13 minute read
Peru yollarında -1
PERU YOLLARINDA -1 "LİMA – PARACAS - HUACACHİNA"
Advertisement
Güney Amerika kıtası hep hayalimizdi. Hayalde kalmasın bir yerlerden başlayalım dedik. LİMA
İlk durağımız Peru’nun başkenti Lima oldu. Francisco Pizzaro, 1532 yılında Peru’yu feth etmiş. Peru’nun fethi sırasında Diego de Almagro ile aralarında çıkan iktidar savaşında Almagro’yu öldürtmüş. En büyük projesi olan Krallar Şehrini, 1535 yılında kurmuş. İlk olarak görkemli bir saray yaptırmış. İçinde fazla yaşayamamış. Almagro’yu öldürtmesini kan davası olarak gören oğlu, arkadaşlarıyla birlikte sarayı basmış. 26 Haziran 1541 tarihinde Pizzaro’yu öldürmüş. Cesedi bulunamamış. PLAZA MAJOR (OLD CITY)
Halen Pizzaro’nun Sarayı olarak anılan bina, Hükümet Sarayı olarak kullanılıyor. Ziyarete kapalı. Her gün sarayın önünde 11:30’da yapılan Askeri Bando konseri ile nöbet değişim seremonisi oldukça başarılı. Sarayın hemen yanında Mağribi balkonları ile ünlü Baş Piskoposun evi ve Lima Katedrali bulunuyor. Katedral, pek çok deprem ve renovasyon geçirmiş. Dış cephesi oldukça süslü, içi de ihtişamlı. 1977 yılında rahipler gizli bir depo keşfetmiş. Deponun içinde birkaç iskelet ile üzerinde “Peru Krallığını bulan ve fetheden Marki Don Francisco Pizzaro’nun kafası buradadır.” yazısı olan mühürlü kutu içinde kafatası bulunmuş! Adli tıp uzmanlarınca yapılan testler sonucu kafatasının, depodaki bıçaklanmış bedenin Pizzaro’ya ait olduğu kanıtlanmış. Pizzaro şimdi, Katedralin girişindeki şapelde yatıyor. Kafasının bulunduğu mühürlü kutu ile iskeleti cam bir tabutta sergileniyor. Meydanın ortasındaki geniş alanda boğa güreşleri yapıldığı gibi Engizisyon mahkemesince suçlu bulunanlar da asılıyormuş. Şimdi “LİMA” yazısının da bulunduğu güzel bir park alanı olmuş. Halk ve turistlerle dolup dolup taşıyor. Gittiğimizde Plaza Major oldukça kalabalıktı. Şık tuvaletler giymiş genç kızlar, profesyonel fotoğrafçılara fotoğraflarını çektiriyorlardı. Gelin desek yaşları küçük, ortalıkta damat yok; mezuniyet desek ona da benzemiyor. Akşam ev sahibimiz Teodoro’ya sorduk. Meğer kız çocukları, genç kız olduklarında aileleri onları yetişkin kabul ediyor, arkadaşları ile birlikte gezmelerine, akşamları eve geç gelmelerine izin veriyorlarmış. Genç kız olmak hayatlarının dönüm noktası olduğu için büyük parti veriyorlarmış!
Başka bir günde Plaza Major’da profesyonel bir fotoğrafçının tuhaf saç modelli, acayip makyajlı, frapan kadınların fotoğraflarını çektiğini gördük. Fotoğraf çektirenler, 2019 yılında Dünya Kuaförler Başkanlığı Peru Şubesinin yaptığı yarışmayı kazanan kuaförler, güzellik uzmanları, mankenlermiş. Lima’da bir çok müze var.
Larco Müzesi; en önemli olanı. Colomb dönemi öncesi uygarlıklara ait eserlerden oluşuyor. Seramik tören kapları, altın, gümüş, değerli taşlardan oluşan eşyalar, tekstil ürünleriyle erotik seramik eserler sergileniyor. İtalyan Sanat Galerisi; İtalyanlar tarafından 1923 yılında ülkenin kurtuluşunun 100. yılı adına hediye edilen eserlerden oluşuyor. Resim, heykel, çizim, baskı, seramik gibi 200 eserden oluşan küçük bir müze. Park of the Reserve; saat 16:00 gibi açılıyor. Işık oyunlarının sergilendiği havuzlar var. Büyük havuzda saat 19:00 gibi ses ve ışık gösterisi düzenleniyor. MİRAFLORES
Miraflores ve Barranco bölgeleri Lima’nın en güvenli yerleri olduğundan tüm turistler buralarda kalıyor. Biz de Airbnb’den Miraflores bölgesindeki bir evi tercih ettik. Evimiz, Lima Piramit’i de denilen Huaca Pucllana manzaralıydı. Huaca Pucllana’ya evimizden yürüyerek ulaştık. İnka ve İnka öncesi dönemlerde Lima ve çevresi kutsal alanmış. 4 ayrı köşesinde, 4 ayrı köy varmış. Ortada bulunan piramit kutsal alan olarak kullanılıyormuş. Günümüze yedi katı ulaşabilmiş. Piramidin en üst kısmında M.S. 1000 ila 1400 yıllarında İchma dönemine ait sepet içinde gömülü 3 kadın, 1 erkek mezarı bulunmuş. Kraliyet ailesine ait olduğu düşünülüyormuş. Daha sonra Wari dönemine ait elit mezarlara ulaşılmış. Piramidin alt kısmında ise kurban edilmiş birçok kadın ve genç kız iskeletine rastlanmış. Buna göre piramit, Tanrılara kurban vermek, ziyafet düzenlenmek, ibadet etmek için kullanılmış. Pasifik okyanusunun kıyısında bulunan Parque del Amor adını öpüşen bir çiftin heykelinden alıyor. 14 Şubat sevgililer gününde
öpüşme yarışması yapılıyormuş. Dev dalgaların dövdüğü kıyıyı süsleyen falezler boyunca yürüyüş yapmak, gün batımını seyretmek harika oluyor. BARRANCO Zarif, kolonyal binalarının dışında mural resimleri ile farklılığını koruyor. Mural resimlerini, Puento de Suspiros’un bulunduğu bölgede bulabilirsiniz. Renkleri, çizimleri, anlattıklarıyla sizi açık hava sanat galerisine götürüyor. Gezerken Parque Federico Villarreal’de Peru TV’nin çekimine rastladık. Küba’lı ünlü şarkıcı Isabel Inigo’dan şarkılar, Peru’lu ünlü sunucu ve şair Mariana Florez Carulla’dan şiir dinledik. Lima’da kahvaltı; tereyağı ile dulce de leche dedikleri karamel, çay veya kahveden oluşuyor. Diğer ülkeleri de gördükten sonra tüm Güney Amerika’nın, İspanyol tarzı kahvaltı yaptıklarını anladık. Peru’daki şehirlerarası ulaşımımızı Peru Hop firması ile yaptık. Konaklama süremizi kendimiz ayarladık. Firma gidilen yerlerle ilgili rehberlik hizmeti de veriyordu. Peru Hop’tan çok memnun kaldık. Lima’dan sonraki hedefimiz Paracas’tı. Sabah 7:00’de Kendy Park’tan Peru Hop otobüsümüzle hareket ettik. CHİNCHA KÖLE TÜNELİ
Yolda ilk durağımız Chincha köle tüneli oldu. Paracas’a 57 km. uzaklıkta bulunan Casa Hacienda San Jose bir zamanlar Peru’daki en büyük şeker plantasyonuna sahipmiş. Devletin satın alınan kölelerden vergi alması üzerine, kaçak köle ticaretine başlanmış. Sahilden 7 km. uzaklıktaki eve yer altından tüneller yapılmış. Köleler bu tünellerden geçirilip, evin altındaki odalarda saklanmış. Diğer evlerle önemli yerleri birbirine bağlayan tünellerin toplam uzunluğu 35 km. civarındaymış. Korsan saldırılarında da alarm verildiğinde tünellerde saklanılmış. İnsanlık dışı çalıştırılan köleler, kaçmaya kalkışır ya da çalışmazlarsa evin altındaki zindanlarda kelepçelerle bağlanarak hapsediliyormuş. Zindan ve gizli odalarda pek çok insan iskeleti bulunmuş. Evin bu karanlık kısmını ustaca kapatan görüntüsü, hemen yanında bulunan Cizvit Kilisesi ile öğrendiğimiz bilgiler bizde şok etkisi yarattı. Şimdi otel olarak işletilen San Jose; gizli kapıları, tünelleri ile tarihin karanlık sayfalarına tanıklık etmeye devam ediyor. PARACAS Paracas’a öğleden sonra ulaştık. Paracas yarımadasının okyanus dalgalarından koruduğu körfezde bulunan kasaba, sıcak denizi, kumsalları ile deniz turizmine açık. Doğal koruma alanları ve Ballestas Adaları ile de büyük öneme sahip. BALLESTAS ADALARI
Paracas’a yakın olan Ballestas adalarına turların dışında ulaşım yok. Kıyıya çıkmak yasak ancak mümkün olan en yakın mesafeden görebiliyorsunuz. Biz de Peru Hop’un sabah turuna katıldık. Teknemiz önce Ulusal Koruma alanında bulunan “Candelabro de Paracas” yani Paracas Şamdanı’nın bulunduğu kıyıya yaklaştı. Şekil kıyıya dik inen tepenin kumlarına oyulmuş. Kaktüs ya da şamdana benziyor. Çok uzak mesafeden bile görülebiliyor. Dalgaların şekillendirdiği Ballestas Adalarının manzarası müthiş. Buraya “Fakir Adamın Galapagos’u” deniyor. Milyonlarca kuş; çorak, kayalık adalarda bağrış çığlık birlikte yaşıyorlar. Rehberimiz, katalogdan bir sürü kuş cinsi gösterdi. Görebildiğim piquero peruano (Peru sümsük kuşu), pelicano peruano (Peru pelikanı), gaviato gris (gri martı) oldu. Bir grup Humbold penguenleri ve çok büyük bir deniz aslanı kolonisi de gördük PARACAS ULUSAL PARKI
İkinci turumuz Paracas Nacional Park’ınaydı. 300.000 hektarlık tropikal çölün olduğu yarım ada, kumullar ve kayalıklardan oluşuyor. Sahilleri balinalar, yunuslar, deniz aslanları, flamingolar, birçok kuş, balık ve hayvan cinsine ev sahipliği yapıyor. Ziyaret ettiğimiz ilk yer Playa Roja yani kırmızı plaj oldu. Gerçekten kırmızı kum ve kayalıklardan oluşuyor. İkinci durağımız La Catedral’di. Dalgaların sahildeki kayalıklarda oluşturduğu şekilden dolayı Katedral adını vermişler. Yaşanan son depremde çatı çökmüş, şimdi sadece adı kalmış. Son durağımız Mirador Istmo de la Peninsula, Ulusal Parkın en güzel seyir terası. Çölün ıssızlığını, sarı rengin tonlarını, güneşin yakıcı sıcaklığını, okyanusun uçsuz bucaksızlığını en güzel burada gözlemliyorsunuz. Falezin altındaki plajda yazın deniz aslanları doğum yapıyor, bebeklerini büyütüyormuş.
HUACACHİNA
Paracas Ulusal Parkı’ndan sonra 74 km. uzaklıktaki Huacachina Köyüne ulaştık. Kum tepelerinin içinde bir göl, etrafı palmiye ağaçları ile çevrili, masal gibi çölün içinde vaha. İnka efsanesine göre; Tanrılar, sevgilisinin ölümünün arkasından gözyaşı dinmeyen kadının gözyaşlarını göle çevirmiş. Eski İnka dili Quechua’ya göre Huacachina “Kutsal kadın veya ağlayan kadın” demekmiş. Göl, yeraltındaki bir kaynaktan besleniyormuş. Suyunda bulunan mineraller romatizma, astım, bronşit gibi hastalıklara iyi geldiği için kaplıca olarak da kullanılıyormuş. Halkın suya girdiği, bir sahili vardı. Köye gelen yerli ve yabancı turistler, etraftaki kumullarda kum sörfü ya da kum kayağı yapıyor, tepelerin üstüne tırmanıyorlardı. Ayrıca bölgede “dune buggy” dedikleri etrafı açık, Mad Max arabalarına benzeyen araçlarla kum sörfü yaptıran, çölde dolaştıran iki saatlik turlar vardı. Bizde tüm turistler gibi kaya yuvarlana tepelere çıktık. Manzara çok güzeldi. Dune buggy’ler ile tur yapanlar çığlık çığa bağırıyor, sürücüler araçlarla kum tepelerinden deli gibi inip çıkıyorlardı. Çölde günbatımı ve gündoğumu manzaralarını tepelerden seyretmek çok özeldi. Sayfamızın sonuna geldik. Gelecek sayımızda Peru’yu gezmeye devam edeceğiz. Sağlıcakla kalın.
Banvit BRF üst yönetimine iki yeni atama
Gıda ve beyaz et sektörünün önde gelen şirketlerinden Banvit BRF yönetim ekibine iki yeni isim katıldı. Banvit Pazarlama DirekBanvit İnsan Kaynakları Direktörlüğüne
törlüğüne Yasemin Gürleroğlu ve İnsan Kaynakatanan Behiç Gülşen ise iş yaşamında 1992
ları Direktörlüğüne ise Behiç Gülşen atandı. Uluyılında Olmuksa Kağıt Sanayi’nde başladı,
sal ve uluslararası şirketlerde pazarlama alanında ardından Uyar Grup İK Müdürlüğü’ne atandı.
18 yıllık deneyimi bulunan Yasemin Gürleroğlu, 2001- 2005 yılları arasında Kanada’da değişik
şirketin marka stratejisi ve iletişimi, kurumsal şirketlerde çalışan Gülşen, Türkiye’ye dönüşünün
Yasemin Gürleroğlu iş yaşamına Pınar Gıda Grubu’nda başladı. Sütaş’ta ürün müdürlüğü yaptıktan sonra 2007-2019 yılları arasında Nestle Türkiye’de pazarlama alanında farklı iş birimlerinde yöneticilik görevleri üstlendi. Son olarak aynı şirkette Sütlü İçecekler iş birimi Pazarlama Müdürlüğü görevini yürütüyordu. Ege Üniversitesi Gıda Mühendisliği mezunu olan Yasemin Gürleroğlu’nun, 9 Eylül Üniversitesi’nde Pazarlama üzerine yüksek lisansı ve Koç Üniversitesi’nde Executive MBA dereceleri bulunuyor.
iletişim ve Ar-Ge bölümlerinden sorumlu olacak. ardından Kıraça Holding, Mondi Tire Kutsan ve Kastamonu Entegre Ağaç Sanayi’nde İnsan Kaynakları Direktörlüğü görevlerini yürüttü. Marmara Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü mezunu olan Behiç Gülşen, aynı üniversitede İnsan Kaynakları Yönetimi ve Gelişimi master programına devam etti. Gülşen, Humber College ve Adler Coaching Enstitüsünde de çeşitli İnsan Kaynakları yönetimi sertifika programlarına katıldı.
Sofra/Compass Group Türkiye’de üst düzey atama
30 bin çalışanıyla Türkiye’nin en fazla istihdam yaratan kuruluşlarından Sofra/Compass Group Türkiye’nin İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcılığı’na Necla Aksoy atandı. 1992 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olan Necla Aksoy, ticaret ve sigorta hukuku alanlarında beş yıllık avukatlık deneyiminin ardından 1998 yılında katıldığı MAPFRE Sigorta’da çeşitli yönetsel rollerde görev yaptı. 2010-2020 yılları arasında MAPFRE Sigorta’nın tüm İnsan Kaynakları süreçlerinin yanı sıra İç İletişim, Sürdürülebilirlik ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk faaliyetlerine liderlik etti.
Aksoy, 30 bin kişilik bir aile olan Sofra/Compass Group Türkiye’de insan kaynaklarındaki tüm yönetim ve geliştirme faaliyetlerini yönetecek.
Nestlé Türkiye Nescafé İş Birimi yeni Genel Müdürü Hüseyin Necdet Kalkan oldu
Kasım 2017’den bu güne
Nestlé Türkiye Kahvaltılık Gevrekler İş Birimi Genel Müdürü olarak görev yapan Hüseyin Necdet Kalkan, 1 Temmuz 2020 itibarıyla Nestlé Türkiye Nescafé İş Birimi Genel Müdürlüğü görevine atandı. Hüseyin Necdet Kalkan, lisans eğitimini 2003 yılında Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümünde tamamladıktan sonra aynı üniversitede MBA derecesi aldı. Dört yıllık satış ve ticari pazarlama tecrübesinin ardından 2006 yılında Zincir Mağazalar Müdürü olarak Nestlé’ye katıldı. Müşterilerle kurduğu etkili iş birlikleriyle Nestlé’nin bu alandaki büyümesine önemli katkılar sağlayarak, 2011 yılında tüm Türkiye’deki Ulusal Zincir Mağazalar Kanalından sorumlu Satış Direktörlüğü pozisyonuna getirildi. 2015’te Nescafé İş Birimi’nde Nescafé Gold, Nescafé Classic ve Nestlé Coffeemate kategorilerinden sorumlu Pazarlama Müdürü olarak görevlendirilen Kalkan, Kasım 2017’de Nestlé Türkiye Kahvaltılık Gevrekler İş Birimi Genel Müdürlüğüne terfi etti. Son 3 yılda ekibiyle birlikte kurduğu başarılı kahvaltılık gevrekler stratejisi ve bu stratejiyi ticari planlarla uygulamasıyla hem büyüme hem de karlılık oranında önemli başarılara imza attı. Necdet Kalkan, Nestlé Türkiye Nescafé İş Birimi Genel Müdürlüğü görevinde şirketin büyüme ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkıda bulunacak.
Barilla Gıda ve Beslenme Vakfı (BFCN), COVID-19 salgını nedeniyle sektörün ve akademinin önde gelen isimlerinin katılımıyla önemli bir webinar ’a imza attı. “COVID-19 Sonrası: Küresel Gıda Sistemini Düzeltme Zamanı” adlı uluslararası webinar ’da uzmanlar; salgının gıda sektörünü ne ölçüde etkilediğini açıkladı. Gıda üretim, dağıtım ve tüketim şeklimizin uzun vadeli sürdürülebilir bir yaklaşım ışığında nasıl düzeltilebileceğine ilişkin detaylar katılımcılarla tartışıldı. “SOSYAL İZOLASYON GIDA KAYBINDA ARTIŞA NEDEN OLDU”
COVID-19 salgınının gıda sektörüne olan etkisine ilişkin detayları paylaşan BCFN Araştırma Bölümü Başkanı Marta Antonelli, “Üreticiler koruyucu önlemler alarak faaliyetlerine devam ederken mevsimlik işgücündeki azalma nedeniyle gıda tedarik zincirinde aksaklıklar meydana geldi. Gıda fiyatlarındaki büyük değişiklikler düşük gelirli ülkeleri ve gıda ithalatına bağımlı ülkeleri büyük ölçüde etkilerken, küçük toprak sahibi çiftçilerin ve lojistik aksamalar nedeniyle gıda kaybında artış oldu. Virüsün talep zincirine etkisi değerlendirildiğinde ise gıda fiyatındaki artış düşük gelirli ailelerin gıdaya erişimini büyük ölçüde olumsuz etkiledi. Meyve sebze gibi besleyici ve sağlıklı gıdaya erişimin zorlaşması nedeniyle işlenmiş gıda tüketimi giderek arttı ve gıda stokçuluğu israfı tetikledi” ifadelerini kullandı. “YAŞAM BİÇİMİMİZDE DEĞİŞİKLİKLERE GİTMEMİZ
sermayesinde düşüş görüldü. Buna ek olarak, sosyal izolasyon GEREKİYOR”
İnsanların gıda, beslenme ve sağlık yaklaşımını salgın sürecinde yeniden keşfetmesinin önemini vurgulayan Marta Antonelli, “Yaşam biçimimizde ve tercihlerimizde değişikliklere gitmemiz gerekiyor. COVID-19, hayatımıza sağlıklı ve yenileyici çözümler getirebilmek adına bize olumlu fırsatlar da sunuyor. Bu süreçte gıda ve beslenme tercihlerimizi gözden geçirmemizin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine ulaşmamızı da hızlandıracağı görüşündeyiz” dedi.
GELECEĞİMİZ İÇİN TARLADAN SOFRAYA 10 ADIM
Webinar’da “Tarladan Sofraya 10 Adım” adlı öneri belgesi katılımcılarla paylaşıldı. 1 - Beslenme ve gıda standartların iyileştirilmesi ve daha gelişmiş bir terminoloji oluşturulması, 2 - Ölçüm sistemlerinin iyileştirilmesi, 3 - İşletmelerin sürdürülebilirlik ve sağlık konularını önemseye teşvik edilmesi,
4 - Tarım ve gıda sistemlerinin dijitalleşmesi, 5 - Gerçek gıda maliyetlerinin belirlenmesi, 6 - Tohum güvenliği, çeşitliliği ve toprak yenileme faaliyetlerinin geliştirilmesi, 7 - Sektördeki tüm aktörlerin harekete geçmeye teşvik edilmesi, 8 - Sürdürülebilir gıda ve beslenme konulu eğitimlerin ve farkındalık çalışmalarının artırılması, 9 - Sürdürülebilir ve sağlıklı beslenme modellerinin etkinleştirilmesi ve insanların teşvik edilmesi, 10 - Küresel dayanıklılığın geliştirilmesi olarak belirtiliyor.
COVID-19 Önlemleri Hava Kalitesini İyileştirdi mi?
Marmara Belediyeler Birliği (MBB) Çevre Platformu, iç ortam ve dış ortam hava kirliliği, hava kirletici kaynakları, COVID-19 ile İstanbul hava kalitesinde kaydedilen değişiklikler konularını ele alan ‘Kentsel Alanlarda Hava Kalitesi’ söyleşisini, Prof. Dr. Ülkü Alver Şahin ile gerçekleştirdi. Marmara Belediyeler Birliği Çevre Yönetimi Koordinatörü Ahmet Cihat Kahraman moderatörlüğünde gerçekleşen webinarda; hava kirleticileri ve kaynakları, hava kirliliğinin sağlık üzerine etkileri, COVID-19 kapsamında İstanbul’da hava kirliliği konuları masaya yatırıldı. ‘KENTLERDE YAŞAYANLARIN YÜZDE 80’İ KİRLETİCİ İÇEREN HAVA SOLUYOR’ Hava kirliliğinin sağlık üzerindeki etkilerine dikkat çeken Şahin, “Her hava kirleticinin etkileri farklıdır. Hava kirliliği görünür olmayabilir ancak ölümcül olabilir. Hava kirliliğine bağlı ölüm oranları akciğer kanserinde yüzde 29, felçte yüzde 24, kalp rahatsızlıklarında yüzde 24 oranlarındadır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre kentlerde yaşayan toplam nüfusun yüzde 80’den fazlası WHO limit değerlerinin üstünde kirletici içeren havayı solumaktadır. ” dedi. HAREKETLİLİKTEKİ AZALMA İSTATİSTİKLERE YANSIYOR Koronavirüs nedeniyle dünya üzerindeki hareketliliğin azaldığını belirten Prof. Dr. Şahin, “Virüsün yayılması ile beraber tüm dünya hava kirliliği üzerinde durmaya başladı. Avrupa genelindeki ülkelerde NO2 kirliliğinin yüzde 40 civarında azaldığı söyleniyor. Partikül maddede ise genel olarak azalma tüm ülkelerde yüzde 10 civarında seyrediyor. Neden birinde yüzde 40 birinde yüzde 10 diye sormak gerekirse sebebi trafiktir. İnsanlar evlerinde olduğu için trafik yoğunluğu azaldı. Hareketlilikteki bu azalma istatistiklere yansıyor. Sadece trafikteki azalma bariz bir şekilde yüzde 40’ları buluyor. ” dedi. COVID-19 ATMOSFERDE TAŞINIYOR MU? “Birçok çalışma aslında virüsün özelikle toz taşınımı döneminde yayıldığını söylüyor. COVID-19 için bu bilgi net olmamakla birlikte genel virüs tanısında iç mekanlarda ve havayı soluduğumuz yerlerde hava bir taşıyıcıdır. Dışarıda aerosol olarak taşınması zor. Partikülün üzerine tutunup gidiyorsa taşınma ihtimali olabilir. Uzun mesafelere böylelikle taşınabilir. Bu bulguları netleştirecek çok fazla çalışma henüz yok. Biz de, Türkiye’de 11 üniversite bir araya geldik ve bu çalışmaya odaklanmış durumdayız. Partikül incelemeleri yapıyoruz. Bireysel çabalarla yürütülen bir çalışma bu, ileriki zamanlarda bir cevap bulmayı umuyoruz.” ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ RİSK TEŞKİL EDİYOR MU? Son dönemde yaşanan hava kirliliğinin temel nedenlerinden birisinin partikül madde parametresi olduğunu vurgulayan Şahin “Solunabilen partikül madde parametresi PM10 olarak tanımlanmaktadır. İnsan nefes aldığı zaman 10 mikronun altını vücuduna alır ama 2,5 mikronun altındakiler ciğerlere kadar yerleşebilir. Bir mikronun altı ise ciğerlerin en dip noktalarına kadar ulaşır. İnce partiküller içeriğindeki toksik bileşenlerinde etkisi ile kanser, solunum sistemi rahatsızlıkları, kalp ve dolaşım sistemi rahatsızlıklarına neden olur. Özellikle iç ortamlarda partikül maddelerin riskleri daha fazla araştırılmalıdır. Örneğin; alışveriş merkezleri yüzde yüz iç ortam havasını sirküle ettirerek çalışıyorlar. Bu, aynı hava hep içeride kalıyor demektir. Merkezin bulunduğu dış ortamda hava daha kirli ise bu havayı da filtrasyon yaparak alışveriş merkezine vermek daha sağlıklı olacaktır. Alışveriş merkezleri tüm dünyada tartışmaya açık bir konu. .” HAVA KİRLİLİĞİNİ ÖNLEMEK İÇİN TEMİZ ENERJİ ŞART Hava kirliliğinin önlenmesi için kapsamlı bir devlet politikası olması gerektiğini ifade eden Şahin, şunları dile getirdi: “Hava kirliliğine yönelik önlem alınmasıyla ilgili devlet planlamasının teşvik edici, destekleyici nitelikte olması gerekiyor. Hava kirliliğini oluşturan kavramları kaynağından engellemek gerekiyor. Temiz enerji kaynaklarına yönelmemiz şart. Güneş ve rüzgâr enerjisini teşvik edici birtakım planlar oluşturmamız gerekiyor. Elbette her şey denetim ve zorunlu kanunlarla yürümüyor. Çevreyi korumak hepimizin görevi. Öncelikle bireylerin gönüllü ve istekli olması daha sonra kamunun da istek ve destek verici nitelikte politikalar geliştirmesi gerekiyor.”