Yeşil Erik

Page 1

Dergi Final.indd 1

21.1.2015 01:02:05


YeĹ&#x;il Erik

2 Dergi Final.indd 2

21.1.2015 01:02:06


YeĹ&#x;il Erik

3 Dergi Final.indd 3

21.1.2015 01:02:07


Yeşil Erik

İşte Üniversiteli...

EDİ TÖR DEN

Kim olduğumuzu her zaman başkaları söyler bize... Güzel, başarılı, çirkin, akıllı, iyi kalpli, ya da hiç bir işe yaramayan... Kim olduğumuz vurulduğun da suratımıza ya alışır kapılır gideriz o hayata. Ya da tüm dünyayı kapı dışarı edip kalırız bir başımıza. İşte bir başıma kaldığım anlardayım... 4 sene önce alışıp kapılmıştım bu hayata. Sınavı kazanmak için didinip durdum. Yeni bir hayat, yeni umutlar, yeni başarılar için. Evet üniversite yıllarımdan bahsediyorum. Klişe bir laf olacak belki ama acısıyla tatlısıyla geçip gitti. Mezun olmama yeni yılla beraber tam tamına 6 ay kaldı. Geçen seneden beri 'üniversite mezunu' olmanın verdiği mutlulukla birlikte, şimdi ben ne yapacağım demeye de başladım... İşte tam bu zamanlarda kim olduğumu hatırlatır oldular. İşte üniversiteli… Dönüp geriye baktığımda anlıyorum aslında 4 senelik uzunca bir tatil yaptığımı . Nasıl bitecek bu okulla başlayan tatilim, şimdilerde iş bulabilecek miyim? Artan sorumluluklarımı yerine getirebilir miyim? Gibi sorulara bırakır oldu yerini. Tam bu sırada kendimi Yeşil Erik dergisinde editör olarak buldum. Bu dergide arkadaşlarımla beraber ekip çalışmasını, sorumluluk almayı, planlı çalışmayı ve emek olmadan ortaya güzel bir ürün çıkaramayacağımı öğrendim. Böylelikle hayat bana zamanın kısa olduğunu bir kere daha ispatladı. Artık büyüyüp tam anlamıyla ayaklarımın üzerinde durmak zorunda olduğumu da… O zaman artan sorumluluklarımızla gelen 2015’den birkaç rica da bulunsak fena olmaz. İlk olarak herkese sağlıklı bir yıl dilerim. Sağlığımız elimizde olursa korktuğumuz geleceğimiz ve endişelerimizin nasıl olsa bir şekilde üstesinden geliriz. Umarım yeni yıl geçen seneleri aratmaz ve umarım bu yıl herkesin yılı olur…

Melike İşdar

4 Dergi Final.indd 4

21.1.2015 01:02:07


Yeşil Erik

Bir Engelli Insan Bile Önemli Melike İŞDAR

T

ürkiye’de en çok istismar edilen insanlardır. Engelliler… İster görme engeli olsun, ister işitme, ister zihinsel… Engelli ise toplumda yeri yoktur. Anormal olarak ikincilleştirilen insan grubuna dâhil edilirler. Kime göre anormal ya da değil bu kısmı da düşünmek gerekiyor tabi… Bu yazdığım cümleler engelliler için genel de Türkiye’deki görüşlerin bir kısmı. Tabi ki herkesi bu gruba dâhil etmiyorum ama büyük çoğunluk diye ayırabilirim hiç çekinmeden. Küçüklüğümden beri ailemin bana hiç kimseyi dışlama her insan değerlidir şeklindeki söylemleriyle büyümüş bir insanım. Bu yüzden midir bilmem ama insanları çok sevmişimdir hep. Hele de engelli insanları. Kötülükten haberleri yoktur, ya da bir insana nasıl yalan söylenir bilmezler. İçlerinde barındırdıkları o küçücük kalplerinde sonsuz sevgi ve dostluk barındırırlar sadece. İşitme engelliler diğer engelli türlerinin arasında Türkiye’de en çok istismar edilen engel türüdür. Türkiye’de 3 milyona yakın işitme engelli insan var… Bu rakamı Türkiye’nin nüfusuna oranladığımızda hiç de azımsanmayacak bir durum olduğunu görmekteyiz. Fakat günlük yaşantıamızda azımsanamayacak bu durum o insanları çoğunluk durumundayken azınlık durumuna düşürmüştür. Toplumla kaynaşmak için onlara sadece işaret dili öğretiliyor. İşaret dilinin yardımcı bir argüman olduğu unutularak… Çocuklarımızın duyma imkânı işitme cihazlarıyla sağlanabilecekken bu imkân ellerinden alınıyor. Çünkü cihazların pahalı olması sebebiyle aileler temin edemiyor. Yoksul aileler kaliteli bir cihazı almak için devletin ödediği katkı payını az buluyor. Az bulmasının sebebi tabi ki ödenen katkı payının üstüne para ekleyememeleri. Devlet bu konu da yeni bir uygulamayla işitme cihazı katkı payını her ne kadar arttırmış olsa da aileler için bu rakam hala ihtiyacı karşılayamıyor. Yeni uygulamayla Sağlık Uygulama Tebliği işitme cihazı için Sosyal Güvenlik Kurumu’nun ödediği miktar 2,5 kat arttı. 2011 yılında 330 lira olan katkı payı, yeni uygulamayla yetişkinlerde 550 liraya, çocuklarda ise 990 liraya yükseldi. Bu katkı payındaki artış işitme engellileri sevindirir mi bilmem. Çünkü piyasadaki kaliteli bir işitme cihazının fiyatı 1,5003,500 lira arasında değişiyor. Böylelikle arttırılmış katkı payı yeterli olmadığı için İşitme engelli arkadaşlarımız yine sessizliğe mahkûm ediliyor. Bu konular tartışılırken aklımıza gelen diğer sorulardan birisi de devletin yaptığı bu yardım göstermelik bir yardım mı? Ve cihazların aileler tarafından alım gücü bu kadar zorken maddi yükümlülüğü sebebiyle devlet neden bu kadar az bir kısmını karşılıyor? Bu sorularda kafamızı kurcalamalı bence…

5 Dergi Final.indd 5

21.1.2015 01:02:08


Yeşil Erik

Ticarete Dökülen Sağlık Evet devletin sözde yardımından bahsetmenin yanı sıra, ticarete dökülen sağlık konusuna da değinmek istiyorum… İşitme cihazlarını yapan firmalar günümüzde sağlığı hiçe sayarak işi ticarete dökmüş artık… İnsan sağlığını önemsemeyen, tek amacı kar elde etmek olan firmalar ürünlerini kalitesiz yapıyor. Devlette bu kalitesizliğe çanak tutuyor. Devletin açtığı ihaleyi kazanan firmalar okullardaki işitme engelli çocuklarımıza ve onların ailelerine kalitesiz cihaz dağıtıyor. Ailelerin, en önemlisi de ‘Ses’ nedir bilmeyen çocuklarımızın hayallerini para uğruna hiçe sayıyorlar. Bu durumdan şikâyetçi olması gereken çocuklarımız susuyor çünkü konuşamıyor ve duyamıyorlar… Okullarımızdaki eğitim de yetersiz. İşaret dilini tek eğitim yolu olarak görüyoruz. İlkokul ve ortaokuldaki öğrencilere duyamaz diye bakılıyor. Hâlbuki bu çocukların işitme cihazlarıyla sesimizi duyabileceğini hiç kimse bilmiyor! Çevresel Faktörlü Sıkıntılar İşitme engelli arkadaşlarımızın sıkıntılarını çözmek, onları topluma kazandırıp bir birey yapabilmek için onları yakından bilmek şart. Gün içinde ne gibi sıkıntılar yaşıyorlar, yaşadıkları koşullar onlar için uygun mu? Bu sorunlara karşı çözümler ne olmalı gibi birçok konuyu irdelemek lazım... Her engellianin yaşadığı en büyük sıkıntılardan bazıları ulaşım, fiziksel çevre ve konut sorunlarıdır. Engellilerin içinde yaşadıkları fiziksel çevre, sahip oldukları fiziksel işlev bozuklukları/yetersizlikleri ve bunun yol açtığı sınırlamalar yüzünden büyük önem taşımaktadır. Toplumu tasarlarken, bir toplum modeli ortaya koyarken, içinde yaşanılan fiziksel çevreyi de o toplumun içinde yaşayan herkesi düşünerek tasarlamak gerekir. Yaşanılan konuttan tüm kamusal yaşam alanlarına ve ulaşım araçlarına kadar tüm çevresel unsurların engellilerin özellikleri ve gereksinimleri dikkate alınarak tasarlanmadığı bir gerçektir. Her engellinin yaşadığı sıkıntılar olduğu gibi işitme engelli vatandaş-

larımızın da çevresel faktörlerden kaynaklı birçok sorun yaşadığını bilmekteyiz. Şimdi bu engelleri İşitme Engelli vatandaşlarımız için aşama aşama ele alalım... İşitme engelliler görünen hiçbir kusurları olmadığından en az dikkat çeken engel grubudur. Fakat eğitim ve bilinç gelişimi açısından en sorunlu grup olduğu bir gerçektir. İşitme engelliler için hayati önem taşıyan “3 E” Erken teşhis, Erken cihazlanma ve Erken eğitim ülkemizde gerektiği gibi uygulanmıyor. İşitme engeli geç teşhis edilen bebek, geç cihazlanmaktadır. Ve sesleri duyamadığından konuşma becerisi de gelişmemektedir. Hâlbuki işitme engelli olsun olmasın tüm bebekler ilk 6 ay aynı sesleri çıkarıyor. Cihazların kalitesiz ve yetersiz olması çocuğun duymasını zorlaştırmakta, analog cihazlar yüksek işitme kayıplılarda aşırı baş ağrısı yapmaktan başka hiçbir işe yaramamaktadır. Çocuklar bu cihazları takmak istemiyor,

6 Dergi Final.indd 6

21.1.2015 01:02:08


Yeşil Erik

çekmeceler kullanılmayan cihazlarla doluyor. 7 yaşında okula giden çocuk erken eğitim almadığı için okuma-yazma öğrenememekte, lise çağına geldiğinde işitme engellilere yönelik liselerin olmayışından kaynaştırma meslek liselerine gitmekte, eğitim düzeyleri düşük olduğundan derslere uyum sağlayamamakta ve birçoğu liseyi bitirememektedir. Meslek liselerinde işitme engellilere uygun görülen branşlar son derece kısıtlı olmaktadır. Çorapçı, makineci ve temizlikçiden başka bir işte çalışma şansı tanınmıyor. (Halbuki yurt dışındaki işitme engelliler avukat, doktor vs... gibi her türlü branşta okuma şansına sahiptir) Üniversite sınavlarında hiçbir kolaylık tanınmadığından üniversiteye giden işitme engelli sayısı parmakla sayılacak kadar azdır. İşitme Engellilerin Yaşadığı Sorunlara Karşı Çözümler Erken eğitim sisteminin ülkemizde uygulanmaya başlaması gerekir. Aile danışma merkezleri kurulmalıdır. SHÇEK çalışanlarının

işitme engelliler konusunda uzmanlaştırılması gerekmektedir. Okul öncesi eğitim verecek öğretmenlerin yetiştirilmesi gerekiyor. Rehberlik ve Araştırma Merkez’lerinde (Ram) görevli olanların işitme engelliler konusunda uzmanlaşmaları şarttır. İşitme engelliler meslek liseleri çoğaltılmalı, uygun eğitimler verilmeye başlanmalıdır. İşitme engelliler okullarında ve liselerde görsel materyaller kullanılmalıdır. Meslek liselerinde özel sınıf açılmalı. (Kanunda var ama uygulama da yok) İşitme engelli öğrenci görsel derslere normal kaynaştırma sınıfında girmeli, diğer dersleri özel sınıfta görmelidir. Lise ve üniversite sınavlarında işitme engellilere tanınan yarım saatlik ek süre işitme engellilere yeterli değildir. Bazı sorulardan (özel paragraf sorularından) muaf tutulmalıdır. Bazı soruların görsel olarak (resimli, karikatürize edilerek koyu renkli) yazılarak sorulması gerekmektedir. Doğal, sözel-işitsel yöntemi ve işaret dilini kullanabilecek beceriye sahip tecrübeli öğretmenler seçilmelidir. Değerlendirmenin İşitme engelli bireyi tanıyan meslek elemanlarından oluşan özel bir komisyon tarafından değerlendirilmelidir. Ayrıca İşitme Engelli vatandaşların iş konusunda da sıkıntı yaşadığını görmekteyiz. İş konusunda, işitme engelinin geç teşhis edilmesi, verimsiz cihazlarla yıllarını kaybetmeleri, erken eğitimin olmayışı, okullarda eğitimin yetersiz olması, öğrencilerin okuma-yazma öğrenemeden ilkokuldan mezun olmaları, okuyabilecekleri meslek liselerinin azlığı ve işverenlerin (şimdi ben nasıl anlaşacağım düşüncesiyle) diğer engel gruplarını tercih etmeleriyle hiçbir kusurları olmamalarına rağmen iş bulamamaktadırlar. Bu sorunları bu şekilde yazarak İşitme Engelli arkadaşlarımızın sorununu çözmüş olmuyoruz. Ama en azından onlara küçükte olsa bir dikkat çekmek istiyorum… Sonuçta çoğunluk içinde azınlık durumundalar ve gerçekten seslerini bir şekilde duyurmak istiyorlar. Bu sebeple Konevi İşitme Engelliler İlkokulu müdürü Mustafa Bahar ile görüştüm. Bahar, çocukların yaşadıkları zorlukları, verilen eğitimi ve daha birçok konuyu örneklerle açıkladı.

7 Dergi Final.indd 7

21.1.2015 01:02:08


Yeşil Erik

‘‘Bir deli çıkmalı ve kral çıplak demeli‘‘ Dışarıdaki dünyanın, insanların İşitme Engelli çocukların, ne yaşadığını ne hissettiğini anlayamayacağını söyleyen Mustafa Bahar, “ Biri sorumluluğu almalı. Bir deli çıkmalı ve kral çıplak demelidir. Herkes şikâyetçi, personel, öğretmenler esas şikayetçi olması gereken çocuklar susuyor. Neden? Çünkü duymuyor ve konuşamıyorlar. Ben çok merhametliyim engelliler için bir şey yapmak istiyorum demekle olmuyor bu iş. Merhametliyim diyen insanında gereğini yapması gerekiyor. Pasif olarak, üzülüyorum yardım edilmesi gerekli demekle olmaz. Aktif hale geçip bu merhametliliği engelli insanlar için yardıma dönüştürmek gerekiyor ” dedi. İşte merhametliliği ve yardımı bu sözlerinde açıklıyor Mustafa Bahar. Sonuna kadar haklı görüyorum Bahar’ın bu sözlerini. Belki de bir deli değil de engelli vatandaşlarımız için birçok deli çıkmalı ortaya. ‘‘Cihazlarla duyma imkânları var ama çok pahalı’’ Çocuklar için ellerinde sayılı olarak işitme cihazı olduğunu da vurgulayan Bahar, “ Bu cihazları çocuklar sabah 9’dan öğle 3’e kadar altı saat kullanabiliyor. Evlerine giderken topluyorum. Niye hocam bu kadar cimrilik yapıyorsun? Diyebilirsiniz ama olay cimrilik değil. Bu cihazlar çok pahalı ve bozulduğun da tamir ettiremiyorum. Ailelere yenisini de aldıramıyorum. Bu yüzden cihazları evlere gönderemiyorum. Altı saatin dışında çocuklarım dış dünyaya kapalı-

lar. Sizin gece telefonunuz çalar duyar kalkıp cevaplarsın. Ama onlar duymuyor ” dedi. İşitme engelli çocukların cihazları olmadığı zaman duyamadığını ifade eden Bahar, çocukların yazı dilini geliştirmek istediğini dışarıda bir şekilde kendilerini ifade etmeleri gerektiğini de vurguladı. ‘‘Gözlerinin içi gülümserse ben hedefime ulaşmış olurum’’ Cihazın önemini somut bir şekilde anlatabilmek için birkaç örnek veren Bahar, çocukları cihazlandırırken yaşadığı mutluluğu da paylaştı. Bahar, “Anasınıfında bir gün cihazları kontrol ediyoruz. Teknik işlerden çok anlamam ama çocuğa cihazı taktığımızda bir anda bilgisayardan müzik açmak geldi aklıma. Cihazı takınca müziği açtık. O an da çocuğun ağzı kulaklarına vardı. Sesi duyuyor olması ve müziği duyduğunda gülümsemesini görünce hedefime ulaştığımı anladım. Neden gülüyorsun diye sorduk müzik var diyor, müzik olduğunu biliyor ama daha önce hiç duymamış çocuk. Başka bir olay, 5. Sınıf öğrencilerinden bir öğrenci. 14 yaşına kadar hiç duymamış. Okula gelen öğrencilerimden birisi. Cihazı ona da taktık. Konuşuyorum ses var mı diyorum var diyor gözlerini patlatarak. Gözleri mutluluktan şaşı oldu. Cuma diyorum ses var diyor. Cuma diyorum ses var diyor. Yine Cuma dedim bana gülerek ses var diyor. En sonunda Cuma senin adın dedim. Şaşkın gözlerle bana baktı. Çocuk ilk defa adını du-

yuyor. İki üç gün adını tekrar ettik. Sonunda adını öğrendi. Benim adım Cuma dedi. Onun için adını öğrenmek duymak çok zor evet ama onun gözlerinde ki gülümsemeyi mutluluğunu göreceksiniz başka bir şeye gerek yok ” dedi. Günün birinde çocukların konuşamasa da algılarının gelişmesi gerektiğini vurgulayan Bahar, “Cuma’ya kendi isminin dışında telefonu, bilgisayarı, masayı duyurtmak kolay zor olan ona telefonu öğretince telefonu ayırt edip bana getirmesi algısını geliştirmek zor” dedi. Sözlerine çok konuştuğunu ekleyerek devam eden Bahar, “Sorun neden bu kadar konuşuyorum? Çünkü sabahtan akşama kadar zaman geçmiyor. Bulmuşum duyan iki adamı susmuyorum” dedi. Belki de çocuklar için hiçbir şey yapmadığını söyleyen Bahar, belki de yapmaya çalışmakta değerlidir onu da bilmiyorum. Dışarıdaki dünya sıkıntıları, bu çocukların yaşadıklarını anlamayacak ama şu anda muhatabım siz olduğunuz için biraz olsun bu konuda algınızın gelişmesini istedim diyerek sözlerini sonlandırdı. Sohbetimiz sırasında bizimle Douglas Malloch’un ‘En İyisi’ şiirini de paylaşan Mustafa Bahar, dünyada hepimiz için bir şey var, cadde olamazsan patika ol, güneş olamazsan yıldız ol, ne olursan ol sen her neysen, onun en iyisi ol. Dizelerinin de önemini sevgisini paylaştığı işitme engelli çocuklar üzerinden açıkladı. Bu şiiri sizin de okumanızı istediğim için bir sonra ki sayfa da paylaştım.

8 Dergi Final.indd 8

21.1.2015 01:02:10


Yeşil Erik

En iyisi Dağ tepesinde bir çam olamazsan, Vadide bir çalı ol. Fakat oradaki en iyi küçük çalı sen olmalısın. Çalı olamazsan bir ot parçası ol, bir yola neşe ver. Bir misk çiçeği olmazsan bir saz ol. Fakat gölün içindeki en canlı saz sen olmalısın. Hepimiz kaptan olamayız, tayfa olmaya mecburuz. Dünyada hepimiz için bir şey var. Yapılacak büyük işler, küçük işler var. Yapacağınız iş, size en yakın olan iştir. Cadde olamazsan patika ol. Güneş olamazsan yıldız ol. Kazanmak yahut kaybetmek ölçü ile değildir. Sen her neysen, onun en iyisi olmalısın.

Douglas MALLOCH

9 Dergi Final.indd 9

21.1.2015 01:02:10


Yeşil Erik

“Yesil Konya” Için Su Gerekli” Alican YILDIRIM

T

ürkiye’de kişi başına 1519 m3 su düşüyor. İklim değişikliği nedeniyle yaşanılan su sıkıntısının Türkiye’nin büyük bir bölümünü içeren kurak ve yarı kurak bölgelerde daha da artması bekleniyor. Bu durumda, su havzalarının korunması her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Durum böyleyken, Konya Ovası ’da çok parlak değil. Özellikle Konya’daki su sıkıntısı bununla birlikte yeşil alanların azlığı durumun vahimliğini ortaya koyuyor. “Peki, sorunun giderilmesi noktasında hiçbir şey yapılmıyor mu?” derseniz elbette ki yapılmaya çalışılıyor. Sivil Toplum Kuruluşları ve devlet destekli kurumların yaptıkları çalışmalar bir nebze de olsa insana ‘Yeşil Konya’ umudu veriyor. Su Konya için hayat demek… TEMA Vakfı Konya İl Temsilcisi Osman Ermişler Kalkınma Bakanlığı bünyesinde hizmet veren Konya Ovası Projesi(KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı tarafından gerçekleştirilen projelerden bahsederek: “Güzel projeler yapılıyor. Üstelik bu projeler sadece çevreyle ilgi sorunları değil, Konya Ovası’nın kalkınmasıyla ilgili birçok konuyu içeriyor. Ama bizim odaklanacağımız nokta tabi ki çevre ile ilgi projeler. Konya’nın dediğimiz gibi en büyük sorunu su sıkıntısı… Su sıkıntısı yüzünden Konya’nın etrafını ormanlarla kaplı olarak değil de bozkırla kaplı olduğunu görüyoruz. Su Konya için hayat demek… Bunun farkına varan yetkililer de bu sorunu çözmek için 100 yıllık rüya diye tabir edilen Mavi Tünel Projesi’ni hayata geçirdiler. Yetkililerden gelen bilgilere göre proje hakkında bilgi vermek gerekirse şunları söyleyebiliriz: “KOP’un en önemli ayağı ve en büyüğü Konya-Çumra projesidir. 3 Merhaleden oluşan Konya-Çumra projesinin en büyük ve en önemli kısmını da Konya-Çumra III. Merhale Projesi teşkil etmektedir. Konya-Çumra III. Merhale Projesi ile Yukarı Göksu Havzasının Akdeniz’e boşalan sularının yıllık 414 milyon m3’ü inşa edilecek olan üç adet baraj ve Mavi Tünel vasıtasıyla Konya Kapalı Havzasına aktarılacaktır. Bu su ile hem Konya Ovasının yeraltı suyu

10 Dergi Final.indd 10

21.1.2015 01:02:10


Yeşil Erik

Türkiye’de kişi başına 1519 m3 su düşüyor. İklim değişikliği nedeniyle yaşanılan su sıkıntısının Türkiye’nin büyük bir bölümünü içeren kurak ve yarı kurak bölgelerde daha da artması bekleniyor. Bu durumda, su havzalarının korunması her geçen gün daha çok önem kazanıyor. Durum böyleyken, Konya Ovası ’da çok parlak değil.

desteklenecek hem de nihai sulama alanı olan 223 bin 410 hektarlık tarım alanının sulama suyu desteklenecektir. Ayrıca proje ile Konya kentinin uzun vadeli içme, kullanma ve endüstri suyu ihtiyacını karşılamak amacıyla 100 hm3/yıl su tahsis edilmiştir.”

“1 milyar metreküp yeraltı suyunu israf ediyoruz” Konya Ovası’nın en önemli sorunlarından birisinin yeraltı suyu sıkıntısı olduğunu dile getiren Ermişler, “İlim adamlarının raporlarına göre, biz her yıl 1 milyar metreküp yeraltı suyunu israf ediyoruz. Bazı Avrupa ülkeleri yeraltı sularını hiç kullanmıyorlar. Çünkü söyle bir anlayış var. Bu su bizim gelecek neslimizin suyu, çocuklarımızın suyu. Bizimde yapmamız gereken budur. Suya az ihtiyaç duyan bitkiler yetiştirip, bitki deseni oluşturursak yeraltı sularımızı israfını önlemeliyiz. İkinci bir seçenek ise kapalı sulama yapmak. Şimdi su açık kanalla tarlalara gelirse yüzde 60 oranında bir su kaybı oluyor. Bu kapalı sulama yöntemini daha yaygın

kullanırsak gelecek neslimize daha verimli topraklar bırakmış oluruz” şeklinde konuştu. “Yeşilleştiriyoruz” Kendilerine tahsis edilen alanlar üzerindeki çalışmalarından da bahseden Ermişler, “Bizim Kozağaç’ta bir alanımız var. Burası 49 yıllığına bize tahsisli burada 10 yıl önce ağaç dikimine başlandı. Şimdi oranın bakım ve tutmayan ağaçların dikimine önem veriyoruz. Ağaç dikilecek alan neredeyse kalmadı. Bunun yanında 3 sene önce Meram Belediyesine müracaat ettik. Dedik ki bizim gençlerimiz ağaç dikmek istiyorlar. Meram Belediyesi de Gödene mevkiinde TOKİ konutlarının yakınında bize bir tepe gösterdi. Şimdi ise ağaçlandırma çalışmalarımız o bölgede sürüyor. O alanı yeşilleştiriyoruz. Bizim Orman ve Su işleri Bakanlığı’yla da ortak çalışmalarımız oluyor. Biz diyoruz ki bizim fidan bağışımız var. Biz fidan diktirmek istiyoruz. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın bize gösterdiği pilot bölgeler var. Orman

Osman Ermişler

bakanlığı bizim şu bölgeye ağaç ihtiyacımız var diyor. Bizde orada fidanlarımızı dikiyoruz. Tabi şöyle de bir şartı var. Fidanı dikip kaybolmak bir şey ifade etmez. Çünkü fidanlar yağış olmazsa kurur. Bunun için dikilen bir fidanın gelişimini kontrol eden firmalar var. 5 yıl o ağaca bakmak zorunda. Bu şekilde dikilen fidanın gelişmesi için gereken şartlar sağlanmış oluyor” ifadelerini kullandı. “Konya, TEMA’yı seviyor” Konya halkının TEMA Vakfı’na bakışından da bahseden Ermişler, “Burada olduğumu dönem içerisinde Konya’da TEMA Vakfı’na kötü davranış geliştiren insanla karşılaşmadım. Yani insanlar TEMA’yı seviyorlar. TEMA’ya karşı teveccühleri var bu insanların. Ama katılım yapma konusunda biraz eksiklerimiz var. Çünkü gönüllü sayımız yeterli bir seviyeye ulaştığında doğal süreç anlamında her şeyin olumlu gideceğini inanıyoruz. İnsanlar doğaya bakışının toprağa, ağaçlara bakışının gelişeceğini düşünüyoruz” diye konuştu.

11 Dergi Final.indd 11

21.1.2015 01:02:12


Yeşil Erik

Alternatif Bir Dünya Mümkün Doğuş KARA

E

nerji, en basit anlatımıyla iş yapabilme gücüdür. Enerji, klasik ve alternatif kaynaklar olmak üzere ikiye ayrılır. Klasik enerji kaynaklarına alternatif olarak sunulan enerji kaynakları (rüzgar, güneş, hidrojen vb.) doğada sürekli bulunabilen kaynaklardır. Bu enerji kaynaklarının en büyük özelliği yenilenebilir olmaları ve doğaya zarar vermemeleridir. Doğaya zarar vermeyen bu kaynaklar doğayla uyumlu, tabiat dost oluşumlardır. Yenilenebilir enerji kaynaklarına düşen rol her geçen gün artarak, uygulama kısmında çeşitli zorluklar meydana geliyor. Piyasaya hakim olan enerji kaynakları sektörü domine ederek alternatif enerjilerin kullanımını daraltıyor. Bu daralma sonucunda devletler ve kuruluşlar kolay yolu seçerek fosil yakıtlara(petrol, kömür, doğal gaz...) yöneliyor. Alternatif kaynaklar çok uzakta değildir. En basitleri su, rüzgar ve güneştir. Bu üç kaynakla da enerji üretiminde Yenilenebilir enerji kaynaklarına yapılan yatırım alter- çok büyük mesafeler elde edilmnatif bir geleceğin, alternatif bir dünyanın yaratıcısı iştir. Alternatif kaynaklarla ilgili olacaktır. Bu dünyanın şekillenmesinde bizlere ekonomik ve finansal sorunlar de önemli rol ve işler düşüyor. Enerji savaşlarının, da aşılabilirse, sorunun büyük bir kısmı zaten çözülmüş olacaktır. ölümlerin ve yıkımların önüne geçmek savaşlardan Fosil yakıtlar, enerji ve ısınma iharıtılmış bir dünya yaratmak için alternatif enerjinin tiyacının yanı sıra sanayi endüsönemini kavramak gerekir. Talep doğrultumuz alter- trisinin de yapı taşlarından biridir. natif enerji kaynaklarından olursa, devletlerde bu Fosil yakıtlar, plastik-sentetik kumaş, solventler, yağlar, karbon lifli talepler doğrultusunda önlemler alabilir vb. ürünlerin yapımında kullanılır. Bu yüzden mevcut fosil yakıtların muhafazası gerekir. Bunun yanı sıra, kömür rezervlerinin yaklaşık 200 yıl, petrol rezervlerinin ise yaklaşık 30 yıl dayanacak olması, alternatif enerji kaynağına olan ihtiyacı daha önemli yapıyor.

Rüzgar enerjisi

Türkiye bugün yeterli miktarda linyit ve kömür rezervine sahiptir. Bununla birlikte petrol ihtiyacının büyük kısmını (%85) ithalat yoluyla karşılıyor. Özellikle son zamanlarda çevresel etki nedeniyle tercih edilen doğalgaza bir yönlenme var. Bu yönlenme, büyükşehirlerde hava kirliliğini arttırarak kömür ithalatını da beraberinde getiriyor. Güneş enerjisi ise sadece ısınma, kurutma ve sıcak su da kullanılmaktadır. Bio gaz veya kütle, geniş bir kullanıma sahip değildir. Rüzgar enerjisinin ise lokal olarak birkaç uygulaması vardır. Dalga enerjisi hiç ele alınmamışken, ekonomik olmayan hidrojende geniş olarak kullanılmıyor. Endüstrinin temel ihtiyacı olan elektrik ise, tamamen hidrolik santraller, linyitli veya doğalgazlı termik santraller vasıtasıyla karşılanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının emekleme döneminde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu emekleme devri gelişen teknolojilerle birlikte evrilerek gelişimini sürdürecektir. Teknolojik imkânlarının şimdilik yetersiz olması enerji bakımından bizleri dar bir alana sürüklerken, bu dar alanda seçim yapma şansımız neredeyse yoktur. Bu tarz yeniliklere dünyanın ve insanlığın gelişimi için ihtiyaç vardır. Enerji üzerindeki hakimiyet anlayışı savaşlara yol açmıştır. Bu savaşlar neticesinde ülkeler şekillenmiş, devletler yıkılarak yeni devletler ortaya çıkmıştır. Bu tabloya genel anlamda bakacak olursak önümüzdeki yüzyıllar içerisinde enerji savaşlarının ortaya çıkması kaçınılmaz bir gerçektir. Bunu önlemenin en temel yolu alternatif enerji kaynaklarına yapılan yatırımlar olacaktır. Alternatif enerji sektörüne yapılacak teknolojik yardımlar yarının dünyasının inşası için temel olacaktır. Enerjinin ucuza ve bol miktarda bulunması yarının savaşlarını önleyecek nitelikte olacaktır.

12 Dergi Final.indd 12

21.1.2015 01:02:12


Yeşil Erik

Dalga enerjisi

Jeotermal Enerji Jeotermal enerji doğal bir enerji türüdür. Yer kabuğunun derinliklerinde bulunan ısı enerjisi, yüklü yağmur sularının sondajla yeryüzüne çıkarılarak insanlara yararlı bir duruma getirilmesiyle elde edilir. Yenilenebilen bu enerjinin oluşumunda kullanılan ısı kaynağı yer kabuğunun derinliklerindeki magmadır. Yerkabuğunda oluşan sıcaklığın başlıca iki kaynağı vardır. Birincisi yer kabuğu içine girmiş ve yeryüzüne doğru yükselen magma ile birlikte taşınıp yayılan sıcaklıktır. İkincisi ise, yer sıcaklığı ya da jeotermi denilen ve kabuk içinde derinlere doğru inildikçe artan, yerin kendi sıcaklığıdır. Bio dizel, Biyogaz Ve Bitkisel Yağlar Özellikle fosil kökenli (petrol ve ürünlerinin) kaynakların yerini alabilecek yeni, çevreci ve yenilenebilir enerji kaynaklarının araştırılması ön plana çıkmıştır. Bitkisel yağlar ve alkol gibi yenilenebilir kaynaklı alternatif motor yakıtları,

petrol ve ürünlerinin daha ucuz ve çok üretilmesi nedeniyle, petrol ile rekabet edememiştir. Dizel yakıtına alternatif olacak yeni ve daha çevreci yakıtların araştırılarak ortaya çıkarılması zorunlu hale gelmiştir. Bu konuda özellikle, tarımsal potansiyeli yüksek olan ülkelerde bitkisel yağlar ön plana çıkıyor. Bitkisel yağlar ve atıklarının, motor yakıtı olarak kullanımı üzerine, ülkemizin de içinde bulunduğu çeşitli ülkelerde çok sayıda araştırma yapılmıştır. Araştırma sonuçları, bitkisel yağların ve atıklarının içten yanmalı motorlarda, motorin yerine kullanılabilecek özelliklere sahip olduklarını göstermiştir. Güneş Enerjisi Güneş enerjisi, güneş ışığından enerji elde edilmesine dayalı teknolojidir. Güneş enerjisi tükenmeyen bir enerji kaynağıdır. Güneşin yaydığı ve dünyamıza da ulaşan enerji, güneşin çekirdeğinde yer alan füzyon süreci ile açığa çıkan ışıma enerjisidir. Güneşteki hidrojen

gazının helyuma dönüşmesi şeklindeki füzyon sürecinden kaynaklanır. Rüzgar Enerjisi Alternatif enerji kaynakları içerisinde en az hidrojen enerjisi kadar faydalı olabilecek bir enerji kaynağı da rüzgârdır. Temiz, bol, yenilenebilir olmasının yanı sıra hemen hemen tüm dünya genelinde faydalanma imkânı olan bir kaynaktır. Dalga Enerjisi Med-cezir(gel-git) enerjisinde faydalanmak ideal bir fikirdir. Suyun kabarması ve inmesi şeklinde gelişen gelgit hareketi süresince suyun hareket enerjisinin faydalı amaçlar için kullanımı mümkündür. Med cezir olayı yerin ve ayın çekimi arasında suyun denge sağlamasından ileri gelmektedir. Sadece dünyanın aya bakan yüzünde değil, diğer yüzünde de meydana gelir. Genellikle her 12 saat 25 dakikada bir med-cezir meydana gelir.

13 Dergi Final.indd 13

21.1.2015 01:02:12


Yeşil Erik

Kömürlü Termik Santrallerin Zar Doğan Can ÇELİK

D

urağan halde zararlı olmayan kömür, yanmayla birlikte insan sağlığı ve çevre için tehdit oluşturur. Termik santrallerde enerji elde etmek amacıyla yakılan kömür, ortama, karbon monoksit, karbondioksit, metan, azot oksitler, kükürt oksit, cıva, ağır metaller ve (santralin ürettiği tehlikeli yan ürünler olan, arsenik, krom, kobalt, kurşun, mangan, çinko, baryum, talyum vb. gibi radyoaktif partiküller) radyo-nükleitler yaymaya başlar. Örneğin, yılda 17 milyon ton kömür tüketen bir termik santralden doğaya, 30 milyon ton karbondioksit yayılır. Termik santrallerdeki radyoaktif madde üretimi, nükleer santrallerden daha fazladır. Kömürle çalışan tüm termik santrallerden gökyüzüne yoğun bir şekilde cıva yayılır. Kömür içerisinde düşük oranlarda bulunan ve sabit halde zararlı olmayan cıvanın atmosfere salınmasıyla birlikte tehlike başlar. Bir termik santralde, 100 megavat elektrik üretimi için, 25 kilo cıva açığa çıkar. Cıvanın çevrede ve özellikle de akarsu, göl, gölet, su kaynakları gibi sulu ortamlarda metil cıva formunda birikimi, omurgasızlar ve balıklar dâhil, tüm su canlılarında taksit olarak birikime yol açar. Bu canlıların besin zinciri olarak tüketilmeleri halinde de insanlara aktarılır. Araştırmalarda, cıva etkisi altında kalan hamilelerin doğan çocuklarında, zekâ gerililiğine rastlanmıştır. Yapılan tıbbi çalışmalarda, doğaya salınan bu kirleticilerin, erken ölüme neden olduğu da kanıtlandı. ABD’de, kömürle çalışan elektrik santrallerinin doğaya salınan karbondioksitin yüzde 33’ünden, cıvanın yüzde 40’ından, azot oksitlerin yüzde 25’inden, sülfür dioksitlerin ise yüzde 33’ünden sorumlu olduğu biliniyor. Azot oksitler akciğer dokusunu tahrip ederken, kükürt dioksit, astım ve kalp krizine yol açıyor. Amerikan Akciğer Derneği’nin (ALA) yaptığı araştırma sonucuna göre, radyoaktif parçacık kirlenmeden dolayı ABD’de her yıl 13 bin kişi ölüyor. ALA, parçacık ölümlerindeki baş sorumlunun termik santraller olduğunu açıkladı. Arsenik, kurşun ve talyum zehirlenmesiyle ölen binlerce balık, su kaynaklarının da radyoaktif maddelerle kirlendiğini gösterdi.

Su temizleme çalışmaları bugün de devam etmekte, kesin maliyetin ne olacağı ise bilinmiyor. Kömürden kurtul, iklimi kurtar! Karbondioksit salınımlarının üçte biri kömür kullanımından kaynaklanıyor. Dünya elektriğinin %40'ını kömür karşılıyor ve her yıl yüzlerce yeni kömürlü termik santral planı endüstriye giriş yapıyor. İklim değişikliğinin yanı

14 Dergi Final.indd 14

21.1.2015 01:02:12


Yeşil Erik

rarları

Termik santrallerdeki radyoaktif madde üretiminin, nükleer santrallerdeki radyoaktif madde üretiminden kat kat fazla olduğunu biliyor muydunuz?

karbondioksit salınımlarının 2030 yılına kadar %60 artması bekleniyor. Bu iklim değişikliği ile mücadele eden herhangi bir uluslararası anlaşmayı baltalayacak. Türkiye, hızla artan karbondioksit salınımlarıyla, tüm OECD ve geçiş ekonomisi ülkeleri arasında birinci sırada yer alıyor. Ve şimdi iklimimiz açısından daha da büyük bir tehditle karşı karşıyayız. Çeşitli enerji şirketleri yeni kömürlü termik santraller yapmak üzere kolları sıvadı. Maalesef, bugün Türkiye'de yapım ya da proje aşamasında 50 yeni kömürlü termik santral bulunuyor. Sonuç olarak hem iklimimiz değişebilir hem de havamız, suyumuz, toprağımız geri dönüşsüz biçimde kirlenebilir.

sıra kömür çevreye, insan sağlığına ve dünya toplumlarına de onarılamaz zararlar veriyor. Dünya, enerji talebinin 6 katını karşılayabilecek kadar yenilenebilir enerji kaynağına sahip. İhtiyacımız olan şey kömür gibi kirli enerji kaynaklarının yerine geçebilecek olan rüzgâr, güneş, enerji verimliliği ve diğer modern teknolojileri destekleyen bir Enerji Devrimi. Tüm dünyada hükümetler milyar dolarlar harcanarak yeni termik santraller inşa edilmesine izin veriyor. Eğer bu santraller inşa edilirse, kömür kaynaklı

Kömürlü santraller, trafik kazalarından daha fazla can alıyor Greenpeace Akdeniz’in yayımladığı ‘Sessiz Katil’ adlı rapor, Türkiye’de kömürlü termik santrallere bağlı hava kirliliğinin, trafik kazalarından daha fazla ölüme neden olduğunu ortaya koydu. Stuttgart Üniversitesi’nin hava kirliliği modellemesi kullanılarak hazırlanan rapora göre Türkiye, kömürlü termik santrallere bağlı erken ölümler sıralamasında, bütün AB ülkelerini geride bıraktı. Greenpeace tarafından düzenlenen bir basın toplantısıyla duyurulan rapor, Türkiye’de var olan 19 kömürlü termik santralin insan sağlığına etkilerini incelemesinin yanı sıra, 2010 yılı itibariyle Türkiye’de planlanmış veya izin aşamasındaki santrallerin tahmini etkilerini de ortaya koyuyor. Soma’da kömür madeninde yaşanan faciadan büyük bir üzüntü duyduklarını, yaşananların ve nedenlerinin unutulmasına asla izin vermeyeceklerini ifade eden Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, “Kömür, sadece yer altından çıkarılırken can almıyor. Kömürlü termik santraller, adeta sessiz birer katil gibi, kalp-damar, solunum yolu rahatsızlıkları ve astım, kanser gibi hastalıklara neden olarak, sessizce can almaya devam ediyor. Örneğin Soma Termik Santrali’nin neden olduğu hava kirliliği, sadece 2010 yılında 13.400 yaşam yılı kaybına neden oldu” dedi.

15 Dergi Final.indd 15

21.1.2015 01:02:12


Yeşil Erik

1 2 3 4

Kömür hakkında Kömür, küçük partiküller ve radyasyon yoluyla gerçekleşen hastalıkların kaynağıdır.

Kömür yakmak zararlı partiküllerin ve radyasyonun açığa çıkmasına neden olur. Bu parçacıklar akciğer fonksiyonlarında azalma, astım, kardiyovasküler rahatsızlıklar ve bebek ölümlerine neden olur. Yatağan’ın 50 köyünün 34'ünde radyasyon miktarının insan sağlığının kabul edebileceği sınırın çok üzerinde, küllerin atıldığı bölgelerde ise 19 kat daha fazla olduğu belirtildi.

Kömür, asit yağmurlarına neden olur.

Asit yağmurlarında ortaya çıkan duman tüm ekosistemi yok edebilir. Orta Avrupa'da kömür santrallerinin etrafında çok geniş alanları kapsayan orman kayıpları kaydedilmiştir. Birçok kömür santrali bulunan Çin'de 487 şehrin %54,5’inde asit yağmuru gözlendi. Asit yağmurları ayrıca insanlarda astım ve akciğer kanseri başta olmak üzere sayısız hastalığa sebep olur. Kömür santralleri asit yağmuruna sebep olan kükürt dioksit ve azotoksit'in açığa çıkmasına neden olur.

Kömür santralleri cıva kirliliğine neden olur.

Cıva insan vücuduna ciddi zararlar veren ve nesilden nesile geçebilen bir nörotiksindir. Cıva bölgedeki su kaynaklarının kalitesinin düşmesine neden olur. Toprağı zehirler ve besin zincirine karışarak sayısız ölümcül hastalığa sebep olur. Kömür santralleri yılda 1450 metrik ton yani %50'lik bir payla cıva kirliliğinin en büyük sebebidir.

Kömür madenciliği erozyona neden olur.

Madencilik alanının yüzeyindeki bitki örtüsü yok edilir. Bu durum toprak erozyonunu tetikler. Açık kömür madenciliğinde yeraltındaki kömürün zayıf bağlantı yerlerine ulaşabilmek için dağların tepeleri patlatılır. Yeraltı madenciliği de çökebilecek yeraltı boşluklarına sebep olur. Bu nedenle bölgede tarım potansiyelinde azalmaya sebep olur, akıntı rezervlerinde depolama kapasitesinde kayıplara yol açar, azalan nehir kanal kapasiteleri yüzünden sel baskınlarını artar bu da beraberinde erozyonu tetikler.

16 Dergi Final.indd 16

21.1.2015 01:02:13


Yeşil Erik

a acı gerçekler K

ömür madenleri yaralanmalara ve ölümlere yol açar. Kömür madenciliği yerel halk ve madenciler üzerinde de olumsuz etkilere sahiptir. Kömür madenciliğinin yol açtığı ölümler tahmin edeceğinizden kat kat fazladır. Örneğin Çin'de 2006 yılında 3.000'e yakın kömür madeni kazası gerçekleşti. Bu kazalar 4.700 insanın ölümüne yol açtı. Ülkemizde ise sadece Zonguldak'ta 1955-2006 yılları arasında 2.670 işçi öldü, 319.792 işçi ise yaralandı.

K

ömür iklim değişikliğine neden olan en tehlikeli yakıttır. İçerdiği yüksek miktardaki karbon nedeniyle termik santrallerde kömür kullanmak en çok karbondioksit kirliliğine yol açan enerji üretim şeklidir. Dünyada kömür santrallerinden sadece bir yılda 7 milyar ton karbondioksit salımı gerçekleşmektedir. Bu miktar dünyadaki yıllık karbondioksit salınımlarının %41'ini oluşturuyor. Kömür madenciliği de, karbondioksitten 20 kat güçlü olan metan gazının açığa çıkmasına neden oluyor.”

Kömürün yanması sonucu açığa çıkan atık, zehirlidir.

Kömür yakıldığında ortaya çıkan artıklar ağır metaller ve zehirli maddeler içerir. İnsan sağlığına veya çevreye zarar verebilecek miktarlarda arsenik, kadmiyum, krom ve kurşun bulunur. Bu kirleticiler içme su kaynaklarına, yüzey su gövdelerine, bitkilere veya hayvanlara ulaştığında riskler meydana gelir.

K

ömür tatlı su kaynaklarını azaltır. Kömür santrallerinden yayılan zehirli maddeler bölgedeki tatlı suyu kirletir. Kömür madenciliği ise asit maden kanalizasyonu (AMD) yoluyla su kirliliğini tetikleyen nedenlerinden biridir. AMD; minerallerin oksijen ve suya maruz kalması sonucunda oluşan ve ağır metal içeren atık sudur. Bu zehirli su sızdığında sadece yeraltı sularını değil toprağı da zehirler. Kömür santrallerinin kuraklığa sebep olmasının yanı sıra kömür madenciliği de her gün tahmini 70 milyonla, 260 milyon galon su gerekir.

5 6 7 8 17

Dergi Final.indd 17

21.1.2015 01:02:14


Greenpeace

Yeşil Erik

Rainbow Warrior III 14 Ekim 2011 yılında göreve başlayan Rainbow Warrior III daha önce hiçbir Greenpeace gemisinde bulunmayan özelliklerle donatıldı.

1- Dünyada tek

Dünyanın en gelişmiş gemilerinden biri olan Rainbow Warrior, alüminyum üst yapısı, yakıt çelik gövdesi ve 55 metrelik boyuyla yeni nesil direk sistemine ve aynı boyuttaki direklere göre yelken desteği çok daha üstün olan A tipi yarı-otomatik çerçevelere sahip. Birincil sürme gücünü yelkenlerinden alan gemi, gerektiğinde yalnızca 300kW enerjiyle saatte 11 deniz mili hıza ulaşan son sürüm sürdürülebilir elektrikli sürüş sistemine sahip.

2- Denizlerin en çevreci gemisi

Rainbow Warrior’un mümkün olan en çevre dostu gemi olabilmesi için alanlarında uzman mühendisler çalıştı. Gemide şu özellikler var: Enerji verimliliği için tasarlanmış özel gövde, verimli ve yüksek hızda yol alabilmek için tasarlanmış direkler, elektrikli sürüş sistemi, çevreci gemi sınıfında yeşil pasaport, biyolojik arıtma, petrol ve diğer atıklar için merkez depo, çevre dostu boya sistemi ve motor ısısını kullanarak sıcak su elde etme sistemi bulunmaktadır.

3- Yüzen bir haberleşme merkezi

Çevre suçlarının işlendiği yerlerden dünyanın dört bir yanına kesintisiz canlı yayın yapabilen dahili yer-uydu bağlantısıyla birinci sınıf uydu iletişimi sistemlerine sahip olan Rainbow Warrior, aynı zamanda her koşulda bütün platformlarda iletişimi sağlayabilecek bir medya üssü.

4- Bilim insanlarının rahat edecek

Gemi ağırlığı 8 tona kadar olan ekipmanları taşıyabilecek şekilde, bilim insanlarının rahatça çalışabilmesi için dizayn edildi. Bilim araştırmalarına destek verirken dünyamızda neler olup bittiğine dair bir anlayış geliştirilmesine yardımcı oluyoruz.

1971

yılında kurulan uluslararası çevreci bir örgüttür. Soyu tükenmek üzere olan hayvan ve bitki türlerini korumayı, çevreye zarar verilmesini önlemeyi ve çevre bilincini güçlendirmeyi, kısaca ekolojik dengenin korunmasını amaçlar. Bu amaçla, çevreyi kirleten kuruluşlarla doğrudan karşı karşıya gelerek mücadele eder. Etkinliklerini büyük ölçüde gönüllülerle ve bağışlarla sürdürür. 'Yaşam ve barış için bir yolculuk bu...' Greenpeace kurucularından Ir-

wing Stowe, nükleer bomba denemelerini durdurmak için Kuzey Kutup Denizi'ne doğru yola çıkan bir balıkçı teknesinin planını anlatırken böyle demişti. Irwing, o zamanlar, Greenpeace'in bu yolculuğunun, daha on yıllar boyunca devam edeceğini bilmiyordu ve tabii ki bu yolculuğun dünyayı değiştireceğini de... Greenpeace'in ilk kurucuları tarafından benimsenen bağımsızlık, şiddetsizlik, yaratıcılık, çevre suçlarına şahitlik etme ilkeleri şimdi de Greenpeace'in temel ilkeleri haline geldi.

18 Dergi Final.indd 18

21.1.2015 01:02:17


Yeşil Erik

İmtiyaz Sahibi Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi adına Öğr. Gör. Yasemin YILMAZ Genel Yayın Yönetmeni Öğr. Gör. Yasemin YILMAZ Yazı İşleri Müdürü Melike İŞDAR

Tasarım – Uygulama Doğuş KARA Doğan Can ÇELİK Adres: Kadıköy\İstanbul Sayı:1 Basım Tarihi: Ocak 2015 Yayın Türü: Süreli E-mail: yesilerik@gmail.com

Görsel Yönetmen Doğuş Kara Muhabir Alican YILDIRIM Melike İŞDAR Doğan Can ÇELİK Doğuş KARA

19 Dergi Final.indd 19

21.1.2015 01:02:18


YeĹ&#x;il Erik

20 Dergi Final.indd 20

21.1.2015 01:02:18


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.