EKOYAPI YAPI VE YERLEŞİMLER DERGİSİ 35. SAYI

Page 1

Mart 2017

YIL 7 - SAYI 35 / 15 TL

SOMUT FONKSIYONELLİK

ÇARPICI SIMGESELLİK

KAPI

AVRASYATÜNELİ İKİ YAKAYI 5. KEZ BİRLEŞTİRDİ

KENTLERDE

AYNILAŞMAYA

KARŞI DURUŞ CITTASLOW

ALİ EVRENAY ÖZVEREN “Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet - Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.”

Yapı ve Yerleşimler Dergisi


YAPI KATALOĞU

2017

YEŞİL YAPI KATALOĞU ONLINE & BASILI VERSİYON Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.

Yeşil Yapı Kataloğu’nun online versiyonunda yer aldığınız takdirde 15.000 adet basılacak olan almanak niteliğindeki katalogda da katılım şeklinize göre sayfalarınız rezerve edilmiş olur.

Böylece ayıracağınız tek bütçe ile iki farklı mecrada tanıtım imkanına sahip olursunuz.

www.yesilyapikatalogu.com internet sitesi günlük ortalama 4000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.



34

42

96

102

130 108

İÇİNDEKİLER

8

2

Mart 2017, 35.Sayı

6 34

SEKTÖREL GÜNDEM

88

TOP 10 Renk, sadece doğal ortamda değil, mimari ortamlarda da dünyamızın ayrılmaz bir parçasıolarak insan evrimi sürecinde daima rol oynamıştır. Çevre ve renkleri beynimiz algılar ve beyin, nesnel yada öznel temelde algıladıklarını işler ve yargılar. Dolayısıyla, bir mimari mekandaki renk tasarımının hedefi sadece dekorasyona indirgenemez.

Örneğin; ofisinizin penceresinden dışarıya bakın, ne görüyorsunuz? Gri gökyüzü haricinde kocaman betonarme binalar… büyük şehir yaşamına hoş geldiniz… peki, binaları ve sokakları rengarenk boyasak, dünya daha farklı görünmez mi? Bu sorunun cevabını aradık ve dünyanın en güzel renkli şehirleri ile kasabalarını sizin için araştırdık.

42

DOSYA GÜNÜMÜZDE

KAMU

YAPILARI

MİMARİ BAKIŞ GMW MİMARLIK ALİ EVRENAY ÖZVEREN PINAR İLKİ EMEKÇİ DİCLE DEMİRCİOĞLU HAS MİMARLIK AYŞE HASOL İGLO MİMARLIK ZAFER KAROĞLU SLASH ARCHITECTS ŞULE ERTÜRK GAUCHER & İPEK BAYCAN

114

MİNİ PORTFÖY TAGO MİMARLIK GÖKHAN AKTAN ALTUĞ

122

MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA SOMUT FONKSİYONELLİK ÇARPICI SİMGESELLİK: KAPI


138

56

64

95 90 178

114

122

152

SEKTÖRDEN RAHMI AYDEMIR

Sürdürülebilir Tedarik Zincir Yönetimi ve Tedarikçinin Gelişimi

ADDO FURNITURE SEZGİN AKSU Röportajı ERYAP GRUP Selim ERUSLU Röportajı ODE YALITIM ALİ TÜRKER Röportajı

152

ŞEHİR, YAŞAM & İNSAN

CITTASLOW

KENTLERDE AYNILAŞMAYA KARŞI DURUŞ SIRADIŞI YAŞAM ALANLARI

TETRİS EVİ 156

SONSUZ SAYIDA OLASILIĞA IMKAN TANIYOR...

Reklam İndeksi

3

ADDO 11

İZOCAM 13

AKG GAZBETON 101

KALEBODUR 63

ARTEMA 33

KİLSAN 15

ASPEN 107

KİTOKO AYDINLATMA 75

AUSTROTHERM 1

MOOD 127

BAUMİT 17

NOVAWOOD 113

BRAAS 9

ONDULINE 23

BTM OPTIGREEN 61

POLİSAN 41

ÇUHADAROĞLU 5

RHEINZINK 7

E.C.A SEREL ARKA KAPAK

SİKA 70

EAE AYDINLATMA 51

TEPTA AYDINLATMA 47

EKOYAPI DERGİSİ Ö.K.İÇİ

UNIGEN YAPI MALZEMELERİ 151

FLOTAL E 121

YEŞİL YAPI KATALOĞU A.K.İÇİ

IRENEC 2017 143

YTONG 95

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ

İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara DOSYA EDİTÖRÜ Neşe Jones REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce Berivan Eren WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk

4

REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520

editör’den

ISSN NO 2146 - 9636

Değerli Okurlarımız, 2017 yılının ilk çeyreğini tamamladığımız şu günlerde ülkemiz oldukça ilginç gelişmelere şahit oluyor. Gündemin neredeyse yüzde seksenini, yaklaşan ve ülkemizin geleceğini tayin edecek olan halk oylaması meşgul etse de sektörümüz adına da önemli bir takım gelişmeleri gözden kaçırmamak gerekiyor. 2016 yılının özellikle ikinci yarısından sonra ülkemizde yaşanan; darbe girişimi, terör olaylarındaki artış, ekonomik dalgalanmalar nedeniyle oluşan - oluşturulan- kaos ortamı her ne kadar tamamen ortadan kalkmış olmasa da yaşanan gelişmeler Türkiye’nin bir şekilde yoluna devam ettiğini gösteriyor. Türkiye ekonomisinin lokomotif sektörü olan Gayrimenkul sektörü hız kesmeden yoluna devam ediyor. Önümüzdeki yıllarda gayrimenkul sektörünün baş rollerinde yine kentsel dönüşüm, yeşil binalar, mega projeler, yeni otoyol projeleri, markalı konut ve ticaret alanlarını gelişimi, yeni hastane ve otel yatırımlarının olacağı tahmin ediliyor. 2016 yılında yaşanan krizlerin beraberinde getirdiği ekonomik durgunluk ve kur baskısına rağmen konut satışlarının 1 Milyon 341 bin seviyesine ulaşması vatandaşın konut almaktan vazgeçmediğinin bir kanıtı niteliğinde. 2017 yılında ise konut satışlarının kampanyalar ve faiz oranı destekleriyle ciddi bir artış göstereceği bu artışta özellikle Anadolu’da hayata geçirilmeye başlayan markalı konut projelerinin önemli bir etkisi olacağı öngörülüyor. İMSAD’ın yayınladığı Mart ayı inşaat sektörü raporuna göre; 2016 yılının ikinci yarısında sektör dışı dinamikler nedeniyle sürekli gerileme göstererek 17,6 puan birden düşen İnşaat sektörü güven endeksinde 2017 yılında hızlanan bir iyileşme yaşandığı vurgulanıyor.

İSTANBUL BOĞAZI KARAYOLU TÜP GEÇIŞI

‘Planlı Alanlar İmar Yönetmeliği’ taslağı yayınlandı Mart ayının son günlerinde gündeme gelen bir diğer konu ise; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sürekli dile getirdiği dikey yapılaşma yerine yatay yapılaşma olması gerektiği konusunda Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın harekete geçerek hazırladığı yönetmelik taslağı oldu. ‘Şehirlerin Anayasası’ olarak tarif edilen yönetmelik önümüzdeki günlerde bir çok tartışmayı da beraberinde getireceğe benziyor. Bakanlık yetkililerinin yaptığı açıklamalarda yeni yönetmelikle; bina taban alanları genişletilerek kat sayısının azaltılmasının hedeflendiği ve yatay yapılaşmanın teşvik edileceği, müteahhitlerin emsal harici alan istisnasını kullanarak inşaatları büyütmesinin önüne geçileceği söyleniyor. Özellikle arsa maliyetlerinin çok yüksek olduğu, yeşil alan sıkıntısının üst düzeyde yaşandığı İstanbul ve diğer büyük şehirlerin akibetinin ne olacağı konusunda hararetli tartışmaların gündemi meşgul edeceği şimdiden hissediliyor.

YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org

Biraz da 35. sayımızın konularından bahsedelim.“Günümüzde Kamu Yapıları” dosyamızın giriş yazısını Mimar Gökhan Avcıoğlu’nun kaleminden sizlerle paylaştık. Bu toprakların ve benzer toprakların en önemli meselesinin özel alan ile kamu alanı arasındaki sınırların belirsizliği olduğunu belirten Avcıoğlu, kamu yapılarının üretiminde yarışmaların öneminin altını çiziyor yazısında.

HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 ÇEVİRİ Halil Yiğit Beyoğlu (İngilizce - Türkçe Çeviri) KAPAK GÖRSELİ

BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren

Bu sayımızda Malzeme Yöntem Uygulama bölümümüzün konuğu aslında bir malzeme değil, yapı elemanı olan KAPI. Kimi zaman keşfe davet eden, kimi zama ise; gizleyen, koruyan, rededen, dışlayan ve hapseden Kapı kavramını MOOD sponsorluğunda hazırladık. Bu sefer farklı olarak ‘Kapı’yı değerli mimarlarımıza da sorduk. ‘Yükseldikçe ve büyüdükçe ihtişamı artıyor.’ dedi Gökhan Avcıoğlu. Kapının etkileşimi simgelediğini ifade etti Ayşe Hasol Erktin. Ali Evrenay Özveren ise ’Arkasındaki yaşamlar konusunda merak uyandırdığını belitti. Zafer Karoğlu ‘aidiyet, güvenlik ve sığınma ile ilgili bir konudur Kapı.’ dedi. Daha fazlası sayfalarımızda sizi bekliyor. Bir sonraki yayınımızda tekrar buluşmak üzere keyifli okumalar diliyoruz.

sorumludur.

Ekoyapı Dergisi Ekibi

Mart 2017, 35.Sayı


haberiniz var mı?

“Projeler/Yapılar” dizisinin yeni kitabı Projeler/Yapılar 9: Restoran ve Kafeler çıktı! YEM Yayın, Projeler/Yapılar Dizisi’nin dokuzuncu kitabı olan Projeler/Yapılar 9: Restoran ve Kafeler adını taşıyan yeni kitabını yayımladı. Restoran ve Kafeler Türkiye’den ve dünyadan önemli mimar ve içmimarların seçkin restoran, kafe ve bar projelerinden oluşuyor. Kitapta, son birkaç yılda, 24 mimar, içmimar (mimarlık grubu) tarafından Türkiye’nin de aralarında bulunduğu, dünyanın 16 ayrı noktasında gerçekleştirilmiş 31 restoran, kafe, bar, gece kulübü projeleri tanıtılıyor. Yeme-içme mekânları, kent yaşamını tamamlayan en önemli yapılar arasındadır. Çağdaş kent yaşamı içinde her geçen gün daha sık kullanılan bu mekânlar tasarlanırken, kullanıcıların fiziksel gereksinimlerinin ötesinde kültürel ve psiko-sosyal taleplerinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Doğaldır ki, sadece günün belli saatlerinde hızlı atıştırmalıklar sunan bir kafe ile dünyaca ünlü şeflerin özel menüler hazırladığı bir restoran ya da bir gece kulübü arasında tasarım amaç ve yönteminin aynı olması beklenemez.

66

Kitap, Erginoğlu&Çalışlar, i-am, Autoban, Rojkind Arquetictos, Özgür Ediz, Yavuz Taneli, Carbon, Söhne & Partner Architekten

5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı Nisan’da İstanbul’da... Dünya Enerji Birliği tarafından en önemli etkinlikler arasında gösterilen 5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’na Türkiye’den ve dünyadan önemli isimler katılacak. 19 – 21 Nisan 2017 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezinde İtalya’nın ülke partnerliğinde gerçekleşecek olan 5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı her geçen gün büyümeye devam ediyor. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın himayelerinde organize edilen ICSG İstanbul 2017’ye bu yıl Turkcell, Vodafone, Siemens, GE, Aselsan, Oracle, SAP ve G3 PLC gibi uluslararası yaklaşık 300 firma katılacak.k.q Mart 2017 , 35. Sayı

gibi Türkiye’den ve dünyadan önemli mimar, içmimar ve tasarım ofislerinin; - Beyoğlu’ndaki “high-tech” iç mekâna ve aydınlatma tasarımına sahip bir gece kulübünden Portekiz’deki, yıllar önce terkedilmiş, okyanus manzaralı bir yapının yeniden işlevlendirilmesiyle ortaya çıkan bara; - Azerbaycan’daki saydam, “içi dışı bir” nezih restorandan Barselona’daki, Japon ve Brezilya gibi birbirine oldukça zıt iki mutfağı bir arada sunan restorana; - Alaçatı’daki yalın çizgileriyle yöresel mimarinin izlerini taşıyan restorandan Pekin’deki bir sanat merkezinde müşterilerin rahat iletişim kurabilecekleri atmosfere sahip bir kafeye uzanan çeşitlilikteki örnekleri sunuyor. Bina tipolojisi, modern ve geleneksel yapı malzemesi kullanımı, modern yapım teknikleri, topografyaya, mimari ve kentsel dokuya uyum, yeniden işlevlendirme vb. konularda başarılı örneklerden oluşan bu projeler, özel çekilmiş renkli fotoğraflar, planlar, kesitler, görünüşler ile aksonometrik çizimlerin yanı sıra projeleri anlatan açıklama metinleriyle veriliyor.q



TİTANYUMLU ÇİNKO CEPHE KAPLAMALARI ZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz - paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINKTitanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir. Cephe bir evin yüzüdür. RHEINZINK ile cephe, mimarinin kartviziti olmaktadır. Kapsamlı bir RHEINZINK sistem teklifi, sunduğu çok çeşitlilik

ile etkileyicidir ve hemen hemen her stilin uygulanmasını sağlar. RHEINZINK malzemesi ile cephe kaplamaları zamansız zarafete sahip olup nesiller boyu kesin koruma sağlar. Doğal malzeme, estetik ve teknik açıdan olağanüstü malzeme özelliklerinin yanı sıra diğer sürdürülebilirlik özelliklerine de sahiptir. Bugün RHEINZINK markasının 30’dan fazla ülkede, kalite ve yapıda dayanıklılık ile eş anlamlı olması nedensiz değildir.

RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr

www.rheinzink.com.tr

RZ_4855-4C-TR

RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEIN-


haberiniz var mı?

LEED IKI YENI SERTIFIKA PROGRAMI BAŞLATTI. USGBC, Arc platformu yoluyla izlenecek gerçek performans temelli iki yeni sertifikalandırma programı sunuyor.

8

USGBC (ABD Yeşil Binalar Konseyi), performanslarını değerlendirmek isteyen ve LEED sertifikası edinmek isteyen şehirlere ve bölge topluluklarına ARC platformunu açtı. USGBC, Şehirler için LEED ve Bölge Toplulukları için LEED olmak üzere iki yeni sertifika programı başlatarak, bu yolla LEED’i yeni bir seviyeye çıkarma girişiminde bulundu. Piyasaya yeni sürülen ARC platformunda var olan yeni programlar çalışmaya devam edecek, LEED sertifikasının yerini almayacak, aksine var olan her yerin hep beraber sertifikalandırılabilmesi için olanak sağlayacak. Sertifika almak isteyen bir bölge topluluğ ya da şehrin öncelikle “ön sertifikalandırma” için hedefler belirleyen ve bu hedeflere ulaşmak için bir plan tanımlayan yol haritası hazırlayarak başvuru yapması gerekmekte. Bir projenin yol haritası onaylandıktan sonra şehir ya da topluluk; enerji, su, atık, ulaşım ve insan deneyimiyle ilgili bir yıllık gerçek performans verilerini ARC’a kaydederek bir performans puanı alacak. Mart 2017 , 35. Sayı

Puanın arkasında neler oluyor? USGBC’nin LEED Uygulaması başkan yardımcısı Gretchen Sweeney, BuildingGreen’e yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Bu puan bölge halklarının performanslarının denklerine göre durumlarını anlamalarına yardımcı oluyor. Bina karşılaştırmaları, oturma oranı ve binanın büyüklüğü gibi ölçütlerde yapılırken, bu ölçütte karşılaşmalar kişi başına temelinde yapılıyor.” Sweeney’e göre Arc Platformu kişi başına hesaplamalarına ulaşmak için var olan protokolleri kullanıyor. Örnek olarak enerji puanı için, bölgesel topluluklar kaynakları ve sera gazı salınım miktarlarını kaydediyor ve Arc platformu yılda kişi başına düşen salınımlara ulaşmak için Şehirler için Global Protokol (Global Protocol for Cities) ve ClearPath ‘i kullanıyor. Büyük nüfuslu bir şehir daha az salınım yaparsa nüfus büyüklüğü benzer olan diğer şehirlere göre daha yüksek enerji puanı alıyor. Bütün kategorilerde 40 ve üzeri puan alan bölge halkları LEED sertifikası alıyor.

USGBC basın açıklamasına göre bu sertifika programı şehirlere, bölgesel topluluklara, mahallelere, semtlere ve ilçelere uygulanabilir olarak tasarlandı ve Şehirler için LEED ile Bölge Toplulukları için LEED almak için beklenen gereksinimler fark göstermiyor. Performans vurgusu Bu puanlama sistemleri LEED’in olağan ön koşulları ve puanlamalarından bir ayrılışa işaret etse de, sertifika almaya doğru giden bir yol olarak ele alınan performans vurgusu, USGBC’nin yeni stratejisi olan yeni puanlama sistemlerinin kapsamına daha fazla mevcut bina dahil etmek için Dinamik Plak sistemini kullanmaya başlamaları ile paralel bir yönelim. Bir şehir ya da bölgesel topluluk bu yeni sertifikalarda istenen performans puanına ulaşmak için teknik olarak herhangi bir programı kullanabilir, ancak Arc ile yapılan performans karşılaştırmaları USGBC stratejisinin bir parçası olarak USGBC’nin GRESB, SITES ya da LEED’in bina-ölçekli puanlama sistemleri gibi diğer puanlama sistemlerini teşvik edebilir.q



haberiniz var mı?

2017 YILINDA INŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSINDE HIZLANAN BIR IYILEŞME YAŞANDI. İnşaat sektöründe güven endeksi 2016 yılı ikinci yarısında sürekli gerileme göstererek 17,6 puan birden düşmüştü. Güven kaybı daha çok sektörün dışındaki dinamiklerden kaynaklanmıştı. 2017 yılında ise inşaat sektörü güven endeksinde hızlanan bir iyileşme yaşandı. Ocak ayında 6,0 puan ve Şubat ayında 5,9 puan artan güven endeksi Mart ayında ise sıçrama göstererek 13,0 puan birden yükseldi

artışın hem de enflasyondaki artışın altında kaldı. Konut sektöründe 2016 yılında konut fiyatlarında balon etkisi yaratacak bir gelişme yaşanmadı ve tam tersine fiyatlarda düzeltme ortaya çıktı. Ocak’ta inşaat malzemelerinde ihracat arttı, ithalat geriledi İnşaat malzemeleri ihracatında 2017 yılı Ocak ayında 2014 yılı Eylül ayından bu yana ilk kez aylık artış gerçekleşti. Ocak ayı ihracatı 2017 yılı için sahip olunan ihracat artışı beklentilerini destekledi ve ocak ayında ihracat geçen yılın ocak ayına göre yüzde 12,2 artarak 1.225 milyon dolar oldu.

10

Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği (Türkiye İMSAD)’nin mart ayı Sektör Raporu’na göre, inşaat malzemeleri ihracatında ilk sırayı ABD’nin almasında yakın pazarlara olan ihracattaki gerileme etkili oldu. Bir önceki yıla göre ihracatında yüzde 29,2’lik gerileme yaşanan Irak ise ikinci sıraya yerleşti. Yakın ve komşu ülkelere ihracat önemli ölçüde gerilerken, İsrail’e ihracat yüzde 16,9 arttı. İran, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi üç önemli ülkeye yapılan ihracatta da gerileme yaşandı. Rusya en çok ihracat yapılan ilk 20 pazarın dışına çıktı Yakın ve komşu ülkelerin içinde yer alan Mısır ve Cezayir’e ihracat düşerken, Fas’a olan ihracat artış gösterdi. Kafkas ve Orta Asya ülkelerinin büyük bölümüne ihracat 2016 yılında da geriledi. Azerbaycan ve Türkmenistan’a ihracatta önemli ölçüde düşüş yaşanırken, Gürcistan’a ihracat yüzde 1,6 yükseldi. İki Balkan ülkesi Romanya ve Bulgaristan’a ihracat artarken, Rusya’da son dönemde görülen ekonomik küçülme ve yılın büyük bölümünde bu ülke ile yaşanan sorunların da etkisiyle Rusya en çok ihracat yapılan ilk 20 pazarın dışına çıktı. Mart 2017 , 35. Sayı

İnşaat sektörü güven endeksi 13,0 puan birden yükseldi İnşaat sektöründe güven endeksi 2016 yılı ikinci yarısında sürekli gerileme göstererek 17,6 puan birden düşmüştü. Güven kaybı daha çok sektörün dışındaki dinamiklerden kaynaklanmıştı. 2017 yılında ise inşaat sektörü güven endeksinde hızlanan bir iyileşme yaşandı. Ocak ayında 6,0 puan ve Şubat ayında 5,9 puan artan güven endeksi Mart ayında ise sıçrama göstererek 13,0 puan birden yükseldi. İnşaat sektörüne yönelik açıklanan destekler güveni artırarak güven son üç aydaki artış ile birlikte son yılların en yüksek seviyesine ulaştı. Konut fiyat artışları, maliyet ve enflasyon artışlarının altında kaldı 2016 yılında yeni konut fiyat artışları yüzde 2,9 olurken, ikinci el konut fiyatları yüzde 9,1 artış gösterdi. Buna karşın konut inşaat maliyetleri 2016 yılı artışı yüzde 7,7 olarak gerçekleşti. 2016 yılında maliyet unsurları içinde işçilik maliyetleri yüzde 10,6, malzeme maliyetleri ise yüzde 6,9 yükseldi. 2016 yılında tüketici enflasyonu ise yüzde 8,5 oldu. Bu çerçevede 2016 yılında yeni konut fiyatlarının artışı hem konut inşaat maliyetlerindeki

İnşaat malzemeleri ithalatı geçen yılın eylül ayından itibaren başlayan bir gerileme eğilimine girmişti. Yeni yılın ilk ayında gerileme hızlanarak devam etti. Artan döviz kurları da ithalatı önemli ölçüde sınırladı ve 2017 Ocak ayında ithalat geçen yılın aynı ayına göre yüzde 22,0 gerileyerek 601 milyon dolara düştü. 2017 Ocak ayında 2009 yılından bu yana en düşük aylık ithalat gerçekleşti. ABD’de inşaat harcamaları yüksek seviyesini koruyor ABD’de konut ve konut dışı inşaat harcamaları 2016 yılının tamamında kademeli artışını sürdürmüş ve yılı 1,19 trilyon dolar seviyesinden kapatmıştı. 2017 yılı Ocak ayında da yüksek inşaat harcamaları devam etti. Ocak ayında yıllık konut inşaat harcamaları 481,9 milyar dolar ve konut dışı yıllık inşaat harcamaları 698,4 milyar dolar ile oldukça yüksek seviyelerde gerçekleşti. Avrupa inşaat harcamaları 2017’ye küçülerek başladı Euro bölgesinde 2017 yılı Ocak ayında inşaat harcamaları yüzde 6,2 küçüldü. Ocak ayında konut inşat harcamaları yüzde 5,9 küçülürken, konut dışı bina harcamaları yüzde 8,2 daraldı. Küçülmeler bir önceki yılın ocak ayına göre hesaplandı. Euro bölgesi inşaat sektörü yeni yıla olumsuz bir başlangıç yaptı.q



haberiniz var mı?

Dubai’de Yaya Dostu Bir Yeşil Alan Projesi

Dubai, dünyadaki diğer büyük başkentlerdekiler ile yarışabilecek düzeyde, 800.000 m2’lik “çevre dostu” halka açık bir park planı üzerinde çalışıyor. Dubai Holding ve Dubai Belediyesi’nin ortak projesi olan parkta; 18 kilometrelik yaya yolu, 29 kilometrelik koşu parkuru, 14 kilometrelik bir bisiklet yolu ve 6 kilometrelik doğa patikası yer alacak. Parkta aynı zamanda 55 oyun, 45 spor ve beş ana organizasyon alanı ile birlikte dükkanlar, restoranlar ve kafeler için perakende satış alanları da bulunacak. Dubailand’de yer alan inşaatın ilk aşamasının 2017’nin sonlarına

doğru yaya yollarıyla birlikte koşu ve bisiklet parkurlarının yapılmasıyla başlaması düşünülüyor. Dubai Belediyesi, parkın yapılma amacının, Dubai’nin dikkat çekici manzarasını ve global şehirleri arasındaki yerini gururla göstermeyi amaçlaması şeklinde belirtiyor. Park aynı zamanda Dubai’nin mevcut nüfus yoğunluğunu % 17 azaltarak kişi başına 15m2’ye düşürmeyi amaçlıyor. Aynı zamanda geniş arazilerin ve ağaçların eklenmesinin mevcut biyo-çeşitliliği koruyup bölgenin şehir ekolojisini iyileştirirken çevre alanın hava kalitesini iyileştirmesi bekleniyor.q

İtalyan Dağı Olivella Yeni Ağaçlarla Şarj Edilecek

12 12

İspanyol sanatçı Escif, yüzyıllar önce büyük orman tahribi sonucu, Güney İtalya’nın Olivella Dağı’nda oluşan hidrojeolojik dengesizliğe karşı bölgeyi yeniden ağaçlandırmak için kendisine bir misyon edinmiş. Sanatçının “Nefes Alma Zamanı” (Breath – Time To Recharge) isimli çalışması; dağın çıplak yüzeyinde, yöreye özgü, 5.000 yeni ağacın dikilmesiyle yavaşça “şarj” olacak bir ağaç bataryası görüntüsünü andırıyor. Olivella Dağı’nın 1700’lerde kısmen tahrip edilmesiyle meydana gelen dengesizlik, muhtemelen seller gibi iklimle ilgili problemlerin

ana sorumlusu. Escif tarafından tasarlanan ve Antonio Oriente ve Incipit tarafından sergilenen Nefes projesi, dağın çıplak yüzündeki batarya resminin içinde, 2.500 çalı meşesi ve 2.500 akçaağaç barındırıyor. Neticede ortaya çıkan sanat eseri, neredeyse 17 futbol sahası büyüklüğündeki 120.000 metrekarelik bir yüzeyi kaplayacak. Ağaç dikiminin ilk aşaması 2017’nin Eylül ayı için planlandı. Yerel halk zaman içerisinde batarya resminin yavaşça “şarj” olduğunu görebilecek. Ağaç bataryasını tamamen “şarj” etmek ve bölgeyi yeşil görkemine yeniden kavuşturmak için 2019’da daha da fazla ağaç dikilecek.q

PARK-etme (PARK-ing) Günü

Mart 2017 , 35. Sayı

Park etme günü; vatandaşların, sanatçıların ve aktivistlerin paralı park alanlarını, geçici kamu alanlarına dönüştürmek için işbirliği yaptıkları yıllık açık kaynaklı küresel bir etkinliktir.

ihtiyacına dikkat çekmek, kamu alanının nasıl yaratıldığı ve tahsis edildiği üzerine eleştirel bir tartışma başlatmak ve şehirdeki insan yaşam alanının kalitesini artırmak.

Bu proje 2005’te, San Francisco’da bir sanat ve tasarım stüdyosu olan Rebar’ın paralı bir park yerini geçici bir kamu parkına dönüştürmesi ile başladı. 2005’ten beri PARK-etme Günü, tüm dünyada şehir bağlamında yeni geçici kamu alanı biçimleri yaratan kuruluşlar ve bireylerle küresel bir harekete evrildi. PARK-etme Günü’nün misyonu şehirde daha fazla açık alan

PARK-etme Günü oldukça eğlenceli olmakla birlikte, paralı park alanını kamusal alanın önemli bir parçası olarak cömertlik, kültürel ifade, sosyalleşme ve oyun için etkin bir şekilde yeniden değerlendirdi. PARK-etme Günü geçici bir proje olmasına rağmen, şehir peyzajını kalıcı olarak iyileştirecek şehir hareketlerine katılmak için ilham vereceğe benziyor.q



Sektörel Gündem

Kardemir’in İstanbul ofisinde Addo imzası

Addo Furniture, Kardemir’in İstanbul ofisinde resepsiyondan bekleme alanlarına, yönetici odalarından toplantı salonlarına kadar tüm alanlarda çözümler geliştirerek ‘yeni nesil ofis’ yaşamını vurguladı. 600 m2’lik alanda yer alan projede, Sezgin Aksu tasarımı Bridge serisi ile çalışma alanları yaratıldı, resepsiyon ve bekleme bölümlerinde ise Fly koltuklar kullanıldı. Proje kimliğine özel tasarım çizgisi ile gelişmiş üretim altyapısı Addo Furniture, üretim altyapısı ile teknoloji, fonksiyonellik, materyal ya da renk seçiminde ihtiyaca göre farklı çözümler geliştiriyor. Hastane, kreş, üniversite gibi birçok farklı

sektörün dinamiklerine özel üretim gerçekleştiren Addo Furniture, bünyesindeki ünlü tasarımcıları ve kendi kreatif ekibi ile ‘özgün ve işlevsel tasarım’ iddiasını koruyor. Estetik ve fonksiyonelliği buluşturan tasarımlar Global pazarda varlık gösterme hedefi doğrultusunda Almanya, Rusya, İsviçre, Avusturya, Libya, Azerbaycan, Suudi Arabistan, Afganistan, Dubai, Türkmenistan gibi birçok ülkeye ihracat gerçekleştiren Addo Furniture, özel projelerden küçük ofislere kadar tüm alanlarda estetik ve fonksiyonelliği buluşturarak tasarımlarını yapıyor.q

Pirinç kabuğundan “Yanmayan İnşaat Malzemesi” üretildi. 14 14

Düzce Üniversitesinde çalışma yürüten akademisyenler, pirinç kabuğundan katma değeri yüksek, yanmazlık özelliğine sahip ve suya dayanıklı lif levha geliştirdi. DÜ Teknoloji Fakültesi İnşaat Mühendisliği Yapı Malzemesi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serkan Subaşı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ”Geliştirmiş olduğumuz bu ürün, temelde inşaat sektörünün tüketimi için hazırlandı. Özellikle bölme duvar elemanlarında, tavan ve döşeme kaplamalarında, suya karşı dayanıklı bir ürün olması dolayısıyla bina dış cephe kaplama malzemesi olarak farklı yüzey görüntülerine ve dokularına sahip olacak şekilde de üretilebilir” Pirinç kabuğu atığı ülkemizde yeterince değerlendirilemiyor. Bu ürünümüzü çok daha katma değeri yüksek bir ürün haline dönüştürerek, levha üzerinde inşaat sektöründe kullanılabilecek hale getirmiş olduk”dedi. Pirinç kabuğu, ağaç lifi, kireç taşı ve çimento kullanılarak geliştirilen A1 sınıfı yanmazlık özelliğine sahip “Pirinç Kabuğu Katkılı Yüksek Performanslı Lif Levha” için Türk Patent Enstitüsüne yapılan başvurunun ön incelemeyi geçtiği bildirildi. Pirinç kabuğu atıklarının her şeyden önce katma değeri yüksek ürünlerde değerlendirilmeMart 2017 , 35. Sayı

sini amaçladıklarını belirten Subaşı, Türkiye’de 500 bin ton pirinç hasadı yapıldığını ve yaklaşık 100 bin ton pirinç kabuğu atığının ortaya çıktığına aktardı. Subaşı, projeyi Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Sanayi Tezleri Programı kapsamında, kentte ağaç ürünleri sektöründe faaliyet gösteren uluslararası bir firmayla üniversite-sanayi iş birliği olarak gerçekleştirdiklerini anlattı. Türkiye’de 1980’li yıllarda kişi başı pirinç tüketim miktarının 2,5 kilogram düzeylerindeyken bu rakamın günümüzde yılda 12,5 kilograma kadar çıktığını aktaran Subaşı, “Dolayısıyla pirinç tüketiminin giderek arttığı bir toplum içerisinde bulunuyoruz. Pirinç, insanların besin gıdası olarak vazgeçilmez bir ürün olarak hayatımızda giderek yerini arttırırken,

tarımsal atık olarak pirinç kabuğu atığı da her geçen gün daha yüksek miktarda da gerek dünyada gerekse ülkemizde açığa çıkmakta.” diye konuştu. Pirinç kabuğunun diğer tarımsal atıklara göre farklılıkları olduğuna işaret eden Subaşı, şunları kaydetti: “Pirinç kabuğu içinde bulundurmuş olduğu bileşiklerden dolayı alev almayan bir özelliğe sahip. Bu özelliğinde yola çıkarak pirinç kabuğunun, çimentolu lif levha üretiminde kullanılabilirliğini araştırdık. Proje kapsamında aslında birden fazla ürün elde ettik. Temelde A1 sınıf yanmaz ürün elde etmek ve beraberinde hafif, ısı izolasyon değeri bakımından da iyileştirilmiş bir ürün elde etmeyi amaçlamıştık. “ dedi.q



haberiniz var mı?

Nefes alan yeşil şehirler için Ondugreen! Onduline Avrasya’nın çevreye verdiği değerin simgelerinden biri olan yeşil çatı sistemi Ondugreen, yoğun yapılaşmanın giderek arttığı şehirlerde yeşile özlem duyanlar için vazgeçilmez bir çözüm.

“Doğadan aldığını doğaya geri ver” mottosuyla dünyanın birçok prestijli projesinde ve bireysel konutlarda kullanılan Ondugreen, şehirlerdeki oksijen miktarını yükseltiyor ve binaların enerji tüketimini de düşürerek tasarruf sağlıyor.q

Çatılara kattığı estetik değerin yanı sıra ferah bir atmosferi de beraberinde getiren sistem, İklimsel değişikliğe neden olan hava kirliliği, sel baskınları ve kentlerin aşırı ısınma sorunu gibi önemli etkenlerin önüne geçiyor. q

Dünyanın en uzun yükseltilmiş bisiklet yolu Açıldı 16

Merkezi Kopenhag’da bulunan Dissing ve Weitling Mimarlık ofisinin projelendirdiği yaklaşık 8 kilometre uzunluğa sahip yükseltilmiş bisiklet yolu, kentte yer alan beş büyük konut bölgesi ile üç otobüs merkezini birbirine bağlıyor. İnsan ve çevre dostu ulaşım Yeşil bir zemine sahip olan uçan bisiklet yolu yaklaşık 5 metre genişliğiyle çok sayıda bisikletçinin aynı anda hat üzerinde yolculuk yapmasına imkan tanıyor. Bisiklet yolunun 11 giriş ve çıkış noktası bulunuyor. Aynı zamanda, BRT adı verilen otobüs hattına geçişi sağlayan

bir bağlantı noktası da bu yol üzerinde yer alıyor. Bisiklet yolu ile ayrıca alışveriş merkezleri ve diğer kamusal binalara erişim de mümkün. Dünyanın en uzun yükseltilmiş bisiklet yolunda yaya geçitleri, rampalar, kavşaklar, bisiklet parkları, bisiklet servis alanları da yer alıyor. Çin’de, trafik yoğunluğundan ve stresinden uzaklaşmak, aynı zamanda da sağlık ve çevreye olumlu etkileri nedeniyle bisiklet kullananların sayısının hızla arttığı belirtiliyor.q

Yuvarlanan şehir bahçeleri Interactive Architecture Lab’in yöneticisi Ruairi Glynn’in önderliğinde William Victor Camilleri ve Danilo Sampaio adlı öğrenciler Buckminster Fuller’ın jeodezik kubbelerle ilgili kitabından etkilenerek “Hortum machina B” adında, kendi kendine hareket eden ve bitki yetiştiren bir makine tasarladı. Küre şeklindeki bahçe, bitkilerin verdiği tepkileri izleyen ve bahçe ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılamak için küreyi güneş ışığına doğru itebilen bir robotik alüminyum çekirdeğin çevresine sarılı halde hareket etmekte. Hareketli ekosistem, bahçenin çevreye verdiği yanıtları izlemek için bir elektrot ağı kullanıyor Mart 2017 , 35. Sayı

ve daha sonra bu verileri kullanarak kürenin harekete geçmesini sağlıyor. Örneğin, kürenin altındaki bitkiler doğrudan ışıktan yoksunsa bu bitkiler yeterince aydınlanıncaya kadar küre hareket ediyor. Hortum machina B’nin Londra’da ilk denemeleri yapıldı. Küredeki bütün bitkiler Londra’nın yerel bitkilerinden oluşuyor ve elektriği makinaya eklenmiş güneş panellerinden elde ediyor. Ayrıca mekanizma kendi su deposuna da sahiptir. Deneysel proje, şehirlerdeki yeşil alanların artış göstermesini sağlayacak gibi görünüyor.q



haberiniz var mı?

DÜNYA SU GÜNÜ BU YIL ATIK SU TEMASIYLA KUTLANDI

Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Su Günü 1995 yılından bu yana her yıl, belli bir temayla ele alınmıştır. 2014 yılında ‘Su ve Enerji’, 2015 yılında ‘ Su ve Sürdürülebilir Gelişim’, 2016 yılında ise ‘Su ve İstihdam’ temalarıyla ele alınan Dünya Su Günü’ nün 2017 yılındaki teması ise ‘Atık Su’ olarak belirlenmiştir.

18 18

İ

nın somut olarak hissedilmesiyle birlikte ‘Su Kaynağı’ sadece kaynağın adaletsiz ve eşit olmayan dağılımıyla değil, aynı zamanda bizzat kendisinin eksikliği nedeniyle de tehlikede.

Olmazsa olmaz kaynağımız, tartışmasız yaşam ve sürdürülebilir bir geleceğin başlangıcı olan suyun varlığı üzerine tükenmeyen araştırmalar, çözümler, teknolojiler ve yenilikler süre gelmekte. İnsanoğlunun kontrolsüz ihtiyaçları, kentlerin plansız büyümesi, küresel ısınma-

Bitmez ve sonu gelmez bir kaynak olarak düşünülen suya karşı bu tehditler bize ABD’li çevre bilimci Garrett Hardin’in ‘Ortak Malların Trajedi’si teorisini hatırlatıyor. Hardin’ in teorisine göre; getirilen en sağlam ve uzun vadeli çözümlerin, kaynak kullanıcılarının risk paylaşımını da göz önüne alarak kaynakların geri dönüşümü ve sürdürülebilirliği çerçeve-

nsanın, toplumların ve doğa oluşumunun biricik ana karakteri, hakkında ‘yeryüzünün kan değeri’, ‘coğrafyanın çekirdeği’ gibi yeni tanımlar oluşturulan, toplumda ise; bir insan hakkı mı? Yoksa piyasaya sunulmuş bir meta mı? tartışmalarına konu olan ‘Su’.

Mart 2017, 35. Sayı


ARITILMADAN ALICI ORTAMLARA BIRAKILAN ATIK SULAR, MIKTARI HER GEÇEN GÜN AZALAN MEVCUT SU KAYNAKLARININ KIRLENMESINE NEDEN OLMAKTADIR. BU NEDENLERLE; VAR OLANI KIRLETMEMEK VE KULLANIMI DAHA VERIMLI HALE GETIRMEK IÇIN ATIK SULARIN ARITILMASI GEREKMEKTEDIR

sinde ortak mallara zarar vermeden kullanılmasını içerdiği aşikar. İşte bu noktada mavi gezegendeki yaşamın devam etmesi için suyu temel unsur olarak görmeye başlıyoruz. Sürdürülemez kalkınma yolları ve yönetim başarısızlıkları, su kaynaklarının sosyal ve ekonomik faydalar üretme kapasitesini riske atarak onların kalitesini ve kullanılabilirliğini etkiliyor. Ekosistemlerin korunmasında karar verme yetkisine sahip olanların ve planlamacıların ekosistem temelli yönetim biçimini benimsenmesinin uzun vadeli sürdürülebilirliğin sağlanması için kilit rolde olduğu bir gerçek.

Aşırı miktarda su çıkarımı genellikle, ekonomik büyüme amaçlı kaynak kullanımının iyi yönetilmediği ve gerekli kontrollerin uygulanmadığı, modern olmayan yöntemlerle yapılan doğal kaynak kullanımı ve yönetim şekillerinin bir sonucu. Mevcut durumda dünyadaki akiferlerin tahmini olarak %20’si aşırı kullanım yoluyla istismar edilmekte ve yer altı suyu kaynakları azalmakta. Hız kesmeden devam eden kentleşme, uygun olmayan tarımsal uygulamalar, ormanların tahrip edilmesi ve kirlilik yoluyla ekosistemlerin bozulması; temiz suyun da dahil olduğu, çevrenin ekosistem hizmetleri sağlama kapasitesine zarar veren başlıca faktörler olarak sıralanabilir. 1992 ‘DEN BU YANA SU SORUNUNA ÇÖZÜM İÇİN ‘DÜNYA SU GÜNÜ’NÜ KUTLUYORUZ 1992 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro

kentinde yapılan Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda (UNCED) gündeme getirilen Dünya Su Günü ve Un- Water ( BMSu ); su kaynaklarının sorunlarına, bununla ilgili yapılan önemli çalışmalara dikkat çekecek, her sene farklı bir temayla ele alınarak Su’yun yaşayabilir ve sürdürülebilir varlığı için evrensel ve ekolojik çalışmalara destek verirken hükümetlerin bu tehdidi görmezden gelmemeleri için de önemli bir yetki görevi görecektir. Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Su Günü 1995 yılından bu yana her yıl , belli bir temayla ele alınmıştır. 2014 yılında ‘Su ve Enerji’, 2015 yılında ‘ Su ve Sürdürülebilir Gelişim’, 2016 yılında ise ‘Su ve İstihdam’ temalarıyla ele alınan Dünya Su Günü’ nün 2017 yılındaki teması ise ‘Atık Su’ olarak belirlenmiştir. Evlerden, sanayi tesislerinden farklı ticari işletmelerden, kurumlardan ve benzer binalardan kullanıldıktan sonra boşaltılan sular, atık su olarak tanımlanır. Ayrıca kaynaklar arasında içilebilir kalitede olan su kaynakları da azalarak tükenme noktasına gelmiştir. Diğer yandan ise arıtılmadan alıcı ortamlara bırakılan atık sular, miktarı her geçen gün azalan mevcut su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır. Bu nedenlerle; var olanı kirletmemek ve kullanımı daha verimli hale getirmek için atık suların arıtılması gerekmektedir. Hızla azalan su kaynaklarının insanlık için çok önemli olduğu kabul edilerek atık suların uygun arıtma işlemine tabi tutularak arıtılmasından sonra istenilen değerleri sağ-

laması halinde çeşitli alanlarda kullanılması mümkündür. Arıtılmamış evsel ve endüstriyel atık suların yanı sıra tarımsal akış sularından gelen kirlilik de ekosistemlerin su ile ilgili hizmetleri sağlama kapasitesini zayıflatır. Atık su arıtma tesislerinden alınan su işlenip içilebilir su dışında çeşitli amaçlarla kullanılabilir. (Örneğin; peyzaj sulamada, soğutma kulelerinde, endüstriyel işlemlerde, tuvaletlerde sifon suyu olarak ve yangından korunmada.) Sürdürülebilir su yönetimi sadece gri suyun yeniden kullanılmasında yardımcı olmayıp aynı zamanda ekosistemi de desteklemektedir. Geri dönüşümü mineralce zenginleştirilmiş gri su daha geniş alanlara yayılarak aynı zamana peyzaj bakım masraflarının da azalmasına yardımcı olabilir. Geri kullanım yöntemlerinin çoğaltılmasıyla kullanımı alternatif çözümler sunan atık suların son dönemlerde ekologlarca savunulan yöntemlerinden birkaçı da : İnşa Edilmiş Sulak Alan, Sürdürülebilir Peyzaj ve Yaşayan Makineler Sistemi’ dir. İnşa edilmiş su alanları atık su arıtımı sağlayan pasif sistemler olarak düşünülebilir. Atık sulardaki kirlilikten kurtulmak için doğal sulak alanlarla aynı filtre işlemlerini kullanırlar. Ekolojik sistemler organik atıkları yıkabilir, karmaşık altyapı ihtiyacını en aza indirger ve bu sistem içindeki canlılara besin sağlar. Organik atıkların yanında, sulak alanlar inorganik atıklardan kurtulma konusunda da başarılıdır. Bu yüzden, endüstriyel atık, çöp sızıntı suyu, E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

19


haberiniz var mı? tarımsal atık, asit maden drenajı ve havaalanı akış suyu arıtımında da kullanılabilir. Dahası, atık su arıtmanın yanı sıra, inşa edilmiş su alanları sel suları için dalgalanma alanı yaratır ve sıklıkla kirlenen akarsuyu arıtır. Peyzajda ise tasarruflu su kullanımı, kullanılan su öğelerinin (çeşme , havuz , kuyu , gölet), su yollarının doğru planlanıp sulama projesinin arıtım sürecine katkı sunması göz önüne alınmasıyla mümkün hale gelebilir. Sadece su ile değil mevcutta var olan ve tasarlanan bitki ve çim türlerinin seçimi de önemli bir kriterdir. Bunların arasında kuru peyzaj; kuraklığa dayanıklı ya da buna adapte olmuş bitki ve çim çeşitlerinin kullanımını vurgulayarak , iyi tasarlanmış ve su tasarruflu peyzaj için göz kırpan bir seçenek olmuştur.

20 20

AYNI ANDA ARITIR, GÜZELLEŞTIRIR VE EĞITIR Omega Sürdürülebilir Yaşam Merkezi (OCSL)

Omega Sürdürülebilir Yaşam Merkezi (OCSL), Amerika’da uygulanan ve çevresindeki en katı yeşil bina sertifikasyon programı olan Living Building Challenge’ın (LBC) bir parçası olarak inşa edilmiş.

Bir de yaşayan makineler var ki, burada; atık su arıtımı için inşa edilmiş su alanları kullanımına ek olarak doğanın direkt binaya getirilmesi yaklaşımı esas alınmıştır. Yaşayan makineler alternatif atık su tesisi olarak kullanılmasının yanında yakıt üretmek, besin yetiştirmek, bozulmuş çevreleri, hatta sıcak ve soğuk binaları yeniden düzenleme amaçlarıyla da kullanılabilir. New York Rhinebeck de yer alan Omega Sürdürülebilir Yaşam Merkezi (OCSL) dünyanın en güzel atık su arıtma tesisi olmasının yanı sıra yaşayan makineler uygulamasına da verilebilecek en yerinde ve doğru örnek olacaktır. q KAYNAKLAR 1. Serdar KOYUNCU, Atıksuyun Peyzaj Sulamada Değerlendirilmesi: Mor Şebeke ProjesiKonya Büyükşehir Belediyesi, Atıksu Arıtma Tesisleri Şube Müdürü 2. http://www.cevreonline.com 3. http://www.unwater.org/ 4. Ömer Kantaroğlu , Yüksek Performanslı Binalarda Su Stratejileri 23.06.2011 5. Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişim Raporu, Su Kaynakları Hakkındaki Gerçekler 6. 5. Dünya Su Forumu İstanbul, Farklılıkların Suda Yakınlaşması, 2009 İstanbul 7. Chris Tackett, 2013 , Omega Institute, Rhinebeck, NY, http://www. treehugger.com/ 8. http://www.arkitera.com 9. Adam Joseph Lewis Çevre Araştırmaları Merkezi Web Sitesi”Yaşayan Makine”: Bina Tasarımı + İnşaat, Mart 2001 10. Balkan Talu, 2012 , http://www.ekoiq.com 11. http://www.sanicon.in/blog/how-to-convert-your-landscape-into-awaste-water-treatment-plant 12. Birleşmiş Milletler Dünya Su Gelişim Raporu, Sürdürülebilir Bir Dünya İçin Su , 2015. 13. http://yesiledonus.blogspot.com.tr/2014/04/ortak-mallarn-trajedisi.html Mart 2017, 35. Sayı

mümkün olanı göstererek dünyayla ilişkilerini yeniden incelemelerine yardımcı olmak” diyor. Ve binanın bu kadar iyi çalışmasının nedeninin ise; iyi tasarım, aynı zamanda bilgi ve donanım olduğunu ifade ediyor.

D

r. John Todd tarafından icat edilen Omega Sürdürülebilir Yaşam Merkezi (OCSL) güneş enerjisi ve jeotermal güç kullanıyor ve bu nedenle çalışması için ek bir güce ihtiyaç duymuyor. Diğer atıksu arıtma tesislerinden farklı olarak, OCSL suyun arıtılması için kimyasallar kullanmıyor, kanalizasyon suyunun ve mikroorganizmaların temizlenmesi için; algler, bitkiler ve çakıl-kum filtrasyonunun bir kombinasyonunu kullanma gibi doğal döngü süreçlerini taklit ediyor.Tüm bunların yanı sıra OCSL, insanlara çözüm üretmek konusunda doğanın gücü hakkında eğitimler ve ilham vermek için bir eğitim merkezi görevini de görüyor. Omega Enstitüsünün CEO’su olan Skip Backus’e göre OCSL aynı anda arıtır, güzelleştirir ve eğitir. “OCSL, çevremizdeki dünyayla olan bağlantımızın dinamik, canlı ve nefes kesici bir gösterisidir” diyor Backus. “Hedefimiz, insanların çevreyle sürdürülebilirlik, yeşil enerji ve yenilenebilir tasarım açısından

Omega Sürdürülebilir Yaşam Merkezi (OCSL), Amerika’da uygulanan ve çevresindeki en katı yeşil bina sertifikasyon programı olan Living Building Challenge’ın (LBC) bir parçası olarak inşa edilmiş. Ayrıca OCSL, hem LEED Platinum hem de Living Building Challenge sertifikasını kazanan ABD’deki ilk bina olma özelliğini taşıyor. Bu kusursuz sistem nasıl işliyor? Başlangıçta Omega kampüsündeki tuvalet, lavabo ve duşlardan kaynaklanan atık suyun depolama tanklarına giriyor. Daha sonra bu su, “mikroskobik algler, mantarlar, bakteriler, bitkiler” ile beslenen Eko -Makine binasına gönderiliyor. İlk aşamada, yeraltında bulunan iki adet 5000 galon* Anoksik tank içerisinde doğal olarak bulunan mikrobiyal organizmalar atık suyu yiyecek olarak kullanıp; suda amonyak, fosfor, azot, potasyum ve diğer pek çok maddeyi sindiriyorlar.


21

Daha sonra, bu su OCSL binasının arkasındaki suni olarak yaratılmış, dört adet sulak alana akar. Bunlar üç metre derinliğinde, kauçuk astarlı ve çakıllarla doludur. Sulak alanlar, biyokimyasal oksijen talebini azaltmak, kokulu gazları gidermek, denitrifikasyon işlemine devam etmek ve fosfor gibi besleyicileri toplamak için mikroorganizmaları ve yeryüzü bitkilerini (cattails ve bulrushes) kullanmaktadır. Atık su, sulak alanlardan akarken, mikroorganizmalar ve bitkiler beslenir. Su anoksik tanklar ve sulak alanlardan geçtikten sonra suyun berraklığında % 75 artış ve kokusunda yüzde 90 azalma olur. Sulak alanların ardından su, havalandırmalı lagüne pompalanır. Havalandırmalı lagünler her biri 10 fit derinliğinde dört hücreye bölünür. Bu aşamada su temiz görünüp kokusuz olsa da güvenilir değildir. Bu sırada havalandırmalı lagünlerin bitki, mantar, alg, salyangoz ve diğer mikroorga-

nizmaları, amonyak nitrat ve toksinleri zararlı olmayan baz elementlerine çevirmekle meşguldür. OCSL’deki havalandırmalı lagünlerde toprak yoktur, ancak burada güzel tropikal bitkiler gelişir. Bitkiler metal raflarda yaşar ve kökleri suya beş adım kadar uzar. Bitkilerin kökleri göletteki organizmalar için bir yaşam alanı olarak kabul edilir. Bu tropik bitkilerin çiçekleri, doğal olarak arıtılmış atık suyun verebileceği güzelliği göstermektedir. Omega kampüsünün her yerinde, lagünlerde yetişen tropikal bitki kesitlerinden oluşan güzel saksılar mevcuttur. Lagünlerden sonra su, açık havada bir kum filtresine geri döner. Su devirdaim kum filtresinden geçtikten sonra ileri atık su standartlarına uygun hale gelmiştir ve evinizdeki mutfak musluğundan gelen su kadar temizdir. Ancak Eko-Makine işlemini henüz tamamlamış değildir. Kum filtrasyonundan sonra su, Omega park yerindeki iki dağılma alanı üzerinden doğaya geri döndürülür. Dağılma alanlarında,

geri kazanılmış su, yüzeyin altına geçerek yer altı suyu bölgesine yerleşir. Geri kazanılan su, kampüsün 250-300 fit *altında bulunan akifer’e damladığı için doğada daha da saflaştırılır. Omega Eko Makinesi sürecindeki bu son adımla birlikte suyun kapalı hidrolojik döngüsü tamamlanmış olur. Akiferin üzerindeki derin kuyulardan çekilen su lavabo, tuvalet ve duşlarda kullanılır. Ekomakineyi bu kadar olağanüstü yapan bu tam daire işlemidir. Eko-makine tasarım fikri karşı karşıya kaldığımız sayısız sorun için ilham kaynağı olarak, ‘atık’ fikrini yeniden düşünmemize neden olabilir . Su temizleme ve ihtiyaçlarımızı karşılamak için doğal süreçleri kullanmak için çözümler üretebilir. q *(1 fit = 30,48 cm), (1 galon= 3,7854 lt)


Sektörel Gündem

E.C.A. SEREL’DEN 4.500 KEZ BULAŞIK MAKINESI ÇALIŞTIRACAK KADAR SU TASARRUFU Kentsel dönüşüm süreci ve konut sektöründeki hareketlilik ankastre sektörünün büyümesinde pozitif etki yaratırken inşaat firmaları da bu yaklaşımdan hareketle, mimari projeleri oluştururken tüketicinin yaşam kalitesini artıracak detaylara öncelik tanıyor ve mutfaklarda en yeni teknolojileri kullanarak ankastre pazarının canlanmasına doğrudan etki ediyor.

22 22

Armatür ve vitrifiye markası E.C.A. SEREL, su tüketimini en aza indiren ürünleriyle hem doğal kaynakların ömrünün uzamasını hem de ülke ve hane bütçesinin korunmasını hedefliyor. Dünya Su Günü dolayısıyla bir açıklama yapan Elmor Genel Müdür Yardımcısı Enver Öz, “Maksimum su ve maksimum enerji tasarrufu sağlayan “ECOLOGIC ürünler” ile gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmayı hedefliyoruz” dedi. Dünya Su Günü’nde yaptığı açıklamada su tasarruflu ürünlerin doğal kaynaklar ve ülke ekonomisi için önemini vurgulayan Elmor Genel Müdür Yardımcısı Enver Öz şunları ifade etti: “Üç kişilik bir aile standart bataryalar kullanıyorsa yılda 97 bin litreden fazla su harcıyor. Aynı aile E.C.A. Serel’in Ecologic Mart 2017, 35. Sayı

ürünler serisinde yer alan Miks batarya ile bu tüketimi yüzde 50’den fazla azaltıyor. Miks bataryaların sağladığı yıllık 54 bin litre su, bir bulaşık makinesinin 4.500 kez çalıştırılmasına denk geliyor. Bu muazzam bir miktar. Ecologic ürünlerle hem doğal kaynakların hem de bütçelerin korunmasına sağladığımız katkıdan dolayı gurur duyuyoruz.” E.C.A. Serel’den LEED sertifikasına yüzde 30 katkı E.C.A. SEREL’in doğaya ve insana saygılı “ECOLOGIC ürünler”i aynı zamanda yeşil bina sertifikası almak isteyen projelere LEED, BREEAM ve DGNB puanı kazandırıyor. Dünyanın geleceği için ekolojik yapının mutlaka korunması gerektiğini belirten Elmor Genel

Müdür Yardımcısı Enver Öz şöyle konuştu: “Günümüzde küresel ısınmanın getirdiği sorunlar neticesinde karbon dioksit salınımlarını azaltmanın yolları giderek önem kazanıyor. Araştırmalara göre binalar, dünyadaki karbon dioksit salınımının yüzde 35’inden sorumludur. Bu sebepten binaların karbon salınımlarını azaltmaya yönelik yeşil bina sistemleri dünya çapında hızla gelişiyor. E.C.A. SEREL olarak biz de çevre duyarlılığına sahip, yeşil bina olmaya aday projelerle ortak çalışmalar yürütüyoruz. E.C.A. SEREL ürünleri, sertifika düzeyindeki LEED almak isteyen projelere, tüm koşulları sağladıklarında; su verimliliği, malzeme ve kaynaklar, malzeme içeriği kategorilerinde kazandırdığı puanlarla yaklaşık %30 puan katkısı sağlıyor.”q



Sektörel Gündem

MIPIM GAYRIMENKUL FUARINDA İTO DEV ÇADIRI ILE ILGI ODAĞI OLDU 28’inci defa düzenlenen, Dünyanın büyük gayrimenkul yatırımcılarının bir araya geldiği MIPIM 2017’de bu yıl 90 ülke, 2600 firma ile yer aldı. Türkiye’de fuar kapsamında etkinliğe katılan ülkeler arasında bulunuyor. Toplamda dört gün devam eden Fransa’nın Cannes sahilinde hazırlanan MIPIM Fuarı, uluslararası yatırımcıların kendi alanında en iddialı isimlerini, şehir planlamacılarını, uluslararası yatırımları kendi coğrafyalarına çekmeye kararlı belediyeleri, turizmde yeni fırsatlar arayan otel gruplarını bir araya getirdiği gibi ülkeler, şehirler ve şirketler arasında yeni, güçlü ve istikrarlı iş bağlantılarının kurulmasına olanak sağlıyor.

24 24

Bu yıl düzenlenen MIPIM gayrimenkul fuarında İTO dev çadırı ile ilginin odağı oldu. İstanbul’daki en prestijli projelerin tanıtılacağı çadırda iki kıtada tek şehir teması işleniyor. MIPIM 2017’ye Çevre ve Şehircilik Bakanı da katılım gösterdi. Fuar etkinliği kapsamında bazı protokoller de imzalandı. Mekânsal strateji planlarının hazır-

Mart 2017, Sayı 35

lanmasını içeren protokolün imzalanması ardından, İTO Başkanı konuyla ilgili açıklama yaptı. Mekansal planlama ile Türkiye’nin yeni yol haritasını çizdiklerini ifade eden Başkan, bu yılki MIPIM 2017’nin Türkiye için önemli bir fırsat olduğunu da sözlerine ekledi. İstanbul çadırında yer alan Beyoğlu, fuara 35 yatırımcıyla katıldı. 47 projenin tanıtımı için hazırlanan Beyoğlu İstanbul’un en önemli projelerini yurtdışındaki yatırımcılara sundu. Projelerin yaklaşık değeri ise bir trilyon Türk Lirası olarak açıklandı. Fuar kapsamında Cannes’da bulunan TOKİ Başkanı, bu sene düzenlenen fuarda, yabancı yatırımcıyı Türkiye’ye çekmek için ellerinden geleni yaptıklarını kaydetti. Dünyanın en iyi gayrimenkul yatırımcılarına Türkiye’de yatırım yapmanın avantajlarını anlattıklarını belirten TOKİ Başkanı Mehmet Ergün Turan, “MIPIM 2017, tanıtım ve yatırımların ülkemize çekilmesi anlamında çok önemli” şeklinde konuştu.


BEYOĞLU, DEV PROJELERLE MIPIM 2017’NİN GÖZDESİ OLDU

Beyoğlu, 35 yatırımcı ve 47 proje ile MIPIM 2017 Gayrimenkul Fuarı’na damgasını vurdu. Beyoğlu’nda yatırım yapan sektör temsilcileriyle birlikte MIPIM 2017 Gayrimenkul Fuarı için Fransa’ya giden Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, “Büyük bir gururla söyleyebilirim ki 1 trilyon dolar değerindeki yabancı fonlar projelerimizle yakından ilgileniyor” dedi.

TARLABAŞI / TAKSIM 360’IN YATIRIM BEDELI 500 MILYON DOLAR Türkiye’nin kamu-özel sektör işbirliğinde gerçekleştirilen ilk ve en büyük kentsel yenileme projesi olan Tarlabaşı / Taksim 360’ın yatırım bedeli 500 Milyon Dolar olup, proje 18. Uluslararası Gayrimenkul ödüllerinde Avrupa’nın ‘’En İyi Kentsel Yenileme Projesi’’ ünvanını almıştır.

YABANCI FONLAR PROJELERİMİZLE YAKINDAN İLGİLENİYOR Cannes’da düzenlenen MIPIM 2017’ye ilişkin değerlendirme yapan Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, “İşimiz Beyoğlu, gücümüz yatırımcılarımız diyerek bu sene MIPIM’e Beyoğlu Yatırımcılar Grubu (BIG) ile katılma kararı aldık. Geçtiğimiz yıl yaşadığımız olumsuzluklar üzerine ‘Zaman birlik beraberlik zamanıdır, kenetlenme zamanıdır’ dedik ve bu sene MIPIM’de Beyoğlu’nun yeni yüzüne kavuşmasında çok büyük emekleri olan kıymetli yatırımcılarımızla geldik. Büyük bir gururla söyleyebilirim ki 1 trilyon dolar değerindeki yabancı fonlar projelerimizle yakından ilgileniyor” dedi. BEYOĞLU’NDAN 47 PROJE YER ALDI Beyoğlu’nun yatırım için biçilmiş kaftan olduğunu belirten Demircan, “Yabancı yatırımcıların önüne toplam büyüklüğü 20 milyar dolar olan 47 ayrı proje portföyünü koymak istiyoruz. Bu 47 projenin 6 tanesi tamamen Türkiye’nin prestij projelerinden oluşuyor ve 10 milyar dolar büyüklüğü var. Yabancıların öncelikle doğrudan gayrimenkul portföyüne yatırım yapmalarını arzuluyoruz. Ayrıca son dönemde Türkiye’de geliştirilen gayrimenkul sertifikası işi var. Orta vadede buraya da yabancıların yatırım yapacağını düşünüyoruz” ifadelerini kullandı.

HALIÇPORT’UN YATIRIM BEDELI 850 MILYON TL Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü tarafından İstanbul Beyoğlu İlçesi Camii Kebir Mahallesi’nde yapılması planlanan Haliç Yat Limanı ve Kompleksi projesi 3 otel, 2 yat limanı ve iskelelerden oluşuyor.

GALATAPORT PROJESI 4500 KIŞIYE ISTIHDAM SAĞLAYACAK Yatırım bedeli 4,5 milyar TL olan Galataport’un toplam inşaat alanı 375.000 metrekare olurken; projenin toplam kiralanabilir alanları perakende ve yeme-içme alanı olarak 47.000 metrekare, ofis alanı olarak ise 43.000 metrekaredir.

PIYALEPAŞA İSTANBUL, ÖZEL SEKTÖR ELIYLE YAPILAN EN BÜYÜK PROJE Türkiye’nin özel sektör tarafından gerçekleştirilen ilk ve en büyük kentsel dönüşüm projesi olan Piyalepaşa İstanbul, 82 dönüm arazi üzerinde inşa ediliyor. Piyalepaşa Gayrimenkul tarafından 800 milyon dolar yatımla hayata geçirilen proje; konut, rezidans, ofis, otel ve alışveriş sokağından oluşan karma kullanım projesi olarak tasarlandı. SÜTLÜCE - ÖRNEKTEPE PROJESI, TÜRKIYE’YE ÖRNEK OLACAK Örnektepe Projesi, Beyoğlu Belediyesi ve TOKİ’nin işbirliği yaparak gerçekleştirecekleri bir pilot proje niteliğinde. Projenin kısa zamanda tamamlanarak hayata geçmesi ve ileride gerçekleşecek yeni yapılaşmaya örnek teşkil etmesi hedefleniyor. Okmeydanı, Türkiye’nin en büyük projesi olacak Okmeydanı’nın, 13.06.2016 tarih 8949 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile 6306 sayılı kanun kapsamında riskli alan ilan edilmesi ile bölgede çalışmalar başlatıldı. Riskli alan ilan edilen bölge 123,5 hektar büyüklüğünde olup yaklaşık 4.250.000 m² inşaat (otoparklar, teknik hacimler, sığınaklar dahil) yapılması planlanmakta.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

25


Sektörel Gündem 26 26

TABANLIOĞLU MIMARLIK’A MIPIM’DE ÜÇ PROJEYE DÖRT ÖDÜL… Türkiye’nin uluslararası mimarlık ofisi Tabanlıoğlu Mimarlık kazandığı dört ödülle bu yıl MIPIM AR Future Awards’da ön plana çıktı. Tabanlıoğlu, Mimarlık New York’ta gerçekleştirilecek olan 118E59th Street Residences projesi ile ‘Konut’ kategorisinde ve BAKSI, Hüsame Köklü Kadın İstihdam Merkezi projesiyle de ‘Sivil ve Kamu Binası’ kategorisinde büyük ödülleri kazandı. Konut dalında birinciliği kazanan New York projesi 118E59th Street Residences projesi ayrıca tüm kategorilerde kazanan projeler arasında ‘Overall Winner’ seçilerek, “En İyilerin En İyisi” ilan edildi. Beyazıt Devlet Kütüphanesi ise ‘Jüri Özel Ödülü’ ne layık görüldü. Böylece Tabanlıoğlu MIPIM Awards 2017’de 4’üncü ödülüne uzandı. MIPIM AR Future Awards ile ilgili açıklama yapan Melkan Gürsel, aldıkları her ödülün kendilerine daha iyi ve daha güçlü projeleri Mart 2017, 35.Sayı

hayata geçirmek için güç veren birer motivasyon kaynağı olduğunu belirtti. Murat Tabanlıoğlu ise projeleri salt mimari kaygılar ya da işverenin talepleri ile değil, sosyal, kentsel, tarihi ve doğal doku gibi birçok unsurun fermantasyonu ile çözümlediklerini belirterek, “Aldığımız bu ödüller bu yaklaşımımızın takip edildiğini, takdir edildiğini, doğru rotada olduğumuzu gösteren somut geri dönüşlerdir” diyerek duydukları memnuniyeti dile getirdi.q


AVCI ARCHITECTS, MIPIM 2017’DE PROJELERINI TANITTI Sürdürülebilir mimarlığın Türkiye’deki temsilcilerinden biri olan Avcı Architects, 14-17 Mart 2017 tarihleri arasında gerçekleşen ve dünyanın en büyük gayrimenkul fuarlarından biri olan MIPIM 2017’de projelerini tanıttı. MIPIM 2017’de sadece uluslararası profillerini yansıtan projeleri değil, sürdürülebilirlik alanındaki uzmanlıklarını da vitrine çıkarmayı planlayan Avcı Architects, sürdürülebilirlik, ölçek ve tasarım anlamında öne çıkan Brazzaville Şehir Merkezi, Kongo Kintele Kongre Merkezi, Türkiye Müteahhitler Birliği Merkez Binası ve Balance Güneşli projelerini tanıttı.

Avcı Architects’in kurucu ortağı Mimar Selçuk Avcı, firmanın MIPIM ile ilgili hedeflerini şu sözlerle açıkladı:“Bir İngiliz firması olarak Türkiye’de potansiyel olduğunu gören İngiliz yatırımcılar ve Türk müteahhitler arasında bir köprü olarak görülebiliriz. Aslında bunun tam tersi için de hizmet verebiliyoruz. Türk yatırımcıların ve şirketlerin de yoğun olarak Avrupa ve Afrika başta olmak üzere uluslararası piyasayı göz önünde bulundurduklarını düşünüyoruz ve sahada 30 yıllık geçmişimiz ve bilgimizle uluslararası piyasa ile tanışmada yardımımızı isteyen firmalarla görüşmek istiyoruz.”q

EFEKTA MIMARLIK MIPIM’E KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERIYLE GITTI

Kahramanmaraş, Okmeydanı, Esenler ve Fikirtepe’de hayata geçireceği kentsel dönüşüm projeleriyle MIPIM’e katılan Efekta Mimarlık’ın kentsel dönüşüm projelerindeki başarısı yabancı yatırımcıların da dikkatini çekti. Türkiye’nin tanıtımına yönelik olarak DISCOVER TURKEY logosunu kullanmaktan gurur duyduklarını ifade eden Efekta Mimarlık Başkanı Yüksek Mimar Kayhan Çakanel, “Dünyanın en büyük gayrimenkul fuarı olan MIPIM’i sadece projelerimizin değil, ülkemizin tanıtımına yönelik önemli bir fırsat olarak görüyoruz.” dedi.

MIPIM’deki standlarını Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin ziyaret ettiğini kaydeden Çakanel, “Başta İstanbul olmak üzere tüm Türkiye’nin potansiyeli, dünya tarafından çok yakından takip ediliyor. Biz Kahramanmaraş’ta şehir merkezinde ve Kahramanmaraş Kalesi ile tarihi çarşının hemen yanı başında yer 240 bin metrekarelik alanda gerçekleştirdiğimiz kentsel dönüşüm projesi ile ilgiyi Anadolu’ya da kaydırmak istiyoruz. Biz de fuarda tanıtımını yapacağımız kentsel dönüşüm projelerimizle ülkemize değer kazandırdığımızı düşünüyoruz” dedi.q

BOYTORUN ARCHITECTS, MIPIM’DE ZIYARETÇILERIYLE BULUŞTU Mimar Yudum Boytorun ve Mimar Semih Boytorun’un öncülüğündeki Boytorun Architects, 2008 yılından bu yana MIPIM’in farklı ülkelerdeki organizasyonlarına ziyaretçi olarak katılmakla birlikte, bir stand alanıyla ilk defa içerisinde yer aldı.

aşamasında ya da yapımı tamamlanmış onlarca projeyi inceleme, satış-pazarlama ayaklarını çok kısa bir süre içerisinde gözlemleme, farklı bakış açılarını değerlendirme imkanı tanıması açısından vazgeçilmez bir organizasyon...”

Boytorun Architects kurucu ortağı Mimar Yudum Boytorun Türkiye’nin bu yıl katılımcı sayısı açısından 5. sırada bulunduğu MIPIM Fuarı’nı, şu sözlerle değerlendirdi: “Yatırımcıları, geliştiricileri, servis sağlayıcı ve danışmanları aynı çatı altında buluşturması ve uluslararası platformda yapım

Boytorun Architects, fuarın gerçekleştiği Palais des Festivals’te yer alan stantında son yıllarda üzerinde çalıştığı ofis, otel, yurt ve konut gibi farklı fonksiyonlardaki projelerini ve genel anlamda da verdikleri hizmetleri ziyaretçilerle paylaştı.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

27


Ürün Haber advertorial

KARBON AYAK İZİ BELGELİ MİNEPOR İLE ÖMÜR BOYU YALITIM Gazbeton sektörünün karbon ayak izi belgeli ilk ısı yalıtım plağı Minepor, sürdürülebilir binaların tercihidir. Sağlam ve hafif bir ürün olan Yeni Nesil Isı Yalıtım Plağı Minepor’un içindeki Bor sayesinde dayanım gücü yüksektir.

28 28

I

sıl iletkenlik değeri 0,05 W/mK olan Minepor, üstün yalıtım performansıyla eski ve yeni yapılara ısıl konfor kazandırır, enerji tasarrufu sağlar. Gazbeton sektörünün karbon ayak izi belgeli ilk ısı yalıtım plağı Minepor, sürdürülebilir binaların tercihidir. Sağlam ve hafif bir ürün olan Yeni Nesil Isı Yalıtım Plağı Minepor’un içindeki Bor sayesinde dayanım gücü yüksektir. Yapısında yer alan bor minerali ve diğer bileşenler sayesinde oluşan homojen yapısıyla darbelere karşı dayanıklıdır, rüzgar vakumlama yükleriyle cepheden ayrılmaz. Mart 2017, 35.Sayı


SAĞLAM VE HAFIF BIR ÜRÜN OLAN YENI NESIL ISI YALITIM PLAĞI MINEPOR’UN IÇINDEKI BOR SAYESINDE DAYANIM GÜCÜ YÜKSEKTIR.

TSEK 119 kriter dokümanına uygun üretilen Minepor, Ulusal Teknik Onay UTO ve Avrupa Teknik Onay ETA Belgelerine sahiptir. Yalıtım gücü sayesinde karbon salımını azaltır. Radyoaktif ve petrol türevi maddeler içermez. Çevreye duyarlı özellikleri ile Yeşil Bina projelerinde tercih edilir. Minepor, Carbon Trust UK tarafından verilen karbon ayak izi belgesi ile gazbeton sektöründe rakipsizdir.

29

ISITILMAYAN MEKANLARIN YALITIM ÇÖZÜMÜ Otopark tavanlarI gibi ısıtılmayan mekanlarda sadece yapıştırma ile yalıtım yapılması, hızlı uygulanması ve montaj kolaylığı sayesinde zaman ve maliyet avantajı sağlar. Maket bıçağı ile kesilebilen yapısıyla uygulamalara hız kazandırır. Kolay işlenebilmesi sayesinde duvar ören ve sıva yapabilen tüm ekiplerce uygulanabilir. ÖMÜR BOYU YALITIM Minepor bina ömrü boyunca deforme olmaz, ürün özelliklerini korur. Isı yalıtımında en iyi netice için duvarlarda gazbeton, kolon ve kirişlerde Minepor Isı Yalıtım Sistemi kullanılması tavsiye edilir. Minepor ile tüm uygulama alanlarında yekpare düz cepheler oluşturulur. Bu sayede aşırı sıva sarfiyatı önlenir. Betonarme yüzeylerdeki ısı kayıplarını engellenerek enerji maliyetlerinde tasarruf sağlanır. YANGIN GÜVENLIĞI IÇIN MINEPOR Minepor, A1 sınıfı, hiç yanmaz ısı yalıtım malzemesidir. Yangın esnasında zehirli gaz ve duman çıkartmaz. Yangın sonrası, yapısında

bozulma olmaz. Yangının cephe boyunca ilerlemesine engel olur, binaların yangın güvenliğini arttırarak hayat kurtarır. YENI NESIL ÜRÜN Minepor, uzun süreli Ar-Ge çalışmaları ile geliştirilmiş, özel teknolojisi sayesinde çok sayıda küçük ve homojen gözeneğe sahip, son derece hafif ve aynı zamanda dayanıklı olan yeni nesil bir üründür. Yapının ömrü boyunca ısıl performansı korur. Bakteri veya mikroorganizma barındırmayan inorganik ve mineral bazlı yapı malzemesidir. Zamanla dış etkenlere bağlı olarak bozulmaz, gün ışığından etkilenmez..q

MINEPOR, A1 SINIFI, HIÇ YANMAZ ISI YALITIM MALZEMESIDIR. YANGIN ESNASINDA ZEHIRLI GAZ VE DUMAN ÇIKARTMAZ.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Ürün Haber advertorial

IŞIĞIN EN DOĞAL HALİ PUFIN PUFIN ile doğaya dönüş… Açık havada güneşli bir gökyüzü hayal edin… Işığın göz aldığı, sert gölgelerin zemine düştüğü, nesnelerin hatlarının net olarak algılandığı bir ortam... Sonra bulutların çıktığını ve güneşin bulutların arkasına gizlendiğini hayal edin… Gölgelerin yumuşak hale geldiği, ışığın homojen dağıldığı ve göz almadığı pozitif bir atmosfer… PUFIN ile aydınlatılmış ortamlarda bulunmak, bulutların arkasına gizlenmiş güneşli bir havada dışarıda olmak gibi; huzur ve mutluluk dolu…

Yüksek yansıtıcı özelliğe sahip reflektör PUFIN içerisinde yer alan yüksek yansıtıcı özelliğe sahip kanat şeklinde reflektör, ışığı mümkün olduğunca homojen şekilde dağıtarak, PUFIN’in altyüzeyinde istenen görsel etkinin alınmasına yardımcı olur. Kolay montaj sağlayan müdahale kapağı Armatür enerji giriş kablo bağlantısı, alet gerekmeksizin tek elle açılabilen özel müdahale kapağı vasıtasıyla kolayca yapılabilmektedir.q

30 30

*Verilen lümen değerleri 3000K ve 4000K renk sıcaklıkları için ortalama değerdir.

PUFIN Sıvaaltı; merkezde mikroprizmatik difüzörlü, yan alanları opal PMMA ile kapalı, modüler tavan armatürü.

olur. 107lm/W’ a ulaşan ürün verimliliği ve 19 değerinin altında kalan kamaşma indeksi, armatürün üstün performansını garantiler.

Kısmen direkt etki taşıyan dolaylı ışık yayılımı, armatürün ilk bakışta doğal bir ışık dili kullandığını gösterir. Kapalı tasarımı sayesinde katmanlı difüzöründen yayılan ışık gözü rahatsız etmez. Uzun süre çalışılan ofis alanlarının aydınlatılması için idealdir.

DETAYLARDA İNOVASYON

600 x 600 mm ölçüler için ortalama* 2700 lm , 3200 lm ve 3700 lm olarak üç farklı ışık miktarını barındırır. Alçıpan, Clip-in, T taşıyıcılı tavan tiplerinde kullanım için uygundur. MAKSiMUM VERİM, MiNiMUM KAMAŞMA PUFIN’in yenilikçi optik tasarımı, lümen miktarından ödün vermeden az enerji tüketimi ile optimum seviyede ışık çıkışı sağlar. Böylece armatürden maksimum verim alınırken, kamaşma minumum seviyeye indirgenmiş Mart 2017, 35.Sayı

PUFIN modüler tavan sistemleri ile uyumlu ürün montaj özelliği, yenilikçi optik tasarım detayları ve verimli led ürün altyapısı ile düşük enerji tüketimine karşılık maksimum görsel konfor sağlayan ergonomik bir çözümdür. Yenillikçi detaylar içeren temiz bitişlere sahip armatür gövdesi, kullanıldığı alanlarda bir tasarım unsuru olarak yerini alır. Tırnaklı difüzör birleşim detayı Tamamen difüzörden oluşan ürün alt yüzeyi, iki farklı difüzörün (ortada mikroprizmatik difüzör, kenarlarda opal PMMA) birleşiminden oluşur. Dış yüzeyde detay vermeyen ince düşünülmüş birleşim noktaları ürüne ışık sızdırmazlık sağlarken, şık bir görünüm kazandırır.


Ürün Haber advertorial

AUSTROTHERM TÜRKIYE’DEN YENI EPS ISI YALITIM LEVHALARI! Avrupa’da 19 EPS ve XPS fabrikası ile Isı Yalıtım Pazarı lideri olan Austrotherm, Türkiye’de yeni ürünlerini 2017 yılında dış cephe ısı yalıtım pazarına sundu.

Ülkemizde dış cephe mantolama pazarı hızla büyümekte ve gelişmekte. Bu büyüme, pazarın talep ve beklentilerine göre ürünlerin geliştirilmesi ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Bu doğrultuda ürün geliştirme faaliyetlerine ağırlık veren Austrotherm Türkiye 2017 yılı başında mevcut ürün gamına 2 yeni ürün daha ekledi. Böylece dış cephe ısı yalıtımı pazarında ihtiyaç olunan her kalite seviyesinde ürün çeşidini tamamlayıp uygulamacılar ve son kullanıcılara sunmuş oldu. Austrotherm’in sunduğu ürünler arasında en yüksek ısı yalıtım performansını veren ürünü Austrotherm EPS PREMIUM’dur. 0,030W/mK ısı iletim katsayısı ve TR150 Yüzeye Dik Çekme dayanımı ve yoğun grafit katkısı içeriği ile mantolamada maksimum yalıtım performansı ve yakıt giderlerinde maksimum tasarruf arayan bina sahipleri için mükemmel bir ısı yalıtım levhasıdır. Isı iletim katsayısı değeri ile pazardaki diğer EPS ısı yalıtım levhalarına göre ciddi bir ısı yalıtım performans farkı sunar. Bu üstün özellikleriyle ürün mevcut ve yeni binaların mantolamasıyla beraber, özellikle Düşük Enerjili Bina ve Pasif Evlerin dış cephe mantolama, çatı-teras ısı yalıtımı uygulamalarında güvenle kullanılır.

31

Austrotherm’in Türkiye’de faaliyetini başlatmasıyla beraber Mantolama pazarında marka bilinirliği ve markanın yüksek kalite algısını sağlayan ürünü ise Austrotherm EPS PLUS’tır. Austrotherm EPS PLUS Austrotherm’in Avrupa ve Türkiye’de dış cephe mantolama pazarında en çok tercih edilen ve mantolama uygulamacıları tarafından beğenilen ısı yalıtım ürünüdür. Grafit katkılı olması, 0,032W/mK ısı iletim katsayısı ve TR 150 değerleri ile diğer karbonlu EPS ısı yalıtım levhalarından ayrışmaktadır. Bina duvarlarının dıştan ısı yalıtımı ile teras ve kırma çatılarda, soğuk hava depolarındaki ısı yalıtım uygulamalarında güvenle kullanılır.

Austrotherm’in; İdeal Kalite, İdeal Performans ve İdeal Maliyet sloganı ile mantolama uygulamacıları ve son kullanıcıların hizmetine sunduğu ürünü ise Austrotherm EPS FASSADE. Austrotherm EPS FASSADE özellikle projeler ve bina yenilemelerinde ideal mantolama çözümü arayan uygulamacılar ve tüketiciler için geliştirilmiştir. 0,034W/mK ısı iletim katsayısı ve TR100 yüzeye dik çekme performans değerleri TS EN 13499 EPS ısı yalıtım levhası ile mantolama sistemi kalite standardının şartlarını tam olarak sağlamaktadır. Austrotherm EPS ısı yalıtım levhaları bina ömrü boyunca ısı yalıtım performansını ve boyut kararlılığını korur. EPS mantolama uygulamacılarının aradığı en önemli kriterler olan boyut kararlılığı, yeterli esneklik ve keserken dağılmama kriterlerini tam olarak sağlar.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


32 32

Mart 2017, 35.Sayı


ARTEMA İLE Her şeyı kolayca yikama devrını açIn Artema bataryaların uzayan spiral hortumu sayesinde en geniş mutfak eşyalarınızı rahatça yıkayın, sprey özelliğiyle detaylı temizlik gerektiren her şeyi kolayca temizleyin.

spİral hortum ÖZELLİĞİ

SPREY AKIŞ ÖZELLİĞİ


TOP

10

SEÇİLMİŞ ÖRNEK

RENGARENK SOKAKLAR

34

RENK, SADECE DOĞAL ORTAMDA DEĞİL, MİMARİ ORTAMLARDA DA DÜNYAMIZIN AYRILMAZ BİR PARÇASI OLARAK İNSAN EVRİMİ SÜRECİNDE DAİMA ROL OYNAMIŞTIR. ÇEVRE VE RENKLERİ BEYNİMİZ ALGILAR VE BEYİN, NESNEL YADA ÖZNEL TEMELDE ALGILADIKLARINI İŞLER VE YARGILAR. DOLAYISIYLA, BİR MİMARİ MEKANDAKİ RENK TASARIMININ HEDEFİ SADECE DEKORASYONA İNDİRGENEMEZ. ÖRNEĞİN; OFİSİNİZİN PENCERESİNDEN DIŞARIYA BAKIN, NE GÖRÜYORSUNUZ? GRİ GÖKYÜZÜ HARİCİNDE KOCAMAN BETONARME BİNALAR… BÜYÜK ŞEHİR YAŞAMINA HOŞ GELDİNİZ… PEKİ, BİNALARI VE SOKAKLARI RENGARENK BOYASAK, DÜNYA DAHA FARKLI GÖRÜNMEZ Mİ? BU SORUNUN CEVABINI ARADIK VE DÜNYANIN EN GÜZEL RENKLİ ŞEHİRLERİ İLE KASABALARINI SİZİN İÇİN ARAŞTIRDIK. Eylül 2017, Mart 2015, 35. 27.Sayı Sayı


Sponsor Logo Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

GUATAPÉ, KOLOMBIYA Renkli ve Huzurlu. Tarihin en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış, baştan çıkarıcı ve büyüleyici rönesans etkisiyle Kolombiya, çarpıcı Tayrona Milli Parkı’ndan büyüleyici beyaz kumsallarına, Karayip Denizi, And Dağları ve kolonyel şehirlerine kadar göz kamaştırıcı bir ülke. Ünlü ressam Fernando Botero’nun doğum yeri olan ve aynı zamanda tekstil endüstrisinin en geliştiği şehir olan Medellín’in hemen dışında yer alan Guatapé, Antioquia’nın yeşil tepeleri ve tatlı su gölleriyle çevrili huzurlu bir kasaba. Bu küçük fakat kültürel açıdan zengin kasaba, hem doğal çevresi hem de taş döşeli sokaklarının renkli duvarlarıyla dikkat çekiyor.q

35

BURANO, VENEDIK, İTALYA Hükümet Kararıyla Renklenen Sokaklar. Görkemli tarihi kültürü, rönesans kentleri, zengin mimarisi ve unutulmaz kıyı şeridi ile tasarımın ve modanın kalbi olan İtalya’da cam ve dantel işçiliği ile ünlü olan bir ada vardır ki o da Burano Adasıdır. Küçük, parlak evleri ile dikkat çeken bu adanın bu kadar renkli olmasının nedeni ise eski zamanlarda denizcilerin evlerini ayırt edebilmeleriymiş. Günümüzde renkler bu amaçla kullanılmasa da aynı atmosferi yansıtmak için evler hala rengarenk boyanmaktadır. Venedik Lagünü’nde bulunan bir ada olan Burano, ikonik Venedik maskelerinden çarpıcı Burano camına kadar sanatsal çalışmalarıyla ünlüdür. Ancak Burano’nun en önemli özelliği sadece bu sanatsal çalışmaları değildir; adayı hayata geçiren caddelerdeki mükemmel şekilde dekore edilmiş evleridir. Kasabanın estetiği hükümet açısından da çok önemlidir, öyleki; kasaba sakinleri evlerini farklı renkte boyamak isteseler dahi hükümetin o cadde ve o ev için izin verdiği renk listesinin dışına çıkamıyorlar.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

Mimar: Malboeuf Bowie Architecture Yılı: 2016

LA BOCA, BUENOS AIRES, ARJANTIN Bağımsız Ruhları Temsil Ediyor. Patagonya’ya ev sahipliği yapan, aynı zamanda Iguaçu şelaleleri, Perito Moreno buzulu ve dünyanın en iyi şarap imalathaneleri ile Arjantin dünyanın sekizinci en büyük ülkesi olabilir. Başkenti Buenos Aires’dir ve burada yer alan 47 şehrin en ünlüsü ise La Boca’dır. Kendine has evleri, rengârenk caddeleri, parlak renkli duvarları ve pencerelerin birçoğundan asılan kuklalarıyla ünlüdür. İtalyan göçmenler tarafından kurulan şehirde büyük bir İtalyan etkiside hakimdir. Ünlü La Boca evleri, batık ve eski gemilerin saçlarından inşa edilmeleri ve rengârenk boyanmalarıyla ün kazanmışlardır. La Boca sakinlerinin bağımsız ruhlarını mükemmel bir şekilde sergileyen bu renkli evlerin çoğu liman kıyısında bulunmaktadır. q

36

JODHPUR, HINDISTAN Hindistan’ın “Mavi Şehri” Rajasthan eyaletinin en renkli şehri olarak bilinen Jodhpur, Hindistan’ın “Mavi Şehri” olarak anılmaktadır. İlginç bir tarihi olan Jodhpur evleri ilk olarak Hindu kast sisteminin başındaki Brahmiler tarafından boyanmıştır. Günümüzde de şehir halkı evlerini maviye boyamaya devam ederek hala bu geleneği devam ettiriyor. Jodhpur şehrinin ikonik mavi duvarlarını anlatan bazı hikayeler de vardır. Bunlardan en çarpıcısı; Brahmin ailelerinin evlerini, kraliyeti temsil eden bir renk olan, koyu maviye boyayarak halk kitlelerinden ayrıştıklarını gösterirleri diyebiliriz…q Mart 2017, 35. Sayı


CHEFCHAOUEN, FAS Gerçek Otantiklik Hissi Veriyor. Adeta zamanda yolculuk yaptıran antik mimarisi ile geleneksel kültürün hala sokaklarını süslediği Fas, Marakeş’ten Essaouira’ya kadar mimarisi ve ilginç kültürü ile merak uyandırıyor. Ancak daha az bilinen bir şehri olan Chefchaouen ise çevresindeki kurak peyzaja etkileyici bir kontrast oluşturan çarpıcı mavi renkli evleri ile dikkat çekiyor. İkonik Endülüs mimarisinin Fas cazibesi ile birleşimi olan Chefchaouen şehri 1471’de kurulmuş ve zengin bir tarihe sahiptir. Ülkenin, gerçek otantiklik hissini veren en iyi yerlerinden biridir.q

37

BARSELONA, İSPANYA Adeta Bir Gökkuşağını Andırıyor... Dünyanın en sevilen ve en çok ziyaret edilen, kendine özgü kültürü ve güzellikleriyle ün yapan şehri Barselona, Gaudi’nin başını çektiği modernizm akımıyla planlanmış, 1900’lerden kalma modern bölümü ilgi çekmektedir. Aynı zamanda en renkli şehirlerden de birisidir; Art Nouveau akımının en ünlü temsilcisi Antoni Gaudí’nin eserleriyle renklenen şehir Park Güell’in rengârenk mozaikleri ve Casa Batlló’nun çarpıcı renkleriyle adeta bir gökkuşağını andırıyor. Barselona’yı muhteşem hayal gücü ile süsleyen Gaudi, doğanın formlarından etkilenmiş ve bunları inşa ettiği eserlerine yansıtmaktan çekinmemiştir. Arkasında, binlerce ziyaretçinin görmek için sıraya girdiği, fotoğraflar çekildiği ve hayranlıklarını gizleyemedikleri birçok dünya mirası bırakan Gaudi, yetenekli ve hayal gücü kuvvetli bir insanın bir şehri nasıl yaşanabilir hale getirdiğinin kanıtı olmuştur.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


TOP 10

BO-KAAP, CAPE TOWN, GÜNEY AFRIKA Mütevazı Ama Bir O Kadar da Renkli Mimariye Sahip. 38

WROCŁAW, POLONYA “Avrupa’nın Kutsal Çiçeği” Güneybatı Polonya’nın Aşağı Silezya bölgesinde, Odra nehri üzerine kurulmuş olan tarihi Wrocław şehri sadece iklimiyle değil birbirinden renkli yapılarıyla da dikkat çekiyor. Avrupa mimarisi ve renkleriyle donatılan Wrocław şehri bir zamanlar “Avrupa’nın kutsal çiçeği” olarak tanımlanırmış. Birçok farklı din ve kültür karışımının yaşanmış olduğu şehirde ayrıca 100’den fazla köprü bulunmaktadır. Wrocław’ın kalbi, Polonya’nın en güzel ve en büyük şehir meydanlarından biri olan Market Square’dir. Meydan; yüzyıllar boyu, geçmişte olduğu gibi, büyük bankalar, şık mağazalar ve ünlü restoranlara ev sahipliği yapmaktadır.q Mart 2017, 35. Sayı

Afrika’nın taçı olan Güney Afrika’yı düşündüğünüz zaman aklınıza ilk; doğa, vahşi yaşam, macera,safari, botanik bahçeler ve hatta şarap bağları gelir. Oysaki her köşesinde çeşitlilik ve macera vardır ve sıcak bir ulustur Güney Afrikalılar...

evler; 17. yüzyıl başlarında Hollandalıların Endonezya, Malezya ve Afrika’nın diğer bölgelerinden getirdikleri köleler için inşa ettikleri evlerdir. Beyaz olarak yaptırılan BoKaap evleri köleliğin kaldırılmasıyla birlikte farklı renklere boyanmıştır.

Güney Afrika’nın en büyük şehri Cape Town’dur ve şehrin en gözde mahallesi ise BoKaap’tır. Bo-Kaap’ın ünlü evleri mütevazı ama bir o kadar da renkli mimariye sahip. Benzerine yalnızca masallarda rastlayabileceğiniz bu

Bo-Kaap, görkemli tarihini, renkli evlerini, kültürel dokusunu ve doğal güzelliklerini günümüzde hala yaşatmaya devam ediyor.q


STOCKHOLM, İSVEÇ Tüm Şehirleri Rengarenk...

İsveç’in başkenti ve en büyük şehri olan Stockholm, 13. yüzyıldan beri bir İskandinavya kültür, siyaset, medya ve ekonomi merkezi. Stockholm; yapıları, parkları, tarihî merkezleri, yeşil alanları ve eğitim merkezleriyle oldukça ileri bir Avrupa şehri.

İsveç için Kuzey Avrupa’nın en renkli ülkesidir diyebiliriz ve başkenti Stockholm dahil olmak üzere neredeyse tüm şehirleri rengarenktir. İsveç’in bilinen en renkli ve canlı noktası ise Stockholm’de bulunan Gamla Stan’daki Stortorget Meydanı’dır. Türkçe’de “büyük” anlamına gelen Stortorget, Avrupa’nın en renkli meydanlarından da birisidir.q 39

ZALIPIE KÖYÜ, POLONYA Masalsı Bir Ambiyans...

Polonya‘nın güneydoğusunda bulunan Zalipie köyü sahip olduğu sıradışı gelenek sayesinde masalsı bir ambiyansa sahip. Ne zaman başladığı tam olarak bilinmeyen bu geleneğe göre yerli kadınlar evlerinin dış cephelerini rengarenk desenlerde boyuyor. Tahminlere göre köylü kadınlar, ilk olarak soba çıkışının bıraktığı duman izlerini kapatmak için evlerinin dış cephelerini boyamaya başlamış. Fakat düz renk üzerinde lekeler tekrar tekrar görünür

hale gelmekteymiş. Diğer yandan kadınlar dini festivallerde çok daha ilgi çekici ve temiz görünen evlere sahip olmak istemişler. Evlerin üzerindeki binbir çeşit çiçek deseninin ortaya çıkışı da işte böyle olmuş. Ardından yalnızca evler değil, kuyular, köpek kulübeleri, yerlerdeki taşlar ve hatta evlerin içleri de çiçeklerle donatılmış.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


Advertorial

TOP 10

POLISAN EXELANS TURBO, MINIMUM BOYA SARFIYATI ILE MAKSIMUM KORUMA SAĞLIYOR. POLİSAN BOYA, EXELANS AİLESİ’NİN EN YENİ ÜYESİ EXELANS TURBO’NUN ÜSTÜN ÖZELLİKLERİ VE YÜKSEK PERFORMANSI SAYESİNDE MAKSİMUM KORUMAYI MİNİMUM BOYA SARFİYATI İLE SAĞLAYAN DIŞ CEPHELERE YENİLİK GETİRİYOR.

40

P

olisan Boya’nın dış cephe son kat düz boyası Exelans Turbo, özel formülasyonu sayesinde, maksimum korumayı minimum boya sarfiyatıyla sağlıyor, en az yüzde 25 ekstra metrekare avantajı sunuyor. Exelans Turbo, aynı zamanda özel yansıtma özelliği ile renklerin canlılığını ve parlaklığını da uzun yıllar koruyor. Su bazlı, yüzde 100 saf akrilik bağlayıcı esaslı, mükemmel kapatıcılık veren ve düşük kirlenme eğilimi sunan geliştirilmiş formülü sayesinde dış cephelerde uzun ömürlü koruma sağlayan Exelans Turbo, içeriğindeki silikon sayesinde,

Mart 2017, 35. Sayı

yüzeyin nefes almasını sağlayarak iç ve dış cephe arasında nemin birikmesini, dolayısıyla her iki yüzeyin de zarar görmesini engelliyor. Yüksek alkali direncine, renk solmasına, yağış, nem ve deniz kıyısındaki tuzlu neme karşı dayanıklı olan Exelans Turbo, 4 mevsim uygulanıyor ve uygulamada kolaylık sağlıyor. Polisan Boya’nın ürün gamına yeni eklenen Turbo bazları, bayilerdeki 2700 mix makinesinde renklendirerek sahaya sunuluyor ve böylelikle müşterilere daha hızlı hizmet veriliyor.q


SPONSOR Ä°LANI


42

DOSYA GÜNÜMÜZDE

KAMU

Mart 2017, 35.Sayı

YAPILARI


MIMAR GÖKHAN AVCIOĞLU

BİRLİKTELİĞİN, KÜLTÜRÜN SOSYAL HAYATIN YANSIMASI

KAMU YAPILARI

ÜZERİNDE OLUNAN TOPRAKLAR, TARİHİNDE KAMU DEDİĞİMİZ ORTAK KULLANIM KONUSUNDA, HERŞEYİN İLKİNİN YAŞANDIĞI BİR YERKEN, NASIL OLUYOR DA BUGÜN MEDENİ DÜNYADA ÇOK GERİLERE DÜŞÜYOR.

Soru: Özel Mimarlık,Tüzel Kent, Özel Hayat, Tüzel Yaşam. Özelime girme tüzelime gir... Ne özelin yüzü ne tüzelin şekeri. Mesleğe başladığımdan bu yana geçen zaman içinde en çok yakamı bırakmıyan soru bu. Bu sorudan bıktığım için bir vakıf kurdum (Adı bile bu tartışmaya uygun) daha geniş platformda tartışılsın diye... Bu toprakların ve benzer toprakların en önemli meselesi özelle kamu arasındaki sınırların belirsizliği. Zihinlerde belirli aslında, ev ve sokak diye kabaca ayrılıyor. Ancak evin bile duvarları kamu, hatta çoklu bir ev, apartman, site ise ortak alanlar ve onların meseleleri var. Bu konu da ilk aklıma gelen romanlara, skeçlere konu olan apartman toplantıları, sonra belediye başkanlarının bilmem kaçıncı kez imar planları hazır konuşmaları. Osmanlı bu alanda işleri dönemine göre Selçuklu, Bizans, Roma, Yunan mirasından aldığı şekliyle gayet başarılı yaparken (tarihi verilere göre öyle adediyoruz) değişen dünyanın, artan ihtiyaçlar ve yüklere yetersiz kalışı, Cumhuriyetin topa ileri demokrasilerdeki bir boyuttan girişi ve ülkenin boydan boya yerli -yabancı, şehirci ve mimarlarla inşası, sonrasında gene değer ve anlayış kaybı, peşpeşe göreve seçilen Cumhurbaşkanları ve Başbakanların tüm ülkeyi ilgilendiren, şekillendiren konularda düzeysiz, pervasız konuşmaları ile zihinlerin allak bullak oluşu ile bugünlere gelişimiz. Üzerinde olunan topraklar, tarihinde kamu dediğimiz ortak kullanım konusunda, herşeyin ilkinin yaşandığı biryerken, nasıl oluyor da bugün medeni dünyada çok gerilere düşüyor. Neyseki mimarlık mesleğinde kadın nüfusu artıyor. Çok maskulen bir hal aldı anadolu şehirleri. Görülüyor ki erkekler bu işi pek beceremiyor ya da çok erkek erkeğe kalınca ipin ucu

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

43


44

kaçıyor. Bir samimiyetsizlik söz konusu olan. En doğrusu herşeyi yeniden sormak, düşünmek, cevap aramak bir çocuk gibi... Hangi oyuncaklar özelimiz? Hangilerini diğer çocuklarla paylaşacağız? Paylaşınca oyun daha mı zevkli olacak? Yanlız bir çocuk gibiyiz, ortak paylaşımları beceremiyoruz, yasaların dayatmasıyla paylaşsak bile hile yapıyor kavga çıkarıyoruz... Bunlar benim çıkarımlarım, bizim vakıf ne diyor... Burada GAD daki iç tartışmalardan çıkan bazı çıkarımlar var, paylaşıyoruz. Katılmayan taş olsun, yansın, oyundan çıksın.. Gökhan AVCIOĞLU Mart 2017, 35.Sayı

İÇ KONUŞMALAR

KAMU YAPILARININ ELDE EDILIŞI KONUSUNDA EKSIK BIR ELE ALIŞ VE/VEYA SONLANDIRMA VAR. BUNUN SEBEBI AŞIKAR; KALDIRIM VE MEYDANLARDA ÖZEL KULLANIM/ÇOKLU KULLANIM SINIRLARININ BELIRSIZ OLMASI. BU KONULARDA GELIŞMIŞ EKONOMILERDE ÇOK SESLILIĞIN KARŞILIĞI OLARAK BIRKAÇ YÖNTEM UYGULANIYOR.

1/

Osmanlı imparatorluğu döneminde çoklu kullanıma ait mekan üreticilerinin imparatorluğun kendisi olduğunu ve çok az özel ve ısmarlama yapı ile karşılaşıldığını söyleyebiliriz. Belki camii ve külliye isimlerinden çıkarılabilen ve vakıflar tarafından yapılmış örneklere rastlanabilir; fakat yine yapıyı üreten sarayın bir kurumu olan mimarlar ocağıdır. Özel ısmarlama kamu yapıları ile tanışılması ise Cumhuriyet dönemine rastlamaktadır. Cumhuriyet döneminde belediyeler, enstitüler, resmi kurumlar tarafından yerli ya da yabancı mimarlara yaptırılan binalar görülmektedir.

2/

Kamu yapılarının elde edilişi konusunda eksik bir ele alış ve/veya sonlandırma var. Bunun sebebi aşikar, kaldırım ve meydanlarda özel kullanım/çoklu kullanım sınırlarının belirsiz olması. Bu konularda gelişmiş ekonomilerde çok sesliliğin karşılığı olarak


birkaç yöntem uygulanıyor. Bunlardan bir tanesi bu tür alanların proje fikirlerini elde etmek üzere proje/ fikir yarışmaları düzenlenmesi. Bu konuda da ciddi bir eksiklik var; çünkü az sayıda yarışma düzenleniyor. Yarışmalar iyi bir sonuç elde etmek adına olmasa da demokratik hisler adına güzel bir durum. Biz mimar olarak çok fazla yarışmadan yana değiliz, Ismarlayanla, kullanıcıyla yakın temastan yanayız. Seçilmiş (kime göre, neye göre) bir jürinin karar verdiği bir durum üzerinden hareket etmek istemeyiz; ama kamu binaları elde etmek için bunun başka bir yolu yok.

3/

Yarışma süreci biraz sancılı bir süreç ama kamu yapıları; birlikteliğimizin, kültürümüzün ve sosyal hayatımızın yansıması olduğu için mimarlar projelerin yarışmaya çıkması konusunda destek vermeliler. Bir yandan da kamu yapılarındaki yarışmaları kategorize etmek gerekiyor. Bu da iş tecrübesi üzerinden ve/ veya yaş tecrübesi üzerinden yapılmalı. Yarışmalar sonucunda çok kaliteli bir bina ortaya çıkacak demiyoruz; elbette iki-üç proje seçildikten sonra halk oylamasına sunulması gerekiyor. Türkiye’de yaşayan halkın hiçbir binada söz hakkı yok. Söz hakları olmadıkça da bu konudaki hassasiyetleri gelişmeyecek, mimarlardan seçilen jurilerin seçtikleri projelere mahkum olacaklar.

4/

Ülkemizde yerel yönetimlerin de yarışmalar aracılığıyla proje üretmesini desteklemesi ve geliştirilmesi gerekiyor. Genç mimar ve tasarımcıların işin içerisine girebilmesi için çok daha fazla yarışma düzenlenmesi şart. Kamu yapıları denildiği zaman bu oluşumun olabildiğince fazla kitleye yayılmasında yarar var. Bu konuda Türkiye kalkınmakta olan bir ülke fakat yarışmalar konusunda tecrübesi edinmedikçe projelerin toplumun sesi olması güçleşiyor. Büyükşehir belediyelerinin, bakanlıkların ürettiği projelerde, master planlarda etraftaki şekilsizliğin sebebi, yakınlarındaki eş dostla işi yürütmeye çalışmaları. Yarışma sonuçları ile bir süre çok iyi sonuçlar elde edilmesi gibi bir garanti yok; ama bu tecrübenin ülke genelinde geliştirilmesi gerekiyor. Şu anda yapılan kamu binalarından daha kötüsü olamayacağı için bir de bu yolun denenmesinde fayda olacaktır.

45 45

5/

Bir yapı yapılırken ve karar üretirken partizan ve ideolojik davranmamak lazım. Farklı düşüncelere sahip olabiliriz ama bilimi ve sanatı meydana getiren temel bir dil vardır ki oda akıl ve nizamdır. Bunların oluşabilmesi için de asgari müştereklerde buluşuyor olabilmemiz gerekiyor. Bu bir çocuğa bir şey öğretmek gibi zor bir noktadır ancak profesyonelliğin sağlanması için şarttır. Bugün belediyeler ve genel olarak resmi kurumlar mimarlardan ve tasarımcılardan rol çalıyor. Biz yönetime proje yapmaları için oy vermiyoruz proje yapmak bizim işimiz, yönetimin sadece toplumun ihtiyaçlarını belirleyip, bu ihtiyaçları ortaya koyması gerekiyor. Sonuçta ortadaki düzensizlik ve sistemsizlikte bundan kaynaklanıyor. Türkiye kamu yapıları yapma konusunda şu anda maalesef bütünlemede.

6/

Mimarlık diğer mesleklere benzemiyor. Ortaya koyduğunuz ürünün hem ekonomik hem de kullanışlı olması, sonunda da kültürel bir sanatsal ifade ortaya koyması gerekiyor. Argoda ‘ohh suyundan da koy diyoruz’. Fakat sanatsal bir yapı kullanışlı olmayabilir; çünkü sanat kullanışlı bir şey değildir, kullanışlı bir şey olacak olsa endüstriyel bir tasarım olurdu. 1000 yıldır bina yapıyoruz ama hala birçok konuyu anlamış değiliz. Bir süre daha mimari, daha geniş bir platformda tartışılacak kadar süprizlerle dolu olmalı, bu durumda hem memnuniyet hem memnuniyetsizlik olacak, bunun mükemmeli diye bir şey söz konusu değil. Bir binadan bir çok şey bekliyoruz; ama en önemlisi benzersiz, zamansız olması. İyi bir yapı, fonksiyon ve ekonomik sıkıntılara boğulmadan ortaya koyabilecek mimarlar E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


GEZI PARKI MESELESININ BIZI ÇOK ETKILEDIĞINI SÖYLEMEK ISTIYORUZ. BU DURUM DAHA SONRA SIYASI BIR KONUYA DÖNÜŞSE DE KAMUSAL ALANDA BIR ITIRAZIN ILK OLUŞUMUDUR.

46

tarafından yapılmalı. O mimarlarla çalışabilmek için de o mimarların dengi bir yönetimin olması gerekiyor. Bu olması gerekenler zor şeyler değil; fakat Cumhuriyet’in kafasının karışık olduğu bir dönemdeyiz. Bu yüzden de ortak bir strateji oluşmuyor. Harcanan paralara ve düşüncelere bakıldığında aslında yapılacak çok şey, tasarımın getireceği çok katkı var.

7/

Gezi parkı meselesinin bizi çok etkilediğini söylemek istiyoruz. Bu durum daha sonra siyasi bir konuya dönüşse de kamusal alanda bir itirazın ilk oluşumudur. Mimarlar odasının da bir sürü konuya itirazı var, ancak itiraz yerine yarışmalar açması gerekiyor ki mimarlar da projelerini sunabilsinler ve seçimini de halk yapabilsin. Sizin aracılığınızla Mimarlar Odası’nı bu tür bir davranışa davet ediyoruz.

8/

Kamu yapılarının belli bir noktaya kadar sosyal yönü olduğu gibi belli bir noktadan sonra da mühendislik yönü var. Atık yönetimi v.b kriterler otomatik olarak projelerde olması gereken ilke kararları. Önemli olan tasarım kriterlerini oluşturabilmek, bunun içinde mimarlık okullarına büyük iş düşüyor. Sosyal olarak kendi üretimini kendi yapabilen topraklarda ekoloji başlıyor. Kuzeyin ve güneyin üretim ve tüketimi çok farklı bu yüzden de eğitim sistemi içerisinde de yeniden ele alınması lazım.

9/

Yerel yönetimlerin ürettiği otobüs duraklarını tanımlamakta zorlanıyoruz. Abartılı; motosiklet parçalarını, egzos borularını

Mart 2017, 35.Sayı

andıran detaylar var. İstanbul gibi denizi, kalesi her şeyi olan bir şehirde durum otobüs duraklarına kadar ulaşıyor. Yıllarca üzerine tırmanarak çıktığımız kaldırımlarla yaşadık. Kamu ile özel arasında esas mesele netleşmiş değil. Kamu idaresi konusu da belirsiz, oy verdiğimiz zaman nereye verdiğimizi bilmiyoruz. Ben bir belediye başkanına oy verdiğim zaman, ona hangi yetkileri verdiğimi bilmeliyim, o da hangi yetkilere sahip olduğunu bilmeli. Biz bu belirsiz yetkileri işini layıkıyla yapmaları ve yönetmeleri için veriyoruz aslında.

10/

Mimar yetkisi olandan etkisi olana geçirecek gücünü kendisini kamuya ait olmaktan alabilmeli. Ve bu niyetle en kendisine ait olanı sunabilmeli. Bu bireyselleştikçe sosyalleşen bir konu. Özelin hikmetinden sual olunmaz; fakat kamu yapıları her zaman tartışılması gereken bir boyut taşıyor ve buna açık olmalı. Önce karşı çıkılıp daha sonra çok beğenilen kamu yapıları da olabiliyor. Aslında mimarlık mesleği öncelikle kamusal yapıları yapmak için ortaya çıkmıştır. Yoksa geçmişte konut yapılarını ustalar yapıyordu. Daha karmaşık yapılar için mimarlar vardı, çok daha sonraları konut yapıları da çok katlı olduğu için mimarlara ihtiyaç duyulmuştur, iyi mi olmuştur, kötü mü olmuştur ?tartışmaya açık... Bu nedenle mimariyi ve toplumları ortaya çıkardıkları kamu yapıları yada çoklu kullanıma verdikleri önem üzerinden tarif ediyoruz. Onları görerek bir yere gitme, görme duygumuz kabarıyor. Yaşasın sosyal medya ...q


www.tepta.com

Moulds - Jan Plechoc & Henry Wielgus

Nispetiye Mah. Aytar Cad. No: 24 Kat: 1-2-3 1.Levent - Ä°stanbul / 0212 279 29 03


DOSYA Günümüzde Kamu Yapıları

TEAMFORES MIMARLIK Serter Karatban

SORU 3CEVAP

KAMU BINALARI

48 48

KÜLTÜREL BIR TARUMARIN PENÇESINDE

Olması gerekeni konuşuyor olsaydık; kendi kendine yetebilen ve hatta ürettiği enerjinin fazlasını kamu yararına değerlendiren, çeşitliliği ve üretkenliği hedeflemiş bir sürdürülebilirlik anlayışına hakim, yalınlığı ve şeffaflığı ile kamuya kucak açmış, her türlü tasarruf tedbirini almış, gürültü, atık ve iklim koşullarına karşı kontrolü sağlamış, halka en küçük yapı taşından başlayarak örnek olan binalardan bahsediyor olurduk. Bu sayımızda Kamu Yapılarının “Çevre Dostu Değişimi” konusunu ele alıyoruz. Bu çerçevede herkese açık ve erişebilir olması beklenen kamu binalarının ülkemizdeki durumu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizdeki durumunu konuşacaksak maalesef birçoğu içler acısı durumda ve bunların bir çoğu da yeni yapılar. Modern olmaya çalışırken olamamışlığa örnek olarak, Güneydoğu’daki illerimizden birinin İl Özel İdare Binası’na ve tarihin izlerini yeniden canlandırmaya çabalamak adına yapılan birçok yeni dönem belediye binasına rahatlıkla bakabiliriz. Biliyorsunuz, eğitim olmadan saygı, saygı olmadan da çevre bilinci olmuyor. Şu anda kamu binalarının büyük bir çoğunluğu kültürel bir tarumarın pençesinde, tarihin değerlerini sildiklerinin farkında dahi olmayan mimarların ellerinde önce görsel bir çevre kirliliği oluşturmakta, Mart 2017, 35.Sayı

sonrasında da özellikle teknolojik altyapılarının eksikliği ve mimari temel bilgisinin sığlığından ötürü çevre dostu bir değişim içinde olduklarını söyleyemeyiz. Cumhuriyet öncesi sürdürülebilir yaklaşım, Cumhuriyet dönemi mimarlığında öne çıkan özgünlük, vurgu ve anlam maalesef günümüzde yok. Son derece eklektik bir mimari dönem yaşıyoruz. Olması gerekeni konuşuyor olsaydık; kendi kendine yetebilen ve hatta ürettiği enerjinin fazlasını kamu yararına değerlendiren, çeşitliliği ve üretkenliği hedeflemiş bir sürdürülebilirlik anlayışına hakim, yalınlığı ve şeffaflığı ile kamuya kucak açmış, her türlü tasarruf tedbirini almış, gürültü, atık ve iklim koşullarına karşı kontrolü sağlamış, halka en küçük yapı taşından başlayarak örnek olan binalardan bahsediyor olurduk.


SAP Türkiye Ofisi Anadolu Üniversitesi

49 49

Muğla Terminal

Günümüzde; teknoloji, tasarım ve mimarideki gelişmelere rağmen ülkemizde yeni inşa edilen kamu binaları birbirini tekrarlıyor. Sizce neden Türkiye’de kamuya ait binalar sıradanlığını korumaya devam ediyor? Günümüz enteresan bir yaranma mimarisi tecrübe etmekte. Tarihimiz hunharca ayaklar altına alınırken, tarihi değerleri korumak adına eski fikrin yeni malzemeyle harmanlanması yöntemiyle daha çirkin bir mimari oluşturma yarışının içindeyiz. Bir belediye binasına utanmazca kondurulan bir ‘taç kapı’ replikasının hemen önüne giydirme cephe yapan ve masmavi camlar koyabilen bir mimari var. Daha da ileri giden bu zihniyet, 1500’lerde müthiş bir teknoloji ve bilimsel altyapı ile çözümlenmiş mimaride devrim yapan bir binanın neredeyse 450 yıl sonra eskisinden çok daha kötü malzemelerle bir replikasını yapmak ve bu replikaya da orijinal eserin mimarının adını vermeye kadar götürüyor meseleyi. Maalesef birçok kamu binası için sıradanlığa razı olduğumu, asıl beni kahredenin bu seviyesizlik ve cahillik olduğunu söylemeden geçemeyeceğim.

Yörük Köyü ve Müzesi

Kamu yapılarının arazi kullanımı, çevre ilişkileri, malzeme, renk ve doku seçimi gibi sürdürülebilirlik kriterlerine yönelik ne gibi çözümler uygulanmalı? Bugün kamu binaları tasarlanırken en çok hata yapılan konu sanırım kullanıcı sayılarının hesaplanması sırasında yapılıyor. Adı da üzerinde varlık sebebi kamuya hizmet olan bu binalarda genellikle personel sayısına göre hesaplamalar yapılıyor. Otopark hesapları, yeşil alan ihtiyacı, CO2 emisyon hesaplamaları, gürültü seviyeleri ve hatta fonksiyonel yeterlilik sadece personel (statik kullanıcı) sayısına göre yapıldığından, zaman zaman halkın personel sayısının üzerine çıkan yoğunluktaki kullanımlarında tüm çevresel doktrinler ve mevzuatlar yetersiz kalıyor. Yoğun bir kent dokusunun içinde olması gereken durumlarda, kamu binalarında özellikle otopark sayısı, kullanıcı giriş ve çıkışlarının rahatlığı, özel alanların ve güvenlik bölgelerinin asgaride tutularak hesaplanması, toplu ulaşıma yakın bölgelerde olması önemli. Renk ve doku seçimlerinde vernaküler yaklaşımı desteklemekle beraber, yetkin bir mimarsa projeyi hazırlayan, onun yorumuna karışmamak en doğrusu. Son yıllarda çokça gündeme gelen biyofilik tasarım kriterlerinin barındırılması, gerek kamunun stressiz ve mutlu bir şekilde yapıdan ayrılmasına, gerekse çalışanların bu zemini hazırlayacak ruhsal ve fiziksel altyapıya sahip olmasına yardım edeceği de aşikar.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA Günümüzde Kamu Yapıları

50

SORU 3CEVAP

CM MIMARLIK Cem Sorguç

KAMU PROJELERI KATILIMCI BIR FORMÜLLE TASARLANMALI Konu kamu işleyişi ve kamu algısı ile ilişkili. Şehrin ve insanların kamudan, kamu hizmeti ile tanımlı. Güvenlik ve kamunun hizmet verdiğinden korunma, sakınma ihtiyacı mekânsal kurguyu direkt etkiliyor. Bu sayımızda Kamu Yapılarının “Çevre Dostu Değişimi” konusunu ele alıyoruz. Bu çerçevede herkese açık ve erişebilir olması beklenen kamu binalarının ülkemizdeki durumu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Konu kamu işleyişi ve kamu algısı ile ilişkili. Şehrin ve insanların kamudan, kamu hizmeti ile tanımlı. Güvenlik ve kamunun hizmet verdiğinden korunma, sakınma ihtiyacı mekânsal kurguyu direkt etkiliyor. Günümüzde; teknoloji, tasarım ve mimarideki gelişmelere rağmen ülkemizde yeni inşa edilen kamu binaları birbirini tekrarlıyor. Sizce neden Türkiye’de kamuya ait binalar sıradanlığını korumaya devam ediyor? Bunun birkaç sebebi var: En önemlisi on yıllardır geçerli bir alışkanlık ile yerine, değişime, zamanına, kullanıcısına bakmadan tip proje uyguMart 2017, 35.Sayı

lamak. Okul binası projesinden devlet dairesi yapmak da, düz araziye eğimli yapı kurgusunu inşa etmek de bunun bir parçası. Bir başka konu da işveren olan kamunun, işleyişe ve teknolojiye dair reaksiyon alamaması. Ve tabii ki kamu projelerinin katılımcı bir formülle ve yarışma ile elde edilmemesi. Yarışma koşulları, yöntemleri, koşulları tartışılır ama büyük bir oranı dosya çağırarak dahi yapılmıyor. Kamu yapılarının arazi kullanımı, çevre ilişkileri, malzeme, renk ve doku seçimi gibi sürdürülebilirlik kriterlerine yönelik ne gibi çözümler uygulanmalı? Hassasiyet ile tasarlanması, projelerin analitik olarak iyi kurgulanması, danışmanlı ve mümkünse yaptırımlı bir formülle üretilmesi. Kamu yapıları için olmazsa olmaz kriterler oluşturulmalı. Neticede kullandıkları kaynak da sarfiyatta kamunun, toplumun, kullananın, yaşayanın. Ekonomik ve fiziki sürdürülebilirlik kentin talebi olmalı.q


51 51

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


DOSYA Günümüzde Kamu Yapıları

SLASH ARCHITECTS Şule Ertürk Gaucher & İpek Baycan

SORU 3CEVAP

KAMU YAPILARI KENTE KATKISI DÜŞÜNÜLEREK TASARLANMALI

52

Kamusal yapıların daha çok iç-dış ilişkisi ile ve peyzajı ile entegre yapılar olmasını, olabilmesini önemsiyoruz. Kullanımların çeşitliliği ve kamusallık anlamında kente katkısı ilk düşünülecek parametrelerden olmalı. Bu sayımızda Kamu Yapılarının “Çevre Dostu Değişimi” konusunu ele alıyoruz. Bu çerçevede herkese açık ve erişebilir olması beklenen kamu binalarının ülkemizdeki durumu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? İpek Baycan: Kamu yapıları genellikle ülkenin tasarıma verdiği değeri, tarihi belleğini ve toplumun yaşam felsefesini ifade eden yapılar olmalı bize göre. En azından gelişmiş ülkelerde genellikle böyle olduğu dikkatimizi çeken unsurlardan biri. Örneğin, İskandinav ülkelerinde bu tip kamusal yapılara hükûmetler tarafından ayrılan bütçelerde genellikle yapının LEED sertifikasına sahip olmasına ve kendi enerjisini kendi üretebiliyor olmasına (başka bir deyişle uzun vadede ekolojik ve ekonomik yapılar tasarlanmasına) dikkat ediliyor. Ülkemizde yarışma ile yapılan kamu binalarının sayısı son dönemde oldukça arttı. Bu pek çok yönden Mart 2017, 35.Sayı

büyük bir artı. Mimarlar tarafından enine boyuna düşünülebilecek zamanının ve bütçenin tanınması çevre dostu yapı oluşturmada oldukça önemli, bu imkan ülkemizde pek tanınamıyor. Zaman ve ilk yatırım maliyetinin düşük olması önemsendiği için uzun vadeli düşünülmüyor. Bu durumda da yapıların ekolojik ve doğa dostu olması hep arka plana atılıyor. Şule Ertürk Gaucher: Hatta bazen tasarım aşamasında bile o kadar acele ediliyor ki, doğru teknolojiler kullanılmadan ve doğru hesaplamalar yapılmadan yapıların yönlerine, aydınlık değerlerine ve fiziksel çevre koşullarına hızlı kararlar veriliyor. Bu bizim gibi dijital ortamda bu testleri projelerinde uygulayan mimarları çok üzüyor. Bir yandan ne kadar kolay şekilde bu verilerin tasarımı şekillendirebileceğini biliyoruz ve alınan yanlış kararlardan yapılı çevre ve pek çok aktör etkileniyor.


AvivaSA Dijital Garaj Ofis

Kamu yapılarının tasarımında gözetilen kaygılar genellikle kabul edilebilirlik üzerinden ilerliyor. Halbuki bu yapılar gelecek nesillere aktarılan ve herkes tarafından deneyimlenen yapılar olarak kendini sürekli yenilemeli ve toplum yaşantısının güncel durumunu yansıtmalı bize göre...

Günümüzde; teknoloji, tasarım ve mimarideki gelişmelere rağmen ülkemizde yeni inşa edilen kamu binaları birbirini tekrarlıyor. Sizce neden Türkiye’de kamuya ait binalar sıradanlığını korumaya devam ediyor? Ş.E.G: Kamu yapılarının tasarımında gözetilen kaygılar genellikle kabul edilebilirlik üzerinden ilerliyor. Halbuki bu yapılar gelecek nesillere aktarılan ve herkes tarafından deneyimlenen yapılar olarak kendini sürekli yenilemeli ve toplum yaşantısının güncel durumunu yansıtmalı bize göre. Toplumu ve yapıları kullanım biçimini bir tık öteye taşıyabilmek de bu yapıların önderlik etme potansiyelinin bir parçası. İ.B: Yeni inşa edilecek olan kamu binalarının yarışmalara açılıyor olması bile bu sıradanlığı yok etmeye yetmiyor maalesef. Bu sefer de jürinin eğilimleri ve önceki kazananların genel geçerliği üzerinden düşünülen projeler çıkabiliyor karşımıza. Bu anlamda kamusal yapıların daha çok iç-dış ilişkisi ile ve peyzajı ile entegre yapılar olmasını, olabilmesini önemsiyoruz. Kullanımların çeşitliliği ve kamusallık anlamında kente katkısı ilk düşünülecek parametrelerden olmalı. Kamu yapılarının arazi kullanımı, çevre ilişkileri, malzeme, renk ve doku seçimi gibi sürdürülebilirlik kriterlerine yönelik ne gibi çözümler uygulanmalı?

İ.B: Araziye yerleşim ve çevre dokusu ile kurulan ilişki çok önemli. Bir kamu yapısının kamusallık değeri, ulaşılabilirliği, insan ölçeği ile kurduğu ilişki yapının ömrünü uzatır. Sürdürülebilirlik kavramını hem kamusal hem de çevresel anlamda almak lazım. Bize göre yapının bulunduğu dokuya uyum sağlaması, çevresel parametrelerin gözetilerek en doğru müdahalelerin yapılması önemli. Bunun yansıra malzemelerin yerelliği, ve şehir dokusuna uyumlu olması, güncel ve fiziksel parametrelere uygunluğu önemli parametrelerden. Ş.E.G.: Dünyada artan küresel ısınma, çevresel kirlilik, doğal kaynakların azalması ve tükenmesi gibi; bina yapım süreç ve sorumluluklarını etkileyen pek çok etmen var. Geçmişte kullanılan taş ve kerpiç gibi uzun ömürlü ve doğal malzemelerin yerlerini ortalama 30-50 yıl ömürleri olan betonarme yapılara bıraktığını gözlemliyoruz. Tabii ki, günümüzde de kaplama malzemelerinden yapım sistemlerine kadar enerji tasarrufu maksimize edilen ve çevreye olumsuz etkileri minimuma indirilmiş pek çok yapı var. Geri dönüşümlü ve ayak izi minimize edilmiş inşaat malzemelerini kullanmak ve doğal kaynakların korunmasına yardımcı olmak mümkün. Buna ek olarak, doğal aydınlatmadan faydalanmak iç ortam ısısını dengede tutmak için ve yakıt harcamalarını minimuma indirmek için oldukça etkili.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

53


DOSYA Günümüzde Kamu Yapıları

AVCI ARCHITECTS Selçuk Avcı

SORU 3CEVAP

KAMU BİNALARI REKABETÇİ BİR SÜREÇLE TASARLANMALI 54

Hükümete kamusal binalardaki sürdürülebilirlik konusuna nasıl yaklaşmaları gerektiği ile ilgili basit önerilerde bulunsaydık, ilk önerimiz mutlaka belediyeler, okullar veya devlet daireleri gibi kamu kurumlarından kendileri için sürdürülebilir bir tasarım politikası geliştirmelerini zorunlu tutmaları olurdu. Bu sayımızda Kamu Yapılarının “Çevre Dostu Değişimi” konusunu ele alıyoruz. Bu çerçevede herkese açık ve erişebilir olması beklenen kamu binalarının ülkemizdeki durumu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde tarih boyunca kamu binaları ile ilgili yaklaşımlar, ülkenin dört bir tarafında tekrarlanabilen prototipler oluşturma isteğiyle biçimlendi. Toplu konutlar, okullar, hatta belediye binaları için Türkiye’nin tüm coğrafyalarına ve tüm iklimlerine uyum sağlayabilecek tek bir prototip tasarlanabileceği düşünüldü. Sanırım son yıllarda kamu kurumları bunun saçmalığını fark etmeye başlamış olmalı ki hükümet yetkilileri de bu konudaki yaklaşımlarını değiştirmeye başladı. Şu an hatırladığım en önemli çabalardan biri, birkaç yıl önce açılan TOKİ konut yarışmasıydı. Mimarlardan, yerleşimlerin tasarımına iklim ve bölgesel perspektiften yaklaşmalarını istediler. Bu, o döneme kadar aynı tasarımı herhangi Mart 2017, 35.Sayı

bir bölgesel, kültürel ya da iklimsel farklılık gözetmeden İzmir’den İskenderun’a, Adana’ya Ankara’ya kadar her bölgede kopyalayan TOKİ’nin sürdürülebilirlik veya ekolojik tasarım gerçeklerini tanımaya başladıklarının ve prototip tasarımın bölgeden bölgeye eksiklikler yarattığını fark ettiklerinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Ancak, bu durum uygulamada ne derece başarılı olur, onu henüz görebilmiş değiliz. Bence hala çok uzun bir yolumuz var. Günümüzde; teknoloji, tasarım ve mimarideki gelişmelere rağmen ülkemizde yeni inşa edilen kamu binaları birbirini tekrarlıyor. Sizce neden Türkiye’de kamuya ait binalar sıradanlığını korumaya devam ediyor? Kamusal binaların yüksek standartlara ulaşamamalarının bence birçok nedeni bulunuyor. Açıkçası, bu binaları ihale etme sorumluluğunu


Türkiye Müteahhitler Birliği Merkez Binası

Kamu kurumlarının neredeyse hiçbirinin kendi yönetimleriyle ilgili çevresel bir politikaya sahip olmadıklarını da görüyoruz. üstlenen kişiler, projelerin rekabetçi bir tasarım süreci yoluyla tedarik edilmesine zorlanmıyorlar. Aslında hemen hemen tüm uygar ülkelerde durum tersine işliyor. Okul, belediye binası, cami, konut ya da fabrika olsun, kamuya açık her türlü bina rekabetçi bir süreçle tasarlanmalıdır. Tek başına bu bile önemli bir faktörken, ülkemizde bu binaları ihale eden kişilerin tasarımın niteliğini ya da kompleks yapısını anlayabilecek yetenekleri ya da bu konularla herhangi bir ilgileri bulunmaması da cabası. Kendileri, daha önceki başarıları veya uzmanlıkları sayesinde değil, siyasi yönleriyle seçilerek bu görevlere gelmiş kişiler. Bu nedenle söz konusu projeler için hazırladıkları brief’ler de oldukça basit ve vizyon olarak yetersiz nitelikte. Bunun da ötesinde, söz konusu kamu kurumlarının neredeyse hiçbirinin kendi yönetimleriyle ilgili çevresel bir politikaya sahip olmadıklarını da görüyoruz. Dolayısıyla ekolojiye ilgili herhangi bir yaklaşımları ve uygulamaları da bulunmuyor. Birçoğu bunun ne anlama geldiğini bile bilmiyor. Kısacası kamu binaları, kendi alanında uzman olmayan ve ekolojik tasarımın temel kriter olarak önemini bilmeyen kişiler tarafından ihale ediliyor. Kamu yapılarının arazi kullanımı, çevre ilişkileri, malzeme, renk ve doku seçimi gibi sürdürülebilirlik kriterlerine yönelik ne gibi çözümler uygulanmalı? Kamu binalarında söz konusu olabilecek tasarım kriterlerini burada listelemek mümkün değil; çünkü çok fazla konu bulunuyor. Fakat en azından, kamu binalarının özel sektör binalarına kıyasla çevresel açıdan farklı bir tasarım yaklaşımı gerektirmediğini söyleyebilirim. Bizim için bunların birbirinden farkı bulunmuyor. Yapı tipolojisi her ne olursa olsun, biz tasarım problematiğini bu ilişkiler üzerinden okuyor ve

sürdürülebilir tasarımın prensiplerini fark gözetmeksizin tüm projelere uyguluyoruz. Bu nedenle, ister doğayla olan etkisi en aza indirgenerek, ister yeni bir doğal yaşam alanı üretecek şekilde, isterse de bölgede enerji üretimi için mevcut fırsatları en üst düzeye çıkaracak şekilde tasarlansın, fark etmez; tüm binalar bulundukları bölgenin doğal çevresine saygı duyarak, yapılan her türlü müdahalenin ekolojik sonuçları her açıdan dikkate alınarak inşa edilmelidir. Dikkat edilmesi gereken çevresel unsurlar bölgeden bölgeye büyük farklılıklar gösterecektir. Örneğin Urfa’da tasarım yaptığımızı farz edelim... Çok fazla güneş enerjisine sahibiz; dolayısıyla güneşin soğutma gereksinimlerindeki etkisini en aza indirgerken binanın ısıtmasındaki kullanımını en üst düzeye çıkarmalıyız. Ancak bölgenin az yağış alması ve su kaynaklarının yetersiz olma durumu nedeniyle, yağmuru doğal su kaynağı olarak görmeliyiz. Trabzon’da tasarım yaparken ise tam tersi çok miktarda su, az miktarda güneş bulunacağı için tasarım yaklaşımız tamamen farklı olmalıdır. Hükümete kamusal binalardaki sürdürülebilirlik konusuna nasıl yaklaşmaları gerektiği ile ilgili basit önerilerde bulunsaydık, ilk önerimiz mutlaka belediyeler, okullar veya devlet daireleri gibi kamu kurumlarından kendileri için sürdürülebilir bir tasarım politikası geliştirmelerini zorunlu tutmaları olurdu. Bu politikalar oluşturulurken yapıların tasarımındaki her aşamada ait oldukları bölgenin iklimi ve kültürel yapısıyla olan uyumları ve yöresel malzeme kaynaklarının kullanımı gibi kriterler gözetilmeli. Hükümet bu sorunu göz ardı ettiği sürece sürdürülebilir bir çevre için kamu yapıları nezdinde de yol kat edebilmek mümkün değildir. İlave olarak, elbette ki tüm kamu binaları, kamusal ve açık proje yarışmalarıyla tasarlanarak hayata geçirilmelidir.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

55


PROJE Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası

ÖRNEK BIR BELEDİYE BINASI KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ BİNASININ TASARIM SÜRECİNDE; BİNANIN KAMUSAL İŞLEVİ NEDENİYLE, GELİŞMEKTE OLAN BÖLGEYİ DÖNÜŞTÜREBİLECEK POTANSIYELDE OLMASI VE İLÇE GENELİNDE ORTAYA KOYDUĞU ‘YENİ KAVRAMLAR’ İLE HİZMET SUNDUĞU KAMUYA ÖRNEK OLMASI ANLAYIŞI ETKİLİ OLMUŞTUR.

56

Mart 2017, 35.Sayı


İşveren: Küçükçekmece Belediyesi Danışmanlar: Duygu Erten, Turkeco İnşaat, Priedemann Cephe Danışmanlığı, Ekomim Ekolojik Mimarlık, Abdurrahman Kılıç, Mete İncecik Ana yüklenici: Yeni Yapı Peyzaj Mimarları: Arzu Nuhoğlu Peyzaj Tasarım İç Mekan Projesi: Arif Özden, Tanju Özelgin, Mutlu Çilingiroğlu Proje Yöneticisi: Küçükçekmece Belediyesi Aydınlatma Projesi: ZKLD Studio Fotoğraf: Cemal Emden Arsa Alanı: 15.000 m2 Toplam İnşaat Alanı: 40.000 m2

T

ürkiye’nin ilk BREEAM sertifikalı kamu yönetim yapısı olan Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası Mutlu Çilingiroğlu, MİAR Mimarlık Bürosu tarafından belediyenin artan mekan ihtiyacı sonrasında yeni bir yerde ve yeni bir anlayışla tasarlanmıştır. Tasarım sürecine; binanın kamusal işlevi nedeniyle, gelişmekte olan bölgeyi dönüştürebilecek potansiyelde olması ve ilçe genelinde ortaya koyduğu ‘yeni kavramlar’ ile hizmet sunduğu kamuya örnek olması anlayışıyla başlanmıştır. Uluslararası ölçeğin getirdiği doğal kaynakların akıllıca kullanımı ilkesi çerçevesinde sürdürülebilirlik bilincini kamuya daha kolay aktarabilmek için yeni yapılacak binanın ‘yeşil bina’ özelliklerini içermesi istenmiştir. Bu projede BREEAM-BESPOKE kriterleri kullanılmış ve BRE-GLOBAL bu projeye has iklim ve bina çeşidine göre kurgulanan terzi usulü - ısmarlama - kriterler hazırlamıştır. Türkiye’nin ilk BREEAM sertifikalı kamu binası olan bu proje, çevre duyarlılığı içeren bir çok yenilik getirmektedir ve böylece bulunduğu bölgenin de gelecek dönem yapılaşmasında benzer ölçütlerin uygulanacağı düşünülmektedir. Bu amaçla yeni belediye binasının içerisinde binayı ve sürdürülebilirliği anlatan bir sunum bölümü da bulunmaktadır.

BINANIN ‘YEŞIL BINA’ ADINI ALMASINI SAĞLAYAN TEMEL ÖZELLIKLERI; YÜKSEK ORANDA PASIF IKLIMLENDIRME VE DOĞAL AYDINLATMA IMKÂNI SAĞLAYAN ÇIFT CIDAR VE GALERILEŞME, EKONOMIK SU KULLANIMI, GERI-DÖNÜŞEBILIR MALZEME SEÇIMLERI, YEŞIL ÇATI VE UYUMLU ORTAM BITKILERI TERCIHLERIDIR.

Binanın ‘yeşil bina’ adını almasını sağlayan temel özellikleri; yüksek oranda pasif iklimlendirme ve doğal aydınlatma imkânı sağlayan çift cidar ve galerileşme, ekonomik su kullanımı, geri-dönüşebilir malzeme seçimleri, yeşil çatı ve uyumlu ortam bitkileri tercihleridir. Tüm bu sürdürülebilir öğelerin genel mimari form ve işlev anlayışı dâhilinde bir bütünün parçaları şeklinde işlenmiş olması, son ürünü eklektik bir yapıdan çok daha tutarlı bir örnek yapı haline getirmiştir.

uygulanan şeffaflık hemen hemen tüm katların doğrudan güneş ışığı almasını sağlamaktadır, özellikle 2 katı yer altında olmak üzere toplam 9 katı olan ofis binası için bu yaklaşımın son derece işlevsel olduğu söylenebilir. Aynı şekilde, belediye meclis binasının bulunduğu alan da tamamen gün ışığını alan korunaklı bir iç avlu/ galeri şeklindedir. Binanın her iki yanında yer alan 7 katlı otopark ve tek katlı teknik hacimler binası gibi ışık alması gerekmeyen alanlarsa yer altında çözülmüştür.

Dış yüzeyi tamamen şeffaf ve eğrisel olarak tasarlanan binanın eğimli arazide yer almasından ötürü üç ayrı kotta üç ayrı girişi bulunmaktadır. Dış yüzeyin tamamen şeffaf oluşu kamu kurumunun çalışmasındaki ‘şeffaflık’ anlayışına doğrudan referans vermekte, aynı zamanda da vatandaşların kamu yapısına girmek istemelerini teşvik etmektedir. Bu şeffaf kabuktan görünen iç mekanlar ise; yüksek, ferah, aydınlık ve sevimli, aynı zamanda da çağdaş ve kaliteli bir izlenim vermeyi sağlamaktadır. Kabukta

Eğimli arazide yer almasından ötürü 3 ayrı kotta 3 ayrı girişi bulunan yeni belediye binasının girişleri fonksiyonlarına göre sınıflandırılarak bina içi hareket düzenlenmiş, bina dışında kalan alanlar dış duvarla çevrelenmeyerek çocuk parkı ve rekreasyon alanı olarak çevre yeşiline açık bırakılmıştır. Üç daire formunun yan yana gelmesiyle oluşan plan şeması, dairenin merkezinden dış mekana her yönde eşit uzaklık sağE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

57


PROJE Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası

58

BINAYA TÜM ULAŞIMLAR, HER TÜRLÜ FIZIKSEL ENGELE SAHIP INSANIN, HER NOKTADAKI HIZMETE YARDIMSIZ ULAŞABILECEĞI ŞEKILDE TASARLANMIŞTIR. lamakta, bu suretle iç mekanlarda daha homojen bir aydınlık ve dış mekanı her yönde eşit algılama elde edilmekte, merkezden çevreye doğru ışık ve görüş olanağı maksimumlaştırılmaktadır.

boşluğundan bakıldığında, binanın bütün katları algılanabilmekte. Bütün üst katlar birbirinin tekrarı ve yine şeffaf belediyecilik anlayışına uygun olarak açık ve rahat ulaşılabilen bir tasarıma sahiptir.

Plandaki bu dairelerin içbükey birleşme noktaları, binanın girişlerinin yer aldığı ve girişin vurgulanması yanında yönlenme ve kavramayı da sağladığı noktalardır. Binanın iki yanında yer alan Başkanlık ve Belediye girişleri, en yoğun kullanılan üç kata doğrudan ve kestirmeden ulaşılabilmesini sağlamaktadır.

Binaya tüm ulaşımlar, her türlü fiziksel engele sahip insanın, her noktadaki hizmete yardımsız ulaşabileceği şekilde tasarlanmıştır. Başkanlık katı ve destek birimleri, giderek yoğunluğun azaldığı uzaklıkta, en üstte konumlanmakta ve manzaraya yönlenişiyle ve iç bahçeleriyle zenginleştirilmiş bir prestij katı özelliği taşımaktadır.

Başkanlık girişinden ulaşılan ve 18 metre yüksekliği olan galeri boşluğunun ortasında meclis salonu, önemini vurgulayan bir konumda yer almaktadır. Kolayca ulaşılabilen bir konumda, şeffaf, aydınlık bir alanda silindir formuyla yer alan meclis salonu, içe dönük yapısına rağmen doğal aydınlatmadan da yararlanmaktadır. Bu galeri

Gelecekte çağdaş yaklaşıma örnek oluşturmak ve bu bilincin yaygınlaşmasını sağlamak amacıyla uygulanan yeşil bina stratejileri aşağıda sıralanmıştır.

Mart 2017, 35.Sayı

- Binanın iç malzemeleri uzun süreli dayanıklılık ve bakım gerektirmeme özellikleri yanında ‘yeşil bina’ kriterlerini de sağlaya-

cak şekilde seçilmiştir. Binanın üst çatısı, bakım gerektirmeyen örtücü bitkiler ile kaplanmış ‘yeşil çatı’ olarak düzenlenmiştir. Yeşil çatının çevre binalardan bakışa olumlu estetik katkısı yanında, binaya akustik ve ısı yalıtımı sağlaması, binadan atmosfere ısı yansımasını engellemesi ve yağmur suyunu toplamaya katkısı da söz konusudur. - Tasarımda enerji kullanımı, CO2 salınımı, su tüketimi, malzeme seçimi, yüzey suyunun kontrolü, atık kontrolü, kirlilik denetimi, sağlık ve ekoloji alanlarına bütünsel bakılarak bir ön derecelendirme yapılmıştır. Binada yüksek seviyede yalıtım, düşük hava geçirgenliği, pasif solar enerji stratejileri, az enerji kullanan aydınlatma, çevreye en az zarar verecek şekilde üretilmiş, kontrollü taşınmış yerel malzemeler, az su kullanımını teşvik eden çözümler ve sayaçlar ve yağmur suyunun yeniden kullanımı gibi çevreci çözümler yer almaktadır. - Binada konumlanan ‘Trijenerasyon’ sistemi ‘üçlü’ bir enerji kaynağıdır; bu sistemle doğalgaz kullanılarak elektrik üretilirken, aynı zamanda soğutma suyundan da sıcak su enerji kaynağı olarak yararlanılması söz konusudur. Üçüncü aşamada ise sıcak su kaynağından soğutma sistemine kaynak sağlanmaktadır. Bu sistemin enerji kazanımı 1/6 oranındadır. Trijenerasyon sisteminin atık ısısı, bina ısıtma gereksiniminin 1/4’ünü sağlamaktadır. Yine soğutma için gereken enerjinin de 1/4’ü bu sistemle karşılanmaktadır.


59

- Binada kullanılan ‘buz depolama’ sistemiyle, gece saatlerinde buz üretilip tanklarda depolanmaktadır. Depolanan buz, sıcaklığın yüksek olduğu gündüz saatlerinde binanın soğutulmasında kullanılmaktadır. Bu sayede gündüz saatlerinde elektrik tüketimi yükü azalmakta, ülkenin enerji tüketim dengesine ve sürdürülebilir enerji talebine katkı sağlanmakta ve uygun maliyetli soğutma elde edilmektedir. Bu sırada sıcak su gereksiniminin büyük bir kısmı ‘güneş panelleri’ ile karşılanacaktır. - Yağmur suyu depolanarak iç bahçe ve peyzaj alanlarının tamamının sulamasında kullanılırken, lavabo ve duşlardan gelen atık suların arıtılmasıyla elde edilen ‘gri su’ da tuvalet rezervuarlarında geri dönüşüm suyu olarak gereksinimin yüzde 54’ünü karşılamaktadır. - Binaya entegre edilen ‘gelişmiş bina otomasyonu’ sistemi ile etkin enerji yönetimi söz konusudur. Böylece ısıtma, soğutma ve havalandırmanın iklim değişiklikleri ve gece- gündüz zamanlaması, tüm gün ve tüm yıl içinde, iş saatleri ve dışında

YAĞMUR SUYU DEPOLANARAK IÇ BAHÇE VE PEYZAJ ALANLARININ TAMAMININ SULAMASINDA KULLANILIRKEN, LAVABO VE DUŞLARDAN GELEN ATIK SULARIN ARITILMASIYLA ELDE EDILEN ‘GRI SU’ DA TUVALET REZERVUARLARINDA GERI DÖNÜŞÜM SUYU OLARAK GEREKSINIMIN YÜZDE 54’ÜNÜ KARŞILAMAKTADIR.

kontrolü, en ekonomik ve en akılcı şekilde sağlanmaktadır. Bu sistemlerin yanında, vitrifiye elemanlarının ekonomik su kullanımına uygun olanları seçilmiş, mekanik tesisat ekipmanında A+ ve A++ enerji sınıfı tercih edilmiş, tüm pompa ve fanların yüksek verimli ve değişken hız kontrollü olması sağlanmıştır.

- Binada, enerji tasarruflu aydınlatma armatürlerinin kullanılarak, güneş ışığından yeterli şekilde yararlanılarak ve aydınlatma otomasyonu yapılarak çok ciddi oranlarda enerji tasarrufu sağlanması amaçlanmıştır. Bu sebeple özellikle iç ve dış mekanlarda otomasyona önem verilmiş, güç yoğunlukları olabildiğince düşük tutulmuştur.

- Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binası Projesi enerji tasarruf ve verim kriterleri kapsamında tasarlanmıştır. Seçilen enerji verimli sistemler sayesinde karbon emisyonunda da büyük düşüşler sağlanmıştır.

- Binada, Binalarda Enerji Performans Yönetmeliği Hükümleri ve BREEAM kriterleri göz önüne alınarak enerji ölçme, izleme, kayıt altına alma sistemi projelendirilmiştir. - Fosil türevli yakıtların çevreye olumsuz etkileri ve rezervlerinin azalması gibi nedenlerle giderek yaygınlaşan yeni nesil elektrikli ve hibrit araç kullanımını teşvik amacı ile 6 adet araç şarj istasyonu yapılmıştır.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

BREEAM SERTİFİKALI KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYE BİNASI’NDA

BTM YEŞİL ÇATI SİSTEMLERİ KULLANILDI.

MUTLU ÇİLİNGİROĞLU İMZALI TÜRKİYE’NİN İLK BREEAM SERTİFİKALI KAMU YÖNETİM YAPISI OLAN KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYESİ YENİ HİZMET BİNASI’NIN YEŞİL ÇATI SİSTEMLERİNDE BTM ÜRÜNLERİ TERCİH EDİLDİ.

60

Yalıtım Uygulama Firması: BTM Bayii, Demircioğlu İzolasyon Uygulama Alanı: Hizmet binası en üst teras alanı 3600 m2 lik yeşil çatı olarak düzenlenmiştir. Ayrıca 1600 m2 de otopark üstü alanlarda uygulama yapılmıştır. Kullanılan BTM Ürünleri: Sırasıyla; BTM P 3000 + BTM Botanik PP3000 + BTM Polpan XPS + BTM Green nem tutucu örtü 500 gr/m2 + BTM Optigreen FKD 25 drenaj levhası + BTM Green sistem filtresi sf 32 (110 gr/m2)dir.

Mart 2017, 35.Sayı

Bir çok yeşil bina stratejisinin uygulandığı Küçükçekmece Belediyesi Hizmet Binası’nda; binanın üst çatısı, bakım gerektirmeyen örtücü bitkiler ile kaplanmış ‘yeşil çatı’ olarak düzenlenmiştir. Yeşil çatının çevre binalardan bakışa olumlu estetik katkısı yanında, binaya akustik ve ısı yalıtımı sağlaması, binadan atmosfere ısı yansımasını engellemesi ve yağmur suyunu toplamaya katkısı da söz konusudur. Binaya uygulanan BTM Yeşil Çatı Sistemi’nde; mevcut 3600m2 teras alan üzerinde su yalıtımı katmanları olarak sırasıyla BTM Bitümer astar, P3000 bitümlü örtü ve Botanik PP3000 örtü (Dın 4062 belgeli kök tutma özellikli APP katkılı bitümlü örtü) TS 11758-2 uygulama standardına uygun olarak döşenmiştir. Mekanik değerlere uygun hesaplanmış kalınlıkta XPS ile ısı yalıtımı sağlandıktan sonra yeşil çatı katmanlarına geçilmiştir. Daha sonra seyrek yeşillendirme ve sedum bitkilendirmeye yönelik BTM Optigreen sistem bileşilenleri uygulaması

yapılmıştır. Su yalıtım katmanları üzerine drene olan fazla suyu tutacak ve süzgeçlere yönlendirecek BTM Green nem tutucu örtü 500gr/m2 (min. 4 lt su tutma özellikli) birbiri üzerine 10 cm bindirilerek serilmiştir. Üzerine topraktan süzülen suları depolayacak ve delikleri aracılığı ile aşağıya fazla suyuı drene edecek FKD 25 (25 mm çift kademeli drenaj levhası) min. 1 sıra birbiri içine bindirilerek uygulanmıştır. Sitemin en üst katmanı olarak filtre ve ayırıcı görev üstlenen BTM Green SF 32 110 gr’lık sistem filtresi birbiri üzerine 10 cm bindirilerek serilmiştir. Bu noktadan sonra firmanın peyzaj ekibinin temin etmiş olduğu 30 -35 cm’lik yeşil çatı sistemine uygun toprak katmanı eklenerek bitki tabakasının alt zemini oluşturulmuştur. Projeye özel seçilmiş bitki , çiçek ve çim ekimi uzman peyzaj ekipleri tarafından tamamlanmıştır. q



PROJE

marka Advertorial

KÜÇÜKÇEKMECE BELEDİYE BİNASI’NDA

KALESINTERFLEX TERCİH EDİLDİ. KALESINTERFLEX SERAMİK SEKTÖRÜNE BİR YENİLİK GETİRİYOR VE 1000X3000MM /1200X3600MM BOYUTLARINDA,3MM KALINLIĞINDA PORSELEN SERAMİK LEVHA SUNUYOR. MİMARİ TASARIMLARA VE İNŞAAT TEKNOLOJİLERİNE YENİ BİR BAKIŞ KAZANDIRAN KALESİNTERFLEX, YENİ FİKİRLERİN UYGULANMASINA VE MODERN YAŞAM ALANLARI YARATILMASINA İMKAN SAĞLIYOR. AĞIRLIK Kalesinterflex levha yaklaşık 7kg/m2 ağırlığındadır. ESNEKLİK 1000x3000x3mm / 1200x3600x3mm ebadındaki Kalesinterflex Fit levhanın dışbükey esneklik yarıçapı 5.5m’dir.

62

ATEŞE DAYANIKLILIK Kalesinterflex ateşe tamamen dayanıklı, alev almaz ve yanmaz niteliktedir. (Kategori 0). KİMYASALLARA DAYANIKLILIK Kalesinterflex yüzeyindeki koruyucu sır tabakası ve porselen yapısı sayesinde en güçlü kimyasallara (asit ve bazlar) karşı dayanıklıdır.

TEMİZLEME Kalesinterflex’in düzgün yüzeyi kir tutmayan bir yapıya sahiptir. Gerektiği takdirde su ve bilinen temizlik ürünleri ile kolayca temizlenebilir, lekelenmez. ÇEVRE DOSTU Çevreye duyarlı bir teknolojiyle üretilen Kalesinterflex EPD sertifikasına sahiptir. Geleneksel seramik üretim süreçleriyle karşılaştırıldığında gaz ve toz emisyonu 20 kat Co2 emisyonu 1000 kat daha azdır. FOTOKATALİTİK Kalesinterflex Nano Kompozit yüzey özelliği sayesinde fotokatalitiktir. Leke tutmaz, yağmur ve güneş ışığı sayesinde lekeler temizlenir.

KESME Kalesinterflex, standart cam ve seramik kesicileri ve bilgisayar kontrollü otomatik kesme ve delme makineleri ile istenen boyutlarda kesilebilir.

ANTİBAKTERİYEL Yetersiz aydınlatmaya sahip ortamlarda dahi hem iç mekanları hem de dış mekanları bakterilerden korur. Hijyeniktir; bakterilere, küfe ve mantara karşı dayanıklıdır. Kalesinterflex Antibakteriyel Ürün Güvencesi TÜBİTAK tarafından onaylıdır.

DELME Kalesinterflex, cam ya da benzer malzemeler için kullanılan alet ve matkaplar ile delinebileceği gibi diğer bilinen otomatik aletlerle de delinebilir.

ANTİGRAFİTİ Boya kalemi, keçeli kalem ve tahta kalemi yazıları kolayca silinir ve temizlenir.

Mart 2017, 35.Sayı


Fotoğraf: Cemal Emden

10 yılı aşkın süredir, Türkiye’de ürettiğimiz dünyanın en ince, en büyük ve tek esneyebilen seramiği Kalesinterflex, uzmanlığımız, çözüm ortaklığımız ile mimari projelerin tercih sebebi olmaya devam ediyor.

Küçükçekmece Belediyesi Yeni Hizmet Binasında Kalesinterflex’i tercih eden Sayın Mutlu Çilingiroğlu MİAR Mimarlık’a sonsuz teşekkürlerimizle…

kale.com.tr

facebook.com/kalebodur


PROJE İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi

DÜNYANIN SAYILI MÜHENDISLIK PROJELERINDEN BIRISI

AVRASYA TÜNELI

DÜNYANIN EN YÜKSEK BREEAM DERECESİYLE ÖDÜLLENDİRİLEN OFİS BİNASI UYARLANABİLİR VE AKILLI ÇALIŞMA ALANLARI YARATMAK İÇİN ÇOK SAYIDA AKILLI TEKNOLOJİ İÇERMEKTE. BİNA ENERJİK VE İŞBİRLİĞİNE DAYALI BİR ÇALIŞMA ORTAMI ARAYIŞINI ORTAYA KOYARKEN AYNI ZAMANDA EN YÜKSEK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SEVİYELERİNİ BAŞARIYLA ELDE ETMEKTE.

64

T

ürkiye için önemli ulaşım projelerinden biri olan ve Kumkapı - Koşuyolu arasında hizmet veren Avrasya Tüneli yoğun finansman ve inşaat çalışmaları sonucunda 22 Aralık 2016 tarihinde araç trafiğine açıldı. İstanbul’un Avrupa ve Asya yakalarını ilk kez denizin altından geçen bir karayolu tüneli ile bağlayan Avrasya Tüneli Projesi; deniz tabanının altından geçen 5 km uzunluğundaki iki katlı tünel ve bağlantı yollarıyla birlikte toplam 14.6 km’lik bir güzergâhta inşa edildi. Mart 2017, 35.Sayı


AVRASYA TÜNELI PROJESI’NDE PROJE IÇIN ÖZEL OLARAK ÜRETILEN TÜNEL AÇMA MAKINESI (TMB) TEKNOLOJISINDEN YARARLANILDI.

65 65

RAKAMLARLA AVRASYA TÜNELİ * İnşaası 6 yıl sürdü. * Toplamda 14.6 km. * İki kıtayı 5. kez bir araya getirdi. * 1 milyar 245 milyon 121 bin 188 dolar yatırımla tamamlandı. * Günde 120 bin araç kapasitesine sahip. * Tünelin en derin bölümü deniz seviyesinden 106 metre aşağıda bulunuyor. * Boğazı’nın altında 3.344 metrelik güzergâh 13,7 metre çapında kazıldı. * Toplam 1.672 bilezikten (ring) oluşmakta. * 1,5 saatlik mesafeyi 15 dakikaya indirdi. * 2.124 çalışan görev aldı. 250 iş makinası çalıştı. * 41.000 saat İş Güvenliği, Sağlığı ve Çevre Eğitimi verildi. * Tünel ile bir yılda 160 trilyon yakıt, 52 milyon saat zamandan tasarrufu sağlayacak. * 100 yıl servis ömrü hedeflendi. * Avrasya Tüneli’nde maksimum hız 70 kilometre * Tüneli yıl boyunca 3 bin 126 habere konu oldu.

Avrasya Tüneli ile 15 Temmuz Şehitler Köprüsü, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Marmaray’dan sonra İstanbul’da iki kıta 5’inci kez birleşmiş oldu. Kendi alanında bir çok ‘ilk’ kullanılarak inşa edilen tünel 1 milyar 245 milyon dolar -yaklaşık 4,5 trilyon TL - yatırımla gerçekleşti. Proje, Avrupa Yakasında Atatürk Havalimanı ile Asya Yakasında Sabiha Gökçen Havalimanı arasındaki en pratik güzergâh olma özelliğini taşıyor. Tünelin iki havalimanı arasında sağlayacağı entegrasyonun, İstanbul’un uluslararası hava ulaşımındaki konumuna önemli bir katkısı bulunuyor.

hedefleyen, iki kıta arasında trafik sorununun çözümüne katkı sağlayan ve yolculuk süresini 5 dakikaya kadar indiren Avrasya Tüneli (İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi) Projesi’nde proje için özel olarak üretilen Tünel Açma Makinesi (TMB) teknolojisinden yararlanıldı. TBM ile İstanbul Boğazı’nın altında 3.344 metrelik güzergâh 13,7 metre çapında kazılarak iki kıta, deniz tabanı altından birleştirildi. Üç ana bölümden oluşan Avrasya Tüneli Projesi’nin en derin noktası deniz seviyesinden 106 metre aşağıda bulunmakta en önemli aşamasını 3,4 kilometre uzunluğundaki Boğaz Geçişi oluşturuyor.

Trafiğin çok yoğun olduğu güzergâhta, günde 100 bin araca hizmet vermeyi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi

TÜNELİN ÖZELLİKLERİ Avrasya Tünel’inde sadece bu proje için özel dizayn edilmiş tünel açma makinası kullanıldı. Bu projede kullanılan TBM, tünel açma makineleri içinde 33.3 kW/m2’lik kesici kafa gücü ile dünyada 1. sırada; 12 bar’lık tasarım basıncı ile 2. sırada ve 13,7 m kazı çapı ile 6. sırada yer alıyor.

66

AVRASYA TÜNELI, SEYAHAT SÜRELERININ KISALMASI ILE EMISYON MIKTARLARINDA, YAKIT TÜKETIMINDE VE ARAÇ BAKIM MASRAFLARINDA AZALMAYA SEBEP OLMASI NEDENIYLE ULUSAL EKONOMIYE DE KATKI SAĞLAMAKTA.

Projede kazılan 13,7 metre çapındaki tünel Proje için özel olarak geliştirilen Tünel Açma Makinesi (Tunnel Boring Machine/ TBM) ile deniz tabanının altında günde 8-10 metre ilerleyerek, 3.344 metrelik kazıyı 16 ayda tamamlandı. Proje güzergâhı üzerinde hem deniz çökelleri hem de değişik basınç dayanımlarındaki kaya birimleri (Trakya Formasyonu) yer alıyor. Bu nedenlerle Avrasya Tüneli Projesi, teknik özellikleri bakımından dünyanın önde gelen mühendislik projelerinden birisi. Bu büyük proje, 700 mühendis ve 12.000’den fazla kişinin 14 milyon adam/ saat çalışmasıyla planlanandan 8 ay önce, yaklaşık 4 yılda tamamlanarak hizmete açıldı. Avrasya Tüneli, Sismik aktivitesi yüksek ‘Kuzey Anadolu Fayı’, tünel güzergahının 17 km yakınından geçmektedir. Sismik aktivitelerden doğacak gerilme ve yer değiştirmeleri kabul edilebilir düzeye indirmek

Mart 2017, 35.Sayı

amacıyla tasarlanan ve tünelcilik tarihinde ilk uygulamalardan biri olarak kabul edilen iki sismik bileziğin tüneldeki konumları özenle belirlendi. Deprem davranışı ile ilgili tasarımda, moment büyüklüğü Mw = 7,25 kabul edilmiş olup, tünelin 500 yılda bir görülebilecek depreme karşı ‘servis şartları’ ve 2 500 yılda bir görülebilecek depreme karşı ise ‘güvenlik şartları’ bozulmaksızın davranabileceği gösterildi. Avrasya Tüneli’nde yapı güvenliğinin yanı sıra işletmeye yönelik de bir çok güvenlik önemi alındı. İleri teknoloji uygulamaların gerçekleştiği tünelde her 100 metrede bir yer alan acil durum telefonları, kamu anons sistemi, radyo anonsu ve GSM alt yapısı sayesinde yolculuk esnasında kesintisiz bir iletişim imkânı sağlanıyor ve acil durumlarda bilgi akışı kesilmiyor. Her 200 metrede bir yer alan acil durum odaları, herhangi bir olumsuz durumda tüneldeki güvenli kata ulaşmak için kullanılabiliyor. Tünel girişlerinde ve içerisinde 7/24 görev yapan her türlü donanıma ve eğitime sahip İlk müdahale ekipleri, herhangi bir olaya birkaç dakika içerisinde müdahale edecek durumda bulunuyor. Avrasya Tüneli ve yaklaşım yolları 400 kamera ile 7/24 izleniyor. Tünel içindeki trafik akışı kontrol odasında 10 operatör ve süpervizörler tarafından 24 saat boyunca takip ediliyor.


Ayrıca, tüneldeki bilezikleri (ringleri) oluşturan ön dökümlü betonarme segmentlerin üretiminde kullanılan yüksek performanslı beton, 100 yıl servis ömrü hedeflenerek, Yapı Merkezi Paşaköy Tesislerinde üretildi. DTI (Danish Technological Institute) tarafından yapılan analiz ve simülasyonlarda, üretilen segmentlerin ömürlerinin en az 127 yıl olduğu rapor edildi. PROJE, YÜKSEK STANDARTLARIYLA ÖRNEK OLUYOR Avrasya Tüneli Projesi’nde . iş sağlığı ve güvenliği, projenin inşaatı süresince her zaman ön planda tutuldu. Projede çalışanlara 41 bin saat İş Güvenliği, Sağlığı ve Çevre Eğitimi verildi. Güvenlik kurallarının eksiksiz şekilde uygulandığı projede bugüne kadar herhangi bir ciddi yaralanmayla sonuçlanan olay yaşanmadı.

Operatörler, tünel içinde yaşanabilecek bir olumsuzluğa karşı İstanbul İtfaiyesi, 112 Ambulans Merkezi, emniyet ve AFAD’la koordineli olarak çalışıyor. KONFOR VE ALTYAPI BİR ARADA Türkiye’de ilk kez tam LED aydınlatma kullanılan Avrasya Tüneli’nde sürücülerin konfor ve güvenliği düşünülerek kademeli aydınlatma sistemi uygulandı. Böylece tünel giriş ve çıkışlarında sürücülerin tünele ve gün ışığına kolayca adapte olmaları sağlandı. Havalandırma sistemindeki gelişmiş jet fanlar, sürekli temiz hava sirkülasyonu sağlıyor. Ayrıca iki yönlü çalışabilen bu fanlar acil durumlarda kapasitesini artırarak tünel içerisine sürekli temiz hava temin ediyor. Elektrik enerjisi hem Asya hem de Avrupa yakasından sağlanıyor. Asya yakasında elektrik kesildiği takdirde Avrupa yakasından, Avrupa yakasında elektrik kesildiği takdirde Asya yakasından güç sağlanabiliyor. Her iki yakada elektrik kesintisi yaşandığı durumlarda devreye giren güçlü jeneratör ve kesintisiz güç kaynağı sistemleri yolculuk sırasında herhangi bir aksama yaşanmamasını sağlıyor.

ÇEVRE DOSTU BİR ULAŞIM ALTYAPISI Avrasya Tüneli, seyahat sürelerinin kısalması ile emisyon miktarlarında, yakıt tüketiminde ve araç bakım masraflarında azalmaya sebep olması nedeniyle ulusal ekonomiye de katkı sağlıyor. İstanbul’un doğal güzelliğini ve siluetini hiç etkilemeden, ekolojik dengeleri gözeterek, deniz yaşamına zarar vermeyecek şekilde, çevre dostu bir ulaşım altyapısına olarak planlanan Avrasya Tüneli sayesinde sürücüler iklim şartlarından etkilenmeden kıtalar arası yolculuk yapabiliyor. TÜNEL 9 ŞİDDETİNDE DEPREME DAYANIKLI Toplam 1.672 bilezikten (ring) oluşan tünelde, olası büyük bir depreme karşı tünelin dayanıklılığını artırmak amacıyla iki ayrı noktada sismik bilezik monte edildi. Özel olarak tasarlanan ve laboratuvarlarda test edilerek başarısı kanıtlandıktan sonra üretilen sismik bilezikler, mevcut çap ve sismik aktivite seviyesi göz önüne alındığında TBM Tünelcilik sektöründe dünyadaki ‘ilk’ uygulamadır.

67

KAMU KAYNAĞI HARCANMIYOR Proje, Yap-İşlet-Devret modeliyle, yaklaşık 1.245 milyar dolarlık finansmanla gerçekleştirildi ve yatırım için 960 milyon dolarlık uluslararası kredi sağlandı. 285 milyon dolarlık öz kaynak Yapı Merkezi ve SK E&C tarafından temin edildi. Proje yatırımı için kamu kaynaklarından hiçbir harcamada bulunulmadı. Projenin tasarım ve inşaatını gerçekleştirecek olan Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş., tünelin işletilmesini de 25 yıl 5süreyle üstlendi. İşletme süresinin tamamlanması ile Avrasya Tüneli kamuya devredilecek. PROJE, ULUSLARARASI SAYGIN KURULUŞLAR TARAFINDAN ÖDÜLLENDİRİLDİ Avrasya Tüneli, saygın birçok uluslararası ödüle layık görüldü. -Engineering News Record (ENR) ‘2016 Yılının En Başarılı Tünel Projesi’ - Uluslararası Tünel ve Yeraltı Yapıları Birliği (ITA)‘2015 - Yılın Projesi’ - Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ‘2015 - En İyi Çevresel ve Sosyal Uygulama Ödülü’.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

Türk Ytong’dan bir ilk daha

ISI YALITIMINDA AVRUPA’NIN TERCİHİ ‘MULTIPOR’ ARTIK TÜRKİYE’DE Multipor, bir inovasyon ürünü olarak yalıtım sektörünün bir adım daha ötesinde olacak. Sürdürülebilir yapılaşma, enerji verimliliği, yangın güvenliği ve yönetmeliğe uygunluk gibi konularda tüm beklentilere yanıt verebilen “Multipor” yatırımı ile ısı yalıtım levhası üretim kapasitemizi 5’e katladık.

68

Y

apı malzemesi sektörünün öncü kuruluşu, gazbeton üretiminde dünya lideri Türk Ytong, ilklerin öncüsü olmaya devam ediyor. Almanya’daki Ar-Ge laboratuvarlarında geliştirilen, yapılarda enerji tasarrufu sağlamak için Avrupa’da tercih edilen, NaturePlus ve IBU (Alman Yapı ve Çevre Enstitüsü) EPD sertifikalı “Multipor Isı Yalıtım Levhası” artık Türkiye’de. Türk Ytong’un Çatalca’daki yeni tesisinde üretimine başlanan mineral esaslı Multipor Isı Yalıtım Levhası, yüzde 100 yangın dayanımı ve maksimum enerji tasarrufu ile dikkat çekiyor. YÜZDE 100 YANGIN DAYANIMI Yangın Yönetmeliği’nin zorunlu bir yönetmelik olarak yürürlüğe girmesi nedeniyle de, yangına dayanıklı ısı yalıtım ürünleri gün geçtikçe daha da önem kazanıyor. Başta kamuya açık binalar Mart 2017, 35.Sayı


olmak üzere tüm yapılarda, yanmayan ya da yangına dayanıklı yapı malzemeleri tercih ediliyor. Özellikle mantolama olarak tarif edilen ve yapıları tepeden tırnağa saran yalıtım ürünlerinin yangın dayanımı kritik önem taşıyor. Ytong tarafından Almanya’da geliştirilen ve Avrupa’da tercih edilen mineral esaslı Multipor Isı Yalıtım Levhası, yapı ömrü boyunca ısı yalıtım özelliğini kaybetmiyor; yangına karşı yüzde 100 güvenli, darbeye dayanıklı ve nefes alan bir ısı yalıtım çözümü sunuyor. YILDA 1 MİLYON METREKARE YALITIM 2017 yılına yeni bir yatırım ve yeni ürünle giren Türk Ytong’un Yönetim Kurulu Başkanı Fethi Hinginar, Multipor ile enerji verimliliği ve yangın güvenliği konularında tüm beklentilere yanıt vereceklerini belirtti: “2016 yılında toplam 30 milyon Euro yatırımla devreye aldığımız Çatalca tesisimiz ile yıllık kapasitemizi 400 bin metreküp artırmış bulunuyoruz. Yüksek işçilik, enerji ve hammadde verimliliğine sahip bu yeni tesiste en ileri teknolojileri ve mühendislik birikimlerini kullanmaktayız. Bu tesiste yangın güvenliği ve enerji verimliliği açısından önemli bir boşluğu dolduran, yanmaz ısı yalıtım levhası “Multipor”u üretmeye başladık. Multipor, bir inovasyon ürünü olarak yalıtım sektörünün bir adım daha ötesinde olacak. Sürdürülebilir yapılaşma, enerji verimliliği, yangın güvenliği ve yönetmeliğe uygunluk gibi konularda tüm beklentilere yanıt verebilen “Multipor” yatırımı ile ısı yalıtım levhası üretim kapasitemizi 5’e katladık. Bu kapasiteyle yapılarda, yılda 1 milyon metrekare mantolamaya alternatif yanmaz ısı yalıtımına imza atacağız. Türkiye’nin kaliteli yapı malzemeleri ile nitelikli yapılaşması, güvenli yapılara

kavuşması, enerji dostu binalarla hane ve ülke ekonomisine katkı sağlaması için çalışıyoruz.” MULTIPOR İLE NEFES ALAN BİNALAR Türk Ytong’un Çatalca fabrikasında ileri teknoloji ile üretimine başlanan Multipor Isı Yalıtım Levhası, tamamen doğal hammaddeler olan kum, kireç, çimento ve su içeriyor. 0,044 W/mK ısı yalıtım değeri ile Multipor, yüksek ısı yalıtım performansı sağlıyor. Enerji tüketiminin yaklaşık yüzde 40’ının binalardan kaynaklandığını belirten Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel, yapı malzemelerinde akıllı çözümlerin önemini dile getiriyor: “Yaşamımızın yüzde 90’ı binalarda geçiyor. Bu noktada kullandığımız yapı malzemelerinin akıllı olması çok önemli. Gerçek tasarruf; bakım masrafı gerektirmeyen, yangın riski oluşturmayan, binanın nefes almasını sağlayarak, yapı ömrü boyunca her türlü zorlu hava koşullarına karşın yalıtım performansını koruyan malzemeler ile sağlanır. Multipor bu tanıma uygun bir ürün. Pek çok özelliği ile sürdürülebilirliğe katkısı olan, güvenli bir ısı yalıtım ürünü. İçeriğindeki doğal hammaddeler sayesinde tamamen mineral esaslı bir ürün olduğundan, binaların nefes almasına olanak tanıyor. Bugün vatandaşların ısı yalıtımına yönelik öncelikli şikâyeti oturdukları yapıların nefes almıyor olması. Bu durumun pek çok sağlık sorununa da davetiye çıkardığı uzmanlar tarafından dile getiriliyor. Multipor’u Türkiye’de üretmeye başlamamızın en önemli nedenlerinden biri ülkemizin kapsamlı bir kentsel dönüşüm operasyonu içerisinde olması. Bu aşamada binalarımızı güvenli ve akıllı yalıtım ürünleri ile donatırsak, hem sağlıklı yaşam alanları yaratırız, hem de birinci ekonomik giderimiz olan enerji alanında önemli ölçüde tasarruf sağlarız.

KISACA MULTIPOR Isı yalıtımı - Minimum enerji kaybı 0.044 W/mK ısıl iletkenlik hesap değeri ile yüksek ısı yalıtım performansı sunan Multipor, yapı ömrü boyunca ısı yalıtımı özelliğini ve sağlamlığını kaybetmez. Multipor’un sıcak havalarda ısıyı dışarıda, soğuk havalarda ise içeride tutan mükemmel ısıl özelliklerini, yapısındaki içi durgun hava dolu küçük gözenekler sağlar. Multipor, sadece enerji verimliliği sağlayan bir yatırım değil, aynı zamanda bina değerini de artıran bir uygulamadır. Yangına karşı kesin koruma – hiç yanmaz Multipor, tamamen mineral özellikte, yangına karşı yüzde 100 güvenli bir ısı yalıtım levhasıdır. A1 sınıfı hiç yanmaz yapı malzemesi olarak sınıflandırılmıştır. Yangın durumunda mutlak bir emniyet sağlar, en yüksek sıcaklıklarda bile herhangi bir zehirli gaz veya duman çıkarmaz. Multipor ile yüksek binalar dahil olmak üzere, ilave önlemler almadan, yangın riski oluşmadan yangın yönetmeliklerine uygun cepheler ve ısı yalıtım çözümleri güvenle oluşturulur. Nefes alan yapı – konforlu iç ortam Multipor tamamen mineral esaslıdır ve su buharı difüzyonuna açıktır. Biyolojik ve mikrobiyolojik hiçbir kusur taşımaz. Nefes alan duvarlar, yaşam konforunu etkileyen nem, küf, mantar ve mikroorganizmaların oluşmasını engelleyerek, yapıda sağlıklı bir yaşam ortamı sağlar. Islandığında dahi dayanıklılığında bir azalma oluşmaz. Yüksek ısı yalıtımı ve difüzyon değerlerine sahip bu mineral esaslı ısı yalıtım malzemesi, aynı zamanda dengeli bir sıcaklık ve nem düzeyi sağlayarak konforlu bir iç ortam yaratır. Multipor Isı Yalıtım Levhası’nın her iki yüzeyi, su geçirmemesi için özel bir işlemden geçirilir. q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

69


PROJE

marka Advertorial

AVRASYA TÜNELINDE SİKA YALITIM ÜRÜNLERİ TERCİH EDİLDİ tasarım ve detaylandırma ile başarılı bir kurulum ve tamamlama için yerinde desteğe kadar müşterilerimizi desteklemektedir. Bu, ayrıca mevcut yapıların su yalıtımı için gelişmiş iyileştirici çözümleri kapsamaktadır. SİKAPLAN KOMPARTMAN SİSTEMİ KULLANIM • Yüksek performans istenen ve zorlu toprak koşulları için • Radon veya metan gazına karşı koruma • Sahil bölgeleri gibi aşındırıcı yeraltı sularındaki yapılar için TEMEL AVANTAJ • Su sızdırmazlık her zaman kontrol edilir ve güvence altına alınır. • Yüksek çatlak bağlayıcılık • Bölmeye doğrudan erişim sebebiyle sızıntı durumunda kolayca tamir edilebilir. • Güvenli tam beton koruması

70

SİKA’NIN UZMANLIĞI BİNA TEMELLERİ, TÜNEL VE SU TUTUCU YAPILAR GİBİ ZEMİN ALTI İNŞAAT MÜHENDİSLİĞİ YAPILARI İÇİN BAŞARILI SU YALITIM ÇÖZÜMLERİ SAĞLAYARAK DÜNYA GENELİNDEKİ 100 YILI AŞKIN DENEYİMİ İLE BİRLEŞTİRİLMİŞTİR.

TİPİK PROJELER • Yeraltı araba parkları • Her türlü bina (mesken, ticari, kamusal, vb.) • Sanayi tesisleri • Depolama alanları • Tünel projeleri

SU YALITIM ÇÖZÜMLERİ Zemin altı yapılar için su yalıtım sistemleri dayanıklılık, maruz kalma ve gerilim koşulları, yapı metodu ve dizi, uygulama kolaylığı toplam maliyet yönetimi ile ilgili çok zorlayıcı gereklilikler ile karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca sürdürülebilir sistem çözümleri doğal kaynakları, enerji ve suyu korumak ve CO₂’yi azaltmak için çok önemlidir. Yapısal su yalıtım çözümlerinde bir dünya lideri olan Sika mülk sahiplerinin, mimarların, mühendislesin ve sahadaki müteahhitlerin özel ihtiyaçlarını ve gerekliliklerini karşılamak için tasarlanan ve buna uyarlanan en kapsamlı ve kapsayıcı ürün ve sistem aralığını sunmaktadır.

SİKA ÜRÜNLERİ VE SİSTEM ÇÖZÜMLERİ Kontrol ve Enjeksiyon Soketleri Sızıntı durumunda su sızdırmazlığının ve enjeksiyonun kontrol edilmesi için bölümlere erişim sağlamak amacıyla esnek enjeksiyon borularının olduğu PVC bazlı önceden şekillendirilmiş parçalar.

Sika zemin altı su yalıtımı için kullanılan teknolojileri ve sistemleri geniş bir Mart 2017, 35.Sayı

yelpazede sunmaktadır. Bunların arasında esnek membran sistemler, likit uygulanan polimerik membranlar, su sızdırmaz beton karışımlar, eklem su yalıtım sistemleri, su yalıtım harçları ve kaplamaları ve ayrıca enjeksiyon dolgu sıvaları da bulunmaktadır. Bu çözümlerin tümü alanında bulunan mülk sahibinin, mimarların, mühendislerin ve müteahhitlerin özel ihtiyaçlarını ve gerekliliklerini karşılamak için birlikte kullanılacak şekilde tasarlanmıştır. Sika’nın uzmanlığı bina temelleri, tünel ve su tutucu yapılar gibi zemin altı inşaat mühendisliği yapıları için başarılı su yalıtım çözümleri sağlayarak dünya genelindeki 100 yılı aşkın deneyimi ile birleştirilmiştir. Sika su yalıtım uzmanları en iyi su yalıtım konseptinin belirlenmesinden detaylı

Sikaplan® WP 1100 Serisi Isı kaynağı ile birbirinin üstüne bindirilerek bağlanan genel kullanım için homojen ve plastik PVC levhalı su yalıtımı membranları ve gaz sızdırmaz bariyerler. Sika® Dilatec Sonradan uygulanan bölme sistemlerinin su yalıtım bağlantı uçları için Sikaplan WP levha membranlarına uygun plastikleştirilmiş PVC bazlı yapışkan bantlar.q


71 71

AYDINLIK BİR GELECEĞE KATKIMIZ OLACAKSA, BUGÜNE KATTIKLARIMIZ ÇOK GÜÇLÜ OLMALI...

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Tünel İçi ve Bağlantılı Giriş Çıkış Bölgelerinin Mimari Aydınlatma Tasarımı ile Gişelerin Mimari Tasarımı

PROJEYE GÖRSEL KIMLIK OLUŞTURAN MİMARİ AYDINLATMA TASARIMI KONSEPT ÖNERİSİ, GELENEKSEL TÜRK-İSLAM MOTİFLERİ VE GEOMETRİK FİGÜRLERİNİ İÇEREN, TÜNEL İÇİNDE GÜNEŞ IŞINLARINI VE DENİZ DALGALARINI TEKRAR EDEN BİR RİTİM OLUŞTURARAK TRANSPARAN BİR ATMOSFER YARATMAYA YÖNELİKTİR.

72

Proje Adı: İstanbul Boğaz Karayolu Tüp Geçiş Projesi (Avrasya Tünel Projesi) Proje Takvimi: 2011-20.12.2016 Yatırımcı: Yapı Merkezi ve SK E & C Yüklenici: YM-SK JV Operatör: Avrasya Tüneli Isletme İnşaat ve Yatırım A.S. (ATAS) Aydınlatma Tasarımı ve Tedarik Müteahhidi: Kitoko Aydınlatma ve Mühendislik Teknik Aydınlatma Tasarımı: Hans Øien- Thorn Lighting Teknik Aydınlatma Danışmanı: Nail Eren Teknik Aydınlatma Üreticisi: Thorn Lighting (Zumtobel Group) Mimari Aydınlatma Tasarımı: Skira Lighting, Dean Skira Mimari Aydınlatma Danışmanı: Zeki Kadirbeyoğlu Mimari Aydınlatma Üreticisi: iGuzzini Igate -Toll Plaza Yapısal Tasarım: Dean Skira, Dino Krizmanic, Leonid Zuban, Prof. Berislav Medic Mart 2017, 35.Sayı


- Metin: Dean Skira

Çeviri: Seçil Dinga Keçicioğlu

A

vrasya Tüneli, trafik yoğunluğunun çok yüksek olduğu Kazlıçeşme ile Göztepe arasındaki hattı birbirine bağlayarak Asya ve Avrupayı birleştiren ilk deniz altı araç tünelidir. Yol uzunluğu toplamda 15 km olan tünel; her iki yönde ve çift şeritli olarak 5.4 km uzunluğunda dır. Boğaz’ın 106 metre altına inşa edilen tünelden her gün 100.000 aracın geçmesi beklenmektedir. Kompleks bir mühendislik örneği olan proje; 55 ayda tamamlanmış olup, yaklaşık 1,3 milyar dolar bütçeye sahiptir. Tünel, 20 Aralık 2016 tarihinde Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından proje teslim tarihinden yaklaşık 9 ay önce açılmıştır.

IGATE OLARAK TANIMLANAN ARKLAR, HEM PROJE IÇIN GÖRSEL BIR KIMLIK OLUŞTURMUŞ HEM DE YATIRIMCI FIRMANIN BU VIZYONU DESTEKLEMESIYLE, PROJENIN LOGOSU HALINE GELMIŞTIR

Yüksek mühendislik harikası olan projenin yatırımcıları, projeyi daha özel ve eşsiz bir hale getirmek için tünel içinde mimari aydınlatma çözümleri talep etmişlerdi. 2015 yılı içinde gelen bu tasarım isteğine genel aydınlatma dahil değildi. Konsept önerisi, geleneksel Türk-İslam motifleri ve geometrik figürlerini içeren, tünel içinde güneş ışınlarını ve deniz dalgalarını tekrar eden bir ritim oluşturarak transparan bir atmosfer yaratmaya yönelikti. Bu doğrultuda arzulanan tasarımı sağlayabilmek için, tünel boyunca 2000’den fazla, ışığı 180 E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

73


74

derecelik olan aydınlatma elemanları ile birlikte endirekt mavi ışıklar kullanılmıştır. Mimar Sinan eserlerinde yer alan Türkİslam motifleri ile Türk kültüründe önemli bir yere sahip nazar boncuğundaki renklerden esinlenerek; tünel boyunca devam eden endirekt mavi ışık üzerine beyaz çapraz desenler uygulanmıştır. Farklı desen sıklıkları içeren bu konsept, tünel içinde belli bir ritimde kendini tekrar etmektedir. Tasarım aşamasında, kısıtlayıcı ve dikkat edilmesi gereken bazı önemli unsurların bulunduğu projede mimari aydınlatma tasarımı, hiçbir şekilde sürücünün konsantrasyonunu etkilemeyecek şekilde yapılmıştır. Aydınlatma elemanları montajı, yalnızca tavandaki bütün elektrik hattını taşıyan kablo tavaları üzerine gerçekleştirilmiştir. Mart 2017, 35.Sayı

Güvenlik ve dikkat açısından tüneldeki kaçış zonlarında herhangi bir mimari aydınlatma yapılmamıştır. Bu sebeple her 200 metre de bir yer alan bu kaçış bölgelerinde, mimari aydınlatma uygulanmamıştır. Tüm bu faktörler tasarımın son şeklinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Iç mekan mimari aydınlatma tasarımının müşteri tarafından onaylanmasının ardından ‘’Gişeler ‘’ bölgesi için de dış mekân aydınlatma çalışması talep edilmiştir. Bu bölge için aydınlatmanın yanı sıra daha dikkat çekici ve bölgeyi daha önemli hale getirecek mimari bir yaklaşım gerektiğini düşünen Skira ve ekibi tünel içindeki aydınlatma desenlerini ve Türk-İslam mimarisindeki kubbeleri referans alarak mimari bir yapı tasarlamıştır.

RGBW aydınlatmalar ile ışıklandırılmış bu yapıya HGS-OGS üniteleri ve teknik aydınlatma elemanları entegre edilmiştir. Tasarım aşamasında, 80 farklı yapısal çeşitlilikteki arkları projeye daha iyi adapte edebilmek için parametrik modellemeler geliştirilmiştir. Projenin uygulanmasındaki bu hassasiyet, büyük bir montaj kolaylığı sağlamıştır. Çelikten üretilmiş bu arklar, gişeden tünel girişine kadar olan bölgelerde; Avrupa kıtasında 250 metrelik, Asya kıtasında 150 metrelik alanlarda yer almaktadır. iGate olarak tanımlanan bu arklar, hem proje için görsel bir kimlik oluşturmuş hem de yatırımcı firmanın bu vizyonu desteklemesiyle, projenin logosu haline gelmiştir.q


75

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE İstanbul Boğazı Karayolu Tüp Geçişi Tünel İçi ve Bağlantılı Giriş Çıkış Bölgelerinin Tekni Aydınlatma Tasarımı

AVRASYA TÜNELİ TEKNİK AYDINLATMA SİSTEMİ TEKNİK VE MİMARİ AYDINLATMANIN BİR ARAYA GETİRİLDİĞİ SİSTEMİN EN ÖNEMLİ ÖZELLİKLERİ ARASINDA DEĞİŞKEN GEREKSİNİMLERE UYGUN OLUŞU, DÜŞÜK ENERJİ GEREKSİNİMİ, TESİS, İŞLETME VE BAKIM KOLAYLIKLARI YER ALMAKTADIR. • CEN CR14380:2003 Tunnel Lighting • RABT 2006: Guidelines for the Equipment and Operation in Road Tunnels •EN 13201 : Road Lighting Tünel aydınlatma sistemleri yol aydınlatma sistemlerinden farklı özellikler içermektedir. Trafik hızına, trafik yoğunluğuna, gün ışığına bağlı olarak değişkenlik gösteren aydınlatma kıstaslarının sağlanması gerekmektedir. Giriş, geçiş, iç bölge ve çıkış gibi isimlendirilen ve belirli mesafelerdeki tünel bölümlerinin kendine özgü aydınlatma gereksinimleri bulunmaktadır. Tünel içerisinde yer alan acil sığınma cepleri, tahliye kapıları, tahliye yolları gibi özel alanların da amaçlarına uygun olarak aydınlatılmaları standartlar gereğidir.

76

- Nail Eren

Aydınlatma Tasarım Kıstasları

Aydınlatma Danışmanı nail@naileren.net

İ

ki kıtayı deniz altından birbirine bağlayan Avrasya Tüneli, konumu, yapısal özellikleri ve barındırdığı alt sistemleri itibarı ile ayrıcalıklı özelliklere sahiptir. Tünelin aydınlatma sistemi dünyada ilk olma özelliği taşıyan unsurlar içermektedir. Trafik güvenliğinin ön planda tutulduğu aydınlatma tasarımda sürüş konforu da sağlanmıştır.Teknik ve mimari aydınlatmanın bir araya getirildiği sistemin en önemli özellikleri arasında değişken gereksinimlere uygun oluşu, düşük enerji gereksinimi, tesis, işletme ve bakım kolaylıkları yer almaktadır. Mart 2017, 35.Sayı

Tünel aydınlatma sistemleri, tünellerdeki güvenli trafik akışı için gerekli olan en önemli elektromekanik alt sistemlerden biri olup, aşağıda belirtilen, uluslararası direktif, standart ve kılavuzlara uygun olmalıdır. • 2004/54/EC : Directive of the European Parliament and of the Council of 29 April 2004 Minimum Safety requirements in road tunnels • EN 16276 – Evacuation Lighting in Road Tunnels • CIE 88-2004 : Guide For the Lighting of Road Tunnels and Underpasses • CIE 193- 2010: Technical Report on Emergency Lighting in Road Tunnels

Giriş ve geçiş bölgelerinde zıt ışın dağılımlı, iç bölge, çıkış bölgelerinde simetrik ışık dağılımlı armatürler kullanılmıştır. Asya yönüne giriş parıltı seviyesi 360cd/m2, Avrupa yönüne giriş parıltı seviyesi 330 cd/m2 olarak tesis edilmiştir. Her iki yönde de iç bölge parıltı seviyesi 8 cd/m2, çıkış bölgesi parıltı seviyesi de 40 cd/m2 olarak tesis edilmiştir. Yol yüzeyi genel parıltı düzgünlüğü asgari %60, boyuna parıltı düzgünlüğü asgari %80 ile sınırlandırılmıştır. Görebilme eşik değer artışı ise azami %10 ile sınırlandırılmıştır. Zıt ışın kullanılan bölgelerde kontrast katsayısı asgari 0.6, simetrik ışık dağılımlı optik kullanılan bölgelerde kontrast katsayısı en fazla 0.2 ile sınırlandırılmıştır. Tünel duvarlarında parıltı seviyesi yol yüzeyi parıltı seviyesinin asgari %70 oranında olması sağlanmıştır. Avrasya Tüneli aydınlatma sistemini ayrıcalıklı kılan özelliklerden biri, yukarıda belirtilen dokümanlarda şart koşulan asgari parametrelerin fazlası ile yerine getirilmiş olmasıdır. Bu özelliği ile Avrasya


tüneli ülkemizdeki en yüksek seviyede aydınlatılmış, aydınlatma homojenliği en yüksek, kamaşmanın en düşük olduğu tünel durumundadır. Aydınlatma Teknolojisi Avrasya Tüneli aydınlatma sisteminde ışık kaynağı olarak, en güncel LED teknolojisi tercih edilmiş, bu teknolojinin sağladığı bütün güvenlik ve performans özelliklerinden yararlanılmıştır. Tünel aydınlatma sistemlerinde, aydınlatma gereksinimi gün ışığına, değişken hava şartlarına, trafik yoğunluğuna ve trafik hızına bağlı olarak değişmektedir. Değişken aydınlatma gereksinimi, anlık ve oransal olarak kontrol edilebilen LED ışık kaynaklarının kullanılması ile sağlanmıştır. Tünel, çok sayıda durum algılayıcısı ile gözlenmekte, aydınlatma sistemi her duruma ve işletme senaryosuna bağlı olarak SCADA sistemi tarafından kontrol altında tutulmaktadır. LED ışık kaynaklarının en verimli şekilde kullanılabilmelerinin bir gereği durumundaki kontrol sistemi, Avrasya tünelinin önemli ayrıcalıklarından biridir. DALI kontrol sistemine entegre edilmiş bulunan armatürler ile gerekli ışık miktarı gerektiği an sağlanabilmektedir. Bakım faktörü kapsamında bulunan bütün performans kayıplarının sürekli ölçülebilmesi ve otomatik olarak telafi edilebilmesi ile asgari %60 enerji tasarrufu sağlanmaktadır. Ürün seçimi Avrasya Tüneli aydınlatma sistemini için en güncel standartlara uygun olarak detaylı tasarım ve teçhizat şartnameleri hazırlanmıştır. Sistem güvenliği ve sürdürülebilirliği açısından, aydınlatma sistemini oluşturan bütün alt unsurlar, en ağır işletme şartlarında dahi en yüksek performansı

sağlayacak şekilde tanımlanmıştır. Avrasya tüneli aydınlatma sistemi tedarikçisi olan Thorn firması, dünya çapında bilinen, tünel aydınlatması konusunda bilgi ve birikime sahip firmalar arasından seçilmiştir. Üretici firmalar tarafından hazırlanan tasarımlarının güncel teknolojiye uygunlukları, sağlanabilecek en üst güvenlik ve performans firma seçiminde büyük rol oynamıştır. Hedeflenen üst düzey güvenlik ve performans kıstasları sebebi ile Thorn firması Avrasya tüneli için özel aydınlatma armatürü geliştirmiş ve “Eurasia” olarak isimlendirmiştir, armatürlerin standartlara uygunluğu uluslararası bağımsız kuruluşlarca belgelendirilmiştir. Aydınlatma sistemi tesisi Aydınlatma sistemlerinin güvenlik açısından son derece önemli olması nedeni ile hem armatür hem de besleme sistemlerinde birtakım özellikler öngörülmüştür. En ağır şartlarda dahi fonksiyonel özelliklerini korumaları öngörülen armatürlerin herhangi bir sebep ile devre dışı kalmaları halinde kontrol merkezine otomatik olarak ihbar gönderilmektedir. Besleme hatlarında oluşabilecek bir arıza halinde sistemin devamlılığı birden çok yedekleme özellikleri ile sağlanmış bulunmaktadır. Ana besleme hattında oluşabilecek bir kesinti durumunda ise aydınlatma sistemi lokal besleme noktalarında bulunan kesintisiz güç kaynaklarından enerjilendirilmektedir. Ana besleme hattı, ayrıca, dizel jeneratör sistemleri ile yedeklenmiş durumdadır. Muhtemel armatür arızalarının giderilebilmesi amacıyla tüneldeki trafik akışını uzun sürelerle kesintiye uğratılmasının önüne geçilebilmesi için, modüler yapılandırma ile tedbirler alınmıştır. Soketli besleme bağlantılarına sahip armatürlerin özel mekanik

AVRASYA TÜNELI AYDINLATMA SISTEMINI AYRICALIKLI KILAN ÖZELLIKLERDEN BIRI, STANDARTLARDA ŞART KOŞULAN ASGARI GEREKSINIMLERIN FAZLASI ILE YERINE GETIRILMIŞ OLMASIDIR.

77 77

montaj parçaları sayesinde yerlerinden sökülüp takılabilmeleri, tek kişi tarafından, çok kısa zaman içerisinde gerçekleştirilebilmektedir. Uygunluk kontrolleri Aydınlatma sistemi tasarım kıstaslarının standartlara ve amacına uygunluğu birden fazla uluslararası kuruluş tarafından kontrol edilmiş ve onaylanmıştır. Aydınlatma armatürlerinin tedarikçi seçimi süreci ile birlikte uygunluk kontrolleri başlatılmış, önerilen ürünler tünel içerisinde hazırlanan deneysel alanlarda test edilerek saha performansları ölçülmüştür. Üretim aşamasında yapılan fabrika testlerinde armatürlerin bütün güvenlik ve performans testleri standartlara uygun olarak yapılmıştır. Aydınlatma sisteminin tesisinin tamamlanması sonrasında gerçekleştirilen saha testleri ile bütün tasarım kıstaslarının sağlandığı, kontrol sisteminin amacına uygun olarak çalışmakta olduğu görülmüştür.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE Avrasya Tüneli Operasyon ve Bakım Merkezi

AVRASYA TÜNELİ’NİN KALBİ... DENİZ TABANININ 25 METRE ALTINDAN GEÇEN VE TOPLAMDA 5 KİLOMETRE UZUNLUĞUNDA OLAN TÜNEL PROJESİNİN KALBİ NİTELİĞİNDEKİ OPERASYON VE BAKIM MERKEZİ, PROJE ANA AKSININ HEMEN ÜZERINDE VE TÜNELİN ASYA GİRİŞİNE BAKACAK ŞEKİLDE KONUMLANDIRILDI.

78

Mart 2017, 35.Sayı


PROJEDE;FARKLI KULLANICI GRUPLARININ IHTIYAÇLARINA NET CEVAPLAR VEREN VE AYNI ZAMANDA DA ÇEVRESINE DUYARLI, SAKIN VE ÇAĞDAŞ BIR YAPI TASARLAMAK TEMEL AMAÇ OLARAK BELIRLENDI.

A

vrasya Tüneli’nin, Üsküdar’da bulunan Avrasya Tüneli Operasyon ve Bakım Merkezi yapısı, GMW Mimarlık tarafından tasarlandı. LEED Gold sertifikasının hedeflendiği Operasyon Binasında 24 saat süreyle Avrasya Tüneli’ni kontrol eden, tünel giriş ve çıkışını gören kontrol odası, çeşitli hizmet odaları, kapalı bakım atölyesi bulunuyor.

PROJE KÜNYESİ Tasarım Ofisi: GMW MIMARLIK Tasarım Ekibi: Ali Evrenay Özveren, Dicle Demircioğlu, Pınar İlki Emekçi, Oya Kayabaş, Russell Jones, Ezgi Ak, Gökçe Nazan Berdan, Damla Turan, Zeynep Sümbül Enhoş, Ceyda Cihangir, Okan Akben, Berk Sak Proje Yeri: İstanbul / Türkiye İşveren: YMSK JV (Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi A.Ş. ve SK Engineering & Construction Co. Ltd Adi Ortaklığı İşletmesi) Ana Yüklenici: YMSK JV (Yapı Merkezi İnşaat ve Sanayi A.Ş. ve SK Engineering & Construction Co. Ltd Adi Ortaklığı İşletmesi) Operatör: Avrasya Tüneli İşletme İnşaat ve Yatırım A.Ş. (ATAŞ) Proje Alanı: 4800 m2 Statik Proje: Optimum, Su yapı, INTAC Mekanik Proje: SENAZ Elektrik Proje: SENAZ Peyzaj Projesi: ALD Yangın Projesi: Alara Proje Tarihi: 2015 İnşaat Tarihi: 2016 Fotoğraflar: Gürkan Akay

79 79

Proje süreci, GMW MIMARLIK’ın Yapı Merkezi liderliğinde, Güney Koreli SK E&C ile kurulan YMSKJV “Yap İşlet Devret” konsorsiyumu tarafından, Avrupa ve Asya kıtalarını deniz tabanının altından birbirine bağlayan karayolu tünelini destekleyecek binaların, mimari tasarımı ve uygulama projelerini yapmak üzere seçilmesiyle başladı. Deniz tabanının 25 metre altından geçen ve toplamda 5 kilometre uzunluğunda olan tünel projesinin kalbi niteliğindeki Operasyon ve Bakım Merkezi, proje ana aksının hemen üzerinde ve tünelin Asya girişine bakacak şekilde konumlandırıldı. Yapı, tünel operasyonunun kontrol merkezi ve ona bağlı idari birimleri ile tünel içerisindeki müdahalelerde kullanılacak araçların bakım-onarımının yapılacağı teknik hacimler ve atölyeleri içinde barındıracak olması sebebiyle iki ayrı kullanıcı grubunu barındıracak şekilde kurgulandı. Bu bağlamda iki farklı kullanıcı grubunun da ihtiyaçlarına net cevaplar veren ve aynı zamanda da çevresine duyarlı, sakin ve çağdaş bir yapı tasarlamak temel amaç olarak belirlendi. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


80

CEPHE, ÇIFT CIDARLI OLMA ÖZELLIĞIYLE ENERJISINI ETKIN KULLANAN BIR YAPIYA KAVUŞARAK SÜRDÜRÜLEBILIRLIK TEMASI ÇERÇEVESINDE ÖN PLANA ÇIKARILDI.

Fonksiyonu gereği bir yonca kavşağın yapraklarından biri üzerinde yer alması istenen merkez, bu dar alan içerisinde konumlandırılırken mevcuttaki tepe ve yeşil alan tam olarak korunarak, görsel olarak çevreye dağınıklık getirebileceği düşünülen bakım-onarım işlevli hacimler bu tepenin içerisine gizlendi. Kontrol merkezi ve idari birimlerin yer alacağı ofis binası ise tünel ile arasındaki görsel bağlantıyı güçlendirmek amacıyla tünel girişini yakalayan eksen üzerinde konumlandırıldı. Ofis binası, bir taraftan yeşil tepeye oturan diğer ucunda ise kolonlar üzerinde duran yatay bir dikdörtgen prizma şeklinde yalın bir form olarak tasarlanarak, çevreden sadece bu sakin ama güçlü kütlenin algılanması hedeflendi. Yapıya erişim, tepeyi sarmalayan alt kottaki yoldan sağlandı. Merkezin yan cephelerinde yerden kopuk bir şekilde binayı saran perfore metal levhalar, güneş kırıcı olarak işlevlendirildi. Cephe, çift cidarlı olma özelliğiyle enerjisini etkin kullanan bir yapıya kavuşarak sürdürülebilirlik teması çerçevesinde ön plana çıkarıldı. Ayrıca çift cidarlı metal cephenin yapıyı sararak bütüncül bir cilt olması amaçlandı. İklimsel koşullar düşünülerek kullanılan metal perforenin farklı boyutlarda tasarlanan delikli örüntü yapısıyla aynı zamanda kullanıcı deneyimi açısından da görsel konfor sağlandı.

Mart 2017, 35.Sayı


Operasyon ve Bakım Merkezi’nin 24 saat çalışan bir yapı olması sebebiyle metal cephe ardında bulunan ofis pencereleri aynı zamanda var olan gece aydınlatmasına katkı sağlayarak aydınlatma tasarımını değişkenlik unsuru ile güçlendiren bir anlayış sundu.

AVRASYA TÜNELI PROJESININ IKONIK BIR SIMGESI OLARAK ELE ALINAN OPERASYON VE BAKIM MERKEZI’NIN, ÇAĞDAŞ BIR SÖYLEMLE KENTE GÖRSEL VE IŞLEVSEL KATKI SAĞLAMASI VE SÜRDÜRÜLEBILIR OLMASI HEDEFLENDI.

81

Tünel servis araçlarının bakım alanı ise peyzaj tasarımı kapsamında oluşturulan yeşil örtü altında konumlandırılarak, ana binanın tekil olarak ön plana çıkması sağlandı. Her iki kıtada bulunan servis binaları ise park alanları içerisinde oluşturulmuş birer heykelsi yapı şeklinde kurgulanarak, beton bloklar ve kortenle giydirildi. Toplamda 7500 metrekare olan servis binaları, havalandırma yapısı ve trafo merkezi olarak işlevlendirildi. Operasyon Merkezi içerisinde işletme ofisleri ve trafik yönetim sisteminin uzaktan yönetilmesi için özel bir kontrol odası tasarlandı. Alanının sunduğu kısıtlamalar ve potansiyel değerlendirilerek, çoğunluğu yer altında hatta su altında bulunan Avrasya Tüneli projesinin ikonik bir simgesi olarak ele alınan Operasyon ve Bakım Merkezi’nin, çağdaş bir söylemle kente görsel ve işlevsel katkı sağlaması ve sürdürülebilir olması hedeflendi. Avrasya Tüneli Operasyon ve Bakım Merkezi ile Servis Binaları 20 Aralık 2016’da devlet töreniyle hizmete açıldı.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE ICI Fabrika ve Yönetim Binası

DOĞA IÇINDE SAKIN BIR ORTAMDA ICI FABRİKA VE YÖNETİM BİNASI PROJESİ, KLASİK BİR ENDÜSTRI YAPISI YERİNE DOĞA İÇİNDE SAKİN BİR ORTAMDA DAHA VERİMLİ BİR ÇALIŞMA ORTAMI OLARAK TASARLANMIŞ. ÜRETİM HOLÜ ÜZERİ GÜNEŞ IŞINLARINI YANSITMAK İÇİN BEYAZ MEMBRAN İLE KAPLANIRKEN ÜZERİNE GÜNEŞ PANELLERİ YERLEŞTİRİLMİŞ.

82

PROJE KÜNYESİ Tasarım Ofisi: İGLO Mimarlık İşveren: Terzioğlu Holding Proje Alanı: 11.000m2 Mekanik Tasarım: ABC Mekanik Proje Tes. Taah. Tic. ve San.Ltd.Şti. Elektrik Proje Tasarım: Enmar Müh. Ltd. Şti Statik Proje: Balkar İnşaat Mühendisliği ve Müşavirliği Ltd. Şti. Cephe: Schuco, ÖZMETSAN Yapı Sanayi ve Tic. Ltd. Şti. LEED Danışmanı: Erke Tasarım Mart 2017, 35.Sayı


T

HEM ETKILEYICI BIR HACIM ELDE EDEBILMEK HEM DE OFISLERIN HER YÖNDEN IŞIK ALABILMESINI SAĞLAMAK AMACIYLA OFIS VE ÜRETIM HOLÜ ARASINA BIR KANYON YERLEŞTIRILMIŞ.

erzioğlu Holding’in IGLO Mimarlık tarafından tasarlanan ICI Fabrika ve Yönetim Binası, Tuzla Kimya Sanayicileri Organize Sanayi Bölgesi’nde, 11.000 m2 arsa içinde inşa ediliyor. Projenin yer aldığı parselin ana yoldan araç girişine uygun olması, bağımsız bir ofis inşa edilmesine olanak sağlamış ve çekme mesafelerinden kalan alanın, emsale göre yapılabilecek maksimum taban alanından büyük olması, binanın ikiye bölünüp ofis ve üretim fonksiyonlarının ayrı bloklarda yer almasını mümkün kılmakta. Üretim ve ofis bloklarının çekme sınırlarına yerleştirildiği yapı alanının orta kısmında ise doğal ışık alan bir galeriye yer verilmekte. Her iki fonksiyonun birbirinden ayrıldığı yapıda, iç bahçe tasarımıyla, üretim ve ofis bloklarına ışık alan ekstra cepheler kazandırılmakta. İki blok arasına yerleştirilen çekirdekler ile binalar arası geçişin sağlandığı projede; ofis, lokanta ve showroomların birer cephesi de iç galeriye bakmakta. Halı üretim bölümü proses ihtiyacı gereği dikdörtgen formda konumlanırken ofisler, parsel biçimine ve yola paralel konumlan-

83 83

ması amacıyla üçgen formda tasarlanmış. Hem etkileyici bir hacim elde edebilmek hem de ofislerin her yönden ışık alabilmesini sağlamak amacıyla ofis ve üretim holü arasına bir kanyon yerleştirilmiş. Bu giriş lobisi, köprü ve balkonlarla iki binayı birbirine bağladığı gibi aynı zamanda ses barajı da oluşturmakta. Üretim bölümünün son katı showroom amaçlı kullanılmak üzere tasarlanmış. Parsel çevresini saran çeşitli kotlardaki yollardan düzayak malzeme giriş ve çıkışı yapılabilmesi için kat yükseklikleri ayarlanarak tır rampaları ve manevra alanları sağlanmış. Ofis çalışanları ve misafirler biyolojik gölet önünden ve nitelikli bir peyzaj içerisinden geçirilerek giriş kapısına ve otoparka ulaştırılmış. Giriş kanyonunu oluşturan ve ofise de cephe veren büyük duvar perfore edilerek patchwork halıya sembolik gönderme yapacak bir etki oluşturulmuş. Cam tavanı ile sürekli aydınlık bu orta alandan, açık ofisin içe bakan cephesinin de faydalanması sağlanmış. Mimari tasarımla bütünleşen bir peyzaj tasarımıyla bina; girişi, ofislerin iç kanyona bakan cephesini ve ön cepheyi E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE ICI Fabrika ve Yönetim Binası

84

OFISIN ÇATISINA FIRMA ORTAKLARININ KULLANACAĞI, MIMARIYE KONTRAST GENIŞ UFUKLU MANZARADAN YARALANABILEN ELIPS FORMLU BİR ÇELIK YAPI PLANLANMIŞ. GERIDE KALAN TERAS ALANI ISE ÇATI BAHÇESI OLARAK DÜZENLENMIŞ.

Mart 2017, 35.Sayı

çevreleyen bir biyolojik göletle bütünleştirilmiş. Bu atmosferin hem içeriden hem dışarıdan farkedilebilmesi için yapı şeffaf olarak tasarlanmış. Cephede kullanılan teknolojik camlar yüksek ısı değerlerine sahip ve UV korumalı. Güney cephesinde otobana paralel konumlanan ofisin cephesindeki sedir ağacından düşey güneş kırıcılar da güneye bakan cephelerin konforunu arttırmak amaçlı konulmuş. Üzerleri perfore edilerek kışları sert geçen Tuzla bölgesinde rüzgarın gücüyle yelken etkisi yapması olasılığına da çözüm getirilmiş.

Klasik bir endüstri yapısı yerine doğa içinde sakin bir ortamda daha verimli bir çalışma ortamı tasarlanmış. Ofisin çatısına firma ortaklarının kullanacağı mimariye kontrast geniş ufuklu manzaradan yaralanabilen elips formlu çelik yapı planlanmış. Geride kalan teras alanı ise çatı bahçesi olarak düzenlenmiş.

Ofislerde; tavanlardaki tesisatı gizlemek, aydınlatma armatürleri, yangın dedektörleri gibi pek çok bileşeni monte etmek, akustik koşulları yerine getirmek amacıyla akustik ve aydınlatma sistemleriyle entegre olabilen yapısı ile Aspen Asma Tavan Sistemleri kullanılarak daha iyi bir çalışma ortamı hedeflenmiş.

Otopark üzeri de bahçe yapılarak peyzaj etkisi artırılırken araçlar da bu etkiyi bozmayacak şekilde göz önünden uzaklaştırılmış. Bahçede kullanılan biyolojik gölet hiçbir kimyasal kullanmadan kendi faunasıyla oksijen üretebilen yer yer oksijen takviyesi dışında müdahale gerektirmeyen bir sisteme sahip. Böylelikle içinde bitki ve canlı yaşayabilirken çevresini serinleten,

Çatıya kadar ulaşan yangın merdiveni camlı cephenin devamı gibi kaplanarak cephe etkisi zenginleştirilirken güney ışınlarına karşı lobiye perdeleme sağlanmış.


MİMARINA SORDUK

?

Terzioğlu Holding için tasarlamış olduğunuz, klasik endüstri yapısı yaklaşımından uzak ICI Fabrika ve Yönetim Binası’nın tasarım sürecinde önemli tasarım kriterleriniz neler oldu. ?

Projede en önemli tasarım kriterimizden biri ofis, showroom ve üretim hacimlerinin doğru ilişkilendirilmesiydi. Dağıtımı orta kanyonda toplayarak ve katlarda da köprülerle geçişler oluşturarak hacimler arasında istenildiği zaman geçişken istenildiği zaman ise izole olabilmelerini sağlayacak bir erişim düzeni tasarladık.

Çatıda konuşlanan yönetici katı ise tüm tasarıma kontras oluşturacak şekilde elips bir form kullanılarak yapıdan ayrıştırıldı. Bu formun geride bıraktığı alanlar çatı bahçesi ve teras olarak kullanıldı. Yeni bina projesiyle, çevreye uyum sağlayarak bu güne kadar yapılagelen klasik bir endüstri yapısı daha tasarlamak yerine farklı ve ilham verici bir örnek oluşturmaya çalıştık. Sanayi yapılarındaki klasik üretim bloğuna entegre ofis yapısı şeması yerine binanın kütlesel ilişkilerini tamamen farklı bir yaklaşımla tasarlandık. Eski , yırtık ve kullanılmayan malzemenin (halı) yalnızca geri dönüştürülerek değil artı bir değer katılarak kullanıma kazandırılması (upcycling) prensibiyle üretim yapan firmaya bina tasarlarken de aynı prensip üzerinden hareket ettik. Enerjinin, kullanılan malzemelerin, doğal ışığın kullanılmasında sürdürülebilirlik ve tasarruf ilkesinin her noktaya yansıtılmaya çalışıldığı projemiz LEED Gold Sertifikası adayı Yeşil bir bina...

doğal etki veren bir görsele sahip olunuyor. Çatının ve bahçenin genelinde çevreye ısı yaymayan kendi mikro iklimini oluşturan bir ortam oluşturmak hedeflendi. Lobinin üretimin binası tarafındaki duvar perfore edilerek patchwork halı etkisinde düzenlenmiş ve titanyum çinko levhalarla kaplanmış. Kendini temizleyebilen ve dış etkilerden bozulmayan bu malzeme ile tüm yapıda kullanılmaya çalışılan doğal ve dönüşebilir malzemelerden biri daha binadaki yerini aldı. Sürdürülebilir malzemeler ile tasarlanan binanın Gold LEED Sertifika adaylığı bulunmakta. Ayrıca MIPIM finalistlerindendir. Iglo Architects tasarımı ICI Fabrika ve Yönetim Merkezi Binası, Almanya’nın en eski bağımsız tasarım organizasyonu olan ve IF International Forum Design tarafından düzenlenen IF Design Awards 2017’de, “Ofis/ Endüstri Yapıları” kategorisinde ödüle layık görüldü. Iglo Architects tarafından tasarla-

85

nan proje, jüri heyetinin bu yıl dünyanın 59 ülkesinden 5500 başvuruyu değerlendirdiği organizasyonda “Ofis/Endüstri Yapıları” kategorisinde ödüllendirildi. iF Design Ödülü, Iglo Architects tasarımı ICI Fabrika ve Yönetim Binası’nın ulusal ve uluslararası ödüllerdeki ilk başarısı değil. İnşaatı halen devam eden proje 2015 yılında “Sign of the City Gayrimenkul Ödülleri”nde “Devam Eden Projeler” kategorisinde “Yılın En İyi Endüstri Yapısı Ödülü”ne layık görülmüş, ayrıca World Architecture Community’nin 19. proje döngüsünde de kazanan projeler arasında yer almıştı. Proje aynı zamanda, 2014 yılında “Dünya Mimarlık Festivali Ödülleri’nde (WAF Awards) “Ofis Projeleri” kategorisinde, The Plan Awards 2016’da “Production” kategorisinde ve “MIPIM Awards 2016”da da ‘”Best Futura Project” kategorisinde finalist olma başarısıni göstermişti.q

ÇATININ VE BAHÇENIN GENELINDE ÇEVREYE ISI YAYMAYAN KENDI MIKRO IKLIMINI OLUŞTURAN BIR ORTAM OLUŞTURMAK HEDEFLENMIŞ.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


PROJE

marka Advertorial

ASPEN EPD BELGELİ ÜRÜN VE ÇÖZÜMLERİ İLE YEŞİL BİNA ÜRETİMİNE KATKI SAĞLIYOR Targa Yükseltilmiş Döşeme Sistemleri ve Sepia Ahşap Asma Tavan ve Duvar Giydirme Sistemleri ile 2 yeni EPD belgesi daha alan Aspen, yetkili kuruluş olan IBU (Institut Bauen und Umwelt e.V.- Alman İnşaat ve Çevre Birliği) tarafından bu kategorilerde Türkiye’de belgeye layık görülen ilk kuruluş olmuştur.

“Yeşil Binalar”, bütüncül bir sosyal & çevresel sorumluluk anlayışıyla tasarlanan, doğal ve atık üretmeyen malzemelerin kullanıldığı, ekosistemlere duyarlı yapılar olarak tarif edilebilir.

86

Tüm süreçlerinde sürdürülebilirlik kavramını ön planda tutan, çevresel kaygıları önceliklendiren Aspen, ürün ve çözümleriyle, projelerde bu amaca destek olan bir hizmet anlayışıyla çalışmalarını sürdürmektedir. Aspen, EPD (Çevresel Ürün Deklarasyonu) belgelerinden aldığı güç ve çevre bilincinin yaşama katkısı vizyonu ile sektöre öncülük etmeye devam etmektedir. Son olarak Targa Yükseltilmiş Döşeme Sistemleri ve Sepia Ahşap Asma Tavan ve Duvar Giydirme Sistemleri ile 2 yeni EPD belgesi daha alan Aspen, yetkili kuruluş olan IBU (Institut Bauen und Umwelt e.V.- Alman İnşaat ve Çevre Birliği) tarafından bu kategorilerde Türkiye’de belgeye layık görülen ilk kuruluş olmuştur. Daha önce de Bölme Duvar Sistemleri grubuna ait MBD, Sinova, Diversa, Vetrona, Sepera ve Asma Tavan Sistemleri grubuna ait Integra Metal Asma Tavan Sistemleri ürünleri ile EPD belgesi almaya hak kazanan Aspen, bu kategorilerde de Türkiye’de ilk kuruluştur. Yanda tümü Yeşil Bina sertifikasına sahip referanslarımızı görebilirsiniz.

Mart 2017, 35.Sayı


Algida Ofis, KONYA • Sinova Seperatör Bölme DuvarSistemleri Kristal Kule, İSTANBUL • Taş Yünü Asma Tavan Sistemi

Google Ofis, İSTANBUL • Taşyünü Asma Tavan Sistemi

Zorlu Levent 199, İSTANBUL • Integra Metal Asma Tavan Sistemleri • Targa Yükseltilmiş Döşeme Sistemleri

87 87

Prens M. Bin Abdulaziz Havalimanı, MEDİNE • Integra Metal Asma Tavan Sistemleri

Kunt Ofis, İSTANBUL • Integra Metal Asma Tavan Sistemleri • Sepia Ahşap Asma Tavan Sistemleri • Lumuner Led Aydınlatma Sistemleri • Diversa Modüler Bölme Duvar Sistemleri • Sinova Seperatör Bölme Duvar Sistemleri • Targa Yükseltilmiş Döşeme Sistemleri

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ



İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.


ALİ EVRENAY ÖZVEREN

Mart 2017, 35.Sayı

DICLE DEMIRCIOĞLU

PINAR İLKİ EMEKÇİ

90


GMW MİMARLIK

Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.

TÜRKIYE’DE YAPILAN KAMU YAPILARINDA EKONOMIK NEDENLERLE GEREK TASARIM GEREK UYGULAMA AÇISINDAN KALITE ÖNCEDEN BIR MIKTAR DÜŞÜKKEN, ŞIMDI ÇOK KALITELI BINALAR YAPILMAYA BAŞLANDI. BU KALITE ARTIŞININ EN ÖNEMLI SEBEBI, YATIRIMLARIN TEK BAŞINA DEVLET TARAFINDAN DEĞIL DE, KAMU-ÖZEL SEKTÖR IŞBIRLIĞI ILE YAP-IŞLETDEVRET METODUYLA YAPILMASINDAN KAYNAKLANIYOR.

Öncelikle sizi ve GMW MIMARLIK’ı tanıyabilir miyiz? Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden bahsedebilir misiniz?

nusunda bir birikimimiz var ve bunun dışına da çok fazla çıkmak istemedik.

Pınar İlki: GMW Architects, 1949 yılında İngiltere’de kurulmuş bir mimarlık ve iç mimarlık ofisidir. İstanbul’a ilk defa 1997 yılında Ali Bey’in önderliğinde İstanbul Atatürk Havalimanı Yeni Dış Hatlar Terminali’nin uygulama projesini gerçekleştirmek üzere gelmişlerdi. Ben de bu projeyle ekibe junior mimar olarak 1998 yılında katıldım. Proje tamamlandıktan sonra, 2000 yılında, Teşvikiye‘de olan şu anki ofisimiz; GMW MIMARLIK adı ile kuruldu.

Şu anda İngiltere ile bir bağlantınız var mı?

O günden itibaren ağırlıklı havalimanı projeleri olmak üzere tren istasyonları gibi farklı ulaşım yapılarını da kapsayan bir portfolyomuz oluştu. Ulaşım yapıları dışında uluslararası firmaların Türkiye’deki genel müdürlük binalarının iç mimari projelerini yapıyoruz. Doğrusu, yılların getirdiği uluslararası deneyimimiz dolayısıyla daha çok, Türkiye’de uluslararası proje standartları isteyen işverenler ya da yurt dışında iş yapan Türkler bizimle çalışmayı tercih ediyorlardı. Artık havaalanları konusunda direkt yurt dışındaki projelerde, yabancı işverenlerle de projeler yapıyoruz. Yakın zaman önce İtalya‘da tamamladığımız bir havalimanı projemiz ve Avrupa’nın en önemli havalimanlarından birinde halen devam eden planlama danışmanlığımız bunlardan bazıları…

Dicle Demircioğlu: Herkes her şeyi yapar düşüncesinde değiliz; uzmanlaşmak bizim bilinçli olarak seçimimiz. Havalimanları ko-

Ali Evrenay Özveren: Atatürk Havalimanı projesi yarışmasını kazandığımızda Ben GMW Architects’in üç ‘senior partner’inden biriydim. Bu durum benim geçici olarak Türkiye’ye dönmeme sebep oldu. 2005 yılında ise Londra ofisindeki ortalıktan ayrıldım ve İstanbul büromuza odaklandım. İki yıl önce de GMW Londra başka bir mimari ofisin bünyesi altına girdi. Dolayısıyla hiçbir ortak ilişkimiz kalmadı. Onun öncesinde de zaten şirketler arasında bir ortaklık söz konusu değildi; GMWM tamamen bağımsız bir Türk şirketi. 2000’den beri günün şartlarına göre değişen 15-40 kişi aralığında bir ekibimiz var ve sınırlı bir işveren kitlesine hizmet veriyoruz. Mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? P.İ.: Ali Bey’in geçmişten bugüne konuyla ilgili yaklaşımından biraz bahsetmek istiyorum: Biz, 1998 yılından beri Ali Bey’in terminal planlama prensipleriyle yetiştik ve onları günümüz şartlarına uygun olarak geliştirerek devam ettiriyoruz. Bu prensiplerin içerisinde çevresel etkilerin değerlendirilmesi ve çevreye uygun binalar tasarlanması daima ilk on kriterden bir tanesi oldu. LEED, E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

91


Atatürk Uluslararası Havalimanı, İSTANBUL

A.E.Ö.: Ben 70’lerde ODTÜ’den mezun olduğumda LEED gibi kredi prensipleri kimsenin aklına gelmemişti; ancak o zamanlardan beri önce şahsım adına sonra ekip olarak uyguladığımız; enerji kullanımını minimize etmek, kullanılan malzemelerin sağlam ve sürdürülebilir olması, yapının uzun vadeli işlevini koruyabilmesi gibi bazı tasarım prensiplerine sağduyu ile yaklaştık. Birtakım sertifikasyonlar bize empoze edilmeden önce de bunların hepsini zaten organik olarak yaptığımızı fark ediyoruz.

92

LEED Sertifikası’nın inşaat maliyetlerine ne tür etkileri bulunuyor?

Riyadh Uluslararası Havalimanı, SUUDİ ARABİSTAN

BREAM gibi derecelendirme sistemleri yaygın olarak kullanılmaya başladığı zaman, biz zaten bu kriterleri uyguladığımızı gördük.

D.D.: Evet, bu kriterlerin pek çoğu bizim tasarım prensiplerimizle zaten paraleldi ve uyguluyorduk; ama bu sertifikasyonlar devreye girdikten sonra -kötü bir şey olduğu için söylemiyorum- işverenlerin de bunu önemli bir reklam aracı olarak kullanmaya başladıklarını gördük. Bu sertifikasyonların yarattığı diğer bir durum da bazı alanlarda puan toplamak adına, aslında o proje için çok da doğru olmayan ve hiçbir zaman önermeyeceğiniz şeyleri de yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Medine Prince Mohammed Bin Abdulaziz Havalimanı’nı projesine başlarken kontrat gereği LEED sertifikası alınması söz konusuydu. Proje aşamasında Mart 2017, 35.Sayı

LEED danışmanı devreye girdi ve çalışmanın başlaması ile puanlar hesaplanmaya başladı. Sonucunda LEED Gümüş’ü garantilemek adına yaptığımız çalışmalar ile LEED Altın alabileceğimizi gördük. Yani sadece sertifika almayı hedefleyerek başladığımız süreç, ‘LEED Altın’ alarak sonuçlandı.

P.İ.: Derecelendirme kuruluşları, kriterlerini bölge şartları, iklim ve yapı tipolojisi açısından biraz daha detaylı olarak özelleştirdikçe bu sertifikalar daha anlamlı hale gelecek. D.D.: Aslında LEED’in büyük bir kısmı da uygulama ayağında. Yani müteahhitlere de çok iş düşüyor. Planlama ve tasarım ayağı dışında da ciddi puanlar alınıyor.

P.İ.: Aslında maliyeti getiren binanın doğru yönlendirilmesi ya da doğal ışığı binaya almak gibi mimari konular değil. LEED’den kaynaklanan maliyetler, daha çok mekanik ve elektrik sistemlerden geliyor. Yani mimari açıdan işverene çok büyük bir yansıması yok, yalnızca malzemelerin içeriklerine dikkat etmek gerekiyor. Bizim yaptığımız binalar genellikle büyük ölçekli kamu binaları ve kullandığımız malzemeler uluslararası bilinirliği olan, kendini ispat etmiş firmaların malzemeleri olduğu için, doğal olarak o firmalar da kendilerini çevresel değerlere göre geliştiriyorlar. D.D.: Son yıllarda durumun giderek popülerleşmesi ile birlikte, artık bütün malzeme firmaları broşürlerini hazırlarken daha önceden de konuyla ilgili sertifikasyonunu almış ve bunu da broşüre koymuş oluyor. Malzeme ağı da artık kısıtlı değil, çok geniş. Bu yüzden önceki yıllarda malzemeden kaynaklanan maliyet belki daha fazlaydı ancak giderek azalıyor. Uzun yıllardır Türkiye’de mimarlık yapıyorsunuz ve inşaat sektörünü yakından


takip ediyorsunuz, peki Türkiye’nin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? A.E.Ö.: Özelikle Avrupa’daki şehirlerin niteliklerini kavradıktan sonra Türkiye’deki bu kötü kentselleşmenin arkasındaki etmenleri fark ettik. İstanbul ile Londra’yı karşılaştırırsak; Boğaz Köprüsü‘nden geçerken sağa sola baktığınızda nefes kesici bir güzellik var; ama arabadan inip sokakta yürümeye başladığınız zaman her an bir yerinizi kırma riski ile karşı karşıyasınız. Yapılara yaklaştıkça uzaktan çok ilginç görünen doku birden bire dökülmeye başlıyor; çünkü binaların cephesinde kullanılan malzemeler yanlış, iklime uygun değil ve bakım yapılmıyor. Apartmanın içerisine girdiğinizde bir nebze ortak kalite yükseliyor, dairenizin kapısını açtığınızda ise sarayınıza geliyorsunuz. O sarayın dışının bakımı, kalitesi kimsenin umurunda değil; hele ki sokak hiç değil. ‘Bunun sosyo-ekonomik sebepleri nedir’ ile ilgili uzmanlaşmadım; ancak şüphesiz ki geçmişteki ‘göçebe yaşam’ın etkisi sebeplerden biri olabilir.

Üsküp Havalimanı, MAKEDONYA

93

LEED’DEN KAYNAKLANAN MALIYETLER, DAHA ÇOK MEKANIK VE ELEKTRIK SISTEMLERDEN GELIYOR. YANI MIMARI AÇIDAN IŞVERENE ÇOK BÜYÜK BIR YANSIMASI YOK, YALNIZCA MALZEMELERIN IÇERIKLERINE DIKKAT ETMEK GEREKIYOR.

Londra’dan bahsedecek olursak; Londra’nın en yüksek binasından baktığınızda nefes kesen bir güzellik yok, arada bir parlayan binalar var. İstanbul’daki yolculuğu Londra’da yapar, yavaş yavaş aşağı inersek; yollar tertemiz, bir yerlerini kırmaman için her türlü tedbir alınmış, binalara burnunuzu değdirecek kadar yakınlaşın doğru malzemeden dolayı hepsi pırıl pırıl… Hafta sonu Londra’da yürüyüş yaparken etrafta devamlı evini tamir eden, penceresini boyayan, kapısını yenileyen bir sürü insan görürsünüz. Türkiye’de kentlerin ortak mekanlarında gerek tasarım ve kalite, gerek yeşil alan eksikliği,

Esenboğa Hangar, ANKARA

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


YALIN TAN

zim de bu sektörde uzmanlaşmamızı sağlayan en önemli unsur bu. Maalesef hala ideal bir sonuca ulaşılmış değil; ancak havaalanı binalarının gerek estetik gerek fonksiyonel açıdan eskiye nazaran çok daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Medine Prens Muhammed Bin Abdülaziz Havalimanı, SUUDİ ARABİSTAN

D.D.: Türk siyasi tarihine paralel olarak, devlet yapılarındaki kalitenin de değişim sürecini gözlemlemenin mümkün olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de zamanında yapılmış çok nitelikli kamu yapıları var. Bu yüzden önce veya sonra demek yerine dönemler üzerinden konuşmak daha doğru olabilir. P.İ.: Son yıllarda olumlu gelişmeler de yaşanıyor mesela İSMEP, hastane ve okul binalarını depreme karşı güçlendiriyor veya yeni binalar yapıyor. Bunu da uluslararası firmaların da devrede olduğu şeffaf ihale yöntemleriyle gerçekleştiriyor. Son zamanlarda yarışma ile kamu binaları yapılmaya başlandı; bu da iyi bir şeyler olacağının güzel bir göstergesi.

94

A.E.Ö.: Tasarım açısından son on yıl içinde küresel bilgi alışverişinden de faydalanarak olumlu bir takım işler gerçekleşiyor.

Riyadh Uluslararası Havalimanı, SUUDİ ARABİSTAN

TÜRK SIYASI TARIHINE PARALEL OLARAK, DEVLET YAPILARINDAKI KALITENIN DE DEĞIŞIM SÜRECINI GÖZLEMLEMEK MÜMKÜN. TÜRKIYE’DE ZAMANINDA YAPILMIŞ ÇOK NITELIKLI KAMU YAPILARI VAR.

Mart 2017, 35.Sayı

gerekse bakımsızlık açısından maalesef durum bu şekilde ve grafik gittikçe aşağı doğru iniyor.

Bu sayımızın dosya konusu “Kamu Binalarında Çevre Dostu Değişim”. Bu bağlamda herkese açık ve erişebilir olması beklenen kamu binalarının ülkemizdeki durumu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? A.E.Ö.: Türkiye’de ve Ortadoğu’da havaalanı terminal binalarında diğer kamu binalarına nazaran çok ciddi bir farklılaşma oldu. Türkiye’de yapılan kamu yapılarında ekonomik nedenlerle gerek tasarım gerek uygulama açısından kalite önceden bir miktar düşükken, şimdi çok kaliteli binalar yapılmaya başlandı. Bence bu kalite artışının en önemli sebebi, yatırımların tek başına devlet tarafından değil de, kamu-özel sektör işbirliği ile yap-işlet-devret metoduyla yapılmasından kaynaklanıyor. Bi-

Her yönüyle kendi tasarımınız bir proje hayata geçirecek olsanız lokasyon, fonksiyon malzeme seçiminiz ne olurdu? D.D.: Çok zor soru. Benim aklıma tamamı camdan küçük bir kulübe geldi, bu kulübenin ne amaçla kullanılacağı hakkında hiç bir fikrim yok şu anda. Her şey olabilir. Küçük ama şeffaflığı sayesinde aslında sınırları olmayan bir yapı. P.İ.: Kendi kendini yok edebilen malzemeler kullanırdım. Yüzyıllar boyunca kalması gerekmiyor, ömrünü ve işlevini tamamlayınca yok olsun. A.E.Ö.: Hayatımın bu evresinde büyük ihtimalle tekerlekli, her türlü konforu içinde barındıran ve her sene başka bir ülkede, o ülkenin çevresel özeliklerine saygı duyarak yaşayabileceğim bir ev tasarlamak isterdim. Tekerleklerimi bir yerde saklayıp o ülkenin kültürünü yaşardım. Her ülkede bir yıl kalırken, sanırım İtalya’da iki yıl kalırdım...q



AYŞE HASOL ERKTİN HAS MİMARLIK

96

Mart 2017 , 35. Sayı


HAS MİMARLIK

Ülkemizde kamu binalarına gereken özen gösterilmiyor.

KAMU YAPILARININ DIĞER SIVIL YAPILARA, ÖZEL SEKTÖR YAPILARINA ÖRNEK OLACAK ÖZGÜNLÜKTE, TÜRK MIMARLIĞINI ILERIYE TAŞIYACAK NITELIKTE OLMASI GEREKIYOR. HER BIR KAMU YAPISININ BIR ÖNCEKINDEN DAHA ILERICI DAHA ÇAĞDAŞ OLMASI, SÜRDÜRÜLEBILIRLIĞE HIZMET EDEN ÖZELLIKTE OLMASI GEREKIRKEN KAMU YAPILARI GENEL OLARAK ÖZEL SEKTÖRÜN BILE GERISINDE KALIYOR. Bu sayımızda “Kamu Binaları” konusunu ele alıyoruz. Herkese açık ve erişilebilir olması beklenen kamu binalarının ülkemizdeki durumu hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Ülkemizde kamu binalarına yeteri kadar özen gösterildiğini düşünmüyorum. Özellikle batılı ülkelerde kamu binalarının mimarisi için yarışma yapılıyor ve yarışmayı kazanan projeler hayata geçiriliyor. Ülkemizde de bu yolla yapılan az sayıda örnek var ve bu örnekleri takdirle karşılamak lazım. Ama çoğu projenin yarışmaya açılmadığını görüyoruz. Yeterince tartışılmayan mimari de, ne kentliler ne de mimarlık çevresi tarafından çok fazla benimsenemiyor. Üstelik kamu binalarının kullanım ve ihtiyaçlarının doğru planlanması açısından da yeterince irdelenmediğini düşünüyorum; dolayısıyla kamu binaları ortak akılla, iyi olanın seçildiği yöntemlerle yapılmadığı takdirde başarısız oluyor. Günümüzde; teknoloji, tasarım ve mimarideki gelişmelere rağmen ülkemizde yeni inşa edilen kamu binaları birbirini

tekrarlıyor. Sizce neden Türkiye’de kamuya ait binalar sıradanlığını korumaya devam ediyor? Kamuya ait olan binaların sıradan olmasının iki sebebi var, birincisi yarışmayla seçilmiyor olmaları, ikincisi ise yeterince özen gösterek yapılmıyor olmaları. Bu da büyük olasılıkla mimarın kontrol etmediği yapım yöntemleri, mimarın seçmediği malzemeler, detaylandırmadığı çözümler sebebiyle oluyor. Kamu binaları mutlaka iyi olanın kazanacağı yarışma yöntemi ile yapılmalı, daha sonra mimarın kontrolü altında doğru malzeme, doğru detaylar ve yöntemlerle yürütülen bir inşaat çalışması olmalı. Aksi takdirde birkaç kişinin kararı ile ortaya çıkan herhangi bir bina haline geliyor. Kamu yapılarının diğer sivil yapılara, özel sektör yapılarına örnek olacak özgünlükte, Türk mimarlığını ileriye taşıyacak nitelikte olması gerekiyor. Her bir kamu yapısının bir öncekinden daha ilerici daha çağdaş olması, sürdürülebilirliğe hizmet eden özellikte olması gerekirken kamu yapıları genel olarak özel sektörün bile gerisinde kalıyor. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

97


ING BANK KAHRAMANMARAŞ

98 98

BAZI BELEDIYELERDE YARIŞMA ILE PROJELERIN SEÇILDIĞINI VE ÇOK IYI SONUÇLARIN ELDE EDILDIĞINI GÖRÜYORUM; DOLAYISIYLA YARIŞMADAN KORKMAK IÇIN HERHANGI BIR NEDEN YOK DIYE DÜŞÜNÜYORUM.

Özellikle okul, hastane, otopark, belediye ve adliye binaları gibi kamusal yapıların mimari tasarımında öncelikli kriterler neler olmalı? Öncellikle o bölge ve yörenin insanları için doğru ihtiyaç programının ne olduğunun belirlenmesi daha sonra arsa verilerinin iyi irdelenmesi lazım. Biz maalesef tip proje mantığı ile büyüdük, oysa her yörenin ve arsanın ayrı özelliği var ve bu özelliklere uyum sağlamak önemli. Son olarak da doğru mimarinin seçilmesi, bu seçiminde daha önceden söylediğim gibi yarışma ile olması gerekiyor. Özetle bir; doğru ihtiyaç programı, iki; ihtiyaç programının doğru bir şekilde arsaya uygulanması, üçüncüsü de yarışma ile çağdaş, ilerici ve özel sektöre örnek olacak yenilikçi binaların olması lazım. Ancak bu şekilde şu ana kadar şikayet ettiğimiz kamu binaları ile ilgili olumsuz gördüğümüz yönleri giderebiliriz. Bazı belediyelerde yarışma ile projelerin seçildiğini ve çok iyi sonuçların elde edildiğini görüyorum; dolayısıyla yarışmadan korkmak için herhangi bir neden yok diye düşünüyorum.

Mart 2017, 35.Sayı


KAMU YAPILARININ MUTLAKA DIĞER YAPILARA ÖRNEK OLMASI LAZIM, DOLAYISIYLA KAMU YAPILARININ ÖNCELIKLE EN YENI TEKNOLOJILERI KULLANIYOR, YENI AKIMLARI ÖNGÖRÜYOR OLMASI, SANATSAL ANLAMDA ILERICI MIMARLIĞA YÖNELMESI VE TEKNOLOJIK OLANAKLARI ZORLAMASI GEREKIYOR. 99 99 99 Peki neden az sayıda yarışma yapılıyor? Bağımsız bir jüri seçim yaptığı için yöneticiler biraz bundan çekiniyor diye düşünüyorum. Yani kendi kontrolleri dışında bir kurul projeyi seçiyor ve o projenin, belki de kendi hoşlarına gitmeyen bir proje olacağı endişesi taşıyorlar. Oysa bunu bir sanat yarışması gibi düşünmek lazım. Önemli olan ihtiyaçların doğru belirlenmesi, idareciler ihtiyaçları doğru tanımladığı müddetçe bu ihtiyaçların çözümünü mimara emanet ediyor ve hangi projenin doğru olduğunu da konunun uzmanlarından oluşan bağımsız bir jüri seçiyor. Bu nedenle sonuca güvenmemek için bir neden görmüyorum. Kamu yapılarının arazi kullanımı, çevre ilişkileri, malzeme, renk ve doku seçimi gibi sürdürülebilirlik kriterlerine yönelik ne gibi çözümler uygulanmalı? Kamu yapılarının mutlaka diğer yapılara örnek olması lazım, dolayısıyla kamu yapılarının öncelikle en yeni teknolojileri kullanıyor olması, yeni akımları öngörüyor olması, sanatsal anlamda ilerici mimarlığa yönelmesi ve teknolojik olanakları zorlaması gerekiyor. Özel sektör belki maliyet sıkıntısı sebebiyle teknolojik zorE K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


BOĞAZIÇI AR-GE BINASI

BIZIM ÜLKEMIZDE INŞAAT SEKTÖRÜ ÖNCÜ VE LOKOMOTIF BIR SEKTÖRSE, O ZAMAN INŞAAT TEKNOLOJILERINDE DE SÜRDÜRÜLEBILIRLIKTE DE ÇEVRECILIKTE DE ÖNCÜ OLMAMIZ GEREKIYOR.

100 100

lamaları tercih etmeyebilir ama devlet kamu yapılarında yeni teknolojileri denemeli. Bizim ülkemizde inşaat sektörü öncü ve lokomotif bir sektörse o zaman inşaat teknolojilerinde de sürdürülebilirlikte de çevrecilikte de öncü olmamız gerekiyor. Bunun içinde belli bir araştırma geliştirme çalışması olması ve bunda da kamunun öncülük yapması lazım. Kamu bir yatırım yapıyorsa belki o yatırımı biraz daha zorlayıp yenilikçi bir teknoloji araması şart. Yapılan yeni projeler kamuoyunda maalesef tartışılamadığı için bu projelerden haberdar da değiliz. Yarım yamalak birtakım bilgiler geliyor. 3. Havaalanı için bir kontrol kulesinden bahsedildi ve sadece bir eskiz çizimi olarak gördük, Mart 2017, 35.Sayı

o kadar kapalı çevrelerde sonuçlandırılıyor ki bizler, mimarlık çevresi olarak haberdar olamıyoruz. Oysa bunların ortak akıl çerçevesinde tartışılarak halkla paylaşılması gerekiyor. Batı bu süreçleri gayet aktif olarak yaşıyor, sonucunda da kentliler o projeyi rahatlıkla benimseyebiliyorlar. Bizde maalesef bu işler biraz tepeden inme oluyor, kararlar kapalı çevrelerde alınıyor. Son dönem projelerinizden bahsedebilir miyiz? Son dönemde iki büyük konut projesi yaptık, şu anda Göztepe’de otuz katlı bir konut bloğu-

nun projesi devam ediyor. Her yeni projemizde teknolojiyi zorlama çabası içindeyiz ve bu bize heyecan veriyor. Bunun dışında, Boğaziçi Üniversitesi için bir araştırma geliştirme binası projelendiriyoruz. Kuluçka ve araştırma laboratuvarlarından oluşuyor ve oldukça yenilikçi bir bina. Üniversitenin yenilikçi tavrını merkeze alarak bu yenilikçi tavrı vurgulama gayreti içinde olduk; yani binanın içinde olup bitenleri dışarıya da yansıtmayı amaçladık. Veri merkezleri ile ilgili çalışmalarımız da var; bunlardan birini Türk Telekom için yapıyoruz. Veri merkezleri aslında fabrikalar gibi işlevsel yönü öne çıkan alanlar ama içinde insanlar çalışıyor. O insanlara yönelik bir takım farklılıklar, renkler, canlılıklar, yaşam alanları katmak gerekiyor. Bu da zorlayıcı ama güzel bir süreç. Peyzajıyla, cephesiyle, içinde insanların etkileşimini sağlayan yaşam alanları ile binadaki yaşamı canlandırmaya çalışıyoruz. Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü için bir ofis yaptık, o da heyecan vericiydi; çünkü KEİ Karadeniz etrafındaki ülkeleri bir araya getiren uluslararası bir organizasyon. Orada çeşitli diplomatlar ile çalışmak anlamında da ilginç bir projeydi ve tamamlanmak üzere. q


Sponsor Ä°lan


ZAFER KAROĞLU

102

Mart 2017, 35.Sayı


İGLO MİMARLIK

Sertifika sistemleri yeşil bina bilincini arttırdı. ÖZELLIKLE, YEŞIL BINALARA VERILEN SERTIFIKALARIN GÜNDEME GELMESI ILE BIRLIKTE BIR AKIM MEYDANA GELDİ. BU BENCE FAYDALI BIR AKIM OLDU VE INSANLAR BILINÇLENMEYE BAŞLADI. BÖYLECE, ZAMANINDA BIR TÜRLÜ KONUNUN IÇINE ÇEKEMEDIĞIMIZ INSANLAR “YEŞIL BINA YAPMAK ISTIYORUM“ TALEBI ILE BIZE GELMEYE BAŞLADI VE BU KONUDA DESTEK GÖRMEYE BAŞLADIK.

Öncelikle sizi ve İglo Mimarlığı biraz tanıyabilir miyiz? Projelerinizden, tasarım süreçlerinizden biraz bahsedebilir misiniz? İglo Mimarlık, şu anda eşim olan Esen Akyar ile birlikte 2002 yıllının başlarında karşılıklı yardımlaşmayla başlayıp şirketleşmeye uzanan bir süreçte oluştu. İlk zamanlarda dekorasyon işleri alıyorduk ama eşimin okul sonrası Bodrum’a yerleşmesinden dolayı oluşan çevresiyle birlikte bina işleri de gelmeye başladı. Ardından, genç olmamıza rağmen, bir Fransız firmasından fabrika projesi yapmamız istendi. Bu fırsatla birlikte biz ilk yılımızda Bodrum’da bir kaç ev ve bir fabrika projesi hayata geçirmiş olduk. Bodrum’daki talepler zamanla arttı ve önümüze birçok iş fırsatı çıkmaya başladı; fakat biz Bodrum’da yaşamak istemediğimizi farkettik ve biyoritmi daha büyük bir şehirde mimarlık yapmaya karar verdik. Böylece Bodrum ofisini kapatarak İstanbul ofisine ağırlık verdik ve ilk iki sene dekorasyon ağırlıklı çalıştık; özellikle o yıllarda yeni gelişen fast food sektöründe işler yaptık. Ardından, ülkemizin krizden çıktığı 2003-2004 dönemlerinde, bizim ilk yaptığımız fabrikanın farklı çizgisinden dolayı yabancı firmalar-

dan teklifler gelmeye başladı ve böylece sanayi sektörünün de içine girmiş olduk. Mütevazi metrekarelerden bugün kampüs boyutundaki büyük metrekarelere doğru gelen serüvenimiz o zaman başladı diyebilirim. Mimari tasarım kararlarınızda çevre duyarlılığı ve sürdürülebilirliğin önemi ile ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz? Bundan 15 yıl önce Amerika’da yaşayan değer verdiğim, benden yaşça oldukça büyük bir profesör arkadaşım bana global ısınmayı, onun sonuçlarını ve konuyla ilgili neler yapılabileceğini anlatmıştı ve bana bazı sorular sormuştu. O anda kendimi bu konuda çok eksik hissetmiştim. Mimarların bu konuda ne kadar çok şey yapabileceğini daha o yıllarda fark ettim, kendimi sorumlu hissettim ve araştırmaya başladım. Benim müşterilerime ilk önerim; yeşil bir bina yapalım, kaynakları tasarruflu kullanalım oluyor ve onlar da ilgiyle dinliyorlar ama pahalı bir yatırım olduğunu düşündükleri için cevapları “bunu başka bir projede yapalım“ oluyor. Biz yine de, ilk yıllarımızdan

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

103


FEDERICO ZAFER KAROĞLU DELROSSO

ANATOLIA TILES

104

beri, maliyetleri arttırmadan basit çözümlerle doğaya zarar vermeden, enerji tasarruflu yapılar yapmak için çabalıyoruz. Özellikle, yeşil binalara verilen sertifikaların gündeme gelmesi ile birlikte bir akım meydana geldi. Bu bence faydalı bir akım oldu ve insanlar bilinçlenmeye başladı. Böylece, zamanında bir türlü konunun içine çekemediğimiz insanlar “yeşil bina yapmak istiyorum“ talebi ile bize gelmeye başladılar ve bu konuda destek görmeye başladık. Yeşil bina vasfı kazanmasa bile eskisine göre çevresine daha az zarar veren yapıları biz de dahil artık birçok mimar yapıyor. Tabi yeterli mi konusu tartışılır; bir İngiliz araştırmacı verdiği bir konferansta “bundan sonra, önümüzdeki yirmi yılda dünyadaki bütün binaları yeşil bina yapsanız bile yapı stoğunun ancak yüzde onuna getirebilirsiniz oysa dünyadaki her insan basit önlemlerle yüzde on tasarruf yapsa mesele önemli ölçüde halloluyor.“ diye bir ön görüsü vardı. Bundan dolayı insanların bu konuda bilinçlenmesi çok daha önemli, çok küçük tasarruf önlemleriyle hem ekonomik olarak kazanım sağlıyorsunuz hem de çevreye katkınız oluyor. Endüstri yapıları çoğunluk tarafından sadece makineleri barındıran yapılar olarak Mart 2017, 35.Sayı

algılanır ve konut, ticaret, eğitim, kültür, spor yapıları gibi mimarlığın alışılmış uğraş alanlarının dışında sayılır. Endüstri yapılarının diğer yapı türlerinden farklı yanları nelerdir? Özelikle Türkiye’de 2000’li yılların başlarında sanayicilerin çoğu, endüstri yapılarını makineleri koruyan bir kabuk olarak görüyorlardı, hiç bir mimari beklenti yoktu. O yıllarda biz gençlik hevesiyle işverenlere bütçeniz ne olursa olsun doğru renk ve malzeme ile doğru oranlar kullanarak güzel şeyler yapabiliriz savunusuyla bir şeyler yapmaya çalıştık. İşe yabancı işverenlerle başladığımız için kendimizi gösterme fırsatımız da oldu diyebilirim. İlk fabrika projemizde çok düşük bir bütçeyle,

kısa bir sürede güzel bir proje ürettik ve projemiz Amerika’da ödül aldı. Ondan sonra hayata bakışımız; çok para harcayıp iyi şeyler yapmak değil de, olanları bir araya getirerek iyi şeyler yapmaya döndü. Dolayısıyla endüstri yapılarında da bir mimari olabileceğini işverene de fark ettirmiş olduk. 2004’lü yıllarda yabancı yatırımcılarında ülkede yatırım yapmasıyla gelişmeye başlayan sanayi ile birlikte daha nitelikli yapılar yapılmaya başladı. Özellikle de iyi eğitimli bir çalışanı bir sanayi yapısının içine çekebilmek ve tutabilmek için şık ofislerin, sosyal alanların ve kaybetmek istemeyecekleri bir masaya sahip olabileceklerinin sunulması gerektiğini sanayiciler de fark ettiler ve bu duruma kon-

IYI EĞITIMLI BIR ÇALIŞANI BIR SANAYI YAPISININ IÇINE ÇEKEBILMEK VE TUTABILMEK IÇIN ŞIK OFISLERIN, SOSYAL ALANLARIN VE KAYBETMEK ISTEMEYECEKLERI BIR MASAYA SAHIP OLABILECEKLERININ SUNULMASI GEREKTIĞINI SANAYICILERDE FARK ETTILER VE BU DURUMA KONSANTRE OLDULAR.


PARSAN MAKINE PARÇALARI

santre oldular. Dolayısıyla mimari yarışın içine sanayi yapılarıda girmeye başladı, böylece bu yapılar makineleri koruyan bir kabuğun ötesine geçebildi.

MIMARIN NASIL BIR MÜŞTERI TIPIYLE KARŞI KARŞIYA OLDUĞUNU BILIP ONU DOĞRU YÖNLENDIRMESI GEREKIYOR KI NITELIKLI YAPILAR ORTAYA ÇIKABILSIN.

105

Mimarın nasıl bir müşteri tipiyle karşı karşıya olduğunu bilip onu doğru yönlendirmesi gerekiyor ki nitelikli yapılar ortaya çıkabilsin. Zaten büyük boyutlar, hiç alışık olmadığımız mekanik ve enerji sarfiyatı ile karşılıyorsunuz dolayısıyla doğru ekiple bir ortak organizma gibi hareket etmek zorunda olduğunuz bir alan söz konusu ve bunun içerisine bütün bilgilere hakim olan sanayicinin de birebir girmesi gerekiyor. Bütün bunlar zamanla oluşuyor, bir mimarın ben fabrika yapayım diye işe girmesi ile olacak bir şey değil, analitik bir gözün değerlendirmesi gerekiyor. Yapının bilinçli bir şekilde tasarlanması hem sanayicinin işini kolaylaştırıyor hem de çevresine en azından zarar vermeden bir katkıda bulunuyor. Günümüz teknolojisiyle üretilen makineler bir çok üretimi yapabilecek şekilde tasarlanıyor. Peki bu tür flexibl üretim yapabilecek makineler endüstri yapısı kavramında ne gibi değişikliklere yol açıyor? LOGIPARK TUZLA

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ZAFER KAROĞLU SANAYIDE ÇOK FAZLA FLEXIBLITE ISTENMIYOR; ANCAK BURADA DAHA ÇOK DEĞIŞEN ŞEY YÜKSEK TEKNOLOJI...

Bu tabi sektörüne bağlı, bazı sektörler var ki belli proses akışıyla çalışmak zorunda, bir matematik üzerinden ilerliyor. Bu yüzden flexibl olmuyor, en fazla makinelerin düzenindeki revizyonlarla flexiblite sağlanıyor. Bazı tip yapılar var ki, özelikle kimya alanında karşımıza çıkıyor, onda makineler sürekli yer değiştirerek yeni yeni üretim biçimlerine çok kısa sürede dönüşmek zorunda kalıyor dolayısıyla bunun mekanik alt yapısı ve bu dönüşüme uygunluğu ile ilgili çözümler üretmeniz gerekiyor. Özetle sanayide çok fazla flexiblite istenmiyor ancak burada daha çok değişen şey yüksek teknoloji; artık insan ihtiyacı azalıyor, sistem robotlaşıyor. İş güvenliği yasalarıyla birlikte insanın kendisi bir sorun olmaya başladı dolayısıyla robot yatırımları artarak devam edecek diye düşünüyorum.

106

EFESAN PORT LOJISTIK

ICI HALI FABRİKASI

Mart 2017, 35.Sayı

Endüstri yapılarının arazi kullanımı, çevre ilişkileri, strüktürel sistemi, otomasyon sistemlerinin yapı ile bütünleştirilmeleri, malzeme renk ve doku seçimi gibi sorunları nasıl çözümlüyorsunuz? Tek başına mimar olarak bu konuya yapacak çok büyük bir katkınız olamaz. Bu konuda deneyimli mekanik, elektrik, altyapı ve otomasyon ekiplerinin de sizinle birlikte hareket ediyor olması lazım. Biz zaman içerisinde bu sinerjiyi oluşturacağımız firmalarla hareket ettiğimiz için herkes kendine düşen görevi ana mimari konsept bütünlüğü içerisinde bir araya getiriyor. Zaten bunlar yapılmazsa bir sanayi yapısının sonuç verme ihtimali olmuyor. Dolayısıyla tecrübeli ekiplerle mimarın da en doğru kurguyu aksatmayacak şekilde sonuca götürmesi gerekiyor. Büyük araç hareketlerini iyi organize ederek doğru trafik akışı sağlamak da hayati bir konu. Bunların dışında, bu kadar büyük yüzeylerde renk, doku, ışık ve gölge oyunları bizim çok sevdiğimiz estetik anlayışlar ve işte bu noktada mimari devreye giriyor...q



ŞULE ERTÜRK GAUCHER & İPEK BAYCAN

108

Mart 2017, 35.Sayı


SLASH ARCHITECTS

“Rekreasyon yeşili ve kamusallık” projelerimizin ortak dilindeki en baskın öğeler... MİMARLIK ZOR VE BÜYÜK SORUMLULUK GEREKTİREN BİR MESLEK; KENTLERİ PLANLIYORSUNUZ, SOSYAL ORTAMLARI OLUŞTURUYORSUNUZ, BAZEN YAŞAYIŞ BİÇİMİNE VE ALIŞKANLIKLARA AYAK UYDURUYORSUNUZ BAZEN DE SİZ YAŞAYIŞ BİÇİMİNİ YÖNLENDİRİYORSUNUZ…

Tasarlanabilir her konu ve ölçeği girift bir şekilde ele alarak 2013 yılından bu yana farklı ölçeklerde özgün ve nitelikli tasarımlar yapıyorsunuz. Öncelikle sizleri biraz tanıyabilir miyiz?

yapı yapmak” idi. Böyle bir arayışla bizimle iletişime geçmişti ve bizim için çok değerli bir proje oldu; ofis olarak ortaya çıkmamızda ve konsept işlerden uygulamaya geçmemizde büyük rolü oldu diyebiliriz.

ŞULE ERTÜRK GAUCHER: Bizim tanışıklığımız 2011 yıllarına dayanıyor. Sosyal bir ortamda tanıştık ve herkesten izole bir şekilde bütün gece sadece mimarlık konuştuk diyebilirim. Ben o dönem Fransa’da yaşıyor ve Atelier Jean Nouvel’de çalışıyordum, İpek ise burada proje bazlı freelance çalışmalar yapıyordu; farklı ofislerle yarışmalara katılıyordu.

Mimarlar olarak sizler, kentleri onyıllarca hatta yüzyıllarca karakterize edecek binalar tasarlıyorsunuz. Bilinmeyen bir gelecek için binalar tasarlamak ne kadar zor?

Türkiye’ye döndükten sonra bir süre birlikte yarışmalara katıldık, sonrasında güzel bir proje işi aldık. Yarışmalarda aldığımız ödüller bizi çok motive etmişti, ardından bir de proje alınca hızlı bir şekilde ofisimizi kurduk. İlk projemiz olan Borusan projesi, mimarlığımızı anlatabileceğimiz küçük ölçekli butik bir işti ve müşterimizin farkındalığı, tasarım gücü oldukça yüksekti.

Ş.E.G: Mimarlık kendi başına zaten çok zor ve büyük sorumluluk gerektiren bir meslek. Kentleri planlıyorsunuz, sosyal ortamları oluşturuyorsunuz, bazen yaşayış biçimine ve alışkanlıklara ayak uyduruyorsunuz bazen de siz yaşayış biçimini yönlendiriyorsunuz… Geçmişten günümüze mimarlık ciddi anlamda şekil, tarz, stil, biçim vs değiştirdiği için bizim baz aldığımız parametreler günümüzün koşullarına en doğru şekilde ayak uydurmak oluyor.

İPEK BAYCAN: Evet, Ahmet Kocabıyık’ın tasarıma ve sanata çok değer veren bir kişiliği var. Bu projeyi gerçekleştirme amaçlarından biri “bir sanat vadisi kurgusu içerisinde ikonik bir

Bizim tasarımlarımızda baz aldığımız şey, günümüz koşullarını gözetirken kullanımlara ve koşullara artı bir değer katmak üzerine oluyor. Gelecek için şu an yapılan yapıları en fazla elli E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

109


ŞULE ERTÜRK GAUCHER & İPEK BAYCAN

MERSIN HYBRID OFİS

şeyleri de baz alıyoruz. Örneğin; kentleşme çağında kentlerdeki popülasyon artışı veya beklentilerin gittikçe artması gibi parametrelerin bilincindeyiz ve buna göre planlamalar yapıyoruz. Biz özellikle büyük ölçekte projelerin tasarımlarını yaparken hep esnekliği ön planda tutuyoruz. Gelecek senaryolarına uyum sağlayabilmesi olasılığına göre tasarlamaya calışıyoruz. Konut, ofis, kamusal yapı yani tipoloji ne olursa olsun büyüyebilir, küçülebilir, birleşebilir ve dolayısıyla farklı koşullarda kullanılabilir planlamalar üretmeye çalışıyoruz. İ.B: Bazen gelecek senaryolarını çok net bilemediğimiz, ilk etapta öngörülemeyen değişkenlerin olduğu zamanlar oluyor. Bu gibi durumlarda birincil ihtiyaçların göz önünde bulundurulması ve belki de aşama aşama ilerlenilmesi gerekiyor. Bu anlamda mimarlığın katı kurallar dayatması hem yatırımcının hem de kullanıcının önünü tıkayabiliyor, o yüzden mimaride esneklik çok önem kazanıyor.

110 110

PERSPECTIVE OFİS

yıllık vizyonla yapabiliriz çünkü teknoloji çok hızlı ilerliyor ve teknolojinin getirisiyle çok hızlı bir değişim yaşanıyor dünyada, dolayısıyla bizim yaptıklarımız da teknolojinin gelişmesiyle birlikte belli bir yere kadar sınırlı kalabiliyor diyebilirim. Bu değişim; yaşayış biçiminden, zevklerden, şehrin büyüme senaryolarından tutun her şeye etki ediyor çünkü. İ.B: Şule’nin dediğine ek olarak, farklı coğrafyalarda ve koşullarda çok başka yaklaşımlar olabiliyor elbette. Mesela biz şu anda Irak’ta bir proje yapıyoruz ve o bölgede silinmesi beklenen bir hafıza var. Böyle bir koşul altında orada yaşayanların kullanım alışkanlıklarına adapte olan ama eksikliği de hissedilen kamusal kullanımları çoklayan yaklaşımlar üretme eğilimimiz oluyor.

Mart 2017, 35.Sayı

Yani mimar olarak, kullanıcının tanışmadığı bazı kullanımları sunabilmek gibi çok ciddi dinamikler tarafından şekillendirilen bir planlama üzerine düşünmemiz gerekiyor. İkimiz de yüksek lisanslarımızı kentsel tasarım ve gelecek senaryolarının düşünüldüğü bazı tezler üzerinden yaptık. Bu yüzden gelecek projeksiyonundaki kent örtüsü, yoğunluk analizleri, bu konuda yapılmış bir takım araştırmalar ve deneyimleri damıtarak yeni ele aldığımız bölgelere bakmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla projemizde de bölgenin şu anki koşulları ile gelecek projeksiyonları doğrultusunda bir planlama yapıyoruz. Ş.E.G: Bir bina yada yapı tasarlarken geçmişten, günümüzden ve kültürden aldığımız parametreler oluyor ve ayrıca gelecekte değişeceğini bildiğimiz bazı

Ş.E.G: Bir başka önemli parametre ise iklim; iklim bile değişiyor, bu sebeple özellikle cephelerde lokal parametreleri kullanıp alternatifli çalışıyoruz. Cephelerden konu açılmışken; sizce binaların cephe örgüsü, malzeme dili ve kent dokusu ile kurduğu ilişki nasıl olmalı? İ.B: İlkimle kurduğu ilişki, dolaylı hava sirkülasyonlarını sağlayabilmesi, doğramaların ısı kaybıyla olan ilişkisi gibi konular teknik açıdan çözülmesi gereken sorunsallar. Bunlar için alternatif çözümler üretebildiğimiz ölçüde yaratıcı yaklaşımlarda bulunduğumuzu düşündüğümüz projelerimiz oluyor. Fiziksel parametreler, doluluk boşluk oranı cephe tasarımı için çok önemli. Yapının türü, ne olduğu, nerede olduğu ve fonksiyonu da çok önemli ama totalde yüzlerce parametre var. Bağlam ise bu anlamda en önemli


Ş.E.G: Görsel illüzyon diye toparlayabiliriz aslında... Ayrıca projede çekirdeği baz alıp fonksiyona uygun olarak onu cephesine yansıttık, ofis kısımlarını ise daha yarıgeçirgen bir mesh malzeme ile vurguladık. Bu malzeme birlikteliği cephede güçlü bir kontrast yaratırken bir yandan da cephenin oranlarını düzenledi. İ.B: Güncel malzemelerden metal mesh kullandığımız bu çiftcidar cephe, bazı yerlerde yırtılarak kat bahçeleri oluşturdu. Ofis kısmının yaşayan kullanımını yeşil ile entegre bir şekilde ortaya çıkarttık. Ayrıca cephede kullanılan doku (pattern) ile aslında içerideki işleyişin güneş ışığı parametreleri ve ofis çalışma standartlarına uygun bir şekilde cepheye birebir yansıdığı bir proje diyebiliriz.

HEXOFFICE

KONUT, OFIS, KAMUSAL YAPI YANI TIPOLOJI NE OLURSA OLSUN BÜYÜYEBILIR, KÜÇÜLEBILIR, BIRLEŞEBILIR VE DOLAYISIYLA FARKLI KOŞULLARDA KULLANILABILIR PLANLAMALAR ÜRETMEYE ÇALIŞIYORUZ.

parametre. Projenin kimliğine göre çevresiyle çok uyumlu bir cephe de tasarlayabiliriz ya da tamamiyle kontrast bir cephe de üretilebilir. Bu anlamda güncel bir tavır sergilemek ve malzemeyi tanımak bizce çok önemli. İlk yaptığımız projelerden beri yapının kütlesel kompozisyonu ve iç-dış ilişkisi bizim için çok önemli. Yapıların cephesi ise bu anlamda yegane arayüz. Mesela; ilk projemiz olan Hexoffice projesinde gabari ve kütle oranları oldukça kübik olsa da biz bu kütleyi nasıl farklı algılatabiliriz diye düşündük. Bir kısmında yarı geçirgen bir malzeme kullanırken bir tarafında daha solid, çekirdekleri tek tarafta toplayan bir kütle kompozisyonuna entegre cephe çalışması yaptık ve yapıyı çok daha ince uzun algılattık.

Günümüzde ofis yapıları da bir değişim içinde. İşin tanımı değişiyor, çalışanlar değişiyor, dolayısıyla gelecekte ofis tasarımını etkileyecek unsurlar sizce neler olacak? İ.B: Özellikle gün geçtikçe artan homeofis çalışanları için network ağlarının güçlü olduğu sistemlerin kurulması, ortak paydada buluşulan ortamların entegrasyonu ile daha dinamik yapılara hizmet eden yapıların oluşturulması gelecekte ofis tasarımını etkileyecek unsurlardan bazıları diyebilirim. Ş.E.G: Her sektörde mobilite çok fazla ön planda dolayısıyla günümüzde; birlikte çalışılabilen ortamlar, tekil çalışan insanlara yönelik disiplinler arası çalışma ortamları, kiralanabilir toplantı odaları, dinlenme/ sosyalleşme alanları gibi yerler yapılıyor. Ayrıca mutlu ofis kavramı çok gündemde, bu yüzden biz projelerimizde; her şeyin tek tip olması, plaza yaşamının sıkıntıları gibi sorunları yok etmeye çalışıyoruz. Eski soğuk kurumsal yapıdan uzaklaşarak insanların sosyalleşebileceği, kısa süreli de olsa rahatlayıp dinlenebileceği, eğlenebileceği alanları projelerimize entegre etmeye E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

111


ŞULE ERTÜRK GAUCHER & İPEK BAYCAN

çalışıyoruz. Böylece çalışanların kendilerini daha mutlu ve özgür hissetmelerini sağlayarak yaratıcılığı arttırmaya yönelik öğeleri projelerimize yerleştirmeye özen gösteriyoruz. Şu anda baskın olan nesil Y nesli ama Z kuşağı geliyor. Z kuşağı, Y’den tamamen farklı bir ofis ortamına gerçekten ihtiyaç duyuyor mu? Neden?

THE BUSINESS YEAR OFİS

112

İ.B: Z jenerasyonunun bence en büyük farkı herkesin çok hızlı düşünce akışını yansıttığı sosyal medyanın da ektisiyle çok daha dinamik olması diyebilirim. Yeni nesil; mekanlarda iz bırakabilecekleri platformlar arıyor, onları aktive edecek, anime edecek mekanlara yöneliyor, aksi takdirde belki de hemen sıkılıyor. Biz de ofis tasarımlarımızda buna dikkat ediyoruz, dinamizmi ve görsel hazıfayı ön planda tutmaya çalışıyoruz. Yapı malzemeleri yaşam döngülerinin her evresinde farklı çevresel etkilere sebep olabilir. Bu bağlamda malzeme seçiminde öne çıkan kriterleriniz neler? En çok sevdiğiniz malzeme hangisi? Ş.E.G: Ağırlıklı olarak doğal malzemeler kullanmaya çalışıyoruz. Özellikle ahşap kullanımımız çok fazla ve en doğal haliyle kullanmayı tercih ediyoruz. Zeminde kullandığımız malzemeleri de organik seçmeye çalışıyoruz. Ayrıca farklı doku ve malzemelerle sürprizler yapmayı çok seviyoruz.

AĞIRLIKLI OLARAK DOĞAL MALZEMELER KULLANMAYA ÇALIŞIYORUZ. ÖZELLIKLE AHŞAP KULLANIMIMIZ ÇOK FAZLA VE EN DOĞAL HALIYLE KULLANMAYI TERCIH EDIYORUZ. AYRICA FARKLI DOKU VE MALZEMELERLE SÜRPRIZLER YAPMAYI ÇOK SEVIYORUZ.

Mart 2017, 35.Sayı

İ.B: Tüm bunlara ek olarak malzemelerin sürdürülebilirliğine ve organik temelli olmalarına dikkat ediyoruz. Mesh gibi yarı geçirgen malzemeleri, zen ortamı destekleyici doğal malzemeleri ve yeşili çok kullanıyoruz. Ofis projelerinde ve klinik projelerinde çalışanların ve bekleyen insanların kendilerini dingin hissedebileceği ortamlar yaratmaya çalışıyoruz. Projelerimizin ortak dilindeki en baskın öğelere “rekreasyon yeşili ve kamusallık” diyebiliriz. Sanırım bütün projelerimize baktığımızda en karakteristik olarak kullanmayı tercih ettiğimiz malzeme doğal ahşap...q



114

TAGO MİMARLIK / Gökhan Aktan Altuğ

. . MINI PORTFÖY

1966 yılında Eskişehir’de doğdu. 1987 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. 1987-1993 yılları arasında, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı’nda öğretim görevlisi olarak çalıştı. 1991 yılında İTÜ Mimarlık Fakültesi Bina Bilgisi Anabilim Dalı’ndan Yüksek Mimar ünvanını aldı. 1995 yılında Tatsuya Yamamoto ile birlikte TAGO Mimarlık Şirketi’ni kurdu. Başta Türkiye olmak üzere Türk Cumhuriyetleri, Avrupa, Ortadoğu ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde yüksek yapılar, küçük ve büyük ölçekli konut yerleşimleri, kentsel planlama, kamusal yapılar, iş merkezleri, spor kompleksleri, eğitim yapıları, sağlık yapıları, alışveriş merkezleri, oteller, karma kullanımlı yapılar gibi farklı fonksiyon ve ölçeklerde projeler üretti. Mart 2017, 35.Sayı

Çeşitli projeleri, katıldığı ulusal ve uluslararası davetli yarışmalarda ödüle layık görüldü. İstanbul ofisinin yanısıra Dubai, Bükreş, Tokyo ve Kiev’deki ofislerinde de çeşitli projeler hayata geçirdi. Yüksek yapılar konusunda deneyimli olan, yenilikçi, modernist, insan odaklı tasarımları ve akılcı mimari çözümleri ile tanınan Altuğ’un projeleri, yapıları, mimarlıkla ilgili makaleleri ve söyleşileri çeşitli mimari yayınlarda yer aldı. 2010 yılında hayata veda eden Tatsuya Yamamoto’nun ardından profesyonel mesleki çalışmalarını, kendisi ile aynı vizyonu paylaşan 45 kişilik genç ve dinamik bir ekiple birlikte yürütmekte.


EWE & BURSAGAZ LEED Platinium adayı bir ofis projesi.

115

Y

Müşterilerinin beklentilerine uygun prestijli bir merkez ofis olarak ele alınan EWE & Bursagaz’da tasarım ve yenilenebilir enerji sistemleri birbirine entegre bir şekilde uygulandı. Böylelikle ofis yaşamı ve doğa dostu enerji sistemleri arasında pozitif bir bağ kuruldu.

erel doğalgaz distribütörlerinin merkez binası olarak tasarlanan EWE & Bursagaz binası Bursa’da Osmangazi’de konumlanıyor. Müşterilerinin beklentilerine uygun prestijli bir merkez ofis olarak ele alınan EWE & Bursagaz’da tasarım ve yenilenebilir enerji sistemleri birbirine entegre bir şekilde uygulandı. Böylelikle ofis yaşamı ve doğa dostu enerji sistemleri arasında pozitif bir bağ kuruldu. Farklı boşluklu prizmaları transparan yüzeylerle buluşturarak büyük, birleşik bir küp izlenimi sunulan yapıda her prizmatik kütle ofis çalışanlarına yönelik açık bir terasla bütünleştirildi. Teras çatının aynı zaman-

da güneş panellerinin yarattığı gölgeleme unsuruyla sofistike bir açık alan deneyimi yaşatması sağlandı. Yüksek niteliklere sahip bir çalışma ortamı oluşturmanın çok önemsendiği EWE & Bursagaz’da ofisin çevresini gölgeleyerek saran dış cephe kaplaması kullanıldı. Cephe kaplamasının bir yüzeyi modüler BIPV panelleriyle kaplanırken, diğer yüzeyi gölgelendirmede kullanılan boyalı camlarla kurgulandı. Bina gölgelerin oluşturduğu düzensiz bir ritimle ışık kontrollü, konforlu iç mekanlar hesaplanarak oluşturuldu. Doğa dostu ve çevreci bir proje olarak LEED Platinium’a aday olan EWE & Bursagaz binasında, bütün su ve

elektrik tüketiminin kontrolü otomatikleştirilmiş sistemlerle sağlandı. Hem inşasında hem de dekorasyonunda kullanılan malzemeler uluslararası ‘yeşil bina’ standartlarına uygun olarak seçildi. Yağmur sularının ve atık suların mekanik olarak kontrol edildiği yapıda, cephedeki PV panellerinin ve rüzgar tribününün binanın enerji ihtiyacının %3 ünü karşılaması bekleniyor. 820 m2 arsa alanı ve 9500 m2 inşaat alanına sahip,7 normal kat ve 3 bodrum kattan oluşan EWE & Bursagaz, Mayıs 2016 itibarıyla kullanılmaya başladı.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


. . MINI PORTFÖY

SELÇUKLU VADİ Çevreyle geçirgen bir ilişki anlayışına sahip.

116

Binaların birbirleriyle kurduğu ilişki en iyi şekilde organize edilerek, hem plan düzleminde hem de düşeyde komşuluk ilişkilerinin güçlenmesi hedeflendi. Yatayda görsel bir süreklilik sağlanarak güçlü kütle hareketleriyle heykelsi bir form yakalandı.

S

elçuklu Vadi, heykelsi formu, dinamik kütle ve cephe organizasyonuyla bulunduğu konuma farklı perspektifler sunuyor. Etrafındaki yeni hareketlenen yatırım alanlarına öncü olacak nitelikteki Selçuklu Vadi, Sancaktepe’de çevre yolu ve TEM otoyolu bağlantılarına çok yakın bir noktada konumlanması, yakın bir zamanda hemen önünden geçecek olan metro bağlantısı dolayısıyla kullanıcılarına ulaşılabilir bir yaşama alanı sunuyor. İşverenin kurumsal kimliğiyle örtüşmesi istenen konut projesi aynı zamanda firmanın ofislerini ve ilaç deposunu da barındırıyor. Projenin tasarım kararları alınırken çevresindeki yollardan, özellikle de TEM otoyolundan algısı çok önemsendi. Benzer projelerde iç avluya yoğunlaşmış dışa kapalı bir kütle düzeni gözlemlenirken Selçuklu Vadi’de çevreyle daha geçirgen bir ilişki anlayışı benimsenmiş, dinamik kütle ve cephe kurgusuyla etrafındaki ana ve ara yollardan projenin etkili perspektiflerle algılanması sağlandı. Binaların birbirleriyle kurduğu ilişki en iyi şekilde organize edilerek, hem plan düzleminde hem de düşeyde komşuluk ilişkilerinin güçlenmesi hedeflendi. Mart 2017, 35.Sayı

Yatayda görsel bir süreklilik sağlanarak güçlü kütle hareketleriyle heykelsi bir form yakalandı. İçerideki fonksiyona bağlı olarak hareketlenen cephe sistemi, her açıdan farklı perspektifler verecek şekilde hem estetik hem de işlevsel olarak ele alındı. Cephedeki hareketlilik balkonların yer yer genişletilmesi ve daraltılmasıyla sağlanarak bu noktalar iç mekan kurgusundan bağımsız düşünülmedi. Projenin en güçlü öğelerinden biri olarak kullanılan corten cephe kaplaması, alt kottaki yapı kütlesinin üzerinde hiçbir kesintiye uğramadan devam ederken, ofis kısmını mimari dil olarak konutlardan ayırdı, böylelikle yapının fonksiyonu biçimsel olarak da tanımlandı. Selçuklu Vadi projesinin peyzaj tasarımı, ara yol kotunun seviyesi baz alınarak, proje alanı içine taşınmasıyla şekillendirildi. Böylelikle ana yolla proje alanı arasında kot farkı oluşturularak ofis ve depo alanları, konut alanını yoldan ayıracak bir şekilde bu kot farkı içinde çözüldü. Ofis ve depo alanları anayoldan içeriye çekilerek otopark ve mal kabul alanı yaratıldı.q


REAL MERTER Kentle bütünleşen ve yaşayan bir kurgu.

117

Projede cadde ticareti, mimari tasarımın bir parçası haline getirilerek, kentle bütünleşen ve yaşayan bir zemin kurgusu oluşturuldu.

İ

stanbul’un uzun yıllardır ticaret hayatının merkezlerinden biri olan Merter’de yer alan karma kullanımlı yapı kompleksi Real Merter, içinde bulunduğu bağlama sırtını dönmeyen bir mimari dil ve konut ve ticari alanları bütünleştiren bir planlama ile ele alındı. Sokak seviyesinde devam eden hızlı ticaret hayatı ile üç bloktan oluşan konut yerleşiminin iç içe geçirildiği yapı kompleksinde, yerleşim alanları yeşil teraslar ve gölgeleme elemanları ile izole edildi. Real Merter, bulunduğu lokasyon ve arsanın üç tarafını saran ana caddelerle ilişkili kot farklarına rağmen sirkülasyonu kesintiye uğratmayan kurgusuyla ön plana çıkıyor. Ticari cepheler ve kütlelerin arasında oluşturulan küçük meydanlarla yaya sirkülasyonunun içine alındığı proje, yarı açık dolaşım alanlarının düşeyde kurduğu bağlantılarla kente entegre bir yapıya sahip…

sakinlerinin ihtiyacı olan yeşil örtü ve sosyal alanlar da ticari yapıların çatısında konumlandırılarak ticaret ve konut alanları birbirinden ayrılmış. 89.500 m²’lik toplam inşaat alanına sahip projede cadde ticareti, mimari tasarımın bir parçası haline getirilerek, kentle bütünleşen ve yaşayan bir zemin kurgusu oluşturuldu. Konut bloklarının arsa ve yol ilişkisinden doğan formların yumuşatılmasıyla tasarlanana projede, üçgen prizma form sayesinde konut cephelerinin doğrudan birbirlerine bakmaları engellendi ve her birim için manzaraya karşı ferah bir görüş alanı oluşturuldu.q

Real Merter’de karma kullanımlı konut projelerinde sıkça karşılaşılan mahremiyet ve sakinlik sorununu da incelikli bir şekilde ele alınarak, konut sakinlerine mahremiyet alanları sağlanmış. Bu bağlamda konut E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


. . MINI PORTFÖY

TOYA NEXT İyi kurulmuş ilişkileriyle bölgeye değer katıyor.

118

Hem cephe tasarımında hem de planlamada kullanılan akılcı çözümlerle, kullanıcıların istediği kadar mahremiyet, talep ettiği kadar sosyal yaşamı kendisinin dengeleyebileceği modern ve konforlu bir yaşam tarzı hedeflendi.

Ç

ok yakın bir zamana kadar sadece ticari işleviyle anılan, ancak artık konutların ve yeni yaşam alanlarının da gelişmekte olduğu İkitelli bölgesinde tasarlanan Toya Next, hem Basın Ekspres hattı, hem de pek çok bağlantı noktasının kesişimde yer alıyor. Halen üretim ve ticari ruhun devam ettiği İkitelli’ye, bütün bu yaşamların kesişiminde, ticaret ve hizmet alanlarıyla konut ve rekreasyon alanlarının iyi kurulmuş ilişkileriyle değer katan Toya Next, kendi içerisinde oluşturduğu ekosistemden besleniyor. Bölgede eksikliği duyulan yeşil alanlar, yapılaşmanın arka kısmında, konut ve ticaret alanlarını ayıran podyum üstünde, çağdaş teknolojiyle güvenlikli bir şekilde sağlanırken, yeşil alanların altında ve önünde kurgulanan ticari alanlar da bu kısmın mahremiyetini sağlayacak biçimde ve kullanıcıların ihtiyaçlarına yanıt verecek çeşitlilikte tasarlandı. Büyük ağaçların yetişebileceği derinlikte bir toprak alanıyla korunaklı bir doğal yaşam alanı sağlayan bahçe, ticari alanla konutlar arasında yeşil bir yalıtım görevi de üstlendi. Mart 2017, 35.Sayı

Bağımsız bölümleri birbirinden ayıran elamanları sadece bölücü olarak değil, aynı zamanda cephenin de bir unsuru olacak şekilde akıllı detaylarla ele alındı. Böylelikle yaşam alanları daha ayrıcalıklı bir hale getirildi. Hem cephe tasarımında hem de planlamada kullanılan akılcı çözümlerle, kullanıcıların istediği kadar mahremiyet, talep ettiği kadar sosyal yaşamı kendisinin dengeleyebileceği modern ve konforlu bir yaşam tarzı hedeflendi. Sadece ticari alanlar ve konutların birbiri için yeterliliğini değil, aynı zamanda sosyal donatıların da kendine yeterliliğini önemseyerek, Toya Next’in tasarımında sosyal alanlar çeşitlilik ve konumları itibarıyla bütün kullanıcıların kolayca faydalanabileceği ortak bir noktada ve yeterli olacak şekilde kurgulandı. Bu alanların doğal ışıktan da mümkün olduğunca çok faydalanmaları sağlandı.q


TAEGUTEC FABRIKA VE YÖNETIM BINASI Hafızalarda yer eden cephe tasarımına sahip.

119

K

İki ayrı kütle olarak tasarlanan ofis binasında, kontrollü gün ışığı iç mekanlardaki önceliği oluşturdu. Ofis ve sosyal mekanlar ile üretim bölümünü oluşturan bu iki kütle arasındaki geçişler, iç-dış mekan algılarını birbirine yaklaştıran şeffaf, cam tüp geçitler olarak düşünüldü.

ocaeli Organize Sanayi Bölgesi’nde yer alan Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası, ofis kültürünün, iş hayatının ve sosyal yaşamın farklı ihtiyaçlarını bir araya getirerek, profesyonel hayatın çalışanlar üzerindeki olumsuz yansımalarını minimize etmeyi, oluşturduğu sosyal yaşam alanları ve dış mekan bütünlüğü ile de ofis çalışanlarının her fırsatta ‘dışarı’ ile olan bağlantısını yenilemeyi hedefleyerek tasarlandı. İki ayrı kütle olarak tasarlanan ofis binasında, kontrollü gün ışığı iç mekanlardaki önceliği oluşturdu. Ofis ve sosyal mekanlar ile üretim bölümünü oluşturan bu iki kütle arasındaki geçişler, iç-dış mekan algılarını birbirine yaklaştıran şeffaf, cam tüp geçitler olarak düşünüldü. Yapının plan şemasında ana giriş, su ögesi ve heykelsi konferans salon kütlesi ile vurgulanırken; giriş kat, büyük sergi alanı ve onu çevreleyen kafeterya, toplantı odaları gibi sosyal ve genel kullanıma açık mekanlardan oluşturuldu. Bu mekanlar, hem ışıklık hem de yapıyı çevreleyen bahçeye ve havuza doğru uzanan konsol teraslar sayesinde gün ışığı ve dış mekanla bütünleştirildi.

Açık kullanımlı ofis bölümü olarak düşünülen bir üst katta ise galeri ile oluşturulan bütüncül kurgu sayesinde kullanıcının, açık ofis ve giriş katındaki sosyal alanlar arasında kolaylıkla dolaşımı sağlandı. Kontrollü gün ışığı, çatıda bulunan büyük ışıklıktan ofis katlarına alındı ve buradan da sosyal alana kadar ulaşması sağlandı. Bununla birlikte iç-dış algısı kesintisiz bir biçimde desteklendi. İkinci kütle olan üretim bölümünde; fonksiyon şemasındaki ofis ve üretim arasında bütünsel bağlantı hedeflendi. Görünürde yönetim binasından uzaklaştırılmış olan üretim alanları özel cam tüplerin kullanıldığı köprü bağlantıları ile birinci kütleye bağlandı. Kullanılan bu cam köprülerin bir yandan dışarıda olma hissi sağlaması, öte yandan da başka bir kütleye geçiş için farkındalık yaratması sağlandı. Taegutec Fabrika ve Yönetim Binası’nda kurgulanan dikkat çekici, hafızalarda yer eden cephe tasarımı ve malzeme seçimleri ile, firmanın kurumsal kimliğine mimari tasarımın yarattığı değerlerle de katkıda bulunmak hedeflendi.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


. . MINI PORTFÖY

ULUGÖL OTOMOTİV Değişken kütleler, dinamik cephe...

120

Ulugöl Otomotiv Ofis Binası, pek çok ikonlaşmış, yeni nesil gayrımenkul projesine ev sahipliği yapan bu bölgede fonksiyonel, özgün ve nitelikli bir mimari tasarım, dinamik bir kütle kurgusu ve akıllarda yer edecek bir cephe kimliğiyle bütünleştirilerek ele alındı.

A

ofis işlevi birlikteliğini ve ortak alanlarla çalışanlar arasındaki sosyal etkileşimi sağlamak gibi amaçlar hedeflendi. Aynı zamanda, günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olduğu düşünülerek yeşil alanlar çalışma mekanlarına entegre edildi ve iş ortamının şeffaflığı artırıldı.

Projenin ana tasarım kararları, kentteki fiziksel çevre verilerini analiz ederek sürdürülebilir, rasyonel ve düzenli bir strüktür vizyonuyla hareket etmek ve standart ofis tipolojisini yeniden kurgulamak üzerinde şekillendirildi. Böylelikle değişken kütlelerle cephenin çok yönlülüğünü sağlamak, statik kurgu göz önünde bulundurularak ara katlarda boşluk ve doluluk ilişkileri oluşturmak, yeşil teraslarla

Cephenin malzeme farklılıklarıyla zenginleştirilmesi amaçlanarak, terasların iç yüzlerinde kırmızı kompozit paneller, binanın sağır cephelerinde ise taş desen seramikler kullanıldı. Ofis cephesinde de mesh güneş kırıcı paneller ve dikey elementlerle güneşin olumsuz etkisi azaltıldı. 15000 m² inşaat alanıyla, 5 adet bodrum kat, zemin kat ve 10 adet normal kattan oluşan Ulugöl Otomotiv Ofis Binası’nın batı cephesinin zemin katı sergi salonu, doğu cephesi ise ofis girişleri ve açık otopark olarak ayrıldı. Kapalı otoparklara araç asansörleriyle bağlanılması sağlandı.q

nadolu yakasının en önemli yaşam ve finans merkezlerinden biri haline gelen Ataşehir’de, bölgenin en işlek caddelerinden birinde konumlanan Ulugöl Otomotiv Ofis Binası, pek çok ikonlaşmış, yeni nesil gayrımenkul projesine ev sahipliği yapan bu bölgede fonksiyonel, özgün ve nitelikli bir mimari tasarım, dinamik bir kütle kurgusu ve akıllarda yer edecek bir cephe kimliğiyle bütünleştirilerek ele alındı.

Mart 2017, 35.Sayı



MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

SOMUT FONKSIYONELLİK

KAPI

ÇARPICI SIMGESELLİK

122

Mart 2017, 35. Sayı


Sponsorluğunda hazırlanmıştır.

DUVARIN KARŞITLIĞI; KAPI Kimi zaman keşfe davet eder, kimi zama ise; gizler, korur, rededer, dışlar, hapseder...

ANTİK ÇAĞLARDAN GÜNÜMÜZE YAPILARA VE MEKANLARA GİRİP ÇIKMAYI SAĞLAYAN KAPILARIN BU SOMUT İŞLEVLERİNİN YANI SIRA SANATTAN FELSEFEYE KADAR BİRÇOK ALANDA DA SİMGELEDİĞİ SOYUT ANLAMLARI VARDIR. ÖRNEĞİN; ANTIK ÇAĞ’DA KAPILARIN ÖBÜR DÜNYANIN GERÇEK GİRİŞİ OLDUĞUNA İNANILIYORDU VE ÖNEMLİ YERLERE AÇILAN KAPILARIN ÜZERİNDE ÖBÜR DÜNYAYI SİMGELEYEN TASARIMLAR BULUNUYORDU. - Neşe Jones

Geçiş ve metamorfoz, kapı sembolü ile temsil edilen en yaygın fikirlerdir; bir yerden başka bir yere geçiş, aydınlık ile karanlık arasındaki geçittir. Açık bir kapı, hoşgeldiniz demektir, keşfe davet eder ve araştırma başlatır; kapalı bir kapı ise reddetme, koruma, gizlilik, dışlama ve hapsetmeyi temsil eder. Dişil bir semboldür kapı ve duvarın karşıtlığıdır... Kapalı bir alanın içine girmeye izin veren ve hareketli bir yapı olan kapı; Türk Dil Kurumu’nun Türkçe sözlüğünde “bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı” olarak tanımlanmaktadır. Yapılan arkeolojik araştırmalara göre kapı ile ilgili en eski kayıtların Antik Çağ’a kadar dayandığı tespit edilmiş, hatta İsviçre’deki

arkeologlar tarafından 5000 yıllık bir kapı bulunmuştur. Antik çağlardan günümüze yapılara ve mekanlara girip çıkmayı sağlayan kapıların bu somut işlevlerinin yanı sıra sanattan felsefeye kadar birçok alanda da simgelediği soyut anlamları vardır. Örneğin; Antik Çağ’da kapıların öbür dünyanın gerçek girişi olduğuna inanılıyordu ve önemli yerlere açılan kapıların üzerinde öbür dünyayı simgeleyen tasarımlar bulunuyordu. Antik Mısır Mezarlarındaki resimlerde ise kapı; tek bir ahşap parça içinde tek veya çift olarak temsil edilmişti. Mısır Mezarlarında ahşap bir parça olarak simgelenen kapı, King Solomon (Kral Süleyman)’ın tapınağında ise keresteden, zeytin ağacından oyularak yapılmış ve üzeri altın ile kaplanmış. Batı edebiyatının ilk büyük eserlerinden olan İlyada ve Odysseia Destanları’nın E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ

123


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

124

YAPILAN ARKEOLOJİK ARAŞTIRMALARA GÖRE KAPI İLE İLGİLİ EN ESKİ KAYITLARIN ANTİK ÇAĞ’A KADAR DAYANDIĞI TESPİT EDİLMİŞ, HATTA İSVİÇRE’DEKİ ARKEOLOGLAR TARAFINDAN 5000 YILLIK BİR KAPI BULUNMUŞTUR. yazarı veya derleyicisi olduğu kabul edilen Homeros ise şiirlerinde kapıları, gümüş veya pirinçle kaplamış olarak tanımlıyor. Antik Yunan ve Roma kapıları; tek kapılar, çift kapılar, üçlü kapılar, sürgülü kapılar veya katlanır kapılar ve menteşeli kanatları arkaya yaslanır... MS 1. yüzyılın ortalarında Pompeii’deki İmparatorluk kültünün rahibesi ve aynı zamanda Concordia Augustus’un başhemşiresi olan Eumachia tarafından yaptırılarak şehre hediye edilen Eumachia Binası’nda da üç kanatlı bir kapı resmi vardır. Agrigentum’daki Theron mezarında taşa oyulmuş dört panelli bir kapı var. Mevcut örnekler arasında SS kilisesindeki bronz kapılar bulunmakta ve Roma’daki Cosmas ve Damiano’dakiler Roma metal işlerinin en önemli örnekleridir; iki kanatlı, her biri iki panelli ve bronz çerçevelidir. Panteon’dakilerde ise üst, alt ve ortada dar yatay Mart 2017, 35. Sayı

paneller bulunmaktadır ve tasarım açısından benzerdir. Roma döneminin en önemli iki bronz kapısı ise Lateran Bazilikası’nda bulunmaktadır. Antik Çağ’da Mısır’ın İskenderiye kentinde yaşamış olan Yunan matematikçi ve mühendis İskenderiyeli Heron (Heron of Alexandria), MS 1. yüzyılda Roma Mısır döneminde, bilinen en eski otomatik kapıyı yarattı. Ayak sensörü tarafından aktive edilen ilk otomatik kapı; Çin’de, Sui İmparatoru Yang döneminde, kendisi için kurulan kraliyet kütüphanesinde yapıldı. İlk otomatik kapı operatörleri ise daha sonra 1206 yılında Arap mucidi İsmail Al-Jazari tarafından yaratıldı. (The Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices by Al-Jazari in 1206.) Bakır ve alaşımları Ortaçağ mimarisi-

nin ayrılmaz birer parçasıydı. Örneğin; Bethlehem’deki 6. yüzyıla ait olan Doğuş Kilisesi’nin (Church Of The Nativity) kapıları desenli kesilmiş bronz plakalarla kaplıydı. 8. ve 9. Yüzyılda, Constantinople’deki Ayasofya’nın kapıları tunç işlemeli ve Aix-la-Chapelle Katedrali’nin batı kapıları (9. Yüzyıl) ile Venedik’teki St. Marks’daki kapılar benzer yapılmış, muhtemelen Constantinople (İstanbul)’dan getirilmişti. 11. ve 12. Yüzyılda çok sayıda bronz kapı örneği bulunmaktadır, en eskisi Almanya’nın Hildesheim kentinde bulunmuştur (1015). Hildesheim tasarımı, Polonya’daki Gniezno kapısının konseptini etkilemiştir. Lincoln’de 12. Yüzyılın erken bir örneği vardır; Fransa, Paris’teki Notre Dame’un kapılarının metal işleri belki de en güzel uygulamalar diyebiliriz. Bu yüzyılın sayısız örneklerini Fransa ve İngiltere’de görebiliriz. İtalya’ya


125

baktığımızda, en ünlü kapılar; kapı çerçeveleri ile birlikte bronz olan Battistero di San Giovanni’nin (Floransa) kapıları, belki de kenarlardan sonra en dikkat çekici olan figürleri modellemek; Mimar Andrea Pisano’nun (1330) Güney girişini kuşlar ve yapraklarla modellenmesi ve Lorenzo Ghiberti’nin (1425-1452) Doğu girişinin güzelliği. Ghiberti, Kuzey kapısında (14021424), panelleme ve figür konularında Andrea Pisano ile aynı tasarım şemasını benimsedi ancak Doğu kapısındaki dikdörtgen panellerin tamamını yarım kabartmalarla doldurdu ve burada, Kutsal Kitaptaki konuları sayısız figürlerle resimlendirdi ki bunlar muhtemelen Michelangelo’nun bahsettiği Cennet kapıları...

birimlerinin arasında bahçe düzenlemeleri yapılmış; Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Yıldız Sarayı’nda gördüğümüz gibi, bu bahçeler birbirlerinden kapılarla ayrılmıştır. Ayrıca, Klasik Dönemde surlara bitişik olarak inşa edilen Bab-ı Selam, Otluk ve Koltuk kapılar da bir takım değişiklikler ile varlığını sürdürmüşlerdir.

Roma ve Selçuklu mimarisinden yoğun bir şekilde etkilenen Osmanlı mimarisinin ise en ilgi çekici ve en büyük düzenlemeleri arasında saraylar önemli bir yere sahipti. Klasik Dönemde, ortaya konulan Manisa, Edirne ve Topkapı saraylarında, avluları birbirinden ayıran Bab-ı Sade, Bab-ı Hümayun ve Harem gibi kapılar bulunmakta idi. Batılılaşma Dönemi saraylarında saray

Türk mimarisinin önemli unsurlarından biri olan kapılar; yapıların ve sahiplerinin gücünü gösteren en önemli detay olmasının yanı sıra önüne gelenlere verilmek istenen mesajı da verendir. Selçuklu ve Osmanlı’nın anıtsal camilerinin taçkapıları, bu tür yapıların dinsel gücünü gösterir. Romalıların, Hititlerin ve daha birçok uygarlığın şehir kapılarının iki yanına konan aslan gibi hey-

TÜRK MİMİMARİSİNİN ÖNEMLİ UNSURLARINDAN BİRİ OLAN KAPILAR; YAPILARIN VE SAHİPLERİNİN GÜCÜNÜ GÖSTEREN EN ÖNEMLİ DETAY OLMASININ YANI SIRA ÖNÜNE GELENLERE VERİLMEK İSTENEN MESAJI DA VERENDİR.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

126

GÜVENLİĞİ YA DA GİZLİLİĞİ SAĞLAMAK AMACIYLA YARARLANILAN KAPILAR MİMARİDE KULLANILDIKLARI YERE YA DA COĞRAFYAYA GÖRE DEĞİŞİK BİÇİM VE İŞLEVLER ALIR.

kellerin amacı ise kente kötü niyetle gelenlere korku salmaktır. Kale ve surlarla çevrili olan kentlere kontrollü giriş çıkış sağlamak amacıyla yapılan ve tarihsel dönemlerine göre savunma, güvenlik, kamu sağlığı, ticaret, vergilendirme ve törensel faaliyetlerde kullanılan şehir kapılarının önemli bir yeri vardır uygarlık tarihinde. Önünde kanlı savaşların geçtiği, içinden görkemli geçişlerin yapıldığı bu yapılar günümüzde artık şehir yaşamını sessizce izleyen geçmişin tanıkları olmaktan öteye gidemiyor. Güvenliği ya da gizliliği sağlamak amacıyla yararlanılan kapılar mimaride kullanıldıkları yere ya da coğrafyaya göre değişik biçim ve işlevler alır, kullanılacak alanlara göre de farklı model ve özelliklerde tasarlanır. Birçok farklı malzemeden yapılabilen kapıların çeşitlerini incelediğimizde; masif ahşap, çelik, demir, fiberglass ve cam kapılar olarak sıralayabiliriz. Model olarak incelediğimizde ise; katlamalı, kayar panelli ve asma kapılar karşımıza çıkmakta.

Mart 2017, 35. Sayı

Güvenlik ve dekorasyon açısından yaşam alanlarımızda önemli yeri olan kapı, felsefede iki farklı dünyayı simgelerken; bilinenle bilinmeyen, görünenle görünmeyen, ışıkla karanlık arasındaki geçiş anlamına da gelir. Ayrıca yeni bir başlangıcı da simgeleyen kapıların, kapalı olmasının birşeylerin gizlenmesini, açık olmasının ise gizlerin ortadan kalkmasını simgelediğini görürüz. Günlük konuşma dilinde de kendine bolca yer bulur kapı; “kapı kapı dolaşmak” çok gezmeyi, “kapı gibi” gücü, “kapı dışarı etmek” kovulmayı, “kapı komşusu” yakın komşuyu, “kapıda kalmak” eve girememeyi, “kapıdan çevirmek” içeri almamayı, “kapıdan kovsan bacadan düşer” yüzsüz kişileri, “kapılar yüzüne kapanmak” gidecek yerin kalmamasını, “kapısını aşındırmak” bir yere çok sık gitmeyi, “kapıyı büyük açmak” risk almayı, “kapıyı göstermek” birini kovmayı, “dış kapının mandalı” yabancıyı, “devlet kapısı” devletin kurumlarını, “kapıya dayanmak” zorla bir yere girmeye çalışmayı, “ekmek kapısı” para kazanılan işi, “kapıyı odun etmek” fakirliği anlatır...q



MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

128

CIRCULAR PAVILION

Atığın ürüne dönüştüğü sıra dışı bir yapı...

CIRCULAR PAVILION; ESKİ BİR SÜPERMARKET ÇATISINDAN GERİ DÖNÜŞTÜRÜLEREK GELİŞTİRİLMİŞ KAPILARDAN VE YALITIMLI BİR CEPHEDEN OLUŞUYOR.

Mimarlık stüdyosu Encore Heureux’un Paris Belediye Binasının dışına inşa ettiği pavilion; 30 Kasım - 11 Aralık 2015 tarihleri arasında kentte düzenlenen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı ile eşzamanlı olarak kurulmuş. Bu 70 metrekarelik bina, sürdürülebilir mimari için bir model olarak tasarlanmış. Circular Pavilion; eski bir süpermarket çatısından geri dönüştürülerek geliştirilmiş kapılardan ve yalıtımlı bir cepheden oluşuyor. Şekli yerine yapı yaklaşımına bir referans olması adına dairesel olarak Mart 2017, 35. Sayı

adlandırılan yapı, bir kişinin atığının başkasının kaynağı haline geldiği sirküler ekonomi ilkelerini takip eden süreci tanımlıyor. Binanın en sıra dışı özelliğinin ise kapı kaplamalı cephesinin olduğu söylenebilir. Ekip projede, Paris’teki 19. bölgede yenilenecek olan konutların meşe kapılarından 180’ini kullanarak onları basit bir doğrusal sisteme yerleştirmek yerine, duvarların üst bölümleri arasında balık sırtı deseni ile tasarlamayı tercih etmiş. Bu kullanım ise binaya zikzaklı bir çatı çizgisi kazandırmış.q


129

BARSELONA’DA BİR YENİLEME PROJESİ Planlanabilir alanlara katlanır kapılı çözüm...

BARSELONA’DA BİR YENİLEME PROJESİ OLAN BU APARTMAN DAİRESİNİN ODA DÜZENİ BİRBİRİNE ÇİFT KANATLI KAPILARLA BAĞLI BÖLÜMLERDEN OLUŞUYOR. İspanyol mimarlık stüdyosu Arquitectura-G tarafından Barselona’da bir yenileme projesi olan bu apartman dairesinin oda düzeni birbirine çift kanatlı kapılarla bağlı bölümlerden oluşuyor. Bu bölümler aynı zamanda dolaşımı ikiye bölen, mutfak, hizmet odası, kiler ve misafir banyosunu daha verimli bir şekilde birleştiren bir servis koridoru görevi üstleniyor. Bölümler arasındaki bu verimli geçiş, tek bir odanın boyutunu büyütmeye hatta bir mutlak geçirgenliğe erişmeye izin vererek onları programlı bir şekilde bağlamaya izin veriyor. Öte yandan, bölümleri ihtiyaçlara bağlı olarak özelleştirmeye ve kişiselleştirmeye olanak sağlıyor.

Programatik olarak belirsiz olan alanların ortaya çıkmasını sağlayan bu açılıp kapanan sürgülü duvar bölmeler, ev sahipleri tarafından tanımlanmaya hazır ve görsel geçirgenliği geliştirilerek planlanabilen alanlara dönüştürülebiliyor. Bölmelerinin ebat eşitliğinin ötesinde, tüm odaları katlanır ve sürgülü duvar bölmeleri ile birbibine bağlayan bu kapılar, bir yandan dairenin çok yönlülüğünü ifade eden bir araç görevi üstlenirken öte yandan ortogonalliğini bozan köşegenlere izin veriyor.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

130

ANTWERP EVİ Dev cam kapılar ile bahçeyle bütünleşiyor

YAKLAŞIK DÖRT TON AĞIRLIĞINDA VE ALTI METRE YÜKSEKLİĞİNDE OLAN BU İKİ KATLI İKİZ KAPI ASLINDA KENDİ EKSENİ ETRAFINDA DÖNEN ÇİFT CAMLI BİR PENCERE. Belçikalı mimarlık stüdyosu Sculp IT tarafından yenilenen Antwerp kasaba evinin bahçesine açılan kapılar “dünyanın en büyük dönen penceresi” olarak tanımlanıyor. Yaklaşık dört ton ağırlığında ve altı metre yüksekliğinde olan bu iki katlı ikiz kapı aslında kendi ekseni etrafında dönen çift camlı bir pencere. Evin eski halinde bahçe ile bağlantısı olmayan uzantılar vardı ve Mimar Pieter Peerlings ile Silvia Mertens bu uzantıları camlı mekanlar haline getirerek bahçeyle bağlamayı planladılar. Mart 2017, 35. Sayı

Amaçları, yeni yapının üç seviyeden de bahçeyi görmesini ve doğal ışık almasını sağlamaktı. Bu amaçla camlı mekanlar olarak planlanan yeni mutfak ile yemek odası çift cam bir pencere ile bahçeye bağlanmış oldu. Üç metre genişliğinde ve altı metre yüksekliğinde yalıtılmış camla donatılmış dev kapıların her biri geleneksel menteşeden ziyade bir mil ile açılıp kapanıyor. Bu basit ama çağdaş cam sırt aynı zamanda evin arka duvarını oluşturuyor.q


131

EVOLUTION DOOR Radikal bir kapı örneği

“ÇEVRİLİR PANEL KAPI” OLARAK ADLANDIRILAN SİSTEM; BİR ÇERÇEVEYE İKİ MENTEŞEYLE BAĞLANMAK YERİNE DÖRT ÜÇGEN KESİTE BÖLÜNÜP KENDİ İÇİNE ÇÖKEREK BİR DİKDÖRTGENE DÖNÜŞÜYOR. Avusturyalı sanatçı Klemens Torggler tarafından radikal bir şekilde yeniden tasarlanan Evolution Door, kendi ekseni etrafında dönen farklı katlanır sistemi ile dikkat çekiyor. Torggler’in yıllarca konsept üzerinde çalıştığı ve “çevrilir panel kapı” olarak adlandırdığı bu sistem; bir çerçeveye iki menteşeyle bağlanmak yerine dört üçgen kesite bölünüp kendi içine çökerek bir dikdörtgene dönüşüyor. Kapının iki yarısı, çerçevenin alt ve üst kısmından birbirine mille bağlı ve ortada bir menteşe bulunuyor. İki orta paneli bir araya getiren bu bağlantı noktası hafifçe çekilerek kapı katlanır ve girişe doğru kaydırılır. Aslında teknik bir oyun olan bu özel yapı; rayları kullanmadan kapının yana kaydırılmasını mümkün kılıyor ve kapılar için yeni uygulamalara yol açmış oluyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


KAPI’YI mimarlara SORDUK DUVAR DEĞIŞMEZ, KALICI VE SABIT IKEN KAPI BIR DEĞIŞKENLIK IÇINDE… KAPIYI AÇIK BIRAKIRSANIZ MEKANLAR BIRBIRININ IÇINE AKAR, KAPATIRSANIZ TAMAMEN KAPALI BIR KUTU HALINE DÖNÜŞÜR.

132

“Yükseldikçe ve büyüdükçe ihtişamı artan bir eleman kapı…” Kapı çok ilginç duygular uyandırır; kapıların geçiş olduğu, pencere/kapı olduğu, büyük taç kapılar haline geldiği durumlar var ki tarihte İlk yapılara üsten girilirdi ve o zaman kapı gibi bir kavram yoktu.

GAD Mimarlık, Gökhan Avcıoğlu Mart 2017, 35. Sayı

Kapı, müthiş bir buluş ve günümüzde pek çok çeşidi var; duvarın içine girip çıkan, menteşeler üzerinde hareket eden, yurakıya, aşağıya giden, toplanan modelleri var. Mimaride üzerinde düşündüğümüz ve yapının kalitesini

de belirleyen önemli unsurlardan bir tanesi. Yükseldikçe ve büyüdükçe ihtişamı artan bir eleman kapı… Kapıların lokasyonu önemli. Nereden açıldığı nereye baktığı, bazen görmek bazen görmemek istendiği durumları var ve bazı davranış biçimleri var süpürgelik, pervaz gibi… Bizler modernizm içinde eğitim gördüğümüz için pek sevmeyiz bu biçimleri ama son zamanlarda kapı-

pencere birlikteliği gibi bazı buluşlar oldu. Bizim yaptığımız bir projede tam bu kavram üstüneydi ve projede kapı yok, bütün büyük pencereler dört metre motorlarla aşağıya iniyor. Böylece iç mekan ile dış mekan birbirine karışarak bütünleşiyor.


“Kapı aslında etkileşimi simgeliyor diyebilirim.” Kapı; geçiş, akış, içeri ile dışarının bağlantısı, esneklik gibi pek çok anlama açık ama aslında etkileşimi simgeliyor diyebilirim. İnsanların seçimine bağlı olarak birbiriyle etkileşmesini, doğayla etkileşim içinde olmasını veya olmamasını kısaca geçişkenliği sağlayan esnek bir unsur. Duvar değişmez, kalıcı ve sabit iken kapı bir değişkenlik içinde… Kapıyı açık bırakırsanız mekanlar birbirinin içine akar, kapatırsanız tamamen kapalı bir kutu haline dönüşür.

Felsefi olarak da anlamı var ama günümüzde kapı çok çeşitlilik ve teknolojik anlamları nedeniyle mimarlar için önemli bir unsur haline geldi. Biz mimarlar, kapı listeleri, kapı çizimleri ve kapı paftaları gibi özel çalışmalar yapmak durumundayız ki belki de bina içinde çok az eleman için bu kadar çalışma yapılıyor. Kapı günümüzde cephe elemanları, aydınlatma elemanları, ıslak hacim elemanları derecesinde önem kazanan yapı elemanlarından biri oldu. Çünkü kapı dediğimiz şey aslında ilk aklımıza

geldiği şekliyle oda kapısı değil… Binaya giriş kapısı, döner kapı, otomatik kapı, yangın kapıları, güvenlik kapıları, bütün bunların elektronik bağlantıları diye düşündüğünüz anda hakikaten o kapı çeşitliliği bizi de zorlayıcı hale geliyor ve üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Kapının estetik yönü de önemli ve içmimari açıdan önemli bir eleman; bir mobilya gibi kullandığınız kapılar olabildiği gibi tamamen şeffaf bıraktığınız cam kapılar da olabiliyor…

Has Mimarlık, Ayşe Hasol Erktin

“ Kapı, arkasındaki yaşantıyı sembolize eder ve o yaşamlarla ilgili merak uyandırır” Özellikle havaalanları konusunda uzmanlaştığımız için bizim aklımıza hemen havaalanı geliyor haliyle...Havaalanları aslında gidilen ülkenin giriş kapısıdır, diyebiliriz. Biz de tasarımlarımıza başlarken böyle düşünürüz ve bu nedenle anlamsal olarak kapı bizim için özel bir öneme sahiptir. Kapı, mimaride sembolik

özellikleri de olan önemli bir yapı elemanı. Kapı, arkasındaki yaşantıyı sembolize eder ve o yaşamlarla ilgili merak uyandırır. Sokaklarda yürürken çok güzel kapılar, kapı tokmakları ve kapı zilleri görürseniz o kapının arkasında ne olduğunu, nasıl bir hayat sürüldüğünü hep merak edersiniz.

Dış mekan ile iç mekan arasında net bir ayırım yapmadığı için bizim favorimiz döner kapı olabilir.

GMW Mimarlık, Ali Evrenay Özveren

“Kapı benim için aidiyet, güvenlik ve sığınma ilgili bir konu. ” Kapı, felsefi anlamda kuvvetli mesajlar veriyor. Kapının bana verdiği hissi biliyorum ama ifade etmekte zorlanıyorum. İlk aklıma gelen, kapı benim için aidiyet, güvenlik ve sığınma ilgili bir konu.

Kapı kavramını mimariye bağlamak da hiç içimden gelmiyor. Bir çölün ortasına kapı koysanız yanından değil de sanki açıp içinden geçme hissi uyandıracaktır diye düşünüyorum; yani o denli kuvvetli bir kavram. Kapının ardı, kapı benim ise; aidiyet

ve güven, başkası için ise dikkatli olmak gerektiği ve kendi sınırlarımın dışında olduğum şeklinde bir his yaşıyorum. Kapı, göreceklerinize sizi daha en baştan hazırlayan bir etken.

İGLO Mimarlık, Zafer Karoğlu


Advertorial

MALZEME

Yöntem

UYGULAMA

MOOD İLE TASARIMLARINIZ DA YARATICILIĞINIZI UYANDIRIN! MOOD KAPI VE BÖLME DUVAR SİSTEMLERİNİN ÜRETIMDE KULLANILAN MALZEME VE HAMMADDELER %100’E YAKIN ORANDA GERI DÖNÜŞTÜRÜLEBILIR OLANLARDAN SEÇILMEKTE, BU SAYEDE ÜRÜNLER LEED VE BREEAM SERTIFIKALI YEŞIL BINALARDA RAHATLIKLA KULLANILABILMEKTEDIR. 134

M

OOD Türkiye’de ilk defa uygulanan teleskobik alüminyum kasalı kapıların ve bölme duvar sistemlerinin üretimine başlayarak, bu alanda yeniliğin ve kalitenin simgesi haline gelmiştir. Geniş ürün yelpazesini uzun yıllara dayanan proje yönetim ve uygulama tecrübesi ile birleştirerek, tüm ürün ve hizmetlerinde kaliteyi, fonksiyonelliği ve estetiği ön planda tutarak tüm yaşam alanlarında aranan bir marka olmuştur. Projesine göre özel ölçülerde ve farklı özelliklerde tasarlanan alüminyum kasalı kapı sistemleri, cubicle sistemleri, bölme duvar sistemleri ve özel ahşap dekorasyon ürünleri üretilmekte olup, ilave olarak ithal ofis mobilyaları ve oturma grupları ile çok geniş Mart 2017, 35. Sayı

bir yelpazede ürün ve çözümler sunulmaktadır. Başta sağlık kurumları, eğitim kurumları, sanayi kuruluşları, ofisler ve prestijli konutlar olmak üzere tüm yaşam alanlarında, kalite, estetik ve dayanıklılıkları sebebi ile mimarlar ve son kullanıcılar tarafından tercih edilmektedir. Üretimde kullanılan malzeme ve hammaddeler %100’e yakın oranda geri dönüştürülebilir olanlardan seçilmekte, bu sayede ürünler LEED ve BREEAM sertifikalı yeşil binalarda rahatlıkla kullanılabilmektedir. Çeyrek asırlık tecrübesi ile MOOD, çözüm sunan düşünce yapısı, tasarımlarıyla evrenselliği yakalamış olan ürünleri ve köklü teknik kadrosuyla, tüm müşterilerine güvenilir bir


çözüm ortağı olmayı ilk günkü heyecanıyla sürdürmektedir.Yaşam alanlarına özel çözümler sunarken, şıklığı, zarafeti ve sıcaklığı da mekanlarınıza getirmekte, doğadan ilham alınarak tasarlanan, birbirinden farklı, desen ve özelliklere sahip ürünleriyle, kalitesi ile de fark yaratmaktadır. Her geçen gün koleksiyonlarına kattığı yeni modellerle ve teknolojik yeniliklerle, çözümler üretmeye devam etmektedir.

çağrıştırıyor. Ekip çalışmasının sinerjisini kaybetmeden kendinize ait bir mekanda çalışmanın rahatlığını yaşamak isteyenler için. Işığın mekan içinde kesintisiz olarak yol almasını sağlayan sistemler, duvarları saydamlaştırarak sade, estetik ve daha hafif bir mimari yapı elde etmenizi sağlayacak. Alüminyum kasalı kapı modelleryle uyumlu olan sistemleri, çalışma alanlarınıza dinamizm katmak için tasarlandı.

SIRADANLIKTAN UZAK, HAREKETİ SADELİKLE BÜTÜNLEŞTİREN DETAYLAR…

Tek veya çift camlı, ahşap dolu panelli, pervazlı, derzli, yatay ya da düşey taşıyıcılı bölme sistemleri içerisinden ihtiyacınıza ve zevkinize uygun en doğru seçimi yaparak ofislerinizi daha şık hale getirmeniz konusunda yardımcı oluyor.

Tasarım farkınızı kapılarınıza yansıtın… MOOD, kapıyı sadece fonksiyonuyla değil, tasarım değeriyle de biçimlendirmektedir. Tamamı kendi özgün çalışmalarından oluşan koleksiyonu, kapılarda tasarım özgürlüğünü ön plana çıkartmaktadır. Alüminyumun estetik, dayanıklılık ve doğallığını ürettiği tüm kapılara yansıtırken, tasarımsal çeşitlilikte de çok geniş bir yelpaze sunmaktadır. Alüminyum kasa modellerini, cam, laminat kaplama, doğal ahşap kaplama, lake, melamin veya deri kaplama kanatlarla kombine edilerek sınırsız sayıda tasarım seçeneğine ulaşılabilmektedir. Kapıları oluşturan kasa profilleri ve kanat çerçeveleri, ekstrüde edilen alüminyum profillerden üretilmektedir. Kasalar teleskobik özellikte olup; 2,5 cm’ ye kadar duvar kalınlık farklarını tolere edebilmektedir. Kumaş lamineli, opak, transparan, renkli, ayna lamine ve temperli cam kanat seçenekleri üretilmektedir. Duvar birleşimleri ve kanadın kasaya oturduğu bölgelerde darbe ve sesi izole eden airbag fitiller kullanılmaktadır. Kanat çerçevesi kapı kapalıyken karşıdan bakıldığında görülememektedir. Tüm kasa ve kanat profillerinin 45º köşe birleşimlerinde özel çektirme aparatları kullanılarak hatasız bir birleşim sağlanmaktadır. Ürünlerdeki eloksal kalınlığı 18-22 mikron aralığında yapılmaktadır. MOOD İLE OFİSLER DAHA ÖZGÜR… Kişisel alanlar, toplantı odaları ya da yönetici ofisleri… Mood bölme duvar sistemleri ile açık ofis alanları yeni bir boyut kazanıyor. Şeffaflığın ışıkla uyumu, bütünlükteki bireyselliği

135

SİZE ÖZEL TASARIM VE ÇÖZÜMLERİN SINIRSIZCA SUNULDUĞU SİSTEMLER… Yaşam alanlarınızdaki özgün tasarımların gerektirdiği tüm mimari özel uygulamalar Mood tarafından titizlikle ve mükemmelliyetçi bir yaklaşımla yerine getiriliyor. Mimari yenilikleri teknoloji ve estetikle harmanlayarak sunan ve her biri özel olarak tasarlanan uygulamaları sayesinde mekanlar ayrıcalıklı bir değere ulaşıyor. Cam Duvar Lambrileri, On-Off Cam Sistemleri, Rasty Depolama Çözümleri, Cam Cubicle Sistemleri ve daha birçok farklı materyalin bir arada kullanıldığı diğer özgün uygulamaları ile yaşam alanlarınıza sanatsal dokunuşlar katacak… Mood Cubicle Sistemleri, standart cubicle sistemlerinin kendini tekrar eden ölçü ve tasarım sınırlamalarını, estetik kaygılarını tamamen ortadan kaldırmakta ve tam anlamıyla gerçek tasarım özgürlüğü sunmaktadır. Renkli, opak, dijital baskılı, lamine veya temperli cam seçenekleriyle yapılabilen tasarımlar, ortak kullanım alanlarındaki ıslak hacimlere üst düzeyde estetik değer ve konfor katmaktadır. Özel olarak tasarlanan lambri sistemiyle, hassas ölçüm, detaylı üretim ve kusursuz montaj anlayışlarını birleştirerek mekanlara en üst seviyede estetik görünüm kazandırmaktadır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


EKO DİZAYN Advertorial

DIŞ MEKANLARDA UZUN ÖMÜRLÜ VE DAYANIKLI BIR KULLANIM

NOVATHERMOWOOD DIŞBUDAK

Dış mekanlarda kullanılan ürünlerin seçiminde en önemli kriterlerden biri malzemelerin uzun ömürlü olması. İnsan trafiğinin yoğun olduğu veya dış etmenlere daha açık mekanların zemin ve cephe kaplamalarında ise dayanıklılığın yanı sıra kullanılan ürünlerin şıklık katmaları da önemli rol oynuyor.

136 136

K

urulduğu 2005 yılından beri ahşap sektöründe faaliyet gösteren Novawood, Thermowood teknolojisi ile ürettiği dış mekan zemin ve cephe kaplama koleksiyonuyla estetiğin ve dayanıklılığın birleştiği mekanlar yaratıyor. Novathermowood Dişbudak cephe ve zemin koleksiyonu; havuz kenarlarından bahçelere, konut cephelerinden alışveriş merkezi ve restorasyon projelerine kadar her alanda güvenle kullanılabiliyor.

Mart 2017, 35.Sayı

Dış mekanlarda kullanılan ürünlerin seçiminde en önemli kriterlerden biri malzemelerin uzun ömürlü olması. İnsan trafiğinin yoğun olduğu veya dış etmenlere daha açık mekanların zemin ve cephe kaplamalarında ise dayanıklılığın yanı sıra kullanılan ürünlerin şıklık katmaları da önemli rol oynuyor. Doğanın bize sunduğu en güzel hediye olan ahşabı, soluk alıp veren yaşam alanlarına dönüştüren Novawood, novathermowood dişbudak cephe ve zemin ürünleri ile mekanların farkını ortaya çıkarıyor.


EN SERT HAVA KOŞULLARINA BILE DAYANIKLI Ahşabı en doğal ve mükemmel haliyle korumak için uygulanan bir ısıl işlem yöntemi olan Thermowood teknolojisinin Türkiye’deki ilk temsilcisi olan Novawood, bu konudaki yetkinliğini zengin dış mekan cephe ve zemin koleksiyonuna yansıtıyor. En iyi malzemeyi üretirken doğallığın dışına çıkmayan ve doğadan ilham alan marka, dayanıklı ve dekoratif seçenekleri ile her stile uygun alternatifler sunuyor.

137

Dış mekan kullanımlarında sektörünün vazgeçilmezi haline gelen novathermowood Dişbudak’ın ömrü, Thermowood işleminden sonra en sert hava koşullarında minimum 25 yıla ulaşıyor. Zemin kaplamalarında kullanılan novathermowood Dişbudak Deck, çekici kahve rengi ile mekanlara şıklık katıyor. Sert bir yapıda olmasından dolayı yoğun sirkülasyonun yaşandığı dış mekanlar için ideal kullanım sunuyor. novathermowood Dişbudak Cephe Kaplama ürünleri ise zemin kullanımlarında olduğu gibi cephede de mükemmel sonucun elde edilmesini sağlıyor. Farklı ebatlarda üretilebildikleri için cephe kaplamalarında en iyi alternatiflerden biri olarak öne çıkıyor. Hareli yapısıyla ahşabın tüm sıcaklığını ve doğallığını yansıtıyor. Türkiye’nin tek masif ahşap Ar-Ge laboratuvarına sahip olan Novawood, her zaman öncü olmayı gerektiren kurum kültürü ile sektörünün lider şirketi olarak öne çıkıyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

SÜRDÜRÜLEBILIR TEDARIK ZINCIR YÖNETIMI VE TEDARIKÇININ GELIŞIMI GÜNDEMDE YER ALAN TRENDLERDE ÇEVRECİLİĞE VE SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİNE YATIRIMLARI OLAN FİRMALARIN TERCİH EDİLMESİ, SON KULLANICININ BEKLENTİLERİ İLE ŞEKİLLENMEKTEDİR. SATINALMA MALİYET YAPISINI DİREKT ETKİLEYEN BU KONUDA EN BÜYÜK SIKINTILAR SON KULLANICI İLE DOĞRUDAN İRTİBATTA OLAN ÜRETİCİLERDE ORTAYA ÇIKMAKTADIR.

138 138

- Rahmi AYDEMİR

İşletme Yöneticisi / Yazar rahmiaydemir@gmail.com

T

edarikçinin geliştirilmesinde katma değerlerin nasıl sağlanacağına ve ana firmaların süreç yönetiminin sürdürülebilirliğine yönelik tavsiyeleri ele alacağız. Ayrıca süreci esas yönetecek olan satınalma yöneticilerine ve firmaların departmanlarına kısa da olsa ışık tutacağız. Eğitimli toplumlar her zaman çevreye ve insanlığa karşı daha fazla hassasiyet göstermişlerdir. Özellikle ürün/üretici tercihlerinde de bunu görebilmeniz mümkündür. Pazarlamada bu tarz yatırımların ciddi geri dönüş ve kazançlara gebe olduğunu belirtmekte fayda var.

Mart 2017, 35.Sayı

Gündemde yer alan trendlerde çevreciliğe ve sosyal sorumluluk projelerine yatırımları olan firmaların tercih edilmesi, son kullanıcının beklentileri ile şekillenmektedir. Satınalma maliyet yapısını direkt etkileyen bu konuda en büyük sıkıntılar son kullanıcı ile doğrudan irtibatta olan üreticilerde ortaya çıkmaktadır. Satınalma süreçlerinde sürdürülebilirliğin sağlanması ne kadar mümkün konusunda tüm firmaların birleştiği nokta şüphesiz maliyetler oluyor… Peki, bu maliyetler ve karlılık nasıl dengelenebilir, nerede ne yapmalısınız? Karlılık var mıdır?


MALIYETLER YÜKSELECEK MI? Çevreye duyarlı üretim her zaman satınalma maliyetini yükseltir: ‘Kullanılacak en küçük kimyasaldan atık yönetimine, çalışan personelden üretim yöntemine kadar birçok geliştirme ve yenilenme gerekmektedir. Bu sadece sizin tedarikçiniz ile biten bir olay değildir, tedarik zincirinde hammaddeye kadar giden bir süreçtir ve bu da tüm zincirin maliyetlerinin birebir etkilenmesi demektir.’ Detaylara indiğinizde sizin elinize mamul/yarı mamul gelene kadar maliyetlerinizde inanılmaz artışlar göreceksiniz ki bu sizi satınalma gücünüzden ve pazar yapınıza kadar etkileyecek ve dinamikleri değiştirecektir. Öncelikle tedarik zincirinize güvenmelisiniz ve onlar da size güvenmeli! Güven çerçevesinde ortaya çıkacak iyileştirmeler konuşulmalı ve (Tedarikçi Geliştirme) tedarikçi ile beraber işbirliği yapılmalıdır. Her eklenecek maliyet ve yatırımın geri dönüş süreci sektör ve pazar yapısına göre değişse de bu geliştirmeler sonucunda tercih edilen global tedarikçi olma şansı tanınmalıdır. (Geliştirme projelerinin maliyeti sağlanan karlılıklar ile dengede olması önemli bir faktör!) Sağlanacak adil ve stratejik denge tüm zincirinizin bu işlemlere gönüllü bir şekilde dahil olmasını sağlayacağı gibi onların daha da ileri gitmesini ve sosyal sorumluluk girişimlerinize katılmalarına ön ayak olacaktır.

ÇEVREYE DUYARLI ÜRETİM HER ZAMAN SATINALMA MALİYETİNİ YÜKSELTİR: ‘KULLANILACAK EN KÜÇÜK KİMYASALDAN ATIK YÖNETİMİNE, ÇALIŞAN PERSONELDEN ÜRETİM YÖNTEMİNE KADAR BİRÇOK GELİŞTİRME VE YENİLENME GEREKMEKTEDİR.

ve yapının fayda getiren bir organizmaya dönüşmesini sağlayacaktır. Bu enstrüman satınalmadan çok pazarlamada reklam etkisi gibi görülse de, sizin bu imajınızın altında yer almak isteyen hevesli tedarikçiler oluşturacak ve satınalma için maliyet düşürmek adına tahminler ötesinde şanslar doğuracaktır. Satınalma süreçlerini doğru şekilde yönetebilmek, şeffaflaşan ve hızlanan bir dünya yaratmak; verimliliği ve iyileştirmeyi beraberinde getiriyor!

SOSYAL GIRIŞIMLER GEREKLI MI?

Çevreye duyarlı üretim için tedarik zincirinde yer alan her kademe bu anlamda önemlidir. Ürün üzerine koymak isteyeceğiniz veya bilinçli tüketiciye sunacağınız imaj yapılandırmalarında dahi kanunlar gereği bu çevre dostu yapıyı belgelemeniz gereklidir. Bu da sizin tedarik zincirinde yer alan her aşamayı detaylı şekilde takip edip güncel tutmanız gerekliliğini ortaya çıkaracaktır.

Sosyal girişimler/projeler firmanızın sektörde ve pazarda oluşan imajını pozitif anlamda etkileyeceği gibi sizlere yeni kapılar açacaktır. Bu yapının tedarik zincirinizde de işler halde olması; ilişkilerin güçlenmesi

Kayıplar, ülkemizdeki yapıda tedarikçilerin kar anlayışı uzun vadeli yatırımlara denk düşmediği takdirde kısa süreli fiyatlandırmalar ve sonu görünmeyen girişimlerle, sonuç olarak zarar etmelerine neden olur.

Asıl sürdürülebilir satınalmada (sustainable purchasing) tehdit budur ve ülkemizde önemsenmeyen en büyük maliyettir. Elinizdeki tedarikçiyi (zincir içindeki) geliştirmenin maliyetleri ile sıfırdan tedarikçi edinip yapıya uydurmanın maliyeti asla bir değildir, bir de bu işi istekli olmayan tedarikçilerle yaptığınızı düşünün ve hesaplamaya çalışın. Tedarik zincirinde sürekliliğin anlamı budur, tedarikçi ile iş yapmak evlilik gibi olmalıdır, iyi kötü her anını takip etmek, gerektiği yerde destek olmak, yanında uykusuz beklemektir. Tedarikçi geliştirme, çevreci yaklaşımlar ile yapılan birçok iyi niyetli uygulama; bu işlere gönlünü veremeyen yöneticilerin elinde büyük zararlar ile sonuçlanmıştır. Hem tedarikçiler hem de ana firmalar bu nedenlerle zayıf düşmüştür ki bazıları artık sadece sektöre tutunma çabası içerisindedir. Ticaret akıllı yatırımlar ile beslenen bir yapıdadır ve ülkemizde bu yapıyı kullanabilen ileri görüşlü birçok yönetici vardır.

139 139

Her zaman söylenilmesi gereken en önemli nokta beraber büyüyeceksek; birbirimizi anlamalı, öğrenmeli ve dinlemeliyiz, ilerledikçe çıkacak zorlukları beraber atlatmalıyız.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

ADDO FURNITURE

SEZGİN AKSU

MALZEMELERE SAYGI GÖSTEREREK TASARIM ‘MALZEMELERE SAYGI GÖSTEREREK TASARIM’ BU ŞU DEMEK OLUYOR, BİR HEYKELTIRAŞ AHŞAP VE MERMERLE NASIL ÇALIŞIR? SANIRIM BU DEĞERLİ MALZEMELERİ DÜZ KESMEZDİ. BİZ BUNA DİKKAT EDEREK SOFT VE GEOMETRİK AÇIDAN TEMİZ FORMLAR ÇIKARMAYA ÇALIŞTIK.

140

Mart 2017, 35.Sayı

Sezgin Aksu Addo Furniture, Tasarımcı


Birçok farklı alanda çalışıyorsunuz, öncelikle sizi tanıyabilir miyiz ve Addo ile yollarınızın nasıl kesiştiğinden bahsedebilir misiniz? Milano’da yaşıyorum, 2007’de kendi ofisimi açtım. Hem Türkiye’de hem de İtalya’da projelerimi hayata geçiriyorum. Addo Furniture dört yıl önce benimle iletişime geçtiğinde, onları tanımıyordum. Birkaç kere mailleştikten sonra İstanbul’a geldim ve kendileriyle görüşme, tanışma fırsatım oldu. Karşılıklı vizyonumuzu konuştuk, düşüncelerimizi paylaştık. Milano’ya geri döndüğümde kendilerinden etkilendiğimi fark ettim ve sonra birlikte çalışmaya karar verdik. Önce yeni bir ofis sistemi üzerine çalışmaya, sonra paralel olarak değişik oturma grupları üzerinde çalışmaya başladık. İlk olarak Bridge koleksiyonunu ortaya çıkardık, o bitmek üzere iken Frame koltukları tasarladık. Bu ürünleri tasarlarken yeni bir showroom arayışına girdik ve Addo 1000 metrekarelik çok güzel bir alana taşındı, böylece Addo için yeni ürünlerle yeni bir hayat başladı. Ofisler, çalışma ortamı olmanın yanı sıra, günün büyük bir kısmının geçtiği yaşam alanları. Ofis mobilyalarının rahat ve şık olması dışında, fonksiyonellikleri ile ortamdaki çalışma temposuna uymaları da çok önemli, bu doğrultuda tasarım stratejilerinizi nasıl kurguluyorsunuz? Kurgulamıyorum; çünkü doğal haliyle zaten olması gerektiği şekliyle gidiyor. Kuşak değişimleri, kurumsal yapılanmanın iş hayatında yaygınlaşması, işveren ve çalışan profillerinin dönüşümü ve çalışma hayatının teknoloji ile iç içe ve hızlı ilerleyişi gibi etkenler ofis mobilyası tasarımlarınıza nasıl yansıyor?

141

Tasarımlarımda kişiyi tanıyan, kişi geldiğinde her şeyin açıldığı ve masayı terk ettiğinde tüm fonksiyonların kapandığı teknolojiler var. Üstü cam ve alt tarafı teknoloji dolu bir masa benim hayalim olan bir tasarım. Tabi böyle atılımlar yapabilmek için çalıştığınız firmanın da bu kapasiteye erişmesi lazım. Ofis mobilyalarının insan sağlığına, iç mekan kalitesine katkısı ve ofis mobilyalarında sürdürülebilir tercihler üzerine yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz? İtalya’da çalıştığım firmalarda ürünlerin sürdürülebilir olması ve çevre duyarlılığı her zaman ilk sırada yer alıyor. Örneğin bir firma kullandığı ofis mobilyası tasarımından sıkıldığı anda belki mobilyaların ayaklarını bile değiştirerek yeni bir görünüm elde edebiliyor. Addo için de kullandığımız malzemeler arasında alüminyum, ahşap, kumaş var; yani kolaylıkla ayırabileceğiniz malzemeler,

böylece geri dönüşüm yapma şansınız çok yüksek. Kimyasal malzemeler kullanmamaya, yeni ürünlerimizi de bu şekilde üretmeye özen gösteriyoruz. Günümüzün büyük bir kısmını ofislerde geçirdiğimiz için çalışan sağlığı büyük önem taşıyor. Ayrıca ofislerde akustik çözümler de çok önemli, Bu yüzden Addo için SnowSound’u getirmek istedim. Bu ürün estetik açıdan da ofislerle müthiş bir uyum içinde, aydınlatmalı olarak da seçebiliyorsunuz. Türkiye’de ürünün tek distribütörü Addo. ‘Bridge’ koleksiyonunun ardından tasarladığınız ve İSMOB’da sergilenen koleksiyonlarınızdan bahsedebilir misiniz? ‘NEL’in tasarım aşamasında pazarda görülen tüm ürünlerden farklı olsun, ilk görüldüğünde tasarım ürünü olduğu anlaşılsın istedik. Başka markalarda olmayan bir ürüne imza atmaktan yola çıktık. Değişik malzemeler kullanma fikri vardı. Değişik E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN 142

masif ahşap, değişik mermer tipleri, pirinç ve farklı deriler olarak malzemelere karar verdikten sonra sıra ‘malzemelere saygı göstererek tasarım’ aşamasındaydı. Bu şu demek oluyor, bir heykeltıraş ahşap ve mermerle nasıl çalışır? Sanırım bu değerli malzemeleri düz kesmezdi. Biz buna dikkat ederek soft ve geometrik açıdan temiz formlar çıkarmaya çalıştık. Executive masa olduğu için düşüncemiz tek bir masa yaratma değildi. Kullanıcıya malzeme ve versiyon seçme hakkı tanımak istedik. NEL, kombinasyon olarak farklı malzeme ve ölçülerin kullanılabileceği, özgür, farklı ve özel bir tasarım...

Mart 2017, 35. Sayı

İTALYA’DA ÇALIŞTIĞIM FİRMALARDA ÜRÜNLERİN SÜRDÜRÜLEBİLİR OLMASI VE ÇEVRE DUYARLILIĞI HER ZAMAN İLK SIRADA YER ALIYOR.

SLIM ise ince ve keskin hatlarıyla yönetici odalarında net bir duruş sergiliyor. SLIM, ince demek. Genelde ince olanlarda konstrüksiyon stabil olmaz. Tasarıma formun içinde saklı, konstrüksiyonu göstermeyen bir üçgenle başladık. Üçgenin geometrik formu çok sert. Yanları çok ince bitiyor ve bu sisteme ismini veriyor. Amacımız kaliteli malzeme kullanarak elegan ve sert duran bir sistem yaratmaktı. Bunu değişik konstrüksiyon gerektiren yerlerde kullanılan üçgenle sağladık. Uzun süredir Addo için bekleme ortamında fark yaratacak modüler oturma sistemi düşünüyorduk. Ofisim bildiğiniz gibi İtalya’da, orada daha çok rastlasam da her köyün ve şehrin bir ya da daha fazla meydanı vardır. İnsanlar burada toplanır, güneşin tadını alırlar, bir sandviç yerler, konuşurlar, dertleşirler, yani kısacası buralarda vakit geçirirler. Yeni oturma sistemine bu yüzden Piazza, meydan ismini verdik. Tasarladığımız ürün yüksek derecede flexible ve her ortama değişik versiyon önerebiliyoruz. Ekstra rahat oturum sağlayan 45 derece açılı değişik yastıkları, renk seçenekleri ve kolay birleştirebileceğimiz bir konstrüksiyonu var. Piazza insanlara değişik yerlerde kullanma özgürlüğü verecek. Havaalanları, otel lobileri, hastaneler, AVM’ler, ofisler ve tasarımın ön plana çıktığı her yer olabilir.q


IRENEC 2017

7. ULUSLARARASI %100 YENİLENEBİLİR ENERJİ KONFERANSI 18-20 MAYIS 2017 www.irenec.org

%100 Yenilenebilir Enerjiye Küresel Geçişi Nasıl Hızlandırabiliriz? Toplumların, ülkelerin ve bölgelerin %100

Türkiye Yenilenebilir Enerji Birliği

yenilenebilir enerjiye geçişi ancak çözüm

(EUROSOLAR Türkiye), birliğin vizyonu

tarafında olan yerel, ulusal ve bölgesel

doğrultusunda %100 yenilenebilir enerjiye

hükümetlerle gerçekleşebilir.

geçişin teknik, ekonomik ve siyasi

Enerji alanındaki yeşil çözüm, mevcut en iyi

boyutlarının ve sanayide, mimaride,

teknolojilerin kullanıldığı akıllı şebekelerin,

ulaşımda ve eğitimde hayata geçme

yenilenebilir enerji depolama sistemlerinin

yollarının tartışılacağı uluslararası bir

ve enerjinin son kullanım verimliliğinin

platform yaratmak için her yıl IRENEC

entegrasyonuyla %100 yenilenebilir enerji

Uluslararası %100 Yenilenebilir Enerji

hedefine ulaşılmasıdır.

Konferansı’nı düzenlemektedir.

IRENEC 2017 Konferansımızda sizi de aramızda görmek isteriz.

Resmi Havayolu


SEKTÖR’ DEN

ERYAP GRUP

SELIM ERUSLU

YENI DÖNEMDE DE CIDDI REKABET VE FIYAT SAVAŞLARI BIZI BEKLIYOR 2016 YILINDA ARZ VE TALEP BİRBİRİNİ NEREDEYSE TAM OLARAK KARŞILADI AMA 2017 YILINDA RAKİPLERİMİZ VE BİZİMKİ İLE BİRLİKTE SEKTÖRDE 3 YENİ HAT DAHA DEVREYE GİRECEK, BU DA PAZARA EK OLARAK NEREDEYSE %80 GİBİ KAPASİTE GİRİŞİ ANLAMINA GELİYOR. YENİ HATLARIN KAPASİTELERİ ÇOK YÜKSEK OLUYOR AMA PAZARDAKİ TALEBİN BU KADAR ARTMAYACAĞI AŞİKAR VE YENİ DÖNEMDE DE CİDDİ REKABET VE FİYAT SAVAŞLARI BİZİ BEKLİYOR OLACAK GİBİ.

144

Çok kısa olarak sizi ve şirketinizi tanıyabilir miyiz? Eryap Grup, 2001 yılında Gaziantep’te, Türkiye’de bir ilk olan, kendi tescilli markası American Siding ile dış cephe kaplama malzemeleri üretimine başlayarak inşaat malzemeleri sektörüne girmiş bulunmaktadır. Daha sonra yine Gaziantep’te tesis bünyesine kattığı polimer kapı ve pencere üretim hattının ardından, yalıtım sektöründe ısı, su, ses ve yangın yalıtımına yönelik farklı ürünleri üretmek adına İstanbul ve Sakarya’da tesisleşmesine devam etmiştir. Şu an 3 ayrı üretim tesisinde 5 ayrı ürün üretimi ile Türkiye geneline yayılmış bölge müdürlükleri, yaygın bayi ağı ve satış noktaları ile hizmet vermeye devam etmekteyiz. Mart 2017, 35.Sayı

İlk, orta ve lise öğrenim hayatımı Gaziantep’te tamamladıktan sonra İstanbul’daki cazip iş ve yaşam şartlarını da yaşamak adına bir şehir üniversitesi olarak adlandırabileceğimiz İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Uluslararası Finans bölümünü okudum. Halen İstanbul Üniversitesi Liderlik ve Küresel girişimcilik MBA programına devam etmekteyim. Çalışma hayatı bizde çok küçük yaşlarda babanızın amcanızın elinin altında çıraklıkla başlar ve ben bunu en iyi değerlendirenlerden biri olduğumu düşünüyorum. Her fırsatta babamın bir adım arkasında bulunmak için küçük yaşlarda oyunlardan, arkadaşlarımdan, eğlencelerden feragat ettim belki ama bugün verdiğim her kararda attığım her adımlarda küçükken aldığım nasihatleri, gözlemlediğim iş yapış şekillerini kullana-


bildiğimi düşünüyorum. Üniversite hayatım da çocukluğumdan çok farklı geçmedi. Neredeyse okula haftada bir iki gün gidip, zamanımın daha fazlasını şirkette geçirmek daha çok hoşuma gidiyordu. Böylece iş hayatına çoktan atılmış bulmuştum kendimi. Bizde hiçbir zaman görev verilmezdi, o talep edilir alınır yapılır ve daha iyisi yapılması için emek verilirdi. Bunu biliyordum ve elimden geleni her zaman şirketimiz için vermeye çalışıyorum. Şu an şirketteki üretimlerden ve yeni yatırımlardan sorumluyum. Sevdiğim işi yaptığımı düşünüyorum, zaten en büyük hobim yeni üretim tesisleri gezmek, dünyanın bir ucundaki çok farklı bir üretim projesini incelemek diyebilirim. Ve inşallah hayatımın sonuna kadar da hep yeni bir şey meydana getirmek, bir üretim prosesi için yenilikçi düşünmek için çalışmaya devam edeceğim. Eryap Grup olarak geçtiğimiz seneyi nasıl geçirdiniz, neler yaptınız? 2016 yılını yeni yatırımlardan ziyadeyapısal altyapılarımızı düzenlediğimiz, organizasyonel yapılarımızı gözden geçirdiğimiz ve özellikle de yeni yatırımlar için ciddi çalışmalar yaptığımız yoğun gündemli bir yıl olarak geçirdik. Bu süreçte İstanbul Çamlıca’da yaklaşık 2600 m2’lik alana yayılmış yeni yönetim merkezimize taşındık, taş yünü üretimimize ek kapasite yatırım kararı aldık ve organizasyonlarımızın gelişimi için ciddi çalışmalar yaptık. Bu çalışmalarımızın neticelerini 2017 yılından başlayarak 5 yıllık süreçte göreceğimizi ve tüm bu çalışmalarımızın Eryap Grup’ta ciddi gelişime yol açacağını düşünüyoruz. 2017 ve sonrasından beklentilerinizi özetleyebilir misiniz? Bir önceki soruda bahsettiğim gibi, aldığımız kapasite artırım kararı ile taş yünü ürünümüzdeki pazar payımızı ciddi oranda artıracağımızı düşünüyoruz. Şu an sektördeki neredeyse tüm rakiplerimizin

Selim Eruslu ERYAP GRUP Yönetim Kurulu Üyesi

de gerçekleşmiş ve üretime geçecek yeni üretim hatları mevcut, bu artan kapasitelerle beraber sektörde çok ciddi arz fazlası olacak. Ancak buna rağmen sektördeki lider oyunculardan biri olmak, bizi de yatırıma iten etkenlerden en önemlisi oldu. Taş yünü gibi diğer ürün gruplarımızda da yeni ürün çalışmalarımıza devam ediyoruz. Bununla birlikte Ar-Ge çalışmalarımız devam etmekte olup, çalışmalarımızın sonunda ortaya çıkacak sonuçların bir kısmını 2017 yılı içerisinde yatırıma çevirebileceğimize inanıyoruz. Yeni yatırımınız hakkında bilgi alabilir miyiz? (Ne üzerine, nerede, hangi kapasitelerde, ne tür teknoloji kullanılıyor vs.) Taş yünü ürünümüze yapacağımız ek kapasite yatırımı olacak. Şu an çalışan hattımızın yatırımını 40 bin ton kapasiteli olarak yapmıştık ancak reelde 30 bin ton üzerine çıkmakta zorlanıyoruz. Yeni hat yatırımımızı da 40 bin tonluk bir hat olarak düşünüyoruz ancak fiiliyatı nasıl olacak göreceğiz. Taş yünü yatırımı ve üretime dönüşü diğer sektörlerde bildiğimiz gibi anahtar teslim şeklinde kurulup hedeflenen günde ve

tonajda çok kısa süre içerisinde gerçekleşemiyor. Hatta yapılan kontratlara bu durumlar dipnotlar halinde bile yazılıyor çünkü taş yünü üretimi tecrübe edilmeden öğrenilmeden yapılacak bir iş değil, belirli kapasitelere ulaşmanız için zaman ve tecrübe bunlarla beraber ek yatırımlar ve geliştirme çalışmaları istiyor.

145

Bu yatırımı yapmaya sizi ne itti? Bizim 2011 yılında yaptığımız aslında şu anki yatırım ortamını en iyi anlatan örnek. Çok ciddi fizibilite çalışması yapmış olmamıza ve Avrupa’nın en iyi makine üreticileri ile çalışıp çok ciddi maliyet ve emek harcayarak yatırımı hayata geçirmemize rağmen üretim kapasite kullanımımız ancak 2016 yılında %90’lara ulaştı. Bu bir yatırımcı sanayici için kabul edilebilir bir durum değildir. Yaklaşık 100 Milyon TL’lik yatırım yapıyorsunuz, şu an ülkedeki en gözde sektörlerden birinde bulunuyorsunuz ama arz her zaman talebin önünde gidiyor. Haliyle satış fiyatları düşüyor, fizibiliteniz tutmuyor ve çok ciddi olan yatırım kredi maliyeti yatırım maliyetinin üzerine binmiş oluyor. Özellikle taş yünü üretimi çok ciddi tecrübe, bilgi ve emek isteyen bir üretim.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN Doğadan çıkarttığınız çok agresif bir taşı 1500 derecelerde eritiyorsunuz onu elyafa çeviriyorsunuz çeşitli bağlayıcılarla tekrar bir araya getirip bir yalıtım malzemesi üretiyorsunuz. Agresif bir taş diyorum çünkü üretim prosesinde tüm makine ve ekipmanları aşındıran, rutin bakım ve yenileme çalışması ihtiyacı doğuran bir prosesi var. Bu ilk yatırım sırasında tamamen göz ardı ediliyor, zaten dünyada bu üretim konusunda günün son teknolojisini anahtar teslim size yapıp belirli garanti değerlerinde üretimi sağlayabilen makine üreticisi yok.

146

Dünyadaki büyük taş yünü üreticileri kendi teknolojilerini geliştiriyor ve dış dünyaya açılmasını istemiyor. Haliyle bu yönüyle de yatırım yaptıktan sonra çok ciddi çalışmalar ve geliştirme sürecine mecburen siz de giriyorsunuz. Tabi bu süreçte ciddi ek yatırımlar yapmak zorunda kalıyorsunuz, işi öğreniyorsunuz ve tecrübe sahibi olmuş oluyorsunuz. İşte sizin sorunuzun cevabı da burada yatıyor. Geçen 5 yıl içerisinde verdiğimiz emeği, yaptığımız ek yatırımları artık daha fazla kapasite ile beraber güncelleyerek, bu süreçte üretim teknolojimizi de yenileyerek yolumuza devam etmek istiyoruz. Ama şunu da net bir şekilde biliyoruz ki; taş yününe yeni yatırım demek yine çok ciddi ve zor bir sürecin tekrar bizi beklemesi anlamına geliyor. Tabi bir de işin pazar tarafı var; 2016 yılında arz ve talep birbirini neredeyse tam olarak karşıladı ama 2017 yılında rakiplerimiz ve bizimki ile birlikte sektörde 3 yeni hat daha devreye girecek, bu da pazara ek olarak neredeyse %80 gibi kapasite girişi anlamına geliyor. Yeni hatların kapasiteleri çok yüksek oluyor ama pazardaki talebin bu kadar artmayacağı aşikar ve yeni dönemde de ciddi rekabet ve fiyat savaşları bizi bekliyor olacak gibi. Tabi bir de hali hazırda piyasada olan üreticilerin dışında bu ciddi rekabeti ve bu zor üretim şartlarını bilmeden sektöre girmek isteyen yeni oyuncular oluyor. Ne yazık ki bu 5 yıllık süreçte şahit olduğumuz üretime dahi geçemeden kapanan hatta hurdacılara hurda bedeline satılan yatırımlarda olmadı değil. Kısacası taş yünü üretimi gerçekten bir ağır sanayi üretimi ve çok çok ciddi hesaplar planlar yapılarak girilmesi gereken bir iş. Bu işe yıllarını vermiş dünya devleri bile Türkiye’de yatırım yapmak için yıllarca çalışmalar yapıyor

Mart 2017, 35.Sayı

ancak piyasadaki oyuncuları, rekabeti ve yerli üreticide olan tecrübeyi görüp yatırım planlarını iptal ederek ülkelerine geri dönüyorlar. Bizler de yıllardır verdiğimiz emeğin ve bedelin karşılığını belki hemen alamasak da, boşa gitmemesi için ve yerli sanayicinin yerli olarak kalmasına devam etmesi için çalışmalarımıza ve yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. Ülkemizde yatırımların doğru olarak yapılmadığını mı düşünüyorsunuz? Ne yazık ki evet… Türkiye’de nedense herkesin gönlünde bir üretim yapma ya da sanayici olma hayali yatıyor gibi. Mesela, sadece taş yünü ürün grubumuz için bahsetmiyorum; ürünlerimizi alıp satan, ürettiğimiz toplam miktarın sadece %5-8’i civarında alıp satan bir müşterimiz bu malzemeyi bu kadar alıp satıyorum neden üretmeyeyim deyip yatırım yapıyor. Tabi ki bu kadar sığ düşününce de neticesi ülkemizin parası atıl durumda olan ithal makinalar için yurt dışına gidiyor. Bu tarz bir yatırım taş yününde olamaz çünkü yatırım bedelleri çok yüksek. Ancak bu sefer de farklı düşüncelerle yanlış fizibiliteler yapılarak yanlış yatırımlar yapılıyor. Ama kaybeden yine bizler oluyoruz yine Türkiye’miz oluyor. Böyle büyük yatırımlar için yurtdışında en az 2-3 yıl çalışma yapılıyor sadece iç pazar için neredeyse hiç yatırım yapılmıyor ama ülkemizde bu şekilde değil. Ciddi büyük yatırımlarda nakit akışları, yatırım sürecinde yaşanacak aksaklıklar, ülkenin içinde olduğu durumlar çok önemli hale geliyor. Yeteri kadar güçlü olmayan olası sorunlarda ayakta duramayacak olan firmalar yatırım yaptığında işler beklediği gibi gitmediğinde ya da ek yatırımlar yapması gerektiğinde bunları gerçekleştiremeyip kapanmak zorunda kalıyor. Biz ilk yatırımımızı tamamladıktan sonra 5 yıl içerisinde 10 Milyon TL’den fazla ek yatırım

yapmışızdır. Çünkü ilk yatırım aşamalarında ekipman üreticileri bunu önünüze çıkarmıyor. Atıklarınızı bertaraf etmeniz gerekiyor, verimlilikte rakiplerinizden geri kalıyorsunuz ve ne yazık ki bunu üretime geçmeden öğrenemiyorsunuz. Yatırımcı firmanın gücü de işte bu gibi durumlarda ortaya çıkıyor. Söz konusu yatırımın, sektöre ve Eryap Grup ne tür katkıları olacak? Öncelikle bizim için üretim parkurumuzun yenilenmesi ve kalite seviyemizin daha da artması anlamında direkt katkısı olacağına inanıyorum. Geçen yıl arz konusunda uzun termin sürelerine neden olan problemlerin de aşılacağı ortada. Ancak sektörümüz için aynı olumlu gelişmelerin olmayacağı kanısındayım, çünkü yine önümüzdeki birkaç yıl arz fazlası olacak ve çok ciddi fiyat rekabetleriyle karışılacağız. Taş yünü navlun maliyetinden çok ciddi etkilenen bir ürün olduğundan ihracat pazarı çok kısıtlı. İç pazardaki en küçük yavaşlama ve daralma yeni yatırım sürecindeki tüm rakiplerimizi zorlayacağını düşünüyorum. Taş yünü nasıl üretilir? Çok zor bir proses midir ? Biraz üretim sürecinden bahsedebilir misiniz? Doğadan çıkarttığınız çok agresif bir taşı çok yüksek sıcaklara çıkan fırınlarda yaklaşık 1500 derecelere ulaştırıp eritiyorsunuz sonra onu elyafa çeviriyorsunuz. Çeşitli bağlayıcılarla işleme sokup bir yalıtım malzemesi haline getiriyorsunuz. Agresif bir taş diyorum çünkü üretim prosesinde tüm makine ve ekipmanları aşındıran, rutin bakım ve yenileme çalışması ihtiyacı doğuran bir prosesi var. Her zaman söylerim; taş yünü üretebilmeniz için çok iyi maden bilgisi edinmelisiniz. Çünkü taş ocağından gelen hiç bir parti taş bir önceki ile aynı


özelliklerde gelmez ve bunu tamamen kontrol altına almalısınız. Taşı eritmek için genelde çok yüksek kalorili özel koklaştırılmış kömür kullanılır. Bunun için kömür koklaştırma ve enerji piyasaları hakkında da bilginiz olmalı. Elyaf haline geldikten sonra bunları bir araya getirme aşamasında da ciddi anlamda kimya bilginiz olmalı. Kısacası, tüm bunları birleştirebilmeniz için tüm mühendisliklerin en yetkin olanlarına sahip olmanız gerekmektedir. Taş yünü üretimi bir ağır sanayi işidir ve dünyada geçerli olan ne bir reçetesi vardır ne de aynı şartlarda taş ile aynı şartlarda kömür aynı şartlarda üretim hatları bir araya gelemez. Bunun içindir ki sektörde yıllarını tamamlamış ve hala ayakta kalabilen sayılı üretici çok önemlidir. Sürdürülebilirlik, enerji tasarrufu gibi politikalarınız/çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz? Bizim neredeyse ürettiğimiz her ürün; çevre, ekonomi ve enerji tasarrufu için artı değer oluşturan ürünlerdir. Ürettiğimiz polimer grubu ürünler dahi yalıtım odaklı ürünler olduğu için enerji tasarrufu adına direkt katkı sağlamaktadır. Tabi bunların yanında biz de tüm üretim tesislerimizde, üretim süreçlerimizin her adımında daha verimli, daha tasarruflu çalışma ve sıfır atık

BİZİM NEREDEYSE ÜRETTİĞİMİZ HER ÜRÜN; ÇEVRE, EKONOMİ VE ENERJİ TASARRUFU İÇİN ARTI DEĞER OLUŞTURAN ÜRÜNLERDİR. ÜRETTİĞİMİZ POLİMER GRUBU ÜRÜNLER DAHİ YALITIM ODAKLI ÜRÜNLER OLDUĞU İÇİN ENERJİ TASARRUFU ADINA DİREKT KATKI SAĞLAMAKTADIR. politikası adına çalışmalar yapıyoruz. Her yıl ciddi bütçelerle tesislerimizi enerji tasarrufuna ve ülke kalkınmamıza katkı sağlar hale getiriyoruz. Tabi ki biz yalıtım malzemeleri odaklı üretim yapan bir firma olduğumuz için enerji tasarrufu bizim üretimlerimizin her alanında ana konumuz ve asli sorumluluklarımızdan biri olmuş oluyor. Türkiye’deki inşaat sektörünün önemli sorunları nelerdir ve çözüm önerileriniz nedir? Türkiye’de bu sektöre ilişkin nasıl bir projeksiyon çiziyorsunuz? Bir inşaatın üç temel unsur üzerine kurulduğunu söyleyebiliriz. Bunları; doğru proje, kaliteli ve doğru malzeme ve doğru uygulama şeklinde ifade edebiliriz. Projelendirme konusunda ülkemizde ciddi yol katedildiğini düşünüyorum. Artık çok ciddi çalışmalarla yapılan mimarı ve uygulama projeleri görmekteyiz. Ancak aynı durumun doğru mal-

zeme seçimi ve doğru detay çözümünde doğru malzemeyi kullanma konusunda da geçerli olduğunu söyleyemeyeceğim. Ülkemizde hala yönetmeliklere uymayan, yanlış noktalarda yanlış malzemelerin kullanıldığını görüyoruz. Bununla beraber kalitesiz ürünlerin piyasada bulunması ve denetim eksikliği de cabası. Daha önce de bahsettiğim gibi ciddi rekabet sonucunda ürünler kalitesizleşiyor, standartların dışına çıkıyor ve bunlara talep artarak hiç bir denetim mekanizmasına uğramadan inşaatlarımızda kullanır hale geliyor. Bu sebeple inşaat malzemeleri üreticileri olarak kaliteye, Ar-Ge ve inovasyona odaklanmamız gerekirken standartlar dışında üretim yapan üreticilerle uğraşmak zorunda kalıyoruz. Bu konuda denetimlerin artırılıp standartlara uygun ürünlerin piyasaya ulaşması sağlanmalı. Böylece kaliteli uygulama ile doğru ve kaliteli ürünler sektörle buluşmalıdır.q

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

147

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN

ODE YALITIM

ALİ TÜRKER

ODE, HIZ KESMEDEN YATIRIMLARINA DEVAM EDIYOR ZOR BİR YIL OLMASINA RAĞMEN 2016 YILINI FARKLI ALANLARDA GERÇEKLEŞTİRDİKLERİ YATIRIMLARLA VE HEDEFLERİNE ULAŞARAK GEÇİREN ODE YALITIM’IN GENEL MÜDÜRÜ ALİ TÜRKER İLE 2016 YILI DEĞERLENDİRMELERİ, 2017 VE 2018 İLE İLGİLİ ÖNGÖRÜLERİ, ÜLKEMİZDE YALITIM SEKTÖRÜNÜN GÜNCEL DURUMU HAKKINDA BİR SÖYLEŞİ GERÇEKLEŞTİRDİK....

148

Mart 2017, 35.Sayı


ODE olarak geçtiğimiz yılı nasıl geçirdiniz, neler yaptınız? 2017’den beklentileriniz neler? 2016 yılında farklı alanlarda birçok yatırım yaptık. Bu yatırımlardan en önemlilerinden biri Şubat ayında yaptığımız cam yünü fırın yenilememiz ile birlikte kapasitemizi arttırmamızdır. Bu süreç yaklaşık 7-8 yılda bir gerçekleşen ve 6-7 Milyon Euro’luk bir yatırımdır. Yatırımına 2015 yılında başladığımız Eskişehir fabrikamızın ilk fazını bu yılın ilk çeyreğinde tamamladık. ODE, 100 Milyon TL yatırımla hayata geçirdiği Eskişehir’deki dev üretim tesisinin tamamlanmasıyla, toplamda 170 bin m2 açık, 100 bin m2 kapalı alan ile Türkiye yalıtım sektörünün en büyük kapalı alana sahip üreticisi olacak. Eskişehir fabrikasının ilk etabında membran üretimine başladık. Geçtiğimiz yıl ayrıca İtalyan ortaklı şirketimiz K-FLEX’in tüm hisselerini satın aldık ve yüzde yüz ODE kuruluşu haline getirdik. Özelikle siyasi konjonktüre baktığımızda zor olan bu dönemde ODE’nin mottosu olan geleceğe yatırım yapmayı hatırlatmak ve aynı zamanda Türkiye’ye de yatırım yaptığımızı vurgulamak isterim. ODE olarak 2016 yılında TURQUALITY®’deki ilk beş yılımızı da tamamladık ve ikinci beş yıla hak kazandık. Bu anlamda beş yıllık iş planıyla ODE’nin geleceğini kurgulamaya yönelik ciddi bir yatırım yaptığımızı vurgulayabilirim. Plan doğrultusunda özelikle ikinci beş yılda ihracatta da agresif bir büyüme hedefimiz var. 2017’nin bizim için önemli bir yıl olacağını düşünüyorum. Çünkü yaklaşık 4 yıldır ODE olarak tam kapasite çalışıyoruz ancak Eskişehir fabrikamızın devreye girmesi ile birlikte ilk defa bu yıl kapasite fazlamız olacak. Bunu da ihracata ağırlık vererek kullanmayı ve böylece hedef ülkelerdeki pazar payımızı arttırmayı hedefliyoruz. Peki, Türkiye pazarını ODE olarak nasıl değerlendiriyorsunuz, 2017’den umutlu musunuz? 2016 yılı zor bir yıldı. İlave olarak cam yününde fırın yenilemeden dolayı yaklaşık 2 ay kapasite kaybımız oldu. Ancak biz ODE

149

Ali Türker ODE Yalıtım Genel Müdürü

olarak 2016’da 2015 yılı cirosunu yakalamayı başardık. Bu anlamda ODE olarak hedeflerimize ulaştığımızı düşünüyoruz. 2017 yılında da kısa dönem planlarımız doğrultusunda yatırım ve projelerimizi hayata geçirmeye devam edeceğiz. İnşaat sektörüne genel olarak baktığımızda ise duraklama olduğunu gözlemliyoruz ama daha önceki tecrübelerimize dayanarak duraksama olsa bile ekonomi normale döndükten sonra sektörün kendini çok hızlı bir şekilde telafi ettiğini söyleyebilirim. Bu nedenle kaygı duyulması gereken bir süreç olduğunu düşünmüyoruz. Şu anda da daralan talebin uzun vadede normal seyrine döneceğini öngörüyoruz. İnşaat sektöründe 2016’da pazar küçüldü, 2017’de çok iyi olmasa bile büyüme olacak ve 2018’de ciddi bir büyüme bekliyoruz. Dolayısıyla umutluyuz. ODE olarak yatırıma ve ülkemize katkı sağlamaya devam edeceğiz.

İNŞAAT SEKTÖRÜNDE 2016’DA PAZAR KÜÇÜLDÜ, 2017’DE ÇOK İYİ OLMASA BİLE BÜYÜME OLACAK VE 2018’DE CİDDİ BİR BÜYÜME BEKLİYORUZ. DOLAYISIYLA UMUTLUYUZ. ODE OLARAK YATIRIMA VE ÜLKEMİZE KATKI SAĞLAMAYA DEVAM EDECEĞİZ.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


SEKTÖR’ DEN Çalkantılı ve belirsiz bir dönemden geçiyoruz ama ODE sürekli yatırım yapıyor, bu gücü ve cesareti nereden alıyorsunuz? ODE kurulduğundan bu yana sürekli büyüyen, işine yatırım yapan, vizyoner bir firma. Bu formasyon ve yaklaşımla ODE’nin önünün açık olduğuna inanıyorum. Yaptığımız 5 yıllık iş planımızı gerçekleştirmeyi, her yıl ciro bazında yüzde 25 büyümeyi ve istihdamımızı 450’nin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz. Global bir marka olabilmek için mutlaka yurtdışında da yatırım yapma, şirket satın alma gibi çeşitli opsiyonları da stratejik iş planımıza koyduk.

150

Eskişehir fabrikası ile birlikte artık Anadolu’da uzak bölgelere daha rahat ulaşacağız. Satışını gerçekleştirdiğimiz ürünlerin mal bedelleri ile nakliye giderlerini kıyasladığımızda nakliye giderleri yüzde 40-50 hatta 60’lara bile çıkabiliyor. Ürünlerimizin fabrika teslim fiyatlarıyla her ne kadar rekabetçi olabilsek de belli bölgelere gittiğimizde rekabet edemiyoruz. Bu anlamda da Eskişehir’de başarılı olduktan sonra Türkiye’nin doğusunda bir fabrikaya sahip olmak ve yurt dışında önce markalaşıp daha sonra değişik ürünlerle yeni açılımlar yapmak yönünde çalışmalarımız var.

Mart 2017, 35.Sayı

ODE YALITIM

ALİ TÜRKER

Şu anda ürettiğimiz 4 ana ürün grubu var. Bunlar ODE Isıpan markasıyla ekstrüde polistren esaslı ısı yalıtım malzemesi, ODE Membran markasıyla su yalıtım örtüleri, ODE Starflex markasıyla ısı, ses, ve yangın yalıtımında kullanılan cam yünü ve ODE R-Flex markasıyla da elastomerik kauçuk köpüğü tesisat yalıtım malzemesi.

Biz olaya sadece kentsel dönüşümdeki yapılar açısından değil ülke genelindeki tüm yapılardaki uygulamalar açısından bakıyoruz. Bugün Türkiye’de hala yeni yapılan binaların yaklaşık yüzde 70’inde ısı yalıtımı yapılmıyor. Su yalıtımında ise bu oranın çok daha yüksek seviyede olduğunu tahmin etmek güç değil.

Bunlardan membran su yalıtımı ile ilgili bir ürün. Eskişehir fabrikamızın üretime başlanan ilk fazında da membran üretiyoruz. Bu fabrikanın devreye girmesiyle oluşan kapasite artışımız ile birlikte su yalıtımında pazar lideri olmayı hedefliyoruz. Su yalıtımını biz temellere ve çatılara yapıyoruz. Temellere yaptığımız su yalıtımı oradaki betonarme sistemin su ile temas edip içindeki çelik donatının korozyonunu engelliyor. Bunu yapmazsak oradaki çelik donatının mukavemeti yarı yarıya düşebiliyor. Dolayısıyla deprem anında da bina ilk yapıldığı halinden çok daha güçsüz olduğu için korozyon nedeniyle binanın taşıma gücü azalıyor.

Isı ve su yalıtımında Avrupa’daki oranları yakalamamız gerekiyor. Bunun için de son kullanıcının mutlaka bilinçlenmesi gerekiyor. Bu bilinci yalıtımlı ve yalıtımsız yapıların yakıt masrafları arasındaki farklı göstererek oluşturmak mümkün. Bu noktada sektörel derneklere yani sivil toplum örgütlerine büyük görev düşüyor. Bugün gelişmiş ülkelerde kullanılan ısı yalıtım kalınlıkları 30-40 cm iken biz Türkiye’de 3-4 cm kullanıyoruz. Bu nedenle de ödediğimiz yakıt ve enerji masrafları ise gelişmiş ülkelerin 10 katı ve üstelik onlar bizden daha konforlu ısınıyor.

Peki, kentsel dönüşüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz, sektör açısından bu süreç bir fırsat mı?

Su yalıtımında ise 1999 yılında yaşanan deprem felaketi bu anlamda bir bilinç oluşturdu ve şu anda en azından mühendislik yapılarında su yalıtımı aranan bir konu oldu. Ama burada da doğru uygulama ve yönetmeliklerin dikkate alınması gerekiyor.q



ŞEHİR YAŞAM &İNSAN

KENTLERDE AYNILAŞMAYA KARŞI DURUŞ FARKLI ÜLKELERDE FARKLI KENTLER BENZER SORUNLARLA KARŞI KARŞIYADIR. ÇIN’DE DE İTALYA’DA DA TÜRKIYE’DE DE KENTLER KIMLIKLERININ KAYBETMEKTE, BIRBIRINE BENZER HALE GELMEKTEDIR. OYSA HER KENTIN; IKLIMINDEN, TARIHINDEN, DOĞASINDAN, GELENEKLERINDEN, KÜLTÜRÜNDEN VE TOPLUMSAL YAPISINDAN OLUŞAN BIR KIMLIĞI, BIR RUHU VARDIR. 152

ARTVİN, ŞAVŞAT Mart 2017, 35.Sayı


GÜNÜMÜZDE KÜRESELLEŞMENIN YIKICI ETKISI ÖZELLIKLE KÜÇÜK KENTLERIN ÖZELLIKLERINI KAYBETMESINE NEDEN OLMAKTADIR.

C

ittaslow uluslararası bir belediyeler birliğidir. Finlandiya’dan Çin’e, Avustralya’dan İspanya’ya 30 ülkeye yayılmış ve kendi kimliklerine sahip çıkmak isteyen kentlerin katıldığı bir harekettir. 1999 yılında İtalya’da kurulan birliğin temel amacı yaşamanın iyi olduğu kentlerin bir araya gelmesi ve kent sakinlerine daha iyi bir yaşam sunabilmek için işbirliği yapılmasıdır. Farklı ülkelerde farklı kentler benzer sorunlarla karşı karşıyadır. Çin’de de İtalya’da da Türkiye’de de kentler kimliklerinin kaybetmekte, birbirine benzer hale gelmektedir. Oysa her kentin ikliminden, tarihinden, doğasından, geleneklerinden, kültüründen ve toplumsal yapısından oluşan bir kimliği, bir ruhu vardır. Yüzlerce, hatta binlerce yılda oluşan bu kimlik o kenti diğer kentlerden ayıran unsurdur. Kent meydanındaki kahve, ara sokaktaki kasap, bakkal, yüzlerce yıldır yapılan bir yerel yemek, ne zamandan beri varolduğu bilinmeyen

bir gelenek, yörede yetişen sebze veya meyveler o kenti oluşturmaktadır. Günümüzde küreselleşmenin yıkıcı etkisi özellikle küçük kentlerin bu özelliklerinin kaybetmesine neden olmaktadır. Turistik bölgelerdeki kent meydanlarında, aynı uluslararası kahve zincirlerini, fast food restoranlarını, hatta aynı hediyelik eşyaları bulmak mümkündür. Sadece turistik kentlerde değil diğer kentlerde de bu aynılaşma gözükebilir. Çorba gibi basit bir örneği düşünürseniz, Türkiye’nin hemen hemen her yerinde bir lokantada mercimek çorbası bulabilirsiniz ancak o yöreye ait yemekleri bulamayabilirsiniz. Cittaslow sadece yemek alanında değil kentin bütün değerlerinin korumak için bir yol haritasıdır. Cittaslow Birliği’ne üye olabilmek için tarım, turizm, yerel üretim, esnaf, tarih, doğa, misafirperverlik gibi alt başlıklarda

153

İZMİR, SEFERHİSAR E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


ŞEHİR YAŞAM &İNSAN

154

CITTASLOW BİRLİĞİ’NE ÜYE OLABİLMEK İÇİN TARIM, TURİZM, YEREL ÜRETİM, ESNAF, TARİH, DOĞA, MİSAFRPERVERLİK GİBİ ALT BAŞLIKLARDA 72 KRİTER HAKKINDA ÇALIŞMALAR YERİNE GETİRMEK GEREKMEKTEDİR. BU KRİTERLER BİR KENTİN NASIL SÜRDÜRÜLEBİLİR OLACAĞINI, NASIL KENDİ DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKABİLECEĞİNI ORTAYA KOYAN BİR YOL HARİTASIDIR.

AHŞAP, CAM VE ÇELİK GİBİ YALIN VE NET MATERYALLER İLE TASARLANAN BU KONUT NERESİNDEN BAKARSANIZ BAKIN HARİKA BİR MANZARA GARANTİSİ VERİYOR.

SAKARYA, TARAKLI BOLU, GÖYNÜK

72 kriter hakkında çalışmalar yerine getirmek gerekmektedir. Bu kriterler bir kentin nasıl sürdürülebilir olacağını, nasıl kendi değerlerine sahip çıkabileceğini ortaya koyan bir yol haritasıdır. Suyun, havanın temizliğini kanıtlanması gibi ölçülebilir ve net kriterler olduğu gibi yerel üreticilerin ürünlerini satabileceği yerler oluşturulması gibi kentin kendi koşullarına göre gerçekleştirebileceği kriterler de bulunmaktadır. Seferihisar’da Sığacık Kaleiçinde üretici Pazar’ı kurulurken Taraklı’da yerel üreticileri meydanda restore edilen köşklerin altlarındaki dükkanlarda bulabilirsiniz. Kriterlerin asıl amacı kentin her açıdan kendi ayakları üzerinde durmasını sağlamaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, yerel el sanatlarının yaygınlaşması, halkın turizm sektöründe yer alması, yerel üretimin canlandırılması, peyzaj uygulamalarında yerel bitkilerin ve verimli ağaçların (yemiş ağaçları gibi) kullanılması kentin ekonomik ve iklim krizlerine karşı direncini arttırmayı hedeflemektedir. Mart 2017, 35.Sayı

GÜNÜMÜZDE CITTASLOW URFA’DAN ORDU’YA, ARTVİN’DEN MUĞLA’YA 14 KENTE YAYILMIŞTIR.


İLK DEĞERLENDİRME ZİYARETİ SONUCU EKSİKLERİ RAPORLANAN KENTLERE 1 YIL SÜRE TANINMAKTA BU SÜRE İÇERİSİNDE ADAY KENT OLARAK EKSİKLERİNİ GİDERMELERİ BEKLENMEKTEDİR. raporlanan kentlere 1 yıl süre tanınmakta bu süre içerisinde aday kent olarak eksiklerini gidermeleri beklenmektedir. Bu süre sonunda eksiklerini gideren ve başvuru dosyalarının hazırlayan kentler tekrar değerlendirilmektedir. Geçer puan alan dosyalar onay için İtalya’nın Orvieto kentinde yer alan Genel Merkeze gönderilmektedir. Genel Merkez tarafından da onaylanan kentler Cittaslow sertifikası kazanmaktadır. CITTASLOW TÜRKİYE ORGANIZASYONU

CITTASLOW TÜRKİYE Türkiye’nin Cittaslow’la tanışması 2009 yılında İzmir’in Seferihisar ilçesinin Cittaslow adaylığını açıklamasıyla başlamışdır. Belediye Başkanı Tunç Soyer herhangi bir turizm kenti olmak yerine sürdürülebilir ve kendi değerlerine sahip çıkan bir kent oluşturmak için Cittaslow olmayı hedeflediklerini açıklamasıyla süreç başlamıştır. 6 ay içerisinde Cittaslow adaylık dosyasını hazırlayan Seferihisar, 2009 yılında Cittaslow sertifikasını kazanarak Türkiye’nin ilk Sakin Şehri olmuştur.

Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer Cittaslow Türkiye ağının koordinatörü ve Uluslararası Cittaslow Birliği’nin Başkan Yardımcısıdır. Cittaslow Türkiye ağını yurtdışında 2009 yılından beri başarı ile temsil etmektedir. Cittaslow Türkiye ağını teknik koordinatörü olarak görev alan Bülent Köstem ağın iç iletişimi, kentlerin değerlendirilmesi ve denetlenmesini alanlarını koordine etmektedir. Cittaslow

Türkiye koordinasyonunda ayrıca Candaş Balta ve Samet Akboğa yer almaktadır. Kentlerin değerlendirilmesi, Cittaslow hareketine yönelik bilimsel bilgilerin üretilmesi ve yönlendirilmesi alanında faaliyet gösteren Cittaslow Türkiye Bilim Komitesinin beş üyesi vardır. Turizm alanında çalışan Prof. Dr. İrfan Arıkan, iletişim alanında çalışan Prof. Dr. Murat Barkan, tarım alanında çalışan Prof. Dr. Tayfun Özkaya, Türkiye’nin ilk turizm hukukçusu İlker Ünsever ve aynı zamanda Uluslararası Bilim Komitesi üyesi olan ve Türkiye’de Slow Food ağını kuran isimlerden biri olan Prof. Dr. Rıdvan Yurtseven. Bilim komitesi aday ve üye kentlerde düzenlenen bilgilendirme toplantılarına katılmakta ve Cittaslow adına gerçekleştiren bilimsel faaliyetleri yürütmektedir.q

155

Günümüzde Cittaslow Urfa’dan Ordu’ya, Artvin’den Muğla’ya 14 kente yayılmıştır. Cittaslow’a üye olmak isteyen kentler öncelikle kentlerini tanıtan bir adaylık mektubu hazırlayarak Cittaslow Türkiye Koordinasyonuna başvurmaktadır. Başvuru mektubu üzerinden yapılan ön değerlendirmeyi geçen kentler ziyaret edilmekte ve kriterler açısından sahip oldukları değerler incelenmektedir. İlk değerlendirme ziyareti sonucu eksikleri

ŞANLIURFA, HALFETİ E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

SONSUZ SAYIDA OLASILIĞA IMKAN TANIYAN TETRİS EVİ OTUZLU VE KIRKLI YAŞLARINDA OLANLARIMIZIN ÇOK İYİ HATIRLAYACAĞI EFSANE OYUN TETRİS... RUS BİLGİSAYAR MÜHENDİSİ ALEKSEV PAJITNOV TARAFINDAN 1985 YILINDA TASARLANMIŞ BİR BİLMECE OYUNU OLAN TETRİS, ÖZELLİKLE DOKSANLI YILLARDA OLDUKÇA POPÜLERDİ. AYRICA BU OYUN REKORLAR KİTABININ VERİLERİNE GÖRE TÜM ZAMANLARIN EN ÇOK OYNANAN 6. OYUNU OLMA ÖZELLİĞİNİ DE TAŞIYOR. PEKİ SIRA DIŞI YAŞAM ALANLARI KONUSU İLE BU OYUNUN NE İLGİSİ VAR? BU SAYIMIZDA TETRİS OYUNUNDAN İLHAM ALINARAK TASARLANAN GELİŞİME VE DEĞİŞİME SON DERECE AÇIK, SÜPRİZLERLE DOLU ‘TETRİS EV’ ÖRNEKLERİNİ SİZİNLE PAYLAŞACAĞIZ.

156

J

anjaap Ruijssenaars “Yüzen Yatak,” (Time dergisi tarafından “en iyi icat” olarak seçilmiştir) “Manzara Evi” ve “Yerçekimi Enerjisi” gibi hayalperest tasarımları ile bilinen Universe Mimari’nin kurucusu Hollandalı mimar Janjaap Ruijssenaars, 1980’lerin video oyunu Tetris’in fikri ile oynayarak, sakinleri için 360 derece manzaraya imkan tanıyan yeni bir çeşit şehir evi tasarladı. Adını, parçaları boş alan harcamadan etkin bir biçimde birbirlerine geçirmenin amaçlandığı popüler Tetris oyunundan alan Tetris Evi projesi, birbirine farklı şekillerde geçebilen basit bir çelik blok sisteminden oluşmakta. Mart 2017, 35.Sayı


TETRİS EV PROJESİNDE, BLOKLAR BİRBİRLERİNİN ÜZERİNE VE YAN YANA GEÇECEK ŞEKİLDE YAPILANDIRILMAKTA VE EVLERİNİ OLUŞTURMAK İSTEYEN SAKİNLERİN İSTEKLERİNE GÖRE DÜZENLENEBİLMEKTE. HER BİR EV 170 M2 ALANA SAHİP İKİ KATTAN OLUŞMAKTA. Ruijssenaars’ın projeyi 2009 yılında bir arazi üzerinde mümkün olandan çok daha az sayıda ev isteyip bütün evlerde 360 derecelik manzara talep etmiş bir müşterisine cevap olarak tasarladığı söylenmekte. İlgili müşterinin isteği sonuçlanmamış olsa da, Universe konsept üzerinde çalışmaya devam etmiş ve ortaya 360 derecelik manzara ve doğal olarak dağıtılan günışığına izin verirken, alan ve tasarımda azami esnekliğe olanak tanıyan bir konut sistemi çıkmış.

157

Tetris Ev projesinde, bloklar birbirlerinin üzerine ve yan yana geçecek şekilde yapılandırılmakta ve evlerini oluşturmak isteyen sakinlerin isteklerine göre düzenlenebilmekte. Her bir ev 170 m2 alana sahip iki kattan oluşmakta. Tetris Ev projesi, konut inşa eden müteahhitler için yüksek seviyede esneklik imkanı tanımayı amaçlıyor. Unsurlar ideal konumlarını bulabilmek için önceden belirlenmiş şekillerde yön değiştirebilmekte. Stüdyo, Tetris Evi temelli ilk projesini Hollanda’da gerçekleştirmeyi planlıyor. Hollandalı iç mimari tasarım firması i29 projeye iç dizayn sürecinde dahil olmuş ve mekansal verimliliği lüks yaşam ile birleştiren tasarımlar yapmış. Ruijssenaars Tetris Evi projesini şöyle anlatıyor: “Tetris Evi inşa metodu sonsuz sayıda olasılığa imkân tanımakta, bloklar her yönde birbirine geçebilmekte ve her uzunlukta olabilmekte. Özgürce kümelenen bina içi özgürlüğü ve bir dizi cephe unsuru yepyeni, özgür bir yaşam tarzına imkan tanıyor.” Universe Mimari üç temel boyda çelik ünite sunmakta ve sakinler banyo, mutfak gibi üniteleri istedikleri yerlere ekleyebilmekte. Her bir boyda bu üniteler dönerek en uygun konumlarını bulabilmekte. Kullanıcılar aynı zamanda evlerin Meccano benzeri cephelerindeki çelik şeritlerine panjur ve balkon gibi eklentiler iliştirebilmekte. Tasarımda özelleştirme imkânı sunmasının yanı sıra, tipik olarak 170 m2’lik genişliğe sahip olan Tetris Evi’nin yapısı

aynı zamanda sakinlerine daha fazla boş alan açma imkânı da tanımakta. Şirket şekil için gerekli bloklar belirlendikten sonra evlerin genellikle belirlendikleri gibi kalacağını söylüyor. Ancak, bir değişiklik gerektiğinde blokların yeri bir vinç yardımıyla fazla bir zorluk gerektirmeden değiştirilebilmekte ya da farklı bir sıralamaya sokulabilmekte. Çevre ve doğanın güzelliğine vurgu yapmak isteyen Ruijssenaars, boşlukta duran ve kendi-kendine yeten Tetris Evleri’ni yaratarak, verimliliği, lüks yaşam ile kusursuzca birleştirmiş. E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

SANKI BÜYÜYLE BIR ARAYA GETIRILMIŞ GIBI... EVİN BİRBİRİNE GEÇER GİBİ GÖRÜNEN ANA MOTİFİ BAŞTA TUTARSIZ GİBİ GÖRÜNMEKLE BİRLİKTE EVİN GEOMETRİK UNSURLARI SANKİ ARAZİSİNDEN KOPARTILMIŞ İZLENİMİ VERMEKTE. LAMİNE AHŞAP CEPHE KAPLAMASININ İÇERİYE DOĞRU YÖNELEN BİR YÖN MİSALİ İNCE VE KENDİNİ TEKRAR EDEN MOTİFİ; BASKIN, NEREDEYSE SALDIRGAN BİR YATAYLIK HİSSİYATI İLE BİRLİKTE GELMEKTE.

158

Mimarlar: Stüdyo MK27 - Marcio Kogan , Carolina Castroviejoyer Alan: 620,0 m2 Proje Yılı: 2012 Fotoğraflar: Fernando Guerra | FG +

Mart 2017, 35.Sayı


B

rezilyalı mimarlık ofisi Stüdyo MK27’nin mimarları Marcio Kogan ve Carolina Castroviejo, São Paulo’daki bu sıra dışı evi tasarlarken yine efsane oyun Tetris’den ilhan almışlar. Tetris Evi ismi akıllara canlı renklere sahip bu oyunu ve müziklerini getirse de, ilhamı ne oyunun bir türlü akıldan çıkmayan müzikleri ne de renkleri olmuş. Mimarlar, ağırlıklı olarak oyunda kutuların rahatça birbirlerinin içine geçmesinden etkilenmişler. Sonuçta ortaya çıkan bu ev, aynı oyunda olduğu gibi, birçok farklı kutunun bir araya geçirilmesiyle yapılmış gibi görünmekte ve birbiriyle ahenk içerisinde işlev gören ayrı odalar ortaya koymakta. Ev oldukça geniş ve görkemli, doğal ahşap suntaların cesur kullanımı, yaratıcı hava dolaşımı ve şık mobilya döşemeleri ile lüks bir Brezilya hayatı için güzel bir alan yaratırken, diğer yandan müthiş ve dikkat çekici bir şekilde eğlenceli olmayı da başarmış. Evin birbirine geçer gibi görünen ana motifi başta tutarsız gibi görünmekle birlikte evin geometrik unsurları sanki arazisinden kopartılmış izlenimi vermekte. Lamine ahşap cephe kaplamasının içeriye doğru yönelen bir yön misali ince ve kendini tekrar eden motifi; baskın, neredeyse

159

EV OLDUKÇA GENİŞ VE GÖRKEMLİ, DOĞAL AHŞAP SUNTALARIN CESUR KULLANIMI, YARATICI HAVA DOLAŞIMI VE ŞIK MOBİLYA DÖŞEMELERİ İLE LÜKS BİR BREZİLYA HAYATI İÇİN GÜZEL BİR ALAN YARATIRKEN, DİĞER YANDAN MÜTHİŞ VE DIKKAT ÇEKICI BIR ŞEKILDE EĞLENCELI OLMAYI DA BAŞARMIŞ.

E K O L O J İ K YA P I L A R

&Y E R L E Ş İ M L E R

DERGİSİ


A

R

SI DIŞI Yaşam Alanları

160

saldırgan bir yataylık hissiyatı ile birlikte gelmekte. Ancak, ahşap değişiminde benimsenen yöntemin dışında, tasarımın bütün dinamiğine aniden denge veren bir dikeylik de bulunmakta. Duvarlarda yer alan geniş kitap rafları dikeylik ve yataylığın birlikteliğine dikkat çekmeye devam etmekte. Bunun gibi geometrik aykırılıklar Tetris Evi’ne; sanki büyüyle bir araya getirilmiş farklı birimler, beklenmedik bir şekilde doğal dengesini bulmuş hissiyatı vermekte. Nihayetinde ev güzel bir bahçeye açılan geniş bir koridor gibi görünmekte ve birbirine geçirilme metaforu evin doğal çevresine mükemmel olarak yerleştirilmiş olması ile sona ermekte. Zemin katın ahşap kaplaması dışa doğru uzatılmış ve cephe halini almış. Oturma odasının giriş katındaki taş döşeme terasa doğru gitmekte ve iç duvarlarda kullanılan malzeme cepheye doğru devam etmekte. Bu yolla yalnızca evin içi ve dışı arasında hava dolaşımının devamlılığı değil, aynı Mart 2017, 35.Sayı

zamanda malzemenin de devamlılığı sağlanmış ve mekansal kısıtlamaların önüne geçilmiş. Ev daha girişinden itibaren sokakları arkasında bırakmakta, ağaçların gölgesinde serinlerken en uç derecede serbestlik sağlayan doğal, ahşaptan bir çit ile korunmakta. Evin içerisinde mimarların hayal güçlerinin canlandığını görebilmekteyiz. Esas yaşama alanı 2.85 metrelik tek bir kutudan oluşuyor, bu kutu 15.5 metre yüksekliğindeki daha geniş başka bir kutunun içine yerleştirilmiş. Bu kutu içerisinde yerleştirilmiş serbest plan oturma odası evin hem önüne hem de arkasına açılarak alanını genişletiyor. Ana oturma odasına bir ‘de dentro para dentro’ gezi yolu bakmakta, bu gezi yolu temel olarak bir iç mekân balkonu olarak düşünülebilir. İç tasarımcı Diana Radomysler bu unsur üzerinden aydınlık ve samimi bir çalışma alanı yaratmış. Bu

balkondan ayrıca sıcak ve sevimli ahşap döşeme tavanı da açıkça görebilmekteyiz. Döşemeler tasarım ile uyumlu oldukları gibi aynı zamanda iklim kontrol işlevi de görmekte, Brezilya yazında bile gün içerisinde ısıyı çekip iç mekânı soğuk tutmakta. Arka bahçedeki dış mekân oldukça davetkâr görünmekte, oturma odası bahçeye açıldığı için taş döşeme bahçe avlusunda devam ederek birleşik bir his yaratmakta. Buradaki kendine özgü yükseltilmiş döşeme, akşam üzeri bir kokteyl içmek ya da havuzda yüzdükten sonra kurulanmak için ideal ve konforlu bir ara nokta oluşturmakta. Dış kapıdan cepheye ve havuza kadar kullanılmış olan güzel ve doğal orman bu ev için çok hoş bir tema oluşturmuş. Ahşap panellerin birbirine geçme yöntemi ise evin her bir ünitesinin mükemmel bir tasarım ortaya koymak için nasıl rahatça bir araya geçtiğini ortaya koyan sadece başka bir örnek.q


YIL 6 - SAYI 29 / 10 TL

YIL 6 - SAYI 30 / 10 TL

YIL 6 - SAYI 31 / 10 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

HAZİRAN ÖZEL, 2016

OCAK-ŞUBAT 2016

7

MART-NİSAN 2016

Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...

ÇARPICI

YEŞIL YAPILAŞMADA KENTSEL DÖNÜŞÜM FIRSATI

KONFERANSI Konuk Mimar

STEFANO BOERI

BİR METAL

ÇINKO GEZEGENİ KORUYAN

METAL

Karagemileri

AKTÖRLERİ

DOĞADAN GELEN

PERFORMANS

POMZA TAŞI

BRİSTOL Kentsel

Dönüşüm

AHŞAP

KENDİLİĞİNDEN

ÇOĞALAN YAPI MALZEMESİ

Rehberi

UR

UM

UN

KE

ME

NA

Isıcam Sistemleri K Serisi, Solar Low-E kaplamalı cam sayesinde, sıradan çift camlara kıyasla ısı kayıplarını %50 azaltarak kışın yakıt masraflarını, güneş ısısının içeriye girişini %40 azaltarak da yazın klima masraflarını düşürür ve enerji tasarrufu sağlar.

bir bakışta

KADIKÖY

2015’İN EN YEŞİL BAŞKENTİ

AK

CA GE ZEN R DE RIN ÇE DA K T Ğ İ L YA E ŞA N M

Sıcacık kışlar, serin yazlar sizi bekliyor

YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

Ekoyapı Dergisi 7 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...

YENI NESIL

OFISLER TOPRAK ANA’NIN

DÜNYAYA HEDİYESİ

KUVARS

2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ

LJUBLJANA

FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”

KARTAL’IN

YIL 7 - SAYI 33 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

YÜZEN EVLER SU ÜSTÜNDE HAYAL GİBİ BİR YAŞAM

ANADOLU YAKASI’NIN YENİ YILDIZI

Ocak 2017

YIL 7 - SAYI 32 / 15 TL

Yapı ve Yerleşimler Dergisi

444 9 872 0 850 222 9 872 isicam.com.tr sisecamduzcam.com

Karaya Oturan Gemi

Earthship’s

16:43

KASIM, 2016

12/10/16

SARI IŞIK

1

EYÒUL, 2016

ISICAM_K_ILAN_EKO_YAPI_220x273mm.pdf

DİLGÜN SAKLAR, MEHMET EMİN ÇAKIRKAYA “Mimar dünyaya her yönüyle objektif bakabilmeli…”

ALÜMİNYUM

MİMARİ İÇİN

HAFIF MASIF ÇEVRE DOSTU

CİHAN BAYSAL

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

ÇARŞIDAN

ye den AVM’ ÇARŞIYA

Kıimin İçin Bu Mega Projeler?

HASTANE BİNALARINDA

sakinleştirmeli ve düşündürmeli...

GAZBETON

ECE CEYLAN BABA

geleceğin kentlerine yolculuk vakti

ZAHA HADID Mimarlık; sizi heyecanlandırmalı,



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.