![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/c00861b7ff0820d5e153515a360620df.jpg?width=720&quality=85%2C50)
15 minute read
Söyleşi Prof. Dr. Abdürreşit Celil Karluk ile Türk Pınarının Kurutulmaya Çalışılan Kaynağı Doğu Türkistan
RÖPORTAJ: Ayşe Göksu, Aykut Sungur, Alperen Arslan
Kırktuğ Dergisi: Türk tarihi ve medeniyeti açısından Doğu Türkistan’ın önemi nedir? Abdürreşit Celil Karluk: Tarihçiler şöyle derler, dünya tarihi Türk tarihsiz yazılamaz, Türk tarihi de Doğu Türkistan’sız yazılamaz. Doğu Türkistan’ın olmadığı Türk tarihi; Türk tarihi olamaz. Çünkü Türklerin tarih sahnesine çıkışına dair birkaç tez vardır ama en güçlüsü, Tanrı Dağları ve Altay Dağları bu iki kutsal dağa dair olanlardır. Benim için en önemlisi ise şudur: medeniyet. Siz tarihin çok eski devirlerinde ortaya çıkmış olabilirsiniz ama bir medeniyet yaratamadıysanız hiç anlamı yoktur. Bugün medeniyet yazıyla başlar dediğimizde, Türklerin medeniyet yarattığını iddia ettiğimizde, ilk yazılı metinler nereden başladı dediğimizde genellikle Köktürk yazıtlarından bahsedilir. Köktürk yazısına ait en eski buluntular, mesela Almatı çevresinden çıkan Altın Elbiseli Adam mezarından çıkan buluntular var. Bununla ilgili Sakalar/İskitler dönemine ait bir sürü buluntular var. Bugün Doğu Türkistan dediğimiz bölgeden çıkan mumyalar var. Bu bölgeden çıkan bazı mumyalarla birlikte Türklere ait kültürel buluntular
Advertisement
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/457aec2e668c4625c62476d2f64e4515.jpg?width=720&quality=85%2C50)
var. Mesela kilim, tarım aletleri ve Kroran Bölgesinden, Lop Nur çevresinden çıkan mumyanın 1984 yılında Japonya’da Karbon-14 deneyiyle 2400 sene öncesine ait bir mumya olduğu biliniyor. Bunun içerisinde kilim var, buğday tanesi var… Kaşgar havzası çevresi; Fergana, Tarım bu bölgelere baktığımızda arkeolojik buluntular medeniyetimizle direkt ilintili 6-7 bin yıllık bulgular. Bir diğer husus, bugün dünyadaki büyük medeniyet dediğimiz medeniyetlerin tamamı sulak vadide, ırmakların kenarında gelişmiştir. Örneğin Mezopotamya diyoruz Dicle ve Fırat arasında, Mısır medeniyeti Nil, Hint medeniyeti diyoruz Ganj ve Indus vadisi, Çin medeniyeti Sarı Irmak ve Uzun Irmak. O zaman Türk medeniyeti nerede ortaya çıktı? Fergana’daki Amuderya ve Sırderya, bugün Tarım Havzasındaki Tarım Nehri, dünyada iç karada başlayıp iç karada biten en uzun ırmaktır, iki bin kilometre Tanrı Dağından başlar Taklamakan Çölünde biter. Bu ırmağın kenarında bir sürü medeniyet var, bugün Doğu Türkistan’dadır. Kuzey tarafında İrtiş ve İli Nehri Doğu Türkistan’ın kuzeyindedir, Altay çevresi medeniyetimizin en az 6-7 bin sene önceden beri burada olduğumuz,
yazılı medeniyet yarattığımız yerdir. İslamiyet öncesi ve sonrası, Karahanlı devri diyoruz bugün, Kaşgarlı Mahmut diyoruz göğsümüzü kabartan, Yusuf Has Hacib olsun Farabi, Biruni, Ahmet Yesevi bunların tamamı Doğu Türkistan coğrafyasında ortaya çıkan büyük bilginler. Dolayısıyla buralar Türk tarihi ve milleti için bir köktür, ana membasıdır ana ve ata yurttur. Türkleri siz bir çınara benzetirseniz, çınarın bir üstü vardır dalları, gövdesi; bir de çınarı yaşatan toprağın altındaki kökleri vardır. Doğu Türkistan işte o Türk çınarının toprak altındaki kökleridir, dolayısıyla Doğu Türkistan’ı kaybetmek, Kaşgar’ı kaybetmek esasında Türklüğü kaybetmek manasına gelir. Doğu Türkistan bugün Çin zulmü içinde inim inim inlerken, burası adım adım yok olmaya giderken diğer Türklerin seyretmesi esasında kendi kökünü kendisi kurutmasıdır. Ondan dolayı bu kökün kuruması Türk tarihinin de yok olması manasına gelir. Düşünün bir ağacın kökü kuruyacak siz ilgilenmeyeceksiniz, köstebekler orayı kazacak, hava girecek kuruyacak. Üst tarafındaki dalınız bugünkü teknolojiyle çok yaşatsanız birkaç sene yaşatırsınız ama kök kuruduktan sonra dallar işe yaramaz yok olur.
KD: Bugünkü Doğu Türkistan meselesini tarihsel süreç içerisinde değerlendirebilir misiniz?
ACK: Doğu Türkistan’ın bugün yaşadığı; sondan geriye gittiğimizde bugün bu soykırım olarak nitelendiriliyor bütün uluslararası medya, akademisyenler artık burada hem fikirler. Bu soykırım sadece etnik soykırım değil, sosyal, kültürel ve hatta ekolojik ve canlılara dönük bir soykırımdır. Çin orada Çinliliğe ait olmayan hiçbir şeyin yaşamasına izin vermiyor. O zaman Doğu Türkistan’daki dramı anlayabilmek için Çin’i anlamak lazım. Esasında iki Çin vardır biri kültürel biri politik Çin’dir. Politik Çin dediğimiz Çin hegemonyasının kurulduğu bölgedir. Kültürel Çin dediğimiz Çinliliğin hâkim olduğu yaşatıldığı bölgedir. Doğu Türkistan Çin tarafından sonradan işgal edilmiş yani Çin’in politik sınırları içinde idi. Bunu kültürel Çin’e çevirmek için 1955’ten günümüze Çin orada akıl almaz asimilasyon, yok etme, imha politikalarını
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/457aec2e668c4625c62476d2f64e4515.jpg?width=720&quality=85%2C50)
uyguluyor. Bunu da daha iyi anlamak için Bilge Kağan’ı okumak lazım Kül Tigin’i okumak lazım Tonyukuk’u okumak lazım. Çünkü sekizinci asrın ortalarında onlar Çinlilerin nasıl bir millet olduğunu Türklerin nasıl bir halk olduğunu ve Çinlilerle iletişim kurarken dikkat edilmesi gerekenler hakkında en ince noktasına kadar uyarısını o bengi taşlarda yapmıştır. Dolayısıyla Çinliler ve Türklerin arasındaki bu münasebet tarihin bilinmeyen çağlarından günümüze kadar gelmiştir. Çinli güçlü olduğu zaman hasmından öcünü alır. Bugün Çin güçlüdür, hasmı olarak gördüğü Türklerin topraklarını yutmak ve fiziki olarak yok etmek için elinden gelen bütün şeyleri deniyor, yapıyor. Dolayısıyla o zülüm aslında Doğu Türkistan’la ilgili değil kendini Türk hisseden herkesle alakalıdır. Bugün Doğu Türkistan’ı yarın Batı Türkistan’ı ondan sonra da Anadolu’yu. Bu böyle bilinmelidir.
KD: Peki, bu tarihsel mücadele bağlamında Barat Hacı ve Osman Batur’dan bahsedebilir misiniz? ACK: Onlar doğu Türkistan’ın Çin işgali karşısında direnen birer abidevi şahsiyettir. Osman Batur Türkiye’de diğer baturlarımız, bahadırlarımızdan daha fazla biliniyor oysa doğu Türkistan’da o kadar Kürşadlar, Osman Baturlar var ki… Onlar birer özgürlük savaşçısıdır, insanlık için o yecüc mecüc denen kavmi durduran, Batı’nın daha fazla zarar görmesini engelleyen, kendi hayatı pahasına orada duran insanlardır. Bugün bu tarz insanlardan on binlercesi Doğu Türkistan’dadır. Çin şöyle der, biz öyle bir gücüz ki raylar üzerinde son sürat giden bir treniz karşımıza çıkan her şeyi ezer geçeriz, siz Uygurlar birer karıncasınız bize engel olamazsınız. Çinliler; siz on milyon nüfus, biz bir milyar üç yüz küsur milyon diyor. O on milyon insan bir milyar insana karşı direniyorsa ruhundaki Osman Baturlar, Barat Hacılar, ismini sayamayacağım Gani Batur’dan tutun Fatihlere kadar bir sürü bölgede yetişmiş komutanlar var. Elli öncesinde ve günümüzde hala direnen Barat Hacı gibi hapishanede yirmi küsur sene Çin işkencesini çekerek çıktıktan sonra yine dimdik durarak bütün yokluğa rağmen o mücadeleyi sürdüren insanlar, bugün dünyanın her yerinde var.
KD: Çin’in bölgedeki Türklere uyguladığı fiziksel ve kültürel şiddetin iç yüzü hakkında neler biliyoruz, bilgi verir misiniz? ACK: Şiddet değil soykırımdır. O kadar ileri gittiler ki, size ben basit şeylerden anlatayım. 1955 Çinliler geldikten sonra önce dille oynamaya başladırlar çünkü dil düşüncenin anahtarıdır. Türkçedeki Türk, Türkistan, İslam gibi kelimeleri ve Doğu Türkistan’ı yer adı olarak yasakladı. Sizin Türk demeniz belki yıllarca hapiste yatmanız, çürümenize sebep olur. Doğu Türkistan demeniz de aynı şekilde. Çin böyle şeyleri unutturmakla başladı. Önce dilde, yaşam tarzınızda o Çinliden farklı, o giyim kuşamı feodalite, hurafe diyerek yasaklıyor. Evinizdeki yaşam tarzınızı ilgilendiren birçok şeyi de bunlar komünist yaşam tarzına uygun değil diye yasaklıyor. Hatta o kültür devrimi denilen dönemde camiler domuz besleme çiftliklerine, ahırlara çevriliyor. Kuran gibi dini kitaplar yakılıyor Mao döneminde oradaki insanlar yaşam tarzından dolayı erkekler 18 yaşından sonra bıyık bırakırlar, 40 yaşından sonra sakal bırakırlar Türkistan’da. 3 çeşit sakal vardır mesela, kara sakal, çar(?) sakal ve ak sakal. Kara sakal dedikleri 40 küsur yaşında siyah olur, beyaz girmemiştir kıran denilen delikanlı çağın sakalıdır. Çar(?) sakal dediği beyazların girdiği kar karışımı, bilgi deneyim, çoluk çocuk sahibi olmuş bir şahsiyet. Aksakal 60 yaşını geçmiş toplumda itibar, saygı, bilgi sahibi insanlar. Bunların hepsini kestiler. Çinli diyor ki bende olmayan sende niye olsun? Sakalı, bıyıkları, diliyle, yaşam tarzıyla her şeyiyle. Evlere girdiğinizde Türkistanlıların nakış, oyma, sanat vardır. Bunları yasakladılar, yok ettiler. Bugün aynısını devam ettiriyor. 1994’ten sonra devletle işi olan herkesin dinle ilgili her şeyini yasaklıyor. Okumasını, öğrenmesi camiye gitmesi hatta gündelik hayatta selamünaleyküm demek de yasaklanıyor. Selamünaleyküm dediğinde bir Çinli diyor ki bunun zihniyeti bozuk, dinci, panislamist. İşyerinde çalışan bir Uygur, Uygur’la konuşurken Esselamu aleyküm dediği anda orada Çinli veya Çinlileşmiş Uygur varsa not eder. Bu şu saatte şöyle İslami kelime kullandı, bunun zihniyeti bozuk. Ondan sonra takibe alınır, tövbenameler yazmaya
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/457aec2e668c4625c62476d2f64e4515.jpg?width=720&quality=85%2C50)
başlar. Her hafta belki her gün komünist partiye karşı kendini saunan bir şeyler yazması lazım. Suç işlemişim, yanlış olmuş, dememem lazımdı, dilimdeki bu kelimeden dolayı beynimde İslami şeyler varmış ben bunu temizleyeceğim gibi. Siz bugün bunu literatürde hiçbir kavramla açıklayamazsınız. Taciz değil, mobbing değil, zulüm derseniz fiziki değil psikolojik ve zihni bir zulümdür. Sonra kadınların giyim kuşamından tutun uzun etek ya da milli kıyafetler giymesi yasaklanıyor. Çin uzun, mahrem yerleri kapatabilecek uzun kazakları bile kesiyor. Sen neden kemer altını kapatıyorsun, demek ki sende yobazlık var, sen milli gözükmeye çalışıyorsun, bölücüsün tarzında suçlamalar yöneltiyor. Okullardaki çocuklara, üniversitedeki öğrencilere bu tarz mobbing şiddet bütün hepsi son hızda ilerliyor. Bunlar 90’lı yıllar 2000’li yıllardan sonra değişiyor. Toplama kamplarındaki işkenceler artık sonu gelmez bir şeye dönüşüyor. Ekolojik soykırımdan bahsedecek olursak; mesela bizim Türkistan kurak bölgedir, çöl iklimi ve bostanlık dediğimiz ova iklimi var. Orada yetişen ağaçlar o toprağa özgü. Oraya Çinliler geliyor, “Bu söğüt niye böyle?” diyorlar. Türkistan’da söğütler yana doğru göbekli olur gölge atarlar çünkü güneş dikey gelir. İnsanlar yoldan geçerken de o söğütlerin altından geçer, kavaklar yine aynı. Hepsini kopartıp attılar karşı tarafı göremedikleri için, Çin’den gelen ağaçları diktiler. Türkistan’ın yerel ağaçlarını koparıp Çin’e has ağaçlar diktiler. Türkistan’ın kendine özgü peyzaj kültürü var, hepsini bozdular ve kendi Çin peyzaj kültürü, mimarisini getirdiler. En sonunda kalan camiler ve mescitler vardı, bunlar da gözüne batmaya başladı. Önce minareleri tıraşladılar, sonra camileri yıkmaya başladılar. Bunların temeline indiğinizde Çin kültürünün zihniyetinde fark tehdittir algısı var. O zihniyetten dolayı, Çin yönetimi farklı olan her şeyi tehdit olarak algılıyor ve yok etmeye çalışıyor. Bunu anlayabilmeniz için Hollywood filmleri var. Çinliler nereye göç ederse Çin mahallesi kurmasının nedeni nedir? Çünkü gittiği yerdeki farklı şeyleri görmek istemiyor. Hepsini yok ediyor, bedel ödeyerek orayı satın alıp sadece, Çin kültürünün yaşadığı bir koloni
oluşturmaya çalışıyor.
KD: Dünya’nın da artık gündemini meşgul etmeye başlayan toplama kampları hakkında bilgi verebilir misiniz? ACK: Dünya rahatsız, sadece Müslümanlar ve Türkiye rahatsız değil, mutlular. Birçok Müslüman ülke Çin’le saf tutuyor. 2016’da bu dünya gündemine gelmeye başlayınca Çin önce reddediyor böyle bir şey yok diye. Daha sonra teknolojiyle, uyduyla yine batıdaki Çinliler ve insanlığını kaybetmemiş insanlar bu uydu görüntüsüyle ortaya çıkardı bunu. Çinliler kabul etmek zorunda kaldı. Bunun üzerine “kamp işkence kampı değil siyasi eğitim kampları, teröristlere, terör eğilimi olanları toplayıp beynindeki İslami virüsleri çıkarıyoruz” söylemini ürettiler. Sonra Dünya daha fazla üzerine gitti ve Birleşmiş Milletler(BM) Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılması Komitesi 2017’den itibaren bir milyon insanın kamplara alındığını ortaya attı. Daha sonra BM İnsan Hakları Konseyi, insan hakları izleme örgütleri, Batı’nın birçok kurumları bu rakamı üç milyona çıkardı. Bugün bu üç milyon rahat telaffuz ediliyor. Çin daha sonra biz burada meslek edindirme yapıyoruz diyerek kampları aklarcasına uluslararası medyayı soktu. BBC gibi büyük tecrübeli medya o düzmece kamplarda gezerken oradaki zulmü tek tek ifşa etti ama Türkiye başta olmak üzere pek çok Müslüman ülkelerden götürülen satılık medya kuruluşları var. Bunlar gitti Çin’in verdikleriyle döndükten sonra ülkelerinde Çin ağzıyla konuştular. 2018’den sonra BM’de özellikle bu medeni diyebileceğimiz ülkelerin
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/8cb160701fa8b8b85782bbea479727a2.jpg?width=720&quality=85%2C50)
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/457aec2e668c4625c62476d2f64e4515.jpg?width=720&quality=85%2C50)
büyükelçileri Çin’e karşı bu kampları kapatın, insanlık ayıbıdır, yüz karasıdır baskıyla, ortak mektup ortak beyanat verdiğinde Çin hemen koro halinde 3.dünya ülkeleriyle, genelde Müslüman ülkelerle, onlara karşı beyanatlar verdi ve bugün artık o gizlenemiyor. Çünkü kamplara alınan yabancı ülke vatandaşları çıktıktan sonra oradaki zulüm ve işkenceleri tek tek dünyaya anlattı. Örnek vermek gerekirse ben 2017 Mart’tan beri ailemden doğrudan hiçbir haber alamıyorum. Dolaylı edindiğim haberde benim bir kardeşim 2017’de kampa alınıyor işkence ve tıbbi deney sonrasında bütün vücudu felç edilip çıkarılıyor. Ben bu bilgiyi teyit etmek için neredeyse iki sene bekledim ve geçen Kasım ayının ortalarında bilgileri teyit ettim. O kardeşim hakikaten felç edilmiş, ikinci abim hala kamplarda, küçük kardeşim kampa alınmış ve 11 yıllık ağır cezaya çarptırılmış. Büyük abimden, çocuklar ve torunlarından haber yok. 85-90 yaşında annem kimsesiz kalmış hastalanmış. O kimsesiz kardeşime de bakan yok, tedavi ettirilememiş. En son ben bu zulme karşı bir tanıklık videosu yayınladıktan sonra bayağı bir gündem oluştu. Çin elçiliği yalan, manipülatif, seviyesiz, nezaketsiz, küstah açıklamalar yaptı. Buna karşı ben tekrar tivit paylaştım. Yani o kadar yalan dolana başvuruyorlar ki, bir de o kadar çok para harcıyorlar yalana. Ciddi devlet olma durumunu kaybetmiş durumda, şu an dünyada çirkin bir yüzü var Çin’in. Tabii, özellikle bu az okuyan az okuyan ülkelerde satın aldıkları çok sayıda taraftarları var medyası var. Onlar aracılığıyla örtbas ediyor
ama medeni dünyada, Batı’da bunu örtbas edemiyor.
KD:Kamplardam kurtulabilenlerden öğrendiğimiz kadarıyla Türkiye ile bağlantı ciddi bir işkence sebebi bunun altında yatan sebep nedir?
ACK: Kamplara ilk alınanlar 26 ülkeyi ziyaret edenlerden seçilmiş bu ülkelerin başında da Türkiye geliyor. Türkiye ile Çin arasındaki ilişkiler şuan yüksek stratejik düzeyde olduğu söyleniyor. Türkiye ile iyi ilişki kurdukça oradaki Türkler üzerindeki baskı zulüm artmıştır, hiçbir zaman azalmamıştır.Türkiye hadiseye sadece ekonomik boyutuyla bakma hevesi içerisindedir. Oradaki siyasi kültürel dini durumları göz ardı etme eğilimindedir. Çin başta bahsettigimiz 3000 yıllık hafızasının canlı olmasından ötürü Türkler hakkında hiçbir zaman iyi düşünceye sahip değiller, hasım olarak bilirler ona karşı siyaset geliştirir,strateji geliştirir ve Türkiye üzerinde çok büyük lobicilik oyunu oynar fakat Türkiye Çin’i tanımıyor tanımak da istemiyor Çin’e karşı, Çin’in yaptığına mütekabil dış politika geliştirme isteğinde de değil, geliştirebilecek kapasitesi de yok ondan dolayı Çin Türkiye ile olan ilişkilerinde küstah davranıyor. Ve Türkiye ile bağlantısı olan bütün Uygurları potansiyel işbirlikçi hatta Türkiye’nin casusu olarak ağır ceza işkencelere mahkum ediyor. Bugün Çin’in Türkiye’de beş tane Konfüçyus Enstitüsü, büyük medya ordusu, finans sektörü vs. varken Çin’in her şeyi Türkiye’de serbest ve el üstünde tutulurken Türkiye’nin bayrağı dahi Çin’de yasaktır.Türk bayraklı herhangi bir şey terörle ilişkilendirilir ve cezalandırılır. Ondan dolayı Türkiye’de okuyan, Türkiye’ye herhangi bir bağı olanlar ilk etapta kamplara alındı. Benim kardeşimin felç edilmesi,ailemin zulüm görmesi de benim Türkiye’de bulunmamdan ötürüdür.
KD:Uluslararası kamuyoyunda meselenin nasıl karşılandığından bahsetmiştik biraz daha açmak ister misiniz? ACK: Bu konu Batıda o kadar gündemde ki bugün Amerika’nın devlet başkanı, dış işleri bakanından, başkan yardımcısına kadar ayrıyeten Hollanda, Fransa, Almanya, İngiltere,
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/457aec2e668c4625c62476d2f64e4515.jpg?width=720&quality=85%2C50)
Japonya Avusturalya bütün bu ülkelerin tamamı Çin’den ve bu kamplardan nefret ediyor. Çin’e karşı çok sert söylemler geliştiriyorlar. Amerika’da 2019 Uygur İnsan Hakları yasa tasarısı 1’e karşı 407 oyla geçti bu Amerikan tarihinde en yüksek oyla geçen bir yasa tasarısıdır. Avrupa Parlamentosu’nda mutlak çoğunlukla Çin’i kınama ve cezalandırma hatta yaptırım uygulama gibi kararlar alındı. Batı, oradaki Doğu Türkistanlılarla kandaş değil, dindaş değil, dildaş değil ama burada söz konusu olan insanlıktır. Dolayısıyla şuan Doğu Türkistan meselesi dünya gündemine bir insanlık trajedisi olarak oturmuştur. Ne yazık ki bizim ülkemizde, Müslüman dünyasında İslam ayaklar altına alınırken orada Türkler, Türklük kökünden yok edilirken bunu savunan siyasi partiler var. Sözde Türk milliyetçiliği, Türkçülük yapanlar, sözde İslamcılık yapan siyasi partilerin hepsi suspus vaziyettedir. O zaman sorgulamak lazımdır. Siz samimi misiniz? Kimi kandırıyorsunuz? Önce insan olmak lazım. İnsan olamayandan siz Türklük Müslümanlık falan bekleyemezsiniz.
KD: Çin’in bu uygulamalarını dünya kamuoyunda nasıl daha görünür kılabiliriz? Türk gençlerine ve sivil toplum örgütlerine bu anlamda düşen rol nedir? ACK: Önce insanlar insan olacaklar, hak hukuk bilecekler. Bugün Türkiye üzerinden konuşacaksak Türkiye’deki insanlar bugün rahat içinde yaşayıp bu güzel topraklarda hayatın tadını çıkarıyorlarsa bin yıldır o Doğu Türkistan’dan gelen Alpler Erenler ve oradan gelen fedailerle bu vatan, vatan kılınmıştır. Eğer atalarının oradan geldiğine inanıyorlarsa bir akrabalık hukukuna, kardeşlik hukukuna inanıyorlarsa ve bunun gereğini yapma düşüncesi varsa artık ne yapması gerektiği insanın beyninde akseder, cereyan eder. Önce samimi misiniz? Önce insan mısınız? İnsansanız eğer cuma günü hutbenin sonunda ne deniyor “Yakınlarınıza ve akrabalarınıza yardım etmeniz emrolunmuştur.”Filistinli senin yakının akraban, Suriyeli senin yakının akraban da o öz be öz Türk milleti senin neyin? Müslümansan eğer mazlum ayrımcılığı yapamazsın. Müslümanlığa göre tevhid inancına sahip herkes eşittir. Müslümanlar arasında
Arapçılık, Türkçülük, Kürtçülük diye ayrıma gidemezsin. Eğer sen kendini Türk hissediyorsan, samimiysen oradaki kardeşin belki tarihinde ilk defa imdat dedi, varsa kardeşlik hukuku onu hayata geçireceksin. Müslümansan, oradakiler dininin şerefini korumama yardım et diyor buna kulak vermelisin. Eğer Müslümansa onun dinini korumak için orada milyonlar bir milyar insan karşısında dimdik duruyor. Buradaki pısırık Müslüman ya dinden çıkacak, o dinden olmayacak eğer İslam dinindeyse o kardeşinin sesine ses verecek. İnsanda Türk mensubiyeti varsa düşünmeden gerekeni yapacak. Müslüman mensubiyeti varsa hem Türk olarak hem Müslüman olarak iki kere gereğini yapacak çünkü o din, o Kur’an-ı Kerim, o bütün kutsiyetler orada ayaklar altında.
KD: Dünyadaki Türkler olarak Uygur kültürünü ve Uygur Türkçesi’ni yaşatmak için neler yapmalıyız? ACK: Hiçbir şey yapamazsınız. Orada insanlar ölüyor. O insan öldükten sonra burada siz onun neyini yaşatabileceksiniz ki? Uygur Türkçesi, Uygur kültürü Uygurlar yaşadığı müddetçe yaşar. Hiç kimse onun başka bir yerde kopyasını yaşatamaz. O insanlar hayatta kalacak ki o dil ve kültür de yaşayacak. O insanlar yok olursa insanlık medeniyetinin en önemli bir parçası da yok olmuş olacak. Dolayısıyla önce o topraklardaki insanların, o topraklarda yaşaması lazım.
KD: Çinlilerle temaslarınıza dair belirtmek istediğiniz bir şey var mı? ACK: Ben Çinlilere hodri meydan dedim, çıkın eğer ben yalan söylüyorsam beni yalanlayın dedim. Oradaki insanlara işkence uygulanmıyor deyin dedim. Televizyonda tartışalım, ben varım dedim. Onların sistemi içinde okudum, çalıştım. Bu yüzden onların bütün iç yüzünü iyi bilirim, onlar karşıma çıkamazlar. Onlar anca buradaki satılık köpekleri kandırır, köpek demeyeyim de köpeğe hakaret olur. Çin şu anki satın almalarıyla sürdüremez bunu çünkü elbet bir gün parası bitecek ve bittiği zaman parasını yiyenler Çin’i satacak. Çin çok yanlış yapıyor, bu yanlışı kendi halkına da mal ediyor. Şu an Çinliler dünyada
![](https://assets.isu.pub/document-structure/200301192521-970fcd64815450ec51371e985941f945/v1/457aec2e668c4625c62476d2f64e4515.jpg?width=720&quality=85%2C50)
birçok ülkede istenmiyor, nefret ediliyor bu da Çin Komünist Partisi’nin hatasıdır. Bugün o suskun kalan milyarca köle beyinli Çinli de mal olmaktadırlar. Çin’in en iyi müttefiki Pakistan’dır. Pakistan’da bile Çinlileri o satılık bürokrat, siyasiler ve ordusu koruyor. Bir Çinli rahat bir şekilde halkın içine karışamıyor. Bu yarın bir gün Türkiye’de de olacak, Çinliler Türkiye’de rahat gezemeyecek dolayısıyla Çinlilerin de kendi haklarını korumak için o faşist Çin Komünist Partisi’nden hesap sorması lazım.
KD: Doğu Türkistan’la ilgili aklımdan çıkmaz dediğiniz bir anınız var mı? Bizimle paylaşmak ister misiniz? ACK: Ben rüyamda her gün Doğu Türkistan’ı görüyorum. Kaşgar’ı görüyorum. Aylardır rüyamda oradaki arkadaşlarımı, kardeşlerimi, ailemi görüyorum. 24 saat boyunca orası benim aklımda, hiçbir zaman çıkmıyor. Yani orada bir insanlık trajedisi var, orada ekolojik, sosyolojik, psikolojik aklınıza gelen bütün trajediler cereyan ediyor. Ben 2013 Haziran’a kadar oranın köyü, şehri, dağı, taşındaydım. Düşünebiliyor musunuz elimdeki şu telefon dünyaya açık ama ben anamı arayamıyorum. 120 dakika Çin’e arama yapma hakkım var ama ben 3 yıldır bu hakkımı kullanamıyorum. Siz düşünün bayram geliyor “Ana bayramın mübarek olsun.” diyemiyorum. Biz dinimizden aldığımız bu bir imtihandır inancıyla hareket ediyoruz. Biz hâlâ intihar bombacısı olmuyoruz. Biz yine onurlu bir duruşla, zalimin seviyesine düşmemek için, sabırla bu mücadeleyi devam ettiriyoruz. 21.yüzyılda iletişim anlık görüntü şeklinde ben şuan Avusturalya’daki arkadaşımdan anlık görüntü alabiliyorum ama ben Kaşgar’daki anamdan, kardeşlerimden, 25 tane yeğenimden hiçbir görüntü alamıyorum. Az gelişmiş toplumlarda insanlar belki de illa kendi başına gelince tepki verecek. Üzülüyorum. Diyorlar ya orada insanlar mutlu huzurlu diye aynısı o diyenlere nasip olsun. Orada zulüm yok diyenler gitsin orada Çinlilerle birlikte yaşasın. Ve ben dua ediyorum öyle düşünenlerin hepsine orada, Doğu Türkistan’daki huzurlu hayatın mislini nasip kılsın.