın yaratması’ durumundan bahsedeceğiz. Hem de cansız gözlerinden, hareketsiz kollarının belinde bulduğu yerden bile hissedilen ‘korkusuzluk’la yaratılmış küçük bir kadından.

Korkusuz kız heykeli Kristen Visbal tarafından yapıldı. ABD’nin finansal merkezi olan Wall Street’e 8 Mart Kadınlar gününde bir haftalık izin alınarak yerleştirildi. Heykelin amacı üst düzey kadrolardaki kadınerkek eşitsizliğini eleştirmek ve kadın liderlere sahip şirketlerin daha iyi yönetildiği farkındalığını yaratmaktı.

Reklam filmini izlemek için QR kodu taratın.

14

Fakat gösterilen yoğun ilgi nedeniyle heykelin bir yıl daha meydanda kalacağı açıklandı. Reklam, bir kadının bu heykelin çizimden yerleştirilene kadar olan sürecini anlatıyor. Reklam filminin başında kağıtta gördüğümüz o korkusuz kızı saniyeler sonra koşmaya ve haykırmaya

başlayacakmışçasına görmek gerçekten etkileyici. Heykelin yapılışını anlatmak için 1 dakika 20 saniye yetersiz bir süre gibi de gözükse, açıkçası bizlere tüm sürecin heyecanını yaşatmak ve heykelin isminin hakkını vererek tüm cesurluğunu aktarmak için yeterliydi. Hepimiz bunu hissetmiş olacağız ki bu reklam filmi Cannes Lions 2017’nin ilk gününde glass, PR ve outdoor kategorilerinde büyük ödülü McCann New York’a kazandırdı. Reklamın yaratıcısı olan McCann’den bahsetmek için ajansı araştırırken ‘Korkusuz Kız Hakkında Bilmediğimiz Şeyler’ başlığına rastlıyoruz. McCann Kuzey Amerika Şefi Yaratıcı Sorumlusu Eric Silver heykelin "bir iyimserlik, umut, masumiyet ve kararlılığı temsil etmesi" gerektiği için heykelin yetişkin bir kadın olmaktan çok bir kız çocuğu olmasını istediğini belirtiyor. Silver’ın açıklaması reklam filminin sonunda hissettiklerimizi o küçük kızın cesurluğuna hayranlığımızı açıklar nitelikte ve ajansın amacına ulaştığını gösteriyor. Silver, statüye isim vermenin öneminden bahsediyor. Ona ad verme "çok tartışılan bir konu" haline geldi, ama sonunda "Korkusuz Kız" basitliği nedeniyle kazandı diyor. Korkusuz kız, basit ismiyle, temsil ettiği umut ve masumiyetle, 1 metre 21 cm uzunluğunda olmasına rağmen yarattığı büyük farkındalıkla ödülleri topluyor. Bir kadının ellerinden çıkma başka bir kadın, bir reklam filminde yahut bir meydanda, canlı ya da cansız, bir kadının neler başarabileceğini tekrar gözler önüne seriyor.

Cansu Öztürk


ANALİZ

L

BEĞENİLER VE DİĞER BAĞIMLILIKLAR

ouise Delage ismi tanıdık geliyor mu? Geçtiğimiz aylarda Instagram’da paylaştığı tekne partileri, seyahat ve lüks akşam yemeği fotoğraflarıyla, sadece birkaç gün içerisinde 50,000 üzerinde beğeni toplamayı başaran 25 yaşında Fransız bir genç kadın. En azından ilk bakışta öyle olduğunu düşünüyoruz. Çünkü herkesin yaptığı gibi sosyal medyada hayatının en iyi anlarını paylaşmaya çalışıyor. Fakat durumda küçük bir bityeniği var –neredeyse her fotoğrafta elinde bir içki var. Aslında karşımızda bir alkolik var ve bunu hiçbirimiz fark etmiyoruz.

Ağustos ve Eylül ayı boyunca aktif olan hesap hızla büyüyor –ta ki 22 Eylül’de bunun aslında Paris’li ajans BETC’nin, “Like My Addiction” adlı kampanyasının bir parçası olduğu yine bu hesaptan açıklanana kadar. Kampanyanın amacı Addict Aide adlı organizasyonun gençler arası alkolizmin ciddiyetine dikkat çekmek. Organizasyonun araştırmasına göre bir yılda ölen 5 gençten 1’inin ölüm sebebi bağımlılık. Addict Aide bunun önüne geçebilmek için kendi veya sevdiklerinin alkol tüketiminden endişelenen herkese yardım edebilmek için çalışıyor. BETC ajans başkanı ve kreatif direktörü Stephane Xiberras’ın AdFreak’e “Aldığımız brief yakınımızdakilerin bağımlılığını

fark edebilmenin ne kadar zor olduğu üzerineydi. Biz de sahte bir Instagram hesabı açarak, her zaman gördüğümüz fakat bağımlı olabileceğinden hiç şüphelenmeyeceğimiz bir kişilik yaratmanın ilginç olabileceğini düşündük.” diyor. Bu hesabı hızla görünür kılmak için Instagram içeriklerinin ve kullanıcılarının alışkanlıklarını baz alarak 4 ana taktik üzerinden yol almışlar: içerik, hashtagler, bot ve fikir önderlerini kullanmak. Benzer temadaki ünlü hesapların içeriklerine benzer içerikleri, yüksek trafiğin olduğu saatlerde paylaşarak daha çok kişiye ulaşmaya hedeflemişler. Bu paylaşımlara daima moda, yemek, doğa, parti gibi alakalı ve popüler hashtagler eklemişler. Bilinen bir bot kullanarak aynı alanlara ilgi duyan kişilere otomatik beğeni ve yorum atarak ulaşmış ve kısa sürede sadece 3,156 kişiyi takip ederken kendi takipçilerini 16,700’e çıkarmışlar. Buna ek olarak takipçileri 20,000 ila 100,000 arası olan genç fikir önderlerinin Louise’in profilini kendi takipçileri

arasında yaymalarını sağlayarak hesabı daha da büyütmüşler. Xiberras’ın dediğine göre bu kampanya çok daha iyi olabilirmiş. Çok az insan bu davranışı fark etmiş ve bir sorun olduğundan şüphelenmiş; çoğu insan Louise Delage’ın sadece eğlenen, partilere giden herhangi Fransız bir kız olduğundan eminmiş. Gizem açığa çıktıktan sonra Addict Aide sitesinde normalin 5 katı bir trafik oluşmuş. Hikaye üzerine 140’tan fazla makale yazılmış ve Fransa’da Twitter’da trending topic olmuş. Toplamda bu genç kadının üzücü sırrı Instagram, Facebook ve Youtube üzerinde 500,000 izlenme sahibi olmuş. Hem de sıfır medya yatırımı ile. Xiberras, bu kampanyanın insanların gözünü açmış olmasını umduğunu söylüyor ve ilginç bir noktaya değiniyor: “Bu çağda bazen öyle geliyor ki; daha çok insan sosyal medyada ideal hayatını sahnelemeye çalıştıkça, bu pek de ideal olmayan gerçekliğin daha iyi saklanmasına yarıyor.”

Tuba Üstüngör

15


ELEŞTİRİ BU REKLAMDA ÇOCUĞUN NE IŞI VAR!

R

eklamlar genellikle marka için bir tüketim sağlamak veya bir marka imajı, belirli bir algı oluşturmak maksadı ile potansiyel tüketiciye, hedef kitleye bir izlenim sunar. Reklamcılar bu izlenimi reklamlarda oluşturdukları bir gerçeklik ile aktarır. Oluşturulan bu gerçeklikte her zaman potansiyel tüketici ya da üründen faydalanan kitle olmayabilir. Genellikle bu durumda çocukların kullanımı, hatta istismarı söz konusudur. Reklamda ya da medyada istismar iki şekilde gerçekleşebilir: Medyada çalışan, çalıştırılan çocukların istismarı ve medyada, reklamlarda temsil yolu ile çocuğun istismarı. Ürünün veya hizmetin hedefinde olmayan, bu ürün veya hizmetten fayda sağlamayacak olan çocuğun reklamlara taşınmasına sıkça şahit olmaktayız. Televizyonda, basılı medyada ya da dijitalde çocuğun genellikle masumiyet, saflık, temizlik algılarının markanın imajına destek olması adına konumlandırıldığı gözlemlenmektedir.

16

Bu noktada aslında iki farklı temel sorundan söz edilebilmektedir. Çocuğun toplumda oluşmuş olan algısının, imajının markanın menfaatleri doğrultusunda istismarı ve gördüğünü öğrenmeye, kabul etmeye daha yatkın olan çocuğun karakter yapısının, istek ve taleplerinin, toplumsal normlarının oluşmasına reklamların etki etmesi.


ELEŞTİRİ “Ailenizin izlemesini istemeyeceğiniz reklamlar çekmeyin.” -David Ogilvy Çocuk gördüğünü, kabul etmeye ve benimsemeye elbette ki yetişkinlere göre daha yatkındır. Reklamlardaki çocuk karakterlerin davranışlarını kopyalaması, benimsemesi de bu nedenle çocuğun karakteri üzerine etki edebilecek unsurların başında gelmektedir. Bu noktada çocuk, toplum tarafından belirlenen çocuğun nasıl olması gerektiğine yönelik bilgileri medya ve reklam yolu ile edinir. Bununla beraber oğlan ve kız çocuklarının davranışlarının şekillenmesinde reklamların önemli bir rol oynadığını da belirtmek gerekir. Reklam toplumdaki kültürün, toplumsal yapının, kuralların ve düzenin devamını destekleyici bir unsur olarak da görülebilir. Ancak reklam sadece var olanı yansıtmayacağı gibi yeni bir düzen, alışkanlık ve yapının oluşmasına da etki edebilir.

önündeki çocuk için de söz konusu olduğunu unutmamamız gerekmektedir. Küçük yaşta televizyona çıkmak, ünlü olmak adına bir rekabete girişen çocuğun set, ajans ortamlarından hem psikolojik hem de fiziksel olarak olumsuz etkilendiklerini söylemek mümkündür. Prof. Dr. Bengi Semerci de reklamın çocuklar üzerindeki etkilerini açıkladığı “Dikkat Bu Reklamda Çocuk Var” başlıklı köşe yazısında bu konuya değinmiştir. Semerci, çocuğun reklamlar ile seyirlik nesneler haline getirilmesinin yanı sıra çocukla alakalı olmayan bir ürünün veya hizmetin tanıtımında kullanılan çocuğun, kendi iradesi dışında kıyafetler giydirilerek ve makyaj yapılarak istismara açık bir biçimde sunulmasının da kamera önündeki çocuğun reklamlardan olumsuz etkilenişini desteklediğini ifade etmiştir.

REKLAMDA ÇOCUK VAR!

Nihai amacı tüketim sağlamak olan reklamcıların, ürün veya hizmet reklamlarında hedef kitle olmayan çocuklara yer vermesi durumu Akademistok’un “Televizyon Reklamlarında Çocuk” başlıklı makalesinde çocuğa gereksiz tüketim isteği kamçılamak ve çocukta tüketim alışkanlığı ve arzusu oluşturularak ileride iyi bir tüketici birey olmasını sağlamak amaçları ile açıklanmıştır. Ürünün çocuk için faydalı olmadığı ve hatta çocuğun hedef kitle olmadığı durumlarda çocuğun reklamlarda yer alması sonucu çocukta oluşan tüketim arzusu ürün ya da hizmeti satın alması için çocuk tarafından zorlanan aileyi de olumsuz etkilemektedir. Lakin tüm bu olumsuzlukların sadece ekran başındaki çocuk için değil, kamera

Daha fazla para kazanmayı esas alarak, daha geniş bir hedef kitle yaratmak adına tüketim alışkanlıklarını çocuklara kazandırma gayesi ile reklamda psikolojik çocuk istismarının hem mesleki hem de medyada temsil yolu ile oluşmasını meşrulaştırmak, meslek ahlakına ne kadar uygundur? David Ogilvy’nin “Ailenizin izlemesini istemeyeceğiniz reklamlar çekmeyin.” deyişinden feyz alarak, sizler de çocuğunuzun olumsuz etkileneceği, ona fayda sağlamayan ve hatta hedef kitlesinde bile olmadığı ürün ve hizmetleri bu dünyanın saf ve temiz çocuklarına reklam etmeyin.

Tuğkun Zeroğlu

17


MAKALE 2017 CANNES’DAN GERİYE KALANLAR

B

ir işe başladığımızda, son bulduğundaki alkış seslerini hayal eder dururuz. Cannes Film Festivali de yeteneklibaşarılı birçok ünlü ve işin hak ettiği o alkış sesini duyurmak için 1946’dan beri Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenmeye devam ediyor. Bu yıl 70. yılını kutlayan festival başarıya ve ödüle ev sahipliği yaptığı gibi dünyanın dört bir yanından ünlülere de ev sahipliği yaparak insanların dikkatini çekmeyi başarıyor. Cannes bu yıl 70. yılını kutluyor dedik ancak yarışan işlerin sayısında azalma olduğu gibi festivalin %4 - %5 küçüldüğü de konuşuluyor. Geçtiğimiz yıl 95 ülkeden 43.101 proje yarışıyordu ancak bu yıl 93 ülkeden 41.170 proje yarıştı.

Ayrıca festivalin henüz başındayken, önümüzdeki yıl Publicis Groupe ajanslarının Cannes ve benzeri etkinliklere katılmayacağı yönündeki açıklaması da küçülmenin devam edebileceği algısı yaratıyor.

Festivalin ana konusu ise “marka amacı” ve “çeşitlilik” üzerine değişim göstermiş. Bu yıl elde edilen başarıların toplumsal bir amacadeğere hitap etmesi neredeyse öngörüldü diyebiliriz. Festival “amaç” üzerine yoğunlaşırken, ilgi çekici bir afiş ortaya koymadan geçmemiş; Fransa’da -ki bence tüm dünyada- devam eden “0 beden manken” tartışmalarına gönderme olarak hazırlanan afişte, 1960’lı yılların ünlü oyuncusu Claudia Cardinale’in 60 yıl önceki bir fotoğrafının biraz değiştirilmiş halini görüyoruz. Umuyoruz Festival başarılı projeleri alkışlamaya ve bu alkışları ödüllerle taçlandırmaya devam eder. Çünkü yarışmak, yeni işler, yetenekler görmek her birimize örnek olacak, bizleri geliştirecektir. Önümüzdeki yıl tema ne olur bilemeyiz ancak bu yılki temanın toplumsal bilinci arttırmak üzere “amaç” olarak seçilmesi de birçok insan tarafından çok beğenildi.

Yasemen Uzunali

18


ESKİ BİLGİ’LİLER BILGI ÜNIVERSITESI ULUSLARARASI TICARET VE İŞLETME MEZUNU RAFİNERİ STRATEJIK PLANLAMACISI BERKAY BAŞER ILE ROPÖRTAJ

Erken harekete geçin, cesur olun ve staj için darlayabildiğiniz kadar insanı darlayın. En büyük dezavantajlardan biri reklam ajanslarında sadece reklamcılık mezunlarının çalıştığının zannedilmesi. Bu yüzden reklamcı olmayı istediği halde deneyemeyen çok insan var. Bir başkası da reklamcılık öğrencileri mesleğin ajansta öğrenildiği anlayıp erkenden staj yapmaya başlıyor. Bu da onlara büyük bir avantaj katıyor. Bu yüzden reklamcı olmak isteyen herkese tavsiyem şu; erken harekete geçin, cesur olun ve staj için darlayabildiğiniz kadar insanı darlayın. Sizin için iş hayatınızda en zevkli olan iş bölümü hangisidir? Yeni bir iş geldiğinde -özellikle de konkur gibi yepyeni bir konu varsailk anda yaşanan “ne yapacağız” bilinmezliği bana çok zevk veriyor. Sonuçta belli bir formatı yok bu işin, her iş kendine özel. Bu durum biraz mide yanmasına da yol açıyor tabii, o ayrı. Öğrenciliğiniz boyunca iş hayatıyla alakalı beklentileriniz nelerdi ve bu beklentileri şu an da karşılandığını düşünüyor musunuz? Başka bir bölümden reklamcı olmanın avantajları ve dezavantajları nelerdir? Diğer bölümlerde okuyan öğrencilerimize bununla ilgili tavsiyeleriniz neler olur? Aslında reklamcılık bir meslekten öte bir meslek grubu. Bir reklam fikrinin doğuşundan o fikrin hayata geçişine kadar birçok departman, birbirinden oldukça farklı işlere koordineli bir şekilde çalışıyor. Müşteri temsilcileri, strateji, yazarlar, çizerler, prodüksiyon, finans... Bu farklı departmanın işini daha iyi yapabilmesi için kendine özgü beslenme kaynakları var. Mesela bir stratejistten bahsedersek; sosyoloji, psikoloji, pazarlama ve ekonomi gibi disiplinlerinden beslenmesi işine büyük katkı sağlıyor. Bu alanlarda üniversite eğitimi almak, kendinizi geliştirmiş olmak, sizi sektöre bir adım öne çıkarıyor.

Reklamcıların; gerçek bir şeyler üretmesi ve bu ürettiklerinin birilerini ikna ederek karşılık bulması, sektöre girmeden önce beni en çok heyecanlandırıyordu. Bunları şu an yaşamak, işin içinde olmak heyecanımı daha da artırdı. Fakat iş hayatına dair beklentilerimi karşılayan en az bunun kadar önemli bir şey var, reklamcılar. İstisnalar olsa da reklamcılar akıllı, eğlenceli ve hoşsohbet insanlar. Şimdiye kadar çalıştığım birçok reklamcı ile sivilde de tanışsak iyi anlaşırdık sanırım. Öğrencilik döneminizde kampüslerimiz içerisinde yapmayı en sevdiğiniz şey nedir ? Hava sıcakken, çimlerin üstünde kahve klişesini çok severek yaşatıyorduk. Fakat soğukken, Papaz’da, barın yanındaki yeşil masa güzel zaman geçirirdik. Bazen bir portal olsa, tekrar o rahatlıkta sohbet ettiğimiz bir zaman dilimine geçiş yapabilsek diye hayal ediyorum. Ropörtaj: Deniz Kaya

19


"Mükemmel fikirlere sahip olmak, onları satamadığınız sürece işe yaramaz." John Hegarty

20


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.