
5 minute read
MACİDE TANIR
macide tanır’la oyunculuğun izlerinde
mehmet esatoğlu
Advertisement
Oyuncu Macide Tanır büyük sanat ve yaşam serüvenini tamamladı. Cumhuriyet döneminin yetiştirdiği önde gelen oyunculardan biriydi.
Tanır; oyunculuk disiplininden sahneye ve izleyiciye büyük saygısına, ömrünün yirmi dört saatini sanatına adamasından, oynadığı role büyük özenine dek bir dolu örnekler sundu bize yaşadığı 90 yıl boyunca. Sahneye ilk adımlarını atmaya çalışırken ülkede de her şey adeta yeni baştan kurgulanıyordu. Toplumun Osmanlı yaşamından kopamadığı, iktidar tarafından ise tepeden aşağı batılı bir yaşam tarzı inşa edilmeye çalışıldığı yıllardır bu yıllar. Kadınların kafes arkasından dışarıya ilk adımlarını atmaya çabaladıkları günlerde kimi kadınlar olmayacak bir işe soyunuyorlar: Oyunculuk yapmaya. Bir adım öncelerinde Afife Jale’nin yanı sıra adını bile bilmediğimiz, oyunculuk yaptığı için başına olmadık işler gelmiş örneklere rağmen kolları sıvıyorlar ve sahneye
169
çıkıyorlar. Oyuncu Macide Tanır da bu zorlu yola soyunanlardan biridir.
Cumhuriyet, kültürel inşasını yaparken gözünü batıya dikti. Müzikten tiyatroya, plastik sanatlara, sanatın her bir alanında yerelde olanla ilgilenmek yerine batılı örneklerin taklidine girişti. Anadolu’nun binlerce yıllık müzik, tiyatro geçmişini görmezden gelerek yapılan bu girişim, halkın yabancı ve şaşkın gözlerle baktığı bir sanatsal ortamı var etti. Erenköy Kız Lisesi’nde genç bir öğrencidir o yıllarda Macide Tanır. Oyunculuk yapmayı önüne hedef olarak koymuştur. Okulun iyi öğrencilerinden biridir Macide. Çalışkandır, kararlıdır, engel tanımazdır. Oyunculuk yapmak üzere Ankara Konservatuarı’nın yolunu tutar. Büyük yeteneği ile öne çıkar. Tiyatro ve Opera bölümünde sınıf atlatılarak üç yılda mezun olur. Konservatuar yıllarında Almanya’dan Hitler rejiminin baskı ve zulmünden kaçmış tiyatro adamı Carl Ebert’le karşılaşır ve sahne çalışmaları yapar. Ebert dramatik tiyatro üslubu ile yetişmiş bir tiyatro adamıdır. Geldiği ülkede ise büyük bir göstermece tiyatro üslubu vardır. Cumhuriyet yöneticileri Karagöz, Ortaoyunu, Meddah gibi sahne birikimini Osmanlı’ya mal ettiklerinden görmezden gelirler. Ebert de bu birikimle ilgilenmez. Öğrencilerini dramatik oyunculuğun klasik kalıplarıyla yetiştirir. Ebert’in sınıfı yetenekli öğrencilerle doludur. Tiyatroya önem veren Cumhuriyet yönetimi, ince eleyip sık dokuyarak ülkenin yetenekli gençlerinin sanat alanına yönelmesine ve bir sanatsal taban oluşturulmasına çaba sarfetmektedir. Bu 170
yeteneklerden biri de Macide’dir.
Konservatuar günlerinde Ebert “Kibarlık Budalası” nda aynı role iki oyuncuyu çalıştırmaktadır. Biri Nermin Sarova, diğeri Macide Birmeç’tir (Tanır). Bir gün Nermin Sarova’nın provaya gelmeyişi Ebert’i Macide ile karşı karşıya bırakır. Hiç sahne alamadığı Macide ezberi ve konsantrasyonu ile Ebert’i şaşırtır. Ebert prova sonunda sahneye yönelerek onu kucaklar. İlerleyen provalarda Macide ile aynı rolü paylaşan arkadaşına onun oynayışını örnek gösterir. Macide Tanır nasıl bir oyuncuydu? 40’lı yıllarda başlayan ve 80’lerin ortasında emekli edilerek noktalanmak istenen serüvenine bakarsak tüm zamanlarına damgasını vuran özelliğinin oyunculuk disiplini olduğunu görüyoruz. Bu disiplin alışagelmiş askeri disiplin anlayışının çok dışında bir duruştur. Oyuncu sıradan bir insan gibi yaşayamaz. Onun yiyip, içmesinden uyumasına her şey oyunculuğun disiplini ile bağlantılıdır. Kendini bu disiplinle yöneten bir oyuncu için tiyatro ve oyunculuk öncelikle bir yaşam biçimidir. Tiyatroyu yaşam biçimi olarak seçmiş bir oyuncu için yaşam oldukça zordur.
Onun her anı tiyatronun kuralları, sanatsal üretim, izleyiciye karşı sorumluluk gibi kavramlarla biçimlenir. Bu kavramlar onu ciddiye alan oyuncuya uyku uyutmaz, yemek yedirmez, soluk aldırmaz. Oyuncu prova yapacaksa ya da oyun oynayacaksa yaşamında her şeyi tiyatronun yeryüzünün dört bir yanında geçerli kurallarına göre kurgulayacaktır. Kimi oyuncu bunu kendine bir yol edinir, kimisi de bir türlü ayak uyduramaz. 171
Macide Tanır oyuncu olmaya ilk karar verişinden itibaren yaşamını ve sahne üretimini sanat disiplini çerçevesinde örgütlemeye başlıyor. Yaşamı boyunca hep tepesinde olduğunu kabul ettiği sanatçı Macide’nin gözetiminde adımlarını atıyor. Her yaptığını onun gözünden ele alıyor, tartışıyor ve karar veriyor. Oyuncu rol ile nasıl tanışır ve süreçle nasıl buluşur? Burada önemli bir modeli onun yaşamında ve anlattıklarında görebiliriz.
Bir rolü kabul edip etmemek Macide Tanır için yaşamsal bir sorundur. Aklına yatmıyorsa reddeder. Rolü oynamaya karar vermişse işte o andan sonra büyük bir yolculuğa çıkar. Öncelikle oynayacağı karakterle buluşturacak olan oyun metni, onun en ciddiye aldığı unsurlardan biridir. Ülkemizde kimi oyuncular yazarları tanıma, anlama çabasına girişmezler. Ellerine geçirdikleri bir metni rastgele anlamaya, algılamaya ve sergilemeye çalışırlar. Macide Tanır’ın tutumu ise araştırmacı 40 kuşağı yazarları gibidir. Metinden önce yazarı tanımaya anlamaya çalışan Tanır, bir dramaturg gibi yazardan yapıta yolculuğa çıkar. İbsen’den O’Casey’e, Sofokles’ten Wilder’a bir dolu yazarı sahnede oynayan Tanır’ın bu yazarlara ilişkin çok önemli araştırmaları vardır. Araştırmacı bir tutumla metne yaklaşan Tanır, metinde aklına yatmayan bir yanla karşılaştığında “herhalde böyledir” diye kendini ikna etmek yerine “var bu işte bir iş” mantığıyla işin peşine düşüyor. Tanır’a bir rol önerildiğinde önce bütün 172
huzuru kaçıyor. Büyük bir tedirginlikle rolün çevresinde dönüp durmaya başlıyor. Şaşkın, saftirik gözlerle rolle tanışmaya, onu anlamaya çalışıyor. Burada sarıldığı en önemli silah gözlem, dramaturgi ve bilimsel araştırma oluyor. Rolü çalışmaya başlama serüvenini “Tiyatronun Cadısı” kitabında şöyle anlatıyor: “Şimdi bir eseri oyna diye tahtaya yazdılar Devlet Tiyatrosu’nda değil mi? (…) o geceyi heyecandan yarı uyur yarı uyanık geçirip istenilen tiyatroya giderdim. Ve bir gün okuma provasında bütün antenlerimi açık bırakarak eseri okurdum. Oynardım diyebiliriz hatta. İlk günler ilkokula öğrenmeye giden talebe gibiyimdir. (…) Rejisörün ağzına düşecek gibi, ilk kez sahneye çıkacakmışım gibi, hiçbir şey bilmeyen biri gibi öğrenmeye çalışırım.” İşte prova yapan ve üreten Macide işe böyle başlıyor.
Role başlarken yöntemini şöyle açıklıyor: “Ben ilk okuma provasında kontrolsüz, bütün duygularımı serbest, rahat, eserin emrine bırakırım. Her gün değişik anlamlar vererek okurum.” Yapıta böyle yaklaşmasının mantığını da şöyle izah ediyor: “Bir meydana çıkan pek çok yol vardır”. Macide Tanır’ın politik duruşu da dikkat çekici yanlarından biriydi. Cumhuriyet’in atılım yıllarını büyük bir coşku ile anımsayan sanatçı daha sonraki yıllarda gerileyen ve çıkmaza giren devlet yönetimini yakından gözlemliyor. Uysal bir devlet memuru gibi davranmayı reddedip sanatçının hak mücadelesi için çaba harcayan Tanır, bu alanda kurulan örgütlenmelere de omuz veriyor. 173
1980’li yılların ortasında içinde kendisinin de bulunduğu sanatçıların emekli edilmesine karşı çıkıyor. Büyük başarıyla oynadığı “Ağaçlar Ayakta Ölür” oyunundaki kadın gibi sanatçının da sahnede ve ayakta ölmesi gerektiğini düşünüyor.
Katıldığı her davette yöneticilerle bu konuda tartışmalar yapıyor. Dönemin yöneticisi Turgut Özal’dan söz almayı başarıyor. Özal sözünde durmayınca rastladığı davetlerde yakasına yapışıyor, hesap soruyor. İki binli yıllarda ülke gençliğini ve halkını dört duvar arasında çürütmeyi planlayan F tipi cezaevi mantığına ve onun tecridine karşı duruyor. Grup Yorum ve Tecrite Karşı Sanatçılarla birlikte çeşitli etkinlikler düzenliyorlar ve bunlara katılım gösteriyor. Yine bu derginin sayfalarında bu yıllarda röportajı çıkıyor. Devrimcilerin F Tipi hücrelerde yok edilmesine göz yummuyor. Emekli olduktan sonra bir dolu rol önerisini kabul etmezken yaşamda güvendiği iki kişiden biri olduğunu söylediği yönetmen Nedim Saban’ın Tiyatrokare’de sahneye çıkma önerisini kabul ediyor.
“Müziksiz Evin Konukları” oyunu büyük bir emek ve özenle hazırlanıyor. Sahneye çıktığı gece ortalık alkıştan yıkılıyor. Tüm yaşamına damgasını vuran “Hortlaklar”, “Ağaçlar Ayakta Ölür”, “Hile ve Sevgi”, “Yanlışlık”, “Altın Göl” ve “Gölge Ustası”ndaki başarılarına bir yenisini daha ekleyerek veda ediyor sahnelere.
Bu ülkede sahnede bir bilim insanı titizliğinde sanat üreten bir Macide Tanır yaşadı. Rolünü seçerken de oynarken de 174
ülke tiyatrosuna önemli bir model sundu. Emeğinin hakkını almak için savaştı. Verilmek istenen uyduruk ödüllendirmelere de karşı durdu. Bir dolu sanatçının almak için birbirini ezdiği Fettullah Gülen’in sanat ödülünü elinin tersiyle itti. Alanların tutumunu da teşhir etti. Macide Tanır 90 yaşına kadar sürekli yaşamın içinde capcanlı durdu. Bilgisini kendine iktidar yapmadı, aksine herkesle cömertçe paylaştı. Ülkenin anıt kadın oyuncuları içinde adı daima anılacaktır.
2013 mart
175
176