4 minute read

KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı

KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı sigorta sektörünü değerlendirerek devletin kısıtlı imkanlarından bahsetti. Arıklı vergi ödemenin önemine işaret etti.

“Devletimizin imkanları kısıtlıdır…”

Advertisement

“İmece usulü ile birtakım sıkıntıları çok rahat aşabiliriz”

“Sigorta sektörü, özellikle araç sigortacılığı ülkemizde kazaların çok sık olması sebebiyle sıkıntılı bir dönem yaşıyorlar. Karayollarımızın yeterli ölçüde çağdaş bir yapıda olmaması bunun en büyük sebebidir. KKTC’de devlet yolu dediğimiz alan 572 km’lik bir yolu kapsamaktadır. Ayrıca 1079 km uzunluğunda da ilçe yollarımız vardır. Toplam 1651 km uzunlu yollarımız var. Bunların 879 km’si bakım istemiyor ki bunlar Türkiye Cumhuriyeti tarafından yapıldı. Orta durumda olan 162 km, 610 km’lik yolumuz da kötü durumdadır. Ayrıca yollarımızda bariyer sıkıntımız var. 180 km’lik bir bariyer mevcudiyetimiz bulunmaktadır. 1651’in 560 km’lik yol bariyerleri çizilmiştir. Bunların hepsinin hem orta hem kenar güvenliğinin alınması gerekmektedir. Tüm bunlar bütçe imkanlarına dayanıyor. Bizim bütçemiz maalesef oldukça sıkıntılıdır. 2022 yılında karayollarına ayrılan bütçe 40 milyon TL’dir. Oysa karayollarından seyrüsefer ve muayeneye ve kayıt ücretlerine devlet kasası üzerinde 500 milyondan fazla para var yani 10’da 1’ini bile bütçeye aktardığımızı karayollarımızın bakım ve onarımına ayıramadık. Devletimizin bütçesinin durumu hepimizin malumu. Bütçemizin çok büyük bir kısmı maaşlara gidiyor. Geriye kalan % 8-10 bölümü altyapı, sağlık, tarım ve ulaşımdaki sıkıntıları çözmeye çalışıyoruz. Oldukça sıkıntılı bir süreç yaşıyoruz. Allahtan da Türkiye Cumhuriyeti karayollarımızın yeniden yapım ve onarımı için çok ciddi katkıda bulunuyor. En son bu 9-10 yıldır bekleyen Güzelyurt-Lefke yolunu açtık. Diğer taraf oldukça kötüydü. Çok sık kaza oluyordu. Eminim ki sigorta şirketleri bu sorunlardan ötürü usanmıştır. Oldukça şikâyet ediyordular. Şimdi gayet güzel bir yol oldu. Lapta-Alsancak ve Girne-Alsancak yolu da yılbaşına kadar bitecek, arkasına Çatalköy gelecek. Yani trafiğin yoğun ve sıkışık olduğu yerlerde trafiği rahatlarsanız kaza olma riski azalır. Bu azalınca da sigortacılar da rahatlar. Sigorta-

cıların da aslında bize belli yerlerde ışıklandırma konusu gibi birçok konuyu da sponsor olmalarında fayda var. Yani her şeyi devletten beklemek doğru değildir. İmece usulü ile birtakım sıkıntıları çok rahat aşabiliriz. Birkaç yüz bin TL ile bir yolu aydınlatacak durumdasınız ama o yolda birkaç kaza olunca sigortacıların bütçesinden birkaç milyon TL para çıkacak. Onun için sigortacılar kazaların önlenmesi konusunda bizimle iş birliği içinde olmalarında büyük fayda var.”

“Devletimizin imkanları kısıtlıdır…”

Karayollarının bakımları rutin olarak sağlanıyor mu ? Karanlık noktalarda kaza riski çok yüksek ve insan hayatı da çok değerli. Bunlar için projeniz var mı ? “İki alternatifimiz var. Birincisi bütün ışıklandırmaları KIB-TEK’e devretmek yani KIB-TEK’e elektrik konusunda devletin bir miktar katkıda bulunarak karayollarının elektriğinin bakım ve idaresinin KIB-TEK’e devri ile büyük oranda sıkıntılar aşılabilir. İkinci alternatif de özellikle kavşaklara girerken hız limitinin olduğu yerlerdeki elektrik direklerini reklam şirketlerine kiralamak. Yani güneş enerji sistemi yerleştirerek led lambalar aracılığı ile yolların aydınlanmasını sağlamak. Aydınlatsınlar ve oraya da bizim öngördüğümüz ölçülerde reklamlarını koysunlar. Bu şekilde dünyanın birçok ülkesinde – ki en son Kırgızistan’da gördüm- yollarımızın pırıl pırıl aydınlık olmasını sağlayabiliriz. Kırgızistan Belediye Başkanı arkadaşımdır. Yaptığımız görüşmede ülkede elektrik direklerini ölçü vererek kiraladığından bahsetti. Yollar led lambalarla donatılarak tasarruf da yapıyorlar. Belli saatlerde yanıyor. Oldukça etkili bir çalışma olmuş. Bu öneriyi Bakanlar Kurulu’nda dile getirdiğimde kurul bu fikre itiraz etti. Nedenini sorduğumda; sürücülerin dikkatinin dağılacağı ve kazaya sebebiyet vereceği iddia edildi. Biz bunun böyle olmayacağını ön görüyoruz. Bazı konularda açılımlar yapmaya çalıştığımızda toplumdaki birtakım kesimlerin önyargılarını kırmak mümkün olmuyor. Yani vatandaş elektrik olmadığı için ya da yollar elektrik direkleri olmadığı ve bakım onarımı olmadığı için karanlıkta sürüp kazalar oluyor. Diğer taraftan da elektrik durumunu ve karayolları durumu hepimizin malumu. Elektrik için KIB-TEK’e ödeyecek herhangi bir gelirimiz yok. Devletimizin bütçemizde kalem yoktur. Bunun 2 yolunun olduğunu düşünüyoruz. Ya zam yapacaksınız veya diyeceksiniz ki KIB-TEK bu yolların bakım onarımını üstlenecek. Giderini de karayollarından alacaksınız. Bizim karayollarında elektrikçi yok. Malzeme yok. Dolayısı ile ekipman olmadığı için karayollarının bunu yapması mümkün değildir. Veya dediğim gibi elektrik direklerini ihtiyaç olan yerlerde reklam firmalarına ya da şirketlere kiralayacaksınız ve bunlar yapacak. Dolayısı ile bu meselede ciddi şekilde ele alınması gereken meselelerdir. Ancak toplumun her şeyi devletten beklemesi kadar absürt bir şey olamaz. Devletin imkanları kısıtlıdır…”

“Vergi vermeyen vatandaş devletten herhangi bir şey isteme hakkına sahip değildir”

Vatandaşlarımız seyrüsefer veriyor ve ödüyorsa doğalında hizmette bekliyor. Ülkemizde en göze çarpan şey tabelaların durumudur. Bu konuda bakanlığınızın çalışmaları var mıdır?

Aslında tabelaları da sponsorlara yaptırmanın büyük faydası var. Reklam tabelalarının arkasına pekâlâ reklam alınabilir. Bu tabelaları yenilemek neticede bütçe meselesidir. Bakanlığımızın 40 milyon liralık karayolları bütçesi vardır. Bunun 36 milyon lirasını Girne-Lapta-Alsancak yoluna harcadık. Geriye kalan 4 milyon lira ile siz yol tamiri, bariyer yenileme, aydınlatma yapma vs. gibi işleri yapmanız mümkün mü? Biz bunları sponsorlara yaptırmaya çalışıyoruz. Devletimizin imkanları bellidir. Bütçenin %92’si maaş ve cari giderlere gidiyor. Geri kalan %8’e sağlık, eğitim, karayollarımıza ayrılan kısım. Dolayısı ile bu koşullarda alternatifler aramak gerekmektedir. Pastayı büyütmek lazım. Düşünün ki havayolları kurmak için paramız yok. Bir şirket kuracağız. Türkiye’den bir firma ile anlaşmışız. Demişiz ki devlet %25’ini alacak. Tamam demişler. Bütün masrafları siz karşılayacaksınız 5 kuruş para koymayacağız demişiz. Onu da kabul ettiler. Vatandaşımız da haliyle bilet fiyatlarından şikâyet ediyor. Bu koşulda 2 özel firmaya gidip de bilet fiyatları konusunda talepte bulunamam. Serbest piyasa ekonomisi var. Devletimiz piyasaya müdahale edecekse kendisi işin içine girmeden bununla ilgili enstrümanlarını kullanmalıdır. Bunu da yapmamıza izin vermiyorlar. Sonra da şikâyet ediyorlar. Yani değişim halktan başlamalı. Halk kendini değiştirmeli. Halkımız her şeyi devletten bekliyor ama devlete hiçbir şey vermeye yanaşmıyor. 6000 tane vergi mükellefimiz var ve Vergi Dairesi’ne kayıtlı. Bu mükelleften sadece 2000 tanesi vergi veriyor. 2000 tanesi beyanname vermiyor. 2000 tanesi sürekli zarar gösteriyor. Bakıyorsun anlı şanlı büyük firmalar zarar gösteriyor. Lüks bir hayat yaşayıp zarar gösteriyorlar. O zarar gösteren firmaya gittiğinde yollardan şikayetçi. Biletlerden şikayetçi, sağlıktan şikayetçi. Verginin ödenmediği koşullarda şikâyet edilmesi doğru değildir. Vatandaş vergisini verdiği müddetçe devletten bir şey isteme hakkına sahiptir. Vermeyen vatandaş devletten herhangi bir şey isteme hakkına sahip değildir. Sosyal devletiz ama sosyal devlet bir yerlerden vergi toplayacak ki o vergi ile halkına hizmet de etsin.”

This article is from: