SABRİ ÇAĞRI SEZGİN scsezgin@gmail.com
Denizcilerde Görülen Hastalıklar Antik çağlarda denizciler rüzgâr, fırtına ve akıntı gibi doğa olaylarını hep doğaüstü güçlerle ilişkilendirmiş, bulaşıcı hastalıkları ve ölümcül salgınları da tanrıların gazabı olarak görmüşlerdi. Bu inançların etkisiyle yola çıkılmadan önce kötü ruhlardan, cinlerden ve şeytanlardan korunmak ve yolculuğu sağ salim tamamlamak için tanrılara adaklar sunulur, onlardan iyi şans ve bol rüzgâr dilenirdi. Eski Yunan efsanelerinde işledikleri günahlar nedeniyle tanrılar tarafından lanetlenen denizcilerin hikâyelerine rastlarız, bunlardan en ünlüsü Athena ve Poseidon tarafından lanetlenen Odysseus’tur. Odysseus, 10 yıl boyunca denizlerde dolaşıp çeşitli belalarla uğraştıktan sonra evine ulaşabilmişti, bu uzun yolculuk boyunca pek çok doğaüstü yaratıkla karşılaşmış ve mürettebatından çoğunu kaybetmişti. Efsanelerde denizcilere musallat olan bu doğaüstü yaratıklardan bazılarının salgın hastalıkları tasvir ettiğini düşünebiliriz, zira mikropların ve virüslerin bilinmediği çağlarda bir hastalığın nedenini doğaüstü güçlere, cinlere ve şeytanlara bağlamak oldukça yaygındı. Ayrıca yüksek ateşle seyreden hıyarcıklı veba, tifo ya da tifüs gibi hastalıklar çoğu zaman efsanelerdeki doğaüstü yaratıklara kaynaklık eden halüsinasyonlar görülmesine de yol açmış olabilir. Tarih boyunca denizciler arasında yaygın pek çok hastalık ortaya çıkmış, modern tıp yöntemlerinin geliştirildiği yakın zamana kadar sayısız denizci bu hastalıkların pençesinde can vermişlerdi. Denizcileri kırıp geçiren ölümcül salgınların başında XVIII. yy’a kadar aralıklarla ortaya çıkan “veba” geliyordu. Hijyenik olmayan yaşam şartlarına sahip gemilerde hızla yayılan bu hastalığın nedeni ambarlarda taşınan farelerdi. İnfekte pireler aracığıyla farelerden insanlara geçen hastalık, pire dışkısı veya hastayla temas halinde de bulaşabiliyordu.
Ciltte oluşan kabarcıklar ve siyah lekeler yüzünden veba “kara ölüm” adıyla anılmıştı.
Hastalık, mikrop vücuda girdikten sonra 2 ila 8 gün içerisinde kendini gösteriyordu. Aniden başlayan baş ve sırt ağrıları, ateş, titreme, kusma, nefes darlığı, halsizlik, deri lekeleri, burun kanaması, kan tükürme, kasık ağrıları ve devamlı dalgınlık görülüyordu. Çoğu zaman lenf bezleri şişiyor, deri altında ve iç organlarda kanama başladığında ise ciltte siyah lekeler oluşuyordu. “Hıyarcıklı Veba” da denilen hastalığın bu en yaygın şekline, vücutta oluşan siyah lekelerden dolayı “Kara Ölüm” adı verilmişti. Kayıtlara geçen ilk büyük veba salgını VII. yy’da Akdeniz kıyılarında görülmüş, kısa zamanda ticaret yolu üzerindeki tüm liman şehirlerine yayılmıştı. Tarihin en büyük salgını
61
Deniz Endüstri