Mart 2018
YIL 8 - SAYI 39 / 15 TL
YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ
EDGE İLE HIZLI, KOLAY VE EKONOMİK
YEŞİL BİNALAR
YAŞAM TARZLARININ YANSISI
MUTFAK & BANYO
BURAK PEKOĞLU
YEŞIL ÇATILAR
Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
YAPI KATALOĞU
2017
YEŞİL YAPI KATALOĞU ONLINE & BASILI VERSİYON
2017
Yeşil Yapı Kataloğu’nun online versiyonunda yer aldığınız takdirde 15.000 adet basılacak olan almanak niteliğindeki katalogda da katılım şeklinize göre sayfalarınız rezerve edilmiş olur.
YEŞİL YAPI KATALOĞU
Ürün ve hizmetleriniz ile yıl boyunca yer alabilirsiniz. Dilediğiniz sayıda ürün ve hizmetinizin ilgili profesyonel çevreye detaylı tanıtımını yapabilir, teknik özellikleriniz ile rakipleriniz arasından sıyrılabilirsiniz.
YEŞİL YAPI KATALOĞU
Yapı & Yerleşimler Dergisi Özel Yayınıdır. Mart 2017, Versiyon 4, Yıl 4
Böylece ayıracağınız tek bütçe ile iki farklı mecrada tanıtım imkanına sahip olursunuz.
www.yesilyapikatalogu.com internet sitesi günlük ortalama 4000 ziyaret alarak, yeşil bina üretiminde görev alan teknik kadroya rehberlik etmektedir.
İÇİNDEKİLER
75
22
Mart 2018, 39. Sayı
6 26 28
84
50
37
GÜNDEM MERCEK 21. YÜZYILDA SÜRDÜRÜLEBILIR TOPLUM ANLAYIŞI NE KADAR GERÇEKÇI? KAPAK PROJESİ
32
50
CASE STUDY
56
MİMARİ BAKIŞ BINAA MİMARLIK Burak Pekoğlu
AFRİKA’NIN ÇAĞDAŞ SANATINA ADANAN MÜZE ZEITZ MCAA
30
Mimarlar yeşil kentlerden yeşil mimariden bahsederken, projelerine de çevresel sürdürülebilirlikte aldıkları önlemler ile ‘doğru’ anlamlar katıyor. Projeler bir yandan da ödüllerle bu anlamını tescilliyor. Biz de bu sayımızda 2017 yılı içerisinde bahsettiğimiz nitelikleri taşıyan ve ödüllendirilen ülkemizden 10 seçilmiş örneğe yer verdik. Tüm projelerin nitelik ve niceliklerinin artmasını umuyoruz, ilgiyle okumanız dileğiyle...
36
CO-DO MİMARLIK Cenk Özden
TOP 10 ÖDÜLLÜ PROJELER
DOSYA YAŞAM TARZLARININ YANSISI MUTFAK & BANYO
YEŞILIN ÖTESINDE VENLO BELEDIYE SARAYI
74
1 MİMARLA MİMARLIK DIŞI Mehpare Evrenol
78
PROJE ZAMAN ÖLÇEĞI DAHILINDE BIR YAŞAM ALANI HEP İSTANBUL FARKLI VE GÖZ ALICI MIMARISIYLE YDA CENTER
102 92
102
MALZEME/ YÖNTEM/ UYGULAMA
YEŞİL ÇATILAR SEKTÖRDEN FACILITATOR KURUCUSU ÖNAL YILMAZ AUSTROTHERM PAZARLAMA VE İŞ GELIŞTIRME MÜDÜRÜ TOLGA CELAYER ELMOR A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ ENVER ÖZ
126
58
MERCEK EDGE İLE HIZLI, KOLAY VE EKONOMİK YEŞİL BİNALAR
YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ
116
95 178
66
LÜKS BIR KONFOR YERINE ‘YER’IN RUHUNA UYGUN BIR KONFOR Arboreal* Bölüklü Yaylası Rehabilitasyon Merkezi
3
Reklam İndeksi AKG GAZBETON 19
IŞIKLAR 71
(EMİBLOK)
KASSO 64-65
AUSTROTHERM 1
KASTAMONU ENTEGRE 11
BAUMİT 17
KİLSAN 5
BRAAS 13
OTİS ASANSÖR 89
BTM 113
PULVER 91
ÇUHADAROĞLU 9
RHEINZINK 7
E.C.A. 45
TEMA 95
EGE SERAMİK 47
YEŞİL YAPI KATALOĞU Ö.K.İÇİ
EKOYAPI DERGİSİ A.K.İÇİ
YTONG ARKA KAPAK
GUARDIAN GLASS 87
YURTBAY SERAMİK 49
INSULA 100-101
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
E KO LO J İ K YA P I V E Y E R L E Ş İ M L E R D E R G İ S İ
İMTIYAZ SAHIBI Sevda Yayla Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3 Daire:2 Ataşehir, İSTANBUL 0216 291 2520 SORUMLU YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ Eren Cerciz GENEL YAYIN YÖNETMENİ Sevda Yayla EDİTÖR Esra Baykara Berivan Eren YURTDIŞI TEMSİLCİSİ Neşe Jones REKLAM SATIŞ Deniz Yılmaz Ayfer Ayyüce
4
editör’den
ISSN NO 2146 - 9636
B
iz tüketiyoruz, suyu, havayı, doğayı, yaşadığımız yerleri, yaşamı, enerjiyi, insanlığı, mutluluğu tüketiyoruz...Büyümeyi yitiriyoruz. Doğmak, büyümek, yaşamak ve ölmek tüm canlıların doğal
döngüsü iken artık ürettiğimiz ve tükettiğimiz her şeyi büyümeden öldürüyoruz. Son cemrenin doğaya yaydığı enerjinin doğayı hatırlatması ve yeniden diriltmesi için insanlığın son gayretinin koruma içgüdüsüyle dolması temennilerimizin en derinlerinde… Kışı yaşayamadığımız bu mevsimde cemreler son reaksiyonlarını da gösterip toprağa düşüyor. Bunun temelinde yatan temel şey yitirdiğimiz doğa, yitirdiğimiz iklim ve diğerleri… Bu yayını hazırlarken de bu gerçekliği külah gibi başımızın üstünde taşıma sorumluluğundayız. Amacımız da bu değil mi? Üretebilmek daha az tüketerek, üretmek. Daha az tüketerek değerleri daha çok koruyan mimariyi, tasarımları ve düşüncelerin ilham olmasını sağlayabilmek. İlham aldıklarımıza duyduğumuz borçla… İlham aldığımız en değerli isimlerden biri de Zaha Hadid. Kıvrımların kraliçesi… 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde mimariye yön vermiş kadın mimarlarımızı
WEB EDİTÖRÜ Gülşah Karakaya
anarken Zaha Hadid bunların başında geliyordu. Öyle ya mimarideki
GÖRSEL TASARIM Nilsu Canberk
Hadid... Bu sayıyı okuduğunuzda mimarlık ve kültür tarihine bıraktığı
REKLAM REZERVASYON bilgi@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 HABER MERKEZİ haber@ekoyapidergisi.org 0216 2912520 KAPAK GÖRSELİ Zeitz Museum of Contemporary Art Africa Heatherwick Studio Fotoğraf: © Iwan Baan YAYINCI ,TASARIM VE YAYINA HAZIRLIK Grapido Yayıncılık ve İletişim Hizmetleri Libadiye Cad. Bakü Sok. No:3/1 Daire:3 Ataşehir, İSTANBUL www.ekoyapidergisi.org BASKI Gezegen Basım San. ve Tic. Ltd. Şti. 100. Yıl Mah. Matbaacılar Sit. 2. Cad. No:202/A Bağcılar/İstanbul Tel: 0212 325 71 25 Fax: 0212 325 61 99 Sertifika No:12002 YAYIN TÜRÜ Yerel Süreli - İki ayda bir yayınlanır.
önyargıları kırarak mimarlık biliminde kendini bulan öncü bir kadın imgesi eserleriyle aramızdan ayrılışını anıyor olacağız … Hadid sınırlarını aşan iç mekânla dış mekân arasındaki sınırları ortadan kaldırmayı prensip edinmiş bir mimardı. Günümüz kent yaşamında ise bu sınırları giderek keskinleştiriyoruz. Bu iç mekânlardan en mahrem alanlar mutfak ve banyolar… Geçmişten günümüze adeta her coğrafyada başka bir kültürle gelişmiş bu mekânlara uzman kişilerin birikimleriyle sayımızda yer vermenin doğru olacağını düşündük. Dergimizin bu sayısına kısaca göz atacak olursak: Malzeme Yöntem Uygulama bölümünde, kontrolsüz kentleşme ve yok olan habitat sorununa alternatif olarak gelişen yaşanabilir mimarinin azami eşiği YEŞİL ÇATILAR’ın tarihte ilk ortaya çıkışından modern çağ kentlerindeki uygulamalarına değin uzanan ömrünü BTM Yalıtım Sponsorluğunda hazırladık. TOP 10 bölümünde Türkiye’de 2017 senesi içerisinde mimari, sürdürülebilirlik, enerji verimli projeler arasından ödüle layık görülmüş seçili projelere yer verdik. Mutfak ve Banyo Kültürü başlığı altında ele aldığımız dosyada İç Mimar Eda Tahmaz ve Gönye Tasarım ekibinin mutfak ve banyo kültürü ile çağın trendleri konunun uzmanları tarafından kaleme alındı. Mimari Bakış köşesinde BINAA Mimarlık’tan Burak Pekoğlu, CO-DO Mimarlık Kurucusu Cenk Özden ile gerçekleştirdiğimiz röportajları bulacaksınız.
Dergide yayınlanan yazı ve fotoğrafların yayıncı izni alınmadan ve kaynak belirtmeden kısmen veya tamamı alınamaz. Dergide yayınlanan yazılardan yazarlar, reklamlardaki haksız rekabet ve yanıltıcı unsurlardan reklam veren sorumludur.
Mart 2018, 39. Sayı
Daha fazlası sayfalarımızda sizi bekliyor… Keyifli okumalar…
?
haberiniz var mı
“ŞEHIRDEN UZAK” KONULU YTONG MIMARI FIKIR YARIŞMASI SONUÇLANDI Ortak akıl ile etkileşim yaratılarak fikir paylaşımına fırsat veren, şeffaf bir süreç sunmayı hedefleyen yarışmada bu yıl, tek tip yapılaşma neticesinde niteliklerini kaybetme tehdidi ile karşı karşıya kalan kent dışı mekânların canlandırılması, sosyal ve kültürel özelliklerini yeniden kazanabilmesi yönünde önerilerin ortaya konulması hedeflendi. Genç mimarlardan tek tip kentleşmeye alternatif projeler Nüfusu giderek azalan; doğal özellikleriyle elverişli ama sosyal nitelikleriyle elverişsiz koşullara sahip olan “Kent Dışı Mekânlar”ın canlandırılması ve özünü yeniden kazanabilmesi yönünde 146 öneri sunuldu. 4 eşdeğer ödülün belirlendiği yarışmada kazanan ekipler ödül olarak, jüri üyeleri ile birlikte İtalya’nın Venedik kentinde düzenlenen 16. Uluslararası Venedik Mimarlık Bienali’ni ziyaret edecekler. 66
Kazananlar Venedik Bienali yolcusu Kreatif Mimarlık Kurucu Ortağı Mimar Aydan Volkan, Brigitte Weber Mimarlık Kurucusu Y. Mimar Brigitte Weber, ODTÜ Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Celal Abdi Güzer, Fotoğrafçı, Akademisyen ve Sanatçı Murat Germen, NSMH Kurucusu Mimar Nevzat Sayın’dan oluşan jürinin yaptığı değerlendirme sonucunda, dünyanın önde gelen mimarlık etkinliklerinden biri olan Venedik Bienali gezisiyle ödüllendirilen katılımcılar ve projeleri ise şöyle: 7 Sıra No’lu Proje: Farkındalığın Farkında Olan İnsan Vahit Türüt – Mimarlık Öğrencisi / Karabük Üniversitesi Burak Özmen – Mimarlık Öğrencisi / Karabük Üniversitesi Sadık Anar – Mimarlık Öğrencisi / Karabük Üniversitesi
H
ayata geçirdiği projelerle, yapılaşmanın niteliksel, mimari ve kültürel boyutuna dikkat çeken Türk Ytong tarafından “Şehirden Uzak” başlığıyla düzenlenen 2017 Ytong Mimari Fikir Yarışması sonuçlandı. Jüri üyeleri tarafından yapılan değerlendirme sonucunda, 4 proje ödüle değer bulundu. Sektördeki köklü duruşunun yanı sıra bilgiye ve yeniliğe açık projeleri hayata geçirmesi ile tanınan Türk Ytong tarafından 19’uncu kez düzenlenen Ytong Mimari Fikir Yarışması bu yıl “Şehirden Uzak” başlığıyla, Türkiye’nin önemli sorunlarından birine parmak bastı. Ortak akıl ile etkileşim yaratılarak fikir paylaşımına fırsat veren, şeffaf bir süreç sunmayı hedefleyen yarışmada bu yıl, tek tip yapılaşma neticesinde niteliklerini kaybetme tehdidi ile karşı karşıya kalan kent dışı mekânların canlandırılması, sosyal ve kültürel özelliklerini yeniden kazanabilmesi yönünde önerilerin ortaya konulması hedeflendi. Mart 2018, 39.Sayı
29 Sıra No’lu Proje: Düşey Doğanın İşgali Mehmet Akif Mayuk – Mimar / Dokuz Eylül Üniversitesi Nusret İrfan Uşun – Mimarlık Öğrencisi / Dokuz Eylül Üniversitesi Muhammed Harun Beyhan – Mimarlık Öğrencisi / Dokuz Eylül Üni. 70 Sıra No’lu Proje: SİNEMA C Hakan Tüzün Şengün – Mimarlık Öğrencisi / İstanbul Teknik Üniversitesi Seda Kurt – Peyzaj Mimarı / İstanbul Teknik Üniversitesi 110 Sıra No’lu Proje: BAĞ Deniz Yıldırım – Mimar / Dokuz Eylül Üniversitesi Yeliz Yıldırım – Avukat / Ankara Üniversitesi Can Kalınsazlıoğlu – Mimarlık Öğrencisi / Dokuz Eylül Üniversitesi Ödül kazanan fikir projeleri www.ytongakademi.com adresinden görülebilir. q
TİTANYUMLU ÇİNKO CEPHE KAPLAMALARI ZINK, çatı ve cephe kaplamalarında ideal bir malzemedir. Mükemmel şekillendirme, kıvırma ve sistem teknikleri ile iddialı ve karmaşık yapı tiplerinde bile uygun çözümler sağlamaktadır. Uzun kullanım ömrü, bakım gerektirmemesi, yanmaz – paslanmaz yapısı, ısıya dayanıklılığı, çevreye duyarlılığı ve estetik değerleri sebebiyle RHEINZINKTitanyumlu Çinko, geleceğin malzemesi olarak nitelendirilmektedir. Cephe bir evin yüzüdür. RHEINZINK ile cephe, mimarinin kartviziti olmaktadır. Kapsamlı bir RHEINZINK sistem teklifi, sunduğu çok çeşitlilik
ile etkileyicidir ve hemen hemen her stilin uygulanmasını sağlar. RHEINZINK malzemesi ile cephe kaplamaları zamansız zarafete sahip olup nesiller boyu kesin koruma sağlar. Doğal malzeme, estetik ve teknik açıdan olağanüstü malzeme özelliklerinin yanı sıra diğer sürdürülebilirlik özelliklerine de sahiptir. Bugün RHEINZINK markasının 30’dan fazla ülkede, kalite ve yapıda dayanıklılık ile eş anlamlı olması nedensiz değildir.
RHEINZINK Türkiye İrtibat Bürosu · Esentepe Mah. Cevizli · D 100 Güney Yanyol · Lapishan No: 25/108 Kat 4 · 34870 Kartal-İstanbul · Türkiye Tel: +90 216 5506292 · Faks: +90 216 5506293 · info@rheinzink.com.tr
www.rheinzink.com.tr
RZ_4896-4C-TR
RHEINZINK çinko, bakır ve titanyumdan oluşan % 99,995 saflıkta bir çinko alaşımı olup bu konuda bir dünya markasıdır. Atmosferik koşullardan etkilenerek doğal yollarla değişime uğrayan yüzeyde oluşan patina tabakası, sadece ürünü korozyona karşı korumakla kalmayıp aynı zamanda kendini nesiller boyu temizleyen bir yüzey meydana getirir. Malzemenin kendi kendini iyileştirme özelliği, malzeme üzerinde oluşabilecek her türlü çiziğin kısa sürede kaybolmasını sağlamaktadır. Kaliteli görünümü ve birçok farklı işlenme olanağı ile RHEIN-
?
haberiniz var mı
ARCH+DSGN SUMMIT 2018,“MIMARI VE TASARIMDA YENI YAKLAŞIMLAR” TEMASIYLA GERÇEKLEŞTIRILECEK Mimarlık ve tasarım dünyasının profesyonellerini biraraya getiren mimari ve tasarım zirvesi Arch+Dsgn Summit 2018, 6-7 Nisan’da usta konuşmacılar, atölye çalışmaları ve Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesi planlanan “Kırkayak” sergisi ile ziyaretçilerini karşılayacak.
8 8
M
imari Etkinlik Merkezi tarafından 6-7 Nisan’da Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleştirilecek olan, ana sponsorluğunu Bürosit’in, etkinlik sponsorluğunu Bosch’un üstlendiği mimari ve tasarım zirvesi Arch+Dsgn Summit 2018, geçen sene gördüğü yoğun ilginin ardından kapsamını genişleterek bu sene de ziyaretçilerini paneller, B2B toplantıları, atölye çalışmaları ve sürpriz bir sergiyle karşılıyor. Bu sene “Mimari ve Tasarımda Yeni Yaklaşımlar” temasıyla gerçekleştirilecek olan zirvede Türkiye’nin ve dünyanın önde gelen mimar, iç mimar ve tasarımcılarından oluşan birçok konuşmacı, “Kimlik ve Kültür”, “Tasarım”, “Eğitim”, “Mekan” ve “Teknoloji” alt başlıkları üzerinden “Mekânsal Tasarımda Disiplinler Ötesi Yaklaşımlar”, “Mimarlar Ne Der? + Mimarlıkta Öğrencinin Yeri”, ‘’Sürdürülebilir Yapı Çevreleri” ve “Sağlık Yapıları Tasarımında Yenilikçi Yaklaşımlar” başlıklı panellerde izleyicilere yeni bakış açıları katmayı hedefliyor. Mart 2018, 39.Sayı
Etkinliğin bu seneki sürprizi Yıldız Entegre sponsorluğunda sergilenecek, büyüklüğü 100x175x150 cm olan 22 parçadan oluşan “Kırkayak” sergisi. TOBB-ETÜ Mimarlık Bölümü 1. Sınıf öğrencileri tarafından kendini tekrar eden geleneksel biçimlerine alternatif deneysel yaklaşımları içeren, ahşabın ortak yapım malzemesi olarak kullanıldığı sergide boyutlar normalin yaklaşık 300 katı olarak tasarlanmış. Büyüklüğü ve yapısal özellikleri nedeniyle ise Guinness Rekorlar Kitabı’na girmesi için çalışmalar başlatılmış ve başvurular yapılmış. Arch+Dsgn Summit 2018, katılımcılara mimarlık mesleğinin taşıdığı işlevsel ve estetik özellikler bağlamında, endüstri ürünleri, mühendislik, güzel sanatlar, felsefe ve sosyoloji olmak üzere pek çok disiplin ile ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik bir program sunacak. Zirve, katılımcılarına ücretsiz olarak kapılarını açacak.q
?
haberiniz var mı
TÜRKİYE KURAKLIKLA KARŞI KARŞIYA Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği ‘Dünya Su Günü’ etkinliğinde konuşan uzmanlar acı tabloyu bir kez daha gözler önüne serdi. Su kaynaklarının bilinçsizce tüketildiğine dikkat çeken uzmanlara göre, Türkiye 2025 yılında ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya kalacak. ısınma ve afetleri 2040’larda yaşamamız gerekiyordu. Yani biz aslında bu gelişmeleri çok daha erken yaşıyoruz” dedi. KÜRESEL ISINMANIN NEDENİ BİZLERİZ Küresel ısınmadan kimin sorumlu olduğunu soran Şen, “Küresel ısınmanın iki etkeni var. Biri doğal etkenler, bunların içerisinde en önemlisi sera gazlarının kullanımı. Bunlar 1850’li yıllardan sonra artmaya başladı. Eğer sera gazları artarsa dünya ısınmaya başlar. Peki doğal etkenlerde mi yoksa insan eliyle mi dünya ısınıyor. Araştırmalar bize yüzden 90 oranında sera gazlarının yani insan eliyle verilen zararın etkili olduğunu gösteriyor. Yani küresel ısınmanın sebebi bizleriz. Eğer duyarlı olmazsak temiz su kaynaklarına ulaşmak gitgide zorlaşacak. Biz artık su fakiri bir ülke olma yoluna gidiyoruz. Türkiye bu kuraklığı çok daha fazla hissetmeye başlayacak” dedi.
10 10
S
arıyer Belediyesi, Dünya Su Günü’nde hayatın temel kaynağı olan suya erişimin ve bilinçli su kullanımının önemine vurgu yapmak amacıyla bir panel düzenledi. Sarıyer Belediyesi Çevre Koruma ve Kontrol Müdürlüğü ile Rotary Kulübü 2420. Bölge Guvarnörlüğü’nün ortaklaşa düzenlediği etkinliğe Prof. Dr. Kamil Şengönül, Prof. Dr. Günay Kocasoy ve Prof. Dr. Orhan Şen konuşmacı olarak katıldı. Panelde, yaşamın devamlılığı için yüzde 60-70’ini oluşturan kısacası hayatımızın temel taşı olan suyun insan yaşamındaki önemi konuşuldu. Su kıtlığı konusunda kritik bilgiler veren uzmanlar Türkiye’nin 2025 yılında ciddi bir kuraklıkla karşı karşıya kalacağını belirtti. ELİMİZDEKİNİ KONTROL ETMELİYİZ Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ise konuşmasında gerçekleşen panelin tüm katılımcılar için çok faydalı olacağını söyledi. Başkan Genç, “Su bir varlık ve suyla ilgili tarihte çok Mart 2018, 39.Sayı
önemli savaşlar olmuş. Su kavgası hep var. Sürdürebilirliği bir kere temel olarak bilmemiz gerekiyor ki suyun nasıl korunması gerektiği konusunda da bilinçlenelim. Biz elimizdeki suyun kontrol edilmesi anlamında ne yapabiliriz bunun üstünde durmamız lazım. Suyumuzu hor kullananlara dur demeyi kendinize bir görev olarak almalısınız” ifadelerini kullandı. 2040’LARDA BEKLENEN AFETLERİ YAŞIYORUZ Panelde ‘Küresel Isınma ve Akıllı Şehirler’ başlıklı bir sunum yapan İTÜ Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, suyun bu kadar kıymetli hale gelmesindeki en önemli etkenin nüfus artışı olduğunu söyledi. Şen, bu durumun gelecekte su savaşları çıkmasına neden olacağını söyleyerek, “Suyun yok olmasının çevriminden kaynaklanan bazı nedenlerden doğduğunu biliyoruz. IPCC 4. İklim Raporu’na göre, bizim şu anki küresel
TOPRAĞA DÜŞMEYEN YAĞMURLAR BİZİM İÇİN FELAKETTİR İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kamil Şengönül, ‘İstanbul’un Havzaları ve Yerleşim Sorunları’ başlıklı sunumunda İstanbul’da su havzalarına yerleşim alanı kurulmasının temiz ve kaliteli suya ulaşmayı olumsuz yönde etkilediğini belirterek, “İstanbul’un suyla alakalı iki sorunu var. Bir suyu yok iki su fazlası var. Bu ne demek. İstanbul betonla kaplı bir şehir. Bu yüzden buraya düşen sular sel olur. Biz İstanbul’un her tarafını evle kapladık. Toprağa düşmeyen her yağmur bizim için felakettir ve bundan yararlanamayız” dedi. KAYNAKLARI ALABİLDİĞİNE TÜKETİYORUZ Prof. Dr. Şengönül, “Bir günde binlerce kişi bu dünyaya katılıyor. Bu bile kuraklığın yaşanması için başlı başına bir neden. Bütün kaynakları alabildiğinde tüketiyoruz. İklim değişiyor, ormanlar yok oluyor, çölleşme artıyor, sular kirleniyor ve dünyanın büyük bir kısmı temiz suya ulaşamıyor. Buna karşılık en çok gelişen silahlar. Çevreyi korumaya başlamalıyız." dedi.q
TAŞ GİBİ PARKE! Stone Serisi ile Taşın Estetiği Ahşabın Sıcaklığıyla Buluştu Tü r
ki Sto ye n ’d e S e e İlk ris ve i Te k
!
REKLAM ALANI
FT006/AT006 JASPER
ürün haber
DOUBLE DIAMOND RESIDENCE PROJESI’NDE ÇUHADAROĞLU METAL SISTEMLERI TERCIH EDILDI. Projenin yapısına uygun olarak tercih edilen giydirme cephe ve yalıtımlı sürme sistemleri Çuhadaroğlu Metal tarafından üstleniliyor. Projede enerji tüketimini en aza indirerek, geniş kapsamlı uygulama seçenekleri sunan ST 70 Isı Yalıtımlı Pencere ve Kapı Sistemi, ayrıca projenin konfor ve estetiğine de uyum sağlıyor.
12 12
D
ouble Diamond Residence Projesi, Çuhadaroğlu Metal’in konforu, estetiği bir arada sunduğu yalıtım çözümleri, su girişine izin vermeyen giydirme cephe sistemleri ile çözümlendi. İzmir körfez manzarasında 2 blok olarak inşaatına başlanan Double Diamond Residence projesi; 2+1 ve 3+1 tipinde daire seçenekleri ile yılın ikinci çeyreğinde yapacağı lansmana hazırlanıyor. 24 saat güvenlik, kameralı güvenlik, açık otopark, kapalı otopark, sauna, sosyal tesis alanı, lobi alanı, toplantı salonu, yeşil alan, kamelya, çocuk parkı, özel peyzaj düzenlemesi, yürüyüş alanları gibi sosyal avantajları bulunan, toplamda 156 Mart 2018, 39.Sayı
daireden oluşan rezidans projesi İzmir Karşıyaka ‘da konumlanacak. Projenin yapısına uygun olarak tercih edilen giydirme cephe ve yalıtımlı sürme sistemleri Çuhadaroğlu Metal tarafından üstleniliyor. Projede enerji tüketimini en aza indirerek, geniş kapsamlı uygulama seçenekleri sunan ST 70 Isı Yalıtımlı Pencere ve Kapı Sistemi, ayrıca projenin konfor ve estetiğine de uyum sağlıyor. Mikro kondens kanalı özelliği ile yapı içerisine hiçbir durumda su girişine izin vermeyen MN 50 giydirme cephe sistemi, farklı derinliklerdeki griyaj seçenekleri sayesinde rezidans projesinde de geniş açıklık uygulamalarına olanak sağlayarak, projeye özel ekonomik çözümler sunuyor.q
ürün haber
BLUE ANGEL (MAVI MELEK)
SERTİFIKALI ÜRETIM
LAMİNAT PARKE ÜRETİMİNDE DÜNYANIN EN BÜYÜK 4 ÜRETİCİSİNDEN BİRİ OLAN KASTAMONU ENTEGRE’NİN FLOORPAN VE ARTFLOOR MARKALARI, TÜRKİYE’DE LAMİNAT PARKE DÖŞENEN HER ÜÇ EVDEN BİRİNDE BULUNUYOR. TÜKETİCİNİN DEĞİŞEN ALIŞKANLIK VE İHTIYAÇLARINI GÖZETEREK ÜRETİLEN PARKELER, BAKTERİ BULUNDURMAYAN VE YOK EDEN ÖZELLİKLERİYLE ÖNE ÇIKIYOR.
14
K
astamonu Entegre’nin en yeni teknolojiye sahip tesislerde ürettiği Floorpan ve Artfloor markalı laminat parke, zengin renk ve desen çeşitleriyle ahşabın doğal dokusunu ve renklerini, iş ve yaşam alanlarına taşıyor. Kolay ve hızlı montaj imkanı sağlayan kilit sistemi; sessiz, statik elektriklenmeyi önleyici, bakteri bulundurmayan ve yok eden özellikleriyle Floorpan ve Artfloor laminat parkeler, Türkiye’nin en çok tercih edilen markalarını oluşturuyor. Kentsel yaşamın yoğun temposu ve beraberinde getirdiği yaşam taleplerine yönelik tüketicinin tercihlerine cevap veren, yalın, kullanışlı, estetik, kaliteli tasarımlar ve renkler bu iki marka altında birleşiyor. Mart 2018, 39.Sayı
Floorpan ve Artfloor koleksiyonları farklı özelliklere sahip Stone, Deluxe, Elite, Natural, Register, Boutique, Urban, Sun, Nova serilerinden oluşurken, Floorpan’da ilave olarak Classic serisi bulunuyor. Seriler AC3’ten AC6’ya uzanan aşınma sınıfı alternatiflerine ilave olarak 6 mm’den 12 mm’e değişen farklı kalınlıklar ve dört tarafında derzli parke elementleri gibi seçenekler sunuyor. Klasik ve modern dekorasyonların vazgeçilmez ürünleri bir arada! Hijyen plus özelliği ve 30 yıl garanti süresi ile öne çıkan Stone serisi, ahşabın doğallığı ve taşın dokusunu bir arada sunuyor. Türkiye’de ilk ve tek AC6 aşınma sınıfındaki
ürün, yüksek çizilme dayanımıyla ve ahşap ile taşın oluşturduğu mükemmel uyumdan oluşan yenilikçi karakteriyle sıra dışı tasarımlara ilham veriyor. Deluxe serisi sunduğu renk ve doku çeşitliliğiyle seçici davrananlara yönelik kombinasyonlar yaratıyor. 12 mm kalınlığındaki Elite serisi, şık ve estetiği modern çizgilerle buluşturuyor. 10 mm kalınlığındaki Natural serisi, ahşaptan vazgeçemeyenlerin tercihini oluştururken, Register serisi, mekanları gerçek bir doğal şıklığa kavuşturuyor. Tüketiciye 25 yıl garanti sunan Boutique serisi, dünyaca ünlü sanatçıların isimlerinden ilham alıyor, antibakteriyel özelliği ile hijyen gerektiren yoğun kullanım alanları için ideal bir seçenek oluşturuyor. Yaşam alanlarına dinamik ve enerjik bir çözüm sunan Urban serisi, isimlerini Dünya’nın en gözde şehir isimlerinden alarak, şehrin estetiğini mekanlara taşıyor. Kalitesi ile öne çıkan Classic serisi, konforu en üst düzeyde tutan bir yaklaşım sunuyor. Güneşin aydınlığını ve sıcaklığını yaşam alanlarına taşıyan Sun serisi, fark yaratan tasarımlar için ideal bir çözüm sunuyor. 6 mm kalınlığındaki Nova serisi, ışıltısı, kalitesi ve sunduğu dekoratif çözümlerle yaşam alanlarına değer katıyor.
taşıyan parkeler, ev kimyasallarına ve UV ışınlarına dayanıklı, leke tutmaz, çizilmez, ısı tasarrufu sağlar ve sağlıklıdır. Tüketicinin tercihlerini göz önünde bulunduruyoruz Floorpan markalı laminat parkelerin, hem iş yerlerinde hem de evlerde son yılların en çok tercih edilenleri arasında yer aldığını belirten Kastamonu Entegre CEO’su Haluk YILDIZ, “70 milyon m2’lik laminat parke üretim kapasitesiyle dünya talebinin %7’sini karşılayan Kastamonu Entegre, yurt içi ve yurt dışında sahip olduğu üretim tesislerinde, yeni ürünlere yönelik gerçekleştirdiği yatırımlar ile fark yaratıyor. Laminat parke üretiminde dünyanın en büyük 4 üreticisinden biri olan şirketimizin parke serileri, yaşam alanlarına kalite ve estetiği beraberinde getiriyor.” dedi. Yalın, kullanışlı, zarif, kimlikli tasarımların son yılların trendi durumunda olduğunu sözlerine ekleyen YILDIZ, kullanıcılara ihtiyaç gidermesinin yanında, yaşam tarzına ve dekoratif tercihlere uygun ürünleri önerdiklerini belirtiyor ve ekliyor, “Dekoratif özelliği öne çıkan malzeme
Kastamonu Entegre CEO’su Haluk YILDIZ seçiminde, neme, ısıya dayanıklı, uzun ömürlü yüzeyler de tercih sebepleri arasında yer alıyor. Bunun yanında daha fazla kullanım ve hareket serbestliği sağlayan tasarımlar ön planda. Parke tasarımlarında Türk halkı en çok meşe ve çam dokusunu, klasik görünümleri tercih ediyor. Pazara hakim olmaya devam eden ağaç imitasyonlarının yanı sıra mermer, kum taşı örneklerine göre yapılmış modern taş dekorları ve kullanılmış görünümler da yeni trendler arasında. Floorpan ve Artfloor bu beklentileri üst düzeyde karşılayacak seçeneklere sahip.q
Blue Angel (Mavi Melek) Sertifikalı Üretim, Çevre Dostu Ürünler Kastamonu Entegre’nin Floorpan ve Artfloor markaları ile laminat parke üreten Kastamonu, Gebze, Adana ve Tataristan fabrikaları, üründeki kimyasal madde oranlarının sağlığı tehdit etmeyecek düzeyde olduğunu, aynı zamanda üretimde çevre dostu malzemelerin kullanıldığını ifade eden “Blue Angel (Mavi Melek)” sertifikasına sahiptir. Öte yandan laminat parke üretiminde orman bakım ve aralama çalışmalarından elde edilen ikincil kısımların ve plantasyon ormanlarının kullanılması nedeniyle doğal ormanlara zarar verilmez. Bu özellikleriyle de aynı zamanda çevre dostu ürün niteliği E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
15
?
haberiniz var mı
‘’MIMARININ VE TASARIMIN NIHAI ANLAMI NEDIR?’’ RINO KREATİF DİREKTÖRÜ MAURIZIO MOLINI, RINO4ART’IN ALTINDA YER ALAN “ANYTIME/ANYWHERE” ENSTALASYONUNU İLK DEFA UNICERA 2018 FUARINDA GÖRÜCÜYE ÇIKARDI. ‘’ANYTIME/ANYWHERE’’ ENSTALASYONU ‘’MİMARİNİN VE TASARIMIN NİHAİ ANLAMI NEDİR?’’ SORUSUNDAN ŞEKİLLENMEKTE VE ZAMANIMIZIN ÇOK KÜLTÜRLÜ SENARYOSUNUN İÇİNDE KENDİNİ ORTAYA ÇIKARAN GÜNCEL BİR SORUYU YANITLAMAYA ÇALIŞMAKTADIR.
C
M
Y
CM
16
MY
CY
CMY
K
R
INO Seramik Kreatif Direktörü ünlü İtalyan tasarımcı Maurizio Molini’ni önderliğinde RINO Ekibi tarafından tasarlanan seramikler içerisinde birçok kültür öğesini barındırıyor. 2011 yılından bu yana İstanbul’da da sürekli olarak faaliyet göstermekte olan Maurizio Molini, RINO’nun yeni koleksiyonuna da imzasını attı. Estetik ve farklı tasarımlarıyla RINO, tüm yaşam alanları için güvenilir, kolay temizlenebilinir, uzun ömürlü yer ve duvar kaplama çözümleri sunuyor. Tasarımlarda Türk Dokusu ve İtalyan Yaratıcılığının Birleşimi RINO’da ki görevinin yanı sıra Vicenza’da (İtalya) Stüdyo Molini mimarlık ofisinin Mart 2018, 39.Sayı
başında bulunan Maurizio Molini, Asya, Afrika ve Amerika’yı dolaşarak sanat ve kültür araştırmalarını İtalyan tasarımının estetik temeli üzerine inşa ediyor. Studio Molini; çeşitli endüstriler ve şirketler için binalar, sergiler, etkinlikler, sergi salonları ve ticaret fuarı stantları tasarımlarının yanı sıra sanat-yaratıcı yönlendirme ve marka kimliği alanında da danışmanlık hizmetleri sunuyor. Küresel düzeyde faaliyet gösteren Studio Molini, tasarımlarına Türk dokusunu ve İtalyan yaratıcılığını katıyor. Çağdaş Sanatın Gelişimine Katkı RINO Kreatif Direktörü Maurizio Molini, RINO4Art’ın altında yer alan “ANYTIME/ ANYWHERE” enstalasyonunu ilk defa
Unicera 2018 fuarında görücüye çıkardı. ‘’ANYTIME/ANYWHERE’’ enstalasyonu ‘’Mimarinin ve tasarımın nihai anlamını nedir?’’ sorusundan şekillenmekte ve zamanımızın çok kültürlü senaryosunun içinde kendini ortaya çıkaran güncel bir soruyu yanıtlamaya çalışmaktadır. Bu çalışmanın bir yapının veya bir seri nesnenin tipolojisini, teknolojisini ve stilistik özelliklerini göz ardı eden bir misyonu bulunmaktadır: etik ve sürdürülebilir bir tasarım süreci, insan ile mekân arasında fiziksel ve zihinsel bağlar oluşturmaktadır.q
Baumit Isı Yalıtım Sistemleri Mantolamayı en iyi kim bilir?
Baumit bilir! Binanızın yalıtımında Baumit Isı Yalıtım Sistemleri’ni tercih edin, ekonomi ve konforu bir arada yaşayın! Baumit, hem mevcut bina tadilatları hem de yeni bina projeleri için en uygun sistemleri sunar. Binalara uygulanacak doğru ısı yalıtım sistemi ile ısıtma ve soğutma için kullanılan enerji ihtiyacı yaklaşık %50 oranında düşer. Baumit Mantolama Sistemleri ile kışın sıcak ve konforlu, yazın ise serin ve ferah mekânlar yaratın.
BaumitTurkiye
İleriye yönelik fikirler
ürün haber
VE HEYECAN YENIDEN BAŞLIYOR
BAUMIT, AVRUPA’NIN EN IYI DIŞ CEPHESINI 2018’DE BRATISLAVA’DA SEÇIYOR
BAUMIT LIFE CHALLENGE “YILIN DIŞ CEPHESİ”“CEPHE, BİR EVİN YÜZÜDÜR VE İÇERİSİNDE YAŞAYAN İNSANLARIN TARZINI YANSITMAKTADIR” GÖRÜŞÜ İLE DIŞ CEPHELER İÇİN YARATICI ÇÖZÜMLER SUNAN BAUMIT, İKİ YILDA BİR DÜZENLEDİĞİ YARIŞMA İLE MALZEME, DOKU, FORM VE RENK SEÇİMİ İLE KENDİ BENZERSİZ KARAKTERİNİ YARATAN PROJELERİ ÖDÜLLENDİRİYOR.
4. Özel Ödül: Dokusuyla Fark Yaratan Yapı: Yapısan Vadi Aday projeler http://lifechallenge.baumit. com adresi üzerinden 1 Mart tarihinde başlayan ve 3 Mayıs’a kadar devam edecek oylama ile belirlenecek. Finale kalan projeler yine uluslararası mimarlardan oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecek. Sonuçlar ise 14 Haziran tarihinde Bratislava Filarmoni Konser Salonu’nda düzenlenecek final gecesinde açıklanacak. Baumit Life Challenge uluslararası mimar jürisinde ise bu yıl Türkiye’den Mehpare Evrenol yer alıyor.
18
İ
ki yılda bir düzenlenen Baumit Life Challange “Yılın Dış Cephe Yarışması”, bu yıl 2016 yılının birincisi olan ülke Slovakya’nın başkenti Bratislava’da gerçekleşiyor. Baumit’in hizmet verdiği ülkelerden 500’e yakın projenin değerlendirileceği yarışmaya Baumit Türkiye, 4 kategoride 10 iddialı proje ile katılıyor. Baumit Life Challenge “Yılın Dış Cephesi” “Cephe, bir evin yüzüdür ve içerisinde yaşayan insanların tarzını yansıtmaktadır” görüşü ile dış cepheler için yaratıcı çözümler sunan Baumit, iki yılda bir düzenlediği yarışma ile malzeme, doku, form ve renk seçimi ile kendi benzersiz karakterini yaratan projeleri ödüllendiriyor. Baumit’in hizmet verdiği 30 ülke içinde gerçekleştirdiği yarışmaya bu yıl 27 ülkeden 500’e yakın proje başvurdu. Mart 2018, 39.Sayı
Projeler 6 farklı kategoride değerlendiriliyor: 1. Müstakil Ev 2. Site, Konut, Apartman 3. Konut Dışı Bina 4. Isı Yalıtımı Renovasyonu 5. Tarihi Bina 6. Özel Ödül: Dokusuyla Fark Yaratan Yapı Baumit Türkiye, bu yıl yarışmaya 4 kategoride 10 iddialı proje ile katılıyor. 1. Müstakil Ev: Toskana Vadisi, Haneks Erol Bey Sitesi 2. Site, Konut, Apartman: Sinpaş Aquacity Denizli, Sinpaş Aydos Country, Tepeonaltı, Doğa Evleri, Yapısan Vadi, Ruşen Park Sitesi 3. Konut Dışı Bina: Maslak 1453, Heybeli Oteli
Proje adayları her ne kadar mimardan oluşan bir jüri tarafından puanlanacak olsa da Baumit, sizlerin fikirlerine de önem veriyor. Bu nedenle yarışma sitesi üzerinden ad-soyad, adres ve meslek bilgileri paylaşılarak oy verilmesi durumunda final gecesi için davet kazanma şansı sunuyor. İnternet oylamasında kazanan kişi, 14 Haziran 2018 gecesi Bratislava’da Filarmoni Konser Salonu’nda gerçekleşecek Gala Yemeğine davet edilerek Life Challenge ödül törenin bir parçası olacak. Kazanan kişi, Bratislava’ya uçuş ve Bratislava’da 4 yıldızlı bir otelde iki gece 2 kişilik konaklama kazanacak. Yarışma web sitesi: http://lifechallenge. baumit.com 2016 yılında düzenlenen yarışmada Baumit Türkiye’nin Yıldız Residence projesi, Özel ödül: Tasarımı Aydınlatan Yapı Ödülü halk oylamasının galibi olmuştu. Proje yine halk oylamasında konut dışı yeni bina kategorisinde ikinciliği yakalamıştı.q
gündem
‘DÜNYA ŞEHIRCILIK HARITASI DEĞIŞIYOR’ TEMASIYLA MIPIM 2018’IN ARDINDAN... ‘DÜNYA ŞEHİRCİLİK HARİTASI DEĞİŞİYOR’ ANA TEMASIYLA GERÇEKLEŞTİRİLEN FUARDA DÜNYA ŞEHİRLERİ ULUSLARARASI YATIRIMCILARI ÇEKMEK İÇİN YARIŞTI. 100 ÜLKEDEN 500 YEREL YÖNETİMİN BULUNDUĞU FUARDA TÜRKİYE’DEN DE BALIKESİR, BEYOĞLU, BURSA OSMANGAZİ, GAZİANTEP VE ŞAHİNBEY BELEDİYESİ, HATAY, İSTANBUL VE SİVAS ŞEHİR VE İLÇELERİ YER ALDI.
20
D
ünyanın en büyük ve en önemli gayrimenkul fuarları arasında yer alan MIPIM 2018, kendi alanında dünyanın en iyilerini, iddialarını dünya çapına taşımaya kararlı gayrimenkul şirketleri ve şehirlerinin yanı sıra gayrimenkulün tüm paydaşlarını 13-16 Mart tarihleri arasında Fransa’nın Cannes şehrinde buluşturdu. MIPIM 2018’e sağlık, turizm, konut, AVM ve altyapı alanlarında binlerce yatırımcı, geliştirici ve mimarın yanı sıra şehirler ve ilçeler de katılım gösterdi. ‘Dünya Şehircilik Haritası Değişiyor’ ana temasıyla gerçekleştirilen fuarda dünya şehirleri uluslararası yatırımcıları çekmek için yarıştı. 100 ülkeden 500 yerel yönetimin bulunduğu fuarda Türkiye’den de Balıkesir, Beyoğlu, Bursa Osmangazi, Gaziantep ve Şahinbey Belediyesi, Hatay, İstanbul ve Sivas şehir ve ilçeleri yer aldı. Ayrıca Türkiye’nin önde gelen mimarlık ve inşaat kurumlarından iki Design, Boytorun Architects, Çelen, El Emeği, GAD Mimarlık, Öncüoğlu Group, Muum Mimarlık, Paşayiğit, Proplan, Lal Değerleme’nin yanı sıra Aremas, Emlak Konut GYO – TOKİ, Esas Gayrimenkul, Fuzul Yapı, Halk GYO, Oyak İnşaat, Kuruluş-Sersim, TSKB Gayrimenkul Değerleme, Teknik Yapı ve Tahincioğlu Grup fuara katılım gösterdi. Alkaş’ın Türkiye temsilcisi olduğu fuarda Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) ‘İstanbul: İki Mart 2018, 39.Sayı
Kıta, Tek Şehir’ temasıyla kurduğu ve kentin mega projelerinin tanıtıldığı İstanbul Gayrimenkul Çadırı’nda, gayrimenkul sektörünün yerli ve yabancı yatırımcılarıyla buluştu. MIPIM 2018’e 5.500 yatırımcı, 4.500 geliştirici, 5.400 portföy yönetimi, hizmet sektöründen 3.600 şirket, 1.800 mimarlık şirketi ve yakın bir zamanda değişmesine kesin gözüyle bakılan dünya şehircilik haritasında dünyayı yöneten şehirler arasında girmeye kararlı 500 yerel yönetim katılım gösterdi. MIPIM’de her yıl olduğu gibi bu yıl da kendi alanlarında dünya otoritesi olarak kabul edilen isimlerin de yer aldığı konferans ve oturumlar gerçekleşti. Bu yöndeki etkinliklerde 400’ün üzerindeki keynote ve konuşmacı, 100 oturumda hem dünyanın yeni trendlerini hem de fırsatlarını anlatma fırsatı buldu. Tahincioğlu MIPIM’de yerini aldı Tahincioğlu, her yıl Fransa’nın Cannes şehrinde düzenlenen gayrimenkul sektörünün buluşma noktası MIPIM Fuarı’ndaki yerini aldı. Nidapark Bomonti ve Nidakule Finans Merkezi projeleri ile fuara katılan Tahincioğlu, projelerini görücüye çıkardı. Tahincioğlu Yönetim Kurulu Başkanı Özcan Tahincioğlu, “Uluslararası arenada pek çok organizasyonda yerimizi alıyoruz, dünyanın en büyük emlak organizasyonu olarak gösterilen MIPIM’de bunlardan biri. Uluslararası
fuardan bu sene de yeni bağlantılar ve verimli ilişkiler edinerek döndüklerini belirtti. “MIPIM’i uluslararası belediyelerin ve özel kuruluşların mimar ve şehir plancılarla sağlıklı işbirlikleri kurabildikleri bir platform olduğu için de çok önemsiyoruz. Türkiye’den de belediye ölçekli katılımların artmasını takdir ediyor, hem yerel hem de uluslararası ölçekte belediyelerle ve özel kuruluşlarla yeni işbirliklerine açık olduğumuzu vurgulamak istiyoruz” diyen Mimar Yudum Boytorun’a göre fuar aynı zamanda, uluslararası platformda yapım aşamasında ya da yapımı tamamlanmış onlarca projeyi inceleme, satış-pazarlama ayaklarını çok kısa bir süre içerisinde gözlemleme, farklı bakış açılarını değerlendirme imkânı sağlıyor. İMİB Iam Turkish Stone boyutta organizasyonlara her zaman önem veriyoruz, fuarlarda ülkemizde yatırımların hız kesmeden devam ettiğini ve sektörümüzün gelişimini anlatmak için önemli fırsat yakalıyoruz. Türkiye’nin gücünü, yatırım potansiyelini ve vizyonunu göstermek adına bu fırsatlar değerlendirilmeli” dedi. GAD’ın kütüphane projesi MIPIM’den ödülle döndü Mimar Gökhan Avcıoğlu tarafından kurulan ‘GAD Vakfı’nın tasarladığı kütüphane projesi, dünyanın en büyük gayrimenkul fuarı MIPIM’den ödül aldı. Fransa’nın Cannes kentinde düzenlenen MIPIM’de geçen yıl Kitapkent Projesi ile jüri özel ödülü alan GAD Vakfı, bu kez “Hydepark Library” Kütüphane Projesi ile ödül aldı. Dünyanın en prestijli gayrimenkul zirvesi MIPIM iş birliğinde gerçekleştirilen “AR Future Project Awards 2018”de ödüle layık görülen proje İTÜ Kütüphane ve Eğitim Merkezi Projesine de ilham kaynağı oldu. MIPIM gayrimenkul fuarında konuşan GAD Mimarlık kurucusu Avcıoğlu:- ‘Türkiye’deki mimarlar, müteahhitlerin Türk ekonomisine yaptığı katkının 10 katı değer katacak’- ‘Otomotiv, sanayi ve tekstil gibi artık mimaride de katma değeri yüksek ürünler konuşulacak’- ‘Dünyada dijital teknolojinin gelişmesiyle sanat ve özellikle onun önemli bir parçası olan şehirlere şekil veren mimariye büyük bir ilgi var’ dedi.
Türk doğaltaş sektörü, her yıl Fransa’nın Cannes şehrinde gayrimenkul sektörü ve mimarlık firmalarının katılımıyla gerçekleşen MIPIM fuarında büyük bir marka tanıtımı yaptı. MIPIM’e Türk doğal taşı damga vurdu. İMİB, binyıllardır Anadolu’dan dünyaya ihraç edilen Türk doğaltaşının kalite ve çeşitliliğini endüstrinin ötesine geçerek mimar, tasarımcı ve son kullanıcılara “I am Turkish Stone” (Ben Türk taşıyım) diyerek anlattı. Türk doğaltaşının Anadolu topraklarındaki binlerce yıllık yolculuğunun bugün de devam ettiğine, kalitesi ve çeşitliliğiyle dünyanın en sıra dışı bina tasarımları ve mekanlarında kullanıldığına dikkat çeken İMİB “I am Turkish Stone” (Ben Türk taşıyım) diyerek markalaşma çalışmalarına hız verdi. Dünya doğaltaş pazarının yüzde 10’unu gerçekleştirmelerine rağmen Türk doğaltaşının kalitesi ve çeşitliliği göz önüne alınırsa hak ettiği yer ve değerde olmadığına dikkat çeken İMİB Başkanı Aydın Dinçer, “Markalaşarak Türk mermerini tüm dünyaya tanıtmak istiyoruz. Doğal taşımızın tasarım dünyasıyla entegrasyonunu sağlayabiliriz” dedi. q
Boytorun Architects, MIPIM 2018’de güncel projelerini tanıttı… Türkiye’nin farklı bölgelerinde pek çok kurumsal firmanın mimari ve iç mimari projelerine imza atan Boytorun Architects, farklı işlevlerdeki güncel projeleriyle MIPIM’de yer aldı. Mimar Yudum Boytorun ve Mimar Semih Boytorun’un öncülüğündeki Boytorun Architects, son yıllarda üzerinde çalıştığı ofis, yurt, konut, turizm ve ticari fonksiyonlardaki projeleri ve genel anlamda verdikleri tüm danışmanlık hizmetlerini MIPIM’de ziyaretçilerle paylaştı. MIPIM Fuarı’nda güncel ofis, konut, turizm ve ticari yapıları ve öğrenci yurdu projeleri ile yer alan Boytorun Architects’ten Mimar Yudum Boytorun, önceki senelerde öğrenci yurtları özelinde yeni iş birlikleri sağlama fırsatı elde ettikleri E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
21
ürün haber
MİNEPOR İLE YANMAYAN, NEFES ALAN, ISI YALITIMLI CEPHELER YENİ NESİL ISI YALITIM PLAĞI MİNEPOR, MİNERAL BAZLI YAPISI VE A1 SINIFI HİÇ YANMAZ ÖZELLİĞİ İLE BİNALARA YANGIN GÜVENLİĞİ KAZANDIRIR.
M
ineral esaslı sağlam yalıtım sistemi Minepor, binaların tüm yüzeylerinde yalıtım sağlayan, A1 sınıfı yanmazlık özelliği ile yangın dayanımı kazandıran yeni nesil yalıtım sistemidir. Minepor Yalıtım Sistemi, Minepor Isı Yalıtım Plağı, Özel Minepor Yapıştırıcısı, ilk kat sıvası, file ve dübelden oluşmaktadır. Yeni nesil ısı yalıtım plağı Minepor, mineral bazlı yapısı ve A1 sınıfı hiç yanmaz özelliği ile binalara yangın güvenliği kazandırır.
22
Sunduğu üstün yalıtım performansı, yangına dirençli oluşu ve kolayca uygulanabilmesiyle hem yeni, hem eski binalarda Minepor tercih sebebidir. Sağlam, hafif, nefes alan yapısıyla yalıtım sektörünün dikkatlerini üzerine çeken, A1 sınıfı hiç yanmaz yalıtım malzemesi Minepor, Ulusal Teknik Onay alarak ısı yalıtım uygunluğunu tescil ettirdi.
Mart 2018, 39.Sayı
OTOPARK VE BODRUM KAT TAVANLARI MİNEPOR ISI YALITIM PLAKLARI BU YÜZEYLERE SADECE YAPIŞTIRILARAK DÜBEL KULLANMAYA GEREK KALMADAN KULLANILIR. YEKPARE VE YALITIMLI YÜZEYLER OLUŞTURUR. TEK KATMAN CEPHE SİSTEMİ Tek katman cephe çözümü ile Duvar Blokları betonarme döşemeden dışarı taşırılarak örülür ve yalnızca betonarme yüzeyler Minepor Isı Yalıtım plağı ile kaplanır. Böylece ekstra yalıtıma ihtiyaç duymadan, yönetmelikler ve standartlar ile uyumlu, hiç yanmayan, nefes alan, ısı yalıtımlı cepheler elde edilir.
TAVAN YALITIM ÇÖZÜMLERİ Isıtılmayan hacim üstü döşemeler, konsol döşemeler ısı yalıtımı açısından yapılarda oldukça ihmal edilmiş yüzeylerdir. Genelde otopark ve bodrum kat tavanları, kazan dairesi tavanları olan bu alanlar ısı kayıplarının çok fazla yaşandığı bölgelerdir. Genelde hiç yalıtılmamış/kötü yalıtılmış olan bu döşemelerin üzerinde bulunan daire ve iş yerleri oldukça fazla ısı kaybı yaşamakta ısıtma ve soğutma giderleri açısından son derece olumsuz durumlar oluşmaktadır. Otopark ve bodrum kat tavanları, Minepor ısı yalıtım plakları bu yüzeylere sadece yapıştırılarak dübel kullanmaya gerek kalmadan kullanılır. Yekpare ve yalıtımlı yüzeyler oluşturur.
TERAS/TABAN YALITIM ÇÖZÜMLERİ Teras çatılarda da ısı yalıtımı için Minepor oldukça pratik bir çözümdür. Yüksek basma dayanımına sahip Minepor, teras döşeme betonunun üzerine serildikten sonra eğim betonu dökülür. Daha sonra su yalıtımı yapılan teraslarda, yanıcı ısı yalıtım malzemeleri oldukça büyük risk oluşturmaktadır. Genellikle su yalıtımı uygulamasında kullanılan şaluma alevi yanıcı ısı yalıtım malzemeleri için risk oluşturmakta iken A1 sınıfı olan Minepor bu bölgelerde güvenle kullanılmaktadır.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
YERLEŞİMLER DERGİSİ
23
gündem
YEŞIL SERTIFIKA YÖNETMELIĞI YAYINLANDI “GEÇTİĞİMİZ ARALIK AYINDA ÇEVRE VE ŞEHİRCİLİK BAKANLIĞI BİR SÜREDİR BEKLEMEKTE OLDUĞUMUZ “BİNALAR VE YERLEŞMELER İÇİN YEŞİL SERTİFİKA YÖNETMELİĞİ’NİN YENİ SÜRÜMÜNÜ YAYINLADI. İLKİ 2014 ARALIK AYINDA YAYINLANAN YÖNETMELİK ÜZERİNE ÇEDBİK TARAFINDAN DA AYRINTILI DEĞERLENDİRME VE GERİ BİLDİRİMLER HAZIRLANARAK MESLEKİ HİZMETLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İLE PAYLAŞILMIŞTI.”
24
Mart 2018, 39.Sayı
-
ÇEDİK Yönetim Kurulu Başkanı Ö. Selçuk Özdil
G
eçtiğimiz Aralık ayında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bir süredir beklemekte olduğumuz “Binalar ve Yerleşmeler için Yeşil Sertifika Yönetmeliği’nin yeni sürümünü yayınladı. İlki 2014 Aralık ayında yayınlanan yönetmelik üzerine ÇEDBİK tarafından da ayrıntılı değerlendirme ve geri bildirimler hazırlanarak Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü ile paylaşılmıştı. Aradan geçen süre içinde üzerinde yeniden çalışılarak bugünkü haline gelen yönetmelik, Derneğimizce iyi yönde atılmış bir adım olarak değerlendirilmektedir. İlk gözlemde birinci sürümde olan eksiklerin tamamlanmış olması sevindiricidir. Bu düzenlemeyle Dünya’da uzun süredir var olan ve yapı sektörünün %35-40 seviyelerinde olan sera gazı salımlarını azaltmada başarılı sonuçlar sağlayan programların benzerini Türkiye’de de uygulama fırsatını elde etmiş olacağız. Türkiye’nin karbon ayak izini küçültmede büyük katkısı olacak programın daha fazla gecikmeden, tamamlayıcı doküman, kural ve yönetmeliklerle desteklenerek uygulamaya girmesini dilemekteyiz. Uygulamada çıkacak sorunların çözümünün ve gerekecek düzenlemelerin de ehil ellerde, karşılıklı bilgi paylaşımıyla, elbirliği ile yapılabileceğine inanıyoruz. ÇEDBİK’in 10. kuruluş yılında Türkiye’de Yeşil Binalar konusunda böyle bir gelişmenin olması Derneğimiz için sevinç kaynağıdır. Derneğimiz ana hedeflerinden birisi olan yeşil bina sertifika programları geliştirilmesi çalışmalarına 2010 yılında başlamış, yüzün üzerinde değerli akademisyen, sektör kuruluşu ve
“MURADIMIZ ÜLKEMİZDE, ÇEVREYLE DOST, YAPIMDAN KULLANIMA VE ÖMÜR SONUNA KADAR KAYNAK KULLANIMI, ENERJİ, SU TÜKETİMİ, SERA GAZI SALIMLARINI EN AZA İNDİREN, KULLANICILAR İÇİN SAĞLIKLI VE KONFORLU BİNALAR YAPILMASI...” profesyonelinin iki yıllık özverili çalışması sonucunda 2012 yılında bitirilen taslak tasarım kılavuzu üzerinden Bakanlıkla 2013 yılında işbirliği protokolü yapılmıştır. ÇEDBİK Sertifika Kılavuzu ve Uygulama Programı geliştirilerek 2015 yılında birinci sürümü, 2016 yılında ise ikinci sürümü olan “ÇEDBİK Konut 2016” yine Bakanlığımız ile paylaşılmıştır. ÇEDBİK 2016 yılında belgeleme pilot çalışmalarını da yaparak programı uygulamaya hazır hale getirmiştir. Bakanlığımız ve Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğümüzün faydalandığını umduğumuz programlarımızla yapılan çalışmalara bir sivil toplum kuruluşu olarak katkı sağlamış olmaktan gurur duyuyoruz. Günümüzde uygulamaya hazır olan programımız ve değerlendirme, belgelendirme altyapımızla önemli konut projelerine belge vermek üzere çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Muradımız ülkemizde, çevreyle dost, yapımdan
25
kullanıma ve ömür sonuna kadar kaynak kullanımı, enerji, su tüketimi, sera gazı salımlarını en aza indiren, kullanıcılar için sağlıklı ve konforlu binalar yapılması; var olan büyük yapı stoğunun da benzer şekilde köklü yenilemeden geçirilmesinin sağlanmasıdır. ÇEDBİK Çalışma Komiteleri bu amaca hizmet etmek üzere konuyu teknik, finans, tanıtım, eğitim yönleriyle bütünsel olarak, tam üyesi olduğu Dünya Yeşil Binalar Konseyi üyeleri ve onları destekleyen IFC, EBRD gibi kuruluşlarla uluslararası işbirlikleri yaparak çalışmalarına devam etmektedir. ÇEDBİK olarak çalışmalarımızı gelecek kuşaklara olan yükümlülük duygusu, konunun önemine olan inanç ve sektörün önde gelen kuruluşları arasında olan üyelerimizden aldığımız destekle bilimsel ve teknik doğrulara ve Yönetim Kurulumuzun belirlediği 2020 Yol Haritasına göre sürdürmeye devam edeceğiz.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MERCEK
21. YÜZYILDA SÜRDÜRÜLEBILIR TOPLUM ANLAYIŞI NE KADAR GERÇEKÇI? SÜRDÜRÜLEBİLİR BİR TOPLUMUN DÜŞÜNCESİ, TOPLUMU BİR PAZAR OLARAK GÖRÜP BİREYİ TÜKETİCİ OLARAK GÖRMEK YERİNE, İNSAN REFAHI, KURUMSAL VE ÇEVRESEL VARLIKLARININ SAĞLIĞI ÜZERİNE KURULUR AYRICA KİŞİSEL, SOSYAL VE ÇEVRESEL SAĞLIĞI AÇIKÇA TANIMLAYAN ÖLÇÜM STANDARTLARI GELİŞTİRMEYİ AMAÇLAR.
K
26
alkınma, modernizasyon veya refah için kentleşmenin küresel anlamda gerekliliğine inanan toplumların çağındayız. Kentleşmenin üretim ve istihdamda ağırlığın tarımdan; sanayi ve hizmet sektörüne kaydığı evrensel bir olgu olarak da tanımlandırılabileceğine dair daha önce “Geleceğin Kentleri: Bir Modernizasyon Hikayesi” başlıklı yazıda yer vermiştik. Kırsaldan kente göçün en yüksek düzeye ulaştığı bu yüzyılda, sürdürülebilir ve akıllı şehirleri tasarlarken yapıların fiziki açıdan sürdürülebilirliği sağlamaları yeterli değil… Önce Sürdürülebilir Toplum Büyüme ve refah eş değer değildir. Düşük işsizlik, yüksek sosyal eşitlik, düşük borç ve güçlü bir sosyal güvenlik ağıyla verimli bir şekilde istihdam edilen iyi eğitimli bir nüfusun yapı taşları, bir ulusun gerçekten başarılı olmasını sağlayabilir. İnsan başarısı doğayla denge sağladıktan sonra, bir toplumun gerçekten sürdürülebilir olduğu söylenebilir.
-
Mart 2018, 39.Sayı
Rahmi Aydemir Aydemirler Proje A.Ş. İş Geliştirme Yöneticisi
Sürdürülebilir bir toplum, vatandaşlarının ve çevrenin; mevcut ve gelecekteki refahı üzerine odaklanmaktadır. Şu anda, ulusal politikalarımız mümkün olan en yüksek
ekonomik büyüme ve tüketim oranını üretmeye adanmıştır. Sürdürülebilir bir toplum, insanlık ve çevre sağlığını, dolar değil, gerçek dünya göstergelerinde ölçerken refahın hem sosyal hem de çevresel açıdan şuanki mevcut durumda sağlanmadığı bir gerçektir. 21. yüzyıldaki sürdürülebilir bir toplumda, her insan beslenme, sığınma, eğitim ve sağlık gibi temel ihtiyaçlara eşit erişime sahiptir. Ekonomik sistemler şeffaf, ahlakî ve adil uygulamaları temel alır. Ve şirketler sürdürülebilir üretim ve dağıtım yöntemlerini bu sayede uygulayarak; refahın sosyo-ekonomik açıdan gerçekleşmesini mümkün kılabilirler. Sürdürülebilir bir toplumun düşüncesi, toplumu bir pazar olarak görüp bireyi tüketici olarak görmek yerine, insan refahı, kurumsal ve çevresel varlıklarının sağlığı üzerine kurulur ayrıca kişisel, sosyal ve çevresel sağlığı açıkça tanımlayan ölçüm standartları geliştirmeyi amaçlar. Sürdürülebilir Bir Topluma Yönelik Uygulanacak Adımlar Farkındalığı Arttırmak Bireyler, bu seçeneklerin ne olduğunu
Tüketim-Mutluluk ve Refah Temel gereksinimlerin karşılanması ile bunun sonucunda oluşan refah arasında bir ilişki var; fakat bunun ötesinde, bireyin yaşam kalitesi büyük ölçüde sağlıkla, sosyal ilişkilerle ve anlamlı işlerle bağlantılı. İnsanların tüketim modellerinin Dünya’daki çevre üzerinde yarattığı yoğun bozulmayı düşünürsek, hedefimiz eşyanın mutluluk getireceği efsanesini yıkıp, bunun yerine en küçük doğal kaynak parçasından bile insanlar için en büyük refahı elde etmeye yönelik politikaları izlemek olmalı. Mutlu Gezegen Endeksi farklı ülkelerdeki refah düzeylerini yarattıkları ekolojik etkilerle karşılaştırarak bu işin nasıl yapılabileceğini
inceliyor. ABD, Çin ve Hindistan’ın mutluluk puanları son 15 yıl içinde düştü. Öte yandan Kosta Rika, kullanılan her hektarlık kaynak karşılığında en mutlu insanların yaşadığı ülke. Kosta Rikalı iktisatçı Mariano Rojas bu durumu, iş-özel yaşam dengesine dayalı bir kültür sayesinde güçlü toplumsal ağların oluşmasına bağlıyor. Artık dünyanın her yerinde hükümetler refah ölçümlerini de politikalarına dahil etmeye başlıyor. İngiltere hükümeti sürdürülebilir kalkınma göstergelerine öznel refah ölçümlerini de eklerken, Galler yönetimi de en önemli beş sürdürülebilirlik göstergesine ekolojik ayak izini de dahil etti. Bu günlerde Avrupa Birliği de
aynısını yapmayı düşünüyor. Dünya genelinde diğer hükümetlerin de aynı yolu izleyerek, bir yandan insan refahını azami düzeye çıkarırken, diğer yandan ekolojik etkileri en aza indirecek politikaları uygulamaları gerekecek. Becerilerin paylaşımı, ilişki kurulması, toplumun katılımı, güvenin, topluluğun ve gerçek anlamda sürdürülebilir refahın tohumlarını atacaktır. Dagny Tucker, (Elizabeth W. Dunn, Daniel T. Gilbert ve Timothy D. Wilson, “If Money Doestn’t Make You Happy, Then You Probably Aren’t Spending It Right -Worldwatch Enstitüsü Dünyanın Durumu 2012 Sürdürülebilir Refaha Doğru, İş Bankası Yayınları
27
bilmedikçe sürdürülebilir seçimler yapamazlar ve ülkeler, vatandaşlarından tepki almadıkları sürece sürdürülebilir uygulamaları teşvik etmek için doğrudan eyleme geçmeyecektir. Eğitimi Teşvik Etmek Hem kız hem de erkek çocuklar için kaliteli bir eğitime ücretsiz ve adil erişimin teşvik edilmesi, gelecekteki toplum modelini oluşturacak en önemli konulardan biridir. Devlet-İş Dünyası İş birliği Çevreye duyarlı uygulamaları kullanarak inşa edilen yeni teknolojiler ve altyapılar, modern toplumu dönüştürme potansiyeline sahiptir. Hükümet ve iş dünyasının iş birliği bu anlamda fitili ateşleyecek yegane unsurlardan biri olma özelliğini taşıyor. Kaynakları Koruma ve Atıkları Önleme Dünyanın kaynakları sınırlıdır. Enerji ve su tasarrufu için büyük ölçekli çabalar aynı zamanda atıkları ve gereksiz tüketimleri ortadan kaldırmak için attığımız adımlar arttıkça, gezegen gelecek nesiller için daha iyi durumda olacaktır.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
ZEITZ MCAA
KAPAK PROJESİ Zeitz MCAA
Fotoğraflar Iwan Baan ©
28
Mart 2018, 39.Sayı
AFRİKA’NIN ÇAĞDAŞ SANATINA ADANAN MÜZE
2017 YILININ SONLARINDA AÇILAN MÜZE AFRİKA KITASINDA TÜRÜNÜN İLK ÖRNEĞİ OLMA ÖZELLİĞİNİ TAŞIYOR. AFRİKALILARIN KENDİ HİKÂYELERİNİ ANLATMALARI İÇİN BİR PLATFORM OLARAK AÇILAN MÜZE, COĞRAFİ OLARAK CAPE TOWN’DA YER ALIYOR, ANCAK KITANIN 54 ÜLKESİYLE DİYALOĞU VAR.
2
018 ArchDaily Yılın Yapı Ödülleri’nde ‘Kültürel Mimari’ dalında ödüle layık görülen Zeitz Çağdaş Sanat Afrika Müzesi (Zeitz Museum of Contemporary Art Africa), Afrika’nın çağdaş sanatına adanmış dünyanın en büyük müzesi… V&A Waterfront ve Jochen Zeitz ortaklığında, kâr amacı gütmeyen bir kamu kültür kurumu olarak geliştirilip hayata geçirilen Zeitz Çağdaş Sanat Afrika Müzesi’nin tasarımı Londra’lı mimarlık ofisi Heatherwick Studio’ya ait. Afrika’nın en çok ziyaret edilen kültürel ve tarihi merkezlerinin kalbinde yer alan müze, bir zamanlar Güney Afrika’nın en yüksek binası olan ve 1990 yılından beri kullanılmayan tarihi Grain Silo Kompleksi’nin anıtsal yapısından oyularak dokuz kata yayılan 9.500 metrekarelik özel tasarımlı bir alana yerleştirilmiş. 2017 yılının sonlarında açılan müze Afrika kıtasında türünün ilk örneği olma özelliğini taşıyor. Afrikalıların kendi hikâyelerini anlatmaları için bir platform olarak açılan müze, coğrafi olarak Cape Town’da yer alıyor, ancak kıtanın 54 ülkesiyle diyaloğu var ve bu ülkelerden sanatçıların eserleri sergilenecek. Müzenin sanatın geleceği üzerindeki etkisi konusunda büyük tartışmalar yapıldı ve açılışının çağdaş Afrikalı sanatçılar için yeni bir çağa işaret ettiği sonucuna varıldı.
29
Zeitz MOCAA, aynı anda gösterişli ve sade. Dokuz katlı müze, 80 galeriye yayılmış 9,000 metrekarelik etkileyici bir sergi alanına sahip. Çatı seviyesinde bir heykel bahçesi, bir restoran ve bar, okuma odaları, sanat koruma ve depolama alanı, kostüm tasarımı, fotoğrafçılık, küratörlük, hareketli imaj, performatif uygulama ve sanat eğitimi için planlı bir alanlar içeriyor. Bina Güney Atlantik Okyanusu, Masa Dağı ve kentin etkileyici manzarasına sahip ve en üst katlarda bir butik otel konumlanıyor. Heatherwick bina cephesini tasarlarken binaya ışık getirmek için Venedik hava üflemeli cam fenerlerinden esinlenerek geometrik bir dışbükey pencere tasarlamış. Elmas benzeri pencereler müzenin beton cephesini canlandırırken, müzenin otel ve restoran ziyaretçileri için sürekli değişen gün ışığı sağlıyor. Heatherwick Studio’nun dönüşüm projesiyle yeni bir yaşama kavuşan ve Afrika’nın çağdaş sanatına adanmış dünyanın en büyük müzesi olan Zeitz Çağdaş Sanat Afrika Müzesi, Cape Town’un endüstriyel geçmişine bir anıt olarak dünyada yerini alıyor...q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP
10 SEÇİLMİŞ ÖRNEK 2
Ödüllü Projeler
1. yüzyıl mimari olarak gelişmelerin en çok yaşandığı bir döneme tanıklık ediyor. Projelerin vaatleri henüz ilk tasarım aşamasında belirlenip olgunlaşırken hayata geçen projenin de bu vaatleri karşılaması gerekiyor. Artık yarışmalarla belirlenen birçok proje yarışma sonrasında da aldıkları ödüllerle modern mimariye bambaşka bir boyut kazandırıyor. Mimarlar yeşil kentlerden yeşil mimariden bahsederken, projelerine de çevresel sürdürülebilirlikte aldıkları önlemler ile ‘doğru’ anlamlar katıyor. Projeler bir yandan da ödüllerle bu anlamını tescilliyor. İşlevin ve ihtiyacın yanı sıra, toplumsal erişimin, sosyal sürdürülebilirliğin sağlandığı, enerji
30
Mart 2018, 39.Sayı
verimli karbon sıfır evlerin üretildiği, doğa dostu malzemelerle geri dönüşümlü ürünlerin kullanıldığı, iklime uygun ve doğal habitata saygılı projelerle yeşil kriterleri taşıyan projeler dünya çapında önemli ödüllere layık görülüyor. Ülkemizde de bu gündem yerini korurken 2017 yılı bu gündemlere bağlı birçok projeye imza atılan bir sene oldu. Biz de bu sayımızda 2017 yılı içerisinde bahsettiğimiz nitelikleri taşıyan ve ödüllendirilen ülkemizden 10 seçilmiş örneğe yer verdik. Tüm projelerin nitelik ve niceliklerinin artmasını umuyoruz, ilgiyle okumanız dileğiyle...
H
üsame Köklü Kadın İstihdam Merkezi Projesi, Architectural Review dergisi ile ortaklaşa düzenlenen mimari ödül programı MIPIM AR Future Awards 2017’de ‘Sivil ve Kamu Binası’ kategorisinde ödül aldı.
HÜSAME KÖKLÜ KADIN İSTIHDAM MERKEZI
Baksı Kültür Sanat Vakfı, başta Baksı Müzesi özelinde olmak üzere kadın ve çocukları odağına alan projeleri birer birer hayata geçiriyor. Baksı Kültür Sanat Vakfı’nın yeni projesi ‘Hüsame Köklü Kadın İstihdam Merkezi’nin mimari projesi Tabanlıoğlu Mimarlık tarafından hazırlandı. Proje; yerel, kültürel değerler göz önüne alınarak ve bölgede yaşayan kadınların içe dönük yaşamlarından esinlenerek tasarlanmış. Bayburt’ta Kaleardı mahallesinde, 1150 Metrekarelik arsada inşa edilecek merkez binası, çini ve beyaz Bayburt taşı kullanılarak geleneksel bir tarzda oluşturulacak. İstihdam merkezinde ehram, kilim gibi geleneksel ürünlerin yapımı ile kadınlar için eğitim merkezi, kütüphane ve sergi alanı yer alacak. Baksı Kültür ve Sanat Vakfı’nın kurduğu ve 2018 Yılında hizmete açılması planlanan Hüsame Köklü Kadın İstihdam Merkezi’nin, bölgeye sosyal ve ekonomik anlamda büyük katkısı olacağı düşünülüyor.
31
Architects ve Arkizon Architects işbirliğinde 38°30° ÇIFTLIĞI PEYNIR FABRIKASI Slash tasarlanan 38°30°Çiftliği Peynir Fabrikası; bu yıl onuncusu düzenlenen, dünyanın en prestijli mimarlık ödüllerinden biri olan WAF’ta (World Architecture Festival), “Üretim, Enerji ve Geri Dönüşüm” kategorisinde ödül aldı.
“Klasik” fabrika yapısının gerektirdiği tüm işlevleri dairesel bir bantta, maksimum verimle sağlamanın yanı sıra anıtsal formu, davetkâr saçağı ve sunduğu avlulu tipoloji ile kendini bir çeşit peynir müzesine dönüştüren yapı “çağdaş” bir tavır sergiliyor. Eliptik formu sayesinde oluşturulan iç avlu hem iç hem de dış olarak algılanarak tüm üretim sürecinin 360° gözlemlenebileceği deneysel bir alana dönüştürülmüş. Fabrikanın iç cephesi ise bir ekran niteliğinde kurgulanarak üretim bandının dışarıdan izlenebilmesi sağlanmış. Adını, Afyon’un Tazlar Köyü’nde bulunan arsanın koordinatlarından alan 38° 30° Çiftliği Peynir Fabrikası, çağdaş mimarisi ve sıra dışı formuyla alışılmış endüstri yapılarından ayrışırken diğer yandan süt ürünlerinin işlenişine ve peynir üretim sürecine ziyaretçilerini de dahil ederek, tıpkı bir müze gibi görsel ve tadım üzerine deneyimler yaşatıyor. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
Mimarlık tarafından tasarlanan Mesa Koza MESA KOZA 66 ATasarım 66 projesi, European Property Awards 2017’de ‘High Residential Architecture’ kategorisinde ödül aldı.
Mesa Koza 66, çakıl taşı formu ve heykelsi duruşuyla Gaziosmanpaşa’nın siluetini yeniden şekillendiriyor. Eski imar parselleri ve vadi yönündeki yeni binaların sınırında bulunan projede, iki farklı kent dokusunun karakteri plan çözümlerine yansıtılmış. Böylece hem konvansiyonel hem de yenilikçi yaklaşımlar getirilerek, farklı yaşam tarzlarına hitap eden birleştirici yaşam alanları yaratılmış. Projesinin konut tasarımına ise yapı teknolojisindeki yenilikler entegre edilerek, konut sakinlerine konforlu bir yaşam sunulması amaçlanmış. İki ayrı yaşam tarzını barındıracak bir kurguya sahip olan projenin düşey ve yatay düzenleme içeren kule tasarımda daha kompakt, daha klasik konut çözümleri sağlanırken, yatay blok tasarımında ise stüdyo daireler, galeriler ve iç boşluklarla daha esnek yaşam alanları oluşturulmuş. Saydam cepheleri, yumuşatılmış cephe hatları ile konut sakinlerine geniş kent panoramaları sağlayacak olan kulenin son katındaki galeri ve iç boşlukları sayesinde de ferah ve aydınlık bir ortam sağlanmış. Projenin vadiye bakan yatay blok daireleri ise doğayla bütünleşiyor…
32
AHK KNDU VILLALARI
T
asarımı GAD Architecture’a ait olan AHK KNDU Villaları, Sign Of The City 2017’de ‘En İyi Müstakil Konut-Devam Eden Projeler’ kategorisinde ödül aldı. Antalya’nın turizm bölgesi yanında yer alan AHK KNDU Villaları, sürdürülebilir tasarım ilkeleriyle tasarlanmış, doğayla uyumlu bir yaşam alanı… Her konut, gün ışığından maksimum düzeyde faydalanma ve doğal iklimlendirmeyi temel alarak kendi enerjisini üretebilen çevre dostu konutlar üretebilmeyi amaçlayarak tasarlanmış. Cephe ve çatı açıklıkları ise doğal havalandırma ilkelerine uygun olarak tasarlanmış. Konutlar için adeta bir kabuk görevi gören ahşap dış cephe kaplaması, gün ışığı kalitesini artırmaya yardımcı olurken aynı zamanda geceleri ortamdaki havayı da kontrol ediyor. Ayrıca, cephelerin bu kaplama tasarımı her birimin kendi özel alanını tanımlıyor. Proje alanının zemin düzlüğü ise yayaların serbestçe dolaşmasına imkân veren yeşil bir ortam sunuyor. Mart 2018, 39.Sayı
kristal şekilli kuleden alan Soyak Kristal Kule SOYAK İsmini, projesinin mimari tasarımı, dünyaca ünlü Mimar Cobb önderliğindeki NewYork’dan Pei Cobb KRISTAL Henry Freed & Partners (PCF&P)’a, yerel proje ayağında KULE ise Has Mimarlık’a ait. European Property Awards 2017’de ‘Commercial High-rise Architecture’ kategorisinde ödül alan proje, Levent’te konumlanmış çok katlı bir iş kulesi... Uluslararası uzmanların katılımıyla, geniş bir ekiple tasarlanan Soyak Kristal Kule’nin 170 metre yüksekliğindeki kulesi, asimetrik eğimli yüzeylerden
ibaret olup İstanbul semalarına etkileyici bir siluet kazandırıyor. Proje, biri 35 diğeri 12 katlı iki ofis binası ile bunları arsa boyunca birbirine bağlayan yatay podyum yapısından oluşuyor. Çağdaş mimarlık ilkeleri ile en yenilikçi teknolojilerin uygulandığı, LEED Silver sertifikalı Soyak Kristal Kule’nin tasarımında, günümüzdeki sıradan gökdelen mimarisinden bilinçli bir şekilde uzak durularak farklı cephe yüzeylerinin, kütleye yansıması ile elde edilen değişik form, farklı noktalardan bakışta kentlilere sürprizli ayrı perspektifler sunmaktadır.
33
MESA CADDE
E
uropean Property Awards 2017’de ‘Architecture Multiple Residence’ kategorisinde ödüle layık görülen MESA Cadde projesinin tasarımı İki Design Group’a ait. MESA Cadde, Bağdat Caddesi yönünde insan ölçeğine saygılı; Adalar yönünde ise etkileyici manzaraya hakim ve dengeli bir tasarım. İnteraktif ve yaşayan konut alanları, canlı avlusu ve ticari üniteleri ile Caddeye kusursuz bir biçimde eklemleneceği ön görülen MESA Cadde projesi, Mesa-Caba-Aslan Adi Ortaklığı tarafından inşa ediliyor. MESA Cadde, İstanbul, Maltepe’de Bağdat Caddesi üzerinde yer alıyor. 11 bin 669 metrekarelik arsa üzerinde, 82 bin 945 metrekare inşaat alanına sahip projede 6-16 kat arası yükseklikteki 4 konut bloğu, ticari ünitelerin bulunduğu baza üzerinde yükseliyor. 1+1’den 4+1’e kadar değişen tip ve büyüklükteki toplam 253 konuttan oluşan proje kullanıcılarına seçkin yaşam seçenekleri sunuyor. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
TOP 10
DIVRIĞI G
CUMHURIYET MEYDANI
34
ayrimenkul geliştirme, yapı ve enerji sektörlerinde yatırımlar yapan 3S Kale Holding’in sosyal sorumluluk projesi olarak hayata geçirdiği Divriği Cumhuriyet Meydanı, Sign of the City Awards 2017’de ‘En iyi Kültürel Mirası Koruma ve Yaşatma’ ödülünü aldı. Y. Mimar Hasan Basri Hamulu ve ekibi tarafından, 2.500 metrekaresi yeşil alan olmak üzere 7.000 metrekare arazi üzerinde uzun çalışmalar sonucunda projelendirilen Divriği Cumhuriyet Meydanı Projesi ile geçmiş asırlarda Çarşıbaşı, Tahıl Pazarı ve Belediye Meydanı olarak anılan, kent belleğinde kamusal bir mekan olarak yer
etmiş fakat son yıllarda bu özelliklerini yitirmiş ve araç parkına dönüşmüş olan bu alanın, kentin tarihi değerleri ile bir bütün olacak şekilde yenilenmesi amaçlanmış. 3S Kale Holding’in Divriğililere hediye ettiği Cumhuriyet Meydanı, ilçenin kültürel mirasını ve tarihini yansıtan mimarisiyle adeta açık hava müzesi olma özelliği taşıyor. Türkiye’nin UNESCO Dünya Miras Listesi’ne giren ilk
yapılarından biri olan Divriği Ulu Camii ve Darrüşşifası’na yakınlığıyla da dikkat çeken Divriği Cumhuriyet Meydanı’nın, ilçe halkının günlük yaşamında önemli bir yer edineceğine inanılıyor.
YDA CENTER WAF (World Architecture Festival) 2017’de “Office – Future” kategorisinde finale kalan ‘YDA Center’, International Property Awards’ta “En İyi Ofis” kategorisinde de ödül aldı. Aynı zamanda Sign of the City Awards’ta “En İyi Mimari Tasarım” ve “En İyi Ofis” kategorilerinde Premium Proje seçilen YDA Center ulusal ve uluslarası platformlarda yer almaya devam etmektedir. Ankara’nın merkezindeki Eskişehir yolu üzerinde, yer alan Proje 3 ana elemandan; ‘Kentsel Plaza’, ‘High Flat Ofis’, ‘Park Alanı’ ve bu elemanları birbirine bağlayan ‘Kentsel Boşluklar’dan oluşmaktadır. Kentsel Boşluk’la şekillenen High Flat Ofis, Kentsel Plaza ve Park Alanları ile hem yakın çevresine hem de şehre görsel olarak açılan YDA Center’ın, sadece bir iş merkezi değil mekânsal, görsel ve sosyal anlamda Ankara’da yılın her günü yaşayacak, canlı bir kent mekanı yaratması hedeflenmiştir. Mart 2018, 39.Sayı
Kağıthane’nin ana caddesi üzerinde 300 metre boyunca uzanan Ferko Line, çalışan mutluluğunun sağlanması hedef alınarak geliştirilmiş bir proje. Proje, alışılagelmiş plaza standartlarının aksine açılan camlara sahip, engelli dostu olarak inşa ediliyor ve yeşil bina sertifikası LEED’e aday durumda.
erko ’nun 120 milyon dolarlık yatırımla
Projede ortak teras ve yeşil alanlar, restoran ve mağazalar, fitness center, yürüyüş yolları ile hobi alanları bulunuyor. Ayrıca Ferko Sanat Koleksiyonu’nun en seçkin eserlerinden oluşturulacak Heykel Bahçesi, projeye değer katıyor.
biri 173 oda kapasiteli Four Points by Sheraton Oteli olmak üzere 4 blokta 192 ofis ve 38 ticari alandan oluşuyor. Projede teslimlerin 2018’de yapılması bekleniyor.
Viva Architects projesi olan Ferko Line İngiltere'de yapılan European Property Awards 2017-2018’de “Karma Proje-Mimari” ve “Ofis Projesi-Geliştirme” ödüllerini kazandı.
FERKO LINE FKağıthane ‘de hayata geçirdiği Ferko Line,
35
GREENOX Greenox, Türk gayrimenkul sektörünün prestijli yarışmalarından Sign of the City Awards’de “En Yeşil Bina” kategorisinin kazanan projesi oldu. Aycan & Feres İş Ortaklığı tarafından Çeliktepe’de toplam 120 milyon TL yatırımla yükselen ve Uluslararası Finans Kurumu (IFC) tarafından başlatılan EDGE Yeşil Bina Sektörel
Gelişim Programı kapsamında EDGE Yeşil Bina Sertifikası’ için pilot projesi seçildi. Toplam 170 konuttan oluşan Greenox, İstanbul’un yatırım değeri yüksek olan semtlerinden Çeliktepe’de, Büyükdere Caddesi’ne ve 4. Levent metro istasyonuna 400 metre mesafede rezidans konforu, lokasyon avantajı, 1100 metrekare sosyal tesis alanı ve yüksek
tasarruf ile verim sağlayan sürdürülebilir sistemleriyle dikkat çekiyor. Greenox, enerji, su ve malzeme kategorilerinde en az yüzde 40’a varan tasarruf oranıyla yeşil bir yaşam sunmanın yanı sıra iş, alışveriş ve eğlence merkezlerine olan yakınlığıyla da şehrin merkezinde ayrıcalıklı bir yaşam vadediyor.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
BANYO&MUTFAKTA
Tasarruf
Hijyen
36
İnovasyon Sürdürülebilirlik
Mart 2018, 39.Sayı
GÖNYE TASARIM
YAŞAM TARZLARININ YANSISI MUTFAK & BANYO ASLINDA MODERN ZAMANDA DA, YAŞAM TARZLARININ YAŞADIĞIMIZ MEKÂNLARIN TASARIMINDAKİ ETKİSİNİ GÖREBİLİYORUZ. TIPKI MUTFAKLARIN SALON GİBİ TASARLANDIĞI, ESKİ TANIMI İLE “MUTFAK” GİBİ GÖRÜNMEDİĞİ GİBİ, BANYOLAR DA ESKİ TANIMINDAKİ ISLAK, SOĞUK VE SERT YÜZEYLİ MEKÂNLAR DEĞİLLER.
37
- MİMAR YELİN EVCEN VE
İÇ MİMAR GÖNÜL ARDAL
B
anyo ve mutfak kültürü geçmişten günümüze, farklı toplumlardan farklı özelliklerle gelmiştir. Yaygın bir hamam ve kaplıca kullanılan dönemden de, banyo yapmanın ahlaksızlık sayıldığı dönemlerden de geçmiş olan banyo kültürü, 1900’lerden sonra hijyenin hastalıkların önüne geçmekteki katkısı ön plana çıkarılarak özellikle Avrupa’da yaygınlaşmış olan “yıkanmama” alışkanlıklarını değiştirmeye başlamıştır. Tarihte mekân olarak da çok farklı boyutlarda tasarlanan banyolar, özellikle Türk toplumunda “hamam” olarak yıkanma ve aynı zamanda sosyalleşme mekânları olarak kullanılmıştır.
DOSYA BANYO VE MUTFAK
38
BANYO KÜLTÜRÜ, 1900’LERDEN SONRA HIJYENIN HASTALIKLARIN ÖNÜNE GEÇMEKTEKI KATKISI ÖN PLANA ÇIKARILARAK ÖZELLIKLE AVRUPA’DA YAYGINLAŞMIŞ OLAN “YIKANMAMA” ALIŞKANLIKLARINI DEĞIŞTIRMEYE BAŞLAMIŞTIR. Banyo kelimesi İtalyanca “Bagno” kelimesinden gelmektedir. Kökeni, Latince Balneum’dur. SPA kelimesi de Latince’de “Selus Per Aqua” yani “Sudan Gelen Sağlık” veya “Su ile Gelen Sağlık” anlamına gelir. SPA’nın kökenleri, Romalılara uzanmaktadır. Hamamlarda, kaplıcalarda sağlanan su ile terapi ve bakım, zaman içinde tüm toplumlarda yaygınlaşan SPA kültürüne dönüşmüştür. Günümüzde ise SPA ve hamamlar hâlâ geçerliliğini koruyan bir çeşit arınma ve rahatlama ritüeli olarak tercih edilseler de, günlük hayatta sıkça ihtiyaç duyduğumuz banyo kullanımı, banyo mekânları tasarımına farklı bir yön vermektedir. Mutfak kültürü, hayatımızı sürdürebilmek için birincil ihtiyacımız olan yemek yeme ihtiyacı ile gelişmiştir. Yemek ile ilgili alışkanlıklar, o toplumun kültürel bir parçasıdır. Toplumun yaşam şekli, beslenme kültürünü yansıtır. Beslenme kültürü de, mutfak mekânları için duyulan ihtiyaçları etkilediğinden, zaman içinde ve toplumdan topluma değişen alışkanlıklar, mutfak mekân tasarımlarında rol oynar. Tarih öncesinde insanların, mağara içinde beslenmek için ayrı bir yer ayırdıkları ve bu mekânlarda yemek hazırlamaya yönelik Mart 2018, 39.Sayı
araç gereç kullandıkları saptanmıştır. Evlerde bugünkü mutfak tanımı ile ilişkilendirebileceğimiz mekânlar ise M.S. 7. yüzyılda kullanılmaya başlanmış ve bu odalara “aşlık” adı verilmiş. Mutfak kültürü, hem yiyecek hem de araç gereç çeşitliliğiyle orantılı olarak gelişmektedir. Bir toplumun mutfağı zenginleştikçe, yemeklerin hazırlanması için gereken mutfak mekânları da gelişime ihtiyaç duymuş, paralel olarak pişirme araçları da geliştirilmeye başlanmıştır. MODERN BANYO VE MUTFAKLARDA ÖNE ÇIKAN ÖZELLIKLER Günümüzde çoğu gelişmiş toplumda, kültürel özelliklerin birbirine benzediğini, gelenekselliğin daha dar bir çerçevede kaldığını gözlemliyoruz. Bazı toplumların öne çıkan gelenekleri ise modern zamanda diğer toplumların da benimsediği özellikler olabiliyor. Mutfak mekânlarına baktığımızda, alevli ocakların yerini hızla elektrikli ocakların aldığını, mutfak mobilyalarının salon mobilyaları gibi tasarlandığını, “Amerikan mutfak” olarak tanıdığımız açık mutfakların yaygınlaştığını gözlemliyoruz. Doğal ışık alan mutfak tezgâhlarına entegre edilebilen mini saksılar, günümüzde “kendi
39
baharatını kendin yetiştir” trendine uygun tasarımlar olarak karşımıza çıkıyor. Aslında modern zamanda da, yaşam tarzlarının yaşadığımız mekânların tasarımındaki etkisini görebiliyoruz. Tıpkı mutfakların salon gibi tasarlandığı, eski tanımı ile “mutfak” gibi görünmediği gibi, banyolar da eski tanımındaki ıslak, soğuk ve sert yüzeyli mekânlar değiller. Banyo yapmak, sadece bir ihtiyaç olmaktan çıkıp keyifle yapılan bir eyleme dönüştüğü, yemek yapmak da aynı şekilde ihtiyaç dışında bir hobi, ailece paylaşılan ve beraber olunan zamanlar anlamını yüklendiği için; evlerimizin tüm mekânlarının yaşayan, uzun vakit geçirilen, sıcak ve keyifli alanlar olarak tasarlanması da bir gereklilik oldu. Bu değişen yaşam tarzlarının yansıması olarak mutfak ve banyo tasarımlarında, tekstil, duvar kağıdı kullanımının arttığını, panel ve kapaklarda ahşap dokuların tercih edildiğini, led aydınlatma teknolojisi sayesinde yaygınlaşan dekoratif aydınlatmaların bu mekânlarda hoş ambiyanslar yaratmakta kullanılabildiğini, birbirinden şık
vitrifiye ve armatürlerin, estetik ve fonksiyonel olarak mekanları zenginleştirdiğini böylece banyo ve mutfakların günümüzde artık birer “ıslak hacim” tanımlamasından “yaşam alanı” statüsüne gelmiş olmalarıdır. BANYO VE MUTFAKLARDA SÜRDÜRÜLEBILIR UYGULAMALAR Mutfak ve banyolarda malzemelerin seçiminde, sürdürülebilirlik kriterlerine uygun, mümkün olduğunca yakın çevreden tedarik edilmiş, üretim, nakliye ve montaj aşamalarında sürdürülebilirlik kriterlerine uyulmuş ürünlerin kullanılması tüm mekân tasarımlarımızda dikkat ettiğimiz konulardan biri. Mutfak ve banyolarda sürdürülebilirlik için öncelikle su tasarrufuna dikkat etmek, kullanılacak tüm armatür ve rezervuarları su tüketimini en aza indirgeyen ürünler arasından seçmek, aydınlatma armatürlerinde de tercihi enerji verimliliği yüksek ürünlerden yapmak gerekiyor. Bugün birçok vitrifiye ve armatür markasında,
MUTFAK VE BANYOLARDA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK IÇIN ÖNCELIKLE SU TASARRUFUNA DIKKAT ETMEK, KULLANILACAK TÜM ARMATÜR VE REZERVUARLARI SU TÜKETIMINI EN AZA INDIRGEYEN ÜRÜNLER ARASINDAN SEÇMEK, AYDINLATMA ARMATÜRLERINDE DE TERCIHI ENERJI VERIMLILIĞI YÜKSEK ÜRÜNLERDEN YAPMAK GEREKIYOR. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA BANYO VE MUTFAK MALZEME SEÇIMINDE DIKKAT EDILECEK KONULAR hammaddeyi azaltarak üretilen ekolojik ürünlerden, açılış yönü değiştirilerek sıcak su ve dolayısıyla doğalgaz israfını önlemeye yönelik armatürlere kadar farklı sürdürülebilirlik çalışmalarının sonuçlarını görüp tasarımlarımızda kullanabiliyoruz. Mutfaklardaki atıkların pratik biçimde değerlendirilmesi için tasarlanan mini mutfak ekosistemleri de mutfaklara entegre edilebilir. Günümüzde büyük çaplı konut ve ofis binalarında hedeflenen LEED ve BREAM gibi sürdürülebilirlik ile ilgili kapsamlı sertifika sistemlerinin kriterlerinin iç mekanlardaki uygulamaları için mutlaka danışman firmalardan destek alınması gerektiğine inanıyoruz.
Mutfak ve banyolar görünüm olarak ıslak hacimden yaşam alanlarına dönüşürken, bu dönüşümü başarıyla gerçekleştirmemizi sağlayan etkenler, bu mekânların esas elemanı olan su, ısı ve suyun ısı enerjisi ile buluşmasından oluşan su buharından etkilenmeyen malzemelerdir. Günümüzde hem kolay tedariği, hem temizleme pratikliği açısından seramikler hâlâ mutfak ve banyoların gözdesi. Seramiklerin zaman içinde gelişen teknoloji ile sahip olduğu yeni boyut, desen ve dokular, ıslak hacimlerimizi ıslak görünümden
SERAMIKLERIN ZAMAN IÇINDE GELIŞEN TEKNOLOJI ILE SAHIP OLDUĞU YENI BOYUT, DESEN VE DOKULAR, ISLAK HACIMLERIMIZI ISLAK GÖRÜNÜMDEN ÇIKARAN EN BÜYÜK GELIŞME DIYEBILIRIZ.
40
Mart 2018, 39.Sayı
SAĞLIKLI YAŞAMI PRATIK HALE GETIRMEK ÜZERE YAPILAN ÇALIŞMALARDAN, MUTFAK MUSLUĞUNDAN GAZLI VE NATÜREL SEÇENEKLERI ILE FILTRELENMIŞ SAĞLIKLI SU SAĞLAYABILECEĞINIZ EVYE ARMATÜRLERI TERCIHI, ÖNÜMÜZDEKI DÖNEMDE HIZLA YAYGINLAŞACAK GIBI GÖRÜNÜYOR.
çıkaran en büyük gelişme diyebiliriz. Tekstil tabanlı olması sebebi ile su buharına dayanıklı duvar kağıtları, yüzey kaplamalarında tercih edilebilecek ikinci malzemedir. Hem kolay uygulanır, hem de mekanın giysisi gibi tamamlayıcıdır. Tezgahlarda son yıllarda akla gelen ilk malzeme olan akrilik, hâlâ en çok tercih edilen malzeme olsa da, standart beyaz akriliğin yerini hafif desenlere sahip vizon, bej, antrasit tonlarda tezgahlara bırakarak kullanışlılığını kaybetmeden mutfakların soğuk görüntüsünü değiştirdiğini söyleyebiliriz. Yine son dönemde çeşitlenen kuvars yüzeyler, akriliğe göre çok sert olmaları sebebi ile çizilmedikleri ve lekelenmedikleri için tercih ediliyorlar. Mutfak ve banyo dolaplarında kapak seçeneklerini laminat, PVC membran, lake, cam ve doğal ahşap kaplama olarak sayabiliriz. Tüm seçenekler, genelde tüm mutfak dolap markalarının çeşitleri arasında yer alan malzemelerdir. Her birinin farklı özellikleri olduğu için, malzeme seçerken hem bütçe hem estetik hem kullanım açısından size en uygun olanını tercih etmeniz önemli.
41
İNOVATIF YAKLAŞIMLAR Mutfaklarda öne çıkan önemli özelliklerden biri de teknoloji kullanımı. Son yıllarda teknolojinin hızlı gelişimi, mutfak cihazlarına da yansıyor ve uzaktan bir telefon aplikasyonu ile kontrol edilebilen fırınlardan, kullanılmadığında kumanda yardımı ile ortadan kalkan davlumbazlara, hatta tezgâh altına entegre edilen ve dışarıdan ocak olduğu anlaşılmayan indüksiyonlu ocaklara kadar mutfaklarda teknoloji kullanımı çok önem kazandı. Sağlıklı yaşamı pratik hale getirmek üzere yapılan çalışmalardan, mutfak musluğundan gazlı ve naturel seçenekleri ile filtrelenmiş sağlıklı su sağlayabileceğiniz evye armatürleri tercihi, önümüzdeki dönemde hızla yaygınlaşacak gibi görünüyor. Yine evye armatürlerinde kullanım kolaylığı sağlayan dokunmatik açıp kapama özelliği, pratik kullanım açısından inovatif çalışmalardan biri. Banyolarda da tüm markaların çeşitli inovasyonları olduğunu özellikle fuarlarda gözlemleme fırsatımız oluyor. Aktif karbon filtresi ile kötü kokunun çekilip dışarı temiz hava verilmesini sağlayan gömme rezervuarlar, yerli üreticilerin de başarı ile ürettiği akıllı klozetler, akıllı klozetlerin bir üst seviyesi olan sağlık kontrolleri de yapabilen klozetler, banyo sektörünün dikkat çeken gelişmelerinden. Koku, renk ve akış tarzları ile farklı ambiyanslara sahip duş sistemleri de SPA keyfini evlere taşıyan son yılların önemli yeniliklerinden. .q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA BANYO VE MUTFAK
EDDA MIMARLIK İç Mimar Eda Tahmaz
SORU 3CEVAP
ARTIK, DÜNÜN EĞILIMININ GEÇERSIZ KALDIĞI MUTFAK VE BANYOLAR TASARLANIYOR
42
Bugün, pek çok marka, kullanıcıyı ve zamanı önemseyen mutfak sistemleri geliştiriyor. Formlar ve malzemeler sürekli yenilenerek, farklı deneyimler ortaya çıkarılıyor. İnsan ve çevre odaklı bir yaklaşım söz konusu.
B
u sayımızda ‘Geçmişten Günümüze Mutfak ve Banyo Kültürü’ konusunu ele alıyoruz. Bu kapsamda, geçmişten günümüze mutfak ve banyo kültüründe neler yaşandı, mekânsal olarak bu alanları nasıl konumlandırıyorsunuz? Mutfak ve banyolar, özellikle kadınlar için çok özel mekânlar. Eskiden ev dekorasyonu denildiğinde akla pek gelmeyen bu mekânlardan özellikle banyolar, ultra lüks dekorasyondan mahrum kalan alanlardı. Ancak bu durumu gelişen teknoloji ile özel armatür ve eşsiz banyo aksesuarları bozdu. Şimdi çok daha ideal çözümler ile banyolar, evin en şık bölümleri. SPA ve duşakabin çözümlerinde klasik modellerin aksine, daha radikal çözümlerle iç mimari tasarım deneyimi, banyo dekorasyonuna yansıtılıyor. Banyoda ferahlığı, temizliği, sadeliği ve hijyeni ilke edinen yeni trendler doğrultusunda geliştirdiği modeller ile fonksiyonellik ön plana çıkıyor. Klasik banyo dekorasyonlarına alternatif olarak modern bir banyo dekorasyonu tercih edilebilir. Gri tonlarının yoğunluklu kullanıldığı banyo tasarımlarında cam detaylar, modernliğin temsili. Banyolara getirebileceğimiz sihirli dokunuş ise, duş kabinlerinde kazandırılacak olan SPA etkisi. Mart 2018, 39.Sayı
Özellikle kadınların sıklıkla vakit geçirdikleri mutfaklarda ise günümüzde, banyolarda olduğu gibi şıklık, ferahlık ve işlevsellik ön planda tutularak az alanda çok işin gerçekleştirilebileceği formatlar tasarlanıyor. Mutfak standartlarına göre getirilen çözümler de farklılık gösteriyor. Ada tipi veya L tipi çözümler ile tasarlanan mutfaklar, modern bir görünüm ve pratik bir kullanım sağlıyor. Modern dünyanın mutfak- banyo ihtiyaçları nelerdir? Modern dünya mimarisinde mutfak ve banyo trendlerinden bahsedebilir misiniz? Bu trendler ile birlikte malzemeler arasındaki ilişkiyi nasıl görüyorsunuz? Bugün, pek çok marka, kullanıcıyı ve zamanı önemseyen mutfak sistemleri geliştiriyor. Artık, dünün eğilimlerinin geçersiz kaldığı mutfaklar tasarlanmakta. Formlar ve malzemeler sürekli yenilenerek, farklı deneyimler ortaya çıkarılıyor. İnsan ve çevre odaklı bir yaklaşım söz konusu. Tüketicinin günlük konforuna ve hareket özgürlüğüne katkıda bulunan fonksiyonel mutfaklar tasarlanırken, kullanıcıya ve çevreye zararlı zehirli unsurlardan arındırılmış dokulu materyaller tercih ediliyor, biz de projelerimizde buna önem veriyoruz.
43
HER ŞEYDEN ÖNCE İNSAN, EKOSISTEMIN BIR PARÇASI VE DIĞER CANLILARLA BIRLIKTE AYNI BESIN ZINCIRININ BIR HALKASINI OLUŞTURUYOR. BU NEDENLE DOĞA ONUN IÇIN, O DA DOĞA IÇIN VAZGEÇILMEZ.
Mutfak dolaplarına ergonomi entegre edilerek, yükseklik, ağırlık ve derinlikleri kullanıcının özel gereksinimleri etrafında planlanıyor ve böylece duvar birimlerine erişimden tutun, kapılara kadar her hareket basitleştiriliyor. Kullanıcının gereksinimlerini ve yaratıcılığı derin bir şekilde bilmek, bu tutum sayesinde, yaşamı kolaylaştıracak işlevler kazandırmak, yenilikçi malzemeler ve çok fonksiyonlu unsurlar kullanmak önemli. Cam ve alüminyum gibi zarif malzemeleri bile dayanıklılık anlamında diğer malzemelerle yarışabilecek noktaya getirilirken, onlara “geri dönüşümlülük” özelliği bile kazandırılıyor.
durumda? Tasarım yaklaşımlarına inovatif çözümler nasıl entegre olabilmekte?
Artık dokunmadan, tek el hareketiyle kapaklar açılıyor, bataryalar yön, ışıklar renk değiştirebiliyor. Mutfak ve kullanıcı arasındaki etkileşimi artırmak için tasarlanan bu yenilikler sayesinde, akıllı mutfaklar dönemine farklı bir adım daha atılırken hem kullanıcı ergonomisine fayda sağlanıyor hem de mutfakta çalışmanın keyfine varma ve yeni deneyimler kazanma gibi konularda da çıta yükseliyor.
Mimarlıkta sürdürülebilirlik kavramı yeşil mimari konseptiyle de yakın ilişki içinde. Her iki tanım da çevresel faktörler dikkate alınarak tasarlanmış, hatta kendi fonksiyonlarını bile çevresel kriterlerden sonra ikinci sırada tutabilmiş bir yapı sistemini akla getiriyor. Enerji, malzeme ve alan kullanımının doğru yönetimiyle yapının çevreye verdiği negatif etkileri azaltmak, yani binanın hayat dönüsünde enerji kullanımını minimuma indirmek sürdürülebilir mimarlığın en vazgeçilmez öğesi olarak biliniyor. Yapıda sürdürülebilirliğin ve ekolojik yaklaşımların, enerji tüketiminin büyük çoğunluğunun yaşandığı konut yapılarındaki ilk adımı, ortak kanının aksine doğa dostu bir ev ve sürdürülebilir bir yaşam, ormanın içinde,
Sürdürülebillir uygulamalar ve inovatif yaklaşımlardan bahsedecek olursak; bu sektörde geliştirici faktörler nelerdir, iç mimarinin bu elzem noktalarında sürdürülebilir uygulamalar ne
İnsan doğada varlık bulan ve yaşamını sürdürebilmesi için de, zorunlu olarak doğayla ilişki içinde olmak zorunda olan bir canlı. Bu ilişki, parçası olduğu doğa içinde kendi gereksinimlerini karşılamaya yönelik bir çabadan oluşuyor. Her şeyden önce o, ekosistemin bir parçası ve diğer canlılarla birlikte aynı besin zincirinin bir halkasını oluşturuyor. Bu nedenle doğa onun için, o da doğa için vazgeçilmez.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA BANYO VE MUTFAK
EDDA MIMARLIK İç Mimar Eda Tahmaz
SORU 3CEVAP
44
ağaçların arasında, tek başına var olmaya çalışan bir sistem anlamına gelmiyor. Bu şekilde soyutlanmış bir yapı genellikle daha fazla enerji tüketimine neden oluyor. Yapının konumunun belirlenmesinde, ticari, endüstriyel ve konut alanlarının yürüyerek, bisikletle ya da toplu taşıma araçlarıyla ulaşılabilir durumda olması akıllı kentleşmenin ve sürdürülebilir mimari duyarlılığın en önemli göstergesi olarak biliniyor.
Bitkiler ve ağaçlar yaşadığımız mekânlarda enerji tasarrufuna yardımcı olabiliyor. Kuzey cephelerde her zaman yeşil kalan sarmaşıklar veya bitkiler tercih edilerek rüzgârın etkisi kırılmaya çalışılıyor. Pencere karşılarına yaprak döken ağaçların dikilmesi ise yazın güneşin sert ışınlarından korunmayı, kışın da yaprakların dökülmesiyle güneşten yararlanmayı kolaylaştırıyor.
Sürdürülebilir evlerin en önemli kriterlerinden biri de yapının oryantasyonu ile ilgili. Özellikle pasif güneş evleri olarak adlandırılan yapı türlerinde güneş enerjisinden yararlanırken, güneş enerjisiyle ısınan sıcak su panellerinden oluşan herhangi bir aktif solar mekanizma kullanılmıyor. Tipik bir pasif güneş evinin tasarımında güçlü ve pahalı izolasyon malzemeleri ile yapıyı yalıtmak yerine termal kapasitesi yüksek, ısıyı efektif bir biçimde kullanan, kaybını önleyen, yapının bulunduğu iklime elverişli malzemeler kullanılıyor. Yani binaları ısı yalıtımına elverişli olmayan malzemelerle inşa ettikten sonra enerji tasarrufu için yalıtım malzemesi kullanmak sürdürülebilir mimarlığın ilkeleriyle bağdaşmayan bir yöntem olarak kabul ediliyor. Genellikle organik ya da yeşil diye tanımlanan bol pencereli yapıların tam tersine, düşük enerji konutları ısı kaybını önlemek için açık alanları minimumda tutuyor. Pencereleri yapıların güney cephelerinde yoğunlaştırmak, kuzey cephelerinde de minimuma indirerek, çift ya da üçlü camlı pencereleri tercih etmek en etkin yöntemlerden biri olarak biliniyor.
Sürdürülebilir mimarideki bir diğer önemli konu enerji, su ve yiyecek atıklarının yeniden yaşam alanında dönüştürülerek kullanılması esasına dayanıyor. Atık suları bahçe sulamasında kullanmak, yiyecek atıklarını gübreye dönüştürmek, konutların kanalizasyon atıklarını hafifletmenin yöntemlerinden biri olarak uygulanıyor. Günlük kullanımda yapılardan azımsanmayacak oranlarda hava, su ve buhar enerjisi atılıyor. Sürdürülebilir mimaride kullanılan enerji geri dönüşüm teknolojileri sayesinde yapı kendi atık enerjisini muhafaza ediyor ve örneğin atık sıcak suyu soğuk suya, bayat havayı taze havaya dönüştürebiliyor.
Mart 2018, 39.Sayı
Gerek tüketiciler gerekse mimarlar, yapılabilecek birkaç küçük seçimle bile gelecek nesillerin daha kaliteli bir yaşam sürmelerini garanti altına alabilmenin mümkün olduğunun daha fazla bilincine varıyor. Geleneklerin ve kültürün akışına bırakarak alışkın olduğumuz biçimlerde yaşamaya devam etmekten vazgeçmek çok kolay bir seçim olmasa da, en azından alışkanlıklarımızı değiştirmediğimiz sürece insanlığın geleceğini sürdürülebilir kılmanın mümkün olmadığını da bilmek gerekiyor.q
20
YIL
GARANTi TÜRKİYE’DE İLK
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA BANYO VE MUTFAK
Advertorial
EGE SERAMIK VINTAGE KONSEPTI ILE
MEKÂNLARDA NOSTALJI RÜZGARLARI
EGE SERAMİK VINTAGE KONSEPTLİ YENİ ÜRÜNLERİ İLE NOSTALJİ RÜZGARLARI ESTİRİYOR.
46
20x20cm ebatlı, özgün desenli ve çeşitli renk alternatifleri ile tasarlanan Vintage konseptli seriler mekanlarınızın havasını değiştirecek. Ürünler sırlı granit yapısı ile, tüm iç ve dış mekanlarda kullanım olanağı sağlıyor. Aynı zamanda ahşap, mermer ve beton konseptli ürünlerle rahatlıkla kombinlenebilen seriler hem nostaljik hem de farklı mekanlar tasarlamanın yeni anahtarı. Mart 2018, 39.Sayı
47 47
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
DOSYA BANYO VE MUTFAK
Advertorial
ANDERSON SERİSİ İLE
STIL SAHIBI MEKÂNLARA YEPYENI BIR DOKUNUŞ... MODERN HAYATIN İÇİNDE KLASİK ÇİZGİLERLE IŞIL IŞIL MEKÂNLAR...
Klasik ve dinamik duruşuyla göz dolduran Anderson Serisi, stil sahibi mekânlara yepyeni bir dokunuş getiriyor... Modern hayatın içinde klasik çizgiden ödün vermeden keyifli mekânlar tasarlamayı sevenler, Anderson’un zarif ve dinamik
48 48
Haziran Mart 2018, + Temmuz 39.Sayı 2013
dokusunu klasik mekânlarda sunma keyfini deneyimleyecekler. 60x120 ebadıyla, beyaz renk seçeneğiyle sade ve şık tasarımlı mekanlara yepyeni bir bakış açısı getiren Anderson Serisi, dinamik duruşuyla ışıl ışıl bir mekân sunuyor.q
49 49
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
CASE STUDY Venlo Belediye Sarayı
YEŞILIN ÖTESINDE VENLO BELEDIYE SARAYI
50
Mart 2018, 39.Sayı
VENLO BELEDİYESİ’NİN, 2030 YILINA KADAR CRADLE-TO-CRADLE FELSEFESİNİ FAALİYETLERİNE TAM OLARAK ENTEGRE ETME ARZUSUYLA HAYATA GEÇİRDİĞİ VENLO BELEDİYE BİNASI’NIN TASARIMI, YAPI ÖLÇÜSÜNDE CRADLE TO CRADLE TASARIM İLKELERİNİN UYGULANDIĞI EN İYİ ÖRNEKLERDEN BİRİDİR. 51
Proje Venlo Belediye Sarayı Tasarım Ofisi Kraaijvanger Architects Bina tipi Ofis binası Proje Bitiş Tarihi 2016
K
reaijvanger Architects tarafından tasarlanan Venlo Belediye Sarayı, tasarım ve uygulamasıyla Cradleto-Cradle felsefesinin Hollanda’daki birkaç örneğinden biridir. Venlo Belediye Sarayı’nın ‘case study’ çalışmasını anlatan bu yazımızda Cradle-to-Cradle felsefesinden esinlenerek tasarlanan binanın nasıl uygulandığını, sürecin nasıl geliştiğini ve şimdiye kadar getirdiği faydaları sizler için paylaştık. Venlo Belediyesi’nin, 2030 yılına kadar Cradle-to-Cradle felsefesini faaliyetlerine tam olarak entegre etme arzusuyla hayata geçirdiği Venlo Belediye Binası’nın tasarımı, yapı ölçüsünde Cradle to Cradle tasarım ilkelerinin uygulandığı en iyi örneklerden biridir. Bina; kullanıcıları için kültür ve yaşam anlamında tüm ölçeklerde değerlendirilerek, gelecekteki yenilikleri ve devam eden gelişmeleri öngörerek tasarlanmış olup uyguladığı birçok yeniliğiyle de tanınmaktadır.
İnsan ve çevre sağlığına olumsuz etkileri azaltarak, eko-verimliliği hedefleyen Cradle-to-Cradle (C2C) felsefesi, genel sürdürülebilirlik yaklaşımını genişleten bir kavram. C2C felsefesi, beş ilkeye dayanmakta. • Malzeme Sağlığı: Güvenli yapı maddesi olarak malzeme değeri, • Malzemenin Yeniden Kullanımı: Yapı maddelerinin biyolojik ve teknik akışlarının sürekliliğini sağlamak, • Yenilenebilir Enerji: Tüm işleyişleri %100 yenilenebilir enerjiyle güçlendirmek, • Su Yönetimi: Suyu değerli bir kaynak olarak görmek, • Sosyal Adalet: Tüm insanları ve doğal sistemleri önemsemek. Bu yaklaşımla malzemeler; sağlıklı ve güvenli bir şekilde metabolizmada dolaşan besinler olarak görülür. Cradle-to-Cradle ürünleri; sürdürülebilirlikleri, endüstriyel süreçlerindeki verimlilikleri, malzeme özellikleri ve toksisitesi ile teknolojik döngüde yeniden kullanılma veya doğal döngüye geri dönüş potansiyelleri açısından sertifikalandırılmaktadır. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
CASE STUDY Venlo Belediye Sarayı
Son yıllarda, bu biyomimetik yani doğayı yansıtan yaklaşım, kademeli olarak yapı ölçeğine aktarılmaktadır. Venlo Belediye Sarayı; sürdürülebilir, konforlu ve sağlıklı çalışma ortamlarıyla örnek bir bina olarak inşa edilmiştir. Açık ve erişilebilir bir kompleks olan Venlo Belediye Sarayı şehre dağılmış çeşitli belediye hizmetlerini bir araya getirmektedir.
52
VENLO BELEDIYESI, MIMARLARDAN BELIRLI BIR TASARIM ISTEMEK YERINE, CRADLE-TO-CRADLE’DAN ILHAM ALAN VIZYONLA TASARLAYACAKLARI BIR BELEDIYE BINASI SUNMALARINI ISTEDI.
Halk salonu, Meuse Nehri’nin ve taşkın ovasının manzarasını sunmaktadır. Kulede, 620 ofis için 13.500 m2’lik büro alanı bulunmaktadır. 3 katlı bir yeraltı otoparkı ise 400 park alanıyla hizmet vermektedir. Beş yıllık tasarım ve uygulama süreci sonucunda C2C felsefesiyle 2015 yılında inşası tamamlanan Venlo Belediye Sarayı’nın toplam maliyeti yaklaşık 62 milyon Euro’dur. ENTEGRE TASARIM SÜRECI Venlo Belediye Binası’nın entegre tasarım sürecinde genel proje ekibinin yaptığı toplantılar haricinde tüm paydaş disiplinlerin tasarım ekipleri, sürekliliği ve sinerjiyi devam ettirmek adına her ay bir araya geldi. Venlo Belediyesi, Avrupa mimari ihale prosedüründeki standart yaklaşımdan farklı olarak; mimarlardan belirli bir tasarım istemek yerine, Cradle-to-Cradle’dan ilham alan vizyonla tasarlayacakları bir belediye binası sunmalarını istedi. Belediye, Cradleto-Cradle ilkelerini ön planda tutan en iyi ilk beş vizyonu bir başlangıç toplantısına davet etti. Toplantıya davet edilen beş mimara, C2C ilkelerini nihai vizyonlarına dönüştürmek ve daha da ileri götürmek için ilham kaynağı olması adına, C2C yaklaşımının kurucu ortağı Prof. Dr. Braungart ve McDonough + Partners ev sahipliği yaptı. Komisyon, sunulan projeleri arasından Kraaijvanger Architects’in projesini seçti. Komisyonun seçtiği ve Cradle-to-Cradle ilkelerinin uygulanmasında bütüncül yak-
Mart 2018, 39.Sayı
“MEVCUT BILGILERIMIZI EN IYI ŞEKILDE KULLANACAĞIMIZ ENTEGRE BIR TASARIM YAKLAŞIMI ÖNERDIK. İHALE AŞAMASINDA, BAZI TASARIMSAL SORULARIMIZA CEVAP BULMAK IÇIN, PAZARDAKI MEVCUT ÜRÜNLERI TANIMAK VE ÖĞRENMEK ADINA BIR TAKIM TEDARIKÇILERLE GÖRÜŞMELER YAPTIK.”
53
laşımı sunan Kraaijvanger Architects’in projesinin üç temel unsuru; içeride ve dışarıda hava kalitesini arttıracak geniş bir yeşil cepheye sahip olması, geri dönüştürülebilen, C2C’den esinlenmiş malzemelerin kullanımı ve binanın tükettiği enerjiden daha fazla enerji üreteceğini içeriyor olmasıydı.
sı düzenleyerek C2C ilkelerini daha da açıklığa kavuşturdu. Ayrıca; tasarımda bütüncül ve entegre bir yaklaşım sağlamak ve belediyenin isteklerini gerçekleştirmek için pazarın ne gibi bir katkıda bulunabileceğini de incelemek gerekiyordu. Böylece projeye daha bilinçli odaklanma sağlandı.
Proje mimarı Hans Goverde; “mevcut bilgilerimizi en iyi şekilde kullanacağımız entegre bir tasarım yaklaşımı önerdik. İhale aşamasında, bazı tasarımsal sorularımıza cevap bulmak için, pazardaki mevcut ürünleri tanımak ve öğrenmek adına bir takım tedarikçilerle görüşmeler yaptık. Başlangıçta kapsamlı bir tasarımımız yoktu ama C2C ilkeleri genel fikirlerimize ilham kaynağı olmuştu ancak fikirlerimizi tasarıma aktarırken bazı sorunları çözmemiz gerekti. Örneğin; bir binanın iç ve dış hava kalitesinin nasıl geliştirebileceğini pazara sorduk. Ayrıca, geri dönüşüm için ürünlerini geri alacak üreticilerin bulunmasının mümkün olup olmadığını araştırdık” diye açıklıyor.
C2C ExpoLAB ile birlikte tasarım ekibi ölçülebilir hedefler ve yol haritaları oluşturdu. Tasarım sürecinde ve binanın geleceğinde çok önemli olan bu yol haritaları; istenilen sonuçları, önemli kilometre taşlarını ve önemli performans göstergelerini içeriyordu. Belirlenen bu unsurlar, belediye binasının gelecekteki yenilikler ve iyileştirmeler için daha da geliştirilmesi adına bir çerçeve olarak işlev görecektir.
Cradle-to-Cradle felsefesinin hayata geçirilmesinin ön tasarım sürecinde bazı zorluklarla karşılaşan ekip, Braungart Enstitüsü’nün sunduğu olanakla, dört günlük atölye çalışma-
SÜRDÜRÜLEBILIR VE KONFORLU TASARIM Bir “Cradle-to-Cradle binası” tasarlamak, çoğu insanın sürdürülebilirlik olarak ifade ettiği şeyin ötesine geçmek demektir. Cradle to Cradle konsepti, yapılı çevrenin olumsuz etkisini azaltmak yerine, çevre üzerinde olumlu etkileri olan tasarımlara bir davettir. Dolayısıyla Venlo Belediye Binası’nın E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
CASE STUDY Venlo Belediye Sarayı
BINAYI, 40 YILI AŞKIN DEĞERI OLAN BIR HAMMADDE DEPOSU OLARAK GÖREN MIMARLAR, VENLO BELEDIYE BINASI’NDA % 80’I BIR ŞEKILDE YENIDEN KULLANILABILEN MALZEMELER KULLANMIŞLARDIR.
“gri su”, helofit filtreli biyolojik bir sistemde toplanır. Sonra tuvaletleri yıkamak için tekrar kullanılır. Ancak bu sistem yosun içeren bir sistem olduğu için henüz aktif olarak kullanılmamakta olup, sonraki aşamalarda uygulanması için yol haritasına entegre edilmiştir.
54
inşasında, C2C kriterleri doğrultusunda % 100 geri dönüşümlü malzemeler kullanılmıştır. Binayı, 40 yılı aşkın değeri olan bir hammadde deposu olarak gören mimarlar, Venlo Belediye Binası’nda % 80’i bir şekilde yeniden kullanılabilen malzemeler kullanmışlardır. İnsan sağlığını ve işgücü verimliliğini etkileyen en önemli unsurlardan biri iç hava kalitesini arttırmaktır. Bu amaçla mimarlar binanın üst kısmında, binaya giren havanın arıtılması için, bir sera tasarlamışlardır. Böylece binaya giren hava bu seraya pompalanarak temizlenir. Ayrıca, bir güneş bacası ile birlikte binadaki geniş atriyum doğal bir havalandırma akışı oluşturur. Binanın 2,200 m2’lik yeşil cephesi, binadan Mart 2018, 39.Sayı
çıkan havayı arındıran yeşil bir akciğer görevi görüyor. Yapılan araştırmalar, binanın yeşil cephesinden 500m’lik bir yarıçapta hava kalitesini olumlu yönde etkilendiği göstermektedir. Hava kalitesinin yanında, mimarlar su tüketimini azaltmaya yönelik çalışmalar yaptı. Genel olarak, bir kişi günde yaklaşık 127,5 litre su kullanmakta. Bu ihtiyaçların sadece 4,5 litresi içme suyu kalitesine sahip. Geri kalanı düşük kaliteli su ile giderilebilir. Bu çerçevede binadaki su dört ayrı su akıntısına bölünebilir; yağmur suyu, içme suyu, gri su ve kara su… Venlo Belediye Binası’nda yağmur suları çatıda toplanarak yeşil cepheyi sular ve tuvaletlerde kullanılır. Lavabolardaki atık su yani
Şehir konseyinin talep ettiği ve ulusal gereksinimin %50 altında enerji tüketen ve A + Enerji Etiketili bir bina olan Venlo Belediye Binası’nın güney cephesinde 1000 m2 PV panel mevcut. 25m2 güneş enerjili su ısıtıcılarıyla birleştirilmiş Akifer Termik Enerji Depolama Sistemi (ATES) kullanılan binada ısıtma ve soğutması için sürdürülebilir bir sistem sağlanmıştır. Bu teknolojilerle, toplam enerji talebinin yaklaşık % 50-60’ı giderilmiştir. KÂRLI BIR TICARI VAKA OLARAK SÜRDÜRÜLEBILIRLIK Eğer ek önlemlerin geri ödeme süresini kısaltacağını gösterirsek Venlo Belediyesi binaya fazladan 3 milyon € yatırım yapmaya hazırdı. LED aydınlatma, ek yalıtım önlemleri, yağmur suyu toplama, PV paneller ve Akifer Termik Enerji Depolama Sistemi (ATES) gibi enerji tasarrufu tedbirleri ile 17 yıl sonra bir yatırım getirisi sağlanacaktı. Bu veriler doğrultusunda belediye binası hayata geçirildi ve belediye binasının tamamlanmasından iki yıl sonra bina pozitif nakit akışı oluşturmaya başladı.
Venlo Belediyesi, sürdürülebilirlik önlemlerinin geri ödeme dönemine ve bunların faydalarına bakarak Toplam Mülkiyet Maliyeti (TCO) yaklaşımını benimsemektedir. Bu yaklaşım, yalnızca kısa vadeli maliyetlere değil, yaşam boyu maliyet ve kazanımları ortaya çıkararak belirli yatırımları haklı kılmanın bir yoludur. Kârlılık, sadece ATES sistemi gibi zorlu tedbirlerle değil, aynı zamanda biyoçeşitlilik ve işgücü üretkenliğinde artış sağlayacak önlemlerle de sağlanabilmektedir. İhaleler, yapılı çevrede sürdürülebilirlik ve inovasyon sağlama yeteneğine sahip iyi bir ihale aşamasının etkisi genellikle müşteri tarafından gözden kaçırılabilir. Riske girmek istemese de, inşaat sektörü yenilikler yapabilir, sürdürülebilirlik standartlarının ötesine geçebilir. Ancak, yapılı çevrede sürdürülebilirlik ve yeniliği teşvik eden teklifler, maalesef çoğu zaman gözden kaçırılmaktadır. Belli bir sürdürülebilirlik vizyonuna veya sertifikasyona ulaşmak için taraflara fikirlerini temel alan ancak kazanç odaklı bir ihale sunmak gerekmektedir. Aksi halde taraflar bu standardın ötesine geçemezler. Sürdürülebilir tasarım, tüm paydaşların baştan itibaren birlikte çalıştığı entegre bir süreç gerektirir. İşveren ve paydaşlarının yoğun bir haftalık çalışma yapması binayı bütüncül olarak düşünmelerini sağlar. Kendi havasını temizleyen bir bina fikri ve onun getirilerini formüle etmek gibi öngörülebilir hedefleri koyup yol haritaları oluşturmak olumlu bir süreç başlatır ve pozitif getiriler sağlar. Dolayısıyla ihalelerde, ‘Toplam Mülkiyet Maliyeti’nin içinde sürdürülebilirlik önlemlerinin geri ödeme süreçlerinin ve faydalarının belirtilmesi, sürdürülebilir tasarım ile işveren karlılığının sağlanabileceğinin altının çizilmesi gerekmektedir.q
55
Tasarım ekibinin göz önüne alması gereken en önemli unsur, yeşil kimlik bilgileri olan ve geri dönüştürülebilecek uygun materyallerin kullanılmasıydı. Bu nedenle Accoya ideal ahşap olarak seçildi. Accoya, binanın iç ve dış cephesi için seçildi. Accoya, altın sertifikalı Cradle to Cradle ve geçtiğimiz günlerde Cradle to Cradle için malzeme sağlığı için platin ödülü aldı. Accoya, binanın dış cephesinde, cephe, teras ve pencere çerçevelerinin yanı sıra kapı ve tavan için kullanıldı.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
İllüstrasyon: Ezgi Beyazıt *Mimar röportajları ofis ismine göre alfabetik sıralanmıştır.
BURAK PEKOĞLU
58
Mart 2018, 39.Sayı
Mimari, şehirleri ve ekonomiyi canlandıracak bir potansiyel...
MIMARIYE PROGRAMATIK OLARAK BAKTIĞINIZDA HEM ŞEHIRLERI YÖNLENDIREBILECEK HEM DE KÜLTÜREL EKONOMIYI DE CANLANDIRABILECEK BIR POTANSIYEL ASLINDA. BUNU SADECE DOĞRU PLANLAMAK, BELEDIYELERE DOĞRU AKTARABILMEK VE DOĞRU KIŞILERLE ÇALIŞABILMEK GEREKIYOR, TABIİ BU HER ZAMAN OLAMIYOR.
BINAA MİMARLIK
59
Uluslararası anlamda üstün bir başarıya sahipsiniz, kendinizden biraz bahsedebilir misiniz? Kariyerinizi, BINAA Mimarlık’ın kuruluş hikayesini ve felsefesini anlatabilir misiniz?
Robert Koleji’nden mezun olduktan sonra Amerika’ya gittim ve New York Eyalet Üniversitesi’nde mimarlık okudum. Harvard Üniversitesi’nde yüksek lisansımı tamamladım. Yedi senelik bir mimarlık eğitiminin akabinde Harvard Üniversitesi’nde Frank Gehry’nin partneri olan hocam Edwin Chan’in asistanlığını yaptım. Okuldan sonra da iletişimimiz devam etti ve uluslararası alanda mimarlık nasıl işliyor, işveren ve mimar arasında nasıl ilişkiler kuruluyor, büyük projeler nasıl hayata geçiyor şeklinde işin perde arkası kısımlarını köklü kişilerden öğrenme şansım oldu. Okul ve iş hayatının dışında gözlem yapmayı da sevmemin, dünyanın farklı yerlerinde bulunmamın bu anlamda bana katkısı olduğunu söyleyebilirim. Tasarımcı bir mimar olarak gelişim süreçlerini deneyimlemek adına Pelli Clarke Pelli Architects’in (PCPA) New Haven ofisinde iki yıl kadar çalıştım. İşin büyük ölçekli ve kurumsal kısmını orada deneyimleme fırsatı buldum. Oradan ayrıldıktan sonra maceraperest kişiliğim ile kurumsal hayatın dışında kendim bir şeyler yapmak istedim. O sırada Amerika’da iken Bursa’da bir işveren ile başladığımız Argül Weave projesi sayesinde bu tasarımları Türkiye’de yapabilir miyiz kısmını deneyimleme şansım oldu. Amerika’da on yılımı doldurmamla oradaki birikimim doygunluğa ulaştı ve Türkiye’ye döndüm. Bu esnada Harvard’daki mimarlık tarihi hocam Sibel Bozdoğan’ın yönlendirmesiyle o dönem Bilgi Üniversitesi’nde proje dersi vermeye başladım. Bu süreç hem kendimi hem de Türkiye’deki eğitimi tanımam açısından bir fırsattı, daha sonra
İTÜ ve Kadir Has Üniversitelerinde proje dersleri verdim. Bu sırada aklımda BINAA fikri vardı, Building Innovation Arts Architecture, uluslararası anlamda ve Türkiye’de neler yapabilirimi kapsayan bir süreçti. 21. yy’da mimarlık, mimarlık pratiği, stüdyo kültürü nasıl ilerleyebilir diye kendime sordum ve o anlamda BINAA’da daha çok ARGE amaçlı kolektif bir stüdyo kültürü kurduk. Burada bir mimarlık ofisinden öte amacımız; daha açık bir kaynak oluşturabilecek, tasarım süreçlerinin perde arkasını gösterebileceğimiz, genç tasarımcılara da örnek olabilecek bir yapı oluşturabilmekti. İlk etapta bir hayaldi; çünkü böyle bir şey oluşturabilmeniz için emek harcamanız, iş oluşturmanız, proje üzerinden ilerlemeniz bunun için de bütçe ve zaman ayırmanız gerekiyordu. Bir yandan çalışmaya devam ederken bir yandan da zaman ve emek olarak bu söylediklerime yatırım yaptım. Web sitemizi oluşturduk ve yaptığımız çalışmaları uluslararası anlamda duyurmayı amaçladık. Böylece BINAA start up bir proje gibi gelişti. Her projeyi yaparken biz bu projede yenilikçi bir şey yapalım, malzemeye değişik formlar verelim, üreticiyi zorlayalım, doğal taş, ahşap, metal, cam konularında doğru kişilere ulaşalım, doğru mühendislerle, danışmanlarla çalışalım şeklinde düşüncelerimizle BINAA konsepti olgunlaştı. Biraz da Türkiye’de gözlemlediğimiz eksikleri gündeme getirip bir mimari pratik hem de bunun paralelinde araştırma stüdyosu şeklinde entegre çalışırsak kendi içimizde birtakım buluşlar geliştiririz ve zamanla bunları kaydedip ‘case study’ haline getirip açık bir kaynak olarak da aktarabiliriz diye düşündük. Şu an geldiğimiz noktada BINAA’nın oluşumu beş yılı tamamladı, ilk beş yılın sonunda çalışmalarımızı içeren bir sergi açacağız ve kitap yayımlayacağız. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
S2OSB, Sakarya
© Emre Dorter
© Thomas Mayer
60
S2OSB Yönetim Binası ve Konferans Salonu A+Awards ‘ta mimari metal ödülü aldı. Bu projenizden bahsedebilir misiniz? Bu projede lokal başarımızın uluslararası alanda duyulması bizim için heyecanlı ve gurur vericiydi. BINAA için de bir kırılma noktası oldu diyebilirim; çünkü bu proje ile birçok fikrin, emeğin, araştırmanın doğru bir işveren ile doğru bir noktada buluşması sağlandı. Bu projede avantajımız proje anlamında uluslararası örneklere benzeyen planlı, programlı, profesyonel bir süreç yaşamamız oldu. Türkiye’deki müteahhit mantığının aksine işin başında işveren temsilcisi olarak profesyonel biri vardı ve bütün bütçe ve süreç onun tarafından yönetildi. Bunun için süreci şeffaf olarak değerlendirme şansı yakaladık. İyi bir ekip oluşturarak mümkün olduğunca lokal kaynakları kullanmaya çalışarak tasarım ve uygulama sürecini oluşturduk. Aslında bu ortaya doğru bir iş çıkması adına olması gereken bir süreçti, fakat Türkiye’de bu tarz imkanlarla nadir karşılaşabiliyorsuMart 2018, 39.Sayı
nuz. Bunun artmasını dilerken bir yandan da mimarların üzerine çok fazla vazife düştüğünün altını çizmek istiyorum, bizim burada mimarlığın da ötesinde birçok parametreyi bir arada tutabilmemiz gerekiyor. Biz ekip olarak bütün çalışmalarımızda aldığımız her konuyu farklı bakış açıları ile doğru yönlendirmeye çalışıyoruz ve bu anlamda her proje bizim için yeni bir macera oluyor. Sakarya’daki başarımız da bir anlamda bunun bir örneği oldu. Verdiğimiz zamanda verdiğimiz bütçe dahilinde projeyi tamamlayabildik. O bölge ve işveren için prestijli ve sıra dışı bir proje oldu. Mimarinin İstanbul’un da dışında Anadolu’ya yönelik alanlarda gücünün gösterebileceği bir potansiyel oluşmuş oldu. Bizim ülkemizde maalesef bütün enerji İstanbul’a yoğunlaşmış durumda, halbuki bizim bu enerjiyi Anadolu’ya ve Doğu’ya doğru yaymamız gerekiyor. Siz bunu dağıtabildiğiniz noktada ülkenin gelişimi de dağılmaya ve hızlanmaya başlayacaktır. Bu anlamda mimarinin yapılanmada ve doğru projeyi doğru yere yapmaktaki önemi çok fazla.
BIZIM ÜLKEMIZDE MAALESEF BÜTÜN ENERJI İSTANBUL’A YOĞUNLAŞMIŞ DURUMDA, HALBUKI BIZIM BU ENERJIYI ANADOLU’YA VE DOĞU’YA DOĞRU YAYMAMIZ GEREKIYOR. SIZ BUNU DAĞITABILDIĞINIZ NOKTADA ÜLKENIN GELIŞIMI DE DAĞILMAYA VE HIZLANMAYA BAŞLAYACAKTIR. Harvard’daki tezim de mimarinin ve altyapının gelişmesi ile beraber Anadolu’daki şehirlerin kalkınması üzerineydi, Eskişehir Ticaret Odası’nın desteği ile tezim sergi ve kitap haline getirilmişti. Mimariye programatik olarak baktığınızda hem şehirleri yönlendirebilecek hem de kültürel ekonomiyi de canlandırabilecek bir potansiyel aslında. Bunu sadece doğru planlamak, belediyelere doğru aktarabilmek ve doğru kişilerle iş birliği yapabilmek gerekiyor. Hendek’teki projeyi tamamladıktan sonra Sakarya Belediyesi’nin bizi merak etmesi üzerine tanışmaya davet edildik. Sohbetimiz esnasında bizim de gündemimizde olan şehir kütüphane konusu gündeme geldi. Yedi, sekiz bin metrekare içeriğinde farklı kullanımları içinde barındıracak sosyal alanların, engelli alanlarının, kütüphane alanlarının, konferans salonlarının bulunduğu bir program içeriğini verdiler ve bizden konsept çalışması istediler. Bu konu bizi de çok heyecanlandırdığı için ekip olarak ciddi bir emek ve enerji harcadık. Kendilerine sunduğumuz projeyi beğendiler
ve onayladılar. Biz de geçtiğimiz bir seneden itibaren bu projeyi geliştirerek yılbaşından önce teslim ettik. Projemiz Ankara’da Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından onaylandı ve uygulamaya yönelik tekrar ihaleye çıkacak. Buna benzer başka projeleriniz olacak mı? Sakarya’nın paralelinde gelişen bir diğer heyecanlı proje de Mardin’de yeni bir şehir kütüphanesi projesi. Doğu’da, Mardin gibi bir şehirde kütüphane yapabilmenin bir ayrıcalık olduğunu düşünüyorum; çünkü orada böyle bir kullanıma ciddi anlamda ihtiyaç var. İki yıl sonra oradaki bir çocuğun hayatına dokunabilecek olmayı, perspektifini değiştirmeyi, farklı dünyalar açmayı önemsiyoruz.
Maketler ile çalıştığınızı görüyoruz, ofislerde artık çok sık rastlayamıyoruz... Maket çok önemli. Türkiye’de ise işveren hep render üzerinden mimar seçiyor, bana böyle bir teklif geldiği zaman geri adım atıyorum; çünkü render çok yüzeysel bir algı yaratıyor, doğru bir işverenin öncelikle çalışmak istediği mimarı seçmesi lazım, görseli değil. Ancak © Cemal Emden
Bu proje kapsamında Mardin’de lokal bir ortağımız oluştu; çünkü bu projeyi tek başına yapmak yerine lokal bir ekibin de perspektifinin işin
içerisinde olmasını istedik ve bu durum bizim için büyük avantaj oldu. Geldiğimiz noktada işi resmileştiriyoruz ve konsepti ciddi anlamda oturttuk. Sakarya’daki benzer içeriği oranın yerel dokusuna, yerel imkanlarına yönelik uygulayacağız. Mardin taşını yerel kaynak olarak kullanmaya çalışacağız, bunun için projeyi çizerken araştırma, geliştirme yapıyoruz, oradaki yerel mimariden ilham alarak ilerletmeye çalışıyoruz. Bu proje bizim çok önemsediğimiz bir sosyal sorumluluk projesi haline geldi.
61
© Thomas Mayer
© Thomas Mayer S2OSB, Sakarya E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
araştırma, geliştirme süreci yaşadık. Tabii böyle bir projeyi Türkiye’de belli bir noktaya getirebilmek ve o işi lokal kaynaklarla çözebilmek enteresan bir deneyim oldu. Türkiye’de usta kültürü olmasına rağmen siz doğru yönlendirdiğiniz, iletişim kurduğunuz ve tasarımı doğru aktardığınız zaman sorunları çözebiliyorsunuz; fakat bunun için çok fazla enerji harcamanız gerekiyor. İyi bir mimari ortaya çıkartabilmek için mimarın sadece kendi başına değil, doğru bir işverenle diyalog halinde süreci yönetebilmesi çok önemlidir ki yapılan işe hem değer katılsın hem de ortaya başarılı bir sonuç çıkabilsin. Sizce malzeme seçiminde öne çıkan kriterler nelerdir, kullandığınız malzemelere nasıl karar veriyorsunuz? 62
© BINAA
Interia
Projede detayları kendi başınıza bir noktaya kadar çözebiliyorsunuz. Dolayısıyla bizim için her projede önemli olan, özellikle özel üretim kısımlarında uygulama aşamasından önce tüm özel üretim detaylarının denemelerini yaparak ve numunelerini onaylayarak ilerlenmesidir.
İnteria, İstanbul
bu şekilde karşılıklı diyalog oluşabilir ondan sonra zaten render da maket de ortaya çıkar. Dünyadaki iyi mimarlar işverenle diyalog halinde, karşılıklı perspektiflerle anlaşarak maketlerle çalışırlar. Maketler aslında bir projenin ana kurgusunu tamamlamanın yüzde ellisi gibi. Biz her şeyi üç boyutlu olarak çalışarak ilerleyen aşamalarda dijital ‘mockup’ üzerinden uygulamanın birebir simülasyonunu oluşturabiliyoruz. Böylece günümüzde BIM yaklaşımını doğal olarak konseptten uygulamaya yönelik kendi dilimizde yapmış oluyoruz. Sahaya gitmeden önce bütün problemleri modelde görebiliyoruz. Kendi içimizde oluşturduğumuz metodoloji, inşaat sürecinde yaşanan ciddi zaman, enerji ve bütçe Mart 2018, 39.Sayı
kayıplarını optimize ederek işveren açısından ve çevresel anlamda kazanç sağlamamıza imkan veriyor. Bursa’daki ‘Argül Weave’… Burada da yine farklı bir cephe görüyoruz ama bu sefer taş ön planda… Biraz da bu projeyi sizden dinlemek isteriz. Projeye örgü taştan doğal bir cephe yapma düşüncesiyle başladık. Argul Weave BINAA’nın kuruluş aşamasında stratejik önem taşıyor. Amerika’dan dönmeden önce uzaktan ve çok kısıtlı imkanlarla orkestra ettiğimiz bir süreçti. Bu projeyi Amerika’dan nasıl yapabileceğimizi düşünerek ciddi bir
Bu aşamada malzemeyi çok iyi anlamanız ve doğru seçmeniz dolayısıyla üretici ve taşeronlarla sürekli irtibat halinde olmanız gerekiyor. Bilinçli araştırdığınızda ise Türkiye’de bu konuda doğru kişilere ulaşabilmek mümkün. Türkiye coğrafi potansiyel olarak malzeme konusunda dinamik bir ülke. Son yıllardaki gözlemim, Türkiye müteahhit ülkesi iken mimariye doğru yönelmeye bununla birlikte toplum da bilinçlenmeye başladı. Bu bilincin önemli olduğunu düşünüyorum. Bu anlamda üreticilerin de hedefi mimarlar oldu. Bu da demek oluyor ki tasarıma yönelik malzemeye karar veren mercii biraz daha dengeleniyor. Malzeme konusunda Türkiye endüstri ve sanayi olarak çok ciddi imkanlara sahip bir ülke. Üretim konusunda ise zorluklar var, bunların aşılması ve üreticinin daha çok desteklenmesi gerekiyor. Proje yaparken ofis işin yüzde otuzu, yani mutfağı. Biz sürekli fabrikada, sahada, atölyede, mühendislerleyiz ki ofisteki mutfakla işi evlendirebilelim. Bu yüzden ekipçe dışarıda
© Thomas Mayer
olmayı, malzemelerin metalin nasıl eğilip büküldüğünü, taşın nasıl yontulduğunu görmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi önemsiyoruz. Bu yüzden devamlı işin kaynağını araştırıyoruz. Örneğin metal konusunda bu işi yapanın en iyisini bulmaya çalıştık, S2OSB projesinin metal cephesini Kasso ile geliştirdik. Bu firma ile üç yıldır çalışıyoruz ve kardeş firma gibi olduk. Onlar bize imkanlarını açtılar, biz onlara yönlendirme yaptık. S2OSB projesinde onları zorlayarak, imkanları ile proje içerisinde kaliteli ve farklı bir ürün çıkarmayı, aynı zamanda bu ürünün ileride de yaşamasını amaçladık. Bu projenin cephesinde kimyasaldan uzak, doğal olarak metali nasıl işleme sokabiliriz, nasıl bükebiliriz, nasıl en doğru malzemeyi kullanabilirizi bulmaya çalıştık. Cephede boya kullanmadık ve Türkiye’de şu anda örneği tek. Alüminyum levhayı doğal olarak alıp bir prosedür üzerinden şekillendirip sahada bir ürün haline getirdik. Bu projemiz geçtiğimiz sene mimari ve metal kategorisinde Architizer A+ Awards’da uluslararası platformda bizlere birincilik ödülünü getirdi. Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
© BINAA
Yayınınızla alakalı olduğunu düşündüğüm ekoloji kavramı ile ilgili geçtiğimiz sene içerisinde Ekolojik Enerji isimli bir firma ile beraber
Kütüphane, Sakarya
Argül Weave, Bursa
EKIPÇE DIŞARIDA OLMAYI, METALIN NASIL EĞILIP BÜKÜLDÜĞÜNÜ, TAŞIN NASIL YONTULDUĞUNU GÖRMEYI VE YENI ŞEYLER ÖĞRENMEYI ÖNEMSIYORUZ.
Tekirdağ’da dört yüz dönümlük atık yönetim kompleksinin içerisinde yer alan elektronik atık yönetim tesisini projelendirdik, şu anda bu geri dönüşüm tesisinin uygulaması yapılıyor. İkinci olarak bir başka enerji firması ile sıfır enerji kullanımı üzerine bir ARGE projesi yapıyoruz. Bir yandan da tüm yenilenebilir enerji teknolojilerini bir arada entegre etmeyi hedefleyen, solar panelleri, bir takım ısıtıcıları, araba şarj istasyonlarını kendi içinde çözebileceğimiz ön üretim odaklı ve yerinde uygulamaya hazır bir ürün olarak geliştirme sürecindeyiz, ilerleyen zamanlarda testlerini ve prototipi yapacağız.q
63
KASSO MÜHENDİSLİK Advertorial
MİMARİDE METAL KABUKLAR
ESTETİK, FONKSİYONEL, ENERJİ VERİMLİ ESTETIK GÖRÜNÜMÜNÜN YANINDA FONKSIYONELLIĞI ILE IKINCIL CEPHE UYGULAMALARINDA ENERJI KAYIPLARINI EN AZA INDIREN BIR KABUK OLUŞTURUYOR.
64 64
Robert Koleji Murat Karamancı Student Center
Sakarya 2. Organize Sanayii Bölgesi, Yöentim Binası
K
asso Mühendislik, tamamı Türkiye’de üretilen metal işleme ve çelik konstrüksiyon konusunda en geniş ürün gamı ile, mimari ve tasarıma özgünlük kazandıran genişletilmiş, perfore ve özel desen kesimli metal paneller ile projelerde ikincil cephe, güneş kontrol panelleri, asma tavan, korkuluk, kanopi, klima muhafazası gibi birçok uygulama alanı bulmaya devam ediyor. Estetik görünümünün yanında fonksiyonelliği ile ikincil cephe uygulamalarında enerji kayıplarını en aza indiren bir kabuk oluşturuyor. Büyük ebatlarda uygulama imkanı ile metal işleme tekniklerinin avantajını bir araya getiren sistem derz miktarını minimuma indirgemesi ile cephede ve asma tavanlarda bütüncül bir görüntü sağlıyor. Mart 2018, 39.Sayı
TSE, ISO ve CE belgelerinin güvencesiyle üretimine devam edilen ürünler, asma tavan uygulamalarında akustik bir ürün olmasının yanı sıra görsel esnekliği ile klasik bir uygulamadan çok mimari bir kabuk formuna getiriyor. Taşıma ve montaj kolaylığı sağlayan metal kabuk sistemleri, genişletilmiş ve delikli alüminyum malzemelerden oluşan soğuk cephelerde, yalıtım-ısı izolasyonu, enerji kontrolü sağlayan eloksal kaplı levhanın maliyet avantajı bir araya geliyor. Metal kabuk sistemlerinin altyapısı ise, özel ayarlı cephe tutucu ankraj ve hook imalatları ile sağlamlaşıyor. Uzaktan kumanda kontrollü olarak hareketli ve sabit olarak üretilebilen alüminyum güneş kırıcı panelleri ile
Vakko İstinye Park
Protel Yönetim Binası
dış cephe bakım temizlik maliyetlerinin düşürülmesi ve yangın kaçış koridoru oluşturulmasını sağlayan yürüme yolları ile birlikte uygulanıyor.
ile farklı kullanım alanlarında tercih ediliyor. BREEAM ve LEED sertifikalarına önem vererek bu kriterlere uygun üretim yapıyor.
Kasso paneller mimari endüstri için uzun yıllar dayanıklılığa sahip yüzey kaplama işlemleri ile çeşitlilik sağlarken renk, doku, yüzey görünümü açısından dayanım sağlıyor. Yatırımlarına devam eden Kasso, kurduğu boya tesisinde Qualicoat ve Seaside Sertifikasyonları ile kalitesini belgelendirerek sektörde sistem çözümünün tamamını bünyesinde gerçekleştiren öncülerden.
Sektöründe ilk, Türkiye’nin 71. Tasarım Merkezi olmaya hak kazanan Kasso, düzenli olarak yapılan Ar-Ge çalışmaları ile her hafta ürün gamına yeni bir tasarım ekliyor, proje bazlı üretim ve çözüm yaklaşımıyla mimariye özgürlük sağlıyor.
Yapılarda zorunluluk haline gelen sıva arası aderans arttırıcı perforeli ve genişletilmiş duvar tutucu aksesuarlar, çatılarda ve cephelerde rollform trapez olarak kullanılan rulo olarak işlenen akustik paneller
Bilkent Station
65 65
Kasso metal kabuklar, 2017 yılı içerisinde Yılın Cephe Sistem Bileşeni ödülü ve New York’ta gerçekleşen The 5th Annual Architizer A+Awards töreninde ise Jury Winner 2017, Architecture+Metal alanında ödül almış olup, getirdiği tüm avantajlar ile birçok önemli ödüllü yurtiçi ve uluslararası projelerde tercih edilen bir ürün olarak öne çıkmaya devam ediyor.q
Nobis Interia
Allianz Tower E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
CENK ÖZDEN
66
Mart 2018, 39.Sayı
Yüksek kalitede iş üretmenin önündeki en büyük engel süreç yönetimi
CO-DO MİMARLIK
MESLEKTAŞLARIMIN YÜKSEK KALITEDE IŞ ÜRETEBILMELERININ ÖNÜNDEKI EN BÜYÜK ENGELIN SÜREÇ YÖNETIMI OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM. EĞER DOĞRU SÜREÇ YÖNETIMI SEKTÖRÜN GENELINE YAYILIR ISE, FIZIKSEL ÇEVREMIZIN POZITIF YÖNDE CIDDI GELIŞMELER GÖSTERECEĞINE INANIYORUM.
Öncelikle sizi ve CO-DO Mimarlığı tanıyabilir miyiz?
1999 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden mezun oldum. Aynı üniversitede yüksek lisansımı tamamladıktan sonra mimarlık piyasasında çalışmaya başladım. 2001 krizinin inşaat sektörünü de ciddi anlamda etkilemesi sebebi ile istediğim nitelikli projelerde çalışma imkânı bulamayınca İngiltere’de iş arayışına girdim ve orada lokal bir ofiste çalışmaya başladım. Burada 18-19. yy’dan kalan yapılarda renovasyon projeleri yapıyorduk. Deneyim kazandıkça daha büyük ofislerde çalışma fırsatları yakaladım. En son uluslararası bir mimarlık ofisinde tasarım lideri olarak 1.5-2 sene kadar çalıştım. Kişisel tercihimden dolayı Türkiye’ye dönme kararı aldım. 2008 yılında Türkiye’ye döndüm ve Tabanlıoğlu Mimarlık’ta dört sene proje kaptanlığı yaptım. 2012 yılında ise kendi ofisim olan CO-DO Mimarlık’ı kurdum ve yaklaşık altı senedir yüksek kalitede mimarlık hizmeti veriyoruz. CO-DO Mimarlık olarak, karma ve büyük projeler bizim uzmanlık alanımız ve yoğunlukla bu tip projelerde çalışıyoruz. Proje tasarım sürecinin, projenin doğru kurgulanması ve verimli bir proje olması için çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu sebeple proje tasarım sürecini çok ciddiye alıyoruz ve çok yoğun çalışıyoruz. Tasarım sürecinde, işverenin istekleri ile mimar olarak bizim üreteceğimiz fikirleri harmanlayarak yaklaşık 4-5 toplantı sonunda konsepte ulaşmış oluyoruz; planlanması gereken çok fazla detay var ve biz buradaki belli başlı temel konuları elimizden geldiğince en baştan tanımlamaya çalışıyoruz. Konsept sürecini tamamladıktan sonra işin idare ile olan ayağına geliyoruz. Belediye süreci, ilçe veya büyükşehir belediyesi olsun her proje için aşılması gereken büyük bir hendek. Belediyeye sunduğu-
muz projeye, konseptte aldığımız kararları daha da netleştirerek uygulama projesi formatına yakın, detayları düşünerek hazırlanıyoruz. Bu süreçte sahaya vereceğimiz uygulama projesinin ilk altlığı ortaya çıkıyor ve bu altlık üzerinden işveren de bütçesini oluşturabiliyor. O projenin yanında malzeme bilgisini de veriyoruz ve zengin bir proje içeriği yaratıyoruz. Uygulama safhası ise bizim için çok uzun bir süreç. Nispeten küçük bir ofisiz ama iş kalitesi olarak konumumuzun üstündeki ligde iş üretmeye çalışan bir ekibiz. O motivasyondayız. Bu müşteri devamlılığı ve işin uygulamada problemsiz devam etmesini sağlıyor. Aynı zamanda her iş, bize de çok ciddi bilgi birikimi bırakıyor. Bu bizim için çok değerli, çünkü o bilgi birikimini biz bir sonraki projelerde kullanmaya devam ediyoruz. Son dönem projelerinizden ve tasarım süreçlerinizden bahsedebilir misiniz? Son bir, iki senedir piyasa talebinden kaynaklı zemin katları ticari alan olan konut projeleri tasarlıyoruz. Yaptığımız konut projelerinde sadece blok adetleri azalıp çoğalıyor ve metrekaresiyle ilgili bazı formasyonlar değişiyor gibi gözükse de aslında her biri çok özel ve birbirinden farklı işler. Halihazırda haziran ayından beri üzerinde çalıştığımız, kamu ihalesiyle kâr amaçlı alınmış bir arazide, Biga’da bir projemiz var. Şehir merkezinde bulunan bu proje, cumhuriyetin ilk dönemlerinden kalma bir idari binası ve taştan zarif bir depo alanı olan çok güzel bir pancar deposunu barındırıyordu. Bizim için mimari, hesap makinesinden çıkan rakamlardan ibaret değil, bu yüzden vereceğimiz önerilerin doğru mimari fonksiyonları barındıran nitelikte olması gerektiğini düşünüyoruz. Arazi, geometrisi E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
67
Biga Projesi
68
itibariyle çok derin ve uzun olduğu için konuta uygun değildi, bu verileri göz önünde bulundurduğumuz zaman istenilen metrekarede bir projenin çıkamayacağını çok net anladık. Ve dedik ki; içte bazı örüntüler yaparak araziyi parçalayabilir, kamusal sokaklar yaratabiliriz. Baktığınız zaman 20 bin metrekarenin 3- 4 bin metrekaresini kağıt üzerinde çöpe atmış olduk; ama böyle bir yarışma projesinde efektif, satılabilir ve dikdörtgen formda, düzgün, kullanışlı konutlar üretebildik. Ticari cephe anlamında ise mevcut sokak cephesinin üç katı bir ticari cephe ile ister istemez bir zenginlik yarattık. Cephede tuğla ağırlıklı çalıştık ve Işıklar Tuğla ürünlerini kullnadık. Projenin yaklaşık bir ay önce temeli atıldı ve şu anda yüzde kırka yakını satıldı. Bu durum müteahhit, girişimci ve yatırımcı açısından finansal bir başarı oldu. Bu iş bizim için lokomotif oldu,
BİGA PROJEMİZ SAYESINDE BEN DE ANADOLU’NUN CIDDI BIR POTANSIYELE SAHIP OLDUĞUNU GÖRDÜM.
aslında o bölgenin doğru çözülmüş işlere ne kadar ihtiyacı olduğunu gördük. Oradaki fiziksel çevreye baktığınız zaman insanların barınma ihtiyacının sadece yan yana dizilmiş apartmanlar değil, doğru çözülmüş projelere ihtiyacı olduğunu görüyorsunuz. Biga Çanakkale’nin ikinci büyük ilçesi, yaklaşık 70.000 nüfusu var, tarım ve hayvancılıktan sağladıkları kuvvetli bir ekonomiye sahipler. İstanbul’un İstiklal Caddesi gibi bir caddesi var hatta daha yoğun ve daha canlı. Bu yüzden ticari ve ekonomik kuvvet de bu tip yatırımları bir şekilde teşvik ediyor. Bu proje sayesinde ben de Anadolu’nun ciddi bir potansiyele sahip olduğunu gördüm. İngiltere’de mimarlık yaptınız, Türkiye ve İngiltere arasında kıyaslama yaparsanız aradaki farkları nelerdir? Süreçle alakalı çok ciddi farklar var. Türkiye’de her şey çok acil olduğu için planlama için yeterli zaman maalesef mimarlara tanınmıyor ve mimarlar olarak neredeyse işimizi gerektiği gibi yapamama noktasına geliyoruz. Ülke olarak çok iyi tasarımcılara ve mimarlara sahibiz ama verilen zaman çok kısıtlı. Bir işin kalitesini tanımlayan ana unsurlardan en önemlisi o işe ne kadar emek verdiğinizdir. Gerekli emeği verebilmeniz için ofis ortamı, maddi ortam gibi gerekli fiziksel ihtiyaçların yanı sıra gerekli zamanın da size tanınması gerekiyor.
Biga Projesi Mart 2018, 39.Sayı
Bir de Türkiye’de kapalı kapılar ardında işleyen bir süreç var. Örneğin Haliç’de tersanelerin olduğu yerde bir proje var şu anda ama kamuya yansımış değil. İngiltere bu anlamda çok şeffaf. Projenin ana tasarım kararlarını
Park Mavera
SERTIFIKALI BIR PROJENIN SADECE FORM DOLDURMAKTAN IBARET OLMAMASI GEREKIYOR. BU NOKTA DA KANUN KOYUCUNUN, MESLEK ODALARININ SÜREÇ IÇERISINDE AKTIF ROL ALMASI GEREKTIĞINI DÜŞÜNÜYORUM Park Mavera
aldıktan sonra küçük bir proje de olsa oradaki komşuları toplayıp o komşulara sunum yapıyorsunuz, bu sunumlara genelde işveren müdahil olmuyor, tasarımcı ve oranın yerleşik halkı workshop çalışmasına katılıyor. Sonuç itibariyle ortak akılla veri topluyorsunuz, daha sonra gelen yorumlardan uygulanabilir olanları projeye entegre ediyorsunuz. Halkın yorumları değerli çünkü belediye meclis onayına kadar o grup projeyi takip ediyor. Belediye meclisinde proje açık oturumda oylanıyor. Oylama sonunda ya revizyon tarihi ve revize edilmesi gereken noktalar ile ilgili yorum alıyorsunuz ya da proje onaylanıyor. Projenin belediyeden onaylanma sürecine kadar geçen proje sürecinin yaklaşık 1,5-2 yıl olduğunu söyleyebilirim. Meclise gelene kadar çok ciddi bir hazırlık dönemi geçiriyorsunuz. Ülkemizde bu süreci kıyaslar isek çok daha kısa olduğunda hem fikiriz. Bu sürecin kısalığı yapılaşmanın kalitesini mimari ve teknik anlamda düşürüyor. Bu anlamda meslektaşlarımın yüksek kalitede iş üretebilmelerinin önündeki en büyük engelin süreç yönetimi olduğunu düşünüyorum. Bu süreci iyi yöneten mimarlık ofisleri mevcut ama hem sayıları hem de hitap ettikleri işveren profilinin kısıtlı olduğu aşikar. Eğer doğru süreç yönetimi sektörün geneline yayılır ise, fiziksel çevremizin pozitif yönde ciddi gelişmeler göstereceğine inanıyorum.
69
Ülkemizdeki sürdürülebilirlik ve sertifika sistemleri uygulamalarını İngiltere’yi görmüş bir mimar olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Kıyaslamadan önce Türkiye’de biraz önce bahsettiğim gibi çok seçkin işlerde sertifikalı projeleri görüyoruz. Gerçekten kendini A++ olarak tanımlayan konut, ofis gibi işlerde vizyon sahibi yatırımcı sertifaka sistemine değer veriyor. Bu yatırımcıları incelediğiniz zaman uluslararası işler yapan firmaların ağırlıklı olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Uluslararası normun yakın gelecekte Türkiye’de standartlaşacağını ve bu sürecin öncülüğünü yapmak istedikleri için sürdürülebilirlik ve sertifika sistemini değerli bulduklarını ve lider pozisyonlarını korumak, sektör liderliğini devam ettirmek için de bu klasmanda projeler hayata geçirdiklerini düşünüyorum. Çünkü ülkemizde henüz sürdürürebilirlik standartlarının tam anlamı ile olmadığı aşikar. Bu noktada kanun koyucu ve uygulayıcının
çok büyük rolü ve önemi olduğu kanısındayım. İngiltere’de olduğum süreçte, 2000’li yılların başında ‘zero home’ tartışmaları her zaman kanun koyucu ve uygulayıcı tarafından tetikleniyordu. Ve bu perspektifte sektörün bütününü oluşturan mimar ve mühendisler, yatırımcılar ve müteahhitlere seminerler düzenleyerek sektörün bütün bileşenlerinin ülkenin sürdürülebilirlik politikası ve vizyonu hakkında bilgilendirmeler yapılıyordu. Yakın gelecekte yürürlüğe girecek yönetmelikler önceden sektöre aktarılarak herkesin gerekli hazırlığını yapması konusunda bilgilendirme yapılıyor daha iyi nasıl olabileceği konusun-
da tartışma ortamı yaratıyordu. Bu aslında binalar bazında bir sertifikadan ziyade, bütün piyasayı oluşturan takım oyuncularının her birinin eğitilip o standarda yükseltilmesi ile ilgili çalışmaların yapılması gerektiği sonucunu ortaya çıkarıyor. Sertifikalı bir projenin sadece form doldurmaktan ibaret olmaması gerekiyor. Bu noktada kanun koyucunun, meslek odalarının süreç içerisinde aktif rol alarak sektöre yön vermesi gerektiğini düşünüyorum. Örneğin, Mimarlar Odası’nın bizden sürdürülebilir yapı konusunda uzman belgesini şart koşması, yerel /merkezi otorite veya müteahhitler birliğinin sürdürülebilir E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
Port Royal
70
ÜLKEMIZDE MALZEME SEKTÖRÜ ÇOK CANLI VE KUVVETLI. HEM YERLI HEM YABANCI ÇOK KIYMETLI MALZEMELER VAR. BIZIM MALZEME OLARAK TERCIHIMIZ HER PROJE ÖZELINDE DEĞIŞIYOR. yapı konusunda uzman belgesi olan mimarlar zorunluluğu getirmesi gibi bazı formüller geliştirmesi gerekiyor ki sektörü oluşturan her bir bileşen bu sürece dahil olmak için çaba harcasın. Bu sürecin de ana bir master plan içerisinde yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Buna devlet politikası diyelim, meslek odalarıyla ortak akıl diyelim ya da yatırımcılar ve meslek gruplarının bir çatı altında toplanması diyelim ama herkesi kapsayıcı bir çatının oluşması gerekiyor. Bireysel örnekler olumlu da olsa o çatı oluşmadığı sürece sürdürülebilirlik ve sertifika sürecinin genele yayılmasının çok kolay olmayacağını düşünüyorum. Mimarların projelerde elektrikli arabalar için otoparkta şarj yerleri planlamasının dışına çıkıp, yapıların zero home standartlarına nasıl ulaşabileceğini tartışıyor olması gerekiyor Bir süredir kentsel dönüşümle ilgili belli bir süreç yaşanıyor ülkemizde. İstanbul’da kentsel dönüşüm projeniz var mı? Evet Fikirtepe’de var. Etiler tarafında parsel bazlı bazı kentsel dönüşüm projelerinde çalıştık. Kentsel dönüşüm kavramını bir yerleşim bölgesinin dönüşmesi olarak tanımlayabiliriz. Kelime anlamı ile ‘Kentsel Dönüşüm’ çok büyük ölçekte bir dönüşümü tanımlıyor. Ülkemizde yapılan dönüşümün Mart 2018, 39.Sayı
ise parsel bazlı dönüşüm ağırlıklı ilerlediğini söyleyebiliriz. Kentsel dönüşüm adı altında yapılan işlerin kaçırılmış fırsatlar olduğunu düşünüyorum. Birçok örnek verilebilir, Bağdat Caddesi’nin durumu malum. Biz kentsel dönüşümde parsel bazlı projelerde çalıştık. Etiler Bölgesi’nde üç proje üretme şansımız oldu. Bizim için değerli işler olsalar da, kentsel anlamda projeye bir katma değer katamadığımız için bizi çok farklı noktalara götürmeyeceğine karar verdik. Parsel ölçekte sınırları ile çok oynayamayacağımız işler yapmamaya çalışıyoruz, kendimizi tutmaya çalışıyoruz o noktada. Kentsel dönüşüm projeleri kentsel anlamda bir şeyler söyleyebileceğimiz kente bazı noktalarda cevap verebileceğimiz, bir şeyler bırakabileceğimiz bir iş ise bizim için değerli oluyor. Biga öyle bir işti bizim için. Kente bazı noktalar, sokaklar, sosyal alanlar bıraktık. Bu anlamda Anadolu’nun iyi bir potansiyeli olduğunu kentsel dönüşüm adı ile mimari olarak daha yaratıcı projeler üretmek yolunda potansiyelinin daha fazla olabileceğini düşünüyorum. Malzeme tercihlerinizi nasıl yapıyorsunuz?Türkiye’deki malzeme sektörünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Ülkemizde malzeme sektörü çok canlı ve kuvvetli. Hem yerli hem yabancı markalarda
çok kıymetli malzemeler var. Bizim malzeme olarak tercihimiz her proje özelinde değişiyor. Projenin ana fikri ile en iyi örtüşen malzemeyi bulmak ve o malzemelerin doğru uygulanabilirliğinin çok değerli olduğunu düşünüyorum. Malzemelerin birbiriyle doğru birleşebilir olması da bir diğer önemli nokta. Doğru malzemeleri doğru bir şekilde birleştirmezseniz sahadaki arkadaşlar o sorunu bambaşka bir şekilde çözmeye çalışıyor. Bir yapıda mimari kalem altında yüzün üzerinde malzemeden bahsediyoruz. Cephe malzemesi, çatı, iç mekanlar vs… Bunların hem tedariğinin sağlanabilmesi, hem de işin bütçesinin bilinciyle seçilmesi lazım ve bunu uygulayacak ekibin de gerçekten doğru birleştirici sistemi öngörebiliyor olması gerekiyor. Eğer bunlar doğru kurgulanmıyorsa o iş ya sahada kurtarılmaya çalışılıyor ya da çok doğru çözülmemiş örnekler olarak karşımıza çıkıyor. Alternatif malzemeleri çalışırken ofiste mimari sistemlerin nasıl çözüleceğini iyi çalışmak gerekiyor. Mimari ofisler olarak bizim en önemli işlerimizden bir tanesi de sistemleri doğru ve uygulanabilir çözmek. Bazı projeler bütçe olarak daha kaliteli malzeme ve işçiliği kaldırabiliyor ama piyasaya oranladığımız zaman bunlar çok seçkin butik işler ölçeğinde kalıyor. Belli coğrafyadaki projeler olarak da yorumlayabiliriz... Mesela tarihi yarımadada bir proje ya da İstiklal Caddesi aksında veya Nişantaşı bölgesinde bir proje olarak hayal edebiliriz... Malzemenin, bağlam ve işin bütçesi ile doğru orantılı bir gizli formülü olduğu konusunda hepimiz hem fikiriz. Mimarın üzerine düşen ise, çok farklı bileşenleri olan bu formülde doğru malzemeleri doğru sistemler ile birleştirme becerisini göstermesidir.q
HER KOŞULDA ÖZGÜRCE Mükemmel Ses Yalıtımı
ses yalıtımı
65,2
dB
12 cm inceliğinde
ses yalıtımı
ses yalıtımı
dB
dB
49,2
43,2
* TSE Tuzla Laboratuarlarında gerçek duvarlar üzerinde test edilmiştir.
12
Y A P I
Ü R Ü N L E R İ
IŞIKLAR YAPI ÜRÜNLERİ Advertorial
EKOKLİNKER İLE
MÜKEMMEL SES YALITIMI
IŞIKLAR YAPI ÜRÜNLERI’NIN IKI YILLIK AR-GE ÇALIŞMALARININ AKILCI SONUCU EKOKLINKER: %100 KIL MALZEME ILE SÜRDÜRÜLEBILIR ŞEHIRLEŞMENIN EN BÜYÜK DESTEKÇISI.
binaya yüksek mukavemet, gürültüye karşı koruma, yüksek frekanslı radyasyona karşı koruyucu etki, nemden koruma, depreme karşı dayanıklılık, yangından koruma ve termal koruma gibi avantajlar sağlıyor. Yapılarda en büyük şikayet ses yalıtımından yana olmakta. Işıklar 2 yıllık Ar-Ge çalışmaları sonucunda geliştirdiği sistemlerle buna çözüm getiriyor. IŞIKLAR, ses yalıtımında 3 farklı çözüm sunuyor: 1.Sistem (43db) Kaba Sıva+ Ekoklinker 12+ Kaba Sıva 2.Sistem (49 db) Alçıpan plaka + DKM ürünü keçe taşıyıcılı membran + Sıva+ Ekoklinker 12 + Sıva+ DKM ürünü keçe taşıyıcılı membran+ Alçıpan plaka 3.Sistem (64 db) Alçıpan Plaka+ Alçı Levha Profilli Sistem + Taş Yünü + Kaba Sıva+ Ekoklinker-12 + Kaba Sıva +Alçı Levha Profilli Sistem + Taş Yünü, Alçıpan Plaka
72 72
E
koklinker’in amacı iki farklı duvar cidarı oluşturarak binaların hem dış duvarı, hem de ara duvarları için çözüm olmaktır. Dış duvarlarda kullanılan Ekoklinker 20 ve Ekoklinker 20S tuğlalar, yaz aylarında ısının içeri girmesine engel olurken kış aylarında ise içerideki ısıyı korur. Ekoklinker 20, yapılan çalışmalar ile TS 825 Binalarda Isı Yalıtım Kuralları yönetmeliğindeki Türkiye’deki 4 bölgenin ısıl geçirgenlik katsayısı değerlerini birinci, ikinci ve üçüncü bölgelerde, Ekoklinker 20S ise tüm bölgelerde karşılamaktadır. Ara duvarlarda kullanılan Ekoklinker 12 ise özellikle konutlarda; daire içi ara duvarlar ile komşu daire arasındaki duvarlar arasında yüksek ses yalıtımı sağlayarak, birey refahını arttırmak amacıyla geliştirilmiştir. Mart 2018, 39.Sayı
İnsan yaşamını korumak, konforunu sağlamak için binayı oluşturan her bir parçanın dış etkenlere karşı kendinden beklenen performans gereksinimlerini sağlaması gerekmektedir. Bu gereksinimler mekanik dayanım, stabilite, yangın durumunda emniyet, hijyen, sağlık ve çevre, kullanımda erişilebilirlik ve güvenlik, gürültüye karşı koruma, enerjiden tasarruf ve ısı muhafazası, doğal kaynakların sürdürülebilir kullanımı gibi başlıklarda incelenmektedir. Yapı malzemeleri arasında en eski ve en dayanıklı malzeme olarak bilinen kil esaslı malzemeler birçok alanda yüksek performans göstererek binalardaki konforu en üst derecede sağlamaktadır. Alman Tuğla Merkezi (Ziegel-Zentrum Nordwest)’ne göre tuğla;
31 Mayıs 2017’de, bir yıl sonra yürürlüğe girecek olan Binaların Gürültüye Karşı Korunması Hakkında Yönetmelik Resmi Gazete’de yayınlandı. Bu yönetmelik, binaların dışından ve içinden kaynaklanan gürültünün bireyler üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirecek önlemleri, sağlıklı işitme ve algılama ortamının oluşturulması için tasarım aşamasından yapım, kullanım ve işletim aşamasına kadar uyulacak kuralların belirlenmesini amaçlıyor. Tüm bu bilgiler üzerine, düşey delikli ve yüksek yoğunluklu Ekoklinker ara duvar tuğlası ile duvarlar için sistem önerileri geliştirilmiştir. Ekoklinker tuğlanın ses performansı TSE Yapı Malzemeleri Yangın ve Akustik Laboratuvarları’nda yapılan deneylerle ölçülmüştür. Farklı detaylarda sistemlerden oluşan çerçeveler kaynak ve alıcı arasında konumlandırılarak iki taraf arasındaki ses yalıtım değeri tespit edilmiştir. Ürün üzerinde yapılan her 3 deneyde duvarın döşeme ile birleştiği yerde ses geçişini azaltmak için akustik şerit kullanıldı: Tüm yalıtım değerleri TÜRKAK tarafından akredite edilmiş ve belgelendirilmiştir.q
73 73
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
mi arla
1
dısı .
mimarlık 5/5000
boat
74
Bugüne kadar dergimizde ülkemizin değerli mimarlarına; mesleki birikimleri, projeleri, ülkemiz yapı sektörünün sorunlarına yönelik çözüm önerileri ile çok defalar yer verdik ve vermeye devam edeceğiz. Ancak 38. sayımız itibariyle ilk kez başladığımız 1 mimarla mimarlık dışı bölümümüzde, mesleklerinde son derece başarılı olan mimarlarımıza bu kez farklı sorular yöneltmeye başladık. Kişisel özellikleri ile onları tanımaya, anlamaya çalıştık. Bunu yaparken de kendilerine Mart 2018, 39.Sayı
bazı yasaklı kelimeler verdik. Öyle ya konumuz ‘mimarlık dışı’... Bu nedenle mesleklerini işin içine katmadan soruları cevaplamalarını istedik. Yasaklı kelimelerin kullanıldığı yerlerin üstünü kırmızı ile çizdik. Yeni başladığımız bölümün bu sayıdaki konuğu ise 2000’li yılların başından bu yana oldukça büyük projelere imza atan, mesleğini tutkuyla icra etmesinin sonucunda projelerini bir çok ödülle taçlandıran Mimar Mehpare Evrenol...
MEHPARE EVRENOL HEDEFLERIMİN BIR ÇOĞUNA ULAŞTIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM. AMA BUNLARI SAĞLAMAK IÇIN HAYATLA SAVAŞ VERDIM. EN ÖNEMLISI DE GÜNÜN AKIŞINA KAPILIP GITMEMEK, YAPMAK ISTEDIKLERIME ASILMAK, IŞTE BUNUN IÇIN ÇOK DIRENIYORUM.
75
Mehpare Evrenol nasıl bir insan, nasıl bir anne? Disiplinli, programlı ama oyun oynamaya bayılan, çocuklara bol vakit ayıran, arkadaş bir anneyim. İki oğlumu büyütürken 10 yıl evde çocuk baktım. Sonraki yıllarda yoğun iş tempomda beni tanıyanlar buna inanamazlar.
yasaklı kelimeler
MİMAR MİMARLIK İNŞAAT YAPI MALZEME SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK YEŞİL BİNA EKOLOJİ YATIRIMCI
Çok dost canlısı, sosyal olmayı seven; kendime karşı çok disiplinli, ağır yükleri taşıyabilen, hayat tarzı olarak özgür olmayı seçmiş, “etrafın” ne dediği ve ne düşündüğü ile başı hoş olmayan, gençliğimde de oldukça asi biri... Ailenizle birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeyler neler? Kocaman, kalabalık sofralarda, herkesin bir arada konuştuğu, bağırış çağırış tipik İzmir’li aile yemeklerini çok severim. Ayrıca ailemin fertleriyle teke tek psikolojik ve sosyolojik çözümlemelere daldığımız sohbetler en mutlu olduğum anlardır.
Ölmeden önce yapılacaklar listeniz var mı? İlk üçünü söyleyebilir misiniz? Yüzde kaçını gerçekleştirdiniz? Liste demesek de hedeflerim var ve bir çoğuna ulaştığımı düşünüyorum. Ama bunları sağlamak için hayatla savaş verdim. En önemlisi de günün akışına kapılıp gitmemek, yapmak istediklerime asılmak, işte bunun için çok direniyorum. Listemin bir numarası sevdiklerimle daha çok vakit geçirmek, Sonra mimari projelerimin 3 boyuta kalktığını görmek ve dünyanın doğal ve yapılı mucizelerini görüp deneyimlemek. Yapmak için zaman yaratmaya çalıştığınız bir hobiniz var mı? Heykel yapmak. Heykeltraş olmak isterken kendimi mimar olarak buldum ama aklım hep heykel yapmakta kaldı. Bu nedenle olsa gerek kimi binalarımda heykelsi kütleler çalışırım. En çok sevdiğiniz spor dalı? Spor yapıyorsanız hangisi, haftada kaç gün? Yıllarca basketbol oynadım. Kayak yaptım, dizimi, kolumu parçaladım. Windsurf yaptım, bel fıtığı oldum, bisikletten düşüp ayağımı kırdım yine de
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
devam ettim. Masa tenisi İstanbul üçüncülüğüm var. Hâlâ yelken yapıyorum ve pilates vazgeçilmezim.
76
Kırmızı çizgileriniz var mı? İnsanların zekâ seviyesi ve cehaleti en kalın kırmızı çizgim. Hele bir de bunun farkında olmayanlar karşısında çizgim morarıyor. İlişkilerinizde önem verdiğiniz değerler neler?
BENIM IÇIN IKINCI DÖNÜM NOKTASI DA 2000’LI YILLARIN BAŞINDAN BERI YAPI SEKTÖRÜNÜN BÜYÜME TRENDI ÇERÇEVESINDE ÇOK BÜYÜK PROJELERIN MÜELLIFI OLABILMEM.
Çok açık, net, şeffaf olmak ve diyalog kurabilmek en çok değer verdiğim yaklaşımlar. Kurduğum ilişkilerde akıl ve mantık çok önemli. Karşınızda fanatik ve tehlikeli düşünceler olsa bile baş etmesi kolay bir ortam sağlıyor çünkü... Diyalog kurulabiliyor. Çocukluğunuzda sizi çok etkileyen ve unutamadığınız bir anınız var mı? Her ne kadar bu görüşmede mimari konulara girmeyelim desek de olmadı. Çünkü çocukluğumda ailem bir apartman dairesi satın alıyorken benim mimari ile tanışmam hayatımın hedefini seçmemle sonuçlandı. Önce binanın mimari projelerine vurulduğumu hatırlıyorum bir çocuk olarak. Ne alakaysa işte. Elde kalem günlerce kendime göre projeler çizdim. Derken inşaat başladı ve 2 boyutun 3 boyutta ete kemiğe büründüğüne tanıklık etmem beni büyüledi. Mimari 10 yaşımdan beri büyük bir heyecan ve heves olarak hayatımın merkezine oturdu. Hayatınızda dönüm noktası olarak ifade edeceğiniz bir olay? Birincisi anne olmak; hayatın kaynağındaki sevgi dünyasının kapılarının ardına kadar açıldığı, kalbimin, ruhumun hassaslaştığı bir dönüm noktası.
Mart 2018, 39.Sayı
KALIFORNIYA’NIN SEGOYALARI ÖNÜNDE DIZE GELMEK, AVUSTRALYA’DAKI ULURU KAYASINA KAPANIP ABORJINLERIN RUHUNU HISSETMEK, MERCAN RESIFLERINE DALIP, GITMEK...
Benim için ikinci dönüm noktası da 2000’li yılların başından beri yapı sektörünün büyüme trendi çerçevesinde çok büyük projelerin müellifi olabilmem. Milyonlarca m2 proje ile binlerce insanın hayatına dokunmanın sorumluluğu ve mutluluğunu deneyimlemek... En mutlu olduğunuz yer neresi? Evimde, bulutlu bir gün batımında ,inanılmaz renkler eşliğinde Tarihi Yarımada’yı izleyebildiğim nokta. En çok yapmayı sevdiğiniz 3 şey? Egenin hâlâ masmavi sularında yüzmek, yüzmek... Kopup uzak diyarlara basıp gitmek, her fırsatta dans etmek... Defalarca okuduğunuz ve bir o kadar daha okuyacağınız kitap? Toulouse-Lautrec’in ve empresyonistlerin hayatını anlatan ‘Moulin Rouge’ beni derinden etkiledi. Çok genç yaşımda romantizmin ve sanatın kapılarını açtı . Ama yıllarca elimden düşmeyen kitap diyorsanız, iki çocuk büyütürken; Dr. Spock’un “Bebek ve Çocuk Bakımı”. Zaten dünyada İncil’den sonra en çok okunan kitapmış.
Tekrar tekrar izlediğiniz bir film? Fellini’nin ‘Satyricon’u. Yine de düşününce çocuklar sayesinde bazı Tom and Jerry’leri 50 kere falan izlemişimdir. Dinlemekten sıkılmadığınız ve sorulduğunda ilk aklınıza gelen şarkı? Gençliğimden beri King Crimson’ın Epitaph’i ruhumu yakalar. Yanınızdan hiç ayırmadığınız bir eşyanız var mı? Birkaç tane; Rujum, kalemim ve ipadim. Sizce “tatil yapmak” ne demek? Deniz tatili, ama çocukluğumdan beri illâ ki Çeşme! Kaç ülke gezdiniz? Coğrafyası, kültürü ve tarihi ile sizi en çok etkileyen ülke/şehir neresi?
kapanıp Aborjinlerin ruhunu hissetmek, mercan resiflerine dalıp, gitmek...
77
İlk kez gittiğiniz bir yerde ilk ne yaparsınız? Görmeye değer ne var diye araştırır, incelerim. Önceden vaktim olmaz. Güç bela iki parça eşya ile uçağa yetişirim son dakika. Evcil hayvanınız var mı? Çok vardı. Şu an yok. Özgürlüğü dibine kadar yaşıyorum. Psikoloji, sosyoloji, felsefe, sanat, arkeoloji, metafizik, astroloji desek? En çok hangisi ilginizi çeker? Neden? Astroloji değil de Astronomi. Uzayın müthiş derinliklerindeki yıldız kümeleri ve yıldızları tanımak, görmek, onların altında kendi hiçliğimizi hissetmek bana iyi gelir.q
Elliyi geçti sanırım ama çetele tutmuyorum. Eskiden müzelerden çıkmazdım. Şimdi doğa beni kendine çekiyor. Kaliforniyanın segoyaları önünde dize gelmek, Avustralya’daki Uluru kayasına
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE HEP İstanbul CM Mimarlık
ZAMAN ÖLÇEĞI DAHILINDE BIR YAŞAM ALANI
HEP İSTANBUL
PROJEDE, DIŞ MEKÂN KURGUSU ILE IÇ MEKÂNLAR ARASINDAKI SINIRLAR, GEREK KULLANIM GEREKSE GÖRSEL OLARAK ESNETILMIŞTIR. PROJE KENT IÇINDE KENDINE DÖNÜK BIR YAPILAŞMA OLARAK DEĞIL, ZAMAN ÖLÇEĞI DAHILINDE BIR YAŞAM ALANI, KOMŞULUK ILIŞKILERINE IMKÂN TANIYAN BIR PROJE OLARAK TASARLANMIŞTIR.
78
Proje Adı: Tekfen Hepistanbul Proje Yeri: Esenyurt / İstanbul Ofis: CM Mimarlık – Cem Sorguç Tasarım Ekibi: Cem Sorguç, Tolga Yağlı, Sezin Ergene, Amina Rezoug, Özlem Yılmaz, Gizem Candemir, Deniz Gezgin, Elvan Çakıt, Çiğdem Yalırsu, Tutku Sevinç, Gizay Özüm, Ege Adaş, Cüneyt Şentürk, Serra Ayhan, Eda Aytekin İşveren: Tekfen Emlak Geliştirme Proje Tipi: Karma Kullanım Toplam İnşaat Alanı: 253.000 m2 Fotoğraflar: Cemal Emden Mart 2018, 39. Sayı
PROJEDE SERT ZEMİNDEN ÇOK BİTKİSEL ÖRTÜNÜN ÖN PLANA ÇIKTIĞI BİR PEYZAJ KURGULANMIŞTIR, BU AMAÇLA 57 DÖNÜM ARAZİNİN YAKLAŞIK 42 DÖNÜMÜ YEŞİL ALAN OLARAK BIRAKILMIŞTIR. 79
E
senyurt’ta, D100 ve TEM bağlantı yollarının kesiştiği vadinin tam ortasında bulunan Tekfen Emlak Geliştirme’nin projesi olan HEP İstanbul, yaklaşık 57 dönüm arazi üzerinde yer almaktadır. 1326 konuttan oluşan proje, öncelikli olarak çevre verileri gözetilerek kurgulanmıştır; yön, ulaşım, rüzgâr, ışık, ses kriterleri dikkate alınarak bütün konutların en iyi şekilde ışıktan faydalanması, açık alanlar ve daire içlerinin havalanması, kötü hava koşullarından korunma, yakındaki ana yol bağlantılarından yaya ve taşıtla hızlı ve kolay ulaşım, bu yol bağlantılarının gürültü gibi kötü etkilerini minimize etmek amaçlı bir tasarım yapılmıştır. Projede yüksek ve az katlı blokların bir arada dengeli bir bütün oluşturması amaçlanmıştır. Peyzajın, arazi eğiminden faydalanarak, oluşturulan setlerle hareketli ve kendi içinde sürprizli çeşitlenmeler yaratması düşünülmüştür. Basketbol/voleybol sahaları, açık havuz, çok amaçlı amfi tiyatro, çocuk oyun E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE HEP İstanbul CM Mimarlık
MEKÂNSAL KURGU ANALOJİSİ “RİZOMATİK”, YATAY VE DİKEY İLİŞKİSİ İLE TANIMLANABİLİR. PROJE “TEK MERKEZLİ” DEĞİL “ÇOK MERKEZLİ”, ASLINDA HERHANGİ BİR MERKEZ TEŞKİL ETMEYEN YA DA GİZLİ MERKEZ İÇEREN HAREKETE SAHİPTİR.
80
alanları, yürüyüş yolları ve açık/kapalı sosyal alanlarıyla her yaş kitlesi için aktivitelere olanak veren, maksimum yeşil alan sağlayacak şekilde oturum alanının azaltıldığı, sert zeminden çok bitkisel örtünün ön plana çıktığı bir peyzaj kurgulanmıştır, bu amaçla 57 dönüm arazinin yaklaşık 42 dönümü yeşil alan olarak bırakılmıştır. Alçak katlı blokların çatıları da görsel bütünlüğü sağlamak için yeşil çatı olarak düzenlenmiştir. 1+1, 2+1, 3+1 ve 4+1 olarak istenilen konut birimleri için her daireye en az bir, 3 oda bir salon ve 4 oda bir salon gibi nispeten büyük dairelere iki adet otopark ayrılması düşünülmüştür. Site içinden de ulaşılabilen ama esas olarak dışarıya dönük ticari birimlerle, site hayatının desteklenmesi istenmiştir. Projede, dış mekân kurgusu ile iç mekânlar arasındaki sınırlar, gerek kullanım gerekse Mart 2018, 39. Sayı
görsel olarak esnetilmiştir. Proje kent içinde kendine dönük bir yapılaşma olarak değil, zaman ölçeği dahilinde bir yaşam alanı, komşuluk ilişkilerine imkân tanıyan bir proje olarak tasarlanmıştır. Çevre dostu yeşil bina standartlarına uygun olarak inşa edilen proje, bölgesinde konut kategorisinde Amerikan Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen LEED Sertifikasına sahip ilk proje olacaktır.
CM MİMARLIK’IN ALTINI ÇİZDİKLERİ 56.000 m² arazi alanı dahilinde imar durumunda verilen TAKS değeri max. %40’dır. Öneri projemizde TAKS oranımız %28 olarak kabul edilmiştir. Bir çok analiz neticesi yerleşimde alçak katlı yoğunluk ile yüksek katlı yoğunluk bir arada kullanılmıştır. Aslında yapı
yoğunluğunun düşeyde kısmen artırılması ve nokta tipoloji dahilinde yüksekliklerin kontrollü bir şekilde düzenlenmesi denilebilir. Yüksek katlı bloklar yön, gölge, rüzgâr ve çevre ulaşım etkilerine bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Max. 25 katlı değişken yükseklikteki blokların arasında yine değişken gabariye sahip Kuzey-Güney doğrultusunda yerleşen düşük katlı sıra bloklar yer almaktadır. Bütündeki bina ayak izi, kullanıma en fazla yarar sağlayacak kıymette, ebatta bir avlulama, açık ve yeşil alana imkân tanıyacak şekilde yerleştirilmeye çalışılmıştır. Yoğun trafik ağının ortasında yer alan arazi, topografik olarak da kentsel yüzey düşünüldüğünde düşük kotta kalmaktadır. Arazi çevresinde “vista” teşkil eden bir kentsel ya da doğal öğe yoktur. Dolayısıyla bakılacak bir “dış” olmadığı için gündelik hayat, sosyal ilişki, komşuluk, yeşil alan ve rekreasyon
MAX. 25 KATLI DEĞİŞKEN YÜKSEKLİKTEKİ BLOKLARIN ARASINDA YİNE DEĞİŞKEN GABARİYE SAHİP KUZEY-GÜNEY DOĞRULTUSUNDA YERLEŞEN DÜŞÜK KATLI SIRA BLOKLAR YER ALMAKTADIR.
yoğunluklu bir iç yaşam kurulmaya çalışılmıştır. Projenin yönlenebileceği bir bağlama sahip olamaması nedeniyle kendisi “bağlam” olarak kabul edimiş ve ardılları için bir bağlam oluşturma gayesi güdülmüştür. Mekânsal kurgu analojisi “rizomatik”, yatay ve dikey ilişkisi ile tanımlanabilir. Proje “tek merkezli” değil “çok merkezli”, aslında herhangi bir merkez teşkil etmeyen ya da gizli merkez içeren harekete sahiptir. Proje alanına, kuvvetleneceği düşünülen güney yolundan ve bu girişin diyagonal aksında yer alan bir diğer girişten nüfus edilir. Batı Çarşı ve Doğu Çarşı yerleşke içerisinden ve istenirse ait olduğu mahalleden de kullanıma imkân tanımaktadır. Kapalı sosyal donatılar, yerleşkeye bağlı yönetim ve muhasebe ofisi gibi işlevler topografyadan kaynaklanan avantaj ile kuzey tarafı gömük güney cepheleri açık bir şekilde arazinin kuzey bölgesine konuşlanmıştır. Kuzey güney doğrultusunda yerleşen yapısal kurgu doğu yönünde gabari düşürmektedir. Doğu güneşinin güneyi tarayan hareketi nedeniyle tüm avlular gün ışığından sebeplenmektedir. Batı tarafı kütleselleşmesi gerek batı güneşinin yarattığı olumsuzluk gerekse de otoban bağlantısı nedeniyle gabari farklılaşmasına uğramıştır. Kuzey güney doğrultusunda geniş iki avlu alanı paylaştırırken, merkezileşmeme gayesi ve müstakil, yarı özel açık alanlar, 2. Derece avlular yaratmak istememizden dolayı
81
aralarında ikincil lineer pasajlar kurgulanmıştır. Bu avlulardan doğu-batı doğrultusunda farklı kot ulaşımları, hava sirkülasyonlarını sağlayan yırtıklar, blok ve diğer yapı girişleri sağlanarak gizli bir girdaj içerisinde söz konusu rizomatik kurgu oluşturulmuştur. Yapı alanında iki tipoloji hakimdir. Nokta tipolojiye sahip bloklardan bir tanesi 25 kat diğerleri 10 kata kadar düşen toplam 14 adettir. 25 kat sınırı efektif kabul edilmiştir. Strüktürel aksları 650/650 olan bloklar 26m. X 26m. kontura sahiptir. Kat bazında 4 ilâ 6 arası bağımsız bölüm bulunmaktadır. Birimler konteyner mantığında oda sayısı ve çeşitlemesine bağlı olarak tasarlanmış ve merkezi ortak alan, çekirdek sabit olarak değişkenlik içerecek şekilde kurgulanmıştır. Cephe tasarımını da bu baz tasarım noktası ve ilişkisi verir. Bağımsız adedi ve kütlenin son oluşumunu bu tümevarım dizgisi oluşturur. Sıra ev veya lineer teraslama olarak tanımlayabileceğimiz yükseklikleri 12.50 m. ilâ 18.50m. arasında değişen sistem blok kurgusunun benzeri bir örgü ile oluşmaktadır. Kurgu dahilinde birbirleriyle ilişkileri yatay ara yüzler ortaya çıkarmakta ve bunlar
ortak ya da bağımsız bölümler ile ilintili kat bahçeleri olarak işlevlenmektedir. Bu aynı zamanda yatay yüzeylerin bir ekolojik sertifika dahilinde çatı bahçesi olarak kullanımına imkan tanır. Benzer prensip yüksek katlı bloklarda da vardır. Bulunduğu kota bağlı olarak yükseklikleri değişir. Dört yöne yüz veren yüksek blokların yönlere bağlı cephe porozitesi ve karakteri değişkenlik oluşturmaktadır. Kuzey ve güney cephelerinin porozitesi düşük iken doğu cepheler yüksektir. Batı cephesi yine kontrollü bir boşluk oranı ile kurularak güney batı güneş kuvvetini bertaraf etmeye dönük olarak yapısal çıkıntı ile cam yüzeyleri gölgelenmektedir. Kuzeydoğuda önerilen koru ile kışın yerleşke içerisinde hissedilecek olan poyraz engellenmek istenmiştir. Hakim rüzgar yönü olan kuzeybatı ise bir blok ile engellenmiş ve yerleşke içerisine, ortak açık alanlara sirayet etmesi önlenmiştir. Özellikle yaz aylarında güney batıdan esen sirküle edici, temizleyici hava akımı/rüzgarı kesilmemeye çalışılmıştır.q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE YDA CENTER YAZGAN DESIGN MİMARLIK
FARKLI VE GÖZ ALICI MIMARISIYLE
YDA CENTER
YDA CENTER, KALITELI BIR ÇEVRE IÇINDE ÇAĞDAŞ BIR MIMARI ANLAYIŞA SAHIP, KULE VE YATAY OFIS TIPOLOJILERININ BIRLEŞTIĞI, TERASLI, YENI NESIL OFIS IHTIYAÇLARININ GEREKTIRDIĞI IMKÂNLARA OLANAK SAĞLAYACAK ŞEKILDE TASARLANMIŞTIR.
82
Mart 2018, 39. Sayı
Proje Adı: YDA CENTER Proje Yeri: Ankara Proje Ofisi: YAZGAN TASARIM MİMARLIK İşveren - Ana Yüklenici: YDA İnşaat Akustik Danışmanı Prof. Dr. Mehmet Çalışkan - Mezzo Studio Aydınlatma Danışmanı: Naveen Mehling - Compact Promotion Cephe Danışmanı: Priedemann Proje Başlangıç Yılı: 2013 Proje Bitiş Yılı: 2017 İnşaat Başlangıç Yılı: 2013 İnşaat Bitiş Yılı: 2018 Arsa Alanı: 88.000 m2 Toplam İnşaat Alanı: 370.000 m2 Toplam Peyzaj Alanı: 35.000 m2
83
Y
DA CENTER, Ankara’nın merkezindeki en önemli ana arterlerinden biri olan, tüm ulaşım noktalarının kesiştiği Eskişehir yolu üzerinde, Metro-Ankaray Söğütözü duraklarının tam üstünde yer almaktadır. Proje 3 ana elemandan; ‘Kentsel Plaza’, ‘High Flat Ofis’, ‘Park Alanı’ ve bu elemanları birbirine bağlayan ‘Kentsel Boşluklar’dan oluşmaktadır.
Kentsel Plaza, çepere yerleştirilen yapıların arasında, her yönden yapılara ve arsanın güneyindeki parka ulaşımın sağlandığı, farklı kotlarda avlular ve bu avluları bağlayan sokakların açıldığı, insanlara farklı alternatif yürüyüş yolları, vistalar, platformlar, çekim noktaları sunarak, Metro-Ankaray istasyonları ile ticari alanlar, kafeler, restoranlar, ofis girişleri, peyzaj alanlarını birbirine bağlayan, sosyal bir kent mekânıdır. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE YDA CENTER YAZGAN DESIGN MİMARLIK
84
YDA CENTER İLE SADECE BIR IŞ MERKEZI DEĞIL MEKÂNSAL, GÖRSEL VE SOSYAL ANLAMDA ANKARA’DA YILIN HER GÜNÜ YAŞAYACAK, CANLI BIR KENT MEKÂNI YARATILMASI HEDEFLENMIŞTIR. High Flat Ofis, farklı kotlarda sunduğu sosyal aktivite alanları, terasları, panaromik asansörleri ile çevresiyle üç boyutlu bağ kurarak kente açılmaktadır. Bulunduğu noktanın ticari ve kamusal potansiyelini üst düzeyde değerlendirmeye çalışan, yatırım değeri yüksek, kaliteli bir çevre içinde çağdaş bir mimari anlayışa sahip, kule ve yatay ofis tipolojilerinin birleştiği, teraslı, yeni nesil ofis ihtiyaçlarının gerektirdiği imkânlara olanak sağlayacak şekilde tasarlanmıştır. Yapı, doğusunda 40 katlı bir kule, batısında arsanın üçgen şeklini de takip eden kavisli bir şekilde teraslanan diğer bir kulenin, yapının alt kısmında büyük bir Kentsel Boşluk yaratacak şekilde birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Ayrıca, yapının en yüksek noktasında, kent panoramasına her yönden hakim, Ankara’nın sosyal hayatında ayrıcalık yaratacak bir Roof restoran yer almaktadır. Mart 2018, 39. Sayı
Park Alanı, arsanın güneyinde bağımsız bir parselde, 13.000 m² peyzaj alanı içerisinde, zemin kotta 1 adet restoran-kafe, ofiste çalışanlar ve çevre konutlara hizmet edecek 1 adet kreş ve parkın altında Metro ve Ankaray’a da hizmet edecek bir kapalı otopark barındıran, yapısal yoğunluğun olduğu Çukurambar bölgesinde kentsel plaza ile birlikte nefes alma mekanları yaratacak ve tüm bölgeye hizmet edecek bir kent parkıdır.
Kentsel Boşluk’la şekillenen High Flat Ofis, Kentsel Plaza ve Park Alanları ile hem yakın çevresine hem de şehre görsel olarak açılan YDA Center’ın, sadece bir iş merkezi değil mekânsal, görsel ve sosyal anlamda Ankara’da yılın her günü yaşayacak, canlı bir kent mekanı yaratması hedeflenmiştir. WAF (World Architecture Festival) 2017’de “Office – Future” kategorisinde finale kalan ‘YDA Center’, International Property Awards’ta “En İyi Ofis” kategorisinde de ödül
aldı. Aynı zamanda Sign of the City Awards’ta “En İyi Mimari Tasarım” ve “En İyi Ofis” kategorilerinde Premium Proje seçilen YDA Center ulusal ve uluslararası platformlarda yer almaya devam etmektedir.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
85
Advertorial
PROJE
marka
GUARDIAN GLASS, YDA CENTER’I IŞIKLA BULUŞTURUYOR SUNGUARD® ÜRÜNLERİYLE GÜNEŞ KONTROLÜNÜN YANI SIRA, SUNDUĞU ŞEFFAFLIK İLE KONUTLARA VE İŞ ALANLARINA FERAHLIK KAZANDIRAN GUARDIAN GLASS, MODERN BİR MİMARİ BAKIŞ AÇISIYLA BAŞKENTİN KALBİNDE YÜKSELEN YDA CENTER’IN CEPHELERİNİ ŞEKİLLENDİRİYOR.
Y 86
Mart 2018, 39. Sayı
DA Group girişimiyle Ankara’da inşa edilen ve Yazgan Tasarım Mimarlık tasarımı etkileyici formu ile dikkat çeken YDA Center, projede kullanılan Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26 ürünleriyle cephe tasarımına yeni bir soluk getiriyor. Guardian Glass tarafından geliştirilen ve pek çok ikonik binaya biçim veren ürünler, güneş kontrolünü ve ısı yalıtımını tek bir kaplama üzerinde buluşturarak camın çevreyle eşsiz uyumunu pekiştiriyor.
yaşam alanları sunacak. Sadece bir iş merkezi değil, mekansal, görsel ve sosyal anlamda yılın her günü yaşayacak kentsel bir mimari ortaya koymayı hedefleyen YDA Center projesinde kullanılan, renk ve yansıma derecesi bakımından bol çeşit ve seçici kombinasyon kaplamaları sunan SunGuard® High Performance serisinin temperlenebilir, bükülebilir ve kaplamasında seramik baskı yapılabilir ürünleri, kullanıcıyı üstün netlikle buluşturarak projede yaratılan canlı kent dokusunu iç mekanlara taşıyor.
SunGuard® ürünleriyle güneş kontrolünün yanı sıra, sunduğu şeffaflık ile konutlara ve iş alanlarına ferahlık kazandıran Guardian Glass, modern bir mimari bakış açısıyla başkentin kalbinde yükselen YDA Center’ın cephelerini şekillendiriyor. Minimum güneş enerjisi ve maksimum görünür ışık geçirgenliği özellikleriyle dikkat çeken Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26 ürünleri güneş kontrolü ve ısı yalıtımını tek bir kaplama üzerinde buluşturarak yapının kullanıcılarına ışıkla dolu
Yüksek derecedeki şeffaflığın yol açtığı ısı ve mor ötesi ışık artışını engelleyen SunGuard® çağdaş güneş kontrol camları serisinden Guardian SunGuard® HP Neutral 50/32 ve Guardian SunGuard® HP Silver 35/26, yansıtılmış ve geçirilmiş ışıkta homojen renk elde edimi sağlarken, lamine güvenlik camı üzerinde mevcut bulunabiliyor ya da sonradan lamine edilebiliyor. Tempersiz ve temperli versiyonu için tek ürün avantajı ile öne çıkan bu ürünler aynı zamanda tam ya da kısmi olarak temperlenebiliyor veya bombelenebiliyor.q
SunGuard HP ®
Silver 35/26 SunGuard HP SunGuard HP Silver 35/26 Güneş kontrolü ve ısı yalıtım tek bir kaplama üzerinde. Silver 35/26 ®
®
Bugünün mimarisi cömert cam kullanımı ile dikkat çekmektedir. Işıkla doldurulmuş ev ve ofisler, hayat kalitemiz içerisinde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, yüksek derecedeki şeffaflık, aynı zamanda ısı ve mor ötesi ışığın artışına da yol açmaktadır. SunGuard ® gibi çağdaş güneş kontrol camları hemen tüm uygulamalarda maksimum görünür ışık geçirgenliğine Bugünün mimarisi cömert cam kullanımı ile dikkat çekmektedir. Işıkla doldurulmuş ev ve ofisler, hayat kaliteizin verirken, istenmeyen güneş enerjisi kazancını da azaltmaktadır. miz içerisinde önemli bir rol oynamaktadır. Ancak, yüksek derecedeki şeffaflık, aynı zamanda ısı ve mor ötesi ışığın artışına da yol açmaktadır. Bugünün mimarisi cömert camışıkta kullanımı ile dikkat • Yansıtılmış ve geçirilmiş homojen renk çekmektedir. Işıkla doldurulmuş ev ve ofisler, hayat kalite® SunGuard gibi çağdaş güneş kontrol camları hemenyüksek tüm uygulamalarda maksimum ışıkısıgeçirgenliğine miz içerisinde önemlicamı bir rolüzerinde oynamaktadır. Ancak, derecedeki aynıgörünür zamanda ve mor ötesi • Lamine güvenlik mevcut ya da sonradan lamine şeffaflık, edilebilir izin verirken, istenmeyen güneş enerjisi kazancını da azaltmaktadır. ışığın artışına yol açmaktadır. • Tam ya da da kısmi temperlenebilir, bombelenebilir ® SunGuard gibive çağdaş güneş kontrol camları hemen uygulamalarda maksimum görünür ışık geçirgenliğine • Tempersiz temperli versiyonu için tek ürüntüm mevcuttur • Yansıtılmış ve geçirilmiş ışıkta homojen renkda azaltmaktadır. izin verirken, istenmeyen güneş enerjisi kazancını • Onaylanmış emaye* boyalarla serigrafik baskılanabilir • Lamine güvenlik camı üzerinde mevcut ya da sonradan lamine edilebilir • Kenar sıyırma* gerektirmez Tam ya da kısmi temperlenebilir, bombelenebilir •*• Lütfen Yansıtılmış vebilgi geçirilmiş ışıkta homojen renk başvurun ve daha fazla bilgi için GUARDIAN’ı temas edin. ® daha fazla için SunGuard işleme şartnamelerine Tempersiz ve temperli versiyonu için tek mevcuttur •• Lamine güvenlik camı üzerinde mevcut yaürün da sonradan lamine edilebilir Onaylanmış emaye* boyalarla serigrafik baskılanabilir •• Tam ya da kısmi temperlenebilir, bombelenebilir Kenar sıyırma* gerektirmez •• Tempersiz ve temperli versiyonu için tek ürün mevcuttur
Güneş kontrolü ve ısı yalıtım tek bir kaplama üzerinde.
Güneş kontrolü ve ısı yalıtım tek bir kaplama üzerinde.
daha fazlaemaye* bilgi için boyalarla SunGuard ® işleme şartnamelerine başvurun ve daha •* Lütfen Onaylanmış serigrafik baskılanabilir • Kenar sıyırma* gerektirmez Görünür ışık Güneş enerjisi
fazla bilgi için GUARDIAN’ı temas edin.
Toplam
U-değeri (EN 673)
* Lütfen daha fazla bilgi için SunGuard ® işleme şartnamelerine başvurun ve daha fazla bilgi enerji için GUARDIAN’ı temas edin. geç.
Geçirgenlik
İçe yansıtma [%]
Renk Yayınım İndisi
Dışa İçe yansıtma yansıtma Görünür ışık ® Çift cam 6-16-4, Sunguard poz. #2’de [%] [%] [%] Geçirgenlik Dışa İçe yansıtma yansıtma 35 44 23 [%] [%] [%]
Renk Yayınım İndisi Renk Yayınım 99 İndisi
[%]
35
Geçirgenlik
Dışa yansıtma [%]
Görünür ışık 44 23
Çift cam 6-16-4, Sunguard® poz. #2’de
35
44
23
99
99
Direkt Geçirgenlik [%]
24
Dışa yansıtma [%]
Güneş enerjisi 43
[%]
33
Direkt Dışa Soğurma GeçirgenlikGüneş yansıtma enerjisi [%] [%] [%] Direkt Dışa Soğurma Geçirgenlik yansıtma 24 43 33 [%] [%] [%]
24
43
Hava
Soğurma
33
g-değeri [%]
[W/m²K]
Argon 90% [W/m²K]
Hava
Argon
[W/m²K] Hava
Toplam 26geç. enerji
U-değeri (EN 673) 1,4 1,2
g-değeri Toplam [%]geç. enerji
U-değeri (EN 90% 673)
g-değeri 26 [%]
[W/m²K]
[W/m²K] Argon 90% 1,2 [W/m²K]
26
1,4
1,2
1,4
Çift cam 6-16-4, Sunguard® poz. #2’de
E K O L O J İ K YA P I L A R
YERLEŞİMLER DERGİSİ
87
Advertorial
PROJE
marka
YDA CENTER’DA ULAŞIM OTIS ILE SAĞLANIYOR YDA CENTER’DA ÇEVRECİ TÜKETİM ÖZELLİKLERİNE SAHİP, 3,5 METREYİ 4 SANİYEDE KATEDEN, 1600 KG TAŞIMA KAPASİTESİNE SAHİP 12 ADET YÜKSEK KAT ASANSÖR KULLANILIYOR.
A
nkara’nın kalbi Çankaya’da şehrin yeni sembollerinden biri olarak yükselen YDA Center’da bina içi ulaşım, Otis Türkiye’nin ileri teknolojiyle hayata geçirdiği asansör ve yürüyen merdivenleri ile sağlanıyor. 1 saniyede 7 metre kateden ‘Türkiye’nin en hızlı asansörlerini üreten Otis, kullanıcıları varış noktalarına daha hızlı ve konforlu bir şekilde ulaştırıyor. Ofis ve ticari alanlardan oluşan YDA Center, metro istasyonu ile doğrudan bağlantısı olan Ankara’nın tek iş ve yaşam merkezi olma özelliğini taşıyor. Ayrıca projenin güney tarafında, hem ofis kulesindeki kullanıcılara hem de kente hizmet edecek, altı kapalı otopark, üstü ise peyzaj ve yeme-içme alanı olarak kullanılacak bir park alanı da bulunuyor.
88
YDA Center’da ulaşım Otis’in yenilikçi asansör ve yürüyen merdivenleri ile sağlanıyor. YDA Center’da çevreci tüketim özelliklerine sahip, 3,5 metreyi 4 saniyede kateden, 1600 kg taşıma kapasitesine sahip 12 adet yüksek kat asansör kullanılıyor. Dış cephede yarım daire panaromik görüntüye sahip olan bu asansörler, ulaşım esnasında teleferik etkisi yaparak güzel bir şehir manzarası sunuyor. YDA Center’da ayrıca yeni nesil teknolojilerle donatılmış, 2,5 metreyi 1,75 saniyede kateden 1600 kg taşıma kapasitesine sahip 36 adet Gen2 makine dairesiz kayış sistemli asansörler bulunuyor. Her iki blokta da kullanılan CompassPlus sistemi asansör bekleme kuyruklarını yok ederek, bina içi ulaşımı hızlı ve konforlu hale getiriyor. CompassPlus sistemine ilave olarak, Türkiye’de sadece Otis’in benzer projelerde kullandığı 9 asansörü grup prensibiyle ortak olarak çalıştıran özel E2 kumanda sistemi emniyetli ve hızlı ulaşımı garanti ediyor. Sistem dış cephede yer alan 8 adet yürüyen merdivenle destekleniyor. Böylece YDA Center’ın tüm düşey sirkülasyonu, üstün Otis teknolojisiyle yönetiliyor.q
Mart 2018, 39.Sayı
Advertorial
PROJE
marka
YDA CENTER’DA PULVERIZE ÇÖZÜMLER... YDA CENTER MİMARİ PROJESİNDE TERCİH EDİLEN 09030.P7037 KODLU ÜRÜN PULVER CLASS 2 SERİSİNDEN ÜSTÜN DIŞ CEPHE DAYANIMINA SAHİP, STANDART BOYALARA GÖRE DAHA UZUN SÜRE RENK VE PARLAKLIK DAYANIMI GÖSTEREN SUPERDURABLE BİR ÜRÜNDÜR.
P
ulver Toz Boya otomotiv, beyaz eşya, endüstriyel segmentlerde olduğu gibi mimari alanda da yeni ürünler sunmaya devam ediyor. Mimari dış cephe sistemlerinde, özellikle alüminyum profil ve levhalar üzerinde kullanıma uygun yeni projeler geliştiren ve 1988’den bu yana farklı sektörlere ürün sunan Pulver Toz Boya mimari için de faydalı çözümler öneriyor.
90
Mimari projeler üzerinde uzun yıllardır profesyonel bir ekiple hareket eden Pulver, projelerde çözüm ortağı olarak yer alırken, toz boyanın kullanım alanları ile ilgili özellikle mimari ofislere fikir kaynağı oluyor, destek veriyor. 20 yılı aşkın tecrübe ile gökdelen, havalimanı, avm gibi birçok prestijli projede
Pulver Mimari seri toz boyalar kullanılmaya devam ediyor. YDA Center mimari projesinde tercih edilen 09030.P7037 kodlu ürün Pulver Class 2 serisinden üstün dış cephe dayanımına sahip, standart boyalara göre daha uzun süre renk ve parlaklık dayanımı gösteren Superdurable bir üründür. Ürün, alüminyum gibi metal yüzeyler için uygun olup, yapıya gerek estetik görünüm gerekse üstün koruma dayanımı sağlamaktadır. Uygulama şartlarına uygun kaplama yapıldığı takdirde, dış ortam koşullarında 25 yıl üstün dayanım sağlamaktadır. Class 2 seri Superdurable ürünler ile standart ürünlere ait karşılaştırmalı sonuçlar aşağıdaki gibidir:
Boya Tipi
Pulver Class 1 (Durable)
Pulver Class 2 (Superdurable)
Özellik
Standart dayanım
Ultra dayanım
Ürün dayanım sertifikaları
Qualicoat Class 1 GSB Standard
Qualicoat Class 2 GSB Master
İklimlendirme test sonuçları
• 1 yıl Florida dış ortam testi • 1000 saat tuz ve nem dayanımı • Gloss kaybı <%50 • Renk değişikliği: Qualicoat’ta belirtilen limitlerde renk değişikliği
• 3-5 yıl Florida dış ortam testi • 1000 saat tuz ve nem dayanımı • Gloss kaybı <%90 • Renk değişikliği: Qualicoat’ta belirtilen limitlerin < % 50
Proje garanti süresi
10 yıl
25 yıl
Pulver Class 2 seri ürünler, Qualicoat ve GSB gerekliliklerinde belirtilen tüm yüksek iklim dayanım şartlarını sağlamakla birlikte, koruyucu özelliği ile kaplamış olduğu malzemenin dayanım ömrünü de uzatmaktadır. q Mart 2018, 39. Sayı
MERCEK
EDGE YEŞİL BİNA SERTİFİKASI
EDGE İLE HIZLI, KOLAY VE EKONOMİK YEŞİL BİNALAR EDGE (“YÜKSEK VERIMLILIK İÇIN TASARIMDA MÜKEMMELLIK”), DÜNYA BANKASI GRUBU ÜYESI OLAN IFC (ULUSLARARASI FINANS KURUMU) TARAFINDAN ORTAYA ÇIKARILMIŞ GÖNÜLLÜ BIR YEŞIL BINA SERTIFIKA SISTEMI. 130’DAN FAZLA ÜLKEDE GEÇERLI OLAN SISTEM, YAKIN ZAMANDA TÜRKIYE’YE DE GIRDI.
92
B
inaların doğal kaynakların tüketiminden oldukça yüksek bir oranda sorumlu olduğu yapılan birçok araştırma ile artık tartışma götürmez şekilde ortada. Çevre konusunda küresel ölçekte yaşanan sorunlar her sektörde olduğu gibi yapı sektörünün de bazı önlemler alması gerekliliğini ortaya koyuyor. Bu gereklilik yapı sektöründe kaynakların doğru kullanılması amacıyla çevre dostu binaların yapılması fikrinin yaygınlaşmasına neden oluyor. Çevre dostu bina yapımına ilgi giderek artarken yeşil bina olarak tabir edilen çevreci binalar da dünya genelinde hızla yaygınlaşıyor. Tüm dünyada belli standartlar ile sertifikanlandırılan yeşil binalar, yapı sektöründe daha değerli, doğaya saygılı, ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan binalar olarak yeni bir yönelim ve sektör ortaya çıkarmış durumda... Mart 2018, 39.Sayı
93
Dünyada halen en popüler olan ve ülkemizde de en çok kullanılan yeşil bina sertifikalarının LEED, BREEAM ve DGNB olduğu söylenebilir. Yaklaşık son 20 yıldır artan çevre dostu ve enerji tasarrufu sağlayan yeşil bina kavramı ülkemizde de yaklaşık 10 yıldır sektörün gündeminde. Türkiye’de yeşil bina sertifikası süreci Siemens Gebze Fabrikası’nın 2009 yılında LEED Gold Sertifikası almaya hak kazanmasıyla başladı ve bu süreç hızla gelişti. Günümüz itibariyle yaklaşık 250 bina farklı derecelerde LEED sertifikasına sahip. LEED ve BREEAM dışında yakın zamanda EDGE sertifikasını sıklıkla duymaya başladık. Bu sayımızda genel hatlarıyla EDGE Sertifikasını sizler için derledik. EDGE NEDİR? EDGE (“Yüksek Verimlilik İçin Tasarımda Mükemmellik”), Dünya Bankası Grubu üyesi olan IFC (Uluslararası Finans Kurumu) tarafından ortaya çıkarılmış gönüllü bir yeşil bina sertifika sistemi. 130’dan fazla ülkede geçerli olan sistem, yakın zamanda Türkiye’ye de girdi. EDGE, gelişen pazarlar için geliştirilmiş bir yazılım, bir standart ve bir yeşil bina sertifikasyon sistemi. Sertifika sisteminin çıkış noktası yeşil binaların yapılmasını hızlı, kolay ve ekonomik hale getirerek, herkesin yeşil binalara erişimini
sağlamak. EDGE, altı bina tipi için yeşil bina tasarlamaya olanak sunuyor: konutlar, ofisler, hastaneler, oteller, okullar ve perakende binaları (süpermarketler, avmler, depolar, hafif sanayi vb.). EDGE, yeni binalar için olduğu gibi mevcut binalar için de kullanılabilmekte. Yeşil bina yapmayı erişilebilir kılmak amacıyla EDGE, yalnızca enerji, su ve malzemelerdeki gömülü enerji kriterlerinde verimliliğe bakmakta. Sertifikaya hak kazanılması için bu üç parametreden de %20 verimlilik sağlamış olmak gerekiyor. Bu özelliğiyle EDGE puan bazlı diğer sertifika sistemlerinden ayrışmakta ve sayısal bir yönteme dayanan ölçülebilir bir çerçeve sunmakta. EDGE, yeni nesil binaların karbon salınımını azaltırken, aynı zamanda daha kârlı da olabileceğini kanıtlamakta. Kaynak verimliliklerinin hesaplanması için yeşil bina tasarlamayı kolaylaştıran ve finansal planlamaya da olanak sunan ücretsiz ve www.edgebuildings.com’dan çevirimiçi olarak erişilebilen EDGE Yazılımı’ndan faydalanılmakta. Yazılım, yerel iklim ve yönetmelik verileriyle donatılmış. Basit görünen bir kullanıcı arayüzüyle binanın kaynak verimliliğinin nasıl arttırabileceği ve bu iyileştirmelerin yatırım maliyeti ile geri ödeme süreleri birkaç tıklamayla görülebilmekte. Böylece, tasarlanmakta olan bina çok hızlı bir şekilde yatırımcının bütçesine uygun olarak yeşil binaya dönüştürülebilmekte. Arayüz, tasarım E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MERCEK
EDGE YEŞİL BİNA SERTİFİKASI
94 94
PROJELERE DOĞRU SERTİFİKASYON SİSTEMİNİN SEÇİLMESİ BİRÇOK FAKTÖRE BAĞLIDIR. EDGE, REKABET AVANTAJI SAĞLAMAK İÇİN DEĞİL, YEŞİL BİNA SAYISINI ARTTIRMAYA YARDIMCI OLMAK İÇİN TASARLANMIŞ BİR SİSTEMDİR. bütünlüğünden ödün vermeden, binanın gelecektekteki performasının kolayca modellenmesine olanak vemekte. EDGE bir projenin yaşam ömrünün tüm aşamalarında kullanılabilmekte – tasarımın ortaya çıktığı belirleyici andan sahadaki karar alma sürecine kadar-. EDGE Sertifika sağlayıcıları Türkiye’de GBCI ve SGS-thinkstep. Yeşil binasına EDGE Sertifikası almak isteyen bir firmanın bu iki kurumdan birini seçmesi gerekmekte. Sertifikaya hak kazanmanın değerlendirildiği denetim süreçleri EDGE Yazılım’ı üzerinden yürütülmekte ve EDGE Denetçileri’nin saha denetimleri ile pekiştirilmekte. Sertifika veren kurumlar, EDGE Denetçisi’nin değerlendirmesi ışığında sertifikayı düzenlemekte. EDGE, yeşil bina uygulamalarının yaygınlaşabilmesi için sektörde konuya hakim profesyoMart 2018, 39.Sayı
nellerin artmasının önemini farkederek, EDGE Uzmanı programını ortaya çıkarmıştır. EDGE Uzmanı olmak için inşaat sektöründe görev almak, yeşil binalar ve EDGE sistemi hakkında teknik bir eğitim almak ve ardından girilen sınavda başarı göstermek gerekmekte. EDGE Uzmanı, ömür boyu geçerliliği olan bir ünvan ve EDGE Uzmanı’nın, proje ekibinin bir parçası olarak projenin yeşil bina olması için yönlendirebilmesi ve istenirse EDGE sertifika sürecini yürüten ekip üyesi olması öngörülmekte. Bir binanın EDGE’de sertifikalandırılmasının maliyeti diğer sertifikasyon sistemlerinin çok altında. Evler ve apartmanlar söz konusu olduğunda, birim başına maliyet genellikle sadece birkaç yüz dolar civarında olmakta. Sertifikaya sahip olmak sadece birkaç hafta sürmekte, yeni bir bina daha inşaatı tamamlanmadan EDGE sertifikalı olarak tanıtılabil-
mekte. Sertifika alan proje EDGE’in küresel platformunda bir proje incelemesiyle belgelenir ve bu projeye sosyal medyada yer verilir. Ayrıca projenin pazarlama faaliyetlerinde kullanılmak üzere EDGE logosu ve marka kullanım kılavuzu teslim edilir. Projelere doğru sertifikasyon sisteminin seçilmesi birçok faktöre bağlıdır. EDGE, rekabet avantajı sağlamak için değil, yeşil bina sayısını arttırmaya yardımcı olmak için tasarlanmış bir sistemdir. EDGE rakamlara dayalı, hızlı, yalın ve ekonomik olan bir yaklaşım sunar. EDGE ile ilgili tanıtım ve teknik eğitimler IFC ile anlaşmalı olarak ÇEDBİK (Çevre Dostu Yeşil Binalar Derneği) tarafından sağlanmaktadır.q Detaylı bilgi için edge@cedbik.org
95 95 95
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
Greenox Urban Residence
GREENOX ŞEHRİN NEFES ALMASINA YARDIMCI OLACAK
GREENOX URBAN RESIDENCE PROJESI, ULUSLARARASI FINANS KURUMU (IFC) TARAFINDAN BAŞLATILAN EDGE YEŞIL BINA SEKTÖREL GELIŞIM PROGRAMI KAPSAMINDA TÜRKIYE’DE, ÖZEL SEKTÖRDE SEÇILEN TEK PILOT PROJE OLDU.
96
Mart 2018, 39.Sayı
DİKEY ORMAN GREENOX’UN DIŞ CEPHESİNE YERLEŞTİRİLECEK AĞAÇ VE BİTKİLER, ŞEHRİN NEFES ALMASINA YARDIMCI OLACAK. OKSİJEN ÜRETECEK BİTKİ ÖRTÜSÜ, KARBONDİOKSİT VE TOZ PARTİKÜLLERİNİ EMECEK.
D
ünya çapında hızla büyüyen kent nüfusuyla birlikte artan yapılaşmanın yarattığı en büyük sorunların başında, yeşil alanların giderek yok olması, kentlerin her geçen gün daha zor nefes alması, hatta hava kirliliğine yenik düşmesi geliyor. Bu sorunlara çözüm olarak geliştirilen “dikey orman” konsepti, dünyadaki en son trendi temsil eden sürdürülebilir bir mimari örneği. İlki 2014’te Milano’da inşa edilen dikey orman projelerinin ikincisi olan Greenox, hayat ağacını temsil eden cephesi ile Aycan&Feres İş Ortaklığı tarafından geliştirildi. İstanbul Büyükdere Caddesi’ne 420 metre mesafede, 4. Levent’te bulunan Greenox 13 bin metrekare konut, bin metrekareden fazla sosyal tesis ve her daire için otopark alanına sahip 17 katlı bir bina. Proje 170 dairenin yanı sıra, 900 ağaç ve 20 bin’in üzerinde bitkiye ev sahipliği yapıyor. Greenox konsepti, ilk olmanın taşıdığı heyecanı yansıtan, her biri farklı şekilde kendini ifade eden ışık, peyzaj ve sanatın bileşimini ortaya koyuyor. Dikey orman Greenox’un dış cephesine yerleştirilecek ağaç ve bitkiler, şehrin nefes almasına yardımcı olacak. Oksijen üretecek bitki örtüsü, karbondioksit ve toz partiküllerini emecek. Isı ve nem yalıtımı sağlayarak, daha az enerjiyle, binanın yazın daha serin ve kışın daha sıcak olmasını sağlayacak. Dış cephede oluşturulacak zengin bitki örtüsü, bulunduğu bölgedeki biyolojik çeşitliliği artırırken, kanatlı canlılar için de yaşam alanı oluşturacak.
97
Feres Gayrimenkul Yönetim Kurulu Eş Başkanı ve aynı zamanda projenin mimarı olan Salih Çıkman Greenox Urban Residence ismini verdikleri projenin tasarım kararlarını ve yapım sürecini şöyle anlatıyor: Greenox Projesi kentsel dönüşüm kapsamında gerçekleştirilen bir proje. İstanbul Avrupa Yakası’nda Büyükdere Caddesi’ne 400 metre uzaklıkta yer alıyor. Bölgeyi incelediğimizde eskiden Büyükdere Caddesi üzerinde daha çok sanayi yapıları, ilaç fabrikaları ve üretimin olduğu yapılar yer alıyordu. Sonrasında bu alanlar yerini daha çok finans kurumlarının yer aldığı ofis binalarına ve AVM’lere bıraktı. Büyükdere Caddesi’ne baktığımızda iki farklı yüz görüyoruz. Bir yüzünde kentin daha oturmuş, gelişmiş ticari merkezlerin yer aldığı kısım, bir diğer yüzünde ise Kağıthane bölgesinin Büyükdere Caddesi’ne bakan tarafında, gelişmeye açık olan bir dönüşüm alanı görüyoruz. Projeye Greenox Urban Residence adını verdik. Sahip olduğu özellikler nedeniyle alışılmışın dışında bir tasarıma imza attık. Bu anlamda projemizin isminin de farklı olması gerektiğini düşünerek Greenox Urban Residence üzerinde karar kıldık. CANLI BIR ORGANIZMA Bu bölgede dönüşüm adı altında projeler gerçekleştiriyoruz. Tam bu bölgenin merkezinde bir proje hazırladık. Alan açısından çok büyük olmayan, çevre olarak eski binalardan oluşan, yaşantı olarak mahalle E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
Greenox Urban Residence
SÜRDÜRÜLEBİLİR YAPI KAVRAMI DERİNLEMESİNE EĞİLDİĞİMİZ BİR KONU HALİNE GELDİ. YAĞMUR SUYU VE GRİ SU KANALLARIYLA YÜZDE 40 SU TASARRUFU, YÜZDE 70 ATIK SU AZALTIMI SAĞLANIRKEN KULLANILAN SİSTEMLERLE YÜZDE 50 ENERJİ TASARRUFU VE KARBONDİOKSİT SALINIMINDA YÜZDE 33’LÜK BİR DÜŞÜŞ ELDE EDİLDİ.
ölçeğindeki bu bölgede proje hazırlarken projenin hem çevreyi rahatsız etmeyecek hem de bu yere değer katabilecek olmasına dikkat ettik. Tasarım ilkelerimizi belirleyip, buradaki stratejilere göre projeyi var etmeye çalıştık. Çok zeminli kent, insanla etkileşim, kent, insan ve mekan verimliliği ile sürdürülebilir yapı prensipleri Greenox Projesini canlı bir organizmaya dönüştürdü.
98
Orta kısımda yer alan bloklu yapılar ve önünde de Belediye’ye ait kullanılmayan yeşil bir alan bulunuyordu. Parkı da işlevsel olarak kullanılır hale getirerek, mevcut alanı tamamen yeşil alan olarak değerlendirdik. Binayı inşa ederken topoğrafyadan çalmamak adına yukarıya 3 zemin olarak tasarladık. Üstte yeşil alanlı bir teras oluşturduk. Park alanının zenginleşmesiyle birlikte yeşil bir kabuk meydana getirdik. Mevcut bir ağacı metabolize ederek, gövde kısmını karakterize biçimde cepheye oturttuk. Balkonlara yerleştirdiğimiz yeşil saksılarla bir ağaç bir ev temasıyla proje satış aşamasına geçti. Yeşille beraber çevresiyle birlikte yaşayan, su havuzlarının, oturma alanlarının olduğu bir yapı inşa ettik. Çeşitli katmanlardan meydana gelen nitelikli park alanıyla kentte açık bir yeşil alan oluşturduk. Mimari projelerde yeşil temalı projelere oldukça çok rastlıyoruz ancak yapım aşamasında maliyetler ya da işin zorluğundan dolayı bunun uygulanmadığını görüyoruz. Bu proje uygulama dolayısıyla bizim için de ayrıcalık taşıyor. 21.200 bitki çeşidi ve 900 ağacın yer aldığı projede, bu bitkilerin gölgelik oluşturması, rüzgâra direnç, sesi yalıtması gibi detaylar yer alıyor. Bu projenin ağaçlarıyla birlikte çevresindeki oksijeni artırması da ek faydalar arasında yer alıyor. “SÜRDÜRÜLEBILIR YAPI” Sürdürülebilir yapı kavramı derinlemesine eğildiğimiz bir konu haline geldi. Yağmur suyu ve gri su kanallarıyla da yüzde 40 su tasarrufu, yüzde 70 atık su azaltımı sağlanırken kullanılan sistemlerle yüzde 50 enerji tasarrufu ve karbondioksit salınımında yüzde 33’lük bir düşüş elde edildi. Devletten de bu konuda destek alıyoruz çünkü yağmur suyu ve gri su kanallarıyla bir kişinin aylık su faturasını yüzde 77 azaltabiliyorsunuz. Yapının ön tarafında ağaçlardan oluşan bir saksı alanı, üst tarafında yan kısımlarla birlikte yeşil duvarlar oluşturuldu. Ana giriş gövdesinde de parkla birlikte peyzajın devam ettirdiği bir süreklilik sağladık. Ana topoğrafyadan oluşan semt duvarları da aynı şekilde yeşil duvar ve bitkilerle yumuşatarak daha yaşanabilir bir alan haline getirildi. Bu proje Mart 2018, 39.Sayı
SALİH ÇIKMAN Mimar, Mental Design Works Kurucusu
dışıyla çevresine bir etki sunmasının yanı sıra iç yapısıyla da insanların yaşantısını kolaylaştıracak şekilde tasarlandı. Site kavramında genellikle yapıların duvarlarla semtten koptuğunu görüyoruz. Ana kullanıcının sosyalleşme alanlarıyla etkileşimli bir yapı oluşturduk. Geleneksel avlu karakterini buradaki alanların kurgusunda kullandık. Etkileşimli avlu dışarıdaki insanlarla birlikte ortak kullanım alanı haline geldi. Çatı katında ise açık havuz ve bu havuz ile ortak alanların ısınmasını sağlayan ve elektrik üreten otomatik paneller bulunuyor. Çatı katında manzaraya göre konumlandırılmış oturma alanları, yeşil teras alanları ile fitness alanları yer alıyor. Bu yapı insanın bulunduğu her ortamda yenilenmesini sağlayacak mekanlar oluşturmak amacıyla tasarlandı. SÜRDÜRÜLEBILIR EN IYI MIRAS Giderek betonlaşan İstanbul’da, sürdürülebilirlik ilkelerini garanti altına alarak geliştirdiğimiz dikey orman konsepti içerisinde, konfor ile mimariyi harmanlayan, sosyal avlular etrafında yaşayanlarını buluşturan, yaşam kalitelerini yükselten yeni bir dönemin başlangıcına imza atıyoruz. , “Green” ve “Oxygen” kelimelerinin birleşiminden oluşan Greenox ismi; insanın doğaya ve temiz bir havayı birlik içerisinde solumaya olan ihtiyacının residence formatında vücut bulmasını temsil ediyor. AKILCI, SIRA DIŞI, CESUR BIR PROJE Çevreye ve yeşil yaşama verdiği önemi, mimarisinde dikey orman konsepti ile farklı bir boyuta taşıyan Greenox Urban Residence’ın
99
biyoekolojik gelişimi sağlayacak cephesi, inşaat tekniği açısından yenilikçi uygulamaları, binada yaşamsal harcamaları en aza indirecek tasarruf sağlayan sistemleri, yaşayanların arasındaki paylaşımı artırmak üzere geliştirilen sosyal platform uygulaması ve sürdürülebilir çevreciliği, projeyi sıra dışı, akılcı ve iddialı kılıyor. Her yıl binlerce binanın eklendiği, giderek betonlaşan İstanbul’da, kentsel dönüşümü yeşil dönüşüm olarak geliştiren Greenox Projesi’ nin İstanbul için büyük bir fırsat olduğunu düşünüyorum. LEED GOLD ADAYI Yan cephelerinde 56 ve 53 metre yüksekliğindeki yeşil duvar uygulamaları ile Avrupa’nın en yüksek dikey yeşil duvarlarına da ev sahipliği yapan Greenox Urban Residence projesi LEED Gold adayı. Ayrıca İstanbul’da ve ülkemizde, tüm kent peyzajlarını etkileyecek bir dönüşüm sürecini de başlatacak olan Türkiye’nin ilk ve tek dikey ormanı Greenox, Türk gayrimenkul sektörünün prestijli yarışmalarından Sign of the City Awards’de “En Yeşil Bina” kategorisinin kazananı oldu. Greenox Urban Residence projesi, Uluslararası Finans Kurumu (IFC) tarafından başlatılan EDGE Yeşil Bina Sektörel Gelişim Programı kapsamında Türkiye’de, özel sektörde seçilen tek pilot proje oldu.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
PROJE
marka Advertorial
INSULA İLE YAPILARDA ÇOK FONKSİYONLU YALITIM ÇÖZÜMLERİ INSULA ÜRÜNLERİNDE, ANA HAM MADDE OLARAK ATIK CAMLARIN GERİ DÖNÜŞTÜRÜLMESİYLE ELDE EDİLEN CAM KÜRECİKLER KULLANILMAKTADIR. ANA HAM MADDE OLAN CAM KÜRECİKLERE EKLENEN ÖZEL FORMÜLLÜ İÇERİKLE, YÜKSEK MUKAVEMETLİ VE PERFORMANSLI YALITIM SIVASI INSULA ELDE EDİLMEKTEDİR.
I
100
NSULA NEDIR? Insula; Türk mühendislerce, genleştirilmiş geri dönüşümlü cam ile formülize edilmiş, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik açısından “Yeşil Bina” sertifikalarına önemli ölçüde katkı sağlayan, yenilikçi, ekolojik ve inorganik ısı, yangın, nem yalıtım malzemesidir. Merkez ofisi İstanbul Üsküdar’da bulunan Insula, 6 yıl süren Ar-Ge sürecinin ardından yapı-inşaat sektörünün başlıca sorunlarından olan; ısı, yangın, ses ve nem yalıtımı konularına çözüm geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Tamamen ülkemizde geliştirilen ve üretilen Insula ürünleri, bugün için “Dış Cephe”, “İç Cephe” ve “Zemin” olmak üzere üç ayrı çözümden oluşan bir ürün yelpazesine sahiptir. Insula ürünlerinde, ana ham madde olarak atık camların geri dönüştürülmesiyle elde edilen cam kürecikler kullanılmaktadır. Ana ham madde olan cam küreciklere eklenen özel formüllü içerikle, yüksek mukavemetli ve performanslı yalıtım sıvası INSULA elde edilmektedir. Söz konusu formüller ile üretilen Insula ürünleri, başta ısı yalıtımı olmak üzere, yangın ve ses yalıtımını en yüksek performansla gerçekleştirmektedir. Ek olarak nem ve küf oluşumunu etkin bir şekilde önleyerek müşterilerine tek bir ürünle birçok çözümü bir arada sunmaktadır. Enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik açısından “Yeşil Bina” sertifikalarına (EDGE, LEED, BREEAM vb.) önemli ölçüde katkı sağlayan inorganik bir yalıtım malzemesidir.
Mart 2018, 39.Sayı
INSULA ÜRÜNLERİ TÜRK MÜHENDİSLER TARAFINDAN GELİŞTİRİLMİŞ OLUP, TÜM HAKLARI INSULA MARKASINA AİT OLAN FORMÜLLER İÇERMEKTEDİR.
Insula ürünleri Türk mühendisler tarafından geliştirilmiş olup, tüm hakları Insula markasına ait olan formüller içermektedir. ISI YALITIMIÇok düşük ısıl iletkenlik katsayısı
ʎ=0,044 W/mK) sayesinde iç ve dış cephe
uygulamalarında tüm iklim şartlarında enerji sarfiyatlarını minimum seviyelere indirir. Yüksek enerji tasarrufu sağlar. YANGIN YALITIMI Çok düşük ısıl iletkenlik katsayısı T1 ve A1 sınıfı yangın direnci ile olası yangın durumunda 3 yönden etkili olur. 1-Yangın esnasında alevi yürütmeme özelliği sayesinde yangını oluştuğu bölgeye hapseder, diğer bölümlere yayılmasına veya etkilemesine izin vermez. 2-Yangın esnasında düşük ısıl iletkenlik katsayısının avantajı ile yangının taşıyıcı sistemi etkilemesini engeller. Yangın sonrası gerekli dekoratif/teknik tamirlerin yapılmasıyla bina kullanımına devam edilebilir. 3-Yangın esnasında zehirli gaz salınımı yapmaz.
da olmasından dolayı içinde bakteri üremesine izin vermez. İçerdiği cam küreciklerin doğal yapısından ötürü antibakteriyel ve antialerjik özellik gösterir. SU İTİCİLİK ( HİDROFOBİ ) Uygulandığı yüzeylerde su ile temas durumunda reaksiyona girmez, yapısı bozulmaz, gözenekli yapısı sayesinde hızla kuruyarak orjinal nem oranına geri döner (%8). MUKAVEMET Prizini tamamlayan Insula, iç ve dış cephelerde yüksek mukavemet ve darbelere dayanıklılık özelliğine sahiptir.
ELEKTROSTATİK DİRENÇ Cam, sahip olduğu fiziksel ve kimyasal yapısı ile elektriği yalıtan bir malzemedir. Bu nedenle Insula, içeriğindeki cam kürecikler sayesinde uygulandığı yüzeylerde havanın elektrik ile yüklü olduğu zamanlarda, statik elektrik birikimlerini engeller. YEŞİL BİNA SERTİFİKASYONU Insula, cam bazlı ham maddesinin geri dönüşümünden sağlanması ve ekolojik yapısı nedeniyle, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik açısından Yeşil Bina sertifikalarına önemli ölçüde katkı sağlayan bir malzemedir. ( LEED, BREEAM ) HIZLI KURUMA Insula, 12 saat içinde (20 C0, %50 bağıl nem) ön kurumasını tamamlayarak; saten sıva, dekoratif sıva ve boya gibi sonraki aşamalarda ilerlenmesine imkan sağlar.q
SES YALITIMI Ses yalıtımı uygulamalarında, mimari ve malzeme detayına göre hesaplanacak kalınlıklarda yapı malzemeleri üzerinde 14dB’e kadar ses yalıtımına katkı sağlanabilmektedir. Boşluklu yapısı sayesinde ortamdaki sesi emerek akustik katkı sağlar. NEFES ALMA / NEM, KÜF VE BAKTERİ OLUŞUMU Yüksek hava geçirgenliği sayesinde, iç cephelerde nem oluşumunu engelleyerek buna bağlı küf ve pis koku problemlerini ortadan kaldırır. Gaz salınımı yapmaz. Tamamen inorganik yapıE K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
101
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
102
Mart 2018, 39.Sayı
Sponsorluğunda hazırlanmıştır.
- Berivan Eren
YAŞANABİLİR MİMARİNİN AZAMİ EŞİĞİ
YEŞIL ÇATILAR YEŞİL VE AÇIK ALANLARIN GİTTİKÇE AZALDIĞI KENT ORTAMINDA ŞEHİR HALKININ YEŞİL ALANLARA OLAN İHTİYACI, PLANLANMIŞ ÇATI VE TERAS BAHÇELERİ İLE BELLİ BİR ORANDA KARŞILANABİLİR. ÇATI VE TERAS BAHÇELERİ KENT İÇİNDE YARATTIKLARI SAĞLIKLI VE KALİTELİ KENTSEL ÇEVRELER NEDENİYLE YAŞAMSAL ÖNEME SAHİPTİRLER.
T
arihsel süreç içinde iklimin, coğrafyanın ve kültürün etkileri zengin ve sürdürülebilir mimari yaratmaya yardım etmiştir. Fakat günümüzde mimari tasarımdaki baskın güç,teknolojik gelişmeler ve bunun yarattığı etkilerdir. Yapılar kaynakların kullanımı ile inşa edilirken çevreye yüksek oranda etki ederler. Şehirlerdeki ısı adaları, binlerce insanı öldürebilecek ısı dalgaları tahminleri ile beraber gelen iklim değişimi ile daha da kötü hale gelmektedir. Büyük oranda enerji tüketimi ve çevre kirliliği sonuçlarının ortada olduğu günümüzde bu sorunlar geniş alanlara yayılmaktadır.
103
Yeşil ve açık alanların gittikçe azaldığı kent ortamında şehir halkının yeşil alanlara olan ihtiyacı, planlanmış çatı ve teras bahçeleri ile belli bir oranda karşılanabilir. Çatı ve teras bahçeleri kent içinde yarattıkları sağlıklı ve kaliteli kentsel çevreler nedeniyle yaşamsal öneme sahiptirler. Geçmişten günümüze insanlar gerek ekolojik gerekse estetik amaçlarla çatı ve teras bahçelerini tasarlamış ve kullanmışlardır. Dünya üzerinde pek çok ülke kontrolsüz kentleşme ve yok olan habitat sorununa; ekolojik şehirler yaratarak, yeşili ve botaniği imar planlarında kullanarak çözüm bulmuş, tercihinin de ötesinde bir kent politikası olarak benimsemişlerdir. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
Konsept olarak moderniteye kadar coğrafi ve iklimsel etkenler tarafından şekillendirilen çatılar, yapım teknikleri ve malzemeye göre çeşitlilikler gösterirken, günümüzde yaygınlaşan enerji etkin binalarda, yapı kabuğunun enerji etkinliğine katkıda bulunan bir bileşeni olarak düşünülmektedir.
104
ŞEHİRDEKİ YAŞAMSAL RENKLİLİĞİ ARTTIRMANIN ÇABASI OLAN YEŞİL ÇATILAR BUGÜN DEĞERLENDİRİLEBİLİR DOĞAL BOŞLUKLAR OLARAK BELKİ DE HİÇ OLMADIĞI KADAR ÖNEMLİ HALE GELMİŞTİR.
Şehirdeki yaşamsal renkliliği arttırmanın çabası olan yeşil çatılar bugün değerlendirilebilir doğal boşluklar olarak belki de hiç olmadığı kadar önemli hale gelmiştir. Gelecek nesillere bırakılacak nadir doğal alanlardan olan yeşil çatılar, bazı uzmanlara göre kentlinin yeni vahası olmaya aday gösterilmektedir. Bu sebeple yeni olanakların geliştirilerek korunması gereken bu boşluklar çağdaş mimarinin de en önemli görevleri arasında yer almakta, özellikle yoğun yapılaşma alanlarında kaybedilen yeşilin mikro klimaya yaptığı olumsuz etkileri dengelemek için ve küresel ısınmaya karşı alınabilecek etkili önlemlerden biri olarak yeşil çatılar güçlü bir yöntemdir. Çevre dostu çatılarda iki önemli unsur olan fotovoltaik sistemler ve yeşil çatılar birlikte kullanıldığında ise birbirlerinin etkinliklerini arttırmada karşılıklı faydalar sağlamaktadırlar. Çim kaplı çatılar yüzyıllar boyunca, İskandinavya, Kanada ve İzlanda gibi kuzey ülkeleri tarafından aşırı soğuklardan korunmak amacıyla inşa edilmiştir. Buna benzer olarak Tanzanya’nın yerli kabileleri de kavurucu sıcaktan korumak amacıyla kulübelerinin üzerini toprakla kaplamışlardır. Avrupa genelinde bu tür toprak çatılar, yalıtım etkilerinden dolayı gerek duyulan yapılarda sıklıkla kullanılmıştır. 1860 yılında, çim kaplı çatılar Münih’teki Yapı İnşa Bölümü’nün başkanı Eduard Rüber tarafından, bugün yeşil çatı savunucuları ile benzer argümanlar kullanılarak çoğaltılmıştır. 19. yüzyılın sonlarında modernist hareket ile birlikte çatı bahçeleri de Rönesansı yaşamış, bu dönemde yaşanan teras çatı teknolojisindeki gelişmeler, “ışık, hava ve güneş” ihtiyacı için çatı bahçeleri ve teraslar inşa edilmesi
Mart 2018, 39.Sayı
105
İLK ÇATI BAHÇESİ FİKRİ, M.Ö. 2000 YILINDA KURULAN VE ŞU ANDA IRAK OLARAK BİLİNEN ANTIK SÜMER ŞEHİRLERİNDEN UR’UN BÜYÜK ZIGGURAT VE MABETLERİNDEN ORTAYA ÇIKMIŞTIR. fikrini tetiklemiştir. 1930 yılında, Alman peyzaj mimarı Harry Maasz insanların çatılardaki bahçelerin birinden diğerine geçebildiği, çatıların bir bütün olarak kentin üzerini bir bitki cenneti olarak kapladığı bir şehir kehanetinde bulunmuştur. Bu hareketin beyni olarak Le Corbusier, teras çatıların zaferini cesurca beyan etmiş ve modern mimarideki 5 elemandan birini çatı bahçeleri olarak kabul etmiştir. İlk çatı bahçesi fikri, M.Ö. 2000 yılında kurulan ve şu anda Irak olarak bilinen antik Sümer şehirlerinden Ur’un büyük ziggurat ve mabetlerinden ortaya çıkmıştır. Mezopotamya’da “Ziggurat Formu” adı verilen bu suni tepeler, Orta Asya’da, yüksek tepelerde dua eden Sümerlerin, düzlük olan Mezopotamya’da geliştirdikleri bir formdur. Asma bahçeleri fikri de esas itibariyle bu Ziggurat formundan gelişmiştir. Osmundson’a (1979) göre; gerçek teras bahçesi, 1500 yıl sonra, bugün dünyanın yedinci harikası olarak bilinen, Kral
Nebuchaddnezzar’ın başkentinde karısı Semiramis için inşa ettirdiği Babil’in Asma Bahçeleri ile gerçekleştirilmiştir. 1867 Paris Dünya Sergisi çatı peyzajı tasarımında bir dönüm noktası olmuştur, CarI Rabitz adlı bir yapımcı Berlin’deki evinin üstüne düşündüğü çatı bahçesinin alçıdan bir modelini bu vesileyle sergilemiş ve büyük yankılar uyandırmıştı. Corbusier, yüksek binaların hemen yakınlarında dinlenme için daha çok açık alana imkân verdiklerini ve ayrıca düz çatıların bahçe gibi kullanılabilmelerine olanak tanıdıkları şeklindeki görüşü ile çatı peyzajının gelişimine katkıda bulunmuştur. Sonraki dönemde ise çatı bahçeleri hem estetik, hem de fonksiyonel özelliklerinden dolayı sürdürülebilir mimarlık ve ekolojik tasarımlar altında çokça tercih edilmeye başlanmıştır. Avrupa kaynaklı modern hareketten bağımsız olarak çatı peyzajının, tasarımın ayrılmaz bir parçası olarak gelişiminin gerçek öncüsü ise F.L. Wright’tir. Onun, sarılıcı bitkilerle yuE K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
muşatılmış balkon çizgileri modem tasarımların en moda motifi haline gelmiştir. Babil’in Asma Bahçeleri’nin yapımından 2500 sene sonra, hakiki anlamda çatı bahçesi ilk defa 1959 senesinde Kaiser Endüstrileri Şirketi tarafından Oakland, Kaliforniya’da yapılmıştır. Caddeden 6 kat yukarıda ve 12 dönümlük bir alanda kurulmuş olan bu bahçe, Babil’dekine benzer biçimde bitkiler için gelişme ortamının doğrudan doğruya çatıya oturması, caddeden tamamiyle bağımsız olması ve tek bir geniş alanda devamlı bir düzenleme oluşturması gibi özellikleriyle bilinmektedir. Yeşil çatılar, 20’inci yüzyılın başlarında birçok binada uygulanmış olsa da teknolojik olarak geliştirilip modern binalarda etkin kullanımı 1960’larda Almanya’da başlamıştır. Günümüzde, Avrupa ve Amerika başta olmak üzere tüm dünyada popüler hale gelen yeşil çatı uygulamalarının öncüsü olan Almanya’da 106
Mart 2018, 39.Sayı
YEŞIL ÇATILAR, 20’İNCİ YÜZYILIN BAŞLARINDA BİRÇOK BİNADA UYGULANMIŞ OLSA DA TEKNOLOJİK OLARAK GELİŞTİRİLİP MODERN BİNALARDA ETKİN KULLANIMI 1960’LARDA ALMANYA’DA BAŞLAMIŞTIR. çatıların yaklaşık %10’unun yeşil çatı olduğu tahmin edilmektedir. Fransa’da, ticari binaların çatılarının belirli bir kısmına bahçe ya da güneş paneli kurulması zorunluluk haline getirilirken, Japonya günümüzde yeşil çatı teknolojisinin merkezi olmuştur. Tokyo, tüm yeni inşaatların en az % 20’sinin çatılarının zorunlu olarak yeşil çatı hale getirildiği ilk şehirdir. Türkiye’de ise, 1988 yılında İstanbul Belediyesi tarafından yapılmış olan Küçükçiftlik Otoparkı’nın çatısı ilk uygulamalardandır. 1986 yılından itibaren yapılmış olan turizm yatırımlarında Bitkilendirilmiş Çatılar birçok projede kullanılmıştır YEŞİL ÇATILAR VE AVANTAJLARI Yeşil çatı sistemleri yapıya getirdiği ekonomik ve ekolojik avantajları sayesinde
enerji etkin yapı tasarımına önemli ölçüde katkıda bulunur. Yeşil çatılar, birçok kamusal, özel ve tasarıma dayalı fayda sunar. Yeşil çatılar, kentleşmenin bazı olumsuz etkilerini azaltıp, çeşitli bitkilerin ve omurgasızların yetiştirilmesine yardımcı olur ve farklı bitki ve hayvan türleri için yaşam alanları oluştururlar. Barker’a (1997) göre eğer yeterince yeşil çatı oluşturulursa, bu çatılar yeşil bir koridor görevi görüp bir vahşi yasam hareketine de olanak tanırlar. Faydaları ekolojik açıdan sıralamak gerekirse; Binanın enerji performansını artırması, havadan savrulan partiküllerin filtre edilmesi (toz tutuculuğu), sera gazları ve ağır metallere etkisi, habitat ve biyo-çeşitliliğin korunması, yağmur suyu yönetimi, hava kalitesini iyileştirme, karbon salımını azaltma, kentsel ısı adası etkisini azaltma, gürültü etkisini azaltma, Kentsel tarım alanı yaratma…
Ekonomik anlamda katkılarında ise; çatı ömrünü uzatıcı etkisi, yalıtım ve enerji verimliliği ilk sıralarda yer alıyor. Dünya üzerindeki biyolojik çeşitliliğin ve kentsel tarımın artmasına katkıda bulunur. Tasarım ve estetik zenginliği yüksek, yeşil ile bütünleşmiş mimari konseptler oluşturur. Yapıyı U.V. ışınlarından, çatıyı ve taşıyıcı konstrüksiyonu mekanik hasarlardan korur. Yapının yangın korunumunu yeşil alanlar ile en üst düzeyde sağlar. Bitkilendirilmiş çatılar ile gün içinde toplanan enerjinin büyük bir bölümü toprak ve bitki içinde tutularak, gün batımı saatlerinde dışa yansımaları önlenebilir. Kamu yararı bakımından bu çatılar; Kentsel yeşilleşme, yapılı çevrenin güzelleştirilmesi ve yatırım fırsatının arttırılması için kolay ve etkili bir strateji olarak teşvik edilmiştir. Bir binada çatı bahçesinin yapılacağına binanın projelendirme aşamasında karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü binanın bulunduğu yerin mikroklimatik koşulları, binanın çatı alanı ve binanın niteliği (otel, ofis, konut v.s.) gibi özellikler, tasarım aşamasında tasarımcıyı yönlendirecek ve tasarımcının, çatının teras mı yoksa eğimli mi olması gerektiğine karar vermesine yardımcı olacaktır. Çatı bahçesi yapılacak binanın çatı tipleri uygulanacak sistemler açısından önem taşımaktadır. Genellikle normal bir kırma çatı, düz bir çatı ve eğimli bir çatıda çatı bahçesi tasarlanabilir. Ancak %36 eğimi asan alanlarda özel önlemler alınması gerekmektedir. Çatı bahçeleri, genellikle %2 eğimli akıntıya sahip, iyi şekilde yalıtılmış düz çatılara uygulanmaktadır. Çatı bahçelerinin tasarımı yapılırken bölgenin makro ve mikro iklim koşulları ( güneş, yağmur, rüzgar, sıcaklık ), çatı bahçesinin bakacağı cephe ( kuzey, güney, doğu, batı ) ve çatı bahçesinin fonksiyonu ve işlevi, çatı bahçesinin kullanım yoğunlukları dikkate alınmalıdır. Çatı bahçelerinde bitkisel tasarım açısından iki türlü bitkilendirme tasarımı söz konusudur. Bitkilendirme biçimleri “Entansif bitkilendirme” ve “Ekstansif bitkilendirme” olarak isimlendirilir. Entansif bitkilendirmelerde çim, yer örtücü, ağaççık ve ağaçlardan oluşan bitkilendirme söz konusudur. Entansif, kelime anlamı olarak yoğun anlamına gelmektedir. Dolayısıyla bu tip bitkilendirmeler, sıklık olarak çok
yoğun olmasa da toprak kalınlığı, kullanılan bitki türleri ya da kullanılan sistemler olarak yoğundurlar. Ekstansif bitkilendirmelerde ise, yalnız bodur çalılar, tek yıllık ya da çok yıllık yabani otlar ve çayır örtüsü kullanılmaktadır. Ekstansif, kelime anlamı olarak seyrek anlamına gelmektedir. Bu tip bitkilendirmeler, genelde alanı tamamen bitkiyle kaplayacak kadar sık bitkilendirmelerdir. Ekstansif bitkilendirme ile oluşturulan çatı bahçeleri dünyada “yeşil çatı” olarak da adlandırılmaktadırlar. Bu tip bitkilendirmeler son dönemde oldukça rağbet görmektedir. Yeşil çatılar, LEED ( Leadership in Energy and Environmental Design) Sertifikası kazanabilmek için binada bulunması gereken önemli bir faktördür. Yeşil çatılar, tasarıma bağlı olarak, LEED bina değerlendirmesi içinde yedi kredi veya daha fazlasını sağlayabilir. Yeşil çatılar bina sahiplerine, farklı kategorilerdeki LEED sertifikasyonlarının üstesinden gelmelerine yardım edebilirler. Herhangi bir yeşil çatı, binanın değerlendirmede puanının artmasını sağlar. Sürdürülebilir bina değerlendirilmesine yönelik çalışmalar, diğer ülkelerde yaygın hale gelmiş, bir takım protokoller düzenlenmiştir. (BRE, BREEAM, GBTool, LEED,...) Amerika’da ve Avrupa’da pek çok ülkede uygulanan bu protokollerde, yeşil çatılar sertifikasyonda puanlamayı yükseltmeleri ve bulundukları çevreye yeniden yeşili ve doğayı kazandırmaları açısından önemlidirler. Yeşil çatılar birçok açıdan sürdürülebilir binalar için birer “ikon” durlar. Binanın çevresel performansını arttırırlar. Çatı ve teras bahçeleri kent içindeki aktif ve pasif yeşil alanların yerini alamaz. Ancak kent içindeki binaların yaşanabilir olmasını sağlayarak aynı zamanda kuşlar ve kelebekler için de bir yaşam ortamı oluştururlar. Çatı ve teras bahçelerini sadece bitkilendirilmiş alanlar olarak kabul etmek doğru değildir. Bina düzeyinden kent düzeyine kadar olan yerleşim alanlarında yer alan çatı ve teras bahçeleri kent ortamında sosyal iletişimin de sağlandığı ortak mekânlardır. Ancak çatı bahçeleri hiçbir zaman bir ormanın ya da doğadaki herhangi bir ekosistemin yerini alamaz. Belirtilerini günümüzde gözlemleyebildiğimiz iklim de-
ğişikliği, dünyada bilimsel bir gerçeklik olarak kabul edilmiştir. Bu açıdan yeşil çatılar ekolojik dengenin sürdürülebilirliği açısından büyük önem kazanmaktadır. Yeşil çatılar, şiddetli yağmur ve sel olayları, yüksek kent sıcaklıkları ve atmosfer kirliliği gibi iklim değişikliğine neden olan olaylar karşısında belli bir ölçüde çözüm sunabilirler.q
KAYNAKLAR - Bitkilendirilmiş Çatılar, Küresel Isınmanın Etkilerini Azaltıyor, http://www.ekoyapidergisi.org/586-bitkilendirilmis-catilar-kureselisinmanin-etkilerini-azaltiyor.html - Bitkilendirilmiş Yeşil Çatı Uygulama Kuralları ve Faydaları, http:// www.ekoyapidergisi.org/2976-bitkilendirilmis-yesil-cati-uygulamakurallari-ve-faydalari.html - Btm ve Bahçe Çatıları, Orkun ÜRKMEZ, : http://www.ekoyapidergisi. org/356-btm-ve-bahce-catilari.html - Çatı Bahçelerinde Bitkisel Düzenleme Esasları, Nizamettin KOÇ, Gül GÜNEŞ, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Peyzaj Mimarlığı Bölümü, Mühendislik Bilimleri Dergisi, Ankara, 1998. - Çatı Bahçelerinin Kent Yaşamına Katkıları, Beste Karakaya ARTİN, Pınar Kısa OVALI, İnönü Üniversitesi Sanat ve Tasarım Dergisi, 2016. - Çatı Bahçelerinin Kent Yaşamındaki Yeri ve Önemi: İstanbul Kentinden Örnekler, Seda İÇMEK, Yıldız AKSOY, 5. Ulusal Çatı & Cephe Sempozyumu, İzmir, 2010. - Çatı Bahçelerinin Tarihsel Gelişim, Mehmet TUNBİŞ, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Dergisi, İstanbul, 1987. - Çevre Dostu Çatılarda Entegre Sistemler, Ayşe MİRAY GEMİ, http:// www.ekoyapidergisi.org/142-cevre-dostu-catilarda-entegre-sistemler. html - Gelecek; Enerji Üreten, Doğaya Uyumlu Yeşil Çatıların Olacak, Adil BAŞTANOĞLU, http://www.ekoyapidergisi.org/3587-gelecek-enerjiureten-dogaya-uyumlu-yesil-catilarin-olacak.html - http://www.kilsanblog.com/yesil-cevreci-ekolojik/yasayan-catilaryesil-catilar-kahverengi-catilar/ - https://greenroofs.org/about-green-roofs/ - Ofis Binalarında Yeşil Çatıların Isıtma ve Soğutma Yüklerine Olan Etkilerinin Analizi, İdil AYÇAM, Mine KINALI, Tesisat Mühendisliği, 2013. - Selda KABULOĞLU KARAOSMAN, Yeşil Çatılar ve Sürdürülebilir Bina Sistemleri Değerlendirmesi, M.S.G.S.Ü. Mimarlık Bölümü, Çevre Çözümlemesi ve Denetimi Bilim Dalı, - Sürdürülebilir Peyzaj Tasarım Aracı Olarak Yeşil Çatılar, Nihan TOHUM, İstanbul Teknik Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Peyzaj Mimarlığı Programı, 2011. - Yapısal Perspektiften Yeşil Çatılar, Gülşen CENGİZ, 7.Ulusal Çatı&Cephe Sempozyumu, İstanbul, 2014. - Yaşayan Çatılar Kent Vahaları, Özlem Bahadır, http://www.ekoyapidergisi.org/138-yasayan-catilar-kent-vahalari.html - Yeşil Çatı Sistemleri ve Çevresel Etkileri, Eyüp Erkul, Yüksek Mimar, Abdullah Sönmez, Yrd. Doç. Dr., Dokuz Eylül Üniversitesi, Mimarlık Bölümü, http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik& DergiSayi=389&RecID=3305 - Yeşil Çatılar, Yaşayan Duvarlar, Gary Grant, http://www.ekoyapide gisi.org/1043-yesil-catilar-yasayan-duvarlar.html E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
107
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
108
WENCHUAN DEPREM MÜZESI AFETİN ŞİDDETİNE KARŞIN ARAZİYE SESSİZ BİR KONUMLANIŞ SAĞLAYAN MÜZE, YEŞİL ÇATISIYLA BİRLİKTE PEYZAJLA BÜTÜNLEŞİYOR. Çin’in Sichuan Eyaleti’nde meydana gelen ve hayatını kaybeden yaklaşık 70.000 kişinin anısına inşa edilen deprem müzesi Tongji Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden Cai Yongjie tarafından tasarlanmış. Wenchuan Deprem Anıtı Müzesi depremden alınan referansla birbirinden kopmuş toprak parçaları ve fay hareketiyle formunu bulmuş. Geniş toprak parçalarının altındaki müze binasına erişim topoğrafyanın yarıklarından sağlanıyor. Mart 2018, 39.Sayı
Çatıları yeşil bitki örtüsüyle örtülen müze bu yeşil çatılarıyla peyzaj ve yapı arasında bütüncül bir tasarım diline sahip. Yeşil manzaranın hakim olduğu tasarımda karşıtlığı ise, kırmızı korten çelikten üretilen cepheler sağlıyor. Müze yeşil çatısının peyzajda sessiz konumlayışıyla dikkat çekmeyen derin bir tasarım anlayışıyla ziyaretçilerini ağırlıyor.q
BECTON DICKINSON KAMPÜS MERKEZI BİNA SINIRLARI ARASINDAKİ KESKİN HATTI BULANIKLAŞTIRAN ‘BÜYÜK ÇİM’ KÖPRÜSÜ. Amerika’da prestijli bir mimarlık ödülü kazanan Becton Dickinson Kampüs Merkezi tıbbi kliniklere ve laboratuarlara hizmet veren araştırma merkezi olarak hizmet veriyor. Mevcut iki temel bina arasında kurulacak olan köprünün site tasarımıyla birlikte sürdürülebilir olması gerekirken, geniş yeşil alanın da varlığına atıfta bulunmalıydı. Tesis, manzarayı, toprağı ve yeşili sürdürülebilirliğe yaklaştıracak temel tasarımın tüm bu değerlere saygı duyacak olan yeşil çatı sistemi ile bağlantı kurmayı hedefliyor. Büyük Çim
adı verilen alandaki yemek, kafe, banka, mağaza gibi serbest zaman mekanları merkez binalar arasında kültürel bir köprü kurarken yeşil çatısı ile de doğayla gerçek bir ekolojik iletişim sağlamakta. Mekanlar ve doğa arasında akıcılığı yakalayan çim çatı sayesinde ortaya çıkan mimari, arazi formuna gizlenerek manzara sayesinde korunabilmekte. Bina sınırları arasındaki keskin hattı bulanıklaştıran ‘Büyük Çim’ köprüsü manzaraya yaslanan sırtsız bir yapı ortaya çıkarmayı başarmış.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
109
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
110
ZOKU BINASI KENTSEL YAŞAMIN İÇİNDE GİZLENEN SERA CENNETİ MIKRO ÖLÇEKTEKİ EKOSİSTEM BİNASININ ÇATISINDA KONUMLANMIŞ.
Amsterdam’ın ana arterinde yer alan ve 1960 yılında ofis binası olarak tasarlanmış olan Metropoolgebouw, ofisler ve perakende mağazalar için bir iş merkezi konumundayken 2013 yılında özel bir otel tarafından devralındı. AKKA Mimarlık tarafından gerçekleştirilen yenileme çalışmalarıyla farklı ve ilham verici bir tasarıma sahip olan yapı 2016 yılında Zoku adıyla otel olarak yeni işlevini kazandı. Green Key Gold Sertifikası sahibi olan otel yapısı Amsterdam’da yaşayanlar için hem ev ve ofisin uzağında hem de yakınında olan konseptiyle melez bir tasarımın ürünü. Zemin ve asma katlarında ticari fonksiyonların yer aldığı bina tümüyle bir ekosistem yapısı. Kentsel havaya sahip bina, sera konseptli çatı bahçesiyle kentsel
Mart 2018, 39.Sayı
manzaraya karşın otelin özgünlüğünü hissettirmekte, ayrıca seralardaki organik sebzeleri de restoranlarında müşterileri için kullanılmakta. Zoku yönetimi, çatı bahçesi tasarımı için De Dakdokters (Rooftop Doktorlar) ile birlikte çalışarak otelin iç tasarımında var olan altıgen şeklini çatıda da uygulamışlar. Yeşil çatıda, altıgen biçimli ahşap döşemelerin yanında su, zemini kaplayan yosun sedumlar ve sarılıcı bitkilerin tırmanacağı tel duvarlar uygulanmış. Halka açık olan yeşil çatı ve teras, kentsel tarım atölyelerine de ev sahipliği yapıyor. Seyahat eden profesyonellere bir cazibe noktası sunan Zoku’nun bu vizyonel tasarımı, en iyi radikal yenileme ödülüne de layık görülmüş.
111
NANYANG TEKNOLOJI ÜNIVERSITESI
PASİF KALMAYI REDDEDEREK YERDEN ÇATIYA KADAR UZANAN YEŞİL PEYZAJ, BULUNDUĞU ORTAMIN DOĞAL YAPISINA UYUM SAĞLAMAK İÇİN TASARLANMIŞ. Singapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi’ nin Sanat, Tasarım ve Medya Okulu, CPG Danışmanları tarafından tasarlanan ve yapıda pasif kalmayı reddeden bir dizi yeşil çatıya ev sahipliği yapıyor. Ormanlık alanda bulunan üniversitenin kıvrımlı ve yeşil çatısı bulunduğu ortamın doğal yapısına uyum sağlamak için tasarlanmış. Okulu çevreleyen peyzajdan çatısına kadar hafifçe yükselen yeşil çatılar erişilebilir yapısıyla; öğrenci, fakülte görevlisi
ve ziyaretçileri için kampüsteki aktif rekreasyonun bir parçası haline gelmiş. Çatılar estetik bir cazibe merkezi olmasının yanı sıra mimari olarak da artı değere sahip. Yeşil çatı sistemi binayı izole ederken yağmur suyu hasadını sağlıyor ve bina sıcaklığını dengeliyor. Binayı araziyle tamamlayan çatılar, yeşil örtüyle kaynaşan kıvrımlı yapısıyla ikonik bir eğitim binası ortaya çıkartmakta.
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
112
VICTORIA DESALINASYON PROJESI VE EKOLOJIK REZERV ALANI ZAMANLA DEĞİŞECEK İKLİM KOŞULLARINA KARŞIN KURULAN REZERV ALANI İNSAN ELİYLE İNŞA EDİLMİŞ PEYZAJIN DOĞAL PEYZAJA YÖNELİMİNİ VE GELİŞMESİNİ PLANLIYOR. Avustralya’daki Victoria Desalinasyon Projesi ve Rezerv Alanı iklim adaptasyonu için kurulmuş bir alt yapı yatırımı. Avustralya tarihinin en büyük yatırımlarından biri olan bu rezerv alanının 26 bin metrekarelik yeşil çatısı projeyi kamufle eden bir yapıya sahip. Aspect Studio’nun peyzaj mimarları tarafından dirençli bir ekoloji sağlamak amacıyla tasarlanmış olan proje, kumul sistemleri bozulmuş toprak, kıyı ve bataklık alanların mozaiği arasındaki ekolojide kurulmuş. Yüksek su tutma kapasitesine sahip çatıdaki toplama yöntemleri sayesinde sürdürülebilir bir kullanım öngörülüyor. Proje nesli tükenmekte olan önemli göçmen kuşların da faunaya geri dönmesini sağlamayı hedefliyor. Çalıların, otların, yer örtücülerin, küçük ağaçların olduğu geniş kum tepelerine sahip aynı zamanda tuzlu sulak alan ile orman kanopisinin dahil olduğu karmaşık ekolojide amaç, zamanla değişen hava koşullarıyla gelişmeye açık alanın inşa edilmiş bir peyzajdan doğal peyzaja yönelimini planlıyor. Desalinasyon: Sudaki mevcut tuzu ve mineralleri arındırarak suyun içme, sulama ve diğer amaçlarla kullanılmasını hedefleyen prosesdir.
Mart 2018, 39.Sayı
Daha yeşil, daha çevreci bir dünya için... BİTKİLENDİRİLMİŞ YEŞİL ÇATILAR
Advertorial
MALZEME
Yöntem
UYGULAMA
BTM’DEN EĞİMLİ YEŞİL ÇATI ÇÖZÜMÜ: BTM OPTİGREEN FKD 58 SD - TYPE P SİSTEM BTM’NİN EĞİMLİ YEŞİL ÇATI ÇÖZÜMÜ: BTM OPTİGREEN FKD 58 SD – TYPE P SİSTEM, EĞİMLİ OTOPARK VE TERAS ÜZERİ YEŞİL ÇATI ALANLARINDA TOPRAK TUTUCU SİSTEM OLARAK TERCİH EDİLİR.
114
Mart 2018, 39.Sayı
BASİT KURULUMU VE KOLAY TEMİZLENEN YÜZEYİ SAYESİNDE HAYATINIZA BÜYÜK KOLAYLIK KAZANDIRIR. ÜSTELİK TÜM BU KONFORU SAĞLARKEN ÇEVRE BİLİNCİYLE HAREKET EDER.
B
TM olarak, bahçe çatılar için 1999 yılında pazara sunduğumuz Botanik serisi bitki köklerine dayanıklı, polimer bitümlü su yalıtım örtülerinin kullanımını 2011 yılından bu güne Alman Optigrun firmasının üst katman bahçe çatı sistemleri ile tamamlayarak; yalıtımdan toprak katmanına kadar tüm detayları bir bütün halinde çözümlüyoruz. BTM Optigreen Sistemleri ürün yelpazemizde EN 13948 / FLL sertifikalı bitümlü örtü botanik PE4 veya standart yalıtım malzemeleri üzerine kök tutucu folyo serimi ile alternatifli olarak yalıtım alanlarını çözümlüyoruz. Projenin yeşil alanlarındaki toprak kalınlığı, bitki yoğunluğu ve bitki çeşidine; alanın düz veya eğimli olmasına göre detaya uygun su tutma özellikli teknik ürünler ile uygulamalarımızda sistem bileşenlerini kullanıyoruz. Kısacası, BTM Optigreen olarak bahçe çatılarda döşeme yüzeyinden toprak katmanına kadar olan tüm uygulama çeşitlerine yönelik ürün grubuna sahibiz. BTM Optigreen Sistemleri, düz ve eğimli bahçe çatı teras alanlarına yönelik, sertifikalı, detaya uygun yalıtım malzemeleri
115
ve üst katman sistem bileşenleri içerir. Kapalı otopark üstü yeşil alanlar, bina kat bahçeleri, balkon ve teraslar ayrıca eğimli (5° - 45° arası betonarme vb.) kabuk sistem üzeri alanlarda yeşil alanlar oluşturma amaçlı kullanılır.
bir sistem olup, sadece en alt noktada parapete desteklenerek yerleştirildiği için yalıtıma zarar verecek herhangi bir ankraj veya bağlantı noktası yoktur. Yerleşimi pratik, uygulaması kolay ve hızlı olup; statiğe minimum yük getirmektedir.q
BTM’den Eğimli Yeşil Çatı Çözümü: BTM Optigreen FKD 58 SD - TYPE P Sistem, eğimli otopark ve teras üzeri yeşil çatı alanlarında toprak tutucu sistem olarak tercih edilir. 15 - 35 derece eğimli otopark veya bina teras üstü yeşil çatı alanlarında, toprak tutucu hücresel bölme olarak kullanılır. Eğimli alanda kullanılacak nem tutucu örtü üzerine birbirine geçmeli sistemde yerleştirilir. Üzerine arada herhangi bir PP filtre kullanılmadan, direkt eğimli bahçe çatı için hafifletilmiş özel karışım toprak serilir ve hücresel dolgu alanları doldurulur. BTM Optigreen FKD 58 SD - TYPE P Sistem, yüksek yoğunluklu Expande Polistrenden imal edilmiş olup, son derce hafiftir. Toprağın kaymasını ve erozyona uğramasını önler, bitkilerin köklerinin daha sağlıklı tutunmasını sağlar. Birbirine geçme E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
ÖNAL YILMAZ
FACILITATOR KURUCUSU
FACILITATOR DAHA İYİ BİNALARIN YAPILMASI İÇİN HİZMET VERECEK... FACILITATOR NELER YAPACAĞI BELLİ OLAN BİR YAPILANMAYDI ASLINDA. GAYRİMENKUL YÖNETİM HİZMETİ, GAYRİMENKUL YÖNETİM DANIŞMANLIĞI, KARMA PROJE DANIŞMANLIĞI, BÜTÜNSEL PROJE GELİŞTİRME SÜREÇLERİNDE YATIRIMCI VE MİMARLARA DANIŞMANLIK HİZMETİ VEREBİLECEK AKABİNDE DE TESİS YÖNETİMİ VE BİNA EKİPLERİNİN EĞİTİLMESİ GİBİ DESTEK HİZMETLER DE VEREBİLECEK BİR ŞİRKET KURDUK. AMACIMIZ; DAHA İYİ BİNALARIN YAPILMASI…
116
Mart 2018, 39.Sayı
Öncelikle sizi biraz tanıyalım Önal Bey? 1993 yılında Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) İnşaat Mühendisliği Bölümü’nden mezun oldum. 1998 yılında İnşaat Yönetimi yüksek lisansını bitirdim. Yine ODTÜ’de doktoraya başladım. Doktoram iki yıl devam ettikten sonra iş hayatının getirdiği dengeler değişince Ankara’dan İstanbul’a taşındım ve doktoramı yarım bırakmak zorunda kaldım. Yaklaşık 6 yıl MESA ve Ural Mühendislik gibi Ankara’nın iyi firmalarında inşaat mühendisliği yaptım. Proje yönetimi konusunda çalışırken tesis ve bina yönetimi kavramlarıyla tanıştım. Bina/Tesis yönetim konularına ilk olarak Amerika menşeili bir yazılımı Türkiye’ye getirerek başladık. Önce yazılım tarafında, binalar yönetilirken bilgisayar destekli sistemler ne katkılar sağlıyor konusu üzerinde çalıştık. Bu yazılımlar ile birlikte Türkiye’de birçok tesisin içine girmeye ve tesisteki sorunları dinlemeye başladık. Daha sonra işin mutfağına yani tesis yönetiminin; temizlik, güvenlik, personel temini vs. gibi hizmetlerin sağlayıcısı pozisyonuna geçtim. Yaklaşık 4,5 yıl bu alanda çalıştım ve 3.500 kişilik bir ekibin yönetimini yürüttüm. Daha sonra hizmet sağlayıcıdan, hizmet alan tarafa geçtim ve bu tarafta AVM yönetimiyle başladım. JLL Türkiye bünyesinde birçok AVM’de hem teslim alma, hem yönetme, hem de tasarım danışmanlığı yapma şansım oldu. Ardından Multi grubunun Forum alışveriş merkezleriyle yolumuz kesişti ve Multi Türkiye’nin yeni yapılanmasında tesisler direktörü olarak 8 AVM’nin başına geçtim, ayrıldığımda 10 AVM olmuştuk. Çok ciddi bir metrekare alanı ve insan ziyaretini yönettik. Bu benim kariyerimdeki en büyük ticari gayrimenkul yönetim işi oldu. Burada çok şey öğrendim ve bildiklerimi de çok iyi şekilde aktararak bir iz bıraktığımı düşünüyorum.
ÖNCELİKLE TERMİNOLOJİLERİ TAM OLARAK YERİNE OTURTMAK GEREKİYOR. TÜRKİYE’DE KAVRAM OLARAK TESİS YÖNETİMİ ZAMAN ZAMAN YANLIŞ KULLANILIYOR AMA YABANCI LİTERATÜRDE BU KAVRAM DAHA İYİ OTURMUŞ DURUMDA. Sonrasında ise Tahincioğlu Holding’in META Gayrimenkul Yönetim şirketinin başına Genel Müdür olarak geçtim. Bu şirket sadece ofis kulelerini yönetecekti. Bir kule ile başlayıp ayrıldığım döneme kadar beş kuleye kadar bu sayı yükseldi. Türkiye’nin en fazla ofis kulesi işleten firması olarak faaliyetlerde bulunduk. Bunlar müşteri ve kiracı portföyü oldukça geniş, ulusal ve uluslararası olarak A+ büyük firmaların kiracı veya malik olarak bulunduğu kulelerdi. Kasım 2017’de de Tahincioğlu Grubu’ndan ayrılarak kendi şirketim olan FACILITATOR’u kurdum. Bu uzun süredir aklımda olan ve adını hiç düşünmeden bulduğum bir işti. Neler yapacağı belli olan bir yapılanmaydı aslında. Gayrimenkul yönetim hizmeti, gayrimenkul yönetim danışmanlığı, karma proje danışmanlığı, bütünsel proje geliştirme süreçlerinde yatırımcı ve mimarlara danışmanlık hizmeti verebilecek akabinde de tesis yönetimi ve bina ekiplerinin eğitilmesi gibi destek hizmetler de verebilecek bir şirket kurduk. Amacımız; daha iyi binaların yapılması… Şu
117
an sektörde iyi binalar yapılıyor, ancak son kullanıcıya en yakın olan ve onları en iyi tanıyanlar olarak iyileştirilecek çok fırsat var, biz bu fırsatlara odaklanıp ülkemiz tasarım ve inşa sektörünün daha iyi binalar üretmesini sağlamaya yönelik kendimize böyle bir yol seçtik. Tesis yönetimi tanımını bir de sizden duymak isteriz? Ne gibi faydalar sağlar, özellikle verimli ve sürdürülebilir binalar anlamında avantajları nelerdir? Öncelikle terminolojileri tam olarak yerine oturtmak gerekiyor. Türkiye’de kavram olarak tesis yönetimi zaman zaman yanlış kullanılıyor ama yabancı literatürde bu kavram daha iyi oturmuş durumda. Yönetim anlayışında üç tane başlık var. Bunlar; varlık yönetimi, gayrimenkul yönetimi, tesis yönetimi. Genelde sektör bu son iki başlığın tümünü tesis yönetimi olarak ifade ediyor. Aslında bu kavram kullanılırken çoğunlukla gayrimenkul yönetimi kavramının içeriği kastediliyor. Burada E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
ÖNAL YILMAZ
FACILITATOR KURUCUSU
üzerinde varlık olarak bakıldığı noktaya varlık yönetimi diyoruz. Onlar da gayrimenkul yöneticilerinden aldıkları verilerle veya gidişata bakarak strateji geliştirirler. Örneğin; kiralanmayan bir alışveriş merkezinin başka bir fonksiyona dönüştürülmesi bir varlık yönetimi konusudur. Değerinin artırılması için stratejiler ve yenilikler belirlemek varlık yönetiminin alanıdır.
aidat faturalama ve tahsilatı ile hukuksal süreçler girdiği zaman işin rengi değişiyor. Bu tanımlardan hareketle özellikle iyi bir ticari gayrimenkulün ancak yönetim modelinin baştan oluşturulduğu ve son kullanıcı odaklı bütünsel tasarım yaklaşımı ile geliştirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Amacımız; mimar ve yatırımcı gruplarına öncelikle bunu elimizden geldiğince anlatmak, proje henüz konsept tasarım aşamasında iken bir gayrimenkul yöneticisinin projenin geliştirildiği masada olmasını sağlatmak yönünde bir gayretimiz var. Çünkü bahsettiğimiz sürdürülebilirlik, enerji yönetimi gibi konuları dahil etmekle birlikte orada hayat başladığında her türlü konuda son kullanıcının ne istediğini, nerelerde şikayetlerde bulunduğunu bilen kişiler bizler oluyoruz. Dolayısıyla bir gayrimenkul yöneticisinin proje tasarım aşamasında masada olması, son kullanıcıyı bu masaya dahil etmekle eşdeğer bir katkı sağlamaktır.
gayrimenkul yöneticisini bulmanın bir hayli zor olması. Tesis yöneticileri işin bir kısmına kadar destek olabiliyorlar ama tabii ki bazı konularda söyleyecek sözü olamayabiliyor. Bizim taraftaki ehil kişinin çok olmaması yanı sıra bazen ehil kişi varken de masada bu talep çok gerçekleşmeyebiliyor. Çünkü ehil biri masada bulunduğunda mimar kendi işine karışılmasından rahatsız olabiliyor veya yatırımcı baştan alınması gereken bazı önlem ve yatırımlara sıcak bakmayabiliyor. Çünkü biz daha konsept aşamasında sürece dahil olduğumuzda; binanın giriş çıkışını, tüm erişimlerini, lobinin boyutuna, asansör holü genişliğinden cephe uygulamalarına kadar birçok konuda değerlendirme yapabiliyoruz. Talebin fazla olmamasının bir diğer nedeni ise; Türkiye’de inşaat işlerinin çok hızlı seyir göstermesi, mimarla birlikte yatırımcının da bunları dinlemeye ve değerlendirmeye çok vakti olmuyor. Çoğunlukla hızlıca konsept proje geliştirerek ruhsatı alma ve başlayıp ilerleme düşüncesi hakim. Bizim karşılaştığımız ve hasta bina diye tanımladığımız sorunlu binaların genel kaynağı bu. Bir mimar doğru bir gayrimenkul yöneticisiyle birlikte bütünsel tasarım sürecine girmek istese bile bazen süreler buna izin vermiyor. Tüm bu sebepler nedeniyle şu anki yapı stoğumuzun durumu ortaya çıkıyor. Birçok durumda da çok iyi bir yapı tasarlanmış olsa bile inşaat sürecindeki uygulama hataları nedeniyle sonuç istenenden uzak olabiliyor. Birçok önemli projede mimar yapım aşamasında projeden elini çekmiş olabiliyor.
Burada tabii ki sorunlarımız da var. Çok iyi yetişmiş, bilgili gayrimenkul yöneticilerimiz pek yok. Çünkü bunun bir okulu yok, tamamen tecrübeyle öğrenilen işler. Mimarların, mühendislerin okulu, literatürü, meslek odası varken bu işin maalesef yok. Sektörün en büyük problemi mimarlara ve yatırımcılara istedikleri rehberliği yapacak
Hem tasarım hem de uygulama hataları nedeniyle 2018 yılında Türkiye inşaat sektöründe olmaması gereken hasta bina sendromlarıyla uğraşıyoruz. Dünyada da trend olan bu konu 10-15 yıldır konuşuluyor. İngiltere, Amerika bu konuda bizden önde olsalar da çok fazla ileride değiller, onları yakalama şansımız halen var.
YEŞİL BİNALAR DAHA ENERJİ VERİMLI OLMASI BU BİNALARIN Türkiye’deGEREKİRKEN; özellikle geliştirilmesi gereken alan Gayrimenkul Yönetimi konusudur. AİDATLARI CEP YAKABİLİYOR. İNSANLAR DOĞAL OLARAK BU DURUMU Tesis yönetimi konusunda belli bir kalite yakalanmış durumda. İşin içine malik,VAR... kiracı, ANLAMLANDIRAMIYOR. BUNUN BİRKAÇ NEDENİ 118
oluşan karışıklığı açıklamak gerekiyor. Bu üst başlıkları doğru anlamakla başlayalım. Tesis yönetimi, bir bina ya da tesisin çalışır durumda taahhüt edilen hizmet seviyelerinin sağlanması adına yapılacak servis sağlayıcılık hizmetleridir. Temizlik, güvenlik, teknik, peyzaj, haşere müdahale, iş güvenliği, otopark-vale yönetimi, binadaki insanlara sunulan çeşitli hizmetlerin yönetimi gibi bir yapısı var. Gayrimenkul yönetiminde ise işin içine kiracı ve malikle olan ilişkiler de giriyor. Prensip olarak tesis yöneticisi, o binadaki gayrimenkul yöneticisine hizmet eder. O da bu yönetimden aldığı hizmet üzerine kiracı ve malik ilişkilerini koyar. Hem onların yönetilmesi, hem de faturalanma, aidat, tahakkuklar, sorun çıkıyorsa icraya kadar olan süreçte tüm bu işlerin idaresi gayrimenkul yönetiminin yapması gereken işlerdir. Tesis yöneticisi bu detaylara kadar girmez. Varlık yönetimi de; mülkün toplam değeri, ileride nasıl değerlendirileceği, farklı kullanımlara açılıp açılamayacağı konularını kapsar. İşin içine finansörler ve bankacılar da girer, yani binaya kağıt Mart 2018, 39.Sayı
BİNANIN DEĞERİ AÇISINDAN, TOPLU YAŞAMA KURALLARINA VE ÇOĞUNLUĞUN TERCİHLERİ İLE AZINLIĞIN HAKLARININ KORUNMASI BAKIMINDAN BİNA YÖNETİMLERİ İÇİN MALİK VE KİRACILAR VELİNİMET MİDİR? SORUSUNUN BU SEKTÖRDE TARTIŞILMAYA BAŞLANACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM...
Gayrimenkul yönetimi kavramı son birkaç senedir daha ciddi olarak gündeme gelmeye başladı çünkü son kullanıcı bilinçlendi. Artık bir mülk alacaksanız, kiralayacaksanız internet araştırmasıyla çok önemli verilere ulaşabiliyorsunuz. Yeşil bina, akıllı bina, LEED sertifikası gibi pazarlama cümleleriyle artık bilinçli müşteriyi inandıramıyorsunuz. Satış söylemleriyle hayata geçiş gerçekleri aynı olmayınca birçok müteahhit bunun sıkıntısını yaşıyor. Yeşil binalar daha enerji verimli olması gerekirken; bu binaların aidatları cep yakabiliyor. İnsanlar doğal olarak bu durumu anlamlandıramıyor. Bunun birkaç nedeni var. Türkiye’de aidat aslında bir geliştirme travmasıdır. Mutlaka geliştirme aşamasında bir şeyler yanlıştır ki aidatlar beklenenden yüksek çıkar. Bir başka sorunumuz da Türkiye’de ortak gider yüksekliğinden kaynaklı olarak bazı binalarda yapılması gereken bakım, onarım harcamaları gerçekleştirilemiyor. Bu da binanın çok hızlı bir şekilde yıpranmasına ve değer kaybetmesine neden oluyor. Biz sektöre baktığımızda iki konuda da kendimize iş görüyoruz: 1. Yüksek aidatlı binalarda sorunun tespit edilmesi, 2.çok düşük aidatlı olan yerlerde bunun da optimize edilerek gerekli bakımların yapılması. Bu sebeple aidat yüksek ya da düşük olması incelenmesi gereken bir konu. Bilinç bazında da gayrimenkul ve tesis yöneticilerine aidatları düşürmeleri ile ilgili baskılara boyun eğmek gibi bir durum söz konusu. Bu arada sektör olarak veri toplayamadığımız için kıyaslama yapamıyoruz. Belirli ölçütteki binaların enerji, ortak aidat giderlerinin ortalamaları nedir? Bir aidat neye göre pahalı veya ucuzdur? Bunu konuşup belirleyecek taban sistemimiz, baz kriterlerimiz yok. Çünkü böyle çalışmalar yapılmıyor. Üniversiteler de bunun eğitimi yok. Mimari ve inşaat tarafındaki bir başka sıkıntımız da Avrupa’da ve İngiltere’de çok önem verilen konu bizde
de çalışılıyor ama sonuç alınamıyor. Bina metrekarelerinin standart olarak hesaplanamaması… Katların kiralanabilir net alanı nedir, brüt alanı nedir biz bunlarda daha sektör olarak mutabık değiliz. Basit gibi gözüküyor ama Avrupa’da ve Amerika’da bununla ilgili inanılmaz bir efor var. Bunları oturtmak için bizden çok öndeler ama bahsettiğim gibi bu veri olmayınca bugün A kulesiyle B kulesini karşılaştıramıyoruz. Geliştirme sektörünün bunu en kısa zamanda standartlaştırmasını umuyoruz. Ülkemizde genellikle bazı şeyler yasalar ve yönetmeliklerle dayatılarak hayata geçiriliyor. Bu konuyla ilgili herhangi bir yasal altyapı var mı? Sistem temel olarak kat mülkiyeti kanununa bağlı çalışıyor. Bizim orada şöyle bir avantajımız var, kat mülkiyeti kanunu birçok platformda eleştirilse de, ‘Yönetim Planı’ olarak adlandırılan ve bir kanunla halledemeyeceğiniz birçok konuyu halleden yasayla bağlayıcılığı güvence altına alınmış bir mekanizma var. Binanın nasıl yönetileceğini yatırımcı ve geliştirici olarak doğru ve hakkaniyetli yazarsanız, binalardaki birçok sorunu çözebilirsiniz. Devlet kanalıyla yapılan düzenlemelerde maalesef ülkemiz çok başarılı değil. Kentsel dönüşümü düzenlemeye çalıştık olmadı, buna benzer birçok konuda sorun yaşıyoruz. O yüzden bunu özel sektörün yapması lazım. Özel sektör etik duruşuyla ve ileriye yönelik kendi markalarını koruma adına devamlılığını sağlamak amacıyla bu adımları bugünden atıyor olması gerekiyor. Kanunun ötesinde daha iyisini yapma şansına sahipler. Bunu yapan birçok yer de var. Bunlar sektörde yavaş yavaş da olsa duyulacak, görülecek ve kopyalanacak. Ama şu anda genel olarak son kullanıcıyı cezbedecek söylemlere yer veriliyor. On yıl önce bir AVM’nin mağaza karması önemliy-
di. Oraya gitmemizi barındırdığı mağazalar sağlıyordu. Şimdi ise bu değişti çok fazla AVM seçeneği olduğu için artık oraya gerçekten gayrimenkul ve tesis yönetim ekiplerinin başarısı doğrultusunda müşteri çekiyorsunuz. AVM’lerdeki konfor, ısı, otopark, kolay erişim, güvenlik, havalandırma, temizlik, elektromanyetik yoğunluğun azlığı mağaza karmasından çok daha ön planda. AVM yönetimindeki herkes bunun farkında artık. Yatırım Değerinin korunmasında ve arttırılmasında yönetimlere büyük rol düştüğünü savunuyorsunuz.
119
Yaptığınız bir binada ulusal-uluslararası büyük bir malikin veya kiracının gelmesini istiyorsanız şu anda yurtdışındaki herkesin sorduğu gibi nasıl yönetildiğine önem vermelisiniz. Bina stoku kaliteniz hemen değişmese de yönetim çok şeyi değiştiriyor. Doğru bir yönetim modeli ve uzman yönetim ekipleri, toplu yaşanan bu tür yapılara değer katmanın en önemli araçları arasında. Bu sektörün hızlı toparlanması için bunlar büyük fırsatlar getiriyor aslında. Gayrimenkul yönetim tarafı çok farklı konularda çok fazla bilgiye sahip olmanız gereken bir konu. Ülkemizde konut ve ofis binaları genelde çok malikli yapılardır. AVM’ler ise çoğunlukla tek malikli yapılardır ve genelde bir şirkete bağlıdır. Binanın değeri açısından, toplu yaşama kurallarına ve çoğunluğun tercihleri ile azınlığın haklarının korunması bakımından bina yönetimleri için malik ve kiracılar velinimet midir? sorusunun bu sektörde tartışılmaya başlanacağını düşünüyorum. Zira belirli standartlarda ve tutarlılıkla yönetim sergilenemediğinde, herkesi memnun edeceğiz derken kimsenin memnun olmadığı ve giderek tercih edilmeyen binalarla karşı karşıyayız. Maalesef maliklerden ağırlıklı olanların E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN 120
ÖNAL YILMAZ
FACILITATOR KURUCUSU
YATIRIMCILAR, KONUSUNDA UZMAN YÖNETİM DANIŞMANLARI İLE ÇOK DAHA UCUZA VE ÇOK DAHA İYİ BİNALAR YAPTIRABİLİRLER. BUNUN GERÇEKLEŞTİRİLEBİLMESİ İÇİN BİNALARIN 3 YIL İÇİNDE SATIŞINA DEĞİL DE, 50 YIL OLMASA BİLE 10-20 YILA ODAKLANMALARINI SAĞLATMAMIZ GEREKİYOR. bildiği kadarıyla yönetilen birçok binamız var. Bu da uluslararası standartlar ve bilimden çok uzak bir duruş. Bu durumda doğru yolda hiç kimseye ayrıcalık tanımadan ilerleyebilmeniz için de çok bilgiye sahip olmanız, dersinize çok iyi çalışıyor olmanız gerekiyor. Karşılaşılacak her sorunla mücadele etmek ayrı bir beceri istiyor. Satış odaklı yapılan ticari gayrimenkuller dışında bir de oteller, hastaneler, eğitim kampüsleri gibi mal sahipliği uzun dönem sürecek gayrimenkuller var. Buradaki her türlü tasarruf ya da yanlış harcama o kurumun operasyonel kârını etkilediği için çok önemlidir. Konut ve ofis gibi hemen satışı düşünülen yatırımlarda çeşitli kısıtlamalara gidilebiliyor. Ama hastane yapılacaksa yatırım daha da kritik noktada. Biz konut ve ofis yatırımcılarına otel, hastane, eğitim sektörlerindekiler gibi bakmalarını öneriyoruz. Öyle bakmadığınız müddetçe sürdürülebilirlikle ilgili yapılan şeyler tamamen pazarlama potası içinde eriyip gidebiliyor. Sürdürülebilirlik sertifikaları almak için yapılması gereken birçok yatırım artık zaten fazla bir efor harcamadan yapılabilir yatırımlar haline geldi, yani çok pahalı
Mart 2018, 39.Sayı
değil. Neredeyse standart haline gelmiş bu yatırımları yaparak buradan bir sertifikasyona gitmek ve biraz daha enerji tasarruflu bina yaratmak artık büyük maliyetler gerektirmiyor. Bu noktada da binanın 3 yıllık geliştirme sürecine değil de 50 yıllık ekonomik ömrüne odaklanmak gerekiyor. Yatırımcılar, konusunda uzman yönetim danışmanları ile çok daha ucuza ve çok daha iyi binalar yaptırabilirler. Bunun gerçekleştirilebilmesi için ve Türkiye’nin ekonomik şartlarında binaların 3 yıl içinde satışına değil de, 50 yıl olmasa bile 10-20 yıla odaklanmalarını sağlatmamız gerekiyor. Yoksa “değer” kavramı yerine “rant” kavramından bahsediyor olmak gerekiyor. Bugün daralan ve zorlaşan ekonomik koşullarda satış ve kiralama performansı nispeten iyi olan gayrimenkul projelerinin rant yerine değere odaklananlar olduğunu hepimiz daha iyi görebiliyoruz. Karma projeler için neler söyleyeceksiniz? Bugün Türkiye’deki karma yapılardaki en büyük sıkıntı fonksiyonların ıskalanması, etkileşimlerin çok iyi irdelenmediği için çok
yüksek sayıda personelle ve yanlış altyapı etkileşimleri ile yönetilmek zorunda kalmaları. Bütünsel tasarım zenginliğinden uzak geliştirmelerde, ucuza da kaçılmadığı halde maliyeti tabii ki başlangıçta yatırımcıdan çıkıyor gibi görünse de aslında yapılan hataların sonuçları yıllarca son kullanıcıdan çeşitli zorluklar ve yüksek aidatlar olarak çıkıyor olacak. Yani 47 yıl boyunca o yükü insanların sırtına yüklemiş oluyorsunuz. İstihdam anlamında avantajı varmış gibi gözükse de gelecekte daha az insanla daha çok iş yapma aşamasında binanız bunu karşılamayacak ve 10-15 yıl sonra tamamen sınıfta kalacak veya çok ağır dönüşüm bedelleri ödeyecek. Biz masada bir arada olup birbirimizi eğitip aynı zamanda bazı danışmanlara da kendi konularını yatırımıcı ve mimarlara daha iyi anlatma şansı tanıyoruz. Yatırımcılar danışmanlardan çok yaşanmış kötü vakaları daha çok önemsiyorlar. Bina yaşarken olabilecek sorunları en başından tespit edip bunları masaya yatırıp, çözüyorsunuz. Evet ama burada üzülerek biraz eleştiri yapmak istiyorum. Mimarlarımız kütleye, forma, cepheye ve ambiyansa, yatırımcının istediği ticari metrekarelere çok odaklı. Biz bunlar yapılırken en azından on yanlıştan üçünü düzeltip binaya bir katkımız olsun istiyoruz. Bazen yatırımcı mimarlara reddedemeyecekleri projelerle gidiyor. Özellikle karma projelerde iki ya da daha fazla fonksiyon olmaya başladığında, bu noktadaki
MİMARLAR YAPTIKLARI BİNALARI AÇILDIKTAN SONRA BELLİ PERİYOTLARDA ZİYARET ETSİNLER. BU ZİYARETLERDEN ÇOK SONUÇ ÇIKARTACAKLARINA EMİNİM. BİZLER BİNA YÖNETİMİ ESNASINDA BİNADA BİRÇOK ŞEYİ DEĞİŞTİREBİLİYORUZ. fonksiyonların nasıl çalışacağı bilinmediği zaman, onlarca yanlış uygulama yapılmasına sebep olabiliyor. O yüzden mimarlarımız yatırımcıyı ikna ederek gayrimenkul yöneticileriyle aynı masada oturmaya çaba sarf etmeli. Özellikle karma projelerde her cm2’nin ticari kullanılması, bina kullanıcılarına ve bina değerine yapılan en büyük ihanet olarak karşımıza çıkabiliyor. Maalesef, böyle yapılmış, bol ödüllü ancak çok ciddi sıkıntılarla boğuşan birçok meşhur geliştirmemiz oldu. Siz inşaat mühendisisiniz ve Gayrimenkul Yönetimi alanında deneyim kazandınız. Bu işin bir okulu olmadığını biliyoruz. Bu uzmanlık alanı hangi meslek gruplarına daha yakın, kimler bu işte kendini geliştirebilir? Bina geliştirme süreçlerine bir şekilde bulaşmış herhangi bir mühendislik ya da mimari dallarından herkes bu tür deneyimler kazanabilir. Türkiye’nin genel yapısı şöyle; büyük gayrimenkul geliştirici her firma kendi yönetim şirketini kurar ve başına tecrübeli birilerini getirir. Bunların da genelde iki sebebi vardır. İlk sebep bahsettiğimiz sorunlu sürecin son kullanıcıya en az yansıması için kendi ekipleriyle firmanın bunu yönetmek istemesidir. İkinci sebep ise başka güvenilir bağımsız yani rakip geliştirici yönetim şirketleri dışında bir alternatifin fazla olmayışıdır. O yüzden genelde şantiyelerdeki ve teknik taraftaki arkadaşların şantiyeden çıktıktan sonra binada kalarak yürüttükleri süreç olarak karşımıza çıkıyor. Mekanik, elektronik veya inşaatçı disiplinlerden olan kişilerle bina yönetimi kurma genel tercih edilen yoldur. Aslında bu çok iyi bir yöntem değildir, zira taahhüt ile işletme çok farklı nosyonlar taşınması gereken apayrı disiplinlerdir ama yine sektördeki insan kaynağı sorunu nedeniyle birçok bina için bu halen en geçerli yöntemdir. Bundan farklı olarak, örneğin bir alışveriş merkezi için alışveriş merkezi müdürlerimizin çoğu perakende sektö-
ründe başarı sağlamış mağaza müdürleri de olabiliyor. Bir şekilde bu sektöre mal veya hizmet satarken öne çıkmış kişiler de olabiliyor. Özetle, her meslek grubundan kişiler girebilse de ağırlıklı olarak akıllı bina, yeşil bina söylemleri varsa arkasında teknik kökenli insanların şansı ve katkıları daha fazla. Otelcilik sektöründen gelen ve konuk ağırlama tecrübesine sahip kişiler de sektörde kendilerine yer bulabiliyor.
geçici yaşam alanları oluşturmak üzerine. Hükümetin, devletin, belediyelerin, valilerin buna hazırlanması lazım. Çünkü eğer o anlatılan yıkıcı deprem gerçek olursa, bu kötü yapı stoğu ağır bir yıkıma uğrayacak. Hastaneler ve acil durum alanlarını dahi kullanamayacağız. Sığınaklar, toplanma alanları, lojistik umutsuz bir hal alabilir. O zaman da başka sorunlar çıkacak ve salgın hastalıklarla mücadele etmemiz gerekecek.
Okul anlamında gayrimenkul geliştirme konusunda çok fazla lisansüstü ve sertifika programları var. Bu geliştirmelerin içine yavaş yavaş gayrimenkul yönetimi girmeye başladı. Ben yakın zamanda bir üniversitede misafir öğretim görevlisi olarak ders vermeye başlayacağım. Bunun devamı da gelecektir diye düşünüyorum. Çünkü sektör bu ihtiyacın farkında. İyi uygulamalarımız ve iyi yönetmeliklerimiz var ama maalesef kötü uygulamalarımız daha çok. O yüzden bilimsel olarak çok şey bilmemiz ve hazırlıklı olmamız gerekiyor. İnanılmaz çok ve farklı içerikte, tez ve araştırma ihtiyacımız var ancak akademik taraf henüz bu yönde çok etkin durumda değil. Umarım yakında bu süreç daha da hızlanacaktır.
Belki de İstanbul’u kalması şart olanların dışında tamamen boşaltmak zorunda kalacaklar. Geri kalanların erişim sağlayabilmesi için daha kolay noktalarda istasyonlar kurulması gerekecek. Bunun ne zaman olacağı bilinmiyor ama kötü ve hiç kimseyi memnun etmeyen bir kentsel dönüşüm süreci yaşanmış olsa da belli binaların güçlendirilmesi yine de artı bir değerdir diye düşünüyorum. Aslında daha iyi bir dönüşümle başka şeyleri de başarıyor olabilirdik. Enerji tarafında da, mahallelerin daha ferah olmasını ve sosyalleşmesini sağlayabilirdik. Bunları ıskalıyoruz. Kimse ülkenin yüzyılına bakıp da plan yapmıyor şu zamanda.
Bina Yönetimi açısından Deprem ve Kentsel Dönüşüm için neler söyleyeceksiniz? Yapı stoğumuz çok karmaşık, sağlam bir yapının bulunduğu sokakta sağlam olmayan binalar bulunabiliyor. Bu nedenle olası İstanbul depreminde özellikle erişimde çok büyük sıkıntılar yaşayacağız. Acil durum ve afet yönetimi konusunda da gerek binalarımız gerekse şehirlerimiz hazır değil. Aramızda bir koordinasyon da yok. Herkes ilk şoku atlattıktan sonra kendi başının çaresine bakacak gibi gözüküyor. Oysa çok ciddi bir hizmet personeli yönetimi tecrübesi ile yerel afet ekiplerine çok faydamız dokunması sağlanabilir. Şehir ölçeğinde ise benim bu durumlara karşın kafamda oluşturduğum düşünce, deniz üzerinde
Mimarlara ve gayrimenkul yatırımcılarına tavsiyeniz nedir? Mimarlar yaptıkları binaları açıldıktan sonra belli periyotlarda ziyaret etsinler. Bu ziyaretlerden çok sonuç çıkartacaklarına eminim. Bizler bina yönetimi esnasında binada birçok şeyi değiştirebiliyoruz. Kritik noktalarda çok ciddi sıkıntılar veya değişiklikler yaşandığını görüp bir sonraki binalarında bunları yapmamaları gerekiyor. Daha çok bütünsel tasarıma ağırlık versinler ve yönetim danışmanlarını masada hep görmek istesinler. İyi danışmanlarla çalışmaları lazım ve bir gayrimenkul danışmanının da diğer danışmanlara söyleyecek onlarca şeyi olduğunu bilmeleri lazım. Sürdürülebilir ve enerji tasarrufu öncelikli binalarda da artık bunun bir maliyet olmadığını yatırımcıya iyi anlatmaları lazım...q E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
121
SEKTÖR’ DEN
TOLGA CELAYER
AUSTROTHERM
BİNALARDA YALITIM LÜKS DEĞİL GEREKLİLİK DÜNYANIN NERESİNDE YAŞIYOR OLURSANIZ OLUN, İSTER SOĞUK İKLİMDE İSTER SICAK İKLİMDE, MANTOLAMANIN BİR LÜKS DEĞİL, GEREKLİLİK OLDUĞU KONUSUNDA HEM FİKİR OLMALIYIZ. SON YILLARDA İSE ENERJİ KAYNAKLARININ AZALMASINA BAĞLI OLARAK ARTAN ENERJİ MALİYETLERİ VE ÇEVRESEL KISITLAMALAR SEBEBİYLE SADECE KİŞİSEL DEĞİL, EVRENSEL BİR KONU HALİNE GELMİŞTİR. Austrotherm’i ve sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
122
Austrotherm, Avrupa’nın en önemli inşaat malzemesi üretici gruplarından Schmidt-Industrie Holding’e bağlı olup, Orta ve Doğu Avrupa’da 11 ülkede 21 üretim tesisi ile ısı yaltım ürünleri alanında 70 yıldır faaliyet göstermektedir. Austrotherm Türkiye, bina dış cephe mantolamada kullanılan EPS ısı yalıtım malzemeleri ile birlikte inşaat mühendisliği uygulamalarında kullanılan EPS blok ürünlerini üretmektedir. İstanbul-Kavacık’taki merkez binamızın dışında Turgutlu - Manisa ve Dilovası - Gebze’de iki adet fabrikamız, Kayseri, Antalya, Diyarbakır ve Ankara’da üretim tesislerimiz mevcuttur. Şu an için altı tane üretim noktasıyla Türkiye’ye hizmet vermekteyiz, 2018 yılında ise iki yeni üretim tesisimiz devreye girecektir. Türkiye’de sektörünüzün genel durumunu değerlendirir misiniz? Isı yalıtım malzemesi sektöründe, özellikle EPS için, piyasadaki yanlış algı ve zaman zaman karşılaşılan mesnetsiz haberler, her ne kadar tüketiciyi yanlış yönlendirse de yapılan bilgilendirme çalışmaları ile bunun önüne geçiliyor. EPS; fiyat-performans, kullanım kolaylığı ve içerisindeki hava kapsülleri sebebiyle en iyi ısı yalıtım malzemelerinden biri olmasının yanı sıra, Binaların Yangından Korunması Hakkındaki Yönetmeliğe uygunluğu ile mantolama için kullanılabilecek ısı yalıtım levhalarında en çok tercih edilen malzeme durumundadır. Isı yalıtım malzemesi kadar, bu malzemelerin nasıl uygulandığı da çok önemlidir. Mantolama ustalarının belli bir bilgi ve yeterlilik seviyesinde olması gerekliliği ön
Mart 2018, 39.Sayı
plana çıkmaktadır. Yalıtım sektöründe karşımıza çıkan en önemli eksik, mantolama işlerinde çalışan ustaların eğitimsiz olması, dolayısıyla hatalı uygulamalar sonucunda ısı yalıtımının doğru ve efektif yapılamamasıdır. Mesleki yeterlilik belgeleri, kurs ve eğitimler sıklaştırılmalı ve bu konu bir kontrol mekanizması ile takip edilmelidir. Ekonomimizdeki en büyük kayıplardan biri olan enerji kaybını azaltmanın en hızlı ve kolay yolu, konut ve işyerlerindeki enerji tüketimlerini büyük ölçüde azaltmak için ve her mevsim konforlu yaşam sürmek için binalarımıza ısı yalıtımı yaptırmaktan geçiyor. Seçilen belgeli ve kaliteli ürünler ile yeterlilik belgesi bulunan ustalar tarafından ilgili mevzuatlara uygun olarak yapılmış bir mantolama, nihai tüketiciler tarafından güvenle tercih edilebilir. Isı yalıtım sektöründe sadece yeni yapılan binalarda ilgili ısı yönetmeliklerine uyulması yeterli değildir. Türkiye’de mantolama yapılmamış 15 milyonun üzerinde bina olduğu bilgisine dayanarak, daha gidecek çok yolumuz olduğu, pazarın gün geçtikçe büyüdüğü sonucunu çıkartabiliriz. Ancak dikkat edilmesi gereken konu, ısı yalıtım ürünlerinde; CE, TSE belgeli ve KDS etiketli ürünler tercih etmek, işinin ehli firmalarla çalışmak olmalıdır. Piyasaya sunduğunuz EPS Isı Yalıtım Levhası ve geoBLOCK® ürünleriniz sürdürülebilirlik ilkeleri ve çevresel duyarlılık nitelikleri nelerdir? Isı yalıtım levhalarımız EPS hammaddesinden üretilmiş olması sebebiyle %100 geri dönüşümlüdür. EPS içerisinde bulunan malzemeler atmosfere ve ozon tabakasına zarar vermez, bu nedenle çevre dostu yalıtım malzemelerinden biridir. Bilindiği üzere EPS’nin bazı farklı tipleri günümüzde;
EPS ÖMÜRSÜZ BİR ÜRÜN OLUP, SABİT KALINLIKTA KALIR, ISI İLETKENLİĞİ DEĞERİ DEĞİŞMEZ, MEKANİK ÖZELLİKLERİ VE DİĞER ÖZELLİKLERİNDE BİR BOZULMA OLMAZ. Tolga Celayer, Pazarlama ve İş Geliştirme Müdürü İlkay Ongun
tavuk, balık, taze meyve sebze gibi taze ve donmuş gıda ürünlerinin ambalajlanmasında da güvenle kullanılmaktadır. EPS insan sağlığına zararı olmayan bir üründür.
ettiğimiz enerji verimliliği, binalarımızın değerini artırmaktadır. Bina işletme giderleri binanın ömrü süresince azalırken, yaşayanların konforu artmaktadır.
Çevre duyarlılığı perspektifinde , EPS üretimi düşük enerjili bir üretim olup, nihai ürün üstün teknik özellikleri sebebiyle ekonomik olarak adlandırılmaktadır. İçerisindeki şişirici gaz üretildikten çok kısa bir süre sonra hava ile yer değiştirir, ürünün yüksek mekanik dayanımı performansının ürün ömrü boyunca sabit kalmasına olanak verir.
Binalardaki ısı köprüleri ve ısı kaçakları mantolama uygulamaları ile ortadan kaldırılırken, oluşturulan hava sızdırmaz bariyer sayesinde aynı zamanda katmanlar arasında oluşan yoğuşma engellenir. Buhar geçirgenliği olan EPS yalıtım levhalarının kullanımı, su buharının geçişine imkân sağlar, binaların nefes almasına izin vererek yoğuşma riskini yok eder. Bina duvarlarında oluşan mantar, küf gibi istenmeyen durumların en büyük nedenlerinden biri bu yoğuşmadır. Aynı zamanda dış yalıtım hava oluşumlu gürültünün yapı içerisinde penetresini azaltarak konfor ortamını sağlar ve yaşam kalitesini artırır.
EPS ömürsüz bir ürün olup, sabit kalınlıkta kalır, ısı iletkenliği değeri değişmez, mekanik özellikleri ve diğer özelliklerinde bir bozulma olmaz. Yalıtım ve mantolama uygulamalarının yapının verimliliğine etkileri nelerdir? Dünyanın neresinde yaşıyor olursanız olun, ister soğuk iklimde ister sıcak iklimde, mantolamanın bir lüks değil, gereklilik olduğu konusunda hem fikir olmalıyız. Son yıllarda ise enerji kaynaklarının azalmasına bağlı olarak artan enerji maliyetleri ve çevresel kısıtlamalar sebebiyle sadece kişisel değil, evrensel bir konu haline gelmiştir. Yapılarımızın genelinde ısı yalıtımı ile elde
123
Binanın yapı elemanlarında genleşme ve büzülmelerden dolayı gerilmeler meydana gelir. Bu gerilmeler de zamanla yapı elemanlarında kılcal çatlamaların ortaya çıkmasına sebep olur. Mantolama ile bu kılcal çatlaklara dış ortamdan sızabilecek suyun hem donarak daha büyük çatlamalara yol açmasının hem de demir donatıya ulaşarak korozyona sebep olmasının önüne geçilmesi sağlanmış olur.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
SEKTÖR’ DEN
ENVER ÖZ
ELMOR A.Ş. GENEL MÜDÜRÜ
E.C.A. İLE YILLARCA BERABER OLMAK GARANTI E.C.A., TEKNOLOJİSİNE VE ÜRÜNLERİNE DUYMUŞ OLDUĞU GÜVENLE MOTTOSUNDA DA BAHSETTİĞİ “YILLARCA BERABER” LİK İLKESİNİ BİR ADIM DAHA İLERİYE TAŞIYARAK “YILLARCA BERABER OLMAK GARANTİ!”DEDİ VE TÜKETİCİLERİNE E.C.A. MARKALI KROM KAPLI TEK KUMANDALI – ÇİFT KUMANDALI BATARYA VE MUSLUK GRUBU ÜRÜNLERİNDE TÜRKİYE’DE İLK DEFA GARANTİ SÜRESİNİ 20 YILA ÇIKARTTI.
124
E
.C.A., tüketicilerine duyduğu saygı ve ürünlerine duyduğu güvenle Dünya’da ilk defa E.C.A. bataryalarındaki garanti süresini 20 yıla çıkardı. Elginkan Topluluğu markaları E.C.A. ve SEREL’in yurt içi dağıtımından sorumlu Elmor A.Ş. Genel Müdürü Enver Öz’le armatürde gerçekleştirdikleri 20 Yıl Garanti konusuna ve sektöre dair görüştük. E.C.A. 2017 yılı Ekim ayından itibaren armatür grubu ürünlerine 20 yıl garanti vermeye başladığını duyurdu. Armatürlerde ve musluk grubu ürünlerinde genelde öngörülen kullanım ömrü ve garanti süresi nedir? Siz bu süreyi 20 yıl olarak belirlerken neleri dikkate aldınız? Mart 2018, 39.Sayı
Armatürler için Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından belirlenen kullanım ömrü 5 yıl, garanti süresi ise 2 yıldır. Pazarda kalite denildiğinde akla gelen ilk marka olma özelliği taşıyan E.C.A., teknolojisine ve ürünlerine duymuş olduğu güvenle mottosunda da bahsettiği “Yıllarca Beraber” lik ilkesini bir adım daha ileriye taşıyarak ‘’Yıllarca Beraber Olmak Garanti!’’ dedi ve tüketicilerine E.C.A. markalı krom kaplı tek kumandalı – çift kumandalı batarya ve musluk grubu ürünlerinde Türkiye’de ilk defa garanti süresini 20 yıla çıkarttı. E.C.A. olarak bütün ürünlerimizle sektörün standartlarını zorluyor hatta bu standartları biz belirliyoruz. Garanti süresinin belirlenmesinde birçok unsur söz konusu ancak
2018 YILINDA DA SAĞLIK VE HİJYEN KONULARINDA FARKINDALIK YARATAN ÜRÜNLERLE PAZARDAKİ TALEBİ FARKLI YÖNDE ETKİLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ.
E.C.A. olarak bizim en önemli kriterimiz ‘’ tüketici memnuniyeti ’’. Bunun sağlanması için Korozyon Ömür Deneyi, Kartuş Ömür Deneyi, Akustik Sınıfı, Sızdırmazlık Testi gibi birçok aşamadan geçerek tüketicimizi ürünlerimizle buluşturuyoruz. Üstelik TSE standartlarını iki katına çıkartarak bu testleri gerçekleştiriyoruz. Bu yüzden ürünlerimiz TSE çift yıldız sertifikasına da sahip. Sonuç olarak gönül rahatlığıyla ürünlerimizde 20 yılı garantileyebiliyoruz. Garanti süresi müşteri sadakatini, müşterinin firmaya olan güvenini etkiliyor mu? Tüketicilerimizin E.C.A. markasının kalitesine, dayanıklılığına ve hizmetine olan güvenleri sayesinde pazarda en çok tercih edilen markayız. Gerçekleştirmiş olduğumuz garanti kampanyasıyla da tüketicilerimize zaten bildikleri E.C.A. kalitesini 20 Yıl Garanti ile birleştirerek teşekkürlerimizi sunmak istedik. O zaman 2017 yılı için de oldukça güzel geçti diyebilir miyiz? Tüm Dünya’da esen olumsuz havaya rağmen ülkemizde iki sektör büyümeye devam etmiştir. Bunlardan biri de bizim sektörümüz olan yapı malzemeleri sektörü. 3. çeyrek sonuçlarına göre Armatür pazarında E.C.A. markamız ile en fazla adet ürün satan markayız. Seramik Sağlık Gereçleri’nde ise pazarda talebi artan asma klozet ve gömme rezervuar ürün gruplarımızda SEREL markamız, pazarın en çok tercih edilen markalarından biri. Yine SEREL tarafında
da adetsel ve oransal bir büyüme gerçekleştirdik. 2018’de tüketiciye sunacağınız yenilikler neler olacak? Biraz bahsedebilir misiniz? 2018 yılında da sağlık ve hijyen konularında farkındalık yaratan ürünlerle pazardaki talebi farklı yönde etkilemeye devam edeceğiz. SEREL seramik sağlık gereçlerinin tümünde 2015 yılından bu yana uygulanan Hygiene Plus teknolojisini Türkiye’de bir ilk olarak şimdi de armatürlere taşıdık. E.C.A. ve SEREL markalı ürünlerde Hygiene Plus teknolojisi sayesinde banyolarda temas edilen yüzeylerde hijyen garantisine kolaylıkla erişilebiliyor. Islak zeminlerde SEREL vitrifiyelerimize getirdiğimiz yepyeni bir yıkama sistemi “Easywash”. SEREL yıkama suyuna yön vererek klozetlerdeki su sıçratma problemine çözüm getirirken, E.C.A. ile ortak geliştirdiği lavabo yıkama sistemi ile de Türkiye’de ilk kez kendi kendini temizleyen lavabo konsepti geliştirdi.2018 yılında da bu ürünlerimizle pazardaki talebi farklı şekillendireceğimize inanıyorum. E.C.A. markamızın teknolojik ürün kategorisinde üretilen dokunma kontrollü evye ve lavabo bataryalarımız ise armatür tekno-
lojilerine yeni bir bakış açısı kazandırıyor. E.C.A. Touch armatür ile açma ve kapamasının kumanda koluyla sınırlı olduğu devri bitiriyor, artık dokun açılsın dokun kapansın dönemi başlıyor.
125
2018 Yılının en yeni yeniliklerinden biri de THERMO SAFE bataryalar olacak. Türkiye’de ilk kez E.C.A. tarafından üretilen haşlanma emniyetli banyo ve lavabo bataryalarımızı UNICERA fuarında lanse edeceğiz. Yeni geliştirilen teknoloji ile su sıcaklığı 45 Co ’nin üzerine çıktığında armatürlerdeki su akışı kesiliyor. Böylece E.C.A. THERMO SAFE serisi ile ev ve toplu yaşam alanlarında yaşanabilecek haşlanma problemini çözüyoruz.
Son olarak varsa eklemek istedikleriniz… E.C.A. ve SEREL markalarımızla Elmor A.Ş. bu toprağın insanına bu toprağın insanının ürettiği, geliştirdiği teknolojilerle hizmet sunuyoruz. Sektörümüzde yerli üretim yapan neredeyse tek markayız. 67 yıldır verdiğimiz hizmetin kalitesine inancımızla “Yıllarca Beraber” diyebiliyoruz. Bize güvenen ve kalitemize inanan herkese teşekkkür ediyoruz.q
E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
A
R
SI DIŞI Yaşam Alanları
Arboreal* Bölüklü Yaylası Rehabilitasyon Merkezi
Lüks bir konfor yerine ‘yer’in ruhuna uygun bir konfor BU SAYIMIZIN SIRA DIŞI YAŞAM ALANLARI BÖLÜMÜNDE, GENÇ VE YENILIKÇI BIR MIMARLIK VE KENTSEL TASARIM OFISI OLARAK HER YENI PROBLEME TAZE FIKIRLER VE YARATICI ÇÖZÜMLER ÜRETMEYI AMAÇLAYAN FREA MIMARLIK’IN, HER ANLAMDA SÜRDÜRÜLEBILIRLIK KRITERLERI ÇERÇEVESINDE TASARLANMIŞ BÖLÜKLÜ YAYLASI REHABILITASYON MERKEZI PROJESINE YER VERDIK. ARAZININ INŞA KOŞULLARINA UYGUN HAFIF MALZEME VE YAPIM TEKNIKLERI ILE YENI MEKÂNSAL DENEYIMLERI HEDEFLEYEN PROJE, LÜKS BIR KONFOR YERINE ‘YER’IN RUHUNA UYGUN BIR KONFORU VADEDEN YAŞAM BIRIMLERI VE SOSYAL DONATI MEKÂNLARINDAN OLUŞUYOR. *ARBOREAL - Ağaçta yaşayan, ağaçsı, ağaca ait
126
Proje Adı: Arboreal-Bölüklü Yaylası Rehabilitasyon Merkezi Yapı Tipi: Turizm Proje Yeri: Zonguldak Proje Tarihi: 2018 İşveren: Zonguldak İl Özel İdaresi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü Mimari Proje: FREA Proje Ekibi: Emre Şavural, Fatih Yavuz Yardımcı Mimarlar: Hasan Hüseyin Özdurmuş, Kubilay Sahinler, Meryem Topdaş, Sema Çağlayan, İbrahim Yavuz, Melih Tokaç Aralık2018, Mart 2017 39.Sayı Özel, 38.Sayı
Z
onguldak Turizm Kalkınma Planı kapsamında hazırlanan Bölüklü Yaylası Rehabilitasyon projesi, doğal zemini zedelemeden, mümkün olan en az sayıda ağaca müdahale edecek şekilde, her anlamda sürdürülebilirlik kriterleri çerçevesinde tasarlanmış, arazinin inşa koşullarına uygun hafif malzeme ve yapım teknikleri ile yeni mekânsal deneyimleri hedefleyen, lüks bir konfor yerine ‘yer’in ruhuna uygun bir konforu vadeden yaşam birimleri ve sosyal donatı mekânlarından oluşuyor.
GENEL TASARIM PRENSİPLERİ İklim verileri ve yaylaya erişim imkânları göz önünde bulundurulduğunda yapım tekniklerinin ve imkânlarının kısıtlı olması önemli bir tasarım verisi kazandırırken, yapım sürecini doğrudan etkileyecek olan bu iki gerçeğe bağlı kısıtlamalar ekibin de tasarım arayışına yön vermiş. Yaylada yıllardır ikamet eden ve bu kültürü sürdüren insanların yeni bir deneyim için yaylaya gelecek farklı kişilerle ilişkide olmasının tümüyle öngörülemez sonuçları olabileceği gerçeği, tasarım sürecinin yeni bir katmanı olmuş. Yaylanın doğal zemin dokusu ve şiirsel doğal peyzajı ile yeni önerilecek yapıların kuracağı ilişki tasarım sürecinde bir diğer temel belirleyici olmuştur. Bu bağlamda mümkün olan en az sayıda ağaca müdahale edilmesi mümkün ise hiçbir ağacın kesilmemesi kararlaştırılmış. Bu nedenle arazinin doğal dokusunu korurken uygun yapısal dili bulmak da projenin asıl zorluğu olmuş. Kısıtlamalar nedeni ile alışılagelmiş inşaat tekniklerinin ve malzemelerinin bir kısmının kullanılmasının imkânsız olması ekibi eski teknikler, teknoloj ve materyaller üzerinde araştırma yapmaya itmiş. KONAKLAMA BİRİMLERİ Yoğun ağaç dokusunun arasındaki yapılaşma problemi alışık olunan problem çözme biçimlerinden farklı bir yöntem gerektirmiş. Konaklama birimlerinin ağaçlara tutunarak topografyadan bağımsız hareket etmesi temel prensip olarak belirlendi. Bu sayede birimler yağmur ve kar gibi dış etkilerden korunaklı hale gelirken; mevcut ağaçların gövde çapları ve gövde mesafeleri üzerinde yapılan çalışma neticesinde uygun yerleşim alanları belirlenmiş. Statik açıdan yeterli olacak şekilde 30cm’den daha geniş gövde kalınlığına sahip ağaçlar bu amaçla
127
kullanılmış. Oluşturulan platform üzerine yapısal elemanların bir araya getirilmesi prensipleri olabildiğine tek tipleştirilerek yapısal kabuk oluşturulmuş. Ayrıca en az üç yaşama biriminin ortalarında açık ortak alan önerilerek ortak dış mekan kullanımları da dahil edilmiş. Ayrıca şartnamede talep edilen büyüklüğün mevcut ağaç dokusu ile zıtlaşacağı ve yerleşime uygun alan yaratabilmek için ağaç kesiminin gerekli olabileceği değerlendirildi. 50m2 büyüklük gözetildiğinde yerin ruhuna aykırı bir yoğunluk ortaya çıktığı için yaklaşık 30m2 zemin alanı çerçevesinde kalarak verimli bir mimari plan kurgusu oluşturulmuş. İstenen büyüklüğün sorgulanarak daha küçük birimlerin önerilmesi aynı zamanda tesisin işletme giderlerinin düşürülmesi anlamında da önemli bir karar. Yapı programı yaşama-uyuma, uyuma ve servis birimleri olarak üç temel alanda ele alındı. Yaşama ve gece uyumaya dönüşme
potansiyelli alt seviye, aynı zamanda tüm servis birimlerinin yer aldığı ve teras ile ilişki kurulan kot olarak değerlendirilebilir. Buna karşın üst seviyede sadece uyuma alanı çözümlenmiş. Bu ayrım yapının zemin oturum lekesini küçültmekle kalmamış aynı zamanda ağaçlar ile daha yakından ve farklı türden bir ilişki biçimi belirlemiştir. Yapısal ahşap kirişler özel bir aparat ile tespit edilmiş ağaç gövdesini saracak şekilde bir araya gelerek destek kirişler ile platformun oturacağı kota kadar yükselme sağlanmakta. Malzeme kararları ve yapı tektoniği ilişkisi ise doğrudan ilişkili. Dış mekânda mevcut yapı stoğu ile doku bütünlüğünün çağdaş yorumu olarak ilişki kuran dış kabuk siyah renkte önerilmiş. Bu öneri renk aynı zamanda ağaçların arasında serpiştirilen birimlerin mevcut dokudan çok fazla ayrışmadan hayat bulmaları adına da önemlidir. İç çeper ise tamamen sıcaklık ve yalınlık ilkesine göre şekillenmiştir. E K O L O J İ K YA P I L A R
&Y E R L E Ş İ M L E R
DERGİSİ
128
Şöminenin sıcaklığının devamı niteliğinde önerilen doğal ahşap kaplamalar ile hem yere ait yapma tekniklerinin devamlılığı sağlanmış hem de iç mekânda sıcak bir atmosfer yaratılmış.
Saydam’ın evi model olarak alınmıştır. Ev geleneksel Karadeniz mimarisinin bir örneğidir. Bu ev üzerinden tüm yayla evlerine dair geliştirdiğimiz ana yaklaşım aşağıdaki gibi özetlenebilir;
FARKINDALIK MERKEZİ Yapı temelde iki farklı yükseklikte ele alınmış ve konaklama birimlerinin giriş kapısı niteliğinde kendine yer bulmuştur. Fonksiyonu gereği yayla ziyaretçilerinin yer ve coğrafi gerçekler hakkında bilgi edinebilecekleri bir program olmasının ötesinde aynı zamanda yaylanın ilk karşılaşılacak yeni yüzü olma potansiyelini de taşımaktadır. Bu nedenle bu birim yola yakın konumlandırılmıştır.
• Yapıları bağlamından koparmadan yenilemek •Taşıdığı değerleri koruyarak vurgulamak • Konfor seviyesini artırmak
İki temel hacim farklı yükseklikler oluşturacak kesit farklılıkları ile tek yapı önerisi olarak bir araya getirilmiş. Alçak hacim konferans ve bilgilendirmenin yapılacağı alan olarak önerilirken daha yüksek hacime ise giriş holü ve lobi işlevi gören bekleme ve karşılama alanı, konaklama birimlerinin resepsiyonu ve ilgili ofisleri yerleştirilmiş. Aynı zamanda ortak servis alanları da tüm ziyaretçilerin kullanımına açık.
Tasarlanacak olan pansiyon birimlerinin mevcut yapılı çevre ile uyumlu olması gözetilmiştir. Tasarlanan konaklama birimindeki kesit fikrinin bir yorumu olarak
KONUT YENİLEME GENEL PRENSİPLERİ Yayla evleri çoğunlukla Karadeniz mimarisinden izler taşımaktadır. Ahşap strüktür üzerinde arazideki eğim ve yoğun yağış dolayısıyla yerden yükseltilmiş yaşam birimlerinden oluşan yaşam birimleri yine ahşap ile kaplanmıştır. Yayla evlerinin değerinin kaybolmaması ve tüm yaylanın birlikte yenilenmesi için ortak bir strateji geliştirilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, Belediye Başkanı Ahmet Mart 2018, 39.Sayı
Peyzaj tasarımında mevcut yer dokusuna minimum müdahale prensibi gözetilmiştir. Patikalar sadece üzerine serilmiş ağaç kabukları ile belirlenirken, yol ve toprak sınırının keskinleştirilmesinden kaçınılmıştır.
yapı yerden yükseltilmiştir. Tasarlanan bu modül birbirine eklemlenme potansiyeline sahiptir. Bu sayede hem iç mekânın büyümesi hem de lineer bir yapı bloğu oluşturarak mekân tanımlama potansiyeli olanaklı hale gelmiştir. PANSİYON BİRİMLERİ VE MEVCUT YAPI İLİŞKİLERİ Tasarlanan pansiyon birimlerinden oluşan yeni blokların mevcut yapılarla farklı ilişkiler kurmasıyla yeni mekânsal zenginlikler elde edilmekte. 1- Mevcut peyzaj, pansiyon ve konut arasında tanımlı sosyal alan oluşturulmakta. 2- Mevcut konut ve pansiyon birimleri lineer bir hat tanımlayacak şekilde bir araya gelmekte. 3- Pansiyon birimleri konuta paralel yerleştirilerek mevcut konutun vurgulanması sağlanmış ve mekânsal olarak konutla ilişkiler koparılmıştır. 4- Pansiyon birimleri ve konut karşılıklı yerleştirilmiş açık alanları ilişkilendirilmiştir. q
Mart 2017
Ocak 2017
YIL 7 - SAYI 35 / 15 TL
ALİ EVRENAY ÖZVEREN “Kamu yapılarında ‘Yap - İşlet - Devret’ modeli kaliteyi arttırıyor.”
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
bir bakışta
KADIKÖY
Rehberi
TOPRAK ANA’NIN
DÜNYAYA HEDİYESİ
KUVARS
2016’NIN YEŞİL BAŞKENTİ
LJUBLJANA
YIL 7 - SAYI 36 / 15 TL
KİREMİT HIZ VE BÜYÜKLÜK YERİNE YAVAŞLIK VE YERELLİK
SEFERHİSAR
AYDINLATMA
ASANSÖR DIKEY YAPILI ÇEVREYI INSAN ÖLÇEĞINE INDIRGIYOR
ORGANIK BIR IŞIK
ENSTALASYONU
TINY HOUSE MINIK, SEVIMLI VE DÜNYA DOSTU
Mimarlık, sosyal, ekonomik ve politik boyutları da olan bir meslek.
İLK ENDÜSTRİYEL ÇATI ÖRTÜ MALZEMESİ
TOP 1O “3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA!
KAPI
AVRASYATÜNELİ
KENTLERDE
İKİ YAKAYI 5. KEZ BİRLEŞTİRDİ
AYNILAŞMAYA
KARŞI DURUŞ CITTASLOW
YIL 8 - SAYI 38 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
PETER BARBER
YENI NESIL
ÇATI& CEPHE ÇÖZÜMLERI
ÇARPICI SIMGESELLIK
YIL 8 - SAYI 37 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
ENİS ÖNCÜOĞLU Kentsel adalet duygusunu güçlendirmeye odaklanmalıyız.
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
SOMUT FONKSIYONELLIK
Ekoyapı Dergisi 8 yıldır aralıksız yayınlanarak, yapı sektorünün yeşil dönüşümüne destek olmaktadır. Yayınlandığımız süre boyunca; onlarca dosya konusunu mercek altına aldık, ülkemizden ve yurtdışıdan yüzün üzerinde mimar röportajına yer verdik, birçok çevre duyarlı malzemenin sektöre tanıtımına katkı sağladık. Yayınladığımız makaleler ile yeni kavramların ülkemizde konuşulmasına neden olduk. Bunlardan daha fazlasını yapabilmek için istekliyiz... Siz de bu süreci takip edin...
“3.YEŞIL BINALAR VE ÖTESI KONFERANSI” 8 KASIM’DA
GERÇEKLEŞTI!
MEKAN DÜZLEMLERİNDE
YAŞAMSAL IZLER
LAMİNE PARKE
BUZMİMARİSİ Tüm Ihtişamıyla
SARAYLAR
Koşullara adapte olabilen yapılar tasarlamalıyız...
Dönüşüm
OFISLER
Aralık 2017
Kentsel
YENI NESIL
TOP1O
2015’İN EN YEŞİL BAŞKENTİ
FEDERICO DELROSSO “Mimarlık iletişim ruhu ve kimliğidir.”
BRİSTOL
Eylül 2017
YÜZEN EVLER SU ÜSTÜNDE HAYAL GİBİ BİR YAŞAM
DOĞADAN GELEN
PERFORMANS
POMZA TAŞI
BOB ALLIES
KASIM, 2016
YIL 7 - SAYI 34 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
SARI IŞIK
Serisi, malı cam sayesinde, kıyasla ısı tarak kışın yakıt sısının içeriye ak da yazın klima ve enerji
YIL 7 - SAYI 33 / 15 TL
Yapı ve Yerleşimler Dergisi
Mart 2017
kışlar, azlar sizi bekliyor
Yeşil Dönüşümün Takipçisi Olun...
Isı yalıtımında tavan yaptık! Mineral esaslı Multipor ısı yalıtım levhası ile tavan yalıtımı artık çok kolay! Multipor, bodrum kat ve otopark tavanlarına yapıştırılarak uygulanıyor, işiniz kolaylaşıyor.
www.ytong.com.tr
A1 Sınıfı Hiç Yanmaz