İNCELEME Demokrasiye karşı olduğu söylenebilir çünkü siyasi karar alma sürecine katılma hakkının ne yaptığınızı bilip bilmemenize bağlı olduğunu savunuyor. Demokrasinin temel önermesi, ‘ne kadar bildiğinizin önemli olmadığı’ olmuştur: Herkesin bir söz hakkı vardır çünkü kişiler yaptıkları seçimin sonuçlarıyla yaşamak zorundadırlar. Eski Atina’da bu ilke, şehrin yöneticilerinin çekiliş ile seçilmesi uygulamasında görülebilir. Atina’da herkes yönetici olabilirdi çünkü herkes – yani kadın, yabancı, yoksul, köle ya da çocuk olmayan herkes – devletin yetkin bir üyesi sayılırdı. Günümüzde, bazı ülkelerdeki jüri hizmeti dışında, önemli roller için insanları rastgele seçmiyoruz. Ancak, vatandaşların görev için uygunluklarını kontrol etmeden oy kullanmalarına izin vererek temel fikri destekliyoruz.
Epistokrasi: Oy Kullanma Yetkisinin Bilgiye Dayalı Olduğu Yönetim Biçimi
M
odern demokrasinin işlemez hale geldiği, tüm dünyadaki siyaset bilimciler, sosyologlar, felsefeciler ve diğer sosyal bilimciler tarafından neredeyse bir konsensüs halinde kabul edilir duruma geldi. Ancak bir alternatif bulmak da kolay değil. Daha iyi ya da kötü demeden tarih boyunca önerilmiş alternatifleri incelemeye devam ediyorum.
Doruktan Türker PureMind Advising Services, Senior Consultant | Owner
Sırada epistokrasi var. Türkçe’de hakkında çok da fazla kaynak bulunmayan, tarihçesi daha doğrusu tanımlanması 19. Yüzyıl filozoflarından ve aynı zamanda da parlamento üyesi de olmuş olan İngiliz John Stuart Mill tarafından yapılmış olan bir yönetim modeli: Bilenlerin yönetimi.
56 Turkish British Magazine I Ekim-Kasım-Aralık 2021
Platon’dan bugüne tüm demokrasi eleştirmenleri her zaman demokrasinin cahillerin, daha da kötüsü, cahillerin âşık olduğu şarlatanların yönetimi anlamına geldiğini söylemişlerdir. Örneğin İngiltere’de Brexit oylamasının ardından bu fikrin çokça seslendirildiğini duydum. Eğitimli ve donanımlı insanlar, yüksek sesle söylemeye cesaret edemeseler de sıradan insanlara anlamadıkları bir soru sorulduğunda elde edilecek sonucun bu olduğunu birbirlerine mırıldandılar. Hatta kötü insanların aptal insanlara yalan söylediği için Brexit’in gerçekleştiğini söylediler. Demokrasinin sonunun geldiğini savunanlar dahi oldu, genelde hep kısık sesle olsa da. Demokratların aptallar ve cahiller tarafından yönetilmek istediğini söylemek haksızlık olur. Hiçbir demokrasi savunucusu aptallığın veya cehaletin bir erdem olduğunu iddia etmemiştir. Öte yandan demokrasinin bilgi seviyesi nedeniyle bir ayrımcılık yapmadığı da doğrudur. Zor sorular hakkında akıllıca düşünme yeteneğini ikincil bir değerlendirme olarak kabul eder. Birincil ve önemli olan düşünce, bir bireyin seçim sonucuna dahil olup olmadığıdır. Demokrasi, sadece seçmenlerin kendi hatalarının acısını çekecek kadar uzun süre sistemin içinde olmalarını ister. Kalanıyla ilgilenmez. Epistokrasinin ortaya koyduğu soru ise şudur: Neden bilgi temelinde ayrımcılık yapmıyoruz? Herkesin katılmasına izin vermenin nesi bu kadar önemli ve özel? Bu soruların arkasında, hatalarımızla yaşamak yerine, onları önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmamız gerektiğine dair sezgisel olarak çekici bir düşünce yatar. Bu açıdan bakılırsa kimin sorumluluk alması gerektiğinin önemi kalmaz.