Pusula dergisi

Page 1

PUSULA YIL 00 SAYI 00 BAHAR 2017

Sosyal bilimlere yön veren çalışmalar...

ÇOCUK Ayşe Bengisu AKDAĞ / Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret’te Çocuk ve Gelecek Umudu: Âsım ve Halûk Karşılaştırması Mehmet ALTINOVA / Klasik Türk Edebiyatında Çocuk Dr. Ayten ZARA PAGE / Çocuk Cinsel İstismarı: Cinsel İstismara Neden Olan Etkenler ve Cinsel İstismarın Çocuklar Üzerindeki Etkileri Prof. Dr. Çiğdem KAĞITÇIBAŞI / Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri Dilan KASACI / Çocuklarda Din Eğitimi Sürecinin Piaget’nin Bilişsel Gelişim Aşamalarına Göre Yapılandırılması Araş. Gör. İrem İkbal MİCOZKADIOĞLU – Prof. Dr. Sibel Kazak BERUMENT / Okul Öncesi Kurumların Kalitesi ve Çocukların Sosyal Yeterliği


PUSULA DERGİSİ 6 AYLIK YEREL SÜRELİ DERGİ YIL 00, SAYI 00, YAZ 2017 ISSN 1663-7658 İmtiyaz Sahibi Mehmet MAVİŞ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Ayşe Bengisu AKDAĞ Genel Yayın Yönetmeni Merve KORKMAZ Editör Mehmet ALTINOVA Sayı Editörü Yasemin ŞANLI Sanat Yönetmeni Egemen YAZICI Tasarım Bartu TABAKCI

YAYIN KURULU

DANIŞMA KURULU

Arda AKÇİÇEK Ayşe Bengisu AKDAĞ Bartu TABAKCI Egemen YAZICI Harun KABAN Mehmet ALTINOVA Mehmet MAVİŞ Merve KORKMAZ Yasemin ŞANLI

Prof. Dr. Ahmet Atilla ŞENTÜRK Prof. Dr. Alev Sınar UĞURLU Prof. Dr. Banu CANGÖZ Prof. Dr. Erol GÖKA Prof. Dr. İnci ENGİNÜN Prof. Dr. İsmail ÇETİŞLİ Prof. Dr. Kemal SAYAR Prof. Dr. Mustafa AYDIN Prof. Dr. Nurullah ÇETİN Prof. Dr. Şahinde YAVUZ Prof. Dr. Ümit MERİÇ Prof. Dr. Zehra UÇANOK Prof. Dr. Zeynep KERMAN Doç. Dr. Mümtaz SARIÇİÇEK Yrd. Doç. Dr. Yasemin ABAYHAN Yrd. Doç. Dr. Olcay YILMAZ Dr. Mustafa MERTER

Yönetim Adresi Güvenlik Caddesi, King Otel / ANKARA Telefon 0000000 Mail info@pusuladergi.com Baskı Yeri Yakut Kırtasiye / ANKARA PUSULA ulusal hakemli bir dergidir. Yılda 2 sayı yayımlanır. Dergide yayımlanan makalelerden yazarları sorumludur.


İÇİNDEKİLER

4 6 8 10 12 14

Klasik Türk Edebiyatında Çocuk Mehmet ALTINOVA Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret’te Çocuk ve Gelecek Umudu: Âsım ve Halûk Karşılaştırması Ayşe Bengisu AKDAĞ Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri Prof. Dr. Çiğdem KAĞITÇIBAŞI Çocuk Cinsel İstismarı: Cinsel İstismara Neden Olan Etkenler ve Cinsel İstismarın Çocuklar Üzerindeki Etkileri Dr. Ayten ZARA PAGE Çocuklarda Din Eğitimi Sürecinin Piaget’nin Bilişsel Gelişim Aşamalarına Göre Yapılandırılması Dilan KASACI Okul Öncesi Kurumların Kalitesi ve Çocukların Sosyal Yeterliği Araş. Gör. İrem İkbal MİCOZKADIOĞLU Prof. Dr. Sibel Kazak BERUMENT

EDİTÖRDEN Farklı alanlardan olmak üzere ortak noktası sosyal bilimler olan bir grup öğrencinin hazırladığı Pusula Dergisi’nin ilk sayısını sizlere sunmaktayız. İsmini ‘sosyal bilimlere yön veren çalışmalar’ sloganından alan dergimizin birincil motivasyonu, bilimin sosyal hayatla buluştuğu noktaları görebilmenizi ve bunları zevkle okumanızı sağlamaktır. Dergimiz, her sayıda farklı bir tema etrafında her bireyin okuyabileceği, ilgi çekici, merak uyandırıcı ve sosyal bilime yön veren çalışmaları sizlere sunmayı amaç edinmiştir. Amacımızı gerçekleştirmek üzere ilk sayımızda, bizim de merak edip zevkle hazırladığımız, sosyal hayatın en masum bireyleri olan ‘çocuk’ temasını inceledik. Bu konuya geniş bir perspektiften bakabilmek için farklı bilim dallarından değerli akademisyen ve yazarların makalelerini yayımladık. Bu sayımızda, çocuğun cinsel istismarını inceleyen Dr. Ayten Zara Page’in, Türkiye’de çocuğun değerini ele alan Çiğdem Kağıtçıbaşı’nın ve okul öncesi kurumların kalitesini ve çocukların sosyal yeterliliğini inceleyen Sibel Kazak Berument’in makalelerini bulabileceksiniz. Dergimizde bu makalelerin yanı sıra Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret’te geleceğin umudu olan çocuk üzerine Ayşe Bengisu Akdağ’ın, Klasik Türk Edebiyatında çocuğun nasıl ele alındığını Mehmet Altınova’nın, çocuklarda din eğitimi sürecinin yapılandırılmasını da bir kuram çerçevesinde ele alan Dilan Kasacı’nın incelemelerine yer verildi. Merak ettiklerinizin cevabını alabileceğinizi umduğumuz bu sayımızda emeği geçen herkese teşekkür eder, iyi okumalar dilerim.

YASEMİN ŞANLI

PUSULA • ÇOCUK 3


Klasik Türk Edebiyâtında Çocuk Mehmet ALTINOVA 1

ÖZET

Giriş

Klasik Türk şiirinde çocuk kelimesi umumiyetle gönül, kalp ya da aşk kelimesine teşbih edilmiş, bu sebeple epistemolojik temeli aşka dayanan Klasik Türk edebiyatında sıklıkla kullanılmıştır. Bu kelimeye sözü edilen edebiyat döneminde çeşitli anlamlar yüklenmiştir. XIII ile XIX. yüzyıla kadar uzanan Klasik Türk edebiyatında sürekli kullanılmış olan bu kelime, yüzyıllar değiştikçe farklı ma’naya bürünmüş ve dilin incelmesi de bunda son derece önemli olmuştur. Bu çalışmada çocuk kelimesinin Divan şiirinde nasıl geçtiği ve hangi anlam dairelerine sahip olduğu tespit edilmeye çalışılacaktır.

Türkçede çocuk ve çocuğa ilişkin mefhumlar “çocukla çocuk olma”, “çocuk gibisin” örneklerinde olduğu gibi kötü ma’nalarda kullanılmış olsa da kadim edebiyatımızda bu kelimeye çeşitli anlamlar yüklenmiştir. Gerek klasik gerekse modern edebiyatta sıklıkla kullanılan çocuk imgesi XIII ile XIX. yüzyıl arasında hüküm süren klasik edebiyat döneminde daha çok gönülün benzetildiği kavram olarak karşımıza çıkar. Divan şiirinin teşrifatı gereği sevgilinin işveli ve nazlı olması sebebiyle sevgilinin gönlü âdeta bir çocuk gibi kendine sürekli yeni âşık bulur ve kararsızlığı ile ön plana çıkar.

Anahtar Kelimeler: Divan şiiri, Çocuk, Gönül, Aşk

ABSTRACT In classical Turkish poetry, child is often used in this classical Turkish literature, which is generally expressed in heart, heart or love words. This term has been implied in various meanings in the literary period. This word, which has been used consistently in classical Turkish literature from XIII - XIX. century, has become more and more important in this regard as the centuries have changed as the language has changed. In this study, it will be tried to determine how the children pass through the poetry and what meaning the apartments have. Key Words: Divan Poetry, Child, Heart, Amour

1. Çocuk Oynar Çocuklar, oyun oynamaya meyilli, yaratılışı gereği her ne felaket olursa olsun daima oynamak isteyen bir yapıya sahiptir. Oynar koşar çocuklarımız öyle şād şen Kahr-ı şitā ile yine pek bi-mecāl iken Leylâ Hanım (Saz), Solmuş Çiçekler Çocuklarımız (insanları) kahr eden kışınında mecalsizken yine de mutlu bir şekilde oynar, koşar. Genelde çocuklarda gördüğümüz ve psikolojide animizm (canlandırmacılık) olarak adlandırılan duygunun örneği şu şekildedir: Şāhlar üzre şükūfe bād ile oynar güler Tıfla beñzer kim aġaçdan ata olmışdur süvār Nev’i Divanı, K. 15/6 Dallar üzerindeki çiçek, rüzgâr ile oynar, güler; ki (o bu hâliyle) âdeta ağaçtan ata binmiş, kendisini süvari olduğunu zanneden bir çocuğa benzer.

4 PUSULA • ÇOCUK

2. Çocuk Yaramazlık Yapar Çocuklar, bilerek ya da bilmeyerek ebeveynlerinin sözlerini dinlemezler ve daima söy-

1 Dumlupınar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyâtı A.B.D., Yüksek Lisans Öğrencisi


lenenlerin dışına çıkmak isterler. Ortalığı yıkıp, düzeni bozmak çocukların yaptığı yaramazlıklar olarak telakki edilir. Cihānı yıkdı cefāyile tıfl iken dil-ber Mu’allim aña meger nāz u şive mektebdür Hamdi Divanı, G. 46/2 O gönül alıcı (Sevgili) çocukken cefâsıyla dünyayı yıktı, o sevgili meğer naz ve şive mektebinin hocasıdır.

reten pirimiz (hocamız) bize böyle nasihat eyledi.

3. Çocuğun Aklı Her Şeye Ermez-Cahildir Çocuklar rehbere muhtaç kimselerdir. Hayata dair bilgi ve tecrübesi çok sınırlıdır. Dolayısıyla yaşanılan dünyaya ait birtakım bilgilere sahip olmayan çocuklar başka yapılarla özdeşleştirme yaparlar.

Beñzedüm ol tıfla ki leyl ü nehār Düzdügi beytiyle ider iftihār Gülşen-i Envar M. 1/ 32 Ben, gece gündüz yazdığı her beyiti öven bir çocuğa (yeni yetme şâire) benzedim.

Yolına öldügüme minneti yok dilberümüñ Tıfldur ėyle sanur cānı ki bostānda biter Adni Divanı G. 45/2 Yoluna öldüğüm için gönül alıcı (sevgilinin) bana ihsanı yok, çocuktur (çocuk gibidir) canın bir bitki gibi bostanda yetiştiğini sanır.

Klasik Türk şiirinde çocuk ifadesi daha çok Arapça çocuk anlamına gelen tıfl kelimesi ile ifade edilir. Çocuk ve çocuğa ait birtakım özellikler bu şiirde çeşitli şekillerde kullanılmıştır. Yaramazlık yapması, sürekli oyun oynaması, câhil ve kararsız olması, fiziksel anlamda küçük olması sebebiyle şâirler tarafından sürekli kullanılagelmiştir. Fakat en önemli olan kullanım sahası elbette ki gönülün benzetildiği unsur olmasından ileri gelir. Gönül tıpkı bir çocuk gibi kararsız olması sebebiyle sevgili, sürekli olarak rakipler arasında gidip gelmekte ve âşığa dâima eziyet çektirmektedir. Değişik divanlardan alınan örneklere bakıldığında çocuk mefhumunun yüzyıllar içerisinde değişik şekillerde kullanıldığını görmekteyiz.

4. Gönül Çocuğa Benzetilir Gönlün en çok teşbih edildiği bir unsur da çocuktur. Aşk ve güzellik bir mektep, yüz mushaf, zülüf dal veya lâm, ağız mim, boy elif, gönül de bunları okumaya çalışan bir mektep çocuğudur (Kurnaz 1996: 151). “Tıfl-ı dil kaddin görüp aşka eliften başladı Rabbi yessir ve la tüassir rabbi temmim bi’lhayr” Gönül çocuğu boyunu görüp aşk yazmaya eliften başladı, rabbim benim işimi kolaylaştır, işimi zorlaştırma Öldürürdi ejder-i zülf ol hat-ı Hıżr irmese Şol kad-i servüñdeki dil tıflini āh ey sanem Sarıca Kemal Divanı G.100/4 Ah ey put (sevgili), eğer Hızır yüzlü ermeseydi saçının ejderhası şu servi boyunun gönül çocuğunu öldürürdü. 5. Sevgilinin Dudağının Küçük Olması Sebebiyle Çocuğa Benzetilir Klasik Türk şiirinin sevgili tipolojisinde sevgilinin dudağı o denli küçüktür ki ya noktaya benzetilir ya da yok denecek kadar küçüktür. Şâir, şu beyitte sevgilinin küçük dudağını insanın gelişimindeki en küçük hâllerinden biri olan çocuğa benzetmektedir.

6. Yeni Yetme Şairler Çocuğa Benzetilir Klasik Türk şiirinde yeni yetme şâirler yahut müteşâirler daima yerilmektedir. Bu şâirler, ilk yazdığı dizelerde sürekli kendilerini överler. Bu şiirde şâir, böyle kişileri yermektedir.

Sonuç

Kaynakça

Akün, Ö. F. (1994), Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. 9, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. Devellioğlu, F. (2012), Osmanlıca- Türkçe Ansiklope- dik Lûgat, Aydın Kitabevi. Kurnaz, C. (1996), Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. 14, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. http://tebdiz.com/ (Erişim Tarihi: 07.08.2017)

Her tıfl-ı ġonca-leblere meddāh olam bülbül-sıfat Böyle nasihat eyledi şol pir-i pend-āmūzumuz Ali Divanı G. 109/6 Bülbül yüzlü gibi gonca dudaklı küçük çocuğunu (çocuk kadar küçük dudağu) daima öveyim, çünkü şu öğüt öğPUSULA • ÇOCUK 5


Mehmet Akif Ersoy ve Tevfik Fikret’te Çocuk ve Gelecek Umudu: Asım ve Halûk Karşılaştırması Ayşe Bengisu AKDAĞ

ÖZET

Giriş

Yeni Türk Edebiyatında “çocuk” aydınların önemle ele aldıkları, ülkenin ve milletin geleceğine dair umut besledikleri yegâne varlıktır. Şairler ve yazarlar çocuklara öğüt içerikli şiirler kaleme alır ve bu eserlerinde olmasını istedikleri gençliği yansıtırlar. Türk şiirinin iki güçlü ve birbirine karşıt şairi Tevfik Fikret ve Mehmet Akif Ersoy da eserlerinde gençliğe önemli ölçüde yer veren, şiir lerinde kendi gençlik tasavvurlarını dile getiren ve geleceğe bu gençlik ideali sayesinde umutla bakan kişilerdir. Ancak Fikret’in gençlik ideali olan Haluk ile Akif’in gençlik ideali olan Asım arasında temelde önemli farklılıklar vardır ve bu farklılıklar bir toplumun özünü oluşturan temel unsurlar olması bakımından iki şairi karşı karşıya getirir ve aynı amaçla iki farklı ideal gençlik ortaya çıkar.

Yeni Türk Edebiyatında toplumda yaşanan ani değişimler, savaşlar ve bunun sebebi olarak içinde bulunulan buhranlı dönem dönemin aydınlarını etkilemiştir. Önceleri içine kapanan, umudunu yitiren şairler ve yazarlar daha sonra bir silkinme dönemine girer ve geleceğe dair umut dolu şiirlerle yazılar kaleme alırlar. Aydınlar bu umutlarını ortaya koydukları “gençlik ideali” ile işlerler. Buna göre “Halûk”, Tevfik Fikret’in öz oğlu, “Asım” ise Mehmet Akif Ersoy’un hayal ettiği ve ruhunda canlandırdığı gencin adı olarak ideal gençlik tasavvurları olur. Bu isimler sadece iki farklı insan modeli değil, daha büyük anlamda ‘rol model genç’ olarak yansıtılırlar. Bu gençleri iki farklı, iki ayrı saftaki şairin, iki farklı bakış açısının iki farklı idealidir.

Anahtar Sözcükler: Tevfik Fikret, Mehmet Akif, çocuk, gençlik, Asım, Haluk

ABSTRACT In the New Turkish Literature, “child” intellectuals are the only things that intellectualism treats with great hope for the future of the country and the nation. Poets and writers receive remembrance poems about children and they reflect the youth they want to be in these works. Tevfik Fikret and Mehmet Akif Ersoy, two powerful and contradictory poets of Turkish poetry, are people who have a significant place in their work, who express their ideas of youth in their poetry and hopefully look forward to the future with this youthful ideal. However, there are fundamental differences between Haluk, the ideal of youth of Fikret and Asım, the ideal of youth of Akif, and these differences bring the two poets against each other in order that they are the basic elements forming a society’s core and two different ideal youth emerge for the same purpose. Key Words: Tevfik Fikret, Mehmet Akif, child, youth, Asım, Haluk

6 PUSULA • ÇOCUK

1

1. Tevfik Fikret ve Halûk Halûk, Batı eğitimi görmüş, yurt dışına çıkıp farklı medeniyetlerin kültürünü yaşamış ve benimsemiş bir gençtir. Halûk aynı zamanda Tevfik Fikret’in kendi oğlu üzerinden sembolize ettiği bir gençlik modelidir. Tevfik Fikret, Servet-i Fünûn Edebiyatının karamsar havasını şiirlerine yansıtmış ve daha çok bireysel duyuş tarzıyla şiirler kaleme almış bir şairdir. Ancak Tevfik Fikret, bireysel temalı şiirlerinin yanı sıra sosyal içerikli şiirler de yazmıştır. Özellikle oğlu Halûk’un doğumundan sonra yazdığı; “çocuk sevgisini” ve “çocukların zor yaşam şartları içindeki mücadelelerini” anlatan şiirleri dikkat çekicidir. Servet-i Fünûn döneminin önemli şairi Tevfik Fikret, sadece çocuk sevgisi ve çocukların güncel vaziyetini işlemez, bunun yanında onları bir umut kaynağı olarak da görüp şiirlerine yansıtır. Fikret, içinde bulunulan “buhranlı” ortamdan kurtuluşu gelecekte görür ve gelecek için umudu oğlu Halûk’un nezdinde gençlikte, akılda, bilimde 1 Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yeni Türk Edebiyatı A.B.D., Yüksek Lisans öğrencisi.


bulur ve çocuklarla gençlere öğütler verir. Şair, “Halûk prototipi ile Türk gençlerinin karanlığa sırt çevirmesini, aydınlık yarınları hedeflemelerini, asrımızın artık aydınlanma dönemine girdiğini” (Eronat 2007: 40) ifade etmeye çalışır. Tevfik Fikret, çocuğu Haluk’un şahsında, toplumdaki bütün çocukların geleceğinden endişe etmekle beraber geleceğe dair içinde ümit de taşıyan bir “baba”dır. Yazar bu düşüncelerini Halûk’un Defteri adlı şiir kitabında, “Ferda”, “Promete” ve “Halûk’un Amentüsü” şiirleri başta olmak üzere pek çok eserinde işlemiştir. Servet-i Fünun şiirinde önemli bir yer kaplayan “çocuk” teması, “Tevfik Fikret’in şiirlerinde bireyi huzura ve kurtuluşa götüren ve dengeyi sağlayıcı bir unsur olarak görülür.” (Kanter 2008: 38).

Kaynakça DOĞAN, D.M. (2014), Safahat ‘Asım’/ Mehmet Akif Ersoy, Ankara: Yazar Yay. ERONAT, K. (2007), “Tevfik Fikret’in Şiirlerinde Çocuk Ve Gençlik.”, II. Ulusal Çocuk Ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu. KANTER, B. (2008), “Tevfik Fikret’in “Şermin” den Önceki Şiirlerinde Çocuk Teminin İşlenişi.” Türklük Bilimi Araştırmaları, 24.24: 37-52.

2. Mehmet Akif ve Âsım Milli Mücadele döneminin önemli kalemi, İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy da Tevfik Fikret gibi geleceğin kurtarıcısı olarak bugünün çocuklarını görür ve onlar üzerine eğilir. Mehmet Akif Ersoy, Safahat’ının altıncı kitabı olan Asım’da Köse İmam’ın oğlu Âsım’ın şahsında gençleri anlatır. Burada şair Müslüman bir Türk gencinin nasıl olması gerektiği yönünde düşüncelerini dile getirir. Asım, güçlü imanı ve iradesiyle bir gençlik ülküsüdür. Akif, “aklı fikri yerinde, bilgili, müsbet ilimlere vâkıf, ama maneviyatı da kuvvetli ahlâklı bir gençlik. Bu gençlik, fizikî gücünü manevî gücüyle birleştiren ‘bütün insan’” (Doğan 2014: 4) modeli oluşturur. Asımlar, Çanakkale Harbi’nde savaşan, şehit veya gazi olan yüce gençliktir Akif için.

Sonuç

Asım ve Halûk, yepyeni iki genç tasavvurunun iki farklı yazarın kaleminde vücut bulmuş ismidir. Halûk, Tevfik Fikret’in öz oğlu, Asım ise Mehmet Akif Ersoy’un hayal ettiği ve ruhunda canlandırdığı gencin adıdır. Bu yönden Haluk ve Asım ayrılırlar ancak şairlerin araç olarak ele aldıkları gençlik simgesi olmaları açısından ortaktırlar. Ancak iki şairin gençlik idealleri karşılaştırıldığında Fikret’in Batı kaynaklı, bireyi inançlardan, temel dinî değerlerden soyutlayan yücelme anlayışı Mehmet Akif’in özünü inancından alan değerlerle inşa etmek istediği gençliğin karşısında olumsuz bir ideal olarak değerlendirilir.

PUSULA • ÇOCUK 7


Türkiye’de Değişen Aile ve Çocuğun Değeri Çiğdem KAĞITÇIBAŞI 1

Giriş ÖZET Çocuğun aile içindeki yerini ve değerini sistemli olarak tarihsel açıdan ele alan araştırmalar bize değişme hakkında ipuçları verebilirler. Böyle bir araştırma, yurt çapında gerçekleştirilen “Çocuğun Değeri” projesidir. Bu araştırma uluslararası bir projeydi ve dokuz ülkede gerçekleştirildi. Bu ülkelerin içinde çoğu doğu ve güneydoğu Asya ülkeleriydi. Almanya ve ABD ise diğerlerinden önemli farklılıklar gösteriyordu. Bu araştırma sonuçlarının önemli bir kısmı, Türkede’ki çeşitli sosyoekonomik kesimlerde çocuğun aile içindeki değerini ve yerini göstermektedir. Bu çalışmada Türkiye’de değişen aile tipi ve bu ailedeki çocuğun değeri hakkında bazı tespitler yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Aile, Çocuk, Değer, Değişim

ABSTRACT Research on the place and value of the child in the historical sense can give us clues about the change. Such research is the project of “The Value of the Child” which is carried out nationwide. This research was an international project and took place in nine countries. It was Asian countries. Germany and the US showed significant differences in other countries. An important part of the results of this research shows the value and position of the child’s family zone in various socioeconomic segments of Turkey. Some determinations will be made in this study. Some determinations will be made. Key Words: Family, Child, Value, Change

8 PUSULA • ÇOCUK

Çocuğun Değeri araştırmasında 1970’lerde Türkiye’nin 42 il merkezi, ilçe ve köyünde 2300 küsur evli kadın ve erkekle derinlemesine mülakatlar gerçekleştirildi. Sonuçlar, oturulan yörenin gelişmişlik düzeyi ile cevaplayıcının eğitim, meslek, yaş, cinsiyet gibi demografik özelliklerine göre incelendi. Çocuğa ana-babalarca atfedilen değerin ve çocuktan beklentilerin bütün bu özelliklere göre önemli farklılıklar gösterdiği bulundu. Temel bulguların ve ilişkilerin bugün için de büyük oranda geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Daha sonra yapılan küçük çaptaki bazı araştırmalar da bunu göstermektedir. Burada “Çocuğun Değeri” araştırmasının ayrıntılı sonuçlarına girmeden temel bulgularını yansıtarak genel bir çerçeve çizmek istiyorum. Bu çerçeve, çocuğun aile içindeki konumunun ve değerinin nasıl farklılıklar gösterdiğini ve değiştiğini gösterecektir. Aile içi ilişkilerde ve değerler bağlamında çocuğun yeri önemli bir göstergedir. Özellikle ana-baba tarafından çocuğa atfedilen değer ve çocuktan beklentiler, ailenin işlerlik türünü yansıtır. Şöyle ki, çocuğa faydacı değerler atfedilen aile sisteminde çocuğun aileye gerçek (nesnel) katkısı da yüksek düzeydedir. Bu katkı, hem çocukken aile ekonomisine yardım şeklinde, hem de ileride ana-babaya yaşlılık güvencesi sağlamak şeklinde belirir. Bu bağımlı ilişkiler örüntüsü sadece Türkiye’de değil, dünyanın pek çok ülkesinde yaygındır ve özellikle modern ekonomik yapının oluşmadığı, geleneksel yapının süregeldiği kesimlerde görülür. Bu yapı içinde çoğunlukla çekirdek konumundaki aile, daha geniş aileye işlevsel bağlarla bağlıdır ve “işlevsel geniş aile” görünümündedir. Çocuğun aileye katkısının

1 tor.

Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Profesör Dok-


önemli olduğu bu aile-toplum bağlamında çok çocukluluk işlevseldir. Özellikle bu konumda çocuk ölümlerinin de yaygınlığı göz önünde tutulunca yüksek doğurganlık düzeylerinin süregelmesi anlaşılabilir. Çocuğun değeri araştırmasında (Kağıtçıbaşı, 1980) çocuklara atfedilen değerler arasında çocuğun ekonomik ve psikolojik değeri ön plana çıkmıştır. Ekonomik değer ise çocuğun hem küçükken aileye maddi katkısı (%47), hem yaşlılık güvencesi (%79) olarak belirmektedir. Bu değerler çocuğa faydacı yaklaşımı simgelemektedir. Bu faydacı yaklaşım ise çocuktan özellikle ilerdeki beklentilerin yoğun olduğu bağımlı aile ilişkileri içinde oluşmaktadır. Ana-baba ve çocuk arasındaki bu karşılıklı bağımlılık örüntüsü zaman içinde değişen bir süreçtir. Şöyle ki, önce çocuk ana babasına bağımlı bir konumdadır, sonra ise bağımlılık ilişkisi devam etmekte, fakat yön değiştirerek yaşlı ana baba yetişkin evlada bağımlılığı şekline dönüşmektedir. Bu örüntü özellikle geleneksel sosyoekonomik yapı içinde başka yaşlılık güvencelerinin yokluğunda ve çocuğun aileye gerçek katkısının önemli olduğu aile-toplum ortamında yaygındır. Nesnel gereksinmeler, aile değer sistemine yansıtmakta ve sıkı aile ilişkileri ile karşılıklı bağımlılığa değer verilmektedir. Böyle bir bağlamda çocuğun bağımsızlığı işlevsel değildir. Hatta bağımsız bir kişilik gelişimi, aile gereksinimlerinden çok kişinin kendi gereksinmelerine öncelik tanıyabileceğinden, aile için bir tehlike sanılabilir (Kağıtçıbaşı, 1983). Ana-babaya saygılı ve bağımlı büyüyen çocuk ise aileyi terk etmeyecek, onlardan ayrı bir hanede yaşasa bile duygusal ve maddi katkısını ana-babasından esirgemeyecektir. Ana-baba çocuk arasındaki bu bağımlı ilişkiler sistemi, çocuğun kişiliği hakkındaki ana-baba değer yargılarını da belirlemektedir. Örneğin “Çocuğun Değeri” araştırmasında çocukta en çok arzu edilen özellikler bu durumu yansıtmaktadır. Çocuğun bağımsız değil, bağımlı olması, ana-babasının sözünü dinlemesi istenmektedir. “Çocuğun Değeri” araştırmasında ana-babalara çocukları büyüdüğünde onların nasıl olmasını istedikleri sorulduğu zaman da “hayırlı evlat olsun” isteği en yaygın olarak belirmiştir. Çocuk yetiştirmedeki bu yaygın tutumlar bireyselliği değil, karşılıklı desteği içeren topluluk değerlerini özendiricidir.

Gelişmiş teknoloji toplumunda ise buna zıt bir durum söz konusudur. Örneğin, Çocuğun Değeri araştırmasının yapıldığı diğer ülkelerden ABD ve Almanya’da bireysel bağımsızlığa o kadar önem verilmektedir ki, kişi, evladına bağımlı olma fikrini tamamen reddetmektedir. Bir çocuk isteme sebebi olarak “yaşlılıkta güvenilecek birinin olması”nı önemseyenler ABD ve Almanya’da sadece %7-8 kadarken, Türkiye’de hem kadınlar, hem erkekler arasında %77’dir. (Kağıtçıbaşı, 1982). Bu toplumlarda yaşlılara bakım işlevi birincil gruplardan ikincil gruplara aktarılırken, değerler de nesnel koşullara uymuştur. Böylece aile-içi gerçek katkı çocuktan ana-babaya değil, ana-babadan çocuğa doğrudur. Az çocukluluk bu örüntünün bir parçasıdır.

Kaynakça

Caldwell, J. C. (Ed.) (1977), The Persistance of High Fertility. Family and Fertility Change series, Canberra: The Australian National University. Duben, A. (1982), The Significance of Family and Kinship in Urban Turkey, Sex Roles, Family and Community in Turkey (kita bında), Ç. Kağıtçıbaşı (Ed.), Bloomington, Indiana: Indiana University Press. Geçtan, E. (1973), Toplumumuzun Bireylerinde Kimlik (Identity) Kavramı ile İlgili So runlar Üzerine Bir Tartışma, 50. Yıla Ar mağan, Ankara: Eğitim Fakültesi Yayın ları, 63-77. Goode, W. J. (1963), World Revoluation and Fa mily Patterns, Glencoe: The Free Press. Kağıtçıbaşı, Ç. (1982), “Old-Age Security Value of Children”, Journal of Cross-Cultural Psycolohy, 29-42. Kağıtçıbaşı, Ç. (1983), “Socialization in Traditio nal Society: A Challenge to Psychology”, International Journal of Psycology. Kağıtçıbaşı, Ç. (1980), Çocuğun Değeri: Türkiye’de Değerler ve Doğurganlık, İstanbul: Boğaziçi Üniversitesi.

PUSULA • ÇOCUK 9


Çocuk Cinsel İstismarı: Cinsel İstismara Neden Olan Etkenler ve Cinsel İstismarın Çocuklar Üzerindeki Etkileri Ayten ZARA PAGE1

Giriş

ÖZET

Çocuklara yönelik aile içi veya aile dışı cinsel istismar 1970’lerin sonunda sosyal bir sorun olarak görülmeye başlandığında cinsel istismara neden olan etkenler ve etkilerini ele alan çok önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalara sosyolojik açıdan bakıldığında, cinsel şiddet içeren eylemlerin toplumsal ve karmaşık bir yapısı olduğu ortaya çıkmıştır (Eisler, 1995; Myers, Diedrich, Fincher ve Stern, 1999). Psikolojik açıdan bakıldığında da, cinsel istismara uğrayan çocukların farklı gelişimsel dönemlerde ciddi boyutlarda ruhsal sorunlar yaşadıkları bulunmuştur. Ayrıca, çocukluk döneminde yaşanan cinsel şiddetin yetişkinlikte cinsel saldırganlığa yol açabileceğine dair bulgular, yani şiddetin şiddet doğurduğu gerçeği, günümüze kadar yapılan araştırmalardan çıkarılacak en çarpıcı sonuçtur (Herman, 1992; Van der Kolk ve Fisler, 1995). Dünyada çocuk cinsel istismarı kaygı verici boyutlarda artarak çözümlenmesi gereken acil bir sorun olarak önemini hala sürdürmektedir. Cinsel istismar konusunda gerek araştırma, gerekse kuramsal çalışmalar içeren makale sayısı artmakla birlikte, sosyal ve klinik çalışmalara katkıda bulunacak farklı bakış açısıyla yazılmış kaynaklara her zaman gereksinim vardır. Bu makale, çocuklara yönelik cinsel istismarın tarihçesini, tanımını, cinsel istismarın oluşumunu hazırlayan etkenleri ve cinsel istismarın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini değerlendirip bu konular üzerinde genel bir özet sunacaktır…

Bir çok kültürde her yaştan çocuğun yaşadığı cinsel istismar doğası, şiddeti ve boyutları ile diğer kriz durumlarından farklılık gösterir. Çocukların aile içi veya aile dışı cinsel istismara maruz kalmaları psikolojik, sosyal ve bilişsel gelişimlerini olumsuz etkiler. Cinsel istismarın çocuklar üzerindeki etkileri, travmatik olayın olduğu sıralarda ve travmatik olay sonrasındaki dönemlerde de görülebilmektedir. Cinsel istismara uğrayan çocuklarda ortaya çıkan ruhsal sorunların temelinde travma yaratan dinamikler vardır. Psikososyal, kültürel, kişisel ve psikolojik etkenler çocuklara yönelik istismar edici eylemlerin kaynağını oluşturur. Anahtar Kelimeler: Çocuk cinsel istismarı, psikolojik travma, ruhsal sorunlar, travma yaratan dinamikler, travma belirtileri

ABSTRACT In many cultures sexual abuse event experienced by children of all ages can be differentiated from other crisis situations in terms of its nature, intensity and extent. Intrafamilial and extrafamilial sexual abuse of children has negative effects on their psychological, social and cognitive development. The effects of sexual abuse on children can be seen in acute phase, as well as years after the traumatic event. The traumagenic dynamics are the causes of the mental problems emerging from the children’s sexual abuse experience. The psychosocial, cultural, personal and psychological factors are the sources of abusive behaviour towards children. Key Words: Child sexual abuse, psychological trauma, mental problems, traumagenic dynamics, traumatic symptoms.

10 PUSULA • ÇOCUK

Tartışma ve Sonuç

Cinsel istismara bağlı travma, bedensel olduğu gibi psikolojik bütünlüğü de zedeleyen bir olaydır. Çocukların maruz kaldıkları cinsel istismardan duygusal, cinsel ve sosyal olarak etkilenmemeleri ve bu yaşantının ki1

İstanbul Bilgi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Doktor


şilik gelişimini derinden etkilememesi olanaksızdır. Sadece cinsel değil, aynı zamanda duygusal ve fiziksel şiddeti öğrenmenin çocuklukta gerçekleşip yetişkinlik süresince kalıcı hale geldiği dikkate alınırsa, çocuklara yönelik istismarı önleyici çalışmaların önemi kavra- nabilir. Ancak Finkelhor’un (1984) psiko-sosyal modelinin öne sürdüğü cinsel istismarı hazırlayıcı koşulları, çocuklara yönelik cinsel istismar sorununu durdurma ve önlemenin tek ve basit bir çözümü olmadığını gösterir. Çocukların cinsel istismarı karmaşık ve toplumsal bir sorundur ve buna neden olan bir çok psikolojik, sosyal ve kültürel etkenleri inceleme ve değiştirme gereğini ortaya çıkarmıştır. Wurtele ve Miller-Perrin’e (1992) göre, çocuk cinsel istismar ve ihmal olaylarından sadece saldırganlar değil, bu olayların yaşandığı toplumlardaki her bir birey sorumludur….

Kaynakça

Adams, J.A., Harper, K., Knudson, S. & Revilla, J. (1994), Examination findings in legal ly confirmed child sexual abuse: It’s normal to be normal. Pediatrics, 310-317. Belkin, D. S., Greene, A. F., Rodrique, J. R., & Bog gs, S. R. (1994), Psychopathology and history of sexual abuse, Journal of In terpersonal Violence, 535-547. Bilge, S., Taşkıranoğlu-tırtıl, L. (2001), Cinsel istismar maruz kalan çocuklar: Mağ dur, saldırgan özellikleri ve ruhsal/dav ranşsal bozukluklar. Klinik Adli Tıp, 1-8. Williams, L. M. (1994), Recall of childhood trau ma. A prospective study of women’s me mories of child sexual abuse, Journal of Consulting and Clinical Psychology, 1167-1176. Wurtele, S. K., & Miller-Perrin, C. L. (1993). Preventing child sexual abuse: Sharing the responsibility, Lincoln: University of Nebraska Press.

PUSULA • ÇOCUK

11


Çocuklarda Din Eğitimi Sürecinin Piaget’nin Bilişsel Gelişim Aşamalarına Göre Yapılandırılması Dilan Kasacı 1

ÖZET Piaget, daha çok eğitim ile ilgili çalışmalarıyla bilinen bir psikolog olarak kendine ait kuram geliştirmiş ve eğitim anlayışına psikoloji bilimi ile yaklaşmıştır. Bilişsel Gelişim kuramı olarak bilinen bu kuramda Piaget, bebeklikten ölüme kadar insanın tüm evrelerini incelemiş ve eğitim ile ilgili bağlantısı kurmuştur. Din ve ahlâk eğitimini de eğitimin bir parçası olarak değerlendiren Piaget’in bu konu da sözler söylemesi tabiidir. Bu çalışmada Piaget’in bilişsel kuramının dünyada öğretilen din ve ahlâk eğitimi üzerinde nasıl etkisi olduğu tartışmaya açılarak yer verilecektir. Anahtar Kelimeler: Piaget, Din Eğitimi, Bilişsel Gelişim Kuramı, Çocuk

ABSTRACT Piaget developed his own theory as a psychologist known for his studies on further education and approached his understanding of education with psychology. In Cognitive Development theory, Piaget studied all stages from infancy to death and established exchange rates for education. Translation of Piaget’s words about this saying. In this work, Piaget’s cognitive theory will determine how to interact with the intentionally educated religion and moral education. Key Words: Piaget, Religious Education, Child, Cognitive Theory

12 PUSULA • ÇOCUK

Giriş

Din, insanlığın başlangıcından bugüne, insanın gönlünde, aklında ve toplum hayatında yer etmiş bir gerçektir (Yavuz, 1986: 129-142). Bununla birlikte insan, doğumundan itibaren kültürel ve genetik olarak dindar bir varlık olarak tanımlanmaktadır (Spinks, 2008: 307318). Bu tanımın doğal bir sonucu olarak, her çocukta doğuştan var olan bir inanma eğilimi mevcuttur (Yiğit, 2006: 179-203). Çocuğun her şeyden güçlü, kudretli bir varlığa inanma eğilimiyle beraber çevresinde duyduğu ve gördüğü dini kavramların ve davranışların ne anlama geldiğini ve aslını öğrenme merakı (Peker, 1999), bu eğilimlerin gelişiminin takip edilmesini ve eğitiminin nasıl olması gerektiğinin araştırılmasını zorunlu hale getirmektedir. Bu tür bir bilgi ile çocuğun din eğitimi sürecinin gelişimsel özellikleri ile uyumlu olarak sürdürülmesi olası kılınabilinecektir. Bu bakış açısı ile öncelikli olarak incelenmesi ve araştırılması gereken konulardan birinin çocuk gelişim dönemleri olduğu görülmektedir. Her çocuk kendine has ve özeldir. Onları tanıyıp anlayabilmek için öncelikle onların ihtiyaçlarını, alışkanlıklarını ve tutumlarını doğru olarak öğrenip harmanlanması gerekmektedir (Tuğrul, 2003: 380-392). Yani çocuklarda din eğitimi ve dini duygunun gelişimine geçilmeden önce, çocukların sahip oldukları yaş dönemindeki gelişimsel özelliklerine değinilmesi gerekmektedir. Çocuğun din eğitiminin olumlu, bilimsel temellere dayalı, sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için; fiziksel, zihinsel, duygusal ve psikososyal gelişimlerinin bilinmesinin yanında, onların dini gelişim özelliklerinin bilinmesi ve eğitim sürecine dâhil edilmesi de gereklidir (Dam, 2010).

1 Ufuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Psikolojik ve Rehberlik A.B.D. Lisans Öğrencisi


Tartışma ve Sonuç

Yapılan araştırmalar ve çalışmalar neticesinde elde edilen sonuçlar şu şekilde sıralandırılabilir; Çocuk maddi ve manevi olarak bir bütündür. Çocuğun din eğitimini gelişiminin önüne almak, ya da erteleyerek ihmal etmek mümkün değildir. Din kavramı çocuğa “çocuğun dini” olarak sunulmalıdır. Anlaşılmaz, kavranmaz, soyut vb. şeklinde sunulmamalıdır. Çocuğun en temel ihtiyacı sevgi, ilgi ve güvendir. Anne ve baba ile doğumdan itibaren kurulacak olan sevgi, ilgi ve güven bağı çocuğun din eğitimi sürecinde etkin rol oynamaktadır. Bebeklik döneminde bunu sağlayamayan çocuğun sağlıklı bir dini gelişim gerçekleştirmesi beklenemez.

Kaynakça

Dam, H. (2010), Çocukluk Dönemi Din Eğitimi, Gelişimsel Basamaklara Göre Din Eğiti mi, K. Mustafa (Ed.), Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. Peker, H. (1999), Okul Öncesinde Çocuğun Dini Gelişimi ve Eğitimi, Cumhuriyetin 75. Yılında Türkiye’de Din Eğitimi ve Öğreti mi, Unan. F. ve Hacaloğlu. Y. (Ed.) Anka ra: Türk Yurdu Yayınları. Spinks, G.S. (2008), Psikoloji ve Din, Fırat Üni versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 307 318. Tuğrul, B. (2003), Çocuğu Tanıma Ve Değerlen dirme, Erken Çocuklukta Gelişim Ve Eği timde Yeni Yaklaşımlar, Sevinç. M (Ed.), İstanbul: Morpa Kültür Yayınları, 380 392. Yavuz, K. (1986), Dini İnancın Gelişiminde Nati vizm ve Tecrübecilik Problemi, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 129-142. Yiğit, A. (2006), Çocuğun Gelişim Özellikleri ve İletişim Doğrultusunda Ailede Din Eğiti mi, 19 Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakül tesi Dergisi, 179-203.

PUSULA • ÇOCUK

13


Okul Öncesi Kurumlarin Kalitesi ve Çocuklarin Sosyal Yeterliği İrem İkbal Micozkadıoğlu1 Sibel Kazak Berument

ÖZET Bu çalışmada okul öncesi kurumların yapısal kalite ölçüm değişkenlerinin çocukların sosyal yeterliğine olan yordayıcı etkisi incelenmiştir. Bu etkiyi incelemek için okul öncesi kuruma devam eden 6 yaşındaki 101 çocuk eğiticileri ve akranları tarafından değerlendirilmiştir. Ebeveynlerin eğitim seviyeleri ve çocukların okul öncesi kuruma devam etme süreleri göz önünde bulundurulduktan sonra, eğitici değerlendirmesi açısından bakıldığında, akranlarla olan negatif ilişkiler okul öncesi kurumdaki grup büyüklüğü ve çocuk başına düşen alan miktarı tarafından anlamlı olarak yordanmıştır. Anahtar kelimeler: Okul öncesi kurumlar, yapısal kalite değişkenleri, sosyal yeterlik, çocuklar

ABSTRACT In the present study, the effects of structural quality of day care centers on the social competence of children were investigated. 101 6-yearold children were chosen from the 13 different day care centers. Their social competencies were evaluated by teachers’ ratings and peer nominations. The results indicated that after considering family education level and length of day care attendance, with respect to teacher ratings, negative interactions with peers were significantly predicted by group size and square footage per child. Key words: Day care centers, structural quality measures, social competence, children

14 PUSULA • ÇOCUK

Giriş

Literatüre bakıldığında gelişim psikologlarının ilgilerinde kuramsal araştırmalardan uygulamalı araştırmalara doğru bir yönelim olduğu görülmektedir. Bu değişimin nedenlerinden biri çocukların bilişsel, sosyal ve duygusal ve sosyal gelişimlerinde okul yaşanan mahalle, medya, devlet ve sağlık sistemi, ülke ekonomisi gibi hem daha geniş çevresel faktörlerin hem de annenin çalışması, boşanma ve çocukların ebeveynlerin dışındaki kişiler tarafından bakılmaları gibi değişimlerin de etkili olduğunun farkına varılmasıdır (Zigler ve Finn-Stevenson, 1999). Gelişim psikologlarının uygulamalı araştırma ilgilerindeki artışın bir diğer nedeni ise, çocuk ve ailelerinin bu çevresel sistemler ve deneyimlerden kaynaklanan problemlerini anlama ve devletlerin sosyal politikaları üzerinde etkili olarak bu sorunları çözme isteklerindeki artıştır (Zigler ve Finn-Stevenson, 1999). Okul öncesi kurumların çocukların sosyal gelişimleri üzerindeki etkilerini inceleyen bazı çalışlma- lar okul öncesi kurum deneyimi olan çocukların, olmayanlara göre, sosyal açıdan daha yeterli, kendine güveni olan, kendi kendine yeten, dışa dönük, yetişkinlerle olan ilşkilerinde daha olumlu, akranlarıyla daha ileri düzeyde oyunlar oynayabilen, sosyal ilişkileri daha iyi anlayabilen çocuklar olduklarını göstermiştir (Andersson, 1989; Cochran, 1977; Howes ve Olenick, 1986; Macrae ve Herbert-Jackson, 1976). Çocukların sosyal becerilerindeki bu farkın okul yıllarında da devam ettiği, daha fazla arkadaşları olduğu, sosyal faaliyetlerde daha etkin, akranları arasında daha popüler çocuklar oldukları bulunmuş- tur (Field, 1991). İsveç’te yapılan boylamsal bir araştırmada da çocukların geliştirdiği sosyal becerilerin okul çağı ve erken 1 Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Psikoloji Bölümü, Araştırma Görevlisi


ergenlik dönemlerine kadar süreklilik gösterdiği bulunmuştur (Campbell, Lamb ve Hwang, 2000, akt., Clarke-Stewart ve Allhusen, 2002).

Tartışma

Okul öncesi kurumların çocukların gelişimi üzerindeki etkilerinin belirlenmesi, sosyal politikaların oluşturulması açısından önemlidir. Bu nedenle son yıllarda bu konu gelişim psikologlarının üzerinde yoğunlukla araştırma yaptığı bir alan haline gelmiştir. Batı literatüründe bu konudaki araştırmaların sayısı ve bulguları sosyal politikaları belirleyebilecek düzeye gelmişken, Türkiye’deki çalışmalar oldukça kısıtlı sayıdadır. Ayrıca kurumların kalitesinin çocukların gelişimleri üzerindeki etkisine Türk örnekleminde bakan araştırmalara da rastlanmamıştır. Bu nedenle bu çalışmada okul öncesi kurumlardaki yapısal kalite faktörlernin sosyal yeterliği Türk çocuklarında nasıl yordadığına bakılmıştır. Literatürde bazı çalışmalar genel kalitenin (Vandell ve Powers, 1983) bazıları ise, belirli kalite değişkenlerinin (Örn., eğitmen-öğrenci oranı, grup büyüklüğü) çocukların sosyal yeterliğini yordamada önemli olduğunu göstermiştir (Howes ve Rubenstein, 1985; Petrogiannis, 1999). Bu çalışmada da literatürdeki diğer çalışmalarda olduğu gibi (Lindsey ve Mize, 2001; Smart ve Sanson, 2001) sosyal yeterliği ölçmek için eğitmen ve akran değerlendirilmesi kullanılmış ve kurumların yapısal kalite düzeyleri yükseldikçe çocukların sosyal yeterliklerinin artacağı beklenmiştir.

zenginliği çocukların akranlarıyla ve yetişkinlerle etkileşimlerini arttırarak, onların sosyal gelişimlerine önemli bir katkıda bulunmaktadır. Bu sonuç bizim çalışmamızda da desteklenmiştir…

Kaynakça

Andersson, B. E. (1989), Effects of public day care: A longitudinal study, Child Development, 857 866 Zigler, E. F., & Finn-Stevenson, M. (1999), Applied developmental psychology In Bornstein, Developmental psychology: An advanced textbook 4th Edition M. H. & Lamb, M. E. (Eds.), New Jersey: Lawrence Erlbaum As sociates

Eğitmen değerlendirmelerinde olduğu gibi, literatürle uyumlu olarak (Bjorkman ve ark., 1986; Howes ve ark., 1992; Petrogiannis, 1999; Schindler ve ark., 1987; Vandell ve Powers, 1983), pozitif eğitmen ilişkisi, pozitif akran ilişkileri, negatif eğitmen ilişkisi, negatif akran ilişkileri, katılımcı olmayan davranışlar ve yanlız başına bulunma davranışı boyutları bu çalışmada sosyal yeterliği ölçen değişkenler olarak kullanılmıştır. Bu araştırmada sosyal yeterliğin önemli ölçütlerinden biri olarak alınan yanlız bulunma davranışı önceki çalışmalarda olduğu gibi eğitsel aktiviteler arttıkça azalma göstermiştir. Literatürde gelişimsel olarak uygun faaliyetlerin varlığının çocukların akranları ve eğitmenleriyle etkileşimlerini arttırdığı bulunmuştur (Howes ve ark., 1992). Benzer olarak, Volling ve Feagans (1995) kurum kalitesi arttıkça sosyal olmayan oyunların azaldığını pozitif akran ilişkilerinin ise arttığını göstermiştir. Özetle yüksek kalite göstergelerinden olan gelişimsel olarak uygun aktivitelerin PUSULA • ÇOCUK

15


Bugünün dünya çocukları çocuk modernleşmesi kuşatması altındadır. Bu sanal kuşatma aynı zamanda dünya çocuk gerçeğine dönüşmüştür. Batı’nın ürettiği çocuk modernleşmesiyle hem dünya çocukları sömürgeleştiriyor, hem de çocuk ve çocukluk tükeniyor. Bu yüzden çocuk modernleşmesi çocukların aklını ve yüzünü Batı medeniyetine çeviren maskeli bir çocukluk anlayışıdır. Mustafa Ruhi Şirin, çocuk modernleşmesi ve medyayı merkeze alarak Kuşatılmış Çocukluğun Öyküsü’nde, çocuk ve yeni çocukluğu yorumluyor.

25 TÜRK LİRASI

PUSULA


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.