MART-NİSAN 2016
YIL 6 - SAYI 30 / 10 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
ZAHA HADID Mimarlık; sizi heyecanlandırmalı, sakinleştirmeli ve düşündürmeli...
ye den
AVM’ ÇARŞIYA
HAFIF MASIF ÇEVRE DOSTU
GAZBETON
ÇARŞIDAN
12
38
44
98
112
130 124
6
72
HABERİNİZ VAR MI?
İÇİNDEKİLER
2
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
36
TOP 10
80
PROJE MARKA
FRANK GEHRY TASARIMI Cleveland Kliniği LOU RUVO BEYİN SAĞLIĞI MERKEZİ
Pazarlar ve kapalı çarşılar çok eski zamanlardan günümüze kadar uzanan kalıcı olarak inşa edilmiş ya da sokaklara kurulmuş dükkan veya standlarda ürün satışı yapılan yerlerdir. Özellikle Orta Asya kültürünün olmazsa olmazı olan bu yapılar Avrupa’nın bir çok yerinde benzer şekillerde karşımıza çıkar.
ÇAMOĞLU MİMARLIK Ömer Çamoğlu H2C INTERIOR DIZAYN Hakan Helvacıoğlu
Tarih boyunca ve günümüzde insanoğlunun vazgeçmediği her şeyi içinde barındırmasından olsa gerek ki; pazarlar, pazar yerleri, kapalı çarşılar ve tabii ki alışveriş merkezleri öyle görünüyor ki varlığını her zaman sürdürmeye devam edecek. Biz de bu yapıların en önemli, tarihi ve hatta oldukça modern örneklerini incelemek ve oldukça güncel bir konu olan doğala dönüşü destekleyen pazar anlayışına değinmenin keyifli olacağını düşündük.
MFG ARCHITECTS Mark Foster Gage M&N MİMARLIK Nursema Öztürk Mustafa Öztürk
44 DOSYA ÇARŞI’DAN AVM’YE AVM’DEN ÇARŞIYA “Alışveriş Merkezi ve içinde bulunduğu lokasyon arasında oldukça güçlü bir diyalog olması gerektiğini görürüz. Bu anlamda projenin katmanları öyle bir şekillenir ki; şehrin “akış”ı kentsel ölçekten AVM ölçeğine aktarılır ve aynı fikir üçüncü boyutta da devam ederek alışveriş merkezi ile dış dünya arasında bir bağlantı kurar.”
MİMARİ BAKIŞ
TAGO MİMARLIK Gökhan Aktan Altuğ
112 MİNİ PORTFÖY Emre Arolat
130
İNOVASYON
136
150
82
88
95 178
130
136
155
MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA GAZBETON HAFİF MAFİF ÇEVRE DOSTU
SEKTÖRDEN / RÖPORTAJ BERKER TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ Medeni Kahraman ATAŞEHİR SHERATON YATIRIMCI Dursun Cevahir MOYAP Kerem Sezer LİBART Cem Çomu SFR SU TEKNOLOJİLERİ Atilla Kirsan
Ekoyapı Dergisi’nin Ocak-Şubat sayısı olan 29. periyodunda yayınlanan TGÜB Röportajında, Levent Akgerman TGÜB Başkanı olarak yazılmıştır. Levent Akgerman TGÜB Başkan Yardımcısıdır.
Reklam İndeksi 3
AKÇANSA ARKA KAPAK İÇİ
NEVRA YAPI 11
AKG GAZBETON 139
NOVAWOOD 119
ASPEN 17- 65
NURUS 21
BAUMİT 75
NPLUS 103
BELENCO 93
ONDULINE 27
BERKER BY HAGER 153
OTIS 19
BRAAS ÇATI SİSTEMLER 23
RHEINZINK 5
BTM 7
SARAY ALÜMİNYUM 29
ÇUHADAROĞLU 9
SCHINDLER 79
DÖRKEN ARKA KAPAK
SERANİT Ö.K.İ VE KARŞISI
EGE SERAMİK 15
SFR SU TEKNOLOJİLERİ 31
FİBROBETON 131
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK
FORBO 97
AKADEMİSİ 157
HMF HYUNDAI ASANSÖR 59
ŞİŞECAM DÜZCAM 13- 51- 109
IZOCAM 39
THYSSENKRUPP 133
KALEBODUR 87
VMZINC 55
KASTAMONU ENTEGRE 25
YEŞİL ÇATI SİSTEMLERİ 7
KİLSAN 43
YTONG 125
LIBART 161
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ
YAYINCI GİZMO İletişim Hizmetleri Adına İmtiyaz Sahibi Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Neşe Jones EDİTÖRLER Esra Baykara Ezgi Beyazıt REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce Pelin Öztürk Esin İnce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk
4
REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 FOTOĞRAF Can Görkem Halıcıoğlu ÇEVİRİ Halil Yiğit Beyoğlu (İngilizce - Türkçe Çeviri) Vural Berkehan Beyazıt (Türkçe - İngilizce) YURTDIŞI TEMSILCISI Steven Alan Richard Jones KAPAK GÖRSELİ GERBER Shopping Mall / Ippolito Fleitz Group TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Gizmo İletişim Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL Tel: 0216 2912520 Faks: 0216 2911799 www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
editör’den
ISSN NO 2146 - 9636
“Mimarlığın sadece bir barınak yapmaktan yada dört duvardan ibaret olduğunu sanmıyorum. Mimarlık; sizi heyecanlandırmalı, sakinleştirmeli ve düşündürmeli...” “Mimarlığın bir parçası da insanların yaşadıkları, okudukları ya da çalıştıkları yerlerde rahat hissetmelerini sağlamaktır...” ZAHA HADID Yapısal kıvrımların kraliçesi Dame Zaha Hadid’in aramızdan zamansız ayrılışı hepimizi derinden üzdü. 31 Mart 2016’da hayata gözlerini yuman Zaha Hadid; şaşırtıcı ve çığır açan bir mimardı ve üzüntümüzü paylaşmak adına dergimizin baskısını durdurup editör yazımızı Zaha Hadid’e itafen yazmak istedik. Zaha Hadid; güçlü bir kadın, mükemmel mimarinin sadece erkek işi olmadığını tüm dünyaya ispatlayan bir mimardı. Mimarlık hayatı boyunca pek çok ödüle layık görülmüş, 2004 yılında “Pritzker Ödülü”nü kazanan ilk kadın mimar olmuştu. 2015’in Eylül ayında açıklanan ve “Birleşik Krallık Mimarlık Enstitüsü” (RIBA) tarafından verilen RIBA 2016 “Royal Altın Madalyası”nı alan ilk kadın mimar olarak taçlandırılmıştı. 1950 doğumlu Irak-İngiliz Mimar Dame Zaha Hadid, Londra’da Architectural Association School of Architecture’da eğitim aldığı yıllardan beri, genel boşluk kavramını, sadece fiziksel anlamda değil aynı zamanda sosyal ve kültürel anlamda, değiştirmeye kendini adamış bir mimardı. 1979 yılında Londra’da kendi ofisini kurmuş; çığır açan teorik çalışmaları; The Peak Leisure Club, Hong Kong (1983), The Kurfürstendamm, Berlin (1986) ve The Cardiff Bay Opera House, Wales (1994) ile dünya çapında bir üne kavuşmuştu. 1993 yılında Almanya’da inşa ettiği Vitra Fire Station in Weil Am Rhein projesiyle uluslararası arenada tanınmaya başlayan Hadid’in, MAXXI dahil olmak üzere en önemli projeleri arasında; Roma’daki 21. Yüzyıl Sanat İtalyan Ulusal Müzesi (2009), 2012 Olimpiyat Oyunları için Londra Aquatics Centre (2011) ve Bakü’deki Haydar Aliyev Kültür Merkezi (2013) yer almaktadır. Zaha Hadid, hayatı boyunca her türlü fonksiyonlara cevap verebilen ikonik projeler tasarlamıştır. Tasarımlarının ilham kaynağı olan doğanın form ve şekillerini, güçlü kavramsal ve tarihsel bilinç ile birleştiren Hadid’in tasarımları, belli bir bakış açısı ile dünyanın gerçekten farklı görünebileceğinin iddialı birer açıklamasıdır. Akışkan yüzeyleriyle Hadid’in binaları; gelişmiş tasarımı, vizyoner mekansal kavramları, malzeme ve inşaat süreçleri ile geleceğe yönelik fikirleri dönüştüren mimarlık olarak tanımlanmaktadır. Sıkıcı ve sıradanlıktan uzak, kendine çeken ve içine girdiğinizde sizi heyecanlandırıp canlandıran binalarıyla dünya çapında adından söz ettiren, bir çok ödüle layık görülen Zaha Hadid, kadın mimarlara rol model olmuş, ani ölümüyle de mimarlık camiasına derin üzüntü yaşatmıştır. Kendisini saygıyla anıyor, rahmet diliyoruz... Ekoyapı Dergisi
TİTANYUMLU ÇİNKO ÇATI VE CEPHE KAPLAMALARI oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEINZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Tamamı sızdırmazlık garantisi sunan sistem alternatiflerine sahip olan RHEINZINK, 3 farklı
yüzey alternatifi ile çinkonun benzersiz doğal estetiğini sektörün kullanımına sunmaktadır: prePATINA bright rolled, prePATINA blue-grey ve prePATINA graphite-grey Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINK-Titanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir.
RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Bağdat Cad. No: 124 · 34726 Fenerbahçe – İstanbul · Türkiye · Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr
www.rheinzink.com.tr
RZ_4795-4C-TR
RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde
haberiniz var mı?
GELECEĞIN ENERJISI KAYA GAZI MI? Dünya Enerji Konseyi ve Accenture Strategy tarafından hazırlanan ‘Kaya Gazı Küresel Bir Fenomen’ başlıklı raporda kaya gazı dünya enerji pazarının gelişimini belirleyen bir faktör olmaya devam edecek ve yine rapora göre, Türkiye’nin kaya gazı potansiyeli “umut verici”.
66
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei, kaya gazının doğal kaynaklar pazarı dinamiklerinde on yıllarca sürecek değişime neden olacağını vurguluyor. Dünyada hızla yayılan kaya gazının tüketiciler için ulaşılabilir fiyatlarda olduğunu söyleyen Frei, kaynakların güvenliği konusundaki endişelerin de azaldığına dikkat çekiyor.Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Murat Mercan ise, Türkiye’nin henüz kaya gazı potansiyelini araştıracak teknik donanıma sahip olmadığını ancak bu konuda çalışmalar yürütüldüğüne dikkat çekti. Mercan, yapılacak araştırmalar sonrasında ortaya konulacak kaya gazı potansiyelinin Türkiye’nin enerji güvenliğinde ciddi bir rol üstlenebileceğini vurguladı. ‘Kaya gazı, küresel bir fenomen’ araştırmasında, kaya gazının tüm global potansiyelinden yararlanabilmek için, pazardaki belirsizlikleri Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
giderecek belirli adımların kararlılıkla atılması gerektiğinin de altı çiziliyor: Endüstri: Portföy dağılımı, risk yönetimi ve verimliliğe daha fazla odaklanılmalı; projeler için yeni ve yenilikçi yatırım ortağı arayışı sürmeli. Kanun koyucular: Likit bir marketi, kaynakların güvenliği için rekabeti ve fiyat değişikliği bildirimini teşvik eden politikalar izlenmeli. Tüketiciler: Endüstride, ulaşım ve kimya sektöründe kullanılan enerji kaynaklarının kaya gazı ile çeşitlenmesinin hem ekonomik hem çevresel faydaları değerlendirilmeli. Kaynakların korunması için yenilikçi yatırım ortaklıklarına gidilmeli. Raporu hazırlayan, Accenture Strategy Enerji Endüstri Grubu Genel Müdürü Melissa Stark ise şöyle konuştu: “Rapor, ABD kaya gazının
sorunsuz bir alternatif oluşuna odaklanıyor. ABD’nin LNG ihracatı, benzerlerinden çok farklı, çünkü pazarın talebine bağlı olarak çok çabuk kullanıma sunulabiliyor. LNG kaynakları, küresel pazarda köklü bir değişimi ve ticari inovasyonu tetikliyor.” Kaya gazının ne kadar hızla yayıldığını görmek için, ABD’ye bakmak yeterli: ABD’nin gaz kaynaklarının yüzde 49’unu kaya gazı oluştururken, 2019’da LNG kaynakları küresel kapasitenin beşte birine tekabül edeceği ve ABD’nin üçüncü büyük LNG ihracatçısı konumuna yükseleceği öngörülüyor.q
haberiniz var mı?
YENILENEBILIR ENERJI YATIRIMLARI YERINDE SAYIYOR Türkiye’nin enerji alımı ile oluşan cari açığını verimli projelerle gidermek, enerji ihtiyacı ve finansman gibi sorunlara çare olmak ülkenin yenilenebilir enerji potansiyeli olan bölgelerinde çevreyi dikkate alan projeleri hayata geçirebilmekle mümkün. Dünya Rüzgar Enerji Birliği Başkan Yardımcısı, Prof. Dr. Tanay Sıdkı Uyar Konvansiyonel enerji sistemleri kullanımı sebebiyle doğal kaynak sıkıntısı çeken Türkiye’nin yenilenebilir enerji dönüşümüyle dışa bağımlılıktan kurtulmasının mümkün olduğunu ancak yenilenebilir enerji yatırımlarının gereken performansı yakalayamadığını belirtti ve sözlerine şöyle devam etti: Rüzgar ve güneş gibi kaynaklar her gün boşa akarken Türkiye enerjide daha da dışa bağımlı oluyor. 8
Türkiye’deki yenilenebilir enerji yatırımlarında en önemli unsurlardan biri çevreci akımların da taleplerine yönelik alınan Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) raporları. Ancak ÇED raporları dünyada birçok ülkede büyük itibar getiren bir unsurken Türkiye’de bu raporların saygınlığı sorgulanıyor. Yabancı yatırımcı ise projelerin ÇED raporlarının geçerliliği konusunda oldukça titiz davranıyor. Yabancı finans kuruluşları artık ÇED raporlarının saygınlığına inanmıyor ve herhangi bir projeye finansman bulmak yerli yatırımcı için git gide zorlaşıyor. Oysaki yenilenebilir enerji yatırımları en az maliyetli ancak en çok verimli yatırımlar olarak dikkat çekiyor. Türkiye’nin enerji alımı ile oluşan cari açığını verimli projelerle gidermek, enerji ihtiyacı ve finansman gibi sorunlara çare olmak ülkenin yenilenebilir enerji potansiyeli olan bölgelerinde çevreyi dikkate alan projeleri hayata geçirebilmekle mümkün. Ancak bunun için toplumda ve ilgili kurum ve kuruluşlarda gerekli bilinçlenmeyi yaratmak ve bunların katma değer yaratan projeleri desteklemesini sağlamak gerekiyor. Yabancı ülkelerde bu tür konularda uzman çevre mahkemeleri faaliyet gösteriyor. İdealist ve stratejik bir vizyonla bakarsak çevre Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
konusunda uzman ihtisas mahkemeleri Türkiye’deki ÇED raporlarını yabancı yatırımcıların gözünde daha inandırıcı ve itibarlı kılabilir. Ancak ülkemizde bilimsel literatürde olmayan sebeplerle gereken enerjiyi sağlayan cari açıkta etkili olacak enerji yatırımı girişimleri engelleniyor. Yenilenebilir enerji yatırımları yerinde sayıyor ve Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı da giderek artıyor. Ülkemizde yenilenebilir enerjiden gelen üretim sadece 4000 megavat iken elektrik üretiminin sadece yüzde 4’ü rüzgar enerjisinden geliyor. Amerika ve Çin ise
Türkiye’nin elektrik ihtiyacının iki mislini yenilenebilir enerjiyle üretiyor, Hindistan da bu yönde planlamalar yapıyor. Türkiye terk edilen teknolojiyi kullanmaya devam ederken diğer ülkeler kaynak maliyetinin olmaması sebebiyle daha da ucuz olan rüzgar ve güneş enerjisi kullanımı için çoktan harekete geçmiş durumda. Oysa Türkiye’de rüzgar ve güneş enerjisinden faydalanmadığımız her gün bu maliyetsiz kaynaklar boşa gidiyor. Kendi ülkemize dönüp kendi ülkemizin rüzgarını güneşini nasıl kullanacağız bunu düşünmemiz gerekiyor.q
haberiniz var mı?
MIPIM 2016 FUARI ARDINDAN
10 10
Dünya’nın en büyük gayrimenkul fuarlarından MIPIM, Fransa’nın Cannes kentinde 15-18 Mart tarihleri arasında gerçekleşti. Dünyadan 550 şehrin katıldığı, binlerce gayrimenkul profesyonelinin bir araya geldiği MIPIM 2016’ya Türkiye’den farklı şehirlerden firmalar ve belediyeler katılıldı. Toplam katılımcı sayısının 820’yi bulduğu Türkiye, uluslararası yatırımcının büyük ilgisiyle karşılaştı. Fuar katılımcıları MIPIM’in gayrimenkul alım satım değil, işbirliği fuarı olduğunu ve uluslararası şirket ve fonlarla önemli görüşmeler gerçekleştirdiklerini dile getirdi. MIPIM’de bu yıl devler ligine giren İstanbul Çadırı, Londra ve Paris’in ortasında yer aldı. İstanbul Ticaret Odası’nın 96 metrekarelik ‘Yaşayan İstanbul Maketi’nin sergilendiği İstanbul Çadırı fuarın ilgi odağı oldu. 7/24 saat yaşayan İstanbul’u ses ve görüntü efektleriyle anlatan makette; üçüncü havalimanı projesinden üçüncü köprüye, Avrasya Tüneli’nden Körfez Geçiş Köprüsü’ne kadar pek çok mega proje tanıtıldı. Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Şehir ve ilçelerini temsilen yüz belediye başkanının katıldığı MIPIM 2016’da; Antalya, Balıkesir, Bursa, Hatay, İstanbul, Kocaeli, Konya ve Ordu şehirleri stand kurdu. Fuara katılım gösteren firmalar arasında; Salon Mimarlık, Öncüoğlu+ACP Mimarlık, Özer+Tulgan Mimarlık, ProPlan, Real Estate, Sabri Paşayiğit Design Office, Tabanlıoğlu Mimarlık gibi mimarlık ofisleriyle Beyoğlu Investors Group (BIG), Efekta Mimarlık, Esas Gayrimenkul, Hill International, İzka İnşaat, Lal Gayrimenkul Değerleme, Özak/Yenigün/Ziylan Ortaklığı, Tahincioğlu Gayrimenkul ve TSKB Gayrimenkul Değerleme yer aldı. Bu yıl MIPIM Fuarına kamudan da destek verildi. Fuara; Çevre ve Şehircilik Başkanı Fatma Güldemet Sarı, TOKİ Başkanı Mehmet Ergiin Turan, Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum katıldı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Türk firmalarının tüm standlarını dolaşarak inşaat sektörünün yanında olduğunun mesajı verdi.q
“Türkiye’ nin ilk MgO levha üreticisi”
GreenGuard sahibi tek MgO markası Türkiye’nin Avrupa Standartlarına sahip ilk MgO markası
Tek Panelde
Etkin ısı yalıtımı
Ses yalıtımında aktif rol
A1 sınıfı yanmazlık ve yüksek yangın dayanımı
Su ve nemden etkilenmeme
Hızlı ve ekonomik montaj
Yüksek darbe dayanımı
Çevre dostu ve ekolojik doku
Küf mantar ve bakteri barındırmama
Antibakteriyel ürün
Dekoratif kullanıma uygunluk Hafiflik ve işlenebilirlik 05-08 Nisan Stockholm/İsveç
10-14 Mayıs İstanbul/Türkiye
www.nevra.com.tr
Bağdat Cad.No: 458/22 Maltepe/İSTANBUL 0216 457 36 00 pbx
haberiniz var mı? 12
LONDRA TASARIM BIENALI 2016’NIN TEMASI “TASARIM’DA UTOPIA” Aralarında Türkiye’nin de olduğu LONDRA TASARIM BİENALİ’nin açılış törenine bu yıl 34 ülke katılacak. 7 Eylül 2016’da açılacak olan Bienal’de; “Tasarım’da Utopia” temasının yanı sıra “sürdürülebilirlik, göç, çevre kirliliği, su ve toplumsal eşitlik,” konuları üzerinde durulacak. Bienal’in teması; İngiliz Filozof, Gazeteci, Aziz, Avukat Thomas More’un 1516’da yayınlanan ve modernist tasarımın zengin tarihini yansıtan UTOPIA kitabının 500. yıldönümü onuruna seçilmiş. Çağdaş tasarımın yakın zamandaki Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
eserlerini sunacak olan Bienal, tasarım odaklı inovasyonların, yaratıcılığın ve araştırmaların ortak geleceğimizdeki rolünü keşfetmek için; tasarımcıları, yenilikçileri ve kültürel organlarını bir araya getirecek. Bienale katılmaları için beş kıtadan ülkelerin çeşitli kesimlerinden gruplar belirlendi. Beş kıtadan belirlenen ülkeler sırasıyla; Arnavutluk, Avustralya, Avusturya, Bahreyn, Belçika, Şili, Hırvatistan, Fransa, Almanya, Yunanistan, Hindistan, Endonezya, İsrail, İtalya, Japonya,
Kore, Lübnan, Meksika, Hollanda, Nijerya, Norveç, Pakistan, Filistin, Polonya, Portekiz , Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, İsveç, İsviçre, Tunus, Türkiye, İngiltere ve ABD’dir. Açıklanan projeler arasında; Meksikalı mimar Fernando Romero’nun “ayrıcalıklı şehirlerin potansiyelinin araştırılması” yer alıyor. Ayrıca; Yunanistan projesiyle şimdiki nüfus hareketlerini çevresiyle birlikte ele alırken, Nijerya projesi ülkedeki sel potansiyeline bir çözüm olarak yüzen şehirleri ele alıyor.q
haberiniz var mı?
SATIŞ OFİSLERİNİN TASARIMLARIYLA ALICIYI OLUMLU ETKİLEMENİN PÜF NOKTALARI Çalıştığımız ortam, müşteriler tarafından işimizin ve işleyişimizin en güzel gözlenebileceği ve ön bilgiyi edinebileceği yerler. Ayrıca müşterinin, kendini müşteri gibi hissetmemesi ve satıcıya güven duyabilmesi için satış ofislerinin tasarımı büyük rol oynuyor. RSG İç Mimarlık Yönetici Ortağı İç Mimar Rıza Semih Güven, müşteriyi olumlu etkileyecek satış ofisi tasarımlarının püf noktalarını aşağıdaki gibi açıklıyor.
14
Betonlaşmış, Kasvetli Satış Ofislerinin Yerini Yeşil Alanlar Süsleyecek Tasarım yapılacak mekân alanlarının yeşillik içinde olması, temiz havanın solunabilmesi, müşteriyi doğayla iç içe hissettirerek pozitif enerjiyi yükseltiyor. Bu sebeple, satış ofisinin bulunacağı yerin, projenin konseptini bozmayacak şekilde, genelde yeşil alan içinde kalması tercih edilmelidir. Bu şekilde planlamalarda, satış ofisleri görevlerini tamamladıktan sonra, sosyal tesis alanlarına dönüştürülerek, projeden konut alan kişilerin istifade edebileceği ortak bir alan haline de getirilebiliyor. Proje alanının yeterli olmadığı durumlarda ise, belediyeden geçici olarak tahsis edilen arazilere satış ofisleri yapılandırılır. İşlevinin tamamlanmasına müteakip, belediyelere farklı sosyal aktivitelerde değerlendirilmek üzere hibe edilebilir. Ofislerde Çocuk Oyun Alanları ve İbadethaneler de Düşünülmeli Projenin büyüklüğü ve satışta olan konutların sayısal çokluğu sebebiyle özellikle hafta sonları ciddi müşteri ziyareti yaşanıyor. Yeşil alanlarla süslü bir satış ofisinde, müşterilerin en iyi şekilde ağırlanabilmesi ve zamanlarını aileleriyle bir arada geçirebilmeleri için tüm alternatiflerin düşünülmesi gerekir. İyi kurgulanmış bir platformda, gelenlerin günlük Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
rutinini aksatmayacak ibadethaneler ve çocukların keyifle zaman geçirebileceği oyun alanları satış ofislerinin daha çok tercih edilme sebebi oluyor. Müşteriye Özel Odalar Projedeki satış fiyatları yükseldikçe, alıcıya sunacağınız lüks ve konforun da üst düzeyde olması gerekir. Müşteri kendisini rahat ve özel hissederse, projeye bakışı da olumlu olacaktır. Bu durumda ilgili ofis alanlarında, çevredeki ses ve konuşmalardan etkilenmeyen, aynı zamanda görsel teması da kesen özel odalar tasarlanır. Dikkat Çekici Cephe Tasarımları Tasarımlarda iç ve dış yapının uyumu ön planda tutularak, görenlerin dikkatini çekecek renkler, ilgi çekici desenler ve minimalist formlar tercih edilmelidir. Satış ofislerinin cephe tasarımlarının genellikle çok çarpıcı
olması talep edilir. Amacı; uzaktan bile herkesin dikkatini çekebilmesi, firmanın farklı tasarım gücünü ortaya koyması ve çevredeki diğer yapılardan ayrışarak bir farkındalık yaratmasıdır. Mimari ve iç mimarinin uyumlu olmasına, projenin ana konseptini yansıtmasına özen gösterilmelidir. Örneğin; klasik hatlarla kurgulanmış bir projede modern bir satış ofisi beklentileri karşılamaz.q
haberiniz var mı?
SUSTAINABLE BRANDS 2016 ISTANBUL ‘THE POWER OF AND’ TEMASI ILE GELECEĞİ YÖNLENDİRECEK! Sustainable Brands 2016 İstanbul, bu yıl 26-27 Mayıs tarihlerinde ‘The Power Of And ‘ temasıyla Swissotel The Bosphorous’da, değişen tüketicinin beklentilerini karşılayan, geleceği şekillendiren markalar ve iş dünyasının liderlerini 4. kez buluşturmaya hazırlanıyor.
THE POWER OF AND
®
16
PLENARIES MARKA STRATEJİLERİYLE
BREAKOUTS SINIRLARI ORTADAN
WORKSHOPS ETKİ VE DEĞER
YENİ NESİL İLETİŞİMİN
ACTIVATION HUB YARATICI İNOVASYONUN
YENİ DÜŞÜNCE YAPILARI yeniliyoruz” “Dünyayı daha iyi markalarla İletişim,LİDERİ! İnovasyon ve TaKALDIRAN ÖZGÜRMarka RUH Stratejisi,YARATMA MOZART’I! GLOBAL YILDIZI... YAZAR sloganıylaİNŞA yolaEDEN çıkan Global Sustainable sarım, Tedarik Zinciri ve Satın Alma, Tüketici Brands Platformu, her geçen yıl büyüyerek Davranışları ve Etkileri, İnsan Kaynakları ana 6 kıtada toplam 12 kente ulaştı. Önde gelen eksenlerinde gerçekleşecek olan Sustainable uluslararası kariyer platformu The Daily Muse Brands 2016 Istanbul, ulusal ve uluslararası tarafından dünyanın en önemli 50 konferansı konuşmacıların gerçekleştirecekleri sunumlaarasında gösterilen Global Sustainable Brands ra ve atölye çalışmalarına sahne olacak. ağı; San Fransisco, Barcelona, Rio De Janeiro, Kopenhag,DR. Sidney, Tokyo, Cape Town,ALBERT Bue- BOSCH BASF ve Unilever’in sponsorluğundaJAKOB TROLLBÄCK JOHN IZZO PAULplatin HERMAN JODY TURNER nos Aires,Bestseller Bangkok,Yazar Kuala Lumpur ve Bostonve Girişimci gerçekleşecek olan Sustainable Maceracı Kurucu ve CEO Brands 2016 Tasarım Direktörü Kurucu Lideri HIP sponsorluğunu Investor Inc. Trollbäck + Company CultureofFuture.com ile birlikte Düşünce İstanbul’da gerçekleştiriliyor. Istanbul’un iletişim ise VodaAwakening Corporate Soul fone üstlenecek. Konferansın gümüş sponBu yılın teması; ‘The Power Of And’ sorları arasında Ülker ve Schneider Electric Bugünün dünyasında tüketici davranışları yerEVRENİNDE alıyor. Prefabrik YapıKARMA ve TAV’ın sponsorlar BİR İLETİŞİMCİ MODA FELSEFESI İLE MARKALARIN HİKAYELERİ değişiyor, markalar için belirsizlikler arasında yer aldığı konferansa TKYD, SKD, DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK artıyor. DEĞİŞİMİN TAHTINDA PAZARLAMANIN MUTLU SONA ULAŞIR! İÇİN YOLA ÇIKARSA! O VAR! DERİN BULUŞMASI! Son 10 yılda yaratılan milyar dolarlık markalar İDA, GİAD, KİD, TÜAD, YEKON, ETÜDER gibi geçmişten daha farklı stratejiler ve değerlerle önemli dernekler destek veriyor. global iş dünyasını şekillendiriyor. Başarılı markalar artık başarıya giden yolun birlikte Siz de geleceğe yön vermek için dünyanın yaratılacağına inanıyor. Sustainable Brands en önemli 50 konferansı arasında gösteAND MORE 2016 Istanbul, bu yıl ‘The Power Of And’ rilen Sustainable Brands 2016 Istanbul’a temasıyla bugünün markalarına, gelecekte katılabilir, http://sustainablebrandsistanbul. de ‘daha iyi ve tercih edilen olmak’ için, farklı com/2016/ adresini ziyaret ederek detaylı THOMAS KOLSTER DEBERA JOHNSON SIRIKUL NUI LAUKAIKUL JEFF MELNYK tarafları birleştirenKurucu. işbirlikleri gerçekleştirmek bilgi edinebilirsiniz.q Yönetici Yönetici Müdür Kurucu Kurucu Ortak gerektiğini anlatacak. Goodvertising Agency The Brooklyn Fashion The Brandbeing Whithin People
Design Accelerator
Consultant Co.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı Platinum Sponsors
Gold Sponsor
Silver Sponsors
Communication Sponsor
haberiniz var mı?
YÜRÜYEN MERDİVENLER YÜRÜYEN TEHLİKE HALİNE GELDİ! Özellikle şehir hayatının günlük koşuşturmacası içinde bir çok kişinin katlar arasındaki iniş çıkışını kolaylaştıran yürüyen merdivenler, dikkatli olunmadığı takdirde birçok kazaya neden olabiliyor.
18
Konuyla ilgili değerlendirmelerde bulunan Güvenbir OSGB Genel Müdürü ve İşyeri Hekimi Dr. Ali Çolak, istatistiklere göre AVM içindeki kazaların büyük bölümünün yürüyen merdivenlerde yaşandığını belirtti. “Uzun ayakkabı bağcıkları ve uzun kıyafetler merdiven boşluklarına takılarak yaralanmalara neden olabiliyor” diyen Dr. Ali Çolak, özellikle çocuklu ailelerin yürüyen merdivenlerde çok daha dikkatli ve bilinçli olması gerektiğini söyledi. Çünkü istatistiklere göre yürüyen merdivenlerde en çok çocuklu aileler ve 5 yaş altındaki çocuklar kaza atlatıyor.
Metro istasyonlarında, AVM ve otel gibi alanlarda birçok kişiye kolaylık sağlayan yürüyen merdivenler, yürüyen tehlike haline geldi. Özellikle şehir hayatının günlük koşuşturmacası içinde bir çok kişinin katlar arasındaki iniş çıkışını kolaylaştıran yürüyen merdivenler, dikkatli olunmadığı takdirde birçok kazaya neden olabiliyor. Geçtiğimiz aylarda İstanbul’daki iki ayrı AVM’nin yürüyen merdivenlerine çocukların ayakkabılarının sıkışması, İzmir ve Ankara’da da metro istasyonunda yürüyen merdiven halatının kopması güvenlik ve önlem açığını gündeme getirdi. Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Alışveriş ve bebek arabaları ile yürüyen merdivenlere binilmemesi, ayakların merdiven duvarına sürtülmemesi gerektiği konusunda da uyarılarda bulunan Dr. Ali Çolak, merdiven girişlerinde yaşanabilecek tehlikelere karşı uyarı ibarelerinin zorunlu olması gerektiğini belirtti. AVM’lere Ambulans ve Doktor! Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nın hazırladığı yönetmelikle AVM’lerde ambulans ve doktor bulundurulmasının zorunlu hale geleceğini de hatırlatan Dr. Çolak, böylelikle yaşanabilecek kazalara karşı hızlıca müdahale edilebileceğini vurguladı.q
haberiniz var mı?
TÜRKIYE’NIN ‘YENILIKÇILIK’, ‘YARATICILIK’ VE ‘YENILEŞIM’ KAVRAMLARININ SORGULANMASI GEREKIYOR.” Mimaride inovasyon kavramı, proje mevzuatlarının zorunlu bir süreci haline getirilmeli ve denetlenmelidir. Projedeki fikrin orijinalliği, ekonomisi, sosyal hayata katkısı ve uygulama süreci değerlendirilmeli ve her proje öncesindeki araştırma-geliştirme süreci, ortamı ve teknik altyapısı takip edilmelidir.”
20 20
Avcı Architects kurucusu Mimar Selçuk Avcı, mimaride inovasyonun, sürdürülebilir, sosyal ve ekonomik iyileşmeye önemli katkılarda bulunduğunu dile getiriyor. Küresel İnovasyon Endeksi’nin 2015 verilerine göre inovasyon performansında 58. sırada yer alan Türkiye’de yenilik kapasitesinin arttırılması gerektiğini savunan Selçuk Avcı, yeni ürün-üretim, hizmet ve yeni sistemler yaratmanın sürdürülebilir mimarlık üretimiyle doğrudan ilişkili olduğuna dikkat çekiyor. Mimari tasarımlarını sürdürülebilirlik ilkelerini temel alarak geliştiren ve hem yurtiçinde hem de yurtdışında ödüllü projelere imza atan Avcı Architects’in kurucusu Mimar Selçuk Avcı, Türkiye’de sürdürülebilir mimarinin sistematik inovasyon politikalarına ihtiyacı olduğunu savunuyor ve Türkiye’nin mimarlık ve mühendislik alanındaki inovasyon perfor-
mansını Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) verileri ışığında şu şekilde değerlendiriyor: “TUİK’in verilerine göre, mimarlık ve mühendislik alanındaki yenilikçi girişimler ve yenilik türleri 2012-2014 yılları arasında %45,1, ürün ve/veya süreç yeniliği faaliyetinde bulunan girişimler ise %27,2 olarak belirtiliyor; bu veriler Türkiye’nin ‘yenilikçilik’, ‘yaratıcılık’ ve ‘yenileşim’ kavramlarının yeniden sorgulanması açısından büyük önem taşıyor.” Günümüzde sıklıkla duyduğumuz inovasyon, yenilikçilik, yenileşim gibi kavramların sadece yüksek teknolojiye sahip çözümler olarak algılanmaması ve tasarım kararlarıyla bütün olarak ele alınması gerektiğinin altını çizen Mimar Selçuk Avcı, özellikle mimaride inovasyonun daha büyük ölçekte sürdürülebilir, sosyal ve ekonomik iyileşmelere de katkı sağlayan tasarımdaki organizasyonun sadece bir parçasını
oluşturduğunu düşünüyor. Bunun yanı sıra, dünyada artık ülkeler arası inovasyon ölçümlerinin oldukça yaygın olduğunu ve bunlardan ikisinin Avrupa İnovasyon Karnesi (European Innovation Scoreboard) ile Küresel İnovasyon Endeksi (Global Innovation Index) olduğunu belirten Avcı, Küresel İnovasyon Endeksi’nin 2015 verilerine göre; Türkiye’nin inovasyon performansında 58. sırada yer aldığını ve Türkiye’nin yenilik kapasitesinin arttırılması, yeni ürün-üretim, hizmet ve yeni sistemler yaratmanın mimarlık üretimiyle de doğrudan ilişkili olduğunu da belirtiyor: “Sürdürülebilir mimarlık sistematik inovasyon politikalarına ihtiyaç duyuyor. Mimaride sürdürülebilirliğin uzun vadede sosyo-ekonomik ve sistematik bir süreçle kendi etkin ve yetkinliğini kazanabilmesi için mimaride bazı inovasyon yaptırımları uygulanması gerekiyor.” Avcı’ya göre devletin, proje mevzuatları çerçevesinde, her proje için, inovasyonda yaptırımlar konusunu kendi özelinde ve sürecinde değerlendirip ayrı bir destek mekanizması yaratması gerekiyor: “Mimaride inovasyon kavramı, proje mevzuatlarının zorunlu bir süreci haline getirilmeli ve denetlenmelidir. Projedeki fikrin orijinalliği, ekonomisi, sosyal hayata katkısı ve uygulama süreci değerlendirilmeli ve her proje öncesindeki araştırma-geliştirme süreci, ortamı ve teknik altyapısı takip edilmelidir.”q
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Ofiste duygusal zekâ Nurus, teknolojiyi, aklı ve duyguları buluşturduğu tasarımlarıyla çalışmayı keyfe dönüştürüyor.
Isola
Uneo
Sema
nurus.com YENİ MAĞAZALARIMIZLA SİZE HER GÜN DAHA DA YAKINIZ... ANKARA . ÇANKAYA . GOP . SİNCAN / ADANA / ANTALYA / BURSA / ESKİŞEHİR / NO.43 GAZİANTEP / İSTANBUL . LEVENT . KARTAL / İZMİR / KAYSERİ / KOCAELİ / KONYA
Sektörel Gündem
“YILIN DIŞ CEPHESI” OYLAMASI BAŞLADI; TIKLA – OY VER – KAZAN Müstakil yeni bina, apartman yeni bina, konut dışı yeni bina, ısı yalıtımı renovasyonu, eski eser restorasyonu ve Özel ödül: Tasarımı Aydınlatan Yapı Ödülü olarak 6 kategoride düzenlenen yarışma için internet oylaması başladı.
22 22
Baumit’in iki yılda bir, hizmet verdiği 30 Avrupa ülkesi arasında düzenlediği “Baumit Life Challenge” yarışması 2016 oylaması başladı. Baumit Türkiye, yarışmada; apartman, konut dışı yeni bina, ısı yalıtımı renovasyonu ve özel dış cephe tasarımı kategorilerindeki projeleri ile yer alıyor. İnternet oylamasında kazanan kişi, 2 Haziran’da Madrid’de Palacio de Cibeles’de Galería Cristal’de Life Challenge final gecesinde yer almak üzere davet edilecek. Madrid’e uçuş ve Madrid’de 4 yıldızlı muhteşem bir otelde 2 kişilik 2 gecelik konaklama kazanacak. Dış cepheyi, bir binaya malzeme, yapı, form ve renk seçimi yoluyla kendine özgü bir karakter sağlamak için bir fırsat olarak gören Baumit, 2000 yılında başlattığı cephe yarışmasını 2012 yılından bu yana Life Challenge adı ile sürdürüyor. 888 farklı renk tonu ile tasarımcılara özel şeyler yaratmak için neredeyse sınırsız özgürlük vaat eden Baumit Life serisinin yaratılmasından sonra adı Baumit Life Challenge olarak değişen yarışma, dış cepheler içinde iyinin iyisini belirlemek amacıyla düzenleniyor.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Müstakil yeni bina, apartman yeni bina, konut dışı yeni bina, ısı yalıtımı renovasyonu, eski eser restorasyonu ve Özel ödül: Tasarımı Aydınlatan Yapı Ödülü olarak 6 kategoride düzenlenen yarışma için internet oylaması başladı. www.challenge66.com adresi üzerinden 4 Mayıs’a kadar devam edecek oylama sonucunda finale kalan projeler uluslararası 12 mimardan oluşan jüri tarafından değerlendirilecek. Sonuçlar ise 2 Haziran’da Madrid’de düzenlenecek final gecesinde açıklanacak. Bu yıl Türkiye’den Bünyamin Derman’ın jüri olarak yer aldığı yarışmada Baumit Türkiye apartman, konut dışı yeni bina, ısı yalıtımı renovasyonu ve özel ödül kategorilerindeki projeleri ile yer alıyor. Apartman yeni bina kategorisinde (Yıldız Residence, Ağaoğlu My Home-Maslak, Ağaoğlu Andromeda Gold) ve ısı yalıtımı renovasyonu kategorilerinde birden fazla proje ile yer alan Baumit Türkiye’nin konut dışı yeni bina kategorisindeki adayı Erginoğlu&Çalışlar Mimarlık’ın Studio Santral projesi. Özel ödül kategorisindeki adayı ise CreativTop uygulamasının başarılı bir örneği olarak sunulan Saruhan Apartmanı.q
Sektörel Gündem
NEFES ALAN ÇATILAR; ŞEHIRLERIMIZIN EKO-DENGESI IÇIN ALTERNATIF BIR ÇÖZÜM
24 24
Artık Avrupa’da birçok şehir yönetimi yerel yasalarında yeşil çatıları yeni yapıların inşaası için mecbur kılarken, fonlarla da yatırımcıları destekliyor. Yoğun yapılaşmanın giderek arttığı İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan sadece 1,5 metrekare. Bu durumda, doğadan aldığımızı doğaya geri vermek için çatılarda yeşil bir teras oluşturma fikri oldukça cazip geliyor. Isıyı yansıtamadan kendi bünyesine hapsedip atmosfere geri veren beton yüzeyler, ısı adası etkisine yol açıyorlar. Bu etki, şehir mikro kliması ile kırsal bölgeler arasında belirgin sıcaklık farklarıyla(4-8°C) kendini gösteriyor. Bu durum zaman zaman şehirlerde yaşayanların sağlığını da tehdit eder boyutlara varıyor. Bu etkiyi tersine çevirmek veya dengelemek için ise en etkili çözümlerden biri yeşil çatılar. Artık Avrupa’da birçok şehir yönetimi yerel yasalarında yeşil çatıları yeni yapıların inşaası için mecbur kılarken, fonlarla da yatırımcıları destekliyor. Yok edilen doğal çevrenin yerine konmasına, binaların ses yalıtımına yardımcı olan yeşil çatılar, çeşitli bitkiler için yaşam ortamı sağlayarak oksijen miktarını artırıyor ve enerji tüketimini de düşürerek birçok avantajı beraberinde getiriyor. Hava kirliliğinin ciddi bir sorun olarak ortaya çıktığı şehirlerde toz partiküllerinin filtre edilmesine yardımcı olan Ondugreen, sistem seçimine göre çatıdan drene edilmesi gereken su miktarında %90 oranında tasarruf sağlıyor ve şehir şebekesine binen yükü azaltıyor. Çatının yüzey sıcaklığını kışın sıcak, yazın serin tutan bu sistem, ısı yalıtımında ise %50’ye varan bir artış sağlıyor.q Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
DEKOR F020 MERSİN PS52
Sektörel Gündem
KANYON TÜM ATIK YEMEKLERI GERI DÖNÜŞÜME KAZANDIRMAYI HEDEFLIYOR Kanyon, mikroorganizmaların, ortamın oksijenini kullanarak organik atıkları biyokimyasal yollarla ayrıştırılmasını sağlayan kompost makinasını kullanmaya başladı.
26
Daha tasarım aşamasındayken yeşil şirkete dönüşme yolundaki çalışmaları başlayan Kanyon, çevresel sorumluluk bilinciyle sürdürülebilirlik projelerine bir yenisini daha ekledi. Kanyon, mikroorganizmaların, ortamın oksijenini kullanarak organik atıkları biyokimyasal yollarla ayrıştırılmasını sağlayan kompost makinasını kullanmaya başladı. Kanyon Türkiye’de ilk kez kullanılan ve atık yönetiminin son halkası olan bu işlem ile birlikte atık yemekleri geri dönüşüme kazandırarak, yıllık 6,5 ton gübre çıktısı elde etmeyi hedefliyor. Doğadaki bu biyolojik reaksiyon sayesinde ekolojik hayatın devamı sağlanmakta ve topraktaki canlılar besin ihtiyaçlarını Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
gidererek, faaliyetlerine devam edebilmektedirler. Kompost (Nutrient-Rich Soil) ise, bu biyokimyasal işlem sonrasında oluşan, organik madde miktarı yani besin değeri yüksek toprağa verilen isimdir. Kompost, toprak ve üzerinde yetiştirilecek ürün bakımından en sağlıklı ve besin (nutrient) elementeri yönünden en zengin olanaklardan birisidir. Diğer merkezi kompostlaştırma sistemlerine göre en çevre dostu çözümlerden biri olan yerinde kompostlaştırma sistemleri ile çöp konteyneri sayıları azalırken, çöp sahalarındaki atık miktarı önemli ölçüde azalmaktadır. Yer altı sularının kirlenmesi önlenirken, topraktan çok daha fazla verim alınır. Toprağın su tutma
oranı artarken, topraktaki tuzlanma oranı azalır. Karbondioksit ve metan gazı salınımları yapılmaz. Yaş atık miktarının hacmi %90, ağırlığı ise % 50 azalır. İşletmelerdeki kötü koku ve hijyen sorunu ortadan kalkar. Kanyon ise kompost makinasıyla elde edilecek gübrelerin bir kısmını Kanyon’un peyzaj kısmında kullanırken bir kısmını ise Ormanada’ya göndererek organik atıklarını geri dönüşüme kazandırmayı hedefliyor. Böylelikle Kanyon Big Hanna T120 sayesinde, senede 26 ton çöpü atık sahalarına göndermemesinin yanı sıra atmosfere de en az 104 ton karbondioksiti salmamış olacak.q
Sektörel Gündem
Akçansa: “İnsanımız İçin Peşinizdeyiz” İnsana değer veren ve insan kaynağı yönetimini sadece bir fonksiyonun işi olarak görmeyip, şirket olarak sahiplenen Akçansa, uluslararası insan yönetim ve gelişim standardı olan Investors In People’a (IIP) ilk başvurusunda ve ilk değerlendirme sonrasında Altın Standart almayı başardı. Akçansa İnsan Kaynakları Genel Müdür Yardımcısı Hakan Timur, bu başarıya ancak birbirine inanan ve ortak hedefe odaklanan ekiplerin ulaşabileceğine dikkat çekerek, “IIP, insan kaynağının gelişimine ve yönetimine yönelik tüm süreçlerin ve uygulamaların ne kadar doğru yapıldığına ve nasıl daha iyi yapılabileceğine odaklanan dünyadaki ‘insan odaklı’ tek kalite standardı. Çalışanına yatırım yapan bir şirket olarak ‘İnsanımız İçin Peşinizdeyiz’ sloganımızla IIP sürecini başlattık. Yerli ve yabancı değerlendiricilerin yaptığı süreç ve saha incelemeleri, gerek mavi yaka, gerekse beyaz yaka tüm çalışan gruplarımızdan 100’ü aşkın çalışan temsilcisi ile yapılan birebir görüşmeler sonrasında, IIP’nin en üst seviyesi olan Altın Standart ile değerlendirildik” diye konuştu.
7’lik dilimdeki organizasyonlardan biri olmak gurur verici. Ayrıca, bu standarda ilk başvurusunda ve ilk değerlendirme sonrasında layık görülen Türkiye’deki ilk sanayi kuruluşuyuz. Bundan ötürü de çok mutluyuz. Bu başarı birbirine inanan, bir hedefe odaklandığında özveri ile her türlü zorluğu aşan, “Farkı Yaratan İnsanın İşini Sevmesidir” prensibiyle çalışan tüm Akçansa çalışanlarının başarısıdır.” dedi.q
İlk başvuru ve ilk değerlendirmede alınan altın sonuç!
28
Hakan Timur, aldıkları ödülün hem şirket hem de çalışanlar açısından büyük önem ve değer taşıdığını ifade ederek, “Bu standart ile ödüllendirilen sektörümüzde ilk, Türkiye’deki dördüncü, dünya genelinde ise %
Tuna Ofis, German Design’dan Üç Ödülle Döndü German Design Awards’te (Alman Tasarım Ödülleri) “Mükemmel Ürün Tasarımı” kategorisinde Dama oturma grubu, Origa kanepe ve Metis koleksiyonuyla 3 ödüle layık görüldü. “Bugünün ofis yaşamı, bugünün tasarımı” mottosuyla faaliyetlerine devam eden Tuna Ofis, German Design Council (Alman Tasarım Konseyi) tarafından bu yıl 46’ıncısı düzenlenen ve dünya çapında birçok ülkenin katıldığı yarışmada, “Mükemmel Ürün Tasarımı” kategorisinde Dama oturma grubu, Origa kanepe ve Metis koleksiyonuyla ödül almaya hak kazandı. Tuna Ofis Tasarım Bölüm Başkanı Ozan Tığlıoğlu’nun imzasını taşıyan Dama oturma grubu için ödül jürisi, iletişime teşvik eden, samimi ve rahat yorumunu yaptı. Dama, Tuna Ofis’in bekleme salonları için tasarladığı rengarenk bir tasarım. İlhamını Japon kağıt katlama sanatı origamiden alan Origa’da German Design Awards’te ödül kazanan bir başka Ozan Tığlıoğlu tasarımı. Origa, geometrik tasarımı ve heykelsi formuyla jürinin beğenisini kazandı. Tasarım çalışmalarını Milano’daki stüdyosundan yürüten Sezgin Aksu’nun tasarladığı Metis, karakteristik tasarımıyla ödül jürisinin ilgisini çekmeyi başardı. Jüri, yalınlığı ve ihtişamı bir arada barındıran Metis’i heyecan verici, endüstriyel ama zarif bir tasarım olarak nitelendirdi.q Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Sektörel Gündem
Rigips Türkiye, Sistem Çözümleri ve Performansları Bilincini Geliştiriyor…
Saint-Gobain Rigips Türkiye, Ankara’daki Rigips Eğitim Merkezi (REM)’nde, sistem çözümleri ile ilgili detayları öğrenmek isteyen mimarlara, mühendislere, yatırımcılara, mimarlık fakültesi öğrencilerine ve uygulamacılara eğitimler veriyor… Konforlu, güvenli ve sağlıklı yaşam alanları yaratılması için eko-yenilikçi duvar ve asma tavan sistemleri geliştiren Rigips, yangın dayanımı, ses yalıtımı ve akustik düzenleme, ısı yalıtımı, darbe dayanımı, iç ortam hava kalitesi gibi sistem performanslarını içeren sistem çözümleri ile ilgili eğitimler veriyor. Sistem çözümü kavramı, segment çözümleri, proje detaylandırmaları ve uygulamaları konusunda verilen eğitimler, ilgili meslek grubunun ilgi ve ihtiyaç alanına özel, teorik ve uygulamalı bölümlerden oluşuyor. Uygulamacılara verilen uygulamalı eğitimler, bölme duvar, duvar giydirme ve asma tavan sistemlerini profesyonel olarak alçı levha ile uygulayan ustalara ve uygulamacı adaylarına konusunda uzman eğitmenler tarafından veriliyor.
30
ODE, Ürünlerine TİP III EPD Çevre Etiketi Aldı.
Teorik ve uygulamalı eğitim sürecinin sonunda, tüm katılımcılara Rigips REM Eğitimlerine Katılım Sertifikası veriliyor. Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) tarafından onaylı ve TÜRKAK tarafından akredite edilmiş İNTES MYM’nin yetkililerince yapılan sınavlarda başarılı olan katılımcılar ise Mesleki Yeterlilik Belgesi kazanıyorlar.
Global bir marka olma yolunda önemli bir adım daha atan ODE, Çorlu tesislerinde üretmiş olduğu ısı ve su yalıtımı ürünlerine tüm pazarlarda geçerli, uluslararası onaylı ve Avrupa standartları uyumlu 4 adet Çevresel Ürün Beyanı – Environmental Product Declaration (EPD) belgesini alarak, çevreye olan duyarlılığını bir kez daha gösterdi. Sektöründe üretmiş olduğu tüm ürünlerine EPD belgesi alabilen tek firma olan ODE, bu sayede Avrupa’da da sayılı üreticiler arasına girmeyi başardı. Toplamda 120.000 m² açık, 35.000 m² kapalı alana sahip 4 modern üretim tesisinde üretim yapan ODE; ODE Starflex Cam yünü, ODE Isıpan XPS Extrüde Polistiren köpük ve ODE R-Flex Elastomerik Kauçuk Köpüğü ısı yalıtımı ve ODE Membran su yalıtımı ürünlerine, detaylı bir çalışma sonucu EPD belgelerini aldı. Mayıs 2015’de başlayan proje sürecinde 4 ürün grubu için data toplanması, çevresel etkilerin hesaplanması, bağımsız denetleyiciler tarafından doğrulanması, her bir ürün için İklim Beyannamesi (Climate Decleration) hazırlanması gibi yoğun bir çalışma dönemi geçirildi. ODE Yalıtım, ürünleri için tamamlamış olduğu ISO 14040/44 Yaşam Döngüsü Analizi (LCA) ve ISO 14025 EPD belgelendirmesi ile sürdürülebilir üretime olan duyarlılığını sektöründe uygulamaya koyan firmalardan biri oldu. Ürün ve üretim kalitesi birçok kalite belgesiyle tescillenmiş olan ODE, aldığı EPD belgeleriyle, Avrupa Yapı MalzeMart- Nisan 2016, 30. Sayı
meleri Üreticileri Birliği (Construction Products Europe) tarafından kurulan ve Avrupa’da EN 15804 Normu uyumlu EPD belgeli yapı ürünlerinin yayınlandığı ECO Platform’a kayıtlı sayılı üreticiler arasında yer aldı. ODE’nin EPD belgeleri Türkiye Yapı Malzemeleri EPD Veri Tabanı’nda da yer alarak tasarımcı, mimar, mühendis, yeşil bina uzmanları ve danışmanları için de kolaylıklar sağlamaktadır.
SFR Su Arıtma Teknolojileri ve Depolama Plastik San. Tic. AŞ. Eflatun Sk. No:2/1, Cumhuriyet Cd., Çalı Sanayi Bölgesi, 16235 Nilüfer / Bursa Telefon: +90.224.261 01 72 Fax: +90.224.261 01 73 info@sfr.com.tr / www.sfr.com.tr
TOP
10
SEÇİLMİŞ ÖRNEK
Pazarlar ve kapalı çarşılar çok eski zamanlardan günümüze kadar uzanan kalıcı olarak inşa edilmiş ya da sokaklara kurulmuş dükkan veya standlarda ürün satışı yapılan yerlerdir. Özellikle Orta Asya kültürünün olmazsa olmazı olan bu yapılar Avrupa’nın bir çok yerinde benzer şekillerde karşımıza çıkar. Tarih boyunca ve günümüzde insanoğlunun vazgeçmediği her şeyi içinde barındırmasından olsa
TEBRIZ ÇARŞISI Modern Alışveriş Merkezlerine Rağmen Ticaretin Merkez Olmayı Sürdüren Bir Çarşı 32
gerek ki; pazarlar, pazar yerleri, kapalı çarşılar ve tabii ki alışveriş merkezleri öyle görünüyor ki varlığını her zaman sürdürmeye devam edecek. Biz de bu yapıların en önemli, tarihi ve hatta oldukça modern örneklerini incelemek ve oldukça güncel bir konu olan doğala dönüşü destekleyen pazar anlayışına değinmenin keyifli olacağını düşündük.
İran’ın Tebriz şehrinde yer alan, Ortadoğu ve dünyanın en büyük kapalı çarşılarından birisi olan yapı, 2010 yılının Temmuz ayında UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır. Tarih boyunca bir ticaret merkezi olarak bilinen şehrin bu konuma gelmesindeki en önemli etken İpek Yolu üzerinde bulunuyor olması. Çarşı; altın ve mücevherlerin olduğu Amir Çarşısı, halı üzerine çalışan dükkanların yoğunlukta olduğu Muzafferiye, ayakkabı çarşısı ve diğer eşyaların bulunabileceği alt çarşılardan oluşmaktadır. Bu yüzden ziyaretçilerinin aradıkları şeyleri hemen bulabildikleri bir düzene sahiptir. Çarşının tarih boyunca en hareketli zamanı Tebriz’in Safevi Devleti’nin başkenti olduğu 1500’lü yıllardır. Kent, başkent ünvanını kaybetse de çarşısı bir ticari ve ekonomik merkez olarak önemini korumuştur. Günümüzde Tebriz’de çok sayıda modern mağaza ve alışveriş merkezi kurulmuş olmasına rağmen, Tebriz çarşısı hala sadece Tebriz’in değil bütün İran ve hatta Azerbaycanı’nın ticari merkezi olmayı sürdürmektedir.
Yeri: İran, Yılı: 1346 Eylül 2015, MartNisan27.Sayı 2016, 30. Sayı
CACHAN KAPALI PAZARI Yeşil ve Sarı Tonlarında Dekoru ile Doğal Satış Anlayışını İfade Eden Pazar Croixmariebourdon Architectures tarafından tasarlanıp, 2014’te inşası tamamlanan pazara 2020’ye kadar yeni bir bina daha eklenmesi hedefleniyor. Böylece 2020’de açılacak olan Grand Paris Express isimli yeni metro hattına eklenen Arcueil-Cachan istayonundan markete ulaşım çok kolay hale gelecek. Bu plan yolunda gittiği takdirde metro istasyonu kadar pazar da bölgenin gelişiminde çok büyük rol alacak. Pazarda Avrupa’da özellikle son yıllarda çok önemli bir hale gelen organik meyve, sebze ve ev yapımı ürünlerin satışının yer alıyor. Çiftliklerden gelen ürünlerin daha sağlıklı bir hayat yaşama derdindeki halka buluşması açısından da ilgi çeken bir mekan. Yeşil ve sarı tonlarında dekore edilmesinin sebebi de doğal renklerle ziyaretçilerine satış anlayışlarını ifade etmek. Üçgen tavan pencereleri ise alış verişiniz sırasında gün ışığından yaralanılması için tasarlanmış.
Yeri: Macaristan Yılı: 1896
Yeri: Fransa Yılı: 2014
33
NAGYVÁSÁRCSARNOK Hala Aktif Olarak Yerel Halk Tarafından Kullanılan Bir Pazar Yapısı Kelimesi kelimesine çevirilirse, büyük pazar holü anlamına gelen Nagyvásárcsarnok, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de yer alan turistik olmasının yanı sıra hala aktif olarak yerel halk tarafından kullanılan bir pazar yapısı. Şehrin en büyük ve en eski pazarıdır. Peşte tarafında uzun bir alış veriş caddesi olan Váci’nin sonunda yer alıyor olmasıyla da oldukça kullanışlı bir pazardır. Budapeşte’nin ilk belediye başkanı olan Károly Kamermayer’in en büyük yatırımlarından biri olarak hayata geçirildi. 1896’da inşaatı tamamlanıp halka açıldığından Kamermayer artık belediye başkanı olmadığından seremoniye halktan biri olarak katılmıştı. Samu Pecz tarafından tasarlanan bina Neogotik etkili bir giriş kapısına sahip ve dönemin mimari özelliklerini taşımakta. Dünya Savaşlarında çok fazla hasar görümesi yüzünden 1990’lı yıllarda renövasyon görene dek uzunca bir süre kullanıma kapatılmıştır. 1999 yılında da FIABCI Prix d’Excellence ödülünün sahibi olmuştur. Üç katlı pazarda çoğunlukla taze sebze ve meyvenin yanı sıra bolca yöresel salamlar, sosisler ve diğer et ürünleri ve bir de turistlere yönelik bolca hediyelik eşya satılıyor. Üst katta bulunan standlar da ise Macaristan’ın sokak yemeklerini tatmak mümkün. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10 Yeri: Mısır Yılı: MS 970 (1501-1516 arasında yenilendi)
HAN EL-HALILI Aradığınız Her Şeyi Bulabileceğiniz Ürün Yelpazesine Sahip Bir Çarşı… Mısır’ın başkenti Kahire’de yer alan ve şehrin en büyük çarşısı olan Han el-Halili, 1382 yılına, Memluk sultanı Berkuk dönemine kadar uzanır. Bu dönemde Berkuk’un emiri Carkas el-Halili tarafından eski Fatımi mezarlığı üzerine inşa ettirilmiştir. Osmanlı zamanında Türk çarşısı olarak bilinen çarşı, Kapalı Çarşı’da olduğu gibi aradığınız her şeyi bulabileceğiniz geniş bir ürün yelpazesine sahip, antika ve mücevher satışı da en çok rağbet görenlerden. Aynı zamanda kahvehaneler ve lokantalar da çarşı içinde hizmet vermekte. Çarşı, El-Hüseyin ve El-Ezher camileri yer aldığı turistik bir meydanda konumlanmakta. Bu sebeple de her yıl milyonlarca turist ve yerel halk çarşıyı ziyaret etmekte.
ABU DHABI MERKEZ PAZARI 34
Tarihi Çarşıların Atmosferini Mükemmel Bir Şekilde Modernize Eden Pazar Abu Dhabi’deki en eski pazar yerlerinden biri olan Aldar Pazarı, bu projeyle Norman Foster tarafından yeniden tasarlanıp hayata geçirildi. Geleneksel çarşılardan ve islam sanatlarından etkilenilerek geliştirilen proje kullanılan renkler, avlular ve çeşmeler, tavandan inen ışık hüzmeleriyle tarihi çarşıların atmosferini mükemmel bir şekilde modernize etmekte. Organik gıda pazarı, lüks butikler ve eşi benzeri olmayan zanaatkarların ürünlerinin satışının yapıldığı oldukça elit bir yerleşim olarak da değerlendiriliyor. Sokaklarla birleşen holler ve meydanlar marketi şehrin bir parçası haline getiriyor. Yazın mekanlar doğal yollarla gerektiği kadar soğutuluyor ve havanın soğuduğu zamanlarda çatı panelleri kapatılıyor. Dış cephede ve çatıda kullanılan tüm paneller İslam motiflerinden esinlenilerek tasarlanmış ve şehrin karakteristik özellikleriyle uyum içinde.
Yeri: Birleşik Arap Emirlikleri Yılı: 2014
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
TOP 10
MARLY LE ROI MARKETI Son Derece Çağdaş ve Yenilenebilir Bir Yerel Market Bu kapalı market yapısının basit ve mükemmel bir kareden oluşan görünümüne ek olarak hareketli yeşil çatı dizaynı adeta yenilenebilir diye bağırıyor. Bitkilendirilmiş çatı hem yağmur suyu topluyor, hem de iç mekanın iklimlendirilmesinde büyük bir rol alıyor. Ayrıca tüm bu doğal ürün satışının amacını da destekliyor. Sadece çatıda değil yapının çevresinde bulunan ağaçlar ve bitkiler binanın görünümüne ve karakterine etki etmekte.
Dışardan binaya erişim sağlayan medivenler sayesinde otopark alanından mekana giriş yapmak kolaylaşıyor ve aynı cephede yer alan cam asansör binayı erişilebilir hale getiriyor. Binanın yanında bulunan küçük sokak yardımıyla ürünlerin taşınması sırasında ziyaretçiler rahatsız edilmiyor. Son derece çağdaş ve yenilenebilir olan bu market yerel halkın günlük ihtiyaçlarını, doğal ürünleriyle karşılamakta.
Yeri: Fransa Yılı: 2014
36
SCHRANNENHALLE MUNICH Perakende, Ticaret ve Gastronomiye Aynı Anda Ev Sahipliği Yapan Bir Mekan Oldukça özgün bir kullanıma sahip bu yapı, parakende ticarete ve gastronomiye aynı anda ev sahipliği yapıyor. Müşteriler bir fuar alanında oluğu gibi mekanı gezip yeni ürünlerin tanıtımlarını izliyorlar ve ürünleri deniyorlar. Yeri: Almanya Yılı: 2011
Tasarımında kullanılan modern, naturalist çizgi ve renk kartelası, yapının konseptine ve müşterisinin zevkine uyacak şekilde seçilmiş. Kullanılan meşe ve diğer doğal tonlar ve sistematik hatları dürüstlüğü ve sürekliliği yansıtıyor. Meşe ve çelik kullanımı ile yaratılan atmosfer satılan gurme yiyecekler ve şaraplar gibi kalite kokuyor. Münih’in tarihi şehir merkezlerinden biri olan Altstadt’ta yer alan bu yapı aslında 19. yüz yıla dayanıyor. Geçtiğimiz yıllarda bu yeni konsepte uygun olarak Oliv Arkitekten tarafından, ziyaretçilerine kaliteli şarap, kahve ve yemeklik alış verişi imkanı sunmakta.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
MITHAT PAŞA ÇARŞISI Geleneksel Osmanlı Çarşılarının Özelliklerini Taşıyan Pazar… Bir diğer ismiyle Al-Taweel Çarşısı, Osmanlı padişahı Sultan Abdülhamid tarafından 7 bin metrekare üzerine konumlandırılarak inşa edilmiş kapalı ve açık bölümlerden oluşan tarihi bir pazardır. Resmi tatil olan Cuma günleri dışında her gün açık olan pazarda, giyecek, yiyecek ve her türlü eşyayı bulmak mümün. Her ne kadar geçtiğimiz yıllarda pek ziyaretçi alamamış olsa da, Suriye’deki en önemli turistik pazarlardan biridir. İsmini daha sonradan renovasyonuna ön ayak olan Osmanlı dönemindeki Suriye Valisi Mithat Paşa’dan alır. Geleneksel Osmanlı çarşılarının özelliklerini taşıyan pazar, Kapalı Çarşıyla kıyaslandığında çok daha modern ve düzenli bir görünüme sahiptir. Bunun sebeplerinden biri de sonradan gördüğü renovasyonlar ve tabiki de inşa edildiği dönemin mimari anlayışıdır. Çevresindeki tarihi dokuyla bütünlük oluşturan ve eski binalar ve sokaklara bağlantılarıyla çarşı gerçek bir Osmanlı alış-verişi deneyimi yaşamak için gelen binlerce yerel ve turistin ziyaretini almaktadır.
37
Yeri: Suriye Yılı: 1863
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
Yeri: Türkiye Yılı: 1360~
BURSA KAPALI ÇARŞI Osmanlı’dan günümüze... Bursa Kapalı Çarşının doğuşu Osmanlı dönemine dayanır. Fethedildiği zamanlarda ticaret yolu üzerinde olması sebebiyle yeniden yaratma sürecine giren şehre dönemin padişahları hanlar, hamamlar ve çarşılar inşa etmeye başladı. Osmanlının başkenti olan Bursa’nın bu dönüşümü sonucu Tahtakale adında bir uzun çarşıya sahip olmasıyla sonuçlandı. Günümüze gelene dek ise kapalı çarşı birçok yangın ve depremde büyük hasar gördü ve çeşitli renovasyonlarla tarihi özelliklerini yitirmeden şimdiki halini aldı.
38
Çarşının açık olduğu dönemden sonra Orhan Gazi tarafından yaptırılan çatılarla kapatılmaya başlanmasının ardından Sahaflar, Aktarlar, İvaz Paşa, Gelincik, Sipahiler, Karacabey (yorgan ve sandıkçıların bulunduğu bölüm) ve Bakırcılar gibi kısımlar eklenerek çarşı giderek büyümüştür.
1958’deki yangında çok büyük hasar aldıktan sonra günümüzdeki çok katlı haline getirilmiştir, ilk inşa edildiğinde ise çarşıda yalnız yol seviyesinde olan tek katlı dükkanlar bulunuyordu. Bu renovasyon sırasında tarihi ve oryantal görünümüne uygun şekilde modern ve çok daha kullanışlı yeni bir çatı ile kapatıldı. 1855 depreminde yıkılan İvaz Paşa ve Eski Bakırcılar bölümlerinin çatıları da aynı şekilde 1960 yılında yenilendi. Günümüzde çarşı çok sayıda yerli ve yabancı turist almakta ve yerel halkın alışveriş ihtiyacını karşılamakta. Geçmişte olduğu gibi özellikle Ulucami ve Bedesten’in çevresi her zaman akın akın ticaret yapılan bir merkez olmaya devam ediyor. Çarşıda bulunan 130 adet dükkanın çoğunluğu döviz ve altın satışına devam etmekte.
MARKTHAL ROTTERDAM Pazar kültürünün modern yüzü BREEAM Very Good sertifikalı Markthal Rotterdam’ın, bulunduğu Binnenrotte isimli tarihi bölgenin yeni ikonu haline gelmesi hiç de zor olmadı. Dikkat çekici tasarımı ve her detayında saklı yenilenebilir ve yenilikçi özellikleriyle Pazar kültürüne modern bir soluk getiriyor.
Yeri: Hollanda Yılı: 2014
Rotte nehrinin yakınında yer alan ve tarihi ortaçağa dayanan bir konuma yerleştirilmiş yapı turistler, yerel halk ve hatta basının ilgisini topluyor, ayrıca bölge ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Bu fikrin ilk ortaya atılmasının sebebi ise aslında çok eski zamanlardan beri şehrin sokaklarında bulunan açık market kültürünü yaşatmak. Sıradan bir konut yapısı inşa edilecekken ortaya çıkan bu sıradışı market binası projenin aslını koruyor ve içerisinde otopark ve konutları da barındıran bir hal alıyor. Binanın ters bir U harfini andıran betonarme kısmında ofis ve konutlardan oluşmakta ve ortada kalan boşluk için çatı görevi görmekte. Orta kısımda yer alan 120 metre yüksekliğinde ve 70 metre genişliğindeki alan ise göz kamaştıran dekorasyonu ile ziyaretçilere alışveriş imkanı sunuyor.q
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
KİLSAN
DOSYA
ÇARŞIDAN
40
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
ye d en
AVM’ ÇARŞIYA
2000’Lİ YILLARA KADAR ARTIK HER SEKTÖRDE ALIŞ-VERİŞ ŞEFFAFLAŞIYOR; DOLAYISIYLA HEM TÜKETİCİ HEM DE EKONOMİ KAZANIYORDU; ZİRA ALIŞ- VERİŞ KAYIT ALTINA ALINMIŞTI. AYRICA BU MODEL İŞLETMELER SAYESİNDE, İŞLETMELER VE İŞLETMELERDE İSTİHDAM EDİLENLERİN DE HER TÜRLÜ SOSYAL – HUKUKİ HAKLARI KAYIT ALTINDA İDİ. ALIŞ-VERİŞ SEKTÖRÜ KURUMLAŞIYORDU.
Türkiye’de Alışveriş Merkezleri (AVM) ile tanışmamız; tarzı ve ileri görüşü ile dikkat çeken değerli iş adamı Hüseyin Bayrak’ın yatırımını yaptığı ve 1987 yılının Ekim ayında işletmeye açtığı, o günlerde dillere destan olan “Ataköy Galleria” ile başladı.
İstanbul Etiler’de Akmerkez AVM, Ankara’da Armada AVM gibi...
Başlarda daha çok gelir seviyesi yüksek olan kesimin ziyaret ettiği Galleria’da dostlarla buluşup çoluk çocuk geziliyor aynı zamanda da alışveriş yapılıyordu. Buz pistinde profesyonelleri seyretmek hatta çocuklara ders aldırmak bile mümkün oluyordu. Yine aynı yıllarda AVM konseptinde olmasa da alışverişi düzenleyen, barkod sisteminin uygulandığı, fiyatlarını 15 gün sabit tutabilen, üstelik evimize kadar gönderilen broşürle ürünleri hakkında fiyat garantili bilgi veren Güneşli de açılan “Metro Gross Market” modeli ile de tanıştık.
2000’li yıllara kadar artık her sektörde alış- veriş şeffaflaşıyor; dolayısıyla hem tüketici hem de ekonomi kazanıyordu; zira alış- veriş kayıt altına alınmıştı. Ayrıca bu model işletmeler sayesinde, işletmeler ve işletmelerde istihdam edilenlerin de her türlü sosyal – hukuki hakları kayıt altında idi. Alış-Veriş sektörü kurumlaşıyordu.
Bu iki yeni model ve markanın ticaretin başkenti İstanbul’da yarattığı ekonomik ve sosyal etkiler tabii ki halka ve ticaretin her kademesine; esnafa, tüccara, kurumsal yerli ve yabancı şirketler dahil her kesime yansıdı. Alışveriş dünyasında taşlar yerinden oynamıştı bir kere. İşte o yıllarda alış-veriş, müşteri – tüketici, maliyetlerindirim günleri, AVM ziyaretleri-müşteri ağırlama, rekabet vb. kavramlar peş peşe gündeme geliyordu. Katlı mağazacılık ve azda olsa sırayla hizmete açılan AVM’ler peş peşe hayatımıza girmeye başlamıştı;
Bu dönemlerde bir de yapı market modeli ile tanıştık; “Bauhaus” bu model ile yapı ürünleri, bahçeler için her türlü ihtiyacı karşılıyordu.
41
Demek ki AVM modeli başta İstanbul, kısmen Ankara’yı her açıdan çok etkilemişti. O yıllarda yatırımcı ve profesyonel sektör temsilcileri AMPD’de buluştu. Bugüne gelirsek… Bugün artık tüm kuruluşların temsil edildiği bir federasyon var. AVM’lerin hizmete girdiği şekillerde otel yatırımı oluyor. Markalar o şekildeki tüketiciyle rekabet ortamında buluşuyor, her yaşta insan -şehir meydanları gibi- AVM’lerde hijyenik, temiz ve rahat ortamlarda yemek yiyebiliyor, sinemaya gidiyor ve güzel vakit geçirebiliyor.
Bengü Bilik, BEZE Halkla İlişkiler Kurucusu
Ekoyapı Dergisi’nin bu sayısında alış veriş merkezleri mercek altına alınıyor. Detayları ilerleyen sayfalarda bulabilirsiniz. Keyifli okumalar dilerim.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA
NATALI TOMA Y. MİMAR
natalitoma@gmail.com
PERAKENDE SEKTÖRÜ VE MİMARLIK… ALIŞVERİŞ MERKEZİ VE İÇİNDE BULUNDUĞU LOKASYON ARASINDA OLDUKÇA GÜÇLÜ BİR DİYALOG OLMASI GEREKTİĞİNİ GÖRÜRÜZ. BU ANLAMDA PROJENİN KATMANLARI ÖYLE BİR ŞEKİLLENİR Kİ; ŞEHRİN “AKIŞ”I KENTSEL ÖLÇEKTEN AVM ÖLÇEĞİNE AKTARILIR VE AYNI FİKİR ÜÇÜNCÜ BOYUTTA DA DEVAM EDEREK ALIŞVERİŞ MERKEZİ İLE DIŞ DÜNYA ARASINDA BİR BAĞLANTI KURAR.
42 42
Şurası kesin ki; kentleşme küresel bir olgudur ve İstanbul dahil olmak üzere bazı büyük şehirler, alışveriş merkezleri sektöründe yoğun büyüme süreci içerisindedir. Bildiğiniz gibi şu sıralar İstanbul perakende sektörü, Moskova ve Chengdu gibi doymuş kabul edilen şehirler ile karşılaştırılmaktadır. Bunun gibi yüksek kentleşme ve büyüme dönemlerinde, hükümetler ile özel yatırımcıların ev ödevlerini yaparak pazar araştırmaları sonuçlarını doğru değerlendirmeleri gerekiyor. Perakende piyasaları karmaşık ve niş yapıda olabilir. Hizmet alanları ve sosyal profiller aynı Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
noktada çakışabilir. Sadece ‘profesyonel ve ayrıntılı pazar araştırması’ geliştiricileri başarılı ve sürdürülebilir çözümlere ulaştırabilir. Ödevlerini dikkatle yapanlar başarılı olacak. Bunu yapmayanlar ise eriyip yok olabilir! Bu geliştirme sürecinin doğru şekilde yürütülmesini sağlamak hükümet ve özel sektörün sorumluluğunda olup doğru algılandığından emin olunması çok önemli. Türkiye’nin 5 yıldır yakaladığı büyüme grafiği yerli/yabancı alıcılar için cazip. Özellikle satıp çıkmak yerine kira getirisi
olan AVM ve ofis gibi yatırımların yanı sıra kent merkezinde A plus proje yapılacak arsalara ilgi bu süreç içerisinde yüksek seyretti. Türkiye’deki toplam yatırımların neredeyse yüzde 50’si inşaat sektöründen kaynaklanırken, 2014’ün ilk döneminde başlayan ve 2015 sonuna kadar devam eden süreçte bir daralma yaşandığını görüyoruz. 2015 siyasetin ekonominin önüne geçtiği bir yıl olarak seyretti; ancak 2016’da bu durum değişip tersine bir grafik çizebilir. AVM tasarımında yeni trendlerin neler olduğu konusuna değinecek olursak; bu soru sadece Türkiye’yi kapsamıyor tabii. Dünyanın neresinde çalışırsak çalışalım yöntem çok farklı olmuyor. Ancak tasarımların farklı olduğu gerçeğini de yadsıyamayız. Elbette tasarımcılar olarak uyguladığımız belli kriterler ve analitik yöntemler var. Sonuç olarak organize perakende sanayinin profesyonelleriyle çalışırken tasarımlar tamamen benim kafamdaki kavramlardan oluşmuyor. İlk olarak işin sahibini tanımak, işyerinin hedeflerini ve tanımını doğru algılamak gerekir. Hemen her perakende projesi için mimarlar olarak öncelikle ilgili projeye özel profesyonel bir konumlandırma raporu görmek isteriz. Bu başarı sürecimizin önemli bir parçasıdır ve bize planlama ve tasarım için gereken ipuçlarını verir. Bu çalışma belirli bir konuma ilişkin demografik verileri, harcama gücünü, rakipleri ve tüketici eğilimlerini
tam olarak dikkate almalıdır. İşte bu bilgiler aracılığı ile biz tüketiciyi, onların istek ve ihtiyaçlarını anlayabiliriz. Projenin etrafındaki perakende dünyasını tanır, yerel kültürün özelliklerini analiz ederiz. Bu direkt olarak tasarım sürecimize entegre olarak kiracı karması, dükkan boyutlandırma, lokomotif kiracı, küçük lokomotif kiracı vb ile projenin sosyal profilini belirler. Tüm bu gibi etkenler bulmacanın parçaları gibi yavaş yavaş bir araya geldiğinde konsepti tanımlarız. Hayal gücümüzü işe bu noktadan sonra katarız. Sonuç olarak işin yapılacağı bölgenin kriterlerine göre düşünüp oluşturmamız gereken bir tasarım zincirinde ilerleriz. Sıraladığım kıstaslar olmazsa bunu zaten yapabilmemiz mümkün olamaz. Perakende tasarım çalışmaları sistematik ve matematiksel değerlerle bir araya getirilir. Asla sübjektif olmamalıdırlar. Tüketiciye ilham verici ortamlar sunabilmek için sürekli olarak çalışmalarımızı günceller ve küresel tasarım trendlerine dair farkındalığımızı geliştiririz... Tabii ki sektörde Outlet Alışveriş Merkezleri, A sınıfı - Markalı Alışveriş Merkezleri, Toplum Merkezleri, Hızlı Moda, Butik High Street Mağazaları, Big Box perakendeciler vb arasında temel farklılıklar vardır. Perakende sektörü aslında her türlü piyasa şartları ve taleplerine cevap vermeye hazır ve duyarlı. Tasarımcılar olarak bu denenmiş ve test edilmiş modeller içinde yenilikçi ve diri perakende noktaları
oluşturmak rotasında seyrediyoruz. Bugün unutulmaz ve ilham verici deneyimler oluşturmak için perakende, eğlence ve yaşam tarzının içiçe girdiği inanılmaz karışımlar var. Biz mimarlar farklı kültürler arasında iş yaparken karşılaştığımız farklılıklarla gelişiriz. Örneğin Dubai’de kurulan şehir merkezinde yer alan bir alışveriş merkezi yenileme projesinin - Al Gurair Mall - parçası olarak “Sparky” adında harika bir eğlence kompleksi projesini 2014’te tamamladık. Bu Al Hokair Grubu tarafından tamamlanan Orta Doğu’daki yeni nesil Sparky Aile Eğlence Merkezlerinin üçüncüsüdür. Bükreş’te CBRE Romanya için Sun Plaza Alışveriş merkezinin renovasyon konsepti üzerinde çalışarak alternatif çözümler oluşturduk. İstanbul’da Capitol Alışveriş Merkezi’nin 2. kez renovasyonunu yürüten tasarım ekibi olduk. Bu projede mal sahipleri ile alışveriş merkezinin bir sonraki yaşam periyodunu yeniden icat etmenin yanısıra sosyal medya bazında çok heyecan verici keşifler üzerinde çalıştık. Ankara’da Uran Grup için bir karma proje - alışveriş merkezi / otel / konut - planladık ve uzun zamandır beklenen Akmerkez cephe uygulanmasını asist ettik. Son olarak Esenyurt City Center karma projesinde – alışveriş merkezi / belediye hizmet binası / ofis / üniversite – sınırlı alanlarda tüm fonksiyonları içeren bu yapıda E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
43
DOSYA
NATALI TOMA Y. MİMAR
‘AVM’LERDE ZAMANIN BÜYÜK KISMININ GEÇİRİLDİĞİ VE IŞIK SABİTLİĞİ SEBEBİYLE GECE-GÜNDÜZ FARKININ ORTADAN KALKTIĞI DÜŞÜNÜLÜRSE İNSANLARIN ÇEVRESİYLE İLİŞKİSİNİN BU KADAR UZUN SÜRE KOPARILMASININ İNSAN PSİKOLOJİSİ ÜZERİNDEKİ OLUMSUZ ETKİLERİ ARTIK KANITLANMIŞ DURUMDA.
sirkülasyon ve fonksiyonelliği maksimize ederken kullanıcılara da aydınlık ve keyifli bir yapı deneyimi yaşatan bir konsept tasarım geliştirmeğe çalıştık. 44
Photo by Cemal Emden
natalitoma@gmail.com
İstiklal Caddesi’nde Richmond Hotel renovasyonunu da yeni tamamladık. Tüm çalışmalarımızda konsantrasyonumuz hep projenin içinde bulunulan çevre ile entegrasyonu ve tasarımımızla bütünleşerek aynı dili konuşması. İşte bu nedenle de bir projemiz ile diğerini karşılaştırdığınızda her ikisinin de aynı ekip tarafından tasarlandığını tahmin etmeniz oldukça güç. Türkiye’de bir ilk olarak oldukça ilgi çekeceğine inandığımız çocuklara yönelik bir kafe-yemek okulu konsepti çalışmalarımız var. Bu tip yerler Avrupa’da yaygındır ama Türkiye’de henüz olmayan ve çocukların algılarının açılmasına da yardımcı olacak yepyeni bir proje bu. Perakende sektör çalışmaları kadar devasa bir çalışma olmasa da dünyada çok yaygın olan bu konsept üzerinde ülkemizde de çalışmak heyecan verici oldu. Bizim tasarımcılar olarak konsantrasyonumuz, şehir ölçeğindeki çeşitli buluşma noktalarının akışını projemize yansıtarak projenin şehir ile bağlantısını kurmak ve bütünlüğünü sağlamaktır. Bu hususu perakende sektörü özelinde büyüteç altına alır isek; Alışveriş Merkezi ve içinde bulunduğu lokasyon arasında oldukça güçlü bir diyalog olması gerektiğini görürüz. Bu anlamda projenin katmanları öyle bir şekillenir ki; şehrin “akış”ı kentsel ölçekten Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
AVM ölçeğine aktarılır ve aynı fikir üçüncü boyutta da devam ederek alışveriş merkezi ile dış dünya arasında bir bağlantı kurar. Sürdürülebilirlik ve enerji verimliliği konusuna ise yatırımcı, geliştirici ve tasarımcı gözlükleri ile farklı perspektiflerden bakmakta yarar var. Sürdürülebilirliğin sadece işletmesel dönemde veya yatırım sürecinde maliyetleri etkileyen bir faktör olmadığı, uzun vadede hem yatırıma hem de çevreye olumlu etkileri olduğu
artık benimsendi. Tüm bunları göz önüne aldığımızda ve piyasaya baktığımızda çevreci yeşil ve sürdürülebilir yatırımların hızla arttığını, bunun AVM’lerle sınırlı olmadığını, aynı zamanda konut ve ofis yatırımlarında da etkili olduğunu gözlemleyebiliyoruz. Her yapının inşa edildiği sosyal çevre ile ilişkisi, mimari bağlamda önem taşıdığı gibi, sürdürülebilir yapılarda da aranan ilk özellik olarak ortaya konmaktadır. Bu konu binaların çevresel performasını değerlendiren LEED,
Tarsu projesi’nin geliştirme sürecinde, yer seçiminden başlayarak BREEAM anlayışı ile aynı doğrultuda hareket edildi. Seçilen alanın yeni ve boş bir alan olması yerine, şehir merkezine yürüme mesafesinde eski bir fabrika alanı olarak belirlenmesi ve yeniden değerlendirilmesi ile birlikte, ekolojisi geliştirilebilecek bir geri dönüşüm projesi başlamış oldu. Mimari yapıların tümünde bulunan estetik kaygılar elbette bu projenin hazırlanması aşamasında da yer aldı. Ancak önceliklerimizi belirlediğimizde yeşil bir bina ortaya çıkarmak birincil hedefimiz oldu. İlginçtir ki önceliğimiz yeşil bina olmasa, mimari konsept bu kadar zengin ve başarılı olmayabilirdi. Bu anlamda izlediğimiz yolun aslında bir farklılık değil, olması gereken olduğuna inanıyorum. Bu proje özelinde; “Su” konsepti mimari projenin ana unsuru olmasının yanı sıra, “yeşil bina” sürecinde de vazgeçilmez bir element olarak karşımıza çıkmıştır. Dünyamızda su kaynakları gün geçtikçe azalmaktadır, bu nedenledir ki biz bu projede “su”yu müsrifçe değil hayatımızın özel bir parçası olarak kullanmayı hedefledik. Su elemanları olan fıskiyeler, havuzlar ve şelaleler mimari projede iklimleştirmeye katlı sağlayacak şekilde AVM içinde ve dışında en etkin şekilde konumlandırıldı. Fıskiyeler ve şelaleler, buharlaşma ile oluşacak su kaybını önlemek için geri dönüşümlü ve düşük hacimli çalışabilecek şekilde
Photo by Yunus Özkazanç
BREEAM vb. gibi tüm sertifikasyon süreçleri için aynı önemi taşımaktadır. Her proje için konsantrasyonumuz, şehir ölçeğindeki çeşitli buluşma noktalarının akışını projemize yansıtarak projenin şehir ile bağlantısını kurmak ve bütünlüğünü sağlamaktır. Konuyu somut bir örnek vererek açmak istiyorum. Corio bünyesinde yatırım, geliştirme ve mimari proje süreçlerini yönetmiş olduğum, 24 bin m2 alan üzerine kurulu Tarsu Alışveriş Merkezi çevre dostu özellikleriyle ön plana çıkmış bir projedir. Tarsu’nun yeşil bina sertifikasyonu için İngiltere merkezli BREEAN’a başvurulmuş ve hem proje hem de inşaat aşamalarında çok iyi derecesiyle Türkiye’deki en yüksek yeşil AVM skoru elde edilmiştir.
45
tasarlandı. Havuzlarda kullanılan filtrasyon ve sirkülasyon sistemleri sayesinde su kaybı minimize edilerek havuzlardaki suyun 7 günde bir yerine 100 günde bir yenilenmesi sağlandı. Ortak alanlarda doğal aydınlatma ve aydınlatma sistemlerinin otomasyonu sayesinde elektrik tasarrufu yaz aylarında %30’lara çıkmaktadır. Bu noktada tasarruf konusu dışında çok önemli bir hususa daha değinmek istiyorum. AVM’lerde zamanın büyük kısmının geçirildiği ve ışık sabitliği sebebiyle gece-gündüz farkının ortadan kalktığı düşünülürse insanların çevresiyle ilişkisinin bu kadar uzun süre koparılmasının insan psikolojisi üzerindeki olumsuz etkileri artık kanıtlanmış durumda. Günümüzde ‘buluşma noktası’ haline gelebilen AVM’lerin tercih edildiği ve tüketicinin bu hususta seçici davrandığı göz önüne alınırsa bundan
GÜNÜMÜZDE ‘BULUŞMA NOKTASI’ HALİNE GELEBİLEN AVM’LERİN TERCİH EDİLDİĞİ VE TÜKETİCİNİN BU HUSUSTA SEÇİCİ DAVRANDIĞI GÖZ ÖNÜNE ALINIRSA BUNDAN BÖYLE TASARLAYACAĞIMIZ AVM’LERDE DOĞAL IŞIK KONUSUNU ÇOK DİKKATLİ BİR ŞEKİLDE ELE ALMAMIZ ÇOK ÖNEMLİ.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA
NATALI TOMA Y. MİMAR natalitoma@gmail.com böyle tasarlayacağımız AVM’lerde doğal ışık konusunu çok dikkatli bir şekilde ele almamız çok önemli. AVM’lerin artık sadece alışveriş yapılan mekanlar olmaktan çıkıp insanların boş zamanlarını değerlendirdiği ‘eğlence ve buluşma noktası’ halini aldığını unutmamalıyız. Günümüzde kapalı AVM ve ofis alanları gibi dış ortam havasından yoksun ortamlarda da insanların uzun süre geçirmek istemediği ve bir süre sonra dışarı çıkıp temiz hava alma ihtiyacı duyduğu da anlaşıldı. İşte bu noktada da insan psikolojisi ve tercih edilen buluşma noktası olabilmek açısından AVM’lerde doğal havalandırmanın öneminden söz etmek isterim.
46
Tarsu AVM, türkiye’de bu ölçekte bir doğal havalandırma sisteminin kullanıldığı ilk alışveriş merkezi. Havalandırma sisteminde, havayı doğal olarak içeri alıp, atıyoruz. Sadece ısı kayıp ve kazanç değerlerini karşılamak üzere içerde çalışan rooftop unit’lerimiz var. Gece havalandırmasıyla soğutma yükü azaltılıyor. Sıradan bir yapı, gündüz aldığı ısıyı absorbe eder, gece de bu ısıyı neşretmeye başlar ve içerisi ısınır. Gece dış ortam 24 derecelerdeyken içerisi 30 derecelere çıkar. Sabah ilk saatlerde de bu sıcak ortamı soğutmak için ciddi bir soğutma yüküyle karşı karşıya kalınır. İşte biz bunu engellemek için Tarsu AVM’de gece dışarıdaki havayı içeriye basarak havalandırma yapıyoruz. Otomasyon sistemiyle gerçekleştirilen bu havalandırma, sabah saatlerindeki soğutma yükünü azalttığı gibi, gün boyu da 2-3 derecelik bir avantaj sağlıyor. Soğutma yükünü hafifleten bu havalandırmayı ara mevsimlerde de yapıyoruz. Dış sıcaklık 15 derecelere düştüğü zaman, içerde de soğutma ihtiyacı varsa, tamamen dış havayı kullanarak içeriyi soğutuyoruz. Hava, binanın zemin katı, güney bölümünden girerek cephede oluşturulmuş 2 metrelik geçiş alanını kat ederek atrium bölgesine açılıyor. Buradan da boşlukları, kullanarak birinci kata çıkıyor. Birinci kat çatısında oluşturulan açıklıklarla kirli havanın dışarı çıkarılması sağlanıyor. Uygulanmış olan bu doğal havalandırma sistemiyle ilk yatırımda yaklaşık 200 bin Euro; işletmede ise yıllık
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Photo by Cemal Emden yaklaşık 60 Bin Euro tasarruf sağlanmış durumda. Bu süreçte yaşanmış olan zorluklardan söz edecek olursam; Ülke olarak metodolojiye alışkın değiliz, alışkanlıkları kırmakta zorlandık. Kendi çalışanlarımızı ve birlikte çalıştığımız ekipleri (proje grupları, tedarikçiler ve uygulama ekipleri) eğitme
maliyet kısmının önemli bir bölümünü oluşturdu. Sistem Avrupa ülkeleri standartlarına uygun hazırlandığı için bazı malzemelerde sıkıntı yaşandı. Örneğin yalıtım malzemelerinde sıkıntı yaşadık ve çatı izloasyonu konusundaki puanlardan vazgeçmek zorunda kaldık. Ancak Doğal taş ve ahşapta ülkemizde imalat yaygın olduğundan sıkıntılar kolayca aşıldı.q
&
DOSYA
GÖRKEM VOLKAN MİMAR
AVM’LER ARTIK KAPALI KUTU KABUK MANTIĞI İLE ÇÖZÜLMÜYOR İÇ MEKANDAKİ TASARIMI HOMOJEN OLARAK TÜM AVM’YE YAYMAK YERİNE, MARKA KARMASI, MÜŞTERİ PROFİLİ GİBİ ETMENLERLE TASARIMI DA ÇEŞİTLENDİRİYORUZ ASLINDA.
48 48
MDArch Mimarlık’ın tasarım anlayışından ve uyguladığı AVM projelerinden bahseder misiniz? MDarch Mimarlık meslek pratiği olarak, Alışveriş Merkezi, Ofis ve Konut projeleri üzerinde çalışıyoruz. Bu aslında Türkiye’deki kullanıcı ve yatırımcıların Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
talepleri doğrultusunda gelişen bir proje çeşitliliği. Şu ana kadar çeşitli ofis ve konut projelerinin yanı sıra; Palladium Antakya, İstanbul AtlasPark, WaterGarden İstanbul ve ParkAdana projelerini tamamladık. Bunların içinde son ikisi 2016 yılında açılacaklar.
AVM KULLANICILARININ İNTERNETTE EDİNEMEYECEĞİ KONSEPTLER GELİŞTİRMEK BUNU TASARLAMAK MİMARLARA DÜŞEN ROLÜ DE ARTIRACAKTIR.
Alışveriş merkezi gibi yarı kamusal, ticari projelerde, ticari alanlar ile müşteri alanları arasındaki ilişkinin olabildiğince birbiri ile iyi bir iletişim içinde ve de mağaza karması ile müşteri profili kombinasyonunun doğru hedefler halinde olması birincil önceliğimiz. Bir diğeri ise; bildiğiniz gibi alışveriş merkezleri artık 10 yıl öncesindeki kapalı kutu kabuk mantığı ile çözülmüyor, neredeyse sokağın bir devamı niteliğinde olması, AVM’nin kullanım yüzdesini oldukça artıran bir etmen, biz de tasarımlarımızda sosyal hayattan, sokaktan kopmadan, tasarımı bu iki mekan arasında uzlaşmacı bir eşik olarak kullanmaktayız. Şu ana kadar yaptığımız pratikten ve geri dönüşlerden bu konuyu doğru ele aldığımızı görmekteyiz.
Görkem Volkan
49
AVM yatırımlarında mimari tasarım süreçleri nasıl gelişiyor? İşverenlerin talepleri neler oluyor? Kullanıcılar olarak sadece dolaşım alanları göz önünde olsa da, AVM yapıları; kiralanan, teknik ve müşteri alanlarının bir bütünüdür. Tasarımda tabii kiralanan alanların azlığı çokluğu önemli bir aktör olsa da, bu alanların teknik olarak iyi beslenmesi ve müşteri dolaşım alanlarına da iyi servis veriyor olması elzem bir konu. Bu üç mekanın doğru iletişimde olması, AVM’de olmak isteyen markaların da, burada alışveriş yapmak isteyen tüketicilerin de seçimleri konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu sebeple doğru planlama Mdarch Mimarlık olarak çok önem verdiğimiz bir konu. İşveren istekleri de aslında yukarıda bahsettiğim konuların devamı niteliğinde, tabii en çok üzerinde durulan konu kiralanan alan metrekaresi ve dış alanların kullanımı. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA
GÖRKEM VOLKAN MİMAR
Günümüz AVM mimarisindeki değişimi nasıl yorumluyorsunuz? (İstanbul ve yerel) İlk örneklere baktığımızda, AVM yapıları kendi içlerinde yarattıkları sosyal hayat ile sokaktaki sosyal hayat arasında sınırlayıcı bir kabuk oluşturuyordu fakat zamanla bu algı değişti, artık AVM’ler sokağın devamı gibi tasarlanıyor ki bu bizim de önem verdiğimiz bir tasarım kriteri. AVM iç mekan tasarımlarında sizin için önemli tasarım kriterleri nelerdir? (Malzeme, akustik, renk, doku vb. Hassasiyetleriniz)
50
İç mekandaki tasarımı homojen olarak tüm AVM’ye yaymak yerine, marka karması, müşteri profili gibi etmenlerle tasarımı da çeşitlendiriyoruz aslında. En çok önem verdiğimiz konu ise, bu mekanda zaman geçiren hem tüketici hem de çalışanların kendilerini bir çeşitliliğin içinde bulmaları yani günün çeşitli zaman dilimlerini değerlendirebilecekleri farklı konseptte alanlar sunmayı önemsiyoruz. Malzeme seçiminde AVM İşletmelerinin öncelikleri bizim için önemli bir unsur, genel olarak cam, paslanmaz gibi endüstriyel malzemeler ile birlikte ahşap, doğal taş gibi daha sıcak malzemeleri birlikte kullanıyoruz. Akustik yalıtım ve akustik iletim, bu konu artık bizim form ve malzemede deneyim kazandığımız bir konu, dolayısı ile tavan ve galeri alanlarını tasarlarken nelerin öncelikli olduğunu çok çabuk saptayabiliyoruz. AVM mimarisinde değişim ve dönüşümün, kent ve sosyalleşme olgusu üzerinden değerlendirildiğinde önümüzdeki dönemde bu değişim ne yönde olacaktır? Alışveriş merkezleri artık günümüzde alışverişin ötesinde bir şeyi temsil ediyor. İnsanların günlerinin belirli zamanlarını geçirdikleri, misafirlerini ağırladıkları sosyal alanların bir bütünü. Yapılan konut projelerine baktığımızda, alanlar küçülüyor Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
bu da demektir ki; insanların ev içinde değil ev dışındaki bir yerlerde vakit geçirme pratiği artıyor. Mesleki pratiğinin büyük kısmı ticari projelerden oluşan bir mimar olarak şunu söyleyebilirim: Teknolojinin internet üzerinden alışverişe sınırsız olanak sağlaması, insanların ekran başından ya da telefonları ile alışveriş yapmalarının
kolaylaşması, AVM’lerin giderek daha çok sosyal ve eğlence alanlarına dönüşmesini hızlandıracaktır. Bunun dışında AVM kullanıcılarının internette edinemeyeceği konseptler geliştirmek bunu tasarlamak mimarlara düşen rolü de artıracaktır. Şu sıralar üzerinde çalıştığımız projeler için de buna benzer örnekler bulunmaktadır.q
7 MİLYAR CEPHE... VM ZINC for Architecture
Bazen bir yüz ışığı diğerlerinden daha iyi yansıtır. Tenin dokusu, yüzün hatları veya etkili bir bakış bu hissi uyandırabilir. Bazı malzemeler kapladığı yapıların ruhunu ince bir şekilde yansıtır. Mimarların esin kaynağı değerli malzeme VMZINC.
Kültür Merkezi (Nimes-Fransa) – Mimar: Tetrarc – Foto raf: Paul Kozlowski, Getty Images
www.vmzinc.com.tr
DOSYA
HULUSİ BELGÜ AYD BAŞKANI
AVM’LER İLE İLGİLİ EN ÖNEMLİ SORUN YASAL ALTYAPI EKSİKLİĞİ TÜRKİYE’DE AVM’LERİN HEM YAPIMI HEM DE İŞLETMESİ İLE İLGİLİ CİDDİ YASAL ALTYAPI DEĞİŞİKLERİ GEREKİYOR. BORÇLAR KANUNU’NUNDA ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ HATTA BÜTÜN TİCARİ YERLERİN KİRALANMASIYLA İLGİLİ BİR KARMAŞA YAŞANIYOR. BU KARMAŞANIN SEBEBİ İSE; TÜRKİYE’DEKİ KANUNLARIN KONUT KİRALAMASI ÜZERİNE TESİS EDİLMİŞ OLMASI.
52 52
AVM Sektörüne sorumlu liderlik yapmak ve sektörün sağlıklı gelişimine katkıda bulunmak amacıyla kurulan AYD, (Alışveriş Merkezi Yatırımcıları Derneği) üyelerinin kontrolündeki AVM’ler ile sektörün %60’ından fazlasını temsil etmekte. AVM konusunu mercek altına alırken Türkiye’deki 16 Alışveriş Merkezi’nin yaratıcısı, geliştiricisi, yöneticisi olan Multi Development Türkiye’de 2010 yılından bugüne CEO’luk görevini yürüten, aynı zamanda yaklaşık 4 yıldır AYD’nin Başkanı olan Hulusi Belgü’nün değerli görüşlerine yer vermek istedik ve sorularımızı yönelttik. Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Bu sayımızda “Alışveriş Merkezlerinin Yeni Tasarım ve Trendlerini” mercek altına alıyoruz, AYD (Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği) başkanı olarak Türkiye’de AVM persfektifini kısaca sizden alabilir miyiz? Bugün itibariyle ülkemizde 360’ın üzerinde alışveriş merkezi (AVM) olduğunu söyleyebilirim. 1987 yılında açılan Türkiye’nin ilk AVM’si Galeria’dan sonra AVM’ler Türkiye’de popüler olmaya, büyümeye ve gelişmeye başladı. Bugün itibariyle 10.5 milyon
metrekare kiralanabilir alan alışveriş merkezi var. Bir yerin AVM olarak adlandırılabilmesi için 5 bin metrekare kiralanabilir alanı olması, 15 tane üniteyi barındırması ve tek elden yönetilmesi gerekiyor. Geçen sene AVM’lerde yapılan ticaret 95 milyar TL ciroya ulaştı, bu sene de tahmin ediyorum 110 milyar TL civarında gerçekleşecek. 50 milyar dolarlık bir yatırımdan bahsediyoruz, bu yatırımın %30-35’i yabancı yatırımcılar tarafından gerçekleşirken geri kalanı da Türk yatırımcılar tarafından yapıldı. Yabancılar piyasaya ilk girenlerdi; ama son dönemde Türk yatırımcıların da atakta olduğunu görüyoruz. Ülkemizde AVM’lerin önündeki engel nedir? AVM yatırımı konusunda Avrupa ile kıyasladığımızda ülkemiz ne durumda? Daha fazla AVM’ye ihtiyaç var mı? AVM’ler ile ilgili en önemli sorunun yasal altyapı eksikliği olduğunu biliyoruz. Türkiye’de AVM’lerin hem yapımı hem de işletmesi ile ilgili ciddi yasal altyapı değişikleri gerekiyor. Borçlar Kanunu’nunda alışveriş merkezleri hatta bütün ticari yerlerin kiralanmasıyla ilgili bir karmaşa yaşanıyor. Bu karmaşanın sebebi ise; Türkiye’deki kanunların konut kiralaması üzerine tesis edilmiş olması. Oysa epey uzunca bir dönemdir ticari gayrimenkullerin kiralanması ile ilgili ayrı bir kanuna ihtiyaç var, bu düzenlemenin yapılması lazım. Bu konuda hükümet bir takım çalışmalar yapıyor. Bazı kanunlarda değişiklikler yapılıyor hatta son dönemde yönetmelikler de çıkmaya başladı. Ayrıca bunları yaparken bizimle de iletişim halinde ilerliyorlar. AVM yönetimlerinin ve perakendecilerin içinde olduğu bir fedarasyon var, başkanı İstinye Park’ın sahibi Zafer Kurşun, o fedarasyonun çatısı altında oldukça faydalı çalışmalar yapıyoruz ve bir konsensus halinde görüşlerimizi hükümetle paylaşıyoruz. Türkiye’deki alışveriş merkezlerinin cirosu artarak devam edecek, her 1000 kişiye düşen metrakareye baktığımızda, Avrupa’da bu sayının 220 kişi iken Türkiye’de henüz 140 kişi civarında olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu konuda hala Türkiye’nin yatırıma ihtiyacı var. Dikkat edilmesi gereken konu ise lokasyon seçimi; yani birbirine çok
yakın konumlandırılan yatırımlar yerine, ihtiyaca göre kanun koyucuların imar planları dahilinde yatırımcıyı yönlendirmesi gerekiyor. İstanbul başta olmak üzere özellikle büyük şehirlerde kapsamlı konut projeleri hayata geçiriliyor ve dolayısıyla bu yerleşim alanlarının alışveriş ihtiyaçları oluşuyor. Bölge halkının temel ihtiyaçlarını karşılamak için herhangi bir araca ihtiyaç duymadan ulaşabileceği mesafelerde ticari alanlar alışveriş merkezi adı altında yapılıyor. Ayrıca bu merkezler konut projelerinin pazarlanmasında da ciddi faydalar sağlıyor. Elbette bunların ölçeklerinin çok iyi irdelenmesi lazım, birbirlerinin ayağına basan yerler olmaması gerekiyor. Yatırımcı bize danıştığı zaman elimizden geldiğince yardımcı olmaya, düşüncelerimizi paylaşmaya çalışıyoruz ama nihayetinde bu yatırımcının kendi hür iradesiyle vereceği bir karar ve ‘ben yapacağım’ derse hiç kimse mani olamaz. Sonuç itibariyle o işten zarar görecek ya da kazanç sağlayacak kendisi. Türkiye’de perakende sektörünün büyüyebileceği cadde mağazacılığı pek mümkün değil; çünkü çarpık kentleşmenin yaşandığı şehirlerde ticaret alanları belirlenmiş ancak perakendecinin isteklerini karşılayacak düzeyde değil dolayısıyla şehir merkezlerindeki alışveriş merkezi ihtiyacı da bundan dolayı doğuyor, perakende ile alışveriş merkezi büyümesi aslında birbiri ile aynı paralelde devam ediyor; dolayısıyla ekonomiye çok ciddi katkısı var. Enerjinin yoğun tüketildiği AVM Binalarında enerji tasarrufuna ve sürdürülebilirliğe yönelik ne gibi çözümler sunuyorsunuz ve AYD üyeleri tarafından bu kararların uygulanma süreci nasıl gerçekleşiyor? Bu konuyla ilgili artık herkes sosyal bir bilince sahip ve ne kadar az enerji harcanırsa giderlerin o kadar düşeş olacağının farkındalar. Günümüzde yatırımcılar her şeyi değerlendirmeye çalışıyorlar, gıda atıklarını enerjiye dönüştürmeyi planlayan yatırımcılar bile var. BREEAM Sertifikasına yeni yapılan alışveriş merkezlerinde ciddi önem veriliyor. Bu anlamda bizim AYD olarak herhangi bir yaptırımımız yok, ancak bilgilendirme yapabiliyoruz.
AYD Başkanı, Hulusi Belgü
Zamanla eskiyen ve güncelliğini yitiren projeler için çözüm ne olacak? Renove edebildiklerimizi renove edeceğiz, renove edilemeyenleri ise yıkıp yeniden yapmak zorundayız, ya da başka bir amaç için kullanmak zorunda kalacağız. Yüksek katlı alışveriş merkezlerinin ofise hatta hastaneye dönüştürüldüğüne tanık oldum. Ancak bizim bir avantajımız var, ülkemizdeki AVM’lerin çoğu zaten yeni jenerasyon dolayısıyla şu anda bu konu çok gündemde değil. Ancak ticaretin şartları her geçen gün değişiyor, yaşayan bir organizma gibi, AVM’lerinde bu değişimin içinde olması gerekiyor ve kendini ona göre adapte ediyor. Bu kapsamda AVM yatırımcılarına iyi mimarlar ile çalışmalarını tavsiye ediyorum. İyi mimarlar alışveriş merkezlerinin geleceğini de düşünerek planlıyorlar, size öyle bir yol gösteriyorlar ki gelecekte ihtiyacınız olan değişiklikleri yapabiliyorsunuz. Kültürel ve sosyal bağlamlarda AVM yatırımları ne gibi farklılıklar gösteriyor, lokasyon seçimi yaparken nelere dikkat edilmeli? Bir AVM yatırımı için lokasyon seçimi yaparken ulaşılabilir olması, konutlara yakın
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
53 53
DOSYA
HULUSİ BELGÜ AYD BAŞKANI
54 54
olması ve görünürlük çok önemli. Gaziantep, Diyarbakır, Bursa gibi şehirlerde yaşayan insanların alışmış olduğu bir yaşam tarzı var. Lokal özellikleri modern mimariyle sentezlemeniz gerekiyor. Örneğin Multi; Diyarbakır’da bir AVM yatırımı yaptı ve projede Diyarbakır’ın taşlarını, Cahit Sıtkı Tarancı’nın evinin motiflerini kullandı yani olabildiği kadar oradaki yerel halka yakın bir şeyler üretmek gerekiyor. Tepeden inme teknolojileri oraya getirip koymakla olmuyor, mutlaka bir bağlantı kurmak zorundasınız. Bunun dışında her şehrin farklı alışveriş alışkanlıkları var ve bu alışveriş alışkanlıklarına uygun hareket etmek zorundayız. Örneğin Gaziantep’te insanlar hipermarketlerden gıda dışı satın alma yapıyor, gıda malzemelerini ise toptancıdan çuvalla temin ediyorlar. Dolayısıyla orada konumlanan bir AVM’ye büyük hipermarket yaptığınız zaman başarılı olması zor gözüküyor. Ayrıca yemeklerini kendileri yapıp yemeyi seviyorlar, bu yüzden yemek alanlarını ona göre planlamanız gerekiyor. Dolayısıyla bir AVM yatırımı yapmadan önce bölgenin sosyal ve kültürel eğilimleri detaylı incelenerek bölgesel kültüre uygun tasarımlar yaratmak gerekiyor. Türkiye’deki AVM’leri Avrupadaki ileri AVM örnekleriyle kıyasladığımızda daha gidecek yolumuz ve daha fazla AVM ihtiyacımız var mı? Evet hala AVM ihtiyacı var, bazı bölgelerde ise yoğunluk var, şehir ismi vermem gerekirse Ankara’da, Bursa’da, Denizli’de AVM’ye ihtiyaç yok. İstanbul’da ise çeşitli bölgelerde AVM yapılmaması gerekir. Bugün yirminin üzerinde şehirde ise hiç AVM bulunmuyor. Artık Anadolu’da da insanların alım gücünde çok ciddi bir ilerleme var; dolayısıyla Anadolu’da büyük kasaba ve ilçelerde AVM ihtiyacı hala devam ediyor. Yeni AVM projeleri ne yönde ilerliyor, geleneksel esnaf modern alışveriş merkezlerinin çatısı altında yer alabilecek mi? Nasıl? Perakende kanununa göre AVM’lerin %5’inde esnafların yer alması gerekiyor. Bizim ve yatırımcıların en büyük isteği bölgenin lokal esnafının AVM içinde bulunması çünkü; AVM Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
açtığınız zaman orada bir çekim yaratmak zorundasınız. Bunu da lokal esnaf ile başlatmak işin en kolayı. Esnaf kiraların yüksek olabileceği yada uyum sağlayamayacağı düşüncesiyle çekimser kalabiliyor, nihayetinde çağımız ve ticaret sürekli değişiyor, esnafın da gelişime ayak uydurması lazım. Sadece ulusal markaların değil, yerel esnafında orada bulunması AVM’ye güç katacaktır. AVM’lerde zamanın büyük kısmının geçirildiği ve ışık sabitliği sebebiyle gece-gündüz farkının ortadan kalktığı düşünülürse insanların çevresiyle ilişkisinin bu kadar uzun süre koparılması sizce psikolojilerini nasıl etkiler?
Öncelikle ifade etmeliyim ki Alışveriş Merkezi dedğimiz yapı illa dört tarafı kapalı yapılar olmamalı, bu düşüncemizi biz üyelerimiz ile de sıklıkla paylaşıyoruz. Bir AVM yapısı projelendirilirken, iki buçuk katın üstüne çıkmamak, günışığını yapının içine taşımak, geniş teras alanları ayırmak, yani dış ortam ile iç içe bir yapı tasarlamak gerekiyor. Alışveriş merkezlerine günışığını almazsanız insanlar o mekanın içinde kalmak istemeyecekler, kalanlar ise yorulmuş bir halde dışarıya çıkacaklar. İnsanlar farkında olsun ya da olmasın onların ihtiyacı olan şeyleri bir araya getirmek zorundayız. Biz elimizden geldiği kadar üyelerimizle bu konuları paylaşıyor ve tartışıyoruz, zaten yapılan yatırımlarında bu yönde geliştiği izleniyor.q
DOSYA
POINT BORNOVA / İZMİR
AVRUPA VE ORTADOĞU’NUN ÜZERİ AÇILABİLEN İLK ALIŞVERİŞ VE YAŞAM MERKEZİ
“DENİZ, DAĞLAR VE ŞEHİR” TEMALARINI TEMSİL EDEN FARKLI KARAKTERLERE SAHİP 3 ALIŞVERİŞ VE EĞLENCE SOKAĞI İLE POINT BORNOVA, YARI KAPALI BİR ORTAMDA SOKAK YAŞAMINI SÜRDÜRMEYİ HEDEFLİYOR.
56 56
İşveren: Kavuklar Gayrimenkul Yatırım Mimari Proje Konsepti: Hok Mimari Uygulama: Derinyeşil Mimarlık Libart Çözümleri Sistem: Skylights / Çatılar (ClearSky) Ölçü: 11m x 20m (ortalama) / 22 sistem Kaplama: 8mm T + 16 + (4+4) lamine
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Point Bornova projesi İzmir’in en büyük karma kullanım projesi. Toplam 280.000 metrekare alan üzerine konumlanan projenin 52.000 metrekaresini kiralanabilir alişveriş ve eğlence alanları oluşturuyor. Tarihi liman kenti İzmir’de konumlanan Point Bornova; merkezinde bulunan yüksek katlı konut kulesi ve tarihi kent sokaklarıyla yaşam unsurlarını, çalışma ve eğlence merkezleri ile bir araya getiriyor. Bir boşluğun etrafında tekrarlanan zeminleriyle alışılagelmiş alışveriş merkezi mimarisinin aksine; dükkanlar, restoranlar ve eğlence alanlarını üç farklı temadan oluşan ana caddeden oluşturduk. Projede uygulanan ve yağmurlu günlerde bir kaç dakikada açılıp kapanabilen hareketli cam tavan sistemi ziyaretçilere yılın büyük bir kısmında açık havada alış veriş yapabilme imkanı tanıyor.
POINT BORNOVA AÇILIR ÇATI SİSTEMLERİNDE LIBART’I TERCİH ETTİ.
57
Libart, HOK’un konsept tasarımlarına uygun olarak yeni sistemler geliştirdi. Libart, dünyaca ünlü mimarlık ofisi HOK’un konsept tasarımını yaptığı Point Bornova projesine uygun olarak yeni sistemler geliştirdi. Libart’ın Amerika ve Türkiye ofislerinin ortaklaşa yürüttüğü süreçte; HOK’un yarattığı konsepte uygun olarak farklı sistemler ve çözümler üretildi. Projenin yatırımcısı Kavuklar Grubu’nun konsept fikri onaylamasının ardından Libart, projeye özel AR-GE çalışmalarını da yaparak sistemin montajını gerçekleştirdi. Proje de 22 adet ClearSky hareketli çatı sistemi kullanıldı. Yaklaşık 5000 metrekare çatı alanı hareketli olan Point Bornova AVM Projesi, her biri 11
metre genişliğinde ve 20 metre uzunluğunda merkezi kontrole sahip, otomatik 22 adet hareketli Libart ClearSky sisteminden oluşmakta. Her bir ayrıntısının incelikle düşünüldüğü projede; alışveriş merkezi ziyaretçilerinin ve konut sakinlerinin hayatlarına daha fazla değer katarak, sevdikleriyle zaman geçirebilecekleri mekanlar oluşturuldu. Libart ile dört mevsim alışveriş keyfi. Point Bornova Alışveriş Merkezinde Libart’ın uyguladığı hareketli çatılar sayesinde, hava şartları uygun olduğunda bir tuşa basarak tüm alışveriş merkezinin çatısı açılabiliyor ve ziyaretçiler açık havada alışveriş yapma keyfini yaşayabiliyor. Hava yağmurlu, rüzgârlı ya da uygun olmadığı zamanlarda da alışveriş merkezinin çatısı kapatılarak dış etkenlerden korunuyor.
İçerinin rahatlığını, dışarının ferahlığı ile yaşayın. Libart, hareketli mimari sistemler ile; özellikle alışveriş merkezlerinin sıkıcı ve durgun halinden uzaklaşarak güzel havalarda açık alana dönüşen, olumsuz hava şartlarında ise iç mekânı koruyan ama cam sistem sayesinde doğal ışığı içeri alan bir ortam sunuyor. Libart’ın sunduğu hareketli cam çatı sistemleri sayesinde içerinin rahatlığını dışarının ferahlığıyla yaşayabiliyorsunuz. Günümüzde; hareketli sistemler mimarlar ve yatırımcılar tarafından yoğun ilgi görmekte. Özellikle hareketli sistemlerin binalara kattığı artı değerler sayesinde ve insanlar tarafından daha fazla ilgi gören mekânlar yaratabilmesine olanak sağlaması sebebiyle bu ilgi gün geçtikçe artıyor.q EE KKO O LLO O JJ İİ KK YYA A PP II LL A A RR
& YY EE RR LL EE ŞŞ İİ MM LL EE RR DD EE RR GG İİ SS İİ
DOSYA
KORHAN ŞİŞMAN AYDINLATMA TASARIMCISI, PLANLUX
AVM YAPILARINDA AYDINLATMA TASARIMININ ÖNEMİ AYDINLATMA TASARIMI PROJENİN EN BAŞINDAN MİMARİ İLE BİRLİKTE ÇALIŞILMALI; MİMARİ KİMLİK, ANLATILMAK İSTENEN HİKAYE, YÜZEY RENKLERİ VE DETAYLARI HAKKINDA ÇALIŞMALARA DAHA MİMARİ KONSEPT ÇÖZÜMÜ ESNASINDA BAŞLANMALI.
58 58
Star Mall/ Era Mimarlık
AVM’ler, yapıları itibariyle toplu ticari ünitelerin yer aldığı, içeriye dönük ve kent içerisinde büyük yer kaplayan kapalı yapılar olarak tanımlanabilir. Kendi otopark alanları, iklimlendirme sistemleri ve destek yapıları gibi çeşitli olumlu etmenleri içerisinde barındırırlar. AVM’ler günümüz modern kent yaşamında tüketim anlayışı ve kültürünün geçirdiği dönüşümün mekan boyutunu yansıtan önemli örneklerdir. Türkiye’de 1980’leri takiben yerleşen liberal ekonomi ve değişen küresel etkenler, AVM’leri kentsel kimliğin bir parçası haline getirmede etkili olmuştur. Oluşan bu ani kültürel dalgalanma; alışveriş ve tüketim kültüründe hatta mimaride de ciddi şekilde farklılıklara neden olarak sokak mağazalarından ve pazarlardan AVM’ye doğru bir yönelime sebep olmuştur. Bir açıdan bakılırsa Türkiye’de AVM’ler şehirlerde değişen kültürel ve demografik yapının da desteği ile zaten az olan ve eksilmeye devam eden meydanların yerine geçip, insanlar için sosyalleşmeyi deMart- Nisan 2016, 30. Sayı
neyebilecekleri yeni bir odak noktası olmaya başlamıştır. Not etmeden geçemeyeceğim; her ne kadar ekonomi ve çevre açısından yarattığı sorunlar göz ardı edilemez olsa da bizim de AVM kültürümüzün temelleri yaklaşık 600 yıl öncesinden Kapalıçarşı’ya dayanır. Bu da çok öncesinde eski Yunan’daki ‘Agora’ ve Mezopotamya’daki açık hava pazarı yaklaşımlarının kent dokusu ile birleştirilmiş, yılın her günü doğa şartlarından en az etkilenecek şekilde ve çevre dokusuna da uygun mimari yapıların içine alınmış halidir. Kapalıçarşı’nın kendine has dokusu, adetleri ve ticaret kültürü vardır. İstanbul’un merkezinde Beyazıt, Nuruosmaniye ve Mercan semtlerinin tam ortasında yer alan, dünyanın en büyük ve en eski kapalı çarşılarından birisidir. Günümüzde çalıştığımız çoğu AVM konseptinin temeli yine bahsettiğim Eski Yunan‘dan bizim Kapalıçarşı’ya uzanan sosyal alışveriş deneyimlerinin zaman içinde oluşturduğu mekanların stilize edilmiş halidir. Bu açıdan baktığımızda
ÖZELLİKLE DİKEY YÜZEYLERİN AYDINLATILMASI İLE DERİNLİĞİ İYİ TANIMLANMIŞ MEKANLAR ZİYARETÇİLER İÇİN GÜVENLİK VE KONFOR HİSSİ UYANDIRIR. AYNI ZAMANDA GRUPLAR HALİNE TEKRARLANAN IŞIK İZLERİ GÖRSEL BİR RİTM OLUŞTURUR VE DÜZEN SAĞLAR. günümüzde mimari üslup, mekanların bir biri içinde akışları, yaratılan bölgesel hikayeler önem kazanır. Misafirlere, içinde bulundukları mekanın teması ile de mesaj verilir. Farklı atmosferler ve ortamların kaliteli iklimlendirme altında bir çok sosyal imkan ile birlikte sunulması mekanların çekiciliğini ve doğal olarak da talebini arttırır. Bu süreçte yapay yada doğal aydınlatmanın kalitesi yaratılmaya çalışılan atmosfer için önemli bir rol oynar. Günümüzde AVM’leri ve mağazaları farklı kılan etkenlerin en önemlilerinden birisi aydınlatmadır. Bir AVM’deki aydınlatma öncelikle konforlu bir ortam oluşturmalıdır. Bu ortam mimari deneyimi ve oluşturulmak istenen hikayeyi desteklerken doğallıktan çok uzaklaşmadan müşterinin ergonomik ihtiyaçlarını karşılayabilmelidir. Tabi bu arada dikkatin mağazalardan çok da uzaklaştırılmaması tercih edilir. Mekansal hikayeler oluşturmak, kişilerin duygularına hitap ederek tutarlı bir görsel yaratmanızı ve alanı hissedebilmenizi sağlamaya yardım eder. Genellikle mimari konseptler anlatılmak istenen hikayelerden oluşur. Her hikayede aydınlatma farklıdır ve hikayeyi destekleyici olması acısından gerekli bir unsurdur. Aydınlatma tasarımı ise hikaye oluşturmada vazgeçilmez bir öğedir. Mimari kütle ve detayların temel hatları ile ortaya çıkarılması ve müşterilerin yönlendirilmesi için yüzeylerin ortaya çıkarılması
önemlidir. Özellikle dikey yüzeylerin aydınlatılması ile derinliği iyi tanımlanmış mekanlar ziyaretçiler için güvenlik ve konfor hissi uyandırır. Aynı zamanda gruplar haline tekrarlanan ışık izleri görsel bir ritm oluşturur ve düzen sağlar. Geniş tavan yüzeylerinin aydınlatılması mekanın ferahlık algısına ekstra katkıda bulunacaktır. Bu sayede ziyaretçilerin konsantrasyonlarının daha uzun süre alışverişte yada sosyal aktivitelerde olması amaçlanır. Kullandığımız temel aydınlatma tekniği; genel aydınlatmaya ek olarak, bu bahsettiğim dikey yada yatay yüzey yıkamaları ile bölgeselleştirmeler oluşturmak ve kolonlar gibi yapısal öğeleri vurgulayacak ışık atışları yada ışık öğeleri kullanmaktır. Bu temel prensipleri kullanarak bile ışık renkleri, renk sıcaklıkları ve ışık gücü değişiklikleri ile sonsuz sayıda varyasyon oluşturmak mümkündür. Bu varyasyonların dengeli kullanımı mekandaki hissedilen ışıklılık hissini arttırabildiğini ve görece daha az güçlerde ekipmanların kullanılmasına imkan sağlayabildiğini gördük. Burada özellikle belirtmemiz gerekir ki sadece standartlara uyulması, ışık kalitesi ve mekan algısı için maalesef tek başına yeterli olamıyor. Özellikle ölçülen seviyeler standartların üzerinde olmasına rağmen yine de müşteriler tarafından konforsuz hissedildiği için revize ettiğimiz bir çok proje mevcut, tabi
Koridor Işık İzi Çalışmaları
tam tersi de... Bu nedenle aydınlatma tasarımı projenin en başından mimari ile birlikte çalışılmalı, mimari kimlik, anlatılmak istenen hikaye, yüzey renkleri ve detayları hakkında çalışmalara daha mimari konsept çözümü esnasında başlanmalı. Parametrelere bütçe ve süreçler girmeden çok önce aydınlatma tasarımının AVM’nin temel mimari yapı taşı olduğunu tüm taraflar tarafından anlaşılmasının sağlanmasında fayda görüyoruz. AVM’ler artık çoğunlukla planlı plansız yapı kütleleri ile çevrelendiği için fark edilirlikleri çoğunlukla ya çarpıcı renk veya desenlerdeki cepheleri yada yine cepheleri tanımlayan ışıklar ile sağlanır. Çeşitli mesafeler ve görüş açıları değerlendirildiğinde; uzak mesafeden çevre yapılarından farklılaşabilecek kadar tanımlı ve eğer mümkünse önemli bir mimari özelliği (kule, çatı yada kubbe) çevreyi rahatsız etmeyecek kadar öne çıkarılmış şekilde aydınlatıldığını görürüz. Burada önemli olan kütleye yaklaştıkça cephe aydınlatmasının farklı ölçeklerde de ziyaretçilere rahatsızlık vermeyecek dengede tutulabilmesidir. Her ne kadar şehir ölçeğinde ele alınması gerekse de sürekli gündemde tutmamız gereken konulardan biri AVM’ler için de sürdürülebilirlik ve ekolojik aydınlatma kullanımının hayati bir unsur olduğudur. Özellikle günümüzde bazı alanlarda veya yapılarda aşırı aydınlatma nedeniyle oluşan E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
59
DOSYA
KORHAN ŞİŞMAN AYDINLATMA TASARIMCISI, PLANLUX
Star Mall/ Era Nimarlık
60 60
ışık kirliliğinin hem insanların görsel konforunu (Cabello, 2001; Li, 2006) hem de bölgenin ekolojik dengesini (Rich and Longcore, 2006; Li, 2006) rahatsız etmesi söz konusudur. Doğru amaçlarla kullanılmayan aydınlatma sistemleri şehirlerde araçlar ve yayalar için, daha kırsal kesimlerde hayvanların ve bitkilerin doğal yaşam düzenleri için önemli bir sorun teşkil etmektedir. “Ekolojik Işık Kirliliği” (Ecological Light Pollution)* başlıklı araştırmanın analizlerine göre dış mekan aydınlatmasının doğal yaşam üzerindeki olası olumsuz etkileri arasında oryantasyon etkileri (göçlere müdahale), çekicilik/ geri tepki, üreme davranışlarına etkiler, türler arası iletişime müdahale ve değişiklikler, besleme zamanlarında ve türler arası rekabette değişiklikler görülmektedir. Bu nedenle tasa-
Canpark AVM/Toner Mimarlık
rım esnasında çevre ve cephe ışık düzeyleri, projeksiyon yönleri aydınlatma ekipmanlarının yerleşimleri ve enerji sarfiyatları gibi bir çok parametre değerlendirilmelidir. Büyük veya çok katlı alışveriş merkezlerinde ortak alanlarda uzun vadeli enerji maliyetlerini düşürmek, karbon salınımlarını azaltmak ve dışarısı ile bağ kurup doğal gündelik ışık ritmine adapte olmayı kolaylaştırmak için genellikle daha fazla doğal aydınlatmanın kullanılması temel prensiptir. Enerji kullanımını düşürmek, büyük ölçeklerde kontrol edilmesi gereken bölgeyi tek merkezden çok fonksiyonlu şekilde idare edebilmek ve gerektiğinde farklı senaryolar uygulayabilmek için ayrıca aydınlatma kontrol sistemlerinin kullanılıyor olması artık
bir gerekliliktir. Otomasyon sistemleri her yapıda olduğu gibi AVM’ler için de tüketimi kontrol altına almakta önemli katkılarda bulunur. Genel otomasyon sistemleri aynı zamanda klima, yürüyen merdivenler, asansörler, güvenlik, sulama ve daha fazla sistemin kontrolü için entegre programlanabilir bir platform olarak hizmet vermektedir. Bu bina yönetim kadrosuna kendi izleme sistemi içinde çok daha fazla esneklik verir. AVM aydınlatması, ilk günkü görüntüsünü uzun yıllar boyunca sürdürecek nitelikte olmalıdır. Mutlaka uzun ömürlü, güncel ve uzun vadede revizyona düşük yatırım maliyeti ile imkan verecek sistemler seçmeye özen gösterilmelidir. Mümkün olan en pratik ve en az komplike sistemlerin seçimi uzun vadeli sorunları en aza indirecektir. Asıl olan aydınlatma sisteminin en baştan mimariye, mimarinin temel unsuru olarak, adapte edilmesidir. Bu da proje süreci boyunca sürekli detaylandırma ve kontrol gerektirir. Aydınlatma detayları, sistem seçimleri ve mimariye etkisi ile ilgili tecrübelerden yararlanmak için konusunda uzman bağımsız profesyonel mimari aydınlatma tasarımcıları ile çalışılması bir çok sorunu en baştan ortadan kaldıracağı gibi aynı zamanda mimar ve yatırımcıya yeni olanaklar sunacaktır. Ekonomi, tasarruf ve verimlilik tasarımla başlar.q
*(Frontiers in Ecology and the Environment. The Ecological Society of America, Washington, D.C., Longcore and Rich 2004)
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
DOSYA
62
HYUNDAI ASANSÖR’DEN AKILLI SİSTEMLER İLE VERİMLİ ASANSÖRLER HEMEN HER GÜN KULLANDIĞIMIZ ASANSÖRLER GÜNÜMÜZ TEKNOLOJİSİNE AYAK UYDURMUŞ DURUMDA. İLERİ TEKNOLOJİ İLE DONATILMIŞ ASANSÖRLER, YÜKSEK STANDARTLARDA MÜHENDİSLİK ÇALIŞMASINDAN GEÇEREK ÜRETİLİYOR. EN AZ ENERJİ TÜKETİMİ İLE EN YÜKSEK PERFORMANS SAĞLAYACAK ŞEKİLDE TASARLANIYOR. En yeni teknoloji kullanılarak sunulan estetik ve çevre dostu asansörlerini, Türkiye ve bölge ülkelerdeki prestijli projelere tesis ederek modern binalar ve yapılarda hızlı, konforlu ve sorunsuz bir ulaşım sağlayan HMF Hyundai Asansör, yenilikçi çözümlere imza atmaya devam ediyor. Birçok prestijli referansa sahip olan HMF Hyundai Asansör, her tarzda projeye uygun çözümler üreterek müşterilerinin ihtiyaçlarını karşılıyor. HMF Hyundai Asansör Genel Müdürü Hakan Ek, Hyundai Asansör’ün Türkiye pazarında yükselişte olduğunu belirtirken, yakın zamanda Metropol İstanbul ve Watergarden projeleri için anlaşma sağladıklarını iletti. Hakan Ek “Son dönemde yüksek katlı binaların da artmasıyla yüksek hızlı Mart + Nisan 2016, Sayı 30
asansörlere de talep arttı. Müşterilerimiz ürünlerin hızlı ve konforlu olmasına önem veriyor. Bu doğrultuda; 250 m uzunluğu ile Türkiye’nin en yüksek ilk 10 binasından ve Avrupa’nın en yüksek binalarından biri olacak olan Metropol İstanbul projesine toplamda 133 ünite temin ettik. Bunların içerisinde 7 adet 6 m/s hızında asansörler bulunuyor. Özel tasarım asansörlerin kullanıldığı projede HELIAS akıllı erişim sistemini de uygulayacağız. Projede bulunan alışveriş caddesi Catwalk; 400 metrelik uzunluğuyla İstanbul’un en moda alışveriş caddesini içinde barındıracak.
Diğer yandan Ziylan Grup tarafından hayata geçirilen Water Garden projesine 65 ünite temin edeceğiz. Ataşehir bölgesine inşa edilmekte olan proje, birçok farklı restoranın bulunduğu bir gastronomi ve alışveriş merkezi olarak konumlanıyor.” dedi. Türkiye dışında Gürcistan ve Makedonya’da da faaliyet gösterdiklerini belirten Hakan Ek “Makedonya’da bulunan ve Balkanlar’ın en yüksek binası olan Cevahir Residence & Shopping Center projesi ile Gürcistan’ın önemli projeleri arasında bulunan East Point Trade Center da referanslarımız arasında yer alıyor.” ASANSÖR TEKNOLOJİSİNDE AKILLI DÖNEM Bina projelerinin vazgeçilmez unsuru olan akıllı teknolojiler, gün geçtikçe daha da önem kazanıyor. Daha modern binalarda yaşıyor, teknolojinin tüm imkanlarından her an her yerde yararlanıyoruz. Hemen her gün kullandığımız asansörler de günümüz teknolojisine ayak uydurmuş durumda. İleri teknoloji ile donatılmış asansörler, yüksek standartlarda mühendislik çalışmasından geçerek üretiliyor. En az enerji tüketimi ile en yüksek performans sağlayacak şekilde tasarlanıyor. Kullanılan sistemler sayesinde mekanik aksam hataları en aza indirildiğinden bakım maliyetleri de minimum seviyede oluyor. HMF Hyundai Asansör Genel Müdürü Hakan Ek, Hyundai’nin Kore’de bulunan AR-GE tesislerinde geliştirilen her ürünün çevre bilinciyle üretildiğine dikkat çekerek ekledi: “Hyundai Asansör olarak enerji
SON DÖNEMDE YÜKSEK KATLI BİNALARIN ARTMASIYLA YÜKSEK HIZLI ASANSÖRLERE DE TALEP ARTTI. MÜŞTERİLERİMİZ ÜRÜNLERİN HIZLI VE KONFORLU OLMASINA ÖNEM VERİYORLAR. tasarrufuna önem veriyoruz. Bu doğrultuda geliştirdiğimiz HELIAS isimli özel sistemimiz ile kullanıcının gitmek istediği katı asansöre binmeden seçmesini sağlıyoruz. iF Design ödüllü bu sistem ile bir yandan yolcuları en uygun asansör kabinine yönlendirerek bekleme süresini en aza indiriyor, diğer yandan da enerji verimliliğini maksimuma çıkartıyoruz. Diğer yandan HELIAS akıllı erişim sistemimiz ile entegre çalışan turnike kartlı geçiş sistemi ile de binaların güvenlik sistemini destekliyoruz. Turnike kartlı geçiş sistemi; kullanıcı kimlik kartının kart okuyculara okutulması sonrasında gidilecek katı asansöre otomatik olarak iletiyor. Böylece siz asansöre doğru ilerlerken asansör çağrılmış oluyor. İzmir Folkart Towers projesinde de uygulanan bu sistem ile bina içerisindeki ulaşımın en hızlı ve verimli şekilde gerçekleşmesi sağlanmış oluyor.” dedi. Bir diğer teknoloji harikası olan “Double Deck (çift katlı kabin)” asansörler ise asansör kuyusu içerisinde üst üste yerleştirilmiş iki kabinin birlikte hareket etmesi prensibiyle çalışıyor. İki ayrı kata aynı anda hizmet vererek hem binanın taşıma kapasitesi artırılıyor hem de bekleme ve yolculuk süreleri minimum düzeye indirilmiş oluyor. Böylece hem zamandan hem de enerjiden tasarruf edilerek bina taşıma kapasiteleri 1.8 kata kadar artırılıyor.q
63
Hakan Ek, HMF Hyundai Asansör Genel Müdürü
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA
Advertorial
EN YÜKSEK, EN HIZLI, ÇIFT KATLI VE AKILLI ASANSÖRLER OTIS TÜRKIYE’DEN OTİS TÜRKİYE, BAŞTA ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ OLMAK ÜZERE BİRÇOK BÜYÜK YAPIDA, YÜRÜYEN MERDİVENLERİN YERLEŞİM STRATEJİLERİ İLE İLGİLİ ÖNERİLERDE BULUNUYOR.
64
Kristal Kule-Podium
AVM’LERİN TERCİHİ YÜKSEK PERFORMANSLI ÜNİTELER Otis Türkiye, deneyimli mühendis kadrosunun hayata geçirdiği yenilikçi ünitelerle; çok geniş bir yapı grubunun asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen yol ihtiyacını, emniyet ve kalite garantisiyle karşılıyor. Her yapıya özel asansör ve yürüyen merdivenleri ile sektörde fark yaratan Otis Türkiye, alışveriş merkezleri için önemli avantajlar sağlayarak, müşteri tercihinde ilk sırayı alıyor. ‘NEDEN OTİS?’ Otis Türkiye, ‘doğru projelendirme’, ‘doğru malzeme’, ‘kaliteli üretim’, ‘zamanında teslim’, ‘kaliteli montaj’ ve ‘profesyonel servis’ şeklinde 6 adımda özetlenen çalışma sistemiyle, asansör ve yürüyen merdiven sektörüne öncülük ediyor. Otis, ayrıca Türkiye’de üretim yapmasının avantajıyla, iç mimari ofislerine sunduğu kabin içi dekorasyon çözümleriyle de fark yaratıyor. Mart + Nisan 2016, Sayı 30
Uzman ve yaygın servis ağıyla hızlı müdahale Serviste mükemmellik ilkesiyle hareket eden Otis Türkiye, proje bitiminden sonra meydana gelen arızalara uzman ve yaygın servis ağıyla hizmet veriyor. Özellikle alışveriş merkezlerinde, söz konusu ünitenin devre dışı kalma süresini düşürerek, binadaki trafik akışının aksamasını engelliyor. Ayrıca Otis servisinin kalitesi ve yerinde müdaheleleri ile ünitelerin kullanım ömrü ve verimlilği maksimum seviyede artıyor. OTİS YÜRÜYEN MERDİVENLERİ İLE GÜVENLİ VE KONFORLU ULAŞIM Binalardaki yolcu trafiğini bire bir etkileyen en önemli unsur olan yürüyen merdiven ve yollar, tam ve doğru bir koruyucu bakım ve onarım hizmeti ile bulunduğu komplekslerdeki ticari faaliyetlerin verimli bir şekilde sürmesini sağlar. Tam zamanında ve doğru müdahaleyi, donanımlı saha personeli ile sağlayan Otis; asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen yol ünitelerinde Türkiye’nin en kaliteli servis hizmetini sunuyor. En kalıcı ve ekonomik çözümleri geliştiren Otis’in servis hizmeti ile üniteler, bina yaşadığı sürece en yüksek verim ve performansla çalışmaya devam ediyor. YOĞUNLUĞA GÖRE ÇALIŞMA MODU, ENERJİ TASARRUFU SAĞLIYOR Otis yürüyen merdivenlerinin pek çok uygulamasında kullanılan, yürüyen merdivende kimse olmadığı durumda devreye giren Enerji Tasarrufu Modu, ünitenin kullanım yerine göre tercih edilen Otomatik Çalıştırma Modülü veya Frekans Kontrol Ünitesi ile önemli oranda enerji tasarrufu sağlıyor.
Sapphire Residence
İLERİ TEKNOLOJİYLE ÜRETİM, KUSURSUZ MONTAJ Otis Türkiye, başta alışveriş merkezleri olmak üzere birçok büyük yapıda, yürüyen merdivenlerin yerleşim stratejileri ile ilgili önerilerde bulunuyor. Kullanıcı odaklı yerleşimleri tavsiye ederek, çapraz, makas gibi seçenekleri de hayata geçiriyor. Asansör önerilerini bina türüne göre yapan Otis Türkiye; elektrikli, hidrolik, makine daireli, büyük taşıma kapasiteli, Compass (Akıllı Yolcu Yönlendirme Sistemi), EMS Panorama (Yoğunluğu İzleyen Sistem) ve Double Deck (Çift Katlı Kabin) gibi sistemlerini de devreye alarak üretim ve montajı kusursuz gerçekleştiriyor.
65
YENİ NESİL ASANSÖRLER ENERJİ TASARRUFUNDA SINIRLARI ZORLUYOR Otis, enerji kullanımını azaltarak performansı artırılan yenilikçi asansörleri ile binalarda hızlı ve emniyetli ulaşım sağlarken, yüzde 75’i bulan oranlarda da enerji tasarrufu elde ediyor. Hatta Otis’in bazı asansörleri, saç kurutma makinesinden daha az enerji harcıyor. ‘Gen2 Switch’ asansörlerde bulunan ReGen tahrik sistemi, tam yüklü kabinin aşağı, hafif yüklü kabinin yukarı doğru hareketi esnasında açığa çıkan elektriği şebekeye geri kazandırıyor. Elektrik kesildiğinde dahi 100 defa daha çalışma kapasitesine sahip olan ‘Gen2 Switch’ asansörler, yüksek enerji sarfiyatı ve asansörde kalma korkusunu geride bırakıyor. AVM’LERDE ‘BAY OTİS’ İLE ÇOCUKLARA EĞİTIM ETKİNLİKLERİ Otis, asansör ve yürüyen merdivenlerin hatalı kullanımların önüne geçmek için başlattığı sosyal sorumluluk projesi ‘Bay Otis’ ile özellikle çocuklara yönelik eğitim çalışmaları düzenliyor. Asansör ve yürüyen merdivenlerin emniyetli kullanılmasının gerekliliğinin çocukların erken yaşlarda öğrenmesinin hedeflendiği ‘Bay Otis’ etkinlikleri ile ebeveynler de nasıl davranmaları gerektiği konusunda bilinçlendiriliyor.q
Özgür Aren - Otis Türkiye Genel Müdürü
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA
Advertorial
AKILLI ERIŞIM ÇÖZÜMLERI ILE HARIKA BIR ALIŞVERIŞ DENEYIMI SCHINDLER ASANSÖRLERİ, YÜRÜYEN MERDİVENLERİ VE YÜRÜYEN BANTLARI REJENERATİF TAHRİK SİSTEMLERİ KULLANIRLAR VE DEĞİŞEN TRAFİK TALEPLERİNE GÖRE AYARLANIRLAR. BU DA ONLARI ÖZELLİKLE ALIŞVERİŞ MERKEZİ PROJELERİNDE DAHA ÇOK TERCİH EDİLİR HALE GETİRİR.
66
Dünya nüfusu hızlı bir şekilde artış gösterirken giderek daha fazla sayıda insanın şehirlerde yaşamaya başlamasıyla kentleşme de aynı oranda artıyor. Bu durum, çok daha etkin ve yenilikçi erişim çözümlerine sahip çok katlı binalara yönelik bir ihtiyaç oluşturuyor. Schindler 7000 asansör, giderek artan dünya nüfusu ve bunun paralelinde ihtiyaç duyulan çok katlı binalarda etkin ve yenilikçi erişim çözümleri sağlama konusunda dünya genelinde bir üne sahip. Mega şehirlerde, insanların dikey seyahati için önemli sorunlar teşkil eden devasa gökdelenler var ve Schindler uzun yıllardır bu zorlukları çözmeye kendisini adamıştır. Schindler 7000 asansörler, dünyanın en uzun binalarında milyonlarca insanı; hızlı, konforlu ve güvenli bir şekilde taşımakta.
Mart + Nisan 2016, Sayı 30
Schindler 5500 ise, esnek yerleşim özelliği sayesinde binalardaki kullanım alanlarının verimli değerlendirilmesine imkan tanıyor. Sessiz çalışmasının yanı sıra, binalardaki karbon salınımını azaltmaya yardımcı üretim teknolojisi ile Schindler 5500, aynı zamanda ihtiyaca uygun tasarım seçenekleri sunuyor. Schindler 5500 ile dünya genelinde yapılan montajlar, bu yeni asansörün esneklik, dayanıklılık ve güvenilirlik açısından yüksek performans gösterdiğini doğruluyor. AKILLI ERIŞIM ÇÖZÜMLERI ILE HARIKA BIR ALIŞVERIŞ DENEYIMI Schindler olarak, insanların hareketliliğini sürdürme ortak amacını paylaşıyoruz. Özellikle hafta sonları yoğun saatlerde, yürüyen merdivenlerimiz ve asansörlerimiz, insanları varış yerlerine hızlı bir şekilde taşır,
böylece insanlar alışveriş yapmaya daha fazla zaman ayırabilirler. HIZLI IŞ Zaman duyarlı alışveriş projelerini gerçekleştirmek Schindler’de bir gelenektir. Yıllar boyunca Schindler, dizaynı, kapasiteleri planlamak ve enerji tüketimini azaltmak için kalitesi kanıtlanmış araçlar geliştirmektedir. VERIMLI ÇALIŞMA Bazen görmedikleriniz en önemli olanlardır. Schindler asansörleri, yürüyen merdivenleri ve yürüyen bantları rejeneratif tahrik sistemleri kullanırlar ve değişen trafik taleplerine göre ayarlanırlar. Bu da onları özellikle alışveriş merkezi projelerinde daha çok tercih edilir hale getirir. Schindler erişim çözümleri, yüksek verimliliği düşük çevresel etki ile birleştirir. Biz ürünlerimizi sadece birer makine olarak değil aynı zamanda binalara hareket ve estetik sağlayan tamamlayıcı unsurlar olarak da görmekteyiz. Bu bağlamda inovasyon ve estetiğe önem vererek her geçen gün müşteri memnuniyet seviyemizi daha da artırmayı hedefliyoruz. HERŞEYDEN ÖNCE İŞ GÜVENLIĞI İş güvenliğini; çalışan ve yolcu güvenliği olmak üzere iki aşamada sağlıyoruz. Çalışan güvenliğini ve dolayısıyla da güvenliğin devamlılığını sağlamak adına Schindler Pasaport uygulamasını geliştirdik. Schindler Pasaport (kimlik kartı) ile amacımız bireysel eğitimleri kayıt altında tutarak yalnızca konusunda eğitim almış kişilerin sahaya çıkmasını ve ilgili süreçlere müdahele etmesini sağlamaktır. Böylece sahadaki kaliteyi de artırmış oluyoruz.
67 67
YOLCULARIMIZ GÜVENCEMIZ ALTINDA Hedefimiz, sektörün standart belirleyen lider bir firması olarak ülke kanun ve yönetmeliklerinin gerektirdiği tüm şartları sağlamanın ötesine geçmek. Bu sebeple montajını tamamladığımız tüm asansör ve yürüyen merdivenlerimizin müşterilerimize teslim etmeden önce yürülükteki standartlardan daha üstünde kabul kriterleri olan SAIS (Schindler CE Sertifikasyonu kabul kriterleri) testi uyguluyoruz. Bununla da kalmayıp bakım portföyümüzdeki ünitelere her yıl ve beş yılda bir oldukça kapsamlı güvenlik testleri (CPSI: Conformity of Periodic Safety Inspection) uyguluyor ve gerektiğinde düzeltici aksiyonlar alıyoruz. Yönetmelikler bunu gerektirmiyor, ancak tüm Schindler or-
ganizasyonlarında olduğu gibi Türkiye’de de Schindler standartları gereği ekstra zaman, enerji ve maliyete aldırmaksızın çalışanlarımızın ve müşterilerimizin güvenliğini %100 garanti altına almak için tüm gayretimizi gösteriyoruz. Tüm ticari ve teknik faaliyetlerimizi kanun ve yönetmeliklerin yanısıra etik kurallar çerçevesinde yürüterek eşit rekabet koşullarında son derece başarılı sonuçlara imza atıyoruz. Buna ilave olarak firmamızda periyodik bakım kapsamındaki Schindler asansör, yürüyen merdiven ve yürüyen bantlarına binen her şahısı “ürün sorumluluk sigortası kapsamında” sigortalıyoruz.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka
LEVENT ÖZDİLEKPARK ALIŞVERİŞ MERKEZİ
İKİ TEPE ARASINDA KIVRILAN BİR NEHRİ ANIMSATIYOR
68
Mart + Nisan 2016, Sayı 30
ÖZDİLEK AVM CENTER PROJESİNİN TASARIM KARARLARINI BELİRLEYEN EN ÖNEMLİ KRİTER, KONUMU İTİBARİYLE DAR BİR KENTSEL ALANI KATMANLI OLARAK DÖNÜŞTÜRMEKTİ. DOĞU VE BATI KENARLARI ARASINDA BELİRGİN KOT FARKLILIĞI OLAN ARAZİ GEOMETRİSİNİN, İKİ TEPE ARASINDAKİ BİR DAĞ NEHRİNİ ESİNLENDİRMESİ ANA TASARIM KONSEPTİNİ BELİRLEMİŞ. Özdilek grubunun İstanbul’daki ilk yatırımı olan Özdilek Center, İstanbul’un önemli ve hareketli bölgelerinden biri olan Levent Büyükdere Caddesi üzerinde, Kanyon ve Metrocity’nin tam ortasında konumlanmakta. Hazırlıklarına 2005 yılında başlananan ve 2014 yılının Eylül ayında ziyaretçilerine açılan projenin; konsept tasarımı B&H Architects tarafından yapılırken, uygulama projesini Piramit Mimarlık hayata geçirdi. Altensis ise projenin başından itibaren LEED sertifikasyon sürecini yöneterek, vermiş olduğu danışmanlık ve yaptığı mühendislik analizleriyle projenin üst düzeyde verimlilik hedeflerini gerçekleştirmesinde yardımcı oldu. Yatırım maliyeti arsa değeriyle birlikte 750 milyon doları bulan Özdilek Center ile aynı çatı altında ÖzdilekPark AVM’in yanı sıra, River Plaza ve 5 yıldızlı, 389 odalı, birçok konferans-toplantı salonu bulunduran uluslararası oteller zinciri Wyndham Grand Otel de yer almakta. B&H Architects’in çağdaş bir karma kullanım kompleksi olarak tanımladığı Özdilek Center projesinin tasarım kararlarını belirleyen en önemli kriter, konumu itibariyle dar bir kentsel alanı katmanlı olarak dönüştürmekti. Doğu ve batı kenarları arasında belirgin kot farklılığı olan arazi geometrisinin, iki tepe arasındaki bir dağ nehrini esinlendirmesi ana tasarım konseptini belirledi. Arazinin karşılıklı iki ucunda yer alan 32 katlı otel / ofis kulesi ve 33 katlı rezidans kulesinin, halka açık plazalarla birbirine bağlanması planlanmış. Plazalar ile alışveriş alanları arasında, bir nehir gibi kıvrılan, cam kaplı yaya yürüyüş yolları oluşturulmuş. Böylece kot farklılıkları yürüyüş yollarıyla giderilmeye çalışılmış.
Tamamı gün ışığı alan 5 kattan oluşan Özdilek AVM yüksek tavanlı geniş koridorlara sahip, bu koridorlar ziyaretçilere ferah bir gezinti ortamı yaratıyor. Ayrıca Özdilekpark İstanbul 3.200 m² yeşil terasıyla dikkat çekiyor. Kolay ulaşım olanaklarına sahip, toplu taşımanın merkezinde bulunmasının yanı sıra, her iki boğaz köprüsü ve çevre yoluna kolay bağlantısı bulunan Özdilekpark, ayrıca metro güzergahı üzerinde yer alıyor. Özdilek AVM tüm birimleri ile Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen LEED (Leadership in Energy and Environmental Desing) sertifikası adayı. Özdilek Center, LEED kriterlerine uygun, bu standartları sağlayan bir yapı olarak tasarlamış ve Nisan 2016’da sertifikayı almaya hak kazanmış. Projede, gün ışığından maksimum faydalanma, yüksek yalıtım değerlerinin sağlanması, arazinin sürdürülebilirliği, geri dönüştürülebilir malzeme kullanımı, iç mekan yaşam kalitesini artırmaya yönelik malzeme kullanımı, su ve enerji tüketiminde optimizasyon sağlayan verimli mühendislik sistemlerinin kullanımı kriterleri uygulanmış. AVM’ler için sıkıntı olan otopark sorununu da çözmüş olan Özdilek Park, otopark alanında birçok hizmet vermekte. Bunlar; 4 katta toplam 1500 araç kapasiteli otopark alanı, 1 katta 300 araçlık vale parking alanı ve hizmeti, motosiklet-bisiklet parkı ve kullanıcıları için duş alanları, tüm otopark katlarında yeşil araç şarj üniteleri ve park alanları ve plaka tanımalı, araç yönlendirme özellikli park sistemidir. Ayrıca tüm otopark katlarında engelli park alanlar mevcuttur. Tüm kullanıcıların rahatlığı, konforu ve keyifli zaman geçirmesi düşünülerek tasarlanan ÖzdilekPark İstanbul AVM’de; 13 adet yük ve servis asansörü, ziyaretçilerin rahat ve kolay dolaşımını sağlamak üzere 6 ziyaretçi asansörü ve 40 adet yürüyen merdiven bulunuyor. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
69
PROJE
marka
ÖZDİLEK PARK AVM LEED SERTİFİKASYON ÇALIŞMALARI
70
Özdilek AVM için LEED sertifikası çalışmaları, Nisan 2011’de projenin Amerikan Yeşil Binalar Konseyi’ne (USGBC) kaydı yapılması ile başlamıştır. İlk günden itibaren proje, Gold seviyesinde LEED sertifikası hedeflemiş olup tam 5 sene sonra, Nisan 2016’da bu hedefine ulaşmıştır. Bu kapsamda yapılan çalışmaları Türkiye’nin tecrübeli yeşil bina danışmanlık firması olan Altensis 15 maddede EKOYAPI okurları için özetledi: 15 Maddede Özdilek AVM Projesinde Uygulanan Sürdürülebilirlik Stratejileri; 1 – Şebeke suyu kullanımının azaltılması amacıyla, peyzaj sulaması ve klozet rezervuar suyu olarak toplanan yağmur suyundan yararlanılmıştır. 2 – Peyzaj tasarımında bitki seçimi yapılırken, yerel iklimle uyumlu, az su tüketen türlerin seçilmesine özen gösterilmiştir. 3 – Gri su toplanması ve yüksek verimli su armatürlerinin tasarıma entegre edilmesiyle, su tüketimi % 37 azaltılmıştır. 4 – Ulaşımdan kaynaklanan çevresel zararların azaltılması amacıyla, düşük Mart + Nisan 2016, Sayı 30
emisyonlu araç, elektrikli araç ve bisiklet gibi alternatif ulaşım sistemleri için gerekli altyapılar oluşturulmuştur. 5 – Projede hem bina kabuğunun optimizasyonu ile pasif olarak, hem de kullanılan mekanik – elektrik ekipmanların ASHRAE 90.1 Standardı kapsamında verimli seçilmesi ile aktif olarak, enerji performansının optimizasyonu sağlanmıştır. 6 – Gelişmiş devreye alma prosedürü ASHRAE ve IESNA standartlarına göre uygulanmış ve binanın mekanik/elektrik sistemlerinin işletim sürecinde sorunsuz bir biçimde çalıştırılması için fonksiyon testleri yapılmış, bina işletmesine eğitimler verilmiştir. 7 – Mekanik ekipmanların soğutucu gazları, ozona zararı olmayacak şekilde seçilmiştir. 8 – Gelişmiş atık yönetimi planı ile tüm atıklar ayrıştırılmıştır ve depolama sahasına gönderilecek atıklar % 82’ye oranında geri dönüştürülmüştür. 9 – Projede kullanılan malzemelerin bütçesel olarak yaklaşık % 45’i geri dönüştürülmüş ve % 85’inin üretim yeri ve hammadde tedarik noktaları projeye yakın bölgelerdir.. 10 – ASHRAE 62.1 Standardı’nda
belirtilen değerlerin % 30 üzerinde taze hava sağlanarak, iç mekan hava kalitesi artırılmıştır. 11 – Projede kullanılan boya, astar, yapıştırıcı gibi içeriğindeki VOC (uçucu organic bileşik) oranı açısından insan sağlığına zararlı olabilecek malzemelerin seçiminde, düşük emisyonlu malzemeler tercih edilmiştir. 12 – İnşaat faaliyetlerinin sebep olduğu hava kirliliği kontrol edilmiş ve kullanıcılarının, şantiye kaynaklı oluşabilecek düşük hava kalitesinden negatif etkilenmesi önlenmiştir. 13 – Verimli aydınlatma armatürleri seçilerek, aydınlatma güç yoğunluğu % 30 oranında azaltılmıştır. 14 – Bina kullanıcılarının termal konfor koşullarından maksimum memnuniyet sağlaması için, ASHRAE 55 Standardı baz alınmıştır. Ve son olarak … 15 – Yazının başında da bahsetmiş olduğumuz üzere, günümüzde önemi oldukça artan çevre dostu bina tasarımı ve çevreye verilen zararların azaltılması ile ilgili toplum bilincini artırmaya yönelik ‘Green Education’ kredisi kapsamında, Özdilek tarafından hem bina içinde hem de web sitesinde bilgilendirme yapılmıştır. (Web sitesi:http://goo.gl/klBCDH) Türkiye ve yurtdışında 100’den fazla proje tecrübesi ile Türkiye’nin tecrübeli yeşil bina danışmanlık firması olan Altensis, Özdilek Levent karma projesinin ilk gününden sonuna kadar tüm LEED sertifikasyon sürecini yönetmiş, vermiş olduğu danışmanlık ve yaptığı mühendislik analizleriyle projenin üst düzeyde verimlilik hedeflerini gerçekleştirmesinde yardımcı olmuştur.q
71 71
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
PROJE
marka ÖZDİLEKPARK İSTANBUL AVM PROJESİNDE
BAUMIT ÜRÜNLERİ TERCİH EDİLDİ Özdilek AVM’de de tercih edilen ve her noktada yüksek kalite sunan E160 zemin şapı, iç ve dış mekanlarda kullanılabiliyor. E160, çimento esaslı, polimer katkılar içeren ve C16-F4 sınıfı bir malzeme.
72
Baumit’ten her ihtiyaca doğru çözüm. Baumit farklı ürün grupları ile yeni konut, AVM, ofis, hastane, otel, yurt, vb. projelerine çözümler sunuyor. Özellikle Zemin Şapları, Hazır Beton ve Sıva Sistemleri, standardize edilmiş ürün kaliteleri ile hızlı uygulama ve yüksek performans avantajı sunuyor. Özellikle alışveriş merkezleri, iş merkezleri, karma projeler için tercih edilen Baumit zemin şapları, yoğun baskıya maruz kalan zeminler için ideal seçenekler sunuyor. Genel kullanım amacı ile geliştirilen E225 ve E160 zemin şapları, şantiye karışımlarına göre daha yüksek performans gösteriyor. Projeler için makine ile hızlı uygulama sağlayan C20-F5 sınıfı bir ürün olan E225 zemin yüzer, kayar ve melez şap uygulamalarında ve herhangi bir katkı maddesi ilavesine gerek kalmaksızın uygulanabiliyor.
Mart + Nisan 2016, Sayı 30
BAUMIT’İN NEFES ALMAYA İMKAN VEREN SIVA SİSTEMLERİ, GAZ BETON, TUĞLA VE BETON ZEMİNLERİN TAMAMINA KOLAYLIKLA UYGULANABİLİYOR.
73
Özdilek AVM’de de tercih edilen ve her noktada yüksek kalite sunan E160 zemin şapı, iç ve dış mekanlarda kullanılabiliyor. E160, çimento esaslı, polimer katkılar içeren ve C16-F4 sınıfı bir malzeme. Fabrika karışımı olan E160, homojen karışımı sayesinde şantiye karışımı klasik yöntemle hazırlanan şaplara göre uygulamanın her noktasında aynı ve yüksek kalite sunuyor. Yüzer şap, kayar şap, melez şap olarak da kullanılabilen ürün, yerden ısıtmalı döşemeler ve ıslak hacimlerde de mükemmel sonuç veriyor. Küçük metrajlarda hazırlanabilen ve kullanım kolaylığı sunan ürünün bir avantajı da paletli olarak depolanabilmesi. Baumit Hazır Beton ürünleri yüksek mukavemetli ve dona karşı dayanıklı olmalarından dolayı hem küçük hem de büyük alanlarda tercih edilebiliyor. Özellikle beton santrallerinin girmesinin sıkıntılı olduğu alanlarda, alışveriş, iş merkezi ya da konut projelerinde sıklıkla kullanılıyor. Ürünlerin hazır ambalajlı olması kolay taşınmasını sağlayarak kullanıcıların hayatını kolaylaştırıyor. Ayrıca paletli depolama avantajı sunuyor.
Beton B20, Baumit’in Özdilek AVM’de tercih edilen hazır beton ürünü. Ürün yapılarda, iç ve dış mekanlarda geniş bir kullanım alanına sahip. Konut ve bahçe alanlarında, kalıp taslarının doldurulmasında, bahçe duvarlarında, destek ve payandalarda, duvar, döşeme gibi eleman yüzeylerindeki boşlukların doldurulmasında, kapı ve pencere lentolarında, kiriş ve lentolarda, kat döşemelerinde, prefabrik döşemelerin montajında, döşeme ızgaralarında, merdivenlerde, zemin döşemelerinde, bacalarda/tesisat boşluklarında ve daha başka birçok alanda kullanılabiliyor. Baumit’in nefes almaya imkan veren sıva sistemleri, gaz beton, tuğla ve beton zeminlerin tamamına kolaylıkla uygulanabiliyor. İstanbul Metro’su dahil pek çok prestijli projede bulunan Baumit sıva ürünleri içinde özellikle Primo1 iç mekanda kaba sıva olarak en yüksek fiyatperformans seviyesine sahip ürün olması nedeni ile tercih ediliyor. Islak hacimlerde dahi uygulanabilen Primo1, tesviye ve saten dokulu sıvalar, mineral ve organik kaplamalar ile karo yapıştırıcıları için alt sıva olarak kullanılabiliyor. www.baumit.com.tr www.facebook.com/BaumitTurkiye
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
PROJE
marka
ÖZDİLEKPARK İSTANBUL AVM PROJESİNDE
SCHINDLER ASANSÖRLERI TERCIH EDİLDİ
74
Otel ve ofis binaları ile birlikte AVM için de tek çözüm ortağı olan Schindler, projeye, ofis binasında erişimi yönetmede ve kontrol etmede önemli bir yol oynayan kişiselleştirilmiş varış yeri teknolojisi Schindler “PORT” ve “Lobby Vision” ile katkıda bulundu. Schindler’in “PORT” teknolojisi, kişiselleştirilmiş hizmet ve erişim kontrolü sunarken trafik akışını bir bina içerisinden optimize ediyor. Her kullanıcının bina içindeki yoğunluğunu planlayıp onlara varış yerlerine hızlı ve kolay bir şekilde ulaşmaları için yollar sunan Transit Yönetimi, entegre erişim, rehberlik, taşıma ve güvenlik özellikleri ile tüm binadaki faaliyeti optimize ederek, daha fazla kullanılabilir alan ortaya çıkarıyor ve daha düşük enerji tüketimi ile daha iyi güvenlik seviyesi elde edilebiliyor. Schindler, Özdilek Tower’a ayrıca; toplam 17 adet Schindler 7000 serisi high-rise asansör, 33 adet yeni nesil Schindler 5500 asansör, 1 adet Schindler 3300 çevreci ve fonksiyonel asansör, 68 adet Schindler 9300 AE yürüyen merdiven ve 12 adet Schindler 9500 yürüyen bant ile katkıda bulundu. Mart + Nisan 2016, Sayı 30
77 77
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ÖMER ÇAMOĞLU
78 78
Temmuz MartNisan + Ağustos 2016, 30. 2014 Sayı
“Malzemenin estetiği ve tasarımda sağladığı esneklik önceliğimiz”
ÇAMOĞLU MİMARLIK
SIZDEN HERKESIN BIR KONSEPT PROJE BEKLENTISI OLUYOR, YATIRIMI REALIZE ETMENİN ILK YOLU BU ÖN KONSEPTTEN GEÇIYOR VE BIZ DE BU KADAR YOĞUNLUK ARASINDA BASIT ÖN KONSEPTLER YAPILMASINA KARŞIYIZ; ÇÜNKÜ FIKIR PROJESI EN ÇOK DÜŞÜNÜLMESI GEREKEN PROJELER. Yapıların konsept tasarımları, uygulama ve danışmanlık hizmetleri ile kentsel dönüşüm, master plan/konsept proje çalışmalarına kadar farklı ölçeklerde projelere imza atıyorsunuz. Genel anlamda projelerinizden ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz? Genel anlamda konut, rezidans, ofis, otel, tatil köyü, AVM ve farklı fonksiyonların bir arada yer aldığı karma kullanıma sahip projeler gibi çok çeşitli alanlarda çalışmalar yapmaktayız. Havaalanı, stadyum ve tren garı da yapmak istiyorum; ama henüz kısmet olmadı. Bunların haricinde projelerimiz arasında sizin de sözünü ettiğiniz gibi master plan ölçeğinde başlayan çalışmalar da yer alıyor. Bunlar; üç yüz dönüm, beş yüz dönüm, iki bin dönüm yerleşkelerin master plan çözümleri ve bu konuda iyi işler yaptık. Sizden herkesin bir konsept proje beklentisi oluyor, yatırımı realize etmenin ilk yolu bu ön konseptten geçiyor ve biz de bu kadar yoğunluk arasında basit ön konseptler yapılmasına karşıyız; çünkü fikir projesi en çok düşünülmesi gereken projeler. Her ne kadar belli bir tasarım anlayışını yaptığımız bütün projelere yansıtmaya gayret etsek de, esas olarak konsept ve tasarım süreci ile kriterlerini belirleyen çeşitli parametreler mevcut. Birinci tasarım kriteri imar durumudur, yönetmeliklerdir. İkinci tasarım kriteri arsadır; arsanın eğimi, şekli, konumu, manzara açılımı, trafikle bütünleşmesi önemli. Sonra yatırımcı istekleri ve maliyetleri gibi unsurların yanı
sıra, projenin bulunduğu yerin iklim özellikleri gibi unsurları da dikkate almanız gerekiyor. Biz bu veriler ışığında form ve fonksiyonun optimum uyumunu, farklı malzemelerin bir arada doğru bir şekilde kullanılması ve özgün bir tasarım anlayışını hedefleyerek tasarım sürecine başlıyoruz. Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki bu hızlı değişim hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Kentsel dönüşüm, yaşanan son büyük depremden sonra ortaya atılan bir kavram. 2000’li yıllardan önce yapılmış binaları incelediğimizde son derece kalitesiz betonların, çeliklerin inşaat yapımında kullanıldığı bir dönemden geçtiğimizi görüyoruz. Biz o döneme yetiştiğimiz için biliyorum, hatta temelden başlayarak hiç bir yalıtım yapılmadığını, bu yüzden oluşan korozyon nedeniyle demirlerin inceldiğini görüyorsunuz. Ayrıca yapının bir ekonomik ömrü var ve yirmi beş otuz yıl geçince bu ömür dolmuş oluyor. Bu bakımdan bir kentsel dönüşüme ihtiyaç vardı; depreme yeterince dayanıklı olmayan, ömrünü tamamlamış eski binaların yenileniyor olması, insanların yaşam kalitesinin artırılması ve mimari anlamda kente katma değer sağlanması bakımından olumlu bir gelişme olduğu bir gerçek. Yalnızca konut sektöründe yaşanan bu değişimin “kentsel dönüşüm” olarak adlandırılması yanlış da olsa, bizim elimize çok büyük bir fırsat geçmişti. Zaten imar olarak hep çarpık şehirleşmeden şikayet ediyorduk. Bu çarpık şehirleşmede sorun sadece gecekondu değildi, mimari olarak planla cephenin birlikte
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
79 79
ÖMER ÇAMOĞLU
80 80
çalışılmamış olması, yapıların estetik olarak kötü kullanımı da vardı. Dolayısıyla büyük bir fırsat yakalanmıştı; ancak konutların yenilenmesinin parsel bazında ele alınması, bir bölgenin bütün olarak ele alınarak detaylı analizinin yapılmadan birbirinden bağımsız projelerin ortaya çıkmasının yine ileride büyük sorunlara yol açacağını düşünüyorum. Kentsel dönüşüm sonucunda ortaya çıkan bu yapıların, arsa sahiplerinin yaşam alışkanlıkları ve sosyokültürel özelliklerine çoğu zaman oldukça ters olması bir yana, önümüzdeki yıllarda bu konut bölgeleri yeniden dolmaya başladığında çok büyük altyapı ve ulaşım problemleriyle karşılaşılacağını düşünüyorum. Kısaca kentsel dönüşümde sıkıntılar var, bu sıkıntıların başında ise sürecin düşünülmeden başlatılması geliyor. Mesela Kadıköy’de bine yakın yapının ruhsatı verilmişken kalkıp zemin artı on dört kat kararı alıyorsun, zemin kullanımını artırıyorsun ama bizim asıl zemin yeşili eksik, komşudan çekeceğin bir buçuk metreyle yeşili arttıramazsın, asıl onu çoğaltmak lazımdı... Hayatın tüm alanlarında “engelsiz” yaşama uygun planlamalar ve erişim senaryoları geliştirilmesi önemli ama bu bağlamda bir engelli gerek sosyal yaşamda gerekse çalışma hayatında bir çok sorunla karşılaşıyor. Ülkemizde de engelliler için çalışmalar yapılıyor ama sizce yeteri kadar yasalarla destekleniyor mu? Engelliler için çalışmalar yapılsa da yeterli olduğunu düşünmüyorum. Ülke olarak bize bu tip konularda kanunlarla bir takım yaptırımlar uygulamazsanız kimse yapmaz. Yapılan uygulamaların bir çoğu da zaten göstermelik olarak kalıyor. Engellilerin hayatını kolaylaştırmak yerine kimi zaman önlerine daha da fazla engel çıkartıyoruz. Medeni bir ülkede engelli bir vatandaş kendi kendine yaşayabilmeli, alış verişini yapabilmeli, sinemaya gidebilmeli, toplu taşımalardan yararlanabilmeli ama maalesef bizim ülkemizde bunu yapamıyor. Bu konuya yönelik daha fazla farkındalık yaratılması, gerekli yasa ve düzenlemelerin daha kapsamlı Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
MALZEMENIN ESTETIĞI VE TASARIMDA SAĞLADIĞI ESNEKLIĞI ÖNCELIĞIMIZ; AMA BUNUN YANINDA SÜRDÜREBILIR OLMASI, TASARRUFLU OLMASI, UYGULAMA KOLAYLIĞI SAĞLAMASI VE MALIYET GIBI ÖZELLIKLERINI DE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURUYORUZ.
Ağaoğlu Çekmeköy
Ağaoğlu Çekmeköy
hale getirilmesi ve yapılan uygulamaların gerektiği şekilde denetlenmesi gerektiği görüşündeyim. Engelli insanların sosyal hayata daha fazla entegre olabilmelerini sağlamak amacıyla elbette mimarların görevi büyük, biz projelerimizde buna önem veriyoruz. Ancak herkesin elini taşın altına koyması lazım... Yapı malzemeleri yaşam döngülerinin her evresinde farklı çevresel etkilere sahip. Bu sebeple malzeme seçimi süreçlerinde çok boyutlu kriterler rol oynuyor. Sizce malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Mimar olarak doğal malzemeleri kullanmak, dönüşümün bu kadar gündemde olduğu bu dönemde dönüşebilen malzemelerden üretim yapmak tercihimiz. Ayrıca malzeme güzel yaşlanabilmeli o bakımdan da biz doğal malzemeleri seçeriz, doğal malzemenin verdiği tepki güzeldir. Malzemenin estetik ve tasarımda sağladığı esneklikte önceliğimiz ama bunun yanında sürdürebilir olması, tasarruflu olması, uygulama kolaylığı sağlaması ve maliyet gibi özelliklerini de göz önünde bulunduruyoruz. Artık günümüzde çok çeşitli malzemeleri bulmak mümkün ve malzeme üretim teknolojilerinin gelişmesi sayesinde neredeyse her geçen gün bu malzemelere yenileri ekleniyor. Kimi zaman maliyet faktörü bizi kısıtlasa da genellikle doğal taş, porselen seramik, ahşap malzemeler ile alüminyum kompozit, prekast gibi malzemeleri tasarımlarımızda tercih ediyoruz. Bu sayımızda AVM yapılarını mercek altına alıyoruz. Çoklu fonksiyonlara hizmet veren AVM yapılarının mimarisi nasıl olmalı sizce? AVM tasarımda yeni trendler nelerdir? Ülkemizde imar mevzuatında bu konuda henüz herhangi bir kısıtlama getirilmediği ve yatırımcı tarafından da hala AVM açığı var denildiği için AVM’ler yapılmaya devam
81 Ağaoğlu My Newwork
edecek. Bu rekabet ortamında AVM yapıları çeşitli gelişim ve değişimlere uğramaya başladı ki bu sadece metrekare olarak daha büyük olmasıyla alakalı bir konu değil. Tamamen içe dönük, kapalı bir kutu şeklinde yapılan AVM projelerinden artık yavaş yavaş vazgeçiliyor. AVM’ler yalnızca alışveriş ve yeme-içme işlevlerini barındıran binalar olmaktan çıkıp, içerisinde çeşitli sosyal aktivitelerin yer aldığı, çevresiyle etkileşim içerisinde olan ve daha davetkar yapılar olmaya başladı. Biz de Gebze’de yeni bir AVM projesi tasarlıyoruz. On dört bin metrekare içinde; çevre halkının buluşabilecekleri ve dostluk komşuluk ilişkileri yaşayacakları ortak mekanlar sunan, aynı zamanda ücretsiz sosyal aktivitelerin olduğu davetkar bir yapı olacak. Ayrıca AVM’lerin genellikle ofis, otel ve konut gibi farklı fonksiyonlara sahip yapılarla bir arada projelendirilmesi de değer katan bir unsur. AVM mimarisinde bana göre en önemli noktalar, açık ve kapalı mekanların dengeli dağılımıyla merak uyandıran mekanların yaratılması, mümkün olduğunca sıcak
malzemeler kullanılması, binanın çevre ulaşım imkanlarıyla entegrasyonu ve yatay ve düşey yaya sirkülasyonu ile araç ulaşımının etkin çözümüdür diyebilirim. Özelikle metropollerde kısıtlı ve sınırlı alanlarda tüm fonksiyonları içeren yapılar mimaride ne gibi önlemler aldırmakta, bu yapıların şehirlere yüklediği külfet (altyapı-trafik vs) nedir? Kalabalık şehir merkezlerinde, arsa değerlerinin çok yüksek olması nedeniyle, yapılan projelerden kazanç elde edilebilmesi, o projelerin maksimum kullanıma yönelik oldukça yoğun çözümler sunmasına bağlı. Belli bir bölgede bu konseptte yalnızca birkaç yapı olması aslında sorunları kendiliğinden doğuruyor. Zamanında böyle bir yoğunluk öngörülmediği için, altyapı ve trafik anlamında problemlerin yaşanması kaçınılmaz bir durum. Bana göre mimaride alınan önlemlerin şehirlere yüklenen bu külfeti tamamen önlemesi imkansız ancak belli önlemlerle E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ÖMER ÇAMOĞLU bu etki hafifletilebilir. Yapıya giriş çıkışların tali yollar ile düzenlenmesi veya mevcut tali yolların kullanılması, kavşak ve durak gibi yoğunluk oluşturabilecek noktalardan uzak çözümler yapılması, yaya ve araç sirkülasyonunun birbirine karıştırılmaması ve yapı içerisine doğrudan metro erişimi sağlanması gibi önlemler alınabilir.
82 82
Tüketiciler açısından bakarsak, AVM yapılarının mimari form ve karakterleri farkedilebilmekte midir, tüketici beğendiği binaları mı gezmek istemekte? Her tür yapıda olduğu gibi AVM yapılarında da mimari özelliklerin, farkında olsalar da olmasalar da, insanları kesinlikle etkilediğini düşünüyorum. Bana göre, mağaza, restoran, sinema gibi doğrudan kullanıma yönelik yerlerin tüketici açısından AVM seçiminde belirleyici olduğunu düşünüyorum. Ancak insanların bir binada hemen işlerini bitirip çıkmak isterken, bir başkasında uzun uzun vakit geçirmek isteyebildiklerini düşündüğünüzde, işte bu o binanın mimarisi ve karakteri sayesindedir. İnsanlar, hiç bir şey satın almayıp sadece vakit geçirmek için bir AVM’ye gidiyorsa, kesinlikle yapısını beğendiği bir AVM’yi tercih ediyor. AVM’lerde zamanın büyük kısmının geçirildiği ve ışık sabitliği sebebiyle gece-gündüz farkının ortadan kalktığı düşünülürse insanların çevresiyle ilişkisinin bu kadar uzun süre koparılması sizce psikolojilerini nasıl etkiler? Bana göre AVM’ye gidip uzun süre kaldığınız zaman bu durumun etkilerini hissetmeye başlıyorsunuz. Belli bir süre sonra doğal hava ve ışık alma ihtiyacı hissediyorsunuz ve normalde olduğundan çok daha fazla yorulduğunuzu fark ediyorsunuz. Bu nedenle aslında hem fiziksel, hem de psikolojik etkileri var. Bunaldığınızı hissedip kendinizi dışarı atıp temiz hava almak istediğinizde ise yalnızca yeme içme alanlarında yer alan nispeten küçük açık alanlar oldukça yetersiz kalıyor. İşte tam da bu yüzden AVM yapılarında yer yer açık alanların olması bence çok önemli. Sürekli açık alanlar olmasa bile, bina içerisinde Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Ağaoğlu Bakırköy
ara sıra dışarısının görülebildiği yerlerin olması bile psikolojik açıdan olumlu etki yaratabiliyor. AVM yapılarında akustik ve gürültü kontrolünün önemi hakkında kısaca görüşlerinizi alabilir miyiz? Bu konuda ne gibi çözümler sunuyorsunuz? Bildiğiniz gibi çoğu AVM yapısında büyük galeri boşlukları bulunuyor. Bu boşlukların her ne kadar görsel anlamda, çatıdan ışık alma anlamında ve hava sirkülasyonu açısından olumlu yönleri olsa da farklı katlar arasında sesin taşınmasına, yankı ve uğultuya da sebep olabiliyor. Bunun haricinde yeme içme alanlarının yoğun olduğu yerlerde de ses seviyesi oldukça fazla olabiliyor. Akustik önlem anlamında esas olarak iç mekanlarda ses yutuculuğu yüksek, akustik özellikli malzemeleri tercih ediyoruz. Özellikle asma tavanlarda kullanılan malzemeler önemli rol oynuyor. Bunun haricinde AVM yapılarında oldukça fazla, büyük teknik alanlar ve cihazlar bulunmakta, bu cihazlar genellikle çok gürültülü çalıştığından dolayı cihazların
etrafına veya bulundukları odaların içerisine ses yalıtımı yapılmasını öngörüyoruz. Benzer şekilde AVM’de sinema veya tiyatro varsa, bu alanların da birbirleri arasında ve dışarıdan ses yalıtımı yapılmasını öneriyoruz. Son olarak, projeleriniz ile uluslararası ödüllere imza atıyorsunuz ve bu yıl yine International Property Awards’da ödül aldınız. Bu güne kadar kaç projeniz ödüllendirildi ve ödüle layık görülmek sizin için ne ifade ediyor? Bugüne kadar 10’un üzerinde projemiz ödüllendirildi ve bunlardan 8’i International Property Awards’a ait. Bu yıl, katıldığımız 3 proje de ödül aldı ve bu projeler nispeten büyük ölçekli diyebileceğimiz prestijli projeler... Bu anlamda verilen ödüller, projelere değer katmakta ve bu bizim için gurur verici. Esas olarak yaptığımız projeler bizi tanımladığı için, uluslararası düzeyde ödüller aldığımız zaman, doğru yolda ilerlediğimizden bir kez daha emin oluyoruz.q
83
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Proje Fotoğrafı: Kadir Aşnaz
HAKAN HELVACIOĞLU
84
Kuvars; Nefes Alabilen Aynı Zamanda Hijyenik Bir Malzeme Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
H2C INTERIOR DIZAYN HER NE KADAR MODANIN ÜZERINDE TASARIMLAR YAPMAYA, BEĞENILERIN ÖTESINDE UZUN SOLUKLU MEKANLAR YARATMAYA ÇALIŞSAK DA YINE DE BENIM DE ESINLENDIĞIM, YOLA ÇIKTIĞIM, BIR ARAYA GETIRMEKTEN MUTLU OLDUĞUM VE BUNU KENDIMCE FORMÜLIZE ETTIĞIM BIRLIKTELIKLER VAR. Meslek hayatınıza mekan, fikir, görsel sunum, kostüm, dekor ve endüstriyel ürün tasarımı ile başladınız daha sonra mimari de eklendi bunlara, mimari anlamda da hem tasarım hem uygulama yapıyorsunuz, çok yönlülüğün tanımı gibisiniz aslında... Peki siz kendinizi nasıl tanımlamayı tercih edersiniz? 85
Ben kendimi sadece tasarımıcı olarak tanımlıyorum; çünkü tasarım kavramı ne düşündüğünüzle ne hedeflediliğinizle bağlantılı ve ben her şeyin tasarlanabilir olduğunu düşünüyorum. Farklı bilinmezleri bir araya getirip belli bir şey üretmek eğer tasarımsa- bazen tasarım ve özel üretim karıştırılır- ben bir tasarımcıyım; çünkü geri kalan her şeyi tasarlayıp, geliştirip aynı zamanda ürettirebiliyorum. Aslında farklı kültürleri de bir araya getirebiliyorsunuz; çünkü Köln’de doğdunuz ve Viyana’da eğitim aldınız, bu birikimleriniz tasarımlarınıza nasıl yansıyor? Atalarımız geçmişini bilmeyen geleceğini göremez der, mimaride de stilleri, tarihi dönemleri bilmeyen farklı şeyler üretemez ki tarihi dönemler mimaride; mobilya tasarımından, kumaş desenine, renklere varıncaya kadar periyotlar halinde değişimler gösteren bir süreç... Bunlara hakim olduğunuz takdirde bunların içinde yeni alanlar yaratıp farklı şeyler üretip, yorumlayarak bambaşka şeyler elde edebiliyorsunuz. Geçmişe dönük bilgi dağarcığınız fazla ise bir o kadar malzemeniz oluyor ve dolayısıyla yenisini üretebiliyorsunuz. Benim malzemem çok yoğun dolayısıyla bunları çok daha rahat kullanabiliyorum. Özelikle eğitimim gereği yüzde seksen iç mimari tasarım yapıyorum ve bunu her noktası ile uygulayabiliyorum. Kumaşından, ahşabına, sert zemin malzemesinden, sanat objelerinin seçilip yerleştirilmesine kadar o fotoğrafı tamamlıyorum; her noktası estetikle de orantılı ve bağlantılı olduğundan bunu yapabilmek için belli bir birikime sahip olmanız lazım. Ben de bütün bu birikimleri dağarcığımda bulundurduğuma inanıyorum ve bu özgüvenle hareket ediyorum açıkcası.
Fotoğraf: Cengiz Dikbaş E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HAKAN HELVACIOĞLU Sizin için günlük yaşamda tasarımın ve renklerin önemi nedir? Aslında hayatı kolaylaştıracak her şey tasarımsa eğer, tasarım insanlar için çok önemli. Tasarımın kökeninde ergonomi, işlevesellik, yönlendirme duygusu var. Tasarımın ucu o kadar açık ki; dışarı çıktığınızda bastığınız kaldırım, bindiğiniz araba, gördüğünüz tabela yönlendirmelerinin renkleri gibi endüstriyel tasarımdan grafik tasarıma, görsel tasarımdan estetik tasarıma varıncaya kadar tasarımlar dünyasında yaşıyoruz. Renklerin önemi ve renk kullanımı aslında bir kompozisyon; mekan fonksiyonlarına ve kullanım alanlarına uygun doğru renk seçimi önemli. Her mekan kendine özel ve her mekanın renk skalası da kendine özel oluyor, mekanın ruhuna göre renk paleti oluşuyor. Proje Fotoğrafı: Kadir Aşnaz 86 86
Renkler, desenler, kumaşlar... Aslında bu modanın da bir tanımı, peki modanın etkileri tasarımlarınıza yansıyor mu? Ağırlıklı olarak ev tasarımı yaptığım için bunun kumaştan, renkten, desenden ayrı olması mümkün değil. İşin içerisine renk, kumaş, tekstil girdiği zaman otomatik olarak zaten bunun modası var. Her ne kadar modanın üzerinde tasarımlar yapmaya, beğenilerin ötesinde uzun soluklu mekanlar yaratmaya çalışsak da yine de benim de esinlendiğim, yola çıktığım, bir araya getirmekten mutlu olduğum ve bunu kendimce formülize ettiğim birliktelikler var. Kumaş renkleri, dokular, tonlamalar gibi bütün bu kendimce yarattığım formülü uyguladığım için projelerim beğeni alıyor. Dolayısıyla bunun modadan, kumaştan veya herhangi bir desenden ve bunların birlikteliğinden ayrı olması mümkün değil; yani mimar olarak zaten iyi noktaları ortaya çıkarmak, olumsuz detayları gizlemek için ışıktan, renkten ve tonlamalardan yaralanıyoruz. Dolayısıyla iç mimari tasarımda modanın, sanatın, rengin, bütün bu estetik ve illizyonist detayların bir arada kullanıldığı bir tasarım yapıyoruz. Ben uzun soluklu mekanlar yapmak istiyorum yani şu anda pembeler, maviler, kırmızılar moda diye hadi evinizi bu renklerle Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Proje Fotoğrafı: Kadir Aşnaz
BENIM IÇIN DOĞRU VE ÖNEMLI OLAN; MIMARININ KIMLIĞI, DIŞ KABUKLA IÇERISININ UYUMU VE MIMARIYE OLAN SAYGIMDAN BUNUN DENGESINI DOĞRU ORANDA SAĞLAYABILMEK...
yapalım gibi bir çıkışım yoktur. Benim için doğru ve önemli olan; mimarinin kimliği, dış kabukla içerisinin uyumu ve mimariye olan saygımdan bunun dengesini doğru oranda sağlayabilmek... Sonrasında da kullanıcıların beklentileri, onların fonksiyon ve konfor rahatlığı ile o mekanı gerçekten uzun vadede güzel gösterebilecek altyapı renklendirmeleri ile tasarlamak önemli. Bu her mekan için farklı olabiliyor; bir Bodrum evi ile Bolu’da ki bir dağ evini aynı kategoriye koyamazsınız, farklı beklentiler vardır. Kışın sıcak tonlar kırmızılar, yazın serin tonlar sevilir, mekandaki ters ışığı yok etmek için beyaz kullanılmaz, maviler, beyazlar karıştırılır. Dolayısıyla yola çıkışım budur, her zaman doğrudan yanayımdır ve bunu empoze etmeye çalışırım. Genelde klasik stilde mekanlar tasarladığınız bilinir. İç mimaride en çok hangi stili seviyorsunuz, sizin tercih ettikleriniz hangileri? Genellikle zor ve fazla detaylı olmalarına rağmen büyük ölçekli ve klasik evleri tercih etmişimdir ama beni yönlendiren mekanın kendisi. Modern miyim, klasik miyim gibi kavramların arasında sıkışıp kalmayı sevmiyorum, o evde ne hissediyorsam ben ona uygun olan her şeyi belli ölçüde, kendimce formüllerle bir araya getiriyorum.
87
Proje Fotoğrafı: Kadir Aşnaz
Dolayısıyla kurallara bağlı kalmayı sevmiyorum. Ben mimarlığın bir stil olması gerektiğine değil, mekanların stil olması gerektiğine inanıyorum. Tercih ettiğim; klasik ama yalın, alt yapısı çözülmüş, uzun soluklu, klasik ve modern sanat eserlerinin de kullanıldığı projeler oluyor. Kandilli’de yaptığınız restorasyon projesinde eski bir yapıyı tekrar hayata kazandırdınız, o süreçten biraz bahsedebilir miyiz? “Kandilli’de Bir Türk Evi” olarak basına yansıyan projem hem restorasyon hem mimari hem de iç mimarinin her aşamasını barındırıyor. Peyzaj düzenlemesi dahil viran bir arazide bir hayatı var ettik diyebilirim. Orası, bir tek ön cephesi kalmış, neredeyse bir gece kondu gibi üreyerek deforme edilmiş bir bina idi ve vahşi bir arazide idi. 1700’lerden kalma, Kandilli’nin o eski yazlık köşklerinden biri olan binanın ön cephesi çok deforme
olduğu için onu yeniden canlandırmak lazımdı. Bunun için projede bir restoratör danışman ile çalıştık. İçinde çoklu katmanlar halinde mimari bir plan oluşturduk, bütün açık alanlar birbirini görüyor, nefes alabilen bir bina tasarladık. Binanın toprak altından birinci kat olan bölümünü betonarme yaptık, geri kalanını ahşap yapmaya karar verdik, dolayısıyla yüzde yüz aynısı gibi oldu. Demek ki doğru yaklaşıldığı; mekanıyla, lokasyonuyla, bulunduğu topografyayla tam örtüştüğü takdirde o ev gerçekten hep oradaymış gibi olabiliyor. İç mimarinin sürdürülebilirlik ve ekolojik boyutuyla ilgili görüşleriniz nedir? Eğer mimariyle bağlantılıysa, yani binanın kendisinin yeşil bina olmasını beklemiyorum ama en azından kendi kendini idare edebilen, altyapısı düzgün olan, nispeten çevreye duyarlı bir binanın içerisindeyse E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
HAKAN HELVACIOĞLU
sizin mekanınız sürdürülebilir olabiliyor. O zaman biz de izolasyonlarına dikkat etmek, kullanılan ürünlerin kanserojen olmaması, doğal malzeme kullanmak, gün ışığını efektif olarak içeri almak gibi kriterlere dikkat ederek, önlemlerimizi alıyoruz. Bu, bina içerisinde de devam edebiliyor; kullanılan ahşapların doğal malzeme olarak zaman içerisinde bozulmayacak şekilde olması, zehirli olmayan boyalarla işlenmesi, iklimlendirmenin enerji tasarruflu yapılması, duvarların nefes alması derken kumaşların yüzde yüz organik olmasına kadar yaptığımız çalışmalar oldu ve benim için çok da keyif vericiydi, bu konuda kendimi keşfetmeme de olanak sağladı. 88 88
Sağlıklı yaşam için iç mekan kalitesi çok önemli, bu bağlamda kullanmayı tercih ettiğiniz ve en çok sevdiğiniz malzemeler neler? Ahşap, doğal dokular, hasır, yosun hasırları, sentetik olmayan duvar kağıdı, nefes alan boyalar, doğal mermer ve kuvars, kullanmayı sevdiğim malzemeler. Özellikle Kuvarsı projelerimde fazlaca kullanıyorum. Kuvarsı tercih etmenizin sebebi nedir? Plastiğe doğa da bile tahammül edemezken evin içinde kullanmayı zaten sevmiyordum. Özellikle tezgahlarda plastik içerikli bir malzeme yerine doğal mermer kullanmayı tercih ediyordum. Sonra kuvarstan üretilmiş plakaların aslında doğal olduğunu öğrendim; Manisa’da ileri teknolojilerle üretim yapan Belenco fabrikasını ziyaretimde Kuvars yüzeylerin eşsiz tasarım imkânları sunduğunu, Kuvarsın dayanımının doğal taşlardan ve diğer muadil malzemelerden çok daha üstün özelliklere sahip olduğunu gördüm. Doğal bir reçine ile yeniden işlenerek yapılan plakalar, doğal statüsüne giriyor ve daha hijyenik daha sürdürülebilir oluyor.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Proje Fotoğrafı: Kadir Aşnaz Peki projelerinizde kuvars yüzeyleri ağırlıklı nerelerde kullanıyorsunuz? Kuvars; nefes alabilen aynı zamanda hijyenik bir malzeme olduğu için mutfak ve banyolarda çok rahatlıkla kullandığım bir malzeme. Mermer kadar sonsuz değil ama üretilen skala da git gide genişliyor, bunu da ben bir araya getirerek çok güzel kullanıyorum. Bazı projelerde banyoda duş teknelerini de ilave ediyorum, duvarları kapladığım projelerde de oldu ve çokta başarılı. Bu açıdan Kuvarsa tezgah malzemesi gözü ile bakılmazsa her noktada kullanılabilir, kaldı ki Bakü Havaalanının bütün zeminleri kuvarstan yapıldı. Zeminde kuvars plakalar büyük seramikler gibi dönmüyor, aşınmıyor, trafiğe çok dayanıklı, çabuk üretilebiliyor ve ton farkı olmuyor.
Ankara’daki bir projemde zeminleri, merdivenleri bile kuvars yaptık, İstanbul’daki bir projemde ise bütün duş ve tezgahları kuvarstan yapıyoruz ve hiç bir problem yaşamıyoruz. Son dönem projelerinizden bahsedebilir misiniz? Ağırlıklı iç mimari anlamda çalışıyorum, Bodrum’da projelerim var, her birinde farklı bir dünya yaratmaya çalıştığım için keyif alıyorum. Mimari anlamda çok tipik Bodrum evi değil, daha yalın, daha modern birbirinden farklı projeler yapıyorum. Onun dışında Beykoz Konaklarında hoş bir Kır Evi projem var ve Akatlar’da bir projem var. Şimdi bir, iki inşaat şirketine danışmanlık yapmaya başladım, onlarla da hoş projeler üreteceğiz, ben de heyecanlıyım. q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Zamanın Ötesinde
Tasarım Kaşifleri 90
Mart - Nisan 2016, 30. Sayı
MARK FOSTER GAGE
DEĞERLİ BİR MİMARİ ÜRETMEYE OLDUĞU KADAR ANITSALLIĞA ODAKLANDIĞIMI SÖYLEYEMEM. GÜNÜMÜZDE BİRÇOK MİMARİ YETERLİ DEĞİL, HEM ENTELEKTÜEL HEM FİZİKSEL OLARAK... BU YÜZDEN MESLEĞE BİRAZ AĞIRLIK GETİRMEYE ÇALIŞIYORUM AMA BUNU TARİHİ YÖNTEMLERLE DEĞİL İLERİ TEKNOLOJİLERLE YAPMAYA ÇALIŞIYORUM.
Çok yönlü bir insansınız ve birçok işi birlikte yürütüyorsunuz, peki siz kendinizi nasıl tanımlamayı tercih ediyorsunuz?
91
Her şeyden önce ben bir mimarım. Tüm araştırmalarım, yazılarım, öğretilerim ve verdiğim dersler bunun üzerine şekillenmekte. Açıkçası saygı duyduğum mimarların çoğu da; Alberti’den Zaha’ya, “tam olarak A’dan Z’ye kadar”, bu uğraşlarla ilgilenmişlerdi. Birçok projenizde faydacılık ve anıtsallık gibi dikkate değer özellikler görüyoruz. Bu, ilerlemek istediğiniz mimari yolda kasıtlı bir tercih miydi, yoksa sadece bir tesadüf mü? Değerli bir mimari üretmeye olduğu kadar anıtsallığa odaklandığımı söyleyemem. Günümüzde birçok mimari yeterli değil, hem entelektüel hem fiziksel olarak... Bu yüzden mesleğe biraz ağırlık getirmeye çalışıyorum ama bunu geleneksel yöntemlerle değil ileri teknolojilerle yapmaya çalışıyorum. Geçmiş röportajlarınızdan birinde “New York Şehri’nde inşa edilen çok yüksek binaların çoğu hakikaten mimari tasarımdan uzak – bu binalar sadece muhtelif cam giydirme cephe ürünleriyle kaplı uzun kutular. Bu tasarım değil...” demiştiniz. Tam olarak ne demek istediniz? Mimarinin; bir program düzenleyip, onu da sıkıcı bir cam örtüyle kaplamaktan daha fazlası olması gerekiyor. Bana göre insanlar bunu mimariyle karıştırıyor. Bu mimari değil. Tasarım çaba gerektirir. Koca bir kutudan bina yapmak ve camdan bir ön cephe seçmek tasarım değildir.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SÜRDÜRÜLEBILIRLIK HER YERDE VE GÖRÜNMEZ OLMALI. İYI MIMARI SÜRDÜRÜLEBILIR OLMALI, AMA SÜRDÜRÜLEBILIR OLMAK BIR MIMARI YAPIYI IYI KILMAZ.
Manhattan’ın mimari tasarımdan yoksun çok yüksek gökdelenlerine bir tepki olarak, şehir için 102 katlı, Gotik yontular ile kaplı bir kule tasarladınız. Projenin tasarım kriterleri ve çevresine kattığı değerden bahseder misiniz?
92
Tasarımımızın, başka şeylerin yanı sıra, çevreye estetik katkı sağlamasını kastettim. Estetik derken kültürel ve sosyal olarak demek istiyorum. İnsanlar “estetik” kavramını sıklıkla önemsiz görerek yok sayıyor. Ama kişiliği üreten şey mimarilerin estetiği ve kişilik insan hayatının en önemli yönlerinden birisidir. Pazarlamadan markalaşmaya her şey kişiliğin üretimi ve silinmesi ile ilgili. Mimarlar ürettikleri binaların estetik niteliklerine daha dikkatli değinmeliler. Önemsiz sebeplerden değil, aksine çok önemli sebeplerden ötürü... “Yeşil”, “sürdürülebilir” ve “ekolojik” gibi kavramlar hayatımıza girdi ve birçok alanda tartışılıyor. Günümüzün popüler konularından biri ise Sürdürülebilir Mimari. Sürdürülebilir ve çevre dostu mimari tasarım üzerine düşünceleriniz nelerdir? Tüm mimari yapılar sürdürülebilir ve doğa dostu olmalı. Bu mimarinin özünde olmalı. Ancak mimari yalnızca sürdürülebilirlik ile ilgili olmamalı. Bir bina yalnızca çok sürdürülebilir olduğu için “LEED Platinum” sertifikası Mart - Nisan 2016, 30. Sayı
aldığında, insanların onun iyi bir bina olduğunu düşünmesi beni endişelendiriyor. Sürdürülebilirlik bir bina için elektrik ya da su tesisatı gibi olmalı, her binada mevcut ama binaları sadece ondan ibaret yapmaya gerek yok. Elektrik tesisatı olan ilk bina ünlüydü ve buna sahip olmasıyla biliniyordu; ama bugün hiç kimse “bak, benim binamın elektrik tesisatı var!” demiyor. Sürdürülebilirlik her yerde ve görünmez olmalı. İyi mimari sürdürülebilir olmalı, ama sürdürülebilir olmak bir mimari yapıyı iyi kılmaz. Geberit etkinliği için Türkiye’ye geldiğinizde bizlerle tasarımlarınızı ve fikirlerinizi paylaştınız. Etkinlikle ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz? Üniversite öğrencisiyken bir bahar tatilinde tüm paramı Ayasofya’yı görmek amacıyla İstanbul’a gelmek için harcadığımı hatırlıyorum. Amerika’daki üniversite öğrencilerinin çoğu eğlenmek için Meksika’ya giderken benim için o zaman İstanbul’da olmak inanılmaz bir deneyimdi. İstanbul’un 20 yılda çok değişmiş olduğunu söylemek isterim. İstanbul’da bir mimari projem olmasını çok isterdim, böylece daha sık gelmek için bir sebebim olurdu. Etkinlik benim açımdan müthiş geçti ve seyirciler harika sorular sordular. Bir çok inanılmaz insanla tanışma fırsatım oldu.q
Şaşırtıcı!
marmoleum®
FLOORING SYSTEMS
FORBO FLOORING YAPI FUARI İSTANBUL’DA! Ödüllü ve yeni koleksiyonlarımızı ilk defa tanıtacağımız standımıza sizleri de bekleriz.
10-14 Mayıs 2016 39.TURKEYBUILD Yapı Fuarı İstanbul Salon 12, Stand 563
creating better environments www.forbo.com/flooring/tr
NURSEMA ÖZTÜRK & MUSTAFA ÖZTÜRK
94 94
Projelerimizde Tercihimiz Doğa İle Uyumlu Tasarımlar Mart - Nisan 2016, 30. Sayı
M&N MİMARLIK
BİZİ EN ÇOK RAHATSIZ EDEN KONULARIN BAŞINDA TÜRKİYE’DE DOĞRU GERÇEKLEŞMEYEN ŞEHİR PLANLAMASI VE BİLİNÇSİZ BETONLAŞMA GELİYOR. OTURDUĞUMUZ BİNALAR KENTSEL DÖNÜŞÜME GİRERKEN HEPİMİZ BİLİNÇSİZCE; BİRAZ DAHA KAT ÇIKAR MI, İMARDA ARTIŞ OLUR MU? KAYGILARINI YAŞIYORUZ VE YEŞİLİ UNUTTUĞUMUZU BİLE HATIRLAMIYORUZ. 95
M&N Mimarlık ve İnşaat firması olarak müteahhitliğin ötesinde tasarım dili ve kalitesiyle butik konut projeleri üretiyorsunuz. Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz? M&N Mimarlık, çağdaş ve seçkin inşaat projelerini uygulayan ve kendi çizgisini de bu projelere katarak iyi bir kimlik oluşturmak amacıyla tasarım, proje ve uygulama yapan bir firma. Kurucuları olarak bizlerin iç mimar /akademisyen ve inşaat mühendisi olması, yirmi iki yıldır hizmet veren firmamızın kalite ve tasarım gücünü oluşturan en önemli faktörler olduğunu düşünüyoruz. M&N Mimarlık olarak bu güne kadar yüz ellinin üzerinde AVM inşaatı, üç yüzün üzerinde banka şubesi ve pek çok konsept ofis tasarımı ile showroom tasarımları yaptık. 2011 yılından beri de Kadıköy/Yoğurtçu Parkı ve çevresinde müteahhitliğin ötesinde tasarım dili ve kalitesiyle butik konut projeleri üretiyoruz. Son dönemde hayata geçirdiğiniz kentsel dönüşüm projeleriniz dikkat çekiyor. Kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki bu hızlı değişim hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Bizi en çok rahatsız eden konuların başında Türkiye’de doğru gerçekleşmeyen şehir planlaması ve bilinçsiz betonlaşma geliyor. Oturduğumuz binalar kentsel dönüşüme girerken hepimiz bilinçsizce; biraz daha kat çıkar mı, imarda artış olur mu? kaygılarını yaşıyoruz ve yeşili unuttuğumuzu bile hatırlamıyoruz. Eskiden evler bahçeliydi, o bahçesi olan evler 1960’larda apartmanlara dönüştü, sonra bahçeli E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
NURSEMA ÖZTÜRK & MUSTAFA ÖZTÜRK
96
apartmanlar da dönüşmeye başladı ve binalarımızın önünde ya da arkasındaki o bahçeler otopark betonu ile kaplandı. Sonuç olarak toprağın ne suyu emme ne de nefes alma şansı kaldı. Şehirlerimize bunu bir kanser hücresi gibi sunduk ve betonlaşmaya kurban olduk. Belki bu durumu tümünden düzeltmeye gücümüz şimdilik yetmez; ama kentsel dönüşüm ile aslında buna bir dur diyebilirdik. Biz M&N olarak 2011 yılından beri kentsel dönüşüm kapsamında projeler yapıyoruz. Binalarımızda ahşap görünümünü daha yoğun ve dengeli kullanıyor, antresit kayar panjur sistemi ile çağdaş mimariyi Yoğurtçu Parkı yeşilliği ile yarıştırmadan beton görüntüsünden uzak tutmaya çalışıyoruz. Farklı peyzaj ve aydınlatma sistemi ile daha çağdaş ve modern peyzaj uygulamaları yapıyoruz. Daha maliyetli olmasına rağmen otopark sorununu otolift kullanarak çözüyoruz ve en azından bahçeleri kazanmaya çalışıyoruz. Bu konuda sunduğumuz çözüm ve farklılıklarımızla, mesleğimizin tüm avantajlarını sonuna kadar kullanarak, daha Mart - Nisan 2016, 30. Sayı
planlı, daha konforlu ve doğaya saygılı binalar üretmeye çalışıyoruz. Kadıköy Yoğurtçu Parkı ve çevresinde dönüşüm projelerine imza atıyorsunuz. Peki bu bölgeyi tercih etmenizdeki sebepler nelerdir? Kadıköy, aslında yüz yıllardır çok önemli bir yerleşim yeri. MÖ 68’de kurulmuş olan Kalkedon, zamanında ticaret ve yerleşim alanı olarak da ciddi bir öneme sahipmiş. Ancak son yüz yılda nedense Kadıköy’ün o güzelim tarihi göz ardı edilmeye başlanmış, çarpık kentleşme ve maddi imkansızlıklar ile tabiri caizse katledilmiş. Yoğurtçu Parkı ise Osmanlı’nın ilk tescilli parkı ve 1970’li yıllarda uygulanan yanlış bir imarla bölgedeki köşkler, ahşap evler yıkılmış, parsellere bölünmüş ve bugünkü apartman mimarisi ile katledilmiş. Aslında bu bölge değeri unutulmuş, Kurbağlıdere’nin yıllarca çözülemeyen pis kokusundan dolayı da göz ardı edilmiş bir bölge. Bizim bu bölgeyi seçmemizin nedeni; bir yüzyıl boyunca unutulmuş bu güzel bölgenin daha
yaşanır bir hale gelmesini ve eski değerine kavuşmasını sağlayabilmek. Ayrıca ulaşım açısından son derece kolay ulaşıbilir bir bölge ve çevre yolundan da bağlantı sağlanabiliyor. Önündeki yemyeşil tarihi Yoğurtçu Parkı ile, denizle iç içe olması ve buranın gelecekte yeniden moda olabileceğine inancımız yüksek olduğu için de bu bölgeye tercih ettik diyebilirim. Aslında çok kiymetli bir alan olduğu için yanlışlıkları düzeltmek, buradaki dönüşümün çok farklı olmasını ve arkadaki binaların çok yüksek olmamasını istedik. Mimari anlayışın çevreye ne kadar zarar verdiğini, bundan dolayı da böyle tarihi bir dokunun yok olduğunu görüyoruz. Bu sebeple bölgeye odaklandık; daha sürdürülebilir, mimari ve kentsel arayüz diyebileceğimiz bir yüz ile ortaya çıksın, insanların hakettiği, çağdaş, yüksek standartlarda bir anlayış olsun istedik. Sürdürülebilir bir bölge haline gelmesi için de burada yaşayan insanların yaşam kalitesini artıralım ve buraya sahip çıksınlar istedik. Biz projelerimizde standartı yüksek tutarak aslında bu bölgenin rantını da yükseltmiş olduk. Bina konseptlerini daha çok ahşap
bölgeye avantajlar sağlıyor diyebilirim. Mimari açıdan da burada yaşayan insanlara daha yüksek standartlarda konutlar sunuyoruz. Normalde Kadıköy Belediyesi’nin vermiş olduğu haklar ile yapılabilecek yükseklikler belli ama biz mimarinin çizgiselliği ile yatay hatlar kullanarak binayı yüksek göstermemeye çalışıyoruz. Ayrıca otoparklarda otolift kullanarak binalara bahçeler kazandırıyoruz. Teknolojiyi kullanarak yapmış olduğumuz en önemli çözümlerden bir tanesi bu ve bulunduğu çevreye değer katan bir çözüm olduğunu düşünüyorum. Projelerde çok fazla balkon yapamıyoruz; ama yaptığımızda da cam balkon sistemi kullanıyoruz. Pencerelerde yere kadar inen camlar kullanarak böylece hem mekan içinde hem de binanın dışarıdan görüntüsünde daha iyi bir etki yaratıyor. Malzeme seçimi süreçlerinde çok boyutlu kriterler rol oynuyor. Sizce malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
ÖNÜNDEKİ YEMYEŞİL TARİHİ YOĞURTÇU PARKI İLE, DENİZLE İÇ İÇE OLMASI İLE BURANIN GELECEKTE YENİDEN MODA OLABİLECEĞİNE İNANCIMIZ YÜKSEK...
ve doğa ile uyumlu olabilecek malzeme seçimlerimizle oluşturduk. Taş malzemeleri ve camı bolca kullandık, ışığın geçirgenliğini panjur sistemleriyle oluşturmaya çalıştık. Projelerimizin en önemli özelliği ise depreme dayanıklı binalardan oluşması Kentsel dönüşüm kapsamında avantajlı projeler üretiyorsunuz. Projeye ve bulunduğu bölgeye sağladığınız avantajlar nelerdir? Kentsel dönüşüm projeleri kapsamında yapmış olduğumuz bu konut projelerinin doğadan esinlenen tasarımlar olması avantaj diye düşünüyorum. Ahşap tonlarını, antrasit ve vizon tonlarını kullanarak doğayı anımsatan tonlamalarla biraz daha kendini kamufle eden binalar üreterek, çevresiyle uyumlu bir mimari kimlik oluşturduğumuz için
Yapı malzemeleri seçimlerini yaparken çevre duyarlı ve geri dönüşebilir olmasına çok önem verilmeli ve biz de elimizden geldiğince buna dikkat etmeye çalışıyoruz. Camı ve ahşabı çok kullanıyoruz; alüminyum ve seramik dönüşebilir malzemeler olduğu için tercih ediyoruz. Ayrıca birçok müteahhidin pahalı olduğu için kullanmadığı ses izolasyonlu boruları kullanıyoruz. Su ve yağmur suyu borularında tercihimiz ses izolasyonlu borular oluyor; çünkü gürültü apartmanlarda büyük sıkıntı yaratıyor. Biz bu bakımdan bu boruları tercih ediyoruz ve bizim binalarımız sessiz binalar oluyor. Cephelerde de mantolama yapıyoruz ve mantolamanın üzerine de kompozit malzeme kaplıyoruz. Bu, ısı yalıtımı açısından büyük bir avantaj sağlıyor ve ciddi oranda ısı kaybını engellemiş oluyoruz.
NURSEMA ÖZTÜRK & MUSTAFA ÖZTÜRK
BİZİM GENEL ÇİZGİMİZ ANLAŞILABİLİR VE KULLANIŞLI TASARIMLAR ÜRETMEK. ÖZELLİKLE NPLUS BANYO PROJELERİMİZDE TERCİH ETTİĞİMİZ BİR MARKA, ÇİZGİSİ BİZE ÇOK YAKIN VE AYNI DİLİ KONUŞUYORUZ DİYEBİLİRİM. 98
“Tasarımlarda doğayı ön plana çıkartış var, artık doğallık farkedilebilir bir düzeyde. Mobilyalarda da doğal tasarımlar ile yalın ve ferah mekanlar yaratarak konfor sağlamak daha doğru diye düşünüyoruz.” demiştiniz bir önceki röportajınızda. Peki projelerinizin iç mimari tasarımında dikkat ettiğiniz unsurlar nelerdir?
bir konsep ortaya çıkarmış oluyoruz. Işık alabilen, güneşi bolca içeriye kadar getirebilen açıklıklar yaratıyoruz. Mümkünse birçok dairede açık mutfak yapmayı tercih ediyoruz çünkü salonla iç içe olması aile içindeki iletişimi de güçlendiriyor. Kullandığımız aspiratör gibi beyaz eşyalarda da en iyi ve en son teknolojileri tercih ediyoruz.
Yapmış olduğumuz iç mimari tasarımlarda doğayı içeri almaya çalışıyoruz. Önümüzde çok güzel Yoğurtçu Parkı var ve parkın doğa manzarasını evin içindeki renklerde de devam ettiriyoruz. Naturel ahşap tonları ve açık renkleri kullanıyoruz, duvar boyasında çok açık kum beji, yine doğadaki renkleri tercih ediyoruz. Tam beyaz gibi kendini ön plana çıkartan renkler yerine her şeyle uyum sağlayabilen tonları kullanıyoruz, seramiklerde de çok açık renklerle mekanda hoş bir ferahlık sağlıyoruz. Böylece birbiriyle uyumlu renkleri tercih ederek bütünsel doğal
Açık mutfaklarda kullandığımız çekiş gücü kuvvetli ama sessiz aspiratörler, akıllı teknolojilerle üretilmiş enerji ve su tasarruflu beyaz eşyalar ile malzeme seçimlerimizde bir fark yaratıyoruz. İç mimari olarak da insanı rahat ettirebilecek niteliğe sahip tasarımlar üretmeye önem veriyoruz.
Mart - Nisan 2016, 30. Sayı
Projelerinizde çözüm ortaklarınızdan biri olan NPLUS Banyo’yu tercih etme sebebiniz nedir? Mekana kattığı değeri nasıl tanımlarsınız?
Projelerimizde özellikle ıslak hacimlerde minimal tasarımları tercih ediyoruz. Bizim genel çizgimiz anlaşılabilir ve kullanışlı tasarımlar üretmek. Herkese, her yaşa, her kültür düzeyinde insana hitap edebilmesi bizim için çok önemli. Özellikle NPlus projelerimizde tercih ettiğimiz bir marka onların çizgisi bize çok yakın ve aynı dili konuşuyoruz diyebilirim. Bizim ne istediğimizi çok iyi anlıyorlar ve NPlus’ın çizgisi, kalitesi ve servisinden dolayı memnunuz. Yeni projemizde de yine NPlus’ı tercih ettik. Tasarımlarının asma dolap şeklinde altı rahatlıkla temizlenebilir tasarımlar olması, özellikle bizim gibi çanak lavabo tercih etmeleri, tezgahlarının kullanışlı ve rahat temizlenebilir bir malzeme olması bizim için çok önemli tercih sebepleri. Ayrıca banyolarda kullandığımız seramiklerle Nplus Banyo dolaplarının renklerini de kombin edebiliyoruz, dolayısıyla renk seçimlerinden tasarımlarına kadar bize hitap ettiği için özellikle NPlus
GÖKHAN AKTAN ALTUĞ
100 100
Özdilek Bursa
Cam; Saydam, Dayanıklı, Görsel Açıdan Artıları Olan Bir Malzeme Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
TAGO MİMARLIK BINLERCE YIL ÖNCE YAPILMIŞ YAPILARDA BILE IŞIK, MIMARININ HIYERARŞISINI YÖNETEN ÖNEMLI BIR KRITER. GEÇMIŞTE; ÖZELIKLE DINI YAPILARDA, TAPINAKLARDA BUNU ÇOK NET GÖRÜYORSUNUZ. GÜNÜMÜZDE ISE IŞIĞI BOL ALMAK, AYDINLIK VE FERAH ALANLARDA BULUNMAK BIR AVANTAJ, BUNUN IÇIN DE CAMDAN YARARLANIYORUZ. Mimari projelerde doğal ışığın mekana girişi önemli, bunu sağlayan önemli bir yapı malzemesi de cam, siz projelerinizde cam seçiminde neleri göz önünde bulunduruyorsunuz, hangi alanlarda ne tür camlar tercih ediyorsunuz? Binlerce yıl önce yapılmış yapılarda bile ışık, mimarinin hiyerarşisini yöneten önemli bir kriter. Geçmişte özelikle dini yapılarda, tapınaklarda bunu çok net görüyorsunuz. Günümüzde ise ışığı bol almak, aydınlık ve ferah alanlarda bulunmak bir avantaj, bunun için de camdan yararlanıyoruz. Camın; saydam, daha dayanıklı ve görsel açıdan artılarının olması sebebiyle camı tercih ediyoruz. Cam kullandığınız cepheler; renk, doku ve boyutuyla öne çıkabiliyor. Camın kırılganlığını, kristal yapısını aşabildiğimiz yapılarda camı, nasıl iddialı kullandığınızı anlatabilmek için bazen düşünmediğiniz ebatlarda kullanımını zorluyoruz. Bu da mimaride size ilgi çekici noktalar yaratabiliyor. Camdaki alternatif ve farklı boyutlar; daha az detayı olan fakat daha net şeffaflık yakaladığınız tasarımları getirebiliyor, bu yüzden camı kullanmayı seviyoruz.
101 101
Cam, istediğimiz cephe ve kütle etkisini yaratmakta, binanın karakterini oluşturmakta yardımcı oluyor. Zaman zaman konfor şartlarından dolayı reflekte camları da tercih edebiliyoruz. Camın bir özeliği de aynaya dönüşmesi, ayna da neticede mimaride bir dildir. Şehir yapısında ayna; şehrin kendi yüzünü gösteren, şehrin kendisini hissettiğiniz bir yüzeydir. Bazen görünmek istemediğimiz ama ışık almak istediğimiz anlarda çeşitli camlarda farklılaşma yaratarak değişik etkiler yakalamak için camı kullanıyoruz. Çoklu fonksiyonlara hizmet veren AVM yapılarının mimarisi nasıl olmalı, AVM tasarımında yeni trendler nelerdir, geleceğin AVM’leri nasıl olacak? AVM’ler günümüzün en çok konuşulan konulardan bir tanesi oldu. Zemin katlarda ticaret yapılıp, yukarıda yaşamın olduğu yapı kültürü gelişti derken AVM diye bir kavram ortaya çıktı. Eskiden de AVM benzeri toplu ticaret yerleri kültürümüzde vardı; ama hem mekansal E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
GÖKHAN AKTAN ALTUĞ
hem de ekonomik olarak günümüzdeki kadar ezici değildi. AVM yapıyoruz; ancak tek başına çoda hoşnut olduğumuz bir konu değil. Karma yapılı projelere AVM’yi katmak avantaj, ama tek başına AVM yapmak hoşumuza giden bir tarz değil. İklimle de alakalı olarak çok sıcak veya çok soğuk yerlerde dışarıda dolaşmanız pek mümkün değil; ama yine de insanlar dışarı çıkma ihtiyacı hissediyorlar. Sıcak iklimlerde bile artık yeni yapılan ticari mekanlar dışarıya açılmaya başladı. Günümüzde kapalı AVM’ler; açık, yarı açık, daha semt pazarı gibi tasarlanan, az katlı AVM’lere dönüşmeye başladı. Bir yandan da artık herkes evinden oturduğu yerde siparişini verebiliyor, belli bir süre sonra belki artık AVM’leri bile görmeyeceksiniz, her şey sanal ortamda yaşanmaya başlayacak. Belki de AVM’ler depolar haline dönüşüp internetten alışveriş yapabileceğiniz yerlere dönüşecek. Fiyat kıyaslaması yapılabildiği ve ürün çeşitliliği daha fazla olduğu için sanal alışveriş cazip hale geliyor. Bir süre sonra AVM’lerde bu dönüşüme ayak uydurarak belki sadece yeme içme mekanlarının olduğu yerlere dönüşmeye başlayabilirler.
102 102
Özdilek Bursa
CAMDAKI ALTERNATIF VE FARKLI BOYUTLAR; DAHA AZ DETAYI OLAN FAKAT DAHA NET ŞEFFAFLIK YAKALADIĞINIZ TASARIMLARI GETIREBILIYOR, BU YÜZDEN CAMI KULLANMAYI SEVIYORUZ.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
AVM’lerde zamanın büyük kısmının geçirildiği ve ışık sabitliği sebebiyle gece-gündüz farkının ortadan kalktığı düşünülürse insanların çevresiyle ilişkisinin bu kadar uzun süre koparılması sizce psikolojilerini nasıl etkiler? Bunun için ne gibi önlemler alınmalı? Tavuk çiftliklerinde gün ışığını içeri almadan suni ışıkta tavukların günde iki kere yumurtlamasını sağlarlar. Aslında insan oğlu da böyle, AVM’lerde amaç dışarıyla çok temas etmeden alışveriş yapmanız. Bu yüzden içeride size bir dünya yaratılır ve dış dünyadan koparsınız. Tabii ki bunu biz doğru bulmuyoruz ve tasarımlarımızda bol
Balıkesir AVM
103
gün ışığı alan, ferah, bol aydınlık mekanları AVM olarak sunmaya çalışıyoruz. Mimar olarak insanlar bulundukları ortamda ne kadar rahat ederse o kadar çok orada bulunmak ister algısıyla hareket ediyoruz. Neticede AVM’leri insan için yapıyorsunuz ve doğasında aydınlık, güneş ve ferah mekanlarda yaşama isteği var. AVM’lerde insanların can güvenliği de çok önemli bir konu. AVM projelerinizde uyguladığınız camlarda emniyet ve güvenlik kavramını nasıl irdeliyorsunuz? Camlar sadece aydınlatma unsuru olarak değil vitrinlerde, korkuluklarda, merdiven ve döşemelerde de kullanılıyor. Belli standartlar olduğu için dikkat ediliyor, biz de belli kriterlere uymaya hassasiyet gösteriyoruz. Bunların temizlenmesi, bakımı, kolay erişilebilirliği, yangında gösterdiği tepkiler gibi konulara dikkat ediyoruz. Cam sektörü Türkiye’de oldukça ilerlemiş durumda, dolayısıyla üreticilerde isteklerimize cevap verecek kalitede üretip bize alternatifler sunabiliyorlar. Dünya’daki gelişmiş ülkelerde yapılarda emniyet ve güvenlik camları kullanılması yasal bir zorunluluk, Türkiye’de böyle bir yasal zorunluluk var mı? Yasal kısmını araştırmadan söylemeyeyim, ama biz kendi içimizde buna dikkat ediyoruz, uzmanlarımızdan bunları istiyoruz. Tabii ki yanmazlık, güvenlik gibi standartlarımız var; ama dünyanın neresindeyiz kesin bir şey söyleyemeyeceğim.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
GÖKHAN AKTAN ALTUĞ
AVM yapılarında akustik ve gürültü kontrolünün önemi hakkında kısaca görüşlerinizi alabilir miyiz? Bu konuda ne gibi çözümler sunuyorsunuz? Artık konfor şartları ilerledi ve insanların beklentileri farklılaştı, şehirleşme arttı, insanların kendilerine ayırdığı zaman azaldı, bu yüzden konfor aranmaya başlandı. Hepimiz çalışma ortamlarımızda hayatımızın büyük bir kısmını geçiriyoruz geri kalan kısmı da daha sakin olsun istiyoruz ve bunun için de komşunun, yolun gürültüsünü istemiyoruz. Dolayısıyla projelerimizi sunarken akustik ve gürültü kontrolünü detaylandırıp çözümler sunmaya çalışıyoruz. Teknolojiyle birlikte yaptığımız sıvalar bile akustik değer taşır hale geldi. Artık uzmanlarımız çoğaldı, akustik, aydınlatma, peyzaj danışmanınız olmadan olmuyor. Yatırımcı da bunun farkında olduğu için çok problem yaşamıyoruz. Firmalarda en önemli şey sürekliliktir, bir marka değeri yaratmak istedikleri için birçok firma bu hassasiyeti gösteriyor.
104 104
Son olarak, projeleriniz ile uluslararası ödüllere imza atıyorsunuz. Ödüle layık görülmek sizin için ne ifade ediyor?
CAMLAR; SADECE AYDINLATMA UNSURU OLARAK DEĞIL, VITRINLERDE, KORKULUKLARDA, MERDIVEN VE DÖŞEMELERDE DE KULLANILIYOR.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Herkes gibi biz de ödülleri önemsiyoruz, özelikle yatırımcıların bizden daha çok önemsediğini fark ettim son yıllarda. Ödül almış ve projenin mimarıyla ön plana çıkmak onların daha çok hoşuna gidiyor. Bizim için, yaptığımız yapılarda yaşayan insanların memnuniyeti bütün ödüllerden daha değerli ve heyecanlı oluyor. İnanıyorum ki aldığımız ödülleri de hakettiğimiz için aldık. Bir projenin yedi daldan ödül alması bizim için daha kayda değer ve önemli bir şey. Her yaptığımız proje ödül alabilecek düzeyde olsun istiyoruz, bunun için de elimizden geleni yapıyoruz. Umarız daha güzel ödüller de alırız.q
105 105
DARBELERE DAYANIKLI Şişecam Lamine Cam Dağılmayan yapısıyla geçişleri engeller. Emniyet ve güvenlik sağlar.
444 9 872 sisecamduzcam.com sisecamduzcam E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
ÇEVRE DUYARLI YAPI MALZEMELERİ
106 106
ŞİŞECAM LAMİNE CAM / EMNİYET VE GÜVENLİK CAMLARI
CAM GÜVENLİĞİ SAĞLAMANIN EN ETKİN YOLU! CAMIN GENİŞ YÜZEYLERDE KULLANIMININ ARTMASI EMNİYET VE GÜVENLİK İHTIYACINI ORTAYA ÇIKARMIŞTIR. STANDART CAMIN TEKNİK OLARAK DARBELERE KARŞI DAYANIMI DÜŞÜKTÜR. CAMA UYGULANAN İKİNCİL İŞLEMLER İLE CAMA EMNİYET VE GÜVENLİK ÖZELLİKLERİ KAZANDIRILMAKTADIR.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Cam, mimarlar tarafından 20. Yüzyılın başlarında küçük pencere alanlarından alınıp modern bir yapı malzemesi olarak cephelerin bütününe taşınmıştır. Taşıyıcı sisteme fazla yük bindirmeyen, kullanılabilir alandan yer çalmayan, fiziksel olarak var olan ancak şeffaflığı ile yok olabilen, dayanıklı, kolay temizlenen ve insanoğlunu her dönemde büyüleyen cam, bugün geldiği noktada; enerji tasarrufu, emniyet ve güvenlik, gürültü kontrolü ve dekorasyon gibi çok önemli fonksiyonları da sağlayabilen en önemli yapı malzemelerinden biri olmuştur. Ayrıca bu özellikleriyle her seferinde yeniden keşfedilen cam, sağladığı saydamlık ve ışık olanaklarıyla günümüzde mimarların en önemli tasarım aracı olmuştur.
107
Camın geniş yüzeylerde kullanımının artması emniyet ve güvenlik ihtiyacını ortaya çıkarmıştır. Standart camın teknik olarak darbelere karşı dayanımı düşüktür. Cama uygulanan ikincil işlemler ile cama emniyet ve güvenlik özellikleri kazandırılmaktadır. Şişecam Düzcam’ın lamine emniyet ve güvenlik camı Şişecam Lamine Cam, kırılma sonucunda oluşabilecek yaralanma risklerini azaltırken dışardan gelecek darbe ve saldırılara karşı can ve malın korunmasına da katkı sağlamaktadır. UYGULAMA ALANLARI Güvenlik camları ile ilgili uygulama kuralları; TSE 13433 Cam - Yapılarda Kullanılan – İnsan Çarpmasıyla İlgili Güvenlik için Uygulama Kuralları standardında yer almaktadır. Özellikle cam kırılmasının tehlike arz ettiği; yerden 80 cm’e kadar olan camlamalarda, yerden tavana kadar kesintisiz devam eden camlamalarda, doğramalı cam kapılarda ve cam kapıların yan doğramaları içindeki camlamalarda, baş üstü camlamalarında, güvenlik için Şişecam Lamine Cam kullanımı uygun bir çözümdür.
Şişecam Lamine Cam; dış cephelerde, Fransız balkon olarak tarif edilen yerden (zeminden) camlamalarda, balkon/merdiven korkuluklarında, vitrinlerde, saçak, ışıklık gibi baş üstü camlamalarında, iç mekânda ofis bölmeleri, merdiven, iç balkon korkuluklarında, vitrinlerde kullanılmalıdır. TEKNIK ÖZELLIKLER Şişecam Lamine Cam, iki veya daha fazla cam plakanın özel bağlayıcı polivinil butiral (PVB) tabakalar yardımıyla, ısı ve basınç altında birleştirilmesiyle üretilir. Şişecam Lamine Cam farklı renk ve kalınlıklardaki PVB film tabakası ve camlarla özel taleplere de cevap verebilecek şekilde üretilebilir.q
EMNIYET VE GÜVENLIK CAMLARI, KIRILMA SONUCUNDA OLUŞABILECEK YARALANMA RISKLERINI AZALTIRKEN DIŞARDAN GELECEK DARBE VE SALDIRILARA KARŞI CAN VE MALIN KORUNMASINA DA KATKI SAĞLAMAKTADIR.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
. . MINI PORTFÖY EMRE AROLAT Emre Arolat, 1992 yılında MSÜ Mimarlık Fakültesi’nde Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Çalışmalarına 2004 yılında Gonca Paşolar ile birlikte kurduğu ve 2008 yılında Şaziment Arolat ile Neşet Arolat’ın, 2009 yılında da Kerem Piker ve Sezer Bahtiyar’ın ortak olarak katıldığı EAA-Emre Arolat Architects’te devam ediyor. 1998 yılından beri, gerek atölye yürütücüsü, gerekse jüri üyesi olarak, UÜ, İKÜ, İTÜ, ODTÜ, YTÜ, Bilgi Üniversitesi ve MSGSÜ’de görev aldı. Tek konutlar, büyük ölçekli konut yerleşmeleri, kamusal ve özel yönetim yapıları, alışveriş merkezleri, müze, konser salonu ve kütüphane gibi kültür yapıları, spor tesisleri, eğitim kompleksleri, sanayi yapıları, havalimanı ve rekreasyon alanlarında farklı ölçeklerde proje ve uygulamaları var. Katıldığı ulusal ve uluslararası yarışmalarda pek çok ödül kazanan Arolat; 2004 yılında “Proje” dalında, 2002 yılında “Yapı” ve “Proje” dallarında, 1992 yılında “Yapı” dalında olmak üzere toplam 4 adet Ulusal Mimarlık Ödülü, 2000 yılında ise Tepe Mimarlık Kültürü Vakfı’nın “Mimarlıkta Yeni Arayışlar Ödülü”nü kazandı.
108 108
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
MASLAK NO.1 OFIS YAPISI Adeta sadece göze çarpmak için inşa edilmiş olan Bir bina Yabancı sermayenin en görünür haliyle biçim kazandığı MecidiyeköyMaslak aksında, İstinye bağlantısı yakınlarında konumlanan ofis yapısının tasarımı, çevresel yoğunluktan kaynaklanan gerilim ve inşa edildiği arazinin darlığı gibi verilerle koşullandırıldı. İşveren, herhangi bir kural, plan ve düzene uymaksızın adeta sadece göze çarpmak için inşa edilmiş olan çevredeki diğer yapılar gibi “prestijli” bir bina beklentisi içindeydi. İstanbul’un en önemli iş merkezi olan Büyükdere Caddesi’ndeki diğer projelerden farklı olarak, Maslak No.1 Ofis Yapısı’nda tipik ofis mekanlarının kalitesinin düşey bahçelerle zenginleştirilmesi hedeflendi. Bu hedefe ulaşmak için de 8.25 x 8.25 m ölçülerindeki ızgara sistem üzerinde planlanan ve bağımsız olarak biçimlendirilmiş şeffaf bir strüktürle giydirilen rasyonel bir ofis bloğu tasarlandı. Güney ve batı yönlerinde adeta ikinci bir cephe gibi hareket eden örtünün yapıdan 17 metreye kadar genişleyen açıklıklarla kopartılması 20 metre yüksekliğinde düşey bahçelerin elde edilmesini sağladı. İki cephe arasında kalan bu hacmin aynı zamanda akustik ve iklimsel koşullara karşı bir tampon vazifesi görmesi de planlandı. Cephenin 150 x 200 cm ölçülerinde dikdörtgen modüller yardımıyla biçimlendirilen dairesel planı yapının otobandan nasıl algılanacağı düşüncesiyle tasarlandı. Cephede, üzerinde yarı saydam film tabakası bulunan silikon esaslı bir cam giydirme sistemi kullanıldı. Film tabakasının opaklığının dairesel cephenin farklı yönlerine göre değişkenlik göstermesi; güney cephe için daha az geçirgen bir doku tercih edilirken, kuzey cephede ise neredeyse tamamen şeffaf bir filmin kullanılması tercih edildi.
109
Proje Yeri: İstanbul Proje yılı: 2009-2014 Proje alanı: 29.000 m2
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SANCAKLAR CAMİI Cami mimarlığının Türkiye’de ulaştığı katılaşmış biçimci tutumla baş etmeye çalışan bir ibadethane...
110
Sancaklar Camisi proje süreci, Sancak ailesinin Büyükçekmece’de bir arazide cami inşa etme fikri ile ofisimize gelmesiyle başladı. Türkiye’de yeni bir cami tasarımı söz konusu olduğunda yüzleşilmesi gereken ilk mesele, içi boşaltılmış bir anakronizm haline gelen klasik Osmanlı camisi biçimi ve onun simgesel yükleri olarak ortaya çıkıyor. İnşa edildiği devirde bir tür yapısal mantık ve mimari incelik silsilesi ile geliştirilmiş olan fakat günümüzde yapım teknolojisinin farklılaşmasına rağmen biçimi değiştirilmeden uygulanan bu şablon, yüzyıllar içinde etrafında neredeyse sorgulanamaz bir meşruiyet kozası örmüş görünüyor. Buna karşın cami dediğimiz yapının herhangi bir kaynak tarafından belirlenmiş, sabit bir formunun olmadığı biliniyor. Aksine, tarih boyunca farklı kültürlerin etkisi altında çeşitlenen camiler, namaz ritüeline dair bir ‘öz’ün farklı zaman ve mekanlardaki farklı tezahürleri olarak düşünülebilir. Sancaklar Camisi’nin tasarımının, bu ‘öz’ün kendisine yönelik bir arayışın ürünü olduğu söylenebilir. Tasarımın omurgasında yer alan ölçütler içinde en belirgin olanı, herhangi bir yapısal dile yatırım yapmaktansa ibadet sırasında mekândan alınan ruhsal ve bedensel zevkin ön plana alınmasıydı. Yapının yerle hemhal olmak üzere bulunduğu arazinin eğiminde kaybolması, sanki hep o yerde imiş gibi toprağa tutunması ve bu yolla tüm zamansal ve kültürel angajmanlardan özgürleşebilmesi
Proje Yeri: İstanbul Proje yılı: 2011-2013 Proje alanı: 1.300 m2
amaçlandı. ‘Biçim’in olabildiğince geri plana çekildiği, tarihsel yüklerden olabildiğince arınmış, ışığın ve maddenin kendilerini en saf şekilde ortaya koyduğu, neredeyse ilksel bir iç dünya oluşturmak temel motivasyon olarak ortaya çıktı. Bir diğer pencereden bakıldığında, bu projenin cami mimarlığının Türkiye’de ulaştığı katılaşmış biçimci tutumla baş etmeye çalıştığını söylemek pek de yanlış olmaz. Bu anlamda, mimari dilin neredeyse tamamen yok edilmeye çaba gösterildiği söylenebilir. Camiye yaklaşırken yatay avlu duvarlarının
çevrelediği bir bahçe ve taştan örülmüş daha düşey bir kitleden başka neredeyse hiçbir şey görülmüyor. Cami, kullanılan malzemelerin kendilerini oldukları gibi ortaya koydukları, fazlalıklardan arınmış, sade bir iç mekâna sahip. Duvarlar ve tavan, hem arınma hem de tevazu hissini kuvvetlendiriyor. Çıplak beton duvarlar mekâna bir tür ilksellik hissi katıyor. Oldukça loş olan alanda, mihrap duvarından sızan ve gün içinde sürekli değişkenlik gösteren doğal ışık, belki de mekânın yegane tezyinatı. Işık, tam kıble duvarının üzerindeki yarık vasıtasıyla gün boyunca farklı perspektifler vererek duvarın hafif eğimli ve dokulu yüzeyinin üzerinde geziniyor. İslam bilgini Seyyid Hüseyin Nasr, İslam mimarisinde yapıtın Hristiyan mimarisindeki gibi boşluğun ortasına yerleştirilmiş bir anıt, ya da boşluğun içinde bir varlık değil; “etrafını varlığın çevirdiği bir boşluk”, ya da varlığın içine “oyulmuş” bir boşluk olduğunu söyler. Çevrede içine yerleşilebilecek herhangi bir varlığın, parçası olunabilecek herhangi bir yapılaşmanın bulunmadığı bu yerde, Sancaklar Camisi’nin toprakla ilişki halinde, varlığın içine yerleşmiş bir boşluk olarak düzenlenmesi, İslam geleneği açısından da ayrıştırıcı bir özellik olarak değerlendirilebilir.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
MAÇKA OTELI Kaldırımdaki yaşantıya eşlik eden bir yapı 20. yüzyıl başı kentsel hareketlerinin getirdiği yığılma sonucu artan nitelikli yapı ihtiyacı bitişik nizam gelişen, gabarisi 7-8 kata ulaşan, kentsel mekanın yoğunluk ve süreklilik üzerinden kurulduğu bir kent dokusu üretmiştir. Tüm bölgede devamlılık gösteren bir dizgenin ürünü olarak kavranabilecek bu doku, oran ve düzen ilkeleri içerisinden varlık bulmuş nitelikli mimari karakteri ile çoğunlukla üst/orta sınıfa mensup kentliler tarafından sahiplenilen fakat şehrin diğer kullanıcılarının da içinde bulunmaktan zevk aldığı mekanlar üretmiştir. Maçka Oteli’nin yer aldığı parsel, bu dizgenin devamıdır. Yapı, bulunduğu dizinin sürekliğini korumak ve yapı adasını sonlandırmak için bulunduğu parselin tamamını doldurur. Mensup olduğu yapı dizgesinin kitlesel biçimlenmesine hakim olan Rönesansvari düzen (baza-gövde-taç) tereddütsüz takip edilir, fakat salt biçimsel bir tekrar olmaktan ziyade güncel kent kullanımı ile ilişkilendirilir: Tüm parselin zemin kotunu oluşturan baza -öncüllerinin aksine- saydamlaşarak kendisini dışa açar, kaldırımdaki yaşantıya eşlik eder. Bazanın üzerinde gövde kısmını oluşturan odalar parselin üç yanına açılır. Gövdenin üzerine cepheden geriye çekilerek yerleşen çatı (lounge ve restaurant) ile sözkonusu artikülasyon tamamlanır. Ana girişin bulunduğu lobi Maçka Caddesi üzerinde yer alır. Lobi, üst kottan insan akışının daha yoğun olduğu Abdi İpekçi
Proje Yeri: İstanbul Proje yılı: 2010-2015
Caddesi’ne de açılarak bu iki cadde arasında bir geçit oluşturur. Kontrollü bir kısayol olan geçit, lobi mekanını Nişantaşı’nın gündelik yaşamına eklemler. Otele gelenler ile oradayaşayan-orta-sınıfın süreksiz karşılaşmalar yaşayabileceği bir sınırlı-kamusal alan oluşturur. Otelin cephe artikülasyonu Abdi İpekçi Caddesi ve Maçka Caddesi’nin birbirine karşıt denebilecek durumundan etkilenir. Bölgeyi karakterize eden yüksek katlı, nitelikli, ‘kentli’ binaların olduğu Abdi İpekçi Caddesi tarafı, mimetik biçimde tabi olunan dizgeyi temsil eder. Cephe söz konusu olduğunda mimesis yüz değiştirir: kuvvetli bir dolayım devreye girer. ‘Orada bulunan’ ile onu sevecek kadar vakit geçirilmiş, onun zamanına gidilip
gelinmiştir, etkilenilmiştir. Onun yanında varolmanın tek koşulu ise ‘kendi’ olmaktır. Maçka Parkı’ndaki doğal vadinin yarattığı garip ilksel boşluk insanı içine çekmeye başlamıştır. Burası kent içerisine yuvalandırılmış doğanın modern kentlinin kullanımına tahsis edildiği Avrupai kent parkı projesinin bugüne kadar hayatta kalabilmiş parçalarından biridir. Otelin Maçka Vadisi’ne bakan bu cephesi de ‘doğal olan’a -güneşe, rüzgara- ve araya giren park sayesinde bir nevi ‘doğallaşarak’ iyiden iyiye bir seyirlik haline gelmiş İstanbul manzarasına açılır. Korunaksız hale geldiği güneybatı güneşine karşı kendine açılıp kapanan perfore yüzeylerden oluşan bir perde örer. Odaların kullanıcıları tarafından farklı kombinasyonlarla açılıp kapanabilen bu ‘kepenk’ler sayesinde Maçka Caddesi yüzü, oteldeki kullanıcı sirkülasyonuna, günün saatlerine ve günışığı/manzara kullanımlarına göre şekil değiştiren ‘canlı’ bir cephe haline gelir. Güneye bakan köşe cephe ise boğaz manzarasına açılır. Köşeyi saran balkonlar, içe çekilmiş oda cepheleri için güneşi kesen bir saçak haline gelir. Köşe cephe, iki farklı cephe arasında duran, bulunduğu noktanın verilerinin şekillendirdiği bir üçüncü tür olarak var olur.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
111
. . MINI PORTFÖY EMRE AROLAT
RAİF DİNÇKÖK KÜLTÜR MERKEZİ ‘Buyurgan ve öğretici tasarım yönelimi’nden olabildiğince kaçınan bir yapı, Akkök tarafından inşa edilen ‘kültür merkezi’nin kentle kuracağı ilişkinin biçimi, bu tasarımın ana ölçütü olarak ortaya çıkıyor. Farklı mecralarda derinleştirilerek okunmaya çalışılan bir kentin ve onun kullanıcılarının, inşa edilecek yapıya karşı alacakları pozisyonun önemsendiği bu tasarım, “pırıltılı” bir yapının bu özgül yerde oluşturması söz konusu olan “baskı”dan uzak durmayı hedefliyor.
112 112
Çağdaş mimarlık söylemleri adına kolaylıkla düşülebilecek bir tuzak olarak neredeyse her an, her yerde beliriveren “buyurgan ve öğretici bir tasarım yönelimi”nden olabildiğince kaçınan yapı, arazinin batı yönüne çekilip en kenara yaslanarak önünde yer alacak olan “özel arboretum”a yer açıyor. Böylelikle inşa eden, kullanıcıya kültürün nasıl tüketileceğini “o” yere koyduğu yapı ile öğretmeye kalkmıyor. Tersine, söz konusu tasarım büyük ölçüde bir “ucu açıklık” içeriyor. Yapı, tıpkı bulunduğu coğrafyada inşa edilen eski köşkler gibi suyun üzerine inşa edildi. Su şehri Yalova’da, kültür merkezinin kullanıcıları hem dışta, hem de iç alanda suyun serinletici etkisinden yararlanıyor. Yapı içinde yer alan kitleler, farklı işlevlere göre ve tam kendilerine gereken ölçülerde biçimleniyor. Farklı kotlarda bağlantı noktaları oluşturan bu kitleleri birbirine
bağlayan “gezinti rampası”, ziyaretçinin gündelik hayatını bir nebze renklendirmeyi deniyor. “Gezinti rampası”nın, Yalovalı’nın serbestçe girebileceği, iç kitlelerin yüzeylerinde yer alan ve her 3 ayda bir değişen “dijital medya sergileri”ni farklı kotlarda bulunan müze ve yerleştirmeleri izleyebileceği, kafe ve lokanta işlevlerinden yararlanacağı bir “iç sokak” olarak kentin sosyal hayatına girmesi bekleniyor. Yapının dolaşım kurgusu, içinde farklı işlevlerin fragmanter kapalı kitleselliklerini barıdıran ‘kozmik’ bir fanus ile onu saran kentsel “arayüz” -interface- üzerinden biçimleniyor. Kentsel “arayüz” -interfacebelirli ölçüde paslanmış ve pası özel bir kimyasal ile dondurulmuş metal plakalardan oluşuyor. Basit delikli sacdan imal edilecek olan metal plakalar, içten dışa doğru bakışın anlamlı olduğu yüzeylerde “plise” hale dönüşerek dış alana farklı perspektifler sunuyor. Diğer yüzeylerdeki “perforasyon” ise bir “tül perde” etkisi sağlıyor.
Proje Yeri: Yalova Proje Yılı: 2007-2011 Proje Alanı: 5.700 m2 Projede NOVAWOOD ürünleri kullanılmıştır Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
GÖKTÜRK ARKETİP EVLERİ Ana yüzey tanımlayıcıları, doğal taş, ahşap ve çıplak beton gibi, zaman içinde “iyi eskiyen” malzemelerden oluşturuldu... Aynı dönemde Göktürk bölgesinde tasarlanan dört yerleşmeden biri olan Arketip projesinde, diğerlerinde söz konusu olmayan farklı ölçütler gündeme geldi. Arazinin bulunduğu bölgenin göreli az katlı yapılarla tanımlanmış olması, güney yönündeki ormana yakınlığı, yapılanma kararlarının çatı arası kullanımını koşullaması ve yatırımcının daire büyüklükleri ile ilgili öngörüleri gibi veriler, projenin yerleşim ve kitlesel oluşum kararlarında etkili oldu. Bu tür yerleşme projelerinde daha önce de önemseyerek hesaba kattığımız, özel ve ortak alanların, yaya ve taşıt alanlarının kendi aralarındaki tansiyon ve ilişkiler, kullanılan ana yapı malzemelerinin ve peyzajın belirgin ögelerinin zaman içindeki performansları, kullanım dönemindeki genel giderlerin optimizasyonu gibi ölçütler, bu tasarımın da ana koşullayıcıları oldular. Düzenli bir taşıyıcı sisteme oturan, ortak kat holü, daire içi servis ve ıslak alanlar, koridor, esas alanlar ve teraslar sıralaması ile geliştirilen doğrusal planimetrinin, her farklı büyüklükteki konut biriminde kesintisiz bir biçimde sürdürülmesiyle, dairelerin gün ışığından en iyi şekilde yararlanmaları
sağlandı. Bu düzenek aynı zamanda yapım döneminde söz konusu olabilecek daire ebat değişikliklerini de olanaklı kıldı. Doğu-batı yönünde yerleştirilen doğrusal blokların orta bölümlerde gevşetilerek kopartılmasıyla kuzey-güney yönünde cazip bir ortak alana dönüşen derin boşluk, ana peyzaj kotunun bir altında düzenlenen sosyal tesisle de sağlam bir ilişki kurarken, bloklar arasında bırakılan boşluklar, özel bahçeler olarak düzenlendi. Bu gevşeme ve kopmalar, üst katlarda da daireler tarafından kullanılan üzeri kapalı geniş terasların oluşturulmasına olanak verdi.
Ana yüzey tanımlayıcıları, doğal taş, ahşap ve çıplak beton gibi, zaman içinde “iyi eskiyen” malzemelerden oluşturuldu. Zemin katlarda her konut birimi için düzenlenen özel bahçelerin yerini, üst katlarda “ayazlık” olarak kullanılabilecek geniş teraslar aldı. Bu terasların dış yüzeylerinde tasarlanan hareketi ahşap güneş ve rüzgar kırıcıların farklı kullanım biçimleri nedeniyle yapıların dış yüzeylerinde okunabilecek olan rastlantısallığın, yapıların özgün ve değişken estetik kurgusunu oluşturması hedeflendi.
Projede NOVAWOOD ürünleri kullanılmıştır Proje Yeri: İstanbul Proje Yılı: 2007-2010 Proje Alanı: 50.000 m2
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
. . MINI PORTFÖY EMRE AROLAT
ÇEŞME 7800 EVLERİ Üzerine örttüğü peyzaj katmanı ile olabildiğince geride durmayı seçen bir yapı... Çeşme, son on yılın turistik motivasyonları ile birlikte katlanarak artan bir yaz nüfusuna erişti. Tıpkı sonradan keşfedilmiş tüm Ege ve Akdeniz kasabalarında olduğu gibi, sonunun nereye varabileceği kestirilemeyen bu büyüme burada da hem fiziksel hem de sosyolojik bir dönüşümü koşullamakta. Çeşme 7800 projesi, bu güncel durumun oluşturduğu yeni kimliklerin ve kitleselliklerin, mevcut dokuya olan etkileri bağlamında problemleştirilen bir tasarım yönelimi ile geliştirildi.
114
Ana kitle arka yol sınırına yaklaştırıldı. Böylece önündeki geniş plaj ve üzerinde bulunan doğal doku olabildiğince rahat bırakıldı. 5 katlı doğrusal blok, hem düşey hem de yatay dolaşımın örgütlendiği bir ara sokak ile çift yüzlü hale dönüştürüldü. Hedeflenen, kendisini merkezleştiren ve yapısal görünme biçimi ile öne çıkan, dikkat çeken ve gücünü bu tür bir ilgiden almayı bekleyen bir kitle yerine, üzerine örttüğü peyzaj katmanı ile olabildiğince geride durmayı, bu yolla da mimarlığın stil, üslup veya tarz olarak tanımlanabilecek kavramlarının yükünden uzakta kalmayı seçen bir yapı oldu. Ünitelerin bakış yönlerini oluşturan güney ve kuzey cephelerinde güneşten ve rüzgardan korunmak amacıyla
Proje Yeri: İzmir Proje Yılı: 2006-2008 Proje Alanı: 14.000 m2
tasarlanan iki farklı ahşap kırıcı sistem, her ikisi de olabildiğince basitleştirilmiş elemanlar olarak yapının dış algısının en önemli unsurları haline geldi. Kesitte birbirlerinin üzerinde kayarak geri çekilen üniteler, her iki yönde geniş teras-bahçeler oluşturdu. Bu bahçelerde yer alacak olan peyzaj katmanının yapıyı olabildiğince önemsizleştirmesi fikri, tasarımın ana ölçütü olarak her aşamada devrede tutuldu. Ünitelerin iç düzenlerinde konvansiyonel bir planlama yönelimi yerine oldukça şeffaf ve akışkan bir düzen benimsendi. Ana kitle ile plaj arasında kalan bölümde, sosyal alanların yanısıra tek katlı bir ünite zinciri konumlandırıldı. Bu alandaki tüm yapısal unsurların üzeri de düzenli bir peyzaj katmanı ile örtüldü.
Projede NOVAWOOD ürünleri kullanılmıştır. Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
R R
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
PROJE
marka
FRANK GEHRY TASARIMI CLEVELAND KLINIĞI LOU RUVO BEYİN SAĞLIĞI MERKEZİ CLEVELAND KLİNİĞİ LOU RUVO BEYİN SAĞLIĞI MERKEZİ, HEM YÖNETİM OFİSLERİ HEM DE SAĞLIK ARAŞTIRMALARI İLE HAFIZAYI KORUMAYA YÖNELİK TAM DONANIMLI HİZMET SUNARKEN TASARIMIYLA DA ANILAR YARATIYOR.
116 116
Las Vegas’da Nevada şehir merkezinin kesişme noktasında yer alan Cleveland Kliniği Lou Ruvo Beyin Sağlığı Merkezi; Frank Gehry tarafından Symphony Park sanat ve bilim girişiminin odak noktası olacak şekilde tasarlandı. Gehry’nin tasarım kritelerlerinin başında ise hafızayı canlı tutmak yatıyor. İnsanların; ziyaret etmek, hatırlamak, hakkında konuşmak ve keyif almak isteyecekleri bir bina olarak tasarlanan tesisin ilk hedefi hafızayı korumak, ikincisi ise anılar yaratmak... Bu hedefler doğrultusunda tasarlanan Lou Ruvo Beyin Sağlığı Merkezi bir avlu ile bağlanmış iki ayrı binadan oluşuyor. Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Tesisin ilk binası; hem yönetim ofisleri hem de sağlık araştırmaları ve klinik operasyonları ile hafızayı korumaya yönelik tam donanımlı bir hizmet binası. İkinci binası ise; kavisli paslanmaz çelik formlardan oluşan örtülü geçitten geçilerek ulaşılan, 199 penceresinden doğal ışıkla aydınlanan Yaşam Aktivite Merkezi binası. Bina, tasarımıyla anılar yaratmak için gerçekten eşsiz bir etkinlik alanı olarak tasarlanmış. Farklı hedefler doğrultusunda iki ayrı binadan oluşan Cleveland Kliniği Lou Ruvo Beyin Sağlığı Merkezi kendi içinde de üç ana bölüme ayrılıyor. Birinci bölüm; basit ama fonksiyonel iç mimarisi ve lego gibi düzensiz, beyaz
kutuları andıran bloklardan oluşan mimari yapısıyla Hasta Bakımı ve Araştırma Merkezi. Direkt güneş ışığından kaçınarak Las Vegas havasının keyfini çıkarmak için gölgeli oturma alanları sunan ikinci bölüm, Medikal bina ile Yaşam Aktivite Merkezi binasını birbirine bağlayan paslanmaz çelik örtülü geçit. Son bölüm ise projenin tüm dikkatini üzerinde toplayan ama bir o kadar da yanlış anlaşılmalara yol açan Yaşam Aktivite Merkezi. Burası, hastaların tedavi gördüğü bir bölüm değil, farklı etkinliklerin yapıldığı özel bir etkinlik alanı.
117
Hayal gücünü cezbeden nefes kesici yapılar yaratmak üzere alanı ve malzemeyi ustaca kullanan Frank Gehry, Cleveland Kliniği Lou Ruyo Beyin Sağlığı Merkezi projesiyle güçlü görsel etkilemeyi tercih ettiği malzeme seçimleriyle birleştirerek hasta bakım ve sağlığında üstün verim sağlayan bir mimari başyapıt yarattı. GEHRY, LOU RUVO BEYİN SAĞLIĞI MERKEZİ’NİN METAL KAPLAMALARI ALTINDA AYIRMA TABAKALI SU YALITIMI ÖRTÜSÜ DELTA®-TRELA’YI TERCİH ETTİ. Cleveland Kliniği Lou Ruvo Beyin Sağlığı Merkezi mimarisi ile hasta ve çalışanlarına sürekli ilham veren bir yapı. Frank Gehry’nin hafızayı korumaya yönelik güçlü görsel etki yaratacak bir yapı olarak tasarladığı binanın dışı paslanmaz çelik panellerden oluşuyor. Bu kavisli paslanmaz çelik panellerin altında su buharı geçişine izin veren, ayırma tabakalı, aynı zamanda ses yalıtımına katkı sağlayan su yalıtım örtüsü Delta®-Trela kullanıldı. Metal çatı ve cepheler için özel geliştirilen Delta®-Trela korozyon ve neme karşı mükemmel koruma sağlıyor. Projede kullanılan yaklaşık 1200 m2’lik Delta®-Trela sayesinde, yapıda oluşan tüm nemin güvenilir bir şekilde dışarıya tahliyesi sağlanmış, yağmur ve doludan kaynaklanan ses 15 desibele kadar indirilmiş oldu. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Advertorial
PROJE
marka
118 118
Tüm Metal Çatı Ve Cephe Kaplamaları İçin Ayırma Tabakalı, Su Buharı Geçişine Açık Su Yalıtım Örtüsü; DELTA®-TRELA Çatı uzmanlarının tüm havalandırmasız metal çatılar için önerdiği su yalıtımı örtüsü Delta®-Trela, difuzyona açık ideal bir ayırma tabakasıdır. Tüm metal çatı ve cephe kaplamaları için özel tasarlanan Delta®-Trela iki katmandan oluşur: – Bukle elyaf düğümlü Polyamid kabarcıklı yapı yastığı – Taşıyıcı olarak difüzyona açık (su buharı geçişine açık) su yalıtım örtüsü Bu katmanlar; iç mekandan gelen su buharının metal kaplama altında meydana Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
getireceği yoğuşma suyu için yeterli damlama mesafesini sağlar. Bu sayede metal kaplama altında oluşan yoğuşma suyu ile üst kısmından gelen yağmur ve eriyen su kolayca tahliye edilir. Böylece; ısı yalıtımı su ve nemden, metal kaplama ise korozyondan korunmuş olur. Ayrıca Polyamid yapı yastığı, esnektir ve formunu geri kazanma özelliğine sahiptir. Üzerine gelen metal kaplama altında ezilmeyecektir. Üzerinde yürünebilir. Delta®-Trela’nın, sıcaklık değişimlerine bağlı olarak metal kaplamada meydana gelecek genleşme vb. kaynaklı hareketleri absorbe edebilen yapısı sayesinde sürtünme azalacak olup çatı konstrüksiyonunun bundan zarar görmesi engellenecektir.
Özellikleri 8 mm yüksekliğinde kabarcıklı yapı yastığı, metal çatı ve drenaj tabakası arasındaki mesafeyi korur. Çatı üstünde oluşan nemi kanalize eder. Yağmur ve dolunun çarpma gürültüsüne karşı ses izolasyonuna katkıda bulunarak iç mekanda 15dB’ye kadar iyileşme sağlar. (Brüksel Bilimsel ve Teknik İnşaat Merkezi tarafından test edilip onaylanmıştır). Kabarcık yapısının yoğunluğu sayesinde ısı oynamalarında çatı kaplamasının sorunsuz bir şekilde genleşmesini sağlar.
119 119 Uygulama Saçağa paralel olarak döşenir. Kabarcıklı yapı daima yukarı bakmalıdır. Sonraki örtü bindirme yapılarak döşenmelidir. Montajında standarda uygun çiviler kullanılabileceği gibi, Delta®-Trela’nın kendine ait yalıtımlı, contalı geniş başlı çivileride mevcut. Bunlar açıkta kalabilen ve yağmura dayanıklı çivilerdir.
RÜZGAR GEÇİRMEYECEK ŞEKİLDE HIZLA DÖŞENMESİNİ SAĞLAYAN KENDİNDEN YAPIŞKANLI KENAR İLE DELTA®-TRELA PLUS OLARAK TEMİN EDİLEBİLİR.
Teknik Özellikleri Yangın sınıfı
E, EN 13501-1 Normal alev alır nitelikte B2 ( DIN 4102)
Taşıyıcı örtü
Üç katmanlı difüzyona açık su yalıtım örtüsü
Kabarcık yapısı
Polyamid
Kabarcık yüksekliği
< 8mm
Kabarcık yoğunluğu
> 2.600 adet/m²
Sd değeri
< 0,02 m
Kapatma alanı
1,4m
Ağırlığı
380g/m²
Rulo ağırlığı
11,50 kg
Rulo ölçüleri
30 m x 1,5 m
DELTA®-TRELA KOROZYON VE NEME KARŞI MÜKEMMEL KORUMA SAĞLAR. NEFES ALAN VE SES YALITIMINA KATKI SAĞLAYAN DELTA®TRELA AYNI ZAMANDA EN ÜST SEVİYEDE SU YALITIMI SUNAN BİR AYIRMA TABAKASIDIR.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Yapılarda
YANGIN DAYANIMI
Önlenebilir Felaket
YANGIN 120
HIZLI NÜFUS ARTIŞININ VE KENTLEŞMENİN YAŞANDIĞI, YILDA ORTALAMA 90 BİN CİVARINDA YANGININ MEYDANA GELDİĞİ ÜLKEMİZDE YANGIN GÜVENLİĞİ KONUSU BÜYÜK BİR ÖNEME SAHİPTİR. Ateşin bulunduğu günden itibaren yangınlar insanları etkilemiş ve “yangın riski” kavramı ortaya çıkmış, bununla birlikte yangından zarar görme tehlikesi her geçen gün artmıştır. Bu süreçte yangın riskine karşı önlem alma olgusu doğmuş ve yapılarda yangın güvenliği kavramı oluşmuştur. Bütün bu gelişmelerle yangın etkisi şehir dokularını ve malzeme kullanımını değiştirmiştir. Hızlı nüfus artışının ve kentleşmenin yaşandığı, yılda ortalama 90 bin civarında yangının meydana geldiği ülkemizde yangın güvenliği konusu büyük bir öneme sahiptir. Bu yangınlarda yüzlerce vatandaş yanarak yada dumandan zehirlenerek ölmekte ve çok daha fazla sayıda kişi yaralanmaktadır. Bir çok ülke, yangından korunma amacıyla kabul edilebilir minimum seviyeyi oluşturmak için yasalara dayalı zorunluluklar getirmiştir. Mart + Nisan 2016, Sayı 30
Tasarımcılar tarafından rehber niteliğindeki bu zorunluluklar tüm sorulara cevap veremeyebilir fakat yol göstericidir. Türkiye’de üzerinde fazlaca durulmayan yangın mevzuatı, Avrupa Birliği tarafından oldukça önemsenmektedir. Mevzuatlarda yangın durumunda emniyet konusu özetle aşağıda verilen gereklilikler dikkate alınarak hazırlanmıştır. • Yapı içinde yangın çıkması, yangının ve dumanın yayılması sınırlı olmalıdır (Yangına Tepki) • Yangının çevredeki yapılara yayılması sınırlı olmalıdır (Aktif Güvenlik Sistemleri). • Yapı sakinleri binayı terk edebilmeli veya başka yollarla kurtarabilmelidir (Algılama Sistemleri). • Kurtarma ekiplerinin emniyeti göz önüne alınmalıdır.
Yangın öncesi ve sonrası olmak üzere emniyet parametrelinin herbiri önlem açısından önem taşımaktadır. Fakat mimari disiplin içine giren yapı malzemelerinin yangına tepki özellikleri (Yangın Performansı) özellikle değerlendirilmelidir. Yangının büyümesine malzemenin katkısı hatta malzemenin yangına karşı gösterdiği dirence yangın performansı denilmektedir. Yangına Tepki testleri son kullanıma uygun küçük ölçekli modeller ile yapılmaktadır. Binada yangının en çok büyüdüğü cephe ve çatı çizgileri modellenerek yangın testine tabi tutulmaktadır. Binaların cephesinde kullanılan kaplama malzemelerinin çeşitliliğinin artmasıyla cephe yangınlarının sayısı da artmış, cephede kullanılan ısı yalıtım malzemeleri sınırlandırılarak yangın dayanıklı cephe malzemeleri araştırılmaya başlanmıştır. Cephede oluşan yangınların yayılım hızı, katlar arasında binanın cephesinde uygulanan detaya, cephede kullanılan ısı ve su yalıtım malzemelerinin yanıcılık özelliklerine ve cephe geometrisine bağlı olarak değişir. Daha çok dış cephe malzemeleri yangına dayanıklı seçilerek yangının cepheden yayılması önlenir. İç hacimde oluşan yangının dış cepheye geçmemesi için iki katın pencere gibi korumasız boşlukları arasında, yangına dayanıklı cephe elamanıyla dolu yüzey oluşturulur ve yüksek binalarda iç hacimde cephe yağmurlama sistemi ile korunur. Sonuç olarak; yüksek binalarda, ister spendral yüksekliği yeterli olsun, ister alev yönlendirici yapılsın, isterse yağmurlama sistemi yapılsın veya bunların hepsi birden yapılsa bile yönetmeliklere göre cephe kaplama malzemesinin yanmaz malzeme olması zorunludur. Kaplama malzemesi kompozit şeklinde ise dış kaplama malzemesinin yanmaz olması ve kompozit levhanın yüksek yapılar için en az 2 saat bütünlük (integrity) özelliğine sahip olması gerekir. Yanıcı yalıtım malzemesi üzerinin 5 mm sıva yapılarak A2 yanmazlık sınıfı ve bütünlük özelliği sağlanamaz. Sıva altındaki malzemenin de yangına dirençli olması gerekir. Bu yazı ile girizgah yaptığımız ‘Binalarda Yangın Dayanımı’ konusunu ilerleyen sayılarımızda detaylarıyla sizinle paylaşmaya devam edeceğiz.q
YTONG
Yapılarda
YANGIN DAYANIMI
122
KASTAMONU ENTEGRE YANGINA DAYANIKLI AHŞAP LEVHA ÜRÜNLERİ İLE FARK YARATIYOR KASTAMONU ENTEGRE YANGINA DAYANIKLI ÜRÜNLERİ “MEDEPAN-FR” VE “TEKNOPAN-FR” İLE BİNALARDA İÇ DEKORASYON UNSURLARINA BAĞLI YANGIN RİSKİNİ SINIRLARKEN; GÜNLÜK HAYATTA DA MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİ VE BEĞENİSİNİ ARTIRMAYA DEVAM EDİYOR. Avrupa’nın en büyük MDF, yonga levha ve laminat parke üreticilerinden Kastamonu Entegre Ağaç Sanayi, yangına dayanıklı ve gelişmiş teknik özelliklere sahip MDF “Medepan-Fr” ve yonga levha “TeknopanFr” ürünleri ile tüketiciye güvenli ürün seçenekleri sunuyor. Avrupa’nın en büyük MDF, yongalevha ve laminat parke üreticilerinden Kastamonu Entegre yangına dayanıklı ürünleri “Medepan-Fr” ve “TeknopanFr” ile binalarda iç dekorasyon unsurlarına bağlı Mart + Nisan 2016, Sayı 30
yangın riskini sınırlarken; günlük hayatta da müşteri memnuniyetini ve beğenisini artırmaya devam ediyor. “Medepan-Fr ve “Teknopan-Fr” tüketiciye sundukları güvenli unsurlar nedeniyle her iki ürün de inşaat ve dekorasyon sektörü tarafından yoğun ilgi görüyor. Düşük tutuşma değeri ile düzgün ve homojen yüzeye sahip “Medepan-Fr” ve “Teknopan-Fr”, Avrupa Normları EN 13501-1 standardına göre b-s2 do sınıfında sertifikalıdır.
Mobilyacılıkta dekoratif ürünler için ana gövde ve dekoratif kaplama malzemesi olarak çok yönlü kullanım alanına sahip olan ürünler; özellikle insan trafiğinin yoğun olduğu sinema, otel, resmi kurumlar (kütüphane, okul vb.), hastane gibi mekanların dekorasyonlarında tercih ediliyor.
123
YAPILARDA YANGIN GÜVENLİĞİNİ SAĞLAMAK İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER - Proje aşamasında binanın yangın güvenliğine uygun olarak dizayn edilmesi. - Bina dizaynının yürürlükteki yangın güvenliği mevzuatına uygunluğunun kontrol edilmesi. - Yangın önlemleri arasında bulunan pasif sistemlerin (binanın kaçış yolları, yangın merdivenleri, tesisat şaftları, pompa dairesi, su deposu, yangın bölmeleri, yangın kesicileri ve duman tahliye bacaları vb.) ve aktif sistemlerin (yangın dolapları, sprinkler sistemi, gazlı söndürme sistemi, duman tahliye sistemi, merdiven basınçlandırması, algılama ve uyarı sistemleri vb.) muntazam ve kurallara uygun olması. - Olası bir yangının yayılma hızını düşürebilmek için; bina ve bina içi hane dekorasyonunda kullanılan malzemenin de ısıya-yangına dayanaklı ürünlerden seçilmesi. www.keas.com.tr E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Yapılarda
YANGIN DAYANIMI
SARAY YÜKSEK BINALARI “GÜVENLIK” VE “ESTETIKLE” GIYDIRIYOR. SARAY’IN ÜRETİME BAŞLAMASINDAN ÖNCE TÜMÜYLE YURTDIŞINDAN İTHAL EDİLMEK ZORUNDA KALINAN “MİNERAL DOLGULU A2 YANMAZLIK SINIFI” KOMPOZİT PANELLER, AVRUPA BİRLİĞİ STANDARTLARIYLA BİR SÜREDİR SARAY TARAFINDAN TÜRKİYE’DE DE ÜRETİLİYOR.
124
Saray Grup, geliştirdiği yenilikçi ve öncü iç ve dış cephe çözümleri ile 1980 yılından bugüne İstanbul ve Tekirdağ’daki toplam 80 bin metrekare kapalı alana sahip fabrikalarında inşaat sektörüne hizmet veriyor, geleceğin mimari yapılarının inşa edilmesinde büyük rol oynuyor. 2001 yılından bu yana, İSO’nun ilk 500 büyük firması arasında yer alan Saray Alüminyum, ürettiği ürünlerinin % 50’sini farklı ülkelere ihracat ediyor. ÇEVRECI SARAY MIMARI SISTEMLERI ILE ENERJI VERIMLILIĞI SAĞLAYIN 1980 yılından bugüne alüminyum ekstrüzyon ürünleri ve yüzey işlemleri konusunda faaliyet gösteren Saray alüminyum, mimari sistem ürünleri ve mühendislik ürünleri olmak üzere iki ana grupta alüminyum profil imal ediyor. Saray Mimari Sistemler çatısı altında
Mart + Nisan 2016, Sayı 30
sürekli yeni ürünler geliştiriliyor ve bu ürünler geliştirilirken ısı ve ses yalıtımı, enerji verimliliği ve işlevsellik ön planda tutuluyor. Saray Mimari Sistemlerin öne çıkan ürünlerini; Alüminyum Kapı Pencere Sistemleri, Sürme Kapı Sistemleri, Giydirme Cephe Sistemleri, Çatı, Işıklık Sistemleri, Sabit, Kayar ve Katlanır Güneş Kırıcı Sistemleri ve Saray Cotta (Tuğla görünümlü ya da Siding Görünümlü Cephe Kaplama Sistemleri, PVC Kapı ve Pencere Sistemleri ve Alüminyum Kompozit paneller, olarak sıralayan Talin Saraylı Dikici “Doğru ürün seçimi ile binalarda yüzde 40’a kadar enerji verimliliği sağlanabilir. Saray Mimari Sistemleri tercih edenler, uzun vadede ciddi bir ekonomik kazanım elde etmenin yanı sıra bu sayede çevreci bir davranışta da bulunmuş oluyor’’ dedi.
KOMPOZIT PANEL ÜRETIMINDE EN SON TEKNOLOJIYI KULLANIYORUZ Saray Alüminyum, mimari sistemlerin yanı sıra ısıtma, soğutma, aydınlatma, makine vb sektörlerinin ihtiyacı olan çeşitli şekil ve büyüklükteki sanayi profilleri, standart kesitli profiller de üretiyor. Saray Alüminyum 2008 yılının ilk çeyreğinde en son teknolojiden faydalanarak ayda 240 bin metrekare kapasite ile dünyada halen bilinen en dayanıklı boya
olan PVDF esaslı boya ile kaplanmış alüminyum kompozit panel üretimine başladı. Ar-Ge’ye verdiği önem sonucu A2 ve B1 Yangın Sınıfı ve NANO yüzey kalitesine sahip alüminyum kompozit panelleri Türkiye’de İlk olarak Saray Alüminyum tarafından üretildi. Firma 2010 yılında işletmeye alınan ikinci levha boyama tesisi ile kompozit panelleri daha kısa sürede ve projeye uygun istenilen renkte üretebiliyor.
AR-GE’YE VERDİĞİ ÖNEM SONUCU A2 VE B1 YANGIN SINIFI VE NANO YÜZEY KALİTESİNE SAHİP ALÜMİNYUM KOMPOZİT PANELLERİ TÜRKİYE’DE İLK OLARAK SARAY ALÜMİNYUM TARAFINDAN ÜRETİLDİ.
125
Talin Saraylı Dikici, SARAY GRUP Yönetim Kurulu Üyesi
SARAY ALÜMINYUM BINALARI GÜVENLIK VE ESTETIKLE GIYDIRIYOR Saray Alüminyum, Türkiye’de ilk kez üretimini gerçekleştirdiği Saray A2 Yanmazlık sınıfı Kompozit Panelleriyle de Türkiye’nin yüksek binalarını “güvenlik” ve “estetikle” giydiriyor. Saray’ın üretime başlamasından önce tümüyle yurtdışından ithal edilmek zorunda kalınan “mineral dolgulu A2 yanmazlık sınıfı” kompozit paneller, Avrupa Birliği standartlarıyla bir süredir Saray tarafından Türkiye’de de üretiliyor. Yangın yönetmeliği gereği, 21.5 metrenin üzerindeki tüm binalarda A2 yanmazlık sınıfı kompozit paneller zorunlu olarak kullanılıyor.
Saray A2 yanmazlık sınıfı kompozit paneller, çok katlı binalar, gökdelenler, endüstriyel binalar, kamu binaları, tüneller, havaalanları, hastaneler, AVM’ler, stadyumlar, tren ve metro istasyonları, oteller gibi, yangın yalıtımının önemli olduğu tüm yapılarda kullanılabiliyor. Saray A2 Kompozit Paneller binaların dış cephe, iç duvar, tavan ve ara bölme kaplamalarında, kara ulaşım aracı kaplamalarında, tren ve gemilerin iç dekorasyonlarında uygulanabiliyor; mimar ve tasarımcılara yaratıcı ve özgün binalar yapmak için sınırsız fırsatlar sunuyor.
metreden daha yüksek binalarda uygulanması zorunlu kılınan “Yangın Koruma” yönetmeliğine uygun TS EN 13501-1 standardına göre A2 s1 d0 sınıfındaki SARAY A2 alüminyum kompozit panellerin ülkemizde ilk üretimi Saray Alüminyum tarafından 2012 yılında gerçekleştirilmiştir. Tamamı alüminyumdan imal edilen bu kompozit panellere ilave olarak, bu kez 2014 yılında Mineral Dolgulu SARAY A2 Kompozit Panel üretimini Türkiye’de yine ilk olarak Saray Alüminyum gerçekleştirmiştir’’ dedi.
Kompozit paneller için şirketin yaptığı yatırımları detaylı olarak anlatan Dikici, ‘’Avrupa Birliği’nin Türkiye’de de geçerli olan ve 21,5
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
inova syon
BU MALZEME SU İLE KONUŞUYOR
RCA’DA OKUYAN BİR ÜRÜN TASARIMI ÖĞRENCİSİ CHAO CHEN, HAVA GÜNEŞLİYKEN AÇILIP YAĞMURLU OLDUĞUNDA KAPANAN, SUYA TEPKİ VEREN BİR LAMİNAT GELİŞTİRDİ.
126
K
raliyet Sanat Koleji’nde (RCA) ürün tasarımı üzerine yüksek lisans yapan Chao Chen’nin bir bitirme projesi için bir yapı malzemesi tasarlaması gerekiyordu. Yağmurlu bir günde Londra’da Hyde Park’ta yaptığı yürüyüş sırasında gördüğü bir çam kozalağı projesi için ilham kaynağı oldu. Chen, eline aldığı çam kozalağının dış kabuğunu kapayarak yağmura tepki gösterdiğini fark etti ve bu keşif çam kozalağının gövde yapısından esinlenerek, iklim koşullarına göre şekil değiştirebilen yeni bir yapı malzemesi geliştirmesine yardımcı oldu. Chen, çam kozalaklarının tohumlarını koruyup saklaması, hayatta kalması için açılıp kapandığını biliyordu; ancak onun ilgisini çeken bunu nasıl yaptıkları oldu. O gün Hyde Park’tan birkaç tane çam kozalağı aldı, evine getirdi, ikiye böldü ve gördü ki; her bir çam kozalağının iki katmanı mevcut ve ıslandığında dış katman iç katmandan daha çok gerilerek kendi başına kapanıyor. Chen bir tasarımcı olarak bunun önemli olduğunu ve bu bilgiyi suya aynı şekilde tepkime veren -kumaş, ince bir lif ve kaplamadan oluşan -bir lamine üretmek için kullanabileceğini fark etti. Kaplama su ile tepkimeye girdiğinde lif dokuya dik olarak genişlecek ve malzemeyi bir çam kozalağının kabuğu gibi uzayarak bükecekti. Su Tepkimesi adlı bitirme projesi için Chen bu yeni malzemeyi üç ilgi çekici şekilde kullandı. İlkinde, lamine seramik ile kaplı ve güneşli günlerde açılıp yağmur başladığında birbirlerinin üzerine yığılarak sığınak oluşturan bir Su Tepkimeli Barınak. Mart - Nisan 2016, Sayı 30
Chen: “Bu tür bir sığınağın parkın ortasında ya da başka bir kamusal alanda kullanıldığını hayal edin, kullanıcılar bu barınağın altında güneşin tadını çıkaracaklar ve yağmur başladığında seramikler sığınağın bütün yüzeyini kaplayarak onların yağmurun da tadını çıkarmasına olanak sağlayacak”diyor. Chen ikinci projesinde ise suyla tepkimeye girdiğinde farklı geometrik şekillerde içe doğru kıvrılıp altındaki renkli yüzeyi ortaya çıkararak “rengini belli eden” bir mimari yüzey geliştirmiş. Bu biçim değiştiren malzeme ile kaplı bütün bir bina, yağmurlu günlerde zarifçe daha parlak desenli bir cephe ortaya çıkarabilir. Chen’in projesi için ürettiği üçüncü obje ise daha basit ve daha küçük ölçekli, ancak aynı şekilde zekice. Malzemeden bir şerit alıp bir tarafını kırmızı diğerini mavi yaparak ev bitkilerinin toprağındaki nemi sezen bir “su detektörü” üretmiş. Malzeme esneyip mavi yüzünü gösterdiği müddetçe bir sorun yok; ancak sertleşip kırmızı yüzünü ortaya çıkardığında bitkilerinizi sulamanın vakti gelmiş. Ancak ne yazık ki Chen’in tasarımlarını piyasada ya da sokaklarda şekillerini değiştirirken görmek için biraz daha zamana ihtiyaç var. Chen bu üç ürünün de hala çalışan model aşamasında olduğunu, malzemenin daha dayanıklı olması gerektiğini, kaç sefer ıslanabileceğini, sert rüzgârların üstesinden nasıl geleceğini test etmesi gerektiğini söylüyor.q
COK Bütün binalar Fibrobeton kalitesiyle tanışsın diye
CALISIYORUZ
127 127
Çünkü yaptığımız işe ve binalarınıza değer veriyoruz
www.fibrobeton.com.tr
&
inova syon
128
BRICK B; YAŞAYAN, GELIŞEN HEM DE CANLI BIR ÜRÜN TIP EĞİTİMİ ALAN TASARIMCI ADEM ARIBAŞ’IN “DİZ EKLEMİ ÇAPRAZ BAĞLARINI” İLHAM ALARAK TASARIM DANIŞMANI GÜRÇAĞ ÖZLER İLE BİRLİKTE HOBİ ENDÜSTRİYEL TASARIM BÜNYESİNDE GELİŞTİRDİKLERİ KATLANABİLİR AHŞAP TUĞLA “BRICK B’’ İLE ALET-EDAVAT, YAPIŞTIRICI GEREKTİRMEDEN BAŞTA EV OLMAK ÜZERE MASA, YATAK, KÖPEK KULÜBESİ GİBİ BİRÇOK EŞYA TASARLANABİLİYOR. Tekrar Tekrar Kullanılabilecek Bir Ürün Güvenilirliği en önemli özelliklerinden biri olan katlanabilir ahşap tuğla aynı zamanda yaşayan bir ürün. Çünkü tasarımlarında değişiklikler yapılabiliyor, aynı ürün başka gereksinimler için tekrar tekrar kullanılabiliyor.
Mart - Nisan 2016, Sayı 30
Ustasız 10 Günde Ev Katlanabilen, tekrar tekrar kurulabilen, molozu olmayan yapı malzemesi katlanabilir ahşap tuğla ile hiçbir ağır makina ve hatta iskele kullanılmadan 60 metrekarelik bir ev sıfırdan 4 kişi ile 10 günde yapılabiliyor. İstenildiğinde evin metrekaresi katlanabilir ahşap tuğlalarla büyütülebiliyor. Yani Brick B, hem yaşayan hem gelişen hem de canlı bir ürün. Nakliye hasarı sıfır aynı zamanda 4 kat küçülebilir
olması da nakliye, depolama ve bir yerden bir yere aktarmada önemli kolaylıklar sağlıyor. Yüzde yüz geri dönüşümlü ve sürdürülebilir olmasıyla da gerçek bir çevre dostu. Brick B; WİPO temsilcisi Quan- LingSim’den En İyi Ulusal Buluş Ödülü’nün ve Bilim ve Sanayi Bakanı Fikri Işık’ın altın madalya verdiği En İyi Buluş Ödülü’nün sahibi oldu.q
THYSSEN KRUP TWIN TWIN
0850 250 25 10 0850250 25025 2510 10 0850
2 asansör, 1 kuyu, 0 kalabalık TWIN sisteminde, iki kabin aynı kuyuda birbirinden bağımsız olarak hareket kalabalık 2 asansör, 1 kuyu, 00 kalabalık edebilmektedir ve iki asansör de ayrı ayrı kendi makinesine sahiptir. Konvansiyonel asansörlerle karşılaştırıldığında, TWIN sistemi, kuyu için iki kabin aynı aynı kuyuda birbirinden birbirinden bağımsız olarakhareket hareket TWIN sisteminde, kabin kuyuda bağımsız olarak gereken alanı %33iki oranında azaltmaktadır. Aynı zamanda kullanıcılar için iki asansör de ayrı ayrı kendi makinesine sahiptir. edebilmektedir ve iki asansör de ayrı ayrı kendi makinesine sahiptir. bekleme ve yolculuk sürelerinde de zaman tasarrufu sağlar. asansörlerle karşılaştırıldığında, TWIN sistemi, sistemi, kuyuiçin için Konvansiyonel asansörlerle karşılaştırıldığında, TWIN kuyu Akıllı ThyssenKrupp DSC sistemi sayesinde asansörler arasındaki oranında azaltmaktadır. Aynı zamanda kullanıcılar için gereken alanı %33 oranında azaltmaktadır. Aynı zamanda kullanıcılar için koordinasyon maksimum düzeye çıkmaktadır. yolculuk sürelerinde sürelerinde de de zaman zaman tasarrufu tasarrufu sağlar. sağlar. bekleme ve yolculuk ThyssenKrupp DSC sistemi sistemi sayesinde asansörler arasındaki Akıllı ThyssenKrupp DSC sayesinde asansörler arasındaki ThyssenKrupp bir kuyuda iki kabinin bağımsız olarak hareket edebileceğini ilk maksimum düzeye düzeye çıkmaktadır. çıkmaktadır. koordinasyon maksimum olarak düşünen ve tasarlayan firmadır. kuyuda iki iki kabinin kabinin bağımsız bağımsız olarak olarak hareket hareketedebileceğini edebileceğiniilk ilk ThyssenKrupp bir kuyuda tasarlayan firmadır. firmadır. olarak düşünen ve tasarlayan
www.thyssenkrupp-asansor.com.tr
ThyssenKrupp Asansör ThyssenKrupp ThyssenKruppAsansör Asansör
Advertorial
inova syon
THYSSENKRUPP TEKNOLOJI ÜRETEN BIR GRUP
130
ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNDE GEREK ASANSÖRLER VE GEREKSE YÜRÜYEN MERDİVENLERİN BÜYÜK ÖNEMİ VAR. BU HEM ALIŞVERİŞ MERKEZİ ZİYARETÇİLERİNİN KONFORLU VE GÜVENLİ ULAŞIMLARINI SAĞLAMAK VE HEM DE ALIŞVERİŞ MERKEZLERİNİN PRESTİJİ AÇISINDAN GEÇERLİ.
AVM PROJELERİNDE ASANSÖR VE YÜRÜYEN MERDIVENIN ÖNEMI Alışveriş merkezlerinde gerek asansörler ve gerekse yürüyen merdivenlerin büyük önemi var. Bu hem alışveriş merkezi ziyaretçilerinin konforlu ve güvenli ulaşımlarını sağlamak ve hem de alışveriş merkezlerinin prestiji açısından geçerli. Yoğunluk ve sirkülasyonun fazla olduğu alışveriş merkezi ortamında, sürekli ve çok sayıda yolcuyu taşıyabilme kapasitesi yürüyen merdivenleri vazgeçilmez yapıyor. Asansörler ise özellikle, çocuklu, bebek arabalı kişiler, yaşlılar ve engelliler için güvenli bir ulaşım aracı niteliğinde. Bir alışveriş merkezinin işletmesi açısından bakarsanız, ziyaretçilerin hızlı bir şekilde ve rahatça dolaşımını sağlamak ticari açıdan da elbette olumlu bir ekti yaratıyor. Mesafelerin gün geçtikçe uzadığı daha büyük ve daha yükseğin yaygınlaştığı günümüzde bir alışveriş merkezinin bu Mart - Nisan 2016, Sayı 30
konforu sunması müşteriler için AVM’nin cazibesini artırmaktadır. Alışveriş merkezi yatırımcıları ve bilinçli tüketiciler kalite ve markanın güvenilirliğini ön planda tutuyorlar. Estetik unsurlar başka bir önemli nokta. Malzeme veya tasarımda farklı talepler olabiliyor. Yoğun kullanımdan dolayı AVM’lerde kullanılan ünitelerin çok az arıza yapması ve müşteri trafiğini olumsuz etkilememesi, arıza durumunda hızlı müdahale gerekiyor. Bu nedenle kullanılan ürünlerin kalitesi, sürekliliği, servis organizasyonunun yaygınlığı çok önemli. Ancak alışveriş merkezilerindeki bir diğer öncelik de kısa temin süreleri. İnşaat projelerinde yürüyen merdiven ve asansörler montajı son aşamalarda gerçekleştirilen işlerden ve yatırımcının artık inşaat çalışmalarını biran evvel tamamlama ve ticari faaliyete başlama beklentisi oluyor. Erken aşamada yatırımcı ile bir araya gelip dizayn konusunda birlikte çalışmak hem müşteriler hem de bizim için önemli. THYSSENKRUPP TEKNOLOJI ÜRETEN BIR GRUP Yenilikçi ürünler bizim en güçlü yönlerimizden biri ve bu konudaki yatırımlarımız sürekli olarak devam ediyor. Örneğin; I-walk isimli yürüyen bant sistemi yenilikçi ve çevreci olmasının yanı sıra kuyu gerektirmeden mevcut zemin üzerine uygulanabiliyor.q
131
I-WALK İSİMLİ YÜRÜYEN BANT SİSTEMİ; YENİLİKÇİ VE ÇEVRECİ OLMASININ YANI SIRA KUYU GEREKTİRMEDEN MEVCUT ZEMİN ÜZERİNE UYGULANABİLİYOR.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
GAZBETON
132
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
HAFIF MASIF ÇEVRE DOSTU
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
GAZBETON; MASİF YAPI MALZEMELERİ ARASINDA AĞIRLIK AÇISINDAN EN HAFİF YAPI MALZEMELERİNDEN BİR TANESİDİR VE MİLYONLARCA KÜÇÜK HAVA BOŞLUGUNA RAĞMEN OLDUKÇA DAYANIKLIDIR. AĞIRLIĞININ AZ OLMASI, NAKLİYE VE UYGULAMADA KOLAYLIK SAĞLADIĞI GİBİ, STATİK AÇIDAN DA MALZEME VE YÜK TASARRUFUNDA OLDUKÇA EKONOMİK KONSTRÜKSİYONA İZİN VERMEKTEDİR. - Ezgi Beyazıt
G
azbeton; silisli kum (kuvarsit), çimento, kireç, alüminyum tozu ve suyun karışımıyla oluşturulan harcın, basınçlı buhar altında sertleştirilmesiyle elde edilen hafif ve gözenekli bir yapı elemanıdır. Donatılı elemanların çelik hasırları, kaynak makinelerinde punto yapılarak önceden hazırlanır. Hazırlanmış olan bu çelik hasırlar bitümle kaplanıp kalıplara monte edilerek döküm işlemi yapılır. Sanayileşme öncesinin premodern olarak adlandırılan dünyasında, ürün ile süreç teknolojisinin içerdiği ilişkiler arasında bir uyum ve bütünlük vardı. Bu bütünlük; yapı malzemesi, yapım tekniği ve yapım örgütlenmesinin, belirli bir alışkanlık, deneyim ve bilgiyle tekrarlanması, bir başka deyişle, kayda değer bir değişime uğramadan kuşaktan kuşağa aktarılması sonucunda ortaya çıkmış olan uyum ve bütünlüktü. Toplu konut olgusunun doğuşu 19.yy.da Endüstri Devrimi’ne rastlamaktadır. Endüstrileşme ile birlikte hızlı bir kentleşme ve konut sorununun ortaya çıktığını biliyoruz. Bu da 20.yy’da toplumun konut ihtiyacının giderilmesi için daha çok sayıda konutun daha hızlı ve ekonomik üretilmesini zorunlu kılmıştı.
Bu dönüşümler her şeyden önce olağan dışı bir konut ihtiyacına işaret ediyordu. Sözü edilen nüfus artışının ve yoğunlaşmasının odakları olan kentlerin; ne mevcut konut stokları ne geleneksel konut üretim ve bölüşüm mekanizmaları ne de yönetim kurumları, bu ölçüdeki bir gereksinime yanıt verebilecek durumda değildi. Bu nedenle de, gelişmiş ülkelerde konut üretimi; üretim sistemi kavramı içinde ele alınıp üretim sisteminin tümüyle planlanması, programlanması, örgütlenmesi ve denetlenmesi ile gerçekleştirilmişti. İnsanların yapı ihtiyacının her geçen gün artması ile birlikte inşaat sektöründe; daha az işgücüyle, daha kısa sürede, daha kaliteli ve daha az maliyetli yapı üretimi yapabilmek için yapım sürecinin çeşitli aşamalarında endüstriyel teknik ve yöntemlerinin kullanımını zorunlu hale geldi. Yapı endüstrileşmesi ve ham maddelerin bitmiş ürüne geçiş sürecinde; ürün, işçilik ve süre çok önemlidir. Bunun sonucu olarak da 20. yy’ın ilk çeyreğinde, endüstriyel alanda ilerlemiş toplumlarda, çağdaş insanın yaşam biçimine uygun
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
133
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
134
konut üretimine geçilmesinde gazbetonun büyük katkısı vardır.
GAZBETON; ISI YALITIMINA İLİŞKİN YÖNETMELİK VE STANDARTLARIN TÜM İSTEKLERİNİ EK BİR ISI YALITIM MALZEMESİNE GEREK KALMADAN TEK BAŞINA SAĞLAMAKTA, BÖYLECE PEK ÇOK YAPI FİZİĞİ SORUNU DA ORTADAN KALKMAKTADIR.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Gazbeton; masif yapı malzemeleri arasında ağırlık açısından en hafif yapı malzemelerinden bir tanesidir ve milyonlarca küçük hava boşluğuna rağmen oldukça dayanıklıdır. Ağırlığının az olması, nakliye ve uygulamada kolaylık sağladığı gibi, statik açıdan da malzeme ve yük tasarrufunda oldukça ekonomik konstrüksiyona izin vermektedir. Standartlaştırılmış farklı boyutları bulunan gazbeton bu sayede her çeşit yapıda kullanıma uygundur. Çok uygun ısı yalıtım özelliklerine sahip bir yapı malzemesi olan gazbeton, bünyesinde yer alan küçük gözenekler içinde hapsedilmiş hava sayesinde etkin ısı yalıtım özelliği gösterir, bu da CO2 yayılımını oldukça aza indirgemektedir. Gazbeton; ısı yalıtımına ilişkin yönetmelik ve standartların tüm isteklerini ek bir ısı yalıtım malzemesine gerek kalmadan tek başına sağlamakta, böylece pek çok yapı
fiziği sorunu da ortadan kalkmaktadır. Gazbeton yapı malzemesi çevreye karşı uyumludur. Ham madde olarak doğada fazlaca bulunan kuvarsit kumu, kireç, çimento ve su; gözenek oluşumu için de ince taneli metalik alüminyum kullanılmaktadır. Üretim şeklinden dolayı, ortaya çıkan malzeme atıkları üretim dolaşımına geri dönmekte ya da başka ürün şeklinde, örneğin granül tanecikleri olarak tekrar işlenmekte ve bu süreçlerde atık su ortaya çıkmamaktadır. Bu sayede gazbeton üreten fabrikalar yenilenebilir olma sürecinde her zaman bir adım öndedir. Gazbeton yapı malzemesi ve yapı elemanları çevreyi tahrip eden maddeler üretmezler. Bu malzemeyle inşa edilen yapılarda çok daha az yakıt ve enerji kullanımıyla iç mekanlar ısıtılıp soğutulur. Sonuç olarak gazbeton üretimi, uygulaması ve kullanımı süresince insanın ve çevrenin yanında olan, yeşil ve dürüst bir yapı malzemesidir.q
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
ADAPTE EV
Sahiplerinin değişen ihtiyaçlarına ve farklı estetik anlayışlarına hizmet eden proje
ADAPTE EVLER DOĞRU TASARIM VE MALZEME KULLANIMININ NE KADAR ESNEK, YÖNLENDİRİLEBİLİR VE ADAPTE EDİLEBİLİR OLDUĞUNU GÖSTERİYOR. Mimarlar: Henning Larsen Architects, GXN Yer: Danimarka Yıl: 2013
136
A
dapte olabilme özelliğine sahip bu konut, MiniCO2 Evleri projesi kapsamında geliştirilmiş. Projede her biri ayrı bir yöntemle CO2 yayımını azaltan şekilde inşa edilmiş bu 6 farklı bölümlü evin amacı da bu anlamda yapılabilecek yöntemlerin örneklerini sunmak. Adapte Evler doğru tasarım ve malzeme kullanımının ne kadar esnek, yönlendirilebilir ve adapte edilebilir olduğunu göstermek ve aynı zamanda CO2 problemini çözümlemede anahtar olduğunu gösteriyor. Bitişik nizam olarak tasarlanmış 146 m²’lik ev, bir ailenin yaşamasına ve ev hayatının zaman içinde değişimleri hesaba katılarak ihtiyacların değişmesi doğrultusunda adapte olabilecek şekilde tasarlanmış. Yani yeni evli bir çift ilk yıllarında evi farklı Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
şekilde kullanırken, çocuk yapmaya karar verdikleri noktada eve kolayca bebek odası ekleyebiliyorlar. Kolayca dizaynı değiştirilebilen bu evler aynı zamanda çocukların ergenlik döneminde farklı bir oda isteyecek olmalarını hesaba katıyor. Hatta tasarımcılar çocukların yeterince büyüyüp evden taşındıkları zamanı, boşanan çiftleri, hatta ölümleri ve depresyonu bile düşünerek evin bu durumlar için de sahiplerine yardımcı olacak şekilde değişebilmesi gibi oldukça inovatif bir konut hayata geçirmişler. Özellikle Danimarkalı aile yapısına ve karakterine uygun olarak düşünülen bu değişimlere adapte olan ev, sahiplerinin değişen ihtiyaçlarına ve farklı estetik anlayışlara hizmet ediyor. Bu değişim sırasında da yeni materyale neredeyse hiç ihtiyaç duymuyor.q
Tasarımcı:Christiano Mino Yer: Milan Yıl: 2012
MICOL LAMBA
İyi bir fikir, ekonomik malzemelerle dahi iyi bir tasarım doğurabilir.
MICOL LAMBA, MILANO’DA CAMPANA BROTHERS İÇİN TASARLANMIŞ BİR ÜRÜNDÜ VE ETKİNLİK SONRASINDA SATIŞINA BAŞLANILDI.
137
G
azbeton sadece yapı malzemesi değil… Aynı zamanda endüstriyel tasarımcıların da dikkatini çekmekte. Heykel traşların bile elinden düşürmediği, kolay şekil alması sayesinde yaratıcı ellerde beklenmedik mucizelere tanıklık eden bir malzeme. Tahta kadron, gazbeton veya beton ve policarbon kağıt gibi çok kolay erişimi olan sürdürülebilir malzemelerle üretimi çok kolay bir şekilde yapılabilen bir tasarım ürünü olan Micol lamba, Christiano Mino’nun kendi atölyesinde kendi elleriyle bir ürün olarak hayata geçirildi. Mino bu ürünü ile ilgili şöyle diyor: “İyi bir fikir, ekonomik malzemelerle dahi iyi bir tasarım doğurabilir.”. Micol lamba, Milano’da Campana Brothers için tasarlanmış bir üründü ve etkinlik sonrasında satışına başlanıldı. Sevilen bir dekoratif aydınlatma ürünü olarak hala internette satışı mevcut.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
HOUSE 804 Üç metre genişliğinde bir bahçeyle çevrili küp şeklinde kompakt bir yapı. TÜM EV VE ÇEVRESİNDEKİ BAHÇE DUVARLARI, ZEMİNLER VE BANKLAR DAHİ GAZBETON VE SİYAH BETON BLOKLAR KULLANILARAK İNŞA EDİLMİŞ. Mimarlar: H Arquitectes Yer: Barselona, İspanya Yıl: 2011
138
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
139
H
uzurlu bir konut mahallesinde yer alan bu ev 3 metre genişliğinde bir bahçeyle çevrili küp şeklinde kompakt bir yapı. Sahiplerinin isteği üzerine arkada yüzme havuzu ve bir kulübe eklenebilecek bir alana da sahip. Binayı tamamen çevreleyen 3 metre genişliğindeki yürüme alanı zemin kattaki odalarla bir bağlantı kurmakta. Güney cephede oldukça güneşli bahçeyi mutfağa, batı cephesinde giriş bölümünü bahçeye, doğuda park alanını mutfağa ve son olarak da kuzey cephede büyük bir terasla bir üst bahçeye ve istek doğrultusunda havuza bağlantı sağlıyor. Tüm ev ve çevresindeki bahçe duvarları, zeminler ve banklar dahi gazbeton ve siyah beton bloklar kullanılarak inşa edilmiş. Son olarak da eklenen bitkiler ve ağaçlar yapının ambiyans ve karakterini tamamlamada büyük rol alıyor. Evin strüktürü her katta bir adet olmak üzere 3 perde duvar ile yapılandırılmış. İç mekanlarda ise siyah beton bloklar çıplak bırakılarak dış cepheyle ahenkli uyumu sergileniyor. Dış cephede ise kaplama çatıya kadar devam etmekte. Merdivenlerin altında kullanılan daha geniş bloklar aynı zamanda salona ve mutfağa bakan şömineyi oluşturuyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
FABRIKA HOTEL
CO2 yayılımını en aza indirmeyi amaçlayan butik bir otel
BİNANIN TAŞIYICI STRÜKTÜRÜ BETONARME VE GERİ KALAN DUVARLAR GAZBETON BLOKLARLA İNŞA EDİLMİŞ.
Mimarlar: OK Plan Architects Yer: Çek Cumhuriyeti Yıl: 2011 140
B
konferans odasına ayrılmış durumda ve dördüncü kata kadar olan kısımda odalar ve sağlık merkezi yer alıyor. En üst kat çatı terasına erişim için bir geçitten oluşmakta. Otelin toplam kapasitesi ise 40 yataktan oluşuyor.
Yapı 5 kattan ve araçlar için otopark amaçlı kullanılan bir bodrum kattan oluşmakta. Zemin katta restoran, yönetim bölümü ve resepsiyon yer almakta. Birinci kat tamamen
Binanın taşıyıcı strüktürü betonarme ve geri kalan duvarlar gazbeton bloklarla inşa edilmiş. İzolasyon malzemeleri eklenerek de ısı ve ses yalıtımı sağlanmış. Kirişler, kolonlar ve diğer taşıyıcı elemanlar dışında heryerde gazbeton tercih edilmiş. Böylelikle bu küçük butik otelin CO2 yayılımını en aza indirmesi amaçlanmış.q
u otel Çek Cumhuriyetinde yer alan Humpolec adlı bir kasabada konumlandırılmış. Bina restoran ve otel olarak tasarlanmış, ayrıca bir konferans odasına ve bir de sağlık merkezine sahip. Binanın yükseldiği arazide bulanan binalar daha önce birkaç kez yıkılıp yenilenmiş. Aynı zamanda bu çevrede bulunan renove edilmiş diğer binalarda otelin sahiplerinin şirketi MHA’ya ait.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
MEVCUT BİTKİ ÖRTÜSÜNÜ BİR ŞABLON GİBİ BİRBİRİNE BAĞLAYAN BİNALAR
KINGS HOUSE APARTMENTS
BİNALARDA KULLANILAN; GAZBETON BLOKLAR, SOLAR PANELLER, ÇİFT CAM GİBİ MALZEMELERLE ÖNEMLİ ÖLÇÜDE ENERJİ TASARRUFU SAĞLANMIŞ, KARBON AYAK İZİ MİNİMİZE EDİLMİŞ.
H
141
Mimar: The Purple Ink Studio Yer: Bengaluru, Karnataka, Hindistan Yıl: 2015
indistan’ın Bangalore şehrinin kalbinde stratejik bir konuma sahip olan proje, şehrin en iyi konaklama, tıbbi ve ticari tesislerine de yakın bir lokasyonda. Lüks yaşam seviyelerini yeniden yorumlayan mimari yaklaşımla tasarlanan Kings House Apartments, aynı zamanda inşa biçimi ile de şehrin canlı ve önemli bağlamda kentsel zenginliğini yakalıyor.
Entegre bir tasarım yaklaşımı da binanın enerji azalmalarını değerlendirmek ve en üst düzeye çıkarmak oldu. Solar çalışmalar ve simülasyonlar; günışığı, gölge analizi, yağış miktarları ve gölgeleme sistemlerine ilişkin verileri oluşturmak için kullanıldı. Bu çalışmalar, aydınlatma analizi ile birlikte, tüm mekanik sistemlerin seçim, yük hesaplamaları ve boyutlandırmaları açısından da kritik idi.
Tasarımdaki zorluk mevcut yeşil örtüsünden ödün vermeden yapının ekolojik ayak izini en aza indirmek idi. İki blokta evler her bir tarafında bir daire olacak şekilde planlandı, böylece gömülü bahçeler ortaya çıkarılmış ve site ortasındaki çevresel yeşillikler harmanlamış oldu. Ayrıca her blok mevcut bitki örtüsünü bir şablon gibi kullanarak birbirine bağlanmış, binayı biçimlendirmiş oldu.
İnşaat sürecinde kullanılan yeşil malzemeler ile projenin çoklu sürdürülebilir özelliklerine entegre bir yapı inşaa edildi. Projede kullanılan gazbeton bloklar, solar paneller, yüksek ısı yansıtma özelliğine sahip fayanslar, çift cam, geçirgen parke ve yağmur suyu hasadı sistemleri gibi malzemelerle önemli ölçüde enerji tasarrufu sağlanmış, karbon ayak izi minimize edilmiştir.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
MODERN YAPILAR AKG GAZBETON ILE YENIDEN ŞEKILLENIYOR
142
Döşeme Paneli
G
elişen yapı teknolojileriyle birlikte günümüzde çok daha konforlu ve modern projeler hayata geçiyor. Geleneksel yapı ürünleri yerine, gelişmiş üretim teknikleriyle imal edilen bu ürünlerden birisi de gazbeton. Avrupa’da uzun yıllardır kullanılan gazbeton son yıllarda ülkemizde de oldukça ilgi görüyor. Birçok avantajı birlikte sunan gazbeton ürünleri, kullanılan projelere artı değer katarak konforlu ve tasarruflu yapıların hayata geçmesine olanak tanıyor. Avrupa standartlarında üretim yapan ve Ar-Ge yatırımlarını ara vermeden sürdüren AKG Gazbeton, ülkemizin en büyük gazbeton üreticileri arasında yer alıyor. Önemli ve prestijli projelerde kullanılarak kalitesini tescil ettiren, ulusal ve uluslararası birçok belgeye sahip AKG Gazbeton’un, Trump Towers İstanbul, Rixos Bomonti, 212 İstanbul, Folkart Towers gibi önemli projelerde imzası bulunuyor. A1 sınıfı hiç yanmaz ürün olan AKG Gazbeton ürünleri, kullanıldığı projelere yangın güvenliği gibi birçok önemli fayda sağlıyor. Hafif ve dayanıklı olması sebebiyle deprem güvenliğinde tavsiye edilen Ocak-Şubat MartNisan 2016, Sayı 30. Sayı 29
Duvar Paneli
ürün olurken, yüksek ısı yalıtım değerlerine ve uygulama kolaylığına imkân tanıyan AKG Gazbeton ürünleri bu özelliklerinden dolayı inşaat firmalarının ilk tercihi oluyor. Ayrıca gazbeton ürünlerinin kolay şekil alması, pratik işlenmesi, uygulamalarda mimarların çizgilerini yapılarına kolaylıkla yansıtabilmesine olanak tanıyor. Hafif bir yapı malzemesi olan gazbeton temel, betonarme ve ısınma-soğutma maliyetlerinde büyük avantaj sağlıyor. ODTÜ İnşaat Mühendisliği raporlarına göre temel maliyetlerinde % 22, betonarme maliyetlerinde % 8 maliyet avantajı sağlayan gazbeton yüksek ısı yalıtım değerleri ile konut sakinlerinin yıllık ısınma ve soğutma giderlerinde yarı-yarıya maliyet tasarrufu sağlıyor. Gazbeton kullanılan binaya gelen deprem yüklerinin daha az olması, diğer tasarımlara nazaran daha küçük kolon boyutları kullanılmasını da sağlıyor. İnşaat sektöründe önemli yer tutan kentsel dönüşüm projelerinde tercih edilen AKG Gazbeton ürünleri, geniş ürün yelpazesi, hızlı tedarik süresi, proje uygulama desteği ile modern kentlerin yükselmesine yardımcı oluyor.
AKG Gazbeton, Minepor ile Binalara Değer Katıyor
143
Minepor sağlam, yanmaz, hafif, yüksek ısı yalıtımı ve sağladığı enerji tasarrufu sayesinde kullanıldığı tüm binalara değer katıyor. Minepor üstün yalıtım performansı ile konforlu yaşam alanları yaratıyor. Sürdürülebilir binaların tercihi olan Minepor, yalıtım gücü sayesinde karbon salınımını azaltıyor. Yangın esnasında zehirli gaz ve duman çıkartmayan Minepor’un yangın sonrası, yapısında da bozulma olmuyor. A1 sınıfı hiç yanmaz ısı yalıtım malzemesi olan Minepor, yangının cephe boyunca ilerlemesine engel oluyor, binaların yangın güvenliğini artırarak hayat kurtarıyor. Yangın güvenliği sağlayan bu özelliği ile muadillerden ayrılıyor. İçerisinde bulunan bor ve diğer bileşenleriyle mükemmel gözenek yapısına ve yüksek dayanım gücüne sahip olan Minepor, yapının ömrü boyunca ısıl performansını koruyor. Bakteri veya mikroorganizma barındırmayan inorganik ve mineral bazlı yapı malzemesi, zamanla dış etkenlere bağlı olarak da bozulmuyor. Bu özelliği ile diğer yalıtım malzemeleriyle arasına önemli mesafe koyuyor. Yoğun Ar-Ge çalışmaları sonucu geliştirilen formülüyle yenilikçi bir ürün olan Minepor kalitesini aldığı belgeler ile de kanıtlıyor. TSEK 119 kriter dokümanına uygun üretilen Minepor, AB pazarına girmek için sahip olunması gereken ve inşaat sektöründe Türkiye’den verilen ilk Avrupa Teknik Onayı ETA Belgesi taşıyan, G işaretine sahip, UTO ve TSEK belgeli bir ürün.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
“SIFIRA YAKIN ENERJİ HARCAYAN BİNALAR İÇİN HAZIRLANIYORUZ”
144
A
vrupa, 2020 yılı sonuna kadar tüm yeni binaları sıfıra yakın enerji harcayan binalar olacak şekilde tasarlıyor. Türkiye’nin en büyük gazbeton üreticilerinden biri olan AKG Gazbeton İşletmeleri, tüm üretim ve AR-GE süreçlerini 2016 yılında daha da geliştirip, bu trendin en önemli oyuncularından biri olmaya hazırlanıyor. Avrupa Gazbeton Birliği’nin, “Binalarda Enerji Performansı Yönetmeliği Avrupa Raporu”nda belirtilen hedeflerin gerçekleşmesi için gazbetonun en ideal yapı malzemesi olduğunu duyurmasının ardından, Türkiye’nin önde gelen gazbeton üreticilerinden AKG Gazbeton, bu yöndeki çalışmalarını 2016 yılında daha da artıracak. “Pasif Bina” ya da “Sıfıra Yakın Enerji Harcayan Bina” olarak adlandırılan “Nzeb” Avrupa’nın gündeminde her geçen gün daha fazla yer alırken, Türkiye olarak bu gelişmelerin dışında kalamayacağımızı belirten AKG Gazbeton Genel Müdürü Ali Şükrü Kahyaoğlu, “AKG Gazbeton olarak biz tüm üretim ve ARGE süreçlerimizde ürünlerimizin, Nzeb projelere daha fazla katkı Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
sağlaması yönünde çalışıyoruz. Geniş yurt dışı distribütör ağımızla başta Avrupa olmak üzere, dünyanın 20’den fazla ülkesine ihracat yapıyoruz. Gerek yurt içinde gerekse yurt dışında, gelecek dönemde önemi artacak Nzeb projeler için işbirliklerine başladık” dedi. Önümüzdeki 5 yıl içerisinde Nzeb kavramı giderek yaygınlaşacak Kahyaoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Avrupa Gazbeton Birliği’nin önemle altını çizdiği özellikleriyle Nzeb projeler için en ideal yapı malzemesi olarak konumlanan gazbeton, ısı köprüleri oluşturarak enerjinin homojen şekilde binada yayılmasını sağlıyor. Sahip olduğu düşük U değerleriyle ve gözenekli yapısıyla binadaki ısı kaybını dengeleyerek bina içindeki nem ve rutubet kontrolünü sağlamasıyla ortamın havasını yumuşatıyor. Gazbetonun bugün olduğu gibi geleceğin de yapı malzemesi olacağını ve Türkiye’de önümüzdeki beş yıl içinde Nzeb kavramının giderek yaygınlaşacağını öngörüyoruz. Yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanılması, atıkların değerlendirilmesi, yeşil bina projelerinin yaygınlaşması, sürdürülebilirlik kavramının hayatın her aşamasına yerleşmesi ile günümüzde, sıfıra yakın enerji harcayan bina kavramı giderek önem kazanıyor.”
145
AKG Gazbeton İşletmeleri’nin bu yönde attığı adımlara da değinen Kahyaoğlu, “Kaynakların Verimli Kullanılması ilkesiyle üretim süreçlerinde attığımız adımlarla ve yenilenen AR-GE yapımızla biz kendimizi başta ülkemiz ve Avrupa olmak üzere dünyanın her yerindeki Nzeb projeleri için hazırlıyoruz. Bu yaklaşımımız ile hem kurumsal gelişimimizi hem de sürdürülebilir üretimimizi uyum içinde daha da ileriye taşıyacağız,” diye ekledi. Enerjinin Verimli Kullanılmasında AKG Gazbeton Farkı AKG Gazbeton Genel Müdürü, Ali Şükrü Kahyaoğlu
Enerji Tasarrufu yerine Enerjinin Verimli Kullanılması bakış açısıyla üretim ve yönetim süreçlerine yön verdiklerinin de altını çizen Kahyaoğlu, “Üretim süreçlerimizde kaynakları daha verimli kullanarak bir yılda karbon salınımını 1860 ton azalttık, yıllık 2200 ton suyu geri kazandık, ürün geri dönüşümünde ise %61 iyileşme sağladık. Ürünlerimiz için 2013 yılında yaptırdığımız ‘Ürün Yaşam Döngüsü Analizi’ni (LCA), 2016 yılında ‘Kurumsal Sürdürülebilirlik Yaşam Döngüsü Analizi’ (O-LCA) ile daha da ileri boyuta taşıyacağız ve bu alanda Türkiye’yi Birleşmiş Milletler Çevre Örgütü’nde temsil edeceğiz. Kurumsal performansımızın yanı sıra, ürün performansı ile de Nzeb projelerde tercih edilen yapı malzemesi olan AKG Gazbeton ürünleri, enerjinin verimli kullanılmasına önemli katkılar sağlıyor. Gazbeton ile inşa edilen bir binada yıllık ısınma ve soğutma için harcanan enerjinin verimli kullanılmasını sağlayan ürün özelliklerimizle enerji maliyetleri yarı yarıya düşüyor,” diye konuştu.
Vendeka Bilişim Merkezi, Genel Müdürlük Binası’nda AKG Gazbeton’u tercih etti Kahyaoğlu, sözlerini şöyle sonlandırdı: “SEPEV üyesi olan AKG Gazbeton İşletmeleri, ülkemizde Pasif Bina projelerinin artmasını destekliyor. Hacettepe Teknokent içinde yer alan Türkiye’nin ilk Pasif Bina Adayı Projesi Vendeka Bilişim Merkezi, projede AKG Gazbeton ürünlerini tercih etti.” q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
BERKER BY HAGER TEKNOLOJİSİ ATAŞEHİR SHERATON’DA
146
BERKER BY HAGER TEKNOLOJİSİ İLE YÜKSELEN ATAŞEHİR SHERATON’IN PROJE YATIRIMCISI DURSUN CEVAHİR İLE BERKER TÜRKİYE GENEL MÜDÜRÜ MEDENİ KAHRAMAN, BERKER BY HAGER’İN SUNDUĞU ÇÖZÜMLER VE AKILLI BİNA TEKNOLOJİLERİNİN GELDİĞİ NOKTA İLE İLGİLİ SORULARIMIZI YANITLADI. Ataşehir Sheraton Yatırımcısı Dursun Cevahir:
işlerini bir arada götüren Cevahir Holding, daha sonra taahhüt işlerini komple bıraktı.
Cevahir Holding’in kurum kültürü, sektördeki faaliyetleri ve yatırımları ile ilgili kısaca bilgi alabilir miyiz?
Son yıllarda daha çok yatırım amaçlı ofis ve otel işleri yapıyoruz, şimdi ise okul binaları yapımına başlıyoruz; yani artık inşaatçı kimliğinden çok yatırımcı kimliği ile devam ediyoruz.
Holdingin temelleri 1959 yılından bu yana inşaat işleri yapan Cevahir kardeşlerin faaliyetleri ile başlamıştı ve inşaat sektöründe büyüyerek devam etti. Uzun yıllar Libya, Suudi Arabistan, Makedonya gibi ülkelerde inşaat ve yatırımlar yaptıktan sonra 1988 yılında tekrar Türkiye’de çalışmalar yapmaya başladı. Esenler Otogar’ı, Plaza Otel, Grand Cevahir Otel gibi projeleri hayata geçirerek otel ve taahhüt Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Otel proje yatırımlarınızı belirleyen yönler ve kriterler nelerdir? Lokasyon seçimi yaparken neleri göz önünde bulunduruyorsunuz? Bu tip konularda daha çok profesyonellerle, danışmanlarla birlikte otel yapacağımız bölgeyi çalışıyoruz, ezbere karar vermiyoruz. Önden para harcayıp sonradan kaybetmeyi sevmiyoruz.
Soldan sağa: Berker Türkiye Genel Müdürü Medeni Kahraman Ataşehir Sheraton Yatırımcısı Dursun Cevahir
Sağlıklı ve sürdürülebilir bir yaşam için malzeme kalitesi çok önemli. Bu bağlamda projelerinizde malzeme seçiminde nelere dikkat ediyorsunuz? Otel yapılarında çevre dostu akıllı bina teknolojilerinin önemi nedir? Yeşil Bina sertifika sistemlerinin kriterlerine uyduğunuz, enerji tasarrufu sağladığınız zaman zaten diğer faktörler kendiliğinden geliyor. Bütün yatırımlarımızda bu kriterlere özen gösteriyoruz; çünkü faydasını, kazancını görüyoruz. Önden daha fazla harcıyor gibi görünsek de daha sonra geri dönüşlerin faydasını hem kiralarken hem işletirken görüyoruz. Ön yatırımlar yüzde otuza yakın pahalı oluyor; ancak bu farkı dört ila beş sene sonra geri alıyoruz. Ataşehir Sheraton Otel’de Berker byHager’i tercih etme sebebiniz nedir? Berker ürünlerini bir önceki projemizde kullanmış ve anahtar prizlerinden memnun kalmıştık; ama otomasyon anlamında ilk kez çalıştık. Sistem için Türkiye’de üretilmiş Berker ürünleri aldık, birçok KNX firmasının sağlayamadığı çözümleri bizlere sundular ve yatırımcı olarak biz de Berker byHager ile çalışmayı tercih ettik. Bizim için verilen servis çok önemli, aldığınız her ürünün servis ve geri dönüş olarak maliyetleri var. Ataşehir Sheraton Otel’de her bir odanın enerji kalorimetresi, mutfakta kullanılan gazın miktarı şuan takip ediliyor ve inceleniyor.
olmamız. Teknolojiyi ve trendi yakalayamadığınız zaman varlığınızı devam ettiremiyorsunuz. Geleceğe yönelik projeler geliştirdiğiniz zaman öndesiniz demektir. Berker byHager’in sahip olduğu ürün gamı ve çalışma alanlarından, sektöre sunduğu çözümlerden ve farkınızdan bahsedebilir misiniz?
Medeni Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz, Berker ile yolunuz nasıl kesişti?
Hager daha çok endüstriyel tarafta kurulmuş, elektrik dağıtım sistemlerine odaklanmış, akıllı bina sistemlerine konumlanmış bir marka. Biz, Berker’in dizayn tarafı ile Hager’in endüstriyel tarafını birleştirerek otomasyonda bir anlamda çığır açtık. KNX Sistemi uluslararası bir standart, Berker byHager’de bu grubun bir üyesi. KNX’de akıllı bina büyüme alanında iki yıl üst üste dünyada birinci seçildik.
Ben elektrik-elektronik mühendisiyim, daha önce Viko’da görev yaptım. Avrupa’da fuarlardan edindiğim izlenimlerde trendin nereye kaydığını az çok tahmin edebiliyordum, sonuçta uluslararası oyuncular belli. Berker firması da Türkiye’ye uzun yıllardır gelmek istiyordu, bir anlamda ortak isteklerimiz doğrultusunda bir araya geldik diyebilirim. Sıfırdan başlayarak ciddi bir risk aldık ve o gün bugündür de birlikte devam ediyoruz. Burada çok ciddi, büyük bir ekip var ve ekibimizin güzel bir iletişim ve birlikteliği var. Bizi rakiplerimizden farklılaştıran kısım ise hep bir adım önde bir şeyler yapmaya çalışıyor
Hager’in endüstriyel anlamdaki sensörleri, uygulamaları fiyat açısından da bize performans sağladı, bir taraftan da çözüm anlamında önümüzü açtı. Berker’in ise çok özel dizaynları var, bunları mimarlara sunduğumuzda beğeni topluyor, aslında biz bir kombinasyon yaptık. Özellikle rezidans ve otellerde önemli bir pazar payına ulaştık, bu başarıyla birlikte biz Türkiye’deki pazarlama ağımızı bu süreçte bitirmiş olduk. Büyük illerin hemen hemen hepsinde şu anda hem pazarlamamızı yapan hem de teknik anlamda işin servisini 7/24 veren ekiplerimiz var.
Berker Türkiye Genel Müdürü Medeni Kahraman:
Bizim yaptığımız iş aslında tamamen mühendislik, biz herhangi bir ürün satmıyoruz, çözüm ve şartnameler oluşturuyoruz. İhale süreçlerini netleştirdikten sonra proje şekillenmeye başlıyor.Toptancılar üzerinden herhangi bir satışımız yok, bu da bizim artımız. Ciddi firmalar projelerilerini; sorunsuz, arkasına servis desteğini alabileceği, işi iyi bilen firmaya teslim etmek ister. Bizim ekibimizin hepsi mühendis olduğu için işveren ile tamamen aynı dili konuşuyoruz. Biz de ilk kurulduğumuzda İstanbul’dan servis veriyorduk; ama bu süreçte Berker’i nasıl farklılaştırabiliriz diye düşünürken önce servis platformunun geliştirilmesi gerektiğini gördük, lokal servis verecek, müşterilerin endişelerini, pazardaki akıllı ev korkusunu giderecek servis ağımızı geliştirdik, bu bize ciddi bir ivme kazandırdı ve kısa bir süre içerisinde pazar liderliğini getirdi. O zamanlar Türkiye’de dünya devi bir firmanın yakaladığı lobiyi bizim bir anda yakalama şansımız yoktu ama zamanla o lobiyi de oluşturduk.
147
Yurtiçi ve yurtdışı projelerinizden bahsedebilir misiniz? Sektörünüzün geleceğine nasıl bakıyorsunuz ve ne gibi yenilikler olacak? Asya ülkeleri daha önce Rusya’ya bağlı idi, şimdi ise bize bağlandı. Yavaş yavaş Afrika’da projeler almaya başladık, büyük projeler alarak uluslararası alana taşımaya çalışıyoruz. Yaptığımız işlerin arasında çok ciddi referanslar var, inşaat E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN sektöründeki kurumsalların hemen hemen hepsi ile çalışıyoruz, bunun keyif verici tarafı sadece bir projede çalışmakla kalmayıp, üçüncü, dördüncü projelerini de alıyor olmamız, bu bizi çok fazla motive ediyor. Önümüzdeki yıllarda kendi sektörümüze pozitif bakıyoruz; çünkü özelikle ticaret segmentine hitap eden yeni sistemler geliştiriyoruz ve şunu biliyoruz ki rakipler şu anda bu sistemlere hazırlıklı değiller, bu yüzden öncülük yaparak vizyonu biz belirleyeceğiz. Hem Türkiye’de hem uluslararası bazda yaptığımız isim yapacak projeler var. Beraberinde Asya’da da güzel işler yapmaya başladık, Türkmenistan’da havalimanı projemiz, Azerbaycan’da da ciddi projelerimiz var. Berker byHager için Ar-Ge ve inovasyonun önemi nedir? Bu konuda yaptığınız yatırım ve çalışmalardan bahsedebilir misiniz? 148
Orada da gayet iyiyiz, hem Türkiye’de lokal bazlı partnerlerimizle hem de yurtdışı ile Ar-Ge çalışmaları yapıyoruz. Ar-Ge’yi en çok koşturan ve yoran bir ülkeyiz diyebilirim, çok enteresandır bazen yeni bir ürün üretileceği zaman Ar-Ge ekibi sadece bize soruyor. Bunun sebebi ise sürekli talep ediyor olmamız, çünkü bugünkü koşullara saplanmış olarak kalmıyoruz. Birçok ürünümüzün özel tasarım ödülü var; çünkü eskiden beri rakiplerimize göre modern seri anlamında çok geniş bir portföyümüz var, yani mekanınıza uygun bir şey bulamama şansınız yok. Bir ihtimal de olsa diyelimki bulamadınız, o zaman da özel üretim yapıyoruz. Bu sayımızda AVM yapılarını mercek altına alıyoruz, AVM’lere yönelik sunduğunuz projelerinizden ve çözümlerinizden bahsedebilir misiniz? AVM’lerde dikkatimi çeken, ışığın yoğun olarak içeriye alınabildiği zaman diliminde bile bütün aydınlatmaların açık olması... Bu durum o kadar yanlış ve maliyetli bir uygulama ki, Avrupa’da böyle bir durumla asla karşılaşmazsınız. İşte biz bu durumu stabilize ediyoruz, ışığı doğal kaynaklarla içeri alıyoruz ve yetersiz ışık miktarı kadar açmış oluyoruz. Işık geçişlerinde çok ciddi bir enerji sarfiyatı var, otomatize ettiğiniz
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
zaman yüzde otuz, hatta kırklara varan enerji tasarrufu elde ediyorsunuz. İnsanların olduğu mekanda ışığı ihtiyaç kadar açıyorsunuz, AVM kapanma saatini beklemeden ısıtma sistemlerinin, ışıkların otomatik olarak kapanmasını sağlıyorsunuz, merkezden durumları izleyerek müdahale yapabiliyorsunuz, mevsimlendirebiliyorsunuz, yaz-kış şeklinde modunu ayaralayabiliyorsunuz... Bunlar artık kesinlikle olması gereken aplikasyonlar ve bunları biz uyguluyoruz. Zaten yeni yönetmelikler bu şartları istiyor; yani önümüzdeki dönemde standart haline gelmiş olacak. Bu bağlamda projelendirdiğimiz ve çok iyi bilinen AVM projeleri var. Ayrıca havalimanlarında da aynı şekilde ısıtmasoğutma, aydınlatma ve güvenlik önemlidir. Biz burada tüm bu sistemleri sadece bireysel anlamda kontrol etmek yerine merkezi sistemlere entegre ediyoruz ve bütün güvenlik sistemleri ile birlikte çalışmasını sağlıyoruz. Örneğin; bir yangın olduğu zaman senaryo gereği ısıtmasoğutma, aydınlatma, güvenlik bu sistemin içerisindedir yani kendi içerisinde bir ortak akıl ile bütün bina BMS (Building Management System) mantığı ile çalışmış oluyor. Dolayısıyla biz havalimanı gibi kompleks projelere girdiğimizde artık başka senaryo ve şartname var önümüzde. Biz kendi sistemimizi başka güvenlik sistemlerine entegre ederek, BMS üzerinden bunları senerize ediyoruz.
Son olarak Ataşehir Sheraton için sunduğunuz çözümler ve Berker byHager’in projeye kattığı değerler nelerdir? Sheraton’da müşteri içeriye girdiği anda, hiçbir şeye dokunmadan müşterinin yaşam tarzına, stiline uygun bir ambiyans oluşturabiliyorsunuz, bu anlamda ışık ayarlarından, oda ısısına kadar bir çok senaryo var. Oda rezerve edilmişse oda sıcaklığını belirli bir konfora taşıyoruz, odadan çıkıldığı zaman otomatik olarak koruma sistemlerine geçilmiş oluyor ve beraberinde enerji tasarrufu sağlamış oluyoruz. Otelin teknik ekibi aşağıdan odadaki bütün değerlere hakim olabiliyor. Odaya otel çalışanı girerken ayrı, müşteri girerken ayrı bir senaryo oluşturuluyor, böylece gereksiz elemanların çalışması önlenmiş oluyor. Bunlar gibi konforu artırıcı bir çok sistem uyguladık ve burada uyguladığımız sistemin en güzel tarafı önü açık bir sistem olması... Dünyada bir kaç küçük ölçekli butik otelde uyguladığımız ve girişte cihazınıza tanıtarak her şeyi onun üzerinden kontrol edilebilir hale gelen sistemlerimiz var. Bütün bilgiler, servisler, aşağıdan yemek servisi gibi isteklerinizi o aplikasyon üzerinden yapmış oluyorsunuz. Tüm bunlar hazır, ama şuanda müşteri profili buna müsait değil; ama önümüzdeki dönemlerde tamamen buna geçilecek.q
Tasarımında Peter Schreyer’in dokunuşuyla şıklığı ve son teknolojiyi buluşturan B.IQ ile tüm kontroller parmaklarınızın ucunda…
Berker Elektronik Ürünleri ve Akıllı Ev Otomasyon Sis.Tic.Ltd.Şti. A: Fatih Sultan Mehmet Mah. Poligon Cad. Buyaka2 Sitesi Kule/Blok 3 No:8C Kat:20 Ofis No: 112 TR-34771 Tepeüstü Ümraniye/İstanbul T : 0090 216 386 64 16 F : 0090 216 478 64 24 info@hager.com.tr W: wwwww.hager.com.tr
SEKTÖR’ DEN
MOYAP
KEREM SEZER
CREATON İLE YAPILARINIZI TAÇLANDIRIN CREATON ÜRÜNLERİNİN ESTETİĞİ NEDENİYLE KULLANILDIKLARI YAPILARDA MİMARLARIN İMZASI VE TASARIMI TAMAMLAYAN BİR ÖGE OLABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYOR, ÜRÜNLERİMİZ SAYESİNDE KİL KİREMİTİN, ÖZELLİKLE ESTETİĞİN ÖN PLANA ÇIKTIĞI PROJELERDE TEKRAR HAK ETTİĞİ YERE GELECEĞİNE İNANIYORUZ.
150
ETEX Group’a bağlı Creaton AG’nin ürettiği kil çatı kiremitleri ve çatı aksesuarları Türkiye pazarına Ekmekçioğlu-Kilsan Grubu’na bağlı MOYAP-Modern Yapı Malzemeleri Sanayi ve Ticaret AŞ- tarafından sunuluyor, böyle bir yatırıma nasıl karar verildi ve Türkiye’deki çatı kültürü ve pazarı ile ilgili neler hedefleniyor? Aslına bakılırsa, Creaton AG’nin Türkiye temsilciliğinin alınması kararında üç etkin unsur yer aldı; bunların birincisi, Türkiye kiremit pazarında üst seviye kalite, tasarım ve Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
renk çeşitliliğine sahip, ihtiyaç duyulan teknik fonksiyonları kusursuzca yerine getiren alternatif kiremit modellerine duyulan ihtiyaç; ikincisi, Creaton’un bu kriterleri yerine getiren onlarca farklı ürüne ve inovatif çalışma disiplinine sahip olması, geleneksel ve modern mimari tasarımlara uygun ürünler geliştirmesi ile 131 yıllık bir kil kiremit üreticisi olması; üçüncüsü de, Türk yapı sektöründe kalite ve marka bilinirliği yüksek olan Ekmekçioğlu Grubunun iştiraki olması nedeniyle MOYAP’ın müşterilerine yüksek kaliteli ürün ve mükemmel hizmet sunabileceğine olan inancımız olmuştur. Dolayısıyla, bu iş birliğini bir “doğal seçim” olarak
CREATON ÜRÜNLERİ DOĞAL HAM MADDE KİL İLE ÜRETİLDİKLERİNDEN YALITKANDIRLAR VE ISININ DOĞRUDAN TRANSFERİNİ AZALTIRLAR.
nitelendirmek doğru olacaktır. Creaton’un mottosu olarak kullandığımız “Yaratıcı Çatı Kültürü” aslında Türk çatı kültürüne neler katabileceğini kendisi ifade etmekte. Her ne kadar ülkemizde çok başarılı ürünler sunan değerli rakiplerimiz olsa da, toplam kiremit sektöründe yaşanan kalite, model ve renk seçenekleri ile hizmet sıkıntıları sebebiyle kil kiremit, çatı kaplama pazarındaki payının bir kısmını farklı ham madde ve formlarda üretilen ürünlerle paylaşmıştır. MOYAP olarak, kusursuz işlevselliğinin yanı sıra, Creaton ürünlerinin estetiği nedeniyle, kullanıldıkları yapılarda mimarların imzası olabilecek ve tasarımı tamamlayabilecek ögeler olabileceğini düşünüyor, ürünlerimiz sayesinde kil kiremitin, özellikle estetiğin ön plana çıktığı projelerde tekrar hak ettiği yere geleceğine inanıyoruz. MOYAP’ın kurum kültüründe sürdürülebilirliğin konumundan bahseder misiniz? Bu konuda yapılan çalışmalar nelerdir? Üretim aşamasında ve sonrasında, son kullanıcıya kadar olan süreçte nasıl bir prosedür izliyorsunuz? Ekmekçioğlu Grubu’nun bir üyesi olması, çevre ve insan dostu imajını fazlasıyla hak eden Kilsan’ın kardeş kuruluşu olması sebebiyle MOYAP’ın genlerinde de sürdürülebilirlik felsefesi bulunmaktadır. MOYAP’ın sürdürülebilirlik anlayışı iş akışlarını çevre ve insana en yüksek faydayı sağlayabilecek şekilde yönetmesini gerektirir. Aynı zamanda bir beton kiremit tedarikçisi olması itibariyle MOYAP, üretim süreçlerinde minimum enerji ve girdi ile maksimum kalite ve çıktıyı elde etmeyi gözetir. Buna paralel olarak, herhangi bir ürün veya hiz-
metin üretilmesinde ortaya çıkan kalitesizliğin maliyetinin kalitenin bedelinden daha yüksek olduğunun bilinciyle, kullanılan üretim teknolojisi, ham madde, know-how, süreçler ve iş gücünün kaliteli olmasına ve kaliteli sonuçlar üretmesine özen gösterir.
Çatılar uzmanlık gerektiren ve bütünsel çözümlenmesi gereken bir yapı unsuru, Creaton markası çatı teknolojilerine ne gibi alternatifler sunuyor ve bunun yanı sıra ısı, su ve nem yalıtımı için çözümleri neler?
Bunu gerçekleştirirken de, doğru ürünü, doğru zamanda, miktarda ve üst kalitede elde etmeyi, dolayısıyla da çevreye en az seviyede etki ederken, çevreye ve insana maksimum faydayı sağlamaya özen gösterir. Nihayetinde, müşterilerine geri dönüşüm ile tekrar değerlendirilebilecek ürünler sunmaktadır. Çalışmalarını sürdürürken aynı hedefleri gözeten ve bu doğrultuda faaliyet gösteren ürün ve hizmet tedarikçileri ile çalışmayı tercih eder, buna öncelik tanır.
Creaton sahip olduğu yüzyıllık deneyim sayesinde müşterilerinin ideal çatılar oluşturabilmesi için ihtiyaç duyabilecekleri tüm elementleri sunmaya gayret eder. Sadece kiremit değil, kiremitin altındaki izolasyon ögeleri ile üzerindeki sızdırmazlık, güvenlik ve dekoratif aksesuarları da ürün gamı içerisinde sunmaktadır.
Diğer yandan faaliyetleri sırasında insan için de değer yaratmaya özen gösterir. Öncelikli olarak çalışanlarının iş güvenliği ve sağlığını en öncelikli zorunluluk olarak benimserken, onların eğitimlerine, kişisel gelişimlerine, iş, aile ve sosyal yaşam dengelerini sürdürebilmelerine destek olur. Eğitimler, grup çalışmaları, sosyal ve profesyonel gelişim aktiviteleri, dışarıdan sağlanan danışmanlık hizmetleri ile bu çabalarını yönetir. Ayrıca yürüttüğü sosyal sorumluluk projeleri ile sadece kendi kadrosuna değil toplum genelinde insana yatırım yapmayı işinin vazgeçilmez bir parçası olarak görür.
Ancak bunu gerçekleştirirken de ideal çatıyı yine minimum malzeme ihtiyacı ile çözmeyi hedeflediğinden çatılarda geleneksel olarak kullanılan OSB, mahya harcı, kuru mahya membranı ve beton çatı gibi unsurların kullanılmasına mahal bırakmayacak kalite ve güvenlikte ürünler sunmaktadır. Bunlara örnek olarak mahya kiremiti ve özel mahya havalandırma kiremitlerini gösterebiliriz. Bu iki ürünün birlikte kullanılması sayesinde hem mahya harcı veya kuru mahya membranı kullanma zorunluluğu ortadan kalkar hem de işçilik maliyeti ve zaman kazançları ile verimlilik artırılabilir. Ayrıca bu şekilde çatıların mahya üzerinden ideal bir şekilde havalandırılması sağlanarak sağlıklı ve yaşanabilir çatı altı alanlar oluşturulmasına olanak sağlar. Bunların yanı sıra, Creaton ürünleri doğal ham madde kil ile üretildiklerinden yalıtkandırlar ve ısının doğrudan transferini E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
151
SEKTÖR’ DEN
MOYAP
KEREM SEZER
azaltırlar. Ayrıca kiremit altındaki karkasın doğru uygulanması ile alt kesimde hava sirkülasyonuna olanak sağlanır. Bu da sıcak yaz günlerinde çatı altının daha serin olmasını, kışın da kar birikmelerinin azalmasını mümkün kılar. Ancak ideal ısı yalıtımı için sistem dahilinde uygun bir taş yününün kullanılması şarttır. Herhangi bir çatı kaplama malzemesinin ana fonksiyonu yukarıdan gelen suyun yağmur oluklarına tahliye edilmesidir. Creaton kiremitleri keskin ve derin çizgilere sahip kenet yivleri ve olukları sayesinde kiremitin altına suyun sızmasını çok başarılı bir şekilde engeller.
152
Ayrıca atmosferdeki ısı ve nem değişimleri nedeniyle kiremit altında oluşan nem ve yoğuşma, Creaton’un buhar difüzyonuna olanak sağlayan bariyerleri sayesinde alt katmanlara sızmadan yine yağmur oluklarına taşınarak çatının kuru ve iyi havalandırılmış olmasına destek olur. Creaton çatı sistemlerinin ülkemizdeki tek tedarikçisi olan MOYAP, mimari ofislere, müteahhit firmalara ve çatı sektörü profesyonellerine projelendirme aşamasında ne gibi destekler veriyor? Creaton kiremitleri aslında teknik fonksiyonlarını başarıyla tamamlamasına rağmen onu sıradan bir çatı kaplama malzemesi olarak düşünmek yanlış olacaktır. Çünkü bünyesindeki 38 farklı kalıp, 4 farklı yüzey kaplama tekniği ve onlarca değişik renk seçeneği sayesinde Creaton kiremitleri tam anlamıyla binanın görünümünü değiştiren, mimar ve müteahhitlerin vizyonlarını destekleyen estetik objelerdir. Bu nedenle de MOYAP olarak Creaton’un çatılarda yer alabilmesi için projelere daha tasarım aşamasındayken girmeyi hedefliyoruz. Bunu gerçekleştirebilmek adına yoğun bir şekilde mimar ve müteahhitleri ziyaret ediyor, onlara Creaton’u anlatıyoruz. Bu zamana kadar aldığımız yorumlar ve talepler de oldukça pozitif görünüyor bizim için.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Çalışmalarımızı bu şekilde destekleyebilmek adına önümüzdeki yakın dönemde mimar ve müteahhitlerimize yönelik seminer ve aktiviteler düzenlemeyi de planlamaktayız. Ancak devam eden projelerde mimar ve müteahhitleri destekleyebilmek amacıyla binalarının tasarımlarını ve metrajlarını alıyor, autocad üzerinde istedikleri ürünlerimizi yerleştiriyor, sarfiyat ve toplam maliyetleri belirliyor ve ürünlerin çatı üzerinde nasıl göründüğünü gösteren görsellerle beraber çatılarını onlar için kurguluyoruz. Çatıların kurulum aşamasında, bünyemizdeki teknik destek ve eğitim ekibimiz ile dilerlerse uygulama öncesinde ekiplerine eğitimler de vererek, uygulamanın başından sonuna projeyi takip ediyor ve kusursuz bir kuruluma destek olmaya çalışıyoruz. Çatının tamamlanması sonrasında ürünlerimiz ile ilgili herhangi bir sıkıntı yaşanması
ihtimaline karşın, ki biz bunun gerçekleşeceğini öngörmüyoruz, tüm ekibimiz ile çatı profesyonellerinin 7 / 24 yanında olacağımızı garantiliyoruz. Creaton ses izolasyonu ve yangın dayanımı ile ilgili ne gibi çözümler sunuyor? Creaton kiremitleri %100 doğal kil kullanılarak üretildiği için diğer çatı kaplama ürünlerine oranla daha başarılı bir ses izolasyonu performansına sahiptir. Örnek vermek gerekirse şiddetli yağan bir yağmurda, yağmurun sesini kil kiremit ile duymazsınız. Diğer yandan kil kiremitler üretimleri sırasında yaklaşık 10000 C’de pişirildikleri için ve en nihayetinde topraktan mamül olduğu için kesinlikle yanmazdır ve A Sınıfı yangın dayanımına sahiptir. Bir binanın her tarafı alev alabilir, ancak kiremitler yanmaz. Dolayısıyla, oldukça güvenli malzemelerdir.q
THE POWER OF AND
®
PLENARIES MARKA STRATEJİLERİYLE YENİ DÜŞÜNCE YAPILARI İNŞA EDEN YAZAR
DR. JOHN IZZO
Bestseller Yazar Düşünce Lideri Awakening Corporate Soul
BREAKOUTS SINIRLARI ORTADAN KALDIRAN ÖZGÜR RUH
ALBERT BOSCH
Maceracı ve Girişimci
BİR İLETİŞİMCİ DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK İÇİN YOLA ÇIKARSA!
WORKSHOPS
ACTIVATION HUB
ETKİ VE DEĞER YARATMA LİDERİ!
YENİ NESİL İLETİŞİMİN MOZART’I!
YARATICI İNOVASYONUN GLOBAL YILDIZI...
PAUL HERMAN
JAKOB TROLLBÄCK
JODY TURNER
Kurucu ve CEO HIP Investor Inc.
MODA EVRENİNDE DEĞİŞİMİN TAHTINDA O VAR!
Tasarım Direktörü Trollbäck + Company
KARMA FELSEFESI İLE PAZARLAMANIN DERİN BULUŞMASI!
Kurucu CultureofFuture.com
MARKALARIN HİKAYELERİ MUTLU SONA ULAŞIR!
AND MORE THOMAS KOLSTER
Kurucu. Yönetici Goodvertising Agency
Platinum Sponsors
Bronze Sponsors
DEBERA JOHNSON
Yönetici Müdür The Brooklyn Fashion Design Accelerator
SIRIKUL NUI LAUKAIKUL
Gold Sponsor
JEFF MELNYK
Kurucu The Brandbeing Consultant Co.
Kurucu Ortak Whithin People
Silver Sponsors
Communication Sponsor
Media Main Sponsor
VIEW ALL SPONSORS Media Partners
Contact: sbi@surakademi.com / www.sustainablebrandsistanbul.com / Tel : +90 212 274 25 16
/SurdurulebilirMarkalar
E K O L O J İ K YA P I L A R
/sbistanbul
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
LIBART FİRMA SAHİBİ
CEM ÇOMU
LİBART; İÇERİNİN RAHATLIĞI, DIŞARININ ÖZGÜRLÜĞÜ BİLGİ BİRİKİMİMİZ VE TEKNOLOJİYE OLAN HÂKİMİYETİMİZ SAYESİNDE MİMARLARIN VEYA YATIRIMCILARIN HAYALİNİ KURDUĞU VE İHTİYAÇ DUYDUKLARI SİSTEMLERİ TASARLAYABİLİYORUZ.
154
Maine
Libart’ın kurum kültüründen, markalaşma sürecinden ve Libart’ı benzerlerinden ayıran özelliklerinden bahsederek başlayabilir miyiz? Öne çıkan en önemli özelikler? Libart, 1994 yıllında Libra şirketler gurubundan ayrılarak kurulan bir markadır. Libart tüm enerjisini hareketli mimari sistemleri geliştirmeye odakladı ve bu sayede kinetik mimari sistemler diye tabir edilen hareketli çatılar, hareketli yapılar ve otomatik hareketli pencere kapı ürünleri tasarladı. Geçen süre içersinde mimari yönden estetik değerlere önem veren statik ve kalite konularından ödün vermeyen sistemler tasarlayarak çok sayıda prestijli ve öncü proje gerçekleştirdi. Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
2000 yılından itibaren Amerika pazarına giriş yapan Libart 2005 yılında Amerika’da üretim tesisi kurdu. Bu dönemden sonra AR-GE ve ÜR-GE çalışmaları Türkiye ana merkez ofisinden yürütüldü, hem Türkiye’de hem de Amerika’da üretim yapmaya başladı. Daha sonra Avustralya üretim tesisinin açılması ile birlikte 2016 yılında Libart dünya çapında 3 üretim tesisi bulunan 30 ülkede bayileri olan ve 40’dan fazla ülkede projeler gerçekleştirmiş bir firma haline geldi. Libart’ı sektördeki diğer firmalardan ayıran en büyük özelliği; Ar-Ge faaliyetleri sayesinde yeni ürünler geliştirmekteki başarısıdır. Ayrıca dünyanın farklı yerlerinde projeler gerçekleştirmesinden dolayı ürünleri uluslararası yapı standartla-
Sienna Day
rına uygun olarak üretilir. Libart ilk kurulduğu günden itibaren sektöründe öncü bir firma olmaya devam etmektedir.
155
Libart hareketli mimari sistemler portföyünüz hakkında bilgi alabilir miyiz? Yapı sektöründe hangi alanlarda uygulama imkanı sunuyorsunuz, çözümlerinizden bahseder misiniz? Portföyümüz çoğunlukla havuz ve kafe/restoranlarda uyguladığımız hareketli yapılar; kafe/restoran, turistik tesisler, alışveriş merkezleri gibi ticari uygulamalar ve endüstriyel tesislerde uyguladığımız hareketli çatılar; yine her türlü ağırlama ve turistik sektör, endüstriyel uygulamalar için motorlu pencere sistemleri ve yarıotomatik rüzgar kesicilerden oluşmaktadır. Libart olarak birçok projeye imza attık; ama özellikle hareketli çatı sistemlerimiz ile ön plana çıktık. Restoranlar, kafeler, oteller, ticari işletmeler, endüstriyel tesisler ve konutlarda sistemlerimiz kullanıldı. Hareketli çatı projelerimizin bir kaçından bahsetmek gerekirse; Brunei Sultanı’nın şahsi camisinin avlusu üstünde bir hareketli sistemimiz mevcut, Kubat Paşa Medresesi’nin üstünde tarihi eseri korumak amacı ile yapılan ve UNESCO’nun finanse etiği bir projemiz ve 2015 yılında portföyümüzde en üst sıralarda yer almayı hak eden Point Bornova projemiz var. Point Bornova bir AVM olmasına, yaklaşık 5000 metrekare hareketli çatı sistemine sahip. Avrupa’da ve Ortadoğu’da bu büyüklükle haraketli çatı sistemine sahip başka bir AVM yok. Aynı zamanda Point Bornova projesi alışveriş merkezleri için de yepyeni bir konsept oluşturdu. Ar-Ge çalışmalarınızdan ve bu konuda yaptığınız yatırımlardan bahsedebilir misiniz? Ar-Ge çalışmalarına her zaman önem verdik. Yüksek mimarlar, makine mühendisleri ve mekatronik mühendislerinden oluşan bir Ar-Ge takımımız var. Aynı zamanda da geliştirdiğimiz sistemleri belirli otomasyon sistemleri ile çalışma performanslarını inceleyerek Ür-Ge çalışmalarımızı da gerçekleştiriyoruz. Libart olarak kendimizi bir çözüm firması konumunda görmekteyiz. Bilgi birikimimiz ve teknolojiye olan
Libart Firma Sahibi, Cem Çomu
LIBART’I SEKTÖRDEKİ DİĞER FİRMALARDAN AYIRAN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ; AR-GE FAALİYETLERİ SAYESİNDE YENİ ÜRÜNLER GELİŞTİRMEKTEKİ BAŞARISIDIR.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
LIBART FİRMA SAHİBİ
GROUPAMA
Point Bornova
hâkimiyetimiz sayesinde mimarların veya yatırımcıların hayalini kurduğu ve ihtiyaç duydukları sistemleri tasarlayabiliyoruz. 156
GÜNEŞ ENERJİSİ İLE ÇALIŞABİLEN HAREKETLİ ÇATILAR VE YAPILAR BİNALARA SÜRDÜREBİLİRLİK KONUSUNDA FAYDALAR SAĞLADIĞI İÇİN BİRKAÇ PROJEMİZDE BU ÖZELLİĞİ KULLANDIK.
CEM ÇOMU
Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse; 2013 yılında hareketli Giyotin cam sistemlerini tasarladık daha sonra lamine ve temperli olan bu sistemi ısı camlı hareket edecek şekilde geliştirdik. Geliştirdiğimiz ısı camlı hareketli Giyotin sistemimiz 32 mm çıta genişliği ile bir çok ısı cam kombinasyonuna olanak vermektedir. Rüzgar yükleri de göz önüne alındığında 5 metre genişlik ve 5 metre yüksekliğe sahip 25 metrekarelik haraketli bir cam cephe sistemi üretebilmekteyiz. 2014 yılında, şu anda Point Bornova AVM projesinde kullanılan sistemin ray ve teker geliştirmelerini tamamladık. Bu sayede daha büyük açıklıkları daha güçlü statik hesaplar ile geçebildik. 2015 yılının sonunda yarı otomatik hareketli Kinetic rüzgâr kırıcılarımızı tasarladık. 2016 yılı için yeni bir ürün üzerinde çalışmalarımız sürmekte. Yeşil ve sürdürülebilir binalar için Ar-Ge’miz devam etmekte; motor sistemlerimizi güneş enerjisi ile şarj edilebilir özelliğe getiriyoruz. Güneş enerjisi ile çalışabilen hareketli çatılar ve yapılar binalara sürdürebilirlik konusunda faydalar sağladığı için birkaç projemizde bu özelliği kullandık.
Mart- Nisan 2016, 30. Sayı
Bu sayımızda AVM yapılarını mercek altına alıyoruz. Çoklu fonksiyonlara hizmet veren AVM yapılarının mimarisi nasıl olmalı sizce ve AVM tasarımda yeni trendler neler olacak? Yer aldığınız proje çalışmalarından örnek verir misiniz? AVM mimarisini etkileyen en büyük sorun insanların kapalı binalar içinde çok fazla vakit geçirmek istememesi. Kapalı mekânları doğal ışık düzeyinde yapay aydınlatmalar ile aydınlatmak da ciddi maliyetler ortaya çıkarmakta. Bu nedenle son zamanlarda ülkemizde ve yurt dışındaki AVM’lere baktığımızda açık alanların önemi artırmış durumda. Özellikle yemek yeme alanları ve yeşil alanlar AVM mimarisinin içine dahil oldu. Genelde AVM’nin teraslarında veya etrafında restoranların “food court” diye tabir edilen alanlarda toplandığını görmekteyiz. Bunun bir nedeni de kapalı alanlarda sigara içme yasaklarının olması. Türkiye’de ve dünyada sabit ışıklı çatılar bir dönem çok popülerdi. Bu çatılara skylight adı verilmekteydi. Amacı kapalı alanın içine doğal ışığın girmesini sağlamaktı. İlerleyen zamanlarda bunun yeterli olmadığı anlaşıldı ve tamamen üstü açık AVM’ler yapılmaya başlandı. Bu tarzda AVM’ler de başka bir sorun ile karşı karşıya kalındı; o da kötü hava koşularından AVM’lerin etkilenmesi idi. Libart’ın hareketli mimari çatı çözümleri bu sorunları ortadan kaldırdı. Point Bornova projesi ile birlikte dünya AVM mimarisine yeni bir kon-
sept kazandırdık. Artık AVM’ler hareketli cam skylightları ile yıl boyu doğal ışıktan yararlanmakta, kötü hava koşularında çatı kapanarak AVM’nin yağmurdan, kardan ve rüzgârdan etkilenmemesini sağlamakta. Bununla birlikte, yaz ve bahar aylarında istenilen zamanda çatı açılarak içeriye temiz hava girişi sağlanmakta, bu sayede ziyaretçiler hem AVM’den yararlanmakta hem de güzel bir havanın keyfini çıkartabilmekte. AVM yapılarında iç-dış mekan bütünlüğünü nasıl sağlıyorsunuz? Akustik ve gürültü kontrolü ile ilgili ne gibi çözümler sunuyorsunuz? AVM’lerde farklı hareketli çatı ve cephe sistemleri ile iç ve dış mekan bütünlüğünü korumaktayız. Özelikle içerinin rahatlığı ve dışarının özgürlüğünden aynı mekanda yararlanılmasını sağlamaktayız. Ziyaretçiler yıl boyu doğal ışıktan yararlanıyor, kötü hava şartlarında AVM’nin bütünlüğü bozulmadan ziyaret edebiliyor ve güzel havalarda da kapalı bir mekana hapsolmadan zaman geçirebiliyorlar. Tabi ki bu faydaların AVM yatırımcılarına da etkisi var. AVM’ler bu sayede daha fazla tercih edilen yerler haline gelmekte. Havalar kötü olduğunda sığınılacak, ama havalar güzel olduğunda tercih edilmeyecek yapılardan çok, her zaman keyifli vakit geçirilebilecek yapılara dönüşmekte. Akustik ve gürültü kontrolünü sağladığımız farklı projeler oldu. Bunlar genelde gece kulüpleri ve gece işletilen restoran ve barlar. Bu işletmelerde hareketli çatı sistemi ile hem yağmurdan koruma hem de akustik yalıtım özellikli camlar kullanılarak gürültü kontrolü sağlandı. AVM ‘lerde bugüne kadar gürültü kontrolü sağlanmasını gerektirecek bir talep olmadı; ama eğer bu şekilde bir talep gelirse bunu karşılayabilecek bilgiye ve üretim kapasitesine sahibiz.q
DOĞA DOSTU HAREKETLİ MİMARİ SİSTEMLERLE AÇIK ALANLARINIZA DEĞER KATIN! Libart ile açık mekânları yıl boyu kullanılabilen kazançlı ve keyifli alanlara dönüştürebilirsiniz. Libart hareketli çatı sistemleri, ısı yalıtım özellikleri ile enerji giderlerinizi minimuma indirir. Camın sağladığı estetik ve doğal ışığın konforundan yıl boyu yararlanmanızı sağlar.
libart.com.tr libartinfo@libart.com 0212 879 02 65
Libart Türkiye merkez ofisi, Amerika ve Avustralya üretim tesisleri ile 20 yılı aşkın süredir hareketli ve doğa dostu, çatı ve pencere sistemleri geliştirmektedir. Libart, yenilikçi ve doğaya duyarlı mimari ürünlerle hem size, hem doğaya kazandırır.
SEKTÖR’ DEN
SFR SU TEKNOLOJİLERİ
ATİLLA KİRSAN
SUYU DEPOLAMADA ÇÖZÜM YERİN ALTINDA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK İLKELERİ DOĞRULTUSUNDA HİZMET VEREN KURUMUMUZUN MERKEZ BİNASINA LEED BELGESİNİ ALMAMIZIN AMACI; HEM YAPTIKLARIMIZIN RESMİ BİR KURUM TARAFINDAN DOĞRULANDIĞINI İSPAT ETMEK HEM DE ÇALIŞAN ARKADAŞLARIMIZA DAHA SAĞLIKLI BİR BİNADA ÇALIŞMA İMKANI TANIMAK… 158
Öncelikle, kurumunuz, sunduğunuz çözümler ve ürünleriniz hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz? SFR Su Teknolojileri A.Ş. yurt dışında uzun yıllardır faaliyet gösteren, makine imalatı ve komple tesis kurulumunun yanı sıra endüstriyel, ticari ve sportif amaçlı plastik ürünler ve yer altı plastik su depoları sektöründe Avrupa’nın lider şirketlerden olan iki yabancı firmanın güç birliği ile 2010 yılında Bursa’da kuruldu. Uzmanlık alanı; yer altı içme, kullanma ve atık su depolama, yağmur suyu toplama ve küçük veya büyük arıtma tesisleri projelendirme ve kurulumunu gerçekleştirmek. Şirketimizin %75 hissesi Lüksemburg menşeli lojistik ve yatırım şirketi olan İncovest, %25 hissesi ise Alman menşeli Plastik ve Makine üreticisi Rikutec şirketlerine ait. SFR olarak, yer altı su deposu ve fosseptik deposu kurulumu, buna ilave olarak banyolardan veya tuvaletlerden gelen gri suyun arıtılarak belli alanlarda kullanımını sağlayan paket arıtma sistemleri, ayrıca yağmur suyu biriktirme sistemleri hizmetlerini sunuyoruz. Hayat kaynağımız olan suyun doğru kullanımı kadar doğru depolanması da çok önemli. Peki suyun depolanması konusundaki çözümleriniz nelerdir? Hijyenik, gıda şartnamelerine uygun, uzun ömürlü polietilenden mamul depolarımız içme suyunun sorunsuz alarak saklanabilmesini sağlıyor. Depolarımızda dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya sızma tehlikesi yoktur. Depreme dayanıklıdır. Koku yapmaz, yosun tutmaz. Sağlam, darbeye mukavim, seri üretim mantığı ile özel ihtiyaca göre tasarımlanmış 4 kişilik evlerden büyük sitelere kadar geniş bir yelpazeye hitap eden SFR Atık Su Arıtma Sistemlerini, ihtiyaca uygun boyutlarda ve çeşitli aksesuar ile donatılıp müşterilerimizin hizmetine sunmaktayız. Özellikle yer altı suyu depolama ve yağmur suyu toplama önem arzeden konulardan biri. Bu bağlamda yaptığınız çalışmalar neler?
Mart - Nisan 2016, 30. Sayı
ÜLKEMİZDE KİŞİ BAŞINA DÜŞEN SU MİKTARI 1.500 M³/ YILDIR. 20 YIL İÇİNDE NÜFUSUMUZUN 87 MİLYONA ÇIKACAĞI DÜŞÜNÜLÜRSE BU RAKAMIN 1.042 M³/YIL’A DÜŞECEĞİ VE SU FAKİRİ ÜLKELER ARASINA KATILACAĞIMIZ ÖNGÖRÜLMEKTEDİR. Ülkemizde kişi başına düşen su miktarı 1.500 m³/yıldır. 20 yıl içinde nüfusumuzun 87 milyona çıkacağı düşünülürse bu rakamın 1.042 m³/yıl’a düşeceği ve su fakiri ülkeler arasına katılacağımız öngörülmektedir. Suyun bu denli önem arz ettiği günümüzde düşen yağmur sularının sadece %30’unun yer altı sularına katıldığı ve faydalanılamayan yağmur suyu miktarının çok büyük olduğu, son derece çarpıcı bir gerçektir. Su fiyatlarının da suyun önemi doğrultusunda artış gösterdiği düşünülecek olursa, yağmur suyunun toplanıp depolanması ve değerlendirilmesi hem çevre ve su kaynakları bakımından hem de ekonomik kazanım açısından fevkalade etkin yöntemdir. Yağmur suyu başta çatılar olmak üzere, otopark gibi açık alanlar, yollar ve bina/ duvar çevresindeki drenaj borularından toplanabilir. Toplanan yağmur suyu borularla yağmur suyu filtresine yönlendirilir ve filtrelenen su depoya alınır. Filtre edilmiş yağmur suyu, çamaşır makinesi, WC rezervuarı, temizlik işleri, araç yıkama, bahçe sulama gibi amaçlarla kullanılabilir. Evsel arıtma sistemleriniz, uygulama alanları ve özelliklerinden bahsedebilir misiniz? Evsel atık suyun depolandığı foseptik çukurları birçok sorunu da beraberinde getirmekteydi. Bu su, ihtiva ettiği asidik ve bazik bileşenler nedeniyle zamanla depolandığı yeri eritmekte ve kirli suyu sız-
dırarak yer altı sularına karışmasına neden oluyor dahası ansızın çökebilen bu çukurlar mal ve can kaybına dahi yol açabiliyordu. Eskinin foseptik çukurları, yerini çağdaş teknoloji ürünü %100 sızdırmaz AT 204 foseptik tanklarına bırakıyor. Hiç bir yalıtıma gerek duymadan yer altına gömülebilen AT-204’ler, silindirik yapıları ve pürüzsüz iç yüzeyleri sayesinde kolay ve etkin şekilde boşaltılabilir. Sit ve mesire alanları ya da su havzaları gibi betonarme yapımının yasak olduğu yerlerde, deniz seviyesine yakın olup tuzlu su ihtiva eden zeminlerde rahatlıkla kullanılabilen; şantiye gibi geçici uygulamalar sonrasında yerinden çıkartılıp başka bölgelere taşınabilen, toprak altının serin ortamında koku oluşumunu minimize etmekte, kış şartlarında dahi bir günde yerine konulabilen yepyeni ve kalıcı bir foseptik veya terfi tankı çözümlerimiz ile
159
Son olarak, bu sayımızda yer verdiğimiz AVM projelerine yönelik çözüm ve uygulamalarınızdan bahsedebilir misiniz? Yağmur suyu hasatı ve kuyu suyu sistemleri ile kendi suyunu temin eden, bu suyu, havuz, araba yıkama, yangın suyu, kullanım suyu olarak kullanabilme olanağı sağlayan sistemler sunmaktayız ve bu sistemler özellikle tüketimin yoğun olduğu Alışveriş Merkezleri için çok uygun. AVM’lerin yemek yeme alanlarında bulunan lokanta ve kafeteryalar için atık sularını kendi alanlarında arıtmalarını sağlayan özellikle yağ ayırıcı olarak adlandırdığımız tezgah altı ürünler mevcut.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MART-NİSAN 2016
YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN TAKİPÇİSİ OLUN YIL 6 - SAYI 30 / 10 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
ABONE BİLGİLERİ
ZAHA HADID Mimarlık; sizi heyecanlandırmalı, sakinleştirmeli ve düşündürmeli...
ÇARŞIDAN
ye den AVM’ ÇARŞIYA
GAZBETON
HAFIF MASIF ÇEVRE DOSTU
160
ABONELİK KOŞULLARI P EKOYAPI Yeşil Yapı ve Yerleşimler Dergisi iki ayda bir olmak üzere yılda 6 sayı yayınlanır. P Abonelik bedeli nakit olarak veya aşağıda belirtilen hesap numaralarına ödenir. P Dergileriniz adresinize mesai saatleri içerisinde kargo ile imza karşılığı teslim edilir. P Dergi abonelik ücreti yıllık (6 sayı) bedeli KDV ve kargo dahil 60 TL dir. P Abone formu ve ödeme dekontu 0216 291 17 99 numaralı faksa yada abone@ekoyapidergisi.org adresine mail ile ulaştırıldığındaabonelik işlemi tamamlanmış olur.
HESAP BİLGİLERİ GİZMO İLETİŞİM HESABI İŞ BANKASI NAUTILUS AVM ŞUBESİ (1209) HESAP IBAN TR15 0006 4000 0011 2090 154381
İLETİŞİM BİLGİLERİ Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 D:2 34704 Göztepe / İSTANBUL Tel: 0216 291 25 20 (pbx) Faks: 0216 291 17 99
* Dergi Abonelerimiz herhangi bir sebeple aboneliklerine son vermek istediklerinde 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu’nun 11/A maddesinde tanımlanan koşullar geçerlidir. Mart - Nisan 2016, 30. Sayı