Ocak 2017
YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL
YENI NESIL
OFISLER TOPRAK ANA’NIN
DÜNYAYA HEDİYESİ
KUVARS
2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ
LJUBLJANA
FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
YAPI KATALOĞU
2017
YEŞİL YAPI KATALOĞU ONLINE & BASILI VERSİYON Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.
Yeşil Yapı Kataloğu’nun online versiyonunda yer aldığınız takdirde 15.000 adet basılacak olan almanak niteliğindeki katalogda da katılım şeklinize göre sayfalarınız rezerve edilmiş olur.
Böylece ayıracağınız tek bütçe ile iki farklı mecrada tanıtım imkanına sahip olursunuz.
www.yesilyapikatalogu.com internet sitesi günlük ortalama 4000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.
32
38
108
114
130 120
İÇİNDEKİLER
8
2
Ocak 2017, 34.Sayı
6 30
SEKTÖREL GÜNDEM
94
TOP 10 Enerjiyi maksimum düzeyde verimli kullanan pasif evler 90’lı yılların başında Dr Wolgang Feist tarafından Almanya’da geliştirildi. Pasif evin ilk örneği Darmstadt Kranichstein ise 1991 senesinde inşa edildi. Her bina türüne adapte edilebilen ve enerji verimliliğini temel alan bir yapı standardı olarak tanımlanan ‘pasif ev’ Türkiye için oldukça yeni bir kavram.
38
DOSYA
YENI NESIL
OFISLER
126
MİMARİ BAKIŞ ERA ŞEHİRCİLİK MİMARLIK ALİ HIZIROĞLU HPP TÜRKİYE BUĞRAHAN ŞİRİN FEDERICO DELROSSO ARC. FEDERICO DELROSSO M+D MİMARLIK METİN KILIÇ YALIN TAN + PARTNERS YALIN TAN MİNİ PORTFÖY ORAL MİMARLIK KEREM ORAL
132
MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA TOPRAK ANA’NIN DÜNYAYA HEDİYESİ KUVARS
144
126
39
96
95 102 178
126
132
158
SEKTÖRDEN RÖPORTAJ SCHNEIDER ELECTRIC SERDAR AZİRET
ECZACIBAŞI 15
PROJE/MARKA
AKÇANSA 27
ERSA 125
Havuzlu spor tesisleri için fark yaratan çözümler Libart’tan
ALTENSİS 147
HYUNDAI HMF 71
AND GAYRİMENKUL 57
ISICAM ARKA KAPAK
ASPEN 19, 21
KALEBODUR 131
AVİVASA 25
KARAOĞLU PEYZAJ 61
BERKER 17
KİLSAN 37
BRAAS 11
LİBART 151
BTM 119
OTİS ASANSÖR 23
BÜROSİT ARKA KAPAK İÇİ
RHEINZINK 9
Modern Tasarımların Esnek Işığı FLEXBAR
BÜROTİME 83
SERANİT 5, 7
ÇİMSTONE 143
ŞİŞECAM DÜZCAM 107
ŞEHİR, YAŞAM & İNSAN
ÇUHADAROĞLU 1
TEPTA AYDINLATMA 13
LJUBLJANA
DİYALOG OFİS 89
TRİMLINE 69
DOĞTAŞ 113
UNIGEN 92-93
EAE AYDINLATMA 101
YEŞİL YAPI KATALOĞU Ö.K.İ.
EKODİZAYN DOĞTAŞ’la trendlerin izinde yenilenin… BÜROTİME ile kişiselleştirilebilir çalışma alanları yaratmak mümkün
160
3
ADDO 29
YDA Grup Park Avenue Projesi’nde BTM Bitkilendirilmiş Yeşil Çatı Sistemleri tercih edildi!
128
Reklam İndeksi
2015’NIN YEŞİL BAŞKENTİ
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ
İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Neşe Jones EDİTÖRLER Esra Baykara Seda Nur Çınar REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce Esin İnce WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk
4
REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 ÇEVİRİ Halil Yiğit Beyoğlu (İngilizce - Türkçe Çeviri) KAPAK GÖRSELİ AND KOZYATAĞI HPP Architects YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır. Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.
editör’den
ISSN NO 2146 - 9636
Değerli Okurlarımız Acısıyla tatlısıyla bir yılı daha geride bıraktık ve 2017 yılının ilk sayısıyla sizlerle tekrar buluşuyoruz. Şüphesiz 2016 yılı yediden yetmişe hepimizin hafızalarında silinmesi güç izler bıraktı. Bizler de yılı kapatıp yeni bir yıla başlarken editör yazımızda ‘bardağın dolu tarafını görmek’ deyiminden hareketle can sıkıcı olayların arasında sıkışıp kalmış, belki dikkatimizi çekmeyi başaramamış ama umutlandırmayı başarabilecek, 2016 yılında bir şekilde basına yansıyan ‘güzel’ olaylardan bazılarını sizinle paylaşmak istedik… Çoğunlukla nesli tükenen türlerin haberini okuyup endişelenmeye alışkınız; ancak 2016 yılının Nisan ayında dünyada yüzyıllık sürede ilk kez vahşi kaplanların sayısının arttığının tespit edildiği, Haziran ayında ise Dev Pandaların neslinin tükenme tehlikesinden kurtulduğu ve sayılarının 1864’e ulaştığı haberleri dikkatimizden kaçmadı. Yine Haziran ayında dünyanın başının belası Karbondioksit’in depolanmasını sağlayacak yöntemler üzerinde çalışan bilim insanlarının karbondioksiti, peridotit ve bazalt taşlarına dönüştürmeyi başardıkları haberini aldık. Kasım ayında ise şu ana kadarki en kapsamlı iklim anlaşması olan ‘Paris Anlaşması’nın imzalanması dünyamız adına umut vericiydi... Umut verici olayların yanısıra insanlık adına umut veren ‘insanlara’ da rastladık. Örneğin, geçirdiği bir hastalık nedeniyle elleri ve ayaklarını kullanamayan Mustafa Erol, burnuyla ‘Herkes beni engelli sanıyo!” adlı kitabını yayınladı 2016 yılının Mayıs ayında. Azmin önünde hangi engel durabilir öyle değil mi? Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde yaşayan 73 yaşındaki Münevver teyzenin ise her gün 20 kediye yemek yaparak onları elleriyle beslediğini ve onlara bir şey olur diye evinden ayrılamadığını izledik televizyonda. Hatay’ın Erzin İlçesi’nin Başlamışlı Köyü’nde yaşayan 74 yaşındaki Abdülkadir Doğan’ın kitap sevgisi bakkal dükkanı kütüphaneye dönüştürmesine neden olmuş ve kitap aşığı Abdülkadir amca 60 yıldır okuduğu tüm kitap ve dergileri, sahip olduğu plak ve kasetleri dükkanında kurduğu kütüphanede muhafaza ediyormuş merak edenler faydalansın diye. Mersin Toroslar Belediyesi ekipleri, 800 yıllık olduğu tahmin edilen bir zeytin ağacını hızarcıda odun olarak kesilmek üzereyken alıp toprakla buluşturmuşlar, asıl şaşırtıcı olan ise o ağacın şu anda meyve vermeye başlaması bize göre... Mutlaka yüzlerimizi gülümsetecek daha bir çok olay gerçekleşmiştir 2016 yılında, bunlar sadece bizim seçtiklerimiz geçtiğimiz yılı hep kötü hatırlamayalım diye... 2017 yılının ilk sayısında neleri konu aldığımız hakkında küçük ipuçları verelim biraz da... Dosya konumuz ‘Yeni Nesil Ofisler’... Y. Mimar Gürhan Bakırküre sizler için hazırladığı dosya giriş yazısında “Yarattığınız mekanlarda kişiler kendilerini evinde gibi hissediyorsa mutlu bir ofis yaratmışsınızdır.” diyor ve değişen çalışan beklentilerinin ofis tasarımına yansıması hakkında tespitlerini bizimle paylaşıyor. Kent, Yaşam & İnsan bölümümüzde, 2016 yılının Avrupa Yeşil Başkenti ödülü sahibi, Slovenya’nın başkenti Ljubljana ‘ya yer almakta. Ljubljana küçük ölçekli bir şehrin iyi ve kararlı bir yönetimle, on yıl gibi kısa bir sürede, sürdürülebilir kentsel yaşamı oluşturma başarısıyla örnek olabilecek bir şehir. Üstelik sürdürülebilir değişim sadece kısa bir sürede hayata geçirilmekle kalmayıp aynı zamanda pek çok paydaşın işbirliğiyle gerçeklemiş, özellikle bu tarafıyla yerel idarecilere ilham kaynağı niteliğinde olduğunu düşünüyoruz. Malzeme Yöntem Uygulama bölümümüzün konuğu ise Çimstone sponsorluğunda hazırladığımız Kuvars... ‘Toprak ananın dünyaya hediyesi’ dedik Kuvars için okuyunca eminiz ki bize hak vereceksiniz. Bir sonraki yayınımızda tekrar buluşmak üzere keyifli okumalar diliyoruz. Ekoyapı Dergisi Ekibi
Ocak 2017, 34.Sayı
ŞİŞECAM 1
haberiniz var mı?
Küresel Yönetişim Günümüz Dünyasına Çözüm Olabilir mi? İstanbul Kültür Üniversitesi Yayınevi, Warwick Üniversitesi’nden siyaset bilimci Doç. Dr. Timothy J. Sinclair’in Küresel Yönetişim adlı yapıtını, H. Hande Orhon Özdağ’ın çevirisiyle Türkçeye kazandırdı. Kararlarınızda bağımsız mısınız? Küresel ısınma, terörizm, finansal krizler, iklim değişikliği, güvenlik, toplumsal cinsiyet gibi sorunlar karşısında hükümet, lider ya da birey olarak tek bir mekanizmanın karar aldığı zamanlar geride kaldı. Küresel sorunlar karşısında hükümetlerin, iş dünyasının, sivil toplum kuruluşlarının ve bireylerin kolektif karar almaları artık bir ihtiyaç. Peki, bu noktada günümüzün en çok tartışılan başlıkları arasında yer alan “yönetişim” bir çözüm olabilir mi? 66
Doç. Dr. Timothy J. Sinclair, “yönetim” ve “yönetişim” kavramlarının kuramsal ve uygulama boyutunda ne ifade ettiğinden yola çıkarak “küresel yönetişim”i mercek altına alıyor. Buradan hareketle kavramın anlamını ve hayattaki karşılığını farklı kuramsal görüşlere göre tartışıyor.
Kağıttan Yere, Yerden Duvara İstanbul Serbest Mimarlar Derneği, 19 Ocak’ta Teşvikiye’deki FMV’na ait Galeri Işık’ta, üyelerinin projelerinden oluşan bir sergi açıyor. Duravit sponsorluğunda düzenlenen ve “Kağıttan Yere, Yerden Duvara” adıyla açılacak sergide, dernek üyelerinden 40 mimarın son yıllarda inşa edilmiş projelerinin dijital görüntüleri mimarlık meraklılarına sergilenecek. İstanbulSMD 2015-2016 yönetim kurulunun organizasyonu ile düzenlenen sergi, kentsel konular üzerinde konuşmaları ve TV programları da bulunan pazarlama uzmanı Levent Erden tarafından verilecek ve kent, mimarlık ve hız ilişkisine dayalı “İstanbul Kafası” konferansı ile açılacak. Konferansın ardından düznelenecek açılış kokteyli ile 3 Şubat’a dek açık kalacak sergi ziyaretçilerin görüşüne sunulacak.q Ocak 2017 , 34. Sayı
Farklı görüşler ışığında “yönetişim” Doç. Dr. Sinclair; kurumsalcılık, ulusötesicilik, hegemonizm, feminizm, reddiyecilik gibi çeşitli görüşlerin “küresel yönetişim” kavramına nasıl baktığını da derinlemesine ele alıyor. Yazar, bu görüşlerin aynı sorunlar karşısındaki tepkilerini, çözüm üretme biçimlerini ve genel bakış açılarını da yarattığı kurgularla somutlaştırıyor. Böylelikle farklı görüşlerdeki birey, topluluk ya da ülkelerin sorunlar karşısındaki yaklaşımlarını da çözümlüyor. Yazar Doç. Dr. Sinclair, çalışmasında küresel sorunların çözüm süreçlerinin “yönetişim”ine katılacak aktörleri de dikkate alıyor. Bu bağlamda devletlerarası ve/veya hükümetlerarası kişi ve kurumlar kadar hükümet dışı aktörlerin rollerini de incelemesine dâhil ediyor. Küresel sorunlar herkesi etkiliyor Kitap; bizden uzak olduğunu sandığımız küresel meselelerin gündelik yaşam pratiklerimize yansımalarını, davranış ve düşünme biçimlerimiz üzerindeki etkilerini de gösteren bir özelliğe sahip. Bu nedenle 21. yüzyılda küresel sorunlara neden duyarsız kalamayacağımızı da çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor.q
haberiniz var mı?
2016’NIN EN İYİ SÜRDÜRÜLEBİLİR BİNASI %100 ÇÖPTEN YAPILDI… Mimarlar Hiroshi Nakamura & NAP’ın tasarımı yapı; bir bar, bira fabrikası ve aynı zamanda yaşam alanlarını barındırıyor. Bu mekanların hepsinde, geri dönüşümlü yer karolarından, şişe avizelere kadar, yeniden kullanımayönelik akıllı çözümler bulunuyor.
8
Kamikatsu kasabası, sıfır atık kararlılığında, sürdürülebilir bir geri dönüşüm toplumu haline gelmeyi amaçlıyor. Kasaba, atıklarını 34 kategoriye ayırarak % 80 geri dönüşüm oranına ulaşmış durumda ve bir kaç yıl içinde atıklarının % 100’ünü geri dönüştürmeyi hedefliyor. Mimarlar Hiroshi Nakamura & NAP’ın tasarımı yapı; bir bar, bira fabrikası ve aynı zamanda yaşam alanlarını barındırıyor. Bu mekanların hepsinde, geri dönüşümlü yer karolarından, şişe avizelere kadar, yeniden kullanıma yönelik akıllı çözümler bulunuyor. Geri dönüştürmeyi görev olarak değil, daha çok yeni bir yaratıcı çıkış olarak sergileyen gerçekten harika bir tasarım. Ocak 2017 , 34. Sayı
Mimarlar, tasarıma, üretim ve tüketimin devamlılığını sağlamak için doğrusal binada fonksiyonları kronolojik sırayla konumlandırarak başladı. Hammadde deposundan bira fabrikasına, ardından da biranın servis edileceği pub’a kadar. Kasabalılar için Pub’ı yerel bir sembol haline getirmek ve azalan bir nüfusla mücadele eden kasabaya bir umut ışığı getirmesini dileyerek, terk edilmiş evlerden gelen pencereler, gün ışığından yararlanmak için 8 metre yükseklikte düzenlendi. Yükseltilmiş tavanlar, yaz aylarında üstte duran sıcak havayı etkili bir şekilde doğal havalandırırken, çift pencere bağlantı parçaları havayı sıkıştırıyor ve iyi bir yalıtım sağlıyor. Tavan vantilatörü, ormandaki dalları etkin bir şekilde kullanan karbon-nötr radyasyon ısıtıcısından
ısı dolaştırıyor. Yerel olarak üretilen sedir tahtası atığı, doğal boya ile renklendirildi ve dış cepheye uygulandı. Zeminde bir fayans fabrikasından çıkan seramikler, avize oluşturmak için boş şişeler ve duvar kağıdı olarak gazeteler kullanıldı. Yeniden kullanarak ve geri dönüştürerek, zararlı emisyonları azaltan mimari, sadece enerji ve kaynakları koruma altına almadı, aynı zamanda hem turizmi hem de bölgesel ekonominin dolaşımını arttırmaya başlamıştır. Hiçbir zararlı emisyon üretmeyen ve tamamıyla geri dönüştürülmüş atıklardan oluşan Kamikatz Halk Evi, düşük maliyetli mimarisiyle, sürdürülebilir bir sosyal sistem yaratma hayaline büyük katkıda bulunmuştur.q
TİTANYUMLU ÇİNKO ÇATI VE CEPHE KAPLAMALARI oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEINZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Tamamı sızdırmazlık garantisi sunan sistem alternatiflerine sahip olan RHEINZINK, 3 farklı yü-
zey alternatifi ile çinkonun benzersiz doğal estetiğini sektörün kullanımına sunmaktadır: prePATINA bright rolled, prePATINA bluegrey ve prePATINA graphite-grey. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINK-Titanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir.
RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr
www.rheinzink.com.tr
RZ_4847-4C-TR
RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde
haberiniz var mı?
X GÖSTERIŞLI, Y KULLANIŞLI Z ISE AKILLI MOBILYALARI TERCIH EDIYOR... MOSDER, X, Y ve Z neslinin mobilya tercihlerini gözler önüne serdi. X kuşağının daha gösterişli Y kuşağının kullanım kolaylığına baktığını söyleyen MOSDER, Z kuşağının ise akıllı mobilyaları tercih etiklerini söyledi.
10
Dünya genelinde 1965-2000 yılları arasında doğan ve X,Y ve Z olarak adlandırılan kuşaklar, niteliklerine, davranış tarzlarına ve alışveriş alışkanlıklarına göre değişkenlik göstermekte. Bu kuşaklar için mobilya markaları da kuşakların ilgisini çekmek için farklı tarzlarda ürünler geliştirerek dönemin tarzının bir nevi fotoğrafını çektiler. X kuşağı, 8 yılda bir mobilya değiştiriyor 1965 - 1979 yılları arasında doğan X kuşağının daha ağır ve dayanıklı olan kayın, meşe, kiraz, ceviz ya da akağaç gibi maddelerden üretilen mobilyaları tercih ettiğini söyleyen MOSDER, tasarım olarak da oldukça keskin çizgileri yaşam alanlarına taşıdıklarını dile getirdi. Risk sevmeyen, disiplinli, otoriter ve geleneksel Ocak 2017 , 34. Sayı
bakış açısına sahip X kuşağının bu bakış açısını mobilya seçimlerine de yansıttıklarını belirten MOSDER, bu kuşağın ortalama 8 yılda bir mobilya değiştirdiğini aktardı.
diklerini belirten MOSDER, bu kuşağın tüm mobilyalarda mekanda huzur yaratacak bej, krem, vizon ve gri tonları kullandığını, 3,5 - 4 yılda bir mobilya değiştirdiğini belirtti.
X kuşağı gösterişe, Y kuşağı kullanıma bakıyor Genellikle ev rahatlığında çalışma ortamları isteyen Y kuşağının ise eski kuşağın tercihini ‘kasvetli’ gördüğünü belirten MOSDER, bu kuşağın mobilya tercihini rahatlıktan yana kullandığını söyledi. Sosyal yönleri gelişmiş olan Y kuşağının ceviz yerine genellikle modern mobilyaları tercih ettiğini aktaran MOSDER, mobilya seçimlerinde işlevselliği, rahatlığı ve özgürlüğü ön planda tuttuklarının altını çizdi. 1980-1999 yılları arasında doğanları kapsayan Y kuşağının teknolojiden de faydalandığını, bu nedenle teknolojik ürünleri de tercih edebil-
Z kuşağını tercihi, teknolojik mobilyalar… 2000 yılında doğanlarla başlayan Z kuşağının en yaşlı üyelerinin şu anda lisede olduğunu bu nedenle bu kuşağın teknolojiyle iç içe büyüdüğünü söyleyen MOSDER, Z kuşağının ailelerini yönlendirerek daha teknolojik mobilyaları tercih ettiklerini belirtti. Mobilya markalarının da bu farkındalıkla son teknolojiyi kullanarak ürünler geliştirdiğini aktaran MOSDER, akıllı telefonları, müzik çalarları vb. ürünleri şarj edebilen usb portala sahip mobilyaların Z kuşaklarının odalarında yer aldığının altını çizdi.q
Sektörel Gündem
Schneider Electric, Nesnelerin İnterneti’nin Gücünü Maksimuma Çıkaran EcoStruxure’ı Yeniledi
Schneider Electric, bina, veri merkezi, endüstriyel alanlar ve elektrik şebekelerinde Nesnelerin İnterneti’ni yüksek bir verimlilik ve güvenlikle sağlamak üzere geliştirdiği EcoStruxure’ın yeni versiyonunu sektöre sundu. EcoStruxure platformu Schneider Electric’in deneyimi ve teknolojilerinin bir ürünü olarak hem bulut sistemlerinin hem de saha üzerinden tüm sistemin birbirine entegre olarak sorunsuz çalışmasını, yönetilmesini ve kontrol edilmesini sağlıyor. Gelişmiş çözümlerle yeniden tasarlanan EcoStruxure platformu, IT/OT arasında kurduğu kusursuz bir bağlantı ile bina, veri merkezi, endüstriyel alanlar ve elektrik şebekeleri yönetiminde yüksek verimlilik, güvenlik ve sürdürülebilirlik sağlıyor. EcoStruxure, geliştirilmiş yapısıyla güç kaynağı, bilgisayar sistemleri, proses otomasyonu, makine kontrol sistemleri, bina otomasyonu, güvenlik izleme ve giriş kontrolü gibi tüm kritik noktaların yönetimini entegre ediyor.
12
Hava Kirliliğini Akıllı Şehirler Önleyecek Hava kirliliği kış aylarının gelmesiyle büyük artış gösterdi. Çağımızın en büyük sorunlarından hava kirliliğinin yol açtığı sağlık sorunları nedeniyle Türkiye’de her yıl ortalama 28 bin kişi yaşamını yitiriyor. Geçtiğimiz yıl trafik kazalarında hayatını kaybedenlerin sayısı 7 bin 500’ü bulurken hava kirliliğinin trafik kazalarından 4 kat daha tehlikeli olduğu göze çarpıyor. Uzmanlar hava kirliliğinin KOAH, astım, akciğer kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarına neden olduğunu vurguluyor. Hava kirliliğine karşı en belirgin çözüm olarak ise akıllı şehirler gösteriliyor. Trafikteki yoğunluğunu azaltacak sinyalizasyon sistemleri, toplu taşımanın hidrojen bazlı çalışan araçlarla sağlanması hava kirliliğine direkt olarak etki edecek akıllı şehir uygulamaları arasında yer alıyor. Türkiye’de 81 ilde hava kalitesi izleme istasyonları bulunuyor. Ancak bu istasyonların tümü aynı parametrelerle ölçüm yapmıyor. Bu istasyonlardan alınan verilerin yetersiz Ocak 2017 , 34. Sayı
olması, kirlilik düzeyinin eksik ölçülmesine ve önemli sağlık sorunlarına yol açıyor. 2023 hedeflerine ulaşma yolunda önem verilen konulardan biri olan Akıllı Şehirler uygulamaları ile birkaç yıl içinde bu soruna teknolojik ve yenilikçi çözümler üretilmiş olacak. Kömür ve petrol gibi karbon salınımı yüksek fosil yakıtlar yerine çevre dostu jeotermal, güneş ve rüzgâr gibi enerji kaynaklarının ülke genelinde yaygın olarak kullanılması hava kirliliğini önleyeyecek çözümler arasında yer alıyor. Hava kirliliğini önleyici akıllı şehir uygulamaları Barselona, Kopenhag, Viyana ve Toronto gibi şehirlerde hayata geçirildi. Türkiye; Gaziantep ve Karaman ile birlikte Akıllı Şehir konseptiyle tanıştı. Gelişen Türkiye’de sayıları her geçen gün artacak olan Akıllı Şehirler; başta daha temiz bir çevre yaşamı olmak üzere şehir operasyonlarının daha verimli yapılmasını, yakıt ve enerji tasarrufu yapılmasını, trafikte bekleme süresinin azalmasını, şehir bilgilerine kolayca ulaşılabilmeyi ve doğal afetlerden daha az etkilenilmesini sağlıyor. q
Bu sayede Nesnelerin İnterneti tabanlı operasyonların güvenli, verimli, sürdürülebilir ve birbiriyle uyumlu şekilde yürütülmesine olanak sunuyor. Schneider Electric EcoStruxure çözümü, müşterilerinin Nesnelerin İnterneti teknolojilerini kolaylıkla ve hızlı bir şekilde işletmelerine entegre etmelerini sağlayacak mimariyi ve yol haritasını sunan bir platform. Bu sayede Nesnelerin İnterneti’ni cihaz bazlı olmaktan çıkartıp daha akıllı, verimli ve güvenilir bir forma sokuyor. EcoStruxure platformunun Nesnelerin İnterneti tabanlı çözümleri, Schneider Electric’in geliştirdiği üç temel teknoloji üzerine inşa edildi. Bunlar; akıllı algılama, entegre bilgisayar kullanımı, IP bağlantısı ve uç nokta analizi gibi yenilikçi çözümler sunan entegre bağlanabilirlik teknolojisi; kontrol, yönetim, otomasyon ve optimizasyon için hizmet sunan akıllı operasyon teknolojisi ve bulut tabanlı, bağlı uygulamalar, analizler, hizmetler, kontrol ve denetim için geliştirilen bulut bağlantılı dijital hizmetler altyapısı q
Digphy
www.tepta.com
TEPTA
Nispetiye Mah. Aytar Cad. No: 24 Kat: 1-2-3 1.Levent - Ä°stanbul / 0212 279 29 03
Sektörel Gündem
Emlak Konut GYO, 2016’da 7,3 Milyar TL Satış Gerçekleştirdi
2016 yılını 7,3 milyar TL satış ile kapatan Emlak Konut GYO, 2017’de satışlarını artırarak 8 milyar TL seviyesine getirmeyi hedefliyor. Türkiye’nin en büyük gayrimenkul yatırım ortaklığı şirketi Emlak Konut GYO, 1 Ocak 2016 -31 Aralık 2016 tarihleri arasında KDV hariç 7.328.800.613 TL değerinde, 10.053 adet bağımsız bölümün satışını gerçekleştirdi. 2016 yılında 10.053 adet bağımsız bölüm satışına imza atan Emlak Konut GYO böylelikle toplamda satışa esas brüt 1.453.396 m2’lik bağımsız bölüm satışı gerçekleştirilmiş oldu. 2016’da gerçekleştirilen satış başarısını değerlendiren Emlak Konut GYO Genel Müdürü Murat Kurum, 2015 yılı Aralık ayında yaptığımız açıklamada 2016 yılı için 7,6 milyar TL toplam satış değeri, 1,5 milyon m2 satılabilir alan büyüklüğü ve 11.000 adet toplam bağımsız bölüm satış hedefimizi duyurmuştuk. 2016 ülkemiz ve ülke ekonomimiz için birçok açıdan zor bir yıl oldu. Tüm bu zorlukların içerisinde
Emlak Konut GYO olarak ülkemize olan güvenimiz artarak sürdü ve neticesinde bugün itibariyle açıklamış olduğumuz rakamlarda da görüleceği üzere hedeflerimizi büyük ölçüde tutturma başarısını göstermiş olduk. 2017’de 8 milyar TL’lik satış hedefi 2017 yılında dair hedeflerini yineleyen Murat Kurum; “Ülkemize ve insanımıza güveniyor üretmeye aralıksız devam ediyoruz. Türkiye’de daha yapılacak çok iş ve kat edilecek çok yol olduğunu düşünüyoruz. 2016’daki bu başarıyı 2017 yılında da İstanbul ve Anadolu’nun çeşitli illerinde projeler geliştireceğimiz ve yeni arsa alımları ve yeni ihalelerle sürdüreceğiz. 2016 yılında gerçekleştirdiğimiz 7,3 milyar TL’lik satışı 2017 biraz daha ileriye taşıyarak 8 milyar TL seviyesine getirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca 2017 yılı içerisinde 1.279.513 metrekare satış hedefi ile toplamda 9.900 bağımsız bölümün satışını gerçekleştirmeyi planlıyoruz.“ dedi.q
14
Türkiye Hazır Beton Birliği 2016 Mimarlık Ödülü Sahibini Buldu Türkiye Hazır Beton Birliğinin (THBB) düzenlediği THBB 2016 Mimarlık Ödülü’nün sahibi Güngören Tozkoparan Ortaokulu projesiyle Uygur Mimarlık oldu. 1988 yılından bu yana, kuruluş amacı doğrultusunda betonun doğru ve yerinde kullanımını özendiren Türkiye HazırBeton Birliği (THBB), malzeme seçimi ve mimari üretim sürecinde yaşanılırçevreler ile estetik yapı örneklerini ödüllendirmek amacıyla 2016 yılında THBBMimarlık Ödülleri’nin dördüncüsünü düzenledi. Arkitera Mimarlık Merkezi ile birlikte düzenlenen THBB 2016 Mimarlık Ödülleri, önceki yıllardan ve Türkiye’deki diğer birçok mimari ödülden farklı olarak 3 aşamalı bir değerlendirme sürecinden oluştu. THBB 2016 Mimarlık Ödülleri’ne son 5 yılda üretilmiş 57 başvuru yapıldı. Ağırlıklı olarak betonun kullanıldığı bina, bina gruplarının yanı sıra mühendislik yapıları, iç mekân uygulamaları ve açık alan düzenlemelerinin değerlendirildiği ödül sürecinde, Ömer Selçuk Baz, Hüseyin Bütüner ve Hayriye Sözen’den oluşan Seçici Kurul, başvuruları ön elemeye tabi tutarak ilk aşamada19 projeyi daha detaylı tartışmak üzere seçti. Ocak 2017 , 34. Sayı
Seçilen 19 proje tüm gün süren jüri oturumunda değerlendirildi. Değerlendirmede, her yapının kendi ölçek,program ve zorlukları göz önüne alınarak, betonun yapı kurgusundaki rolü,tasarım ve uygulama niteliği, yapının kendi önerme ve pozisyonuna karşı geliştirdiği tutarlı çözümler, çevre ve bağlam ile kurduğu ilişkiler etkili oldu. Bu değerlendirmenin sonucunda Seçici Kurul, 19 yarı finalist arasından 6projeyi finalist olarak belirledi. Finalist olarak belirlenen; Doğan HoldingGenel Müdürlük Yapısı (NSMH); Güngören Tozkoparan Ortaokulu (Uygur Mimarlık);Lüleburgaz Şehirlerarası Otobüs Terminali (Sıddık Güvendi, Tuna Han Koç, BarışDemir, Oya Eskin Güvendi); Şişhane Park Kentsel Meydan ve Yeraltı Otoparkı(SANALarc); T - Evi (Onur Teke) ve TAC-SEV Yeni Kampüsü (Erginoğlu &Çalışlar Mimarlık) projelerini yerinde ziyaret eden Seçici Kurul, THBB 2016Mimarlık Ödülü’nün sahibi olacak projeye karar verdi. Seçici Kurul, GüngörenTozkoparan Ortaokulu projesiyle Uygur Mimarlık’ı ödüle layık gördü. Ödülün takdim edilmesi için 4 Ocak 2017tarihinde İstanbul Nişantaşı’nda yer alan FMV Işık Okulları’nda bir törenİ düzenlendi. Törenin
açılışında Avrupa Hazır Beton Birliği (ERMCO) ve THBBYönetim Kurulu Başkanı Yavuz Işık bir konuşma yaptı. Türkiye Hazır Beton Birliğinin; kaliteli beton üretiminin yanı sıra sektörün gelişimi için her konuda çalışmalarını sürdürdüğünü; birliğin bu kapsamda, inşaat sektöründe güvenliğe, estetiğe ve çevre dostu olmaya her zaman büyük önem verdiğini ifade eden Yavuz Işık, bu önemin bir göstergesi olarak, sektörün öne çıkan firmalarını, üreticilerini ve diğer bileşenlerini her zaman desteklemek ve teşvik etmek için Yeşil NoktaÇevre Ödülleri ve Mavi Baret İş Güvenliği Ödülleri düzenleyerek sektörün gelişmesine katkı sağladıklarını söyledi.q
Klozette yeni dönem: VitrA’dan Rim-ex kanalsız klozet. VitrA, kanal sistemini kaldırarak klozette yeni bir dönem başlatıyor: VitrA Rim-ex klozet. Yenilikçi kanalsız iç hazne tasarımıyla kolay temizleniyor, çok daha az kir tutuyor ve maksimum hijyen sağlıyor*. Bütünsel ve estetik görünüm sunan Rim-ex klozet, her banyoya uyum sağlayacak farklı tasarım seçeneklerine sahip.
*Akdeniz Üniversitesi tarafından yapılan testlere göre Rim-ex, standart klozetlere kıyasla daha kolay temizlik sağlar ve %95 oranında daha hijyeniktir.
Danışma Hattı: 0800 311 70 70 Vitra.com.tr/Rim-ex
facebook.com/VitrATurkiye
twitter.com/VitrATurkiye
Sektörel Gündem
Alttan ısıtmalı asfaltla ile tuzlama dönemine son
Tüm Türkiye’yi saran soğuk ve kar yağışlı hava dalgası yerel yönetimler ve sürücülere zor anlar yaşatıyor. Ancak Ankara Protokol Yolu’nda (Pursaklar-Hasköy) kullanılan alttan ısıtmalı asfalt sistemi, tuz dökme veya kar küreme gibi çalışmaları ortadan kaldırıyor. Hava sıcaklığına göre otomatik olarak çalışan sistem, alt ve üst geçitler, köprüler, garaj rampaları ve yürüyüş yollarına uygulanabiliyor. Son dönemde kullanımı yaygınlaşan alttan ısıtmalı yol sistemleri hem tasarruf hem de konfor sağlıyor. Kar-Buz Birikimi Engelleme Sistemleri’yle yollara tuz dökme veya kar küreme çalışmalarına gerek kalmıyor. Isıtma-soğutma şirketlerinden Danfoss, Türkiye’de Ankara Protokol Yolu’nda (Pursaklar-Hasköy) uyguladığı sistemi 2017 yılında farklı şehirlerde yaygınlaştırmayı planlıyor. Yer altına sensör ve termostatlar bulunan yolda zemin belli soğukluğa ulaştığında otomatik olarak ısınmaya başlıyor. 3.5 km uzunluğunda 2 yönlü 6 şeritli sistemle tasarlanan yolda toplam 250 km uzunluğunda ısıtma kablosu, 56 sensör, 18 termostat kullanıldı. Toplam
16
Yapı denetiminde çipli beton dönemi YAPI İşleri Genel Müdürlüğü, yapı denetiminde numune sahtekarlıklarını önlemek için devrim gibi bir karar aldı. Bu yıl 81 ilde uygulanacak e-beton projesiyle, inşaatlardan numune alınan betonun içine çip atılacak. Böylece numunelerin laboratuara girmeden değiştirilmesi önlenecek. Vatandaş ev almadan önce o inşaata ilişkin tüm denetim sonuçlarını e-devlet üzerinden görebilecek.
altına alınacak.Böylece inşaata dökülmesi planlanan gerçek beton numunesinin laboratuara gitmeden değiştirilmesi ya da sahadan numune alınmadan rapor üretilmesi türünden sahtekarlıklar önlenmiş olacak. Çipli betonun tüm analiz ve deney aşamaları Ankara merkezden on-line olarak izlenebilecek.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, depreme karşı daha dayanıklı binaların yapılması ve yapı denetiminde sahtekarlıkların önlenmesi için teknolojik denetime geçti. Yapı İşleri Genel Müdürlüğü Afyon, Karaman ve Düzce’de pilot olarak başladığı betonda elektronik denetim (e-beton) uygulamasını, bu yılın ilk çeyreğinde 81 ilde ‘zorunlu’ hale getirecek.
Yapı İşleri Genel Müdürlüğü, 2011 yılından itibaren inşa edilmiş tüm binalar ile yapımı devam eden inşaatlara ilişkin denetim sonuçlarını da vatandaşın kullanımına açacak. Böylece vatandaş ev veya iş yeri satın almadan önce o yere ilişkin ada ve parsel numarasını girerek, tüm denetim sonuçlarını, cezalarını e-devlet üzerinden görebilecek. Bir başka ifadeyle almayı planladığı evin betonu ne zaman dökülmüş, o betonda eksik çimento mu tespit edilmiş, yeterince karıştırılmadan mı kullanılmak istenmiş; demirlerinde sorun olmuş mu, bu eksiklikler nedeniyle şirkete ne kadar ceza kesilmiş türünden denetim sonuçları e-devlette yer alacak.q
Buna göre inşaatlarda beton dökümüne başlamadan önce şantiyeden alınan numunenin içine çip atılacak. Bu numune mobil cihaz ile okutularak tanımlanacak ve yazılım sistemine kaydedilecek. Etiketlenen bu numurelerin ayrı ayrı hangi yapıya ait oldukları ile yapının hangi seviyesinden alındığına ilişkin bilgiler kayıt Ocak 2017 , 34. Sayı
ALACAĞINIZ EVİN CEZASI E-DEVLETTE
uygulama alanı ise 17 bin metrekareye ulaştı. Söz konusu sistem, çatı yüzeyleri, yağmur dereleri ve iniş boruları, araç ve yaya yolları, otopark girişleri, rampalar, merdivenler, köprüler ve spor sahaları gibi yerlerde kullanılabiliyor. Asfalt, beton, seramik vb. gibi her türlü döşeme malzemesi altında uygulama yapılabiliyor. Sistemle kışın yürüme yollarında, alt ve üstgeçitlerde, köprü ve AVM, hastane, okul gibi garaj rampalarında buzlanma engelleniyor. Yine kış döneminde büyük tehlike oluşturan sarkıtların da oluşması tamamen engelleniyor. Nasıl çalışıyor? DEVI Kar-Buz Birikimini Engelleme Sistemleri; yapısındaki dijital termostat ve sensörler sayesinde ortamdaki sıcaklık ve nem parametrelerini hassas bir şekilde ve sürekli olarak takip ediyor. Bu sayede sistem tam gereksinim olan zamanda otomatik olarak devreye giriyor ve ortamda oluşması muhtemel kar birikimi ve buzlanmayı önleyerek devreden çıkıyor. Sistemin bu tam otomatik yapısı enerjinin en efektif şekilde kullanımını sağlıyor.q
Berker KNX R.1 Touch Sensor Tek Bir Dokunuş Yeter
Yuvarlak hatlı cam yüzey üzerine teknolojinin en zarif yansıması R.1 Touch Sensor sayesinde tek bir dokunuşla evinizi kontrol altına almak mümkün. Berker R.1 Touch Sensor, ayrıcalıklı tasarımı ve sağladığı konfor ile hayatınızı kolaylaştıracak.
Berker Elektronik Ürünleri ve Akıllı Ev Otomasyon Sis.Tic.Ltd.Şti. T : 0090 216 386 64 16 F : 0090 216 478 64 24 E : info@hager.com.tr W: www.hager.com.tr
Sektörel Gündem
Enerji devleri Akıllı Şebekeler için bir araya geliyor.
Dünya Enerji Birliği tarafından en önemli etkinlikler arasında gösterilen 5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’na Türkiye’den ve dünyadan önemli isimler katılacak. 19-20-21 Nisan 2017 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezinde İtalya’nın ülke partnerliğinde gerçekleşecek olan 5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı her geçen gün büyümeye devam ediyor. T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, T.C. Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile T.C. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın himayelerinde organize edilen ICSG İstanbul 2017’ye bu yıl Turkcell, Vodafone, Siemens, GE, Aselsan,
Oracle, SAP ve G3 PLC gibi uluslararası yaklaşık 300 firma katılacak. 50 ülkeden heyet katılacak Türkiye, dünyadaki doğalgaz ve petrol rezervlerinin yüzde 70’ine sahip olan Hazar havzası ve Orta Doğu’ya yakın olması nedeniyle stratejik açıdan önemli rol oynuyor. Günümüzde ortaya çıkan savaşların nedenlerinden biri olan enerjiyi yönetme konusu, enerji verimliliği, siber güvenlik ve uzaktan kontrol sistemleri, enerjinin geleceği, enerjide teknoloji gibi son derece önemli konular 50 ülkeden heyetlerin katılacağı 5. Uluslararası İstanbul Akıllı Şebekeler ve Şehirler Kongre ve Fuarı’da masaya yatırılacak.q
Dünyanın güneş enerjisi üreten ilk araba yolu açıldı
18 18
Wattway firmasının Fransa, Normandiya’da inşa etmekte olduğu 1 kilometrelik güneş enerjisi üreten otomobil yolu tamamlandı ve testleri başladı. Yol Normandiya’da bulunan Tourouvre-au-Perche isimli köyün yakınında inşa edilmiş durumda. Şimdilik 1 kilometre uzunluğundaki bölümü tamamlanmış olan güneş yolunun, 3 bin nüfuslu köyün tüm elektriğini üretmesi bekleniyor. Fakat kurulum yapılmış olan bölgenin yılda sadece iki ay çok kuvvetli güneş aldığı da belirtiliyor. Yani güneş yolunun yıllık çapta tahminlerden az enerji üretmesi ihtimali de mevcut. 1 kilometrelik yolun tamamlanması yaklaşık 5 milyon Euro’ya mal olmuş. İki sene
Türkiye dünyanın en akıllı şehirlerini ağırlayacak.
boyunca testlere tabi tutulacak güneş yolundan her gün 2.000 araç geçiyor. Wattway, trafiğin ağırlığına dirençli, birden çok kattan oluşan dayanıklı bir muhafaza oluşturmuş. Altındaki güneş enerjisi paneli, çatıların üzerindeki panellere benzer sıradan bir modeldir. Elektrik kabloları yola gömülüdür ve cihaz, ezilmiş camdan yapılmış kaymayı önleyen bir yüzeyle kaplıdır. Şirkete göre, 2.800 metrekarelik güneş panellerinin 280 kilovat elektrik üretmesi ve bir yıl boyunca 5000 kişilik bir kasabadaki tüm kamusal aydınlatmayı karşılaması bekleniyor. q
Şehircilik konusunda kamu politikalarına katkı sağlayan, akıllı şehirler ile ilgili Türkiye’de pilot yatırım çalışmaları yaparak, bilgi ve raporlar üreten sivil toplum kuruluşu Kamu Teknoloji Platformu (KTP) tarafından bu yıl ikincisi gerçekleştirilecek ‘Uluslararası Akıllı Şehirler Konferansı’, 1 Mart 2017 tarihinde Congresium Ankara’da gerçekleştirilecek. Kamu kurumları, yerel yönetimler ve özel sektör temsilcilerinin katılımı ile “Şehirler İçin İnovasyon ve Değişim Zamanı” temasının ele alınacağı, “Geleceğin Ön Gösterimi” sloganı ile yola çıkan etkinlikte, geleceğin yaşamı ve şehirleri masaya yatırılacak. Konferansın bu yılki konuk ülkesi Katar. Katarın başkenti Doha’ya 15 kilometre mesafede, Dünya’nın sıfırdan kurulan ilk akıllı şehri olarak tarihe geçen “LUSAIL CITY” tecrübesi ve süreçleri ile yerel yönetimlere ilham kaynağı olacak.
Ocak 2017 , 34. Sayı
2022 yılında dünya kupasına ev sahipliği yapacak olan Katar’da yaşanan örnek niteliğindeki projeye ilişkin bazı çarpıcı başlıklar şöyle: -Lusail City’de önce alt yapı çalışmaları yapılıyor. İnşaatlar bundan sonra başlıyor. Şehirde kazı yapmak yasak, alt yapı tamir ve bakım çalışmaları için özel tüneller var. Elektik, su,gaz ve fiber internet buradan tüm şehre yayılıyor. -Tüm şehir için standartlar belli ve inşaat yaparken her firma bunlara uymak zorunda. Sürdürülebilirlik, çevre koruma ve enerji tasarrufuna büyük önem veriliyor. -Yüksek binalar 60 metreyi geçmiyor, ancak bina kendi elektriğini güneşten üretecek bir sistem kurarsa 2 kat daha fazla yapı izni veriliyor. -Şehrin trafik, güvenlik uygulamaları ve acil durumlar, tüm şehre hakim bir operasyon merkezinden yönetiliyor.q
Sektörel Gündem
LEED yeşil bina sertifikası alan ilk 10 ülke içinde Türkiye 8. sırada
Amerikan Yeşil Binalar Konseyi (USGBC) Türkiye’nin dünyada yaygın ve tanınan yeşil bina sertifika sistemi olan LEED sertifikası alan ilk 10 ülke arasında Türkiye’nin 8’inci olduğunu açıkladı. İlk 10 ülke listesi Amerika dışında Dünya’da sürdürülebilir bina tasarım, yapım ve işletmesi alanında önemli gelişmeler elde eden ve LEED sertifikalı yeşil binalara olan uluslararası talebin artmaya devam ettiği ülkeleri öne çıkartmaktadır. USGBC Başkan ve Üst-yöneticisi (CEO) Mahesh Ramanujam: “Uluslararası liderlik konumunda olan Türkiye gibi ülkeler, sürdürülebilirlik hareketinin binalardan, yerleşimlere ve şehirlere doğru yayılmasında ve pazarın dönüşümünde öncülük etmektedirler.” dedi ve sözlerini, “Türkiye LEED ve yeşil binalar konusuna bütünsel bir bakışla odaklanıp çevre ve insan sağlığı konularına öncelik vererek bizlerin bu kuşak döneminde herkese yeşil bina hedefine bir adım daha yaklaşmamıza yardımcı olmaktadır.” diyerek bitirdi.
Bu yıl Türkiye bürüt 4.78 milyon metrekare LEED sertifikalı bina alanıyla dokuzuncu sıradan sekizinciliğe yükseldi. Türkiye’de LEED sertifikalı toplamda bürüt 22.38 milyon metrekare alana sahip olan 772 proje vardır. USGBC tarafından da katkı verilen pazar araştırmalarına göre Türkiye’nin de içinde olduğu pazar gelişimine göre, küresel yeşil bina talepleri büyüyerek her üç yılda bir ikiye katlanmaktadır. 70 ülkede yapılan bu araştırmaya göre Türkiye gibi ekonomiler ise bugünkü seviyelerinden iki ile altı kat arasında büyüyerek yeşil dönüşümün liderliğini yapacaktır. Artan yeşil bina talebi pazarı trilyon dolarlık bir endüstriye dönüştürmüştür ve bu gelişime koşut olarak yeşil bina yapı malzemeleri pazarının da 2019 yılında USD 234 milyar seviyelerine ulaşması beklenmektedir. LEED Sertifikalı yapılar daha az enerji ve su kaynakları kullanarak işletmede para tasarrufu sağlamakta, karbon salımlarını düşürmekte ve yaşayanlar, çalışanlar, işyerleri ve toplum için daha sağlıklı yaşam alanları oluşturmaktadır.q
20 20
USGBC Başkan ve CEO, Mahesh Ramanujam
Sıfır enerji için kentsel dönüşüm büyük fırsat Türkiye İMSAD Başkanı F. Fethi Hinginar, 60 milyar dolarlık enerji faturasının yarısının konutlardaki tüketimden kaynaklandığına dikkat çekti. Hinginar, AB’nin binalarda sıfır enerji tüketimini hedeflediğini belirterek Türkiye’nin de bunu gerçekleştirebilmesi için kentsel dönüşümün büyük bir fırsat sunduğunu söyledi. Türkiye İMSAD tarafından yapılan açıklamaya göre, şu anda ülkemizde tüketilen toplam enerjinin yüzde 40’ı yapılarda kullanılıyor. Bu miktarın yüzde 40’lara varan kısmı, doğru tasarlanan yapılar ile tasarruf edilebilirse ekonomiye yılda 12-15 milyar dolarlık bir katkı sağlanması mümkün. Enerji ihtiyacının yüzde 70’inin ithalat yoluyla karşılandığına dikkat çeken Hinginar, “Yapılacak tasarrufla cari açık düşürülebilir. Şu anda
kentsel dönüşüm sürecinde olmamız konutlarda enerji tasarrufunun artırılması açısından büyük bir fırsat sunuyor. Kentsel dönüşüm, özellikle daha etkin bir enerji verimliliği sağlanması, sağlıklı çevre ortamına kavuşulması açısından oldukça önemli” dedi. Enerji Verimliliği Eylem Planı Ülkemizde çalışmaları devam eden Enerji Verimliliği Eylem Planı’nın yayınlanması gerektiğini ifade eden Hinginar, enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji teknolojileri ile ilgili Ar-Ge faaliyetlerinin teşvik edilmesinin önemine dikkat çekti. Hinginar şunları söyledi: “Yeni ve mevcut binalarda ‘Enerji Kimlik Performansı’ hesaplama yöntemlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Ayrıca tüm stratejilerin ülke genelinde yaygınlaştırılması amacıyla özel sektörü de kapsayacak bir Enerji Verimliliği Ajansı’nın yapılandırılması, sistemin başarısı için ilk uygulamalar arasında görülmeli. Bina stoku başta olmak üzere, gerekli veri tabanlarının oluşturulması ve sürekli yenilenmesi için ulusal ölçme değerlendirme sistemlerinin geliştirilmesi gerekiyor. Kamu binalarının enerji verimliliği konusunda örnek teşkil etmesi gerekiyor. Bu çerçevede TS EN 50001 Enerji Yönetim Sistemi zorunlu hale getirilmeli. Çevre ve yeşil finansman boyutları ile ilgili uluslararası ortaklıkların geliştirilmesi de önem taşıyor. “q Türkiye İMSAD Başkanı F. Fethi Hinginar
Ocak 2017 , 34. Sayı
Sektörel Gündem
YENİ NESİL MUTFAKLARDA TASARIM, TEKNOLOJİ VE İŞLEVSELLİK ENTEGRASYONU Kentsel dönüşüm süreci ve konut sektöründeki hareketlilik ankastre sektörünün büyümesinde pozitif etki yaratırken inşaat firmaları da bu yaklaşımdan hareketle, mimari projeleri oluştururken tüketicinin yaşam kalitesini artıracak detaylara öncelik tanıyor ve mutfaklarda en yeni teknolojileri kullanarak ankastre pazarının canlanmasına doğrudan etki ediyor. Yeni yaşam tarzının bir sembolü olarak mutfakların gözdesi haline gelen ankastre, teknoloji odaklı ve şık tasarımları ile mutfaklarda daha dekoratif formlarda karşımıza çıkmaya başladı. Modernleşmeyle birlikte evde sosyalleşmenin en önemli odağı haline gelen mutfaklar, diğer sosyal alanlarla daha iç içe bir mimari yapıya büründü. Daha görünür ve şeffaf bir yapı ile sınırların kalktığı mutfaklarda ankastre artık yaşamın tam odağında… Tasarımın günlük hayata entegrasyonu üzerine yoğunlaşan Silverline Ankastre, günlük hayata uyum sağlayan basit ama fonksiyonel, kullanıcısı ile etkileşime geçen ürünler üzerine odaklanıyor. Marka estetik değerleri ürüne, deneyimin ve fonksiyonun doğal bir sonucu olarak en yalın haliyle entegre ediyor. Silverline güncel trendlerin detaylı analizi sonucu ulaştığı tasarım stratejisini “simple +” olarak adlandırdığı tasarım felsefesi kapsamında yönetiyor. Bu felsefe kullanıcısına ‘basit ama daha fazlası’ diyor. Modern çağda ürünler küçülüp cebe girerken artık insanlardan rol çalmıyor. Bugün kullanıcı ürüne hizmet etmek istemiyor, varlığının bile farkına varmadan, kendi hayat stiline entegre olsun istiyor. Bu noktada mutfağı baştan yorumlayan ve cesur hareket eden Silverline, yeni koleksiyonları ile kullanıcısının tasarıma ve fonksiyona yönelik beklentilerini fazlasıyla karşılıyor.
22 22
Sektörde ciddi bir değişim ve dönüşüm rüzgarı olduğunu ifade eden Silverline Ankastre Pazarlama Direktörü Mehmet Aygül “Teknoloji ve fonksiyonellik ankastre ürünlerde kendini daha çok öne çıkarırken tasarım ve estetiği iyi yansıtması ile de ankastre diğer mutfak ürünlerinden ayrışıyor. Teknoloji, tasarımlarda kolaylıkla vurgulanırken estetik ile çok rahat buluşturulabiliyor. Modern yaşam tarzlarının daha fazla tercih edilmesi, fonksiyonel ve ihtiyaca hızlı cevap verebilen teknolojinin yaşam alanlarına girmesi, yenileme pazarının hareketlenmesi ile ankastre ürünlere ilgi de Ocak 2017 , 34. Sayı
arttı, geleneksel ürünlerden modern ürünlere geçiş hızlandı, ürün yenileme ve değişimi ciddi bir ivme kazandı” şeklinde konuştu. Emlak Konut ve Kiptaş’ın onaylı tedarikçisi olan marka, proje pazarına girdiği 2010 yılından bu yana Türkiye genelinde toplam 6350 projede 220 bin birim konutta toplam 560 bin adet ürünle yer aldı. Yeni stratejimiz yapı sektörünün güçlü oyuncuları ile işbirlikleri… 170 sektörü tetikleyen inşaat sektörü ne kadar güçlü ve hareketli olursa ülke ekonomisine de o kadar hareketli olacağına vurgu yapan Mehmet Aygül “İnşaat sektörü Türkiye ekonomisinin amiral gemisi olarak büyümesini sürdürüyor. Siyasi ve ekonomik çalkantılara rağmen geçen yıla oranla bu yılın aynı aylarında sektör yüzde 17,8’lik bir büyüme gerçekleştirdi. Büyümenin hızla devam edeceği konut sektörüne yönelik hizmet kanallarında biz de farklılıklar yaratmak, projelerde daha aktif olmak ve markamızı müteahhitler ile erkenden buluşturmak için yapı sektörünün önemli tedarikçileri ile işbirlikleri geliştiriyoruz.” dedi. Silverline A, A+ enerji sınıfı ürünleri ile de iddialı… 1 Temmuz 2015 tarihinde yeni enerji yasasının yürürlüğe girmesi ile tüm havalandırma grubu ürünlerini yasal standartlara uygun hale getiren Silverline, ayrıca yasa zorunlu kılmamasına rağmen Haziran 2016 itibarı ile tüm ürünlerinde A enerji sınıfına geçen ilk ve tek marka olacak. Sadece enerji sınıfında iyileştirme yapmakla kalmayan marka, davlumbaz ve birçok ürün grubunda daha az enerji ile maksimum performans sağlayan ürünler geliştiriyor.q
Ürün Haber
Yeni nesil yönetici ofislerine Addo Furniture yorumu: CEO
Estetik ve işlevselliği birleştiren tasarımlarıyla ofis yaşamına yeni bir soluk getiren Addo Furniture, fonksiyonelliği ile dikkat çeken Ceo grubu ile modern ofislerin tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Günümüzün ofis trendlerini fonksiyonellik ve tasarım felsefesi ile buluşturan genç ve dinamik marka Addo Furniture, yönetici ofislerinin alışılagelmiş klasik görüntüsüne modern, çarpıcı ve şık bir yorum getiriyor. Zarif, şık ve kullanışlı formuyla dikkat çeken CEO, çalışırken ihtiyaç duyulabilecek bütün modülleri bir arada toparlayarak fonksiyonel kullanım sunuyor. Addo Design Team tasarımı olan CEO, kahverengi ve grinin klasik şıklığını ahşabın sıcak yüzeyi ile birleştiriyor. Yönetici
ofislerine yeni bir alternatif getiren tasarım, asil formuyla kurumsal ifadeyi güçlendirerek prestij sağlıyor. Klasik ahşapla metal birlikteliğinde kendi tasarımını oluşturmak isteyenler için ayak, tabla ve çekmeceler istenilen renklerde dizayn edilebiliyor. Yeni nesil ofis yaşamına Addo imzası… Uluslararası tasarım anlayışı ile özgün ve modern tasarımlara imza atan Addo Furniture, yeni nesil ofis yaşamına uygun alanlar oluşturarak estetik ve fonksiyonelliği birleştiriyor. Özel projelerden küçük ofislere kadar tüm alanlarda ‘kimliği olan’ mekânlar yaratan Addo Furniture, ayrıcalıklı hizmet anlayışı ile sektörde güçlü bir yer edinerek her gün büyüyor.q
LCW Yönetim Binası’nda üstün tasarım ödüllü B.IQ ile Berker by Hager teknolojisi
24 24
LCW Güneşli’deki yeni yönetim binasında Berker by Hager teknolojisi ile aydınlatma, iklimlendirme ve jaluzi kontrolü sağlıyor. Tasarım ödüllü B.IQ anahtar ile tüm kontrollerin tek tuşla sağlandığı projede iklimlendirme / aydınlatma kontrolü ile enerji tasarrufu sağlanıyor. Akıllı bina sistemleri ile teknolojiyi yaşam alanlarına entegre eden Berker by Hager, yenilikçi yaklaşımıyla projelerin konfor standartlarını maksimuma taşıyor. Kullanım alanına uygun özel dedektörler ile gerekirse aydınlatmaları sıfıra indirebilen KNX sistemi; gün ışığı alan yerlerde aydınlatma seviyesini düşürebiliyor, ortamda ışık azaldığında seviyeyi otomatik olarak çoğaltabiliyor. Bütün özelliklerin tek bir
merkezden yönetilmesi, kişilere bağlı olmadan sistem üzerinden tüm kontrollerin kolay olması, güvenlik konusundaki artıları ve birçok yönden tasarruf sağlaması sebebiyle projenin tercih ettiği KNX sistemi, istenilen modüllerle sürekli geliştirilerek canlı halde tutulabiliyor. Önceden yüklenen senaryolar sayesinde mesai başlangıcında tüm kontrolleri istenen seviyede ayarlayan sistem, ayarları hafızasında tutarak hafta içi / hafta sonu düzeni oluşturabiliyor. LCW projesinde KNX sistemi ile tüm bu artıları kullanan Berker by Hager, iklimlendirme kontrolü ile ve aydınlatma kontrolü ile %30’lara varan enerji tasarrufu sağlıyor.q
LUMUNER’in yenilikçi ürünü T24 LED ARMATÜR Lumuner LED Aydınlatma armatürlerine yeni ve yenilikçi ürünler katarak yenilikçi çözümler sunmaya devam ediyor. Özgür Yılmaz ve ekibi tarafından tasarlanan T24 Led Armatürü, direkt 220V şebekeye bağlanabilen, hem aydınlatma hem de asma tavan taşıyıcı profili görevi gören bir üründür. Asma tavan için kullanılan 600mm ve 1200mm tali taşıyıcılar yerine kullanabilen T24 Led, GRIDA ve LIDA taşıyıcılarla uyumludur. Güç kaynağını armatür içine entegre ederek, armatürü daha güvenli ve kullanışlı hale getiren T24 Led ‘de güç kaynakları, armatürün içerisinde ya da dışarısında konumlandırılabilir.
Ocak 2017 , 34. Sayı
AR-GE çalışmaları ile aydınlatma ürün tasarımında estetik ve görsel uyum arayışını kalite ve fonksiyonellik gereksinimi ile birleştiren Lumuner, ürün tasarımında olması gerekenleri belirlemenin yanında, projelerde sunduğu aydınlatma danışmanlığı desteği ile doğru ürünün doğru kullanım alanında ve doğru şekilde uygulanmasına titizlikle dikkat etmektedir. Lumuner Led Aydınlatma ürünleri, •Ofis Projeleri, •Oteller, •Havalimanları, •Showroom, Mağaza ve AVM’ler, •Hastaneler ve Kamu Binaları, •Endüstriyel Tesisler, Gibi alanlarında çözümler sunmaktadır.q
Ürün Haber Advertorial
iGuzzini – iSign
Linea Light – Branch
26 26
Linea Light - Lama
iGuzzini – Pizza Kobra
TEPTA, OFISINIZI FARKLI AYDINLATIR. Tepta’nın aydınlatma alanındaki hizmet ve ürün kapsamı, gerek dekoratif gerekse mimari aydınlatmada, iç mekanlardan dış mekanlara ve bina cephe aydınlatmasına kadar uzanır.
TEPTA’nın tüm referanslarına buradan ulaşabilirsiniz. www.tepta.com Ocak 2017 , 34. Sayı
iGuzzini – Laser Blade
Tepta Aydınlatma 1991’den beri mimarlara, tasarımcılara, elektrik mühendislerine ve son kullanıcılara ışık alanında hizmet sunan bir çözüm ortağıdır. Tepta Aydınlatma’nın hizmetleri, küçük veya geniş ölçekli projelendirme ve “doğru” aydınlatma danışmanlığından, önde gelen aydınlatma markalarının ürünlerinin satışına, süpervizyon ve denetim hizmetlerine, satış sonrası montaj ve bakım servislerine kadar yaygındır. Tepta, çalışmalarında başarıyı, mimarlardan, pazarlama uzmanlarından ve teknik ekipten oluşan deneyimli kadrosu ile sağlar. Tepta’nın aydınlatma alanındaki hizmet ve ürün kapsamı, gerek dekoratif gerekse mimari aydınlatmada, iç mekanlardan dış mekanlara ve bina cephe aydınlatmasına kadar uzanır. Sergilenen tek bir mücevherin aydınlatılmasından, büyük kapsamlı projelere; tüm bir konutun hedeflenen estetik kavram çerçevesinde aydınlatılmasından, ofislere ve ticari yapılara, demo aydınlatmalarından tarihi eserlere ve
müzelere kadar her aydınlatma çözümü için en uygun ürünlere ve en iyi hizmete Tepta’da ulaşmak mümkündür. Tepta böylesine geniş bir ürün ve hizmet yelpazesini 25 yıldır temsilcisi olduğu iGuzzini’nin yanı sıra alanında önde gelen 30’dan fazla Avrupa merkezli şirketin Türkiye temsilcisi olarak gerçekleştirmektedir. 30.000’den fazla ürün çeşidine sahip olan Tepta’nın 1. Levent’teki 4 katlı mağazasında bu yelpazenin çarpıcı örnekleri sergilenmektedir. Bütün bunların yanında Tepta’nın sunduğu hizmetler arasında özel üretim ürünler de bulunmaktadır. Projelerin bütünlüğünün öncelikli olduğu durumlarda, mimar-elektrik mühendisi-kullanıcı üçgeninin istekleri doğrultusunda teknik, estetik ve ekonominin birleştikleri en uygun noktayı gerçekleştirdiği üst kalitedeki üretimlerde sağlayan Tepta, bu özelliği ile gerek yurt içinde gerekse yurt dışında iyi, hızlı ve güvenilir bir çözüm ortağıdır.q
Ürün Haber 28 28
VITRA VE ARTEMA, DAHA AZ SU TÜKETEN ARMATÜRLERIN KULLANIMINI TEŞVIK EDIYOR Türkiye’den bir markaya ilk kez verilen Avrupa Su Etiketi sertifikası, Artema ürünlerinin ambalajlarına yerleştirilmekte ve kullanıcıya, armatürün su tüketim seviyesini göstermekte. Eczacıbaşı Yapı Gereçleri, tüketicilerin sürdürülebilir çözümlere kavuşması amacıyla, toplu kullanım alanları ve konutlardaki su kullanımını azaltmaya yönelik komple banyo çözümleri ve sertifikalı ürünler sunuyor. VitrA ve Artema, daha az su tüketen armatürlerin kullanımını teşvik ediyor, hijyenden kaynaklanan su kaybını azaltıyor. Alman Standartları Enstitüsü LGA’dan dünyada ilk kez onay alan ve isteğe göre 2,5/4 L suyla çalışan ekonomik klozet, susuz pisuvar ve özel geliştirilmiş 2,5/4 L gömme rezervuarlarla kullanılan asma klozetler inovatif çözümlerden bazılarıdır. Armatür ürün gamında ise özel perlatör ve kartuş teknolojisiyle yüksek oranda su ve enerji tasarrufu sağlayan inovatif armatür ve el duşları bulunuyor. Avrupa Su Etiketi (European Water Label) sertifikasını alan Artema, enerji miktarını gösteren etiketler gibi, su tüketimini belirten etiketi de kullanmaya başlayarak, müşterisiyle doğrudan iletişime geçti. Türkiye’den bir markaya ilk kez verilen Avrupa Su Etiketi sertifikası, Artema ürünlerinin ambalajlarına yerleştirilmekte ve kullanıcıya, armatürün su tüketim seviyesini göstermekte.q Ocak 2017 , 34. Sayı
Ofis hayatÄąna yeni boyut W O R K P L A C E
N E W
S E R I E S
DESIGNED BY
Silvia Suardi, Architekt. Sezgin Aksu, designer.
TOP
10
SEÇİLMİŞ ÖRNEK
YÜZDE 90 TASARRUF SAĞLAYAN PASIF EVLER “PASSIVHAUSE” PASİF EV YAPI STANDARDI, TASARIM AŞAMASINDAN İTİBAREN BİNALARDA ENERJİ VERİMLİLİĞİNİ GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURAN ULUSLARARASI ENERJİ ETKİN TASARIM STANDARTLARININ EN ÖNDE GELENİ.
için, pasif evlere göre 20 kat daha fazla enerji tüketiyor. Pasif ev yaklaşımı, diğer yandan, yalnızca ısı tasarrufuyla sınırlı kalmıyor; ekoloji, iç hava kalitesi, akustik ve görsel konfor, yangın güvenliği vb. faktörleri de göz önüne alarak bütüncül bir yaklaşım sergiliyor.
30
PASIF EV KAVRAMININ GELIŞIMI
Pasif evin ilk örneği Darmstadt Kranichstein
Enerjiyi maksimum düzeyde verimli kullanan pasif evler 90’lı yılların başında Dr Wolgang Feist tarafından Almanya’da geliştirildi. Pasif evin ilk örneği Darmstadt Kranichstein ise 1991 senesinde inşa edildi. Her bina türüne adapte edilebilen ve enerji verimliliğini temel alan bir yapı standardı olarak tanımlanan ‘pasif ev’ Türkiye için oldukça yeni bir kavram. Pasif ev yapı standardı, tasarım aşamasından itibaren binalarda enerji verimliliğini göz önünde bulunduran uluslararası enerji-etkin tasarım standartlarının en önde geleni. Enerji Eylül 2015, Ocak 2017, 27.Sayı 34. Sayı
Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bu konuyla ilgili çeşitli projeler geliştiriyor. Henüz yeterli düzeyde olmasa da son yıllarda kamu sektörü ve özel sektörde bu konuya ilginin arttığı görülüyor. Pasif yapılar vasıtasıyla, Türkiye’deki standart binalara oranla, ısıtma ve soğutmada yüzde 90’lara varan oranda tasarruf sağlanabiliyor. Bugün ülkemizdeki konutlarda ısınmak için bizden çok daha soğuk bir iklime sahip olan Almanya’ya göre 10 kat daha fazla enerji harcanıyor. Yalıtımsız binalar, sadece ısınmak
Bugün dünya genelinde binalar karbon salımının yüzde 40’ından sorumlu ve bu karbon salımının yüzde 51’i ise ısınmak için harcanan enerjiden kaynaklanıyor. Yapılarımızın en yüksek performansta enerjiyi verimli kullanması gerektiğinden ‘pasif ev’ kavramı üzerine çalışılıp Avrupa’da farklı iklim bölgeleri üzerinde 250 adet proje geliştirilerek performansları gözlemlendi. Bu gözlemlerin başarılı sonuçlanmasının ardından pasif ev konusu tüm Avrupa tarafından benimsenen ve uygulanan bir kavram haline geldi. Pasif ev tasarım ilkeleri sadece konut sektöründe uygulanmak için değil ticari, endüstriyel, toplum merkezleri, apartmanlar, okullar ve kamu binaları için de uygulanması mümkün. Ayrıca pasif evler betonarme, çelik, ahşap ve prefabrik olmak üzere tüm taşıyıcı sistemlerle çözümlenebiliyor. ‘TOP 10 Seçilmiş Örnek’ bölümümüzde dünyadan farklı Pasif Ev öneklerine yer vermek istedik.q
Mimar: Dietger Wissounig Architekten Yıl: 2015
31
RESIDENTIAL CARE HOME ANDRTZ Tasarımıyla sosyalleşmeyi destekleyen yaşlı bakım evi Bina, Graz’taki Statteggerstraße’de Andritzbach deresinin yakınında bir arsa üzerinde 105 yaşlı sakin için bir bakım evi olarak inşa edilmiş. Andritz’in sel bölgesinde yer alan pasif evde zorlayıcı zemin şartları sebebiyle bodrum kat bulunmazken bina, özellikleri ve yapısı bakımından doğal havalandırma sistemine sahip. Öte yandan, tavan ve duvarlarda, dayanıklı olmaları açısından, beton kullanılırken binanın geri kalanında tamamen ahşap malzeme kullanılmış. İki oda arasında yer alan cephe malzemeleri ise taşıma sırasında maksimum kolaylık sağlanması açısından belirlenmiş boyutlarda önceden üretilmiş.
Dört kanada sahip olan bu iki katlı bina çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmak üzere ‘köy meydanı’ olarak nitelendirilebilecek yarı kamusal bir alan üzerine inşa edilmiş. Ayrıca bu lokasyon, sağlık ocağı, oratorya, kuaför, kafeterya ve eğimli-açık atriyum gibi olanaklara da sahip. Zemin katta üç, üst katta dört adet yaşam alanı bulunuyor. On beş sakine ve bir bakıcıya ev sahipliği yapan bu odalar sıcak ve yönetilebilir bir alan oluşturmak üzere tasarlanmış. Öte yandan bina içerisinde, zemin katta demanslı hastalar için de uygun olan, geniş bir ortak yaşam alanı, geniş localar ve de imar edilmiş bahçelerin yanı sıra çatı katında da kule galerilerinin bulunduğu atriumlar yer almakta. Son olarak,binanın tamamında yeterli miktarda doğal ışık akışının oluşması için özel çaba sarf edilmiş.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
GAZIANTEP EKOLOJIK BINASI Türkiye’nin Almanya PassivHaus Enstitüsü tarafından sertifikalı ilk pasif evi Gaziantep Ekolojik Binası, Türkiye’nin Almanya PassivHaus Enstitüsü tarafından sertifikalı ilk pasif evi. Aynı zamanda Amerikan Yeşil Binalar Sertifikasyon sistemi olan LEED Platinum sertifikasına sahip. 32
Yapı yenilenebilir enerji kaynakları, çevreye duyarlı yapılanma ve kendi enerjisini kendi üreten sistemlerle ilgili bilgilendirme merkezi fonksiyonunda ve aynı zamanda dünyada ses getiren 3.200 hektarlık alan üzerinde planlanan Ekolojik Kent Projesi için örnek bir bina. Gaziantep Ekolojik Binası standart binalara oranla ısıtma ve soğutma sistemlerinde yüzde 90 enerji tasarrufu sağlamakta. Cephesinde oluşturulan yapı
kabuğundaki pencere açıklıkları gün ışığından maksimum derecede faydalanılmak üzere planlanmıştır. 320 m2 olan Gaziantep Ekolojik Bina projesi, yenilenebilir enerjilerin kaynaklarının anlatıldığı ve tanıtıldığı 60 kişilik konferans salonuna sahip. Ekolojik Bina’nın en önemli özelliği üst düzey ısı yalıtımı ile enerji gereksinimini minimum seviyeye indirmesi. Yapı kabuğunu dışarıdan sarmalayan 40 cm kalınlığında camyünü ısı yalıtım levhaların uygulandığı bina bahçesinde bulunun yenilenebilir enerji sistemlerinden fotovoltaikler sayesinde tüm elektrik ihtiyacını kendi üretebiliyor. LED armatürler sayesinde aydınlanma için minimum enerji harcayan
ASYA’NIN EN BÜYÜK PASIF EVI Çin’in Qingdao kentinde yapılıyor Heidelberg Köyü’ndeki ödüllü bütünsel yaşam projesinin ardından Alman mimarlık firması Frey Architekten, tasarım stüdyosu Rongen Architekten ile birlikte Çin’in Qingdao kentinde yapılan geniş pasif yerleşim yerinin inşasında danışmanlık yapıyor. Bugüne kadar Asya’nın en büyük pasif yerleşim yeri olan pilot proje, karbon emisyonlarını 2.376 ton azaltacak ve 12,72 milyon kilovat saatlik elektrik tasarrufu sağlayacak çeşitli konut türlerinin oluşturulmasını hedefliyor. Alman mimar Ludwig Rongen ve ekibi, Çinli ve Alman ortaklarıyla birlikte, Qingdao’nun Çin-Alman Ecopark’ında Asya’nın en büyük pasif yerleşim yerinin geliştirilmesi üzerinde çalışıyorlar. Projenin tamamlanmasının ardından, evlerin Alman Pasif Ev Enstitüsü tarafından onaylanması bekleniyor.q Ocak 2017, 34. Sayı
binada, ısı kaybını engellemek için yalıtımlı doğrama sistemi ve 3 camlı pencere sistemi kullanıldı. Binanın temiz hava ihtiyacı toprak altına döşenen borular ve ısı geri kazanımlı santraller sayesinde sağlanıyor. Dışarıdan alınan hava yazın toprak altında bulunan serinlikten, kışın ise sıcaklıktan faydalanarak devreye alınıyor. Binanın ısınmasında ve soğumasında alternatif enerji kaynağı olan sudan suya ısı pompası ve yerden ısıtma, serinletme sistemleri kullanılıyor. Binada gri suyun arıtarak rezervuarlara gönderilmesiyle su kullanımını azaltmak hedeflenmiş. Yeşil çatı sistemi ile hem ısı yalıtımına katkı sağlanmakta hem de doğaya verilen karbondioksit salınımı azaltılmakta.q
PALATINE PASIF EVI Modern konut formunu inovatif bina teknolojileri ile bütünleştiriyor Monolitik bir çardak çatı evinin sürdürülebilir şekilde yeniden yorumlanması olarak düşünülen Palatine Pasif Evi, modern konut formunu inovatif bina teknolojileri ile bütünleştiriyor. Sertifikalı ev pasif ev sertifikasyon standartlarını karşılamak için, camlı giriş kısmı dışında, penceresiz bir cepheye sahip. Pasif evin cephesi, klasik bir Kuzeybatı Amerikan yapı malzemesi olan balıksırtı deseninde elle yakılmış sedir ağacından üretilmiş. Koyu renkli patina, yemyeşil ağaçlarla çevrili sokakları tamamlarken, yağışlı Seattle iklimine uygun sedir ağacı düzenli bakım gereksinimini ortadan kaldırıyor. İçeriye girdikten sonra sizi karşılayan büyük pencereler, beyaz ve minimal iç mekan tasarımı, doğal gün ışığından en iyi şekilde faydalanan bir mekan yaratılmasını sağlıyor. Birinci kat arka bahçeye kadar uzanan geniş bir hacme sahip. İkinci katta yer alan yüksek
Mimar: Malboeuf Bowie Architecture Yılı: 2016
tavanlar loft ile çatı katının karışımı bir his uyandırıyor. PHIUS sertifikasyonu sürecinde bu binanın faydalandığı yenilikçi bina teknolojileri ve inşaat yöntemleri, cephe giydirme ve enerji yönetim sistemleri önemli bir rol oynamış. Hava geçirmez bir cephe örtüsü, yüksek nitelikli gürültü izolasyonu ve güneş enerjisi kullanımı ile Palatine Pasif Ev, yerel bina standartlarının gerektirdiği orandan yüzde 90 daha az
enerji kullanıyor. Evde, sağlıklı ve konforlu bir yaşam ortamı için mükemmel hava kalitesi ve sıcaklık kontrolü sağlayan, sürekli filtreleme yapan bir havalandırma sistemi kullanıyor. Bina yönetimi ve kontrol sistemi, tüm önemli enerji bileşenlerini takip ederek verimliliği en iyi hale getiriyor ve konut sakinlerinin bir telefon uygulaması üzerinden aydınlatma, soğutma, ısıtma ve havalandırma işlemlerini yönetmesine izin veriyor.q
Mimar: LUMO Architects Yılı: 2015
HJØRRING ARENA Halkın sporla buluşma noktası Kentin merkezine konumlandırılan Hjørring Arena, Femhøje tümseği ve çeşitli eğitim kurumları ile çevrili, yüksek görünürlük ve benzersiz kentsel farklılık sağlıyan bir bina. Hjørring Arena, futbol maçları ve kapalı spor tesisleri için muhteşem bir ortam sağlıyor. Ek olarak, çevredeki spor etkinlikleri için halı
saha imkanı sunarken kentin genç ve aktif vatandaşları için doğal bir buluşma yeri oluşturuyor. “Sport Rambla” olarak adlandırılan bu halı sahada farklı etkinlikler için bölümler bulunuyor. Rambla; paten, tırmanma, parkur, crossfit, yoga ve fitness gibi aktivitelerin yapıldığı doğal bir buluşma noktası. Burası, her yaştan her iki vatandaştan birisinin ortak etkinlikte buluştuğu ve maç ya da antrenman öncesi ve sonrasında vakit geçirdiği bir alan olarak
Arena’daki yerleşmiş spor ve kulüp hayatına aktif bir tamamlayıcı olarak hizmet ediyor. Hjørring Arena, Alman pasif ev standartlarını kullanarak düşük enerjili bir bina olarak tasarlanmış ve inşa edilmiş. DGNB sisteminin sürdürülebilirlik ilkelerine de dayanan bina bu unsurlar bir araya getirildiğinde en uygun iç mekan hava kalitesi ve konforu için önemli bir potansiyele sahip olan, enerji tüketimini düşüren ve gelecekteki enerji kaynaklarına azami esneklikle uyarlanabilecek, sağlam tasarımlı sürdürülebilir bir yapıyı oluşturuyor. q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
33
TOP 10
Mimar: kadawittfeldarchitektur Yılı: 2015
NEW-BLAUHAUS Üniversite eğitiminin modern parçası…
34
Mönchengladbach’daki Hochschule Niederrhein kampüsünde modern bir enerji verimliliği merkezi inşa edildi. Düşük kaynakta dahi çalışabilen fotovoltaik panellerle kaplanan cephesi binayı daha verimli hale getirmenin sadece ilk adımı olarak karşımıza çıkıyor. Enerji ve su hizmeti şirketi NEW ve Hochschule Niederrhein’in işbirliğiyle gerçekleşen proje, enerji sektöründe yenilikçi
gelişmeler sunmak üzere tasarlanmış. Beş taraflı yapı, kentte ve kampüste bağlantı kurmak için açık merdivenle geniş avluyu kullanan üniversitede yeni bir unsur olarak açıkça görülüyor. Eğimli, mavi renklendirilmiş camdan ve fotovoltaik unsurlardan oluşan özel cephe, güneş ışınlarının yönelimine ve geliş açısına mükemmel uyumlu şekilde tasarlanmış. Açık merdivenin yanındaki
pencere, pasif ev standartlarını karşılayan sıfır emisyon binasının enerji merkezine bakıyor.
çalıştırmaya zorlamak yerine pencere açarak da mekanı soğutmalarına izin vermenin daha verimli olduğunu düşünerek bu yolu tercih etmiş.
zaman iyi bir seviyede tutulması planlanmış. Hem gölge sağlamak hem de hava kalitesini artırmak için bina çevresinde bitkiler yerleştirilmiş.
Düşük hava kalitesi tespit edildiğinde otomatik olarak devreye girecek olan sistem sensörler tarafından kontrol edilecek bu sayede mekandaki hava kalitesinin her
Sadece enerji verimliliğine uygun olacak şekilde değil aynı zamanda estetik açıdan da düşünülerek tasarlanan projenin, 2017 yılının sonlarına doğru tamamlanması bekleniyor. q
Blauhaus binası yeni enerji merkezindeki odalara ek olarak, öğrenciler için üniversite kütüphanesi, Hochschule Niederrhein’in çeşitli eğitim ve idari kurumlarını, girişimciler için yeni start-up merkezi “Blauschmiede”i ve enerji laboratuarı “ Innovatorium “u barındırıyor.q
HIEDELBERG KÖYÜ Almanya’nın en büyük pasif evi Heidelberg Köyü, Heidelberg’de bir semt olan Bahnstadt’ta inşaa ediliyor. Bir zamanlar eski nakliye terminali olan inşaat alanı yaklaşık 108.6 hektarı kaplıyor. Hiedelburg, Almanya’da bugüne kadarki en büyük pasif ev projesi olma özelliğini taşıyor. 162 dairelik bu apartman kompleksi 5 ila 8 katlı bir çok bloktan oluşacak. Binanın büyüklüğü ve geniş yüzey alanına sahip olması aynı zamanda enerji tasarrufu yapmayı da kolaylaştırıyor. Tasarımcılar sadece binanın çatısına değil, yüzeyinde birçok dikey çizgisine de güneş paneli yerleştirmeyi planlamış. Güneş panelleri binaya gölge yaparak soğutmaya katkı sağlarken aynı zamanda yenilenebilir enerji sağlayacaklar. Binaları birbirine daha yakın konumlandırmak ise enerji kaybını azaltan bir başka etken olarak düşünülmüş. Birçok pasif binanın aksine, bu yapıda kullanıcılar açıp kapatabilecekleri pencerelere sahip olacak. Tasarımcılar, insanları kendi yaşam alanlarını havalandırmak için sistemi Ocak 2017, 34. Sayı
Mimar: White Arkitekter Yılı: 2016
35
FAROE ADALARI’NDAKI RUNAVIK’IN GÖZLERI Yamaçtan gelen verimlilik White Arkitekter, Faroe Adaları’ndaki bir köyde bulunan “Runavik’in Gözleri” isimli çalışmasıyla İskandinav Şehirler Yarışması’nın Dikey Zorluk kategorisinin birincisi oldu. White Arkitekter, fiyortların ve çevredeki adaların manzarasına sahip dik bir yamaca toplu olarak 100 konuttan oluşan beş adet 3 katlı halka şeklinde”ev” tasarladı. Her bina “hagi” isimli yerel bitki örtüsü ile çevrili ve her iç avlu mikroklimaya sahip ya da “bøur” adı verilen bina sakinleri için daha konforlu olacak şekilde tasarlanmış açık alanlardan oluşuyor. Danimarka’daki White Arkitekter’de Yaratıcı Yönetmen Morten Vedelsbøl, “En az çevresel etki, yaşam içindeki koşulları anlamak, kabul etmek ve bunlardan en iyi şekilde yararlanmak
ile başlar” diyor ve “böyle dik bir eğimde ve bu kadar sert hava şartlarında nasıl bir ortam yaratabiliriz?” diye kendimize sorduk ve bu zorlukları kullanabileceğimiz araçlara ve kimlik belirleyicilerimize dönüştürmeye karar verdik” sözleriyle tasarımı özetliyor. Hem binaları birbirine bağlayan yollar hem de komşu şehre erişim imkanıyla, araçlar gelişimde alt roller üstleniyor. Pasif ev inşaatı verimliliği, jeotermal ısıtma da dahil olmak üzere yenilenebilir enerji kullanımı ile birlikte konutların uzun süreli sakinleri net sıfır enerjili bina koşullarında yaşayacak. Her binanın iç avlusu, çevresel koşullardan koruma sağlayarak sakinlerin sebze ve normal koşullar altında yamaçlarda zor yetişen bitkileri yetiştirmesine imkan tanıyor.
Evler, dış cephede kullanılan farklı seviyelerde yakılmış sedir ağacı, yine iç avlularda kullanılan ham sedir, taş yollar için doğal taşlar, oyun alanları için çakıl taşı, kum, yeşil çatılar için yosun ve yalıtım için koyun yünü gibi gibi pek çok yerel malzemeden yararlanılarak inşa edilmiş. White Arkitekter’in evlerin tasarımı için sunduğu “ikonik karakter” önerisi, topluluk üzerinde bıraktığı iz için İskandinav Hükümeti’nden ve Bakanlar Kurulu tarafından “Runavik’teki geleneksel yapı ile ilgili yeni düşünceler yarattığından dolayı övgüler aldı. Projenin şu anda belirli bir inşaat programı veya tamamlanması beklenen tarih net değil.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
Mimar: Alventosa Morell Arquitectes Yılı: 2015
HOUSE LLP Hem iç içe hem apayrı 36
Bu bina, iki kızkardeşin aynı anda hem birlikte hem bağımsız olarak yaşayabilecekleri bioklimatik bir ev talebi üzerine tasarlanmış. Binanın mimarı, bu bölgeyi biyoklimatik açıdan inceledikten sonra, çevresel ve termal performansı en üst düzeye çıkarmak ve pasif evin gerekliliklerini yerine getirmek için projenin stratejilerine karar verdiklerini belirtiyor. Orijinal arsa üzerinde değişiklik yapılmadan arazinin topografyasına daha iyi adapte olu-
nabilmesi için, proje kontur çizgileri ile paralel olan iki istinat duvarı üzerine oturtulmuş. Bu istinat duvarları hafif ahşap bir yapıya sahip. Güneş korumalı pencereler ve ahşap, havalandırmalı cephe ısıtma ve iklimlendirmede tasarruf edilmesini sağlarken, yeşil çatı ise ısı direnci ve manzara imkanını mümkün kılmış. Özellikle yaz aylarında önemli olan doğal havalandırmaya özel önem veren tasarıma sahip yapıda Isıtma ihtiyacı pasif bir evin sınırları
TOUR CORNELL TECH’S RESIDANSI Dünyanın en uzun pasif evi Roosevelt adasında pasif ev standartlarına göre yapılan ve yarısı tamamlanan, Queensboro köprüsü ve Manhattan silüetini gören Cornell Tech’s residansının 2017 yılının Temmuz ayında tamamlanması planlanıyor. Tamamlandığında pasif ev standartları sağlanarak inşa edilmiş dünyanın en büyük pasif evi olacak Tornell Tech rezidansında bunu mümkün kılan birkaç faktör bulunuyor. Binanın cephesinin prefabrike metal panel sisteminden inşa edilmiş olması ve bu sistemin tüm binayı saran termal yalıtımlı battaniye gibi davranması bunun ilk sebebi. Yapı, temiz hava verip ve içerideki kirli havayı dışarı atan enerji geri kazanımlı havalandırma sistemi ile çalışması planlanıyor. Binanın kendisi her yıl yaklaşık 882 ton karbondioksit salınımını engelleyecek. Bu da 5.300 yeni ağaç dikilmesine eşdeğer bir kazanım anlamına geliyor.q Ocak 2017, 34. Sayı
altında kalmış ve her kişi için ısıtma sadece birer şömine ile çözülmüş. Collserola dağı manzarasını açık ve şeffaf alanlardan görme imkanına sahip binanın bulunduğu alanla entegrasyonu, binada sağlıklı ve ekolojik materyallerin kullanımı ve termal konforun sağlanmış olması projenin aynı zamanda da önemli değerlerini oluşturuyor.q
DOSYA
YENI NESIL
OFISLER
CIGNA FİNANS VE EMEKLİLİK G.M
Y.MIMAR GÜRHAN BAKIRKÜRE
YARATTIĞINIZ MEKANLARDA KIŞILER KENDISI NI EVINDE GIBI HISSEDIYORSA
‘MUTLU’ BIR OFIS YARATMIŞSINIZ DEMEKTIR HER KUŞAK KENDİ DİNAMİKLERİNİ BELİRLİYOR VE BİZLER TASARIMCI OLARAK BUNU YOK SAYAMAYIZ.
39
G
ünümüz ofisleri, artık çalışanların ihtiyaçlarına yanıt veren, kişilerin çalışma biçimleriyle şekillenen bir yaklaşımla kurgulanmalı. Yeni nesil ofisler, sadece pahalı ve gösterişli malzemelerin projeye entegrasyonuyla yaratılmaz; artık esas olan yaşayan ve içerisinde yaşanabilen ofis mekanlarını kullanıcıyla buluşturmak. Bütün gün aynı sandalyede oturup, gününün çok ciddi bir bölümünü aynı metrekarede geçiren kişinin çalışma biçimine, kendini iyi hissetmesine yönelik bir çözüm üretmiyorsanız eğer, fonksiyonelliği, ergonomiyi, departmanlar arası iletişimi ön planda tutan keyifli ve verimli bir ofis sunamazsınız, ‘mutlu’ bir ofis yaratamazsınız.
40
Y KUŞAĞINDA IŞ ARAYAN GENÇLER ARASINDA YAPILAN BIR ARAŞTIRMAYA GÖRE; GENÇLER IŞ SEÇIMINDE %71 ORANLA ILK OLARAK, MAAŞ, ŞIRKET BÜYÜKLÜĞÜ VS. DEĞIL; ÇALIŞILAN ORTAMIN ONLARA SUNDUKLARINI, TASARIMINI, RAHATLIĞINI ÖNEMSIYORLAR.
Kurumlar çalışanlarına önem veriyor, çalışanlar ise ne istediklerini biliyor. Y kuşağında bulunan ve iş arayan gençler arasında yapılan bir araştırmaya göre gençler iş seçiminde %71 oranla ilk kıstas olarak, sanılanın aksine maaş, şirket büyüklüğü vs. değil; çalışılan ortamın onlara sunduklarını, tasarımını, rahatlığını ilk sıraya koyuyorlar. Buradan da anlaşılacağı gibi her yeni kuşak kendi dinamiklerini belirliyor ve tasarımcılar olarak bizler bunu yok sayamayız. Öte yandan, gelişen dünyayla birlikte değişen iş anlayışı ve teknoloji bu temellenmede en önemli etkenler. Pahalı ve estetik olduğu düşünülen malzemeler ve mobilyalar için ayrılan bütçeler, günümüz ofislerinde daha çok sosyal alana sahip, daha renkli ve heyecan verici ofisler tasarlamaya ayrılmalı. Bu bağlamda ofislerde değişimi tetikleyen en büyük üç unsurun zihinsel, yönetsel ve tasarımsal açılardan bir döngünün içerisinde incelenmesi gerektiğini düşünüyorum. Gelişen dünya ve teknolojiyle birlikte bu değişime; X, Y, gelecek kuşak olarak isimlendirilen Z kuşağı ve X, Y, Z kuşaklarının daha üst segmentinde yer alan C kuşağı yani “Connected Era - Bağlantı Çağı” çerçevesinden bakılması gerekiyor. Ocak 2017, 34.Sayı
Y Kuşağı ile Gelen Hareket Temelli Tasarım Ofis iç mekanlarındaki bu değişim ihtiyacı, günümüz ofislerinde gelişen teknoloji ve Y kuşağının yönetici pozisyonuna geçmesiyle birlikte hızlı bir şekilde doğdu. Bu durum, değişimi ciddi bir şekilde tetikledi; hatta zorunda bıraktı. Y kuşağının genel tanımına bakacak olursak, bu kuşağın bireyleri kuşaklar arası farklılığın en çok hissedildiği nesilden gelme özelliğini taşıyor; bağımsız olmayı seviyor, özgürlüğüne düşkün. Kendisinden farklı düşünenleri eleştiri yağmuruna tutsa da kendisinden önceki kuşağın tersine, bir arada olmaya daha yatkın. Eleştirelliği ve özgüveni, Y kuşağının bireyci olmasından kaynaklanıyor. Tanımını yaptığımız bu kuşağın bireyleri günümüzde Türkiye nüfusunun %35’ini oluşturuyor, ki bu oldukça ciddi bir oran. Bu yeni nesil ofis anlayışının tasarımsal olarak başlangıcı, artık ofis alanlarının sabit masa düzeninden sıyrılarak ortak çalışma imkanı sunacak “shared desk” (paylaşılan masa) ve “clean desk” (temiz masa) gibi uygulamaları sunmaya, takım çalışması ve işbirliğini destekleyen
ING BANK TÜRKİYE G.M
41 41
ING BANK TÜRKİYE G.M
alanlar yaratmaya dayanıyor. İnovasyonu teşvik eden, maksimum yaratıcılığı ve yüksek verimliliği çalışanların mutluluğuyla birleştiren tasarım anlayışı, yeni tasarım trendlerinin bel kemiğini oluşturmakta. Yeni kullanıcı kitlesinin bakış açısını yansıtan, onların dilini konuşan mekanları, yeni ofisleri için kurgulamanız gerekiyor. Bu yeni anlayış, sabit bir sandalye ve masaya bağlı kalmaktansa kendi çalışma alanlarını özgürce seçebilme hakkını, hiyerarşik yerleşim düzenin kırılmasının gerekliliğini, daha dinamik ve esnek alanlarda çalışarak dinlenebilme seçeneğini, sosyalleşme imkanı bulabilecekleri alanları içerisinde barındırıyor. Bu bağlamda mekansal anlamda, açık ofis alanlarının içerisinde tasarlanan farklı ölçeklerdeki toplu çalışma alanları, sosyal alanlar, oyun alan-
ları, küçük telefon odaları, kafeterya alanları, spor alanları bu anlayışa hizmet eden vazgeçilmez birimler haline geldi. Burada özel bir parantez açmak gerekirse, Hareket Temelli Tasarım Sistemi’nin de yeni nesil çalışma mekanlarına entegrasyonunu pek çok açıdan olumlu ve ideal buluyoruz. Hareket Temelli Çalışma, en özet haliyle çalışanlara nasıl, ne zaman ve nerede çalışacaklarına dair seçenekler sunan bir sistem. Bu sistemle, ofiste akla gelebilecek her mekanda gerekli altyapı kurulumunun sağlanması ve bütün tasarımın bu senaryo ile biçimlendirilmesi sayesinde çalışanlar için ofis içerisinde esnek, sosyal ve hareketli bir çalışma düzeni sağlanıyor. Böylelikle kendilerini masa başında çalışmaya şartlandırılmış gibi hisseden çalışanlara kıyasla
İNOVASYONU TEŞVIK EDEN, MAKSIMUM YARATICILIĞI VE YÜKSEK VERIMLILIĞI ÇALIŞANLARIN MUTLULUĞUYLA BIRLEŞTIREN TASARIM ANLAYIŞI, YENI TASARIM TRENDLERININ BEL KEMIĞINI OLUŞTURMAKTA. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
esnek bir çalışma düzenine sahip olan çalışanlar, çok daha kaliteli ve verimli işler çıkarıyor.
“Çalışma alışkanlıklarında tıpkı modada olduğu gibi ‘retro’ anlayışta geri dönüşler yaşanabilir...”
Bu hareketin başlangıç noktasını, Y kuşağının yönetici pozisyonuna geçmesi olarak tanımlayabiliriz; fakat gözlemlediğimiz önemli bir nokta var; bu yeni yaklaşım X kuşağı tarafından da destekleniyor. Böyle önemli ve değerli bir yaklaşımı tamamen Y kuşağına kanalize ederek kurgulamak da yanlış bir temellendirme olur. Bir mekan tasarladığınızda her çizginizle tüm kullanıcılara bir noktada dokunabilmelisiniz. Onlara seçme özgürlüğü de sunarak kullanımda herhangi bir ayrıştırma yapmamalısınız. Doğru tasarım herkese dokunabilen, canlı, yaşayan ve dinamik tasarımdır.
Özetle, bu yeni anlayış ve gelecek kuşağın ihtiyaçları çerçevesinde gizlilik ve mahremiyet değerleri, hiyerarşik anlamda yönetici ilişkisi ve kişisel bilgilerin paylaşımı gibi birçok nokta sorgulanmak zorunda. Buna uygun çözümler üretilerek tasarımın şekillendirilmesi gerekiyor. Gelecekteki çalışma ortamlarının ihtiyaçları ve nitelikleri de Z kuşağının kendi doğası içerisinde şekillenecek.
DELOITTE TÜRKIYE G.M
42
Şu anda açık ofislerde belli ‘private zone’lar var; hiyerarşi daha yataya dönüştü ve aynı masada şef veya müdürle birlikte diğer çalışanlar da oturabiliyor. Çalışma alışkanlıklarında tıpkı moda tasarımında olduğu
Ocak 2017, 34.Sayı
DOĞRU TASARIM HERKESE DOKUNABILEN, CANLI, YAŞAYAN VE DINAMIK TASARIMDIR.
ROCHE TÜRKİYE G.M
43 43
BIR ZAMANLAR “10 SENE SONRA OFIS KALMAYACAK” DENIYORDU. BÖYLE BIR ŞEYIN IMKANSIZ OLDUĞUNU GÖRDÜK. İNSANLAR BEŞERI ILIŞKILERINI BIRBIRINE DOKUNARAK, GÖREREK, GÖZ TEMASI KURARAK SAĞLIYORLAR. OFISLER 10 SENE, 15 SENE SONRA DA ÖNEMINI ARTIRARAK VAR OLMAYA DEVAM EDECEK
gibi ‘retro’ anlayışta geri dönüşler yaşanabilir... 5-10 yıl sonra tekrar dikey hiyerarşiye dönülebilir. Çünkü, 5-10 yıl sonra belki de şefinizle bu kadar iç içe olmaktan ya da müdürünüzün yanı başınızda olup sizin her yaptığınızı izlemesinden sıkılabilirsiniz. Bu noktada şu da bir gerçek; bir zamanlar “10 sene sonra ofis kalmayacak” deniyordu. Böyle bir şeyin imkansız olduğunu gördük. İnsanlar beşeri ilişkilerini birbirine dokunarak, görerek, göz teması kurarak sağlıyorlar. Ofisler 10 sene, 15 sene sonra da önemini artırarak var olmaya devam edecek. Burada ekip olarak çalışmak ile bireysel başarı arasındaki fark da önemli bir etken. Hatta işler bu tempoda giderse insanlar ofiste daha fazla zaman geçirecek. Şu anda bile ofislerimizde evimizden daha fazla zaman geçiriyoruz, bu süre daha da artacak. “C kuşağı, yeni nesil ofislerin şekillenmesinde önemli bir parametre...”
Bilgi alışverişinin böylesine kolay ve hızlı, teknolojinin ise parmağımızın ucunda olduğu bir dünyada çok daha verimli, çok daha doğru bilgiye
ulaşmak konusunda oldukça şanslı durumdayız. ‘Bağlantı çağı’, sadece çağı kapsayan bir terim olmaktan sıyrılarak, mail, telefon ve internetle kişileri bağlamasının ötesinde mekanları da birbirlerine bağlıyor; kişiler ve dünyaları ortak bir noktada kolaylıkla buluşturuyor. Hemen hemen her konu, kimsenin tek başına yeterli olamadığı bir çağda o konuyla ilgili paylaşım sağlayabilecek uzman kişilere ihtiyaç duyuyor. Yaş üzerinden sınıflandırılan X, Y, Z kuşaklarının yanı sıra, dijital bilgi ve becerisi üzerinden sınıflandırılan C kuşağı, yeni nesil ofis mekanlarının şekillenmesinde önemli bir parametreye dönüşüyor. İnteraktiflik ve hız kavramlarının böylesine baskın olduğu bir dönemde, artık ofisler yine aynı anlayışın şekillendirdiği bir sistem ve öngörüyle düzenlenmeli. Tasarım kararları bu kurgular üzerinde temellendirilmeli. Kişilerin ihtiyaç duydukları bilgiye doğru kaynaklardan kolay ulaşması, bilgiyi doğru kullanabilmesi ve bir paylaşım ortamında bulunması için, teknolojinin sunduğu yenilikleri de takip ederek yarattığınız ofisleri bu anlamda da donanımlı tasarlamanız gerekiyor. Gelişen ve değişen dünya bu yaklaşımı talep ediyor.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
MuuM MIMARLIK Murat Aksu - Umut İyigün
SORU 3CEVAP
ÇALIŞMA ALANLARINDAKI “HAZIR REÇETELER” IYI SONUÇ VERMIYOR…
44 44
Yaşam insanın varlığı ile evriliyor ve bu durum devingen ve değişen bir süreç yaratıyor. Çalışma alanlarındaki “hazır reçeteler” çoğu zaman iyi sonuç vermiyor… Daha fazla esneklik ve mobiliteden kaynaklanan çalışma dünyasındaki değişiklikler gelecek nesil ofis mimari ve içmimari tasarımlarına nasıl yansıyor? Bugün, teknolojinin desteğiyle işleri daha hızlı yapmak mümkün hale geldi. Buna bağlı olarak iş hayatında verimlilik öne çıktı ve çalışılan saat yerine yapılan iş önem kazandı. Öte yandan, Y kuşağının iş yaşamında etkin bir rol üstlenmesiyle birlikte ihtiyaçlar ve beklentiler de değişmeye başladı. Y kuşağı, keşfetmeyi ve üretime daha yakın olmayı tercih ediyor. Ofislerdeki çok amaçlı çalışma ve sosyal alanlar büyüyor, mobilitenin yardımıyla çalışma alanları daha da küçülüyor. Bu doğrultuda baktığımızda, daha az bireysel çalışma, daha fazla grup olarak fikir geliştirme, çalışma, üretme ortamlarına ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Büyük ölçekli kurumsal firmalar da bu araştırmaları takip ediyor ve bu yönde taleplerde bulunuyorlar. Biz de tasarım ofisi olarak bu gelişmeleri dikkatle izliyor ve tasarımlarımıza dahil etmeye çalışıyoruz. Özellikle teknolojik gelişmelerin tasarımların gidişatını yönlendireceğini biliyoruz. Bu doğrultuda geleceğin ofislerinin son derece esnek, gelişime ve değişime açık ve yenilikçi bir yapıda olacağını öngörmekteyiz. Yeni nesil ofis tasarımlarının, her gün geldiğinizde ofisi farklı bir formata getirebileceğiniz, farklı ihtiyaçları bulunan çalışma ve işbirliği gruplarına Ocak 2017, 34.Sayı
göre yeniden programlayabileceğiniz bir şekle geleceğini düşünüyoruz. İnsanların ofis içerisinde tek bir noktada geçirecekleri vaktin daha da azalacağını, mobilitenin artmasıyla aynı anda farklı yerlerde çalışacak birey ve ekiplerin iş akışlarına dahil olacağını görüyoruz. Öte yandan, zamanı daha verimli kullanabilecekleri teknoloji destekli araçlara sahip olacaklarını da söyleyebiliriz. Bunu önce mobilyalardaki değişimle göreceğiz. Çok kısa zaman sürecinde teknoloji mobilyalarla bütünleşecek. Alanların küçülmesi de bunu takip edecek diye düşünüyoruz. Şehir merkezlerinde çalışma ve ticaret alanların kiralama ve satın alma maliyetlerin gittikçe artması, bu tip ofis alanlarını küçültürken, alternatif çalışma biçimlerinin artarak esneklik oluşacağını ve çalışma ortamının verimliliği daha fazla öne çıkaran,daha keyifli, üretime teşvik eden bir yapısı olacağını düşünüyoruz. Yapısal elemanlardan doğal ışığa, aydınlatma tasarımından ofiste kullanılan mobilya ve renklere kadar; mutlu çalışanlar, daha sağlıklı ve verimli ofisler için ne gibi çözümler sunulmalı? Yaşadığımız, çalıştığımız ortamlar hislerimizin şekillenmesinde büyük rol oynar. Bulunduğumuz ortamdaki doğal veya yapay ışık kalitesi, hava kalitesi, kullanılan malzemeler, renkler, kullanıcıların o ortamı benimsemesini ve orada bulundukları süreyi etkiler. Tasarımcı olarak her zaman kullanıcı istek ve ihtiyaçlarını tasarıma başlamadan doğru bir şekilde
SAP Türkiye Ofisi
45 45
Leaseplan Türkiye
tespit etmeye çalışır, uygulama sonrasında ise geri dönüşlerini dikkatle dinleriz. Bazen, bizim de tasarım aşamasında öngöremediğimiz çok isabetli eleştiri veya öneriler alıyoruz. Bunları mümkünse o anda, değilse bir sonraki tasarımlarımızda değerlendiriyoruz ve bu fikir alışverişinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü, yaşam insanın varlığı ile evriliyor ve bu durum devingen ve değişen bir süreç yaratıyor. Çalışma alanlarındaki “hazır reçeteler”; çoğu zaman iyi sonuç vermiyor… Ofis tasarımında toplum kültürü çok etkin bir unsur. Batıda bu konuda daha fazla uygulamalar var belki ama hepsi bize uygun değil. İyi tasarımlar için fikirleri yerel kültür ile harmanlayarak uygulama gerekir düşüncesindeyiz. Modern mimarinin yeni trendi ‘Biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce ne sebep oluyor? Biyofilik tasarıma sahip bir ofiste ne gibi değerler öne çıkıyor? Biyofili konusu yeni bir konu değil. Yaşam alanlarında yani evlerimizden ofislerimize, mahallelerden kentlere kadar yapay çevre oluşturma (doğal çevreye negatif etki etme süreci) modelleri, toplumlara tatmin edici ve sürdürülebilir sonuçlar getirmiyor. Doğadaki düzenin insan eliyle bozularak yıpratıcı sonuçlara ulaşmasına karşı, doğaya müdahalenin doğayı anlayarak ve ona öykünerek çözülebileceği düşüncesine biz de destek veriyoruz. Yaşam kalitesini artırmak için doğayla birlikte ve sür-
dürülebilir çözümlere odaklanmak gerekiyor. Bu bağlamda, tüm yaşam alanlarında doğayla bütünleşik tasarım yaklaşımımız öncelikle optimizasyonla başlayarak gereksiz inşaat (bina veya altyapı) yapılmaması, yapılacak ise bunun iyi planlanarak, doğaya en az zarar verecek şekilde uygulanması ve bunu takiben işletilmesi çerçevelerinde ele alınabilir. Ofis tasarımlarında, biofilik tasarımın odağında doğaya ve doğal olana yaklaşma ve iç içe geçerek bütünleşmek gerekiyor. Somut örneklerle ifade etmek gerekirse; doğal ışık ve havalandırma yapılması, gerçek bitkilerle iç mekan peyzajı yapılması hatta mümkünse binaların içerisinde bahçeler (tabii sürdürülebilirlik çerçevesinde işletilebilir olmalı) yapılmalı. Biyofilik tasarımın felsefesinde insanın doğaya karşı olan iyimser ve pozitif düşüncesinin, bu anlayışla tasarlanmış mekanlar oluşturulması durumunda, bulunduğu mekanda kendisini daha iyi ve mutlu hissedeceği, bunu takiben daha verimli olacağı ifade edilmektedir. Kentsel ölçekten endüstriyel ürün tasarımına kadar her yerde doğadaki düzeni dikkate alan tasarım yaklaşımları bugün teknolojilerin yardımıyla öne çıkıyor. Doğanın her zaman en sürdürülebilir ve verimli çözümü ürettiğini kabul edersek, tüm tasarım ölçeklerinde bu felsefe ile yola çıkmak oldukça avantajlı olur diye düşünüyoruz.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
TEAMFORES MIMARLIK Serter Karataban
SORU 3CEVAP
İNSAN DEĞİŞİYOR, BU DURUM OFİSE YANSIYOR
46
Doğru ışık, doğru ve yeterli havalandırma, iyi bir hesap sonucu doğru şekilde kontrol edilebilen arka alan gürültü seviyesi ve yansıma bir ofisin konfor şartlarını sağlamak için son derece önemli. Sonrasında ya da belki onlar kadar önemli ergonomik şartların sağlanması da geliyor.
Daha fazla esneklik ve mobiliteden kaynaklanan çalışma dünyasındaki değişiklikler gelecek nesil ofis mimari ve içmimari tasarımlarına nasıl yansıyor?
Yapısal elemanlardan doğal ışığa, aydınlatma tasarımından ofiste kullanılan mobilya ve renklere kadar; mutlu çalışanlar, daha sağlıklı ve verimli ofisler için ne gibi çözümler sunulmalı?
Öncelikle ofis denen mekanın içini dolduran insan önemli bir değişim geçirmekte. Bu değişim, arzular, alışkanlıklar, ergonomik farkındalıklar ve daha insanca çalışma beklentisi yönünde kendini göstermekte. Ayrıca teknolojik hızın da bir getirisi ya da götürüsü de diyebiliriz, sayesinde, yeni kuşak çalışanlar, yerinde duramayan, dikkati kolay dağılabilen bir kuşak. Bu kuşak için daha kendi içinde farklılaşan, daha dinamik, daha renkli bir ofis tasarımı yapmak gerekiyor. İnsan artık kişisel mekan ve materyal aidiyetinden kurtuluyor, tüm mekanı kendine ait hissediyor. Artık ofiste çalışabileceği alan sadece kendi masası değil, tüm ofiste kendisini rahat hissettiği her yer. O nedenle daha fazla yardımcı çalışma alanlarına ihtiyaç duyuluyor artık ofislerde. Ayrıca dijitalleşmenin de bir sonucu olarak, daha az mekan yazıcı, bilgi işlem, arşiv gibi alanlara ayrılıyor. Masaların boyutları küçülüyor.
Bir kere doğru ışık, doğru ve yeterli havalandırma, iyi bir hesap sonucu doğru şekilde kontrol edilebilen arka alan gürültü seviyesi ve yansıma bir ofisin konfor şartlarını sağlamak için son derece önemli. Sonrasında ya da belki onlar kadar önemli ergonomik şartların sağlanması da geliyor. Çalışanlar tanımlayamadığı sorunlarla karşı karşıya kaldıkları gibi, tanımlayabildikleri fiziksel koşullardan kaynaklı sorunlarla da mücadele etmek zorundalar artık. Bu da hem verimi, hem şirkete olan bağlılığı hem de motivasyonlarını direkt etkiliyor. Son on yıldır konuşmaya başladığımız, ortopedik ya da psikolojik çokça sorunun direkt sebebi, sağlıksız ofis koşulları olmaya başladı. Bunun için de vizyon, duyarlılık ve bilgi gerekiyor ki, ilk ikisi işveren sorumluluğunda ki kavramlar. Sonuncusu için ise doğru mimarı seçecek sağduyu ve yine bilgi devreye giriyor. Bu tip sorunların bir reçetelik çözümleri olmadığı için, doğru ve
Ocak 2017, 34.Sayı
AvivaSA Dijital Garaj Ofis
Artık ofiste çalışabilecek alan sadece kendi masamız değil, tüm ofiste kendimizi rahat hissettiğimiz her yer. O nedenle daha fazla yardımcı çalışma alanlarına ihtiyaç duyuluyor artık ofislerde.
47 47
AvivaSA Dijital Garaj Ofis
akıllı projelendirme, sertifikasyon aranması, projeciye maliyet baskısı yapılmaması iyi olabilir. Zira bu maliyet baskılarının, yarın öbür gün çok daha büyük mali sorunlara sebep vermesi kaçınılmaz olacaktır. Modern mimarinin yeni trendi ‘Biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce ne sebep oluyor? Biyofilik tasarıma sahip bir ofiste ne gibi değerler öne çıkıyor? Biyofilia aslında kullanımı çok eskiye gitmeyen bir tanımlama. İnsanoğlunun doğadan uzaklaşması ve sonrasında doğaya duyduğu özlemi fark etmesiyle kullanılmaya başlandı. Bu fark ediş de aslında yine sağlık problemlerinin artması, yeni yeni sorunların literatüre girmesiyle ortaya çıktı da diyebiliriz. Kelime anlamı çok püriten bir yaklaşımla canlıların, canlı olanın sevilmesi anlamına geliyor. Biyofilik Tasarım dediğimiz şey ise, doğa ile iç içe bir tasarım anlayışını ifade etmekte. Sadece ofisler değil, okullar, hastaneler, konutlar da bu anlayışla inşa edilmeye çalışılıyor. İnsanoğlu doğayı o kadar bilinçsizle yok etti ki, yıllardır sırf bina
AvivaSA Dijital Garaj Ofis
yapabilmek adına, şimdi ise hem eldeki son kalan kırıntıları koruması gerektiğini anladı, hem de binaları yeni doğal ortamlar yaratmak için bir enstrüman gibi kullanmaya başladı. Kendi iç bahçeleri olan, basit yetiştirme üniteleri (cultivator) sayesinde insanların kendi doğal/nano tarımlarını yapabildikleri, kuş cıvıltılarını, yağmurun sesini duyabildikleri pencereleri açılabilen, doğal ortamda aerobik sporlar yapabildikleri binalar önem kazanmaya başladı. Böylece çalışma saatlerinin izafi olarak azalacağı, daha fazla atmosferik ortamda vakit harcanabilen doğa ve canlı dostu binalar yapılmaya çalışılması, en azından bu bilincin yeşermiş olması sevindirici. İçinde her türlü habitatik canlının olabildiği ofis ortamları yaratmak ve yaşatmak önemli. Doğru yönde doğru sürede ışığın kullanılması, temiz havanın muhakkak sağlanması önemli. Biraz da toprağın iyileştirici ve negatif iyonlardan arındırıcı özelliği olduğunu anlamamızla, toprakla da haşır neşir olabileceğimiz mekanların artırılması gerekmekte diye düşünüyorum. q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA bir bakışta Yeni Nesil Ofisler
KADIKÖY
Pana Holding çatısı altında inşaat ve gayrimenkul geliştirme faaliyetlerini sürdüren Pana Yapı, Selimoğlu İnşaat’ı da satın alarak hızlı bir büyüme trendine girdi, şirketin yeniden yapılanması, çalışmaları ve hedefleriyle ilgili bilgi alabilir miyiz? Brooklyn Park Projesi ile bir buçuk sene önce Pana Yapı’ya katıldım. Pana Yapı olarak Fikk düzeyde.q
48 48
Ekim-2017, Ocak Kasım34.Sayı 2016, 33. Sayı
AND KOZYATAĞI
KARŞILIKLI GÜVEN ÖNEMLİ, FİRMA DA ARSA SAHİPLERİNE GÜVENMELİ ARSA SAHİPLERİ DE NİSPETEN FİRMAYA GÜVENDİKTEN SONRA KENDİ İÇLERİNDE PROBLEMLERİ ÇÖZÜYORLAR. KARŞILIKLI GÜVEN OLUNCA ORTAYA GÜZEL ŞEYLER ÇIKIYOR.
KENTSEL REFERANS OLAN BİR KULE
AND KOZYATAĞI
ENERJİ KORUNUMU AND KOZYATAĞI’NIN TEMEL TASARIM KRİTERLERİNDEN BİRİ OLARAK HER AŞAMADA KARAR MEKANİZMASINA DAHİL EDİLMİŞ. BİNANIN ARAZİYE OTURUMU, CEPHE PERFORMANS ÖZELLİKLERİ, KULLANILAN YAPI MALZEMELERİNİN KARBON İZLERİ, GRİ SU KULLANIMI, DOĞAL IŞIK KULLANIMI VE BENZERİ PEK ÇOK KALEM TASARIMA DAHİL EDİLMİŞ.
2013 yılında başlanan ve 2015 yılı bitmeden tamamlanan AND Gayrimenkul’ün AND Kozyatağı projesi, HPP International İstanbul Ofisi tarafından hazırlandı. İstanbul Anadolu Yakasının önemli ticaret merkezlerinden biri olan Kozyatağı’nda E-5 kenarında yükselen AND Kozyatağı, AND Gayrimenkul’ün ilk projesi olma özelliğini taşıyor. Metro durağına 80 metre mesafede bulunan proje en yüksek yeşil bina sertifika derecesi olan LEED Platin sertifikasını aldı. Ayrıca dünyanın en prestijli ödüllerinden biri olan DubaiCityScape Global 2014’te ‘En İyi Ticari Proje’ ödülünü kazandı. 2015 yılında ise Londra’da düzenlenen ve 25 ülkeden gelen yüzlerce projenin değerlendirildiği European Property Awards’da Ticari Yüksek Bina, Ofis Geliştirme, Ofis Mimarisi ve Ticari Renovasyon & Yenileme kategorilerinde 4 ödüle layık görüldü. Başarıya doymayan proje, aynı zamanda International Property Awards’da da En İyi Ticari Yüksek Bina ve Ofis Geliştirme kategorilerinde ödül kazandı. 2016 yılını Arkitera, İşveren Özel Ödülü’nü alarak tamamlayan AND Kozyatağı’nın bir diğer önemlli özelliği ise sadece kiralama yöntemiyle sahipleriyle buluşuyor olması. Bina esas olarak üç kütleden oluşuyor; Kule, Perakende ve Lobi bloğu. Kule kütlesi 115m kotuna kadar yükselmekte. Kentsel olarak referans olan Kule kütlesinden farklı olarak, diğer iki kütle 7.5 metre yüksekliğiyle yaya ölçeğine çekilmiş. Binayı çevreleyen Arkad strüktürü ise sokak ölçeğini pekiştirmek amaçlı kullanılmış. AND Kozyatağı projesi dahilinde toplanma, iletişim, yaşam alanı olarak kentsel bir meydan (urban plaza) kurgulanmış. Meydanda
çalışan veya restoran/perakende alanlarında vakit geçiren insanların kullanımına açık bu yarı korunaklı alan, peyzaj olarak da zenginleştirilerek yaşam kalitesini artırıcı bir öğe olmuş. KENTSEL ANLAMDA ÇEVREYE ADAPTE OLABILEN OFIS BINASI... Günün her saati canlı olan bu meydan AND Kozyatağı’nın kentsel anlamda çevreye bütünüyle adapte olmasını sağlamakta. Meydanın önemli bir özelliği de, perakende kütlesinin otoban tarafında ciddi bir akustik bariyer oluşturması ile, gürültüsüz, keyifli zaman geçirilebilir bir mekan olması. E5 tarafı ile meydan arasındaki yaya geçişini temin etmek amacıyla zemin katta Perakende ve Kule kütleleri ayrılmış. Meydanda Kafe ve Restoranların kullanımı için oturma alanları ayrılmış. Kule bloğu güneş ışınlarının etkili olduğu saatlerde meydana gölge bırakmakta. Bu yüzden meydan doğal bir serinlik sunmakta. Meydanın etrafında işlenen bir arkad strüktürü mevcut. 7.5 metre yüksekliğinde ve 3 metre genişliğindeki bu arkad, meydan haricinde lobi kütlesini de çevreleyerek neredeyse kesintisiz, yağmurdan korunaklı, tanımlı bir yürüme alanı oluşturmakta. Arkad, bina girişlerinde de devam ederek giriş saçağı vazifesi görmekte. AND Kozyatağı’nın yaya, personel, araç ve servis girişleri birbirinden bağımsız olarak çözülmüş. Yayalar için biri plaza tarafından (Topçu İbrahim Sokak’tan), biri de drop-off E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
49
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
LOBININ BIR YANI HARIÇ DIĞER ÜÇ YANI ŞEFFAF VE DIŞARISIYLA SÜREKLI ETKILEŞIM HALINDE. SOKAKTAN GEÇEN ILE BINA IÇERISINDEKI KULLANICI GÖRSEL ILETIŞIM HALINDEDIR.
alanından (Umut Sokak’tan) olmak üzere iki ana giriş öngörülmüş. Girişler esas olarak hava perdeli iki adet döner kapıdan sağlanmakta. Yönetim yoğun zamanlarda iki yandaki kanatlı kapıları açabilmekte ancak iç mekan klimasına etki edeceğinden dolayı kapılar uzun süre açık bırakılmıyor. Engelli girişinin ise kanatlı kapılardan sağlanması düşünülmüş.
50 50
Personel girişi kulenin otobana bakan tarafında, güvenlik kulübesinin içerisinden aşağıya inerek soyunma ve personel kullanım alanlarına doğrudan ulaşım sağlanacak şekilde yerleştirilmiş. Personel burada kart okuyuculu yarı boy turnikeden geçerek çalışma alanına yönlenmekte. ŞEFFAF VE DIŞARISIYLA SÜREKLI ETKILEŞIM HALINDE LOBI... Kule bloğunun giriş katı, lobi olarak ayrılmış. Lobinin bir yanı hariç diğer üç yanı şeffaf ve dışarısıyla sürekli etkileşim halinde. Sokaktan geçen ile bina içerisindeki kullanıcı görsel iletişim halindedir. Lobi içerisinde bölücü duvarlar olmaması sayesinde bu etkileşim ve genişlik hissi daha da güçlendirilmiş. Lobi kütlesinin üzerindeki şeffaf çatı açıklığı sayesinde, gün ışığı -6.10 kotunda kadar inebilmekte. Işıklığın hemen altında bir Atrium bulunmakta ve konferans-toplantı fuayesine aydınlık sağlamakta. Atrium dan tek sahanlıklı 2 metre genişliğinde hafif çelik bir merdiven ile konferans odalarına ve salonuna doğrudan ulaşılabilen konferans fuayesine inilmekte. Toplantı odaları bağımsız olarak kullanılabilir vaziyette, fuaye etrafında yerleştirilmiş. Fuaye ile toplantı odaları arasında akustik için yalıtım değeri yüksek cam bölücü duvarlar kullanılmış. Bina çekirdeği dokuz asansör, iki kaçış merdiveni, iki adet tuvalet, bir adet servis odası, iki adet tesisat şaftı ve bir adet elektrik odasını Ocak 2017, 34.Sayı
barındırmakta. Çekirdek formu temelden çatıya kadar aynı prensiple, binanın ağırlık merkezi olarak devam etmekte. Bina çekirdeği betonarme karkas olarak BS50 yüksek dayanım sınıfında beton ile tasarlanmış. Yolcu asansörleri ikili guruplar halinde sekiz adet olarak simetrik şekilde yerleştirilmiş. Tamamen programlanabilir ve gruplanabilir kurgulanan asansörler yüksek hızlı ve kapasitede uygulanmış. Asansör kapasitesi bina kapasitesinden daha yüksek planlanarak konfor artırılmış. FARKLI KULLANIM TİPLERİNE HİTAP EDEN OFİS ALANLARI Ofis alanları, farklı ofis kullanım tiplerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek mekansal oranlarda tasarlanmış. Katlarda; hücre ofis, açık ofis, club ofis veya kombi ofis tarzında düzenlemeler müm-
kün. Binanın mekansal derinliği belirlenirken gün ışığının ulaşabileceği mesafe göz önünde bulundurulmuş. Ofis katlarında brüt döşeme yüksekliği 4 m. Bina döşeme paketinde 40 cm kaset (waffle tip) döşeme, 42 cm asma tavan ve 18 cm yükseltilmiş döşeme öngörülmüş. Net tavan yüksekliği kullanılacak tavan tipine ve iklimlendirme ünitelerinin yerleşimine göre değişkenlik gösterebilmekte. Borulama ve üfleme cihazları çekirdek sırtındaki sirkülasyon alanı üzerinden geçirildiğinde çalışma mekanının yüksekliği gerektiğinde daha da artırılabilmekte. Binanın ofis dış cephe aksları 1.35 m’dir. Bu seçim yapılırken esnek mekan bölümlenmesi ve en optimum mekansal kurgular düşünülmüş. İç mekan düzenlemesinde 1.35 katsayısına uyulduğu durumlarda mekan kullanımı en verimli olacak ve bina, tasarım yapı taşına uygun olarak hizmet edecektir. Ofis katlarında farklı kotlarda olmak üzere 2 adet kat bahçesi (village) yerleştirilmiş. Bu kat bahçeleri iki kat yüksekliğinde ve ister ortak kullanım ister özel kullanım olarak tanımlanabilmekte. Katlar bahçe içerisinde düşey sirkülasyon elemanlarıyla birbirine bağlanabilmekte. Kat bahçelerinin dış cepheleri ısı yalıtım özellikli ve gün ışığı korunumludur. Ayrıca bu camların aluminyum baskı ile gölgeleme etkisi artırılmıştır. DİNAMİK VE FARKLI BİR CEPHE AND Kozyatağı’nın cephesi panel sistem aluminyum doğramalı giydirme cephe olarak tasarlanmış ve cephenin üzerinde nakışla işlenmiş gibi beyaz ikinci bir katman giydirilmiş. Yine aluminyumdan yapılan en dış elemanlar gölgeleme vazifesi görmekte. Üçgen dikey ve yatay formlardaki aluminyum elemanlar güneş ışığını açılı aldığı durumlarda geniş izdüşümlü bir alanda gölgeleme sağlamakta. Bu profiller fonksiyonel olmanın yanında estetik olarak da binaya dinamizm ve farklılık katmakta. Bu iki cephe elemanı birlikte yüksek performanslı bir iklimsel şartlandırma sağlamakta. AND Kozyatağı’nın cephe tasarımı günümüzde geçerli en güncel tekniklerle planlanmış ve bina hacmi yüksek güneş korunum ve ısı yalıtım değerine sahip bir cam manto ile kaplanmış. Cephe sağır yüzeyine,
51 51 51
CEPHEDE YAKLAŞIK HER YAPISAL AKSTA BIR AÇILABILIR DOĞRAMA KANADI ÖNGÖRÜLMÜŞ. AÇILIR KANAT OPAK OLAN YÜZEYLERDE TEŞKIL EDILEREK CAM YÜZEYLER TEKRAR BÖLÜMLENMEMIŞ. BU SAYEDE HER KATTA PEK ÇOK NOKTADAN DOĞAL HAVALANDIRMA VE DOĞRUDAN TEMIZ HAVA GIRIŞI SAĞLANABILMEKTE.
doğrama profilleri sayesinde monte edilen 35cm derinlik ve genişliğindeki aluminyum cephe elemanları, açılı yapılarından dolayı ve binanın yöneliminden de kaynaklanarak iç mekanda konforu ve mekansal algılamayı güçlendirmekte. Döşeme sağır cepheleriyle birlikte bina cephesi toplamda %51 opasiteye ulaşmakta ve optimum bir doluluk/boşluk değerine ulaşmakta. Cephede yaklaşık her yapısal aksta bir açılabilir doğrama kanadı öngörülmüş. Açılır kanat opak olan yüzeylerde
teşkil edilerek cam yüzeyler tekrar bölümlenmemiş. Bu sayede her katta pek çok noktadan doğal havalandırma ve doğrudan temiz hava girişi sağlanabilmekte. HER AŞAMADA SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK Sürdürülebilirlik farklı boyutlarda ele alınmış. Enerji korunumu AND Kozyatağı’nın temel tasarım kriterlerinden biri olarak her aşamada karar mekanizmasına dahil edilmiş. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
Binanın araziye oturumu, güneşe yönelimi, cephe performans özellikleri, teknik ekipman verimlilikleri, kullanılan yapı malzemelerinin karbon izleri, geri dönüşüm durumları, yansıtıcı yüzeylerin kriterleri, gri su kullanımı, doğal ışık kullanımı ve benzeri pek çok kalem tasarıma dahil edilmiş. Bina, referans binadan (standart özelliklerdeki bir yapı) toplamda %25 civarında daha yüksek performanslı, yüksek enerji korunumlu bir bina olarak işlemekte. Bu uygulamalar yatırımcı açısından avantaj sağlarken kullanıcı açısından ise sağlıklı ve verimli bir çalışma ortamına ulaşmak adına gün ışığından en yüksek fayda sağlanması, mekansal kalite ve doğal havalandırma gibi konular bakımından önemlidir.
52
BINA KENTSEL OBJE OLARAK GÜNLÜK YAŞAMIN BIR PARÇASI DURUMUNDA. E5 OTOBANINDAN GÜNDE IKI KERE GEÇEN BIR KIŞI, BINAYI ÖMRÜ BOYUNCA ONBINLERCE KEZ GÖRECEKTIR, VEYA ÇEVREDE YAŞAYAN KOMŞULAR BINANIN ETKISINI HER ANLAMDA HISSEDECEKTIR.
Bunun dışında şehir insanı için ise bina bir kentsel obje olarak günlük yaşamın bir parçası durumunda. E5 otobanından günde iki kere geçen bir kişi, binayı ömrü boyunca onbinlerce kez görecektir, veya çevrede yaşayan komşular binanın etkisini her anlamda hissedecektir. Bu ve benzeri ilişkiler de esasen sürdürülebilirlik kapsamında olduğundan proje dahilinde değerlendirilmiştir. Sürdürülebilirlik kapsamındaki diğer uygulamalar • Servis yolu yer altına ve konut kitlelerinden uzağa alınarak, gün boyu oluşacak kamyon trafiğinin çevreye etkisi minimize edilmiştir. • Doğal taş, cam kaplama duvar gibi uzun ömürlü malzemeler kullanılarak binanın ömrü uzatılmış ve bakım maliyeti azaltılmış. • Bina genelinde bir çöp toplama, arıtma sistemi öngörülmüş. • Bina muadillerine göre yaklaşık %25 az enerji harcamakta. • Bina genelindeki sistemler otomasyon ile kontrol edilmekte. • Açık alanlar ve E5 refüj alanı yeşillendirilmiş. • Yeşil çatılar, çatılarda yansıtıcı malzemeler, ve karbon izi düşük malzemeler kullanılmış. (Topçu İbrahim Sokağı paraleli). Otopark konfigürasyonunda muhtemel katlar arası kullanım farklılıkları düşünülerek bölümlemeler mümkün kılınmıştır. Ayrıca 4. bodrum katta bir araç yıkama alanı ayrılmıştır. Otopark dahilinde temel yönlendirme ve işaretlemeler öngörülmüştür. Kolon köşelerinde buffer elemanları, tesisat boruları önünde barikatlar, yer yer hız kesici tümsekler yerleştirilmiştir.q
Ocak 2017, 34.Sayı 34. Sayı
MİMARINA SORDUK
?
Yarışma sonucu kazandığınız AND Kozyatağı projesindeki ana tasarım kararlarınızdan ve bu süreçte AND Grup ile iletişiminizden bahsedebilir misiniz, kriterlerinizi neler yönlendirdi
Projenin işvereni olan AND Gayrimenkul çok sayıda ulusal ve uluslararası mimarlık ofisinin de içinde bulunduğu bir listeyi ön elemeden geçirdikten sonra mülakata davet etti. Bu mülakat sonunda 6 tane ofis yarışmaya davet edildi. Proje yönetim şirketinin de dahil olduğu profesyonel bir yarışmaydı bu. Yarışma sürecindeki şartnamede ne istenildiğini açıkça anlatıyordu. istenenler açıkça belirtilmişti. Bir yeşil bina danışmanı ve yarışmanın yüz adet kriteri vardı. Bu kriterler içerisinde; binanın yeşil bina olması, LEED Gold sertifikası alması, en az yüzde on beş enerji tasarrufu sağlaması, güneş ışığı ile ilgili alınacak önlemler, doğal havalandırma gibi kriterler vardı. Bunlar aşina olduğumuz konular olduğu için kendimizi avantajlı hissettik doğrusu. AND Gayrimenkul henüz mimarlık ofisini seçmeden önce bir yeşil bina danışmanıyla çalışmaya başlamıştı ve dolayısıyla projeye yaklaşımları son derece bilinçliydi. Bu nedenle yeşil bina kriterlerine uygun bir bina üretme konusunda bizim yönlendirme yapmamıza gerek kalmadı. Sonuçta işletme maliyetlerini düşürmek gibi ticari bir avantajları olacaktı ancak bunun dışında son derece samimi şekilde istekleri vardı. AND Kozyatağı projesinde tüm birimler ile çok verimli bir iletişim içinde olduk ve bu durum yapılan işe, ortaya çıkan ürüne yansıdı.
HPP International Türkiye, Buğrahan Şirin
53
Yeşil bina tasarımında mimari tasarıma etki eden güneşe ve coğrafi şartlara göre binanın nasıl konumlandığı ve cephe tasarımı önemli kriter. Cephe tasarımında tamamen cam/saydam bir cephe yapmak yerine, %47 opasitesiye sahip olan,
AND GAYRIMENKUL HENÜZ MIMARLIK OFISINI SEÇMEDEN ÖNCE BIR YEŞIL BINA DANIŞMANIYLA ÇALIŞMAYA BAŞLAMIŞTI VE DOLAYISIYLA PROJEYE YAKLAŞIMLARI SON DERECE BILINÇLIYDI. BU NEDENLE YEŞIL BINA KRITERLERINE UYGUN BIR BINA ÜRETME KONUSUNDA BIZIM YÖNLENDIRME YAPMAMIZA GEREK KALMADI. enerji korunumu yüksek bir cephe tercih ettik. Kütle oturumu, güneşle olan ilişki gibi konulardan sonra mekanik, elektrik, otomasyon, cephenin izolasyon değerleri gibi daha çok teknik konular önem kazanıyor. Mimar bir zemin hazırlıyor, mühendisler ve danışmanlar da kendi üzerlerine düşen konularda aynı hassasiyetle çözümler ürettiğinde ortaya iyi ve yeşil bir bina ortaya çıkıyor. Projeyi çizerken, hissettiğimiz çok büyük bir sorumluluk var. Bir çizgi ile milyon dolarlık kararlar veriyorsunuz. Yalnızca maliyet açısından değil; orada çalışacak/ yaşayacak insanların yaşam kalitesi açısından da oldukça büyük bir sorumluluğunuz var. Her ne kadar spekülatif bir iş de olsa, bir yandan hepimizin mesleki ve insani olarak böyle bir sorumluluğu var. Mesela AND Kozyatağı’nda 2.000 kişi bulunuyor, belkide ülkemizdeki birçok köyden daha fazla sayıda insan bu binada çalışacak. 2.000 kişiye servis veren havalandırma, ısıtma, soğutma elemanları, binlerce aydınlatma elemanı, binlerce bilgisayar, sunucular ve benzer on binlerce kalem için sürekli, çok yoğun enerji harcanıyor. Bu yüzden bize çok büyük bir sorumluluk düşüyor. Alışkanlıklarımızı,bir kenara bırakıp üzerimize düşen sorumluluğu samimi olarak yerine getirmeli ve bütün eğitimimizi, bilgi birikimimizi de buna kullanmamız gerekiyor. Doğaya ve insan bizi yeşil sertifikayı hedefleyen projelerde motive eden en önemli unsurlar... q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
AND GAYRİMEKUL Ali Baki Usta, Genel Müdür
ÜLKEMIZDEKİ YEŞIL BINA HAREKETININ
ÖNEMLI ÖRNEKLERINDEN BIRI AND KOZYATAĞI; BAŞINDAN İYİ PLANLANAN, BU PLANA SADIK KALINAN VE YETKİN EKİPLERİN GÖREV ALDIĞI PROJELERDE, LOKASYON, ARAZİ ÖZELLİKLERİ GİBİ BAZI AVANTAJLI DURUMLARIN DA BULUNMASI DURUMUNDA LEED SİSTEMİNİN EN ÜST SEVİYELERİNİN HEDEFLENEBİLECEĞİNİ GÖRMEK ADINA ÇOK GÜZEL BİR ÖRNEK TEŞKİL ETTİ. Türkiye’nin büyük sanayici gruplarından Anadolu Grubu, AND markasıyla gayrimenkul sektörüne iddialı bir giriş yaptı, sektörde AND markası ile büyürken sizi en çok zorlayan ne oldu, bundan sonraki hedefleriniz neler?
54
AND Gayrimenkul olarak öncelikli hedefimiz, Anadolu Grubu’nun sahip olduğu köklü geçmişi ve kurumsal duruşu arkamıza alarak gayrimenkul sektöründe farklı bir duruş ortaya koymak. Geliştirdiğimiz projelerde gerektiği yerlerde maliyetleri göz ardı ederek, günümüzün değil geleceğin vizyonu ile sürdürülebilir çevreye duyarlı gayrimenkul projeleri geliştiren bir şirket olmak amacıyla çalışıyoruz. Bu doğrultuda, farklı, kimliği olan, yüksek imajlı, çevreyekente-insana duyarlı, gayrimenkul projeleri üretiyoruz. Projeleri hayata geçirmeye karar verdiğimiz ilk günden itibaren her işin uzmanıyla çalışıyoruz. Bu vizyonla bir çok danışmandan, sektör uzmanından ve kullanıcı araştırmalarından faydalanıyoruz. Şirket olarak atacağımız her adım öncesinde mutlaka bölgeyi, projeyi, araştırıyor, inceliyor ve üstüne geliştirilen senaryolarıyla uzun bir çalışma döneminden sonra işe başlıyoruz. Ayrıca gayrimenkul sektörüne Yap-Sat felsefesi yerine Yap-Yaşat modeliyle ile yeni bir soluk getirmeyi hedefliyoruz. SatıOcak 2017, 34.Sayı
şını tamamladığımız projeden çekilmek değil, yaşatmak üzere bir sistem kuruyoruz. İçten dışa bir tasarım yaklaşımı ile binaların sadece dışına değil, asıl vakit geçirdiğimiz iç alanlarına odaklanıyoruz. AND Kozyatağı projesi için özel davetli ve profesyonel bir jürinin bulunduğu yarışma yapılarak HPP Türkiye Ofisi’nin önerisi kabul görmüş. İlk tasarım sürecinin kendi içinde nasıl ilerlediğinden ve nasıl bir yöntem takip edildiğinden bahsedebilir misiniz?
AND Gayrimenkul olarak proje geliştirme çalışmalarına başlamadan önce bir çok analiz ve araştırma yaparak ofis pazarının ve kullanıcıların ihtiyaçlarını analiz ettik. Bu ihtiyaçlara cevap verecek çözümleri belirledik ve detaylı bir brief hazırlayarak bir mimari yarışma düzenledik. Bu yarışmaya uluslararası 6 mimarlık firması katıldı. Bu listede HPP International’de bulunuyordu. İsteklerin açıkça belirlendiği bu yarışmada proje önerilerini aldık. Kendi ekibimiz aralarında mimarların, mühendislerin, gayrimenkul danışmanları ve farklı uzmanlıkların olduğu geniş bir grup tarafından yapılan değerlendirme sonucunda briefimizde belirlediğimiz kriterlere en uygun projeyi sunan HPP’nin çalışması seçildi. Tasarım süreci boyunca ise HPP’yle kurulan doğru iletişim ortaya güzel bir projenin çıkmasını sağladı.
ÖZELLIKLE KENTSEL DÖNÜŞÜM SÜRECININ DE ÖNÜMÜZDEKI DÖNEMDE IVME KAZANMASIYLA ARTACAK NITELIKLI BINA SAYISI, YEŞIL BINALARIN VE KENTLERIN GELIŞMESI ADINA CIDDI BIR KULUÇKA ORTAMI SAĞLAYACAKTIR.
nedenle yeni yapılan tüm binalarda uluslarası kuruluşların verdiği yeşil sertifikaların alınması geliştiriciler ve yatırımcılar açısından dikkat edilir bir unsur oldu.
İlk projeniz AND Kozyatağı ile en iyi ticari proje ödülünü aldınız. Türkiye’de yatırımcı firmaların yeşil bina projelerine bakış açısı nasıl? Bu proje satış-kiralama ve insanların ilgisi bakımından yeteri kadar etkili olabildi mi? Nihai kullanıcı konunun öneminin yeterince farkında mı? Bu yönde bir talep artışı yaşanıyor mu? Ülkemiz‘deki A sınıfı ofis geliştiricileri ve yatırımcıları binalarında uzun yıllardır yabancı kiracılara ev sahipliği yaptıkları için gerek teknolojik gerekse altyapısal olarak hızla kendilerini geliştirdiler. Bu anlamda son yılların öne çıkan ihtiyaçlarından bir tanesi de yeşil binalar oldu. Verimlilik, otopark kapasitesi, asansör kalitesi bir bina için ne kadar önemli ise uluslararası kuruluşların verdikleri yeşil bina sertifikası da o kadar önem arz etti. Bu
AND Kozyatağı açılışından itibaren bir yılı geride bıraktı. Tamamı yabancı şirketlerden oluşan bir kiracı karmamız bulunuyor. Tüm kiracılarımız, AND Kozyatağı’nın yeşil bina olmasından ve bu durumun getirdiği avantajlardan haberdar ve memnunlar. Bir çoğunun daha ön görüşmeler sırasında yaptırdıkları due diligence sürecinde yeşil bina bir şart olarak bulunuyordu. Bu şartı karşıladığımız için bizi seçen kiracılarımız oldu. Bugün de AND Kozyatağı’nda yer kiralamak isteyen hemen her kiracı adayı yeşil bina ile ilgili talepte bulunuyor.
planları kısa vadeli değildir ve alınan kararlar dönemsel dalgalanmalardan etkileniyor. Yine birçok yatırımcı yeşil bina sistemlerini artan rekabet içerisinde farklılaşmak adına bir araç olarak kullanıyor ve bu durum yeşil binalara olan talebi günden güne arttırıyor. Son açıklanan USGBC verilerine bakıldığında ülkemizde her yıl tamamlanan binlerce proje arasından şu ana kadar sertifika alabilen sadece 191 proje bulunuyor. Bu sayı hala pazarın ciddi büyüme potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Özellikle kentsel dönüşüm sürecinin de önümüzdeki dönemde ivme kazanmasıyla artacak nitelikli bina sayısı, yeşil binaların ve kentlerin gelişmesi adına ciddi bir kuluçka ortamı sağlayacaktır.q
AND Kozyatağı, hem süreç yönetimi ve malzeme kalitesiyle hem de kazandığı sertifika seviyesiyle yeşil bina anlayışını ortaya koyan önemli örneklerden biri. Ülkemizde yatırımcı firmaların bu konuya ilgisi her geçen gün artıyor. 2016 yıl sonu itibariyle Türkiye, en çok LEED Sertifikası alan 8. ülke olmayı başardı. Geçen sene aynı listeye 9. sıradan giren Türkiye, bu sene bir basamak yükseldi. Küresel anlamda da yapılan araştırmalara göre yeşil bina talebi her sene artıyor. Türkiye’deki mevcut konjonktürün etkisiyle gayrimenkul sektöründeki bazı yavaşlamalar yeşil bina talebini çok etkiliyor. Zira ülkemizde birçok yatırımcının yeşil bina konusundaki E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
55
DOSYA Yeni Nesil Ofisler ALTENSİS Emre Ilıcalı
AND KOZYATAĞI LEED SÜRECINDE TÜM PROJE PAYDAŞLARININ SÜRECE KATILIMINA ÇOK ÖNEM VERİLDİ AND KOZYATAĞI ALMIŞ OLDUĞU LEED PLATİN SERTİFİKASIYLA TÜM KAZANIMLARI EN ÜST SEVİYEDE SAĞLAMIŞTIR. GELİŞTİRME SÜRECİNDE, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ÖĞELERİ EN BAŞINDAN İTİBAREN PLANLANIP YÖNETİM KARARLARINA VE TASARIMINA ENTEGRE EDİLDİĞI İÇİN CİDDİ ANLAMDA EK YÜK GETİRMEDEN EN OPTIMUM SONUÇLAR ALINMIŞTIR. AND Kozyatağı’nın en önemli özelliklerinden birisi uluslararası kriterlerde bir planlama sürecine sahip olmasıydı. Projede Yeşil Bina sürecini Altensis olarak projenin henüz mimari ekipleri belli olmadan çalışmaya başladık ve tüm süreci sürdürülebilirlik ve yeşil bina hedefleri doğrultusunda tekrardan gözden geçirdik. Özellikle yeşil bina ve sürdürülebilirlik kriterlerinin adeta bir yol planı gibi kullanılması bu sürecin başarısına katkı sağladı. Projede LEED Gold veya daha üstü olan LEED Platin’in hedeflenmesi durumunda getiri ve götürüleri en başından beri ayrıntılı bir şekilde analiz edildi. Proje zaten başından itibaren İşverenin talebi üzerine, sürdürülebilirlik adına mevcutta bulunan tüm uygulama ve teknolojilerin yapısına uygun olanları kullanacak şekilde tasarlandı. Bunlara örnek olarak yağmur suyu ve gri su sistemleri, sürdürülebilir peyzaj tasarımı, yüksek enerji performanslı cephe ve ısı izolasyonu, yüksek enerji verimliliğine sahip iç ve dış aydınlatma, verimli HVAC ekipmanları ve elektrikli araç şarj istasyonları verilebilir.
56
Yapılan çalışma sonucunda Platin sertifika seviyesinin projenin öngörülen tasarım ve inşa kriterleri uygunlandığı takdirde çok uzak bir hedef olmadığı tespit edildi. Sonrasında yapılan optimizasyon çalışmaları sonucunda da LEED Platin hedefi, ilgili kriterleri de en ince detaylarına göre belirlenerek proje aksiyon planında yerini aldı. Yeşil binaya giden yolda en önemli konulardan olan tüm proje paydaşlarının sürece katılımı, AND Kozyatağı LEED süreci kapsamında ciddi önem verildi. Projenin tüm paydaşlarının bu sürece dahil olması ve katkı sunması da projenin yüksek sürdürülebilirlik hedeflerinin kazanılmasında yardımcı oldu. AND Kozyatağı; başından iyi planlanan, bu plana sadık kalınan ve yetkin ekiplerin görev aldığı projelerde, lokasyon, arazi özellikleri gibi bazı avantajlı durumların da bulunması durumunda LEED sisteminin en üst seviyelerinin hedefleneOcak 2017, 34.Sayı 34. Sayı
bileceğini görmek adına çok güzel bir örnek teşkil etti diyebiliriz. Yeşil bina sertifikasını hedefleyen kurumların temelde hedefledikleri kazançlar bellidir. Bunlardan ilki, yeşil bina değerlendirme sisteminin gerekliliklerini yerine getirerek su, enerji, hammadde gibi değerli kaynakları verimli kullanırken, karbon emisyonlarını en aza indiren, aynı zamanda içinde yaşayan ve çalışanlara daha sağlıklı ve konforlu mekanlar sunan binalara sahip olmaktır. Bu sayede sürdürülebilirliğin üç ayağı olan hem ekonomik, hem ekolojik, hem de sosyal fayda sağlanmış olur. Yine bir başka hedef, yeşil bina sertifikasının beraberinde getirdiği sosyal sorumluluktur. Sürdürülebilirlik konusu Dünya’da giderek daha da önemli bir boyut kazanırken, bu olgunun gayrimenkul sektörüyle kesiştiği nokta yeşil binalardır. Bunu sağlayan firmalar kamuoyuna bu konuyla ilgili gerçekten ellerini taşın altına koyduklarını, sadece söylem düzeyinde değil, uygulama düzeyinde de bir şeyler yaptıklarını açık olarak gösteriyor. Ayrıca bunlara eklenmesi gereken, belki çoğu zaman bu sertifikaları hedefleyen firmaların bile farkına sonradan vardığı bir diğer fayda ise, yeşil bina sürecinin tasarım ve inşaat yönetimi süreçlerine yaptığı pozitif birleştirici ve entegrasyonu sağlayıcı katkıdır. Bu anlamda yeşil bina sertifikalarının en önemli koşullarından olan entegre tasarım ve commissioning süreçleri, projeler adına daha iyiye ve kaliteliye yönelik bir itici güç olmaktadır. AND Kozyatağı da almış olduğu LEED Platin sertifikasıyla tüm bu kazanımları en üst seviyede sağlamıştır. Geliştirme sürecinde, sürdürülebilirlik öğeleri en başından itibaren planlanıp yönetim kararlarına ve tasarımına entegre edildiği için ciddi anlamda ek yük getirmeden en optimum sonuçlar alınmıştır.q
PROJE
marka Advertorial
“AND KOZYATAĞI”NDA TRIMline ÜRÜNLERİ TERCIH EDILDI HPP ARCHITECTS TARAFINDAN TASARLANAN VE 2015 YILINDA TAMAMLANAN, 73.325 M² İNŞAAT ALANINA SAHİP OLAN PRESTİJLİ OFİS PROJESİ AND KOZYATAĞI’INDA, TRIMline INTERIORS SNAP BONDED MODÜLER OFİS BÖLME DUVARLARI, SNAP AKUSTİK YUTUCU VE SAÇICI DUVAR KAPLAMA ÜRÜNLERİ, TRIMline MW HAREKETLİ BÖLME DUVARLAR VE THE D.O.O.R. AYARLANABİLİR KAPI (AK) ÜRÜNLERİ TERCİH EDİLDİ.
58
Ocak 2017, 34. Sayı
A
ND Kozyatağı Projesinde ofis ve toplantı odalarının bölücüleri olarak alüminyum gizli taşıyıcılı dikmelere bağlı çelik yayların klipslenerek taşıdığı sistem olan Snap Bonded modüler bölme duvarları kullanıldı. Snap Bonded sistemde camlı modüllerde yüksek ses yalıtımı sağlamak, perspektifte tüm cam profillerini gizlemek ve de hemyüz yapmak amacıyla profiller, camlara strüktürel olarak yapıştırıldı. Solid yüzeylerde alternatif olarak boyalı camlar sisteme entegre edildi. Yatay, düşey tasarımla oluşturulan bu değiştirilebilir bölme modülleri, koridorlara hemyüz özel kapı çözümleriyle desteklendi. Yapışma cam sistemiyle yalın, zarif ve şeffaf üniteler yaratıldı, duvarlarda farklı kombinasyonlar yakalandı. Toplantı odalarında kullanılan Snap Akustik yutucu ve saçıcı duvar kaplama ürünleriyle, hem görsel hem de işlevsel sonuçlar yaratıldı. Çok özel bir desen uygulaması yapıldı. Snap Akustik panellerle çalışma ortamının çalışanların verim ve sağlığı üzerindeki etkisi vurgulandı, sürdürülebilirlik ve enerji korunmasına önem verildi. Esnekliğin ve mükemmel iletişimin sağlanması için tasarım kapsamında en iyi sonuca ve optimize akustik özelliklere sahip mekânlar yaratmaya odaklanıldı. 350 kişi kapasiteli yemekhane mahalinde TRIMline MW hareketli bölme duvarlar iç mekan tasarımının bütünleyici parçası oldu ve mekanın istenilen fonksiyona göre bölünmesi
59
SNAP AKUSTIK PANELLERLE ÇALIŞMA ORTAMININ ÇALIŞANLARIN VERIM VE SAĞLIĞI ÜZERINDEKI ETKISI VURGULANDI, SÜRDÜRÜLEBILIRLIK VE ENERJI KORUNMASINA ÖNEM VERILDI.
için sınırsız tasarım olanağı sundu. TRIMline MW ile panel stok alanları istek ve ihtiyaçlara göre planlandı, mekan içerisinde tasarımın diğer elemanları ile kombine edilebildi. MW hareketli bölme duvar sisteminde tavandan gizli bir ray ile asılan paneller, zeminde herhangi bir kılavuz rayına ihtiyaç duymaz. Paneller, manuel olarak kolayca hareket ettirilir ve park alanına götürülür. Ahşap kaplamadan tekstile kadar çok çeşitli yüzey bitiş malzeme opsiyonlarıyla TRIMline MW, sadece iki mekanı birbirinden ayıran bir bölme duvar sistemi değildir. Üç boyutlu bir eleman olarak tek başına bir tasarım objesidir; sertifikalı yüksek ses yalıtım değerleri, yangın kontrol özelliği ve akustik yüzey kontrol emicileri ile mekânlara konfor getirir. THE D.O.O.R. Ayarlanabilir Kapı (AK) Üniteleriyle alüminyumun şık ve dinamik görüntüsü, AND Ofis mekanlarına zarafet ve pratiklik getirirken, aynı zamanda farklı birer kimlik kazandırdı. Kolay adapte edilebilir ve duvar kalınlığına göre ayarlanabilir alüminyum kasalı-pervazlı kapı sistemlerinde boya, eloksal ve ahşap kaplamalı yüzey bitiş seçenekleri ile HPL, doğal kaplama, cam veya akrilik kapı kanatları uygulanabiliyor. Profiller istenilen RAL renginde boyanabiliyor.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka Advertorial
“AND KOZYATAĞI”NDA KARAOĞLU PEYZAJ TERCIH EDILDI ANADOLU YAKASI’NIN PRESTİJLİ OFİS PROJESİ AND KOZYATAĞI’NIN PEYZAJ TASARIMINDA KARAOĞLU PEYZAJ TERCİH EDİLDİ.
60
Karaoğlu Peyzaj, sektördeki 21 yıllık deneyimiyle konut ölçeğinden başlayarak, kentsel mekanlar, alışveriş merkezleri, kamu binaları, kent parkları, toplu konutlar, oteller, tatil köyleri, yat limanlarında yapısal ve bitkisel peyzaj uygulamaları gerçekleştirmektedir. Ayrıca sanayi bölgeleri, enerji santralleri, barajlar, demir yolları ve otoyollarda hydroseeding yöntemiyle çimlendirme, bitkilendirme, erozyon kontrolü ve doğa onarım sistemleri ile ilgili hizmet vermekte olup bunların dışında periyodik bahçe bakımı, teras bahçeleri yapımı, dikey bahçe yapımı, teknik danışmanlık, bitkisel materyallerin üretimi ve temini konularında hizmet vermektedir. Ocak 2017, 34. Sayı
Karaoğlu Peyzaj, insanların huzur ve barış içinde yaşamaları için doğal ortamlar kurar, doğayı iyileştirme misyonuyla kaybedilmiş alanları geri kazanır, sürdürülebilir bir çevre bilinci oluşturur. Rezidanslar, alışveriş merkezleri, karayolları, sanayi bölgeleri, fabrikalar, enerji santralleri, kent parkları, oteller, tatil köyleri yapısal peyzaj, bitkisel peyzaj, bahçe bakım ve hydroseeding iş hacmimiz, alanlarında uzman, dinamik ve yaratıcı teknik kadromuz ile; kısa zaman, düşük maliyet ve optimum güvenlik kriterleriyle bilinçli bir şekilde hareket ediyoruz. Bugün güçlü idari ve mali yapımız, geniş imkanlar sunan teknolojik alt yapımız ile sektör piyasasında belirli bir seviyeyi yakalamış, yüksek pazar payına sahip bir firmayız
Rüzgarlı Bahçe Mah. Cumhuriyet Mah. No:39 Hasoğlu Plaza Kat:6 No:61 Beykoz / İSTANBUL T: +90 (216) 680 44 41
PROJE
marka Advertorial
AND KOZYATAĞI’NDA OTİS’İN AKILLI ASANSÖRLERİ İLE GÜVENLİ VE HIZLI ULAŞIM OTİS’İN SEKTÖRE KAZANDIRDIĞI MAKİNE DAİRESİZ, HALAT YERİNE KAYIŞ SİSTEMİNİN KULLANILDIĞI, TÜM DÜNYADA EN ÇOK TERCİH EDİLEN ASANSÖR MODELİ ‘GEN2’, ÇEVREYE VE KENTE DUYARLI BİR YAKLAŞIMLA HAYATA GEÇEN AND KOZYATAĞI’NDA GÜVENLİ, SESSİZ VE HIZLI BİR ULAŞIM SAĞLIYOR.
T
ürkiye’de bulunan üretim tesisleri sayesinde ürettiği özel tasarım yenilikçi asansörleriyle sektörde fark yaratan Otis Türkiye, son olarak Anadolu Grubu’nun prestijli projesi AND Kozyatağı’nın tercihi oldu. Otis’in sektöre kazandırdığı makine dairesiz, halat yerine kayış sisteminin kullanıldığı, tüm dünyada en çok tercih edilen asansör modeli ‘Gen2’, çevreye ve kente duyarlı bir yaklaşımla hayata geçen AND Kozyatağı’nda güvenli, sessiz ve hızlı bir ulaşım sağlıyor.
62 62
AND Kozyatağı’nda Otis’in Akıllı Yolcu Yönlendirme Sistemi ‘CompassPlus’ ile çalışan, 8 asansörün yanı sıra, 2 otopark ve 1 itfaiyeci asansörü bulunuyor. Saniyede 4 metre hıza ulaşan yüksek verimli dişlisiz makinalı ve reneratif tahrik sistemli asansörler ile birlikte tüm kabinler yerli üretimden oluşuyor. Üstün performans, emniyet ve tasarım esnekliği sunmak için, poliüretan kaplı yassı çelik kayışlar ve dişlisiz, sürekli mıknatıslı senkron makinelerin kullanıldığı ‘Gen2’ asansör ailesi, bugün 180 ülkede sayısız projede tercih ediliyor. Yenilikçi yapısıyla enerji tüketimini yüzde 50’ye kadar düşüren ‘Gen2’, çevre dostu ürünler tercih edilen AND Kozyatağı’nın da otopark asansörlerinde kullanıldı. ‘CompassPlus’ sistemi ile bina içi ulaşım rahatlıyor Otis’in 150 yılı aşkın bilgi birikiminin yansıması olarak bina tipine göre trafik analizi yapılıyor. Analiz sistemi içinde, statik, asansörün ortalama tek sefer süresi, hedefe varış süresi ve 5 dakikada hedefe ulaşan yolcu sayısına bakılıyor. Bu raporlama sistemi ile kullanıcı odaklı analizler ve sistem performansı değerlendiriliyor. Ocak 2017, 34. Sayı
‘COMPASSPLUS’, UZUN ASANSÖR KUYRUKLARINI, ARA DURAKLARI VE EKSTRA BEKLEME SÜRELERINI MINIMUMA INDIREN SISTEM, ASANSÖRLERIN DAHA VERIMLI ÇALIŞMASI SONUCU DAHA AZ ENERJI TÜKETILMESINI SAĞLIYOR. Sonuçların değerlendirilmesiyle müşterilere CompassPlus sistemi gibi akıllı çözümler sunuluyor. ‘CompassPlus’, uzun asansör kuyruklarını, ara durakları ve ekstra bekleme sürelerini minimuma indiren sistem, asansörlerin daha verimli çalışması sonucu daha az enerji tüketilmesini sağlıyor. AND Kozyatağı’nda bina içinde yaşanacak özellikle çift yönlü trafiği azaltmak için Compass Plus tercih edildi. ‘CompassPlus’ sisteminin binayı öğrenerek asansörleri ve kullanıcıları yönlendirmesi (Smart Grouping) bina ulaşımını asansörlerin geleneksel sistemlerden ve benzer yönlendirme sistemlerinden daha verimli çalışmasını sağlıyor. Asansör kabinlerinin içindeki yolcu adedini değerlendiren sistem, gereksiz durakları azaltıp aynı kata gidecek yolcuları grupluyor. Özel misafirlere göre programlanabilen sistem, yemek ve iş çıkışı saatlerinde en yoğun katlarda bekleme yaparak düşey trafikteki olası beklemeleri önlüyor. Yolculara gideceği kata göre en uygun atamayı yapan ‘CompassPlus’ sistemi, AND Kozyatağı projesinin yanı sıra, Türkiye’de, birçok büyük projede verimli bir şekilde çalışıyor. Otis Türkiye sunduğu çözümlerle fark yaratıyor Otis Türkiye, ‘doğru projelendirme’, ‘doğru malzeme’, ‘kaliteli üretim’, ‘zamanında
63
teslim’, ‘kaliteli montaj’ ve ‘profesyonel servis’ şeklinde 6 adımda özetlenen çalışma sistemiyle, asansör sektörüne öncülük ediyor. Kompleks projelerde teknolojik üstünlüğü ile müşterilerine her aşamada farklı avantajlar sunan Otis Türkiye, mimar, inşaat firması ve danışmanlarla verimli bir işbirliği yapıyor. Otis’in katkıları, en başta mimari ofislere, proje çizim aşamasında çözüm sunarak başlıyor. Otis, ayrıca Türkiye’de üretim yapmasının avantajıyla, mimari ofislerine sunduğu kabin içi dekorasyon çözümleriyle de fark yaratıyor. Uzman ve yaygın servis ağıyla hızlı müdahale Serviste mükemmellik ilkesiyle hareket eden Otis Türkiye, proje bitiminden sonra meydana gelen arızalara uzman ve yaygın servis ağıyla hizmet veriyor. Özellikle alışveriş merkezlerinde, söz konusu ünitenin devre dışı kalma süresini düşürerek, binadaki trafik akışının aksamasını engelliyor. Ayrıca Otis servisinin kalitesi ve yerinde müdaheleleri ile ünitelerin kullanım ömrü ve verimlilği maksimum seviyede artıyor. q
EN YÜKSEK, EN HIZLI, ÇIFT KATLI VE AKILLI ASANSÖRLER OTIS TÜRKIYE’DEN 1865’te İstanbul’da kurulan ve 1921’den bu yana kesintisiz olarak asansör sektöründe faaliyet gösteren Türk firması Buga, 1991 yılında Buga Otis (Otis Türkiye) adını aldı. Bugün, Türkiye’nin en büyük ikinci 500 sanayi kuruluşu içinde yer alan tek asansör firması olan Otis Türkiye, yılda 2.000 adet asansör ve yürüyen merdiven/yol kapasitesi ile bulunduğu bölgede önemli bir üretim üssü olarak konumlanıyor. Türkiye’deki dev konut ve ofis projelerinin yanı sıra, alışveriş, iş, kültür ve eğlence merkezi, havaalanı ve metro gibi insan trafiğinin yoğun olduğu yapılara özel çözümler sunuyor. Türkiye’nin en yüksek, en hızlı, çift katlı ve akıllı yolcu yönlendirme sistemine sahip asansörlerini üreten öncü bir firma olmanın yanı sıra serviste mükemmellik ilkesiyle tüm Türkiye’de servis hizmeti sağlıyor. 5 Bölge Müdürlüğü, 5 Servis Şubesi ve ‘Çağrı Merkezi’ ile ülke çapında 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veriyor.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
KOLEKTIF HOUSE
ÜYELERININ BIRBIRLERIYLE IŞ YAPTIĞI PAYLAŞIMLI OFIS
BİZ KOLEKTİF HOUSE OLARAK EVET OFİS YAPIYORUZ; AMA BU, İŞİN DAHA UYGULANABİLİR, RESMİ ÇEKİLİNCE ANLAŞILABİLİR HALİ. PERDE ARKASINDAKİ ASIL DEĞER İSE İÇERİDE KİMLERİN OLUP NASIL İLİŞKİLER KURULDUĞU İLE ALAKALI…
64
Ocak 2017, 34.Sayı
“Ofis anlayışını baştan tasarlıyoruz,” diyorsunuz, ekibinizden ve neler yaptığınızdan bahse-debilir misiniz? Yaptığımız şey aslında yeni ve hızlı büyüyen ortak paylaşımlı çalışma alanları ama günün sonunda teknik bir alanın hem birey hem kurumlarla eş zamanlı paylaşabildiği bir alan tasarlıyoruz ve buraya herkes çalışma güdüsü ile geliyor. Herkes için ofis yapıyoruz; ama bu tek kişi için ise açık alanda bir oturma alanı olurken, kalabalık bir kurum grubu ise 3+1 daire ya da plaza yerine kiralayabileceğiniz bir ofis oluyor. Bu, işin en temeli ve yıllardır uygulanan bir model. İşin temeli ne zamana dayanıyor? Bizim bulunduğumuz sektör sekiz yıllık ama işin temeline inip bir alanın çok kişiyle paylaşılması derseniz olayı iş hanına kadar götürebiliriz. Aslında bu durum WeWork adında ünlü bir örneğin bu işe globalde öncülük yapması ile başladı. İstanbul’da ise sekiz yılda üç milyon metrekareye geldi ve bu da İstanbul’un A Plus Ofis pazarının yüzde doksanı demek. Bizim yaptığımız işin bir önceki piyasadan farkı ise insani değerlerin daha fazla önemsenmesi, sosyalleşmenin ve network’ün ön planda olması.
Ahmet Onur
Biz Kolektif House olarak evet ofis yapıyoruz; ama bu, işin daha uygulanabilir, resmi çekilince anlaşılabilir hali. Perde arkasındaki asıl değer ise içeride kimlerin olup nasıl ilişkiler kurulduğu ile alakalı. Sekiz yıldır oluşan piyasa buna odaklanan oyunculardan oluşuyor. Biz ofis değil, yaşam stili, argüman markasıyız diyenler bu üç milyon metrekarenin içine giren ekipler. Bunun Türkiye’de şu anda öncü bayrağını taşımaya gayret ediyoruz.
çalışma alanıyla faaliyete başladık. Bir buçuk yıl içinde üç adreste, yedi yüz üyeye, toplam doksan ofise ve dört bin metre kareye ulaşmış bulunuyoruz.
Siz bu işe nasıl başladınız?
Fikir sahibi kim peki?
İki yıl önce şirketi kurduk, bir buçuk yıl önce ilk adresimizde dört ofis, otuz iki kişilik
İlk ortaya çıkan fikir tohumu ile uygulama arasında çok büyük fark var; ama iki kurucu ortağımın ofis ihtiyacına karşı, ortak bir iş yapalım güdüsü ile ortaya bu fikir çıktı diyebilirim. Daha sonra konunun ne kadar büyük olduğunu ve daha da büyüyebileceğini gördük. Farklı disiplinlerden olan ortaklarımız ile Türkiye’ye gelişimiz Kolektif House ile oldu. Ekibimiz bu işin ortaya çıkmasında en büyük faktör, genç ve istekli bir ekibiz. Çok yönlü bir iş yapıyoruz ve aynı anda etkinlik takvimi yönetiyoruz. Başladığımızda dört kişiydik, ekibimiz gittikçe büyüdü şu anda otuz üç kişilik bir ekibiz. Dışarıdan bakıldığında hala çok küçük ekibimiz; çünkü üç ayrı adreste hem etkinlik hem insan hem tesis yönetmek oldukça zor. Zaten sektördeki oyuncuların verdiği hizmet ve standartı burada yakalayıp onun üstüne bir takım değerleri katmaya çalışıyoruz.
Bir buçuk yıl önce piyasada bu kadar aktif oyuncu yoktu, şu anda da belki olması gerektiğinden daha az oyuncu var. Bu kadar marjinal ve güzel bir iş yapıp bu kadar hızlı büyüdüğümüz için kendimizi şanslı hissediyoruz.
Düzenlediğiniz etkinlikler sadece kendi tasarladığınız etkinlikleri mi? E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
65
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
Üç tip etkinlik var; ya üyelerimizin etkinliklerini sahipleniyoruz ya da hitap ettiğimiz kesime uygun bir etkinlik tasarlıyoruz bir de marka etkinliklerimiz var. Marka etkinlikleri çok fazla ağırlık vermediğimiz, dillendirmediğimiz bir kısım. Talepler bizim seviyemize ve görüşlerimize uygun olduğu sürece uyguluyoruz. Bizim marka duruşumuz organik olarak ortaya çıktığı için bazen doğal bir filtreleme yapmamız gerekiyor. Kolektif House hangi kriterlere göre tasarlandı ve kimler ile çalıştınız? İdeal çalışma ortamı sağlama konusunda ne kadar başarılı olduğunuzu düşünüyorsunuz? Bence ideal çalışma ortamını sağlamakta çok güzel bir noktadayız. Tabiki daha iyi olması gereken bir kaç küçük nokta var. Dikkat ettiğimiz konuların başında ses dağılımı ve akustik geliyor. İnsanların sirküle edileceği alanların tasarlanması önemli. Her zaman içeride bir toplu toplanma alanı olmalı, sessiz konuşma ortamını sağlayacak küçük alanlar yapılmalı. Aslında on, on iki saat geçirdiğiniz bir alanda ister istemez ihtiyaçlarınız çok fazla oluyor.
66
Ocak 2017, 34.Sayı
Bir de üyeleri yerleştirme politikalarımız oluyor, böylece konular üzerinde bazı küçük bölmeler ayarlanabiliyor, bu da üyeler arası etkileşimi artırma konusunda destek oluyor. Misafir mantığına çok önem veremiyoruz, çünkü herhangi bir kurumun girebileceği bir alan tasarlamaya dikkat ediyoruz. Yaratıcı olurken bunu hizmetten ödün vererek yapmıyoruyuz yani Kolektifte ütopik bir yaratıcılık göremezsiniz. Yaratıcılığımız kurumsallığın ve fonksiyonların inceldiği çizgide durur. Levent adresimizin çok beğenilen iç tasarımı Kontra Mimarlık’ın ellerinden çıktı, mimarisi ise Durmuş Dilekçi’ye ait. Sizce benzerlerinize göre en önemli farkınız nedir? Neden tercih edilmelisiniz? Şu ana kadar fakımız çok belirgin aslında; ilk defa bu sektöre bir kanalla girmeye çalışan, dergisini çıkaran, içerik üreten, etkinlik tasarlayan, ikamları beş yıldızlı otel kıvamında olan, üçüncü dalga kahve ikram edilen yani hiç bir şeyin kısılmadığı bir yapıyız. Sosyal olarak
BİZİM SEKTÖRDEKİ OYUNCULAR EN FAZLA DOKUZ BİN ON BİN METREKARE YÖNETİR, BİZ İSE MART AYINDA AÇILACAK YENİ OFİS İLAVELERİMİZ İLE BİRLİKTE SEKİZ BİN METREKAREYE BİR BUÇUK YILDA GELMİŞ OLACAĞIZ.
67
insanlara bir şey katma noktasında tekiz ve farkımız ruhumuzda. Üyelerimizin yüzde altmışı birbirleriyle iş yapıyor, bu çok önemli bir kriter bunu uygulamak da kolay değil. İstanbul’da aktif yatırım yapan kolların yüzde otuzu, kırkının ofisi burada. Bu yüzden start up(başlangıç aşamasındaki girişim)eko sistemine odaklı girip bu dikeyde bir network yaratan ilk yapı olduk. Bu sıklıkta etkinlik yapan ofis yine biziz. Aynı zamanda sanat dünyası ile start up dünyasını birleştiren ilk başarılı yapılardanız. Burada Dark Town isimli bir prodüksiyon ekibinin yanında Harika Uygur gibi çok ünlü bir prodüktör, onun yanında İş Bankası İnovasyon Ekibi ve en hızlı büyüyen start uplardan bir tanesi Anemia aynı anda oturuyor. Bu paha biçilemez bir değer çünkü hayatınızda belki hiç göremeyeceğiniz başarılı kafalarla kahve içme lüksünüz oluyor. Bence ekibimiz bu konuda çok güzel bir uzmanlık edindi. Gelecekte ise planladığımız çok güzel projeler var. Yaşadığınız en büyük sorun ne oldu? Bence projedeki ekibin kendi psikolojik yönetimleri en zor konu idi. Çünkü çok fazla değişim var ve hiç bir taş yerine oturmamış olduğu için insan çok fazla stres oluyor. İnsanlar her şeyin belli olmasını ister bizde ise yüzde doksan belirsizlik söz konusu. İş bir anda çok keyifli iken stresli bir hal alabiliyor. Her ekip aslında kolları, bacakları, beyni, kasları olan bir yapı, o yapıyı bir anda çok uzatmaya E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
KOLEKTIF HOUSE LEVENT’IN BEĞENILEN IÇ TASARIMI KONTRA MIMARLIKTAN… çalıştığınızda zor bir sürece giriyorsunuz. Ona ayak uydurabiliyor olmamız bence bizim en büyük zorluğumuz oldu bu güne kadar. Geri kalan işler bir şekilde halloluyor, stres olmadıktan sonra yaratma kabiliyeti olan insanlarız. 68
Lokasyon seçimlerinizi neye göre yaptınız ve bu tür alternatif ofis mekanların çoğalacağını düşünüyor musunuz? İlk adresimiz Sanayi Mahallesi idi, çok marjinal bir ürün oldu bizim için ve bölge de bizden sonra değişti. Şu anda orada Google Dome Projesi,Habita isimli yeni açılan ortak bir çalışma alanı, İmpekta sosyal girişimcilik çalışma alanı var, yani bölgede bir kalkınma söz konusu. Ama uzun vadede akibeti ne olacağı bilinmediği için çok fazla yatırım yapılmıyor oraya. Bizim o bölgeyi ilk seçmemizin sebebi ekonomik nedenler ama aynı zamanda ruhunu da çok seviyoruz, oraya girer girmez İstanbul’dan br kopmuşluk hissi oluşuyor. Bütün lokasyonlarımızda metroya yakınlık çok önemli, her türlü toplu taşımaya lokasyonun yakın olması lazım ki yaşam kalitenizi bozmasın. Bizim sektördeki oyuncular en fazla dokuz bin on bin metrekare yönetir, biz ise Mart ayında açılacak yeni ofis ilavelerimiz ile birlikte sekiz bin metrekareye bir buçuk yılda gelmiş olacağız. Levent adresimizin üst katında şu anda iki katlı yüz ofislik bir proje yapılıyor, bu da bizi Leventte tek adreste en büyük merkez yapacak.q Ocak 2017, 34.Sayı
Kolektif house yeni nesil paylaşımlı ofis anlayışı ile Levent’teki yeni gizli arka bahçesini Kontra Mimarlık tasarımıyla açtı. Toplamı 2700 m2; 1500 m2 giriş ve 1200 m2 asma katı ile eski bir brode fabrikası olan mekân, farklı üyelik tiplerine uygun 75 kapalı ofis ve 150 gezgin üyeye hizmet verebilecek şekilde yapının konjonktürüne uygun olarak tasarlandı. Ateş tuğlası, ham demirler, brüt beton, OSB, cam ve ahşap gibi malzemelerin harmanlanmasıyla ortaya çıkan proje, şehrin iş merkezinde farklı ve endüstriyel stiliyle dikkat çekiyor. Yapının duvarlarından çıkan orijinal ateş tuğlası korunarak, yapının endüstriyel geçmişine gönderme demir doğramalar ile ofislerin ortak dili oluşturulurken her ofisin kurumsal kimliğini sergileyebileceği grafik çalışmalarına uygun boş pano duvarlar bırakıldı. Şehrin merkezinde yeşil, nefes alan bir ofis yaşamı yaratmak amacıyla ahşap teraslarla peyzajın iç içe girdiği ofis bahçeleri yaratıldı. İç mekân toplantı odalarında da yeşil ofis yaklaşımı ile birbirinden farklı doğayı çağrıştıran grafikler ile suluboya efektli, halılar kullanıldı. Birbirinden farklı altı toplantı odası tasarımıyla hem kurumsal toplantılara hem de rahat toplantı alanları ile kullanıcılara farklı konseptlerle hizmet verebiliyor. Kolektif house isminden referans alınarak farklı noktalarda analojik ‘kırma çatılı hacimler’ oluşturulurken, yine kolektif çalışmayı sembolize eden çark
mekanizmaları çeşitli obje tasarımlarlıyla mekânda yer buldu. Ortak mekânda OSB malzeme ile inşa edilmiş olan ev-ofis, telefon kulübeleri, WC alanlarında ki Amsterdam evleri gibi. Yapının önemli alanlarından biri olan event hall, çok kişi kapasiteli ahşap tribünü ve mekanik sistemi gizlemek için kademeli strüktürle oluşturulmuş yüksek tavanı ile seminer, parti, eğitim gibi sosyal içerikli organizasyonların yapılabileceği çok amaçlı bir salon olarak tasarlandı. Etkinlik olmadığı zamanlarda kedi yolundan sarkan yeşillikler ve arka fonda devamlı müzik ile rahat bir çalışma alanı olarak düşünülen mekânda, ahşap tribünlerde Fransız minderler, dönüşebilir pinpon-çalışma masası ve beanbag oturmalar var. Entellektüel gençlerin favorisi olan Geyik Cafe yüksek barı, masa, tabureleri ile bir mola, buluşma alanı olarak bu multifunction event hall alanının yeme içme mekanı olarak projede yerini aldı. Mekânda enstalasyon tadında kullanılan mobilyaların tümü, KONTRA tarafından Kolektifhouse projesine özel olarak tasarlandı ve üretildi. Ortak ofis alanlarında ve toplantı odalarında da kendi koleksiyonuna ait ©OFFICE CHAIR kullanıldı. Kolektifhouse Levent, yeni nesil ofis projesi, KONTRA’nın yenilikçi iç mekân tasarım yaklaşımı ve Meyir Gabay’ın art direktörlüğünde farklı sanatçıların bireysel çalışmalarıyla kolektif bir proje olarak ortaya çıkıyor.
70
?
KOLEKTIF HOUSE KULLANICILARI NE DIYOR Kolektif House gibi ortak çalışma alanlarını seçmenizin nedeni nedir, size sağladığı avantaj ve dezavantajlar neler Böyle bir ortamı deneyimlemiş biri olarak ofis kavramını bize tanımlayabilir misiniz ve bu ortam size sağlıklı bir çalışma alanı sağlayabiliyor mu İŞ BANKASI İNOVASYON EKİBİ Türkiye İş Bankası İnovasyon Ekibi olarak görevimiz bankamız ile girişimciler arasında köprü olabilmek, onlarla işbirlik fırsatlarını kovalamak ve hayata geçirebilmek. Kolektif House da başarıyı yakalamış, yakalama ihtimali yüksek birçok girişimciye ev sahipliği yapan şahane bir çalışma ortamı. Kolektif bizi daha çevik çalışabilen, daha hızlı aksiyon alabilen bir hale getirdi. Çünkü burada çalışmak bunu gerektiriyor. Kesinlikle sağlayabiliyor, yüksek hızda internetten başlayarak sürpriz masaj seanslarına kadar birçok hizmet bir arada. Paylaşımın yoğun olduğu, müthiş yaratıcı Ocak 2017, 34.Sayı
insanlarla bir arada olma fırsatı sağlaması, ilham verici etkinliklerin dibinizde düzenlendiği bir ortamda başka türlü bir sonuç beklenemezdi zaten.
Çalışmak istediğimiz zaman performansımızı yükselten, biraz rahatlamak istediğimizde ise bu konuda bize destek olan ofisimi çok seviyorum.
STARTUP MULTIBIEV
Geleneksel bir çalışma ortamında başlayıp kolektifin yapısına geçen biri olarak kolaylıkla söyleyebilirim ki bu çalışma ortamı performansı ciddi şekilde artırıyor. Yeni nesil çalışanların tek odak noktası doğal olarak işleri olmadığından kafa dağıtabileceği, aynı zamanda keyifli zaman geçirebilecekleri mekanlara ihtiyaçları var. Biz şirket olarak mesai saatlerinin dışında da kolektifte zaman geçirerek şirket içi birlikteliği artırıyoruz.q
Kolektif house’da benim en çok yararlandığım özellik networking şansı. Şirketim için gerekli olan hemen hemen her türlü servis ve ürünü ilk tercih olarak kolektif house’da çalışan arkadaşlarımdan temin etmeye çalışıyorum ve genellikle başarılı oluyorum. Şirketin büyüme döneminde çalışma alanı içerisinde tek focusunun kendi işi olması gerektiğini düşünen biri olarak kolektifin bana sağladığı bu rahatlığı çok seviyorum.
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
FİKİRTEPE’NİN İLK OFİS PROJESİ BUSINESS İSTANBUL PROJEMİZ İSTANBUL ANADOLU YAKASINDA TÜM ULAŞIM AĞLARININ KESİŞME NOKTASINDA BULUNUYOR. BÖLGEYİ SEÇMEMİZİN ÖNEMLİ NEDENLERİNİN BAŞINDA BU FAKTÖR GELİYOR. GÖZTEPE E-5 ÜZERİNDE GERÇEKLEŞTİRİLEN BÜYÜK ÖLÇEKLİ KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJESİNIN TEK OFİS PROJESİ OLAN BUSINESS İSTANBUL, İKİ ADADA ALTI BLOK OLARAK İNŞA EDİLİYOR.
S
VR Group olarak ofis sektöründe Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm projesini gerçekleştiriyoruz. Bulunduğumuz bölge Göztepe E-5 üstünde ideal bir lokasyonda yer alıyor. Projemiz ise İstanbul Anadolu yakasında tüm ulaşım ağlarının kesişme noktasında bulunuyor. Bölgeyi seçmemizin önemli nedenlerinin başında bu faktör geliyor. Göztepe E-5 üzerinde gerçekleştirilen büyük ölçekli kentsel dönüşüm projesinin tek ofis projesi olan Business İstanbul, iki adada altı blok olarak inşa ediliyor. Tamamlandığında toplam 270 bin m² inşaat alanında 150 bin m² kiralanabilir alana sahip olacak. Yüksek tavanlı, ferah çalışma ortamı sunan modern ofis katları “Shell&Core” tarzında tasarlıyor. 2017 Haziran ayında Business İstanbul’u tamamlamış olacak.
72
Efekta Architects tarafından tasarlanan proje, fitness center, eğlence merkezi, çarşısı, restoranları ve her türlü ihtiyacı karşılayan mağazaları ile ofis çalışanlarının hayatını kolaylaştırırken, İstanbullular için de yeni bir cazibe merkezi olacak. Kafe ve restoranlardan eczaneye, kuru temizlemeden kırtasiyeye, terziden kuaföre, butik mağazalardan spor imkanlarına kadar tüm hizmetlerin yer aldığı Business İstanbul, yeni iş konseptini büyük kent yaşamının imkanlarıyla buluşturacak. Fikirtepe’nin ilk ofis projesi Bugüne değin ofis projeleri İstanbul genelinde ağırlıklı olarak Avrupa yakasında geliştirildi. Yabancı yatırımcı açısından da Avrupa yakasındaki ofis projeleri önem taşıyordu. Ancak bu trend son yıllarda ciddi bir şekildi değişti. Anadolu yakasında önemli ofis projeleri geliştirilmeye başlandı ve yabancı yatırımcının da ilgisini çekmek konusunda başarı sağlandı. Biz de incelememizi bu yönde sürdürdük ve lokasyon açısından Anadolu yakasında en uygun olan bölgeyi seçtik.
Ocak 2017, 34.Sayı
MIMARISI, TEKNOLOJIK DONANIMI, SOSYAL IMKANLARI VE BULUNDUĞU LOKASYON ITIBARIYLE BUSINESS İSTANBUL AYRICALIKLI BİR PROJE...
SVR Group açısından Business İstanbul’un bölgenin ilk ve tek ofis projesi olması başlı başına büyük bir avantaj. Ayrıca mimarisi, teknolojik donanımı, sosyal imkanları ve bulunduğu lokasyon itibariyle Business İstanbul’un bir başka örneği bulunmuyor. Ortadoğulu yatırımcı yıllardan bu yana ofis yatırımında Avrupa Yakası’nı tercih ederdi. Ancak Anadolu Yakası’nda finans merkezi yatırımlarının hız kazanması, Marmaray’ın çok yakınındaki lokasyonumuz ve Business İstanbul’un sunduğu imkanlar sayesinde Ortadoğulu yatırımcının tercihi ilk kez Anadolu Yakası’na yöneldi. Ayrıca Körfez ülkelerinin yanı sıra Avrupa’dan da talepler alıyoruz.
MİMARINA SORDUK
?
BUSINESS ISTANBUL projesinin tasarımında çıkış noktanız ne oldu? Sosyal hayatı ve iş dünyasıyla bütünleştirmek adına projede hangi çalışmalar yapıldı? Projenin malzeme seçiminde tercihiniz ne oldu? Dış cephede nasıl bir yol izleyeceksiniz?
Fikirtepe’nin tek ve en büyük ticari adalarında yükselecek olması tasarımdaki en önemli çıkış noktamızı oluşturdu. Bu sebeple mimari dili ile hem etrafından ayrışan; bir o kadar da çevresi ile bütünleşmiş bir tasarım serüvenine başladık. BUSINESS İSTANBUL, İstanbul’un tam kalbinde, yeni açılacak Avrasya Tüneli’nin çıkış noktasında yer alacak E5 cepheli proje; Marmaray’dan Metro’ya ve Kalamış Marina’ya kadar tüm yolların kesiştiği noktada, Boğaz hattına yakınlığıyla en değerli lokasyonlardan olan Fikirtepe’de 2 etap halinde hayata geçirilecek. Zemin katlarda tasarlanan, 23 adet 60 m² ile 380 m² arasında farklı ticari alanlar içeren açık hava çarşısı; aynı zamanda geleneksel ‘ARASTA’ konseptinin günümüz koşullarına uyarlanması ile dinamik ve ferah sokak dokusunu ortaya çıkarmıştır. Bu çarşı öncelikle BUSINESS ISTANBUL ofis kullanıcılarının günlük ihtiyaçlarına cevap verecek olup; Tüm Fikirtepe Mahallesi için de bir çekim noktası oluşturacaktır.
Efekta Mimarlık Kayhan Çakanel
Kule katlarında kat bazında özel planlaması ile rahat bölünebilme özelliğine sahip olan projede, kullanılabilir net ofis alanları çeşitli m² seçenekleri bulundurmaktadır. Ofislerdeki kat yüksekliklerinin 3,80 metre olarak tasarlanması da projeye ayrı bir ferahlık katmaktadır. Böylece hayatın büyük bir kısmının geçtiği çalışma ortamlarına, m² ile birlikte m³ kavramını da kazandırmış bulunmaktadır. Özgün lounge ve açık terasları ile ofis çalışanlarına yönelik dinlenme, sosyalleşme imkânları sağlamakta, iş hayatından uzaklaşmadan aynı mekân içinde farklı aktiviteleri yaşatabilme imkânları sunmaktadır.
İÇ MEKAN MALZEMELERI, SÜRDÜRÜLEBILIR KRITERLERE GÖRE VOC DEĞERI DÜŞÜK MALZEMELERDEN SEÇILMIŞTIR. PROJE BAZINDA, BÖLGESEL VE GERI DÖNÜŞÜMLÜ MALZEMELER KULLANILMASI AMAÇLANMIŞTIR. PROJEDE SADECE IŞLETME AŞAMASINDA DEĞIL, YAPIM AŞAMASINDA DA ÇEVREYE DUYARLI BIR YOL IZLENMEKTEDIR
Belirlenmiş katlarda tasarlanan teraslı ofisler çalışanlara verimli olduğu kadar, konforlu çalışma alanları sunmaktadır. Teraslar, günümüz koşullarında kapalı alanlarda yoğunlukla çalışan ofis kullanıcılarına yönelik sağlıklı çalışma mekânları sağlamaktadır. Şanslı ofisler için ayrılan bu alanlarda, gün içindeki yoğun trafiğe bir mola vermek ya da hava koşullarına göre çalışma ortamını dışarıya taşımak için olağanüstü manzarası ile bir ortam hazırlamaktadır. Binaların tasarımında; çalışma koşullarının verimini artırmak amacıyla, batı güneşinin olumsuz etkilerini azaltacak yönlendirmeler yapılmış, cephe projelerinde bu kıstas dikkate alınarak oluşturulmuştur. BUSINESS ISTANBUL, projesi LEED GOLD sertifikasına adaydır. Doğal hidrolojiyi aksatmamak adına yağmur suyu yönetim planı uygulanmıştır. Peyzaj planı yerli ve adaptif bitkiler ve damlama sulama sistemi ile tasarlanmış verimli sulama sistemi seçilmiştir. Dış mekanlarda, ısı adası etkisi oluşturmaması adına SRI değeri düşük malzemeler kullanılmıştır. İç mekan malzemeleri, sürdürülebilir kriterlere göre VOC değeri düşük malzemelerden seçilmiştir. Proje bazında, bölgesel ve geri dönüşümlü malzemeler kullanılması amaçlanmıştır. Projede sadece işletme aşamasında değil, yapım aşamasında da çevreye duyarlı bir yol izlenmektedir. Erozyon ve sediment kontrol planları ile inşaat atıkları yönetim planları uygulanmaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
73 73
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
HYUNDAIELEVATOR, iF DESIGN ÖDÜLLÜ AKILLI ASANSÖRLERIYLE “BUSINESS İSTANBUL”DA HYUNDAI ELEVATOR TÜRKİYE, SVR GRUP TARAFINDAN FİKİRTEPE KENTSEL DÖNÜŞÜM BÖLGESİ’NDE HAYATA GEÇİRİLEN A PLUS MODERN OFİS PROJESİ BUSINESS İSTANBUL’DA 33 YÜKSEK TEKNOLOJİ ÜRÜNÜ ASANSÖRÜ İLE YER ALACAK. KABİN İÇLERİ SİYAH OLARAK TASARLANAN ASANSÖRLERDE İF DESIGN ÖDÜLLÜ HELIAS AKILLI YOLCU YÖNLENDİRME SİSTEMİ UYGULANACAK.
74
SVR Grup tarafından Kadıköy’de, kent yaşamının merkezi konumunda 550 milyon TL yatırımla hayata geçirilen ve 6 bloktan oluşan Business İstanbul’da Hyundai Elevator teknolojisi kullanılacak. Hyundai Elevator Türkiye’nin 33 asansör ile yer alacağı proje, 270 bin metrekare toplam inşaat alanı ile 150 bin metrekare kullanılabilir ofis alanına sahip. İstanbul Anadolu Yakası’nın “Dünya Ticaret Merkezi” olma iddiasıyla yapımı süren Business İstanbul, şirketlere Ocak 2017, 34. Sayı
80 metrekareden 1500 metrekareye kadar alternatifli iş alanları sunacak. Göztepe E-5 üstünde en ideal lokasyonlardan birinde yer alan Business İstanbul, metro, metrobüs ve Marmaray bağlantılarının hemen yanı başında bulunması ve yeni açılan Avrasya Tüneli’nin çıkışında konumlanması nedeniyle tüm ulaşım sistemlerinin kesişme noktasında yer alıyor. ASANSÖRLER DE AKILLI Business İstanbul’da 33 asansör ile yer alacak olan Hyundai Elevator Türkiye, asansörlerde iF Design ödüllü HELIAS akıllı yolcu yönlendirme sistemini kullanacak. HELIAS Sistemi’nde yolcular, gidecekleri katı asansöre binmeden seçebilecekler. Sistem, yolcuları gidecekleri kata
75 75
göre gruplayarak en uygun asansör kabinine yönlendirecek. Sistem sayesinde katlardaki duraklama sayıları da azaltılarak enerji verimliliği maksimuma çıkarılacak, yolculuk süresi ve bekleme süresi de en aza indirilecek. İLK SÜRÜCÜSÜZ AKILLI METRODA DA HYUNDAI İMZASI Hyundai Elevator Türkiye, Doğuş İnşaat ve Ticaret A.Ş.’nin yapımını gerçekleştirdiği Türkiye’nin sürücüsüz ilk akıllı metro projesi olan 18 kilometre uzunluğundaki Üsküdar- Ümraniye-Çekmeköy metro hattında da 196 yürüyen merdiven ile yer alıyor. Metro hattının, tamamlandığında günde yaklaşık 1.5 milyon kişiyi taşıması bekleniyor. 24 saat esasına göre 2 bin 430 personelin inşasında görev yaptığı projede çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor. Kadıköy-Tavşantepe hattından sonra Anadolu yakasının ikinci metrosu olacak olan hatta, yine bir ilk olan “peron ayırıcı kapı sistemi” kullanılacak.q
DEV PROJELERDE YER ALIYOR 2010 yılında Türkiye pazarına giriş yapan Hyundai Elevator; dünya üzerindeki güçlü referanslarıyla yakaladığı başarı ve büyümeyi burada da sürdürdü. Kısa sürede önemli ve büyük projelerde yer alan marka, 6 yılda sektörün öncelikli tercih edilen markalarından birisi haline geldi. Metropol İstanbul, Diyarbakır Havalimanı, Üsküdar-Ümraniye-Çekmeköy Metro hattı, Folkart Towers, Nidakule Ataşehir-Levent, Varyap Meridian, Water Garden, Manzara Adalar, İSTMarina, İstanbul Adalet Sarayı, Ülker Arena, Nurol Tower, ve Sarphan Finans Park gibi birçok farklı ve prestijli projede sahip olduğu ileri teknoloji ürünler ile fark yaratan Hyundai Elevator, özellikle 25 kat ve üzeri binalarda yüksek hızlı asansör segmentinde aktif olarak yer alıyor. Yakın zamanda alçak konut segmentine uygun ürünleri ile de pazarda yer almaya başlayacak.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
DÜNYANIN EN YEŞİL BİNASI: THE EDGE DÜNYANIN EN YÜKSEK BREEAM DERECESİYLE ÖDÜLLENDİRİLEN OFİS BİNASI UYARLANABİLİR VE AKILLI ÇALIŞMA ALANLARI YARATMAK İÇİN ÇOK SAYIDA AKILLI TEKNOLOJİ İÇERMEKTE. BİNA ENERJİK VE İŞBİRİIİINE DAYALI BİR ÇALIŞMA ORTAMI ARAYIŞINI ORTAYA KOYARKEN AYNI ZAMANDA EN YÜKSEK SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK SEVİYELERİNİ BAŞARIYLA ELDE ETMEKTE.
76
T
he Edge, Amsterdam’ın Zuidas finansal bölgesinde yer alan 40.000 m2’lik bir ofis binası. Küresel bir finans firması ve binanın ana kullanıcısı olan Deloitte için tasarlanmış. Proje, Deloitte’in şehir boyunca yer alan birkaç binasında yer alan çalışanlarını tek bir ortama toplamak istemesi amacıyla geliştirilmiş ve Deloitte’in dijital zamana geçişinde katalizör görevi görecek bir “akıllı bina” olarak tasarlanmış. The Edge sürdürülebilir teknolojiler ile desteklenen kökten yenilikçi bir çalışma ortamı yaratmakta. Dünyanın en yüksek BREEAM derecesiyle ödüllendirilen ofis binası uyarlanabilir ve akıllı çalışma alanları yaratmak için çok sayıda akıllı teknoloji içermekte. Bina enerjik ve işbirliğine dayalı bir çalışma ortamı arayışını ortaya koyarken aynı zamanda en yüksek sürdürülebilirlik seviyelerini başarıyla elde etmekte. Ocak 2017, 34.Sayı
PROJENIN SOSYAL SEVIYEDEKI BAŞARISINI HIÇBIR DERECELENDIRME TAMAMEN IFADE EDEMEMEKTE: MUTLU, RAHAT VE SAĞLIKLI ÇALIŞANLAR, ÇALIŞTIKLARI ORTAM YÜZÜNDEN DAHA DA VERIMLI OLMAKTA.
The Edge tasarımın ve tasavvurunun en yenilikçi yönlerini ölçmek amacıyla BREEAM sertifikası alma yoluna girmiş. Binanın ana konsepti her zaman örnek olmak, gelecek ile uyumlu bir ofis binası olarak Hollanda’da ve uluslararası arenada standartları yükselterek parmakla gösterilmek olmuş. Ancak projenin sosyal seviyedeki başarısını hiçbir derecelendirme tamamen ifade edememekte: mutlu, rahat ve sağlıklı çalışanlar, çalıştıkları ortam yüzünden daha da verimli olmakta. OVG GAYRİMENKUL’ÜN PROJE AÇIKLAMASI
Yatırımcı: OVG Gayrimenkul Tesis: Ofisler, Cafe, Atrium, Konferans Tesisleri, 2 Katlı Yeraltı Otoparkı ve 500 Bisiklet Bisiklet Parkı Boyut: 40.000 m2 Mimar: PLP Mimarlık, Londra, İngiltere İç mimar: Fokkema ve Ortaklar Peyzaj Tasarımı: Delta Vorm Groep Fotoğraflar: Ronald Tillemans Horizon Fotoworks Maliyet: 86 milyon dolar Tamamlama Tarihi: Mayıs 2015
“Sürdürülebilirlik, sertifika almaktan çok daha öte bir şeydir. Bir binanın genel konforu, üretken ve sağlıklı bir ortamda çalışacak sakinleri için verimliliği anlamına da gelmektedir. Dahası, ilham veren, sağlıklı bir çalışma alanı iş dünyasında yetenekleri kendine çekmekte ve çalışanların memnuniyetini artırmaktadır. The Edge gibi bir çalışma ortamı daha düşük enerji ve bakım masraflarına, azalan hastalık izinlerine, artan verimliliğe ve böylelikle daha iyi bir finansal performansa yol açmaktadır. BREEAM kriterleri sayesinde kullanılan yapı malzemeleri ve metrekareye düşen maliyet oldukça azalmıştır. BREEAM sertifika sistemini kullanarak tasarımımızı “Sınırlara” taşıdık. BREEAM binalar arası sürdürülebilirlik değerlendirmesine izin verdiği için akıllı ve verimli binaların küresel çapta gelişimini hızlandırmakta. BREEAM sertifikaları sürdürülebilir projelere yönelik talepleri artırmakta, binaları kendi çevrelerine yaptıkları etkilere göre sınıflandırmakta ve yasal yeterliliklerin ötesine geçen binaları ödüllendirmektedir.”
ÖRNEK ALINACAK YENİLİKLER BREEAM takımın, ürettiği kadar enerji kullanmakla kalmayıp aynı zamanda enerji de üreten bir ofis binası üretmesine yardımcı olmuş. The Edge mukayese edilebilir diğer ofis binalarına göre %70 oranında daha az elektrik kullanmakta. Çatısı ve güneye bakan cephesi Avrupa’daki ofis binalarında var olan en yüksek sayıda fotovoltaik panele sahip ve bir aküfer termal enerji depolama sistemi ısıtma ve soğutma için gereken tüm enerjiyi sağlamakta. Bu depolama sistemine yerleştirilen bir ısı pompası verimliliği ciddi oranda artırmakta. Bu ve bunun gibi diğer çeşitli yenilikler The Edge’in yenilik puanlamalarında özellikle iyi puanlar elde etmesini garantilemiş. Kullanım, hareketlilik, ışık seviyeleri, nem ve ısı sürekli olarak ölçülmekte ve akıllı teknolojiler kullanan -Ethernet ile çalışan LED ışık sistemi gibi- bina sistemleri azami verimlilik sağlamakta. Bununla birlikte, The Edge’in en önemli sonucu yalnızca kullanıcılarının su ve enerji kullanımını azaltması değil, aynı zamanda projenin yeni teknolojilerin, yeni tasarım yöntemlerinin ve yeni çalışma yollarının makul ve yüksek kaliteli bir örneği olarak benimsediği rol olmuş. ANA ÇEVRESEL ÖZELLİKLER Yönelim Binanın yönelimi güneş yolu temelli tasarlanmış. Bir atriyum binayı kuzeyden gelen güneş ışığı ile doldururken, güney cephedeki güneş enerjisi panelleri çalışma alanlarını güneşten korumakta.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
77 77
78
Cepheler Her bir cephe, yönelimi ve amacına göre özel olarak tasarlanmış: • Güney, doğu ve batıdaki yük taşıyan duvarlar termal kütle ve gölgeleme sağlamak için daha küçük aralıklı, ayrıca havalandırma için açılabilir paneller içermekte. • Güney cephenin hava klapeleri güneş açılarına göre tasarlanmış ve ofis alanları için ek gölgeleme sağlamakta, bu yolla güneş ısısı birikimini azaltmakta. • Güney cephenin güneş panelleri bütün akıllı telefonları, dizüstü bilgisayarları ve elektrikli araçları şarj edecek kadar yeterli miktarda sürdürülebilir enerji sağlamakta. • Kuzey cepheler oldukça saydam ve otoyoldan gelen gürültüyü azaltmak için kalın cam kullanmakta. • Atriyum cephe tamamen saydam ve su yolu ötesindeki manzarayı görmeyi mümkün kılmakta, kuzeyden gelen ışığı sürekli olarak içeri çekmekte. Akıllı Aydınlatma Binanın Ethernet ile çalışan LED ışıklandırma sistemi 30.000 sensor içermekte ve insan varlığı, hareketlilik, aydınlatma seviyeleri, nem ve sıcaklığı sürekli olarak ölçülmekte, enerji kullanımını otomatik olarak ayarlamaya imkân vermekte. Güneş Panelli Çatı Toplamda 6000 m2’lik solar panel, cephelere, çatıya ve uzaktan beslemesi için Ocak 2017, 34.Sayı
Amsterdam Üniversitesi binalarının çatılarına yerleştirilmiş, bu yolla çevre enerji kaynaklarını da beslemekte. Enerjinin Yeniden Kullanımı Atriyum çalışma alanı ve dış çevre arasında bir tampon işlevi görmekte. Ofislerden gelen atık hava atriyum alanında yeniden kullanılmakta. Atriyumdaki hava tepesinden dışarı verilmekte ve bu işlem sırasında tepeye yerleştirilmiş olan ısı değiştirgecinden geçmekte, bu yolla içinde kalan ısı da değerlendirilmekte. Yağmur Suyu Kullanımı Çatı üzerinde toplanan yağmur suyu tuvalet sifonlarında ve atriyum içindeki yeşil teraslar ile binayı çevreleyen diğer bahçe alanlarında sulama amaçlı kullanılmakta. Termal Enerji Deposu İki 129 metre derinliğinde kuyu aküfere bağlanarak termal enerji fazlalıklarının yer altında depolanmasına imkân tanımakta. Ethernet Üzerinden Aydınlatma The Edge’de Philips ile birlikte yeni bir LED aydınlatma sistemi geliştirildi. Ethernet üzerinden Aydınlatma (LoE) adı verilen LED sistemi Ethernet ile çalışmakta. %100 IP temelli olan bu sistem her bir aydınlatmayı bilgisayarlar ile kontrol etmeyi mümkün kılmakta, değişikliklerin hızla ve asılı tavanlara erişmeden yapılabilmesine imkân
ÇATI ÜZERINDE TOPLANAN YAĞMUR SUYU TUVALET SIFONLARINDA VE ATRIYUM IÇINDEKI YEŞIL TERASLAR ILE BINAYI ÇEVRELEYEN DIĞER BAHÇE ALANLARINDA SULAMA AMAÇLI KULLANILMAKTA.
79 79
tanımakta. Armatürler aynı zamanda Philips’in “kodlu ışık” sistemi ile donatılmakta, sistem akıllı telefonlar yoluyla 20 metreye kadar varabilen ve bilinen WiFi ya da far sistemlerine göre çok daha hassas bir lokalleştirme sistemini olanaklı kılmakta. The Edge’e bu armatürlerden 6,000 adet kadar yerleştirilmiş ve yarısında hareket, ışık, kızılötesi ve ısı saptayan ek bir çoklu algılayıcı bulunmakta. Philips LoE LED sistemi tüm ofis alanlarında kullanılarak, geleneksel TL-5 aydınlatma sistemlerine göre %50’ye varan olanlarda enerji verimliliği sağlamış. LoE sistemi yoluyla günlük bina kullanımı denetlenebilmekte. Bu veri kurum idarecilerine BMS yoluyla iletilerek aşağıdaki durumlara imkan tanımakta: • Bina içindeki insan varlığına yönelik uzaktan (anonim) bilgilendirme. Isınma, soğutma, temiz hava ve aydınlatma tamamen IoT (Nesnelerin İnterneti) entegredir ve kullanıma göre her 20 metrede bir kontrol edilmektedir. Kullanıcısı olmayan alanlarda neredeyse hiç enerji kullanılmamaktadır. • Yiyecek artığının önüne geçmek için öğle yemeği zamanlarında gerçek zamanlı tarihsel veri, trafik ve hava bilgisine dayalı bina
içinde var olan insan sayısı tahminleri. • Kullanılmayan odaların temizlik sırasında atlanması. • İdarecilerin değişmesi gereken avizeler için bilgilendirilmesi. • Kağıt ihtiyacında olan yazıcıların ihbarı. Mobil uygulama - kişiselleştirilmiş çalışma alanları Her çalışan binaya akıllı telefonlarındaki bir uygulama yoluyla bağlıdır. Çalışanlar bu uygulamayı kullanarak boş park yeri, boş masa ve diğer çalışanları bulabilmekte, tesisler ile ilgilenen takıma sorunlarını bildirebilmekte, hatta bina içinde yönlerini bulabilmektedir. Çalışanlar, bina içinde çalışmak istedikleri herhangi bir yerdeki ısı ve ışık seviyelerini mobil uygulama yoluyla düzenleyebilmektedir. Uygulama, çalışanların kahvelerini nasıl sevdiklerini hatırlamakta ve farkında olmaları için enerji kullanımlarını takip etmektedir. Ekolojik koridor Binayı yakınındaki otobandan ayıran yeşil alan, ekolojik bir koridor görevi görmekte, hayvanların ve böceklerin alandan güvenle geçmelerine olanak tanımaktadır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
BÜROTİME TASARIM STRATEJİSİNİ SÜRDÜRÜLEBİLİR FARKINDALIK ÜZERİNE KURGULUYOR... İŞ VE YAŞAM DENGESİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİR DÜŞÜNCE ÜZERİNDEN İLERLEDİĞİ FİKRİNE İNANAN BÜROTİME, OFİSLERDEKİ ÇEŞİTLİ KULLANIM SENARYOLARINI GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURARAK, ÇALIŞANLARIN GÜN İÇERİSİNDEKİ FARKLI İHTİYAÇ VE BEKLENTİLERİNİ KARŞILAYACAK TASARIMLAR GELİŞTİRİYOR.
80
Sam
Çalışma kültürünün masa başından sosyal mekânlara, insan odaklı tasarım anlayışına evrildiği günümüzde, iş ve yaşam dengesinin sürdürülebilir düşünce ve esneklik kavramları üzerinden şekillendiği yeni nesil ofis yaklaşımları, modern çalışma alanlarının standardize kavramlar yerine bireysel çözümler sunan, yaratıcı alternatiflere ihtiyaç duyduğunu gözler önüne seriyor. Ofis genelinde hareket serbestliği sağlanması, kişisel çalışma alanları yerine geliştirilen çok işlevli çalışma alanları, ev sıcaklığı ve mahremiyetini hissettirebilecek özel alanlar yeni nesil modern ofislerin en belirgin özellikleri arasında yer alıyor. İhtiyaca göre değişen form ve fonksiyonlar, masaya bağımlılığın ortadan kalkması, dijital sürecin hayatımıza entegre oluşuyla gelişen yeni mesleki tanımlar çalışma hayatında yaşanan dönüşümü net bir şekilde ortaya koyarken; ofislerdeki hiyerarşik algının da giderek Ocak 2017, 34.Sayı
yok olmaya başladığının sinyallerini veriyor.Teknolojinin hayatımıza girmesiyle, Türkiye’de gelişen yeni iş modelleri ve dijitalleşme süreci, ofis kültürü ve çalışan beklentilerini oldukça etkiledi. Örneğin “co-working space” kavramını günümüze taşıyan Urban Station, Home Office, Workinton gibi mobil çalışanlara yönelik en iyi hizmeti vermeye çalışan sanal ve resmi ofis konseptlerinin gelişimine tanık olduk. İnternet ve sosyal ağların hayatımıza dâhil olmasıyla daha hızlı iletişim kurmaya ve daha geniş etki alanları oluşturmaya başladık. Ancak yine de kurumların; çalışanların güvenlik, aidiyet, ekip ruhu, birlik olma hissi ve bir amaç uğruna değer üretmek gibi bazı temel ihtiyaçları olduğunu ve bir çalışma ortamının tüm bu gereksinimleri karşılayabilecek düzeyde tasarlanması gerektiğini unutmaması gerekiyor. Ofis tasarımlarında mekânsal olarak kalite ve işlevselliği arttırmak, çalışanların performans düzeyini etkilediği gibi üretkenliklerine de katkı sağlıyor.
Era Opsiyonel Seri
OFİSLER YAŞAM ALANI HALİNE GELDİ Günümüzde birçok şirket, ofis tasarımını kurum kimliği etrafında şekillendirirken dekorasyon kaygısıyla hareket ediyor. Aktif olarak iş hayatında yer alan Y ve Z kuşağının bulunduğu ortama aidiyet duyması ve kurum kültürüne bağlılık gösterebilmeleri için de ofis dekorasyonu azami önem arz ediyor. Ancak teknolojiyle birlikte alışkanlıklarımızı değiştiren dinamik ofis kültürü; çalışanların bireysel ihtiyaçlarını, iş yerinde ergonomiyi ve konforu ön planda tutuyor. Çalışma alanları yerine yaşam alanları oluşturma olgusu, betonla metalin birleştiği standardize tasarımlar yerine, soft ve nötr tonların ahşapla birleştiği samimi, doğal ve ev rahatlığı sunan mekanların yaratılmasını öngörüyor. Ofisi yaşam alanı olarak ele alan ve çalışanın kendini iyi hissedeceği alanlar oluşturma gayesi, yıllar içinde süregelen değişimle ofis ve evlerde uygulanan iç dekorasyon ve mobilya tercihlerinin iç içe geçtiğine dikkat geçiyor. Son birkaç yıldır ofislerin dışında evler ve cafélerde de görmeye alıştığımız “Rustik Endüstriyel Dekorasyon Akımı”; net çizgilere sahip, ana hatlarda sert ve çarpıcı dokuların yer aldığı bir tasarım dili olarak göze çarpıyor. Bu tarzın püf noktaları olarak öne çıkan tekstil ürünlerindeki harf detayları, vintage aksesuar seçimleri ve bitki kullanımı, geleceğin ofis dekorasyonunda da kendini göstermeye devam edecek. ‘Bring Your Own Device’ (Kendi Cihazını Getir) olgusunun ‘Bring Your Own Déco’ya dönüştüğü profesyonel yaşamda, çalışanların kendi özgün fikirlerini yansıttığı tasarımlarsa (eskiz, poster, resim, boyama vb.) ofis girişlerindeki yerlerini almaya çoktan başladı bile!
Son yıllarda revaçta olan minimalist tasarımların etnik ve bohem detaylarla buluşması fütüristik algıyı desteklerken, çalışanın doğada olma isteğini de yansıtıyor. Endüstriyel stil akımında dekorasyonun en önemli parçalarından biri olarak nitelendirilen ve sürekli göz önünde olan kiriş ve kabloların aksine, teknolojik ayrıntıların gizlendiğine tanıklık ediyoruz. Tüm bu ön bilgiler ışığında bugün de olduğu gibi geleceğin en büyük ofis trend alarmının hayal edilebilir ve kişiselleştirebilir çalışma alanları sunmak olduğu söylenebilir. SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM, SÜRDÜRÜLEBİLİR TASARIM… Tasarımda her ne kadar işlevsellik, görünüm ve kullanıcıda uyandırdığı his temel alınsa da; günümüzde değişen çevresel uygulama ve farkındalıklar tasarımcı ve üreticileri yeni bir yaklaşım olan “sürdürülebilirlik” kavramını benimsemeleri yönünde zorluyor. Böylece çevre bilinci ve sürdürülebilir tasarım kavramları, geleneksel tasarım ve planlama süreçlerinden
uzaklaşarak farklı bir boyut kazanıyor. Sahip olunan bilgi, beceri ve esneklik anlayışıyla geliştirilen tasarımların yaratım sürecinde sosyo - çevresel faktörler önemli rol oynuyor. Bu yüzden ekonomik sürdürülebilirlik uygulamaları kadar, sosyal sorumluluk bilinci de tasarım süreçlerinde devreye giriyor. Şu sıralar sıkça duyduğumuz “sürdürülelebilir tasarım” kavramı, küresel düzlemde gerçekleşen teknolojik inovasyonun çevresel, sosyal ve ekonomik açıdan kesişim noktası olarak nitelendirilebileceği gibi; gelecek kuşakları olumsuz sonuçlardan koruyabilecek kararlar almak şeklinde de yorumlanabilir. Bu doğrultuda mobilya ve yapı kollarında yer alan tüm sektör profesyonelleri, kentsel planlamadan mimari proje ve ürün tasarım sürecine kadar bu amaca yönelik faaliyet göstermektedir. Bürotime’ın benimsediği sürdürülebilirlik anlayışının temel ilkesi; yenilikçi ürünlerini insan, çevre ve tasarım unsurlarını gözeterek hayata geçirme tutkusuna dayanmaktadır. Uygulamaya koyduğu Piet
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
81
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
Diamond
BÜROTIME, 2014 YILINDA GREENGUARD ÇEVRE ENSTİTÜSÜ’NE BAŞVURARAK SERTİFİKA SÜRECİNE DÂHİL OLMUŞ VE TÜRKİYE’DE KOLTUK VE MOBİLYA ÜRÜN GRUBUNDA GREENGUARD GOLD SERTİFİKASI ALMAYA HAK KAZANAN İLK OFİS MOBİLYA ÜRETİCİSİ ÜNVANINI ELDE ETMİŞTİR.
82
EYS (Entegre Yönetim Sistemi) politikası çerçevesinde çevre ve insan sağlığını riske etmeyecek hammadde kullanımını, atıkları azaltmayı ve geri dönüşüm oranını arttırmayı kendine ilke edinmiştir. Konya Organize Sanayi Bölgesi’nde sahip olduğu 140.000 m2’ lik tesislerinde faaliyete başladığı günden itibaren üretim teknolojisinde gerçekleştirdiği modernizasyon çalışmaları, çevre dostu altyapısı ve sürdürülebilir çevre politikalarıyla dünya standartlarında üretim gerçekleştirmektedir. Çevresel ve ekonomik sürdürülebilirlik uygulamaları kadar genç yeteneklere ilham veren ve kadınların iş yaşamına eşit ve etkin katılımını destekleyen insan kaynakları politikalarıyla da sürdürülebilir bir geleceğin mümkün olacağına inanmaktadır. 2012 yılından bu yana katıldığı yarışmalar, bünyesinde düzenlediği staj ve intern mühendislik programları ile üniversite- sanayi iş birlikleri içinde yer almaya özen göstermekte ve Türkiye’de üretici firmalarla profesyonel tasarımcıları, akademisyenleri ve sektöre ilgi duyan genç, dinamik tasarımcı ve mimar adaylarını desteklemektedir. Mesleki bir eğitim olarak nitelendirilen “Intern Mühendislik” uygulaması, programa katılan genç mühendis adayları, işveren ve yeni mezun arasında belirlenen deneme Ocak 2017, 34.Sayı
süresini de ortadan kaldırmayı ve bünyesinde çalıştığı firmanın nitelikli ara eleman açığını gidermeyi amaçlamaktadır. Sürdürülebilir tasarımın ölçüsü ve kullanım alanı ne olursa olsun kullanıcıya fiziksel ve psikolojik yönden fayda sağlamalı ve çözüm sunmalıdır. Bürotime, tasarım stratejisini yaşam kalitesini arttıran ve ekosistemi koruyan ürün alternatifleri çerçevesinde kurgulayarak yola çıkmıştır. Bu gereksinimden hareketle kullanıcıya iç mekân hava kalitesi yüksek ortamlar sunabilmek için, 2014 yılında GREENGUARD Çevre Enstitüsü’ne başvurarak sertifika sürecine dâhil olmuş ve Türkiye’de koltuk ve mobilya ürün grubunda GREENGUARD Gold sertifikası almaya hak kazanan ilk ofis
mobilya üreticisi unvanını elde etmiştir. Bu sayede LEED ve BREEAM gibi dünyada tanınırlığı ve bilinirliği en yüksek yeşil bina sertifikaları talep eden kuruluşların ilk tercihi olurken, doğal kaynakların verimliliğine odaklanarak sürdürülebilirlik farkındalığını arttırmayı hedeflemektedir. Bürotime olarak; değişen ofis kavramının geleceğin trendleri ve akıllı teknolojileri ekseninde ne kadar evrilse de insan hayatının bir köşesinde hep var olacağına inanıyor; karşılıklı iletişim ve paylaşım gibi değerlerin çalışanların bir aradayken daha etkili hissedilebileceği duygusunu taşıyoruz. Bizim için asıl önemli olan, geliştirdiğimiz ürünler ve sunduğumuz hizmetin insanlığa ve çevreye bir katma değer olarak yansımasıdır.q
Point
83
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
GELIŞMIŞ BASITLIK
ATTACH MASA SISTEMİ LAMMHULTS İLE BİRLİKTE ATTACH MASA SİSTEMİNİ GELİŞTİRDİK. ATTACH MASA BASİTLEŞTİRİLMİŞ TASARIMI İLE KOLAY MONTE EDİLEN AYAK MEKANİZMASI, FARKLI BOYUT VE ŞEKİL ALTERNATİFLERİYLE KULLANICIYA SUNULMUŞTUR.
84 TROELS GRUM-SCHWENSEN
Ofisler, çalışma ortamı olmanın yanı sıra, günün büyük bir kısmının geçtiği yaşam alanları. Ofis mobilyalarının rahat ve şık olması dışında, fonksiyonellikleri ile ortamdaki çalışma temposuna uymaları da çok önemli, bu doğrultuda tasarım stratejilerinizi nasıl kurguluyorsunuz? Farklı alan ve kullanım ihtiyaçlarına göre çözümcül, esnek ve basit formda ürünler tasarlamak uzun süredir üzerinde çalıştığım bir konu. İsveçli mobilya üreticisi Lammhults için tasarladığım Attach masa sistemi bu alanda farklı mekan ve ihtiyaçlara tam olarak cevap vermektedir. Gerek yerçekiminin etkisiyle kendi kendini kilitleyen ve oturma elemanlarının sayısına göre kolayca ayarlanabilir ayak Ocak 2017, 34.Sayı
sistemi, gerekse masa tablasının istenilen ölçü ve şekle göre adapte edilebilirliği gibi özelliklerin hepsi bu amaca hizmet etmektedir. Kuşak değişimleri, kurumsal yapılanmanın iş hayatında yaygınlaşması, işveren ve çalışan profillerinin dönüşümü ve çalışma hayatının teknoloji ile iç içe ve hızlı ilerleyişi gibi etkenler ofis mobilyası tasarımlarınıza nasıl yansıyor? Bir çok tasarım gibi Attach masa sistemi de şirketlerin kendi iç organizasyon veya mekan değişikliğine entegre olabilecek şekilde tasarlandı. Masanın ölçülerindeki esneklik, kolay montaj özelliği, kablolamanın ihtiyaca göre sağlanması değişken bir yapıya kolayca ayak uydurabilecek nitelikte. Ofis mobilyalarının insan sağlığına, iç mekan kalitesine katkısı ve ofis mobilyalarında sürdürülebilir tercihler üzerine yaptığınız çalışmalardan bahsedebilir misiniz?
ve boyutlarda kullanıcıya sunuldu. Böylece mimarların ve iç mimarların talepleri doğrultusunda mekanları dengelemek ve mükemmelleştirmek hatta mekana özel mobilya yapılmış gibi hissetmek mümkün olabilir. Bu anlamda sadece mekan kalitesine değil, insanın çevresiyle barışık olmasına katkıda bulunuyoruz. Masanın net ve dinamik çizgisi insanın ruh halinde bir dinginlik sağlar. Tek parçadan oluşan bitişli tasarımlarla mekanın dengesini iyi kurmak gerekir. Bazen çok hafif ve basit parçalarla sağlanabilir. Geniş perspektifte bakarsak, yaşadığımız dünyaya ve çevresinde yaşayanlara önem vermeliyiz. Bu sebeple sadece geri dönüşümlü malzemeleri kullanmak yetmez. Aynı zamanda ömrünü tamamlayan parçaların kolaylıkla ayrıştırılıp yenilenebilir mobilyalar tasarlamak gerekir.q
Tasarımda insan faktörü önceliğimizdir. İnsan davranışları, ergonomisi, ihtiyaçları tasarımı oluşturur. Bir mimar olarak bu şekilde eğitildim ve tasarımlarımda önceliğim her zaman bu olmuştur. İç mekan kalitesi çeşitli faktörlere bağlıdır. Bunların en önemlilerinden biri gün ışığıdır. Odaların ve pencelerelerin doğru konumlandırılmasıyla gün ışığının içeri girmesi sağlanmalıdır. İnsanın çevresel etkileşimi açısından mekan oranları da bu noktada önemlidir. Diğer önemli faktör ise nesne ile mekan arasındaki denge hissidir. Mekanlardaki nesnelerin doğru konumlandırılması gerekir. İnsan hareket alanı ile nesnelerin oda içindeki yerleşimleri doğru hesaplanmalıdır. Bazen bunu standart mobilyalarla başarmak mekana bir meydan okumadır. Bu nedenle ben Lammhults’la birlikte Attach masa sistemini geliştirdik. “Gelişmiş basitlik” amacı doğrultusunda çok az malzeme ve kolay kilitlenen ayak mekanızması ile Attach masa sistemi kişiye özel şekil E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
85
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
DİYALOG OFİS, OFİS MOBİLYASINDA LİDER MARKALARIN TEMSİLCİSİ DİYALOG OFİS’İN HEPSİ FARKLI ALANLARDA LİDER OLAN FİRMALARI, İNSAN VE YAŞADIĞI ÇEVRE FAKTÖRÜNÜ GÖZ ÖNÜNE ALARAK; VERİM, İŞLEV, AKUSTİK, ERGONOMİ VE ESTETİĞİ HARMANLAYIP, ÜSTÜN HİZMET KALİTESİYLE MÜŞTERİLERİNE EN DOĞRU ÜRÜNLERİ VE PROJE ÇÖZÜMLERİNİ SUNMAKTADIR.
86
Sedus
D
iyalog Ofis, 2000 yılından beri ofis mobilyasında lider markaların temsilciliğini üstlenmekte. Kimisi yeşil akımın da öncülüğünü yapan bu firmalar sırasıyla: Sedus, Lammhults, Renz, Abstracta, Helland, Caloi, Italiana Divani, &’Costa, Saas, Bericoplast, Kinnarps ve Kinnarps’ın bünyesinde barındırdığı Materia, Scandiform, Nordic Care, Drabert, Martinstoll.
Ocak 2017, 34.Sayı
Diyalog Ofis’in hepsi farklı alanlarda lider olan bu firmaları, insan ve yaşadığı çevre faktörünü göz önüne alarak; verim, işlev, akustik, ergonomi ve estetiği harmanlayıp, üstün hizmet kalitesiyle müşterilerine en doğru ürünleri ve proje çözümlerini sunmaktadır. Sedus, Alman menşeli bir mobilya firması. Bir ofiste ihtiyaç duyulan; çalışma istasyonları, çalışma koltukları, kesonlar, dolaplar, akustik seperatörler ve paneller,
Abstracta
Lammhults
toplantı masaları vb. tüm hareketli mobilyaları üretmektedir. Yeşil akımın öncüsü bu firma ürünlerinde insana ve doğaya zarar verecek hiçbir malzeme kullanmadığı gibi en küçük vidası dahi Sedus’un Almanya’daki fabrikalarında üretilmektedir. Sedus ürünleri, ergonomi, fonksiyon ve ihtiyaca göre ortaya çıkmakta ve birçok testten geçerek kullanıcıya sunulmaktadır. Ürün yelpazesinin genişliği, malzeme ve renklerdeki çeşitlilik, klasik hücresel çalışma gruplarının aksine keyifli bir çalışma ortamı sunuyor. Ofiste uzun saatler oturarak çalışan kişilerin motivasyonunu ve iş verimliliğini artırmak için hareketli mobilya yerleşiminde ‘’ Place 2.5 ‘’ adı altında bir konsept uygulanmakta. Place 2.5 konsepti; vakit geçirilen üç zaman dilimi olan ev, iş ve eğlence zamanlarını ofise taşımak anlamına gelmekte. Diyalog Ofis Sedus ürünlerini önerirken bu amaç doğrultusunda en doğru ürünleri sçerek projelere uygulamaktadır. Lammhults’un tasarımları genel ve sosyal alanlar içindir. Menşei İsveç’ tir. El işçiliğinin ve endüstriyel üretim en güzel şekilde harmanlanır. Ürünler bir insanın kullanım ihtiyacına göre optimum düzeyde tasarlanır, gereksiz hiç bir detay ve süsleme yoktur. Yalın ve sade çizgisinin yanı sıra kullanışlı mobilyalar üretir. Bir çok ünlü tasarımcıya bünyelerinde yer veren Lammhults, XWorks adı altında tasarım öğrencilerinin projelerini de üretmektedir. Lammhults genel ve sosyal alanlar için modüler oturma grupları, toplantı sandalyeleri, toplantı masaları, bar
87
SEDUS ÜRÜNLERİ, ERGONOMİ, FONKSİYON VE İHTİYACA GÖRE ORTAYA ÇIKMAKTA VE BİRÇOK TESTTEN GEÇEREK KULLANICIYA SUNULMAKTADIR. sandalyeleri, restoran ve kafe mobilyaları, havalimanı ve lounge oturma grupları, sofalar vb. ürün çeşitleriyle projelerde yer alır. Lammhults ürünleri tasarlandıktan sonra, özenle üretilir ve 25-30 yıllık ustaların elinden çıkar. Daima yeniliklere açıktır. Abstracta ürünleri günümüzün en önemli sorunlarından biri olan gürültü kirliliğine, tavandan asılıp, duvara monte edilen ve bağımsız hareket edebilen ürünlerle akustik çözümler sunar. Akustik terminolojisinde bulunan en önemli üç terim olan ses emme, difüzyon ve sesi zayıflatma özellikleri, farklı değerlerle Abstracta ürünlerinin hemen hemen hepsinde vardır. Her ürünün tüm akustik değerleri ölçülmüş ve tüketici bilgisine sunulmuştur. Etrafımızdaki sesler; binanın temel sesleri, birbirleriyle veya telefonda konuşan insanlar, zil sesleri, sesin yankılanması vb. birçok gürültü, çalışanların iş verimliliğini ve sağlığını olumsuz etkiler. Abstracta ürünleri, ofislerde, toplantı salonlarında, restoran ve kafelerde, hastane ve kütüphane gibi projelerde önceden belirlenerek veya E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Renz
Scandiform, Nordic Care, Drabert, Martinstoll vb. markaları da bünyesinde barındırmakta. Kinnarps özellikle küresel çapta anlaşmalı olduğu kurumsal firmaların ofis ve genel alanlarla ilgili tüm ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Helland, Norveç menşeli bir firma olup hastane, hasta ve yaşlı bakım evleri için mobilya üretmektedir. Özel bakım gerektiren hasta ve yaşlıların tamamıyla rahat edeceği ürünler tasarlar. Rahatlığın yanı sıra hijyen açısından da kullandığı kılıflar değişebilir ve yıkanabilirdir. Caloi, konferans koltukları üreten İtalyan markadır. Konferans salonu ve seminer salonlarıyla Türkiye‘de bir çok projede yer almıştır.
88
Saas Alman ve &’Costa İtalyan menşeli obje aydınlatma firmaları. Her ikisinin de tasarımlarıyla farklı çizgileri vardır. Ortam aydınlatmalarında tasarım ve işlevselliği birleştirerek dikkat çekici, etkileyici görsel ürünler üretmektedirler.
Kinnarps
sonradan şantiye tamamlandıktan sonra da rahatlıkla monte edilebilir. Kullanıldığı her ortamda akustik çözümler sunduğu gibi, ortamı renk ve şekille görsel şölene çevirebilmektedir. Renz tam anlamıyla executive ürün serisine sahiptir. Kusursuz ahşap işçiliği, detaylardaki incelik büyüleyici niteliktedir. Renz’in ürünleri son derece seçkin ve kalitelidir. Bu üstün Alman kalitesi gerek tasarımlarında, gerek malzemelerinde gerekse detaylarında görülebilmektedir. Yönetici odaları ve executive toplantı salonlarına Renz ürünleri rahatlıkla önerilebilir. Kinnarps, ofis mobilyası anlamında kendi kapsamlı üretiminin yanı sıra Materia, Ocak 2017, 34.Sayı
Helland
Diyalog Ofis, temsil ettiği ürünlerle ABank, Doğan Holding, Anadolu Grubu, Şişecam, Amerikan Hastanesi, Sabancı Vakfı, Mikla Restoran, Piri Reis Universitesi, HP, Volvo, IBM, Vodafone, Sabancı Universitesi, M.E.B. Anakara, M.Ü. Haydarpaşa Kampüsü, Iconova, The Seed Oditoryumu, GL Events, Ewe Enerji, Odeobank ve Abdi İbrahim İlaç vb. gibi birçok projeye imza atmıştır.q
Ä°LAN
90
Ocak 2017, 34.Sayı
91
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA Yeni Nesil Ofisler
DOĞADAN ILHAM ALDIK... Unigen Yapı Malzemeleri , modulyss®Karo Halı, Decoria Looselay PVC, Dickson Örgü Vinil başlıca ürün grupları olmakla birlikte, üreticisi olduğu ONTO yükseltilmiş döşeme sistemleri ile projelerinize estetik ve konfor katıyor. Modulyss® marka, karo halılar LEED değerlerini karşılayan, %100 geri dönüştürülmüş malzemeden üretiliyor. Toplam da 47 çeşit kartelası bulunan Modulyss® ‘ün son serisi “HANDCRAFT COLLECTION”
“HANDCRAFT COLLECTION” Doğadan ilham alınarak tasarlanan ve ECONYL® iplik teknolojisi kullanılan halılar, doğal ortamı hayatımızın büyük bir bölümünü geçirdiğimiz ofislere taşıyor. Okyanus derinliklerinden çıkartılan balık ağları ve diğer geri dönüştürülmüş materyaller, üstün ECONYL® geri dönüşüm sistemi ile ipliğe dönüştürülüp Handcraft koleksiyonu ile buluşturularak tekrar sizlerin kullanımına sunuyor.
İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları Mimar ismine göre alfabetik sıralanmıştır.
ALİ HIZIROĞLU
96 96
Ocak 2017, 34.Sayı
ERA ŞEHİRCİLİK MİMARLIK
Çözüm daha fazla ‘insana dair’ düşünmekten geçiyor...
GÜNÜMÜZDE ÇOK FAZLA GÖRSEL ODAKLI YAŞIYORUZ, DIĞER DUYULARIMIZI BIR KENARA BIRAKMA HALIMIZDEN HEM BIREY OLARAK HEM DE MESLEKI ANLAMDA RAHATSIZIM.
Öncelikle sizi ve ekibinizi biraz tanıyabilir miyiz? Era Mimarlık 1972’de Ertun Hızıroğlu tarafından kuruldu, birkaç arkadaş bir araya gelerek o dönemin ağırlıklı faaliyet alanı endüstriyel yapılar üzerine çalışıyorlardı ve zaman içerisinde farklı disiplinleri de bünyelerine dahil ederek karma bir ekip meydana getirdiler. Günümüzde de ekipte sadece mimarlar yok, yine karma bir yapımız var; mühendisler ve farklı disiplinlerden profesyonellerle değişik hizmetlere hitap edebilen bütüncül bir kurgumuz söz konusu. Farklı uzmanlık alanlarından profesyonellerin bir arada uyum içinde çalışmasına ve bunun özenle koordine edilmesine dayanan bir prensiple yenilikçi mimari çözümler için çalışıyoruz. İstanbul’un yanı sıra 2000 yılından beri Paris’teki ve 2011’den beri de Pekin’deki ofislerimizde yaklaşık 100 çalışanımızla her projeyi, işlevsel, estetik ve sosyal değerler açısından bulunduğu coğrafyaya özel, tasarım odaklı inovatif yöntemlerle hayata geçiriyoruz. Mimarlık aileden ötürü aşinalık taşıdığım bir ortamdı fakat tabii her bireyin kişisel bir takım duyarlılıkları ve verileri oluyor, dolayısıyla içine doğduğum bu ortamın dışına çıkmak da doğal bir süreç olarak gelişti. Lisansımı Fransa’da tamamladım. Ölçekle ilgili merakımdan dolayı ise Amerika’da kentsel tasarım üzerine master yaptım. 2000’lerin başında Era Mimarlık bünyesine katıldım. Türkiye, Romanya, Fransa, Çin gibi ülkelerde farklı projelerin şantiyelerinde, birçok orta ve üzeri ölçekte ticari, ofis, endüstriyel, karma işlevli ve kentsel içerikli projenin konsept, tasarım geliştirme ve uygulama aşamalarında deneyim kazanma fırsatım oldu. Mimarlığın sürdürülebilirlik ve ekolojik boyutu ile ilgili ülkemizde yapılan çalışmalarda bu kavramların doğru algılandığını ve uygulandığını düşünüyor musunuz? Mimari tasarımın temelinde aslında bu konuların hepsi mevcut. İyi bir tasarım bu kriterlere esasen değinmemezlik edemez. Tabii ki çok güzel çalışmalar yapan ekipler, bireyler elbette var ama geniş bir kitle tarafından net olarak doğru algılandığını düşün-
müyorum; birçok mevzuda olduğu gibi bu konuda da bir sapma söz konusu. Sürdürülebilirlik terminolojisi ve bu kavramların içeriğine dair bir ilgisizlik ve bilgi eksikliği de hakim. Genel eğilim daha çok ambalaja odaklanıp esası kaçırmak yönünde olduğundan ortaya çıkan örneklerin literatüre geçecek yeni ufuklar açıcı olmasını temin etmek de pek kolay olmuyor haliyle. Ayrıca hem dünya genelinde hem de ülkemizde yaşanan ekonomik zorlukların artmasıyla denenmemişi denemek isteyen, diğer bir deyimle “maceraya atılmak” arzusunda olan işverenler ve hatta teknik profesyoneller dahi oldukça az sayıda. Dolayısıyla bu kavramları teknik anlamda mimarinin içerisine entegre etmek konusunda yurtdışı örneklere nazaran ortam oldukça geriden seyretmekte diyebiliriz. Esasen yurtdışı örneklerin gelişimini incelediğinizde ortak bulduğum bir nokta var; o da 2008 yılında yaşanan global ekonomik kriz ile birlikte dünyanın gelişmiş ülkeleri için artan biçimde yeni bir pazar yaratma ihtiyacı doğduğu. Küresel ısınma gibi önemli bir sorunun ayırdına varıp, sıkıntıda olan ekonomik düzeni yeniden canlandıracak bir araç olarak değerlendirmeyi seçen ülkeler bu yönde araştırma geliştirmeye müthiş kaynaklar ayırdılar. Bir yandan sertifikasyon ve yönetimsel ayağını endüstriye entegre ederken, kamuoyunun da farkındalığının artmasıyla birlikte bu yöndeki tasarımların da adedi ve nitelikleri de yükseldi. Çevreye daha az zarar verecek şekilde hem bugünü hem yarını düşünen yapılar tasarlamak, üretmek ulaşılabilir hale geldi, aynı zamanda ülkelerine katma değer kazandıran bir yapı da oluştu. Temelinde çok basit bazı prensipler, yapı endüstrisinin ve hem yerel hem merkezi yönetimlerin işleyişine taşınabilse, kamuoyunda sadece geleceklerine dair değil çok yakın hatta bugün için de hayat kalitelerini artıracak kamusal alanlardaki projelerle örnekleyen kısacası bu meseleye dikkat çekecek, özendirecek işleri ortaya çıkartmaya destek olunsa değişim sağlanabilir. Bir kez kamuoyu sıkı biçimde talep etmeye başlarsa gerisi hızlanarak gelecektir diye düşünüyorum.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
97
Kısacası, mimari tasarımdan öte, daha iyi bir çevre istiyorsak, çocukların ve gençlerin eğitiminde bu olguların yer alması ile farkındalığı yeşertmek; değişimin kalıcı olmasının ve yenilikçi fikirlerin oluşmasının temin edebilmesinden geçiyor kanımca. Toprakla hiçbir bağı olmadan, doğayı deneyimlemeden büyümek ve yaşamak zorunda kalan milyonları düşündüğünüzde tabii ki bir yandan da kültürel alt yapının geliştirilmesi lazım. İnsan ve doğa sevgisini hissetmekte zorlanan bir toplumun sadece sertifika alarak o noktaya varabileceğini düşünmüyorum. Meseleyi sadece binaların enerjiyi iyi optimize ediyor olmasına indirger, çevre dostu olmayı da her binayı olur olmaz sentetik malzemeler ile mantolamak zannedersek daha gidecek çok yolumuz var demektir. Mimarlar olarak insanların içinde sağlıklı yaşayabilecekleri, mutlu ve huzurlu olabilecekleri yapılar üretmek gibi oldukça büyük bir sorumluluğunuz var, bu sorumluluğu nasıl değerlendiriyorsunuz?
98 98 UNIQ İSTANBUL
ŞEHIRLERIN OLUŞUMUNDA YAPILARIN DAHA HAFIF, DAHA AZ MALZEME KULLANAN, KOLAY DEMONTE EDILEBILIR VE HATTA HAREKETLI DAHI OLABILDIĞI TASARIMLAR OLUŞTURULABILIR DIYE DÜŞÜNÜYORUM. UNIQ İSTANBUL
Bahsettiğiniz konuda çalıştığımız gruplara bu konunun önemini elimizden geldiğince aktarmaya gayret ediyoruz. Aynı konuyu Çin’deki projelerimizde de gündeme getiriyor ve yeri geliyor mentorluk yapmak gibi bir görev üstlenmiş olarak bulabiliyoruz kendimizi. Yapılarda en temel konu insan iken, çok da fazla ön planda tutulduğunu düşünmüyorum. Maksimum metrekarenin maksimum kazanç getirdiğinden herkes çok emin; ne gibi fırsatların kaçtığı ise göz ardı ediliyor çoğunlukla. Çevre ve insana dair ağırlıklı olarak eğer yapıda ekonomik bir fayda sağlanabilecek ise bir adım atmaya yaklaşıyorsunuz. Hal böyle olunca da kurumsal olarak bunu misyon edinmiş veya geleceği görerek iyi izler bırakmayı içselleştirmiş kişilerle çalışıyor olmanız gerekiyor. Hem toplumun hem de devletin bu konuda daha duyarlı ve kararlı hale gelmesi için iyi örneklerin çoğalmasına katkıda bulunmaya gayret ediyoruz. Her konuda çok sık fikir ve yön değiştiren bir yapımız var ülke olarak. Dolayısıyla binaların da 20 – 30 sene ancak ömürleri olup olmadığı dahi tartışma konusu. Böylesi bir ortamda belki de bu kadar hızlı, bu derece ağır ve büyük yapılar yapılmamalı; ihtiyaçlar, değişimler gözlemlenerek daha farklı yaklaşımlar geliş-
Ocak 2017, 34.Sayı
gerek kalmayacak gibi. Yine de insanların birlikte olmaları ve paylaşımda bulunmaları şart diye de düşünüyorum, ancak belirli saatler içinde çalışma kısıtlamasının değişebileceğine inanıyorum.
DOĞUŞ OTOMOTİV T.M
tirilebilir. Örneğin şehirlerin oluşumunda yapıların daha hafif, daha az malzeme kullanan, kolay demonte edilebilir ve hatta hareketli dahi olabildiği tasarımlar oluşturulabilir diye düşünüyorum. Kentlere kimlik kazandıran, onları tanımlayan ‘binalardır’ diyebiliriz. Peki binaların cephe örgüsü, malzeme dili ve kent dokusu ile kurduğu ilişki sizce nasıl olmalı? Her şehrin doğasına, coğrafyasına, topografyasına göre kendine özgü bir yapısı var. Çevremizi ağırlıklı olarak oluşturan yapılar ya devlet eliyle yapılıyor ya da büyük hacimli yatırımlar oluyor ve bu yatırımların ana girdisi yine insan değil. Planlarda büyük çoğunlukla kopyala / yapıştır yöntemiyle ilerlenen bir tasarım süreci var. Dolayısıyla cepheler de böyle ortaya çıkıyor. Cephelerin içerideki yaşama dair kurgulanmadığını hissediyorum. Maalesef yeni yapılan binalarda da aynı sıkıntı söz konusu, binalar dev boyutlara gelmiş durumda ve şehir yaşamı ile ilişkileri çok zayıf. Hatta eski yapılar eksiklerine rağmen bazı yönleriyle daha insancıl diyebilirim. Bir kimlik karmaşasını toplum yaşarken şehirlerin de bundan fazlasıyla payını alıyor olması aslında şaşırtmamalı bizleri sanki. Kent dokusu bir kültür ve kimlik ürünüdür. Eğer bu ikisinin tanımı bir oransız karışım haline gelmiş ve düzenleyici kurumlar da etkisiz veya öngörüsüz şekilde hareket ediyorlarsa cephelerinizi istediğiniz kadar özenli tasarlayın tek başına bir yapının ne ölçek anlayışı, ne malzeme
bütünlüğü, ne detay özeni pek de bir varlık gösteremez. Cephe tabii ki çok önemli bir ara yüz ve enerjinin de ötesinde sosyal anlamda cidarın içeriyle, dışarıyla ve çevreyle olan ilişkisi açısından, daha etkileyici ve etkin olabilmesi için ekonomik verilerin arkasına saklanan kolaycılık alışkanlığımızdan toplumca vazgeçmeye zorlamamız gerekli kendimizi. Niceliğin vazgeçilmez çekiminin karşısında niteliğin gücünü küçük görmekten vazgeçtiğimizde bu sorunların kaybolmaya başladığını hep birlikte yaşayarak görebileceğiz. Bu sayımızda ofis binalarını ve ofis tasarımını mercek altına alıyoruz. Günümüzde işin tanımı değişiyor, çalışanlar değişiyor, dolayısıyla gelecek nesil için ofis alanlarını tasarlamamız gerekiyor. Gelecekte ofis tasarımını etkileyecek unsurlar sizce nelerdir? Aslında ben kuşak tanımlaması ile ilgili tereddütleri olan birisiyim çünkü insanları sınıflandıran ve yönlendiren bir yapısı var. Son 7-8 yıldır özellikle akıllı telefonlarla başlayan süreçten itibaren müthiş bir hızla özellikle sosyal anlamda değişmeye başladık. Bunun yanı sıra büyük şehirlerde ulaşım katlanılamaz bir problem haline gelmiş durumda. Bu yüzden Türkiye’nin büyük şehirlerindeki ofis kavramı, hızla değişen sosyal yaşantı ve ulaşım zorluğu üzerinden değişecek. Uzaktan çalışmayı tekrardan kendimize göre keşfedeceğiz ve çalışma alanlarının bu kadar büyük olmasına
Paylaşım ekonomisinin geliştiği, sosyal anlamda yönlendirmeye başladığı bir dönemde artık eskiden olduğu gibi odam, masam olsun şeklinde bir sahiplenme arzusunu geride bırakabileceğimizi düşünüyorum. Dolayısıyla tasarımlar nesnelere bağlı bir ofis yaşamından ziyade çok daha esnek, sosyal iletişime dayalı bir ofis ortamı fikrinden beslenecek. Ekonomilerin hareketi, firmaların ebatlarının ve yaptığı işlerin içeriğinin değişkenliği üzerinden de birtakım farklılıklar oluşacak. Dolayısıyla “yapayım da içinde otuz sene oturalım” şeklinde bir mantığın yaşaması büyük ölçeklerde pek mümkün görünmüyor. Bu saydıklarımın bir kısmının denenmeye başlandığını düşünüyorum, ancak örneğin açık ofis kavramı da çok yeni bir olgu olmamasına karşın bazı noktalarda hala zorlanılıyor. Sürekli ekip olarak birlikte üretmek kadar çalışanların farklı özelliklerini de dikkate alabilen, tekil olarak da düşünüp konsantre olabilecekleri çalışma ortamları kurgulayabilmek gerekiyor. Yapıların ebatlarının büyümesiyle birlikte son kullanıcı ile tasarımcı arasındaki mesafe de artmış durumda. Yatırımcıların maksimum m2’yi elde etme arzusuna, yönetmeliklerin ve uygulayıcılarının yaşamın ihtiyaçlarını, ekonomik, teknolojik ilerlemelere nazaran oldukça geriden takip edebiliyor oluşu da eklenince, son kullanıcı için düşünülmüş mekanları hayata geçirmenin büyük bir çaba ürünü olduğunu söyleyebiliriz. Örneğin ofislerde de talepler ve memnuniyetsizliklerin çözümlenebilmesi adına kalabalık çalışan kitleleri için özel ekip kurulup, yorumlar alınarak düzenlemelere gidilebiliyor. Daha mutlu olan çalışanların, bu sayede performansının yükselebildiğinin gözleniyor olması aynı tip sorunları yaşayan farklı firmaları da konuya özen göstermeye yönlendiriyor. Sürdürülebilirlik ölçütlerine uygun olarak tasarladığınız, işlevi gereği kompleks teknolojilerin entegrasyonunu da gerektiren Garanti Teknoloji Kampüsü hakkında bilgi alabilir miyiz? Proje ile Garanti Bankası’na ait Garanti TekE K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
99
INTERTECH TEKNOPARK
100
noloji kuruluşu tarafından hazırlanan veriler doğrultusunda firmanın 4000 çalışanı için yeni bir kampüs alanı oluşturulması hedeflenmekteydi. Tasarım esnasında farklı bir öneri getirerek birbirinden tümüyle kopuk bağımsız yapılar yerine daha bütüncül bir yaklaşımı tercih ettik, o da kabul gördü. Ağırlıklı olarak bölüntülerin dönem dönem değiştirilebileceği, daha serbest plan ağırlıklı bir çalışma oldu. Yapı Pendik’te E5, TEM arası bağlantı yolu üzerinde, eski Alemdar Kimya fabrikasının bulunduğu arazide yer almakta. Çevresindeki topoğrafyadan ve konumundan esinlenen bir yapı Garanti Teknoloji Kampüsü. İnşai olarak da mekânsal kurgu anlamında da çok katmanlı, sürprizli bir yapıya sahip. Esasen yapıdan, tasarladığımız bir topoğrafya üzerinde yükselen avlular, bunların etrafında şekillenen çalışma ve toplantı alanları ile bu topoğrafyanın tepeleşerek oluşturduğu boşlukları kafeterya, oditoryum, eğitim ve spor salonları, arşiv alanları, data merkezi gibi muhtelif işlevlerin sahiplendiği; açık ve dolaşım alanlarının da bu yüzey hareketlerini takip eden bir kurgu olarak söz edebiliriz. Çalışanlarına çalışma saatlerinde hem içeride hem dışarıda çalışma ve dinlenme olanağı tanıyan, şeffaf olmalarına rağmen gün ışığını mekanların içerisine kontrollü biçimde alarak, enerjiyi aktif ve verimli kullanacak cephe tasarımlarıyla bir kampüs oluşturuldu. Tabii ki altyapı anlamında gün ışığı, aydınlatma, ısıl farklılıklar, kullanıcı yoğunluğu gibi çeşitli Ocak 2017, 34.Sayı
koşullara göre kendini ayarlayabilen sistemlerden, data ve diğer altyapılara kadar birçok yöntem de tasarımın bu mekânsal kurgusunun eki değil bir parçası olarak sürecin başından itibaren projeye dahil edildi. Yapı, kullanılan malzemelerin çevreye zararlı olmamaları, yeşil alanların yerel türler ve az su tüketecek tiplerde seçilmeleri, yağmur ve gri suların toplanarak peyzajda yeniden değerlendirilmesi, atık yönetim sisteminin entegre edilmesi gibi muhtelif unsurları da içerisinde barındırmakta. Şantiye başlangıcında arazi üzerinde bulunan eski fabrika yapıları yıkılırken, geri dönüşüm için özel olarak beton, çelik, kablolar, cam, plastik vb tüm malzemeler ayrıştırıldı. Bir kısmı sertifikalandırılırken, bir diğer örneğin yıkımdan elde edilen beton kırılarak dolgu malzemesi olarak değerlendirildi. İnşaat başlamadan önce zemin kirlilik seviyeleri ölçülerek yapının ileriye dönük sağlığı için de tespit çalışmaları yapıldı. LEED Gold sertifikasını da almak üzere tasarımdan başlayan ve yapı tamamlanana kadar devam edecek olan bir çalışma da mevcut. Midek/ ERA ekibi olarak, 2017 yılında tamamlanmasını beklediğimiz yapı, ümit ediyoruz ki hem çalışanların çalışma koşullarına, hem de çevrenin gelişmesi adına olumlu katkılarda bulunur. Yapı malzemeleri yaşam döngülerinin her evresinde farklı çevresel etkilere sebep olabilir. Bu bağlamda sizce malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı?
Bu konuya dair bir takım temel unsurlar var. İklim koşullarını gözeterek malzeme seçimi yapmak, yerel malzemelere öncelik vermek, üretiminde daha az enerji harcanan ve doğada kaybolması zor olan ve çevreye zarar verdiğini bildiğimiz malzemelerden uzak kalmaya çalışarak çevreye etkiyi optimize etmek mümkün. Yanı sıra tabii daha verimli malzeme seçimleri yaparak, tasarım kararlarından itibaren hem inşaatın hem yapının yaşam döngüsünü içine alacak biçimde yaklaşmak ve uygulamak gerekli. Çevre dostu yapı üretimini düzenleyici sertifikasyon sistemlerinin getirdiği standartlar da tercih edenler için iyi birer kılavuz görevi görebilir. Peki sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Tekil olarak bir malzemeyi sevdiğimi veya tercih ettiğimi söyleyemem. Ben kombinasyonlara, koşullara ve ihtiyaca göre seçimler yapılması gerektiğine inanıyorum. Betonu, camı, ahşabı, çeliği çok seviyorum diyebilirim ama malzemeyi işleyecek yeterli donanım, kültür olmadığı takdirde sonuç da hayal ettiğinizden çok ötede kalabiliyor. Çoğu mimarın da ifade ettiği gibi malzemenin doğal olması, dayanıklı olması ama aynı zamanda yaşanmışlığı yansıtması, bunlar çok önemli özellikler ancak her zaman kullanıcının ihtiyacına cevap veremeyebiliyor. Tercih edeceğim malzeme hem kullanıcıda deneyimleyeceği bir iz bırakabiliyor, hem de farklı koşullara ve mekânsal kurguya imkan sağlıyorsa o zaman doğru bir seçim haline geliyor diyebiliriz. Günümüzde çok fazla görsel odaklı yaşıyoruz, diğer duyularımızı bir kenara bırakma halimizden hem bir birey hem de mesleki anlamda rahatsızım. Hayatı, çevremizi birçok farklı duyunun karışımı olarak algılarken, görselliğin yanı sıra diğerlerini de doyurmaya olan ihtiyacımız göz ardı etmemek gerekli. Farklı katmanların bütüncül bir biçimde düşünülüp detaylandırıldığı bir yapıda insan kendini çok daha iyi hissediyor. Kanımca temelde daha iyi bir çevre, tasarımlara ihtiyacı olan süreyi tanıyarak, yine insana dair düşünmekten ve bu doğrultuda hareket etmekten geçiyor.q
BUĞRAHAN ŞIRIN
HPP International Türkiye Ofis Yöneticisi, Mimar
102 102
Ocak 2017 , 34. Sayı
HPP ARCHITECTS
Enerji verimli yapı üretimi mevzuatlar ile desteklenmeli... ALMANYA’DAKI MEVZUATLAR YAPI ÜRETICISINI SÜRDÜRÜLEBILIR YAPI YAPMAYA ZORLUYOR. ENERJI VERIMLILIĞI KONUSUNDA ÇOK CIDDI UYGULAMALAR MEVCUT. NORMAL ŞARTLARDA BU MEVZUATLARA UYMAK ZORUNDASINIZ VE SADECE BUNUNLA BILE PROJE YEŞİL SERTİFİKA SEVIYESINE ULAŞABILIYOR. HPP’Architects’in Almanya ofisinde uluslararası projelerde çalıştıktan sonra HPP’nin Türkiye ofisini açtınız. Uluslararası bir mimarlık ofisinin Türkiye kolu olarak sizi ve ekibinizi tanıyabilir miyiz? HPP Architects 1933 yılında Prof. Hentrich tarafından kurulan bir mimarlık firması. Hentrich 1950-60 yıllarında yüksek ofis binaları yapmaya başlıyor ve daha sonra farklı partnerlerin katılımı ile ilerliyor. Şu anda 4. jenerasyonda ve 7 ortak tarafından yönetiliyor. Toplamda 350 kişilik mimari tasarım ekibi ve mühendis kadrosu var. Merkez ofisi Almanya Düsseldorf’da bulunan HPP Architects’in Almanya’da 8, yurt dışında 3 ofisi bulunuyor. HPP Architects’in diğer ofisleri Berlin, Köln, Frankfurt, Hamburg, Leipzig, Stuttgart ve Şangay’da bulunuyor. Türkiye ofisi 2012 senesinden itibaren aktif olarak mevcut, HPP Architects’in birebir sahibi olduğu bir ofis. Burada da yaklaşık 15 kişilik bir ekip var, AND Kozyatağı ile başlayarak ağırlıklı olarak ofis binaları, konut ve endüstriyel yapılar yaptık. Şu an itibariyle bitmiş iki projemiz var. Projelerin konsept taasarımından itibaren teslimine kadar bütün süreçlerinde yer alıyoruz.
Türkiye ekibimiz genç ama çok yetenekli bir ekip, HPP içerisinde en iyi tasarım ekiplerinden birine sahibiz ve bu yüzden yaptığımız binalar Avrupa’da da beğenilen binalar oluyor. Kendimden de kısaca bahsedecek olursam; İTÜ Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Almanya’da kentsel tasarım odaklı multidisipliner araştırma programına katıldım. Eğitimimin ardından iki sene Rusya ve Hollanda’da çalıştıktan sonra Almanya’da HPP Architects ekibine katıldım. HPP Architects ile yerel ve uluslararası projelerde yer aldım. Türkiye ofisini kurmadan önceki altı sene içerisinde HPP Architects bünyesinde tasarım departmanında farklı ölçek ve fonksiyonda pek çok projenin tasarımında ve uygulamasında bulundum. 2012 yılından beri de İstanbul’daki ofisi yönetiyorum, İstanbul’a gelmek ve ofisi kurmak benim fikrim idi, HPP Architects de bana destek verdi. Türkiye’de gerçekleştirdiğimiz projelerde, proje yönetimi ve üretimi Türkiye ofisimizden yürütülüyor. Projede belli aşamalara gelindiğinde Almanya’daki 7 ortak ve 20 kişilik uzmandan
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
103
BUĞRAHAN ŞIRIN
HPP International Türkiye Ofis Yöneticisi, Mimar
AND KOZYATAĞI
104 104
TÜRKIYE’DE IMAR PLANI YAPILIYOR, IKI SENE SONRA BAKIYORSUNUZ PLAN DEĞIŞMIŞ, PARSELLER BIRLEŞMIŞ, PLANDA KONUT ALANI AYRILAN ALAN TICARET ALANI OLMUŞ...
oluşan bir jüriye projenin kritik noktaları ile ilgili sunumlar yapıyor, değerlendirmeler sonucunda projenin yönünü belirliyoruz. Üretim Türkiye’de gerçekleşiyor; çünkü maliyetler açısından orada olması mümkün değil, o yüzden oradaki bilgi birikimini kullanıp üretime buradan devam ediyoruz. Şu ana kadar Türkiye’de aldığımız projelerin hemen hemen hepsi yarışmalardan kazanılan projeler, ihale usulü bir iş almadık ve alamayız muhtemelen. Sektörde çok orantısız ve düşük fiyatlar mevcut. Mimarlar olarak sizler, kentleri onyıllarca hatta yüzyıllarca karakterize edecek binalar tasarlıyorsunuz. Bilinmeyen bir gelecek için binalar tasarlamak ne kadar zor?
AND KOZYATAĞI
Ocak 2017 , 34. Sayı
Burada da yine Avrupa, Türkiye farkı ortaya çıkıyor. Avrupa’daki şehir planlamaları yapıldığı gibi devam ediyor; ama Türkiye’de imar planı yapılıyor, iki sene sonra bakıyorsunuz plan değişmiş, parseller birleşmiş, planda konut alanı ayrılan alan ticaret alanı olmuş... Yani imar planına bağlı kalarak mimarlık yapmak zor. Bizim mimarlığımız daha çok göçebe kültür mimarlığına dönüyor, özelikle İstanbul gibi sürekli değişen bir şehirde çok uzun
süreli projeler yapmak pek mümkün olmuyor. Almanya’da HPP Architects’in yaptığı ve 60 senedir var olan ve hala kullanılan yüksek ofis binaları var. Örneğin Dreıscheıben Haus, 1960 yılında yapılmış yirmi katlı bir çelik bina ve geçen sene LEED Platinum aldı. Dolayısıyla önce şehir planlamasının düzgün yapılması lazım, mimar onun içerisinde bir aktör olarak yer alıyor. Peki sürdürülebilir mimariyi nasıl değelendiriyorsunuz? Türkiye’de de son yıllarda ciddi bir bilinçlenme söz konusu binalar eskiye oranla daha az enerji harcıyor ve en azından ısı yalıtımı ve merkezi ısıtma sistemleri teşvik ediliyor. Bu uygulamalar mevzuatlar ile daha fazla desteklendiğinde enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik konularında daha iyi sonuçlar alacağız diye düşünüyorum. Sürdürülebilir yapı malzemeleri konusu ise genellikle bütçeler ile ilgili, tercihlerde bütçeler etkili olduğu için yeteri kadar yol alınamıyor. Almanya’daki mevzuatlar yapı üreticisini sürdürülebilir yapı yapmaya zorluyor, özelikle bu sene yürürlüğe girecek olan bir ısı korunumu yasası var ve bu yasa ile maliyetler yüzde beş yükselecek. Enerji verimliliği konusunda çok ciddi uygulamalar mevcut. Normal şartlarda bu mevzuatlara uymak zorundasınız ve sadece bununla bile proje yeşil sertifika seviyesine ulaşabiliyor. Normal koşullarda binalardaki giydirme cephelerin yirmi yılda bir yenilenmesi gerekiyor, eskiyen cephe camları tüm yalıtım özelliğini kaybediyor. Özellikle ofis binalarında en fazla enerji tüketimi iklimlendirme sistemlerinde gerçekleşiyor dolayısıyla en önemli tasarruf da bu sistemlerden yapılabiliyor.
105 105 105 DREISCHEIBEN HAUS
TÜRKIYE’DE DE SON YILLARDA CIDDI BIR BILINÇLENME SÖZ KONUSU BINALAR ESKIYE ORANLA DAHA AZ ENERJI HARCIYOR EN AZINDAN ISI YALITIMI VE MERKEZI ISITMA SISTEMLERI TEŞVIK EDILIYOR. AND KOZYATAĞI
Bu sayımızda değişen ofis kavramını ve geleceğin ofis tasarım yaklaşımlarını mercek altına alıyoruz. Günümüzde daha fazla esneklik ve mobiliteden kaynaklanan çalışma dünyasındaki değişiklikler gelecek nesil ofis tasarımlarına nasıl yansıyacak sizce? Aslında ofis binası tasarım yaklaşımında çok dramatik bir değişiklik olmayacağını düşünüyorum. Sonuçta geniş çalışma alanları ve açık ofis mekanları eskiden beri talep gören E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MASLAK SQUARE
MALZEMELERI DOĞAL HALLERI ILE KULLANMAYI TERCIH EDIYORUZ. KAPLAMA AHŞAP YERINE DOĞAL AHŞAP, MALIYET ENGELIMIZ VAR ISE DE EN UYGUN DOĞAL AHŞABI KULLANIYORUZ.
bir malzeme kullanıyorsak kendini gösterir şekilde kullanmayı tercih ediyor, birbirine karıştırmayı sevmiyoruz. Palanmaz çelik de, severek ve sık kullandığımız uzun ömürlü ve şık bir malzemedir.
106 106
Türkiye’de yapı malzemelerinin alternatiflerine ulaşmakta zorlanıyor musunuz?
ve uygulanan tasarım yaklaşımları. Değişiklik yaşanan konu daha fazla iç mimari ve teknik altyapı olacak. Mesela HPP Architects güncel bir proje olarak Münih’teki Microsoft Headquarter’ın iç mimarisini yaptı, çok ilginç bir proje oldu; çünkü tekil ve açık ofisten ziyade çok sayıda küçük toplantı odaları var ve bu toplantı odaları toplantı yapmak için değil. İnsanlar orada iki gün boyunca bir kamp yapar gibi çalışıyorlar. Yani kendi masasında üretip toplantıya gitmek yerine sürekli toplantı halinde üretim gibi bir konsept var ve konsept gittikçe yaygınlaşıyor. HPP Düsseldorf’da kendine yeni bir ofis yapıyor, orada da toplantı odalarının artmasına yönelik bir kurgu var. Ocak 2017 , 34. Sayı
Malzeme seçimlerinizde öne çıkan kriterler neler? Vazgeçemediğiniz ve kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Malzemeleri doğal halleri ile kullanmayı tercih ediyoruz. Kaplama ahşap yerine doğal ahşap, maliyet engelimiz var ise de en uygun doğal ahşabı kullanıyoruz. Gerçek olanı kullanmamız hiç mümkün değilse de kullanmıyoruz ve başka alternatiflere yöneliyoruz. Doğal taş gibi görünen seramik kullanmaktansa, bütçemiz kısıtlı ise seramik kullanalım, bütçemiz yeterli ise de gerçekten doğal taş kullanalım diye düşünüyoruz. Alüminyum veya metal
Almanya ofisimizde malzeme konusunda şöyle bir işleyiş söz konusu; büyük bir malzeme odamız var ve orada iki kişilik küçük bir ekip çalışıyor, onlar sürekli bu odada bulunan malzemeleri güncelliyorlar, yeni çıkan malzemeleri tedarik edip teknik özellikleri hakkında bilgi ediniyorlar. Güncelliğini yitirenleri sistem dışına çıkarıyorlar. Tüm ekibin çok sayıda malzeme hakkında yeterli bilgiye sahip olması hem mümkün değil, hem de gerekmiyor aslında. Malzemeler konusunda uzmanlaşan kişiler belli zamanlarda düzenlenen workshoplar ile diğer ekibi bilgilendiriyor. Türkiye’de ise bu iş biraz da el yordamıyla ilerliyor, öyle olunca bazı spesifik malzemelerde kalitesini bildiğimiz ürünlere/markalara yönelmek durumunda kalıyoruz. Yerel malzeme kullanmaya çalışıyoruz ancak bazı konularda alternatifsiz yurtdışından kullanılıyor. Türkiye’deki inşaat sektörü ne kadar ileri görünürse görünsün, çoğu ürün kategorisinde inovasyon yurtdışı kaynaklı. Özellikle çevreye duyarlı ürünler konusunda.q
Sponsor İlan
Şeffaflık, renk sadakati, güvenlik, emniyet, akustik, etkin enerji tasarrufu, güneş kontrolü, ısı yalıtımı, yeşil bina tasarımı, estetik ve konfor ihtiyaçlarına cevap veriyor, mimari projelere teknik destek ve cam danışmanlığımız ile şeffaf çözümler sunuyoruz.
444 9 872 0850 222 9 872
mimaricam@sisecam.com sisecamduzcam.com sisecamduzcam
FEDERICO DELROSSO
108
Ocak 2017, 34.Sayı
FEDERICO DELROSSO ARC.
“Bir mimari yapıyı özel kılan onun ruhu, kimliği ve iç-dış bütünlüğüdür”
BEN İŞİMİ VE DÜNYAMI; 360 DERECE BAKIŞ AÇISIYLA MİMARİ VE TASARIMIN ETRAFINDA GELİŞTİRDİM. GLOBAL BİR BAKIŞ AÇISI İLE ÖNGÖRÜLERİMİ TAKİP EDİYORUM VE KİMLİĞİMİ DE EKLEYEREK TASARIMLARIMI OLUŞTURUYOR, KORUYORUM. MİMARİ, İÇMİMARİ YADA ÜRÜN TASARIMI AYRIMI YAPMADAN, SÜREKLİ YENİ ALANLARDA YENİ DENEYİMLER EDİNEREK GELİŞİP İLERLENEBİLECEĞİNE İNANIYORUM VE SADECE MİMAR, İÇMİMAR YADA TASARIMCI DEĞİL GLOBAL BİR YAKLAŞIMLA BAKILMASI GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM.
Siz bir mimarsınız ama içmimari ve endüstriyel tasarım alanlarında da çalışmalarınız var. Aynı anda birden fazla iş yapabilmenizle tanınıyorsunuz, kendinizden ve tasarıma bakış açınızdan biraz bahsedebilir misiniz? Evet, sizin de dediğiniz gibi çoklu görev tanımlarım var ve değişik şeylerle ilgilenmeyi çok seviyorum. Ben işimi ve dünyamı; 360 derece bakış açısıyla mimari ve tasarımın etrafında geliştirdim. Global bir bakış açısı ile öngörülerimi takip ediyorum ve kimliğimi de ekleyerek tasarımlarımı oluşturuyor, koruyorum. Mimari, içmimari yada ürün tasarımı ayrımı yapmadan, sürekli yeni alanlarda yeni deneyimler edinerek gelişip ilerlenebileceğine inanıyorum ve sadece mimar, içmimar yada tasarımcı değil global bir yaklaşımla bakılması gerektiğini düşünüyorum. Bu inanç ve düşüncede olduğum için bir mimar olarak kendimi içmimari anlanında da geliştirdim çünkü birbirini tamamlayan disiplinler ve bu alanda pek çok proje tasarlayıp uyguladım.
İçmimari projelerim için aynı zamanda özel tasarım aydınlatma ve mobilya tasarımları da yapıyordum, bu süreçte piyasa için de ürün geliştirmeye ilgi duymaya başladım. Özellikle aydınlatma, mobilya, mutfak, masa ve halı vs tasarımları üzerine araştırmalar yaptım çünkü bu tip ürünlerin rezidanslardan otellere kadar çoklu kullanım alanları var ve global anlamda yaklaşımlar hep aynı, bu anlamda da uluslararası uygulamalarım var. Tasarım sürecine kendinizi nasıl hazırlıyorsunuz? Sizin için günlük yaşamda tasarımın önemi nedir? Eğer bir mimar yada tasarımcıysanız aslında siz yirmi dört saat tasarımcısınız, bunun saati yada günü yok. Yaşamın her anında, evde, işte, yolda, seyahatte, yemekte, sinemada her yerde her şeyi tasarım bakış açısıyla görürsünüz. Gördüğünüz ve duyduğunuz herşeyi beyninizde depolarsanız ve ihtiyacınız olduğunuzda da oradan alırsınız. Benim için bu bir tutku ve hayatımın bir parçası, nereye gidersem gideyim daima benimle...
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
109
FEDERICO DELROSSO
110
Bir mimari yapıyı özel kılan nedir sizce? Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir; bir mimari yapıya girdiğinizde iyi yada kötü bu enerjiyi hissedersiniz, bu da sizin görüşünüz, algınız ve ilginizle doğru orantılıdır. Bir de evrensel mimari vardır ki bu mimariden öte tarihinin ve döneminin ruhunu anlatır. Dolayısıyla bir mimari yapıyı özel kılan onun ruhu, kimliği, içini ve dışını bir bütün olarak içermesidir, tıpkı bir Möbius şeridi gibi... Günümüzde işin tanımı değişiyor, çalışanlar değişiyor, dolayısıyla gelecek nesil için ofis alanlarını tasarlamamız gerekiyor. Gelecekte ofis tasarımını etkileyecek unsurlar sizce nelerdir?
Ocak 2017, 34.Sayı
Evet, daima gelecek için tasarlamamız gerekiyor, benim de yapmaya çalıştığım bu ve zamansız tasarımlar yapmaya özen gösteriyorum. Özellikle ofis tasarımları bu anlamda çok önemli çünkü günümüzün büyük bir bölümünü ofislerde geçiriyoruz. Bugün, bundan on yıl öncesine göre daha farklı çalışma ortamlarında çalışıyoruz. Özellikle home-ofis kavramının yaygınlaşmasıyla birlikte insanlar daha esnek şartlarda çalışma ortamları ister oldu. Dolayısıyla açık ofis kavramından da öte dinlenme ve oyun alanlarının da olduğu “esnek ofisler” tasarlamamız gerekiyor. Ortak çalışma alanlarının yanı sıra esnek alanların vereceği rahatlatıcı atmosfer ile çalışanların motivasyonunu doğru yönde etkileyecek ofisler tasarlamalıyız. Ayrıca günümüzde tüm iletişim internet üzerinden yapıldığı
MİMARLIK İLETİŞİM RUHU VE KİMLİĞİDİR; BİR MİMARİ YAPIYA GİRDİĞİNİZDE İYİ YADA KÖTÜ BU ENERJİYİ HİSSEDERSİNİZ, BU DA SİZİN GÖRÜŞÜNÜZ, ALGINIZ VE İLGİNİZLE DOĞRU ORANTILIDIR.
DAİMA GELECEK İÇİN TASARLAMAMIZ GEREKİYOR, BENİM DE YAPMAYA ÇALIŞTIĞIM BU VE ZAMANSIZ TASARIMLAR YAPMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUM. ÖZELLİKLE OFİS TASARIMLARI BU ANLAMDA ÇOK ÖNEMLİ ÇÜNKÜ GÜNÜMÜZÜN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜNÜ OFİSLERDE GEÇİRİYORUZ.
111
için insanlar şimdiden fiziksel iletişime geçmemeye başladı ve gelecekte bu daha da artacak, o yüzden şimdiden çalışanların ilgisini çekecek ortak alanları planlamamız ve bu alanlara daha çok önem vermemiz gerekiyor. Ayrıca ofislerde çalışan mutluluğu ve sağlığı daha da önem kazanacak. Ofis sandalyesinden, koltuğundan, halısına kadar ergonomik, esnek, fonksiyonel ve doğal malzemeler ön planda olacak. Doğtaş Mobilya için Cinquanta’yı tasarladınız. Tasarım kriterleriniz neydi? Başka Türk müşterileriniz var mı? Doğtaş benden tasarım istediğinde bana herhangi bir brif vermediler çünkü beni özgür bırakmak istediler. Ben de mobilya tasarım tarihi ile Türkiye’deki mobilya sektörü hakkında araştırmalar yaptım. Özellikle 50’ler dikkatimi çekti, 50’ler tasarım dünyasının başlangıcı diyebiliriz ve Cinquanta serisini tasarlarken ellilerden esinlendiğimi söyleyebilirim. Zaten “Cinquanta” İtalyanca’da elli anlamına geliyor. Ellilerden esinlenerek tasarladığım Cinquanta serisini günümüz ihtiyaçları ile birleştirerek E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
FEDERICO DELROSSO
112
zamansızlaştırmak istedim ki günümüzde esneklik ve fonksiyonluk çok önemli. Cinquanta serisi; koltuk seti, TV ünitesi ve sehpadan oluşuyor ve kendi içinde farklı kombinler yaratılabiliyor. Başka Türk müşterileriniz var mı? Evet, Sur Çelik Kapı ile çalışmaya başladık. Şuan tasarım konsepti üzerinde çalışıyoruz ve süreç devam ediyor. Bu yıl 4.sü düzenlenen MOSDER Tasarım Buluşması etkinliği için Türkiye’ye geldiniz ve değerli birikimlerinizi dinleyicilerle paylaştınız. Etkinlik sizin için nasıl geçti? Aslında MOSDER başkanı ile 2011 yılından beri tanışıyoruz ve Milano fuarında MOSDER olarak güzel çalışmalar yapıyorlar. Benim için verimli bir etkinlik oldu ve katılımcılar da güzel sorular sordular. Sizin gibi bir çok insanla tanışma fırsatım oldu. Bana bu imkanı sağladıkları için MOSDER’e teşekkür ederim.q Ocak 2017, 34.Sayı
DOĞTAŞ
113 113
METİN KILIÇ
114
Ocak 2017, 34.Sayı
M+D MİMARLIK
“Mimarlık kollektif bir üretim. Stüdyolar da bu üretimin deneyimlendiği ortamlar.”
AKADEMİK ORTAMLARDA STÜDYO DERSLERİ DE BİR SORUNA ÇÖZÜM ARAYIŞI PRATİKLERİNİN YAPILDIĞI BİR ORTAM. ASLINDA ÇOK BOYUTLU BİR TARTIŞMA , FİKİR GELİŞTİRME ORTAMI. FARKLI ALANLARDA DENEYİME SAHİP KİŞİLERİN BU ORTAM İÇİNDE BULUNMASI STÜDYO ORTAMINI ZENGİNLEŞTİRİYOR DIYE DÜŞÜNÜYORUM. MİMARLIK KOLLEKTİF BİR ÜRETİM. STÜDYOLAR DA BU ÜRETİMİN DENEYİMLENDİĞİ ORTAMLAR. M+D Mimarlık olarak yapı pratiği ve akademik ortam deneyimlerinin öngörüleri ile konut, ticaret, sağlık, eğitim binaları ve kentsel tasarım gibi farklı ölçeklerde projeler üretiyorsunuz. Öncelikle sizi ve ekibinizi tanıyabilir miyiz? M artı D Mimarlık Metin Kılıç ve Dürrin Süer’in kurucu olduğu mimarlık hizmetleri veren bir çalışma ortamı. İkimizde Dokuz Eylül Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde eğitimlerimizi aldık. Ben 1985 yılında mezun oldum. Sonrasında, iki yıl boyunca Selay İnşaat’ta, mimar Bedri Selay’ın yanında çalıştım. Hem tasarım, uygulama hem de serbest meslek yaşamıyla ilgili iyi bir deneyim ortamı oldu. Daha sonra Metin Kılıç Mimarlık Ofisi’ni kurarak serbest çalışmaya başladım. 1993 yılında da Dürrin’le birlikte M artı D’yi kurduk. Başlangıçta Dürrin üniversitede bulunduğu için dışarıdan destek veriyordu. 2007’de üniversiteden ayrılmasından bu yana ise ortak bir üretim faaliyetindeyiz. Ekibimizi çok genişletmeden tam zamanlı çalışan iki üç mimar ile korumak istiyoruz. Ama bazı zamanlarda bu sayının onu geçtiği oldu. Ancak bu çok tercih ettiğimiz bir durum değil. İş ortamının çok yoğunlaştığı dönemlerde genç meslektaşlarımız NOT Mimarlık ile güç birliği yapıyoruz. Ayrıca, akademik dünyadan dostumuz
Deniz Güner’i de ekibimizden ayrı düşünmüyoruz. Başta yarışmalar olmak üzere işlerimizde eleştirileri, yorumlarıyla değerli katkılar sağlıyor. Ayrıca Ali Can Helvacıoğlu ve Gizem Yazıcı’ da ekibimizde yer almaktalar. İzmir Serbest Mimarlar Derneği’nde 2013 - 2015 yılları arasında Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev aldınız ve eğitimci olarak da çalışmalar yapıyorsunuz. Sizce mimarlık mesleğinde akademik ve pratik deneyimlerin birlikteliğinin mimarlık kültürünün gelişimine etkileri nelerdir? Mimarlık kültürü konusunda toplumsal bilincin geliştirilmesi mekansal niteliğin artması ve mimarlık mimarısının yaratılması, korunması, sürdürülmesi açısından önemli. Serbest Mimarlar Derneği de mimarlık pratiği içinde bulunan mimarların bir araya gelerek oluşturdukları bir örgütlenme. Mesleki faaliyetleri daha verimli, nitelikli kılmak için sorunlara çözüm üretmenin yanı sıra, mesleki olarak fikir ve deneyimlerin paylaşılması, nitelikli üretimlerin öne çıkarılması ve toplumsal bilinçin yaratılması hedefleri doğrultusunda çalışmalar yapmakta.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
115
METİN KILIÇ Proje Yeri: İAOSB, İZMİR İşveren: İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi Proje Tarihi: 2012 Yapım Tarihi: 2014 - 2016
şüm prensibiyle hareket ediyor. Ancak farklı olarak buradaki projelerin yarışma yoluyla elde edilmiş olması. Demokratik, şeffaf ve çoğulcu bir yöntem olarak kamusal mekanların elde edilmesinde bu yöntemle daha nitelikli sonuçların elde edileceğini düşünüyorum.
116
Akademik ortamlarda stüdyo dersleri de bir soruna çözüm arayışı pratiklerinin yapıldığı bir ortam. Aslında çok boyutlu bir tartışma , fikir geliştirme ortamı. Farklı alanlarda deneyime sahip kişilerin bu ortam içinde bulunması stüdyo ortamını zenginleştiriyor diye düşünüyorum. Mimarlık kollektif bir üretim. Stüdyolar da bu üretimin deneyimlendiği ortamlar. Bireysel anlamda meslek ortamının farklı alanlarında faaliyet göstermek kişisel bakış açısını zenginleştiriyor, mesleki üretime olumlu anlamda bir katkı koyuyor diye düşünüyorum. Son yıllarda kentsel dönüşüm kavramı altında gerçekleşen konut sektöründeki değişim hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz? Kentsel dönüşüm 17 ağustos 1999 tarihinde yaşanan, pek çok can kaybına neden olan Marmara Depreminden sonra yapıların deprem karşısındaki dayanımsızlığı sonucu karşı karşıya kaldığımız bir kavram. Yani şunu demek istiyorum ki içinde yaşadığımız yığınlar halindeki yapı bloklarının oluşturduğu yerleşim sorunlarına çözüm üretmek amaçlı bir faaliyet değil. Bu nedenle de yeşil alan eksikliği, yaya ve engelli erişiminin kısıtlılığı, araç trafiğinde yaşanan sıkışıklık, otopark alanı eksikliği gibi sorunlara çözüm üretme, mekansal kaliteyi arttırma yerine mevcut parsellerdeki binalar yıkılıp yerine yenileri inşa ediliyor. Üstelik finansal maliyet emsal artışı ile sağlanmaya çalışılarak ya mevcut nitelikli Ocak 2017, 34.Sayı
yerleşim dokularının kimliği yok ediliyor ya da mevcuttan daha sorunlu ama yeni kentsel mekanlara dönüşüyor. Kentsel dönüşüm tarihi dokular bozulmadan, cadde, sokak, yaya yolu, meydan, park gibi kamusal mekanların varlığı gözetilerek lokal planlamalarla gerçekleştirilmelidir diye düşünüyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi kentsel dönüşüm kapsamında “uzlaşma ve yerinde dönüşüm” prensibiyle hareket ediyor ve bu bağlamda farklı çalışmalar yapıyor. Yapılan bu çalışmaları nasıl değerlendiriyorsunuz? İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Ege mahallesi ve Gaziemir Aktepe - Emrez mahalleleri için üzerinde çalıştığı kentsel dönüşüm projeleri var. Ege mahallesi, Roman etnik grubun yaşadığı, bir bölümü imarsız gelişmiş, kentin büyümesiyle merkezde kalmış bir bölge. Mevcut imar durumuna göre buranın emsali düşük yoğunluklu. Emsal artışı ile bölgenin dönüşüm maliyeti karşılanmaya çalışılıyor. Buradaki imar artışından sağlanan değer orada oturanlarla uzlaşılarak paylaşılıyor ve yapılan planlama ile bölgenin sosyal ve fiziki olarak sorunsuz olarak kente entegre olması hedefleniyor. Bu bölge için bence önemli bir sorun kentsel dönüşüm projelerinin ihale yöntemi ile elde ediliyor olması. Gaziemir Aktepe - Emrez mahalleleri ise gecekondu bölgesi olarak yapılaşmış bir bölge. Belediye burada da uzlaşma ve yerinde dönü-
“VitrA ile Kentin Hayalleri” tartışma dizisi buluşmasında İzmir’in Hayali “Zengin Kültürüyle Harmanlanan Bir Fuar Kenti Olmak” sonucu çıktı. Sizce İzmir bugün geçmişindeki fuar kenti misyonunu yeniden üstlenebilir mi? Etkinlikle ilgili yorumlarınız? Bu etkinlik dizisinin İzmir buluşmasının başlığı olarak “Zengin Kültürüyle Harmanlanan Bir Fuar Kenti Olmak” belirlenmişti ve tartışmadan çıkan sonuç bu kimliğin sürdürülebileceği yönünde oldu. Dünyada fuarcılık anlayışının değişmesine paralel İzmir Uluslararası Fuarı da yeniden yapılandırıldı. İlk düzenlendiği zamanlarda uluslararası katılımcılarla birlikte bir ay boyunca süren bir etkinlikti. Bugün bu formatı değişti. Uluslararası fuarın süresi kısaltıldı ama kısa süreli ihtisas fuarları olarak sayıları arttırılarak daha uzun bir sürece yayıldı. Bu dönüşüm sürecinde fuarlara katılım oranının yükselmesi ile Kültürpark içindeki alan yetmeyip kent merkezi dışında yeni bir fuar alanı yaratıldı. Bu gelişmeler İzmir’in bu kimliği sürdürüp güçlendirebileceği görüşünü oluşturuyor bende. İzmir liman bölgesinde konumlandırdığınız ve mimari öneriniz olan EXPO alanı projenizden biraz bahsedebilir misiniz? İzmir’de EXPO alanı olarak İzmir limanı ve arka bölgesinin uygun olabileceği görüşündeyim. (Şekil.1) Bu bölge Türkiye’nin ilk tren hattı olan, İzmir limanının anadolu ile ticari bağı kurması amacıyla yapılmış İzmir-Aydın tren hattının bulunduğu alan, ancak günümüzde
Proje Yeri: Zeytinalan-İzmir İşveren: TRE Investment / TRE II Mimari Tasarım: M artı D Mimarlık Proje Süresi: 01. 2005 – 06. 2005 Yapım Süresi: 06.2005 – 02.2007
Proje Yeri: Nilüfer – Bursa İşveren: UİB-OTOMOTİV ENDÜSTRİSİ İHRACATÇILARI BİRLİĞİ Proje Tasarım Süresi: 11. 2008 – 02. 2009 Yapım Süresi: 06. 2009 – 08. 2010 İnşaat Alanı: 32.000 m2
KENTSEL DÖNÜŞÜM TARİHİ DOKULAR BOZULMADAN, CADDE, SOKAK, YAYA YOLU, MEYDAN, PARK GİBİ KAMUSAL MEKANLARIN VARLIĞI GÖZETİLEREK LOKAL PLANLAMALARLA GERÇEKLEŞTİRİLMELİDİR.
Şekil 2: Expo Öneri Alanı
Binaların bozulmadan, düzgün yaşlanmalarını önemsiyorum. Sıva ve boyalı dış yüzeylerin binaların kullanım ömrünü olumsuz etkilediğini, binanın eskimesini hızlandırdığını düşünüyorum. Bu nedenle dış yüzeylerde bir kaplama öneriyorsak, yüzeyleri sıva, boya gibi
Şekil 1: Expo Öneri Alanı
işlevini yitirmiş. Ayrıca bu güzergah konum itibari ile kent merkezini bölüyor, engel oluşturuyor. şekil.2 Kentsel bağlantı açısından başka engellerde var bu alanda, örneğin transit araç geçişleri, metro hattı, doğal bariyer olarak Meles çayı ve liman. Liman biliyorsunuz İzmir için çok önemli, ticaret kenti olmasının en önemli sebeplerinden biri liman. Ancak bugün konumu itibari ile çok tartışılıyor. Büyük gemilerin buraya giremediği söyleniyor, genişleme alanı olmayan bir yer liman. Ben bu tren yolunun üst kota alınması, bu limanın uygun bir yere taşınması ve bu yolların gerekirse yeraltına alınmasıyla bu bölgede bu fuar için gerekli olan alanın yaratılabileceğini düşünüyorum. Ben olsam burada bunu yapardım diye düşünüyorum. Tabii bu alanın tamamı kamuya ait değil.Kamulaştırılabilir veya kiralanabilir diye düşünüyorum. Projelerinize geçmişken son dönem projelerinizden ve tasarım kriterlerinizden bahsedebilir misiniz? Ayrıca; malzeme seçiminde öne çıkan kriterler neler olmalı? Sizin kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri?
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
117
METİN KILIÇ MEKANLARIN DOĞAL AYDINLATMADAN, HAVALANDIRMADAN YARARLANMASI, AYRICA İÇ MEKANIN DIŞ DÜNYA İLE GÖRSEL BAĞI OLMASI TASARIMLARIMIZDA ÖNEMSEDİĞİMİZ MEKANSAL GİRDİLER.
118
sürekli bakım gerektiren malzemeler yerine taş, ahşap gibi doğal malzemeler ya da tuğla gibi konvansiyonel malzemeler ile kaplamayı tercih ediyoruz. Asma Bahçeler konut projesi tuğlayı kullandığımız bir örnektir. Bunların dışında projelerimizde kaplama katmanlarından yalıtılmış, malzemeyi hissedebildiğimiz brütalist mekanlar da tasarlıyoruz. Brüt beton özellikle kamusal yapılarda sıklıkla kullandığımız malzeme. Çelik ve cam. Mekanların doğal aydınlatmadan, havalandırmadan yararlanması, ayrıca iç mekanın dış dünya ile görsel bağı olması tasarımlarımızda önemsediğimiz mekansal girdiler. Son olarak, projelerinizle ulusal ödüllere imza atıyorsunuz. Bu güne kadar kaç projeniz ödüllendirildi ve ödüle layık görülmek sizin için ne ifade ediyor? Ödül kişiyi onurlandıran, motive eden, güveni pekiştiren bir durum. Tabii ki mutlu oluyoruz. Eğer yaptığınız işe siz de inanıyorsanız, sürecin istediğiniz gibi işlediği ve sonuçlandığı bir işiniz ise bunun görüldüğünü hissediyorsunuz. Bu hoş bir duygu. Bu anlamda OİB okul projesi ile biz çok onurlandık. Bu proje ile 2012 yılunda Ulusal Mimarlık Yapı Dalı Ödülü aldık. Aynı yıl yapı Ağahan ve Mies van der Rohe uluslararası ödüllerinde de aday adayı oldu. Bir yandan da iş ortamında işverenler için pazarlama gücü olarak görülebiliyor. Örneğin, bazı işverenlerimiz kendi projelerinin de “ödüllük” olmasını talep etmişti.q Ocak 2017, 34.Sayı
Proje Adı: Tasarım Koridorları Ulusal Fikir Yarışması (Eşdeğer Ödül) Tasarım Ekibi: Metin Kılıç Danışman: Dürrin Süer Yardımcı Mimarlar: Nur Kaplan, Alican Helvacıoğlu, Fulya Selçuk, Günnur Yapıcı (Mimarlık Öğrencisi)
Proje Yeri: Urla Kent Merkezi Proje Adı: Urla Kent Meydanı ve Ticaret Merkezi Mimari Tasarım: M artı D Mimarlık Proje tasarımının başlangıç – bitiş yılı: 2007 -2009 İnşaatın başlangıç – bitiş yılı: 2009 – 2011 İnşaatın başlangıç – bitiş yılı: 2012 – 2015
Proje Yeri: Narlıdere – İZMİR Proje Adı: Asma Bahçeler Evleri İşveren: Tanyer İnşaat Proje tasarımının başlangıç – bitiş yılı: 2011 -2012 İnşaatın başlangıç – bitiş yılı: 2012 – 2015 İnşaatın başlangıç – bitiş yılı: 2012 – 2015
YALIN TAN
120
Ocak 2017, 34.Sayı
YALIN TAN + PARTNERS
“Vazgeçemediğimiz tek şey insanların yüzündeki mutluluk” BIZ TASARIMCILARIN IŞI SADECE TICARET YAPMAK OLMAMALI TICARETIN BERABERINDE VE GÜZEL ŞEYLERIN HARICINDE INSANLARIN HAYATINA DOĞRU ŞEYLERI EMPOZE EDIYOR OLMAK OLMALI VE BUNUN IÇIN DE GERÇEKTEN SAVAŞ VERMEK GEREKIYOR.
2014 yılında, daha önceden takım arkadaşı olarak çalıştığınız 3 ekip arkadaşınızı da şirketin ortağı olarak sisteme dahil ederek YALIN TAN + PARTNERS’ı kurdunuz. Ortaklık yapınızdan ve iş bölümüzden biraz bahsedebilir misiniz? Öncelikle genelde işveren ve çalışan ilişkisinden biraz daha farklı bir sisteme gitme arzusundaydım uzun zamandır. Çalışanlarımızın hep ekibin bir parçası olduğundan bahsediyoruz ama ekibin bir parçası olmak gerçekten bir ailenin bir ferdi olmak gibi olmuyor. Sıfırdan bizimle birlikte büyüyen ve bizimle aynı paralelde hisseden bir ekiple bu programı oluşturabilirmiyiz diye etüd ettiğimde ekipten üç arkadışımız bu kriterlere uygun çıktı. Özellikle en genç olan arkadaşımızın hikayesi çok enteresan; ilk başta stajyer olarak ofisimizde çalışmaya başlamıştı ve ardından iş başvurusunda bulundu, biz de kendisinden memnun olduğumuz için kalmasını istedik. Şuanda şirketimizin ortağı olması hem kendisi hem de bizler için enteresan bir hikaye... Diğer arkadaşlarımız zaten bizimle çalışıyorlardı ve uzun yıllardır tercübeleri olan kişiler. Şirketinizin adında kendi adınızı kullanmanızın özel bir sebebi var mı? Bu ortaklıkta Yalın Tan + Partners olarak ismimi kullanmam belkide fazlaca cesur bir adım oldu. Aslında yapacağınız herhangi bir hata şirketin üstüne yapıştığında size yapışmıyor gibi duruyor ama benim ismimle birlikte yapıştığı için iyisiyle kötüsüyle ben göz önünde oluyorum. Ama ben, Yalın Tan + Partners olarak ileride bu sistemin uzun süreler yaşayacağını hedeflediğim için böyle bir yola girdim, ileride ben biraz daha geri planda kalmaya başladığımda da bu sistem kendini götürsün ve büyüyüp devam etsin isterim. Bu kadar bilgi birikiminin benim ortadan çekildiğim noktada çöpe atılması bana çok doğru gelmiyor. Ayrıca, yurtdışına baktığımız zaman yüz iki yüz senelik şirketler
var, Türkiye’de o kadar eski bir şirket bulma şansımız yok ve sanırım biraz da bu arzuyla çıkan bir sistem ve ne kadar devam ettirebileceğimizi zaman içerisinde göreceğiz. Şuan gidişattan hem ben hem ortaklarım memnun ilerliyoruz.
121
Kurumlara iş yaptığınız zaman, özellikle ofis ve çalışma alanlarının tasarımlarında öne çıkan kriteleriniz neler oluyor? Çalışma alanını ele aldığınız zaman, orada var olan ve çalışan bir grup insan var, dışarıdan ziyaretçiler de olsa mevcutta yaşayan bir insan grubu var ve bu insan grubu aslında o kurumun çatısı altında çalışmaya alışmış veya o kurumun yapısını bilerek gelen bir kitle. Eğer global bir marka ise, global markalarda belirli yaşam stilleri daha net bir şekilde tariflenmiş durumda; sahip olmanız gereken alanların tarif ve metrekareleri hatta akustiğe kadar belirli desibel alanları standardize edilmiş durumda... Lokal firmalarda ise işler; tasarımcıya veya oradaki kullanıcıya yada yöneticilerin genel talep ve ihtiyaçlarına yönelik ilerliyor. Ofis ve çalışma alanlarında özellikle genişlik, iklimlendirme ve aydınlatma çok önemli. Genişlik, çalışan insanlar açısında büyük bir rahatlık sağlarken iklimlendirme atmosferinin iyi bir seviyede olması çalışanların ortamını rahatlatıyor, iyi bir aydınlatma olması ise çalışanların performanslarına pozitif yansıyor. Bunların yanı sıra tabi bir de ofis kültürleri var ve şuan dünyada bir takım yeni ofis kültürleri oluştu; ofiste yeni yaşam alanları, smart ofis tarzları gibi... Biz bir yandan bu yenilikçi durumu insanlara empoze etmeye çalışırken bir yandan da aslında o kurumun sahip olduğu strüktürü buna entegre etmeye çalışıyoruz. Özetle perakende ya da ofis tasarımlarında belirli teknik özellikler birbirine benzer de olsalar, verdiğiniz işlevsellik işin çapına, kurum yada markaların duruşuna göre farklılaşabiliyor.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
EMİRGAN EVİ
122
SEGATECH G.M.
GÜNÜMÜZDE INSANLARI SADECE BIR OFIS MASASINA BAĞLAMAK DOĞRU DEĞIL; ALTERNATIF ÇALIŞMA MEKANLARI YARATMAK, BAZEN TEKLI BAZEN IKILI BAZEN GRUP ÇALIŞMALARI IÇIN ODALAR ILE SESSIZ ODALAR YARATMAK GEREKIYOR. Ayrıca günümüzde işin tanımı ile çalışanlar değişiyor, dolayısıyla iş dünyasında daha fazla esneklik ve mobilite önem kazanıyor. İş dünyasındaki bu değişiklikler ülkemizde kurumlara ve tasarımlara nasıl yansıyor? Son dönemde konu sadece açık ofis yaratmak değil. Amacımız; açık ofis kapsamında esnek bir ortamda mümkün olduğu kadar iyi ve doğru bir planlamayla tasarlanan mekanlarda insanları mutlu çalıştırmak. Ama açık ofis dediğiniz zaman dikkat edilmesi gereken bazı noktalar var ve özellikle departmanların kendi çalışma şekillerinden dolayı o açık ofisin getirdiği dezavantajları iyi etüd etmek gerekiyor. Günümüzde insanları sadece bir ofis masasına bağlamak doğru değil; alternatif çalışma mekanları yaratmak, bazen tekli bazen ikili bazen grup çalışmaları için odalar ile sessiz odalar yaratmak gerekiyor. Ocak 2017, 34.Sayı
Öte yandan mekanın içine katacağımız yeni değerler ile ideal bir ofis tasarlayacaksak eğer; bugün smart ofis dediğimiz ofis kültüründe kimsenin bir masası yok, elbette sahiplenme güzel bir şey ama beraberinde bir hantallık da getiriyor. Günümüzde, özellikle global firmalarda, genel müdürler de dahil olmak üzere kimse kapalı bir odalarda gün boyu oturup masa başında çalışmak istemiyor. Ayrıca çalışanlara sağlanan esnek zamanların çalışan performansını artırdığını unutmamak gerek. Özellikle yabancıların “power nap” yani “güç uykusu” olarak adlandırdıkları onbeş yirmi dakikalık uyuma ortamını çalışanlarınıza sağladığınız zaman daha büyük performans verebileceklerine inanıyor olmanız lazım. Öncelikle bizim ülkemizde bunu insanlara anlatmak ve inandırmak çok kolay değil ve zaman alacak. Ama biz tasarımcıların işide sadece tasarım yapmak değil, aynı zamanda bu yenilikleri insanlara anlatmak; bazen bir workshopla bazen
de doğru yaşam stilinin ne olması gerektiği ile ilgili sunumlarla... Tabiki bunun için belirli süreçler gerekiyor ama bunu uygulamaya başlayanlar zaman içerisinde avantajlarını farkediyor, daha iyi bir platforma taşındığını görüyor ve kısa sürede adapte olmaya başlıyorlar. Şu anda baskın olan kuşak Y kuşağı ama Z kuşağı geliyor. Z kuşağı, Y’den tamamen farklı bir ofis ortamına gerçekten ihtiyaç duyuyor mu? Neden? Elbette, çünkü Z jenerasyonu standart, klişeleşmiş bir yaşam tarzı içerisinde kalmak istemiyor ve bu alternatif çalışma mekanları tam onlara göre... Yeni jenerasyona baktığımızda onlar rahat ve esnek çalışma ortamları istiyor; istediği zaman yatarak çalışsın, istediği zaman bir grupla çalışsın, istediği zaman kahvesini alsın bir kenara çekilsin veya ofisin içerisinde bir yeşilliğin kenarında kulaklıklarını taksın müzikle çalışsın gibi ortamlar istiyorlar. Bir işveren olarak yeni jenerasyonu işe almak istiyorsanız eğer ofis kalitenizin yüksek bir kalibrede tasarlanmış olması gerekiyor. Yeni jenerasyonu tetikleyen noktalardan bir tanesi onlara hitap eden bir çalışma ortamınızın olması; alacakları maaştan çok çalışacakları ofis ortamı çok daha önemli onlar için, bunu çok net olarak söyleyebilirim.
Ofis tasarımda çalışan mutluluğunu etkileyen en önemli kriterler nelerdir? Çalışana değer verme cümlesi her noktaya sirayet ediyor; bunun görünen ve görünmeyen kısımları var. Mesleki açıdan baktığımızda ergonomik bir ortam sunmak çalışana verilen değeri gösteriyor diyebilirim. Örneğin; ofis mobilyası yada bir sandalyenin varolan teknik özellikleri bile kişiye verdiğiniz değeri gösteriyor çünkü çalışanlar gününün çoğunu sandalyede geçiriyor ve ergonomik bir ortam onlar için çok önemli. Aydınlatmada ise aydınlatmanın gözünüzü kamaştırmaması, yormaması ve yorgunluk yaratmaması gerekiyor. Bu, aydınlatma elemanı kadar aydınlatma ışık seviyeleriyle de alakalı ve bunun için belirli kriterler varki bunları doğru kurgulamak gerekiyor. Diğer önemli konu ise ses, doğru akustiği çözülmemiş odalarda toplantı yaptığınızda diğer odadan gelen sesten dolayı siniriniz bozulur ve performansınız düşer. Bunlar, bir ofise ilk girdiğinizde algılayamayacağınız ama zaman içerisinde anlayacağınız kısımlar. Bir ofise “güzel ofis” diyebilmeniz için bütün bu alt kırılımları çok iyi görmüş ve yaşamış olmanız gerekiyor, çünkü bir süre sonra bunlar insanları rahatsız etmeye başlıyor, çalışan mutluluğunu ve performansını çok etkiliyor. Dolayısıyla tüm bunları en küçük santimetrekareden metrekarelere kadar taşıdığınızda ister istemez insana verilen değer ortaya çıkıyor. Teknik çözümlerle, doğru ve ergonomik çözümlerle yola çıktığınızda asıl doğru noktaya gelebiliyorsunuz. İlk önce fonksiyon; fonksiyonu iyi çözdükten sonra zaten estetiği de işin içerisine katıyorsunuz ve gerçekten doğru bir çalışma mekanı yaratmış oluyorsunuz. Ondan sonra rengi ekleyin, malzemeleri ekleyin ve daha eğlenceli mekanlar yaratın... Nasıl bir atmoster yaratmak istiyorsanız bunlar yaratılabilir ama öncelikle insanların konforlu çalışabiliyor olması çok önemli, bu da çalışana verilen değeri gösteriyor ve çalışan mutluluğunu sağlıyor.
ERSA SHOWROOM
123
Sizin de dediğiniz gibi ofis mobilyasının çalışan mutluluğuna katkısı önemli. Ersa için bir tasarımınız olmuştu, biraz bahsedebilir misiniz? Başka ofis mobilyası tasarımlarınız var mı? Firma bazlı mobilya tasarımını son zamanda Ersa ile yaptık. Esra’ya yapmış olduğumuz NAB serisi bir executive line çalışması. Bizden çağdaş görüntüde bir ürün tasarlamamızı istemişlerdi ve tasarladığımız NAB mekanda net ve yalın bir çalışma ortamı yaratıyor diyebiliriz. Bunun dışında aslında biz yaptığımız mekanlara özel ürünler tasarlıyoruz. Mekanların içerisinde belirli bir kısım tabiki ofis mobilyası ile çözülürken, alternatif yaşam alanlarını biz bir ünite gibi, bağımsız bir birim gibi tasarlıyoruz.
ERSA’YA YAPMIŞ OLDUĞUMUZ NAB SERISI BIR EXECUTIVE LINE ÇALIŞMASI. NAB MEKANDA NET VE YALIN BIR ÇALIŞMA ORTAMI YARATIYOR
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
YALIN TAN yeşile bakmada sıkıntı yok ama yeşilin bakımından dolayı sıkıntı yaşıyorlar ve mümkün olduğu kadar suni bitkiler kullanıyorlar. Bunun önüne geçmek için biz mümkün olduğu kadar projelerimize yeşili entegre etmeye çalışıyoruz, tabiki bakımı çok önemli olduğu için onu da otomatik sulama yapan saksı ve vazolarla çözüyoruz. Doğada yaşamanın, doğa ile iç içe olmanın tartışılacak bir noktası yok, hele bizim gibi her tarafı betonlaşmış bir yapının içerisinde bir yerlerde ufacık bir yeşillik bile görmek mutluluk veriyor insana. DAĞBAŞI G.M.
124
VAZGEÇEMEDIĞIMIZ ŞEYLER; GÜNCEL MALZEME KULLANMAK, SÜRPRIZLI MALZEME KULLANMAK VE BIR ŞEYI ILK YAPIYOR OLMANIN VERDIĞI HEYECAN...
Ocak 2017, 34.Sayı
Modern mimarinin yeni trendi ‘Biyofilik Tasarım’. Biyofili farkındalığının yükselişine sizce ne sebep oluyor? Biyofilik tasarıma sahip bir ofiste ne gibi değerler öne çıkıyor? “Biyofilik tasarım” mekanın içerisindeki doğal havalandırma olsun, doğal ışık olsun, mobilya formaları olsun daha doğal ve doğaya paralel durabilen tasarımlar anlamına geliyor diyebiliriz. Bu tip çalışma ortamları insanların performanslarını çok etkileyen ortamlar ama biyofilik tasarıma bizim geçmemiz için arada bir boşluğumuz var ve onu kapatmamız gerekiyor. Buna küçük bir örnek vermem gerekirse; mesela ülkemizde insanlar ofis alanlarında yeşilden uzaklaşmaya çalışıyorlar, uzaktan
Doğal ışığı alabiliyor olmak aslında binaların mimarisi ile çok alakalı, mimari çözümler üretilirken lokasyon kadar yüksek ışık kapasitesi, doğal havalandırmayı mümkün olduğu kadar işin içersine katmak, nefes alan binalar yapmak çok önemli. İç mekanda doğal aydınlatma, doğal havalandırma ve bitkilendirme haricinde mobilya değerine gittiğimizde aslında insanın ana rahmindeyken yaşadığı yuvarlak ve sıcak hissettiği formlar ve bunlar doğada da çok karşılaştığımız formlar. Akışkan yüzeyler var radyuslu, biraz daha amorf formlar var ve insanlar aslında köşeli formlardan bu formlara daha yatkın, daha mutlu ve huzurlu hissediyorlar. İçmimaride de biyofilik tasarımı entegre ediyor olmak lazım. Organik gıdalar pahalı da olsa nasıl daha fazla önem veriyorsak, aynı şekilde biyofilik tasarımda da yeşile saygılı, yeşille bütünleşen tasarımlar pahalı ama önem vermemiz gerekiyor. Biz tasarımcıların işi sadece ticaret yapmak olmamalı ticaretin beraberinde ve güzel şeylerin haricinde insanların hayatına doğru şeyleri empoze ediyor olmak olmalı ve bunun için de gerçekten savaş vermek gerekiyor. Son olarak malzeme seçimlerinizde öne çıkan kriterler neler? Vazgeçemediğiniz ve kullanmayı en çok tercih ettiğiniz yapı malzemeleri hangileri? Ben suni ahşabı ve suni malzemeleri sevmiyorum diyebilirim, onun haricinde sevdiğimiz ve kullandığımız bir çok malzeme var. Bizim vazgeçemediğimiz tek şey insanların yüzündeki mutluluk... Onlardan güzel mesajlar alıyor olmak, her gittiğimizde ofislerinde mutlu olduklarını söylemeleri, bunları duymak bizim için çok daha önemli. Bunun haricinde vazgeçemediğimiz şeyler; güncel malzeme kullanmak, sürprizli malzeme kullanmak ve bir şeyi ilk yapıyor olmanın verdiği heyecan...q
carnival
designed by Ece Yalım Design Studio
Eğlence başlıyor! Carnival, değerlendirildiği mekanlara karnavalların eğlenceli dünyasını taşımayı öneriyor. Trapeze, Lobut, Tambour ve Acrobat ! Carnival ürünleri, dinamik çizgileri, eğlendirici formları, gösterişli ve güçlü kontrast yaratan renkleriyle beklenmeyeni sunuyor.
Fun begins! Carnival recommends that you take the fun world of carnival to the places you are evaluating. Trapeze, Lobut, Tambour and Acrobat! Carnival products offer unprecedented color with dynamic lines, amusing forms, flashy and powerful contrasting colors.
ersamobilya.com
Carnival serisi, Design Turkey ve Good Design ödüllüdür.
. . MINI PORTFÖY KEREM ORAL Kerem Oral, Oral Mimarlık’ın mimari ve iç mimarı tasarımlarının mimarı, inşaat ve müteahhitlik işlerinde de yönetici ortaktır. Tasarım ve inşaat alanında 15 yıldan fazla tecrübeye sahip olup, bir çok konut, otel, okul, ofis projesini başarı ile tamamlamıştır. Tasarımdaki detay ve inşaat becerilerini Louis Vuitton, Prada, Christian Dior, Miu Miu, Fendi, Coach ve De Beers gibi prestijli markalar için kullanmakta olan Oral, Firmanın gerek Türkiye’de gerek yurt dışında lüks perakende mağazaların inşaatlarını anahtar teslim üstlenmesindeki kalite, zaman kriterlerini tutturmasındaki en önemli katkı sahibidir. Kerem Oral ayrıca konut ve otel projeleri için de başarılı tasarımlar gerçekleştirmektedir. Mimari proje müellifliğini üstlendiği İstanbul’da bir konut ve ofis projesi olan Değer 16 binası 2010 Uluslararası Gayrimenkul Ödülünü kazanmıştır. 1996’da yılında Oral’da ortaklığa başlamadan önce, Carrefour’a hizmet veren Fransız mimarlık şirketi BEG bünyesinde Türkiye’deki ilk Carrefour mağazasının inşaatında görev almıştır. Bu çalışmasından önce Fransa’da bir dizi tanınmış ve köklü mimarlık şirketinde mesleki tecrübe kazanmıştır. Grenoble Mimarlık Fakültesi, Mimarlık bölümü mezunudur ve St. Julien en Genevois yarışmasında Jüri Özel Ödülü almıştır.
126 126
Kasım2017, Ocak + Aralık 34.Sayı 2013
Emirgan’da Yeniden Doğuş
EMIRGAN’IN ESKI KÖŞKLERI BIRER BIRER YENIDEN HAYATA DÖNÜYOR. SON OLARAK SÖKÜLEREK, ASLINA UYGUN TAMAMEN YENIDEN INŞA EDILEN SADIK PAŞA KÖŞKÜ, EMIRGAN’IN EN GÜZEL AHŞAP EVLERINDEN BIRI.
G
erek ülkemizde, gerek yurt dışında, Louis Vuitton, Prada, Christian Dior, Cartier gibi dünyaca ünlü lüks markaların mağazalarını yapan Oral Mimarlık ortaklarından Kerem Oral, ve YKM’nin eski ortak ve Yönetim Kurulu Üyesi eşi Emre Oral’ın Emirgan’da 2011 yılında metruk halde satınaldıkları inşaatını Oral Mimarlığın yaptığı, iç dekorasyonunu ise Kerem Oral’ın yaptığı Sadık Paşa köşkü, Istanbul’un korunması gereken kültür varlıklarının başarılı bir uygulaması.
127
Emirgan’ın eski köşkleri birer birer yeniden hayata dönüyor. Son olarak sökülerek, aslına uygun tamamen yeniden inşa edilen Sadık Paşa Köşkü, Emirgan’ın en güzel ahşap evlerinden biri. Vakti zamanında dantel gibi işlenen ahşap cephesi balkon korkulukları, gökyüzüne açılan cihannüması ile tanzimat dönemi mimarisinin nadide örneklerinden. İstanbul’un Fethinden sonra 16. yy’ın ortalarında Nişancı Feridun Bey’e Baltalimanı’ndan İstinye koyuna kadar uzanan saha büyük bir servi ormanı bağışlanmış. Bu alanda, bir yazlık köşk, bir av köşkü ve yazlık bahçelerin yapımı ile Emirgan iskan edilmeye başlamış. Sultan Murat IV (1612-1640), Boğaziçi’nin en güzel, en mamur semtlerinden biri Emirgan. Adını IV. Murat’ın İran seferinden sonra buraya yerleşen Emir Gûne isimli Safevi prensinden alıyor. 1789–1807 yılları arası Emirgan devletin ileri gelenlerinin tercih ettiği tanınmış semtlerden biri olmuş, 19. yy.’da Emirgan, Ağa Hüseyin Paşa’nın sonraları Gümrükçü Osman, Serasker Hüsrev, Sadrazam Koca Reşid, Mustafa Naili, Sabri, Şerif Abdullah ve Hidiv İsmail Paşa’ların ikamet ettikleri Boğazın tercih edilen
VAKTI ZAMANINDA DANTEL GIBI IŞLENEN AHŞAP CEPHESI BALKON KORKULUKLARI, GÖKYÜZÜNE AÇILAN CIHANNÜMASI ILE TANZIMAT DÖNEMI MIMARISININ NADIDE ÖRNEKLERINDEN. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
. . MINI PORTFÖY KEREM ORAL
semtlerinden olmuş. 1850’lerde yapıldığı düşünülen köşk tamamen Cihannüma’nın (her tarafı dışarıyı görmeye müsait, camlı çatı katı) oval pencereleri, köşkün dört bir yanındaki sadelik ve pencerelerde kafesler köşkün 1800’lü yıllara ait olduğunu gösteriyor. Köşk; 3 bodrum, zemin, üzerinde cihannümanın bulunduğu 3 kattan oluşuyor. Odalar genellikle kare, dikdörtgen planlı. Üst katlara çıkan bir merdiven mevcut. Birinci kattan itibaren Boğaz’ı gören balkonlu odaları var. Balkonun dantel gibi işlenen ahşap korkulukları göz alıcı. Üçüncü katta, bir cihannüma bulunuyor. ‘Sadık Paşa Köşkü nitelikli inşaat deneyimimizi konuta yansıttığımız, dizaynımız ile geçmişi ve geleceği buluşturan yaşam alanları yarattık” diyen Kerem Oral, binanın dış cepheleri orijinal halinde kendi malzemesi olan ahşap ile kaplandığını, tüm doğrama, pervaz, kapı, korkuluk, payanda ve süslemeleri el yapımı ahşap oymalardan teşkil edildiğini belirtiyor. Binanın içinde ıslak hacimler doğal taş, hizmet alanları seramik, giriş holü ve mutfak karo siman, diğer döşeme kaplamaları ahşap yapılmış. Tavanlar ve merdivenler ahşap kaplanıp, orijinaline uygun çıtalı tavanlar yapılmış. Dış cephelerde taş görüntüsü verilen sıvalı bölümler, aynı ebatlarda doğal taşla kaplanmış.
128
Sadık Paşa Köşkü’nün en alt bodrumunda otopark ve fitness salonu tasarlanmış, üstündeki katta, bahçe katında, müzik odasına ulaşılıyor. Bahçe katının üzerinde hizmet alanlarından (kat kaloriferi, kiler, çamaşırlık, banyo ve hizmetli odası) oluşuyor. Zemin katta, mutfak yemek odası, biraz üstünde ise çocuk odası bulunuyor. Her yatak odasının teması başka bir renkle verilmiş. Ana merdivenden bağlanan holden, sol tarafta iki yatak odası, sağ tarafta teras ve ön taraftaki banyoya geçiliyor. Merdivenin balkonlu bir yatak odasına geçiliyor. Ocak 2017, 34.Sayı
129
Ana merdivenle 2. Kata çıktığımızda holden banyo ve salona giriliyor. Her iki kattaki salon görüşü sağlamak amacıyla önü korkulukla kapatılmış bir boşlukla, birbirine bağlanmış, ahşap bir merdiven ile kotundaki muhteşem kocaman bir terasa geçiliyor. 3.kat kütüphane ve çalışma odasına ulaşılan ana merdivenle, sol taraftaki çocuk odasına ve iki rıhtla çıkılan küçük ahşap bir balkon olan, oturma odasına geçiliyor.. Proje yüksek nitelikli yaşam, estetik dış ve iç mimari, yüksek teknik performansa göre planlanmış, projelendirilmiş ve uygulanmış. İç dekorasyonda sadelik, ve köşkün tarihden gelen güzelliğini ortaya çıkarmak, eğer bu güzellikler kaybolmuş ya da sonradan eklenen bölümlerinde yok ise, yeniden bu güzellikleri yaratmak şart olmuş . Çok iyi planlanmış iç yaşamı, güvenliği, otoparkları, teknolojiyi kullanması, ve teknik performansı ile eski eser yapıda oturmak isteyenler için bu bina ülkemizdeki uygulama türünün nadir örneklerinden biri olmuş. estetik ve fonksiyon arasındaki teknik peformans ve eski eser arasındaki dengeler iyi kurulmuş.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
. . MINI PORTFÖY KEREM ORAL
FARKLI BİR BANKACILIK KONSEPTİ BANK OF GEORGIA Oral Mimarlık, Gürcistan’ın önde gelen bankası Bank of Georgia’nın özel bankacılık hizmetleri vermek için başlattığı SOLO Projesi’nin mobilya uygulamacısı olarak 11 şubeyi tamamladı. Zengin perakende müşterilerini geliştirebilen, yeni müşteriler çekebilen deneyimi ve kaliteli müşteri portföyü ile Oral Mimarlık’ı tercih eden Bank of Georgia ’nın yeni SOLO salonları bankacılıkta yeni bir konsept sunuyor. Oral, SOLO salonlarının mobilya uygulamacısı olarak Mart 2015 ile Eylül 2016 tarihleri arasında 11 şubesini inşa etti. Tamamen farklı bir bankacılık konsepti olan SOLO projesinin ana fikri; tasarım, hizmet ve yakalaşımın SOLO müşterilerinin beklentileri etrafında oluşturulmasıdır. Müşteri, tüm etkinliklerin merkezinde olup, ayrıcalıklı bankacılık hizmetlerinden yararlanmaktadır ve bir yaşam biçimi olan SOLO LIFESTYLE’ın sınırsız imkânlarını paylaşmaktadır. Daha dışarıdan SOLO’yu hissetmeye başlayacağınız bu yeni konsept size görsel ve ses efektli vitrinleriyle yılın her mevsiminin benzersiz bir hikayesini anlatıyor. İçeri girer girmez sizi karşılayan salon, bir otel tarzında lüks ve rafine edilmiş bir iç mekan. SOLO LOUNGE’da sizi karşılayan Fransız yapımı SOLO kokusu ve İtalyan kahvesi ikramıyla bankacılık hizmetlerini tamamen farklı bir algıya taşıyarak prestijli bir ortam sunuyor. q
130
MARKA İMAJINI GÜÇLENDİREN TASARIM MITSUBISHI ELEKTRİK KLİMA SİSTEMLERİ Oral, 2016 yılında, Mitsubishi Elektrik Klima Sistemleri’nin Türkiye’deki showroomları için ortak bir görünüm yarattı. Türkiye’de bulunan bayilerinin iç dekorasyon ve cephe projelerini tasarlayıp, 90’dan fazla bayiye dört ay içerisinde başarıyla uyguladı. Oral’ın yarattığı yeni görünüm; marka imajını güçlendirmeyi ve üst düzey satış standartları yaratmayı hedefliyor. Mitsubishi Elektrik’in kimlik tasarım ilkelerine dayanarak hem dış görünüm hem de iç dekorasyonu kapsayan yenilemeler, şirketin marka imajını desteklemek ve müşteri memnuniyetini artırmak için tasarlandı. Sektör incelemesininin hemen akabinde, rahat ve konforlu bir yaşam için Mitsubishi ürünlerinin katkısını öne çıkartacak bir anlayışla dizaynı yapılandırdı. Hemen akabinde, 4 ay gibi kısa bir süre içerisinde, tüm Türkiye sathında bulunan 90 değişik bayiye dizaynı başarıyla uyguladı. q Ocak 2017, 34.Sayı
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
‘TOPRAK ANA’NIN DÜNYAYA HEDİYESİ
KUVARS 132
Ocak 2017, 34. Sayı
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
Doğanın hediyesi kuvars mireralinin ileri teknoloji ile işlenmesiyle
ŞIK, SAĞLAM & HİJYENİK ÜRÜNLER YERYÜZÜNDEKİ EN SERT MİNERALLERDEN BİRİ OLAN DOĞAL KUVARS MİNERALİ GÜNÜMÜZÜN EN SON TEKNOLOJİSİYLE İŞLENEREK, FARKLI YÜZEY KAPLAMA MALZEMELERİ ELDE EDİLİR. ELDE EDİLEN BU MALZEMELER ZEMİN KAPLAMASI, CEPHE KAPLAMASI, MERDİVEN UYGULAMALARI, MUTFAK VE BANYOLAR İÇİN BİRBİRİNDEN ŞIK, SAĞLAM VE HİJYENİK TEZGAHLAR OLARAK KARŞIMIZA ÇIKMAKTADIR.
133
- Seda Nur Çınar Kuvars, dünya üzerinde çok ve yaygın bulunan değerli minerallerden bir tanesidir. Prizmatik altıgen kristal görünümündeki kuvarsın kimyasal yapısı silisyum ve oksijenden oluşmaktadır. Bütün iklim koşullarında oluşabildiği ve kimyasal/mekanik ayrışmalara dayanıklı olduğu bilinen kuvarsın ismi, hiç çözülmeyecek kadar sert biçimde donmuş su parçası -buz- anlamını ifade eden yunanca “krystallos” kelimesinden gelir. Doğada bulunan madenler içerisinde en serti 10 Mohs sertlik oranı ile elmas madeni iken elmastan sonraki en sert madenlerden biri ise 7 Mohs sertlik oranı ile kuvarsmadenidir. Çeliğin 6,2 Mohs sertlik oranına sahip olduğu düşünüldüğünde kuvarsın dayanıklılığı daha iyi anlaşılabilmektedir. Kuvars çeşitlerinin ortak kimyasal doğası 18. yüzyılın sonunda İsveçli kimyager Bergmann tarafından keşfedilmiştir. 1823 yılında J.J. Berzelius’un kuvarsın kimyasal bileşenin silikon dioksit olduğunun
keşfinden sonra kuvars minerali gruplara ayrılmıştır. Sağlamlığını doğal sertliğinden alan kuvars, yüzyıllardır sihir ve tedavi alanlarında kullanılmış günümüzde de tedavi edici olduğu inanılan taşların başında gelmektedir. Bazı doğa ve taş bilimcileri kuvars kristallerinin sağlığa faydalı nitelikleri en yoğun taşlardan biri olduğunu söylemektedirler. Sayılan birçok faydasının yanında beyin fonksiyonlarını uyarması, kişinin çevresinde oluşan negatif enerjiyi yok ederek, pozitif enerjiyi toplaması, özellikle elektronik eşyalardan yayılan radyasyonu azaltıcı tesirinin oluşu, vücuttaki aşırı ısıyı emmesi en dikkat çekici faydalarındandır. Antik Çağda, her yüz yılda bir nefes alarak hayatta kaldıklarına inanılan kuvars, metafizik dünyada toprak ananın dünyaya hediyesi olarak görülmektede, en küçük parçası bile şifalı kabul edilmektedir. Kuvars çeşitlerinden biri olan ve halk arasında çakmak taşı olarak ifade edilen taşı ilk insanların mağara duvarlarını çizmek için kullandıkları bilinmektedir. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
134
DÜNYANIN HEMEN HEMEN HER BÖLGESİNDE BULUNAN KUVARS TAŞININ, EN YAYGIN ÇIKARILDIĞI ÜLKELER BREZİLYA VE MADAGASKAR’DIR. AYRICA DÜNYANIN EN DEĞERLİ TAŞLARINDAN OLAN MAVİ KUVARSIN EN ZENGİN YATAKLARI BREZİLYA’DADIR.
Kuvarsla ilgili dikkat çekici bir bir diğer bilgi ise, dünyaca ünlü İznik çinilerinin en önemli özelliğinin ana maddesinin kuvars olmasıdır. SARIDAN MORA DOĞADAN GELEN RENK ÇEŞITLILIĞI Başlıca kuvars çeşitleri; Saydam ya da renkli dağ kristali (necef taşı), kahverengi dumanlı kuvars, menekşe renkli mor necef (ametist), kan renginde yemani, pembe renkli hematoyit kuvars, içinde mika bulunan kırmızı renkli yıldız taşı (aventurin), içinde tutam halinde rutil iğneleri bulunan Venüs Saçı, içinde amyant lifleri bulunan kedigözüdür. Şeffaf kuvarsa halk arasında kaya kristali denildiği gibi pembe kuvarsa da ‘aşk taşı’ denilmekte ve onu üzerinde taşıyanı öfkeden, suçluluktan, korku ve kıskançlıktan koruduğu, kısırlığa karşı da yararlı olduğu kabul edilmektedir. Bu değerli taşlar yüzük, küpe, kolye yapımında kullanılmasının yanı sıra beyaz kum olarak bilinen oldukça saf kuvarslar cam-
Ocak 2017, 34. Sayı
LEKE TUTMAZLIĞI, HİJYENİK OLMA ÖZELLİĞİ, SAĞLAMLIĞI VE DOĞAL KRİSTAL YAPISINDAN GELEN PARLAKLIĞIYLA KUVARS, ÖZELLİKLE BANYO VE MUTFAKLARDA TERCİH EDİLEN BİR MALZEMEDİR. cılıkta kullanılır. Adi camdan değişik olarak morötesi ışınları da geçirdiği için, morötesi ışık veren ampullerin yapımında, basınç değişmelerine uygun elektrik akımı verme özelliğine sahip olduğu için mikrofonların, manometrelerin yapımında, elektriksel gerilim altında sabit frekanslı titreşim yaptığı için ultrases aygıtla radyo alıcı ve vericilerinde, üstüne belli bir miktarda uygulanan basınçta voltaj ürettiği için saatlerde kullanılır. Sıcaklık değişmelerine uygun elektrik akımları verme özelliği nedeniyle, yüksek sıcaklık termometrelerinde ve bazı elektrik ölçü aletlerinde de çok kullanılan bir maddedir.
135
Dünyanın hemen hemen her bölgesinde bulunan kuvars taşının, en yaygın çıkarıldığı ülkeler Brezilya ve Madagaskar’dır. Ayrıca dünyanın en değerli taşlarından olan mavi kuvarsın en zengin yatakları Brezilya’dadır. Afrika bölgesinde bulunan birçok ülkede de çıkartılmaktadır. Afrika ülkelerinden çıkartılan kuvars taşları işlenerek dünyanın pek çok yerine satılmaktadır. Türkiye’de kuvars çeşitli bölgelerden çıkartılmaktadır. Özellikle dumanlı kuvarsın en güzeli ve onun siyah türü olan ‘Morion’ Türkiye’de çıkartılır. Balıkesir, Göğü-Dursunbey Köyü civarında volkanik kayaçlar içinde ametist kristalleri vardır. Aydın ili Damder-Karacasu köyünde hafif ve şeffaf dumanlı kuvars kristalleri bulunur. Yine Aydın’ın Koçarlı ilçesi Mersinbeleni Köyü’nde, dumanlı kuvars ve dağ kristali (şeffaf kuvars) yaygındır. Hatta Mersinbeleni Köyü’nde yaşayan insanlar 30 yıldır tarlalarından topladıkları dumanlı kuvars taşlarını satarak kendilerine ek gelir sağlamaktadırlar.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
136
PATIO HOUSE
Mekanda süreklilik turuncu kuvars ile sağlanmış
TAVANLARDA UYGULANAN TURUNCU ÇİZGİLİ IŞIK VURGUSUNUN; VERANDADAKİ TURUNCU KUVARS DÖŞEMELERDE VE MUTFAK TEZGAHI ARASINDAKİ TURUNCU KUVARS KAPLAMALARDA DEVAM ETTİRİLMESİ İLE MEKANSAL SÜREKLİLİK SAĞLANMIŞ. Toronto, Ontario’daki Nortown bölgesinde bulunan Patio House; sakinlerinin ihtiyaçları, sitenin durumu ve çevresel kaygılar gibi üç önemli konu dikkate alınarak tasarlanmış. Atelier RZLBD tarafından minimalist bir yaklaşımla tasarlanan bu iki katlı ahşap yapının beyaz tuğla cephesi bir yandan yapının batı güneşine maruz kalmasını kontrol altına alırken bir yandan da bulunduğu caddeye prezentabl bir cephe sunuyor. Mimarın özellikle cephe tasarımındaki stratejisi beyaz tuğla cepheye dinamik bir dizi doğrusal pencereler eklemek ve monolitik geometride bir Ocak 2017, 34. Sayı
kutu çıkararak bir veranda oluşturmak olmuş. İç mekan tasarımında da minimalist yaklaşımın devam ettiği binanın havadar ve gün boyu ışık alan zemin katı dört ayrı yaşam alanından oluşuyor. Oturma odası ve mutfak gibi zamanın çoğunun geçirildiği bu alanlarda uygulanan “boşluk doluluk” dengesi ile yaşayan bir tarz sunulmuş. Tavanlarda uygulanan turuncu çizgili ışık vurgusunun; verandadaki turuncu kuvars döşemelerde ve mutfak tezgahı arasındaki turuncu kuvars kaplamalarda devam ettirilmesi ile de mekansal süreklilik sağlanmış. q
137
GALERİ SAPPHIRE Çapraz çerçeveli taşıyıcı sistem
YAPININ İNŞASINDA ENERJİ TASARRUFUNA VE DOĞAL MALZEME KULLANIMINA ÖNEM VERİLMİŞ. PROJEDE; UV VE GÜNEŞ KORUMALI CAMLAR, KUVARSLI ZEMİN KAPLAMA, FOTOVOLTAİK PANELLER GİBİ MALZEME VE SİSTEMLER KULLANILMIŞ. Galeri Sapphire, Kaliforniya Los Angeles’daki bir konuta eklenen özel bir mülk galerisi. Çağdaş sanatın özel bir koleksiyonunu sergilemek için tasarlanan galerinin içinde bir de ofis bulunuyor. XTEN Architecture’in tasarımını yaptığı galeride; Gregory Crewdson, Uta Barth, Tomoroy Dodge ve video sanatçısı Jennifer Steinkamp’ın sanat koleksiyonları yer alıyor. Yeni binanın sanat eserleri için uygun mekanlara sahip olmasıyla birlikte, görüşlere açık olması, çeşitli yerel program alanlarının olması ve özel bir mülkiyete giriş için cazip bir odak noktasının bulunması gerekiyordu. Bu nedenle yeni yapı; mevcut yapının dolaşım omurgasına aşılanmış ve asgari kullanım alanı sağlamak için yerden kaldırılmış. Mimarlar bunu sağlayabilmek için hafif çapraz
çerçeveli bir taşıyıcı sistem geliştirmiş. Böylece zemin seviyesi serbest bırakılabilmiş, bu sayede; taşıt park alanı, çocuk parkı, sanat partileri ve video projeksiyonlarının kullanımı için yeni alanlar yaratılabilmiş. Geliştirilen bu sistem dışında yeni yapının inşasında enerji tasarrufuna ve doğal malzeme kullanımına önem verilmiş. Projede; UV ve güneş korumalı camlar, kuvarslı zemin kaplama, Güney’e bakan eğimli çatıda fotovoltaik panel dizisi (günde ortalama 15 kWh enerji üretmekte) gibi malzeme ve sistemler kullanılmış.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
138
TARDETS’DEKİ TURİST EVİ
İç mekan tasarımında siyah kuvarslı beton zemin uygulaması
İÇ MEKAN TASARIMINDA KULLANILAN SİYAH KUVARSLI BETON ZEMİN İLE MOBİLYALARIN AÇIK LADİN AHŞAP RENGİ VE ORJİNAL BEYAZ DUVARLAR İLE KONTRAST YARATILMIŞ. Fransa’da Tardets’de bulunan bu tarihi ev Dr Elisseche’nin eski evi. Soule Xiberoa köyleri topluluğu ile Haute Soule Turizm Ofisi bu evi ‘Soule Vadisi’nin turizm merkezi haline getirme kararı almış. Bir renovasyon projesi olan bu turist evinin yenileme projesini ise V2S Architects yapmış. Binanın arsa üzerindeki derinliğinin yarattığı doğal ışık eksikliği mimarların tasarım kararlarında en büyük etken olmuş. Bu nedenle tasarımda; hem sokak tarafından hem de bahçe tarafından gelen ışıktan maksimum derecede yararlanabilmek için birbirine bağlı alanlar mümkün olduğunca serbest bırakılmış. Binanın ağırlıklı cam olan zemin katında bulunan danışma alanı; direkt binanın içinden geçilerek ulaşılan, nehir ve meyve bahçelerine bakan, açık Ocak 2017, 34. Sayı
bir terasa bağlanmış. Birinci katta idari bölüm ve ofisler ile grup çalışması için ayrılan ortak alanlar konumlandırılırken, en üst katta ise, restore edilmiş ahşap çerçevenin altında bir sergi alanı ile karşılama-hazırlık alanları konumlandırılmış. İç mekan tasarımında kullanılan siyah kuvarslı beton zemin ile mobilyaların açık ladin ahşap rengi ve orjinal beyaz duvarlar ile kontrast yaratılmış. Evin duvarları sırlı ve geleneksel tarzda beyaz yıkanarak duvarın yapımında kullanılan çakılların ortaya çıkması sağlanmış. Ayrıca evin hatırası olan mevcut kolon ve kirişler de açık bırakılarak korunmuş, aydınlatma ve havalandırma sistemleri sergilenmiş.q
139
PEEL PLACE
Şıklığı pekiştiren siyah kuvars karo uygulaması
AÇIK MUTFAK VE YEMEK BÖLÜMÜNÜN ŞIKLIĞINI, ODALAR İLE TERAS ARASINDA KESİNTİSİZCE DEVAM EDEN SİYAH KUVARS KAROLAR İLE PEKİŞTİRMİŞ. Londra’da Earls Court’un yakınında, 2059 metrekarelik arazi üzerine konumlanan Peel Place projesi, Dexter Moren Associates (DMA)’in Singapurlu yatırımcı Favor Well Ltd. için geliştirdiği 5 milyon Pound’luk yeni bir yatırım. Özel kiralamalar için tasarlanan Peel Place dokuz kasaba evinden oluşuyor. Tasarım odaklı evlerin yapım amacı Londra’da aile evlerine duyulan özlemi az da olsa giderebilmek… Projedeki iki ev Lillie Caddesi’ne yeni bir bina cephesi kazandırırken diğer yedi ev; arkalarındaki yola dik terasların ortak paylaşımlı girişi, peyzaj düzenlemesi ve ‘mews tarzı’yla caddeye ayrı bir değer katıyor.
Evin iç ve dış alanlarını birbirine bağlayan ve aynı zamanda binanın merkez çekirdeğini oluşturan ışık dolu atrium merdiven boşluğu ise DMA tasarımının en dikkat çekici unsurlarından biri. Ayrıca açık mutfak ve yemek bölümünün şıklığını, odalar ile teras arasında kesintisizce devam ettirdiği siyah kuvars karolar ile pekiştirmiş. DMA, basit kompozisyonları geleneksel malzemeler ve unsurlarla birleştirerek Lillie Caddesi’nin tarihine ve gelişimine belirgin bir modern bölüm eklemek istemiş. Hatta bunun için çevresindeki çeşitli mimari üsluplardan öykünmekten de kaçınmış.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
DOĞAYI KISKANDIRAN RENKLER, KUVARSIN SAĞLAMLIĞIYLA HAYAT BULUYOR... ÜRETİM TEKNOLOJİSİ İLE KUVARSIN SAĞLAMLIĞINI BİR ARAYA GETİREREK KOMPOZE TAŞIN FİZİKSEL VE TEKNİK ÜSTÜNLÜKLERİNİ YÜZEYLERE TAŞIYAN ÇİMSTONE, DOĞAL TAŞLARDAKİ KLASİK SEÇENEKLERİN AKSİNE, ZENGİN RENK VE DOKU ALTERNATİFLERİ İLE ÖZGÜN MEKANLAR YARATIR.
140 140
Çimstone, İtalyan BRETON teknolojisiyle üretilen kuvars esaslı kompoze taştır. Doğal taş dokularını kuvarsın sağlamlığıyla birleştiren Çimstone, banko, tezgah, zemin, cephe, merdiven gibi her tür yüzeyde artan beklentileri üstün kalite ve çeşitteki ürünleriyle karşılar. Kuvars esaslı kompoze taş üretiminde Türkiye’de ilk firma olan Çimstone, doğadaki en sert taşlardan biri olan kuvars mineralini günümüzün en son teknolojisiyle şekillendirerek, mutfak ve banyolar için birbirinden şık, sağlam ve hijyenik tezgahlar sunar. TASARIM ZENGINLIĞI SAĞLAMLIK ILE BIRLEŞTI… Çimstone, Mohs sertlik skalasında 10 Mohs olan elmasın sertliğine 7 Mohs sertliği ile oldukça yaklaşan kuvars sayesinde Çimstone, metal veya benzeri malzemelerle çizilmez, yoğun sirkülasyon olan alanlarda bile ömür boyu yüksek aşınma dayanımı gösterir. Ocak 2017, 34. Sayı
141
KOLAY TEMIZLIK VE BAKIM Üzerinde bakteri üremesine izin vermeyen Çimstone tezgahlar, sıvı emmeme ve leke tutmama özelliği sayesinde kolaylıkla temizlenir; özel bir bakım ve koruma gerektirmez. Nemli bir bez ile yapılacak basit bir temizlikle ilk günkü ışıltısını uzun yıllar korur. Bu sayede temizlik süreleri ve giderlerinde de önemli bir tasarruf sağlar. ÇIMSTONE NEREDE, HIJYEN ORADA… LGA hijyen raporu ve NSF sertifikalarıyla hijyenik yapısı onaylanan ve Türk standartlarına uygun üretim yapan Çimstone, üzerinde yiyeceklerin güvenle hazırlanacağı yüzeyler sunar. KALITE HAMMADDEDEN EVINIZE KESINTISIZ BIR ÖYKÜDÜR… Çimstone’da kalite demek ürün, fiyat, hizmet ve teslimlerde mutlak müşteri memnuniyeti demektir. Ürün kalitesine gösterilen ilgi, hammadde seçimi ile başlar, ürünün kullanıcıya ulaşmasına kadar tüm süreçlerde devam eder. Çimstone’da, üretim ve hizmet süreçleri, sürekli iyileştirme anlayışına bağlıdır. Hammaddenin titiz incelemelerle kabulünden, sevkiyat öncesinde gerçekleştirilen nihai kalite kontrole kadar her aşamada sıkı denetim ve profesyonel kontrol yöntemleri uygulanır.
Çimstone’da hiçbir yatırımdan kaçınılmadan ve sistematik olarak sürdürülen Ar-Ge çalışmaları ile ürün özelliklerinin geliştirilmesine, diğer yandan da değişen tüketici talepleri ile sektörün beklentilerine en uygun çözümlerin sunulmasına çalışılır. Hammaddenin kriter uygunluğunun kontrolü, bitmiş ürünün Avrupa Standartlarına uyumlu tüm fiziksel dayanım testlerinin gerçekleştirilmesi; ürün geliştirme ve çeşitlendirmeye yönelik tüm çalışmalar Ar-Ge laboratuvarında yürütülür. Laboratuvar ve AR-GE birimi ile sektördeki gelişmeler ve yenilikler sürekli takip edilmekte, değişen tüketici talepleri ve sektörün beklentilerine en uygun çözümlerin sunulması için çalışmalar sürdürülmektedir. Çimstone’da Laboratuvar ve ARGE çalışmaları için teknolojik gelişmelere yatırım yapılmakta, geniş kapsamlı çeşitliliğe sahip teknolojik araçlar ile müşteri memnuniyetini arttırmak için ürünlerini ulusal ve uluslararası standartlara uygun olarak geliştirmektedir. AR-GE kapsamında üretilen ve üzerinde çalışılan ürünler için fiziksel ve kimyasal testler yapılmaktadır. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
HER ŞEYIN BIR, KUVARSIN PEK ÇOK NEDENI VAR… 142 142
Kimyasalların yıpratıcı etkilerine yüksek direnç gösteren Çimstone, bu özelliği ile laboratuvar tezgahlarında özellikle tercih sebebidir. Ayrıca masa, sehpa gibi dekoratif tasarımlarda da başarı ile uygulanabilmektedir. KULLANICI DOSTU, ÇEVRE DOSTU Çimstone üretiminde kullanılan su, otomatik su arıtma teknolojisiyle ayrılarak arıtılır, işletme ünitesine tekrar geri gönderilerek, su ve enerji sarfiyatı minimuma indirgenir. Çimstone ürünlerinde efekt malzeme olarak kullanılan cam ve ayna kırıkları geri dönüşümden sağlanır. Kısa dönemde değiştirmeyi gerektirmeyecek şekilde dayanıklı olan, basit bir temizlikle ilk günkü ışıltısını ve güzelliğini ömür boyu muhafaza edebilen Çimstone tezgahlar, daha az enerji tüketimi, daha az fire, yüksek oranda su ve enerji tasarrufu ile sürdürülebilir çevreye dost ürünler kategorisinde yer alır. Doğal taşların kaynaklardan elde edilme sürecinde en modern teknolojiler kullanılsa dahi, çıkarılan kaynağın nihai ürüne dönüşen miktarı belli oranları geçememektedir. Çimstone gibi uzmanlaşmış kompoze taş üreticileri ise, geri kalan doğal atığı katma değeri yüksek bir ürüne dönüştürür. Çimstone, üretimde kullanılan yüksek teknoloji sayesinde minimum atık, maksimum kaynak tasarrufu ile sürdürülebilir çevreye katkı sağlar. GERI DÖNÜŞÜMDEN GELEN AYNA VE CAM IÇERIĞI Hammaddeyi tüketerek üretim yapmak yerine varolan eski ürünlerin dönüştürülmesi, kaynak ve enerji tasarrufu için kullanılan bir yöntemdir. Geri dönüşümden gelen malzeme kullanımı ise, pek çok çevre dostu ürünün ortak özelliğidir.
Ocak 2017, 34. Sayı
Çimstone’un standart serisinde yer alan efektli ürünlerinde %20 ’leri bulan oranlarda geri dönüşümden gelen cam ve ayna kırığı kullanılır. DÜNYA MARKASI… Dünyanın önde gelen kuvars esaslı kompoze taş üreticileri arasında yer alan Çimstone; TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi belgesine sahiptir. Üretim kalitesi, geniş ürün yelpazesi, müşteri odaklı satış sistemi ile değişen tüketici taleplerine en uygun çözümleri sunar. Türkiye’de ve yurtdışında sayısız büyük projede kullanılan ve pek çok ulusal ve uluslararası zincir mağaza, alışveriş merkezi ve kurumsal projelerin yanı sıra; lüks konutlardan iş merkezlerine kadar en çok tercih edilen yüzey kaplama malzemesi… Çimstone, dört büyük kıtaya yayılmış satış ağı ile İngiltere pazarında faaliyet gösteren AKG Trading (UK) Ltd. ve aynı başarının devamı olarak 2015 yılında Amerika’nın Los Angeles şehrinde kurulan AKG Trading (USA) Inc. ile satış ve dağıtım operasyonlarını sürdürmektedir. Uzun vadeli planlarda ise, ihracat yapılan pazarlara yakın ve uluslararası lojistik üs statüsüne sahip yerlere doğrudan yatırım yapmak yoluyla rekabetçi üstünlük sağlamayı hedeflemektedir. MUTLAK MÜŞTERI MEMNUNIYETI Tezgah sektöründe ilk kez markalı ürün hizmeti sunan Çimstone, kurumsal güvence, kaliteli ürün ve müşteri odaklı hizmet yaklaşımları ile öne çıkıyor. Doğal kompoze taş sektörünün ülkemizdeki öncüsü Çimstone, tüm mimar ve mühendislere geleceğin mekanlarını yaratmakta sınırsız imkanlar sunmayı hedefliyor.q
SEKTÖR’ DEN
SCHNEIDER ELECTRIC
SERDAR AZİRET
BIR BINAYI AKILLI HALE GETIRMENIZ ŞEHRI AKILLI YAPMIYOR BİR ŞEHRİ AKILLI HALE GETİRMEMİZİN BİRİNCİ SEBEBİ VERİMLİLİGİI ARTIRMAK VE DAHA SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR ŞEHİR YARATMAK, BİR DİĞER ÖNEMLİ KONU İSE O ŞEHİRDE YAŞAYAN İNSANLARIN HAYATINI KOLAYLAŞTIRMAKTIR.
144
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Ben Serdar Aziret, Schneider Electric’de pazarlama ve kanal geliştirme müdürü olarak çalışıyorum. Ağırlıklı olarak bina projeleri bölümünde çalıştığım için hem konut hem ticari binalarla ilgili çözümlerden ben sorumluyum diyebilirim. Ekoyapı Dergisi olarak dikkatimizi daha çok akıllı ve enerji verimli sistemler çekiyor, özelikle akıllı bina konusu çok gündemde fakat sektörde doğru algılandığını hissedemiyoruz, bu yüzden akıllı bina nedir bir de sizden dinleyebilir miyiz? Aslında bir şeyleri önce tespit edip akabinde yorumlayabilen ve yorumladığı duruma göre doğru hareket edebilen akıllı bir insan gibi akıllı bir binada da yaklaşım aynı, dolayısıyla mevcut durumu Ocak 2017, 34. Sayı
tespit ettikten sonra o durumla ilgili gerekli analizleri yapan sonrasında da belli adımları atarak prosesleri yöneten binalara akıllı bina diyoruz. Piyasada kavram anlamında bir karışıklık olduğunu söyleyebilirim, sadece diyafona gelen görüntünün telefona aktarılması binayı akıllı yapmıyor. Bu, nesnelerin internetini de işin içine sokan bir teknoloji ama burada bir akıl söz konusu değil. İşin içerisine kontrol ve otomasyon girdiğinde bir binanın akıllı olmasından bahsedebiliyoruz. Bu da şöyle mümkün; bir binadaki enerji verimliliğini ele alalım, önce binanın hangi kısmında ne kadar enerji tüketildiğinin doğru bir şekilde ölçülebilmesi lazım. Bu yüzden bizim bir yapıyı akıllı hale getirirken “ölç, analiz et, yönet” şeklinde bir prosesimiz var. Bu noktada öncelikle ölçemediğiniz bir şeyi yönetemezsiniz ve verimlilikten söz edemezsiniz diyebiliriz.
SMARTSTRUXURE BÜTÜN ÇÖZÜMLERİ ENTEGRE EDEBİLEN VE YÖNETİM TARAFINDAN SADECE BİR YAZILIM ARACILIĞIYLA BÜTÜN BU ALT SİSTEMLERİN KONTROL EDİLİP OTOMASYONUN YAPILABİLDİĞİ BİR SİSTEM.
Bir ofis binasından örnek verecek olursak, hangi alanda hangi saatlerde ne kadar enerji tüketiliyor öncelikle tespit etmek gerekiyor, bunun için de enerji ölçümleri yapılıyor ve sonrasında analiz sonuçlarına göre işin yönetim kısmına geçiliyor. Böylece otomasyon ile diyoruz ki, örneğin saat beş buçukta bütün ışıkları kapat ya da hareketi algılayarak hareket yok ise buradaki enerjiyi kapat, bu en basit haliyle konutlarınızda da gördüğünüz bir akıl. Bunu daha büyük hale getirmek de mümkün, sadece konut ve iş yerlerinde değil ayrıca çok büyük endüstriyel tesislerde, şehirlerin alt yapısında da kullanılan bir sistem. Dataları doğru bir şekilde girdikten sonra bunu sağlayacak bir sistem kurarsanız, gün içerisinde hangi saatler daha uygunsa sistem ona göre çalışır; dolayısıyla bu sistemi yönetecek bir de beyin lazım. Bahsetmiş olduğumuz beyni binanın bölümlerini kontrol eden bir yazılım ve bir alt yapı olarak tanımlayabiliriz. Dolayısıyla sizin vücudunuzda sinir hücreleri bütün organlarınızı nasıl yönetiyorsa benzer bir şekilde akıllı bir binada da bütün bu nesnelerin internetine bağlı cihazları, internet alt yapısı ile yönetiyorsunuz. Dolayısıyla akıllı binalardaki olmazsa olmaz unsurlardan bir tanesi bağlantı. Özellikle wireles teknolojisinin hızlıca gelişiyor olması çok daha kolay bir şekilde bütün bunların entegre edilebilmesini sağlıyor. Peki her kurum kendi yazılımını mı oluşturuyor ? Açık protokol olarak geçen belli haberleşme dilleri var, bunlar markadan bağımsız olarak kullanılıyor. Örneğin; Schneider akıllı ev sistemleri için KNX adında bir sistem kullanıyor. KNX bir açık haberleşme
protokolü, dolayısıyla siz bu yazılıma o haberleşme protokolü ile uyan her markanın cihazını bağlayabiliyorsunuz. Yani markadan bağımsız olarak kullanılan sistemler diyebilirim bunlara. Schneider Electric’in SmartStruxure çözümünün sağladığı faydalar nelerdir ve klasik bina yönetim sistemlerinden farkı nedir? Normalde binadaki sistemlere baktığınızda, bunun altında evinizdeki sigortadan tutun da aydınlatma sistemlerine ya da güvenlik kamerasından acil çıkışları işaret eden sinyallere kadar birçok farklı alçak gerilim sistemleri var. Geleneksel bir binada bunların hepsi ayrı ayrı yönetiliyor dolayısıyla merkezden kontrol edilmiyor; çünkü farklı markalar, farklı haberleşme dilleriyle haberleşiyor .
145
Serdar Aziret, Schneider Electric Pazarlama Müdürü
SmartStruxure bütün bu çözümleri entegre edebilen ve yönetim tarafından sadece bir yazılım aracılığıyla bütün bu alt sistemlerin kontrol edilip otomasyonun yapılabildiği bir sistem. Schneider otomasyon ile ilgili aklınıza gelebilen bütün sistemleri üretiyor, SmartStruxure da şirketin bütün bu çözümlerini tek bir çatı altında birleştiren bir yaklaşım.
önceden kurguladığınız yapının tek tuşla çalışmasını sağlayabilirsiniz; ama SmartStruxure gibi entegre bir yapı olmadığı zaman hepsi için ayrı ayrı yönetsel aksiyonlar almanız gerekiyor, bu da konuyu zorlaştırıyor. Bu anlamda SmartStruxure binayı akıllı ve yeşil hale getiren bütün sistemleri içeren entegre bir Schneider çözümüdür diyebiliriz.
Biz, şirket satın almaları ile büyüyen bir firmayız ve dünya üzerinde 200’den fazla fabrikamız var. Bu da şu demek; farklı yerlerde farklı ürünler ve çözümler üretiliyor, bunların entegre edilmediği noktada bina yönetimi zorlaşıyor. Bütün çözümler tek bir yerden kontrol ediliyor olsa o zaman çok daha pratik, hata yapma riskinin azaldığı otomasyonun da birbiriyle entegre çalıştığı yapıya girebiliyorsunuz. Belli senaryolar oluşturarak binadaki bütün sistemler için
Bunun da üç tane ana bina yönetim bacağı var, bunlardan birincisi havalandırma otomasyonu, ikincisi KNX dediğimiz protokolle çalışan aydınlatma otomasyon sistemi, üçüncüsü ise bir binayı daha akıllı ve yeşil hale getiren enerji yönetim sistemi. Akıllı bir binanın en ekonomik şekilde hizmet verebilmesi için sistemlerin bireysel veya entegre olarak nasıl kullanılması gerekir? E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
SCHNEIDER ELECTRIC
SERDAR AZİRET
GÜNÜN SONUNDA NE KADAR OTOMASYONDAN BAHSEDİYOR OLURSAK OLALIM BULUNDUĞUMUZ SEVİYEDE HALA İNSAN FAKTÖRÜ İŞİN İÇİNDE VE BÜTÜN GELİŞEN TRENDLER BU FAKTÖRÜ MİNİMİZE ETMEYE ÇALIŞIYOR.
146
Bu anlamda binaları ikiye ayırıyoruz; birincisi mevcut binalarda renovasyon, ikincisi yeni yapılacak olan binalar. Artık yönetmelikler ve belli enerji verimli uygulamalar binalarda enerji verimliliğini zorunlu hale getirdi; dolaysıyla zaten yeni yapılan projelerde akıllı ve yeşil bina standartlarına uygun binalar üretiliyor. Ama şu anda etrafımıza baktığımızda çok fazla mevcut bina var, Bu yüzden burada da çok büyük bir enerji tüketimi söz konusu. Renovasyon tarafında özellikle wireless teknolojilerinin kullanılması daha düşük maliyetli bir akıllı bina yaratmanızı sağlıyor. Günün sonunda ne kadar otomasyondan bahsediyor olursak olalım bulunduğumuz seviyede hala insan faktörü işin içinde ve bütün gelişen trendler bu faktörü minimize etmeye çalışıyor. Bütün sistemler birbiriyle ne kadar iyi haberleşirse, doğru tespitlerle ne kadar iyi bir kurgu yaratırsanız durumu o kadar düşük maliyetle yönetebiliyorsunuz. Biz Schneider olarak özelikle mevcut
binalara gittiğimizde yanlış bir teşhis koymamak adına enerji etütleri yapıyoruz ve maliyetleri minimize etmeye çalışıyoruz. Aslında, işin özü, denetimlerin doğru yapılması ve teşhislerin en baştan konulmasıdır diyebiliriz. Peki Türkiye’de durum ne? Umut vadediyoruz, belli bir bilinç oluşmuş durumda. Schneider Electric ve bizim
skalamızdaki firmaların yarattığı bilinç oldukça önemli, bu konuya çok fazla kafa yoruyoruz. Bakanlıklarla iş birliği yapıyoruz, farklı platformlarda konuşup bu konunun önemini anlatmaya çalışıyoruz. Yurt dışına baktığımızda standart ve uygulama anlamında çok daha ilerideler. Biz global bir firma olmanın avantajını bu noktada kullanabiliyoruz, oradaki ekip arkadaşlarımızla iletişim kurarak burada danışmanlıklar verebiliyoruz, bu yüzden durum çok daha iyiye gidiyor. Peki son olarak binalar akıllı olunca, şehirlerde mi akıllı oluyor? Akıllı şehir dediğimiz kavrama girdiğimizde aslında skalayı büyütüyoruz. Şehirde de binalarda olduğu gibi bütün unsurların birbirleriyle haberleşiyor olması ve kurgunun da bir bütün olarak yapılıyor olması lazım. Yani akıllı binalar akıllı şehirlerin sadece bir unsuru, dolayısıyla ne yazık ki sizin bir binayı akıllı hale getirmeniz şehri akıllı yapmıyor. Bunun altında birçok sistem var. Artık öyle bir noktadayız ki otobüs durağı otobüs ile konuşuyor. Bir şehri akıllı hale getirmemizin birinci sebebi verimliliği artırmak ve daha sürdürülebilir bir şehir yaratmak, bir diğer önemli konu ise o şehirde yaşayan insanların hayatını kolaylaştırmak.q
Ocak 2017, 34. Sayı
REKLAM ALANI YEŞİL BİNALARINIZ
UZMAN ELLERDE Türkiye’nin en tecrübeli sürdürülebilir yeşil bina danışmanlık firması olarak, çok farklı disiplinlerden uzman kadromuz ve kapsamlı proje birikimimiz ile hedeflerinize uygun çözümler sunuyoruz.
LICENSED ASSESSOR COMPANY
greenbooklive.com
Altensis İnşaat Enerji San. ve Tic. Ltd. Şti. t. 0216 410 61 35 f. 0216 410 61 53 www.altensis.com / info@altensis.com facebook.com/altensis
twitter.com/altensis E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka Advertorial
HAVUZLU SPOR TESİSLERİ İÇİN FARK YARATAN ÇÖZÜMLER LİBART’TAN 1992 YILINDA TÜRKİYE’DE KURULAN LİBART, 3 KITADAKİ ÜRETİM MERKEZLERİ VE 25’DEN FAZLA ÜLKEDE BULUNAN BAYİLERİ İLE 20 YILI AŞKIN SÜREDİR HİZMET VERMEKTEDİR. FARK YARATMAK İSTEYEN MİMARLAR VE PROFESYONELLER İÇİN ALÜMİNYUM VE CAMDAN OLUŞAN HAREKETLİ MİMARİ ÇÖZÜMLER TASARLAYIP ÜRETEN LİBART; ÜRÜNLERİ İLE İÇ MEKÂNIN RAHATLIĞI İLE DIŞ ORTAMIN FERAHLIĞININ AYNI ORTAMDA YAŞANABİLECEĞİ ESNEK YAŞAM ALANLARI YARATIR.
148
H
areketli mimari sistemlerin farklı özellikleri sayesinde sürdürülebilir mimari projelerde tercih edilen ürünler, kullanıldığı mekânlara değer katmaktadır. Libart’ın Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirilen ürünleri farklı konseptler ile restoranların, kafelerin, otellerin, alışveriş merkezlerinin yanı sıra spor tesislerini kapsayan binalara da fonksiyonel ve yenilikçi değerler katar. Libart ürünleri ile hareketli mimari sistem çözümlerini tercih eden spor tesisleri genel olarak değerlendirildiğinde, Libart’ın FreeStanding (bağımsız hareketli) sistemlerinin özellikle yüzme havuzu tesislerinde tercih edildiği gözlenmektedir. Libart FreeStanding sistemler güneş enerjisi ile şarj olabilen motorları ve ısı cam kaplamaları sayesinde Ocak 2017, 34. Sayı
hem enerji tasarrufu sağlayarak yeşil ve doğaya duyarlı sürdürülebilir bina konseptine uygundur hem de yüzme havuzu tesisinin dört mevsim kullanılmasını sağlayarak tesise büyük bir değer katar. Yüzme havuzu olan spor tesislerinde FreeStanding veya farklı bir Libart ürünü tercih edilmesinin iki nedeni daha vardır; bu nedenlerden en önemlisi, havuz suyunda bulunan klor maddesi buharlaştığında metal yüzeyler için çok tehlikeli bir durum olan korozyona sebep olmasıdır. Libart sistemleri alüminyumdan ve paslanmaz bağlantı elemanlarından oluşan yapısal sistemlerdir. Libart’ın diğer ürünleri de spor tesislerine çözümler sunmaktadır. 2016 yılında ürün geliştirme faaliyetleri
Doha da Bir Okulun Spor Tesisi
ile tasarlanan ClearSky ürünü büyük açıklık olarak tabir edilebilecek açıklıkları geçecek şekilde geliştirilmiştir. Bu gelişim ile Doha’da bir okulun spor tesisinin çatısına hareketli bir mimari sistem çözümü sunulmuştur. Sunulan çözüm; tamamen alüminyum taşıyıcı sistem kullanılan ısı camlı hareketli bir çatı sistemidir. ClearSky Dome olarak adlandırılan bu yeni ürün 27 m açıklığı tek parça ile geçerek dünya da bu açıklığı geçebilen ilk hareketli alüminyum sistem olma özeliğine sahiptir. 27 m açıklık ve 36 m boy ölçülerine sahip olan sistem 18 m’lik iki parça halinde ortadan ikiye ayrılarak açılmaktadır. Hareket eden her parça 20 ton ağırlığa sahiptir ve sistem Libart tarafından özel tasarlanan motorlar ile hareket etmektedir. Libart Ar-Ge konusundaki birikimi ile mimarların tasarım konusunda ki hayallerini her zaman dikkate almaktadır; 2014 yılında Yapı Fuarı’nda görüşülen mimarların ‘dikey haraketli bir cam sistemi ile yüzme havuzunu dış mekândan bölmek’ konusundaki hayalleri üzerine Libart, tasarım ve ürün özelikleri bakımından oldukça zorlayıcı olan bu sistemi geliştirmiştir. Libart, dikey haraketli cam sistemi olan Panora-View sistemleri üzerinde araştırmalar yaparak
149
CLEARSKY DOME OLARAK ADLANDIRILAN BU YENI ÜRÜN 27 M AÇIKLIĞI TEK PARÇA ILE GEÇEREK DÜNYA DA BU AÇIKLIĞI GEÇEBILEN ILK HAREKETLI ALÜMINYUM SISTEM OLMA ÖZELIĞINE SAHIPTIR.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
LİBART AR-GE KONUSUNDAKİ BİRİKİMİ İLE MİMARLARIN TASARIM KONUSUNDAKİ HAYALLERİNİ HER ZAMAN DİKKATE ALMAKTADIR. Azerbaycan - Spor Tesisi
4 m eninde ve 2 m su üstünde 2 m su altına doğru hareketli olmak üzere 4 m yüksekliğinde bir dikey hareketli cam sistemi tasarlamıştır. Geliştirilen sistem Azerbaycan’da bir spor tesisine başarıyla uygulanmıştır.
150
Tesisin işletme sahibi, iç mekânda başlayıp dış mekâna uzayan yapıya sahip olan havuzda kış aylarında sadece iç mekânda ki suyu ısıtmak istemiştir ve Libart PanoraView sistemler ile bu isteğine ulaşmıştır. Yaz aylarında ise sistem suyun içinden yükselerek tavanın altında park etmekte ve havuzu kullanan kişilere iç mekândan yüzmeye başlayarak dışarıya çıkmaları olanağını sağlamaktadır. Bu çalışma ile Libart mimarların hayallerini gerçekleştirmek için her zaman yanlarında olduğunu kanıtlamıştır. Panora-View sistemleri tasarım özelliklerinden dolayı Libart dikey hareketli ısı cam sistemler ile özellikle Amerika’da çok ilgi görmektedir. 2016 yılının 3. Çeyreğinde tamamlanan Nippert Stadyumu’nda basın odalarının önlerinde dikey hareketli cam sistemleri kullanılmıştır. Kullanılan Libart sistemleri ile basın odaları alan kaybetmeden tüm cephesini açarak basın kuruluşlarının temsilcilerine daha etkili bir atmosfer sağlamıştır. Libart ilerleyen senelerde de gerek farklı alanlarda gerekse spor tesislerinde yenilikçi ve fonksiyonel çözümler sunmaya devam edecektir. Gelişen yapısı, mimar ve mühendis takımı, 25 yıllık bilgi birikimi ile Libart her zaman haraketli mimari sistemlerde dünyada öncü ve yenilikçi konseptleri yaratan bir marka olacaktır.q
Ocak 2017, 34. Sayı
Nippert Stadyumu
PROJE
marka Advertorial
YDA GRUP PARK AVENUE PROJESI’NDE
BTM BITKILENDIRILMIŞ YEŞIL ÇATI SISTEMLERI TERCIH EDILDI! ŞEHRİN GÜRÜLTÜSÜNDEN KAÇMAK İSTEYENLERİN TERCİH ETTİĞİ PARK AVENUE PROJESİ, BTM BİTKİLENDİRİLMİŞ YEŞİL ÇATI SİSTEMLERİ KULLANILARAK HAYATA GEÇİRİLEN BAHÇE ÇATILARI İLE DİKKAT ÇEKİYOR.
152
Ankara’nın en hızlı değer kazanan bölgesinde yer alan Park Avenue; eğlence merkezi ve doğal park alanı ANKA Park’a ve Atatürk Orman Çiftliği’ne yakınlığıyla da öne çıkıyor. Yapımı YDA Grup tarafından üstlenilen, toplam proje alanı 133.000 m2 olan Park Avenue’da bitkilendirilmiş yeşil çatı uygulamaları için BTM tercih edildi. BTM bayisi İcon Yapı tarafından başarı ile hayata geçirilen ilk etapta toplam 40.000 m2 bitkilendirilmiş yeşil çatı ve 25.000m2 sert peyzaj uygulaması yapıldı. YDA Grup 2. Etap için çalışmaların devam edeceğini belirtti. Ocak 2017, 34. Sayı
Uygulama hakkında bilgi veren İcon Yapı yetkilileri, peyzaj alanları için yapılan detaylı uygulamayı şöyle anlattılar: “Yalıtım üzerine BTM Green Sistem keçesi serbest olarak, ek yerlerinde bini yapılarak serildi. Daha sonra çift kademeli, su tutma hazneli FKD 25 levhalar ile drenaj sistemi serbest döşendi. Filtre katmanı olarak kullanılan BTM GreenTypar SF 27 yine serbest, ek yerlerinden bini yapılarak drenaj katmanın üzerine serildi ve bitkisel toprak ile üzeri kapandı. Yapısal peyzaj alanları için ise BTM Green Drenaj Eco malzemesi kullanıldı ve yine üzerine filtre katmanı, serbest olarak Typar
SF 27 ek yerlerinde bini yapılarak serildi. Sertpeyzaj alanlarında basma mukavemeti yüksek, özel drenaj levhası kullanıldı.” Yeşil çatı sistemleri, projelere kattıkları konfor ve estetiğin yanı sıra kentsel alanda sert zeminlerin artmasına karşı bir önlem olarak da ekolojik sisteme katkı sağlıyor. 2011 yılından bu yana yeşil çatı çözümleri sunan BTM, birçok önemli projeye imza atmaya devam ediyor.q
BITKILENDIRILMIŞ YEŞIL ÇATI UYGULAMA KURALLARI VE FAYDALARI Ülkemizde daha çok bir pazarlama argümanı olarak kullanılsa da, bitkilendirilmiş yeşil çatılar dünya üzerinde yatırımcı ve tüketicinin tercihinin ötesinde, bir kent politikası olarak benimsenmiştir.
Günümüzde projelerin çevresel, görsel zenginliğini tamamlayan ve benzer yapılardan ayıran en önemli argümanlardan biri peyzaj alanlarındaki uygulamalardır. Geçmişte ağırlıklı olarak arazi toprağı üzerinde yapılan peyzaj çalışmaları bugün artan ihtiyaçlar ve proje alanındaki her bir m²’nin değerlendirilmesi amacıyla yer altına alınan otoparkların üzerinde veya yine kat bahçesi o larak dizayn edilmiş; altta yaşam ve kullanım alanı olan bina teraslarında bahçe çatılar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bitkilendirilmiş yeşil çatıların bize faydası nedir, neden tercih etmeliyiz? 3 Yağmur suyunu kullanarak yeşil örtüye dönüş-
türdüğünden, fazla drenaj yoğunluğunu azaltır, atık şebeke su yükü hafifler. 3 Hava kirliliğini ve havadaki toz partikülünü azaltır. Yeşil örtüsü daha az olan bölgelerde yapılan testlerde görülmüştür ki yeşili yoğun olan bölgelere oranla toz partikülü miktarı 3-7 kat arası daha fazladır. 3 Oksijen üretimi artar, buhar geçirimi yüksektir. Nefes aldığımız hava kalitesini yükseltir, doğal olarak karbon salınımını azaltır. 3 Yüksek izolasyon değeri olan, ısı radyasyonu yapmayan yapısı ile şehirlerdeki ısı ada oluşumu etkisini azaltır. Bunun sonucu ısıtma ve soğutma
giderlerini düşürür, kentsel konforu yükseltir. 3 Gürültüyü emerek, kentsel boyutta ses izolasyonu sağlar. 3 Sera gazlarını yok eder, yağmur suyuna havadan karışan ağır metalleri toprak içerinde tutarak arındırır. 3 Geri dönüşümlü bir malzemedir, uygulanmasında düşük enerji kullanılır ve insan gücü yeterlidir. 3 Hafriyat aşamasında kaybedilen doğal toprağı içeriğine katılan özel karışımlar ile bitki toprağı olarak geri kazandırır. 3 Dünya üzerindeki biyolojik çeşitliliğin ve kentsel tarımın artmasına katkıda bulunur. 3 Tasarım ve estetik zenginliği yüksek, yeşil ile bütünleşmiş mimari konseptler oluşturur. 3 Yapıyı U.V. ışınlarından, çatıyı ve taşıyıcı konstrüksiyonu mekanik hasarlardan korur. 3 Yapının yangın korunumunu yeşil alanlar ile en üst düzeyde sağlar. Bitkilendirilmiş Yeşil çatı uygulamalarında en önemli kriteri yüksek İzolasyon değeri olarak tanımladığımız su yalıtım katmanları teşkil eder. Üstteki tamamlayıcı yeşil çatı katmanları, bitkilendirme çeşitliliği ve toprak kalınlığı alttaki statik yükü etkileyeceği üzere değişkenlik gösterebilir. Kısacası bitkilendirilmiş yeşil çatı uygulamasında seçilecek yalıtım malzemeleri için daha seçici ve bilinçli olmalıyız, 2 kere düşünmeliyiz. BTM
olarak 90’lı yılların başından beri yeşil çatılar için ürettiğimiz kök tutma özelliğine sahip Botanik serisi bitümlü örtüleri, DIN 4062 belgesi ile uygulamacı bayilerimizle pek çok projede geleneksel yöntemle yani çakıl kullanarak uyguluyorduk. 2014 yılında BTM bir ilki daha gerçekleştirerek; ürettiği bitki köklerine dayanıklı su yalıtım örtüsü ile TS EN 13948 CE kalite belgesine sahip oldu. 2 yıl Almanya ‘da WEIHENSTEPHAN-TRIESDORF Üniversitesi’nde zorlu kök bitkilerine karşı yapılan testten zarar görmeden çıkan Elastobit PE4 Botanik ürünü ile BTM, Türkiye’de TS EN 13948 belgesine sahip olan ilk firma olarak prestijli projelerin tercihi olmuştur. Botanik ürün grubumuzda ayrıca kök tutucu kullanmaya gerek olmadığı için malzeme ve işçilikten tasarruf sağlanmaktadır. Örtü tipi malzemeler ile su yalıtımı yapılmadığı yani likit, sürme, püskürtme su yalıtım malzemesi tercih edildiği takdirde; su yalıtımın hemen üzerine ve nem tutucu keçenin altına gelecek şekilde düşük yoğunluklu polietilenden ( LDPE ) imal edilen BTM Green kök tutucu folyo ile su yalıtım katmanı bitki köklerine karşı koruma altına alınır.
153
Çatı bahçesi uygulamalarında dikkat edilecek hususlar; 3 Mimari proje aşamasında bahçe çatının bina sta-
tiğine getireceği yük miktarı hesaplanarak, detaya uygun bir katmanlaşma düşünülmelidir. 3 Projenin peyzaj danışmanlığını yapacak firmanın ön görüleri ile uygulama şartnamesi oluşturulmalıdır. 3 Yapılacak yeşillendirme türüne göre sistem bileşenleri seçilmelidir. 3 Malzeme tedarikçisi, üreticisi, uygulamayı yapacak yalıtım ekibi ve uzman peyzaj mimari ofisinin mutlaka koordineli çalışması gerekmektedir. 3 Uygulamada en önemli husus yalıtımın düzgün ve bitki köklerine dayanıklı sertifikalı ürünler ile standartlara uygun olarak yapılmasıdır. 3 Bitkilendirilmiş yeşil çatı sistem bileşenlerinde gerekli bindirme payları yapılarak ürünlerin düzgün serilmesi de sistemin doğru çalışması açısından önem taşımaktadır. 3 Sistem bileşenleri uygulandıktan sonra ürünler uzun süre açıkta bırakılmamalıdır. En azından hafifletilmiş toprak katmanı serilerek bitkilendirmeye hazır bir zemin oluşturulmalıdır. Projelerinizde bahçe çatılara hayat vermek için BTM teknik ekibine danışmaktan çekinmeyiniz.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ŞEHİR YAŞAM &İNSAN
2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ
LJUBLJANA TOPLAM NÜFUSU SADECE 280 BIN OLAN LJUBLJANA, KÜÇÜK ÖLÇEKLI BIR ŞEHRIN, IYI VE KARARLI BIR YÖNETIMLE KISA ZAMAN IÇINDE BÜYÜK DEĞIŞIMLER YARATABILECEĞINE IYI BIR ÖRNEK. 2007 YILINDA OLUŞTURULAN 2025 LJUBLJANA HEDEFLERI DOĞRULTUSUNDA 12 BIN KIŞIDEN OLUŞAN KAMU KURUMLARI, KENT YÖNETIMI, SIVIL TOPLUM ÖRGÜTLERININ ÇALIŞMALARI SAYESINDE YAŞADIĞI DÖNÜŞÜMLE ŞEHIR, 2016 AVRUPA YEŞIL BAŞKENTI ÜNVANINI ALMAYI BAŞARDI.
160
Ocak 2017, 34.Sayı
TARIHIN IZLERININ YEŞILLE BULUŞTUĞU KÜÇÜK AVRUPA BAŞKENTI
S
lovenya’nın en büyük şehri ve aynı zamanda başkenti Ljubljana, Bristol’ün ardından 2016 yılında kent yaşamındaki çevresel sorunlara karşı çaba sarf eden şehirleri ödüllendiren ve iyi uygulamaların Avrupa’da yayılmasını sağlamak amacıyla verilen Avrupa Yeşil Başkenti ünvanını aldı. Kısa sürede pek çok değişiklik yaşanan Güneydoğu Avrupa şehri Ljubljana, küçük yüz ölçümünde kaliteli bir hayat sunuyor. Toplam nüfusu sadece 280 bin olan Ljubljana, küçük ölçekli bir şehrin, iyi ve kararlı bir yönetimle kısa zaman içinde büyük değişimler yaratabileceğine iyi bir örnek. 2007 yılında oluşturulan 2025 Ljubljana hedefleri doğrultusunda 12 bin kişiden oluşan kamu kurumları, kent yönetimi, sivil toplum örgütlerinin çalışmaları sayesinde yaşadığı dönüşümle şehir, 2016 Avrupa Yeşil Başkenti ünvanını almayı başardı.
1991’ yılında bağımsızlığını ilan eden Slovenya’nın başkenti ve aynı zamanda da en büyük şehri olma özelliğine sahip olan Ljubljana, ülkenin adeta lokomotifi konumunda. Oslo, Nijmegen, Umea ve Essen gibi şehirlerle yarışan Ljubljana, jüriyi, 10 yıllık bir süre içinde sürdürülebilir kentsel yaşamı geliştirmede geçirdiği önemli dönüşümle etkiledi. Ljubljana, yalnızca değişikliklerin hızlı bir şekilde uygulanabileceğini değil, aynı zamanda pek çok paydaşın işbirliğiyle kentte dönüşümün çevreyle uyumlu yapılabileceğini gösteriyor. Bu nedenle, diğer Avrupa kentlerine de bir örnek ve ilham kaynağı niteliğinde. Orta Çağ kalesinin çevresine konumlanan eski kent merkezini, Barok bina cephelerini ve Yunan kenti Emona’nın tarihi kalıntılarını da koruyan Avrupa şehri, 5000 yıllık tarihinin izlerini barındırıyor. Şehir merkezine uzanan Tivoli Parkı ve Ljubljanica nehrinin
161
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ŞEHİR YAŞAM &İNSAN
pitoresk köprüleri şehrin diğer dikkat çeken karakteristikleri arasında yer alıyor. 20. yüzyılın ikinci yarısında, dünyaca ünlü mimar Jože Plečnik kendi doğduğu şehir olan Ljubljana’da yaptığı önemli çalışmalarla şehrin modern görüntüsüne yön verdi. Kültürel faaliyetin bir yaşam biçimi haline geldiği şehir, dünyanın en eski filarmoni orkestrasına sahip. Ljubljana, her yıl prestijli müzik, tiyatro ve sanat etkinliklerinden alternatif ve avangart kültürüne kadar uzanan 10 binden fazla kültürel etkinliğe ev sahipliği yapıyor. DOĞAL ORMANLARLA VE PARKLARLA KAPLI BİR ŞEHİR MERKEZİ
162
AHŞAP, CAM VE ÇELİK GİBİ YALIN VE NET MATERYALLER İLE TASARLANAN BU KONUT NERESİNDEN BAKARSANIZ BAKIN HARİKA BİR MANZARA GARANTİSİ VERİYOR.
Yüzde 46’sı doğal ormanlarla kaplı olan şehirde, kişi başına 542 m2 yeşil alan düşüyor. Şehir merkezinde yer alan 4 parkta vatandaşlar rahatlıkla doğayla iç içe vakit geçirip dinlenme imkanı buluyor. Şehir merkezine çok yakın olan Rožnik, Tivoli ve Šišenski Hill Peyzaj Parkı’nda koruma altına alınmış bitki türleri bulunuyor. 135 kilometrekarelik alana yayılan açık orman alanları, tarlalar barındıran Ljubljana Marsh Parkı’nda yetiştirilen bitkilerle biyoçeşitlilik desteklenirken, 2002 yılında arkeologlar tarafından parkta bulunan 5002 yıllık olduğu tahmin edilen dünyanın en eski ahşap tekerliği UNESCO Miras Listesi’ne alındı. 1972 yılında kurulan en eski park Zajčja Dobrava ile Polhov Gradec Dolomites Parkı zengin biyoçeşitliliğiyle dikkat çekiyor. 2009-2015 yılları arasında Ljubljana’da, inşa edilen Šmartinski Parkı ve Zelena Jama Parkı gibi yeni parklarla ve yeşil alanlarla birlikte yeşil alanlar 80 hektar arttı. Sava Nehri boyunca yer alan kullanılmayan sanayi alanları yerine, Ljubljana vatandaşları için dinlenme alanları yapıldı. Sava Eğlence ve Eğitim Merkezi’nde yürüyüş yolları ve binicilik parkurları, bisiklet yolu, küçük bir hayvan çiftliği, bir çocuk oyun alanını yer alıyor. Ljubljana Üniversitesi Biyoteknoloji Fakültesi Biyoloji Bölümü himayesinde kurulan Botanik Bahçesi’nde doğal bitki
Ocak 2017, 34.Sayı
AVRUPA YEŞİL BAŞKENT ÖDÜLÜ’NÜ BİRLEŞİK KRALLIK’TA İLK KEZ ALAN ŞEHİRDE, 4 ŞEHİR ÇİFTLİĞİ, 8 DOĞA KORUMA ALANI VE 400’DEN FAZLA PARK ALANI BULUNUYOR.
sağlandı. Ücretsiz hizmet veren ve saatte 5 km hızla hareket eden Kavalirle bugüne kadar 900 bin yolcu ile 80 bin km gidildi. Yaklaşık 4-5 yıl önce taşıt trafiğinin gürültüsünün hâkim olduğu, yayaların kendilerine yol bulamadığı şehrin dar yollarında, meydanlarında ve Sava Nehri’nin kıyılarında bugün gezdiğinizde kuşların, akan nehrin ve kahvelerde sohbet eden insanların seslerinden başka bir şey duymuyorsunuz. Taşıt trafiğinin kaldırılmasıyla önceleri iş hacimlerinin azalacağı kaygısı yaşayan esnaf şimdi artan turizmle birlikte hayatından memnun görünüyor. KİRLENMEYEN YER ALTI SULARIYLA DOĞAL İÇİLEBİLİR MUSLUK SUYU
örtüsü üzerine araştırmalar yapılıyor. Botanik Bahçesi’nde gerçekleştirilen çok sayıda atölye çalışması, konferans, sergi ve diğer etkinlikler, bitkilerin gündelik hayatta kullanılmasını teşvik ediyor. Her yıl diğer botanik bahçeleri ile tohum alışverişi yapan Botanik Bahçesi, Slovenya’daki yerli bitkilerin en büyük tohum bankasına ev sahipliği yapıyor.
Suyu teknolojik işleme tabii tutmadan halka ulaştıran birkaç Avrupa başkentinden biri olan Ljubljana’da 1 asırdan fazla süredir şehrin yakınında bulunan kaynaklardan su ihtiyacı karşılanırken, musluktan su içilebiliyor. Su kaynaklarını koruma programı ve gelişmiş atık su yönetimi sayesinde Ljubljana’daki su teknolojik herhangi bir işleme ihtiyaç duyulmaksızın kalitesini korumaya devam edecek. Ljubljana’nın önemli dönüşüm sağladığı diğer alan atık ve atık su yönetimi. He-
defleri “sıfır atık”. Atıkların üçte ikisi geri dönüştürülüyor. Şehirde çok sık ve atık çeşitlerine göre işaretlenmiş çöp kutusu görmek mümkün. Organik atıklar için şehirlilere verilen elektronik kartlarla açılan konteynerlere atılan organik atık miktarı ölçülüyor ve haftalık belli miktarların aşılması engelleniyor. Atıkları azaltma, yeniden kullanma, geri dönüştürme için kentliler teşvik ediliyor. 2014 yılında atıkların yüzde 63’ü geri kazanıldı. Toplanan atık oranına bakıldığında Ljubljana, AB başkentleri arasında lider konumda yer alıyor. 2016’nın Avrupa Yeşil Başkenti olan şehir aynı zamanda sıfır atık stratejisi uygulamasıyla Avrupa’nın bu hedefe en çok yaklaşan başkenti. Ljubljana, su kaynakları ve doğayı koruyarak, daha temiz, güvenli, çevre dostu kaliteli bir hayat geliştirmek için çaba harcamaya devam ediyor ve kent yönetimi, kullanılmayan sanayi alanlarının iyileştirilmesi ve Ljubljana’nın eşsiz biyoçeşitliliğinin korunması için çalışmalarına devam ederken, sürdürülebilirliği, iş faaliyetleri ve yaşam tarzlarını iyileştirmeye ve geliştirmeye devam edecek.q
163
SÜRDÜRÜLEBİLİR ERİŞİM PLANIYLA TRAFİKSİZ ŞEHİR MERKEZİ Sürdürülebilir Hareket Planı ile sürdürülebilirliğin gereklerini yerine getiren Ljubljana’da trafikte öncelik yayalar, bisiklet sürücüleri ve toplu taşımada. Kentsel ulaşım, atıkların azaltılması gibi alanlarla dönüşüm yaşayan şehirdeki trafik sorunu kent merkezinin yayalaştırılmasıyla çözüldü. 100 bin metrekarelik yaya alanı olan tüm kentte otobüslere, bisikletlere ve yayalara ayrılmış yollar, kentlilerin kullanımı için hazırlanmış bisiklet parkları, yeraltı garajları, trafiğe kapalı alanlarda yolcu taşıyan “Kavalir” adını verdikleri elektrikli dolmuşlarla kentsel ulaşımda rahatlama ve yüzde 58 oranında emisyon azaltımı E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Ocak 2017
YEŞİL DÖNÜŞÜMÜN TAKİPÇİSİ OLUN YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
ABONE BİLGİLERİ
FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”
YENI NESIL
OFISLER TOPRAK ANA’NIN
DÜNYAYA HEDİYESİ
KUVARS
2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ
LJUBLJANA
ABONELİK KOŞULLARI P EKOYAPI Yeşil Yapı ve Yerleşimler Dergisi iki ayda bir olmak üzere yılda 6 sayı yayınlanır. P Abonelik bedeli nakit olarak veya aşağıda belirtilen hesap numaralarına ödenir. P Dergileriniz adresinize mesai saatleri içerisinde kargo ile imza karşılığı teslim edilir. P Dergi abonelik ücreti yıllık (6 sayı) bedeli KDV ve kargo dahil 60 TL dir. P Abone formu ve ödeme dekontu 0216 291 17 99 numaralı faksa yada abone@ekoyapidergisi.org adresine mail ile ulaştırıldığındaabonelik işlemi tamamlanmış olur.
HESAP BİLGİLERİ GİZMO İLETİŞİM HESABI
Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri - Sevgi Yayla AVM ŞUBESİ HESAP IBAN NAUTILUS TR15 00060006 4000 0011 154381 İŞ BANKASIŞube İşbankası No: 1264 Hesap (1209) No: 0105720 IBAN: TR45 40002090 0011 2640 1057 20
İLETİŞİM BİLGİLERİ Libadiye Cad. Bakü No:3 34704 Göztepe / İSTANBUL Libadiye Cad.Sok. Bakü SokD:2 No: Daire:3 Ataşehir / İSTANBUL Tel: 0216 291 25 20 (pbx) Faks: 0216 291 17 99
* Dergi Abonelerimiz herhangi bir sebeple aboneliklerine son vermek istediklerinde 4077 sayılı Tüketiciyi Koruma Kanunu’nun 11/A maddesinde tanımlanan koşullar geçerlidir.
EKO DİZAYN Advertorial
DOĞTAŞ’LA TRENDLERIN IZINDE YENILENIN… Malzemesinden kumaşına, renginden tasarımına, insanlara yaşam alanlarında dilediği kombinasyona sahip olma özgürlüğü sağlayan Doğtaş; 2017 kışının mobilya ve dekorasyon trendlerini de tüketicisinin beğenisine sunuyor. Trendler evimizi, evimiz de trendleri şekillendirirken beğenilerimiz durmaksızın değişiyor. Yaşadığımız alanlar da bu değişime ayak uyduruyor. Sosyalleşmek için dışarı çıkmak yerine evlerimizi tercih eder olduk. Arkadaş buluşmaları, sohbetler ve kutlamalar daha çok evlerde yaşanıyor artık. Evlere döndüğümüz bu zamanlarda, yaşadığımız mekanı kışa hazırlamak her ne kadar son yıllarda mevsim geçişlerini çok sert yaşamasak da bir gelenek olarak devam ediyor. Kendini yenilemek isteyenler de trendler doğrultusunda huzurlu, renkli ve mutlu bir yaşam alanı oluşturuyor.
158 158
Malzemesinden kumaşına, renginden tasarımına, insanlara yaşam alanlarında dilediği kombinasyona sahip olma özgürlüğü sağlayan Doğtaş; 2017 kışının mobilya ve dekorasyon trendlerini de tüketicisinin beğenisine sunuyor. 2017 kış ürünlerinde ön plana çıkan trendler, evinde yalınlığı ve şıklığı tercih edenlere birbirinden güzel seçenekler sunuyor.
Casablanca Ocak 2017, 34.Sayı
Dünya trendlerini Doğtaş tasarımlarıyla evlere yansıttıklarını ifade eden Doğtaş Tasarım ve Ar-Ge Direktörü Yılmaz Seber, rahatlığın ön planda olduğu şık ve rahat mobilya trendlerinin tüm dünyada yaygınlaştığını belirtti. Yoğun iş temposu nedeniyle insanların zamanlarını evlerinde rahat ve huzurlu bir şekilde geçirmeyi tercih ettiklerini vurgulayan Seber; “Trendler evimizi, evimiz de trendleri şekillendirirken beğenilerimiz durmaksızın değişiyor. Yaşadığımız alanlar da bu değişime ayak uyduruyor. Sosyalleşmek için dışarı çıkmak yerine daha çok evimizi tercih ediyoruz. Arkadaş buluşmaları,
Marsala
sohbetler ve kutlamalar artık evlerde daha fazla yaşanıyor. Evlere döndüğümüz bu zamanlarda, yaşadığımız mekanı kışa hazırlamak her ne kadar son yıllarda mevsim geçişlerini çok sert yaşamasak da bir gelenek olarak devam ediyor. Biz de ekip olarak bu anlayıştan yola çıkarak ürünlerimizi tasarlıyoruz. Son dönemde tüketicilerimizden çok olumlu geri dönüşler aldık. Her sezona uygun ürün tasarımlarına devam edeceğiz.” dedi.
detaylarla harmanlandığında ortaya keyifli yaşam alanları çıkıyor. Masallardaki hikâyelerin hayat bulduğu Casablanca Serisi, Batı’nın tasarımdaki yalın bakış açısını Doğu kültürünün geleneksel çizgileriyle harmanlıyor. Beyazla meşenin, mermer ve bakır detayların eşsiz uyumu, yumuşak kıvrımlarla huzur veriyor.
YALINLAŞMA YOLUNDA / NORA SERİSİ
Bu renk hem moda sektörüne hem de dekorasyona adını sağlam harflerle yazdırdı ve ikonikleşti. Tüm toprak tonlarıyla bir arada kullanılan Marsala, dingin ve modern alanların da anahtarı oldu. Bununla da yetinmeyip Doğtaş’ın ürün gamında yepyeni bir seriye de ismini verdi ve evlerinize girmeye hazır.
Dünyada önce moda, sonra dekorasyon alanında hızla yayılan trendlerden biri ‘sadeleşmek’. Kalabalıktan ve detaylardan sıkılan insanlar özlerine dönüp en sade ve az detaylı olanla uzun ömürlü bir yaşam kurgulamak istiyor. Yalın hatların egemen olduğu uzun süreli kullanıma olanak sağlayan tasarımlar ise ön plana çıkıyor. Yaşam alanlarımızı kuşatıyor. Bize de bu sadeliğin dinginliğinde sakinleşmek kalıyor. Her devrin bir klasiği hazeranın başrolünde olduğu Nora Serisi’nde doğallık ve artizan yaklaşım ön planda. Geleneksel mobilyada kullanımına alışık olduğumuz hazeran bu koleksiyonda Kuzey Avrupa esintileri taşıyan modern ve yalın bir çizgide stilize edildi. Tasarım aşamasında doğal malzeme kullanımı, modern estetik, primitif detaylara önem verildi. Meşe kaplamayla birlikte kullanılan hazerana pirinç ve deri detaylar eşlik ediyor. MERMERIN YÜKSELIŞI / CASABLANCA SERİSİ Büyük mobilyalardan aksesuarlara kadar yaşam alanlarında farklı kullanımlar için mermer, yıldızı parlayan bir malzeme olarak dikkat çekiyor. Mermerin soğuk görüntüsü sıcak renkler ve geleneksel
MARSALA ETKISI / MARSALA SERİSİ
İspanyol kadınının zarafetinden ve geçmişin hikâyesinden ilham alan ve bunları estetik dokunuşlarla harmanlayan bu yeni seri; abartısız lüksü seven ve hayatının her anında sıcaklık arayanlar için benzersiz bir koleksiyon…
159
ÜÇ BOYUTLU FORMLAR / YENİ EXCLUSIVE SERİSİ Teknolojinin etkisiyle gelişen bu trend, daha düz formdaki mobilya ve aksesuar tasarımlarına üçüncü bir boyut kazandırıyor. Hareketlenen yüzeyler ve geometrik detaylar modüler yaklaşımlarla destekleniyor. İki boyutlu hatlardan çıkıp üç boyutla şekillenen mobilyalar duygulara da hitap ediyor. Güçlü tasarım çizgilerinin, ceviz renginin klasik zarafeti ve camın modern dokunuşları ile buluştuğu Yeni Exclusive Serisi, ahenkli çizgileriyle dikkatleri üzerine çekiyor. Yeni Exclusive, klasik mobilya tasarımını özgün bir yaklaşımla yeniden yorumluyor.q
Nora
Yeni Exclusive
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
EKO DİZAYN Advertorial
BÜROTİME İLE KİŞİSELLEŞTİRİLEBİLİR ÇALIŞMA ALANLARI YARATMAK MÜMKÜN ®
Türkiye’nin lider ofis mobilya üreticisi Bürotime, geliştirdiği “Elements” konseptiyle hayal edilen kişiselleştirilebilir çalışma alanlarını, farklı ihtiyaçlara uygun ürün seçenekleriyle yaratma imkânı sunuyor.
160 160
Üretim serüvenine başladığı günden bu yana, yalın tasarım anlayışıyla kullanıcılara fonksiyonel ve kalıcı çözümler sunan Bürotime, ofislerdeki çeşitli kullanım senaryolarını göz önünde bulundurarak, çalışanların gün içerisindeki farklı ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak “Elements” konseptini tasarladı. Geliştirilen konsept Solo, Social, Teamwork ve Meeting başlıklı dört kategori altında, ofisin değişen dinamiklerini tek çatı altında toplamayı hedefleyerek kullanıcısına hayal edilen kişiselleştirilebilir çalışma alanlarını farklı ihtiyaçlara uygun ürün seçenekleriyle yaratma imkanı sunuyor. Lider üretici, en yeni ürünlerini ilk kez geçtiğimiz Ekim ayında Uluslararası Ofis Yönetim ve İç Tasarım Fuarı - Orgatec 2016’da kullanıcıların beğenisine sundu. Operasyonel çalışma serisi alanında üst düzey verimlilik sağlayan Era ürün ailesi, toplantı grubunda özgün tasarım diliyle şeffaf çalışma alanları vadeden Note, bekleme & lobi bekleme alanlarında konforlu oturumu ve naif çizgisiyle dikkatleri üzerine çeken Bliss, ergo - dinamik tasarımıyla ofiste ayakta çalışabilme imkânı sunan Set ve Ocak 2017, 34.Sayı
konforlu oturuma ihtiyaç duyulan her alanda rahat kullanım sağlayan Point, fuarda ilk kez sergilenen ürünler arasında yerini aldı. Ahşabın ve teknolojinin ortak hikâyesi Günümüz çalışma ortamlarının vazgeçilmezi olan teknoloji ürünlerini, rahatlıkla kullanılabilmesi için kullanıcıya özel çözümler sunan Era, geçmişin samimiyeti ve sıcaklığını ürün ailesindeki her ferdi ile çalışma ortamlarında yeniden yaşatmayı hedefler. Bacaklarda kullanılan doğal ahşabın teknolojiyle şekillendirilmiş metal birleşim detaylarıyla buluşması, her iki çağın birbiriyle uyum içerisinde var oluşunu nitelerken, teknoloji öncesi ve sonrası bu iki dönemi, mütevazı bir biçimde kullanıcıya sunar. Era operasyonel çalışma serisi, ürünlere kablo kanal detay çözümleri getirerek teknolojik ayrıntıları gizlerken sahip olduğu her ünitesiyle, kişiye özel değişkenlik gösteren ihtiyaçlara ve zevklere hitap edebilecek nitelikte tasarlandı.
Farklı, yenilikçi ve dinamik mekânların koltuğu Değişen ofis kültüründen yola çıkarak tasarlanan Stay oturma grubu, yönetici ofislerine alışılagelmiş çizgilerin dışında yeni bir soluk getirmeyi amaçlar. Rahatlıktan ödün vermeden, daha spor ve dinamik çizgideki tasarımıyla yönetici ofislerinde aranan güç ve prestij algısını oluşturur. Masif ahşap gövde üzerine konumlandırılan yumuşak minder ve yastıkları, Stay’e sportif ve dinamik bir hava katar. Stay oturma grubu yenilikleri takip etmek isteyen modern yöneticilerin işini kolaylaştırır.
Toplantı grubunda gücü hissedebileceğiniz şeffaf alanlar Zamana direnen tasarımların ortak noktası; yıllar geçse de ürünlerin sağladığı görselliğin eskimemesi ve kullanıldığı mekânlara işlevsellik dışında da değer katmasıdır. Bu değerlerle birlikte kullanıcısına farklılık katan tasarımlar, eşsiz bir kimlik yansıması oluşturarak yaratılmak istenen algının temel taşı olurlar. Kalite algısının temiz detaylar ve yalın tasarım ile yoğrulduğu Note, toplantı grubunda verimliliğinizi en üst noktaya taşıyacak şeffaf çalışma alanları sunar. Zeminden yukarı doğru açılan çizgisi, orta noktada kendine özgü bir dil içerisinde uzanırken; alüminyum ayakların göz alıcı etkisi, çalışma yüzeyine birleştiği noktada ayrılır. Kullanım amaçlarına göre farklı boyut ve formlarda tasarlanan Note, zengin renk alternatifleriyle toplantı grubunda kullanıcıların ihtiyaçlarını karşılayacak yenilikçi çözümler sunar.
161
Ergo - dinamik çalışma alanları Günde ortalama sekiz saatini oturarak geçirmek zorunda kalan bir çalışan, hareketsizlik sonucu doğan kas ve iskelet sistemi rahatsızlıkları dışında göz kuruluğu, psikolojik ve ruhsal rahatsızlıklar, dikkat kaybı, iç organlarda fonksiyonel yavaşlama, kardiyovasküler sistem üzerinde olumsuz etkiler vb. daha birçok sağlık problemiyle karşı karşıya kalmaktadır. Olumsuz etkileri minimize ederek hem fiziksel hem de zihinsel anlamda ofis çalışanlarının sağlığını korumak için tasarlan Set, yüksekliği ayarlanabilir teleskopik bacakları sayesinde daha sağlıklı bir çalışma ortamı sunar.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
EKO DİZAYN Advertorial
MODERN TASARIMLARIN ESNEK IŞIĞI FLEXBAR, SAYISIZ TASARIMA İLHAM VEREN DİNAMİK, ADAPTE EDİLEBLİR, ESNEK VE ERGONOMİK YAPISI ILE AYDINLATMAYA BAKIŞ AÇINIZI DEĞİŞTİRMEK İÇİN TASARLANDI. FLEXBAR, GELENEKSEL SİSTEMLERİN AKSİNE IŞIK KAYNAĞINI BELİRLİ FORMLARA HAPSETMEZ.
162 162
Gizli ışık kullanılarak yapılmak istenen aydınlatma tasarımlarında geçmişten bu yana kullanılan konvansiyonel teknikler, gerek aydınlatma sonuçları gerekse mimari tasarım özgürlüğünü kısıtlar seviyedeydi. EAE’nin yeni gizli aydınlatma ürünü FLEXBAR tüm sınırlamaları ortadan kaldırıyor. Ürünün luminans seviyesi, keskin ya da yuvarlak dönüş yeteneği, modüler kablolu özelliği sayesinde sökülebilir, kesilebilir kabiliyeti artık hayal ettiğiniz esnek ışığı ve aydınlatma tasarımlarını hayata geçirmenize imkan sağlıyor. FLEXBAR ile tavanlarda ve duvarlarda gizli ışık bantları oluşturabilir, gergi tavan altında tasarruf yapılabilir. Işık süpürgeliği, raf altı aydınlatması, dairesel aydınlatmalar, alçıpan ışık kanalları, esnek yapısı sayesinde mimarinin gereksinimi olan şık tasarımlar gerçekleştirilir. Ocak 2017, 34.Sayı
Artık ledbar benzeri ürünlerin katı formuna, şerit ledin az ömür-az lümen ve bakım zorluğuna ihtiyaç duymadan rahatlıklıkla kullanabileceğiniz bir ışık kaynağına sahipsiniz. FLEXBAR, modüler kablolu yapısı sayesinde sökülebilir, takılabilir veya boşaltılabilir. Modüllerin sayısını arttırıp azaltmak yolu ile lümen miktarı değiştirilebilir. Herhangi bir arıza durumunda modüller, yenisi ile değiştirilebilir. LED ışık kaynağı ile uzun ömürlü, bakım gerektirmeyen, tasarruflu ve etkili aydınlatma sağlar. 2700K-3000K-4000K ışık rengi ve amber-kırmızı-yeşil-mavi ve RGB renk seçeneklerine sahiptir. DALI ve acil durum kiti opsiyonlarına sahiptir. FLEXBAR; tavan ve duvar gizli aydınlatma uygulamalarında, gergi tavanlarda, mobilyaya entegre gizli aydınlatma uygulamalarında ve raf altı uygulamalarda istenildiği gibi biçimlendirilip uygulanabilir.
yeterlidir. Geriye kalan sadece 10m-5m’lik paketlerden kaç adet kullanılacağını belirlemektir. Daha uzun boylar yada muhtemel ara boyların uygun sürücü seçiminin yapılmasını sağlamak için satış temsilcinizle temas kurunuz. Not : Flexbar araboyları istenilen uzunlukta kesilerek elde edilir. Gergi Tavanda FLEXBAR Gergi tavan tipine ve uygun lüx miktarına göre Gergi Tavan-Flexbar mesafesi / Flexbar-Flexbar mesafesi oranı = 3/4 oranında olmasına önem gösterilmesi gereklidir. Bu değer değişkenlik göste-
bilse de tavsiye olunan değer olarak kabul edilmelidir.
163
Mağaza Rafları Alt Aydınlatması Mağazaların raf altları ve ışığın saklanabileceği raflar FLEXBAR uygulama alanlarıdır. Gizli ışık tüm rafı aydınlatabileceği gibi ayrıca spotlar ile yapılacak vurgu ışığına da zemin hazırlayabilir. Bu uygulamalarda sergilenen ürünler renk takibini önemli kılıyor ise yüksek renk geri verim değerine sahip FLEXBAR tiplerini opsiyonel olarak seçebilirsiniz. CRI >%90 modelleri renk tercihinin doğru yapılmasına olanak tanıyacaktır.q
Tavan ve Duvarlarda Gizli Aydınlatma Mimari aydınlatmada, mekanın vurgusunu yansıtabilmek için, tavan ve duvarlara gizli aydınlatma olarak Flexbar yerleştirebilirsiniz. Gizli tavanlarda Flexbar uygulaması için, uygulama yerlerinin metretül olarak uzunluk bilgisini edinmek E K O L O J İ K YA P I L A R
YERLEŞİMLER DERGİSİ
Sıcacık kışlar, serin yazlar sizi bekliyor 444 9 872 0 850 222 9 872 isicam.com.tr sisecamduzcam.com
Isıcam Sistemleri K Serisi, Solar Low-E kaplamalı cam sayesinde, sıradan çift camlara kıyasla ısı kayıplarını %50 azaltarak kışın yakıt masraflarını, güneş ısısının içeriye girişini %40 azaltarak da yazın klima masraflarını düşürür ve enerji tasarrufu sağlar.
Camda farklı ihtiyaçlar için doğru çözümler üretiyoruz.